Hicret Medeniyettir Bilindiği gibi şu günlerde Hz. Muhammed(a.s) nin Mekke’den Medine’ye hicretinin 1429. yılını idrak ediyoruz. Hicret kelimesi Arapça bir kelimedir. Bir mekândan başka bir yere göç etmek demektir. Fakat hicret etmek, göç etmekten daha kapsamlı ve geniş manalı bir kavramdır. Sevgili peygamberimizin Mekke’den Medine’ye 622 yılında hicret etmesi tarihi bir olaydır. Daha doğrusu sadece hicri takvimin başlaması anlamına gelmez. Bu sıradan bir mekan değiştirme olayı da değildir. Mekan değil tarih ve zihniyet değişimini anlatır. Hicret kuru bir göç değildir, kötülüklerden iyiliklere, yanlışlardan doğrulara, zulümden adalete, şerden hayra, nefretten sevgiye, inançsızlıktan imana göç etmektir. İnançsızlığın zifiri karanlığından İslam’ın nurlu aydınlığına göç etmektir. Dünya yani insanlık tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Dünyanın bir nevi kaderini değiştirmiştir bu hicret olayı ve olgusu kanaatimizce. Hz. Muhammed göç ettikten sonra tarihte kurucu bir özne, aktif bir lider konumunda olduğunu göstermiştir. Başlıkta da belirttiğimiz gibi hicret medeniyettir. Çünkü sosyologlar ve medeniyet teorisyenlerinin de belirttiği gibi hicret eden toplumlar kendi kültürel değerleri ve göç ettikleri toplumun sahip olduğu tarihi ve kültürel değerleri sentezleyerek yeni bir inanç, düşünce, kültür, gelenek ve medeniyet oluştururlar. Yani bir kaç kültür değerleri bir araya gelince hepsinden farklı daha canlı, dinamik bir tarz ortaya çıkarırlar. Örneğin Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya toplu göçleri sonucunda Türk-İslam medeniyetinin klasik örneklerinden Osmanlı doğmuştur. Büyük medeniyetlerin hemen hepsi büyük göçlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. 622 yılındaki Hz. Muhammed(a.s) in hicreti de tarih içerisinde çok farklı bir yere sahiptir. Medine şehri İslam dini ve medeniyetinin özünün şekillendiği bir mekan olarak tarihe geçmiştir. Medine medeniyet şehri olmuştur bu göçten sonra. Hicretten sonra Olumlu –pozitif değerlere dayalı ve insanın yüksek menfaati düşünülerek yeni bir insan, toplum, şehir oluşmuştur. İlkelliğin ve cehaletin kol gezdiği şehirden merhamet, şefkat, kardeşlik, sevgi, adalet, yardımlaşma ve dayanışmanın hakim olduğu kutlu bir şehir doğmuştur. Medine şehirlerin anası olarak bilinir. Hicret Medine’yi hakkın, adaletin, güzelliğin merkezi olan şehirlerin anası konumuna yükseltmiştir. Ne mutlu bu kutlu göçün anlamına erişenlere...Ne mutlu bu kutlu yolculuğa medyun olup, onun sırların aşina olanlara..... Kutlu hicretin 1429. yılının şu an kavgalar, savaşlar, suikastler ve cinayetlerle boğuşan İslam aleminin kurtuluşuna vesile olmasını gönülden diliyorum.