iSTANBUL TiCARET ODASI Yayınları STERLİN'İN DEVALÜASYONU ve TÜRKİYE'NİN DIS TiCARETi iSTANBUL 19 6 8 ÖN SÖZ 1967 yılının sonlarına doğru, İngiliz hükumetinin devalüasyon kabir sürpriz olmadı. Sürpriz olmadı, çünkü son 15 yıldan beri İngiltere'nin ihracatı, diğer sanayici memleketlerin ihracatına kıyasen yavaş gelişmiştir. Dış ticaret dengesi daima açık vermiştir. Ödeme dengesinin görünmeyen kalemleri ise dış ticaret açığını tamamen telafi edecek bir gelişme kaydetmemiştir. rarı alması İngiltere'nin iktisadi davaları pek çeşitlidir. Bunların başında prodüktivitesi düşük, iş ücretleri yüksek sanayiin dünya piyasalarında ucuz rekabet ve sürüm imkanlarına yeteri derecede sahip olmaması gelmektedir. İngiltere ihracatı teşvik için bir çok tedbirler almıştır. İhra­ cat, milli bir dava sayılmıştır. Adeta ihracat seferberliği ilfm olunmuş­ tur. !hracatçılara, kahraman, muzaffer kumandan muamelesi yapılmış­ tır. Bütün teşvik gayretleri netice vermeyince İngiliz hükumeti istemeye istemeye devalüasyona karar vermiştir. Loyds Bank'ın yönetim kurulu başkanı Mr. Harold Peake 1968 başında hissedarlara sunduğu raporda şöyle demiştir : «Devalüasyon zaferi temsil etmez, bu bir mağlCtbiyet­ tir.» Devalüasyon, siyaset adamları için memnunluk verici bir karar değildir. Çünkü bu kararın başarılı olabilmesi için halkın hoşlanmıya­ cağı birçok sıkı ve zecri tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu tedbirler alınmadığı takdirde devalüasyonun manası kalmaz. Devalüasyon sayesinde ithalat kısılarak ihracat arttınlmak istenmektedir. İthalatın, dolayısiyle iç istihlakin kısılması ise kalkınmanın yavaşlaması, hayat standardının düşmesi demektir. Henüz tarım maddeleri ihraç eden, sanayide gelişmemiş memleketler devalüasyon üzerinde düşünürler ve dururlarken İngiltere onlara bir nümune ve ders olmalıdır. Çünkü evvela İngiltere sanayide ileri bir memlekettir. Dış ticareti sanayi mamulleri ihracına dayanır. İngiltere devalüasyondan kaçınmak için yıllar boyunca çeşitli çabalar göstermiştir. 3 İngiliz hükfuneti gerekli bütün kararlan tatbik edebilecek mi? İhracatın artması kabil olabilecek mi? İşte bunları zaman gösterecek ve devalüasyonun muvaffakiyet derecesi de böylece görülecektir. İngiltere'deki devalüasyon, bunun Türkiye dış ticaretine inikasları ve Türkiye'de bir devalüasyonun getirebilece~i sonuçlar hakkında Genel Katip Sayın İSMAİL RUSREV TÖKİN'in hazırladı~ı bu etüdün iş adamlarımızı ve devlet adamlarımızı alakalandıraca~ı şüphesizdir. İs­ tanbul Ticaret Odası'nın bu neşriyat ile ekonomimize hizmet etmiş olmasını temenni ederim. Yönetim Kurulu Başkanı Behçet OSMANAGAOGLU ÇiNDEKiLER Sahife Ö n s ö z ı. Olayın 2. Devalüasyonun 3. Devalüasyondan sonra ingiltere'de alınan önemli tedbirler ı3 4. Devalüasyonun ingiliz ekonomisine olan etkileri ıs S. Devalüasyonun nedenleri ı6 6. ingiliz devalüasyonunun Türkiye Dış ticaretine etkisi 19 7. Türk parası da devalüe sonuçlar hasıl olur 3 kronolojik seyrine başka kısa bir bakış 7 memleketlere sirayeti edildiği lO takdirde ne gibi . 22 5 Do!lan Kardeş Matbııacılık Sanayii A. Ş. - iSTANBUL STERLiN'iN DEVALÜASYONU VE TÜRKiYE'NiN DIŞ TiCARETi 1. Olayın Kronolojik Seyrine Kısa Bir Bakı,. ingiliz Hükumeti 18 Kasım Cumartesi akşamı Sterlin değerini 1931 'den beri üçüncü defa düşürmüştür. ingiliz lirası 1931 'de % 40, 1949 yılında % 30 oranında devalüe edilmişti. 1967 yılı devalüasyoyonunun oranı ise bilindiği gibi % 14,3 dür. Bu orana göre Sterlinin Dolar paritesi de 2,80 yerine 2,40 olmuştur. Bu ameliyeye muvazi olarak iskonto haddi % 6,5'tan % 8'e çıkarılmıştır. Bu oran 1914 yılından beri vasıl olunan en yüksek seviyedir. Devalüasyondan 6 gün önce Sterlinin durumu ciddi şekilde sarbulunuyordu. 13 Kasım Pazartesi günü Bal'deki Milletlerarası Ödemeler Bankası, ingiltere Bankasına 250 milyon Dolarlık bir kredi açarak Sterlini desteklemeye karar vermiştir. Bu para ile ingiltere kendisine 1964'de açılmış olan Milletlerarası kredinin Aralık ayında vadesi gelecek olan taksitini ödeyecekti. Bundan kısa bir süre önce 3 büyük isviçre Bankası da aynı maksat için ingiltere Bankası emrine 105 milyon Dolarlık bir kredi açmıştı. Bu kredi, ingiltere Bankası'nın uzun tarihi içinde aktettiği ilk özel istikrazdır. sılmış Aynı gün ve aynı yerde 7 Avrupa Merkez Bankasının temsilcileri komaya girmek üzere olan ingiliz lirasını etkili bir sermaye enjeksiyonu ile nasıl kurtarabileceklerini görüşüyorlardı. Bu görüşme­ lerin resmi bir açıklaması yapılmadı. Rivayetler 1 milyar Dolarlık bir kredi üzerinde dolaşıyordu. Yalnız Sunday Telegraph muhabiri Bal'e gitmiş olan ingiltere Bankası Guvernörü Lesli O'Berien'in, Sterlinin Milletlerarası bir destekleme yolu ile ayakta tutulması için teşebbüste bulunduğunu bildirmişti. Görüşmelerden bir sonuç alın­ madı. ingiliz lirasını destekliyecek bir müessesenin bulunmamasının yarattığı belirsiz durum Sterlinin borsalarda büyük kur dalgalanmalarına yol açmıştı. Son dış ticaret bilançosu rakkamlarından, in- 7 giliz lirasının Dolar ve di~er paralar karşısında kendi gücü ile kur'unu koruyamıyacağı açıkça anlaşılmıştı. Filhakika 1964'de Avrupa Merkez Bankaları elbirliği ile ingiliz lirasını devalüasyon kayalı~ına bindirmekten kurtarmışlardı. O zamanlar ingiliz Hükumeti ekonomik dertlerine yani ihracatın azlığına, ithalatın fazlalı~ına, prodüktivitenin düşüklüğüne, devlet masraflarının yüksekliğine bir çare arı­ yaca~ını vadetmiş bulunuyordu. Halbuki bu vaitler yerine getirilememişti. 14 Kasım Salı günü büyük Avrupa Bankalarının yardım edip et- miyeceği üzerinde tartışmalar yapılırken Birleşik Amerika'nın in- giltere Bankasına 300 milyon Dolarlık bir kredi açması hususunda Federal Almanya'yı tazyik ettiği hakkında haberler de çıkmıştı. Birleşik Amerika'nın bu isteği gayet makOidü. Zira, Dolar da yıllardanberi ödeme dengesi açıklarının baskısı altında bulunmaktadır. ingiliz lirasına gösterilen her itimadsızlığın zorunlu olarak Dolara da etki yapacağı aşikardı. Waşington, döviz rezervlerini ( *) Sterlin olarak tutan memleketlerin ingiliz liralarını Dolara, yahut daha kötüsü altın'a çevireceklerinden haklı olarak korkuyordu. Kasımın başında Birleşik Amerika'nın altın ihtiyatları 12,9 milyar dolardı. Bu miktar 1939'dan beri vasıl olunan en düşük seviyeye tekabül ediyordu. 15 Kasım Çarşamba günü piyasayı yeni bir şok sarstı. ingiliz Ticaret Bakanı Ekim ayının dış ticaret rakkamlarını açıklamıştı. ithalat fazlası Eylül'ün 46 milyon Sterlinine karşılık 107 milyon Sterline yükselmişti. Dış Ticaret açı~ı, Ocak ayından Temmuza kadar 18 Milyon Sterlin iken, Ağustos ayından Ekim ayına kadar sür'atle artarak 58 milyon Sterlini bulmuştu. Çarşamba günü borsalardaki asabi gerginlik krizli bir hal alSterlinin bir hafta önceki kötü durumu ihtiyatlı kimseleri esham satın almaya sevketmişti. Şimdi ise küçük tasarruf sahipleri de Sterlinlerini eshama yatırmaya başlamışlardı. iktisadi durumun kötülğüne rağmen ingiliz Borsalarında sür'atle kur yükselmeleri oluyordu. mıştı. 16 Kasım Perşembe günü Parlamento'da bir Muhafazakar mebusun verdiği takrir Hükumeti güç duruma düşürmüştü. Mebus tak( *) Merkez Bankalarının altın ve konvertibilitesi serbest döviz ihtiyatlar dı' ödemelerde kullanıldı!jı gibi Merkez Bankalarının banknot fesi de görür, 8 ihtiyatları. kar,ılı!jı Bu vazi- ririnde Hükumetten ingiltere Bankası için öngörülen milyarlık kredinin ne durumda olduğunun açıklanmasını istemişti. Bu takrir karşısında H. Wilson için üç ihtimal vardı: Ya açıklama yapmaktan kaçınmak. Bu hareket ingiliz Lirasına olan itimatsızlığı daha arttı­ rabilir ve spekülatif muameleleri yoğunlaştırabilir•di. Yahut kredinin sağlanmış olduğunu bildirmekti. Bu ise gerçeğin tam kendisi olamı­ yacaktı. Çünkü kredi, ingiltere'nin bazı şartları kabul etmesine bağ­ lanmıştı. Üçüncü ve son ihtimal ise Başbakanın Parlamento önünde nihayet bir devalüasyonun kaçınılmaz bir zorunluk olduğunu açık­ ça itiraf etmesiydi. Wilson kestirme hareket etti. Kredi konusunda yapılan görüşmeler üzerinde olumsuz etki yapmamak için takriri cevapsız bırakmayı tercih etti. 17 Kasım Cuma günü borsaları gittikçe yayılan bir kaos kaplamaya başlamıştı. Çeşitli şayialar ve rivayetler derin endişelere ve tereddütlere yol açıyordu. Kasım başından beri dünya borsalarında Sterlin hamilieri ingiliz liralarını mümkün olan sür'atle ellerinden çıkarmaya başlamışlardı. Bilhassa 16 ve 17 Kasımda yabancıların son Sterlinlerini de bozdurmaya başlamaları karşısında ingiltere Bankası sterlinin kurunu korumak maksadiyle piyasaya alıcı olarak çıkmış ve 250 milyon Sterlin satın almıştır. Yıllardan beri borsa muamelelerinde tecrübesi olan kimseler Sterlin veya Doların artık iki dakikadan fazla süren bir kur'unun dahi kalmadığını söylüyorlardı. Savaş sonundan beri böyle karışık bir olaya rastlanmamıştı. Londra hava meydanı Heathrow'da, Paris hava alanı Orly'de, duty free shops'lar (Gümrüksüz satış yerleri) ödemelerde Sterlini kabul etmemeye başlamışlardı. Büyük Fransız Bankası Credit Lyonnais Sterlin bozdurma muamelelerini şahıs başına 20 Sterlin olarak sınırlamıştı. Cuma günü öğleden sonra Sterlin üzerindeki vuzuhsuzluğun daha çok artmış olması karşısında Londra'nın birçok bankaları döviz muamelelerini durdurmuşlardı. 18 Kasım Cumartesi günü uzun süren bir kabine toplantısın­ dan sonra nihayet Başbakan Wilson ingiliz lirasının devalüe edilmesine karar verildiğini açıkladı. Devalüasyondan sonra ingiltere Kasım sonunda 26 Kasım 1964 tarihli 3 milyar dolarlık kredinin vadesi gelmiş olan taksitini ödemekte ve yeniden milletlerarası piyasadan 3 milyar dolarlık kredi sağlamaktadır. Milletlerarası para fonundan 1,4 milyar dolar, 9 memleketten de 1,6 milyar dolar kredi alınması üzerinde mutabık kalınmıştır. 9 Krediye katılan memleketler: Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Belçika, Hollanda, isveç, Norveç, Danimarka, İtalya ve Federal Almanya'dır. Fransa, siyasi tutumu bakımından bu desteklemeye katılmamıştır. İsviçre ve Japonya da andiaşma dışı kalmıştır. Harold Wilson seçimlerden önce Waşington'da Johnson ile yap- tığı görüşmede işçi Hükumetinin Sterlinin değerini düşürmiyeceğini vadetmişti. 1964 seçimlerine Sterlinin değerinin sabit tutulacağı sloganı ile girilmişti. Wilson, Başbakanlık görevine başladığı gün 15 Ekim 1964 tarihinde verdiği beyanatta: «Şimdiye kadar Torie'lerin ( Muhafazakarların) yapmak zorunda kaldıkları gibi şapkamız elimizde Avrupa Merkez Bankalarının kapılarını çalacak değiliz» demişti. Halbuki Başbakan verdiği bütün teminata rağmen Torie'lerin geçmiş oldukları yolu izlemekten kendini kurtaramamıştır. Yalnız şu farkla: Wilson ilk önce Avrupa Bankalarına uğrıyacağına, evvela Waşington'a, Milletlerarası para fonuna ondan sonra Avrupa'nın finans merkezlerine gitmiş, topallamakta olan Sterlin'in koluna girilmesini rica etmiştir. ingiliz politikasında dikkate değer nokta devalüasyonların hep işçi Partisi iktidarları tarafından tatbik edilmiş olmasıdır. Birinciyi M. Donald, ikinciyi Clament Attlee, üçüncüyü de Harold Wilson iktidarı uygulamıştır. Bundan dolayı ingiliz sosyalistlerine «Devalüasyon politikacıları» ismi verilmiş, ingiliz lirasından da «mini pound» diye bahsedilmeye başlanmıştır. 2. Devalüasyonun Diğer Memleketlere Sirayeti. Devalüasyon, İngiliz lirası ile ilgili memleketlerde etkisini sür'atle göstermiştir. Bu memleketler ingiliz lirasının yeni kur'una ayak uydurmak için paralarını sür'atle devalüe etmişlerdir. Parasını yeni kura göre ilk ayarlayan Hong-Kong olmuştur. Hong-Kong Dolarını evvela % 14,3 orannıda indirmiştir. Fakat sonradan hükumet bu tedbirin bütün ithal maddelerini yuvarlak hesap % 17 pahalandıra­ cağını düşünerek para kur'unu tashih etmiş, % 4,3 oranında tesbit etmiştir. Fiji adaları da Hong-Kong'un tarzını izlemiştir. 25 memleket ingiltere'ye ayak uydurarak paralarının değerini birbiri ardına kısa fasılalarla düşürmüşlerdir. Bunların arasında paralarını en az% 4,3 (Hong-Kong), en fazla% 20 (Seylan) arasında devalüe edenler olmuştur. Fakat hükumetierin çoğu ingiltere gibi % 14,3'1ük bir oranla yetinmişlerdir. lO PARALARINI DEVALÜE EDEN MEMLEKETLER Memleketler ingiltere Bermuda Seylan Danimarka Falkland Adaları Fiji Adaları Gambiya Cebeli-Tarık Güya n Brita nya-Hondu ra s ı Hong-Kong İsianda İsrail % Memleketler 14,3 14,3 20,0 7,9 14,3 7,0 14,3 14,3 14,3 14,3 4,3 24,5 14,3 Jamaika Malavya ' Malta Mavritius Yeni Zelanda Doğu Karaip Seycheller Sierre Leone % Adaları İspanya Güney Arap Federas. Trinidad-Tobago Kıbrıs i ri anda 14,3 14,3 14,3 14,3 19,45 14,3 14,3 14,3 14,3 14,3 14,3 14,3 14,3 Son olarak Brezilya da parasını devalüe etmeye karar vermiştir. 1968 Ocak ayının 4' ünden itibaren Cruzeiro'nun değeri % 18,5 orannıda düşürülecektir. Bu tarihe kadar Brezilya Merkez Bankası döviz alış verişini durdurmuştur. Birleşik Amerika'da Federal Rezerv Board 19 Kasım Pazar günü öğleden sonra yayınladığı bir bildiride Guvernörler toplantısın­ da Sterlin'in devalüasyonu münasebetiyle Amerika Finans piyasalarında karşıklığa meydan vermemek ve bankaların ihtiyatlarını korumak için bir takım esaslı tedbirlere başvurulduğunu açıklamıştır. Bilhassa 20 Kasım Pazartesinden itibaren iskonto haddi % 4'den % 4,5'e çıkarılmıştır. Waşington'un resmi mali çevreleri iskonto hadleri dolayısiyle Londra ile New-York arasında ödeme dengesine baskı yapacak bir durumun meydana gelmemesine çalışacağını bildirmişlerdir. Amerikan HükOmetinin, Wilson'u izlediği siyasette başarıya ulaşması için destekliyeceği de açıklamıştır. İngiliz hükumeti devalüasyon oranını tayinde iki görüşten ha- reket etmiştir: Tesbit edilecek devalüasyon oranının; 1) ihracatçılar için dış piyasalarda elverişli kar şansları sağ­ bir seviyede olması, lıyacak 2) Diğer memleketlerde de bir devalüasyon lü ne meydan vermemesi. çığ'ın ın teşekkü­ ll Sterlinin değerini düşürmeden önce başlıca büyük sanayi memleketlerinin hükumetLeri nezdinde yapılan sondajlardan % 15'i aşa­ cak olan bir devalüasyon oranının diğer memleketlerin paralarını da peşinden sürükliyeceği, bilhassa Dolar üzerinde pek olumsuz etkiler yapacağı anlaşılmıştı. Oran % 14,3 üzerinden tesbit edilmekle devalüasyon lokalize edilmiş oluyordu. ingiltere'yi izliyerek paralarının değerini düşürmüş olanlar ise, ingiltere ile sıkı iktisadi bağları ve işbirliği olan memleketlerdir. ingiliz lirası değerinin düşürülmesi dünya ekonomisi için çeşitli yönlerden önem taşımaktadır. Evvela Sterlin ingiltere gibi dünya ekonomisinde pek önemli bir mevkii olan bir memleketin parasıdır. Sonra Sterlin bir çok memleketlere rezerv dövizi ( *) vazifesi görmektedir. Ondan sonra dünya ticaretinde ödeme vasıtası olarak kullanılan bir paradır. Bunun tarihi sebeplerine burada girmiyelim. Yalnız bir iki önemli özelliği kısaca belirtelim. 19. yüzyılda ingiltere dünya ticaretinin, dünya banker muamelelerinin merkezi olmuştu. ingiltere'nin menfaat alanlarından geçen dünyanın mal akımları Sterlin ile tesviye ediliyordu. Dünya ticaretinin gittikçe gelişmesiyle teşekkül eden ve bütün memleketleri için alan Milletlerarası Bankacılıkta söz sahibi ingiltere idi. Banker muamelelerin pek büyük bir kısmı Sterlin üzerinden cereyan etmekte idi. 20. yüzyılda ingiliz lirası dünya ticareti tahtından indirilmiş olmakla beraber Milletlerarası ticarette eski itibarını yine büyük ölçüde muhafaza etmektedir. Bugün dünya ticaretinin 1/4 ingiliz lirası üzerinden faktüre edilmektedir. ikinci Dünya Savaşından önce bu miktar yarı yarıya idi. Sterlin'in bir çok memleketler tarafından rezerv dövizi olarak dünya ticaretinin bünyevl kaplarından doğ­ maktadır. Birçok memleketler çeşitli sebeplerle Sterlin alacaklarını Londra'da tutmayı menfaatlerine uygun görmektedirler. Londra mali piyasasının elastiki olması, elverişli şartlarla kısa ve uzun vadeli yatırım kredileri sağlamakta bulunması gibi amiller Londra'nın tercih edilmesine yol açmıştır. kullanılmakta olması ikinci Dünya Savaşı sonunda Londra'da yabancı Sterlin alacakların toplamı 3.567 milyon ingiliz lirasını bulmakta idi. 1967 Haziranı sonunda Londra Bankalarındaki yabancı Sterlin alacaklarının bakiyesi 5,3 milyon Sterlindi. Bunun 2,7 milyon Sterlini özel alacak( •) Yabancıların ( şahıslar, müesseseler, hükumetler) bir memlekette o memle· ketin parası üzerinden bulundurdukları alacakları, rezerv dövizleridir. 12 lılara (özel müesseseler, özel şahıslar) 2,6 milyon Sterlini de yabancı devletlerle yabancı Merkez Bankalarına ait bulunuyordu. Yabancı özel ve resmi alacakların mühim bir kısmı Sterlin blokuna dahil memleketlerden gelmektedir. 600 milyonluk nüfusu ile bu blok, büyük bir ödeme birliği meydana getirmektedir. Bloka dahil memleketlerin paraları Sterlin'in devalüasyonundan ilk adımda etkilenen paraların başında gelmektedir. Bu memleketlerin ingiltere'de önemli miktarlarda rezerv dövizleri bulunmaktadır. Blok üyelerden bilhassa Avustralya, Güney Afrika, Hindistan, Birmanya, Seylan, Rodezya gibi memleketler devalüasyondan zarar görmüşlerdir. Nijerya'nın Londra'daki 48 milyon Sterlinlik rezerv dövizi % 14,3 oranında azalmış bulunmaktadır. Kuveyt'in ingiltere'deki 300 milyon Sterlinlik rezervi de aynı akıbete uğramıştır. Resmi kaynaklar, Orta Doğu Petrol memleketlerinin Londra'ya yatırdıkları Sterlinlerin toplamının 478 milyon ingiliz lirası olduğu­ nu ifade etmektedirler. Devalüasyon tarihinde ellerinde Sterlin bulundurmuş olan memleketler de zarara uğramışlardır. 31 Mart 1967 tarihinde hariçte resml ve özel teşekküllerin elinde bulunan ingiliz liralarının 3 milyar 403 milyon sterlin ve yine aynı tarihte yabancı Merkez Bankalarında­ ki Sterlin miktarının 2,3 milyar Sterlin olduğu ifade edilmektedir. Şahısların Batı Avrupa memleketleri bankalarındaki sterlin alacakları 500 milyon sterlin tahmin edilmektedir. 3. Devalüasyondan Sonra ingiltere'de Alınan Önemli Tedbirler. Sterlin'in devalüe edilmesine muvazi olarak hükumetin almış tedbirleri şöylece sıralıyabiliriz: 1) ingiltere yukarıda da temas ettiğimiz gibi kısmen Milletlerarası para fonundan kısmen de yabancı piyasalardan 3 milyar Dolarlık bir kredi almaktadır. 2) Prodüktiviteyi teşvik maksadıyla sanayie ödenen prim kaldı­ rılmaktadır. Hükumet bu sayede 100 milyon Sterlin tasarruf etmektedir. 3) ihracatta verilen prim kaldırılmaktadır. Devalüasyondan sonra ingiliz malları Dünya piyasalarına ucuza sürülmiye başlıyaca­ ğından bu prime lüzum kalmamıştır. Hükumet bu tedbirden 100 milyon Sterlinlik tasarruf sağlamaktadır. 4) Şirketlerin kazançları üzerine konan vergi % 40 dan % 45'e olduğu başlıca çıkarılmaktadır. 13 5) Temettüler sıkı bir kontrol altına alınmaktadır. 6) Yukarıda da bahsettiğimiz gibi iskonto haddi % 6,5'tan % 8'e çıkarılmıştır. Bu tedbir sayesinde yabancı sermayelerin ingiltere'ye celbinin sağlanacağı ümit edilmektedir. 7) Banka kredileri kısıtlanmaktadır. 8) Taksit li mübayaalar tahdit edilmektedir. Motorlu vasıtaların bedelin en az % 33,3'ü ödenecektir. Taksitler en fazla 27 ay müddetli olacaktır. Bu tedbirin müteşebbisleri ihracata sevmübayaasında kedeceği umulmaktadır. 9) Savunma lecektir. masraflarından 100 milyon Sterlin tasarruf edi- 10) Hazine giderlerinden devlet sanayiine yapılan sermaye tahsisleri 100 milyon Sterlin miktarında kısıtlanacaktır. Hükumet yatırımlar için bir priyorite listesi yayınlamıştır. Buna göre ihracat yapan endüstriye öncelik tanınmaktadır. ihracat endüstrisinin teşviki sayesinde döviz kazançlarının yükseltileceği ticaret dengesi açıklarının nisbeten daraltılacağı ümit edilmektedir. Priyorite listesinde ihracat endüstrisinden sonra tarım sektörü gelmektedir. Dahilde tarım üretimini arttırmak yoluyla gıda maddeleri ithalatı azaltılacak ve bu suretle döviz tasarrufu sağlama imkanları hasıl olacaktır. Hükumet, devalüasyon ve bu tedbirler sayesinde gelecekte dış ticaretten 400-500 milyon Sterlinlik bir döviz sağlıyacağını ummaktadır. Alınan tedbirlerin işsizliği önleyeceği sanılmamaktadır. 1967 yılı 600 bin civarında olan işsizliğin yıl sonunda 700 bini bulacağı tahmin edilmektedir. Devalüasyon dolayısiyle Sendika başkan­ ları % 8 iskonto ile işsizliğin nasıl giderilebileceğinin bir muamma olduğunu, iskonto haddinin yükselmesiyle yatırımların pahalanacağını, işsizliğin azalacağına artacağını iddia etmektedirler. başında Bazı ilim çevrelerinde ingiliz hükumetinin devalüasyon tarihini seçmekte hataya düştüğü iddia olunmaktadır. Deniliyar ki: «Paranın değeri, iktisadi durgunluğun ( recession'un) yaygın olduğu, fiatların düşük bulunduğu tarihte ayarlanmalıydı. Devalüasyon sonucu iç piyasada meydana gelecek fiat yükselişleri, bu takdirde nisbeten sınırlı tutulmuş olurdu. Deflasyondan mütevellit iktisadi durgunluk sıra­ sında sanayiin, esasen fazla ihracat yapabilecek yeteri kadar serbest kapasitesi mevcuttu. Binaenaleyh hükumetin devalüasyonu 1966 Ha14 ziranında tahdit tedbirlerinin etkilerini göstermeye başladığı tarihte yapması daha doğru olurdu. Bu tarihin seçilmesiyle, ingiltere Bankasının Sterlin kurunu korumak için boşuna milyonlarca döviz sarfetmesine de lüzum kalmıyacaktı.» 4. Devalüasyonun ingiliz Ekonomisine Olan Etkileri. Devalüasyon, ilk adımda tesirlerini ithalat ve ihracatta göstermektedir. 100 Sterlinlik bir mal dış piyasaya evvelce 280 Dolara arzedilirken, şimdi 240 Dolara satılacaktır. ithalata gelince; dış piyasadan ithal olunan 100 Sterlinlik bir mala 114,3 Sterlin ödenecektir. Binaenaleyh ihracat ucuzlamakta, ithalat ise pahalanmaktadır. Evvelce bir Volkswagen ingiletre'de 875 Sterlin'e satılırken, şimdi 1.000 Sterlin edecektir. Ayrı ayrı maddeleri ele alırsak, bir çok şeylerin ingilizlere pahalıya mal olacağını görürüz. Mesela Kuzey Amerika'dan ithal olunan ekmeklik buğdayın her Sterlin'i için 1 peni fazla ödenecektir. Benzin fiatı litre başına 1 peni pahalanmaktadır. ingilizierin milli içkisi olan çayın da fiatı yükselmektedir. 450 gr. lık çay fiatça ll peni daha pahalı olacaktır. Etin kilosuna 2 şilin fazla ödenecektir. ingiliz hazinesi Amerika'dan sipariş edilen Phantom tipi bir avcı uçağına ve F-11 tepkili bombardıman uçağına fazladan 73 milyon Sterlin ödeyecektir. Concorde tipi süper yolcu uçakları için de ödenecek fazla bedel 21 milyon Sterlindir. Bütün ithal mallarında, ham madde ve malzemesini dışardan getiren endüstri mamullerinde devalüasyonun akabinde fiat artış­ ları başlamıştır. ingiltere ithalatının % 40'ını sanayiinin muhtaç olduğu ham maddeler, yarı mamOIIer, % 30 unu da gıda ve keyif maddeleri teşkil etmektedir. Bu maddelerin fiatları en az devalüasyon oranında yükselmektedir. ithal maddeleri yalnız % 14,3 oranında yükselmekle kalmıyacaktır. Gümrük resimleri, özel tax'lar da yeni fiatiara belirli bir nisbet dahilinde binecektir. Yapılan bir hesaba göre ithal mallarında % 20 oranında bir pahalılık meydana gelecektir. Fiat yükselişlerinin, ücret arttırmalarına da yol açacağı aşikar­ Nitekim bir takım Sendikalar hayatın pahalanacağını ileri sürerek ücretierin yükseltilmesi için iktisat Bakanlığına şimdiden müracaata başlamışlardır. dır. ithal olunan ham maddelerle, malzemenin fiatlarında ve iş ücretlerinde meydana geleceği muhakkak olan yükselişlerin sanayi maıs liyetlerini bir müddet sonra kabartacağı aşikardır. 1949'da Attlee iktidarı zamanında yapılan % 30 oranındaki devalüasyonun, ilk anlarda sağlamış olduğu kazançlar dahilindeki fiat ve ücret yükseliş­ leri dolayısiyle iki yıl sonra tamamen sıfıra inmişti. Bu itibarla, ingiltere'nin ihracatındaki ucuzluğu, uzun bir devre için garanti edeceği iddia olunamaz. Devalüasyondan sonra ingiltere evvelce ihracattan elde etmekte döviz gelirini ve daha fazlasını sağlıyabilmek için mesela 10 mal birimi yerine en azından 15 mal birimi fazla ihraç etmek.. zorundadır. ihracat % 14,3 ucuzlamış olduğuna göre ucuzluktan doğan döviz geliri azalışının mal miktarını arttırmak suretiyle telafi edilmesi icabedecektir. Bu takdirde ihracat sanayii, bir taraftan prodüktiviteyi, diğer taraftan ihraca tahsis edeceği malların miktarını arttırmak için yeni yatırımlara gitmek zorundadır. olduğu Sterlin devalüasyonununı. ihracat piyasalarında ingiltere'ye rakip olan memleketlerin satışlarına olumsuz etkiler yapacağı muhakkaktır. Bu rekabet bilhassa makine, kimyevl maddeler, gemi inşaatı piyasalarında kendini şiddetle hissettirecektir. Mesela, Federal Almanya bilhassa iskandinav memleketlerinde ve Doğu Ticaretinde ingiltere ile sert bir rekabet savaşı yapmaktadır. Devalüe edilmiş Sterlinin yani ucuzlamış ingiliz mallarının bu piyasalarda avantajlı imkanlar elde edeceği aşikardır. 5. Devalüasyonun Nedenl~ri. ingiliz dış ticareti son yıllarda yavaş bir gelişme kaydetmiştir. Dış ticaretin kalkınma hızı Dünya ticaretinin gelişme hızından geri kalmıştır. ingiltere'nin ihracatı 1960'dan 1967 yılına kadar ancak % 38 bir artış kaydetmiş olduğu halde, mesela Federal Almanya ihracatı bu müddet zarfında % 77, Birleşik Amerikanın ise % 51 artmıştır. ingiliz ithalatı yine aynı tarihlerde ancak % 28 oranında artmıştır. Buna karşılık Federal Almanya ithalatı % 90, Birleşik Amerika ithalatı % 75 genişletilmiştir. ingiliz ihracatının geri kalmasının sebepleri arasında fiat yüksekliğinin önemli rolü olmuştur. 1960-1966 arasında ingiliz ihracatının fiat endeksi % 12 oranında bir artış kaydetmiştir. Diğer sanayi memleketlerinin ise artış oranı ancak % 7'dir. ingiliz ticaretinin önemli bir kısmı uzun yıllar geleneksel ve tarihi bağlar dolayısiyle aralarında az gelişmiş memleketler bulunan 16 Sterlin bloku memleketlerine inhisar etmiştir. Halbuki az gelişmiş memleketlerin dış ticareti, dünya ticaretinin ikinci Dünya Savaşın­ dan sonraki hararetli kalkınma temposuna ayak uyduramamıştır. Dünya ticaretinde görülen büyük kalkınma hızını, gelişmiş memleketler arasındaki ticaretin sür'atli inkişaf hareket) tayin etmektedir. ingiltere alım gücü düşük, geleneksel müşterileri ile olan münasebetini kısıtlıyarak ticaretini gelişmiş memleketler üzerinde teksif etmekte gecikmiştir. Bununla beraber 1950'den beri dış ticaretinin coğrafi istikametini tedricen daha zengin piyasalara yöneltmiştir. ingiliz ihracatının 1953 yılında % 47'si Sterlin sahasına giderken, 1966'da bu nisbet % 31 ,4'e inmiştir. ithalat da aynı şekilde yol değiştirmiştir. 1953 yılında Sterlin sahasından yapılan ithalat % 43 iken, 1966 da % 29 olmuştur. ingiltere'nin batı Avrupa ile ticari ilişkileri tedricen gelişme yoluna girmiştir. 1953'de Batı Avrupa'ya ihracat % 27,4 den 1966 yılında % 38'e; ithalat % 23'den % 35'e çıkmıştır. Son yıllarda ingiliz ihracatında yavaş olmakla beraber müşahade edilen gelişme, ihracatı teşvik ve verimli pazarlara yönelme kampanyasının olumlu bir neticesidir. ihracatı beslemesi lazım gelen ingiliz sanayii 1958 den beri ancak 1/3 oranında bir gelişme kaydetmiştir. Konjonktürel kalkınma hareketleri, ödeme dengesinde (kalkınma maksadıyla dışarıya yapı­ lacak fazla ödemeler dolayısiyle) aleyhte sonuç vereceği endişesiyle daima kısıtlanmıştır. Muhafazakar iktidar bu alanda bir adım ileri atarken, iki adım da geri atmıştır. Wilson iktidarı ise deflasyon tedbirlerini daha da sıklaştırmıştır. Bu kısıtlayıcı siyaset sonucu olarak ingiltere'nin son 10 yıl içindeki sınai kalkınma hızı diğer sanayi memleketlerine kıyasen düşük seviyede kalmıştır. Sınai istihsal endeksi (1958=100) 1967 Martında 132'dir. Buna karşılık Federal Almanya'nın 152, Fransa'nın 154, Birleşik Amerika'nın 168, italya'nın2ll'dir. Sınai istihsalin yavaş gelişmesinde prodüktivite düşüklüğünün de büyük rolü olmaktadır. Mesela 1954 ile 1966 yılları arasında ingiltere'de prodüktivite % 2,8 arttığı halde Federal Almanya'da % 4,5 artmıştır. Bundan başka ingiltere'de sınai tesislerin önemli bir kısmı eskimiş bulunmaktadır. Mesela ingiliz metal sanayiindeki makinaların % 62'sinin yaşı 1O yıldan fazladır. Bunların 1 j4'i savaş ve savaş öncesi yıllardan kalmadır. ingiliz gemi inşa tezgahlarının tekstil makinalarının % 75'i eskimiş, modası geçmiş tesislerdir. ingiliz eksperlerinin hesaplarına göre ingiliz işletmelerindeki işçilerin % 40'ı fazladır. Batı Almanya 1959 ile 1966 yılları arasında milli 17 hasılasının % 24'ünü hesap makineleri ile diğer makinelere ve fabrika tesislerine harcamış olduğu halde, İngiltere bu işlere milli hasılasından ancak % 17 yatırım yapmıştır. Bu nisbet diğer sanayi memleketlerinin harcama payiarına kıyasen de çok düşüktür. Bir memleket devamlı bünyev\' ithalat fazlasını ancak ödeme dengesinin görünmeyen kalemlerinden sağlanan gelir fazlasıyla (eğer mevcut ise) karşılayabilir. Mal hareketlerinden doğan gelir noksanı bu kaynaktan telafi olunabilir. İngiltere 100 yıla yakın bir zaman devresinde dış ticaret açıklarını daima ödeme dengesinin görünmeyen kalemlerinden kapamıştır. İkinci Dünya Savaşından sonra ödeme dengesinde meydana gelen uzun süreli olumsuz değişiklikler, dengenin görünmeyen kalemlerinden elde edilen gelir fazlasını tedricen azaltmıştır. Mesela hizmetler dengesinin 1963 yılında İngiltere lehine vermiş olduğu 50 milyon dolarlık fark tedricen azalarak 1966'da 22 milyon dolara inmiştir. 1966'dan itibaren hükOmetin dış memleketlerdeki resmi ve askeri masrafları da gittikçe artmış­ tır. İhracat gelirinin azalmasına muvazi olarak dış memleketlere bu kanaldan önemli miktarlarda döviz akmakta olması para rezervinde de olumsuz etkiler yapmaktadır. Son yılların arız\' olayları da İngiliz lirasını güç duruma düşür­ müştür. İngiliz dak işçilerinin grevi büyük zararlar doğurmuştur. 7 peni fazla ücret uğruna işlerini terkeden işçiler memleket ihracatını önemli nisbetlerde aksatmışlardır. Londra depolarında, Liverpool antrepolarında 200 milyon Sterlinden fazla değeri olan mal ihraç edilemiyerek kalmıştır. Bu yüzden İngiliz dış ticareti 1 ay içinde 125 milyon Sterlinlik açık vermiştir. İsrail savaşında Süveyş kanalının kapanması ile İngiliz gemilerinin Ümit Burnu'ndan dolaşmak zorunda kalmaları İngiltere'ye ayda 20,8 milyon Sterline malolmaktadır. Yolun değişmesi ile ulaştırma ve akaryakıt tedariki masrafları yükselmiştir. Süveyş'in doğusundaki Aden vesair yerler için harcanan para yılda 80 milyon Sterlini bulmaktadır. İngiltere'nin İsrail'i tuttuğu kanısında olan Arap Petrol Şeyhleri Londra'daki Sterlin hesaplarını kapamaya başlamışlardır. Bunlardan yalnız Kuveyt Şeyhi 156 milyon Sterlini başka bir dövize çevirmiştir. Kuveyt Şeyhi'ni Sudan ve 1rak takip etmiştir. Wilson Hükumeti 1964'de iktidara geldikten sonra eski iktidardan miras aldığı iktisadi zorlukları gidermek maksadıyla büyük gayretler sarfetmiş, çeşitli tedbirlere baş vurmuştur. İhracatın sür'atle 2 misli arttırılmasını, dış gelir kaynaklarının çoğaltılmasını öngören 18 bir milli plan hazırlanmıştır. Bu plan cümlesinden olarak sırasiyle tedbirleri almıştır: 1) ithal edilen yabancı endüstri mamullerine 1964 Ekiminde % 15 oranında bir özel Gümrük Resmi koymuştur. 2) 1964 Nisanında lüks eşyadan alınan ve,rgileri arttırmış ve sermaye ihracını kontrol altına almıştır. 3) 1965 Haziranında özel sektörün taksitli satışlarını ve devlet şu harcamalarını kısıtlamıştır. 4) 1966 Temmuzunda müteşebbisleri ve sendikaları 6 ay müddet le fiatiara ve ücretiere zam yapmamaya davet etmiştir. Bu arada Hükumete, iktisadi zorlukları giderebilmek ve ihracatı arttırmak için Sterlinin devalüe edilmesi, müteaddit defalar tavsiye edilmiştir. Fakat Hükumet bu tavsiyelere yanaşmamış 1966 Ekiminde ücret ve fiatları sabit bir seviyede tutacak bir kanun, fiat ve ücret stopu kanununu getirmiştir. Ayrıca grevleri de 'yasaklamıştır. Fakat bütün bu tedbirler olumlu sonuçlar vermemiştir. Büyük bir kısmı itibariyle bünyeden gelen (büyük dış ticaret açıkları, ihracat maddeleri fiatlarının ve iş ücretlerinin yüksekliği, dı­ şardaki resmi ve askeri masrafların fazlalığı, ödeme dengesindeki gelir azalışları, ihracatı besliyemiyen düşük prodüktiviteli sanayi gibi) iktisadi güçlükler ve bu uzun süreli güçlüklere ilave olarak Arap israil savaşı sonucu rezerv dövizlerin büyük bir kısmının çekilmesi, grevler yüzünden ihracatın azalması ilh. gibi arızi sebepler nihayet hükumeti en son tedbir olarak Sterlin değerini düşürmek zorunda bırakmıştır. 6. ingiliz Devalüasyonunun Türkiye Dış Ticaretine Etkisi. Sterlinin değerden düşürülmesi Türk ekonomisini de etkilemektedir. Bu etki dış ticaretimizde ve ingiltere'ye olan borçlarımızda kendini göstermektedir. ingiltere'den ithalatımız % 14,3 oranında ucuzlamakta ingiltere'ye ihracatımız aynı oranda pahalanmaktadır. 1966 yılında ingiltere'ye yaptığımız ihracatın değeri 421 milyon liradır. Bu miktar Türkiye ihracatının % 9,5 ini teşkil etmiştir. Bundan sonra da bu miktar civarında ihracat yaptığımızı farzedelim. Bu takdirde ihracatımızın % 9,5 civarında bir kısmı % 14,3 oranın­ da pahalanmış olacaktır. ingiltere'nin Türkiye'den ithal ettiği üzüm, incir, pamuk, fın­ dık, tütün gibi maddeler gümrük resimlerini ve diğer tax'ların inzimamı ile ingiliz piyasasında pahalı satılacaktır. Fiatla sürüm arasında ters orantı bulunduğunu düşünürsek esasen fiat seviyesinin 19 yükselmesi sonucu alım gücü daralacak olan İngiliz piyasasında mallarımızın satış güçlüğüne uğrıyacağı aşkardır. Bundan başka İngil­ tere'ye ihraç ettiğimiz malların önemli miktarı (üzüm, incir, fındık, tütün gibi) talep elastikiyeti düşük ve yerlerine başka malların her zaman ikame edilebileceği tarım mahsOileridir. İngiliz sanayiinin, kalkınması için muhtaç olduğu ve behemehal ithal etmek zorunda bulunduğu mallar ihracat listemizde yoktur. Durumu yalnız İngiliz piyasası olarak mütalaa etmemek icabeder. Sterlini izliyerek paralarını devalüe etmiş olan meı;nleketlere yaptığımız ihracat ta aynı şekilde etkilenmektedir. 1966'da bu memleketlerden Türkiye ile alış-veriş yapmış olanlarına ihracatımız 274 milyon liradır. Bu miktar umum ihracatımı­ zın % 6.2 sini teşkil eder. ihraç mallarımız bu memleketlerde de % 14,3 oranında yüksek bir fiatla müşteri arıyacaktır. Bu piyasalara ihraç ettiğimiz malların cinsleri ve kaliteleri bakımından mutlaka aranan mallardan olmadığı da aşikardır. TÜRKiYE'NiN PARALARINI DEVALÜE ETMiŞ 8 MEMLEKETLE 1966'DAKi DIŞ TiCARETi ( 1.000 T.L.) Memleket ithalat ihracat İngiltere İsrail 714.998 68.440 27.669 16.568 2.765 420.927 90.566 74.859 100.621 5.151 285 Danimarka ispanya İrlanda Yeni Zelanda Seylan 86 Kıbrıs Toplam 1966 yılı Genel Toplam Genel Toplamdaki % pay 2.407 830.526 694.611 6.521.884 4.414.570 12.7 15.7 ihracat maddelerimizin mümasili maddeler üzerinde ingiltere'nin rekabeti söz konusu olmıyacaktır. Zira İngiltere bizim mallarımı­ za benzer mallar ihraç etmemektedir. Ancak İspanya, İsrail, Kıbrıs gibi dünya piyasalarına narenciye, üzüm, fındık, pamuk gibi madde20 ler ihraç eden memleketler İngiltere'de ve diğer piyaaslarda Türkiye'ye kıyasen daha avantajlı duruma girmişlerdir. Devalüasyondan dolayı daha kolay sürüm imkanlarına sahip olmuşlardır. Buna ilaveten bu memleketlerin dış satış teşkilatının, pazarlama usullerinin ~izden daha ileri seviyede olduğunu düşünürsek,. fiat kazançlarının daha da artmış olduğu kendiliğinden anlaşılır. Devalüasyonun yarattığı şartlar altında ihracatçı tacirlerimizin gerek İngiltere'de gerekse paralarının değerini düşürmüş olan diğer memleketlerde mallarımızın sürümünü sağlıyabilmek hususunda oldukça gayret sarfetmeleri icabedecektir. ithalata gelince; 1966 yılında ingiltere'den ithalatımızın değeri 715 milyon liradır. Bu miktar bütün ithaliltımızın % ll ini teşkil etmektedir. Devalüasyonun getirdiği ucuzluk dolayısiyle İngiltere'den bazı yatırım mallarının başka memleketlere kıyasen ucuza tedarik etmek mümkün olabilir. Ancak bunun sınırlı olacağını da hatırda tutmak icabeder. ingiltere'de sanayi mamullerinin fiatları yukarıda işaret ettiğimiz nedenler dolayısiyle bir müddet sonra yükseleceğine göre yapacağımız ithalatın da zamanla pahalanacağı tabiidir. Ucuzlamış İngiliz mallarının Türkiye piyasasında diğer memleketlerin malları ile daha kolay rekabet edeceği aşikardır. Bize yatırım maddeleri satan memleketler ingiltere'nin rekabetinden müteessir olacaktır. Paralarının değerini ayarlamış olan memleketlerden yapacağı­ ithalat da ucuzlamaktadır. 1966 yılında bu memleketlerden TürTürkiye ile ticaret yapmış olanlarından 118 milyon liralık mal alın­ mıştır. Bu miktar umum ithalatımızın % 2'sini teşkil etmektedir. Önümüzdeki yıllarda bu memleketlerden de % 14,3 oranında ucuz mal almış olacağız. Devalüasyon Türkiye'nin İngiltere'ye olan borçlarına da etki yapmıştır. Borç miktarı % 14,3 oranında bir azalma kaydetmiştir. Yapılan kaba bir hesaba göre İngiltere'ye olan borcumuzdan 240 milyon lira seviyesinde bir miktarın eksiimiş olduuğ ifade olunmaktadır. İngiliz lirası üzerinden borçlu olan bir takım tacir ve müesseselerimizin borçları da aynı surette hafiflemiş bulunmaktadır. Fakat bu hafiflernelere karşılık Merkez Bankasındaki Sterlin mevcudumuz ve Merkez Bankasının Sterlin alacakları devalüasyon oranında bir azalma kaydetmiştir. Haber aldığımıza göre devalüasyona takaddüm eden 17 Kasım Cuma günü akşamına kadar bazı bankalarımız ellerindeki Sterlinleri mız 21 Merkez Bankasına devretmekte gecikmiş olduklarından dolayı zarara da dış memleketlerle dolar üzerinden yaptıkları muameleleri devalüasyona takaddüm eden günlerde müşterilerinin talepleri üzerine Sterline çevirmişlerdir. Bu çevirme olayı iş adamlarımızı mutazarrır etmiştir. Halbuki gerek bankalarımızın, gerekse iş adamlarımızın bir süreden beri devam edegelmekte olan devalüasyon söylentileri karşısında uyanık ve ihtiyatlı olmaları gerekirdi. uğramışlardır. Bazı iş adamlarımız 7. Türk Parası da Devalüe Sonuçlar Hasıl Olur? Edildiği Takdirde Ne Gibi 1967 Mayısında Harward Üniversitesi Profesörlerinden Hallis Chenery'nin Ankara'da yaptığı bir konuşma ve verdiği bir demeç üzerine Türk parasının dış değerinin düşürülmesi problemi yeniden tartışma konusu olmuştur. H. Chenery dış ticaret güçlüklerini yenmek, Kambiyo farklarını ortadan kaldırmak için Türk parasının devalüe edilmesini tavsiye etmişti. Bu tavsiyeye karşı resmi çevrelerce sert tepki gösterilmiş, basında leyhte ve aleyhte yazılar yazıl­ mıştır. Zaman zaman fırsat düştükçe problem üzerinde tartışmalar yapılmaktadır. Tartışmalardan para değerini düşürmek fikrinin birçok çevrelere gittikçe sevimli gelmeye başladığı sezilmektedir. Bilhassa ingiliz tecrübesinin bu sevimliliği daha da arttırmış olduğu söylenebilir. Bu itibarla konu üzerindeki düşüncelerimizi bu yazı vesilesiyle burada kısaca özetlemek istiyoruz. Bizde devalüasyonu niçin isterler? Leyhte ileri sürülen argümanları şöyle sıralayabiliriz: 1) Türk lirasının dış piyasalardaki kur'u resmi kur'un seviyesini çok aşmıştır. Ayrıca işçi dövizleri için kur'un üstünde bir alış fiatı uygulanmaktadır. Maliye Bakanlığı Turistler için ihdas etmeyi düşündüğü turist çeklerinde doları 13 liradan değerlendirmeye karar vermiştir. Böylece Türk parasının 4 ayrı kur'u olmaktadır. Sun'l tedbirlerle paramızın dış değerini korumaya çalışmaktansa tam bir devalüasyon arneliyesi ile tek bir kur'un uygulanması lazımdır. 2) ithalat ihracatın çok üstündedir. ihracatımız, ithalatımızın aşağı yukarı yarısı kadardır. ithalat ta devamlı surette artmaktadır. İhracat bu artış temposundan geri kalmaktadır. Neticede dış ticaret dengesi açığı bOyümektedir. Türk serbest piyasadaki değeri bu yüzden düşmektedir. 3) 22 Paramızın değeri düşürüldüğü takdirde ithalat parasının kısılacaktır. ihraç malları ucuzlıyacağından ihracatın artması mümkün olacaktır. ihracat artışından sağlanacak döviz fazisı ödemeler dengesi açığını daraltacaktır. bu argümanların doğru olHakikaten ilk bakışta kur farklarını ortadan kaldırmak ve ihracatı arttırmak için bir devalüasyon anıeliye­ sine ihtiyaç olduğu kanısına varmak mümkündür. !fakat böyle bir ameliyeye gerçekten lüzum olup olmadığı hakkında bir karar verebilmek için ilk önce iktisadi büyenin etraflı bir analizinin yapılması­ na, satıhtaki olaylardan ziyade derinlerden gelen nedenlerin araştı­ rılmasına zaruret olduğunu belirtmek isteriz. ileri sürülen argümanlar bir hastaya ıstırabını muvakkaten geçirmek için verilen müsekkin ilaçlara benzemektedir. Bunları tam bir tedaviyi sağlıyacak nitelikte kabul etmek güçtür. Evvelce yapılmış olan ameliyeler, bir müddet sonra eski durumlara daha ağırlaşmış olarak dönüldüğünü göstermiştir. Varılan sonuçlar, devalüasyon tedavisini çok derinlerde olan marazı gideremediğinin delilleridir. Ekonomik realitenin dış görünüşü duğu intibaını uyandırabilir. Bilindiği gibi Türkiye'de biri 7 Eylül 1946'da ötekisi de 4 Ağus­ tos 1958'de olmak üzere iki defa paranın değeri düşürülmüştür. 1 ) 7 Eylül 1946'ya kadar Doların kur'u 127 kuruştu. 7 Eylül'de kur 280 kuruşa çıkarılmıştır. % 120'47 oranında bir devalüasyon yapılmıştır. Bu ameliyeye takaddüm eden dönemde iç ve dış fiatlar arasındaki farkı tashih etmek maksadiyle dış ticarette prim usulü tatbik olunmuştur. ikinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen mal kıtlığından (ithal zorluğu, içerde üretim düşüklüğü gibi L yapılan olağanüstü harcamaları karşılamak üzere genişletilen emisyonlardan mal, para ve hizmet akımları arasındaki denge bozulmuştu. Dengenin para lehine bozulmasıyla enflasyon başlamış ve sonuç olarak iç fiatlar sür'atle yükselmiştir. Almanya ile olan ticari münasebetlerimizin şekli de ihraç mallarımız fiatlarının yükselmesinde amil olmuştur. Almanya'nın yenilmesi üzerine savaş sonunda mallarımızı, fiatları düşük olan Sterlin ve Dolar alanlarına satmak zorunluluğu hasıl olunca bilhassa fiat yüksekliğinden dolayı sürüm tıkanıklıkları ortaya çık­ mıştır. Hükumet ihraç mallarının sürümünü sağlamak maksadiyle kestirme bir tedbir olarak paranın değerini düşürmüştür. Fakat bu tedbir başarılı bir sonuç vermemiştir. Filhakika ihracatta bir miktar artış olmuştur. Fakat bu artışta devalüasyonun olduğu kadar savaş­ tan çıkmış memleketlerin genişleyen taleplerinin de rolü olmuştur. 23 Devalüasyonu takip eden yıllarda ihracatı genişletmek maksadıyla ihracat sektöründe prodüktiviteyi yükseltecek yatırımlar yapıl­ mamış, ihracat sektörünün mevcut kapasitesi ile iktifa olunmuştur. ihracattan sağladığımız gelir, devalüasyon neticesi düşmüş olduğuna göre eski gelir seviyesini tutmak ve hatta onu aşarak pahalanan ithal mallarını ödiyebilmek için ihraç malları üretiminin arttırılması lazım gelirdi. Ayrıca ihraç mallarımızda dış piyasanın rağbetini davet edecek kalite ıslahları yapılmadığı gibi kazanç getirecek yeni ihraç malları da aranmamıştır. Modern pazarlama usulleri ihmal olunmuştur. ihracat, geleneksel maddeler ve usuller dışına çıkamamıştır. Devalüasyon ilk adımda bütün ithal malları fiatlarını yükseltmiştir. Bu yükseliş umumi fiat seviyesini de peşinden sürüklemiştir. Neticede bir müddet sonra ihracat sektörünün maliyetleri yükseldiği için mallarımız dünya piyasalarında tekrar pahalanmıştır. 2) 1950'den sonra yeni bir döneme girilmiştir. Bu dönemde büyük bir kalkınma çabası başlamıştır. Ancak bu kalkınma, aşırı bir kredi ekspansiyonu ile tahakkuk ettirilmek istendiği için 1952'den itibaren marazi bir enflasyonun kapısından içeri koşar adım dalın­ mıştır. Kredi ekspansiyonunun yarattığı yüksek alım gücü, plansız yatırımlar, ithalatı zorlamış ve kısa zamanda döviz stoklarımız tükenmiştir. Bundan dolayı dış ödeme güçlükleri karşısında 1953'de dış ticaret tahdide tabi tutulmuştur. ithal mallarının kıtlığı başla­ mıştır. Sür'atle gelişen enflasyon, dış borçların gittikçe kabarması, fiat yüksekliğinden dolayı ihracatın azalması gibi amiller mal, para ve hizmet akımları arasındaki dengeyi bozmuştur. Gittikçe vahimleşen bu denge bozuluşu ve yabancı alacaklıların baskısı nihayet Hükumeti 1958'de istikrar sağlayacak, ekonomik iç dengeyi tesis edecek tedbirler almaya mecbur bırakmıştır. Bu tedbirlerin başında devalüasyon gelmektedir. Doların fiatı 280 kuruştan 900 kuruşa çı­ karılmıştır. Paranın dış değeri % 221 '43 oranında düşürülmüştür. O iarihlerde Dolar esasen karaborsada resmi kur'un çok üstünde muamele görmekte idi. Mesela deblokaj Doları 13-15 liraya, bir çok ithal mallarında maliyetine göre Dolar 24 liraya kadar çıkıyordu. Bazı malların ithali mukabilinde ihraç olunan düşük tenörlü krcmlarda 1 Dolar 35 liraya kadar yükselmiştir. Hükumet aslında fill bir durumu yani kendiliğinden devalüe olmuş bir paranın kur'unu resmen tescil etmiştir. 1946'da Doların karaborsa fiatı da 3 lira civarında dalgalanmakta idi. O zamanki devalüasyon da bir tescilden ibaretti. Bizde devalüasyonlar önceden planlanan ekonomik bir fay24 dayı sağlamak vakilerle için uygulanmış değildir. Para ayarlamalarma emri gidilmiştir. 1958 devalüasyonu ile de ihracatın genişliyeceği, ticaret dengesi açıklarının daraltılacağı umulmuştu. Ameliyeyi takip eden yıllar­ da ticaret dengesi açığı daralacağına bilakis daha •genişlemiştir. ithalat yeni tedbirler cümlesinden olarak tatbik edilen kota sistemine rağmen yine ihracattan fazla artmıya başlamıştır. Devalüasyon, ithal malları fiatlarını yükseltmiş, bu yükseliş dalga dalga yayılarak diğer fiatları da yukarı çekmiştir. Fiat yükselişinde devalüasyon etkisinden başka Hükumetin fiat arttırıcı tedbirleri de rol oynamıştır. Hükumet piyasadan fazla parayı çekmek maksadıyla devlet iktisadi sektörü mamullerinin fiatları ile amme hizmetlerinin ücretlerini yükseltmiştir ( * ). istikrar tedbiri olarak emisyon ve banka kredileri tahdit edilmek suretiyle aşırı enfslasyondan aşırı bir deflasyona geçilmiştir. Hükumet bu tedbirinde bir hataya düşerek uzun süreli derin bir deflasyona yol açmıştır. «Döviz fiatı 280 kuruştan 9 liraya çıkarı­ lınca ve ithalata tahsis olunan döviz miktarı 315 milyon Dolardan 470 milyon Dolara yükselince piyasanın daha fazla likiditeey ihtiyaç duyması tabii idi. Halbuki Hükumet ilk merhalede tedavüldeki banknot miktarını 3 milyar 927 milyon liradan 3 milyar 250 milyon lira civarına indirmiştir. Ticari fonların genişletilmesine şiddetle ihtiyaç duyulurken deflasyonist bir politikaya sapılması şiddetli bir para sıkıntısı yaratmıştır» ( ** ). 1963 yılına kadar sürmüş olan bu para sıkıntısı sürüm tıkanıklığına sebep olmuş ve piyasada müzmin bir durgunluk yaratmıştır. Kalkınma hızı yavaşlamış, iş hayatı büyük gelir kayıplara uğramıştır. Durgunluğu, bilhassa dokuma sanayiindeki tıkanıklığı gidermek maksadıyla zaman zaman kredi musluklarının bir miktar açılmasına müsaade edilmişse de bu yarım ve geçici tedbir, umumi ekonomik hayatta ferahlık yaratmamıştır. iktisadi durgunluğu ağır siyasi gerginlikler de arttırmıştır. 1958 devalüasyonundan sonra da 1946 yılını takip eden dönemde yapılması ihmal edilmiş olduğunu yukarıda belirttiğimiz iş­ lere el atılmamıştır. ihracat yine geleneksel mecrasında akıp gitmiştir. ( *) Devlet iktisadi teşekkülleri ürünlerinden kömür, dokuma, k8ğıt gibi maddelerin fiatları, amme hizmetlerinden deniz, hava, demiryolları tarifaleri P.T.T. Belediye Otobüsleri, Tramvay, Tünel, Elektrik, Havagazı, su ücretleri. ( **) Prof. Feridun Ergin. Türkiye'de devalüasyon. Türkiye iktisat Gazetes.i 1.6.1967 25 3) Bugün dönüp dolaşıp aynı yere gelmiş bulunuyoruz. Paramı­ zın dış değeri yine filen düşmüştür. Resmi kur 9 lira olduğu halde, karaborsada Dolar 12,50 ile 13 liradan muamele görmektedir. Bilhassa lisanslar üzerine yapılan spekülasyonlarda Dolar başına 5 ile 6 lira ödenmektedir. Bu da Doları 18 ila 19 liraya çıkarmaktadır. Hatta bazı hususi ahvalde Doların değeri daha çok yükselmektedir. Bugün de ithalat ihracata kıyasen sür'atle artmaktadır. ithalatımız 1961 ile 1966 yılları arasında yılda (Dolar üzerinden) ortalama %16,2 arttığı halde ihracat bu müddet zarfında yılda ancak % 9,1 yükselmiş­ tir. Bu yüzden dış ticaret büyük açıklar vermektedir. Dış ticaret açığı 1963 yılında 319,1 milyon Dolar gibi yüksek bir seviyeye çık­ tıktan sonra 1964 - 1965 yıllarında bir miktar daralmış, 1966 da tekrar büyüyerek 227,8 milyon Dolara çıkmıştır. Bugünkü durum dış görünüşü itibariyle 1946 ve 1958 yılların­ Ancak bünyevi bakımdan arada esaslı ayrılıklar olduğunu bilhassa belirtmek isteriz. Bu ayrılıkların özelliklerini ortaya çıkarmak, ekonomik akaşın teşhisini doğru yapmak bakımından dan farklı değildir. faydalı olacaktır. Bugünkü ekonomik şartlar, ikinci Dünya Savaşı sonu anomalileri He dolu 1946-1950 dönemi, enflasyona müncer olmuş plansız bir kredi ekspansiyonunun bütün hastalıkları ile maiOI 1950-58 devresi, iş hayatını felce uğratmış olan deflasyonist 1958-63 safhası şartlarından esaslı farklarla ayrılmaktadır. 1963 yılı sonundan beri içinde bulunduğumuz dönemde milli ekonomi, plan çerçevesi içinde cereyan eden önemli bir kalkınma hızı kaydetmektedir. Milli kalkınmanın bir göstergesi olan büyüme oranları (hızları) şöyle seyir etmektedir. 1950-1953 dönemini bir yana bırakırsak 1954-1958 yılları süresince gayri safi milli hasılada % 5 ile% 6 oranındaki artış hızı 1958'den sonra % 2 ile % 3 oranına düşerek tam bir duraklama halini almıştır. 1963-1966 yılları içinde ise gayrı safi milli hasıladaki büyüme hızı ortalama % 6,5'e yükselmiştir. 1966'da bir yıl öncesine kıyasen büyüme hızı % 8,4 gibi yüksek bir oran vermiştir. 1954'den bu yana büyüme hızı hiçbir zaman % 8'1ik bir oran kaydetmemişti. iktisadi olayların gidişinden 1967'nin büyüme oranının % 9 civarında olacağı anlaşılmak­ tadır. 1964, 1965 yıllarında büyüme hızlarında görülen düşme o yıl­ larda tarımın elverişsiz hava şartlarının etkisinde kalmasından ileri gelmiştir. Diğer iş kollarından sanayi ve ticarette oran yüksek olmuştur. 26 Bir iki çizgi ile son gelişmelerini belirtmeye çalıştığımız milli ekonominin kalkınma döneminde para değerinin düşürülmesi nasıl bir sonuç verir? Eski tecrübelerin olumsuz meyvalarını gördük. Her seferinde başlanılan noktaya dönüp gelinmiştir. Aynı tecrübeleri tekrar edecekmiyiz? Bir yeni devalüasyonun da aynı. neticeleri vereceğinden, bilhassa en mümimmi kalkınma hızını büyük ölçülerde düşüreceğinden hiç şüphe etmemeliyiz. Paramız devalüe edildiği takdirde bunun ilk etkisi eskilerinde gibi ithal malları fiatlarını yükseltmek olacaktır. Bu yüksefiş zorunlu olarak umumi fiat seviyesini de peşinden çekecektir. imalatında ithal malı, malzeme ve ham madde kullanan sanayi kollarının maliyetleri ve mamOI fiatları yükselecektir. ithalatımızda en önemli kalemleri kalkınmanın icabettirdiği yatırım maddeleri teşkil etmektedir. Mesela makine ve teçhizatla inşaat malzemesinin bütün ithalatımızdaki payı 1966'da % 47,5 dir. 1961 ile 1966 arasında bu nisbet en az % 41,0 ile en çok % 47,5 arasında değişmiştir. Önümüzdeki yıllarda kalkınma dolayısiyle yatırım malları ile ham maddeler ithalatının daha yüksek bir seviyeye ulaşacağı muhakkaktır. Sanayileştikçe ithalatımızın azalacağını zannetmek kadar büyük bir hata olamaz. Sanayileşme yeni yeni ithal kapıları açmakta, yeni yeni döviz sarfiyatını icabettirmektedir. Nitekim, sanayici memleketlerin kendi aralarındaki dış ticaret hacmi sanaiyicilerle ham maddeci ve tarımcı memleketler arasındakinden çok yüksektir. Sanayi memleketlerinin kalkınmaları ilerledikçe bu hacim daha da yükselmektedir. olduğu TÜRKiYE'NiN YATIRIM MADDELERi VE HAM MADDELER iTHALATI (Milyon Dolar) Yatırım Yıllar 1963 1964 1965 1966 Maddeleri 315 245 241 341 Ham Maddeler Toplam Genel ithalat Toplam ın Genel it halattaki % payı 336 266 306 341 651 511 547 682 687,2 537,2 572,0 718,3 94,7 95,1 95,6 94,9 Türkiye'nin sanayileştikçe yatırım maddeleri ve ham maddeler ithalatının artmakta olduğunu görmekteyiz. 1966 yılında yatırım 27 maddeleri, ham maddeler ithalatı bir yıl öncesine kıyasen % 24,6 artmıştır. Bu maddeler toplamının 1966 da bir yıl öncesine nazaran artışı % 25,5. Turist çeklerinde Dolar 13 lira üzerinden değerlendirilmek istendiğine göre maksadın Türk parasını % 44,4 oranında devalüe etmek olduğu sezilebilir. Bu takdirde bütün ithalatımız bu meyanda yatırım maddeleri ve ham maddeler % 44,4 oranında pahalanmış olacaktır. Devalüasyoncular, ithalatın pahalanması ile dış ticaret açığının daralacağını ileri sürmektedirler. Şüphesiz ithal malları fiatlarının yükselmesi karşısında bu mallara olan talepte bir kısılma olacaktır. ithalatta vuku bulacak kısılmalar ise kalkınma yatırımlarında aksamalar meydana getirecektir. Plan hedeflerine ulaşmak çabası engellenecektir. Şunu da hatırlamak lazımdır ki, Türkiye kalkınmasında Devlet harcamalarının payı pek büyüktür. Devlet, Türkiye'de her alanda en büyük tüketicidir. ithalat mallarının, kalkınmaya lüzumlu maddelerin pahalanması fiat seviyesinin yükselmesi, devlet bütçesi giderlerinde büyük artışlar meydana getirecektir. Gelirler aynı nisbette artmadığı takdirde bütçe açıklarının büyüyeceği aşikardır. Artacak giderlere karşılık gelirlerin ayarlanması da ayrı bir problem olarak ortaya çıkacaktır. Devalüasyondan sonra pahalanmış ithalatı ödeyebilmek ve kalkınmaya lüzumlu malları yeteri miktarda ithal edebilmek için ihracat sektörünün üretim kudretini arttırması lazım gelecektir. Bu maksatla ihracat sektörüne kısa zamanda büyük yatırımların yapılması icabetmektedir. Tarıma yatırımları arttırabilmek için bu alanda geniş organizasyonlara, teknik bilgiye, büyük sermaye tahsislerine ihtiyaç vardır. Tarımda üretim arttırmalarının sanayiden çok farklı şartlara bağlı olduğunu bilhassa belirtmek isteriz. Sanayi yatırımlarından kısa zamanda verim alınabildiği halde tarımın verimi ancak uzun yıllar sonunda yükselebilir. Tarım, tabiat şartlarına bağlı bir iş koludur. Tarımın ürününü ve verimini insan iradesinden ziyade toprak ve iklim şartlarını tayin etmektedir. Devalüasyon, ticaret hadlerini yani ithal ve ihraç fiatları arasın­ daki oranı ( terms of trade) olumsuz ölçülerde etkiliyecektir. Devalüasyondan önce ihracatta bir mal birimi yerine bilfarz 1O mal birimi ithal ederken, devalüasyondan sonra bu miktar değişecek, bir mal birimi yerine belki ancak 5 mal birimi ithal etmek zorunda kalacağız. Ticaret hadlerinde vuku bulacak böyle makOs bir gelişmenin kalkınma hızı üzerinde olumsuz etkiler yapması gayet tabiidir. 28 Devalüasyondan önceki mal miktarı kadar, yahut daha fazla ithalat yapabilmek, yani ticaret hadlerini lehimize çevirebilmek için üretimi arttırarak ihracata fazla mal tahsis etmek ve bu mallara da iyi fiat bulmak lazım gelecektir. Bunun da yukarıda işaret ettiğimiz gibi sermaye, pazarlama, teşkilat, teknik alanlarda uzun vadeli büyük gayretler sarfedilmesini zaruri kılacağı aşikardır. Dış ticaretimizde ticaret hadleri esasen daima aleyhimize geliş­ mektedir. Yaptığımız kaba bir hesaba göre son altı yıl içinde belli başlı ithal ve ihraç mallarımızın fiat münasebeti şu hareketi kaydetmiştir. ORTALAMA iHRAÇ VE iTHAL BiRiM FiATLARI VE TiCARET HADLERi ( *) Yıllar ihraç Birim Fiatları (Dolar) ithal Birim Fiatları (Dolar) Ticaret Hadleri Endeksi ( 1961 = 100) 1961 1962 1963 1964 1965 1966 0,31 0,35 0,42 0,38 0,33 0,33 0,48 0,42 0,42 0,44 0,40 0,45 97,9 87,5 91,7 83,3 93,8 1966 yılında ticaret hadlerinin yüksek olması buradaki hesaitibara aldığımız ihraç mallarımızın birim fiatının bir yıl öncesine kıyasen artmış olmasından ileri gelmiştir. Ticaret hadlerinin de gösterdiği gibi Türkiye malını düşük fiatla satmakta ve yüksek fiatla mal almaktadır. Bundan başka pahalı ithal ettiğimiz malların miktarı, ucuz ihraç ettiğimiz malların miktarından çok fazladır. Binaenaleyh ödemeler dengesinin açığını önemli kısmı itibarile bu bozukluk tayin etmektedir. Bu bozukluk devam ettiği müddetçe para değerini düşürme tedbirinin faydası olmıyacağı gün gibi aşikardır. Ticaret hadierindeki düşüklük Türkiye gibi tarımcı ve ham maddeci memleketlerin maiOI bulunduğu umumi bir derttir. Bu bakım­ dan tarımcı ve ham maddeci, başka bir tabirle, gelişmekte olan memleketlerle Türkiye arasında bir kader birliği, bir dert benzerliği bubımızda nazarı lunmaktadır. ( *) Bu rakkamlar ihracatımızda ortalama % 65 payı olan üzüm, incir, fındık, tütün, pamuk, krom birim ihraç fiatlarıyla, ithalatımızda makina, demir, çelik, ilaç ve boyalar birim ithal göre elde ortalama fiatlarının payı % 42'yi bulan biribrine olan oranına edilmiştir. 29 Gelişmekte olan memleketlerin ticaret hadleri devamlı surette aleyhte teşekkül etmektedir. Bunun genel nedeni de gelişmiş memleketlerin ihraç fiatlarının daima az gelişmişlerin ihraç fiatlarına kı­ yasen yüksek tutulmasından ileri gelmektedir. Gelişmiş memleketler, ihraç fiatlarını devamlı surette yükseltmektedirler. Birleşmiş Milletler teşkilatı tarafından yapılan araştırmalar, gelişmekte olan memleketlerin ikinci Dünya Savaşı başlarında ihraç ettikleri malların bedeli karşılığında 19. yüzyılın sonunda alabildikleri sanayi mamullerinin ancak % 60'ını mübayaa edebildiklerini göstermektedir. Yine Birleşmiş Milletler iktisadi işler Dairesi'nin ifadesine göre gelişmek­ te olan memleketlerin ihraç ettiği ham maddelerin fiatları 19. yüzyılın sonundan ikinci Dünya Savaşına kadar devamlı surette düşmüş, gelişmiş memleketlerin sanayi mamul fiatları da devamlı olarak yükselmiştir. Bu da gelişmekte olan memleketleri n (bu arada Türkiye'nin de) terms of trade'lerinin gittikçe kötülemiş olduğunu göstermektedir. Aynı olayı ikinci Dünya Savaşından sonraki dönemde de müşahede etmekteyiz. GELiŞMiŞ VE GELiŞMEKTE OLAN MEMLEKETLERiN TiCARET HADLERi ENDEKSi ( 1958 = ı 00) ( * ) Yıllar 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 (Ocak) Gelişmekte Gelişmiş olan memleketler memleketler 102 103 104 105 104 104 104 104 105 99 99 97 95 97 97 97 97 96 Endeksierden gelişmiş memleketlerin ticaret hadlerinin geliş­ mekte olan la ra kıyasen daha yüksek olduğunu görmekteyiz. Şu duruma göre, yani dünya ticaretinde sanayi mamulleri fiatları yükseliş ( * Monthly Bu Iletin of statistics. No. July 1967. Statistical office of the United Nations. 30 kaydetmekte iken, ithalatımızı bir devalüasyonla bir kat daha pahalandırmanın ne kadar olumsuz bir tedbir olacağı meydandadır. Gelişmekte olan memleketlerin dış ticaretleri bir taraftan kalithal ettikleri sanayi mamullerinin fiat yüksekliği, diğer taraftan ihraç fiatlarının düşüklüğü ve ihracat sektörlerinin verim kapasitelerinin darlığı sebebiyle daima açık vermeye mahkOmdur. Bu memleketlerin ödeme dengelerinde görünmeyen kalem gelirleri olmadığı gibi büyük dış borç yükleri ve bunların faizleri Milli ekonomilerini ağır bir baskı altında bulundurmaktadır. Bu faktörler gelişmekte olan memleketlerin paralarında daima denge bozukluğuna yol açmaktadır. Bundan başka bu memleketlerin ihracatında kısa süreler zarfında gerek fiat, gerek miktarca büyük dalgalanmalar olmaktadır. Bu memleketler tarımcı karakterleri icabı, tabiat şartlarının büyük etkisi altında bulunmaktadır. Zaman zaman hava şartlarının elverişsizliği tarımın ürününü, dolayısiyle ihracatı düşürmektedir. Ayrıca tarım ürünlerinin olumsuz fiat dalgalanmaları dış ticaret gelirini daraltmaktadır. Bu faktörler dış ticaret dengesi açıklarının büyümesine, milli kalkınmalarının aksamasına sebep olmaktadır. Bütün bu aleyhte işleyen faktörler muvacehesinde geliş­ mekte olan memleketlerin çoğu dış ticaretlerinde, kambiyo muamelelerinde büyük fedakarlıklar bahasına, gayet sert sınırlayıcı tedbirler uygulamaktadırlar. kınma maksadıyla Türkiye'nin dünya ticaretine arzettiği malların cinsleri bakımın­ dan önemli bir husus üstünde de durmak faydalı olacaktır. Dünya ticaretinde, sanayici memleketlerin gelişmeleri için behemehal tedarik etmek mecburiyetinde oldukları ham maddeleri veren memleketler daima avantajlı durumda olmuşlardır. Misal olarak Ormancılık ürünlerini (odun, kereste, kağıt hamuru, selüloz, kağıt gibi) alalım. isveçli iktisatçı Gunard Myrdal'ın pek isabetli olarak ifade ettiği gibi ( *) dünya endüstri ham maddeleri üretiminin yaklaşık olarak 1 j4'ni teşkil eden orman ürünlerinin fiatları diğer ham madde fiatlarına kıyasen nesiller boyunca devamlı bir yükseliş trendi vermiştir. Bu olay isveç gibi bir memleketin son yüzyıl boyunca büyük iktisadi gelişmesinin nedenini açıklayan bir faktördür. Keza Finlandiya da aynı durumdadır. Bu memleketin Çarlık Rusya'sının sömürücü idaresine ve dünya savaşiarına rağmen varlığını başarı ile korumuş olmasının sebebi, gelişmiş memleketlerin şiddetle muhtaç olduğu orman ürünleri ihracatından sağlamış olduğu yüksek gelirlerdir. Fin( *) Gunard Myrdal. An International Economic. p. 292. New·York 1956. 31 landiye 1929 Dünya krizinden sapasağlam çıkmış, dışarıdan hiçbir yardım görmeksizin hatta savaş tazminatı dahi ödemek, kaybettiği bölgelerden gelen göçmenleri barındırmak gibi ağır şartlara rağmen mucizeli bir iktisadi kalkınma yapmıştır. Halbuki gelişmekte olan memleketlerin orman ürünlerinden yapmakta oldukları ihracat cüz'i miktarlar etrafında dolaşmaktadır. Bu memleketlerin çoğu ihracat yerine büyük miktarda kereste, kağıt hamuru, sellüloz, kağıt ithal etmektedir. G. Myrdal'ın ifade ettiği gibi gelişmekte olan memleketlerin tipik ihraç maddeleri, modern sanayiin gelişmesine lüzumlu «dinamik ham maddeler» ( *) den değildir. ihraç olunan maddelerin çoğu teknik gelişmelerden dolayı piyasalarını kaybetmektedir. Mesela nitrat, kauçuk gibi maddelerin sun'lieri tabiilerinin yerini almaktadır. Petrol ve uranyum istisna edilirse, gelişmekte olan memleketlerin çoğu bakır, kurşun, ham ipek, tütün, çay, kalay, çinko ve diğer tarım maddeleri gibi geleneksel maddelerin üreticileri ve ihracatçılarıdır. Bu maddelerin fiatları ise dünya piyasalarında bünyev7 bir yükseliş trendi kaydetmemektedir. Türkiye'ye gelince; bizim ihracatımız da geleneksel maddelere inhisar etmektedir. Bunların içinde hangileri sanayi memleketlerinin kalkınmaları için behemehal muhtaç oldukları maddelerdir? Fındık, fıstık, incir üzüm gibi klasik ihraç maddelerimizin gerek fiat, gerek miktar itibariyle Türkiye'ye büyük dış ticaret gelirleri sağlaması tasavvur olunabilir mi? Dünya piyasalarında mallarımızın mümasili maddelerin fiatlarında cereyan etmekte olan bünyevl gerileme (pek kısa süreli ve arızl yükselişler dışında) ihraç mallarımızın da fiatlarını peşinden sürüklemektedir. Böyle bir ortamda devalüasyonun Türkiye için olumlu sonuçlar vereceği düşünülebilir mi? 1966'da ihraç mallarımızın % 77,3'sını yani 490,5 milyon Do379,1 milyon Dolarını tarım ürünleri teşkil etmiştir. Dünya piyasalarında tarım ürünleri talebinin büyük iniş ve çıkış hareketi kaydetmediğini, nisbeten katı bir seviyede durmakta olduğunu ve bu sebepten fiatlardaki herhangi bir değişikliğin tüketimi önemli bir oranda etkilemediğini, yani tarım ürünlerinin talep elastikiyetinin düşük olduğunu bilhassa belirtmek isteriz. Yapılan araştırmalar dünya piyasalarında tarım ürünlerinin talep elilstikiyetinin pek dar bir sınır içinde hareket ettiğini, bu maddeler fiatlarında vuku bulan bir düşüşün münasip oranlarda tüketim ve talepte bir artışa yol açmadığını göstermektedir. Bu önemli husus, bir devalüasyonun ihraç ların ( *) Keza 293. 32 fiatlarını düşürmek suretiyle tarım ürünleri ihracatımızda arttırıcı büyük bir etki yapamıyacağını açıkça ortaya koymaktadır. Dış piyasalarda bilfarz ihraç mallarımızdan bazılarına talep artmış olsa dahi, yukarıda işaret ettiğimiz gibi üretimin toprak ve hava şartlarına bağlı bulunması, talebin kısa bir zamaqda karşılanmasına imkan vermiyecektir. Tarım mallarımızın dış piyasalardaki talep elastikiyeti düşüklüğüne muvazi olarak içerde arz elastikiyeti yoktur. Binaenaleyh devalüasyon bu bakımlardan da fayda getirmiyecektir. Devalüasyon ödemeler dengesinde olumsuz sonuçlar vermeye mahkOmdur. Böyle bir ameliye devletin dış borçlarının değerini ve faiz yükünü önemli oranlarda arttıracaktır. Esasen bugün dahi dış borçlarımız milli ekonominin ödeme kudretinin sınırlarını aşmış bulunmaktadır. Yabancı özel sermaye 6224 Sayılı Kanunla devalüasyona karşı garanti edilmiştir. Bu keyfiyet yabancı özel sermayenin varlığını sun'i olarak arttıracak ve transfer yükü büyüyecektir. Muhtemel bir devalüasyonun tek faydası turistlere dokunabilir. Türkiye.ye gelen yabancı turistlerin sayısı her yıl artmaktadır. Buna karşılık memlekette bıraktıkları döviz miktarı azalmaktadır. Resmi kur ile serbest piyasa arasındaki farktan dolayı turistler dövizlerini karaborsaya aktarmaktadırlar. Bir devalüasyonla kur farkı ortadan kaldırılınca turist dövizlerinin karaborsaya gitmiyeceği, normal yollardan devlet kasasına gireceği ve turist dövizi gelirinin artacağı ifade olunmaktadır. Sırf turist dövizlerini arttırmak maksadiyle şumul­ lü, milli ekonomiyi güç duruma düşürecek genel bir devalüasyona gidilmesini basiretli bir siyaset saymak mümkün olmıyacaktır. Turist dövizi gelirini arttırmak maksadıyla alınan tedbire muvazi olarak işçi dövizlerinin kur'unu da arttırmakta fayda mülahaza olunabilir. işçilerin de önemli bir kısmı aynı şekilde kur farkından dolayı dövizlerini dışarıda bozdurmaktadırlar. 11,5 lira civarında olan işçi dövizi kur'u da 13 liraya çıkarıldığı takdirde bu kanaldan gelen döviz geliri artabilir. Resmi kur'un karşısında turist ve ışçı dövizi kurlarını birleştirmek suretiyle kısmi bi rdevalüasyonun tatbiki uygun mütalaa olunabilir. Burada yapılan kısa ve basit analizle Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik şartlar ve kendisini saran dünya şartları muvacehesinde bir devalüasyondan fayda yerine zarar göreceği gösterilmiye çalışılmıştır. Bir devalüasyonun ekonomik sarsıntılardan başka getireceği sosyal uygunsuzluklar, yaratacağı hayat pahaldığı karşısında 33 meydana çıkacak hoşnutsuzlukları burada söz konusu yapmayı zait buluyoruz. Son olarak bir konuya da dokunmak faydalı olacaktır. Bizde ticaret, ödeme bilançosu, döviz kur'u gibi problemler münhası­ ran meneter bir açıdan ele alınmaktadır. Kur ayarsızlıklarının sadece meneter bir mesele olduğu ileri sürülmektedir. Filhakika bu promlemler para ile ilgilidir. Ancak ekonomik olayların, ekonomik bozuklukların sebeplerini sadece meneter alanda, paranın miktar hareketinde görmek güç olacaktır. Ekonomik akışın tayin edici faktörünü müstakilen parada aramak birçok çevrelerde (içerde ve dışarda) ötedenberi geleneksel bir adet olmuştur. Bunda bir takım iktisat ekollerinin etkisi olduğunda şüphe yoktur. Burada bu alanda bir tartışmaya girecek değiliz. Kısaca bir iki fakta dokunmakla yetineceğiz. dış ekonomik değişkenlerden biridir ve bu değişkenie­ münasebetleri içinde bir fonksiyona sahiptir. Kalkın­ manın hızı, konjoktürün siklik hareketleri, mevsim dalgalanmaları gibi olaylar genel olarak paranın miktarını, değerini, tedavül sür'atini tayin etmektedir. Binaenaleyh, para, normal şartlar altında ekonomik akışın tahrik edici bir unsuru değil, bir fonksiyonudur. Para kur'unda, ödemeler dengesinde, diğer ekonomik olaylarda ortaya çıkan aksaklıkları (enklasyon hariç) ekonominin bünyesinde üretim ve ticaret alanlarında meydana gelen denge bozukluklarında aramak icabeder. Ekonomik dengesizliklerde sadece parayı sorumlu tutarak tedbirleri meneter yönden almak, eğri bir bastonun yere düşen eğri gölgesini düzeltmeye benzer. Halbuki aslında bastonu düzeltmek lazımdır. Türk ekonomisini de buna benzetrnek mümkündür. Ekonomiyi sıhhatli, sağlam bir temel üzerine oturtmaksızın sadeec para manipülasyonu ile kalkınmanın sağlanacağını sanmak pek garip bir düşüncedir. Şüphesiz para miktarının aşırı kabarmaları dış değer üzerinde, iç fiatlarda bozukluklara yol açmaktadır. Esasen meneter faktörler ancak enflasyon, kredi ekspansiyonu gibi marazi olaylarda etkili olmaktadır. Bunun dışında normal ekonomik akışta para daima tabi unsurdur. Para rin 34 çeşitli karşılıklı