T.B.M.M. B:148 14.8.1995 0:1 Sayın milletvekilleri, Türkiye, bu vahşet karşısında, hâlâ ne olduğu belli olmayan dünyayla ha­ reket etme anlayışını yeniden gözden geçirme durumundadır. Türkiye, Bosna meselesinde, dünya­ nın belli merkezlerinin, Müslümanları yok etmek ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti Bağımsız Devle­ tini ortadan kaldırmaktan başka işe yaramayan sözde plan ve tedbirlerine taşeronluk yapmak yeri­ ne, tarihî sorumluluk ve büyük devlet olma vasfına uygun inisiyatiflerle, bağımsız ve netice alıcı hareket ederek dünyayı kendisiyle beraber hareket eder hale getirmelidir. Sayın milletvekilleri, Bosna-Hersek'te bu noktada, bu noktaya nasıl gelindiği konusunda bir ufuk turu yapmakta fayda vardır. Bilindiği gibi, Yugoslavya Devleti, Birinci Cihan Savaşı sonra­ sında kurulmuştur. Yugöslavya'daki millî gruplardan Hırvatlar ve Slovenler aslen Katoliktir; millî eğilimleri itibariyle de, Avusturya ve Macaristan, daha önce de Roma-Cermen safında yer almış­ lardır. Sırpların da Ortodoks olduğunu herkes bilmektedir. Burada bizi en çok alakadar eden husus, bir başka unsur, birkısmı Türk birkısmı da Slav olmakla beraber Müslamanlığı kabul etmiş ve ge­ nelde de Boşnak olarak tanımlanan gruptur. Kosova'da, Arnavutluk'ta, Makedonya'da ve diğer ba­ zı bölgelerde bu Müslümanlar yaşamaktadır. Geneli itibariyle de Balkanlarda 13 milyon civannda Türk bulunmaktadır. Bu karmaşık yapı içinde Yugoslavya'nın parçalanması, varolan problemlerin yerine yenileri­ ni de ekleyerek, tarihte olduğu gibi, Balkanları, dünyanın gündemine bir numaralı problem olarak getirmiştir. Değerli arkadaşlar, Balkanlar, tarihin her devrinde, dünyanın, kritik, ihtilaflı bölgesini oluştur­ muştur; bugün de, dünyanın en ihtilaflı bölgesi Balkanlardır. Mesele incelendiği zaman, her biri, ülkeler için savaş sebebi görülebilecek ihtilaf konuları bulunmaktadır. Balkanlardaki ihtilaflardan birincisi, Türkiye-Yunanistan ihtilafıdır. Bu ihtilafın içinde, Ege adaları, Batı Trakya, karasuları, hava sahası, Kıbrıs gibi meseleler bulunmaktadır. Bir ihtilaf konu­ su da, Yunanistan ile Makedonya arasındaki ihtilaftır. Yunanistan ile Arnavutluk ihtilafını, Türkiye-Bulgaristan ilişkilerini, Kosova Bölgesiyle ilgili ihtilafları ve nihayet Yugöslavya'daki BosnaHersek ihtilaflarını, Balkanlardaki ihtilaflara ilave etmek mümkündür. Bosna-Hersek'te meydana gelen olaylara daha tutarlı fikrî bir yaklaşım getirebilmek için bazı düşüncelerimizi toparlayarak ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, tarih boyunca dünya siyasetinde etkili olmuş güç merkezleri ve değer­ ler bulunmaktadır. Dünya siyasetini ikiyüz-üçyüz yıldır yönlendiren, ayrı siyasî kamplara ayrılmış büyük güçler bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Slav dünyasının öncülüğünü yapan Rusya veya Rus Devleti; ikincisi, Anglosakson dünyasının önderliğini yapan İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri; üçüncüsü, Cermen dünyasının liderliğini yapan Almanya ve niihayet dördüncüsü de, Türk ve Müslüman dünyasının liderliğini yapan Osmanlı İmparatorluğudur. Bu meseleleri, Balkanlardaki ihtilaflardan ayrı düşünmemiz mümkün değildir. Dünyada bu si­ yasî kamplaşma ve kutuplaşmanın dışında, bir. de fiilen dinî kamplaşma söz konusudur. Bu dinî kamplaşma da, 1. Hıristiyan dünyası ve bu dünyayı temsil eden Anglosaksonlar, Slavlar ve Cermenler, 2. İslam dünyası ve bu dünyayı temsil eden Türkler şeklinde teşekkül etmektedir. Son bin yıldır, Araplar, İslam âlemini ne temsil edebilmişler ne de önderi olabilmişlerdir; İs­ lam dünyasının yükü Türkler üzerinde kalmıştır. Gerek siyasî bloklaşmada gerekse dinî kutuplaş­ mada, Türkler, hem Türk dünyasının hem de İslam dünyasının temsilcisi olarak daima taraf ve bir kutbun önderi halinde görülmüştür. Son ikiyüz yıldır, hem Batılı hem Hıristiyan olan Amerika Bir­ leşik Devletleri, Rusya, Almanya ve İngiltere, büyük güçler olarak dünya hâkimiyetinde hem ken-420-