UYGARLIK TARİHİ 4. HAFTA ERKEN MODERN DÖNEMDE DİN KÜLTÜR VE TOPLUM Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Nurşen Gök Kaynakça: Clive Ponting, Dünya Tarihi, İstanbul, 2011; Chris Harman, Halkların Dünya Tarihi, İstanbul, 2011. ERKEN MODERN DÖNEMDE DİN KÜLTÜR VE TOPLUM İtalya'da Rönesans Ve Kuzey Avrupa Kilisede Reform Ve Toplumda Ve Kültürde Değişim Modern Orta Doğuda Kültür Ve Toplum . Okuma ve Araştırma: İTALYA'DA RÖNESANS VE KUZEY AVRUPA Okuma araştırma: ponting18.7.2 s.526-527 Önerilen Film: Medici: Godfathers of the Renaissance Rönesans önemi Avrupa için, Doğu’ya yetişmek için önemli bir adım… Rönesans Ortaçağ kurallarına karşı çıkar Rönesans hümanizmi ve aydınlanma ortaçağın ussal olmayan her üç uygulamasına da karşı çıkmıştır. Us, bireyin diğer bireylerle birlikte yaşamasını, toplum hayatını zorunlu kılmaktadır. Hükümdarla halk arasında din birliğini aramanın tek nedeni hükümdarın ve kilisenin bireyi sömürme güdüsüdür. Din birliği ilkesi halkın aleyhine, fakat hükümdar ve kilisenin lehine yaratılmış bir düzendir. Eğitim dinden ve Tanrıdan değil ustan kaynaklanmalıdır. Tek ve evrensel olan bireyin usu bilimin ve eğitimin kaynağıdır. Eğitimin Latince olması insan zihni için ağır bir yüktür. Latince bilmeyen dindar halk katılımcı olamaz. Katılımcılığa yer vermeyen din çağdaş değildir. Halkın kilise ve din adamları için parasal özveride bulunması ulusal kalkınmayı engeller. Halkın ödediği paralar üretime değil tüketime yöneliktir. GÜNÜMÜZ TÜRK DEVLETİNİN LÂİKLİK ANLAYIŞI Yazar(lar):GÖĞER, Erdoğan Kaynak:Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi DergisiCilt: 54 Sayı: 4 Yayın Tarihi: 2005-- Nedir Bu Ortaçağ? !Ortaçağın makûl düzeni ulusal (toplumsal) birlik ve din birliği ikilisidir. Senyörün, prensin veya kralın dini, halkın dinidir. Birey, üstün otoritenin dinine ve mezhebine iman etmek ve onun ibadet düzenine uymak zorundadır. Bu kurala uymayan cezalandırılır. !!Ortaçağın ikinci özelliği, din bilimi ve dinî eğitim kuralıdır. Bilim ve eğitim ancak dinin sınırları içerisinde yapılabilir. Tanrı, tek kesin gerçektir. Eğitim, din adamları aracılığı ile Tanrı gerçeğini öğretir. !!!Ortaçağın üçüncü özelliği, Papa, kilise ve din adamlarının parasal gereksinmelerini karşılayacak kaynakları sağlamaktır. Kilise için hükümdar ve halk her türlü parasal ve nesnel özveriye katlanmak zorundadır. Başlık: GÜNÜMÜZ TÜRK DEVLETİNİN LÂİKLİK ANLAYIŞI Yazar(lar):GÖĞER, Erdoğan Kaynak:Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi DergisiCilt: 54 Sayı: 4 Yayın Tarihi: 2005-- Ön Fikir: Rönesansın19. ve erken 20. yüzyıl yorumu: Ortaçağ döneminden keskin bir kopuşa odaklanış ve modern Avrupa'nın doğumu. Aydınlanma ve15. ve 16. yüzyılların Avrupa kültürü yorumundaki modern düşünceler. Daha önceki yorumların 20. yüzyıl eleştirisi ve güncel yaklaşımlar. Ayar: 15. yüzyıl Floransa: Yeni ticari kuruluş tarafından yönetilen kent, ticaret ekonomisi Yeni ticaret ve tüketim kültürü, yeni bir sosyal hiyerarşi: yeni tüccar-bankacı elitlerin Geleneksel aristokrasi önüne geçişi. Ortaçağ saray ideallerinin-Dönüşümü İtalya'nın diğer şehir devletlerinde paralel gelişimler. Humanizm Çalışmaları: AntikYunan ve Romanın canlanması, Hümanizm ve vatandaşlık erdemleri üzerine vurgu. Temel olarak algılanan Antik Yunan ve Roma; mevcut modeller ve mevcut ideolojiler, kültürler ve değerler. Yeni Tarih Duygusu: Geçmiş aracılığıyla şimdinin onaylanması. Antik geçmisin canlanması. Yeni saray toplumu biçimi ve yeni elitin meşrulaştırılması. Yeni benlik duygusu, kendini temsilin yeni modları, müzakerenin yeni modları sosyal hiyerarşilerdeki yer. Yeniden doğuş veya yeni kültürel biçimler: Latince ya diyalektlerindeki mektup koleksiyonları; coğrafya çalışmaları, haritalar, deneme, otobiyografi, bülten. Görsel sanatlar: İncil temalar yanında antik tarih ve mitoloji, portre ressamlığı, tek nokta perspective. nispeten daha seküler bir görünüm, ifade ve kültürel üretimin dini olmayan modlar daha fazla görünür hale gelir. Sanatsal ve kültürel patronaj-Yeni formlar, nezaket ve görgüde yeni formlar. Uzak ve daha az uzak coğrafyalar ve halklarla karşılaşma, keşif ve genişleme Rönesans kültürünün bir parçası. Rönesansın antik kültürü yeniden keşfetmesi ve orta çağ. Kuzey Avrupa ve (Macaristan, Osmanlı topraklarına) yeni kültürel eğilimlerin yayılması, ortaçağ ve Rönesansın yeniden keşfedilmesi arasındaki farklar: Rönesans fikirleri, yerel kültürel dinamikleri doğrultusunda, yeniden yorumlanmış kullanılır. Rönesans kavramı 19. yy. Avrupa’sının Jacop Burchardt (isviçreli sanat ve kültür tarihçisi) Walter Pater (Rönesans kitabı Türkçede ) gibi Boş vakti çok, çalışmayan, sanat düşkünü elit zümrenin yaratısı Güzel sanatların “uygarlaştırıcı” rolünün savunucuları Leonardo Botticelli Michelangelo Avrupayı karanlıktan çıkararak dünya kültürünün doruğuna ulaştıran isimler olarak değerlenditriliyor 19.yy entellektüelince. İtalyan yaratıcılığı ve bireyselliğine ilg duyuyorlar. Rönesans onlara göre Klasik mimari Latince ve edebi tarzlarının Hümanist eğitimin (belagat, şiir, ahlak bilgisi, tarih) yeniden hayat bulması.. Ponting, s526 Rönesans Avrupa’nın çok uzun zamandır yerleşik hale gelmiş diğer kültür ve toplumlara yetişmeye başlamasından fazlası değildir. Ponting, s.526 19.yy.da sanıldığı gibi modern değildir. Önceki kültürlere çok daha yakındır. Bir zamanlar Rönesans’a atfedilen hemen her özelliğe daha erken Avrupa’da ve başka kültürlerde rastlanabilir. Ponting.s.526 Önemli bir nokta, özel bir Avrupa görüşünü, özellikle Batı Avrupa’nın Yunan ve Roma mirasçısı olduğu görüşünü yaymaya başlamasıdır. Ponting, s.526. Doğu ile bağlantıları kesme Aryan Model, Yunanistan tarihiyle bu tarihin Mısır ve Akdenizle olan ilişkilerini 19.yy’ın dünya görüşüne özellikle bu görüşün sistemli ırkçılığına uydurur. Gözden geçirilmiş bir antik model” adını verdiği modeli önerir:Yunanistanın Mısır ve Fenikelilerce sömürgeleştirilmesine dair kadim hikayeleri Yunanistanın diline yazısına kültürüne tesir edecek şekilde Doğu Akdenizle olan temaslardan etkilendiğini kabul eden modeli Heredot ileri sürmüştü. Antik model adı buradan gelir. Bernal’e göre vurgu Antik modelden Aryan Model’e 19.yy da yani ırkçılık ve anti semitizmin gelişmesiyle gerçekleşmiştir. Bu duygular sanayi devriminin ardından Avrupa hakimiyetiyle güçlenmiştir. Jac Gody’ye göre doğu ile bağlantıyı kesme 7.yy. islamın yayılması, haçlı yenilgisi, Bizansın kaybedilişiyle iyice ağırlaşır. Köken etnik milliyetçiliğe ilişkin daha genel sorunlara kadar uzanır. Gody’ye göre Bernal etnik milliyetçiliğin daah geç dönemde gerçekleştiği konusunda yanılıyor. Jack Gody, Tarih Hırsızlığı, s.71 (Fenike katkısına ilişkin bilgimiz az Roma kütüphaneyi yaktı) Hıristiyan Avrupa-Müslüman Asya karşıtlığı Önce demokratik despotik ayrımı Sonra Barbar (Roma’nın Kartacanın çocuk kurbanını ısrarı nedeniyle barbarlaştırması) İslam yalnız askeri değil, ahlaki manevi tehdit olarak algılanıyor Dante Muhammed’i cehennemin 8. katına yerleştirr. Etnik merkezcilik kimliğimizi tanımlamaya yardım eder amadünya tarihi açısından kötü bir klavuzdur. Berna-J.Gody ortak fikir: Doğunun katkısına ihmalde “ırksal nedenler önemli rol oynuyor. Gody: bunundaha eski kökeni var.Irksal olduğu kadar kültürel üstünlük kavramıyla da ilgili. Jack Gody, Tarih Hırsızlığı, İstanbul,2012, s. 74. Bilgi sistemleri, heykel, tiyatro, şiir, açısından başarılar muazzam, ama özel toplum tipi olduğuna dair kuşku duymalı.. Jack Gody, Tarih Hırsızlığı, İstanbul,2012. Ki, 16.yy.da Kopernic Kepler Tycho Brache Galileo Potelemesçu (Yani Yunan) görüşleri terk etmeye başlamışlardır bile.. Çin hiçbir zaman Potelemusçu fikirlerden muzdarip olmadı ve bu görüşü terk etmesi de gerekmedi… Ponting, s. 526 Rönesans hareketi ve sevinci 16. yy.ın ilk üçte birlik döneminde filizlenir. “Hüzünlü insanlar” yavaş yavaş Batının sahnesini doldurur.Bütün sevinçli, güneşin parlak olduğu dönemler gibi bütün mutlu ve mutlu olduğuna inanan dönemler gibi: İskenderiye kentinin parladığı yy., Augustus yy.ı Işıklar yy. (Aydınlanma). Rönesans'ın yetkinliği kısa sürecektir. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 391. Rönesans Ortaçağ felsefesinin zıddı değildir. 1942’de bir tarihçi şöyle demekte:” bundan elli yıl önce Rönesans ile ortaçağ arasında akla kara, gece ile gündüz arasındakinin aynısından bir farklılık, göz kamaştırıcı bir farklılık görülüyordu. Sonra iki çağ arasındaki sınırlar o kadar bulanık hale geldi ki, bunları ayırabilmek için bir pusulaya ihtiyaç olundu” Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. Bireysel özgürlükler Rönesans Her insanın yalnızca insan olarak özgürlüğü anlayışının gelişebilmesi için çok zaman gerekecektir. Birey özgürlüğünü bugünkü anlamda anlamak manasızsa da fiili olarak gelişip gelişmediği sorulabilir. Rönesans'ın entelektüel hareketi, hatta reformasyonun ki bir vicdan özgürlüğünü ortaya çıkarmıştır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.368. Rönesans- Hümanizma- Amerika'dan gelen paraGeleneksel düzenin sarsılması: Her yeni felsefe toplumsal düzen değişikliğinde ortaya çıkar. Rönesans'ın entelektüel hareketi, hatta reformasyonun ki bir vicdan özgürlüğünü ortaya çıkarmıştır. Rönesans ve hümanizma insanın birey olarak saygınlığını, yüceliğini savunmakta, insanın zekasını kişisel gücünü övmektedir. Erdem değil de, başarı, etkinlik güçtür. XVI.yy.da Descartes’le birlikte, felsefi sistemin tümü, Cogito’dan, düşünen bireyden yola çıkmaktadır. Bireye atfedilen bu önem geleneksel değerlerin havaya uçmasıyla çakışır. XVI. XVII yy. dan itibaren Amerika'dan gelen değerli madenlerin kredi araçlarının yayılmasının hızlandırdığı piyasa ekonomisi buna yol açmaktadır. Para eski ekonomik ve toplumsal grupların (Loncalar, kentsel cemaatler, tüccar birlikleri) düzenlemelerini sarsmakta, savurmaktadır. Bu gruplar yararlılıklarıyla birlikte katılıklarını da kaybetmektedirler.Birey böylece gündelik hayatta serbestisine yeniden kavuşmaktadır. Ancak modern devlet yeni sınırlamalar koyar: topluma karşı ödevler, ayrıcalıklara, ayrıcalıklılara saygı. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.368. Düşünüyorum Öyleyse Varım Prenses Elizabeth Descartes’e: Herkes özgürse ve tek başına birim meydana getiriyorsa toplum nasıl yaşayacak? Decartes: Tek başına yaşanılmaz, yemin doğum nedeniyle bağlı olunan devletin, toplumun, ailenin parçalarıyız. Herkesin çıkarı özel kişinin çıkarına tercih edilmeli (15 Eylül 1645) Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.368. Aydınlanma… Işıklar yüzyılı (Aydınlanma), Avrupa sefaletin dip noktasına inmiş durumdadır. İnsanların çoğunun ulaşamadığı özgürlük, ideal olarak kalmakta ve bunun genel anlamını 16. yy köylü ayaklanmaları, 17. yy. şehir ayaklanmaları ve 18. yy siyasi ve felsefi eğilimleri vermektedir. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.370. Fransız devrimi de bu özgürlüğü tamlığı içine yerleştirmeyi başaramaz. İlga ettiği feodal hakların karşısına, tefeci ve mülk sahibi çıkar. Loncalar 1791 lağvedilir. Ancak işçi işverenin insafına terk edilir. İşçi sendikaları için 100 yıl beklemek gerekecektir. (Fransa 1884) Ancak bu 1789 insan ve yurttaşlık hakları bildirgesinin Avrupa'nın uygarlığının gelişiminde esaslı bir tarih olmasını engellemez. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.370 Özgürlük kavramı Rönesans ve reform Devrimine kadar henüz teorik olan özgürlük kavramı,İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi içinde formüle edilerek yeni bir güç kazanmıştır. Liberalizmle birlikte doktrin haline gelmiştir. Bundan sonra özgürlük kavramı dünyanın bilinci, tarihin hareketi haline gelmiştir. 19.yy.ın bütün ideoloji ve hareketleri liberalizm kelimesinin kapsadığı… Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 371. Hümanizma Etienne Gilson:”Rönesans hümanizması özü itibariyle ortaçağdır. Daha fazla insan değil daha az tanrıdır” der.Yorum haksızdır, aşırıdır. Ama bütün hümanizmaların eğilimine işaret eder: Hümanizma insanı büyütür, özgür kılar, tamamen unutmasa bile tanrının payını azaltır. 12.yy. hümanizması, Reformasyon veya reform hümanizması, Fransız Devrimi hümanizması, Karl Marx veya Maksim Gorki hümanizması Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 382.. Hümanizmayı, onunla birlikte Rönesans'ı harekete geçiren, hiç kuşkusuz Avignon kentidir.Petrarca’nın dönüşüyle (1337) canlanan, papaların ikametiyle Avrupa'nın en parlak kentlerinden biri haline gelen Avignon. Ancak Rönesans kültürel hegomanyasını Floransa’da yerleştirecektir. (1530 Alman paralı askerleri tarafından zabtına kadar) Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 385. Rönesans Hümanizma Machiavelli,Rabelais, Montaigne anıları tozlu raflarda unutulan antik eserlerin okumalarıyla doludur. Rotterdamlı Erasmus (1467-1536) hümanistlerin (sonuncu) prensi olarak adlandırılır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 385. Rönesans 1337 ile 1530 kronolojik sınırlardır. Tarihin bu iki uzun yy.lını geriye ve geçmişe doğru açarsak anlarız Geriye:Rönesans'la Orta çağ arasında öyle kesin kopuş olmamıştır. Rönesans Ortaçağ felsefesinin zıddı değildir. 1942’de bir tarihçi şöyle demekte:” bundan elli yıl önce Rönesans ile ortaçağ arasında akla kara, gece ile gündüz arasındakinin aynısından bir farklılık, göz kamaştırıcı bir farklılık görülüyordu. Sonra iki çağ arasındaki sınırlar o kadar bulanık hale geldi ki, bunları ayırabilmek için bir pusulaya ihtiyaç olundu” Geleceğe: Erasmus’un ölümüyle (1536) Rönesans'ın bir yüz yıl sürecek din savaşlarının nefesiyle öldüğü kesin değildir. Kuşkusuz Rönesans hareketi sona ermiştir. Ama uygarlık açısından baktığımız da İki yüz yıldan fazla sürmüş şey hemen yok olmaz. Hümanistler uzun sürede kazançlı çıkmıştır. Bu kazançlarını, antikitenin günümüze kadar günlük ekmeğini oluşturduğu bir öğrenim sayesinde sağlamışlardır. Antikiteden de ancak şimdi kopmaya başladık.ve özellikle de Avrupa hümanistlerinden sonra, yücelttiği ve Batının en büyük düşünme ve yaşanma güdüleyicisi olarak kalacak olan insan aklına ve yüceliğine karşı güvenini hiç kaybetmeyecektir. Avrupa'nın tümü bu zihinsel hareketten etkilenmiştir. (Bir kaç beyin Avrupa'ya dağılmış haldedir mektuplaşmalar ciltleri oluşturur) Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 386 Hümanizma dar çevrelerin –tutkulu Latin kültürü araştırıcıları,; daha az sayıda ama onlar kadar tutkulu Helen kültürü araştırıcıları, İbrani araştırıcıları (halat ustası Thomas Platter, Pico della Mirandola veya Pastel gibi)-eseri olduysa da, birkaç kentle sarayla sınırlı kalmadı. Bu birkaç beyin Avrupa'ya dağılmış durumdadır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 387. Rönesans hümanizması Hıristiyanlıkla bir mücadele midir? Hareket tek atılımla dinsizliğe mi yönelmiştir? Hiç değilse Machiavelli, Rebalis, Montaigne’nin şahsında, özgür düşüncenin gerçek öncülerini mi selamlamak gerekir? Rönesans hümanizması tanrıdan kesin kopuş mudur? Bunu böyle yapmak Rönesans'ı kesin yargıya tabi tutmak olur. Antik pagan edebiyattan zevk alır, düşüncesinin hareketinin yönü insanın yüceltilmesidir, ilahiyatın geleneksel eğitiminden uzaklaşır.. Ancak Rabelais’in döneminde felsefi tanrısızlığa adım atmak olanaksızdır.(Febvre-Rebailisin eserlerini inceleyerek bu sonuca varır) O dönemin zihinsel aletleri buna izin vermemektedir. Anahtar kelimeler, bilimsel destek, ses getirici akıl yürütmeler yoktur. Bilimsel araştırmayı ihmal etmeyen Rönesans yine de onu meşguliyetinin merkezine yerleştirmemiştir. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 387. 16.yy da Tanrının reddi, insanların, meşguliyet, istek ve hatta ihtiyaçları arasında yer almıyordu. Kiliseyi eleştirdiği için Makhievelliyi paganlıkla suçlamakta acele etmemek gerekir.(Rönesans kestirmeden tanrı tanımazlıkla suçlanamaz) Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 388. Medici-Akademi Medici tarafından kurulan akademi yeniPlatoncu olan akademi Aristoculuğa karşı tavır alır ve her halde Antikite ile Hıristiyanlık arasında uyum arar. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 388. Rönesas orta çağ Hıristiyanlığından fikirler alanından çok hayatın kendi düzleminde uzaklaşmıştır. İnsanların mutlu bir dönemde yaşadıklarına dair bu kadar canlı duyguya sahip olmaları, tarih içinde çok nadirdir. Artık kimse Augustinus gibi “biz bu dünyada ölümden sonra nefes alan yolcularız dememekte” “bu hayatın yaşamdan çok ölüm olduğunu” düşünmemektedir. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 389. Düşünce serbestleşir, otorite küçümsenir, entelektüel kazanımlar doğuştan gelen ayrıcalıkların yerine geçer. İnsanın çoklu olanaklarının bilincine varılması modernite devrimlerini ve ateistliği getirecektir. Ancak hümanistler kendi alanlarıyla o kadar meşgullerdir ki, tanrının alanıyla pek ilgilenmezler. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 390. Doğuştan ayrıcalıklı insanın bilim algılayışı ))) Şimdi merkezde olmadığımızı biliyoruz. Ama ya zekamız o biricik değil mi hiç değilse)))) Einstein’ın kendi kaleme aldığı biyografisine göre, sosyal dünyada imtiyaza sahip oluşu temel bilim ve fizik alanlarında imtiyaza karşı oluşuyla ilgilidir. 61 Doğduğumuz da evren demek biz demektir. Sonra kendi başına buyruk başka insanların a var olduğunu öğreniriz.ve diğer bir çok insandan biri olduğumuzu öğreniriz. Ondan sonra, en azından bazı sosyal durumlarda, merkezi bir yerde ve önemli olduğumuz duygusu doğar…ne var ki imtiyazlı ve statü sahibi olanlar eskiden bilim adamı olurlardı ve onların algılayışlarının evren hakkında projeksiyon yapması doğaldı.55 Carl Sagan,Tanının Kapısını Çalan Bilim,Altın kitaplar, istanbul Protestan hümanizması XV-XVI: yy.lar arasındaki reformasyon kendisini Luther’in 95 önerisini, 31 Ekim 1537’de Wittenberg’deki Schloskirche’nin kapısına asmasıyla kanıtlamıştır.. Din savaşları başlangıcı ve Luther’in ölüm yılı aynı 1546-1648. Yüzyıl sürer. Bir çok insan yeni dünyaya imanlarına uygun bir ülkeye göç etmek zorunda kalır. Bütün bu çılgınlıklar XVIII. yy.da bazen de daha erken sona erer Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 392. Protestanlık bugün Anglosakson ve Germanik ülkelere rengini vermektedir. Bu hümanizmanın rengini belirlemek kolay değil.Protestan kilisesi değil, kiliseleri var. Bir çok insan tipine tekabül eder, Katolik komşuları karşısında bir aile oluşturmazlar. Bizi ilgilendiren kendi olarak Reformasyon değil Avrupa'ya bırakılan bu mirastır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 392. İki Ana Protestanlık: Alanları farklıdır. ortak yönleri Romadan Azizler tapınısından kopuş, düzenli ruhban sınıfının ilgası, dinsel ayin sayısının yediden ikiye indirilmesi (şaraplı ekmek ve vaftiz) İki uzun Protestan dalga Luther 1483-1546 Calvin 1509-1564 Luther Germanyanın doğu uçlarında bir köylüdür. Bu köylü zihniyette doğal bir şeyler vardır: Kilisenin saçmalıklarını şikayet, her şeyi insanın imanı aracılığıyla kurtuluşa bağlama. Onun yüzünden ayaklanan ıslahatçı köylülerden 1525 de kopar. Aam şehirli, okumuş çıkarsamalarının sonuna kadar gitme ihtiyacında olan Calvin’in zıddında kalır. Luther kaderi bir ifşa olarak alır. CAlvin ise onu denklem haline getirmekte ve sonuç çıkarmaktadır. Her zaman seçilmişler vardır. O halde yönetmek onlara düşmez mi? Calvinin Cenevrede katı şekilde uyguladığını-tevazuya atıfta bulunarak- Cromwel püriten İngilterede uygular. Bu iki ana protestanlık dışında sapkınlar: Anababtistler Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 392-3. Protestanlık-ulusal tepki Kendini Roma’ya sıkı bağlayan eski Avrupa (Romanın-uygarlaştırdığı- batı ve doğuda genişlerken kuna ve ren engellerine kadar ve Britanyanın elinde tutabildiği Londra havzası) ve yeni avrupa (Romanın düşüşünden sonra ilerleyen Avrupa uygarlığı bölgesi) katolik protestan sınırdır. Bu daha şimdiden ulusal bir tepkidir. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 394. 16.yy.ın militan Protestanlığıyla 18.yy.ın yerleşmiş Protestanlığını ayırmak gerekir. Kısa süre içinde, her şeyin tanrısal ifşanın doğaüstü değerlerinin skalasına bağlı olduğu (devlet, toplum, eğitim , bilim, ekonomi, hukuk) ortaçağ Katolikliliği kadar katı yapı kurar. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. 395.. Gentile Bellini Gentile Bellini Ressam bir Ailenin çocuğu olarak 1429 yılında Venedik te dünyaya geldi. Babası Jacopo Bellini ve özellikle erkek kardeşi Giovanni Bellini o dönemin çok ünlü ressamlarındandı. O dönemde yetenekli ressamlar çok saygı görmekteydiler, İtalyan yarımadasının kuzeyindeki Floransa ve Venedik gibi kentlerde yaşayan sanatçılar Rönesans döneminin çekirdeğini oluşturmaktaydılar. Gentile ve Giovanni o dönemde özellikle birçok dinsel temalı tablolar yaptılar. Venedik'teki scuola Grande di San Marco binasının içindeki tabloları da iki kardeşler birlikte yapmışlardı. Gentile Bellini Venedik'teki Dükler Sarayında da birçok tablolar yaptı ama, 1577 yılında çıkan yangında bu tablolar yok oldu. ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html Fatih Sultan Mehmet in Bellini tarafından yapılmış bu tablosu Londra’daki National Gallery'ye aittir. ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html Venedik İtalyan yarımadasında o dönemde tek bir Devlet yerine kent krallıkları bulunuyordu.Bunlardan en güçlülerinden biride yarımadanın kuzeydoğu Bölgesinde yer alan Venedik Cumhuriyetiydi. Venedik ilk önceleri Bizans İmparatorluğunun bir parçasıyken bağımsızlığını kazanmış güçlü filosuyla başta Girit ve Kıbrıs olmak üzere birçok Ege ve Akdeniz Adalarını eline geçirmişti. Venedik 1204 yılında Konstantinipolis’i talan eden 4. Haçlı seferinde önemli bir rol oynamıştı. ve Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiğinde kentte büyük bir Venedikli toplumu yaşamaktaydı. İstanbulun Osmanlıların eline geçmesi Venedik'e büyük zarar verdi. ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html Bellini İSTANBUL’da O yüzden 1453-1479 yılları arasında Venedik ve Osmanlılar arasında birçok çatışmalar yaşandı. Sonunda Venedik Senatosunun Osmanlıların yaptığı barış önerisini kabul etmesiyle bu çatışmalar sona erdi. Barış Anlaşması Venedik'in Osmanlılara büyük bir miktarda ödeme yapmasını öngörmesinin yanı sıra olağanüstü başka bir koşul daha içeriyordu. Fatih Sultan Mehmet portresini yapmak üzere Venedik in en yetenekli Ressamlarından birinin İstanbul'a gönderilmesini öngörüyordu. İşte Bellini bu koşullar altında 1479 yılında İstanbul a geldi. Kaldığı 16 ay boyunca Fatih Sultan Mehmet'in ünlü portresinin yanı sıra birçok tablolar ve çizimler yaptı. ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html Leonardo Da Vinci (15 Nisan 1452 - 2 Mayıs 1519) Hayyam gibi kişiler yok Artık Rönesans'ın Büyük Ressamlarından - Leonardo Da Vinci (15 Nisan 1452 - 2 Mayıs 1519) w.cnnturk.com/images/yasam/leonardo0205h.jpg Leonardo di ser Piero da Vinci ( 15 Nisan 1452 - 2 Mayıs 1519 ) Rönesans dönemi İtalyan Mimarı,Mühendisi, Mucidi, Matematikçisi, Anatomisti, Müzisyeni, Heykeltıraşı, ve Ressamıdır.En tanınmış yapıtları Mona Lisa ( 1503 - 1507 ) ve Son yemektir. ( 1495 - 1497 ) Rönesans sanatını doruğuna ulaştırmış, yalnız sanat yapıda değil çeşitli alanlardaki araştırmaları ve buluşlarıyla da tanınan, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından biridir. ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html ozer-rayman.blogspot.com/2009_02_01_archive.html Giovanni Pico Della Mirandola (14631494) 31 www.paradoxplace.com/Perspectives/Italian%20I. ..