M. Meclisi B : 126 ne işlemesi, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plâ­ nında olduğu gibi, ikinci plân döneminde de dış kaynaklara ağır şartlarla olsa dahi, başvurmak zorunda kalınacaktır. Bu durum ekonomimizin bağlı karakterini yine muhafaza edecek, muh­ telif bağlılık derecesini artırabilecektir. Bu şart­ lar altında maliyeti ve sonuçları düşünülmeden iktisadi ve politik tavizler pahasına borçlanmak özlemi terk edilmediği sürece bu hedefin tahak­ kuku mümkün olmıyacaktır. Kalkınma plânın­ da öngörülen yatırımların finansmanında karşı­ laşılacak güçlükler herşeyden evvel yeterince harekete geçirilmiyen âtıl kaynak ve kapasite­ nin yeniden değerlendirilmesi ile karşılanmalı­ dır. Finansman açığında dış borçlara sarılmak ancak bir çare yoksa düşünülebilir. Aksi tak­ dirde ülke dkonıomıiısi lüzumsuz olarak gelişmiş ülkelerin uydusu haline gelecektir. İkinci Beş yıllık plânın bir diğer hedefi ise sanayie Türk ekonomisini sürükleyici bir nitelik kazandır­ maktır. Birçok az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi memleketimizde de ziraat sektörü prodüktivite­ si çok ve kalabalık bir iş gücüne sahiptir. Ar­ tan nüfus, küçük prodüktiviten iş gücü ziraat sektöründe çok dar boğazların gelmesine sebebolmaktadır. Bu dar boğazlar küçük prodüktivi­ te ancak tarım sektöründeki âtıl iş gücünün en­ düstri sektörüne tedrici kaydırılması ile orta­ dan kaldırılabilir. Gelişen endüstri hem yeni iş kaynakları açacak ve hem de transfer edilen küçük prodüktiviteli iş gücünün, prodüktivite­ sini artıracaktır. Bu bakımdan kalkınma plânı­ nın sanayi sektörüne vereceği öncelik takdirle karşılanır. Ne var ki, plânda özel sektöre önce­ lik tanıyan Hükümet ağır sanayi yatırımlarını özel sektör eliyle gerçekleştirmeyi düşününce aşağıda detayı ile izah edeceğimiz bir çelişme­ den kendini kurtaramıyacaktır. Bir devletin çokça eğilim ve karakteri ne olursa olsun, bil­ hassa ulaştırma ağır ve esas dalları gibi çok hacimli pahalı salbit ve işletme sermayesi ile bu gibi teşebbüs ve tesislere ait yatırımların ölçü ve terkibi siyasi bünyesine göre değişik olmak üzere bizzat Devlet tarafından deruhde edilmek zarureti bugün artık münakaşa götürmez bir gerçektir. Diğer taraftan hemen bütün kalkın­ ma iktisatçıları mahiyeti ve bünyesi itibariyle kısa vadeli kâr getiren büyük sermayeyi gerektirmiyen hafif sanayii ve spekülatif teşebbüs ve 27 . 6 . 1967 O : 3 tesislerin özel sektör tarafından işletilmesi pren­ sibinde hemfikirdirler. Bir başka deyimle ser­ maye birikimi fcait sayılı enfraısürülktür yatırım­ lar, özel teşebbüs yatırımları için hiç de cazip değildir. Bu hale göre ağır sanayie önem veren bir plân toptan yatırımlar içinde kamu sektö­ rün yatırımları oranını özel yatırım oranının üstünde tutmalıdır. Halbuki toptan yatırımlar içinde kamu sektörünün hissesi devamlı olarak düşmüş ve takriben birinci beş yıllık devresinde özel sektörün, toplam yatırımların % 40 mı, kamu sektörünün ise % 6 sini gerçekleştirilme­ si düşünülmüş. İkinci Beş Yıllık Plân dönemin­ de ise kamu yatırımlarının toplam içindeki pa­ yının % 53,3 ten 1972 de % 57,2 ye düşmesi öngörülmektedir. Bir başka deyimle yatırım har­ camaları 1967 de % 46,7 sinin, 1972 de ise % 49,3 ünün özel sektöre yapılacağı ümidedilmektedir. Bu durum hızlı kalkınmada etkisi bü­ yük olan ağır endüstrinin tesirini azaltmış olu­ yor. Esasen Birinci Beş Yıllık Plân devresinde hakiki yatırımların çok düşük seyretmesi ve ay­ nı zamanda bu hacım içinde Devlet payının takribi ve eksik hesaplanmış bulunması yukar­ da temas edilen plânın itici ve teşvik edici fonk­ siyonunu yeterince sağlıyamamıştır. Hakiki ya­ tırımların birinci devre yatırımlarının çok altı­ na düşmüş olmasına rağmen İkinci Beş Yıllık Plân tasarısında bu nisbetin Devlet sektörü aleyhine daha da düşürülmesi kalkınma hızını azaltacağı gibi Hükümetin maksadı hilâfına uzun vâdede özel sektör istihsal gücünü destek­ lemiş olacaktır ki, bu hal karakter ve ekonomik politika bakımından hususi teşebbüs üzerindeki sermaye taraflısı görünen Hükümetin doktrin ve gayesinde bir tezat teşkil etmektedir. Sayın milletvekilleri, konuşmamızı şu dört bölümde özetliyebilimz; her şeyden evvel millet­ çe başarılmak istenen dâva iktisadi refah hedef­ lerine mümkün olduğu kadar çabuk varmak ol­ duğuna göre bu haliyle plân bir zarurettir. Böy­ le bir plân hazırlanırken plân stratejisinin ve stratejileri gerçekleştirecek vasıtaların Anayasa­ ya uygunluğu gözetilmesi en mühim bir husus olmalıdır. Halbuki İkinci Beş Yıllık Plân Ana­ yasadaki plânla ilgili maddelerin ruhuna uygun bir şekilde hazırlanmamıştır. Çünkü Anayasa­ nın istediği bir Devlet plânıdır, Hükümet plânı demiyeceğim. ._ 386 —