Elif Öykü Kızıltaş Elveda Otizm Konuşurken sizinle göz teması

advertisement
Elif Öykü Kızıltaş
Elveda Otizm
Konuşurken sizinle göz teması kuramayan, yüz ifadenizden aslında kızgın
olduğunuzu anlamakta güçlük çeken, kinaye yaptığınızda bunu anlamayan, kalabalık
mekânlarda bulunmaktan kaçınan, en ufak bir sese ve ışığa dayanamayan bazı
insanlarla karşılaşmışsınızdır. Böyle insanların hep bir sorunu olduğunu düşünüp
onlara karşı daha farklı davranırdım çünkü otizm bize toplum tarafından her zaman bir
hastalıkmış gibi gösterildi. Onların “normal” olmadığı ve bu yüzden onlarla iletişim
kurarken özen göstermemiz ve daha dikkatli olmamız gerektiği söylendi. Kısa bir süre
öncesine kadar ben de bu şekilde düşünüyordum ancak izlediğim bir kısa filmden
sonra otizme olan bütün bakış açım değişti.
Otizm insanları kontrol edemedikleri bir bedene hapsediyor ve çıkmaları
neredeyse imkânsız bir hâl alıyor. Bir kafeye girdiğinizi ve birden bütün ışıkların spot
ışığı gibi sizin üzerinize geldiğini düşünün. Sanki kendinizi büyük bir tiyatro sahnesinin
ortasında buluyorsunuz ve başrolde de siz varsınız. Herkesin yaptığı işi bırakıp büyük
bir dikkatle sizi izliyormuş hissine kapılıyorsunuz. İstediğiniz tek şey bir kahve alıp
çıkmak fakat kahve makinelerinin yaptığı en ufak gıcırtı bile size dünyanın en şiddetli
sesiymiş gibi geliyor. İnsanların size bakarak birbirlerine bir şeyler fısıldadıklarını
görüyorsunuz ve bu fısıldamalar sizi çıldırtmaya yetiyor bile. Fısıldamalar ve gıcırtılar
git gide şiddetleniyor ve aniden bütün sesler kesilip her şey normal haline dönüyor.
Ancak siz kahve almaktan vazgeçip tuhaf bakışlar eşliğinde kafeyi terk ediyorsunuz.
Otistik insanlar dünyayı bu şekilde görüyor.
Otizmli bir insanın gözünden dünyayı görmeye, duymaya ve hissetmeye
çalışmak oldukça zor. Otizmi, onların zihnine sahip olmadan tam olarak anlamamız
imkânsız. Kontrol edemedikleri durumlar yüzünden bu insanları anormal olarak görmek
ne kadar doğru ve neden herkes normal olmak için bu kadar endişeleniyor? İnsanlar
farklı olmaktan o kadar korkar oldu ki her şeyi belirli bir kalıba sokmaya çalışıyor. Bu
yüzden de otizmli insanların tedavi edilmesi gerektiği düşünülüyor. Ancak durum hiç
de böyle değil. Otizmli insanların tedavi edilmesi değil, aksine toplumun otizme olan
algısının tamamen değişmesi gerekiyor. Çünkü otizm bir hastalık değil sadece bir
farklılık.
Otizm insan çeşitliliğinin bir parçası ve otistik insanların karşı karşıya kaldığı
birçok sorunu otizmin kendisinden çok toplum yaratıyor. Otistik bir insanla konuşurken
sırf benle göz teması kurmadığı için neden onu anormal biri olarak görmeliyim? Bunu
bana yapılan bir saygısızlık olarak algılamayıp o kişinin karakteri olduğunu bilmem
gerekir. Otizmli bir insanı tedavi etmek, onun kişiliğinden büyük bir parçayı söküp
atmak demektir. Otizm bir hastalık ya da bozukluk olarak değil, insanların kişiliğini
oluşturan bir farklılık olarak algılanmalıdır. Otistik insanlar, normal insanların aksine
kelimelerle değil, resimlerle düşünürler ve otizmin tedavi edilmesi onların düşünme
şeklini tamamen yok etmek anlamına gelir. Bu da onları başka bir insanla değiştirmek
gibidir. Otizmin kişinin yaşamına birçok etkisi vardır. Tercih ettikleri meslekte, giyim
tarzlarında, müzik zevklerinde, en sevdikleri hatta nefret ettikleri yemekte bile otizmin
bir etkisi görülür.
Otistik bir zihnin dünyaya sunacağı onca şey varken neden tedavi edilsin ki?
Mozart’ın ışığa oldukça hassas olduğu ve iletişim sorunları yaşadığı için otistik olduğu
düşünülüyordu. Ancak bu sorunlar onun dünyadaki gelmiş geçmiş en iyi bestecilerden
biri olmasını engellemedi. Aynı şekilde Newton ve Einstein da otizm belirtileri
gösteriyordu fakat bilimin gelişimine en büyük katkı sağlayan bilim insanlarından
olmayı başardılar. Toplumdan sıyrılmak ve farklı olmak kötü olarak algılanmamalıdır.
İnsanları birbirinden ayıran şey farklılıklarıdır ve otizmli her insan eşsizdir. Toplum
otizme karşı olan algısını değiştirmeli ve bunun sadece bir insan çeşitliliği olduğunu
anlamalıdır çünkü dünyanın her çeşit zihne ve düşünceye ihtiyacı var.
Download