1 Osetya ve Abhâzya gibi bölgelerde devam etmekte. Kuzey

advertisement
T.B.M.M.
B:43
25.12.1999
0:1
Osetya ve Abhâzya gibi bölgelerde devam etmekte. Kuzey Kafkasya'da 1994'te başlayan Çeçenistan sorunu, maalesef, son aylarda tekrar alevlenerek bir insanlık dramına dönüşmüş bulunmakta ve
Rus katliamları, bütün dünyanın gözleri önünde devam etmekte.
Öte yandan, yaklaşık dokuz yıl süren tran-Irak savaşı tam bitti denirken, 1990 Ağustosunda
Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan Körfez Savaşı ve sonrasında etkileri halen sürmekte.
Ortadoğu'daki Israil-Arap savaşları, yaklaşık yarım yüzyıldır bölgeyi istikrarsızlığa süreklemiş ve son yıllarda bir barış sürecine doğru gitmekte. Ufukta adil ve kabul edilebilir bir barış, ha­
len net olarak görülmemekte.
1950'li yıllarda başlayan, 1960'lı yıllarda soykırıma dönüşen Kıbrıs'taki Rum-Yunan saldır­
ganlığı, Türkiye'nin anlaşmalardan doğan haklarını kullanarak yaptığı müdahaleyle durdurulmuş;
ama, halen bir anlaşmayla sonuçlandırılamamış durumda.
Yunanistan ile aramızdaki Ege ihtilafları, Yunanistan'ın uzlaşmaz ve saldırgan tutumu nede­
niyle istikrarı sürekli tehdit etmekte.
Değerli milletvekilleri, böyle bir ortama nereden gelindi, bunları iyice bilmeden, bu ortamın
barış ve istikrar istikametine dönüştürülmesi kanaatimce zordur. Osmanlı imparatorluğunun zayıf­
lama sürecine girmesiyle birlikte, bu bölge, o dönemin emperyalist Batılı devletlerinin iştahını ka­
bartmış ve bir şark meselesi "Orient problem" stratejik söylemini ortaya çıkartmıştır.
180Q'lü yılların sonlarında Ortadoğu'da petrolün varlığının anlaşılması, Batılı ülkelerin, özel­
likle İngiltere, Almanya ve Fransa'nın bölge üzerinde daha fazla müdahaleci olmaları sonucunu do­
ğurmuş, Birinci Cihan Harbinden mağlup olarak çıkan Osmanlı İmparatorluğu, bölge üzerindeki
hükümranlığını kaybetmiş ve bölge, İngiltere ve Fransa'nın işgaline uğramıştır. Müstevlilerin Os­
manlıdan kalan son parça olan Anadolu üzerindeki emellerine karşı, bayraklaşan bir mücadeleyle
İstiklal Harbi yapılmış ve Türkiye Cumhuriyeti, şehitlerinin ve gazilerinin canı ve kanıyla sınırla­
rını çizerek, Osmanlı mülkü üzerinde bağımsızlığını kuran tek ülke olmuştur.
Birinci Cihan Harbi sonrası, âdeta petrol ün' topografik dağılımına göre, bölgede pek çok dev­
let kurulmuştur. Bu devletlerin, yarı sömürge durumdan bağımsızlıklarını kazanmaları, İkinci Ci­
han Harbine kadar sürmüştür. Ortadoğu'da oluşan bu yeni durumda, petrolün etkisi -ki, dünya pet­
rolünün yaklaşık yüzde 70'ini karşılamaktadır bölge- ve bu bölgede İsrail'in 1949'da fiilî durum ola­
rak ortaya çıkmasıyla birlikte istikrar iyice kaybolmuş,.barış ve sükûn bölgeye bir türlü gelememiş­
tir. Bölgedeki istikrarsızlıkta çıkarları olan ülkeler, sürekli, bu istikrarsızlığı körüklemiş ve bundan
yarar sağlamışlardır.
Sayın milletvekilleri, Ortadoğu, tarih boyunca, dünyanın en önemli bölgesi olma vasfını koru­
muştur; üç kıtanın kavşak noktasıdır, medeniyetlere beşiklik yapmıştır, semavî dinlerin doğduğu
yerdir, 20 nci Yüzyılda, dünya enerjisinin yüzde 70'ine yakınının çıkarıldığı, pazara dağıldığı yer­
dir; 21 inci Yüzyılda da, aynı konumunu artırarak koruyacağı görülmektedir. Böyle önemli bir böl­
ge, daima, büyük güçlerin mücadele alanı olmuştur. Maalesef, bölge ülkelerinde, bu mücadeleyi
bölgeye çeken yönetimler ve yöneticiler bulundukça, bölgeye barış ve istikrarın gelmesi güçleşe­
cek ve gecikecektir. İstikrarsızlıkta çıkarları olanlar, istikrarı bozma hususunda gayretlerini sürdü­
receklerdir. Oysa, Türkiye için, bölgede istikrar ve barıştan başka çıkar yol yoktur. Bunun böyle ol­
duğu daha cumhuriyetin kuruluşunda fark edilmiş "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi temel düstur
haline gelmiştir.
Sayın milletvekilleri, barış ve istikrarı sağlamak, savaş çıkarmaktan zordur. Cihanda sulha ula­
şabilmeniz için, bölgenizde sulhu sağlamanız lazım. Bu ise, ancak, içeride iç barışın temin edilmiş
- 2 1 -
Download