M. Meclisi B : 126 27 . 6 . 1967 O : 3 ne işlemesi, Birinci Beş

advertisement
M. Meclisi
B : 126
ne işlemesi, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plâ­
nında olduğu gibi, ikinci plân döneminde de dış
kaynaklara ağır şartlarla olsa dahi, başvurmak
zorunda kalınacaktır. Bu durum ekonomimizin
bağlı karakterini yine muhafaza edecek, muh­
telif bağlılık derecesini artırabilecektir. Bu şart­
lar altında maliyeti ve sonuçları düşünülmeden
iktisadi ve politik tavizler pahasına borçlanmak
özlemi terk edilmediği sürece bu hedefin tahak­
kuku mümkün olmıyacaktır. Kalkınma plânın­
da öngörülen yatırımların finansmanında karşı­
laşılacak güçlükler herşeyden evvel
yeterince
harekete geçirilmiyen âtıl kaynak ve kapasite­
nin yeniden değerlendirilmesi ile karşılanmalı­
dır.
Finansman açığında dış borçlara sarılmak
ancak bir çare yoksa düşünülebilir. Aksi tak­
dirde ülke dkonıomıiısi lüzumsuz olarak gelişmiş
ülkelerin uydusu haline gelecektir. İkinci Beş
yıllık plânın bir diğer hedefi ise sanayie Türk
ekonomisini sürükleyici bir nitelik kazandır­
maktır. Birçok az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi
memleketimizde de ziraat sektörü prodüktivite­
si çok ve kalabalık bir iş gücüne sahiptir. Ar­
tan nüfus, küçük prodüktiviten iş gücü ziraat
sektöründe çok dar boğazların gelmesine sebebolmaktadır. Bu dar boğazlar küçük prodüktivi­
te ancak tarım sektöründeki âtıl iş gücünün en­
düstri sektörüne tedrici kaydırılması ile orta­
dan kaldırılabilir. Gelişen endüstri hem yeni
iş kaynakları açacak ve hem de transfer edilen
küçük prodüktiviteli iş gücünün, prodüktivite­
sini artıracaktır. Bu bakımdan kalkınma plânı­
nın sanayi sektörüne vereceği öncelik takdirle
karşılanır. Ne var ki, plânda özel sektöre önce­
lik tanıyan Hükümet ağır sanayi yatırımlarını
özel sektör eliyle gerçekleştirmeyi düşününce
aşağıda detayı ile izah edeceğimiz bir çelişme­
den kendini kurtaramıyacaktır. Bir devletin
çokça eğilim ve karakteri ne olursa olsun, bil­
hassa ulaştırma ağır ve esas dalları gibi çok
hacimli pahalı salbit ve işletme sermayesi ile bu
gibi teşebbüs ve tesislere ait yatırımların ölçü
ve terkibi siyasi bünyesine göre değişik olmak
üzere bizzat Devlet tarafından deruhde edilmek
zarureti bugün artık münakaşa götürmez bir
gerçektir. Diğer taraftan hemen bütün kalkın­
ma iktisatçıları mahiyeti ve bünyesi itibariyle
kısa vadeli kâr getiren büyük sermayeyi gerektirmiyen hafif sanayii ve spekülatif teşebbüs ve
27 . 6 . 1967
O : 3
tesislerin özel sektör tarafından işletilmesi pren­
sibinde hemfikirdirler. Bir başka deyimle ser­
maye birikimi fcait sayılı enfraısürülktür yatırım­
lar, özel teşebbüs yatırımları için hiç de cazip
değildir. Bu hale göre ağır sanayie önem veren
bir plân toptan yatırımlar içinde kamu sektö­
rün yatırımları oranını özel yatırım oranının
üstünde tutmalıdır. Halbuki toptan yatırımlar
içinde kamu sektörünün hissesi devamlı olarak
düşmüş ve takriben birinci beş yıllık devresinde
özel sektörün, toplam yatırımların % 40 mı,
kamu sektörünün ise % 6 sini gerçekleştirilme­
si düşünülmüş. İkinci Beş Yıllık Plân dönemin­
de ise kamu yatırımlarının toplam içindeki pa­
yının % 53,3 ten 1972 de % 57,2 ye düşmesi
öngörülmektedir. Bir başka deyimle yatırım har­
camaları 1967 de % 46,7 sinin, 1972 de ise
% 49,3 ünün özel sektöre yapılacağı ümidedilmektedir. Bu durum hızlı kalkınmada etkisi bü­
yük olan ağır endüstrinin tesirini azaltmış olu­
yor. Esasen Birinci Beş Yıllık Plân devresinde
hakiki yatırımların çok düşük seyretmesi ve ay­
nı zamanda bu hacım içinde Devlet payının
takribi ve eksik hesaplanmış bulunması yukar­
da temas edilen plânın itici ve teşvik edici fonk­
siyonunu yeterince sağlıyamamıştır. Hakiki ya­
tırımların birinci devre yatırımlarının çok altı­
na düşmüş olmasına rağmen İkinci Beş Yıllık
Plân tasarısında bu nisbetin Devlet sektörü
aleyhine daha da düşürülmesi kalkınma hızını
azaltacağı gibi Hükümetin maksadı
hilâfına
uzun vâdede özel sektör istihsal gücünü destek­
lemiş olacaktır ki, bu hal karakter ve ekonomik
politika bakımından hususi teşebbüs üzerindeki
sermaye taraflısı görünen Hükümetin doktrin
ve gayesinde bir tezat teşkil etmektedir.
Sayın milletvekilleri, konuşmamızı şu dört
bölümde özetliyebilimz; her şeyden evvel millet­
çe başarılmak istenen dâva iktisadi refah hedef­
lerine mümkün olduğu kadar çabuk varmak ol­
duğuna göre bu haliyle plân bir zarurettir. Böy­
le bir plân hazırlanırken plân stratejisinin ve
stratejileri gerçekleştirecek vasıtaların Anayasa­
ya uygunluğu gözetilmesi en mühim bir husus
olmalıdır. Halbuki İkinci Beş Yıllık Plân Ana­
yasadaki plânla ilgili maddelerin ruhuna uygun
bir şekilde hazırlanmamıştır. Çünkü Anayasa­
nın istediği bir Devlet plânıdır, Hükümet plânı
demiyeceğim.
._ 386 —
Download