ُلُوكَ اَوْ وَاِذْ يَمْكُرُ بِكَ ال َذ۪ينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ اَ

advertisement
Ağustos 1987
HİCRET
Lütfi Şentürk
َ ُ ‫ُوك اَ ْو يَ ْقت ُُل‬
َ ‫َو ِا ْذ يَمْ كُ ُر بِ َك الَ ۪ذينَ َك َف ُروا لِيُ ْث ِبت‬
‫وك اَ ْو‬
َ‫َالل َخ ْي ُر الْمَ ا ِك ۪رين‬
ُ ٰ ‫الل َۜ و‬
ُ ٰ ‫ُوك َويَمْ كُ ُرو َن َويَمْ كُ ُر‬
َۜ َ ‫يُخ ِْرج‬
Muhterem Cemaat,
Hicri 1408 yılını idrak ediyoruz. Bu vesile ile hicret
olayının öneminden ve İslam tarihindeki yerinden kısaca
söz edeceğim.
Bildiğiniz gibi, Resüli Ekrem Efendimiz Mekke'de
doğmuş ve peygamberlik görevi O'na burada gelmiştir,
"Önce en yakın akrabanı uyar" ayeti kerimesi gereğince,
yakınlarından
başlamak
üzere
insanları
İslam'a
çağırmaya başlamıştır; O'nun çağrısına uyanlar kendisine
inanıyor ve yalnız Allah rızası için bu dine, İslam'a
giriyorlardı. Müslümanların sayısı günden güne artıyor
ve İslamiyet gönüllere yerleşiyordu. Ancak Mekke'de
Kureyş müşrikleri ona engel olmaya çalışıyorlardı.
Bunun için Peygamberimize ve onunla birlikteki
Müminlere amansız düşman kesilmişlerdi. Müslümanlara
zulmediyor akıl almaz işkencelerde bulunuyorlar, bu
dinden vazgeçmelerini istiyorlardı. Yapılan işkencelere
dayanamayan bir kısım müslümanlar göç etmeyi
düşündüler. Peygamberimiz onlara Habeşistan'ı işaret
buyurdu. Bu arada Hac dolayısıyla Mekke'ye gelmiş olan
Medinelilerden bir topluluğa müslümanlığı anlattı, kabul
edip müslüman olarak ülkelerine dönmelerini sağladı.
Ayrıca Peygamberimiz, arkadaşlarından bazılarının da
Medine'ye gitmelerine izin verdi. Böylece İslamiyet
Medine’de yayılmaya başladı. Bu durum Kureyş ileri
gelenlerini telaşa düşürdü. Medine'nin kuvvetli bir İslam
merkezi
haline
gelmesinin
aleyhlerine
olacağını
anlamışlardı. Konuyu tartışmak ve bir hal çaresi bulmak
üzere "Darun Nedve" denilen yerde toplandılar. Uzun
uzun görüştüler. Sonunda, kendilerine doğru yolu
göstermekten, dünya ve ahirette mutlu olmaları için çaba
harcamaktan başka bir şey yapmayan Resüli Ekrem
Efendimizi öldürmeye karar verdiler. Aldıkları bu kararla
ilgili olarak Kuranı Kerim'de Enfal suresi 30. ayette
şöyle buyurulmaktadır:
"İnkâr edenler, seni bağlayıp bir yere kapamak veya
öldürmek ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar
düzen kurarken Allah da düzenlerini bozuyordu".
Onların
bu
kararı
böylece
peygamberimize
bildirilmiş ve hicret için kendisine izin verilmişti. Bunun
üzerine peygamberimiz en yakın arkadaşı Hz. Ebü
Bekir'e gelerek hicret için kendisine izin verildiğini
müjdeledi. Onunla birlikte geceleyin Mekke'den çıkıp
Sevr dağına gelerek oradaki mağarada saklandılar. Daha
sonra da buradan çıkarak Medine'yi Münevvereye
yöneldiler. Kuba denilen yerde bir süre kalarak burada
bir mescid inşa ettikten sonra Medineye geldiler; Medine
halkı kadın, erkek, genç ihtiyar kendilerini coşkun sevgi
tezahürleriyle karşıladı, bağrına bastı.
Resuli Ekrem'in bu hicreti, tarihteki diğer göçlerden
ayrı ve farklı bir anlam taşımaktadır. Çünkü diğer
göçlerde çoğunlukla hakim olan unsur, iklim şartlarının
değişmesiyle yaşama imkanının kalmamasıdır. Burada,
yüce
İslam'ın,
kararmış
gönülleri
aydınlatmaya
başlaması, zulme, haksızlığa ve her çeşit kötülüğe karşı
çıkmasına karşılık ona düşman olanların, onun hızla
yayılmasından endişe duyanların, onun nurunu söndürme
ve ona gönül verenleri yok etme çabasında olanlardan
kaçma vardır. Nitekim ilk müslümanlardan aynı şekilde
Habeşistan'a hicret edenlerin, hicret sebeplerini açıklayan
sözleri, bunun en güzel örneğidir. Habeş Kıralı
huzurunda muhacirler adına Hz. Cafer'in şu sözleri ne
kadar anlamlıdır:
"Ey hükümdar, biz cehalet içerisinde yaşayan bir
toplum idik. Putlara tapıyor, iaşe yiyorduk. Zina
yapıyorduk.
Akrabamızla
ilgimizi
kesiyor,
komşularımızla iyi geçinmiyorduk. Kuvvetli olanlarımız,
güçsüz ve zayıf olanlarımızı eziyordu. Biz bu halde iken
yüce Allah bize acıdı. Bizden öncekilerde olduğu gibi
bize de içimizden soylu, asıl, doğru, güvenilir, şeref ve
namus ehli olduğunu bildiğimiz birisini peygamber
olarak gönderdi. O bizi, yalnız Allah'a ibadet etmeye,
atalarımızın taptıkları putları, ağaç ve taş parçalarını terk
etmeye çağırdı. Bize doğru söylemeyi, emanete riayet
etmeyi, komşularımıza güzel geçinmeyi, haramdan,
adam
öldürmekten
sakınmayı
öğütledi.
Bizi
iffetsizlikten, yalandan, yetim malı yemekten ve namuslu
kadınlara iftira etmekten sakındırdı. Yalnız bir olan
Allah'a ibadet edip, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamamızı,
namaz kılmamızı, oruç tutmamızı emretti. Haram
dediğini haram bildik, helal dediğini helal bildik. Bundan
dolayı toplumumuzun bir kesimi bize düşman oldu, bize
türlü türlü işkenceler yapmaya kalktılar. Biz de onlardan
kaçarak ülkenize sığındık".
Bu konuşmada, bir yönüyle hicret sebepleri
açıklanırken, diğer yönü ile de İslam’ın insanlığa neler
getirdiği ifade edilmekte, her yönüyle bozulmuş ve tüm
değer ölçülerini yitirmiş o günkü toplumu nasıl tekrar
hayata kavuşturduğu anlatılmaktadır.
İşte sevgili kardeşlerim, kısaca hicret olayı bu ilk
müslümanlar bu olaya fazlasıyla önem verdikleri ve
diğer olaylardan daha çok anılmaya değer buldukları için
Hz. Ömer'in halifeliği zamanında onu tarih başı kabul
etmişlerdir.
Hicret,
ilk
müslümanların
sıkıntılı
günlerden
kurtulmalarına vesile olduğu gibi, milletimizin birlik ve
bütünlüğünün perçinleşmesine vesile olmasını Cenabı
Hak'tan diliyorum.
Download