M. Meclisi B : 49 kan bu kürsüden ikinci plânı takdim ederken, «Plânın birinci hedefi hızla gelişme, ikinci he­ defi ekonominin dışa bağlılığını azaltmadır» domişıti. Ekonominin dışa bağlılığı azalmış mı­ dır? Hayır, artmaktadır, tehlikeli şekilde artmak'taidır. Aziz arkadaşlarım, hemen bu konuda, Sena­ to müzakerelerinde gözüme ilişen, dikkatimi çe­ ken bir hatayı da insaf icabı, hakkaniyet icabı düzeltmek isterim. Türkiye, dış ödeme dengesine 1940 larda var­ mıştı da, 1960 larda, 1970 terde dış,ödeme den­ gesinden mahrumdur; iddiası, ciddî bir tahlile mukavemet edecek bir iddia değildir. Her han­ gi bir memleket, Türkiye, iktisaden gelişmeye muhtaç her hangi bir ülke, dilerse kalkınma­ dan vazgeçmek suretiyle, yatırım yapmamak suretiyle ödeme/ dengesini düzeltebilir, bir yıl için, kısa bir süre için düzeltebilir. Bu, aslın­ da ilmî raporlara girmiş olan bir husustur. Plânlama Teşkilâtının yalnız bu dönemde değil, daha evvelki iktidarlar devrinde yazdıkları ra­ porlara girmiş olan bir gerçektir. Gelişmeye muhtaç bir ülkenin kalkınma hı­ zından fedakârlık yaparak geçici bir süre için statik bir denge kurmaya çalışması uzun vâde­ de problemlileri çözmez, daha büyük problemle­ ri ortaya çıkarır. Harb yıllarında Türkiye, bu çeşit bir tec­ rübeyi geçirmiştir. Zorunlu sebeplerle, iktida­ rın, Hükümetin de elinde olmıyan sebeplerle it­ halât yapılamamıştır. Zaten mal satan yoktu. Yollar kesilmişti, gemi gelmez, gemi gitmez. Bakınız, Merkez | Bankasının rezervlerine, Tür­ kiye'nin dö^iz biriktirdiği, bolca döviz biriktir­ diği yıllar, ithalât yapmadığı ve yatırım malı ithalâtını, sanayi hammaddesi ithalâtını yeter­ li miktarda yapamıyanak Türkiye de üretim darlığı başgösteren yıllardır. Ama bunun sonuç­ ları vardır, içeride karaborsa olur, çok hızlı enflâsyon olur, para kıymeti düşer, işsizlik bü­ yür ve gelecek yıllar için birtakım meseleler birikir. Sevgili arkadaşlarım, şu halde, Türkiye için dâva, plân hedefleri ve stratejisinde belirtildi­ ği gibi, statik bir seviyede, düşük bir seviyede denge sağlamak değil, yüksek bir seviyede den­ ge sağlamaktır. Kalkınma için gerekli olan bu yıl 1 milyar, 52 milyon dolarlık ithalâtı yapa- 15 . 2 . 1971 O :2 caksmız ve kalkınmanız için zaruri olan bu ya­ tırım mallarını ithâl etmekle birlikte sanayi hammaddelerini, ara mallarını itJhâl etmekte bir­ likte dengeyi sağlıyacaksınız veya hiç değilse dengeye doğru mesafe alacaksınız. Marifet, dü­ ştük bir seviyede denge sağlamak değil; bugün­ kü iktidarın yaptığı gibi, hem sanayi gelişme­ sini plân hedefinin üçite birinin daha altına dü­ şürmek, hem de ödemeler açığındaki yarayı daha da büyütmek değil, marifet, kalkınma ile dış ödeme dengesini bir arada yürütecek ted­ birleri bulup uygulamaktır. Demirel Hükümeti­ nin asıl başarısızlığı da, kanaatimizce burada­ dır. Sevgili arkadaşlarım, birinci plân dönemi 1963 ten 1967 ye kadar Türkiyede ihracatın her yıl - bir yıl istisna değil - plân hedefinin üstünde olduğu yıllardır, ikinci plân dönemi 1968, 1969 ve 1970 yılları, ihracâtın her yıl plân hedefinin gerisinde kaldığı yıllandır. Dış ticaret açığını, yalnız bu kalemi, ödemeler den­ gesinin dış ticaret kalemini alırsanız, 1969 da dış ticaret açığımız 264 milyon dolandır. 1970 te 350 milyon dolara yükselmiştir. 1971 progra­ mında, Hükümet 405 milyon dolarlık bir dış ticaret açığı olacağını hesaplamış ve Resmî Ga­ zetede ilân etmiş bulunmaktadır. Plândaki sanayileşme lira, kalkınma hızı gerçekleşmediği halde dış ticaret açığının bu kadar büyük bir hızla arıtmaya devam etmesi gerçekten endişe vericidir, ihracat, sadece pa­ ra kuru ile ilgili bir mesele olsaydı, «Devalü­ asyon yaptık, ihracat meselemiz hallolacak» denebilirdi. Fakat ne yazık ki, devalüasyon, pa­ ra kuru ayarlaması ihracat dâvasını tek başı­ na halledebilecek tedbirtenden değildir. Bilhas­ sa, Türkiye gibi ekonomik gelişme halindeki bir ülkede yeterli ve kaliteli ihraç malı üret­ meden ihracat yapamazsınız. Türkiye de ihracedilebilir mal kıtlığı vardır, yalnız bir para me­ selesi değildir, iyi bir dış ticaret politikası ol­ madan yeterli ihracat yapılamaz. Organizas­ yon ve pazarlama alanında bugünkü perişan­ lıktan, iptidailikten kurtulmadan ihracat yapı­ lamaz. Türkiye'nin şartlarını inceldyen bir yabancı uzman, «siz, mallarınızın kendi kendine satıla­ cağını zanneden bir zihniyet içinde çalışıyorsu­ nuz» diyecek kadar ileri gitmiştir,. — 54 —