وَاِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ اَوْ يَقْتُلُ

advertisement
Mayıs-1996
HİCRET
Diyanet
َ‫َواِ ْذ يَ ْم ُك ُر بِكَ الَّ ۪ذينَ َكفَرُوا لِي ُْثبِتُوكَ اَوْ يَ ْقتُلُوك‬
َۜ ّ ٰ ‫ُوكَ َويَ ْم ُكرُونَ َويَ ْم ُك ُر‬
َۜ ‫اَوْ ي ُْخ ِرج‬
ّ ٰ ‫للاُ َو‬
‫للاُ َخ ْي ُر‬
َ‫ْال َما ِك ۪رين‬
(Enfal: 30)
Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki (…………./………../ günüden
itibaren Hicri 1417 yılını idrak etmeye başlayacağı.
Bu vesile ile hicret olayının öneminden ve İslam
tarihindeki yerinden kısaca söz edeceğim.
Bildiğiniz gibi, Rasüli Ekrem Efendimiz
Mekke'de doğmuş ve peygamberlik görevi O'na
burada gelmiştir. "Önce en yakın akrabanı uyar"
ayeti kerimesi gereğince, O'nun çağrısına uyanlar
kendisine inanıyor ve yalnız Allah rızası için bu
dine, İslam'a giriyorlardı. Müslümanların sayısı
günden güne artıyor ve İslamiyet gönüllere
yerleşiyordu. Ancak Mekke'de Kureyş müşrikleri
ona engel olmaya çalışıyorlardı. Bunun için
Peygamberimize vo onunla birlikteki Müminlere
amansız düşman kesilmişlerdi. Müslümanlara
zulmediyor, akıl almaz işkencelerde bulunuyorlar;
bu dinden vazgeçmelerini istiyorlardı. Yapılan
işkencelere dayanamayan bir kısım Müslümanlar
göç etmeyi düşündüler. Peygamberimiz on lora
Habeşistan'ı işaret buyurdu. Bu arada Hac
dolaysıyla Mekke'ye gelmiş olan Medinelilerden bir
topluluğa Müslümanlığı anlattı; kabul edip
Müslüman olarak ülkelerine döndüler. Ayrıca
Peygamberimiz, arkadaşlarından bazılarının da
Medine'ye gitmelerine izin verdiler. Böylece
İslamiyet Medine'de yayılmaya başladı. Bu durum
Kureyşlilerin ileri gelenlerini telaşa düşürdü.
Medine'nin kuvvetli bir İslam merkezi haline
gelmesinin aleyhlerine olacağını anlamışlardı.
Konuyu tartışmak ve bir hal çaresi bulmak üzere
"Darun Nedve" denilen yerde toplandılar. Uzun
uzun görüştüler. Sonunda, kendilerine doğru yolu
göstermekten, dünya ve ankette mutlu olmaları için
çaba harcamaktan başka bir şey yapmayan Rasûli
Ekrem Efendimizi öldürmeye karar verdiler.
Aldıkları bu kararla ilgili olarak Kuranı Kerim'de
Enfal suresi 30. ayette şöyle buyrulmaktadır:
"İnkar edenler, seni bağlayıp bir yere kapamak
veya öldürmek ya da sürmek için düzen
kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken Allah da
düzenlerini bozuyordu."
Onlann bu kararı böylece Peygamberimize
bildirilmiş ve hicret için kendisine izin verilmişti.
Bunun üzerine Peygamberimizin en yakın arkadaşı
Hz. Ebu Bekir'e gelerek hicret için kendisine izin
verildiğini müjdeledi. Onunla birlikte geceleyin
Mekke'den çıkıp Sevr Dağına gelerek oradaki
mağaraya saklandılar. Daha sonra da buradan
çıkarak Medine'yi Münevvere'ye yöneldiler. Küba
denilen yerde bir süre kalarak burada bir mescid
inşa ettikten sonra Medine'ye geldiler. Medine halkı
kadın erkek genç ihtiyar kendilerini coşkun sevgi
tezahürleriyle karşıladı, bağrına bastı.
Rasûli Ekrem'in bu hicreti, tarihteki diğer
göçlerden ayrı ve farklı bir anlam taşımaktadır.
Çünkü diğer göçlerde çoğunlukla hakim olan unsur,
iklim şartlarının değişmesiyle yaşama imkanının
kalmamasıdır. Burada, yüce İslam'ın kararmış
gönülleri
aydınlatmaya
başlaması,
zulme,
haksızlığa ve her çeşit kötülüğe karşı çıkmasına
karşılık ona düşman olanların, onun hızla
yayılmasından endişe duyanların, onun nurunu
söndürme ve ona gönül verenleri yok etme
çabasında olanlardan uzaklaşma vardır. Nitekim ilk
Müslümanlardan aynı şekilde Habeşistan'a hicret
edenlerin, hicret sebeplerini açıklayan sözleri,
bunun en güzel örneğidir. Habeş Kralı huzurunda
muhacirler adına Hz. Cafer'in şu sözleri ne kadar
anlamlıdır:
"Ey hükümdar, biz cehalet içerisinde yaşayan
bir toplum idik. Putlara tapıyor, iaşe yiyorduk. Zina
yapıyorduk.
Akrabamızla
ilgimizi
kesiyor,
komşularımızla iyi geçinmiyorduk. Kuvvetli
olanlarımız, güçsüz ve zayıf olanlarımızı eziyordu.
Biz bu halde iken yüce Allah bize acıdı. Bizden
öncekilerde olduğu gibi bize de içimizden, soylu
asil doğru, güvenilir, şeref ve namus ehil olduğunu
bildiğimiz birisini peygamber olarak gönderdi. O
bizi yalnız Allah'a ibadet etmeye, atalarımızın
taptıkları putları, ağaç ve taş parçalarını terketmeye
çağırdı. Bize doğru söylemeyi, emanete riayet
etmeyi,
komşularımızla
güzel
geçinmeyi,
haramdan, adam öldürmekten sakınmayı öğütledi.
Bizi, iffetsizlikten, yalandan, yetim malı yemekten
ve namuslu kadınlara iftira etmekten sakındırdı.
Yalnız bir olan Allah'a ibadet edip. O'na hiçbir şeyi
ortak koşmamamızı, namaz kılmamızı, oruç
tutmamızı emretti. Haram dediğini haram bildik,
helal dediğini helal bildik. Bundan dolayı
toplumumuzun bir kesimi bize düşman oldu, bize
türlü türlü işkenceler yapmaya kalktılar. Biz de
onlardan kaçarak ülkenize sığındık".
Bu konuşmada, bir yönüyle hicret sebepleri
açıklanırken, diğer yönü ile de İslam'ın insanlığa
neler getirdiği ifade edilmekte, her yönüyle
bozulmuş ve tüm değer ölçülerini yitirmiş, o günkü
toplumu nasıl tekrar hayata kavuşturduğu
anlatılmaktadır.
Sevgili Kardeşlerim!
Kısaca hicret, ilk müslümanların bu olaya
fazlasıyla önem verdikleri ve diğer olaylardan daha
çok anılmaya değer buldukları için Hz. Ömer'in
halifeliği zamanında onu tarih başı kabul
etmişlerdir.
Hicret ilk müslümanlann sakıntılı günlerden
kurtulmalarına vesile olduğu gibi, milletimizin
birlik ve bütünlüğünün perçinleşmesine vesile
olmasını Cenabı Hakk'tan diliyorum.
Download