Kovalent bağ,iki atom arasında, bir veya daha fazla elektronun paylaşılmasıyla karakterize edilen kimyasal bağın bir tanımıdır. Genellikle bağ, ortaya çıkan molekülü bir arada tutan ortak çekim gücü olarak tanımlanabilir. Paylaşılan elektron ya da elektronlar, her iki çekirdek etrafında dolanacaklar, iki çekirdek arasındaki bölgede daha uzun süre bulundukları için bu bölgede (-) yüklü bir alan yaratacaklardır. Bu alan, her iki çekirdeğe bir çekme kuvveti uygulayarak bir bağ yaratır. Kovalent bağ, söz konusu atomların dış yörüngelerinin dolması ile meydana gelir. Bu tür bağlar, moleküller arası hidrojen bağından daima daha güçlü,iyonik bağ ile ise ya aynı güçte ya da daha güçlüdür. Bazı inorganik maddelerin hidrojen(H), amonyak(NH3),klor(Cl), su(H2O) ve azot(N) molekülleri ile tüm organik maddelerin molekülleri kovalent bağ ile bir arada tutulmaktadır. Kovalent bağ (iyonik ve metalik bağın tersine) yönlüdür; bağ açılarının etkileşimin gücü üzerinde etkisi büyüktür. Bu etkinin kaynağı, kovalent bağların, atomik yörüngelerin üst üste binmesiyle oluşmasından ileri gelir. Atomik yörüngeler (p, d, ve f orbitalleri) hepsi yönlü karakterde olup, bağlanma esnasında önemli ölçüde yöne bağlı etkileşime neden olurlar. Kovalent bağ, genellikle benzer elektronegatifliğe sahip atomlar arasında gerçekleşir. Bu nedenle ametaller, daha kolaylıkla kovalent bağı tercih eder ve metaller de kolayca yerlerinden oynatılabilen elektronların daha serbestçe dolaşabildiği metalik bağ yaparlar. Ametallerde bir elektronun serbest kalması daha zordur, dolayısıyla benzer elektronegatifliğe sahip bir madde ile birleşme söz konusu olduğunda o elektronun paylaşılması tek seçenek haline gelir… • Moleküler bulut, yoğunluğu ve boyutu özellikle moleküler hidrojen (H2) olmak üzere, moleküllerin oluşumuna olanak tanıyan bir çeşit yıldızlararası buluttur…. • Moleküler hidrojeni kızılötesi ve radyo dalgası gözlemleriyle farketmek zordur ancak H2'nin varlığını anlamak için aranan CO'dur (karbon monoksit). • CO parlaklığı ile H2 kütlesi arasındaki oranın sabit olduğu düşünülür ancak diğer galaksilerin gözlemlenmesinde bu varsayımın doğruluğundan şüphelenilecek bulugulara rastlanmıştır.[1] Birkaç milyon yıl içinde parlak yıldızların ışığı gaz ve tozdan oluşan bu moleküler bulutu kaynatacaktır. Bulut Karina Bulutsusu 'ndan ayrılmıştır. Yakınlarda yeni oluşmuş olan yıldızlar görünmektedir. Tozun saçtığı mavi ışık ile görüntüleri kızıllaşmıştır. Bu görsel iki ışık yılı uzaklığı kapsar ve 1999 yılında Hubble Uzay Teleskobu tarafından çekilmiştir. Moleküller, Orion (Avcı) bulutsusu yakınlarındaki karmaşık yıldız oluşum bölgelerinde bulundu. Oksijen atomlarının (O), özellikle büyük kütleli yıldızların etrafında yaygın olarak bulunduğu zaten biliniyor. Ancak soluduğumuz havanın yaklaşık olarak yüzde 20 kadarını oluşturan oksijen çiftleri (O2) astronomlar tarafından Dünya’nın dışında ilk kez keşfedildi. Keşfin başaraştırmacı bilim adamı Paul Goldsmith, Astrophysical Journal dergisinde bulguları açıklayan makalesinde “Oksijen gazı 1770’de keşfedildi ama moleküler halde uzayda bulunduğunu kesin olarak söylemek insanoğlunun 230 yıldan fazla zamanını aldı.” diye belirtti. Azot gazı, sıvı azotun ısınarak buharlaşmaya bırakılmasıyla kolayca elde edilebilir. Çok geniş kullanım alanları olup, oksidasyonun istenmediği ortamlarda hava yerine kullanılabilir: paketlenmiş gıdaların tazeliğini korumak için, güvenlik amacıyla sıvı patlayıcıların üzerini örtmek için, geçirgeç (transistör), diyot ve tümleşik devre gibi elektronik bileşenlerin üretiminde, paslanmaz çelik üretiminde, inert, nemsiz ve oksitleyici olmayan özelliklerinden dolayı otomobil ve uçak tekerleklerinin dolumunda. Sıvı azot endüstriyel anlamda ve büyük miktarlarda sıvılaştırılmış havadan distilasyon yoluyla üretilir ve LN2 şeklinde tanımlanırsa da doğru yazılış şekli N2(l) dir. Dondurucu bir sıvı olup canlı dokuyla temas etmesi halinde ani donmaya neden olur. Ortam sıcaklığından uygun şekilde izole edilmesi durumunda, basınç uygulaması gerektirmeyen bir azot gazı kaynağı oluşturur. Suyun donma noktasının çok altındaki sıcaklıklarda kalabilme özelliği (77 K, -196°C veya -320°F), sıvı azotun çok değişik alanlarda kullanımını mümkün kılar: gıda ürünlerinin daldırılarak dondurulması ve taşınımı,bilim eğitimindeki görsel deneylerde, yüksek hassasiyetteki algılayıcılar ve düşük gürültü seviyeli amplifikatörlerde soğutucu olarak, dermatolojide . nahoş görünümlü siğil veya potansiyel kanser riski taşıyan cilt yaralarının alınmasında, CPU veya GPU gibi bilgisayar donanımlarının soğutma sistemlerinde soğutucu olarak