uygarlık tarihi bahar 4.hafta

advertisement
UYGARLIK TARİHİ
4. HAFTA
ERKEN MODERN DÖNEMDE DİN KÜLTÜR
VE TOPLUM
Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Nurşen
Gök
Kaynakça: Clive Ponting, Dünya
Tarihi, İstanbul, 2011; Chris
Harman, Halkların Dünya Tarihi,
İstanbul, 2011.










ERKEN MODERN DÖNEMDE DİN KÜLTÜR VE TOPLUM
İtalya'da Rönesans Ve Kuzey Avrupa
Kilisede Reform Ve Toplumda Ve Kültürde Değişim
Modern Orta Doğuda Kültür Ve Toplum
.
Okuma ve Araştırma:
İTALYA'DA RÖNESANS VE KUZEY AVRUPA
Okuma araştırma: ponting18.7.2 s.526-527
Önerilen Film: Medici: Godfathers of the Renaissance

Rönesans önemi Avrupa için, Doğu’ya
yetişmek için önemli bir adım…
Rönesans Ortaçağ kurallarına karşı çıkar




Rönesans hümanizmi ve aydınlanma ortaçağın ussal
olmayan her üç uygulamasına da karşı çıkmıştır.
Us, bireyin diğer bireylerle birlikte yaşamasını,
toplum hayatını zorunlu kılmaktadır. Hükümdarla halk
arasında din birliğini aramanın tek nedeni hükümdarın ve
kilisenin bireyi sömürme güdüsüdür. Din birliği ilkesi
halkın aleyhine, fakat hükümdar ve kilisenin lehine
yaratılmış bir düzendir.
Eğitim dinden ve Tanrıdan değil ustan
kaynaklanmalıdır. Tek ve evrensel olan bireyin usu bilimin
ve eğitimin kaynağıdır. Eğitimin Latince olması insan zihni
için ağır bir yüktür. Latince bilmeyen dindar halk katılımcı
olamaz. Katılımcılığa yer vermeyen din çağdaş değildir.
Halkın kilise ve din adamları için parasal özveride
bulunması ulusal kalkınmayı engeller. Halkın ödediği
paralar üretime değil tüketime yöneliktir.
GÜNÜMÜZ TÜRK DEVLETİNİN LÂİKLİK ANLAYIŞI
Yazar(lar):GÖĞER, Erdoğan
Kaynak:Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi DergisiCilt:
54 Sayı: 4 Yayın Tarihi: 2005--
Nedir Bu Ortaçağ?
 !Ortaçağın makûl düzeni ulusal (toplumsal) birlik ve din
birliği ikilisidir. Senyörün, prensin veya kralın dini, halkın
dinidir. Birey, üstün otoritenin dinine ve mezhebine iman
etmek ve onun ibadet düzenine uymak zorundadır. Bu
kurala uymayan cezalandırılır.
 !!Ortaçağın ikinci özelliği, din bilimi ve dinî eğitim
kuralıdır. Bilim ve eğitim ancak dinin sınırları içerisinde
yapılabilir. Tanrı, tek kesin gerçektir. Eğitim, din adamları
aracılığı ile Tanrı gerçeğini öğretir.
 !!!Ortaçağın üçüncü özelliği, Papa, kilise ve din
adamlarının parasal gereksinmelerini karşılayacak
kaynakları sağlamaktır. Kilise için hükümdar ve halk her
türlü parasal ve nesnel özveriye katlanmak zorundadır.
Başlık: GÜNÜMÜZ TÜRK DEVLETİNİN LÂİKLİK ANLAYIŞI
Yazar(lar):GÖĞER, Erdoğan
Kaynak:Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi DergisiCilt:
54 Sayı: 4 Yayın Tarihi: 2005--








Ön Fikir:
Rönesansın19. ve erken 20. yüzyıl yorumu: Ortaçağ döneminden
keskin bir kopuşa odaklanış ve modern Avrupa'nın doğumu.
Aydınlanma ve15. ve 16. yüzyılların Avrupa kültürü yorumundaki
modern düşünceler.
Daha önceki yorumların 20. yüzyıl eleştirisi ve güncel yaklaşımlar.
Ayar: 15. yüzyıl Floransa: Yeni ticari kuruluş tarafından yönetilen
kent, ticaret ekonomisi
Yeni ticaret ve tüketim kültürü, yeni bir sosyal hiyerarşi: yeni
tüccar-bankacı elitlerin Geleneksel aristokrasi önüne geçişi.
Ortaçağ saray ideallerinin-Dönüşümü İtalya'nın diğer şehir
devletlerinde paralel gelişimler.
Humanizm Çalışmaları:
AntikYunan ve Romanın canlanması, Hümanizm ve vatandaşlık
erdemleri üzerine vurgu. Temel olarak algılanan Antik Yunan ve
Roma; mevcut modeller ve mevcut ideolojiler, kültürler ve
değerler.
Yeni Tarih Duygusu: Geçmiş aracılığıyla
şimdinin onaylanması. Antik geçmisin
canlanması. Yeni saray toplumu biçimi ve
yeni elitin meşrulaştırılması.
 Yeni benlik duygusu, kendini temsilin
yeni modları, müzakerenin yeni modları
sosyal hiyerarşilerdeki yer.


Yeniden doğuş veya yeni kültürel biçimler: Latince ya
diyalektlerindeki mektup koleksiyonları; coğrafya
çalışmaları, haritalar, deneme, otobiyografi, bülten. Görsel
sanatlar: İncil temalar yanında antik tarih ve mitoloji,
portre ressamlığı, tek nokta perspective. nispeten daha
seküler bir görünüm, ifade ve kültürel üretimin dini
olmayan modlar daha fazla görünür hale gelir.
Sanatsal ve kültürel patronaj-Yeni formlar, nezaket ve
görgüde yeni formlar.
Uzak ve daha az uzak coğrafyalar ve halklarla karşılaşma,
keşif ve genişleme Rönesans kültürünün bir parçası.
Rönesansın antik kültürü yeniden keşfetmesi ve orta çağ.
Kuzey Avrupa ve (Macaristan, Osmanlı topraklarına) yeni
kültürel eğilimlerin yayılması, ortaçağ ve Rönesansın
yeniden keşfedilmesi arasındaki farklar: Rönesans fikirleri,
yerel kültürel dinamikleri doğrultusunda, yeniden
yorumlanmış kullanılır.

Rönesans kavramı 19. yy. Avrupa’sının
Jacop Burchardt (isviçreli sanat ve kültür
tarihçisi)
 Walter Pater (Rönesans kitabı Türkçede
) gibi
 Boş vakti çok, çalışmayan, sanat düşkünü
elit zümrenin yaratısı
 Güzel sanatların “uygarlaştırıcı” rolünün
savunucuları










Leonardo
Botticelli
Michelangelo
Avrupayı karanlıktan çıkararak dünya kültürünün
doruğuna ulaştıran isimler olarak
değerlenditriliyor 19.yy entellektüelince. İtalyan
yaratıcılığı ve bireyselliğine ilg duyuyorlar.
Rönesans onlara göre
Klasik mimari
Latince ve edebi tarzlarının
Hümanist eğitimin (belagat, şiir, ahlak bilgisi,
tarih) yeniden hayat bulması..
Ponting, s526
Rönesans Avrupa’nın çok uzun zamandır
yerleşik hale gelmiş diğer kültür ve
toplumlara yetişmeye başlamasından
fazlası değildir.
 Ponting, s.526

19.yy.da sanıldığı gibi modern değildir.
Önceki kültürlere çok daha yakındır.
 Bir zamanlar Rönesans’a atfedilen hemen
her özelliğe daha erken Avrupa’da ve
başka kültürlerde rastlanabilir.
 Ponting.s.526

Önemli bir nokta, özel bir Avrupa
görüşünü, özellikle Batı Avrupa’nın Yunan
ve Roma mirasçısı olduğu görüşünü
yaymaya başlamasıdır.
 Ponting, s.526.

Doğu ile bağlantıları kesme






Aryan Model, Yunanistan tarihiyle bu tarihin Mısır ve Akdenizle olan
ilişkilerini 19.yy’ın dünya görüşüne özellikle bu görüşün sistemli ırkçılığına
uydurur.
Gözden geçirilmiş bir antik model” adını verdiği modeli
önerir:Yunanistanın Mısır ve Fenikelilerce sömürgeleştirilmesine dair kadim
hikayeleri Yunanistanın diline yazısına kültürüne tesir edecek şekilde Doğu
Akdenizle olan temaslardan etkilendiğini kabul eden modeli Heredot ileri
sürmüştü. Antik model adı buradan gelir.
Bernal’e göre vurgu Antik modelden Aryan Model’e 19.yy da yani ırkçılık
ve anti semitizmin gelişmesiyle gerçekleşmiştir. Bu duygular sanayi
devriminin ardından Avrupa hakimiyetiyle güçlenmiştir.
Jac Gody’ye göre doğu ile bağlantıyı kesme 7.yy. islamın yayılması, haçlı
yenilgisi, Bizansın kaybedilişiyle iyice ağırlaşır. Köken etnik milliyetçiliğe
ilişkin daha genel sorunlara kadar uzanır. Gody’ye göre Bernal etnik
milliyetçiliğin daah geç dönemde gerçekleştiği konusunda yanılıyor.
Jack Gody, Tarih Hırsızlığı, s.71
(Fenike katkısına ilişkin bilgimiz az Roma kütüphaneyi yaktı)
Hıristiyan Avrupa-Müslüman Asya
karşıtlığı







Önce demokratik despotik ayrımı
Sonra Barbar (Roma’nın Kartacanın çocuk kurbanını ısrarı
nedeniyle barbarlaştırması)
İslam yalnız askeri değil, ahlaki manevi tehdit olarak
algılanıyor
Dante Muhammed’i cehennemin 8. katına yerleştirr.
Etnik merkezcilik kimliğimizi tanımlamaya yardım eder
amadünya tarihi açısından kötü bir klavuzdur.
Berna-J.Gody ortak fikir: Doğunun katkısına ihmalde “ırksal
nedenler önemli rol oynuyor. Gody: bunundaha eski kökeni
var.Irksal olduğu kadar kültürel üstünlük kavramıyla da
ilgili.
Jack Gody, Tarih Hırsızlığı, İstanbul,2012, s. 74.
Bilgi sistemleri, heykel, tiyatro, şiir,
açısından başarılar muazzam, ama özel
toplum tipi olduğuna dair kuşku duymalı..
 Jack Gody, Tarih Hırsızlığı, İstanbul,2012.









Ki, 16.yy.da
Kopernic
Kepler
Tycho Brache
Galileo
Potelemesçu (Yani Yunan) görüşleri terk etmeye
başlamışlardır bile..
Çin hiçbir zaman Potelemusçu fikirlerden
muzdarip olmadı ve bu görüşü terk etmesi de
gerekmedi…
Ponting, s. 526
Rönesans hareketi ve sevinci 16. yy.ın ilk
üçte birlik döneminde filizlenir.
 “Hüzünlü insanlar” yavaş yavaş Batının
sahnesini doldurur.Bütün sevinçli, güneşin
parlak olduğu dönemler gibi bütün mutlu
ve mutlu olduğuna inanan dönemler gibi:
İskenderiye kentinin parladığı yy.,
Augustus yy.ı Işıklar yy. (Aydınlanma).
Rönesans'ın yetkinliği kısa sürecektir.


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s. 391.



Rönesans Ortaçağ felsefesinin zıddı değildir.
1942’de bir tarihçi şöyle demekte:” bundan elli yıl
önce Rönesans ile ortaçağ arasında akla kara,
gece ile gündüz arasındakinin aynısından bir
farklılık, göz kamaştırıcı bir farklılık görülüyordu.
Sonra iki çağ arasındaki sınırlar o kadar bulanık
hale geldi ki, bunları ayırabilmek için bir pusulaya
ihtiyaç olundu”
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s.
Bireysel özgürlükler Rönesans
Her insanın yalnızca insan olarak
özgürlüğü anlayışının gelişebilmesi için çok
zaman gerekecektir.
 Birey özgürlüğünü bugünkü anlamda
anlamak manasızsa da fiili olarak gelişip
gelişmediği sorulabilir.
 Rönesans'ın entelektüel hareketi, hatta
reformasyonun ki bir vicdan özgürlüğünü
ortaya çıkarmıştır.


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s.368.
Rönesans- Hümanizma- Amerika'dan gelen paraGeleneksel düzenin sarsılması: Her yeni felsefe toplumsal
düzen değişikliğinde ortaya çıkar.





Rönesans'ın entelektüel hareketi, hatta reformasyonun ki bir
vicdan özgürlüğünü ortaya çıkarmıştır.
Rönesans ve hümanizma insanın birey olarak saygınlığını,
yüceliğini savunmakta, insanın zekasını kişisel gücünü övmektedir.
Erdem değil de, başarı, etkinlik güçtür.
XVI.yy.da Descartes’le birlikte, felsefi sistemin tümü, Cogito’dan,
düşünen bireyden yola çıkmaktadır.
Bireye atfedilen bu önem geleneksel değerlerin havaya uçmasıyla
çakışır. XVI. XVII yy. dan itibaren Amerika'dan gelen değerli
madenlerin kredi araçlarının yayılmasının hızlandırdığı piyasa
ekonomisi buna yol açmaktadır. Para eski ekonomik ve toplumsal
grupların (Loncalar, kentsel cemaatler, tüccar birlikleri)
düzenlemelerini sarsmakta, savurmaktadır. Bu gruplar
yararlılıklarıyla birlikte katılıklarını da kaybetmektedirler.Birey
böylece gündelik hayatta serbestisine yeniden kavuşmaktadır.
Ancak modern devlet yeni sınırlamalar koyar: topluma karşı
ödevler, ayrıcalıklara, ayrıcalıklılara saygı.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.368.
Düşünüyorum Öyleyse Varım
Prenses Elizabeth Descartes’e: Herkes
özgürse ve tek başına birim meydana
getiriyorsa toplum nasıl yaşayacak?
 Decartes: Tek başına yaşanılmaz, yemin
doğum nedeniyle bağlı olunan devletin,
toplumun, ailenin parçalarıyız. Herkesin
çıkarı özel kişinin çıkarına tercih edilmeli
(15 Eylül 1645)


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s.368.
Aydınlanma…
Işıklar yüzyılı (Aydınlanma), Avrupa
sefaletin dip noktasına inmiş durumdadır.
 İnsanların çoğunun ulaşamadığı özgürlük,
ideal olarak kalmakta ve bunun genel
anlamını 16. yy köylü ayaklanmaları, 17.
yy. şehir ayaklanmaları ve 18. yy siyasi ve
felsefi eğilimleri vermektedir.


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul,
2001, s.370.



Fransız devrimi de bu özgürlüğü tamlığı içine
yerleştirmeyi başaramaz. İlga ettiği feodal
hakların karşısına, tefeci ve mülk sahibi çıkar.
Loncalar 1791 lağvedilir. Ancak işçi işverenin
insafına terk edilir. İşçi sendikaları için 100 yıl
beklemek gerekecektir. (Fransa 1884)
Ancak bu 1789 insan ve yurttaşlık hakları
bildirgesinin Avrupa'nın uygarlığının gelişiminde
esaslı bir tarih olmasını engellemez.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s.370
Özgürlük kavramı
Rönesans ve reform Devrimine kadar
henüz teorik olan özgürlük kavramı,İnsan
ve Yurttaş Hakları Bildirgesi içinde formüle
edilerek yeni bir güç kazanmıştır.
Liberalizmle birlikte doktrin haline
gelmiştir.
 Bundan sonra özgürlük kavramı
dünyanın bilinci, tarihin hareketi
haline gelmiştir.
 19.yy.ın bütün ideoloji ve hareketleri
liberalizm kelimesinin kapsadığı…


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s. 371.
Hümanizma






Etienne Gilson:”Rönesans hümanizması özü
itibariyle ortaçağdır. Daha fazla insan değil daha
az tanrıdır” der.Yorum haksızdır, aşırıdır. Ama
bütün hümanizmaların eğilimine işaret eder:
Hümanizma insanı büyütür, özgür kılar, tamamen
unutmasa bile tanrının payını azaltır.
12.yy. hümanizması,
Reformasyon veya reform hümanizması,
Fransız Devrimi hümanizması,
Karl Marx veya Maksim Gorki hümanizması
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s. 382..
Hümanizmayı, onunla birlikte Rönesans'ı
harekete geçiren, hiç kuşkusuz Avignon
kentidir.Petrarca’nın dönüşüyle (1337)
canlanan, papaların ikametiyle Avrupa'nın
en parlak kentlerinden biri haline gelen
Avignon.
 Ancak Rönesans kültürel hegomanyasını
Floransa’da yerleştirecektir. (1530 Alman
paralı askerleri tarafından zabtına kadar)


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s. 385.
Rönesans Hümanizma
Machiavelli,Rabelais, Montaigne anıları
tozlu raflarda unutulan antik eserlerin
okumalarıyla doludur.
 Rotterdamlı Erasmus (1467-1536)
hümanistlerin (sonuncu) prensi olarak
adlandırılır.


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s. 385.
Rönesans









1337 ile 1530 kronolojik sınırlardır.
Tarihin bu iki uzun yy.lını geriye ve geçmişe doğru açarsak anlarız
Geriye:Rönesans'la Orta çağ arasında öyle kesin kopuş olmamıştır.
Rönesans Ortaçağ felsefesinin zıddı değildir.
1942’de bir tarihçi şöyle demekte:” bundan elli yıl önce Rönesans ile ortaçağ arasında akla kara,
gece ile gündüz arasındakinin aynısından bir farklılık, göz kamaştırıcı bir farklılık görülüyordu. Sonra
iki çağ arasındaki sınırlar o kadar bulanık hale geldi ki, bunları ayırabilmek için bir pusulaya ihtiyaç
olundu”
Geleceğe: Erasmus’un ölümüyle (1536) Rönesans'ın bir yüz yıl sürecek din
savaşlarının nefesiyle öldüğü kesin değildir.
Kuşkusuz Rönesans hareketi sona ermiştir. Ama uygarlık açısından baktığımız da İki
yüz yıldan fazla sürmüş şey hemen yok olmaz. Hümanistler uzun sürede kazançlı
çıkmıştır. Bu kazançlarını, antikitenin günümüze kadar günlük ekmeğini oluşturduğu
bir öğrenim sayesinde sağlamışlardır. Antikiteden de ancak şimdi kopmaya
başladık.ve özellikle de Avrupa hümanistlerinden sonra, yücelttiği ve Batının en
büyük düşünme ve yaşanma güdüleyicisi olarak kalacak olan insan aklına ve
yüceliğine karşı güvenini hiç kaybetmeyecektir.
Avrupa'nın tümü bu zihinsel hareketten etkilenmiştir. (Bir kaç beyin Avrupa'ya
dağılmış haldedir mektuplaşmalar ciltleri oluşturur)
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 386


Hümanizma dar çevrelerin –tutkulu Latin
kültürü araştırıcıları,; daha az sayıda ama
onlar kadar tutkulu Helen kültürü
araştırıcıları, İbrani araştırıcıları (halat
ustası Thomas Platter, Pico della Mirandola
veya Pastel gibi)-eseri olduysa da, birkaç
kentle sarayla sınırlı kalmadı. Bu birkaç
beyin Avrupa'ya dağılmış durumdadır.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi
yayınları, İstanbul, 2001, s. 387.
Rönesans hümanizması Hıristiyanlıkla bir
mücadele midir? Hareket tek atılımla dinsizliğe mi yönelmiştir? Hiç
değilse Machiavelli, Rebalis, Montaigne’nin şahsında, özgür düşüncenin gerçek
öncülerini mi selamlamak gerekir?






Rönesans hümanizması tanrıdan kesin kopuş mudur?
Bunu böyle yapmak Rönesans'ı kesin yargıya tabi tutmak
olur.
Antik pagan edebiyattan zevk alır, düşüncesinin hareketinin
yönü insanın yüceltilmesidir, ilahiyatın geleneksel
eğitiminden uzaklaşır..
Ancak Rabelais’in döneminde felsefi tanrısızlığa adım atmak
olanaksızdır.(Febvre-Rebailisin eserlerini inceleyerek bu
sonuca varır) O dönemin zihinsel aletleri buna izin
vermemektedir. Anahtar kelimeler, bilimsel destek, ses
getirici akıl yürütmeler yoktur.
Bilimsel araştırmayı ihmal etmeyen Rönesans yine de onu
meşguliyetinin merkezine yerleştirmemiştir.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 387.


16.yy da Tanrının reddi, insanların,
meşguliyet, istek ve hatta ihtiyaçları
arasında yer almıyordu. Kiliseyi eleştirdiği
için Makhievelliyi paganlıkla suçlamakta
acele etmemek gerekir.(Rönesans
kestirmeden tanrı tanımazlıkla
suçlanamaz)
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s. 388.
Medici-Akademi


Medici tarafından kurulan akademi yeniPlatoncu olan akademi Aristoculuğa karşı
tavır alır ve her halde Antikite ile
Hıristiyanlık arasında uyum arar.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s. 388.




Rönesas orta çağ Hıristiyanlığından fikirler
alanından çok hayatın kendi düzleminde
uzaklaşmıştır.
İnsanların mutlu bir dönemde yaşadıklarına dair
bu kadar canlı duyguya sahip olmaları, tarih
içinde çok nadirdir.
Artık kimse Augustinus gibi “biz bu dünyada
ölümden sonra nefes alan yolcularız dememekte”
“bu hayatın yaşamdan çok ölüm olduğunu”
düşünmemektedir.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s. 389.
Düşünce serbestleşir, otorite küçümsenir,
entelektüel kazanımlar doğuştan
gelen ayrıcalıkların yerine geçer.
 İnsanın çoklu olanaklarının bilincine
varılması modernite devrimlerini ve
ateistliği getirecektir. Ancak hümanistler
kendi alanlarıyla o kadar meşgullerdir ki,
tanrının alanıyla pek ilgilenmezler.


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s. 390.
Doğuştan ayrıcalıklı insanın bilim algılayışı )))
Şimdi merkezde olmadığımızı biliyoruz. Ama ya
zekamız o biricik değil mi hiç değilse))))



Einstein’ın kendi kaleme aldığı biyografisine göre,
sosyal dünyada imtiyaza sahip oluşu temel bilim
ve fizik alanlarında imtiyaza karşı oluşuyla ilgilidir.
61
Doğduğumuz da evren demek biz demektir.
Sonra kendi başına buyruk başka insanların a var
olduğunu öğreniriz.ve diğer bir çok insandan biri
olduğumuzu öğreniriz. Ondan sonra, en azından
bazı sosyal durumlarda, merkezi bir yerde ve
önemli olduğumuz duygusu doğar…ne var ki
imtiyazlı ve statü sahibi olanlar eskiden bilim
adamı olurlardı ve onların algılayışlarının evren
hakkında projeksiyon yapması doğaldı.55
Carl Sagan,Tanının Kapısını Çalan Bilim,Altın kitaplar, istanbul
Protestan hümanizması





XV-XVI: yy.lar arasındaki reformasyon kendisini
Luther’in 95 önerisini, 31 Ekim 1537’de
Wittenberg’deki Schloskirche’nin kapısına
asmasıyla kanıtlamıştır..
Din savaşları başlangıcı ve Luther’in ölüm yılı aynı
1546-1648. Yüzyıl sürer.
Bir çok insan yeni dünyaya imanlarına uygun bir
ülkeye göç etmek zorunda kalır.
Bütün bu çılgınlıklar XVIII. yy.da bazen de daha
erken sona erer
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s. 392.
Protestanlık bugün Anglosakson ve
Germanik ülkelere rengini vermektedir.
 Bu hümanizmanın rengini belirlemek kolay
değil.Protestan kilisesi değil, kiliseleri var.
 Bir çok insan tipine tekabül eder, Katolik
komşuları karşısında bir aile oluşturmazlar.
 Bizi ilgilendiren kendi olarak Reformasyon
değil Avrupa'ya bırakılan bu mirastır.


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi
yayınları, İstanbul, 2001, s. 392.
İki Ana Protestanlık: Alanları farklıdır. ortak yönleri
Romadan Azizler tapınısından kopuş, düzenli ruhban sınıfının ilgası, dinsel ayin
sayısının yediden ikiye indirilmesi (şaraplı ekmek ve vaftiz)








İki uzun Protestan dalga
Luther 1483-1546
Calvin 1509-1564
Luther Germanyanın doğu uçlarında bir köylüdür. Bu köylü
zihniyette doğal bir şeyler vardır: Kilisenin saçmalıklarını şikayet,
her şeyi insanın imanı aracılığıyla kurtuluşa bağlama.
Onun yüzünden ayaklanan ıslahatçı köylülerden 1525 de kopar.
Aam şehirli, okumuş çıkarsamalarının sonuna kadar gitme
ihtiyacında olan Calvin’in zıddında kalır.
Luther kaderi bir ifşa olarak alır. CAlvin ise onu denklem haline
getirmekte ve sonuç çıkarmaktadır. Her zaman seçilmişler vardır.
O halde yönetmek onlara düşmez mi? Calvinin Cenevrede katı
şekilde uyguladığını-tevazuya atıfta bulunarak- Cromwel püriten
İngilterede uygular.
Bu iki ana protestanlık dışında sapkınlar: Anababtistler
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s. 392-3.
Protestanlık-ulusal tepki


Kendini Roma’ya sıkı bağlayan eski Avrupa
(Romanın-uygarlaştırdığı- batı ve doğuda
genişlerken kuna ve ren engellerine kadar
ve Britanyanın elinde tutabildiği Londra
havzası) ve yeni avrupa (Romanın
düşüşünden sonra ilerleyen Avrupa
uygarlığı bölgesi) katolik protestan sınırdır.
Bu daha şimdiden ulusal bir tepkidir.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi
yayınları, İstanbul, 2001, s. 394.
16.yy.ın militan Protestanlığıyla 18.yy.ın
yerleşmiş Protestanlığını ayırmak gerekir.
 Kısa süre içinde, her şeyin tanrısal ifşanın
doğaüstü değerlerinin skalasına bağlı
olduğu (devlet, toplum, eğitim , bilim,
ekonomi, hukuk) ortaçağ Katolikliliği kadar
katı yapı kurar.


Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi
yayınları, İstanbul, 2001, s. 395..
Gentile Bellini

Gentile Bellini Ressam bir Ailenin
çocuğu olarak 1429 yılında Venedik te
dünyaya geldi. Babası Jacopo Bellini ve
özellikle erkek kardeşi Giovanni Bellini
o dönemin çok ünlü ressamlarındandı.
O dönemde yetenekli ressamlar çok
saygı görmekteydiler, İtalyan
yarımadasının kuzeyindeki Floransa ve
Venedik gibi kentlerde yaşayan
sanatçılar Rönesans döneminin
çekirdeğini oluşturmaktaydılar. Gentile
ve Giovanni o dönemde özellikle birçok
dinsel temalı tablolar yaptılar.
Venedik'teki scuola Grande di San
Marco binasının içindeki tabloları da iki
kardeşler birlikte yapmışlardı. Gentile
Bellini Venedik'teki Dükler Sarayında
da birçok tablolar yaptı ama, 1577
yılında çıkan yangında bu tablolar yok
oldu.
ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html
Fatih Sultan Mehmet in Bellini tarafından yapılmış bu
tablosu Londra’daki National Gallery'ye aittir.
ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html
Venedik

İtalyan yarımadasında o dönemde tek bir Devlet
yerine kent krallıkları bulunuyordu.Bunlardan en
güçlülerinden biride yarımadanın kuzeydoğu
Bölgesinde yer alan Venedik Cumhuriyetiydi.
Venedik ilk önceleri Bizans İmparatorluğunun bir
parçasıyken bağımsızlığını kazanmış güçlü
filosuyla başta Girit ve Kıbrıs olmak üzere birçok
Ege ve Akdeniz Adalarını eline geçirmişti. Venedik
1204 yılında Konstantinipolis’i talan eden 4. Haçlı
seferinde önemli bir rol oynamıştı. ve Fatih Sultan
Mehmet İstanbul'u fethettiğinde kentte büyük bir
Venedikli toplumu yaşamaktaydı. İstanbulun
Osmanlıların eline geçmesi Venedik'e büyük zarar
verdi.
ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html
Bellini İSTANBUL’da

O yüzden 1453-1479 yılları arasında Venedik ve
Osmanlılar arasında birçok çatışmalar yaşandı.
Sonunda Venedik Senatosunun Osmanlıların
yaptığı barış önerisini kabul etmesiyle bu
çatışmalar sona erdi. Barış Anlaşması Venedik'in
Osmanlılara büyük bir miktarda ödeme yapmasını
öngörmesinin yanı sıra olağanüstü başka bir koşul
daha içeriyordu. Fatih Sultan Mehmet portresini
yapmak üzere Venedik in en yetenekli
Ressamlarından birinin İstanbul'a gönderilmesini
öngörüyordu. İşte Bellini bu koşullar altında 1479
yılında İstanbul a geldi. Kaldığı 16 ay boyunca
Fatih Sultan Mehmet'in ünlü portresinin yanı sıra
birçok tablolar ve çizimler yaptı.
ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html
Leonardo Da Vinci (15 Nisan 1452 - 2 Mayıs 1519)
Hayyam gibi kişiler yok
Artık
Rönesans'ın Büyük
Ressamlarından - Leonardo Da
Vinci (15 Nisan 1452 - 2 Mayıs
1519)
w.cnnturk.com/images/yasam/leonardo0205h.jpg
 Leonardo di ser Piero da Vinci (
15 Nisan 1452 - 2 Mayıs 1519 )
Rönesans dönemi İtalyan
Mimarı,Mühendisi, Mucidi,
Matematikçisi, Anatomisti,
Müzisyeni, Heykeltıraşı, ve
Ressamıdır.En tanınmış yapıtları
Mona Lisa ( 1503 - 1507 ) ve Son
yemektir. ( 1495 - 1497 )
Rönesans sanatını doruğuna
ulaştırmış, yalnız sanat yapıda
değil çeşitli alanlardaki
araştırmaları ve buluşlarıyla da
tanınan, dünyanın gelmiş geçmiş
en büyük sanatçılarından biridir.

ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html
ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html
Giovanni Pico Della Mirandola (14631494) 31
www.paradoxplace.com/Perspectives/Italian%20I.
..
Download