اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا لٰ ِه وَجَاهَدُوا ف۪ي

advertisement
Temmuz 1990
HİCRET VE ÖNEMİ
Diyanet
‫ين هَا َجرُوا‬
َ ‫ين ٰا َمنُوا َوالَّ ۪ذ‬
َ ‫اِ َّن الَّ ۪ذ‬
‫يل ٰ ل ه‬
ِ‫لا‬
ِ ‫َو َجاهَ ُدوا ۪في َس ۪ب‬
Muhterem müminler,
Şirkin, zulmün ve her türlü
ahlaksızlığın hükümran olduğu bir devirde,
Allahü Teala, insanlara doğru yolu
göstermek için sevgili kulu ve Habibi Hz.
Muhammed (S.A.S.) i son Peygamber
olarak gönderdi.
Peygamberin tebliğ ettiği İslam
güneşinin, günbegün hızla yayılıp her
tarafı aydınlattığını gören müşrikler,
müslümanlara
akla
hayale
gelmez
işkenceler tertip etmişler, insan tüylerini
ürperten zulümlerin tatbiki için planlar
hazırlamışlardır.
Aldıkları
kararla
Haşimoğulları ile her türlü münasebetlerini
kesmişler,
tüm
alışverişleri
yasaklamışlardı. Kendilerine ekonomik
baskı uygulanan ashab, yiyecek bir şey
bulamadıkları için ağaç yaprakları yemek
zorunda kalmışlardı. Hatta Sa'd bin Ebi
Vakkas, bir akşam açlığını gidermek için
bir deri parçası bulmuş, onu pişirerek
yemiştir.
Müminler,
müşriklerin
tüm
eziyetlerine katlandılar. İslamın getirdiği
inanç ve akideler uğruna mallarını ve
canlarını feda ettiler, fakat İslamdan taviz
vermediler, küfre rıza göstermediler. Bilali
Habeşi (R.A.) kızgın kumlar üzerinde
süründürülürken ağzından çıkan tek söz
"ALLAH BİR" oluyordu. Ammar İbni
Yasir'in annesi Sümeyye (R. Anha), lime
lime edilip öldürülürken son sözü
"Müslümanım Elhamdülillah" olmuştu.
"Alemlere rahmet olarak gönderilen" yüce
Nebi, İslamı tebliğ için gittiği Taif'te
kendisini taşlayanlar için ellerini açıp
"İlahi, gazabına uğramayayım da çektiğim
sıkıntı ve belalara aldırmam. Ya Rabbi!
Kavmimi helak etme, onlara hidayet nasib
et. Zira onlar gerçekleri bilmiyorlar" diye
dua ediyordu.
Bir hac mevsiminin girmesi üzerine
Medineli Evs ve Hazreç kabilelerine
mensup altı kişi İslamı kabul ettiler. Daha
sonra birinci ve ikinci Akabe biatları vuku
buldu. Medineli bir grup müslüman,
zorlukta ve kolaylıkta Resulullaha itaat
edeceklerine dair söz verdiler. Böylece
Medine'de kurulacak İslam Cemiyetinin
temeli teşekkül etmişti.
Kafirlerin zulümleri tüm şiddetiyle
devam ederken, 622 senesinde vahiy
yoluyla
Hicret'e
izin
verildi.
Müslümanların çoğu Medine'ye gizlice
hicret ettiler. Hz. Ömer ise dünya tarihinde
eşine rastlanmayacak bir cesaret örneği
gösterip "Ben dinimi korumak için Allah
yolunda Medine'ye hicret ediyorum.
Karılarını dul, çocuklarını öksüz bırakmak
isteyen varsa şu vadide önüme çıksın"
diyerek yola çıkmıştır. En son olarak
Peygamberimiz, yatağına Hz. Ali'yi yatırıp
yanına da Hz. Ebu Bekir'i alarak
Medine'ye
hicret
etmiştir.
Burada
müslümanlar tarafından coşkun sevinç
gösterileriyle karşılanan Peygamberimiz,
İslamı tebliğ ve ihya faaliyetlerini bu
şehirde sürdürmüştür.
Bu göçe sebep, sadece karşılanan
sıkıntılar değildi. Asıl maksat 13 yıllık
Mekke devrinde teksif edilen çabaların
neticesi olarak, Medine'de bulunan İslam
toplumunu
güçlendirmek,
Medine
dışındaki müslümanlarıın güçlerini bir
araya getirip kuvvetli bir cemiyet tesis
etmekti. Bu bakımdan, Hicret'e basit bir
göç olayı olarak bakılmamalıdır. Hicret;
Hak'kın batıla galebe gelmesinin timsali,
İslamı
tümüyle
yaşama
azminin
sembolüdür.
Muhterem müminler,
Hicretin yıldönümü münasebetiyle,
bizler de yeniden bir nefs muhasebesi
yapıp, Medine'li müslümanların Akabe'de
yaptıkları biad gibi, aynı iman ve aynı
şuurla, Resulullahın manevi huzurunda
"Allah'ın emir ve nehiylerine riayet edip,
Hz.
Muhammed'in
yolundan
ayrılmayacağımıza" dair kesin söz
vermeliyiz.
Tüm
kötülüklerden,
fenalıklardan,haramlardan
Kurana
ve
Allah'a hicret etmeliyiz.
Hutbeme başta okuduğum ayetin
mealiyle son vermek istiyorum:
"Hakikat, iman edenler, bir de Allah
yolunda (yurtlarından) hicret edip de
savaşanlar (yok mu?), işte onlar Allah'ın
rahmetini umarlar. Allah (müminleri)
hakkıyla yargılayıcı (onları) cidden
esirgeyicidir". (Bakara 218)
Download