uygarlık tarihi bahar 3.hafta

advertisement
UYGARLIK TARİHİ
3. HAFTA
LATİN AMERİKA
Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Nurşen Gök
Kaynakça: Howard Zin, Amerika, Birleşik
devletleri Halklarının Tarihi, İmge
Kitabevi,2005; Eduardo Gleano, Latin
Amerika’nın Kesik Damarları, İstanbul,
2009
• Potasi Dağı’ndan sonra Latin Amerika’nın
serüveni bugün de devam ediyor….
http://www.nelabc.org/site_images/Latin_America_very_large.gif
http://go.hrw.com/atlas/norm_htm/namerica.htm
http://go.hrw.com/atlas/norm_htm/world.htm
http://go.hrw.com/atlas/norm_htm/namerica.htm
• Önce Fransa, sonra Avrupa tarafından takılan
“Latin” sıfatına (1865’e doğru bunun
kullanılmasında art niyet olmuştur) alışmışa
benzemektedir. Burası çok renki, dramatik,
parçalanmış, kendine karşı bölünmüş, tek ve
çoklu bir Amerika’dır.
• İlk zengin ve bu yüzden haset edilen ilk
Amerika’ydı. Ama bu dündü. Sonra şans
döndü.
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s.,
s, 467
• Latin Amerika’yı bizzat görmek mümkün değilse , en
azından onun dolaysız, sofistike olmayan,safça, açıkça
angaje, harika edebiyatı olunmalıdır. Bu edebiyat,
zihinde binlerce yolculuk sunmaktadır ve tanıklığı
röportajların, sosyolojik, ekonomik, coğrafi ve tarihsel
incelemelerin bize sunabileceklerini geniş ölçüde
aşmaktadır (ama bu tarihsel malzemeler çoğu zaman
çok iyidir).
• Bu edebiyat ayrıca, bedeli olmayan, her zaman ayrık
olan, neşeye ve konuk severliğe rağmen çoğu zaman
gizli olan toplumların ve ülkelerin kokusunu açık
etmektedir.
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s., s.468.
• Euclydes da Cunha 1866-1909( tek bir yazınsal yapıt üretmiştir:
”Os Sertões” ...)
• jose hernandes, 1834-1886 gaucho’su Martin Fiero (şiir) (1782)
s.470, 472.
• Ricardo Gunaldes gauchosu Segundo Sombra (1939)
• Lucio Mansillia (1870) La Tribun gazetesine yazdığı öyküler
• Enrique Hudson (İngiliz Arjantin vatandaşlığına geçti) Patagonya
üzerine öyküleri…
• Alman Alexandre Humbolt’un (1769-1859)(botanikçi)
• yolculuğu Fransız Auguste de Saint –Hilaire’nin (1799-1835
yolculuğu)
• İkisi de yabancıdır ama tasvir ettikleri ülke onları öyle bir kavramıştır
ki, latin amerika edebiyetı onları hemen içine almıştır.
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. , s.470
• Emiliano zabata 1911-1918 arası Mexsico
civarında harekat yürütmüştür
• Braudel, s.472
•
•
•
•
•
•
•
•
Latin Amerika ülkeleri
Antigua ve Barbuda
Arjantin
Bahamalar
Barbados
Belize
Bolivya
Brezilya
Carlos Fuentes
Meksikalı yazar
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Türkçeye çevrilmiş kitapları [değiştir]
Laura Diaz'lı Yıllar (Can, 2001)
Cam Sınır (Can, 1998)
Doğmamış Kristof (Ayrıntı, 1998)
Diana, Yalnız Avlanan Tanrıça (Can, 1997)
Yanık Sular (Can, 1996)
Artemio Cruz'un Ölümü (Can, 1983)
Körlerin Şarkısı (Can)
Deri Değiştirmek (Can, 1984)
İnez'in Sezgisi (Can, 2003)
Kendim ve Ötekiler (Can, 2003)
Koca Gringo (Kelepir Kitaplar)
Kutsal Bölge (Ayrıntı, 1996)
Sefer (Can, 1993)
Aura (Can, 2005)
Terra Nostra - Bizim Toprak (Yapı Kredi, 2004) -2 cilt karton kutu.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Carlos_Fuentes" adresinden alındı.
• Octavio Paz, 1914-1998 Meksikalı 1990
Nobel Ödülü
Gabriel García Márquez 19281982 Nobel Ödülü
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
]
Roman [değiştir]
,1962 (La Mala hora)
Yüzyıllık Yalnızlık ,1967 (Cien años de soledad)
,1975 (El Otoño del patriarca)
Kırmızı Pazartesi ,1981 (Cronica De Una Muerte Anunciada)
Kolera Günlerinde Aşk ,1985 (El amor en los tiempos del cólera)
,1986 (La aventura de Miguel Littín clandestino en Chile)
,1989 (El general en su laberinto)
,1994 (Del amor y otros demonios)
,1996 (Noticia de un secuestro)
Benim Hüzünlü Orospularım ,2004 (Memoria de mis putas tristes)
Öykü [değiştir]
Albaya Mektup Yazan Kimse Yok ,1961 (El coronel no tiene quien le escriba)
Bir Kayıp Denizci ,1955 (Relato de un náufrago)
,1962 (Los funerales de la Mamá Grande)
,1992 (Doce cuentos peregrinos)
Yaprak Fırtınası ,1955 (La hojarasca)
iyi kalpli erendira ile insafsız büyükannesinin inanılmaz ve acıklı öyküsü ,1972 (La increíble y triste historia
de la cándida Eréndira y de su abuela desalmada)
Anı [değiştir]
• Jorge Luis Borges 1899-1986
Arjantinli, Şair, Öykü ve Deneme Yazarı. Büyülü gerçeklik akımının önde gelen
isimlerinden
Mario Vargas Llosa 1936Perulu
•
•
•
•
•
Öykü [değiştir]
Başkanlar
Elebaşılar Hergeleler (1992)
Roman [değiştir]
Kent ve Köpekler (1963, 1984)
•
Yeşil Ev (1966, 1984)
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Köpek Yavruları (1967)
Katedralde Konuşma (1974)
Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu (1973, 1988)
Mayta’nın Öyküsü (1992)
And Dağları’nda Terör (1993)
Julia Teyze (1977, 1994)
Don Rigiberto’nun Not Defterleri (1999)
Masalcı (1996)
Palomino Molero’yu Kim Öldürdü (1986, 1991)
Üveyanne’ye Övgü (1994)
Dünyanın Sonunu Getiren Savaş (1982)
Teke Şenliği (2003)
Oyun [değiştir]
İnkanın Kaçışı (1952)
Tacnalı Bayan (1981)
Edebiyat Eleştirisi [değiştir]
Garcia Marquez: Bir Tanrı Katilinin Öyküsü (1971)
Sonsuz Cümbüş: Flaubert ve Madam Bovary (1975)
Sartre ve Camus Arasında (1981)
• Kent ve Köpekler
(La ciudad y los
perros; 1963) adlı
kitabında bir askeri
akademideki
insanlıktan uzak
yaşamı anlatırken,
Peru toplumunun
zayıflıklarını irdeler.
Juan Perez Rulfo 1918-1986
Pedro Paramo (1955) adlı bir kısa romanı ve
Kızgın Ova (El Ilano en Ilamas; 1953)
adında, öykülerini topladığı bir kitabı
vardır.
Graciliano Ramos- 1892-1953
Brezilya
• Brezilya edebiyatı, yerel gelenekler ile
Modernleşme arasındaki çatışmayı
yansıtır.
• Infancia (1945) adlı anı kitabında yoksulluk
koşullarında kendini nasıl yetiştirdiğini
anlatır.
Graciliano Ramos 1920• Morte e Vida Severina şiirinde, geleneksel
kökler ile çağdaş yaşam arasındaki
çelişkileri sergiler.
Miguel Angel Asturias 1899-1974
Guatamalı
Nobel edebiyat ödülü sahibi
• Kızılderili-Maya mitlerini konu edinen
"Guatemala Efsaneleri" (Leyendas de
Guatemala) ile adını duyurdu. 1967'de
edebiyat dalında Nobel Ödülüne layık
görüldü.
• Başyapıtı Sayın Başkan da (El senor
presidente; 1946) diktatörlerin neden
olduğu yıkım ve acıları anlatır.
Augusto Roa Bastos 1917-2005
Paraguaylı
• romancı, öykü ve senaryo yazarı.
• En iddialı çalışması olan Yo el supremo
(1974; Ben Başkan) adlı romanında
Francia'nın yaşamını konu aldı ve
Paraguay tarihinin yüzyılı aşkın bir
bölümünü anlattı.
• Latin Amerika muazzam bir mekandır. Mekan aşırı boldur. Bu bolluk
insanları sarhoş etmektedir.
• Klasik yolculukların en canlı imgelerinden biri (Humbolt…)Katır
kervanları, ilk demir yolları, ilk kamyonlardır. ..Bugün bile vahşi
uçsuz bucaksız mekana egemen olmanın ilk araçlarıdırlar. Çünkü
bura insanlarının Batı’da olduğu gibi tam kök salmamaları,
topraklarını çok kolayca terk etmeleri, biraz ilerde aşırı bollukta bir
mekanın bulunmasından kaynaklanmaktadır.(471)
• Hava ulaşımının bu devasa boyutları silmesi, insanileştirmesi
sonucunda yabancı yolcu bu temel boyutları gözden kaçırmaktadır.
Amazon atık altı saatte geçilmektedir. Antlar artık çeyrek saatlik, on
dakikalık buzuldan ibaret. Ancak Kuzey rüzgarlarının estiği
Meksiko'dan alıp Acapulco’da Pasifik’in cennet sularına inmek…
bunları ayrıcalıklı yolcular yapmakta. Uçak hala halk ulaşımı değil…
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s. , s,
470.
• Latin Amerika, İnsan ve hayvan adımına
göre ölçülen bir mekanda oluşmuş ve
yaşamıştır, hala böyle yaşamaktadır
(1960)
• Karayolu ve demiryolu hızında yaşamak.
Uçağın küçük bir eksim için ve lüks
olması…. Yavaşlıkların ülkesi olmak…
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s., s, 470.
• İnsanların mekanın içinde kaybolmalarından,
boğulmalarından; Avrupa metropollerinden veya
sömürge başkentlerinden aylarca ve aylarca
uzak kentler ile bazıları Fransa yada İtalya’dan
daha geniş eyaletlerin sonuçta kendi bildikleri
gibi yönetilmelerinden daha doğal bir şey yoktur.
Çünkü yaşamak gerekmektedir. Daha iyi bir yol
yoktur.
• Amerikan Demokrasisi” kısmen .geniş mekanın
çocuğudur.
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s.471.
• Köylüleri barbar doğanın elinden çekip almak: Dünün
büyük düşü. Güney Amerika doğası fakir, ağır işlerden
kaçmayan harika insanlar imal etmiştir.
öylüler….Meksika köylüsü. 1911-1918 arası Mecsico
civarında harekat yürüten müthiş Emaliano Zabata gibi
gerçek bir önder bulursa, hemen ayaklanmaya hazırdır.
• XIX., XX: yy. entelektüelleri Onlara yaşamayı, kendilerine
bakmayı, okumayı öğretmenin düşünü kurmuşlardır.İlk
okul öğretmenleri, hekimler ve sağlıklı çevre uzmanları
bu seferberliği hala tutkulu şekilde sürdürüyor.
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s.471.
•
•
Bu köylüler, bu barbar kahramanlar, dünün romanları onları uygarlıkla başları belada, onunla aşk
düellosu yaparken göstermektedir.
Bu romanlar, doğaya çatmaktadırlar. İnsanı vahşileştiren ve bu insanı uygarlaştırmak veya
özgürleştirmek için hakim olunması gereken doğaya. Benjamin Subercaseaux’ya inanılacak
olursa Şili’nin felaketi “çılgın coğrafyasından” ibarettir.
Bu edebiyat bu bakış açısı düne aittir. ….bugün onunla, onun hayatının dehşetine doğa kadar
kayıtsız kalan uygarlığın kurbanı olarak sunan yeni bir kavga edebiyatı ilgilenmektedir.
Devrimci olan bu edebiyat Güney Amerika’ya özgü sorunların sivri bir şekilde bilincine varılmasına
ve uygarlığın getireceği iyiliklere karşı güvenin gittikçe azalmasına tanıklık etmektedir. Karanlık bir
gerçeklik ve umutsuzluk yaratmaktadır.
Mariano Azuela (1873-1952) Los de Abajo 8Alttakiler) Modern Meksika’yı oluşturan ama bu işi
tamamına erdirmeyen, milyonlarca ölüye mal olan devrimi…uzun bir çığlık.
Jorge Amado- Brezilya….
George Icaza, Ekvator….
…şiddetli bir tarımsal sorun olan şeyin üzerinde durmakta böylece yalnızca kırların sefaletini
görmekle yetinmektedir. Endüstri mahallelerindeki veya uzak madencilik bölgelerindeki işçilerin
sefaleti onun alanına girmemektedir.Onu henüz yaşamamıştır.Kente ait olanlardan bir nadiri
Carolina Maria De Jesus…Brzilyalı zenci bir kadın anı defterinden….
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.472, 473.
•
•
•
•
•
•
•
• Latin Amerika karşısına çıkan en ağır sorunlardan ırklar sorununu
çözmeyi başarmıştır.
• Üç büyük ırk, her biri çok güçlü olduğundan, diğer ikisinin karşısında
yok olmamıştır.
• Colombus öncesi Amerika, kendi tutarlı uygarlıklarıyla (Aztek artı
Maya yani Meksika uygarlığı, And uygarlığı yani İnkalar
imparatorluğunun sahte sosyalist otoritesi altında yavaş yavaş
birleştirdiği dağ uygarlıkları dizisi, tabii Yeni dünyanın kalanına sahip
devasa ilkel kültür alanlarını saymıyoruz). tek başına kalsaydı bu
sorunlar elbette çıkmayacaktı.
• Eğer Avrupa, XV. Yy.ın sonunda, gündelik ekmeğini çıkarmak için
didinen 50 milyon kişiden oluşan küçük bir dünya, Amerikan
macerasına insanlarının ancak birazını yollayabilen değil de, herşeyi
kendi yasasına tabi kılabilecek nüfusunun çokluğuna sahip olsaydı
da bu olmazdı.
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s.475.
• Yerli ilkel kaldığı, kabile halinde yaşadığı her
yerde, Avrupalılarla daha ilk temasta yerinden
yurdundan edilmiştir. Yalnızca Amazonya gibi,
Beyaz adamın geç ve güç girdiği yerde
yaşayanlar bu kaderden uzak kalmıştır.
• Dayanışmaları sayesindde kurtulmuşlardır.
Meksika bugün kendini “yerli toprağı” saymakta
bununla gurur duymaktadır. And yaylalarında,
eski yerli hayatı sürülmektedir.Sefil olan bu hayat
yine de canlı ve eskiden olduğu gibi kök salmış
durumdadır.
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s.477.
• Beyazların Amerika’yı ele geçirmesi iki aşamada
olmuştur.Her seferinde farklı etnik katkı vardır.Beyaz, ilk
fetihle birlikte hayatını sürdürebileceği heryere, özelllikle,
yerleşik büyük uygarlıkların çerçevesi içinde,, uyrukalrını
ve hazır sofrayı bulduğu yere yerleşmiştir. Büyük
sömürge kentleri Mexico, Lima (fatihler tarafndan
kurulmuştur), ve bugünki Bolivyanın And Dağlarının
tepesindeki Potosi (gene onlar kurmuştur gümüş
madenleri nedeniyle) İspanyolların durumu budur.
• İspanyol sömürge sanatı, özellikle Barok sanat,
sömürge kentlerinin yeni zenginliklerinin ihtişamını dile
getirmektedir.Fakat bunların insani özünün yerlilerden
meydana geldiğini unutmamak gerekir.
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s.478.
• Yeni bağımsız devletler, Avrupa endüstrici
ve saf bankacılarının saf alıcıları
olmuşlardır. Örneğin Londra, Waterloo’daki
zaferini borçlu olduğu modası geçmiş
savaş techizatnı 1821’de Meksika’ya
satmıştır.
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi
yayınları, İstanbul, 2001, s.479.
• Avrupalı göçü, 1880’den sonra buharlı gemilerin Güney Atlantik’e de
sefer yapmaya başlamasıyla hızla artacaktır. Portekizli, İspanyol,
İtalyanve binlerce Avrupalı.
• Bu göçmenlerSao Paolo’nun güneyinde kalan Brezilya’nın
(Önceden merkez kuzeydeydi), Şili’nin talibi olacaklardır.
• Bu göç, insan bombardımanı, geniş mekanlar üzerinde eski
toplumsal düzeni parçalamışlardır…Göçmen, modern Brezilyay’yı,
Arjantin’i, Şili’yi oluşturmuştur.1939’da seyahat eden… İtalya’yı
bulabilirdi burada… Almanı (Şilide) bulabilirdi.
• Öncü endüstrilerin başarısını işte bu göçmenler sağlamıştır…..daha
düne kadar bomboş olan Patogonya’da kahve plantasyonlarında
yine onlar vardır.
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001,
s.479.
•
•
•
•
•
•
•
•
Esas olan ırkların kardeşliğidir?!. Bu ırkların hepsi, kendi farklı yerlerinde,
Latin Amerikanın inşasına katkıda bulunmuştur.
Renk hattı toplumsal bir hat olmuştur. Zenginleşen, yöneten rengi ne olursa
olsunhattın öte tarafına geçmiştir.
Peru’da melezlerin, özellikle de yerlilerin dilinde, emir verenlere “beyaz”
denilmektedir. Çünkü zenginlik ve iktidar beyazların elinde olmuştur ve şimdi
de sıklıkla böyledir.
Ancak çoğu zaman ırkalr büyük ölçüde karışmıştır.
Karışım büyük boyutlarda Meksikada (beyaz yerli) Brezilyada (Zenci beyaz)
hoş görü daha fazladır.
Melez Amerika, uzaktaki Avrupa karşısında her zaman kompleks duymuş ve
Avrupa da onu sadece teşvik etmiştir.
Kuzey Amerika yolculuğu, derisi beyaz da olsa tamamen açık renkli
olmayan bir entelektüel için, bir hoş görü dersi ülkesini beğenme dersi
olmuştur.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.480.
• Tüm kompleksler ve onları meydana getiren ön yargılar,
sihirli bir değnek değmişçesine hemen yok olmamıştır.
Fakat gene de 1919’dan sonra veya 1930’dan itibaren,
daha iyisi 1945’ten itibaren büyük bir rüzgar esmiştir.
• Birinci Dünya savaşının çılgınlıklarından sonra, 1929
ekonomik bunalımından sonra, ikinci Dünya Savaşı
dehşetinden sonra Avrupa sevilebilir mi? Evet ama saygı
duyulabilir mi?
• Özgürlük ve konuk severlik ülkesi olan Güney Amerika
yavaş yavaş kendine saygı duymaya başlamıştır.Yavaş
dönüşümdür kesinlikle yol almaktadır.
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s.480.
• Gilberto Freyre’nin ilk eserlerinin (sosyoloji)
1933’te Brezilyada yayınlanması, Yeni dünyanın
en geniş, en insani, en hümanisti olan ülkede
yeni bir dönemeci temsil etmiştir.
• Meksika’da yerlilerden yana olan 1910 devrimi,
siyasal ve tarım devrimlerinden daha fazlasını
açmıştır. Umut kapılarını..
• Ancak ırkalrın kardeşliğine dair kazanımlar,
sıklıkla toplumsal dengesizlikler engeline
çarpmaktadır.
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s.481.
• Irklar kardeşliği vardır. Bu Latin
Amerika’nın kendine özgü çizgilerinden
biridir.
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi
yayınları, İstanbul, 2001, s.481.
• …zevkten hoşlanmasına, neşesine rağmen tüm
dünya karşısında acı çekmektedir.
• Endüstrileşmeye başlayan bütün ülkeler gibi,
yapılarını, tavırlarının toptan gözden
geçirilmesine göğüs germek zorundadır ve bu
darbe ona çok ağır gelmektedir.
• İlkel bir hayatın, herhangi bir geçiş olmaksızın ultra-modern
adacıklarla bir arada bulunduğu, darbe yemiş, çelişkili bir dünya
söz konusudur; sonuç olarak hayat dolu ve bu yüzden
tanımlanması, yönetilmesi güç bir dünya.
• Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları,
İstanbul, 2001, s.482.
• .
ekonomi
•
•
•
•
Kuşkusuz dünya konjonktürünü izliyor. Zincire bağlanmış bir şekilde sürdürülen bu
koşu esnasında en arkada…Acele etmek ve şeker, kauçuk, kakoo…üretmek ve
ucuza satmak istiyorsa, ekonomik devrelerin içinde ayakta kalmak zorunda.
Güney Amerika ekonomisi dünya hammadde taleplerinin bütün isteklerine, önce katı
tipten bir sömürge ekonomisinde, sonra da bağımlı bir ekonomi haline geldiğinde de
izlemişti.
Yabancı kapitalistler, yerli büyük toprak sahipleri ve siyasetçilerle işbirliği içinde
üretimi, ihraç edilebilir hammadddelere yönlendirmişlerdir..tüm enerji tek bir faaliyette
yoğunlaşmak zorunda kaldı. Eğer talepte sıklıkla meydana gelen değişmeler
yatırımları sıfıra indirmeseydi, bu çabaların yarattığı atılım, uzun dönemde ülkenin
tümüne yarar sağlayabilirdi. Yatırımlar sıfıra inince, çabalar başka üretim sektörüne,
başka bölgeye kaymıştır. Devasa mekanlar bu harekete dayanılmasına izin verdiyse
de, ulusal düzlemde inanılmaz bir insan ve mekan israfı..
Bunlar heryerde sürekli istikrarlı sağlıklı, ekonomik yapıların kurulması ve köylü
sınıfının kök salmasını engellemiştir.
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.484.
•
(Kahve toprağı çabuk tüketiyor
Ekonomi..
•
•
Bu devrelerden ilki fetihle başlayan maden devresi olmuştur. 16. yy. ortasını
aşmayan maden devresi 1630-40 lara kadar sürmüştür. (özellikle Meksika
ve potosi madenleri) daha o zamandan uluslar arası olan iş adamları,
ispanyol tüccar kar eden…beratlı Cenevizli Tüccarlar…oysa kıta altın
gümüşten mahrum…bırakılır. Gümüşün azalmasıyla talihsiz İspanya
Amerikası kaderine terk edilir…
Portekiz Amerikası, zencilerden yararlanır 1730 altın çılgınlığı hafifler..ama
Yeni İspanya (Meksika) gümüş madeni canlanır.. Brezilya terk…pamuğa
uyum..
Hayvancılık devresi…
Şeker devresi…17.yy.sonu..
Toprakları mahveden kahve devresi 19.yy brezilyada parlak…
Arjantin Chacosu, 1945’ten sonra pamuk alanlarının genişlemesine tanık
olur…
Sonra terk ve korkunç pahallı dönüşümlere….
•
Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.484.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Devre değişikliklerini şiddetli bunalımlar izlemektedir. Tahripkar gücü,
sağlıklı bir ülkenin bütün ekonomisini geriletebilmektedir.
1880 Arjantinde gerçek bir refah başlamıştır.Avrupa pazarına müthiş bir tahıl
ve et ihracatçısı haline gelmiştir. Bunu eski yapılarını dönüştürmesi
sayesinde başarmıştır. Vahşi sürüler, sadece deileri için…
1930’a kadar herşey inanılmaz hızla düzelir. İtalyan göçü, nüfus, düzenli
ihracat, donanım… depolar.vs. satın alma gücü…
Bunalım 1930’dan sonra başlar. Analşılmaz…savaş hammadde satıcısının
lehine..1945 tarım ürünlerinin düşüşü.Arjantin ekonomisinin bozuluşu.hayat
düzeyinin düşüşü..Ticaret açığı..kırlar boşalmakta.. Kentlerde iş yok
şişmekte..kurtarıcı endüstrileşme hareketi durmuş, devletin iflası…
Dünya savaşından önce Latin Amerikanın en zengin ülkesi olan Arjantin, en
fakirlerden biri haline gelmiştir…et ve buğday tarafından ihmal edilen
tarımsal yapılar…hayvan ve toprağa bir avuç kişi sahip..Ulusal pazaarı
kuracak yetenekli tarımsal örgütlenme önünde engel.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Kölelik 1926’da Milletler Cemiyetinde yasaklandı, BM’de bu hükmü teyit etti..
Modern dünyada artık köle pazarları yok. Kölelik bitti mi? Hayır. başka boyutuyla karşımıza çıktı. İşçi köleler ve
insan kaçakçılığı…
Yükselen Asya’da insanlar fabrikalarda en ağır koşullarda karın tokluğuna çalıştırılıyor. Ağır çalışmadan dolayı bir
çoğu genç yaşta hayatını kaybediyor ya da sakat kalıyor. Ürettikleri malları kazandıkları para ile almaya güçleri
yetmiyor.
Brezilya’da 2007 yılında yapılan kontrol sonucunda 25 bin köle işçi olduğu saptanıyor. Bunların sadece 6 bini
kurtarılıyor. Tarlalarda borçlarına karşılık çalıştırılan bu insanların aldıkları ücretler borcuna sayılıyor.
ABD montaj atölyelerinde Meksika sınırından gelen çoğu kadın işçi her gün sınırı geçip bu atölyelerde aralıksız
çalıştırılıyor. Derme çatma barakalarda yaşamaya mahkum ediliyor. Şiddetin kol gezdiği bu yerlerde tecavüze
uğruyor veya öldürülüyor.
Haiti, Afrika’da köleler tarafından kurulan ilk ve tek ülke. Halen bu ülkede yoksul anne ve babalar, çocuklarını daha
iyi bakım ve eğitim vaat eden bakıcı ailelere para karşılığı satıyor. Satılan bu çocukların % 75’ini 7 ile 14 yaş arası
kız çocukları oluşturuyor. Bu çocuklar hayatları boyunca hiçbir karşılık almadan yeni ailelerine hizmet ediyor. Diğer
çocuklardan farklı muamele görüyor ve eğitim görmüyor.
Köleliliğin diğer bir boyutu da İnsan kaçakçılığı… Küresel ekonomik krizle birlikte insan kaçakçılığı da had safhaya
ulaştı. Özellikle kadınlar gelecek endişesi ve çocuklarına bakabilmek için kendilerini neler beklediğini bilmeden
başka ülkelere çalışmaya gidiyor. Bu kadınlar insan tacirleri tarafından çok kolay tuzağa düşürülüyor. istekleri
dışında cinsel ilişkiye girmeye ya da çalışmaya zorlanıyor.
Tülay DEMİR
[*] Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği
http://www.caginpolisi.com.tr/98/36.htm
Mexico Walpapers
www.delinetciler.net/forum/wallpaper-arka-pla...
•www.tripadvisor.com.tr/LocationPhotos
www.tripadvisor.com.tr/LocationPhotos
www.tripadvisor.com.tr/LocationPhotos
Download