inkılap tarihi notları

advertisement
İNKILAP TARİHİ DERS NOTLARI
(Sekizinci Sınıflar İçin)
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL GÖRÜNÜMÜ
I.Dünya Savaşı öncesi Dünya’yı etkileyen iki önemli olay vardır;Sanayi İnkılabı ve Fransız İhtilali
.
SANAYİ İNKİLABI
1750 yıllarında İngiltere’de ortaya çıkmıştır.Buharın dokuma fabrikasında kullanılmasıyla başladı.
SONUÇLARI
1) Büyük fabrikaların kurulmasıyla üretim arttı.
2) Ulaşım kolaylaştı.Bu sayede hem ticaret arttı, hem de kültürler arasında etkileşmeler oldu.
3) Mallar daha ucuz,daha fazla,daha çabuk,daha kaliteli üretilmeye başlandı;böylece ilkel metotlara
dayanan veya elle üretim yapan tezgahlar çöktü.(Özellikle Osmanlı Devletin’de)
4) Yeni pazar arayışları ortaya çıktı.
5) Ham madde ihtiyacı sebebiyle sanayileşen devletler sanayileşememiş ve geri kalmış ülkeleri
sömürmeye başladılar.Afrika ,Asya ve Güney Amerika’nın büyük bir kısmı sömürüldü.Binlerce insan
öldürüldü veya yerlerinden sürüldü.
***Osmanlı devleti de ham madde kaynağı haline geldi.Ucuza ham madde alınıp pahalı işlenmiş mallar
satıldı;böylece hem yerli mallar rekabet edemez oldu hem de Osmanlı ekonomisinin çöküşü hızlandı
6) Başta İngiltere olmak üzere Almanya,İtalya,
Fransa,İspanya,Portekiz…gibi devletler,bir taraftan sömürücülüğe devam ederlerken diğer yandan da
birbirlerinin sömürgelerine göz dikerek büyük bir rekabete giriştiler ve Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına
zemin hazırladılar.
FRANSIZ İHTİLALİ (1789)
NEDENLERİ:
1. Fransa kralı ve yardımcılarının lüks içindeki yaşantısına rağmen halkın sefalet içinde yaşaması
2. Kralın baskı ve zulümleri
3. Halkın;soylular,rahipler,burjuvalar, köylüler olarak sosyal guruplara ayrılması
4. Köylülerin,nüfusun büyük bölümünü oluşturmalarına rağmen yoksulluk çekmeleri ve vergi yükünün
onların sırtlarında olması
5. Kralın yeni vergiler koyması
İHTİLALİN SONUÇLARI
1. İhtilal devam ederken yayımlanan,”Fransız İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirgesi”nde herkesin
kanun önünde eşit olduğu… vurgulanmıştır.
2. Hürriyet,eşitlik,adalet…gibi kavramlar toplum yaşantısına girmiştir.
3. İnsan hakları ilk kez anayasayla güvence altına alınmıştır.
4. Milliyetçilik fikri ilk kez ortaya çıkmış,bundan sonra krallık ve imparatorluklar yıkılarak
ulus(millet) devletler kurulmuştur.(Osmanlı devletini en çok bu ilke etkilemiştir.Çok uluslu bir
devlet yapısına sahip olan Osmanlı Devletindeki azınlıklar,dış devletlerin kışkırtmasıyla
ayaklanarak birer birer bağımsızlıklarını kazanmışlardır.Ayrıca gene bir imparatorluk olan
Avusturya-Macaristan’ı da olumsuz etkilemiştir.)
5. Laiklik ilk kez ortaya çıkmıştır.
6. Avrupa'daki imparatorluklar ve bazı krallıklar,ihtilalin getirdiği yenilikleri engellemek için
Fransa’ya savaş açtılar,ancak bu Fransız halkının birbirine kenetlenerek daha da güçlenmesine yol
açtı.
***Fransız İhtilalinin sonuçlarını pratik olarak hafızamıza şöyle kodlayabiliriz (HAMİDE)
Hüriyet
Adalet
1
Milliyetçilik
İnsan hakları
Demokrasi
Eşitlik
FRANSIZ İHTİLALİNİN OSMANLI DEVLETİNE ETKİLERi
Fransız İhtilali ,Osmanlı Devleti’ni hem olumlu hem de olumsuz yönden etkilemiştir.
İhtilalin olumsuz etkisi,milliyetçilik hareketinin başlamasıyla Osmanlı ülkesinde birçok isyanın çıkmış
olmasıdır.Sırplar,Yunanlılar,Bulgarlar,Romenler,Karadağlılar…milliyetçilik duygusunun yayılmasıyla
ayaklandılar.Bu ayaklanmaların çıkmasında, başta Rusya olmak üzere Avrupa devletlerinin etkisi oldu.
İhtilalin olumlu etkileri ise şunlardır:
Osmanlı aydınlarının Fransız İhtilali ile ortaya çıkan ilkelerden etkilenmeleri sonucu devlet yönetimi
çıktı.Tanzimat ve Islahat Fermanları,I. ve II.Meşrutiyet ve Jön Türklerin ortaya çıkışı bu ihtilalin etkisiyle
olmuştur.
TRABLUSGARP SAVAŞI
SEBEPLERİ
1) Sanayileşmesini geç tamamlayan İtalya’nın ham madde ve pazar arayışında geç kalması.Cezayir
ve Tunus’u Fransızların;Mısır’ı, İngilizlerin işgal etmiş olması.
2) İtalya’nın eski Roma İmparatorluğunu yeniden canlandırmak istemesi.
3) Trablusgarp(bugünkü Libya)’ın İtalya’ya yakın olması.
4) Osmanlı Devleti’nin iç karışıklıklar içinde yer alması.
5) Trablusgarp'taki Türk savunmasının yetersiz olması.Osmanlıların bölgeye asker gönderemeyecek
olması.(Mısır İngilizlerin elindeydi karadan asker yollanması mümkün değil,denizlerde de İtalyan
donanması var)
Osmanlı Devletinin Afrika'daki son toprak parçasını korumak için gönüllülerden başka
kimsenin oraya gitmesi mümkün değildi.Kılık değiştirerek Yüzbaşı M.Kemal ile Binbaşı Enver Bey
gibi vatanseverler yerli halkı teşkilatlandırarak direnişe geçim ,Derne ve Tobruk’ta M.Kemal
;Bingazi’de de Enver Paşa başarılı savunma savaşları yaptılar.Ancak başarılı olamayacağını anlayan
İtalya’nın;Çanakkale boğazındaki istihkamları topa tutması ,Oniki Ada’yı işgal etmesi;diğer yandan
Rusya’nın kışkırtmasıyla savaş hazırlığına başlayan Balkan devletleri yüzünden Osmanlı Devleti
İtalya ile barış antlaşması imzalamak zorunda kaldı.[10 Ekim 1912 Ouchy(Uşi)]Bu antlaşmaya
göre;
*Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya bırakılacak(Osmanlı Devletinin Afrika’daki son toprak
parçası da elden çıkmış oldu)
*İtalya işgal altında tuttuğu Oniki Ada’yı iade edecekti.Ancak iade etmedi ve bu ada fiilen
elden çıkmış oldu.(Balkan Savaşlarının başlaması sonucu Yunanlıların eline geçmesinden korktuğu
için bu adaların İtalya’da kalmasını Osmanlı devleti istemişti .Ancak Osmanlıların oldukça güçsüz
durumda savaştan çıktığını gören İtalya, I. Dünya savaşı başlayınca adaları topraklarına kattığını
açıkladı.Lozan Antlaşması ile İtalya’ya bırakılan adalar,II.Dünya Savaşı’ndan İtalya’nın yenik
çıkması üzerine Yunanistan tarafından işgal edilmiş ve onların eline geçmiştir(Gökçeada ve
Bozcaada ve Tavşan adası dışında)
BALKAN SAVAŞLARININ SEBEPLERİ
1) Fransız İhtilaliyle yayılan milliyetçilik fikirleri.
2) Rusya’nın ,Balkan topluluklarını kışkırtması ve bir araya getirip ittifak kurdurması.
3) İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Avrupa devletlerinin kışkırtmaları.
4) Osmanlı yöneticilerinin ,Balkanlardaki bu gelişmelerden yoksun olmaları.Bölgedeki askerin
büyük kısmının terhis edilmiş olması,komutanların bir kısmının siyasi çekişmeler içinde
bulunması.
5) Osmanlıların İtalya ile savaş halinde olması.
Birinci Balkan Savaşı
Balkan Devletleri;Yunanistan,Bulgaristan,Sırbistan,
2
Karadağ Rusya’ya güvenerek saldırıya geçtiler.İlk saldırıyı Karadağ başlattı.Osmanlı Devletinin
Balkanlardaki ordusu ikiye ayrılmıştı,Bulgarlarla çarpışan doğu ordusu yenilerek Çatalca’ya
geriledi.Yunan,Sırp ve Karadağ'la çarpışan Batı ordusu da başarılı olamadı.Yunanlılar
İmroz=Gökçeada ve Bozcaada’yı işgal etti .Kargaşadan yaralanan Arnavutluk da bağımsızlığını
kazanarak Osmanlı Devletinden ayrılan son devlet oldular.
I. Balkan Savaşı sonrası Londra’da bir konferans toplandı(Bu konferans devam ederken
toplantı halindeki Bakanlar kurulunu İttihat ve Terakki partisi basarak yönetime el koydular.(Babı
Ali Baskını)
Londra Antlaşmasına göre;
a) Osmanlı Devleti Midye-Enez hattının(Karadeniz Ege arası bir hat) batısında kalan Balkan
topraklarını terk edecek(Edirne ve Kırklareli dahil)
b) Arnavutluğun bağımsızlığı tanınacak ,sınırlarının tespiti büyük devletler bırakılacak
c) Ege adalarının geleceğine büyük devletler karara verecek(fiilen Ege adaları elden çıkmış
oldu)
Bu savaşın kaybedilmesine;komutanlar arasındaki particilik,asker ve cephane sayısının
yetersizliği,istihbarat eksikliği…gibi sebepler neden olmuştur.Arnavutluk bağımsız
olmuş(bağımsız olan son Balkan devleti)İmzalanan Londra antlaşmasıyla(1912) da Midye-Enez
Hattı’nın batısındaki bütün toprakları kaybetmiştir.
İkinci Balkan Savaşı
Balkan Devletlerinin ,ele geçirdikleri Balkan topraklarını aralarında paylaşamamaları
üzerine(özellikle Makedonya)başlamıştır.(Bulgaristan çok toprak almıştı)Durumu fırsat bilen
Osmanlılar,Edirne ve Kırklareli’yi işgalden kurtardı.Romanya da Bulgaristan’ın zor durumundan
yararlanarak savaşa girdi.Zor durumda kalan Bulgaristan ,Balkan Devletleriyle Bükreş Antlaşması
imzaladı.(1913)ve bazı topraklarını onlara bıraktı.
Osmanlı devleti de Bulgaristan’la İstanbul Antlaşması(29 Eylül 1913) imzalandı.Buna
göre;
a) Edirne ,Kırklareli ve Dimetoka Osmanlı Devletine kalacak,Meriç ırmağı iki ülke arasında
sınır olacak
b) Bulgaristan’da kalan Türkler dini inançlarını serbestçe yaşayabilecekler ,müftülerini
seçebilecekler,kültürlerini geliştirebilecekler
Yunanistan’la da Atina Antlaşması imzaladı.(14 Kasım 1913)Buna Göre,
a) Yunanistan’da kalan Türkler de Bulgaristan’dakiler gibi haklara sahip olacaklar,Türk varlığı
korunacak,Girit’in Yunanistan’a ait olduğu kabul edilecek
b) İmroz(Gökçeada) Bozcaada ve Meis adası Osmanlılara kalacak,Yunanlıların işgalindeki
Oniki ada hakkında kararı büyük devletler verecek
BALKAN SAVAŞLARININ GENEL SONUÇLARI
A) Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki hakimiyeti sona erdi,Ege Adaları ve Makedonya elden
çıktı.
B) Birinci Meşrutiyetten beri geçerli olan Osmanlıcılık görüşü önemini yitirdiğinden Türkçülük
politikası etkili olmaya başlamıştır.
C) İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimi ele geçirdi[Londra Konferansı devam ederken toplantı
halindeki Bakanlar Kurulunu basarak hükümeti ele geçirdiler.(Bab-ı Ali Baskını)]
D) Bugünkü Türk-Bulgar sınırı büyük ölçüde tespit edildi.
E) Yüzbinlerce Türk ,asırlardır yaşadıkları toprakları terk ederek Doğu Trakya ve Anadolu’ya
göç ettiler.Yerlerinde kalanlar ise büyük baskı ve zulüm gördü(Batı Trakya Türkleri sorunuYunanistan ile olan sorunumuz)
F) Savaş sonrası ,İttihat ve Terakki Partisi yöneticileri ,orduda ıslahat yapılması gerektiğini
anladılar.Kara ordusunu ıslah etmek için Almanya’dan subaylar getirildi.(Birinci Dünya savaşında
3
bazı Alman subayları cephelerde görev yapmıştır)Bu durum Osmanlı-Almanya yakınlaşmasını
sağlamıştır.
I.DÜNYA SAVAŞI, SAVAŞIN SEBEPLERİ
I-EKONOMİK SEBEPLER
1) Sanayi İnkılabıyla gelen sömürgecilik yarışı ,hammadde ihtiyacı ve pazar arayışının devletlerin
çıkarlarına ters düşmesi.
2) Sömürge yarışına geç katılan Almanya’nın ,İngiltere’nin sömürgelerine göz dikmesi.
II-SİYASİ SEBEPLER
A) Almanya,birliğini kurarken Fransa’dan çok önemli bir bölge olan Alsace-Lorenne’yi
almıştı.Fransa burayı geri almak için fırsat kolluyordu.
B) Rusya’nın önceden beri sürdürdüğü Panislavizm politikası bünyesinde çok sayıda Slav
barındıran Avusturya-Macaristan’ı Rusya ile karşı karşıya getirdi.Almanya,Avusturya’nın yanında
yer alırken İngiltere Rusya’nın tarafını tutuyordu.Avusturya’nın ayrıca Sırbıstan’la da problemleri
vardı.
***Avrupa ülkeleri arasındaki bu çıkar çatışmaları ,devletler arası bloklaşmalara sebep oldu.
-1882 Üçlü İttifak/Bağlaşma=Uzlaşma Devletleri
Almanya
Avusturya-Macaristan
İtalya
(Osmanlı Devleti ,Bulgaristan savaşa sonradan katıldı)
-1907 Üçlü İtilaf/Anlaşma Devletleri
Fransa
Rusya
İngiltere
(ABD,Romanya,Belçika,Hollanda, Japonya
Son katılan devlet Japonya,ilk ayrılan devlet ise Yunanistandır.
ABD,Uzakdoğuda savaş ve ticaret gemilerinin Alman denizaltılarınca batırılması üzerine İtilaf
devletleri safında savaşa girerek,ittifak devletlerinin savaşı kaybetmelerine yol açtı.
***NOT 1:I. Dünya savaşı ittifak devletlerinin üstünlüğü ile devam ederken ABD savaşa dahil
olmuş ve I. Dünya savaşının gidişatını değiştirmiştir.
***NOT 2: İtalya,İttifak gurubunda yer aldı.Savaş başlayınca tarafsızlığını ilan etti.Batı Anadolu
ve On İki ada kendisine vaat edilince saf değiştirerek İtilaf gurubuna geçti.Ancak savaş sonunda
İngiltere ve Fransa ,güçlü bir İtalya’nın batı Anadolu’ya yerleşmesini Akdenizdeki çıkarlarını
zedeleyeceğini düşünerek sözlerinde durmadılar ve Paris Barış Antlaşmasında İtalya’ya vaat
ettikleri yerleri daha zayıf durumda bulunan Yunanistan’a verdiler.İtalya da buna tepki olarak
Kurtuluş Savaşında savaşmadan yurdumuzu terk etmiştir.Hatta bazı rivayetlerde ellerindeki
silahların bir bölümünü Türk askerine verdikleri belirtilir.
OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞA GİRİŞ SEBEPLERİ
1) Kaybettiği toprakların en azından bir bölümünün geri alınabileceğini düşünmeleri.
2) Kapitülasyonlardan kurtulmak istemeleri
3 ) Rusya’nın dağılmasıyla orada özgür kalan Türklerle Pantürkizm(Turancılık)idealinin
gerçekleşeceğine olan inançları.
4 ) Osmanlı Devletinin kaybolan prestijini geri almak.
5 ) İttihat ve Terakki üyelerinin saygınlığını arttırmak
ALMANYA’NIN OSMANLI DEVLETİNİ SAVAŞA ZORLAMASININ SEBEPLERİ
4
a)
b)
c)
d)
e)
f)
Boğazlar kapatılarak Rusya’ya yardım gitmesi engellenecek.
Süveyş kanalı ele geçirilerek İngiltere’nin sömürgeleriyle bağlantısı kesilecekti
Yeni cepheler açılacak,İtilaf askerleri buraya kayacağı için Almanya’nın yükü hafifleyecekti
Padişahın halifelik gücünden yararlanılacak(Panislamizm).Böylece ,İngiliz ve Fransız
sömürgelerindeki askerler ayaklandırılacaktı.
) Osmanlı ülkesinden ham madde sağlanacaktı.
Rus esareti altındaki Türkler ayaklandırılarak,Rusya’nın yenilmesi sağlanacak.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞININ ÇIKIŞI
Devletler silahlanmalarını tamamlayıp kıvılcım beklerken,bir ziyaret esnasında Avusturya
Macaristan veliahtının bir Sırplı tarafından öldürülmesi ve sorumluların 24 saat içinde bulunmasının
istenmesine rağmen Sırpların buna yanaşmaması üzerine Avusturya –Macaristan’ın Sırbıstan’a
savaş ilan etmesiyle başladı.Rusya Sırpları desteklerken Almanya Avustuya-Macaristan’nın
yanında yer aldı.Değişik tarihlerde ittifak ve İtilaf gurubuna ait devletler birbirlerine savaş ilan
ederk 4 yıl süren savaşı başlatmış oldular.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA OSMANLI DEVLETİ
Savaşlardan ,yorgun,bitkin,silah ve cephanesi iyice tükenerek çıkan Osmanlı Devleti önce
tarafsızlığını ilan etti.Daha sonra İtilaf devletlerine yanaştıysa da,özellikle İngiltere;Almanya’nın
sömürgelerine giden yolu keseceğini ve Rusya ile olan bağlantısının kopacağını düşünerek savaşta
tarafsız kalmasını istiyordu.Bunun üzerine Osmanlı Devleti Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması
imzaladı.
Bu arada İngiliz donanmasından kaçan iki Alman savaş gemisi Osmanlı karasularına
girdi.Gemileri geri göndermesi ya da gözetim altına alması gerekirken Osmanlılar bunu
yapmadılar.Mürettebatını aynen bırakıp Osmanlı bayrağı çektiler.Goben ve Breslaw olan
isimlerini,Yavuz ve Midilli olarak değiştirdiler.İçindeki Alman subaylar bir gece Rusya’nın
Sivastopol ve Odessa limanlarını bombalayınca,Rusya Osmanlı Devletine savaş ilan etti.(2 Kasım
1914) Halife Abdülmecit 14 kasımda cihat ilan etti.Böylece Osmanlılar hazır olmadıkları bir savaşa
girmiş oldular.
OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER
Taarruz(saldırı) Cepheleri:Kafkasya,Kanal(Mısır) cepheleri.
Savunma Cepheleri :Çanakkale,Filistin,Suriye,Hicaz-Yemen,Irak
Müttefiklere yardım için :Makedonya,Galiçya(Romanya)
KAFKAS CEPHESİ
Ruslara karşı 1915’te Enver Paşa’nın komutasında açıldı.
AMAÇLAR
1 Rus esaretindeki Türkleri kurtarmak.
2 Kafkasya'da egemenlik kurmak
3 Orta Asya Türkleriyle birleşmek.
4 Hindistan'a kadar ulaşıp oradaki Müslümanlara yardım etmek.
Soğuk,açlık ve salgın hastalıklar ve Ermenilerin ihaneti yüzünden 90 bine yakın asker hayatını
kaybetti. 1916’da Erzurum,Muş,Bitlis,Erzincan ve Trabzon’u işgal ettiler Muş ve Bitlis’i.
M.Kemal geri aldı. Trabzon’u kendileri terk ettiler.Bu cephedeki savaş ,Rusya’da ihtilal çıktığı için
3 Mart 1918 tarihinde imzalanan Brest-Litowsk antlaşmasıyla sona erdi ve Rusya aldığı yerleri
iade etti .
Kafkas Cephesindeki Başarısızlığın Nedenleri İse Şunlardır:
a) Rusya ağır sanayisini kurmuş,Osmanlılar hafif sanayiden bile yoksundu.
b) Ruslar cephaneleri ,trenlerle ve diğer ulaşım araçlarıyla taşırken;Osmanlılar,insan ve hayvan
gücüyle taşıyorlardı.
c) Mayın tarama gemileri yoktu;taka ve balıkçı ağları kullanılıyordu.
d) Alman subaylarının kendi çıkarlarına göre hareket etmeleri.
5
ÇANAKKALE CEPHESİ (SAVAŞI) SEBEPLERİ
a) Rusya’ya silah ve cephane yardımı yapmak
b) Boğazları ve İstanbul’u ele geçirip Osmanlı Devletini savaş dışı bırakmak.
c) Rusya’nın ihraç edemediği buğdayı alıp Avrupa’daki açlığa son vermek
d) Süveyş kanalını Osmanlı baskısından kurtarmak.
SONUÇLARI
1) Birinci Dünya Savaşını üç yıl daha uzattı.
2) Her iki tarafta 500 bine yakın insan öldü.
3) Yardım alamayan Rusya’da halk ayaklanarak rejimi devirdi.(Bolşevizm yerine komünist
yönetim kuruldu)
4) M.Kemal ülkede ve dünyada tanındı;milli mücadelenin önderi oldu.
5) İstanbul ve Anadolu’nun güvenliği sağlandı.
6) Kararsız olan Bulgaristan,İttifak gurubunda savaşa katıldı(Böylece Osmanlı Devletiyle
Almanya arasında karadan bağlantı kuruldu.)
Değerlendirme Soruları: 1)ABD niçin savaşa katıldı? 2) Wilson İlkeleri nelerdir? 3) İtilaf
Devletlerinin Yenilen(İttifak) devletlerle imzaladığı ;A)Ateşkes B)Barış antlaşmalarının adları
nelerdir?
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞININ GENEL SONUÇLARI
a) İmparatorluklar yıkıldı(Osmanlı,Avusturya-Macaristan,Rusya) yerine yeni devletler
kuruldu.(Türkiye,Macaristan,Avusturya,Litvanya,Polonya gibi)
b) Milliyetçilik güç kazandı;milli devletlerin sayısı arttı.
c) Milyonlarca insan öldü,pek çok yer tahrip edildi.
d) Yeni rejimler doğdu(Nazizm-Almanya;Faşizm-İtalya;Komünizm-Rusya gibi.)Cumhuriyet
yönetimleri ağırlık kazandı.
e) ABD,Avrupa ve Ortadoğu’da etkin bir güç olarak ortaya çıktı.
f) Anlaşmazlıkları barış yoluyla çözmek için Milletler Cemiyeti(Cemiyet-i Akvam) kuruldu
g) Sömürgecilik yerine manda yönetimleri ortaya çıktı.
h) İngiltere ,savaştan güçlenerek;Almanya ,zayıflayarak çıktı.
i) Osmanlı Devleti yıkıldı,Anadolu işgale uğradı;Kurtuluş Savaşı başladı
MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI UYGULANIŞI VE İŞGALLER
Anlaşmanın İmzalanmasının Nedenleri :
1. Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu İttifak Devletlerinin yenilmesi
*Bu durum,Osmanlı Devleti ile Almanya’nın bağlantısının kopmasına ve Alman yardımının kesilmesine yol
açtı.Öte yandan başkent İstanbul ve Boğazlar Trakya üzerinden yapılacak olası bir düşman saldırısına açık
hale geldi
2. Suriye ve Irak’ı ele geçiren İngilizlerin ve Fransızların Güneyden Anadolu’yu tehdit etmeye
başlaması
3. Wilson İlkelerine umut bağlanması
İttihat ve Terakki yönetimi savaşın yenilgiyle sonuçlanacağını anlayınca istifa etti ,yerine Ahmet İzzet Paşa
hükümeti kuruldu.Ateşkes teklifinde bulunan yeni hükümetin bu teklifinin kabul edilmesi üzerine tarihimize
Mondros Mütarekesi olarak geçen Ateş-kes antlaşması imzalanmış oldu.
Limni adasının Mondros Limanında,İngiliz savaş gemisi Agamemnon’da imzalandı.Türk temsilcisi
Bahriye nazırı Rauf Orbay iken İngiliz temsilcisi İngiltere’nin Akdeniz filo komutanı,Amiral Kaltrop’tur.25
açık maddesi ve açıklanmayan (tercüme edilmeyen) gizli maddeleri vardır.
***NOT: Bu antlaşma,İtilaf Devletlerini temsilen sadece İngiltere ile imzalanmıştır,başka delege
katılmamıştır.
6
MADDELERİ VE ÖNEMİ:
- Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılacak,Boğazlardaki İstihkamlar İtilaf Devletlerince işgal
edilecek.
*Boğazlar üzerindeki egemenlik sona eriyor,İstanbul’un güvenliği tehlikeye düşüyor,Anadolu ve Trakya toprakları arasında
bağlantı kesiliyordu
SORU:Anadolu ve Trakya toprakları arasındaki bağlantı ne zaman sağlanmıştı?
- Osmanlı ordusu terhis edilecek,orduya ait silah ve cephane İtilaf devletlerine teslim edilecek
- Osmanlı donanması İtilaf Devletlerinin göstereceği bir yerde gözetim altında tutulacak
*Bu iki madde ile Osmanlı Devleti savunmasız duruma getirilmiştir.
- Hükümet haberleşmesi dışındaki bütün haberleşmeler İtilaf devletlerince denetlenecek
- İtilaf Devletleri,demir yolları ve ticaret gemilerinden faydalanabilecek
- Toros Tünelleri işgal edilecek
- Hicaz,Yemen,Asir,Suriye,Irak,Trablusgarp ve Bingazideki Türk birlikleri İtilafa Devletlerine teslim
edilecek
- Alma ve Avusturya uyruklu asker ve sivil memurlar Osmanlı ülkesini terk edecekler
SORU:Niçin böyle bir karar alınmış olabilir?
- İran ve Kafkasya’daki Türk birlikleri savaş öncesi sınırlara çekilecek
- İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edici bir durum ortaya çıkarsa ,herhangi bir stratejik yeri işgal
edebilecekler
*Anadolu’nun hukuk dışı işgaline ortam hazırlayan bu 7.madde antlaşmanın en önemli maddesidir ve Osmanlı Devletinin
doğrudan egemenlik haklarını yok etmeyi amaçlayan bir maddedir.
- Doğudaki altı vilayette [Vilayet- i site= Sivas,Erzurum,Van,Bitlis,Harput(Elazığ), Diyarbakır]
karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri buraları işgal edebilecekler (24.madde)
*Ateşkes Antlaşmasının İngilizce metninde bu iller Ermeni vilayetleri olarak ifade edilmiştir.Bu madde ile Rus işgalinden
kurtarılan bu iller Ermenilerin işgaline bırakılmak isteniyordu.
**Osmanlı Devletini fiilen yok sayan Mondros Ateşkes Antlaşması,I.Dünya Savaşı
yıllarında İtilaf Devletlerinin aralarında yaptıkları gizli antlaşmalara
dayanıyordu;Rusya’da ihtilal olup savaştan çekilince bu maddeleri açıklamıştır.
MÜTAREKENİN UYGULANIŞI VE İŞGALLER
Ateşkesin hemen ardından İtilaf devletleri antlaşmayı uygulamaya koydular;
Türk ordusu terhis edilirken ,silah ve cephanelere el konuyor,ulaşım ve haberleşme araçları da denetim
altına alınıyordu.
*İlk işgal edilen Türk toprağı Musul’dur.(3 Kasım 1918)
60 parçalık İtilaf devletleri donanması 13 Kasım 1928’de İstanbul Limanına demirledi.Boğazlar işal
edildi,Osmanlı Hükümeti denetim altına alındı.
***İstanbul fiilen işgal edilmeye başlandı.Bu arada Fransız generali
Franchet Esperery’nin Rumların hediye ettiği beyaz bir atla(Fatih’in
İstanbul’a girişini taklit ederek)İstanbul caddelerinde azınlıkların
taşkınlıkları arasında törenle dolaşması ibret vericidir.
7.madde gerekçe gösterilerek
İngilizler;Musul ,İskenderun,Antep,Maraş,Batum ve Kars’ı işgal
ettiler.Samsun,Merzifon,Eskişehir,İzmit ve Afyon’a askeri kıtalar gönderdiler.
*İngilizler daha sonra yaptıkları bir antlaşma ile (15 Eylül 1918) Maraş,Antep ve Urfa’yı Fransızlara terk ettiler.
Fransızlar;Dörtyol,Mersin,Adana’yı işgal ettiler ;Afyon’a askeri birlik gönderdiler.
7
İtalyanlar;Antalya,Burdur,Isparta,Muğla,Marmaris ve Kuşadası’nı işgal ettiler;Konya’ya askeri
birlik sevkettiler.
Yunanlılar;Trakya,Uzunköprü,ve Hadımköy demiryollarını işgal ettiler.
İŞGALLERE KARŞI TEPKİLER
Osmanlı Devleti işgaller karşısında beklenen tepkiyi gösteremedi;Türk milleti ise direniş cemiyetleri
kurarak(Yaralı Cemiyetler) ve protesto mitingleri düzenleyerek ilk tepkilerini göstermiştir.
İşgallere karşı ilk direniş Hatay Dörtyol’da olmuştur.
İtilafa Devletlerinin baskısı ve işgallerin yaygınlaşması üzerine Ahmet İzzet Paşa hükümeti istifa
etti,yerine geçen Ali Rıza Paşa hükümeti de gene aynı nedenlerle istifa etmek zorunda kaldı,ardından Tevfik
Paşa hükümeti kuruldu.Tevfik Paşa hükümeti de istifa edince Milli Mücadeleye muhalefet eden Damat Ferit
Paşa tekrar hükümet kurmakla görevlendirildi.Bu arada Sultan Vahdettin baskılara dayanamayarak Meclis- i
Mebusan’ı kapattı(21 Aralık 1918),hükümet denetimsiz kaldı,ancak meclis Anadolu’da uyanan milli hareket
sonucunda 12 Ocak 1920’de tekrar açılacaktır.
MUSTAFA KEMAL’İN TEPKİSİ
Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığı sırada Yıldırım Orduları Gurup Komutanı olarak
Suriye’de bulunan Mustafa Kemal Paşa ,özellikle ülkeyi yabancı işgallerine açık hale getiren maddelerine
itiraz etti ve sert tepki gösterdi ,işgallere karşı tedbirler alacağını ve İskenderun’un işgaline müsaade
etmeyeceğini bildirdi.Bunun üzerine yıldırım orduları lağvedildi,Mustafa Kemal Harbiye Nezareti’nin
emrine alınarak İstanbul’a çağrıldı.
*Mustafa Kemal 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldiğinde boğazda demirlemiş bulunan gemileri yaşlı gözlerle
süzerek “Geldikleri gibi giderler “ demişti,r.Nitekim,2 Ekim 1923’te İstanbul’u Türk bayrağını selamlayarak terk etmişler ve
Atatürk’ün bu sözü gerçekleşmiştir.
PARİS BARIŞ KONFERANSI
I.Dünya Savaşının sona ermesinden sonra İtilafa Devletleri yenilen devletlerin durumunu görüşmek
üzere Pariste bir konferans toplanmasına karar verdi.Konferansa;İtalya,İngiltere,Fransa ve ABD katıldı.
Yapılacak yeni düzenlemelerin Wilson İlkelerine göre yapılması bekleniyordu ama bu
gerçekleşmedi.
Konferansta Osmanlı Devleti’nin nasıl paylaşılacağı konusu da ele alındı.Wilson İlkelerinde yer alan
bire maddeye göre çoğunluğu kimlerden oluşuyorsa orası onların sayılıyordu.Rumlar ve Ermeniler
Konferansa sundukları sahte belgelerle dünya kamuoyunu etkilemeye çalıştılar .Yunanistan,Batı
Anadolu’da Rumların çoğunlukta olduğunu ve Türklerin Rumlara baskı yaptığını oraların kendisine
verilmesi gerektiğini savundu,bu savunması İngilterece kabul gördü ve 10 Mayıs 1919’da İzmir ve
çevresinin Yunanistan tarafından işgalini kararlaştırdı.
**İzmir ve çevresi I.Dünya savaşı sırasında yapılan gizli antlaşmalara göre İtalya’ya verilmesi gerekiyordu.Ancak İngiltere
,sömürge yollarının güvenliği için ,Doğu Akdenizde ve Boğazların yanıbaşında güçlü bir İtalya yerine,daha güçsüz olan ve
sözünü geçirebileceğine inandığı Yunanistan’ın buralar sahip olmasını tercih etmiştir.İngiltere’nin bu iki yüzlü tutumu
İtalya’yı gücendirdi ve İtilaf Devletleri arasında ayrılıklara yol açtı.
Paris Konferansında İtilaf Devletlerince hazırlanan ve I.Dünya Savaşını sona erdiren barış
antlaşmaları şöyledir:
 Versay 28 Haziran 1919 -Almanya
 Sen Jermen 10 Eylül 1919
-Avusturya
 Triyanon
10 Eylül 1919
-Macaristan
 Nöyyi
27 Aksım 1919
-Bulgaristan
 Sevr
10 Ağustos 1920 -Osmanlı Devleti
İZMİR’İN İŞGALİ
İşgalin Nedenleri:
1. Batı Anadolu eskiden Yunanlılarındı(Tarihi iddia)
8
2. Batı Anadolu’da Rum nüfusu Türk nüfusundan fazladır
 Avrupa ve ABD kamuoyu aldatılmak istenmekte ve görünüşte Wilson İlkelerine
dayanılmaktadır
3. Batı Anadolu’da Türkler Rumları katletmekte ve baskı uygulamaktadır.
 Mondrosun 7. maddesine dayanılarak işgal haklı gösterilmek istenmektedir.
İşgal 15 Mayıs 1919’da başladı ,Osmanlı Hükümeti ve İzmir Valisi işgale gereken tepkiyi gösteremedi.
İŞGALİN SONUÇLARI
 İşgalin haber alınması üzerine 14 Mayıs gecesi İzmir halkı Bahri Baba Parkı’nda toplanarak
büyük bir protesto mitingi düzenledi.
 Reddi İlhak ve Kuvayı Milliye teşkilatı kuruldu
 Türk milleti,İtilaf Devletlerinin gerçek niyetini anladı
 Kurtuluş Savaşının başlaması için bir kıvılcım oldu
 Milli bilincin uyanmasında büyük bir etken oldu
 Gazeteci Hasan Tahsin’in Yunan işgal birliğine ateş açması ,İzmir’de Türk direnişini başlattı.
 Yunanlılar,yerli Rumların da desteğiyle Türk halkını katliama giriştiler.Bu katliamı İzmir
Metropolitanının da teşvik etmesi ibret vericidir.
 Amiral Bristol Raporu hazırlandı.
İzmir’in işgalinden sonra ortaya çıkan tepkiler sonunda ,bölgeye
ABD Amirali Bristol Başkanlığında bir teftiş heyeti gönderildi.(11
Erkim 1919). Bölgede incelemelerde bulunan Bristol,Paris Barış
Konferansına sunduğu raporda;
“İddia edildiği gibi İzmir dahil Batı Anadolu’da Rumların çoğunlukta olmadığı aksine Türklerin ezici bir çoğunluğa sahip
olduğu,karışıklıkların ve katliamların sorumlusunun Haçlı ruhu ve din düşmanlığı ile hareket eden Yunanlılar ve Rumlar
olduğu ,bölgede sükunetin sağlanması için Yunan birliklerinin çekilip yerine İtilaf kuvvetlerinin gönderilmesi “
gerektiğini belirtti.Milli Mücadelenin haklılığını dile getiren ilk
belge niteliğini taşıyan bu belge ,İtilaf Devletleri tarafından dikkate
alınmadı.
MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN(ZARARLI) VE MİLLİ(YARARLI)CEMİYETLER
ZARARLI CEMİYETLER(KURULUŞLAR)
I-Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler
Rumların kurdukları
a) Mavri Mira Cemiyeti:İstanbul Rum Patrikhanesince kuruldu.(o günkü Yunan hükümetinin sahip
olduğu altında daha fazla altına sahipti)
Amacı;Çeşitli illerde çeteler kurmak ve Yunanistan lehine propaganda yapmak(Büyük Yunan Devleti
kurmak ve Bizans’ı yeniden canlandırmak)
b) Pontus Rum Cemiyeti:Merzifon Amerikan Kolejinde kuruldu.Pontus adlı bir gazeteleri vardı.
Amacı:Samsun ya da Trabzon merkez olmak üzere;İnebolu(Sinop)’dan Batum’a kadar bir Pontus Rum
Devlet’i kurmak.
c) Etnik-i Eterya:
Amacı:Rumların yaşadığı her yeri Yunanistan’a katmak.
Ermenilerin kurduğu
d) Hınçak(çan sesi) ve Taşnak:
Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermenilerce kurulmuştur.
Amacı:Doğu Anadolu ve Çukurova’da bir Ermeni Devleti kurmak.
e) Ermeni İntikam Alayları:Çukurova’da bir Ermeni Devleti kurmak için örgütlenmişlerdir.
Musevilerin kurduğu
9
f)Musevi Alyans(İsrailit) Cemiyeti:Filistin’de bir İsrail Devleti Kurmak amacıyla örgütlenmiştir.
AZINLIKLARIN KURDUĞU CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
1. Bulundukları yerdeki güvenliği bozarak 7. maddenin uygulanmasını sağlamak.
2. Türkleri göçe zorlayarak kendi nüfuslarını çoğaltmak.
3. Türk milli birliğini bozmak ve bağımsız devletler kurmak.
II-Türk veya Müslümanların Kurduğu Cemiyetler
A) Kürt Teali Cemiyeti:İstanbul’da kuruldu.
Amacı:Yabancı bir devletin himayesinde Kürt Devleti kurmak.
B) Teali İslam Cemiyeti:İstanbul’daki medrese hocalarınca(müderris) kuruldu.
Amacı:Hilafet ve saltanata bağlılığı savundu;milli mücadeleye karşı çıktı.
C) Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası:İstanbul’da kuruldu.
Amacı:Padişah ve hilafete bağlı kalmayı sağlamaktı.Damat Ferit’i destekliyordu.
D) Hürriyet ve İtilaf:İttihat ve Terakki Partisine karşı kurulmuştur.
E) İngiliz Muhipleri Cemiyeti:İstanbul’da kuruldu.
Amacı:Osmanlı Devleti ile İngiltere arasındaki dostluğu kuvvetlendirmek ;Osmanlı devletini İngiliz
himayesine almak.
F) Wilson İlkeleri Cemiyeti:İstanbul’da,aydın,yazar ve gazetecilerce kurulmuştur.
Amacı:Osmanlı Devletini ABD himayesine almak.
TÜRK VEYA MÜSLÜMANLARIN KURDUĞU CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
1. Saltanata ve hilafete bağlı görünmeleri
2. Milli mücadeleye karşı olmaları
3. İşgalci devletlerce desteklenmeleri ya da işbirliği yapmaları
4. Kurtuluşu yabancı himayesinde görmeleri
MİLLİ (YARARLI ) CEMİYETLER
Başlangıçta Türk’ün haklı davasını yayın yoluyla ve propagandayla savunmaya çalışmışlarsa da ;işgalci
devletlerin haksız tutumu ve İzmir’in işgali bu tür mücadelenin yeterli olamayacağını göstermiş ve silahlı
mücadeleye başlamışlardır.Her Cemiyet bir zararlı cemiyete karşı kurulmuştu ve sadece kendi bölgesini
savunuyordu,aralarında koordinasyon yoktu.
a) Doğu Anadolu Müdafa ı Hukuk Cemiyeti:Merkezi İstanbul’du ama Erzurum ve Elazığ’da da şubeleri
vardı.
Amacı;Doğu Anadolu’nun Ermenilere verilmesine engel olmak.(Taşnak ve Hınçak Cemiyetine karşı
kurulmuştur.)
b) Trakya Paşaeli Müdafa-ı Hukuk Cemiyeti: Edirne’de kuruldu.
Amacı:Yörenin Yunanistan’a katılmasını önlemek ve Rumların taşkınlıklarına karşı koymaktı.(Mavri Mira
Cem. Karşı kurulmuştur)
c) Trabzon Muhafaza i Hukuk i Milliye:Trabzon’da kurulmuştur.
Amacı:Trabzon ve çevresinde Rum devleti kurmayı
önlemek.(Pontus Rum ve Etnik-i Eterya Cem.karşı kurulmuştur)
d) Kilikyalılar Cemiyeti:İstanbul’da kuruldu.
Amacı:Adana ve çevresinin Ermenilere verilmesine engel olmaktı.(Ermeni İntikam Alayları ve Hınçak ve
Taşnak Cem. Karşı kurulmuştur)
e) İzmir Müdafa- i Hukuk –ı Osmaniye Cemiyeti ve Reddi İlhak Cemiyeti:İzmir’de kuruldular.
Amaçları:Ege bölgesinin Yunanlılara verilmesine engel
10
olmak (İzmir Müdafa-ı Hukuk Cemiyeti ,silahlı mücadeleyi ilke edinmişti.)(Mavri Mira Cemiyetine
karşı kuruldular)
f) Milli Kongre Cemiyeti:İstanbul’da kuruldu.
Amacı:Türklere karşı dünyada yapılmış ve yapılmakta olan zararlı propagandalara yayım yoluyla karşı
koymak,Türk milletinin haklılığını tüm dünyaya duyurmak.(Diğer yararlı cemiyetler,genelde silahlı
mücadeleyi benimserken bu cemiyet yayın yoluyla karşı çıkmayı uygun bularak diğer cemiyetlerden ayrılır)
MİLLİ CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
1. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra ( İzmir’in işgal edilmesiyle) kuruldular.
2. Düşman işgalini önlemek ve Türk milletinin bağımsız yaşamasını sağlamayı amaç edinmişlerdir.
3. Önceleri yayın yoluyla mücadeleyi,sonraları silahlı mücadeleyi
benimsemişlerdir.
4. Türk halkını teşkilatlandırmak için bölgelerinde kongreler toplamışlardır.
5. Ortaya çıkmalarında Türk milliyetçiliği vardır;milli mücadelenin temelini atmışlardır.
6. Sivas Kongresinde birleştirilerek Anadolu ve Rumeli Müdafa ı Hukuk adını almışlardır(Daha sonra
,Halk Fırkası adıyla partiye dönüşmüştür.)
















MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN HAYATI
1881 yılında Selanik’te Kocakasım Paşa mahallesi,Islahahne caddesinde bu gün müze olarak
kullanılan 3 katlı evde doğdu.Annesi Zübeyde Hanım,babası Ali Rıza Efendi’dir.Babası
sırasıyla;gümrük ve vakıf(evkaf) memurluğu ve kereste tüccarlığı yapmıştır.
Mustafa Kemal’in kendisinden başka 5 kardeşi daha
vardır;Fatma,Ahmet,Ömer,Naciye,Makbule.Naciye ve Makbule dışındakiler Kuşpalazı hastalığından
küçük yaşlarda ardı ardına ölürlerken,Naciye 12 yaşındayken ölmüştür;Makbule ise 1956 ‘da
ölmüştür ve en uzun yaşayan kardeş olmuştur.
Küçük Mustafa okul yaşına geldiğinde annesinin isteğiyle ,geleneksel eğitim veren Mahalle
Mektebi’ne yazılır önce.Sonra da babasının istediği daha modern eğitim veren Şemsi Efendi
Mektebi’ne(okuluna)yazılır.Böylece her ikisinin de isteği yerine gelmiş olur.
1888’de 7 yaşındayken babasını kaybetmiştir.Babasını kaybetmeleriyle yetim kalan,Mustafa,Naciye
ve Makbuleyi anneleri,Selanik yakınlarındaki Langaza’da subaşılık yapan dayı Hüseyin Efendi’nin
yanına götürmüş ve orada Rabla adlı çiftlikte çalışmaya başlamışlardır.Ancak eğitimden uzak
kalması kimsenin hoşuna gitmemiş ve Mustafa geri dönerek,Selanik’te teyzesinin yanında eğitimine
devam etmiştir.
1893’te,İlkokuldan sonra,önce Selanik Mülkiye Rüştiyesine (sivil ortaokul) ,sonra da Selanik
Askeri Rüştiyesine gider. (Böylece askerlik mesleğine ilk adımını atmış olur).
***Bu okuldaki matematik öğretmeniyle aynı adı taşıdığından “Kemal”adını alır.
Babasının ölümüyle hayatı zorlaşan Zübeyde hanım Ragıp Efendi adlı bir kişiyle evlenmiş ve
Atatürk’ün üvey kardeşleri olan, Süreyya,Hakkı ve Rukiye doğmuştur
1895’te Manastır Askeri İdadisi’ne (Askeri Lise) girdi, burada yatılı olarak okudu.
1899’da İstanbul Harp Okulu’nun piyade bölümüne girdi.
1902’de Kurmay Subay (Teğmen)olarak İstanbul Harp Akademisi’ne seçildi.
1905’’te Harp Akademisini Kurmay Yüzbaşı olarak bitirdi.Ve ilk görev yeri olan Şamdaki 5.
Orduya bağlı 30. Süvarı Alayına atandı.
Şamdaki arkadaşları ile Vatan ve Hürriyet Cemiyeti adıyla bir dernek kurdu.Stajını Şam’da
tamamladıktan sonra Makedonya’da II.Ordu’ya atandı.
Daha sonra ,merkezi Manastır’da bulunan III. Ordu Karargahına atandı.31 Mart Ayaklanmasının
bastırılması için İstanbul’a gelen Hareket Ordusu’nun Kurmay Başkanlığını yaptı.
Trablusgarp Savaşı’na ,Enver Paşayla beraber gönüllü olarak katıldı.Derne ve Tobruk’ta başarılı
savunma savaşları yaptı.Rütbesi binbaşılığa yükseltildi.
1910 yılında Fransa’ya gönderildi ve Picardie Manevralarına katıldı.
Balkan Savaşlarında Bahr i Sefid (Akdeniz) Harekat Şubesi Müdürlüğüne atandı. Dimeteko ve
Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığına getirildi.Dimeteko ve Edirne’nin alınışında hizmetleri
görüldü.Balkan Savaşından sonra Sofya’da ateşemiliter(askeri ateşe) iken yarbaylığa terfi etti.
11









Mustafa Kemal’in I. Dünya Savaşından önceki son görevi Yıldırım Orduları Grup
Komutanlığı’dır.
I.Dünya savaşında faal bir hizmet istediyse de uzun süre kendisine verilmedi.Daha sonra merkezi
Tekirdağ’da bulunan 19.Tümen Komutanlığına atandı.I.Dünya Savaşında Çanakkale Cephesinde
19.Tümen Komutanı olarak büyük başarılar kazandı.(Arıburnu,Anafartalar,Conkbayırı)Rütbesi
albay oldu(1915)
Edirne’de bulunan 16.Kolordu Komutanlığına atandı.Bu ordu,Kafkas Cephesine sevkedilmek
üzere Diyarbakır’a nakledilince Diyarbakır’a gitti.Rütbesi generalliğe yükseltildi.(1916)
Ruslardan Muş ve Bitlis’i aldı.Ardından II.Ordu Komutanı oldu.(1917)
Bu arada veliaht Vahdettin’le beraber Almanya’ya gitti,orada rahatsızlandı ve kısa süreli tedavi
gördü.
Suriye’deki 7. Ordu komutanlığına 1917 ‘de atandı.Iraktaki 6. ordu ile Suriyedeki 7. Ordunun
birleşmesiyle “Yıldırım Orduları Grubu “kurulmuştu.Başında Alman general Limon Von Sanders
vardı.1918’de onun yerine Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atandı.Birkaç gün sonra
,Mondros Mütarekesi imzalanınca, İstanbul’a çağrıldı.
24 Nisan 1920’de ve 13 Ağustos 1923’te iki kere TBMM başkanı seçildi;bu, hem devlet başkanlığı
hem de başbakanlık anlamına geliyordu.
29 Ekim 1923’te Cumhurbaşkanı seçildi.Sonraki yıllarda üç kez daha yeniden cumhurbaşkanı
seçildi;
1927,1931 ve 1935.(Yeni anayasa gereği 4 yılda bir cumhurbaşkanı seçilmesi gerekiyordu.)
29 Ocak 1923’te evlendi;5 Ağustos 1925’te boşandı.Hem devlet işleri hem de yurt gezileri
nedeniyle eşine ayıracak zamanı olmuyordu.
 Öz çocuğu olmayan Mustafa Kemal çocukları çok severdi ve pek çok çocuğu evlatlık edinmişti.
Sabiha(Gökçen),Ülkü(Doğançay),Afet(İnan),Nebile,Rukiye(Erkin)Abdurrahim(Tunsak),çoban(Sığırtma
ç) Mustafa…
 Sakarya adlı atına ve köpeği Fox’a çok önem verirdi.
 Kitap okumayı,müzik dinlemeyi(Rumeli Türküleri),dans etmeyi,bilardo ve tavla oynamayı,ata
binmeyi,yüzmeyi çok severdi;zeybeği ve güreşi izlemeyi de severdi.
 Fransızca ve Almanca biliyordu.
ESERLERİ
1. En büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti’dir.Ayrıca İlke ve İnkılapları da bize bıraktığı
eserlerdendir.
2. Cumhuriyet Halk Fırkasının İkinci büyük kurultayında(15-20 Ekim 1927) okuduğu ve milli
mücadele için önemli bir belge olan Nutuk da O’nun ölmez eserleri arasındadır.Mustafa
Kemal,Samsun’a çıkışını anlatarak başladığı bu eseri Gençliğe Hitabe ile bitirir.1927 yılına
kadar gerçekleştirdiği inkılap hareketlerinden de söz eder.Toplam 36,5 saat süren bu
okuyuşunu 6 günde yapmıştır.
3. Liselerde okutulmak üzere hazırlanan Vatandaş için Medeni Bilgiler adlı kitabın ve dört
ciltlik Genel Tarih adlı kitabın hazırlanmasında da büyük emeği vardır.
4. Orta öğretimde okutulmak üzere Geometri adıyla başka bir kitabı daha vardır.(1937’de
Dolmabahçe sarayında yazmıştır.(Liselerde okutulan Geometri kitaplarında çok sayıda
Farsça ve Arapça tabir bulunduğu için Türkçe terimlerle öğrenmenin daha kolay olacağını
düşünmüştür.)
5. Takımın Muharebe Eğitimi(Almanca’dan tercüme etmiştir)
6. Cumalı Ordugahı(Makedonya bölgesindeki ordugahında yazmıştır)
7. Tabiye Tatbikat ve Seyahatı
8. Bölüğün Muharebe Eğitimi
9. Zabıt ve Kumandan ile Hasbihal (Subay Komutanla Konuşmalar).1914 yılında yarbay
rütbesiyle Sofya’da bulunduğu sırada yazmıştır.
10. Tabiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
KURDUĞU KURUM VE KURULUŞLAR
12
 Anadolu Ajansı
 Ankara Hukuk Fakültesi
 Ankara(Atatürk )Orman Çiftliği (1925 yılında toprağa daha yakın olmak ve köylüye ekim dikim
hakkında bilgi vermek üzere bir miktar toprak satın alarak bizzat oluşturmuştur.İçine bir de köşk inşa
ettirmiştir.1937’de bağışlamıştır.)
 Devlet Hava yolları
 Devlet İstatistik Enstitüsü
 Halkevleri
 Merkez Bankası
 Sanayi ve Maadin Bankası
 Türk Dil Kurumu
 Türk Kuşu(Uçuş Eğitimi İçin)
 Türk Tarih Kurumu
 Türkiye Şeker Fabrikası
 İş Bankası (1924)
 Bursa Merinos Halı Fabrikası
 Çocuk Esirgeme Kurumu
 Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü
 Elektrik İşleri Etüt İdaresi
 Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü
 Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
 Sümerbank
 Ziraat Bankası(Temelleri 1867’de atılmıştı,1924’te Türk adı eklenerek devlet bankası haline
getirildi.)
 Uluslar arası İzmir Fuarı
 Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüleri
MUSTAFA KEMAL’İN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ
Atatürk;vatanını ve milletini seven,idealist,mantıkçı ve gerçekçi,alçakgönüllü,sabırlı,disipline önem
veren,ileri görüşlü,açık sözlü,çok yönlü,öğretici,sanatsever,yönetici,kararlı ve mücadeleci,planlı çalışmayı
seven,inkılapçı,birleştirici ve bütünleştirici ,insan ve insanlık sevgisiyle dolu bir kişiliğe sahiptir.
KUVVA-Yİ MİLLİYE HAREKETİ
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İtilaf devletleri Anadolu’nun önemli yerlerini işgal etmeye
başlamışlardı. Savaştan yenik çıkan Osmanlı devleti ve ordusu da işgallere karşı çıkma imkanına sahip
değildi.İstanbul hükümeti kurtuluşu İngiliz himayesine girmekte bulurken,aydınların büyük bir kısmı
Amerikan mandasını savunuyordu.Anadolu halkı ve komutanların çoğu ise,manda ve himayeye karşı
çıkarak bölgesel kurtuluş yolları aramışlar bu amaçla cemiyetler kurmuşlar ve Kuva-yi Milliye (milli
kuvvetler) oluşturmuşlardır.Mustafa Kemal,Kuva-yı Milliye’yi desteklemekle birlikte,bölgesel kurtuluş
yerine tüm Türkiye’yi kapsayacak milli kurtuluş hareketini gerçekleştirmeye çalışıyordu. Bu durum
karşısında artık yapılacak tek bir şey kalıyordu. O da halkın kendi kendini savunabilmesi idi.
Kuva-yi Milliye : Türk milletinin, vatanının her bir yanını işgal eden düşmana karşı giriştiği toplu
harekete Kuva-yi Milliye hareketi adı verilmektedir. Çoğu asker kaçaklarından oluşan,köylülerin de
katıldığı bu disiplinsiz kuvvetlerde doğru düzgün silah da yoktu.Ellerindeki tek sermaye ise,ne pahasına
olursa olsun yurdu düşmanlardan temizlemek gerekliliğine olan sarsılmaz inançlarıydı.
İlk Oluşum :Kuvva-yi Milliye ilk olarak güney cephesinde oluşmuştur.İlk direniş ,Fransızlara karşı Hatay
Dörtyol’da olmuştur.
İkinci Oluşum : Yunanlıların işgali sırasında Batı Anadolu’da Balıkesir merkez olmak üzere
başlamıştır.Ödemişin Yunanlılar tarafından verilen savaşa” İlk Kurşun Savaşı” dendi. Sivas Kongresinde
alınan bir kararla Ali Fuat Paşa Batı Anadolu’daki Kuvva-yi Milliye komutanlığına getirildi. Bu şekilde
Kurtuluş Savaşı tarihimizin Batı cephesi de kurulmuş oldu.
13
Amacı : 1-Düşmanın ilerleyişini yavaşlatmak 2- Düzenli ordunun kurulması için zaman
kazandırmak 3- Rum ve Ermeni çetelerinin baskınlarını önlemek 4- Türk milletinin düşmana karşı direnme
azmini,şuurunu ve kurtuluş umudunu güçlendirmek
Düzensiz ve disiplinsiz olmalarına rağmen pek çok yerde düşman ilerleyişini durdurmasını
bilmişlerse de,düzenli düşman birlikleri karşısında fazla başarı şansları yoktu.O yüzden düzenli ordu
kurulmuş ve pek çoğu bu birliklere katılmış ama belli bir düzene girmek istemeyenler de olmuştur.(Demirci
Mehmet Efe ve Çerkez ,Ethem gibi)
MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN SAMSUN’A ÇIKIŞI
VE MİLLİ BİLİNCİN UYANDIRILMASI
Amaç : İngilizler, Mondros ateşkes antlaşmasının 7. maddesini göstererek Samsun taraflarına
yoğunlaşmışlar ve buralarda karışıklık olduğunu iddia ederek, Osmanlı devletinden buraların kontrol
edilmesini istemişlerdir. Buradaki Pontusçu Rumlar Türk köylerini basarak katliamlar yapıyor ,Türkler de
kendilerini savunmaya çalışıyorlardı
Öte yandan,her yandan düşmanla çevrilmiş bulunan İstanbul’da Kurtuluş savaşı başlatmanın
imkansız olduğuna inanan Mustafa Kemal ,Anadolu’ya geçmenin yollarını arıyordu.
Sultan Vahdettin Mustafa Kemal’i ,Samsun’daki durumu incelemek üzere geniş yetkiler vererek 9.
Ordu Müfettişi olarak Samsun’a yolladı.(30 Nisan 1919).16 Mayıs 1919’da ,17 kişilik kurmay heyetiyle
beraber Bandırma vapuruyla İstanbul’dan yola çıktı.(Mustafa Kemal’in seçilmesinin iki önemli sebebi
vardır:İlki, Osmanlı hükümetine de karşı olan İttihatçılarla ters düşmesi;ikincisi,O’nun İstanbul’dan
uzaklaştırılmak istenmesidir) M.Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastı. Mustafa Kemal’in
Samsun’a ayak bastığı tarih,milli kurtuluş hareketinin de başladığı tarihtir.”Ya İstiklal(bağımsızlık) ya ölüm
“parolasıyla görevine başladı.
Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak görevleri;
a)Görev bölgesindeki ordunun terhisini sağlamak
b)Güvenliği sağlamak
c)Halkın elindeki silah ve cephaneyi toplamak.(Mustafa Kemal tam tersinin yapacak,ordunun terhisine
engel olmaya ve silah ve cephanelerin teslim edilmemesine çalışacaktır.)
Yapılanlar
1- Samsun’da güvenliği sağladı
2- 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir ve 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat (Cebasoy) paşalarla
kurtuluş mücadelesi için görüş birliğine varıldı .25 Mayıs’ta Havza’ya geçti. Oradan 28 Mayıs’ta
Halkın gösteriler düzenleyerek, düşman saldırılarını protesto etmesini sağladı 30 Mayıs’ta
Havza’da ilk mitingini yaptı.
Not:Havza Genelgesi,milli bilincin uyandırılması yolunda Türk milletine yönelik ilk beyannamedir.
GENELGELER VE KONGRELER:
Havza Genelgesi’nin Önemi Nedir?(29 Mayıs 1919)
 M.Kemal Havza’ya gelince askeri ve sivil mülki amirlere gönderdiği bildirilerle, işgallerin protesto
yapılmasını,mitingler düzenlenmesini , ülkemizin içinde bulunduğu durumun millete anlatılmasını ,
İstanbul hükümetine protesto telgraflarının çekilmesini istemiştir.Milletin bilinçlendirilmesi yolunda atılan
ilk adım ilk beyannamedir.
AMASYA GENELGESİ VE ÖNEMİ AMASYA GENELGESİ (22 Haziran 1919)
Ali Fuat Cebesoy,Refet Bele,Rauf Orbay’ın imzaları ,Kazım Karabekir ve Cemal Paşa’nın onayı
alınarak yayınlandı.Önemli maddeleri şunlardır:
1.)Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir.(Milli mücadelenin amacı)
2.)İstanbul Hükümeti üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir.Bu durum milletimizi yok
saymaktadır(Milli mücadelenin gerekçesi)
3.)Milletin istiklalini gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır(Milli mücadelenin yöntemi
belirtiliyor,ilk kez millet egemenliğinden bahsediliyor)
4.)Her türlü denetimden uzak milli bir kurulun varlığına ihtiyaç vardır.(İstanbul’dan ayrı bir
meclisin kurulması düşünülmektedir.İstanbul hükümetine karşı bir tavır alıştır)
14
5.)Anadolu’nun en güvenilir yeri olan Sivas2ta milli bir kongre toplanacaktır(Milli mücadele için
çalışmalara kararlılıkla devam edileceği anlaşılmaktadır)
6.)Bu milli kongre için her ilden milletin güvenini kazanmış üç delegenin mümkün olan en kısa
zamanda yola çıkmaları gerekmektedir(Delegelerin seçilerek gelecek olmaları,demokratik devlet şekline
geçileceğinin ilk işaretidir)
7.)Delegelerin seçimini ,Müdafa ı Hukuk Cemiyetleri,Reddi İlhak Cemiyetleri ve Belediyeler
yapacaktır.
AMASYA GENELGESİNİN ÖNEMİ
 a)Türk milletini ortak bir davada birleştirmiştir(milli mücadele)
 b)Milli mücadelenin yöntemini ,amacını ,gerekçesini belirten bir programdır.
 c)İstanbul Hükümetine rağmen yapıldığı için bir ihtilal beyannamesi niteliğindedir.Milliyetçilik ön
plandadır.
 d)Milli mücadele hareketi kişisel olmaktan çıkmış halka mal olmuştur.
 e)Milli mücadelenin başlaması,halkın artık harekete geçmesi yolunda yapılan ilk gerçekçi çağrıdır.
Not:Bu beyannamenin yayınlanmasından sonra Mustafa Kemal 8 Temmuz 1919’da görevinden
alındı.Aynı gün,hem görevinden hem de askerlikten ayrıldığını bildirerek sivil bir vatandaş olarak
mücadele kararı aldı.(Mustafa Kemal ,5 Ağustos 1921’de Sakarya Savaşı öncesi ,TBMM’ince
Başkomutanlığa getirilmesi üzerine istemeden ayrıldığı askerliğe en yüksek rütbeyle geri dönmüştür)
ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz-7 Ağustos 1919)
Anadolu ve Rumeli Müdafa ı Hukuk Cemiyetinin çağrısıyla toplanmıştır.(Trabzon Muhafaza ı
Hukuk i Milliye Cemiyetinin de katkısı vardır) Mustafa Kemal davet edilmiştir,kongrenin toplanmasına
doğrudan bir katkısı yoktur.
Mustafa Kemal’i başkanlığa getirilmiştir.Toplanış amacı bakımından bölgesel ,aldığı kararlar açısından
milli bir kongredir.Kongrede alınan bazı kararlar şunlardır:
1-)Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz/bölünemez.(İlk kez milli sınırlardan
bahsedilmektedir.Daha sonra kabul edilecek olan Mısak- ı Milli’nin temelini oluşturacaktır)
2-)Kuvayı milliyeyi amil,milli iradeyi hakim kılmak esastır ( Milli egemenlik padişah ve halifeliğin
üstünde bir güç olarak ortaya çıkmaktadır.İleride cumhuriyete geçileceğine dair ilk işarettir.)
3-)Azınlıklara sahip olduklarından başka haklar verilemez (Devlet kurmak isteyen azınlıklara karşı
çıkılmaktadır.
4-)Vatanın ve istiklalin korunmasına İstanbul Hükümetinin gücü yetmezse geçici bir hükümet
kurulacaktır.
5-)Manda ve himaye kabul edilemez(İlk kez manda ve himaye fikri reddedilmiştir.)
6-)Başkanı M.Kemal olan 9 kişilik bir temsil heyeti oluşturulmuştur (Heyet-i Temsiliyye,öncelikle
Sivas Kongresinin hazırlıklarını yapmak üzere seçilmişse de daha sonra Sivas Kongresinde yetkileri
genişletilmiş ve bu kurula tüm millet adına karar alma yetkisi verilmiştir. TBMM açılan kadar milli
mücadele hareketini yönetmiş ve yönlendirmiştir.Sivas Kongresinde üye sayısı sayısı 16’ya
çıkarılmıştır)
ERZURUM KONGRESİNİN ÖNEMİ
 a) Toplanış açısından bölgesel,aldığı kararlar açısında millidir.)sadece doğu illerinin delegeleri
katılmıştır)
 b)İlk defa milli sınırlardan söz edilmiştir.
 c)Manda ve himaye fikri ilk defa reddedilmiştir.
 d)İlk defa milli iradeye dayanan yeni bir devletin kurulacağı açıklanmıştır.
 e)Hrıstiyan azınlığa fazladan verilecek haklara tepki gösterilmiştir.
 f)Ermenilere karşı doğu illerinin nasıl savunulacağı belirtilmiştir.
SİVAS KONGRESİ (4-11 Eylül 1919)
Hem toplanış amacı hem de aldığı kararlar açısından milli bir kongredir.Yurdun her yanından 38
delegenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.Kongrede bazı delegelerin karşı çıkmasına rağmen Mustafa
Kemal başkanlığa getirilmiştir.Böylece Mustafa Kemal milli bir lider olarak kabul edilmiştir.Mustafa
Kemal Sivas kongresini toplamakla;milli mücadele fikrini milletin tümüne mal etmeyi,milli bütünlüğü
sağlamayı,Türk milletinin desteğini almayı ve milli mücadeleyi tek merkezde toplamayı
amaçlamıştır.Sivas Kongresinde alınan bazı kararlar şunlardır:
15
Kongrede Erzurum Kongresinin kararları aynen kabul edildi.Bunlara ek olarak;
 Dağınık halde bulunan bütün milli kuruluşlar, “Anadolu ve Rumeli Müdafa ı Hukuk
Cemiyeti”adıyla birleştirildi.(Milli mücadelenin tek elden yönetilmesi için çok önemli bir adım
atılmış oldu)
 Batı cephesine Ali Fuat paşa atanarak ilk kez yürütme yetkisi kullanıldı (ilk kez askeri yetki
kullanılmıştır)
 Sivas’ta,halka gerçekleri anlatmak ve milli mücadeleyi desteklemek için “İrade i Milliye” adıyla
bir gazete çıkarılmasına karar verildi.(Ankara’da da Hakimiyet i Milliye adıyla aynı amaçla bir
gazete çıkarılmaya başlandı)
Not:Kongre kararlarının uygulanmaya başlamasından sonra,Damat Ferit Paşa Hükümeti
düştü.Yerine Anadolu hareketine ılımlı bakan Ali Rıza Paşa hükümet kurdu.Bu da Heyet-i
Temsilliye’nin ilk siyasi başarısıdır.Padişah da Anadolu hareketinin önderleriyle iyi geçinmenin
yollarını aradı.Daha sonra Temsil Heyetine resmen görüşme talebinde bulunulacaktır.(Amasya
Görüşmesi)
MİSAK-I MİLLİ’NİN iLANI (28 OCAK 1920)
Amasya Görüşmeleri’nde alınan kararla yurdun her tarafında seçimler yapılarak Mebuslar
Meclisinin açılmasına zemin hazırlanmıştır.Meclisin İstanbul’da açılmasına karar verilince M.Kemal
İstanbul’a gitmemiştir.Fakat onun düşüncelerini temsil eden Felah-ı vatan adıyla bir grup kurulmuştur.Bu
grup hazırladığı Misak-ı Milli’yi son Osmanlı Mebusan Meclisi kabul etmiştir ve bu İstanbul’un işgaline
sebep olmuştur
 Misak-ı Milli' nin kabul edilmesi, İstanbul Hükümeti'ni telaşa düşürmüştür. İtilaf Devletleri ise, Misak-ı
Milli' den memnun kalmadıklarından kısa bir süte sonra Meclisi Mebusan'ı cezalandırmışlardır.
 Misak-ı Milli beyannamesi, her şeyden önce milli ve bölünmez bir Türk ülkesinin sınırlarını çizmiştir.
 Misak-ı Milli ile Türkler, tam bağımsızlık şuuruna erişmişler ve millet olarak asgari haklarını
istemişlerdir.
 İtilaf Devletlerinin, Yunan cephesinde bulunan milli kuvvetleri geri çektirmek için yaptıkları teşebbüsün
imkansız olduğu hakkında almış oldukları cevap üzerine, Yunan kuvvetlerini taarruza başlatmaları, Ali
Rıza Paşa kabinesini çekilmeye mecbur bırakmıştı. Bu defa' da yeni kabineyi Salih Paşa kurmuştu.
AMASYA GÖRÜŞMELERİ ve ÖNEMİ (20-22 Ekim 1919)
 Osmanlı Hükümetinden Bahriye Nazırı Salih Paşa ile M. Kemal arasında görüşmeler olmuştur.
 Görüşmelerde alınan kararlardan sadece Osmanlı Mebusan Meclisi’nin açılmasıyla ilgili madde Osmanlı
hükümeti tarafından kabul edilmiştir.
 İstanbul Hükümeti , Temsil Heyetiyle görüşmek üzere bir temsilcisini Amasya’ya göndermekle Temsil
Heyetini hukuki olarak tanımıştır.
 Mebusan Meclisine kabul ettirmiştir.(28 Ocak 1920)
 Alınan Kararlar: Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında Türk askerlerinin elinde bulunan topraklar
bir bütündür, parçalanamaz
 Arap topraklarının, Batı Trakya’nın ve Kars,Ardahan ve Batum’un geleceği halk oylamasıyla
belirlenecek.Osmanlı’nın merkezi ve Marmara Denizi’nin güvenliği sağlanırsa boğazlar dünya ticaretine
açılacak.İçimizdeki azınlıklara
 Komşu ülkelerdeki müslüman halka tanınan haklardan fazlası tanınamaz.Tam bağımsızlığımızı
ve ekonomik gelişmemizi engelleyen sınırlamalar ve kapitülasyonlar kesinlikle kabul edilemez.
 *Misak-ı Milli ile Türk vatanının sınırları çizilmiştir.
 *Misak-ı Milli’nin ilanı İstanbul’un işgaline neden olmuştur.
 İstanbul 16 Mart 1920’de itilaf devletleri tarafından resmen işgal edilmiştir.Mebusan Meclisi
dağıtılmıştır.Bazı milletvekilleri Malta adasına sürgüne gönderilmiştir.Bazıları Ankara’ya kaçmıştır.
 I. T.B.M.M’NİN AÇILMASI (23 Nisan 1920)
 M.Kemal 19 Mart 1920’de bir genelge yayınlayarak Ankara’da olağan üstü yetkilere sahip bir
meclisin açılması gerektiğini ve bunun için hemen seçimlerin yapılmasını, her sancaktan 5 kişinin
seçilmesini ve bu seçilenlerin 15 gün içinde Ankara’ya gelmelerini istedi.Ayrıca İtilaf Devletleri
16
tarafından dağıtılan Osmanlı Mebuslar Meclisi üyelerini de kaçabilirlerse gelmelerini istedi.(milli iradeye
saygı,milli birliği kuvvetlendirmek)
 Nihayet bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra 23 Nisan 1920’de T.B.M.M açıldı.
 Milletvekili sayısı net değildir; 115 milletvekiliyle toplanmış,daha sonraki katılımlarla sayı 300-350
cıvarına çıkmıştır.
23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis binası çevresinde toplandı.
Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii'nde kılınan öğle namazından
sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya
gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.
Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (75), Başkanlık kürsüsüne
çıktı ve bir konuşma yaptı. Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı
da "Büyük Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsedi. Daha sonra Atatürk'ün tüm
konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de
yazılı olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" (TBMM) adı kalıcılık kazandı.
TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa'yı (Atatürk), başkanlığa seçti.
Mustafa Kemal Pasa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün
olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü. TBMM, açılısından iki gün sonra, sadece yasama değil,
yürütme gücüne de sahip olacak hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına başladı. Bu
düzenlemeler, TBMM'nin tam bir güçler birliği ilkesini benimsediğini göstermiştir.
 TBMM’nin KURULUŞ AMAÇLARI
 Vatanı düşman işgalinden kurtarmak
 Milli birliği sağlamak
 Milli iradeyi hakim kılmak
 Milli ve bağımsız bir Türk devleti kurmak
 Düzenli ordu kurmak
(Meclisin açılmasıyla Temsil Heyeti’nin görevi sona ermiştir.
iLK T.B.M.M’NİN ÖZELLİKLERİ
 Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir.(yasama ,yürütme ,yargı güçlerinin mecliste toplanması)Böylece
çabuk ve uygulanabilir kararların alınması sağlanmıştır.(Çünkü o sırada ülkemiz işgal altında)
 Türk adı taşıyan ve milliyetçi ilk meclistir.
 Kurucu bir meclistir(20 Ocak 1920’de ilk anayasayı kabul ettiği ,yeni bir Türk devletinin temellerini
attığı için)
 Milli bir meclistir.(Egemenliğin kaynağı milletin kendisidir.)
 İhtilalcı bir meclistir(kurulu düzen dışında yeni oluşumu kabul etmiştir)
 İç politikada halkın çıkarları ön planda tutulmuş,dış politikada tam bağımsızlık hedeflenmiştir.
 TBMM’nin açılmasıyla milli egemenliğe dayanan ,bağımsız yeni bir Türk devleti kurulmuş oldu.
 Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu ve meclisin üstünde bir gücün olmadığı belirtilmiştir.
 Meclisin başkanı aynı zamanda hükümetinde başkanıdır
Padişah ve halifenin yeri meclisin alacağı kararla belli olacaktır.
 Mecliste,üyeler karşı çıktığı için partileşme olmamıştır ama guruplar oluşturulmuştur.I.Gurup (Mustafa
Kemal’in Müdafa ı Hukuk Gurubu)II.Gurup,Halk Zümresi,Tesanüt,İstiklal…)
 I.TBMM’NİN YAPTIĞI İLK İŞLER
 a)Yeni meclisin çıkardığı ilk kanun Ağnam Vergisidir.(24 Nisan 1920) O dönemde alınan Küçükbaş
hayvan vergisi dört katına çıkarılmıştır;milli mücadeleye kaynak sağlamak için.
 a)İkinci kanun Hıyanet-i Vataniye Kanunu’dur.(Amaçları:Askerden kaçışları önlemek,ayaklanmaları
önlemek,Milli harekete karşı olanları cezalandırmak ve TBMM’nin otoritesini güçlendirmek,düzenli ordu
kurmak)
 c)Hıyanet – İ Vataniye Kanunu uygulamak için İstiklal Mahkemeleri kuruldu.(Önce asker kaçaklarını
yargılarken sonraları milli mücadeleye karşı olanları ,daha sonra ise inkılaplara karşı olanları
yargılamıştır.)Üyeleri TBMM tarafından seçiliyordu;böylece yargı yetkisini de kullanmıştır.Alınan
kararlar kesindi.Genelde seyyar olarak görev yapmıştır
 d)İstiklal Marşını kabul etti
17






e)Kuvayı Milliyeden düzenli orduya geçişi sağladı
f)Sevr Ant. imzalayanları vatan haini ilan etti.
g)Saltanatı kaldırdı
h)Millet adına dış antlaşmaları onayladı.
ı)Batı cephesinde kurtuluş hareketini başlattı
j)Lozan görüşmelerine ara verilince dağıtıldı.
iLK ANAYASA ( TEŞKİLAT-I ESASİYE –( 20 Ocak 1921)
 Kurtuluş savaşının devam ettiği günlerde kabul edilmiştir.
 Bu anayasa ile Türk tarihinde ilk kez egemenlik ulusa verilmiştir.
 Güçler birliği prensibi benimsenmiştir.(Yasama, yargı, yürütme meclis tarafından yapılıyor.)
 Yeni Türk Devletinin hukuki ve siyasal belgesi olmuştur.
 Anayasaya göre meclis başkanı hükümetin de başkanı olmakla “Meclis Hükümeti Sistemi”
benimsenmiştir.
NOT:Cumhuriyetin ilanıyla “Meclis Hükümeti Sistemi” terkedilerek “Kabine Sistemi” ne geçilmiştir.
T.B.M.M'YE KARŞI TEPKİLER (AYAKLANMALAR)
Damat Ferit Hükümeti,TBMM’ye karşı çeşitli tedbirler almıştır.
a) Kuvayı Milliye'ye karşı,Kuvayı İnzibatiye’yi kurmuştur.
b) Atatürk ve arkadaşlarının vatan haini olarak ilan edildiği ve onların idama mahküm edildiği
mahkemeler kurulmuştur.
c) Müftülere,Milli mücadele hareketini yürütenlerin din düşmanı olduklarını belirten fetvalar yayınlatmış
ve düşman uçaklarıyla köylere atılmıştır.
Baş gösteren iç isyanlarla milli kuvvetler uğraşmak zorunda kalmış, kardeşi kardeşe boğduran bu kanlı
olayların bastırılması için, Yunanlılar' a karşı kullanılan dört tümenden fazla kuvvet, cepheden çekilerek
isyancılarla meşgul olmuştur. Yeni meclisin en çok önemle uğraştığı bir problem olarak iç isyanlar, millî
bünyeyi uzun süre kemirmiştir.
iLK TBMM’NE KARŞI ÇIKAN AYAKLANMALAR
Ayaklanmaların çıkmasında;
 Bazı çıkar sahiplerinin halkı kışkırtması
 Azınlıkların devlet kurmak istemesi
 İstanbul hükümetinin M.Kemal aleyhinde bildiriyi Anadolu’da halka dağıtması
 Düzenli ordu kurulması sırasında bazı Kuva-yi Milliyecilerin orduya katılmak istememesi
 M.Kemal’in idam cezasına çarptırılmış olması
 Milli mücadeleye engel olmak istenmesi
 Halkın milli bilincinin zayıflatılmak istenmesi
 TBMM’yi yetkisiz bir organ durumuna getirmek istenmesi
 Anadolu’nun işgalinin kolaylaştırmak istenmesi
 Milli egemenliğin gerçekleşmesine engel olmak istenmesi gibi nedenler etkili olmuştur.
AYAKLANMALARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
1. Genellikle İtilaf devletlerinin kışkırtmasıyla çıkmış ve dini motifler kullanılarak halkın dini
duyguları sömürülmek istenmiştir.
2. Genellikle işgal edilmemiş bölgelerde çıkmış ve halkın çoğu katılmamıştır.
3. Milli kuvvetlerin bir kısmı ayaklanmaların bastırılmasında görevlendirildiği için düşman ilerleyişi
hızlanmış,işgal alanı genişlemiştir.
4. büyük insan ve kaynak kaybına sebep olmuş,milli mücadelenin kazanılması gecikmiştir.
5. TBMM’nin saygınlığı artmış,İstanbul hükümeti ise saygınlığını yitirmiştir.
Ayaklanmaları Dört Gurupta Ele Alabiliriz:
I- İstanbul Hükümetince Çıkarılan Ayaklanmalar:
1.) Anzavur –Ahmet Anzavur Ege taraflarında harekete geçti,Demirci Mehmet Efe bastırdı.
18
2.) Kuva-yi İnzibatiye(Halifelik Ordusu)İstanbul taraflarında harekete geçti.Ali Fuat Paşa ayaklanmayı
bastırdı Bir bölümü milli kuvvetlere katıldı.(Bu ikisi ,boğazlar çevresinde çıkarılmış ve İngilizlerden destek
görmüştür.Boğazların denetimini ellerinde tutmak istiyorlar.)
II- İstanbul Hükümeti ve İngilizler Tarafından Desteklenen Ayaklanmalar
1.) Bolu-Düzce-Hendek ve Adapazarı -İngilizler “halifelik elden gidiyor” diye kışkırttılar.Ali Fuat Paşa ve
Refet Bele ayaklanmaları bastırdı.
2.) Yozgat Yenihan, Konya , Afyon
3.) Milli Aşireti ayaklanmaları(Urfa cıvarı),Cemil Çeto (Batman cıvarı)),Koçgiri (Sivas
cıvarı)ayaklanmaları Kürtçülük propagandası sonucu çıkmıştır.
ayaklanmaları işgalci güçlerin Kürtçülük propagandaları sonucunda çıkmıştır)
III- Azınlıkları Çıkardığı Ayaklanmalar:
1.)Rum Pontus ,
2.)Ermeni ayaklanmalarıdır.
IV- Kuva-yi Milliye Yanlısı Olup Sonradan Ayaklananlar
Çerkez Ethem , Demirci Mehmet Efe ayaklanmalarıdır.
T.B.M.M’NİN AYAKLANMALARA KARŞI ALDIĞI TEDBİRLER
 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı.
 11 Eylül 1920’de İstiklal Mahkemeleri kurularak isyancılar sert bir şekilde cezalandırıldı.
 İstanbul hükümetinin olumsuz propagandalarına karşı halkı doğru bilgilendirmek için Anadolu Ajansı
kuruldu.
 Damat Ferit hükümetinin Anadolu hareketi aleyhine yaptırdığı fetvaya karşı Ankara müftüsü Rıfat
Börekçi fetva yayınlayarak Anadolu’daki mücadelenin haklılığı tüm yurda ilan edildi.
 İstanbul hükümetiyle her türlü haberleşme kesildi(Otoritesini güçlendirmek için)
 Ayaklananlar üzerine Kuvay- ı Milliye birlikleri gönderildi.
 Damat Ferit vatan haini ilan edildi.(Böylece Damat Ferit’in hareketine karşılık verilmiştir)
SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920)
 I.Dünya savaşı bittiğinde itilaf devletleri diğer devletlerle barış antlaşmalarını hemen imzalamalarına
rağmen Osmanlı Devleti’ni nasıl paylaşacaklarına karar veremedikleri için ve haksız işgallere karşı Türk
milletinin gösterdiği tepki yüzünden kesin barışı geciktirdiler.
 İtilaf Devletleri,Sevr Antlaşmasının taslağını San Remo Konferansında Tevfik Paşa başkanlığındaki Türk
heyetine sundular.(11 Mayıs 1920) Heyet ,şartları çok ağır olduğu için bu taslağı reddetti.Bunun
üzerine,Sevr’i zorla kabul ettirmek için Yunanlılar Trakya ve Batı Anadolu’da genel bir saldırıya geçtiler
(Akhisar,Soma,Manisa,Salihli,Alaşehir,Nazilli,
Bursa,Balıkesir,Bandırma,;Edirne,Tekirdağ,Çorlu).
İngilizler de Karamürsel ve Mudanya’yı işgal ettiler.
 Bunun üzerine padişah,Meclis-i Mebusan dağıtıldığı için ileri gelen devlet adamları,aydınları ve
komutanlarından oluşan Saltanat Şurasını (Dar-ı Şura-yı Saltanat) toplayarak kararın tartışılmasını istedi.
Şuraya katılan 51 kişi ayağa kalkarak onayladığını bildirirken ,topçu feriki Rıza Paşa çekimser olduğunu
belirtmiştir.Böylece antlaşmanın imzalanmasına karar verilmiş oldu..Paris’e giden heyet antlaşmayı
imzaladı.(Maarif Nazırı Bağdatlı Hadi Paşa,Şurayı Devlet başkanı Rıza Tevfik ve Bern elçisi Reşat Halis)
.(Sevr,bugün İsviçre sınırlarındadır) Antlaşma 433 maddeden ibarettir
 Kanuni Esasiye göre Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için,Osmanlı parlamentosunca onaylanması
gerekiyordu,oysa parlamento dağıtılmıştı;ülkede tek parlamento TBMM idi.19 Ağustos 1920’de yaptığı
toplantıda Sevr’i imzalayanları vatan haini ilan etmiş ve Mısak ı Milliden asla vazgeçilemeyeceğine dair
yemin edilmiştir.Mecliste onaylanmadığı için yürürlüğe girmeyen bu antlaşma,I.dünya Savaşı sonucunda
imzalanan antlaşmaların en sonuncusu ve en ağırıdır.
 Bu antlaşmaya göre;
19
 İstanbul Osmanlıya verilecek ancak şartlara uyulmazsa işgal edilecek.Boğazlar savaş ve barışta açık
olacak ve Boğazlar Komisyonu tarafından yönetilecek.Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti , Suriye ile Irak
arasında bir Kürt Devleti kurulacak.Trakya ve Batı Anadolu Yunanistan’a ; Irak ve Arabistan
İngiltere’ye;Konya, Antalya ve Muğla tarafları ile Rodos dahil 12 Ada İtalya’ya ;Adana-Malatya-Sivas ve
Suriye arası Fransa’ya verilecek.Azınlıklara sınırsız haklar verilecek. Kapütilasyonların her türlüsü devam
edilecek ve bütün ülkeler faydalanacak. Mecburi askerlik kalkacak ve 50700 kişiden ibare hafif silahı olan
hiçbir ağır silahı ve uçağı olmayacak olan bir ordusu bulunacak.(deniz gücü 13 gemiden ibaret olacak)
ÖNEMİ
 Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti yok sayılmıştır.
 İtilaf Devletleri Osmanlı Devletini paylaşmışlardır.
 Damat Ferit bir kez daha istifa etti;yerine Tevfik Paşa geçti.
 İtilaf Devletleri Son Osmanlı Mebuslar Meclisini dağıttıkları için bu antlaşma meclis tarafından
onaylanmadığından hiçbir hukuki geçerliliği yoktur,uygulanmamıştır;1878 Ayastefanos(Yeşilköy)
Antlaşmasına benzerlik gösterir.
KURTULUŞ SAVAŞI (MİLLİ MÜCADELE)
Mondros Ateşkes Antlaşmasının uygulanmaya konmasıyla başladı.Türk Milletinin
bağımsızlığını,vatanını,namusunu kurtarmak ve düşmanı yurttan atmak için yaptığı topyekün mücadelenin
adıdır.Bu mücadeleyi ilk olarak yapan güç de Kuvayı Milliyedir..Dışta ;İngiltere,Fransa,İtalya ve
Yunanistan;İçteyse,Ermeni,Rum ve milli harekete tavır alan saltanat yanlılarına karşı yapılmıştır.
Kurtuluş Savaşı başladığında eldeki tek düzenli ordu ,merkezi Erzurum olan 15. Kolordu idi.Ankara'daki
Ali Fuat Paşa’nın 20. Kolordusu da önemli bir güçtü.Ordu terhis edildiği için düzenli bir ordu yoktu ve
Kuvayı Milliye birlikleri ,1920’ye kadar milli mücadeleyi yürütmüştür.Sivas Kongresinde,Ali Fuat Paşa
Batı Anadolu Kuvayı Milliye birliklerinin başına atandı;Güney cephesinde de Ermeni ve Fransızlara karşı
mücadele etmek üzere Kılıç Ali görevlendirilmişti.
DÜZENLİ ORDUNUN KURULMASININ SEBEPLERİ
1. Kuvayı Milliyenin iyi donanmış düşman orduları karşısında başarı şanslarının az olması
2. Kuvayı Milliyenin belli bir otoriteye bağlı olmaması ve bağımsız hareket etmeleri.
3. Kuvayı Milliyenin eğitim,disiplin ve harp sanatından yoksun olmaları
4. Kuvayı Milliyecilerin bir kısmının ihtiyaçlarını karşılamak için halka baskı yapması
5. Türk vatanının en kısa zamanda düşman işgalinden kurtarılmak istenmesi
6. Yeni kurulan devletin güçlü bir ordusunun olmasına inanılması
7. 22 Haziran 1920’de başlayan Yunan genel saldırılarında Kuvayı Milliyecilerin başarısız olmaları ve
Yunanlıların ,Batı Anadolu ile Trakya’da hızla ilerlemeleri
8. Batı cephesi komutanı Ali Fuat Paşa’nın Gediz Taarruzunda,disiplinsizlik yüzünden başarısız olması
9. Doğu cephesinde ,Ermenilere karşı düzenli ordu birliklerinin kazandığı başarılar…
16 Mayıs 1920’de bütün Kuvayı Milliye birliklerinin yiyecek ve cephane ihtiyaçlarının Milli Savunma
Bakanlığınca karşılanmasına karar verildi.22 Haziran 1920’de Batı Anadolu Genel Kuvayı Milliye
Komutanlığının adı ,Batı Cephesi Komutanlığı olarak değiştirildi ve başına Ali Fuat Paşa getirildi.Çerkez
Ethem de Umum Kuvayı Seyyare(Genel Gezici Kuvvetler) komutanı oldu. . 8 Ekim 1920’de ülkenin her
tarafından gelen Kuva-yi Milliye birliklerinin katılımıyla düzenli ordu kurulmuştur
Yunan saldırıları ile Balıkesir ,Bursa,Uşak, Nazilli elden çıktı.Bunun izlerini silmek için Gediz Taarruzu
başlatıldı ancak Özellikle Çerkez Ethem’in disiplinsiz hareketleri başarılı olunamadı.Bunun üzerine ,Batı
Cephesi yeniden düzenlenerek ikiye ayrıldı;Batı kanadına Albay İsmet İnönü,Güney kanadına İçişleri
Bakanı Refet Bele getirildi.Böylece Batı cephesinde düzenli ordu kurulmuş oldu.
Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem gibi Kuvayı Milliyeciler düzenli orduya katılmayarak isyan
ettiler.İsyanları bastırıldı.Ordudan kaçışları önlemek için de İstiklal Mahkemelerine işlerlik kazandırılmıştır.
KURTULUŞ SAVAŞINDA CEPHELER
Milli mücadelede;Doğu Cephesinde Ermeniler;Batı Cephesinde(Trakya dahil) Yunanlılar;Güney
Cephesinde Fransızlar ve Ermenilerle savaşılmıştır.
DOĞU CEPHESİ
ERMENİ SORUNU
20
Ermeniler 19.yy kadar Osmanlı devletinde huzur ve güven içinde yaşadılar ve devlete bağlılıklarından
dolayı Millet-i Sadıka olarak anıldılar.Ermeni sorunu ilk kez 1877-78 Osmanlı –Rus Savaşında ortaya
çıkmış ve olayla ilgileri olmamalarına rağmen Berlin antlaşmasında yer almıştır.
Ermenilerin sorun olarak ortaya çıkmasının en önemli sebebi;büyük devletlerin özellikle İngiltere ve
Rusya’nın onları kullanarak emellerini gerçekleştirmek istemeleridir.Ayrıca Fransız İhtilaliyle yayılan
milliyetçilik de etkili olmuştur.Balkanlardaki milletlerin birer birer bağımsız olması da onların bağımsızlık
duygularını kamçılamıştır.
Ermeni sorunu Avrupalıların asırlardır istediği ve adına “şark meselesi”=doğu sorunu denen,Osmanlı
devletini parçalayıp yıkmayı hedefleyen geleneksel politikanın bir parçası olmuştur.
Başta Rusya olmak üzere ,Avrupalıların kışkırtmaları sonucu ihtilalcı Ermeni komiteleri ve çeteleri
kuruldu(Hınçak,Taşnak)Kendilerinin Doğu Anadolu'da bağımsız devlet kurmasına karşı çıkan II.
Abdülhamit’e suikast teşebbüsünde bulundular.
Birinci Dünya savaşı sırasında Türk köylerini basıp halkı katletmeye başlayınca,Ermeni dernekleri basılıp
evraklarına el kondu(24 Nisan).14 Mayıs 1915’te de Osmanlı devleti Tehcir Kanunu(göç)çıkararak onların
Suriye’ye gitmelerini sağladı.Ermeniler bu göçler esnasında çok sayıda insanın katledildiğini ve soylarının
tüketildiğini ileri sürerek her yıl Soykırım Yasasını Avrupa parlamentolarına kabul ettirerek tazminat
ödettirmek ve uluslar arası alanda küçük düşürmek gibi sinsi planları sahnelemek peşindeler.
Rusya’da çıkan Bolşevik İhtilali yüzünden savaştan,dolayısıyla Kafkaslardan çekilince bu topraklarda
Ermenistan,Gürcistan ve Azerbaycan adıyla bağımsız devletler kurulmuştur.Ermeni Devleti ,Büyük
Ermenistan devletini gerçekleştirmek için Doğu Anadolu’daki Türk topraklarına girip savunmasız köyleri
basarak katliamlar yapmaya başladılar.İşgalleri,Gümrü,Iğdır ve Oltu’ya kadar ilerleyince 15. Kolordu
komutanı Kazım Karabekir Paşa onlarla mücadele etmek için Doğu Cephesine atandı.(9 Haziran 1919) 28
Eylül 1920’de harekete geçen Kazım Karabekir Paşa;Sarıkamış,Oltu,Kars ve Gümrü’yü ele geçirdi.Türk
birliklerinin ilerleyişi Ermenileri rahatsız etti.Sovyet Rusya’da Kafkasları Komünistleştirmek için harekete
geçince Türkler daha fazla ilerlemedi ve Ermenilerin barış teklifi kabul edildi. Gümrü Antlaşması(3Aralık
1920) imzalandı.Buna göre;
1.İki taraf arasında savaş sona erecek.
2.Ermeniler işgal ettikleri yerlerden çekilecek
3.Kars,Sarıkamış,Iğdır,Kağızman ile Ardahan’ın bir bölümü geri verilecekti(Berlin Antlaşmasında
kaybedilen bazı yerler tekrar ele geçirilmiştir)
ÖNEMİ:
a)Ermenistan TBMM’yi hukuken tanımış oldu(.Ermenistan hedeflerinden vazgeçmiş,Sevr’i tanımadığını
belirtmiştir.) b)TBMM’nin ilk siyasi başarısıdır.
c)Milli mücadelenin doğu cephesi kapanmıştır,birlikler diğer cephelere kaydırılmıştır
d)İtilaf devletlerinin Londra konferansının toplanmasında etkili olmuştur.
e)Rusya’nın yapacağı ekonomik yardımlara yol açılmıştır.(Batılı Devletler,Sovyet rejimini
desteklemiyorlardı yalnızlığa itilmişti.Türkler de batılı devletlerle mücadele ettikleri için birbirine
yakınlaşmışlardır(Düşmanımın düşmanı dostumdur).
f)Misak ı Millinin doğu sınırları Ardahan hariç gerçekleşmiştir. (İlk kez Gümrü antlaşmasıyla belirlenen
doğu sınırımız , Moskova ve Kars antlaşmalarıyla son şeklini almıştır)
GÜNEY CEPHESİ
Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7. maddesi bahane edilerek Mersin,Adana ve Dörtyol Fransızlarca;Urfa
,Antep ve Maraş İngilizlerce işgal edildi.Fransa ile bir antlaşma yaparak 15 eylül 1919’da ,buradaki
haklarını Fransa’ya devrederek buradan ayrıldılar.Fransızlar da ,daha önce Osmanlı Devletinin Suriye’ye
sürgün ettiği Ermenileri silahlandırarak Türklere karşı saldılar.Bunun üzerine bölge halkı Kuvayı Milliye
birlikleri oluşturarak Fransız ve Ermenilere karşı mücadele etmeye başladılar.İlk direniş Hatay Dörtyol’da
oldu.
Maraş’ta ilk direniş,Fransızların Maraş Kalesindeki Türk bayrağını indirip yerine Fransız bayrağı asmaları
üzerine başladı.Maraş Ulu Camiinin imamı Rıdvan Hoca(süt sattığı için Sütçü İmam),Cuma namazı
toplanmak için gelenlere:”Kalesinde Türk bayrağı olmayan esir bir beldede Cuma namazı kılınmaz” diyerek
ilk direnişi başlatan ve bizzat ilk harekete geçen kişi oldu(Sokakta sarhoş Fransız askerlerinin ,yolda
yürüyen bir Türk kadınının başını açmak istemesi üzerine dayanamayarak dükkanından dışarı fırlaması ve el
uzatan askeri öldürmesi üzerine kendisi de şehit edildi. .Maraş şehri, 12 Şubat 1920’de işgalden kurtarıldı.
21
Antep ve Urfa halkı da,Maraş halkı gibi kahramanca mücadele etti. Urfa da 10 Nisan 1920’de işgalden
kurtarıldı. Antep, büyük bir direniş göstermiş(Şahin Bey en önemli önderleri) 6000 şehit verdikten sonra
ancak teslim olmuştu.10 Şubat 1921’de ancak işgal edilebildi.Ankara antlaşmasıyla (20 Ekim 1921de)
işgalden kurtarıldı.TBMM her üç şehri de İstiklal madalyası ile;sırasıyla,Antep’e” Gazi”(1921),Maraş’a
“Kahraman”(1973),Urfa’ya “Şanlı” (1984) ünvanları vermiştir.
Antalya ve Güneybatı Anadolu’yu işgal eden İtalyanlara karşı ciddi bir savaş olmamıştır.İzmir ve cıvarını
Yunanistan’a kaptıran İtalyanlar burada ekonomik çıkarlar elde etmek için milli mücadele hareketine karşı
çıkmamışlardır.II.İnönü zaferinden sonra bölgeyi terk etmeye başlayan İtalyanlar Sakarya Savaşı sonucu
bölgeyi tamamen terk etmişlerdir.
Güney cephesindeki savaşlar Fransa ile yapılan Ankara Antlaşmasıyla 20 Ekim 1921) sona erdi.Bu
antlaşmaya göre:
1. Fransa ile savaş sona erecek ,Güney Anadolu’da işgal ettiği yerleri boşaltacak
2. Hatay ve İskenderun’da Fransasız mandası altında özel bir
yönetim kurulacak,Türkçe resmi dil olacak ,kültürlerini geliştirebilecekler.
3. Anadolu Selçuklu hükümdarı Süleyman Şah’ın mezarı Türk toprağı sayılacak ve buraya Türk bayrağı
çekilecek.
ÖNEMİ:*İlk kez savaş halinde olduğumuz bir devletle anlaşma imzalandı;İngiltere memnun olmadı
*Hatay hariç Türkiye-Suriye sınırı belirlendi.
*Güney cephesindeki savaş sona erdiğinden buradaki birlikler Batı cephesine kaydırıldı ve Batı
cephesi güçlendi.
BATI CEPHESİ
Milli mücadelenin kaderini tayin edecek savaşlar Batı cephesinde olmuştur.Bu cephedeki
savaşlar.Yunanlıların İzmir’i işgaliyle başlamış(15 Mayıs 1919),Büyük Taarruz sonuna değin sürmüştür.(30
Ağustos 1922)Batı cephesindeki savaşlarda İngilizler Yunanlıları sonuna kadar desteklemişlerdir.Yunanlılar
İzmir’in işgalinden sonra işgal alanını genişletmişler,Mayıs ayı sonuna kadar
Aydın,Manisa,Ayvalık,Edremit ve Ödemiş Yunanlıların eline geçmiştir.Bu işgaller karşısında bölge halkı
Kuvayı Milliye birlikleri kurarak savunma cepheleri oluşturmuşlardır.Bunların başlıcaları:Ayvalık CephesiSoma/Bergama Cephesi-Akhisar Cephesi-Salihli Cephesi-Aydın/Nazilli Cephesi.
Diğer yandan bölge halkı kongreler düzenleyerek bölgenin kurtuluşu için kararlar almıştır.Bu kongrelerin
en önemlisi Balıkesir ve Alaşehir kongreleridir.
Bu cephedeki asıl mücadeleler düzenli ordunun kurulmasından sonra
başlamıştır;I.İnönü,II.İnönü,Kütahya-Eskişehir,Sakarya ve Büyük Taarruz;ayrıca Doğu Trakya işgaline
karşı da Trakya cephesi açılmıştır.
I.İNÖNÜ MUHAREBESİ (6-10 Ocak 1921)
İngilizlerin desteğini alan Yunanlılarla Batı cephesinde yapılan ilk savaştır.
Yunanlıların Amacı:Ankara’nın Batı cephesiyle bağlantısını sağlayan demiryolu üzerinde bulunan
Eskişehir’i alarak Ankara üzerine yürümek;güçlerini ispat ederek İtilaf devletlerinden daha fazla yardım
almak ve kurulma aşamasında olan düzenli ordunun güçlenmesine fırsat vermemek.
Bu sırada çıkmış olan Çerkez Ethem isyanı yüzünden Yunanlılar Eskişehir ve Afyon yönünde saldırıya
geçtiler.Albay İsmet İnönü tarafından İnönü mevkilerinde durdurularak Bursa yönünde geri çekildiler.
SONUÇLARI
1 Düzenli ordunun Batı cephesinde kazandığı ilk zaferdir.Bu sayede düzenli orduya olan güven ve
katılım arttı.
2 Hem yunan ilerleyişi durmuş hem de Türk milletine moral kaynağı olmuştur.
3 Çerkez Ethem isyanı bastırıldı,Kuvayı Milliye dönemi sona erdi,İsmet İnönü generalliğe yükseltildi.
4 İlk anayasa kabul edildi(Yaptığı işleri hukuki zemine oturtturmak ve yeni Türk devletinin
kurulduğunu göstermek için)
5 Bağımsızlığımızın sembolü İstiklal Marşımızı kabul etti(12 Mart 1921)
6 İtilaf devletleri arasında görüş ayrılığına yol açtı.Sevr’i zorla kabul ettiremeyeceklerini
anladıklarından Londra’da bir konferans toplanmasına karar verdiler.
7 Sovyet Rusya’nın Moskova Antlaşmasını imzalanmasında etkili oldu.
LONDRA KONFERANSI (21 Şubat-12 Mart 1921)
22
İnönü zaferi üzerine kendi aralarındaki görüş ayrılığına son vermek için toplandılar.Doğu cephesinde
Ermenilerle,Güney cephesinde Fransızlara karşı kazanılan başarılar İtilaf devletlerini telaşlandırdı ve Sevr’i
biraz değiştirerek kabul ettirmeleri gerektiği kanısına vardılar.Bu amaçla Londra’ya Osmanlı hükümeti
temsilcisini çağırdılar.;eğer isterse Mustafa Kemal’in veya O’nun seçtiği bir temsilcisinin de Osmanlı
hükümetiyle beraber katılabileceğini bildirdiler.(İtilaf devletlerinin her iki Türk hükümetini de çağırmaktaki
amaçları,Türk tarafını birbirine düşürerek isteklerini kabul ettirmekti) Mustafa Kemal buna şiddetle karşı
çıkınca da İtalya aracılığıyla TBMM’yi doğrudan çağırdılar.(TBMM adına Dışişleri bakanı Bekir Sami Bey
katılmıştır)Toplantıya katılan Osmanlı Temsilcisi Tevfik Paşa sözü milletin gerçek temsilcisi olarak kabul
ettiği TBMM temsilcisine vererek ,hem büyük bir jest yapmış hem de vatanseverliğini göstermiştir.
TBMM hükümeti,toplantıdan bir sonuç çıkmayacağını biliyordu ama Türk tarafı barışa yanaşmıyor
şeklindeki propagandaları önlemek,uluslar arası platformda TBMM’yi kabul ettirmek,Türk davasını(Misak ı
Milli) dünya kamuoyuna açıkça anlatmak mümkün olacaktı. Nitekim,Türk tarafı Misak ı Milliden ödün
vermeyeceğini açıkça ilan etmiş,İtilaf devletleri de ufak değişikliklerle Sevr’i kabul ettirmeye çalışmış ve
anlaşma sağlanamamıştır.
ÖNEMİ
a)TBMM resmen İtilaf devletlerince tanındı.
b) Türk milletinin Sevr’i kabul etmeyeceği bir defa daha belirtildi.
c)TBMM ilk kez uluslar arası bir konferansta temsil edildi.
d)İtilaf Devletleri arasında görüş ayrılıkları arttı.
e)Yunanlılar toparlanmak için zaman kazandılar.
MOSKOVA ANTLAŞMASI(16 Mart 1921)
Kendi içindeki ihtilal yüzünden savaştan çekilen Sovyet Rusya,boğazların güçlü bir devletin eline
geçmesine engel olmak ve komünizmi empoze etmek için Türkiye’yle yakınlaşmaya başladı.TBMM de
;hem Sovyet Rusya’dan emin olmak hem de İtilaf devletlerine karşı yürüttüğü mücadelede kendisine lazım
olan para,silah ve cephane yardımı almak için Rusya ile yakınlaşmaya başladı.TBMM ilk resmi ilişkiyi
bunlarla kurmuş ve Batı cephesi komutanı Ali Fuat Paşa’yı Moskova’ya elçi olarak göndermiştir.
İmzalanan Antlaşmaya Göre;
1 -Taraflardan birinin tanımadığı antlaşmayı diğeri de tanımayacak(Rusya Sevr’i tanımadığını kabul etmiş
oldu)
2 -Sovyet Rusya,kapitülasyonların kaldırılmasını kabul edecek (1774 küçük Kaynarca Antlaşmasıyla
verilmişti;kapitülasyonları ilk kaldıran ülke
olmuştur)
3 -Batum Gürcistan’da kalacak(Misak ı Milli içinde yer alan liman kenti Batum(TBMM’de 5 Batum
milletvekili bulunuyordu),Sovyet Rusya ile ilişkilerin bozulmaması için Rusya’ya bağlı Gürcistan’a
bırakılmış ve ilk kez Misak ı Milliden ödün verilmiştir.Türk birlikleri Batum’dan 24 Mart 1921’de
çekilmiştir.
4 -Sovyet Rusya Misak ı Milliyi tanıyacak(Misak ı Milliyi tanıyan ilk batılı ülke)
5 -Sovyet Rusya bu antlaşmanın şartlarını ,kendisine bağlı olan Ermenistan ,Gürcistan ve Azerbaycan
tarafından da kabul edilmesi için aracılık yapacak.
6 -Kars,Ardahan ve Artvin Türkiye’ye kalacak,Nahcivan Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olacak.(Bu
durum Kars Antlaşmasıyla gerçekleşti.13 Ekim 1921)
7 -Moskova’da bulunan Afganistan temsilcileriyle TBMM arasında 1 Mart 1921’de dostluk ve kardeşlik
antlaşması imzalandı.Afganistan ,TBMM Hükümetini tanıyan ve elçi gönderen ilk İslam devletidir.
II.İNÖNÜ MUHAREBESİ(23 Mart-1 Nisan 1921)
İtilaf devletleri,Londra konferansında isteklerini Türk tarafına kabul ettirememişlerdir.Türk ordusunun
daha fazla güçlenmesine fırsat vermek istemiyorlardı.Yunanlılar da itilaf devletlerinin desteğine layık
olduklarını göstermek için 1. İnönü yenilgisinin izlerini silmek için yeniden saldırıya geçtiler.
AMAÇLARI,Kütahya ve Eskişehir’i ele geçirerek Ankara üzerine yürümekti.Ancak İnönü’de ikinci kez
yenildiler.
SONUÇLARI;
a)Yunan ilerleyişi durduruldu.
b)TBMM’ye ve orduya güven arttı.
23
c)Mustafa Kemal,cephe komutanı İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta,’Siz orada sadece düşmanı değil milletin
makus(ters) talihini de yendiniz’ diyerek zaferin önemini belirtti.
d)İtalya işgal ettiği Güneydoğu Anadolu topraklarından ayrılmaya başladı.Bu durum itilaf devletleri
arasındaki görüş ayrılıklarını arttırdı.
e)Fransa,TBMM hükümeti ile anlaşma yolları aramaya başladı.
Türk birlikleri 8 nisanda Aslıhanlar bölgesinde taarruza geçti ise de önemli bir sonuç alınamadı.
KÜTAHYA ESKİŞEHİR MUHAREBELERİ
(10-24 TEMMUZ 1921)
I. ve II. İnönü yenilgisinden sonra Yunanlılar,İngilizlerin yardımıyla Anadolu’daki güçlerini takviye
ettiler.
Yunan kralı Konstantin,savaşı bizzat yönetmek için İzmir üzerinden cepheye gelmişti
Türk ordusu yeterince hazırlanamadığı için,üstün Yunan kuvvetleri karşısında başarısız
oldu.AFYON,KÜTAHYA ve ESKİŞEHİR Yunanlıların eline geçti.Bu durum karşısında Mustafa
Kemal,cephe komutanı İsmet Paşaya,orduyu Sakarya ırmağının doğusuna çekme emrini verdi.İlerleyen
yunanlılar Polatlı’ya kadar geldiler.
Türk birliklerinin Sakarya ırmağının doğusuna çekilmesi,bir taktik idi.Böylece daha fazla kayıp
verilmeyecek,yeni bir savunma hattı oluşturulacak,Yunan ordusu da merkezinden uzaklaşmış olacaktı.
TBMM’ de sert tartışmalar yaşandı.Bazı millet vekilleri Ankara’nın tehlikeli olduğunu ileri sürerek
meclisin Kayseri’ye taşınmasını istediler.Ancak bu istek reddedildi.Mecliste Mustafa Kemal’e karşı
olanlar,’Ordu nereye gidiyor,millet nereye götürülüyor,bu hareketin elbette bir sorumlusu vardır.O
nerededir?Onu ordunun başında görmek isteriz.’diyerek onun gücünü ve yetkisini kırmak istiyorlardı.
Mustafa Kemal’e güvenenler ise,ordunun başına geçerse,Yunan saldırılarının durdurulacağına
inanıyorlardı.Mustafa Kemal böyle bir kritik dönemde kendisine teklif edilen Başkomutanlık
görevini,Meclisin tüm yetkilerini kullanmak şartıyla kabul etti.Çıkarılan Başkomutanlık kanunu ile TBMM
üç ay süreyle Mustafa Kemal’e Başkomutanlık görevi verdi.(5 Ağustos 1921).Genel kurmay başkanlığına
da İsmet Paşanın yerine Fevzi Paşa(Çakmak)getirildi.
Mustafa Kemalin her emri kanun yerine geçecekti.O,Türk ordusunun yeni bir savaşa (Sakarya) hızla
hazırlanmasını sağlamak için,Tekalif-i Milliye Emirlerini(Milli yükümlülükler)yayınladı(7-8 Ağustos
1921)
Bu emirlerle,Milleti fedakarlığa davet ediyordu.Buna göre;
1.Her ev bir kat çamaşır,bir çift çorap ve çarık hazırlayacak,
2.Tüccar ve halk elindeki çamaşır,Bez,Kumaş,Astar,Kösele ,hayvan malzemesi’nin yüzde kırkını ,bedeli
sonradan teslim edilmek şartıyla teslim edecek,
3.İnsan ve hayvan yiyeceklerinin yüzde kırkı teslim edilecek,
4.Nakil(ulaşım) vasıtaları,ayda bir defa kullanılmak şartıyla 100 km kullanılacak,
5.Ordunun ihtiyacı olan terk edilmiş bütün mallara el konulacak,
6.Akaryakıt,Araba yastığı vs.’nin yüzde kırkı teslim edilecek,
7.Silah ve malzeme yapan demirci.Marangoz,Saraç dökümcü ordunun eline alınacaktı.
Önemi:Milli yükümlülükler olağan üstü hallerde çıkarılmış,olağanüstü önlerlerdir.Sırtını İngiltere gibi o
zamanın en güçlü devletine dayamış olan yunanlılar karşısında,ne kadar güç şartlar altıda mücadele edildiği
anlaşılmaktadır.Bu durum yıllardır savaşan Türk halkının ne kadar fedakar olduğunu gösterir.Bu
emirler,Dünya’da ilk defa topyekün bir halk uygulamasıdır.Bu emirlerin milli mücadelenin kazanılmasına
büyük katkısı olmuştur.
SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ(23 Ağustos-13 Eylül 1921)
Kütahya-Eskişehir muharebelerindeki başarılarına güvenen Yunanlılar,Sakarya ırmağının doğusunda
bulunan Türk mevzilerine karşı harekete geçtiler.Ordumuzun sol kanadı da Ankara’nın 50 km güneyine
çekildi.Bunun üzerine Mustafa Kemal ordulara şu emri verdi:”Hattı Müdafa yoktur,sathı Müdafa vardır;o
satıh bütün vatandır.Vatanın her karış toprağı milletin kanıyla sulanmadıkça bırakılamaz”.Böylece 100 km
bütün cephe savaş alanı ilan edilmiştir.
23 Ağustosta karşı taarruza geçen Türk ordusu,13 Eylülde Sakarya’nın doğusundaki düşmanı tamamen
temizledi.
SONUÇLARI
24
Mustafa Kemal’in başkomutan olarak katıldığı ilk savaştır.
1683 Viyana bozgunundan beri süren geri çekiliş sona ermiştir.
Yunanlıların saldırı gücü kırıldı savunmaya geçtiler.Ankara’yı ele geçirme ümitleri sona erdi.
M.Kemal’e Gazilik ünvanı ve Mareşallik rütbesi verildi.(19 Ekim 1921)O’na olan güven arttı.
Türk milletinin Kütahya-Eskişehir muharebeleri esnasında bozulan morali düzelmiş,milli
mücadelenin kazanılacağına olan artmıştır.
6 İtilaf devletleri arasındaki anlaşmazlıklar artmış,İtalyanlar Güney Anadolu’daki toprakları
boşaltmışlardır.
7 İngilizlerle esirlerin karşılıklı değiştirilmesinin öngören bir antlaşma imzalamıştır(Matladaki Türk
esirler serbest bırakılmıştır.)
Fransa ile Ankara antlaşması; (20 Ekim 1921)Ermenistan,Gürcistan ve Azerbaycan'la Kars
Antlaşması((13 Ekim1921) imzalanmıştır.(Kars Antlaşması Moskova Antlaşmasının bir tekrarıdır.Doğu
sınırlarımız bazı küçük değişikliklerle son şeklinin aldı,Misak ı Milliyi tanıdılar.
1
2
3
4
5
BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ
Yunanlılar Sakarya yenilgisinden sonra,Afyon-Kütahya-Eskişehir hattında güçlü bir savunma
oluşturdular.(Buraları gezen İngiliz komutanlar Türk askerinin buraları 4-5 ayda aşamayacağını gururla
söylüyorlardı;oysa birkaç günde aşılmıştır.)
Sakarya Savaşından sonra yaklaşık bir yıl hazırlık yapıldı.Bu arada İtilaf devletleri barış teklifinde
bulundular;Yunanlılar hemen kabul etti ancak Türkiye Misak ı Milliye aykırı olduğu gerekçesiyle reddetti.
Mustafa Kemal,askeri birlikler arasında yapılacak olan futbol maçını izlemek bahanesiyle Batı Cephesi
karargahının bulunduğu Akşehir’e gitti ve burada İsmet Paşa ile Fevzi Çakmaktan bilgiler alarak saldırının
26 Ağustos’ta başlatılmasına karar verildi(Türklere Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Meydan Savaşı
da aynı tarihte başlamıştır ve bu iki savaş sebepleri ve sonuçları bakımından benzerlik gösterir.)
Büyük bir gizlilik içinde yapılan hazırlıklardan sonra,belirtilen tarihte sabah 05.30’da Türk topçularının
atışıyla Afyon Kocatepe’de başlatıldı.30 Ağustos’ta Dumlupınar’da yapılan savaşı bizzat Mustafa Kemal
yönetti.Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırılan bu savaşta,düşmanın ana kuvvetleri imha
edildi.Yunanlıların Anadolu’dan sökülüp atılmasını isteyen Mustafa Kemal 1 Eylül 1922’de ordulara
“Ordular!İlk hedefiniz Akdeniz’dir,ileri!” komutunu verdi.Türk
birlikleri,Kütahya,Uşak,Eskişehir,Salihli,Alaşehir,Aydın ve Manisa’yı kurtardı.2 Eylül’de Yunan
başkomutanı vekili Trikopis ,Uşak’ta çok sayıda Yunan komutanı ve askeri ile birlikte esir alındı.9 Eylül’de
Türk süvarileri İzmir’e girdi.10 Eylül’de Bursa kurtarıldı.18 Eylül’de esir Yunan askerlerinin dışında
Anadolu’da Yunan askeri kalmadı.
Not1: Osmanlı Devletinin ilk başkenti olan Bursa’nın 8 Temmuz 1920’de Yunan işgaline uğraması
üzerine ,TBMM’nin aldığı bir kararla meclis kürsüsüne siyah bir örtü konulmuştu.Bursa’nın kurtarılışı
üzerine matem işareti olan bu siyah örtü kaldırıldı.
Not 2:Asırlardır Türklerin yönetiminde huzur ve güven içinde yaşayan Rumlar,işledikleri cinayetlerin
hesabını verme telaşı içine düştüklerinden Yunan askerleriyle beraber Türkiye’yi terk ettiler.Ancak
geçtikleri her yeri yakıp yıktılar en çok da İzmir’e zarar verdiler.
BÜYÜK TAARRUZUN SONUÇLARI
a) Türk Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştı.
b) Yunan ordusu yenildi.Batı Anadolu düşman işgalinden kurtarıldı.Yunan ‘Megola İdeası (Büyük
Ülkü’) bitti.
c) Türk Milli Mücadelesinin askeri safhası tamamlandı.
d) İngiltere’nin Anadolu’yu işgal planları suya düşmüş,Mudanya Ateşkesine ortam hazırlanmıştır.
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI
(3 -11 Ekim 1922)
Büyük Taarruzdan sonra Türk ordusu Kocaeli ve Çanakkale yönünde harekete geçmesi üzerine İngiltere
de boğazları korumak için İtalya ve Fransa’yı da yeniden savaşa çağırarak harekete geçti.Ancak onlar yeni
bir savaşa girişmek istemediler,sömürgelerinden de yardım alamayınca barışa razı oldu ve 28 Eylül’de 1922
‘de askeri harekat durdu.
Mudanya’da yapılan ateşkes görüşmelerine ;İngiltere,Fransa,İtalya ve TBMM katıldı.Türk tarafının
temsilcisi İsmet Paşa idi.Yunan temsilcisi doğrudan katılmayıp Mudanya açıklarında bir gemide bekledi.
25
3 Ekimde başlayan görüşmeler,11 Ekimde bir antlaşmayla sona erdi .Buna göre;
a) Türk ve Yunanlılar arasında çarpışmalar duracak
b) Doğu Trakya’daki Yunan kuvvetleri 15 gün içinde çekilecek,bölge önce itilaf devletlerinin
yönetimine verilecek,bir ay içinde de Türklere teslim edilecek.
c) TBMM hükümeti Doğu Trakya’da güvenliği sağlamak için 8 bin jandarma bulundurabilecek.
d) İstanbul ve çevresi TBMM Hükümetinin idaresine bırakılacak ancak,İtilaf devletleri barış
antlaşması imzalanıncaya kadar bölgede kalacak.
e) Çanakkale ve çevresinde boğazlardan itibaren doğu ve batı kısmına 15 km’ye kadar
girilmeyecek.(İstanbul ve Boğazların yönetiminin TBMM’ye bırakılması ,İtilaf Devletlerinin
Osmanlı Devletini yok saydığını gösterir.
ÖNEMİ:
1 TBMM uluslar arası alanda tanındı.
2 Doğu Trakya savaş yapılmadan düşmandan kurtarıldı.
3 İstanbul ve çevresi TBMM’ye bırakıldı.
4 Lozan Barış Antlaşması için ortam hazırlandı
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI
Mudanya Mütarekesinden sonra sıra kalıcı bir barış antlaşmasına gelmişti.İtilaf Devletleri Lozan’da
yapılacak barış görüşmelerine TBMM’nin yanı sıra Osmanlı Hükümetini de davet ettiler.
NOT:Buradaki amaçları Londra Konferansında olduğu gibi ikilik çıkarmak ve bundan yaralanmak ve
Osmanlı Hükümetini hala tanıdıklarını göstermekti.
İstanbul Hükümetinin başındaki Tevfik Paşa işbirliği teklif ettiyse de M.Kemal onlar katılırsa TBMM
katılmaz diyerek kesin tavrını ortaya koydu.
***Türkiye’nin Lozan konferansındaki hedefi ,Misak ı Milli’yi ve tam bağımsızlığı gerçekleştirmekti.
Mustafa kemal,İstanbul Hükümeti oldukça İtilaf Devletlerinin bir koz olarak kullanacaklarının bildiğinden
1 Kasım 1922’de Saltanatı kaldırma kararı almıştır.
Saltanatın kaldırılmasından sonra Türk tarafı konferansın İzmir’de veya başka bir Türk şehrinde
yapılmasını teklif ettiyse de kabul edilmedi.Çünkü böyle yapılırsa;Yunanlılar gücenebilir,İtilaf Devletleri
saygınlıklarını yitirebilir,Türk tarafı başkanlık edebilirdi.
Türk tarafını bu konferansta Dış işleri bakanlığına getirilen İsmet Paşa başkanlığında bir heyet temsil
etmiştir.
Konferansa Katılan Devletler
İngiltere,Fransa,İtalya,Japonya,Yunanistan,Romanya,Yugoslavya,Türkiye.
Ayrıca gözlemci olarak ABD;hem boğazlar hem de Trakya ile ilgili konularda Bulgaristan; Boğazlarla İlgili
Konularda Sovyet Rusya; diğer belirli konularda Belçika ve Portekiz.
Konferansta Görüşülecek Konular
1 *Osmanlı Devletinden kalan ve tarihten kalan en az üç asırlık konular(Kapitülasyonlar,dış borçlar,yabancı
okullar ,Patrikhanenin durumu,Ermeni meselesi,azınlıkların durumu)
2 *Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar(Türk-Yunan sınırının tespiti,Ege adalarının durumu,Türk ve
Rumların yer değiştirmesi,Yunanlıların verdikleri zararların karşılanması)
3 *Türkiye-Irak,Türkiye-İran ,Türkiye-Suriye sınırının tespiti
***TBMM Hükümeti,Türk heyetine verdiği talimatta;Misak ı Milli,Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti
kurulamayacağı ve kapitülasyonların kesin kaldırılması konusunda taviz verilemeyeceğini belirtmişti.
20 Kasım 1922 de başlayan konferansta İtilaf devletlerinin ortak görüşü kapitülasyonların devam
ettirilmesi idi .Osmanlı dış borçları,Türk-Yunan sınırı,Musul’un durumu ve Boğazlar konusunda anlaşma
sağlanamadı(Sovyet Rusya Boğazların Türkiye’de kalmasını istedi çünkü İngiltere’nin oraya
yerleşmesinden endişe ediyordu.1936 da ise İngiltere Boğazların Türkiye’ye bırakılmasını Rusya ise
Boğazlar komisyonuna bırakılmasını isteyecektir) Görüşmeler kesildi ve heyet Ankara’ya dönerek
Boğazlar ve Musul yönünde hareket etmek üzere savaş hazırlığı yapmaya başladı.
Özellikle İngiltere(Temsilcisi Lord Curzon) Türk tarafının maddi durumunun çok kötü olmasından dolayı
bir savaşı daha göze alamayacağını düşünüyor,muhalefetin ve halkın sesinin yükselmeye başladığı için bir
iç ayaklanmanın çıkabileceğini ümit ediyor ve şartları zorla kabul ettirmeye çalışıyordu.
Bu arada muhalefetin (Rauf Orbay’ın arkasında kenetlenmişlerdi) güçlenmesi ve birinci meclisin oldukça
yıpranması üzerine 1 Nisan 1923’te seçimler yenilendi ve ikinci meclis dönemi başladı.Muhalefetin çoğu
meclise giremedi.
26
Ancak İngiliz kamuoyunun savaş yanlısı olmaması görüşmelerin yeniden başlamasına sebep oldu.4 Şubat
1923’te başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923’te anlaşmayla sona erdi.23 ağustos 1923’te TBMM
tarafından kabul edilerek yürürlüğe girdi.
Hükümleri
1. Kapitülasyonlar:Her türlü kapitülasyonlar bütün sonuçlarıyla kaldırılmıştır.(Türk tarafının istediği
şekilde halledilen tek konu)
2. Dış Borçlar:İlk dış borcu 1854’te Kırım Savaşı esnasında İngiltere ve Fransa’dan almıştı ve o günden
bu güne çokça artmıştı.Dış borçlar, Osmanlı Devletinin parçalanmasıyla ayrılan devletler arasında
paylaştırıldı.kendine düşen payı da taksitler halinde ve Frank veya Türk parasıyla ödemeyi kabul etti
(1954 yılına kadar sürmüştür) savaş tazminatı ödemeyi kabul etmedi;Yunanlılardan tazminat almaya hak
kazandı ancak ödeyecek durumda olmadığı için Karaağacı bize vermeyi kabul etti1881’de kurulan
Duyun ı umumiye kaldırıldı.
3. Boğazlar:Boğazlarda kesin Türk hakimiyeti sağlanamadı. Boğazlardan barış zamanı askeri olmayan
gemiler geçebilecek.Savaş zamanı Türkiye savaşta yer alırsa , boğazlar üzerinde istediğini yapma
hakkına sahiptir Ancak Türkiye’nin başkanlığını yaptığı bir “Boğazlar Komisyonu” boğazlardan
geçişi kontrol edecek.
Boğazlardan geçiş serbest olacak,barış zamanı askeri özellik taşımayan gemi ve uçaklar
geçebilecek,boğazların kıyıdan 15 km kısmı askerden arındırılacak.(Boğazlar üzerindeki kesin Türk
hakimiyeti 20 Temmuz 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle sağlanmıştır)
4. Azınlıklar:Bütün azınlıklar Türk vatandaşı sayıldığından ayrıcalık verilmedi(Erzurum Kongresinde
azınlıklara ayrıcalık verilemeyeceği ilk kez belirtilmişti.)Batı Trakya’daki Türkler ve İstanbul’daki
Rumlar dışında Türkler ve Rumların karşılıklı olarak yer değiştirmesi kararlaştırıldı(mübadele)Ancak
Yunanlıların İstanbul’da daha fazla Rum bırakma girişimi yüzünden 1926 ve 1930 mübadeleler tekrar
gündeme gelmiştir.
5. Sınırlar:
a)Batı Sınırı:Yunanlılarla Mudanya Mütarekesi esas alınarak Meriç ırmağı doğal sınır oldu.Bulgaristan
sınırı1913 ve 1915 sınır düzenlemeleri esas alındı.
Adalar:Balkan Savaşlarından beri işgal altında tuttukları,Sakız ,Sisam ve Midilli adaları
silahsızlandırılmak şartıyla Yunanlılarda;Boğazlar ve Çanakkale’nin güvenliği açısından da
İmroz,Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adaları Türkiye’ye kalacak.Rodos dahil 12 ada İtalya’ya
kalacak(İtalya II.dünya Savaşından yenik çıkınca buraları Yunanistan almıştır.Anlaşmanın aksine bütün
Yunana adları silahlandırılmıştır).Yunanistan savaş tazminatı yerine Karaağacı Türkiye’ye verdi.
b)Güney Sınırı:20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması esas alındı.Hatay sınırlarımızın dışında
kaldı.
c)Doğu Sınırı:İngiltere’nin mandasında olan Irak,zengin petrol yataklarına sahip Musul yüzünden
çözümlenemedi.(Musul Mısak ı Milliden verilmiş bir tavizdir.)
6. Patrikhane:Türk tarafı ,patrikhanenin yıkıcı faaliyetlerinden dolayı Türkiye sınırının dışına çıkarmak
istemişse de başarılı olamamıştır.(Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedince,mezhepler arasındaki
ayrılıklardan yararlanmak ve Haçlı birliğinin kurulmasına engel olmak için patrikhaneyi İstanbul’da
bırakmıştı)
7. Yabancı Okullar:Türkiye’nin bir iç sorunu olduğundan bu sorun ,1926’da çıkarılan “Özel Okullar
Yönetmeliği” ile çözülmüştür.
8. İstanbul:İtilaf Devletleri 6 hafta içinde şehri terk edecektir. Son işgal kuvvetleri,2 Ekim 1923’te Türk
bayrağını selamlayarak İstanbul’u terk etti.6 Ekimde Şükrü Naili Paşa komutasındaki Türk ordusu
İstanbul’a girdi.Milli Mücadele döneminde en üzün süre işgal altında kalan şehrimiz İstanbul
olmuştur.Savaş tutsakları da karşılıklı olarak iade edilecek.
Lozan’da Çözülemeyen Konular
a) Musul Sorunu(Irak sınırı)
b) Hatay Sorunu
c) Patrikhane
27
d) Yabancı Okullar
e) Boğazlar Sorunu
Lozan Antlaşmasının Önemi
1 Türkiye uluslar arası ilişkilerde eşit şartlarda temsil edilmiştir.
2 Osmanlı Devleti uluslar arası sahada hukuken sona ermiştir.
3 Misak ı Milli büyük ölçüde gerçekleşmiştir.
4 Asırlarca Avrupalıların peşinde koştukları “Şark Meselesi”(Türkleri Anadolu’dan ve Avrupa’dan
atmak projesi) iflas etmiştir.
5 Ermeni ve Rum iddiaları ortadan kalkmıştır.
6 Türk dış politikasın esasları belirlenmiştir.
7 Kapitülasyonlar kaldırılarak ekonomik bağımsızlık sağlanmıştır.
8 Lozan’dan sonra batılı ülkelerle ilişkiler yumuşamaya başlamıştır.
9 Türk milletini adeta esir eden Mondros ve Sevr antlaşmaları geçersiz kılınmıştır.
10 Bağımsızlık mücadelesi veren pek çok devlete ışık tutmuştur.
11 Geçerliliği günümüze kadar süren yüzyılımızın en uzun süreli barış antlaşmasıdır.
12 Siyasi,sosyal,hukuki ve kültürel alanda yapılacak İnkılaplar için uygun ortam oluşturmuştur.
13 I.Dünya savaşını sona erdiren son barış antlaşmasıdır.
SALTANATIIN KALDIRILMASI
SEBEPLERİ
1.
3 Nisan 1920’de açılan meclisle yeni bir devletin temelleri atılmıştı.Buna göre hakimiyet kayıtsız
şartsız millete aitti;oysa saltanat tek kişinin hakimiyetine dayanıyordu.
2.
20 Ocak 1921’de kabul edilen ilk anayasada da hakimiyetin millete ait olduğu belirtilmişti.
3.
Padişah ve İstanbul Hükümetinin Milli Mücadelede hiç katkıları yoktu;tam tersi aleyhine
çalışmışlardı.Milli Mücadele hareketine girişenleri vatan haini ilan etmiş hatta idama mahküm
etmişlerdi.Ayrıca TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaları desteklemiş ve Sevr’i imzalamıştı.
4.
İtilaf devletleri,çift başlı yönetimden sürekli yararlanmak istiyorlardı.Daha önce Londra
Konferansına hem İstanbul Hükümeti hem de TBMM çağrılmıştı.Şimdi bir kez daha Lozan
Konferansında aynı sahne oynanmaktaydı.Bunun üzerine TBMM,İstanbul Hükümeti’nin Lozan’a
katılmasını engellemek için 1 Kasım 1922’de Saltanatı kaldırma kararı aldı.
Halifelik aynı anda kaldırılmamıştı çünkü;halkta büyük bir tepki oluşabilirdi,ayrıca İngilizler bu
kurumu kendi sömürgeleri için kullanabilirdi.
4 Kasım 1922’de son Sadrazam Tevfik Paşa istifa etti.
Son padişah Vahdettin ,hayatından endişe ettiği için İngilizlere ait Malaya zırhlısıyla,17 Kasım
1922’de önce Malta adasına,oradan Mekke’ye,oradan da ömrünün geri kalan kısmını geçireceği San
Remo’ya gitti(İtalya).
18 Kasım 1922’de hanedan soyundan Abdülmecit Efendi halife ilan edildi(Son Osmanlı dolayısıyla
İslam halifesi)
SONUÇLARI:
 a) Saltanatın kaldırılması milli mücadele döneminde yapılan tek inkılap hareketidir.Böylece Osmanlı
Devleti hukuken sona erdi.
 b) Altı asırdan fazla süren Osmanlı saltanatı sona erdi.
 c) Milli egemenlik ve cumhuriyet yönetiminin önünden önemli bir engel kalktı.
 d) Laik devlet düzenine geçişin ilk basamağı oldu.İnkılapların önü açıldı.
 e) İki başlı yönetime son verildi güç tamamen TBMM’nin eline geçti.Lozan Antlaşmasına katılmamak
için önünde bir engel kalmadı.
TBMM’DEKİ BAZI ÖNEMLİ GELİŞMELER
28
1Nisan 1923’te Lozan görüşmeleri yapılırken muhalefetin yükselen sesini bastırmak için seçimler
yapıldı ve TBMM güven tazeledi.Muhalefetin çoğu TBMM’ye giremedi.Böylece I.TBMM hükümeti sona
erdi ve II.TBMM Hükümeti Dönemi başladı.
9 Ağustos 1923’te,bütün milli cemiyetlerin Sivas kongresi kararıyla toplanıp Anadolu ve Rumeli
Müdafa ı Hukuk adını alan cemiyet Halk Fırkası (Partisi) adıyla Atatürk tarafından
partileştirildi.(Atatürk,11 Ekim 1923’te başkan seçildi.Cumhuriyetin ilanıyla Cumhuriyet Halk Partisi adını
alan bu partinin II.Kurultayında Nutku’nu okumuştur.15-20 Ekim 1927)
13 Ekim 1923’te,ilk kez 27 Aralık 1919’da Temsil Heyeti’nin Ankara,’ya gelmesiyle merkez olan
Ankara,İsmet Paşa’nın önergesiyle başkent olmuştur.
CUMHURİYETİN İLANI
SEBEPLERİ: Mustafa Kemal’in baştan beri düşüncesi milli egemenliğe dayalı bir devletti ama bunu
zamanı gelene kadar açıklamamıştır.
Yeni bir devlet kurulmuştu ama henüz bir padişah bulunduğu için devlet başkanı yoktu.Saltanat
kaldırılınca bunun önündeki engel de kalkmış oldu.1921 anayasasında resmen adı konmasa da
devletin rejiminin cumhuriyet olacağı belirtilmişti.
Lozan Antlaşmasının imzalanması ve TBMM’de kabul edilmesiyle milli bağımsızlık gerçekleşmiş
oluyordu.Ancak saltanata bağlı olanlar yürütme yetkisinin halifeye verilmesini istiyorlardı.
Meclis Hükümeti sistemi benimsenmişti.Yani bakanları meclis teker teker seçiyordu;en başına da
başvekil unvanıyla bir milletvekili getiriliyordu.Hepsi meclis başkanına karşı sorumlu idi.Biri istifa
etse yenisi mecliste oylanarak seçilmesi gerekiyordu.Bu karmaşık düzen içinde başvekil Fethi Okyar
ve bakan arkadaşları istifa edip yerine yenisi kurulamayınca bir hükümet bunalımı çıktı.Bunun
üzerine 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.
Aynı gün Ankara milletvekili Atatürk Cumhurbaşkanı seçildi;İsmet Paşa(İnönü) başbakan,Fethi
Okyar da TBMM başkanı seçildi.Halk Partisi genel başkanlığı vekilliğini de İsmet Paşa ‘ya bıraktı.
Cumhuriyetin İlanıyla;
a) Devlet rejimine gerçek adı konmuş bu konudaki kargaşa ortadan kalkmıştır.
b) Cumhurbaşkanının başkanının seçilmesiyle “Devlet başkanlığı” sorunu çözümlenmiş,meclis
hükümeti yerine “Kabine Sistemine “ geçilmiştir.Bu gün de uygulanan bu sisteme göre;
I-Cumhurbaşkanı başbakanı atar
II-Başbakan Bakanlar Kurulu listesini Cumhurbaşkanına sunar
III-Cumhurbaşkanı listeyi onaylar
IV-Bakanlar Kurulu meclisten güvenoyu alarak görevine başlar
HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
NEDENLERİ
 1- Saltanatın kaldırılmasına tepki duyanların halifenin etrafında toplanmaları
 2- Halife Abdülmecit Efendi’nin padişah gibi davranması
 3- Halifelik kurumunun cumhuriyet için tehdit oluşturabileceğine olan inanç
 4- Devlet sisteminin laikleşmesinde önemli bir engel olarak görülmesi
 5- İngiltere’nin etkisiyle Hint Müslümanlarının halifeye bağlılık bildirmeleri
Halifeliğin Kaldırılması ile (3 Mart 1924)
- Osmanlı hanedanı üyelerinin yurt dışına çıkarılmasına karar verildi.
- Millet egemenliğinde yeri olmayan bir kuruma son verildi;devletin rejimi konusunda tartışmalara yol
açabilecek durum ortadan kalktı.
- Çağdaşlaşma yolunda yapılacak İnkılapların önü açıldı
- Devletin en üst kademesindeki ikilik sona erdi.Laik sisteme geçişteki ikinci ve en önemli engel de
ortadan kalktı.
- Eski düzen yanlılarının her zaman güç alacakları ve güç verecekleri bir odak yok edilmiştir.
3 Mart 1924’te kabul edilen diğer kanunlar ile de;
Evkaf ve Şeriyye Vekaleti yerine-Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı,
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Eğitim ve Öğretim birleştirilerek bütün okullar Maarif Vekaletine bağlandı,
Erkanı Harbiye Vekaleti kaldırılarak Milli Savunma Bakanlığına bağlı Genelkurmay Başkanlığı kuruldu.
29
ÇOK PARTİLİ REJİM DENEMELERİ
Cumhuriyet Halk Partisi
Mustafa Kemal,düşündüklerini uygulamaya koyabilmek,TBMM’nin daha verimli çalışmasını sağlamak
ve mecliste kuvvetli bir çoğunluğa sahip olabilmek için,Anadolu ve Rumeli Müdafa ı Hukuk Grubunu
kurdu.Bu gruba I.Grup dendi;karşısında yer alan gruba da II.Grup dendi.Ancak ikinci grubun içinde de
gruplaşmalar vardı.(Tesanüt,Halk Zümresi,İstiklal ..) Mustafa Kemal ,9 Ağustos 1923’te Halk Fırkası’nı
kurdu.(Anadolu ve Rumeli Müdafa ı Hukuk Grubu partileşti.)
Mustafa Kemal ,yapmak istedikleri yenilikleri bu partini programına koydu.Parti
cumhuriyetçilik,halkçılık,milliyetçilik ilkelerini benimsemişti.1950 yılına kadar iktidarda kalan Cumhuriyet
Halk partisinin dönemine Tek Parti dönemi denir.İnkılaplar da bu partinin döneminde gerçekleştirilmiştir.
Terakkiperver (ilerici) Cumhuriyet Fırkası
Meclisteki II.Grubu oluşturanlar bir muhalefet partisi olarak ortaya çıktılar.(17 Kasım 1924) Kazım
Karabekir,Ali Fuat Paşa,Refet Bele,Rauf Orbay,Adnan Advar tarafından kuruldu;genel başkanı Kazım
Karabekir idi.
“Parti liberalizmden yana ve halkın hakimiyeti prensibini savunmakta idi.Genel olarak hürriyetlere
taraftardır,din düşüncesine ve dini inançlara saygılıdır.” İbaresinin yer alması üzerine bütün muhalif
unsurların toplandığı bir yer olmuştu.Nitekim Şeyh Sait isyanıyla bağlantısı görülerek 3 Haziran 1925’te
kapatıldı.Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk muhalefet partisidir.
Şeyh Sait İsyanı
Sebepleri:
1. Saltanat ve Hilafetin kaldırılmasına ,yapılamaya başlayan inkılaplara duyulan tepki.
2. İngilizlerin Musul Meselesini kendi lehlerine çözmek ve Doğu Anadolu’da bir Kürt devleti kurmak için
halkı kışkırtması
3. Terakkiperver cumhuriyet fırkasının halk üzerindeki etkisi
4. Dini çıkarlarına alet edenlerin cahil halkı kolayca kandırmaları .
Ergani’nin Piran şehrinde başlayan (13 Şubat 1925),Şeyh Sait tarafından başlatılan isyan kısa sürede
Diyarbakır ve Elazığ’a da yayıldı.İsyanı bastırmakta yumuşak davranan Fethi Okyar hükümeti istifa etti ve
yerine İsmet Paşa hükümet kurdu.İlk iş olarak da,Takrir-i Sükun (Düzenin sağlanması) kanunu çıkarıldı (4
Mart 1925).
 (Takrir –Sükun kanunu;asayişin sağlanması,vatanın tehlikeden korunması,rejimin kökleşmesi için
gereken tedbirleri almak yolunda hükümete geniş yetkiler vermişti.İsyanın bastırılmasında bu kanunun
çok faydası olmuştur.İki yıl için çıkarılan kanun ,iki yıl daha uzatıldıktan sonra 4 Mart 1929’da
yürürlükten kaldırılmıştır.)
Hükümet ayrıca biri Ankara’da biri de isyan bölgesi olan Diyarbakır’da olmak üzere tekrar iki İstiklal
Mahkemesi kurmuştur.İsyan Nisan ayında bastırılmış ve elebaşları cezalandırılmıştır.Vatan ve
Cumhuriyet büyük bir tehlike atlatmış ,Musul sorununun İngilizlerin istediği şekilde çözümlenmesine
yardımcı olmuş ve ordumuz yıpranmıştı.Bazı mensupları olaya karıştığı için Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası kapatılmıştır.
Aynı zamanda çok partili rejim denemelerinin bir müddet askıya alınmasına sebep olmuştur.
Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi (15 Haziran 1926)
İnkılapları içlerine sindiremeyenler,eski ittihatçılarla da işbirliği yaparak,Mustafa Kemal’i İzmir
gezisinde öldürmeyi planladılar.Buna göre 15 Haziran günü gideceği İzmir’de öldürülecek ve suikastçılar
Yunan adası Sakız’a kaçacaklardı.Ancak gezinin bir gün ertelenmesi planı bozdu.suikastçıları kaçıracak
olan Girit’li Şevki olayı İzmir valisine bildirdi ve olayı tertipleyenler yakalanarak İstiklal Mahkemesinde
30
yargılanarak cezaya çarptırıldılar.Olayı öğrenen Atatürk:”Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak
olacaktır;fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır.” diyerek Türk milletine ve cumhuriyete olan inancını dile getirmiştir.
Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Menemen Olayı
İnkılaplar büyük ölçüde gerçekleşmişti ve mecliste bir muhalefet partisi olmadığı için çeşitli sıkıntılar baş
göstermişti.1929’da bütün dünyayı etkileyen ekonomik bunalım Türkiye’yi de etkilemişti.Halkın şikayetleri
de giderek artmıştı.Mustafa Kemal bir an önce demokrasinin tam anlamıyla gerçekleşmesi ve değişik
düşüncelerden faydalanılmasını istiyordu.Bunun için o zamanlar Paris’te elçi olan yakın arkadaşı Fethi
Okyar’a ,tarafsız kalacağına dair söz vererek parti kurmasını istedi;o da Serbest Cumhuriyet Fırkasını
kurdu.(12 Ağustos 1930)
Parti ekonomiye devletin müdahale etmesine karşı çıkıyor ve serbest olmasını
istiyordu(Liberalizm).Ayrıca seçimlerin tek dereceli olmasını ve kadınlara da seçme hakkı verilmesini
savunuyordu.
Ancak bütün iyi niyetlere rağmen bir müddet sonra bütün rejim aleyhtarlarının toplandığı bir parti olması
üzerine Fethi Okyar’ın isteğiyle 18 Aralık 1930’da parti kendi kendini feshetmiştir.
Menemen Olayı (23 Aralık 1930)
Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasından memnun olmayanlar Derviş Mehmet Vahdeti adlı bir
tekke dervişinin etrafında toplanarak Menemen’de isyan çıkardılar.Olaya müdahale ile görevlendirilen
yedek Asteğmen öğretmen Kubilay isyancılarca öldürüldü.ordunun yardıma gelmesiyle isyan bastırıldı ve
yargılanarak cezalandırıldılar.
 NOT:Hem Şeyh Sait isyanı hem de Menemen olayı,Türkiye’de henüz demokrasinin yerleşmediğini
göstermiştir.Mustafa Kemal bundan sonra çok partili döneme geçiş için deneme yapmamıştır.Bunda
İtalya ve Almanya’nın saldırgan politikalar izlemesi de etkili olmuştur.Cumhuriyet Halk Partisinin
yalnızlığı,1946’da kurulan Demokrat Parti’ye kadar devam etmiştir.
HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
Hukuk:Kişilerin birbirleriyle ve kişilerin devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünüdür.Devlet
koyar ve en fazla caydırıcılığı olan kurallardır.Uymayanları devlet cezalandırır.
Osmanlı Devletinde kanunlarda bir birlik yoktu;Müslümanlara ve gayrı Müslimlere farklı farklı kurallar
uygulanıyordu.Örfi Hukuk ve Şer’i Hukuk olarak hukuk kuralları ikiye ayrılıyordu,Örfi hukuk ,kaynağının
gelenek ve göreneklerden,ahlak kurallarından;Şer’i Hukuk ise kaynağını Kur’an ve Hadisten alıyordu.
Osmanlı Hukuk sistemi Türk devletinin kabul ettiği laik esaslara uymuyordu.Bu konuda kabul edilen ilk
yenilik 1921 anayasasıdır.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Ocak 1921)
Anayasa:Bir devletin temel kanunudur.Bir devletin biçimini,teşkilatlanmasını,yasama,yürütme ve yargı
organlarının görev ve yetkilerini,kişilerin hak ve yükümlülüklerini düzenleyen temel kurallardır.
1921 Anayasasının Bazı Özellikleri
 Mustafa Kemal’in değişik tarihlerde verdiği önergelerden oluşur.
 Olağanüstü şartlar altında hazırlandığı için kısa ve özdür.(23 madde)
 Kararların hızlı alınması ve kolayca uygulanması için yasama ,yürütme ve yargı yetkilerinin tümü
TBMM’ye aittir(Güçler Birliği Prensibi)
 İlk kez “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi yer almış ve egemenlik hakkı Osmanlı soyundan
alınarak millete verilmiştir.
 Meclis başkanı Aynı zamanda hükümetin de başkanıdır.Hükümeti oluşturacak bakanlar meclis
tarafından teker teker seçilecek ve İcra Vekilleri Heyeti adını alacaktı.(Meclis Hükümeti
Sistemi)Seçimler 2 yılda bir ve iki dereceli olarak yapılması kararlaştırılmıştır..
 Devletin yönetim biçimi belirtilmemişti.Bu nedenle 29 Ekim 1923’te anayasanın birinci maddesine
”Türkiye Cumhuriyetinin yönetim biçimi cumhuriyettir” maddesi eklenmiştir.
 “Devletin dini İslam’dır” hükmü anayasada yer almaya devam etmiştir.Şer’i (Din) kurallarının
uygulanması yetkisi TBMM’ye aittir.
Diğer Anayasalar
 Kurtuluş Savaşından sonra yeni dönemin ihtiyaçları göz önüne alınarak 20 Nisan 1924’te yeni bir
anayasa yapılmıştı.Bu anayasada da egemenliğin millete ait olduğu kabul edilmiştir.Ayrıca yeni
31





dönemin ihtiyaçlarına göre devlet yapısı ve yönetim organları yeniden düzenlendi(Ülke illere,iller
ilçelere,ilçeler bucak ve köylere ayrıldı.)
1928 yılında ”Devletin dini İslam’dır” maddesi anayasadan çıkarıldı.
1930’da Belediyelerle ilgili düzenlemeler yapılarak kadınlara da belediye seçimlerine katılma hakkı
tanındı.
1934 yılında 22 yaşını bitiren kadın erkek her Türk’e milletvekili seçme hakkı,30 yaşını bitiren kadın
erkek her Türk’e milletvekili seçilebilme hakkı verilmiştir.
1937 yılında da laiklik ilkesiyle birlikte Atatürk’ün altı ilkesi anayasaya alınmıştır.
Türkiye’de ayrıca,1961 ve 1982’de anayasamız temelden değiştirilmiştir.
TÜRK MEDENİ KANUNU
Medeni Kanun;Toplumdaki kişilerin evlenme,boşanma,aile düzeni,miras,kişilerin alacakları,borçlar ve
kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler.
Osmanlı Devletinde 19.yy sonlarında Mecelle adıyla o günün şartlarına uygun bir medeni kanun
hazırlamıştı.Ancak bu kanunun eksik yanları olduğu için yeni bir kanuna ihtiyaç duyuldu
Yapılan çalışmalar sonucunda en uygunu olan İsviçre Medeni kanunu Türkçe’ye tercüme edilerek aynen
kabul edildi.17 Şubat 1926’da kabul edildi,4 Ekim 1926 ‘da yürürlüğe girdi.
İsviçre Medeni Kanununun kabul edilmesinde;
1. Mevcutların en yenisi olması
2. Konulara pratik çözümler getirmesi
3. Çağdaş,demokratik ve laik çözümler getirmesi
4. Türk aile yapısına en uygun kanun olması
Medeni Kanunla Şu Yenilikler Getirilmiştir:
- Kadın ve erkek arasında sosyal ve ekonomik alanda eşitlik
- Kadınlara mirasta ve şahitlikte eşitlik
- Tek bir kadınla evlilik ve resmi nikah
- Kadına da boşanma hakkı verilmesi,boşanmalarda kadının ve çocukların geleceğinin güvenceye alınması
- Kadına dilediği işte çalışma hakkı tanınması
- Çok küçük yaşta evlilik yasaklanarak evlilikte yaş sınırı getirilmesi
- Kanunun uygulanmasında din ve mezhep farklılığı kaldırıldı(Azınlıklar da Türk Medeni Kanununun
getirdiği haklardan faydalandılar.Konsoloslukların ve patrikhanenin mahkeme kurması yasaklandı.)
1926’da İsviçre Borçlar Kanunu da Medeni Kanunla birlikte ve onun eki olarak kabul edildi.İtalya’dan
ceza kanunu alınarak kabul edildi.Bu kanunlara bağlı olarak yargı sistemi ve mahkemeler de yeniden
düzenlendi.
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
Tevhid i Tedrisat Kanunu
Osmanlı eğitim kurumları olan medreseler,kuruluş ve yükseliş dönemlerinde mükemmel işleyen kurumlar
iken sonraları çağa ayak uyduramamış ve devletin gerileme ve çökmesinde önemli payı olan kuruluşlar
haline gelmişlerdi.
19.yy’da birtakım yenilikler yapılarak batı tarzı eğitim yapan kurumlar açılmışsa da bu yeterli değildi.
Ülkedeki medreseler Evkaf Vekaletine,modern okullar maarif vekaletine bağlı idi.Ayrıca Osmanlı
ülkesinde çok sayıda azınlık ve yabancı okulları da vardı.Bu eğitim kurumları,birbirinden farklı amaçlarda
eğitim vermekte,buna bağlı olarak da farklı özellikte ve düşünce yapısında nesiller yetiştirmekteydi.
Yeni Türk devleti millilik,laiklik ve cumhuriyetçilik temelleri üzerine oturtulduğundan eğitimin de bu
anlayışa uygun olması gerekiyordu.
Bu amaçla TBMM 3 Mart 1924 ‘te Tevhid –i Tedrisat Kanununu kabul etti Bu Kanunla;
-
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün okullar Maarif Vekaletine (Milli Eğitim Bakanlığı)
bağlandı ve devlet denetimine alındı.
Eğitim öğretim birliği sağlandı
Medreseler kapatılarak çağdaş okullar açıldı
32
-
Her okulda Türkçe kültür dersleri konulmuş ve bu derslerin Türk öğretmenlerce okutulması
kararlaştırılmıştır.
1926’da çıkarılan “Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun” ile,ilk ve orta öğretim sistemi çağdaş esaslara
göre yeniden düzenlendi.Ülkemizde faaliyet gösteren bütün yabancı okullar Milli Eğitim
Bakanlığına bağlandı.
Yeni Türk Harflerinin Kabulü
Türkler İslamiyet’i kabul etmeden önce Göktürk ve Uygur alfabelerini,İslamiyet’i kabul ettikten sonra da
Arap alfabesini kullanmaya başladılar.
Arap alfabesinin Türkçe’nin ses uyumuna uygun olmayışı,öğrenilmesi ve yazılmasının zor olması
sebebiyle TBMM ,1 Kasım 1928’de ,Latin Alfabesini “Yeni Türk Alfabesi” olarak kabul etti.
Latin Alfabesi,Türk dilinin ses yapısı ve özelliklerine uygun şekilde değiştirilerek millileştirildi.
*Aynı yıl Arap alfabesiyle okuma ve yazma yasaklanarak ülke genelinde “Millet Mektepleri” açılarak
,okuma yazma seferberliği başlatıldı.24 Kasım 1928’de Atatürk’e Millet Mekteplerinin “Başöğretmen”liği
verildi.24 Kasım 1981’den itibaren her yıl 24 Kasım “Öğretmenler Günü “olarak kutlanmaktadır.
Yeni Tarih Anlayışı
Türk Tarih Kurumunun Kurulması(1931)
Cumhuriyetten önce Türk tarihinin köklü geçmişi bilinmiyordu.Osmanlı Devletinde tarih Malazgirt
Meydan Savaşından başlatılmış ve okutulmuştu.
19.yy’da batılı araştırmacıların çalışmaları Türk tarihinin çok eskiye dayandığını ortaya koydu.
Atatürk ,Türk tarihinin doğru araştırılması için tarih çalışmaları başlattırmış ve bizzat kendisi de
katılmıştır.Önce zengin bir tarih kitaplığı kurdurmuş.Tarihçiler ,incelemeleri sonucu bir rapor hazırlamışlar
ve 1930’da “Türk Tarihinin Ana Hatları” adıyla yayınlamışlardır.
Atatürk Türklerin kökenini araştırmak,Türklerin tarih boyunca kurdukları devletleri ve dünya uygarlığına
katkılarını ortaya çıkarmak amacıyla Türk Tarihi Tetkik Cemiyetini kurdu.(1931)Bu kurumun adı daha
sonra Türk Tarih Kurumu olarak değiştirildi(1932)
Türk tarihi hakkında araştırma yapmak üzere 3 Şubat 1928 yılında Ankara’da Etnoğrafya müzesi
açıldı.Gene Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi açıldı.Müze açılmasına ve arkeolojik kazılar
yapılmasına da önem vermiş ve bazılarına bizzat katılmıştır.
Milli tarih bilinci,bir milleti birleştiren en önemli unsurdur.Milli birlik ve beraberliği
güçlendirir.Atatürk’ün tarih anlayışı uygar ve birleştiricidir.O,insanlığı büyük bir aile,milletleri de o ailenin
bireyleri gibi düşünür.
Türk Dili Çalışmaları
Türk Dil Kurumunun Kurulması(1932)
Osmanlı Devletinde Osmanlıca konuşuluyor ve yazılıyordu;Arapça ve Farsça kelimeler çokça yer
alıyordu.
Türkçe'yi yabancı dillerin etkisinden kurtarmak,Türk dilinin geçmişini araştırmak,sözlüğünü ve dil bilgisi
kurallarını hazırlamak,dilde millileşme ve sadeleştirme ile halkın konuştuğu Türkçe'yi zenginleştirmek
,yazı,kültür ve bilim dili durumuna getirmek için Türk Dil Kurumunu Kurdu.(1932)Türk Dili Tetkik
Cemiyeti.Aynı yıl birinci Türk Dil Kurultayı toplandı.Kurultayın açıldığı 26 Eylül Dil bayramı olarak kabul
edildi.
Yapılan çalışmalarla Arapça ve Farsça'nın etkisinden kurtarıldı.Halk ve aydınlar arasındaki dil
konusundaki kopukluk büyük ölçüde giderildi.
***Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun kurulması ve bu konudaki çalışmalar milliyetçilik ilkesi
doğrultusunda yapılmıştır.
Cumhuriyet Döneminde Eğitim ve Kültür Alanında Gelişmeyi Sağlamak İçin Çeşitli Okullar Açıldı
 Açılan ilk yüksek okul Ankara Hukuk Mektebi’dir(1925)
 İlk kurulan Fakülte,Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesidir(1933)
 1933 yılında Üniversite reformu kabul edildi.İstanbul Üniversitesi kuruldu.
 Yüksek Ziraat Enstitüsü,Güzel Sanatlar Akademisi ve Devlet Konservatuarı açıldı.
 1924 yılında Topkapı Sarayı müze haline getirildi.Etnoğrafya Müzesi kuruldu.
33
TOPLUMSAL(SOSYAL)ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR
a) Din Kurumlarının Düzenlenmesi
Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması
Tekke:İslam’da tarikat etkinliklerinin yürütüldüğü yapı.Tekkelerin başında şeyh ve ona bağlı olarak
dervişler bulunurdu.
Zaviye:Küçük tekke.
Selçuklular zamanında ve Osmanlı Devletinin kuruluş ve Yükseliş zamanında sosyal ve ekonomik yönden
oldukça önemli hizmetleri görülen tarikatlar,Anadolu’nun Türkleşmesine de önemli katkılar
sağlamışlardı.Ancak zamanla yozlaştı ve toplumsal ayrılıklarla İnkılaplara karşı çıkan kişilerin yuvalandığı
yerler haline geldi.
Çağdaş Türkiye profiline ters düşen tekke.zaviye ve Türbeler kapatıldı ve oraların ziyaret edilmesi de
yasaklandı(30 kasım 1925).Ancak büyük devlet adamlarımıza ve din adamlarımıza ait türbelerin bir milli
kültür varlığı ve tarihi bir miras olarak ziyaret edilmesi ise serbest bırakılmıştır.
***Tekke ,zaviye ve türbelerin kapatılması toplumun laikleşmesi yolunda atılan önemli bir adımdır.
b) Kılık-Kıyafette Değişiklik-Şapka Kanunu (1925)
Osmanlı Devletinde kıyafette bir birlik yoktu;ancak Müslümanlar ve gayri Müslimler farklı giyiniyorlardı.
*Osmanlı Devletinde ilk kıyafet inkılabını kim yapmıştır?
Önceleri kalpak kullanılıyordu;sonraları fes giyilmeye başlandı.Avusturya Bosna-Hersek’i ilhak edince
tepki olarak fes alınmadı ve halk kalpak giymeye başladı.Birinci Dünya savaşında halk Enveriye ve
Kabalak adı verilen başlık kullandı.Atatürk kıyafet konusunda birlik sağlamak için Kastamonu ve
İnebolu’ya bir gezi düzenledi ve ilk kez şapka taktı(1925)Halk buna “Medeni Serpuş”,”Şemsisiperli serpuş”
diyordu.Atatürk bunun adı şapka dedi.Daha sonra TBMM 25 Kasım 1925’te “Şapka Kanunu” çıkararak
bütün memurlara şapka takma zorunluluğu getirdi.
Kıyafette değişiklik şapka konusunda yapılmışsa da zamanla halk modern görünüme kavuşmuştur.
3 Aralık 1934’te çıkarılan bir kanunla da din adamlarının ibadet yerleri dışında dini kıyafetle dolaşmaları
yasaklandı.
Takvim ,Saat Ve Ölçülerde Değişiklik
Osmanlı Devletinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Hicri ve Rumi takvimler kullanılmaktaydı.
Zaman ölçüsü olarak Alaturka Saat;ağırlık ölçüsü olarak okka ve dirhem;uzunluk ölçüsü olarak arşın
endaze ve kulaç kullanılıyordu.
Okka:Ağırlık ölçüsü.1283 gram
Dirhem:3,25 gram gelen ağırlık ölçüsü.gümüş paraya da dirhem denirdi.
Arşın:Metrenin üçte ikisine eşit olan uzunluk ölçüsü.
Endaze:60 cm boyunda uzunluk ölçüsü
Kulaç:Gerilerek açılmış iki kolun ,parmak uçları arasındaki uzaklık.
Çeki:300 gram veya 250 kg ağırlığında ağırlık ölçüsü
Kile:Hububat ölçüsü,kendi kaplarıyla ölçülürdü.
Batı ülkeleriyle ekonomi ve ticari ilişkilerin sağlıklı yürümesi,resmi işlerin kolaylaşması için takvim,saat
ve ölçülerde değişiklik yapılması gerekmekteydi.
 Bu amaçla ilk değişiklik 26 Aralık 1925’te çıkarılan ve 1 Ocak 1926’da yürürlüğe giren Miladi
Takvim’in kabul edilmesidir.
 Güneşin batma sistemine göre ayarlanan alaturka sat yerine alafranga saat kabul edildi.
 1931 yılında çıkarılan bir kanunla ağırlık ve uzunluk ölçüleri değiştirildi.Metre ve kilogram kabul edildi.
 1935’te ticari hayatımız için önemli olan hafta tatili Cuma gününden,Cumartesi öğleden sonra ve Pazar
gününe alındı.
Soyadı Kanunu(21 Haziran 1934)
Osmanlı Devletinde soyadı mecburiyeti yoktu bu da çeşitli karışıklıklara sebep oluyordu.TBMM 21
Haziran 1934’te çıkardığı bir kanunla kargaşaya son vermek amacıyla herkesin öz adında başka bir soyadı
alma mecburiyeti getirildi.Ancak kullanılacak soy isimlerinin gülünç ve edebe aykırı olmaması,Türkçe
olması,memuriyet,rütbe,yabancı ırk ve millet adları içeren kelimelerden oluşmaması da kabul edildi.
24 Kasım 1934’te çıkarılan bir kanunla da Mustafa Kemal “Atatürk” soyadını aldı ve bu soyadının olduğu
gibi veya tersinden hiç kimsenin kullanamayacağı da kabul edildi.
34
Aynı yıl çıkarılan başka bir kanunla da toplumda ayrıcalık ifade eden.ağa,hacı,bey,molla, beyefendi,gavur
gibi ifadelerin kullanılamayacağı kabul edildi(Bundan sonra Gavüra gavür denmeyecek gibi) Eski askeri
rütbelere yeni karşılıklar bulundu.
**Bu yenilikler ile halkın kanun önünde eşitlik ilkesinde önemli adımlar atılmıştır(Halkçılık)
TÜRK KADININA;
1930’da Belediye seçimlerine katılma hakkı
1933’te Muhtarlık seçimlerine katılma hakkı
1934’te Milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı.( Bu haklar ,pek çok Avrupa ülkesinden daha önce
verildi)
Sağlık Hizmetleri
TBMM ilk açıldığında kurulan ilk hükümette bir de Sağlık ve sosyal Yardım Bakanlığı vardı.
Uygulanan sağlık politikaları sonucunda hastane,doktor,sağlık memuru ve ebe sayısı
arttırıldı.Verem,trahom,sıtma,frengi gibi salgın hastalıklara karşı büyük bir mücadele başlatıldı.
Koruyucu hekimliğin geliştirilmesine önem verildi.
Numune Hastaneleri,Çocuk Hastaneleri, Hıfzıssıhha Enstitüsü,hemşire okulu açıldı.Spora önem verilerek
gençler spor yapmaya özendirildi.
EKONOMİK ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR
 Osmanlılar milli bir ekonomi kuramamış,özellikle kapitülasyonlar nedeniyle ekonomi tamamen
çökmüştür.Ekonomi daha çok tarıma dayanmaktaydı ve tarım ilkel metotlarla yapılmaktaydı.1913
yılında makine kullanan sadece 269 işyeri bulunuyordu.
 Sanayi kapitülasyonlar nedeniyle gelişmemiş,ticaret ise daha çok azınlıkların elinde bulunuyordu.
 Dış borçların fazlalığı,devlet gelirlerinin azlığı,kara ve deniz ulaşım araçlarının yetersizliği,savaşlar ve
toprak kayıpları Osmanlı devletinin ekonomisini iyice çökertmişti.
İzmir İktisat Kongresi
Toplanma amacı,ekonomik kalkınmada izlenecek yolu ve kalkınma hedeflerini tartışıp belirlemekti.Bu
hedefler ve ilkeler,” Mısak ı İktisadi”(Ekonomik ant) adı altında kabul edildi.
Askeri zaferin ekonomik alanda da gerçekleşmesi için Lozan konferansına ara verilince
İzmir’de,işçi,çiftçi,tüccar,sanayici gibi her kesimden insanın katıldığı bir ekonomi kongresi toplandı.(17
Şubat-4 Mart 1923) 1135 temsilci katıldı.
Yeni Türk devletinin başka devletlerin ekonomik denetimine girmeden,kendi gayreti ile ekonomik
kaynakların değerlendirilmesi ve kullanılmasını hedefleyen Misak ı İktisadi de alınan bazı kararlar
şunlardır:
1. Ekonomik bağımsızlıktan kesinlikle vazgeçilmeyecek
2. Özel sektörün gerçekleştiremediği teşebbüsleri bizzat devlet yapacak
3. Yatırım yapacak şirketlerin kurulması kolaylaştırılacak
4. Çalışma ve sendikal haklar tanınacak
5. Yerli sanayi ve yerli malı kullanımı özendirilecek(Üç beyaz,un,şeker ,pamuk;üç siyah
kömür,demir,akaryakıtın yurt içinde üretilmesinin sağlanmasıyla hem döviz sağlanacak hem de dışa
bağımlılık önlenecekti
6. Milli bankalar kurulacak(1924 yılında İş Bankası kuruldu.(İş sahiplerine kredi vermek amacıyla)
7. 1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu(Yıpranmış Osmanlı eserlerini tamir etmek için)
8. 1930 yılında merkez Bankası kurularak Türk parası yabancı sermayenin elinden kurtarıldı.1933 ‘te
Sümerbank kuruldu.Madenlerin işlenmesi için 1935’te Etibank kuruldu.1929-39 arasında Türkiye hızla
büyüdü,sadece İngiltere ve Rusya geçebildi.Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kuruldu,Elektrik işleri
Etüt İdaresi kuruldu.
9. Demiryolu yapımına önem verilecek
10. Önemli kuruluşlar millileşecek
11. Teknik eğitimin geliştirilmesine çalışılacak
Cumhuriyetin ilanından sonra ekonomide devletçilik uygulanmaya başladı çünkü özel sektörlerin böyle bir
gücü yoktu.1933’te ilk beş yıllık kalkınma planı hazırlandı.(Bu kapsama giren sanayi
35
kolları,dokuma,kağıt,porselen,kimya,maden sanayisidir.)II.Beş Yıllık plan ise II. Dünya savaşı sebebiyle
uygulanamadı.
Planlar düzenli olarak 1960’tan sonra uygulanmıştır.Devletçilik başarıyla uygulanmış ve milli ekonominin
temeli atılmıştır.
Tarım Alanında Gelişmeler
Cumhuriyetin ilk yıllarında tarımda çalışanlar % 80’lik bir bölümü oluşturuyordu.
 Köylünün durumunun iyileştirilmesi için aşar (öşür) vergisi kaldırıldı.17 Şubat 1925.
 Tarımda üretimi arttırmak için 20 yılda bedeli ödenmek üzere topraksız çiftçi ailelerine toprak verildi,
 Faizler düşürüldü
 Köylüye fidan ,tohum damızlık hayvan verildi.
 Tohum ıslah istasyonları,örnek çiftlikler ,haralar,fidanlıklar kuruldu.
 Traktör kullanılması özendirildi,eğitimler verildi,Ziraat Bankası aracılığıyla krediler verildi,ziraat
okulları açıldı.
 Tarım Kredi Kooparatifleri kuruldu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında tarımda çalışanların sayısı % 80 idi.Köylünü sırtına büyük bir yük olan aşar
vergisi(öşür) kaldırıldı.
TİCARET ALANINDA GELİŞMELER
Osmanlı Devletinde ticaret genellikle Rum,Yahudi ve Ermenilerin elindeydi.kapitülasyonların
kaldırılmasıyla ticaretin önündeki en büyük engel kaldırılmıştır.
Ticari hayatı milli çıkarlarımıza uygun olarak geliştirmek ve özel teşebbüsü gerçekleştirmek için İş
Bankası kuruldu.(1924)
***İş Bankası Cumhuriyet döneminde kurulan ilk özel bankadır.
1 Temmuz 1926 yılında kabul edilen Kabotaj kanunu ile,kendi liman ve denizlerimizde gemi işletme ve
yolcu taşıma hakkı sadece devletimizin ve Türk denizcilerinin oldu.Bu kanunun kabul edilmesiyle Türk
Deniz ticareti gelişmeye başlamıştır.
Bu amaçla ayrıca 1938 tarihinde Denizbank kuruldu.
****İlk Türk denizcisi kimdir.?
SANAYİ ALANINDA GELİŞMELER
Devlet sanayileşmede özel sektörü destekledi.1927’de Teşvik i Sanayi Kanunu çıkardı.(Sanayiyi
özendirme kanunu)Ancak yeterli sermayesi olmayan özel teşebbüs başarılı olamadı.Bunun üzerine
yatırımları devlet üstlenmeye başladı.İzmit’te kağıt sanayi,İstanbul’da Paşabahçe Cam Sanayi,Beykoz Deri
Fab;Bursa,Malatya,Kayseri kumaş fab;İlki uşak’ta olmak üzere şeker fab,çimento fab, kuruldu.
1933’te Sümerbank (I.Sanayi Planının uygulanmasına öncülük etti.)
kuruldu ve önemli sanayi tesislerinin kurulması için görevlendirildi.
Elektrik kaynaklarının değerlendirilmesi için Elektrik İşleri Etüt İdaresi kuruldu.
Yer altı kaynaklarını araştırmak için MTA(1935),bu kaynakların işletilmesi için Etibank kuruldu.
1939 yılında Karabük demir-çelik fab. açıldı.
***Devletin sanayi alanında yaptığı bu atılımlar Atatürk’ün Devletçilik ilkesinin bir gereğidir.
Bayındırlık ve Ulaştırma Alnındaki Gelişmeler
 Fabrikaların kurulması ve ticari hayatın canlandırılması için altyapı hizmetlerine önem verildi.
 1927’de yabancıların elindeki demiryolları özelleştirildi.
 Devlet Demir Yolları kuruldu ve demiryolu yapımına hız verildi.
 Kara yollarının yapımı 1950’den sonra hızlanmıştır.
 Cumhuriyetin ilk yıllarında mevcut demiryolları 4038 km idi.Çoğu batıdaydı ve Yunanlılar tahrip
etmişti.1923-2938 yılları arasında 3360 km demiryolu döşendi(demir ağlarla ördük ana yurdu dört
baştan)
 Osmanlı Devleti’nden 18335 km kalan karayolu 1948 yılında 45000 km’ ye çıkmıştır.
 Denizcilik alanında Kabotaj Kanunu çıkarılmış ve yeni liman ve iskeleler yapılmıştır.
 Pek çok yeni şehir ve kasaba inşa edilerek Türkiye modern bir görünüm almıştır.
Atatürk döneminde Türkiye’nin Dış Siyaseti
36
Türkiye’nin dış politikada izleyeceği yolu Atatürk “Yurtta barış dünyada barış” şeklinde özetlemiştir.Bir
an önce hamleler yaparak muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak istediği için dışta sorun istemiyordu.
Türkiye’nin 1923- 30 yılları arasındaki dış politikasının ana hatlarını Lozan Antlaşması ile
sonuçlandırılmamış olan sorunların çözümlenmesi oluşturur.
Atatürkçü düşüncede milli dış politikanın temel unsurları şunlardır:
1. Milli gücümüze dayanmak
2. Milli sınırlarımıza bağlı kalmak
3. Gerçekleştirilmeyecek amaçlar peşinde koşmamak
4. Uluslar arası ilişkilerde,eşitlik esasına dayanan ve Türkiye’yi yalnızlık içinde bırakmayacak ittifaklar
kurmak
5. Milli politikada iç yapıyı daima dikkate almak
6. Diğer devletlerin yönetim sistemlerinden ve iç politikalarından etkilenmemek
7. Dış politikada bilim ve teknolojiyi kılavuz edinmek
BAZI ÖNEMLİ MESELELER
a) Musul Sorunu
Mısak ı Milli sınırları içinde olan Musul 3 .kasım 1928’de İngilizler tarafından işgal edilmişti.
***Musul,Mondros’tan sonra işgal edilen ilk Türk toprağıdır.
Lozan görüşmelerinden sonra Türk tarafı Musul ve Süleymaniye halkının Türk olmasından dolayı Türk
topraklarına katılması gerektiğini savunurken İngiltere buna şiddetle karşı çıktı.Konu Lozan’dan 9 ay sonra
çözüme kavuşmazsa Milletler Cemiyetine kalacaktı.1924 ‘te ilk kez İngiliz ve Türk taraflarınca
görüşülmüşse de ,Hakkari’yi de istediklerinden dolayı konu çözümsüz kaldı.Konu Milletler Cemiyetine
kaldı.İngiltere orada çok etkin olduğundan Musul’un Irak’a bırakılması tavsiye edildi.Türk tarafı bunu kabul
etmeyip Musul’a asker göndermek üzereyken çıkan Şeyh Sait ayaklanması yüzünden anlaşmak zorunda
kalmıştır.
***Hakkari bölgesinde de Nasturi ayaklanması çıkardı.Şeyh Sait ayaklanmasını destekleyen
İngiltere,Türkiye’nin Irak üzerine yapması olası bir askeri harekata engel olmak,Musul ve Kerkük
petrollerini elinde tutmak,Türkiye –Irak sınırında tampon bir anlaşmazlık bölgesi oluşturmak amacını
gütmekteydi.
5 Haziran 1926 ‘da Ankara Antlaşması imzalanarak sorun kesin olarak çözümlenmiştir.Buna göre;
a) Musul İngiltere mandasındaki Irak’a bırakıldı
b) Irak,Musul petrollerinden elde edilecek gelirin % 10’nu 25 yıl süreyle Türkiye’ye verecekti.
c) Türkiye buna karşılık 500.bin İngiliz sterlini alarak bu hakkından vazgeçmiştir.
Bu anlaşma Türkiye ile İngiltere arasındaki gerginliği azaltmıştır.
b)Yabancı Okullar Meselesi
*Lozan Antlaşmasına göre Türkiye’deki yabancı okullar ,Türk devletinin kanunlarına göre yönetilecekti.
*Türk Hükümeti bir yönetmelik hazırlayarak yabancı okullarda tarih ve coğrafya derslerinin Türkçe olarak
ve Türk öğretmenler tarafından okutulmasını kabul etti.(1926)Ancak yabancı okullar buna uymak istemedi
,papalık ve Fransa da bunu reddetti.Türkiye de buna uymayan okulları kapattı,Fransa da daha ileri gitmedi.
c) Nüfus Mübadelesi(Değişimi)
Lozan Antlaşmasına göre,Türkiye’de kalan Rumlarla ,Yunanistan’da kalan Türkler karşılıklı yer
değiştirecekti.Batı Trakya’daki Türklerle ,İstanbul’daki Rumlar bunların dışında bırakılmıştı.
Ancak Yunanistan’ın İstanbul’da daha fazla Rum bırakmak istemesi üzerine ilişkiler gerginleşti.(30 Ekim
1918’den önce İstanbul ili sınırlarında t-yerleşenler yerleşik sayılıyordu,Yunanlılar ise bütün Rumların
yerleşmiş sayılması gerektiği üzerinde duruyordu)Sorun uluslar arası adalet divanına
götürüldü.(1925)Yunanistan,Batı Trakya’daki Türklerin mallarına el koydu ve buralara Türkleri
37
yerleştirmeye başladı.Buna karşılık Türkiye de İstanbul’daki Rumların mallarına el koyunca durum daha da
gerginleşti.1 Aralık1926’da Atina’da imzalanan bir anlaşma ile siyasi açıdan çözülmüşse de sorun çözüme
kavuşamadı.Daha sonra Yunan Başkanı Türkiye’ye gelerek dostluk kurdu.1930 yılında bir Dostluk ve
Uzlaşma Antlaşması imzalandı.Buna göre yerleşme tarihleri ve doğum tarihlerine bakılmaksızın İstanbul
Türkleri ile Batı Trakya Türkleri yerleşmiş sayıldı.1930’da Yunan başbakanı Türkiye’ye geldi,ertesi yıl
İsmet İnönü Yunanistan’a gitti.1954 yılındaki Kıbrıs bunalımına kadar dostluk devam etmiştir.
d) Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi
Milletler cemiyeti ABD başkanı Wilson’un ilkeleri doğrultusunda kurulmuştu 1918 yılında.Türkiye’nin
silahsızlanmayı desteklemesi bu cemiyete girişinde etkili olmuştur.Milletler cemiyetinin davetiyle 18
Temmuz 1932’de üye oldu.
e)Balkan Antantı (9 ŞUBAT 1934)
Özellikle nazi Almanya’sıyla faşist İtalya’nın yayılmacı politika izlemesi Balkan devletlerinin aynı çatı
altında birleşmesine sebep oldu.Türkiye,Yunanistan,Romanya,Yugoslavya katılmıştır.(Makedonya
üzerindeki amaçlarından vazgeçmek istemeyen ve yayılmacı bir politika izleyen Bulgaristan davet edildiği
halde katılmamış ve paktın karşısında yer almıştır.
Karşılıklı olarak sınırları garanti ediyor,birbirine danışmadan herhangi bir Balkan devletiyle siyasi
anlaşma yapmamayı taahhüt ediyordu.
Böylece Türkiye Batı sınırını garanti altına almış oldu.1936 yılından sonra zayıflayan pakt(Yugoslavya
,İtalya ve Bulgaristan ile anlaşmayı tercih etti,Yunanistan da tutumunu değiştirdi.II. Dünya savaşı ve 1939
‘daki gelişmeler bu paktın parçalanmasına yol açtı.
f) Sadabad Paktı
Türkiye doğu sınırını da güvence altına almak için girişimlerde bulundu.Türkiye,İran,Irak ve Afganistan
arasında Tahran’da 8 Temmuz 1937’de İmzalanan Sadabat Paktı,İtalya’^nın doğu ülkelerini hedef alan istila
politikasından ve bu politikanın meydana getirdiği endişeden doğmuştur.İtalya’nın emperyalist emellerine
set çekmek için kurulmuştur.
Devletler sınırların güvenliğini sağlamayı ve birbirlerine saldırmamayı taahhüt etmişlerdi.Bu şekilde doğu
sınırı da güvence altına alınmış oldu.
BOĞAZLAR SORUNU VE MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (20 Temmuz 1936)
***İstanbul ve Çanakkale boğazları ilk olarak Mısır isyanı sonunda imzalanan Hünkar İskelesi Ant. İle
uluslar arası bir statü kazanmıştı(1833)Boğazlardaki Türk egemenliği ise ,1941 yılında imzalanan Londra
Boğazlar Sözleşmesi ile ilk kez sınırlandırılmıştır.
Boğazları,Akdeniz ve Karadeniz’i birleştiren doğal su yolu olarak tarihi ve siyasi önemi çok
büyüktür.Lozan Antlaşması ile boğazlar üzerinde tam bir egemenlik sağlanamamıştı.Boğazları Türk
temsilcinin başkanlığındaki uluslar arası bir komisyon denetlemekteydi.Türkiye’nin boğazlar üzerinde tam
hakimiyeti ve kontrol hakkı yoktu.Ayrıca boğazların her iki yakasında 15 km’lik askerlerden arındırılmış bir
bölge oluşturulmuştu.Türkiye bu şartı dünyanın silahsızlanmaya gitmesi için kabul etmişti ancak 1933’ten
sonra devletler silahlanmaya ve istila politikaları gütmeye başlamışlardı.
Milletler cemiyeti,ne silahlanma yarışına engel olabilmiş ne de İtalya’nın Habeşistan’ı(1935);Japonya’nın
Mançurya’yı;Almanya’nın Ren bölgesini işgaline engel olabilmişti.Lozan Antlaşmasına göre,Boğazlar
bölgesinin herhangi bir saldırıya karşı güvenliği ,Lozan’da Boğazlarla ilgili sözleşmeye imza atan devletler
ve milletler cemiyetinin garantisine bırakılmıştı.
Türkiye,değişen dünyanın dengesi üzerine Boğazlar konusunu yeniden gündeme getirmiş,kendi yanına
çekmek isteyen İngiltere destek olmuştur.
İsviçre’de Montrö’de toplanan konferansta Boğazlar Sözleşmesi imzalandı(20 Temmuz 1936)
Sözleşmeye imza koyan devletler;Türkiye,Fransa,İngiltere,Sovyet
Rusya,Japonya,Romanya,Bulgaristan,Yunanistan,
Yugoslavya.1938’de İtalya sözleşmeyi kabul etmiştir.
Önemli Maddeleri
- Boğazlar komisyonu kaldırılarak vazifesi tamamen Türk devletine bırakıldı.
38
Boğazlarda askersiz bölüm kaldırılarak,Türklerin buralarda diledikleri kadar kuvvet bulundurmaları ve
tahkimat yapmaları kabul edildi
- Boğazlardan ticaret gemilerinin geçişi serbest olacak
- Bir savaş halinde Türkiye tarafsız veya savaşa girmemişse,savaşan tarafın savaş gemileri boğazlardan
geçmeyecek
- Türkiye savaşa girer ve bir savaş tehlikesinde kendisini görürse,diğer devletlerin savaş gemilerinin
Boğazlardan geçmesi tamamen Türkiye’nin takdirine bırakılacak
- Karadenizde kıyısı olmayan devletlerin bu denizde bulundurabilecekleri savaş gemilerinin cinsi
,büyüklüğü ve tonajı sınırlandırılacak
- Boğazlardan geçecek savaş gemileri önceden Türk hükümetinden izin alacaktır.
***Türkiye’nin boğazda asker bulundurması ile Doğu Akdeniz’deki durumumuz güçleniyor,uluslar arası
dengede önemimiz artıyor,dünya devletleri ile dostluğumuz daha da güçleniyordu.Ayrıca Mısak ı Milli’ye
uygun olarak Boğazlar hakimiyeti sağlanıyordu.
Türkiye’nin Doğu Akdenizdeki güvenliği güçlenmiş,Türkiye-İngiltere yakınlaşması başlarken ;Türkiye
Sovyet Rusya ilişkileri cumhuriyet döneminde ilk defa bozulmuştur.
20 yıl için imzalanmış ancak şu ana dek hiçbir ülkece ihlal edilmemiştir.
-
HATAY’IN ANAVATANA KATILMASI
I.Dünya Savaşında Suriye’yi ele geçiren Fransa ,Mondros Ateşkes antlaşmasıyla burayı işgal etti.Ankara
antlaşmasına göre Suriye Fransa’ya bırakıldı ancak İskenderun ve Hatay’da özel bir idare kurulacak;Türkler
kültürlerini geliştirebilecek ,Türk parası ve Türk dili resmi olacaktı.Ancak Fransa Baskı politikası
uyguladı.”40 asırlık Türk yurdu düşman elinde bırakılamaz” demiştir.
Fransa Avrupa’da beliren Alman tehdidi karşısında iç işleriyle ilgilenmek zorunda kaldığı için 1936
yılında Suriye ve Lübnan’ın bağımsızlığını tanıdı.
Türkiye Milletler Cemiyetine başvurarak Hatay bölgesine de bağımsızlık verilmesini istedi.Hatay için bir
anayasa hazırlandı,Türkiye ve Fransa Hatay’ın toprak bütünlüğünü kabul etti.
Milletvekili seçimlerinde Türkler 40 milletvekilliğinden 22’sini kazandı.Hatay meclisi 2 Eylül 1938’de ilk
toplantısını yaparak Hatay Cumhuriyetini ilan etti.Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen.başbakanlığa
Abdurrahman Melek seçildiler.Cumhurbaşkanı seçti.29 Haziran 1939’da aldığı bir kararla Türkiye’ye
katılmayı kabul etti.7 Temmuz 1939’da Türkiye’ye bağlı Hatay ili kuruldu.
ATATÜRK’ÜN SON GÜNLERİ VE ÖLÜMÜ
* Vücudundaki isilik türü şeylere karınca ısırması demişlerdi ama Bursa Termal Tesislerindeki doktor
Siroz hastalığına yakalandığını söylemişti ki bu bir yıllık gecikmeli bir teşhisti.
* 2 Şubat 1938’te Bursa Merinos’ta son resmi yazısını yazdı ve sabaha kadar baloda dans etti;ölüm
belirtisi yoktu.Balodan sonra arabasına binmedi ve uzun süre yürüdü,ancak tökezleyince arabasını çağırdı
ve üşüdüğünü söyledi.
* 27 Şubat 1938’de Balkan Antantı Toplantısı vardı.Sürekli burnu kanadığı için toplantıya
giremedi.Yabancı doktor çağrılması gerektiğini söyleyenlere, “Hatay meselesi varken hastalığımın
duyulmasını istemiyorum” diyerek,”Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyecektir.
* Atatürk içki içmemesi gerektiğini çok zor kabul etti ve 9 ay içmedi.Sonra Jesenger(veya Fessenger) adlı
bir doktor onu tedavi etmeye başladı.3 ay yataktan çıkmayacak,perhiz yapacak ,içki ve sigara
içmeyecektir.Oldukça solgun, bitkin ve durgun bir hal almıştır;dudakları büzüşmüş ve neşesi kaybolmuştur.
* 19 Mayıs 1938’deki törenlere Ankara’da katıldı.Ciğerleri su topladığı için karnı şişmişti ve
şişmanladığını sanıyordu.
* Sonraki günlerde Adana’ya gitti.Hatay meselesinin olumlu çözümü için dimdik ve sağlam olarak ayakta
gözükmek düşmanlara gözdağı vermek için ,sürekli yatması gerekirken 40 dakika ayakta durarak resmi
geçitleri izledi.Ama ayakta duracak hali kalmamıştı.Ankara’ya oradan da İstanbul’a döndü.Dolmabahçe
sarayına yerleşti.Karnında ve ayaklarında belirgin derecede şişlikler oluşuyordu.
* 1 Haziran 1938’de yapımını merakla beklediği Savarona yatı yapılıp Dolmabahçe sarayının önüne
getiriliyor.Atatürk için o bir oyuncaktır ve onu 55 gün kullanabilecektir ama bir hastahane olarak.Yattığı
yerden gramafon dinliyordu.
* 25 Temmuz 1938.Savarona yatından saraya alındı çünkü hastalık son aşamaya gelmişti.
39
* Salih Bozok (yaveri) küskün arkadaşlarına mektuplar yazarak onları Ata’nın yanına çağırıyor.Bazıları
geliyor bazıları gelmiyor.
* 2 Eylül 1938’de vasiyetini yazdırdı.Taşınmaz malları CHP’ye verdi.Gelirini Makbule Hanım ve 5
manevi kızıyla İnönü’nün çocuklarının eğitim masrafları için ayrılacaktı.Geriye kalanı ise TDK ve TTK’ ve
bağışlandı.
* 1 Ekim 1938.29 ekim’de Ankara’da olmayı istiyordu ama doktorlar yerinden bile kalkmasına izin
vermiyorlardı.
* 29 Ekim 1938’de Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri,Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gelip “Atamızı görmek
istiyoruz “diye bağırınca zorla kalkarak pencere önündeki koltuğa oturdu ve eliyle onları selamladı bu
sırada ağlamaya başladı.Bu görünen ilk ağlamasıydı.
* 5 Kasım 1938.Karnındaki suyun çekilmesini istiyor çünkü çok izdırap veriyor,ağrılarına
dayanamıyordu.6 Litre su çıkarılmıştı.Enginar yemeği istedi.O zaman İstanbul’da olmadığı için Hatay’a
ısmarlandı ama gelene kadar komaya girdiği için yiyemedi.
* 8 Kasım 1938.Doktoruna dikkatle bakınca doktoru yanına gitti ve kulağını ağzına yanaştırınca şu sözü
duydu.”Aleykümes Selam”(Allah’ın selamı üzerimize olsun)Bu onun dünyada söylediği son sözleriydi.
* 10 Kasım 1938.Birdenbire gözlerini açtı ve başını sağa sola çevirdi.Bu onun son bakışlarıydı.Gözlerini
tavana dikti.Mim Kemal Öke gözlerini kapattı.Gazi Mustafa Kemal yazan mendille çenesini bağladı.
* O sırada orda bulunanlardan Salih Bozok,önce sarardı,sonra bozardı ve merdivenleri birer ikişer inerek
alt kattaki boş bir odada kafasına sıktığı tek bir kurşunla intihar etti;en çok etkilenen ve kabullenemeyen
oydu çünkü sürekli Ata’nın yanındaydı.
Şerafettin Yaltkaya :O’nu yıkayan ve cenaze namazını kılan imam
Millet galeyana gelmesin diye sarayın bahçesinde birkaç asker ve görevlilerce cenaze namazı kılınmıştır.
Şükrü Kaya
: İçişleri Bakanı
Celal Bayar
:Başbakan
Falih Rıfkı Atay :Yazar
İhsan A. Özkaya :Doktor
Salih Bozok
: Yaveri
Nihat Reşat Belger :Doktoru
NOT. Yukarıdaki bilgiler Can Dündar’ın Sarı Zeybek adlı belgeselinden alınmıştır.
ATATÜRKÇÜLÜK
Atatürkçülük:Esasları Atatürk tarafından belirlenen,devlet hayatına ,fikir hayatına ,ekonomik
hayata ve toplumun temel kurumlarına,devletin rejimine ve işleyişine ait gerçekçi fikir ve
ilkelerdir.
Atatürkçülük iki bölümde incelenir:
I-)Atatürk’ün Ulaşmak İstediği Hedef İlkeler
a) Milli egemenlik
b) Milli bağımsızlık ve özgürlük
c) Milli birlik ve beraberlik
d) Yurtta barış dünyada barış
e) Çağdaşlık ve Batılılaşma
f) Akılcılık ve Bilim
g) Vatan ve Millet Sevgisi
h) Milli Tarih ve Milli Dil Bilinci
II-)Atatürk’ün Siyasal Sistem İlkeleri
a) Cumhuriyetçilik
b) Halkçılık
c) İnkılapçılık
d) Laiklik
e) Devletçilik
f) Milliyetçilik
40
Atatürk’ün Siyasal Sistem İlkeleri,1931 yılında C.H.P’nin kongresinde
kabul edilmiş ve 5 Şubat 1937’de de anayasamızın başlangıç maddesinde
yer almıştır.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Atatürkçülüğün Özellikleri
Atatürkçülük tam bağımsızlığı gerektirir.Temelinde milli kültür vardır,dış baskı yoktur.
Atatürkçülük ülkenin huzur ve refah içinde olmasını ister
Atatürkçülük milli egemenliği savunur
Atatürkçülük aklın ve bilimin öncülüğünde çağdaşlaşmak için gerekli ortamı hazırlar,akla ve mantığa
uygundur.
Durağan değildir,dinamiktir;sürekli kendini yeniler,çağın ve milletin ihtiyaçlarına göre yeniden
şekillenir
Devlet yönetiminde Türk Milleti’nin söz ve karar sahibi olmasını esas alır.Türk Milletinin iradesinin
üstünde bir güç yoktur.
Bazı Avrupa ve Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarına da etki yaptığı için evrenseldir.
Atatürk tarafından hem sözle hem de uygulamayla belirlenmiştir,birbirinden ayrılmaz tek tek
değerlendirilmez,bir bütünü oluşturan öğelerdir.
ATATÜRK İLKELERİ
CUMHURİYETÇİLİK:
Halkın kendi kendini yönetme biçimi demektir ve Atatürk’e göre Türk milletinin karakterine en uygun
yönetim biçimidir.Halkın özgür iradesiyle belirlediği milletvekilleri sayesinde halk egemenliğini kullanır ve
yönetime katılır.Bu ilke,bir kişinin,ailenin ya da zümrenin ülke yönetimini ele almayı kabul etmez.
MİLLİYETÇİLİK:
Milletini sevme,onun değerlerini benimseme,başka milletleri küçümsemeden milletini yüceltmek için her
türlü fedakarlığa katlanmaktır.Vatanın bütünlüğü ,milletin egemenliği ve bölünmezliği esastır.
Atatürk’ün milliyetçilik anlayışında ”Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”
ifadesi ile vatandaşlar arasında hiçbir ayrıma izin verilmemiştir.Irkçı değildir ve milletimize saygılı olan
tüm milletlere saygı esası vardır
Milliyetçiliği Güçlendiren Unsurlar
a) Milli Eğitim
b) Mısak ı Milli
c) Milli Kültür
d) Türklük Şuuru
e) Manevi Değerler
f) Dil,Tarih,Kültür ve Gaye (ülkü) Birliği
HALKÇILIK
Halkın çıkarına ve faydasına göre hareket etmek ve kanun önünde herkesin eşit tutulmasıdır.Hiçbir
toplumsal sınıfın üstünlüğünün kabul etmez;toplumu vatanı ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak kabul
eder.Temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alarak devlet yönetimine eşit şekilde katılmalarını sağlar.
DEVLETÇİLİK
Ekonomik faaliyetlerin büyük ölçüde devlet tarafından yürütülmesi ve özel teşebbüsün desteklenmesi
demektir.Milli bağımsızlığın temel şartlarından biri de tam bağımsızlıktır.Ekonomi bir plan içinde
geliştirilir.Bu alanda devletin yol göstericiliği esastır.Önemli ölçüde milli ekonomi kurulmuştu.
NOT:Devletçilik ilkesi Türkiye’nin o günkü şartlarından doğduğu için Türkiye’ye
özgüdür.
LAİKLİK
41
Devlet düzeni ve hukuk kurallarının dine değil, akıl ve bilime dayandırılmasıdır.Devlet yönetiminin milli
egemenlik ilkesi ile çağdaş bilimin ışığında yürütülmesidir.Atatürk’ün laiklik ilkesi,vatandaşın
din,vicdan,ibadet özgürlüğünün sağlamak ve korumak esasına dayanır.
İNKILAPÇILIK
Çağa göre gelişmeyi ve ilerlemeyi engelleyen kurumlarsın ortadan kaldırılması esasına dayanır.Yapılmış
bulunana inkılapların korunması ve yaşatılması yanında ,gelişen dünya karşısında yenileşmemeyi
aksatmamaktır.Bu yenileşme sırasında toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyen kurumlar yıkılır ve yerine
toplumun ihtiyaçlarına cevap veren çağdaş kurumlar kurulur
II.DÜNYA SAVAŞI
SAVAŞIN ÇIKIŞ NEDENLERİ:
Faşizm:Anti komünist,katı devletçi ve milliyetçilik üzerine kurulu bir görüş.Alman Nazizmi,İspanyol
Falanjizmi,Arjantin Peronizmi bazı hareketler de bu adla anılmıştır.
Nazizm:Nasyonal(milliyetçi,kavmiyetçi)sosyalizm.
I- I. Dünya Savaşından yenik çıkan devletler ağır şartlar taşıyan antlaşmalar imzalamak zorunda kalmış
ekonomik,siyasi ve askeri açıdan büyük kısıtlamalarla karşılaşmışlardı.Özellikle Almanya’nın imzaladığı
Versay antlaşmasını Almanya içine sindirememişti.Alman ırkının üstünlüğünü kullanan Adolf Hitler 1933
‘te Nazi Partisi lideri olarak iktidara geldi ve Diktatörlüğünü ilan etti.Hızla silahlanarak Versay antlaşmasını
tanımadığını ilan etti.
II- I. Dünya Savaşının galip devletlerinden umduğunu bulamayan İtalya’da Faşist Partisi lideri olarak
Benito Mussolini 1922’de iktidara geldi.Akdeniz çevresindeki eski Roma devletini yeniden kurma hevesine
kapıldı.
III- I.Dünya Savaşının sonundaki sınırların belirlenmesinde milletler ilkesine pek uyulmamıştı bu yüzden
etnik ve sınır çatışmaları meydana geldi.
IV- Dünya barışını korumak için I.Dünya Savaşı’nın sonunda kurulan Milletler Cemiyeti,galip devletlerin
(özellikle İngiltere) çıkarına hizmet eden bir kurum haline dönüşmüş,barışı ve güvenliği sağlamaktan uzak
kalmıştı.Bu durum teşkilata karşı güvensizliğe yol açtı.
V- 1932’de Mançurya’yı işgal eden Japonya,Uzakdoğuda büyük bir imparatorluk kurmak istiyordu.
İLK OLUŞUMLAR
I. Dünya Savaşı sonunda kendini mağdur durumda gören ve yayılmacı politika izleyen İtalya ve Almanya
,Roma-Berlin Mihveri adıyla bir ittifak kurdular(1936)Daha sonra bu ittifaka Japonya’da katıldı; Böylece
Roma-Berlin-Tokyo Mihveri doğdu.
NOT:II.dünya Savaşı’nın asıl nedeni;Almanya-İtalya-Japonya arasında Mihver Devletler
blokunun kurulması ve bu devletlerin(özellikle Almanya’nın) sınırlarını genişletme
çabalarıdır.
Mihver Devletler blokuna karşı özellikle İngiltere ve Fransa ‘nın başını çektiği ,daha sonra Sovyet
Rusya,Çin.ABD’nin katılmasıyla müttefik devletler bloku doğdu.
SAVAŞIN BAŞLAMASI VE GELİŞİMİ
II.Dünya Savaşı Almanya’nın Polonya’yı işgali üzerine başladı.(1939)İngiltere ve Fransa bu işgali
tanımadı ve Polonya’nın yanında yer aldı.İtalya da Almanya’nın yanında savaşa girdi.
Almanya kısa sürede Danimarka,Norveç,Belçika,Hollanda ve Fransa’yı işgal etti.Yine İtalya ve
Almanya,Arnavutluk,Yugoslavya ve
Yunanistan’ı işgal ederek Balkanları ve Doğu Akdeniz’i kontrolleri altına aldılar.Bu durum Rusya’nın
tepkisine yol açtı.Almanya 1941 yılında Sovyet-Rusya’ya savaş açtı;ilerleyen Alman orduları Moskova
önlerinde durduruldular.
42
Savaşın bir cephesi de Kuzey Afrika’da açıldı.Mısır üzerine yönelen Alman ve İtalyan ordularını İngiltere
durdurdu.
Uzakdoğu’da Fransız sömürgelerini işgalle başlayan Japonya’nın Havai’deki Perl Harbor bombalaması
üzerine ABD de savaşa girdi.
Kuzey Afrika’ya çıkarma yapan ABD kuvvetlerinin yardımı ile müttefikler ,bölgeyi hakimiyetleri altına
aldılar,ardından İtalya’yı işgale başladılar.İtalya^da iç karışıklıklar çıktı ve Mussolini iktidardan düştü.Yeni
İtalyan yönetimi ateşkes imzalayıp savaştan çekildi.(1943) Bu durum Almanya’yı zor durumda
bıraktı.Saldırıya geçen Sovyet Rusya;Romanya,Bulgaristan,Yugoslavya ve Macaristan’ı işgale
başladı;İngiltere de Yunanistan’ı işgal etti.
Batı cephesinde İngiltere ve ABD orduları ,Fransa’nın Normandiya kıyılarına çıkarma yaparak Fransa’yı
işgalden kurtardılar,Almanya’ya girdiler.Bunun üzerine Hitler İntihar etti,yeni yönetim teslim oldu.(1945)
Uzakdoğuda İngiliz ve ABD kuvvetleri üstünlüğü ele geçirdilerse de Japonya direnmekte devam etti.ABD
son çare olarak Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası atarak Japonya’nın teslim olmasını
sağladı.(10 Ağustos 1945)
Her iki şehirde de yüzbinlerce insanın ölmesine ya da sakat kalmasına yol açan atom
bombası ilk defa kullanılmakta olup II.Dünya savaşını da fiilen sona erdirdi.
SONUÇLARI
a- Demokrasiyi savunana devletlerin zaferiyle sonuçlandı(Sovyet Rusya hariç)Almanya ve İtalya’nın
yenilmesiyle ırkçılık akımının etkisi kırıldı
b- Dağılan Milletler Cemiyeti yerine Birleşmiş Milletler örgütü kuruldu(1945) İngiltere-Fransa-RusyaÇin-ABD asıl üye oldular.
c- Sovyet Rusya’nın başını çektiği komünist doğu blokuna karşı (Varşova Paktı),Batılılar Kuzey Atlantik
Paktı’nı (NATO) kurdular.
d- Sömürge altındaki pek çok devletin bağımsız olmasına yol açtı:Mısır,Cezayir,Libya ,Tunus,Hindistan..
e- Sovyet Rusya dünyanın en güçlü devletlerinden biri durumuna geldi.
f- Alman işgalinden kurtulan Balkanlar ve Orta Avrupa S.Rusya’nın denetimine
girdi;Romanya,Yugoslavya,Arnavutluk,Bulgaristan gibi devletlerde S.Rusya’ya bağlı Komünist yönetimler
kuruldu.
g-ABD ve İngiltere’nin desteğiyle Filistin’de Yahudi İsrail devleti kuruldu(1948)
h- Almanya ,Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldı,arasına duvar örüldü(Berlin Duvarı),Doğu Almanya
Sovyetlerin denetimine girdi.
NOT:1991 yılında Sovyet Rusya çöktü,Almanya birleşti.Varşova Paktı dağıldı.Doğu
Avrupa ülkelerinde Sovyet Rusya ve komünizme karşı tepkiler oluşmaya başladı ve pek
çok yeni devlet kuruldu.
II.DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE’NİN TUTUMU
Stratejik konumu nedeniyle gerek mihver devletler gerekse müttefik devletler Türkiye’yi savaşa
zorladılar.Türkiye ise “Yurtta Barış Dünyada Barış “ilkesi gereği ve I. Dünya savaşının acı tecrübelerini bir
daha yaşamamak için savaştan uzak kalmaya çalıştı.
Atatürk İtalya ve Almanya’nın yayılmacı politikalarının bir gün savaşı başlatacağını düşündüğü için Batı
ve Doğu sınırlarını güvenceye almıştı(Balkan ve Sadabat Paktları)
Almanlar Balkanları işgal ederek sınırlarımıza dayandılar ve savaşa girmemiz için baskı yaptılar ancak
Türkiye tarafsızlığını korudu ve Almanya ile Saldırmazlık Antlaşması imzaladı(1941).Ancak ilerleyen
Alman orduları Sovyet Rusya tarafından durdurulunca Türkiye üzerinde Sovyet Rusya tehdidi yoğunlaştı.
ABD Başkanı Roosvelt ile İngiltere Başbakanı Churchill anlaşarak Türkiye’yi savaşa sokmayı ve
Almanlara karşı Balkanlarda bir cephe açmaya karar verdiler.Churchill bu kararı Cumhurbaşkanı İnönü’ye
Adana’da bildirdi.(1 Şubat 1943).Ancak Türkiye evet veya hayır demeyerek silah ve techizatının yetersiz
olduğunu belirterek oyalama taktiği uyguladı.
43
Moskova’da bir araya gelen müttefikler Türkiye’nin savaşa zorlanması kararını verdiler bu amaçla
İngiltere Dışişleri bakanı il e Türkiye Dış işleri Bakanı Kahire’de görüştüler(I. Kahire Görüşmesi.Ekim
1943)Ancak Türkiye ,yeterli yardım yapılmadıkça savaşa girmeyeceğini belirtti.
Tahran Konferansında yeniden bir araya gelen müttefik devletler Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda
yeniden fikir birliğine vardılar.Roosvelt ve Churchill Kahire’de İnönü ile bir daha görüştüler(II.Kahire
Görüşmesi.Aralık 1943)silah ve techizatın yetersiz olduğu bir kez daha vurgulanmakla beraber Türkiye, ilke
olarak savaşa katılmaya karar verdi.
1944 yılında Almanya’nın durumunun kötüye gitmesi üzerine Türkiye ,Almanya ile ilişkilerini kestiğini
bildirdi.Diğer yandan Yatla Konferansında bir araya gelen Müttefikler savaşın sonunda kurmayı
düşündükleri Birleşmiş Milletler Örgütüne kendi yanlarında,1 Mart 1945 tarihine kadar savaşa katılan
devletleri kabul edeceklerini bildirdiler.
Savaşın kaderi belli olmaya başlamıştı,Almanya’nın yenilmesi üzerine,Balkanlar bu kez de Sovyet Rusya
tehdidi altına girmişti.Bu durum Türkiye’yi endişelendirdi.Türkiye,23 Şubat 1945’te Almanya ve
Japonya’ya savaş ilan etti.Ancak savaşın sonu belli olduğundan fiilen savaşa katılmadı.
NOT:Türkiye II. Dünya Savaşı sonunda demokratik batı ülkelerinin yanında yer
aldı.1945 yılından itibaren çok partili hayata geçildi.Sovyet Rusya’nın Boğazlardan üs ve
Doğu Anadolu’dan toprak talebinde bulunması Türkiye’nin Batı ülkeleri ve ABD’nin
yanında yer almasına sebep oldu.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI VE DEMOKRASİYE
GEÇİŞ
Çok dikkatli ve dengeli bir politikayla II. Dünya savaşının dışında kalan Türkiye bu sefer Rusya’nın
tehdidi altına girmişti.29 Mart 1945’te 1925’ten beri yürürlükte olan Tarafsızlık antlaşmasını tanımadığını
ilan etti.Bunda II. Dünya savaşına Türkiye girmediği için zor durumda kalması ve geleneksel
politikalarından vazgeçmemiş olmasının etkisi vardır.
Sovyetler Birliği,7 Ağustos 1946’da Türkiye’ye verdiği notada ,Boğazların ortaklaşa savunulması için bir
üs isteğinde bulunmuş ve ayrıca Kars,Ardahan ve Artvin’i istemişti.Türkiye’nin bu istekleri reddetmesine
karşılık 24 Eylül 1946 ‘da aynı nitelikte ikinci bir nota gönderdiler.Türkiye de buna karşılık Doğu
sınırlarına yığınak yapmaya ve beklemeye başladı.Başlangıçta sessiz kalan Batı ülkeleri,savaş hazırlıkları
yapılınca Rus isteklerini reddettiler ve Boğazların tek hakiminin Türkiye olduğunu bildirdiler.ABD Truman
Doktrini gereği Yunanistan ve Türkiye’ye askeri yardımda bulunmaya başladı.1947’den itibaren Batı
savunma sistemi içinde yer almaya başlayan Türkiye’ye karşı Sovyetler Birliği bir daha herhangi bir istekte
bulunmadı.
DEMOKRASİYE GEÇİŞ
Türkiye’nin kuruluş yıllarında gerçekleşmesi düşünülen çok partili hayat denemeleri halkın henüz hazır
olmaması üzerine kesintiye uğramıştı bu yüzden ülkede CHP’den başka parti yoktu.Batılılar ise bu durumu
eleştiriyorlardı.Türk aydınları da çok partili hayata geçmenin vaktinin geldiğini düşünüyorlardı.Savaş
Döneminde çekilen sıkıntılar da CHP ve kadrolarını halkın gözünden düşürmüş ve soğutmuştu.Parti
kurmanın önünde bir engelin bulunmaması ve İnönü’nün de yeni partilerin kurulabileceği düşüncesine sıcak
bakması 18 Temmuz 1945’te “Milli Kalkın Partisi”nin kurulmasına yol açtı.7 Ocak 1946 ‘da Demokrat
Parti kuruldu.Bu Parti ile 1848’de kurulan Millet Parti’si dışındaki partiler etkili olamadı.
1946’da ilk kez tek dereceli seçimler yapıldı.”Açık oy,gizli tasnif” esasına dayandığı için çeşitli
tartışmalara yol açtı.1950 yılında yapılan seçimleri Demokrat Parti kazanarak CHP’nin 27 yıllık Tek Partili
iktidarına son verdi.
1960 ve 1982’de Askeri Darbeler yapılarak ülkede demokrasi kısa sürede de olsa kesintiler yaşamıştır.
44
Download