C. Senatosu B : 30 ğil, reel bir duruma hal tarzı aramaktır. Ka­ naatimizce; ihracatımızın geliştirilmesinde Dış­ işleri Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve özel sek­ tör ile Ticaret Bakanlığımızı müştereken vazi­ feli kabul etmek iktiza eder. Eğer misal ver­ mek icabederse. Az gelişmiş ülkelerden Filipin'in, dün sömür­ ge iken bugün dünya piyasalarına mal satar duruma gelişinde başlıca bu yönde aldığı ted­ birlerdir. Bu tedbirlere göz atacak olursak. Pilipin'in diplomat ve konsolosları, bulunduk­ ları ülke ile memleketleri arasındaki ticareti geliştirmekte yükümlüdürler. Filipin'den yeni bir mal sipariş edilmesine veya mevcut mubayaaların artırılmasına yar­ dımcı olan memur başarı göstermiş sayılı­ yor. Ticareti artırma yollarından birisi de ya­ bancı piyasalar hakkında dokümantasyon sahi­ bi olmak ve incelemeler yapmaktır. Bu işi, Filipin'de bihakkın konsolosluk me­ murları yopıyor. Filipin'de bütün elçilik ve kon­ solosluklarında Filipin'in adres kitapları, bro­ şürler ve etütler mevcutmuş. Memurlar, mem­ leketlerinin ihraç malları hakkında o kadar bil­ gi sahibi imiş ki; fiyat, kalite, ödeme ve satış şartları hakkında müşteri ile re'sen görüşme dahi yapabiliyormuş: Diplomatlar ve konsolosluk memurları bu­ lundukları ülkelerin ticari ve sınai meslek te­ şekküllerine de üye olup, ve böylece piyasa hakkında her an bilgili halde olurlarmış. Hariciye memurları; yeni buluşlar, mahallî yardım, kooperatifler, mahallî ticaret usulleri gibi, hususlarda rapor hazırlamak ile yükümlü kılmırmış. Bu yalnız Hariciye Bakanlığı ile ilgili gayretler tabiî diğer bakanlıkların da özel sektörün de gayreti olmuş veya olmakta­ dır. Neden Türkiye'mizde bakanlıklar seviye­ sinde böyle bir hamle yapılamasın? Dış ticaret gibi, hayatî bir konunun Türki­ ye'de ayrı bir Bakanlığa sahibolması Güven Partisinin temennisidir. 1930 yıllarının çok farklı şartları ve sınırlı ihtiyaçları içinde ku­ rulmuş olan Dış Ticaret Dairesi, bugünkü kadra ve yetkileriyle plânın» «temel sorun dedi­ ği» bu konuyu çözemez. Dış ticaret konuşlunda, çeşitli bakanlıklar ve merciler arasında ahenksiz şekilde dağılmış 2 . 2 . 1969 O :2 olan yetkilerin ahenkli hale getirilmesi buna bağlıdır. Bakanlar Kurulunda temel dâva olan ihracatın bir yetkili sözcüsü bulunmalıdır. Ta­ rım sanayileşme, kredi, vergi politikasını ilgi­ lendiren bütün kararname ve tasarıları dış ti­ caretimizi tesiri açısından inceliyen bir yetkili bakan, pek çok hatayı önliyebilir. Dış pazar arama, standandardizasyon, ihracat kredisi, vergi iadesi maddi ve mânevi teşvikler konu­ larında böyle bir Bakanlığın yapması icabeden çok iş vardır. Ticaret Bakanı, çeşitli konularda iş politi­ ka hesaplarının ağır baskısı altındadır. Dış ticarete gerekli önem, vakit, kadro ayrılamı­ yor. Güven Partisi olarak, ithalât ve ihracatın devletleştirilmesine karşıyız. Fakat, biraz ev­ vel arz ettiğim teşvik tedbirlerine tarafta­ rız. Muhterem arkadaşlar, ithalât ihtiyacını ala­ bildiğine artıran iç tüketimi teşvik edici bir kısım montaj ve anbalaj sanayiinin g-erçekte «ithalât ikamesi» yapmaktan çok ithalât ihti­ yacını artırdığını ifade etmek isteriz. Döviz ta­ sarrufu sağlıyan, ihracat artıran, hammaddeyi değerlendiren sanayie öncelik verilmesi, zaru­ reti ile karşıkarşıya bulunuyoruz. ihracatta vergi iadesi usulünün prensipte doğru ve faydalı olduğu halde, başka tedbirler­ le beslenmediği için beklenen sonucu vermedi­ ğini, kredili ihracatın faydalarını, ihracatçının risklerini karşılıyacak bir sigorta müessesesinin kurulmasının önemini belirtmek isteriz. Son Dış Ticaret Kararnamesindeki, ithalâtçı temi­ natı karşılıklarının ihracatçıya verilmesi usu­ lü, ihracat kredisini artırmak demektir. Fakat, teminat usulünün anti - Enflâsyonist bir tesiri vardır. Yeni usulde, bu tesirin yok olacağını bi­ lerek toptan kredi ve para arzını ona göre ayar­ lamak lâzımg-elecektir. Görüşündeyiz. iş tüketime yönelen ve ihracat yapmıyan gıda sanayiine yabancı sermayeyi sokma yolun­ da 1969 programındaki bir hükmün tehlikele­ rine de değinmek isteriz,. «Yabancı sermaye ateş gibidir iyi kullanılırsa faydalı olur. Yan­ lış kullanılırsa yakar, mahveder. Yabancı ser­ mayeye düşman veya hayran olmak, manasız bir hissî davranıştır. Yabancı sermayeyi akıllı bir şekilde kullanmak gerekir. Halen, yabancı