Meme Kanserinde Hasta - Aile - Multidisipliner Yaklaşım ve Hemşirelik Yüzyıllar boyunca kanser ölümcül bir hastalık olarak kabul edilmekteydi. Tıp ve teknolojideki ilerlemeler sayesinde bir çok hastada erken teşhis ve tedavi ile büyük ilerlemeler kaydedildi. Meme kanserinin kadınlarda yaşam boyu görülme riski %12,3’tür ve her 8 kadından 1’inde meme kanseri gelişme riski vardır. Günümüzde kadınlarda ortaya çıkan kanserlerin %32’si ve kansere bağlı ölümlerin %18’i meme kanserine bağlıdır. Türkiye’de kadınlar arasında en sık görülen 10 kanser tipi içerisinde meme kanseri birinci sırada yer almaktadır. Multidispliner Yaklaşım; Kanser hastalığının tümünde olduğu gibi, meme kanserinin tedavi sürecinde ve hatta sonrasında hastanın medikal, sosyal ve psikolojik olarak her anlamda desteğe ihtiyacı vardır. Bu süreçte hasta merkezde olacak şekilde multidispliner ekip anlayışı ile çalışmak gerekmektedir. Bütüncül yaklaşımla hasta ve ailesi desteklenmelidir. Multidisipliner ekip içinde; doktor, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, diyetisyen, fizyoterapist, eczacı ve din adamı vardır. Din adamı hastanın manevi ihtiyaçlarının karşılanmasında ekip ile çalışır. Kültürel yapımızın içinde dini öğeler ve din adamları önemli yere sahipken sağlık sisteminde yeni yeni yer almaktadır. Hasta haklarında “hastanın dini ihtiyaçlarını yerine getirme hakkı” tanımlanmakta ve artık günümüzde birçok kurumda dini inançlarına göre din adamı ve ibadet yerleri bulunmaktadır. Medikal anlamda hastayı takip eden primer doktoru, radyasyon onkoloğu, medikal onkolog, cerrah, algolog ve hastanın durumuna göre diğer uzman doktorlar ekipte yer almaktadır. Hemşirelik ayağında ise onkoloji hemşiresi, radyasyon onkolojisi hemşiresi, vaka yönetici hemşiresi, psikiyatri hemşiresi tanı ve tedavi sürecinin tümünde yer almaktadır. Rehabilitasyon için fizyoterapist, masaj ve meşguliyet terapisti tüm ekiple uyum için çalışmalıdır. Klinik psikolog ve sosyal hizmet uzmanı ise hasta ve ekip ile senkronize çalışmaktadır. Sosyal hizmet uzmanı birçok kurumda bulunmadığı için hemşire hasta ve ailesine bu konuda destek olmaktadır. Meme kanseri benlik saygısı, cinsellik ve kadınlıkla ilişkili organı tehdit eden bir hastalıktır. Meme kanseri sonrası memenin alınması (mastektomi) organ kaybına bir örnektir. Kişinin narsistik bütünlüğünü tehdit eder ve yaşam amaçlarının sarsılmasına neden olur. 15-20 yıl öncesinde kadınların karşılaştığı problemler ile bugün karşılaştıkları problemler değişmiştir. Duygusal problemler bugün farklıdır ancak eşit derecede zorlayıcıdır. Ameliyat öncesi cerrah tarafından gerekli bilgilendirme yapılmalı ve fiziksel ve psikolojik olarak hazırlanması sağlanmalıdır. Memenin kaybı kadın için; kadınlığın kaybı, cinselliğin bitmesi, anneliğin eksik kalması gibi anlamlar taşımaktadır. Yaşadığı şok ve inkar sonrasında bu kaygılar ağır basmakta ve hastalık ile tedaviye uyumu zorlaştırmaktadır. Meme kanserinin ve tedavisinin psikososyal etkileri; psikolojik tepkiler ve bozukluklar (kaygı, depresyon, öfke), yaşam biçiminde yaptığı değişimler (fiziksel rahatsızlığın, evlilik ilişkisinin ve cinsel yaşamın bozulmanın ve değişen aktivite düzeyinin sonucu olarak), korkular ve endişeler (mastektomi ve ölüm) şeklinde ortaya çıkmaktadır. Psikososyal etkiler ile başa çıkma ve tedaviye uyumu kolaylaştırmada en önemlisi İnterdisipliner bir takım halinde çalışmaktır. Hasta ve ailesi takımın bir parçasıdır. Hastanın aile yapısı, kültürel yapısı, yaşı, mesleği, medeni durumu dikkatle incelenmeli, doğru veriler toplanmalı ve yaklaşımlar planlanmalıdır. Kanser ve Aile Kanser hasta kişide olduğu kadar, ailede de krize neden olur. Hasta ve ailedeki ilişkilerde güçlükler ortaya çıkar. Aile ilişkilerindeki bozulma hastalığın denetimini daha da güçleştirir. İlişkilerde dengeli, duyguların serbestçe ifadesine izin veren, çatışmaların az, işbirliğinin fazla olduğu ailelerde hastanın uyumu daha iyi olmaktadır. Ailenin hastayı ve hastalığı algılayışı hastanın kendisini algılayışını doğrudan etkileyecektir. Bireysel kimlik gelişimine izin vermeyen, duygu ifadesi ve yaşam problemi çözümlerinde başarısız olan, rol karmaşası yaşanan iletişimin yetersiz olduğu, fonksiyonel olmayan ailelerde sorun daha fazladır. O zamana kadar örtülü kalmış olan çatışmalar yüzeye çıkar. Kadınlık ve cinsellik algısı alt üst olmuş meme kanserli kadının rol karmaşası da eklenince evlilikte çatışmalar ve eşini kaybetme korkusu da eklenmektedir. Kendini yeniden değerlendiren hasta bireylerin, ilişkilerini tekrar gözden geçirdiği ve ayrılıkların en çok bu dönemde olduğu gözlenmektedir. Bedenine kendisi bile alışamamışken, eşine karşı sorumluluklarını yerine getirememe, beğenilmeme gibi duygulardan dolayı ilişkileri olumsuz etkilenmektedir. Burada eşe çok görev düşmektedir ve mutlaka destek almalıdır. Multidisipliner ekibin en önemli üyelerinden birisi olan hemşire hasta ve eşini iyi gözlemlemeli, elde ettiği veriler doğrultusunda danışmanlık yaparak doktor, psikolog ve terapiste yönlendirmelidir. Meme kanserinin ortaya çıktığı yaşam dönemi önemlidir, çünkü hastalık yaşam dönemiyle bağlantılı olarak kadının sosyal görevlerini tehdit etmiştir veya en önemlilerini kesintiye uğratmıştır. Benlik saygısına ve kadınlık duygusuna tehdit tüm kadınlarda olur, fakat özellikle tek ve partnersiz olan genç bir kadın için daha güç olabilir. Meme kanserine yüklenen anlamda yaşa göre değişir. Güvenli bir evi ve ailesi olan yaşlı bir kadın için yaşam riski daha ön planda olabilir. Yaş dönemlerine göre bakıldığında yine de yaşlılıkta meme kanseriyle aynı zamanda eşin kaybı gibi başka kayıplarda yaşanabileceğinden kadın sadece majör bir kaybı değil, kendi yaşam ve beden bütünlüğüne tehdidi bir arada yaşayabilecektir. Ayrılık anksiyetesi ve meme kanseri aynı duyguları içerir. Ayrılık ilişkisinde kişi karşısındakinin kendisine ihaneti ile kanser olan kişi bedeninin kendisine olan ihaneti olarak algılar. Bu nedenle depresif belirtiler gösterir. Aşağıda bazı meme kanserli hastaların kendi ifadeleri yer almaktadır. “Neden ben? Neden bu kadar erken? G.S. 39 yaş “Niçin böyle yaptı m? Kendime zarar verdim?”G.A. 49 yaş “Çocuğum olmayacak, bir ailede iki kişi fazla”A.H.A. 33 yaş “Kanser olduğumu tesadüfen anladım. Sanki içimde bir pervane var, hep daha kötü olacak yayılacak gibi geliyor”.H.T. 35 yaş “Kanseri yak ıştıramadım. Ailede en küçük bir kanser vakası yok nasıl olsa bende çıkmaz diye düşündüm.”N.K. 62 yaş Görüldüğü üzere hastaların algılamaları çok farklı. Bu nedenle öncelikle kendilerini ifade etmelerine fırsat verilmelidir. Hastanın baş etmesini kolaylaştırmak için stres yaratan faktörlerin azaltılması, hasta ve ailesinin destek kaynaklarının arttırılması, olumsuz tutumların ortadan kaldırılması önemlidir. Hasta ve ailesine gereksinimlerin karşılanması, sınırlılıklarla nasıl baş edecekleri öğretilmelidir. Hastaların klinik psikolog ile destek grublarına katılması sağlanarak, ortak deneyimleri paylaşma yolu ile sorunları ele alma ve eş, aile ile ilgili sorunlara beraber çözüm önerileri bulma söz konusu olacaktır. Burada hastayı değerlendirme ve yönlendirme de hastanın doktor ve hemşiresine önemli görev düşmektedir. Günümüzde artık kanser tanı ve tedavisi multidisipliner olarak ele alınması gereken çok yönlü bir konu haline gelmiştir. Uzun süren ağrı, acı, fiziksel ve fonksiyonel kayıp, umut kaybı ve birçok semptomları ve etkileri olan ağır bir hastalıkla baş etmenin zorluğu ortadadır. Ekip anlayışının ve işbirliğinin olması gereken bir süreçtir. Her bir üyenin birbiri ile iletişim halinde olması ve hastayı takip etmesi gerekmektedir. Birey ya da hastalarla 24 saat birlikte olan, hastalarla sürekli çalışanlar hemşirelerdir. Bu nedenle, hemşireler birey/hastaların yaşam sorunlarını anlama, ihtiyaçlarını saptama ve giderme de önemli bir konumdadır. Diğer ekip üyeleri ile hastanın iletişimini ve bu iletişimin devamlılığını sağlayanlar hemşirelerdir. Hazırlayan Uzman Hemşire Ayşin Kayış Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Onkoloji Vaka Yönetici Hemşiresi KAYNAKLAR 1.CHP-Hui-Lin Chi, The role of hope in patients with cancer. Oncology Nursing Forum, 2007. 2.Hossfeld D.K., Sherman C.D., “Klinik Onkoloji” , Uluslararası Kanserle Savaş Birliği-5, Ed. Kars A, Sarıalioğlu F, Fırat D., Ankara,Başbakanlık Basım Evi, 1992, s:236. 3.Harris J., Morrow M., Norton L., “Malingnant Tumors of the Breast Cancer Principles. Practice of Oncology, Ed: Devita J., Vircent t., at all, Phidelphia, 1997, s: 1557. 4.Koçak S., “Kimler Meme Kanseri Olur?”, Klinik Bilimler ve Doktor, Ocak, 6 (1), 2000, s:68-72 5.Tuncer S., “Jinekolojik Kanserlerde Tarama”, Hacettepe Tıp Dergisi, 31 (2), 2000, s.113-120 6.http. sağlik.gov.tr., “Sağlık Bakanlığı, Ana ve Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, Meme Kanser ve Erken Tanı, 1997 7.http://saglik.gov.tr/istatistikler.html, “T.C. Sağlık Bakanlığı, Sağlık İstatistikleri”, 1997 8.Özkan S. Kanser hastalarının Psikiyatrisi, Psikiyatrik Tıp Merkezi Yayınları,s:29, 2009. 9.Bostancı N., Evre I-II Meme Kanseri Hastalarında Uygulanan Psikoeğitimin Kanser Uyum, Anksiyete, Depresyon ve Duygudurum Profiline Etkisi. İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstütüsü. Doktora Tezi, İstanbul, 2008.