Hicret - Diyanet İşleri Başkanlığı Müdürlükler

advertisement
İL
: ANKARA
AY-YIL : ARALIK- 2010
TARİH : 03/12/2010
HİCRET
Değerli Müminler!
Yüce Allah, emir ve yasaklarını insanlara
tebliğ etmek üzere peygamberler göndermiştir.
Görevleri sadece insanları doğru yola ulaştırmak
olan bu kutlu elçilerin hemen hepsi, pek çok
işkence ve zulme maruz kalmışlardır. Bazısı
öldürülmüş, bazısı yurtlarından göçe zorlanmış,
bazıları da toplumdan soyutlanarak baskı altında
tutulmuşlardır. Halbuki bu kutlu elçiler,
gönderildikleri toplum için rahmet, şefkat ve sevgi
kaynağı idiler. Onlara gönül kapılarını kapatan
toplum, aslında insanî fazilet ve erdemlere
kapısını kapatmaktaydı. Allah elçilerini bağrına
basan toplumlar ise, insanî erdemlere, aydınlığa
kucak açmaktaydı.
Allah elçilerinin sonuncusu, alemlere rahmet
olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed
de insanları, şirki ve küfrü, vahşet ve zulmü terk
edip sadece Yüce Yaratana ibadete, adalete,
merhamete, insanî erdemlere davet etmekteydi.
Mekkeli müşrikler bütün insanlığa rahmet olarak
gönderilen bu Yüce Elçi’ye akla hayale gelmedik
işkence ve zulmü reva gördüler. O’na kucak açma,
O’nunla insanlık onuruna yeniden ulaşma yerine;
O’nu dışladılar, hayatına kastettiler. Bu ağır
baskılar altında tebliğ ve davet görevini yerine
getiremeyeceğini anlayan Kâinatın Efendisi,
Miladi 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret
etti. Bu hicret asla bir kaçış olmadığı gibi; sıradan
bir göç de değildi.
Muhterem Müslümanlar!
Hicret; İslâm davasının hedefe giden yolunda bir
dönüm noktasıdır. Hicret; İslam toplumunun
teşkilatlanması, bir güç haline gelmesi ve çevresine
kendini kabul ettirmesi sürecinin ilk adımı olmuştur.
Hicret; her vesile ile birlik, beraberlik ve dayanışmayı
vurgulayan İslam’ın hayat bulmasına yol açan önemli
bir olaydır. Hicret; imanın maddi güç karşısında
kazandığı zaferin simgesidir. Hicret, Allah rızası için;
anadan, babadan, yardan, diyardan, maldan, mülkten
hatta candan, evlattan vazgeçişin, ibretli ve
meşakkatli kıssasıdır.
Hicret; her şeylerini Allah için, göz kırpmadan
terk eden Mekkeli Muhacirler ile onları bağırlarına
basan, muhtaç oldukları halde onları kendilerine
tercih eden Medineli Müslümanların, Ensarın
destanıdır. Bu destanda fedakârlık, kardeşlik, ahde
vefa, birlik ve beraberlik, değerlerin paylaşımı,
özgürlük aşkı, adalet, saygı ve hoşgörü temel
konulardır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen
Peygamberimizin Medine'ye hicreti bu değerlerin
insanlığa yeniden kazandırılması yolunda verilen
mücadelenin en önemli aşamasıdır. Hicret; Allah’a
ibadete, insanî erdemlere, rahmet ve medeniyete
gönlünü açanların zaferi; bu değerlere kapılarını
kapatanların mağlubiyetidir. Hicret; nurun hayat
buluşu, karanlığın aydınlığa dönüşüdür. Bu büyük
dönüşümün gerçekleşmesine katkıda bulunmuş
olmanın Allah katında elbette bir mükâfatı vardır.
Yüce Kitabımız Kur’an bu mükâfatı: “İman edip
hicret edenlerin ve Allah yolunda mallarıyla,
canlarıyla cihat eden kimselerin mertebeleri, Allah
katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya
erenlerin ta kendileridir.”[1]
ayetiyle dile
getirmektedir.
Aziz Kardeşlerim!
Hicreti süsleyen tablolarda çağımız insanı için
alınacak birçok ibret ve ders vardır. Bencilliğin,
maddeperestliğin, çıkarcılığın, adaletsizliğin tahrip
ettiği insanlığın aydınlığa çıkışı; hicretle başlayan ve
yeşeren insanî değerlerin, fedakârlık ve kardeşlik
örneklerinin hayat bulması ile mümkündür.
Günahlarla, isyanlarla kirlenen gönül dünyamızın,
kulluğa, itaate, ibadete yönelmesinin de gerçek hicret
olduğunu unutmayalım.
1. Tevbe, 9/20.
2. Buhari, Sahih, İman, 4 c.1 s. 8-9;
Diyanet İşleri
hutbesidir.
Başkanlığı’nın
04.02.2005
tarihli
Download