Ali İbrahim AYDIN Yeminli Mali Müşavir [email protected] ANONİM ŞİRKET HİSSELERİ İLE LİMİTED ŞİRKET ORTAKLIK PAYLARININ ELDEN ÇIKARILMASININ VERGİSEL SONUÇLARI VE BİR PARADOKS. Türkiye’de kurulu şirketlerin büyük çoğunluğu anonim ve limited şirketlerden oluşmaktadır. Bu şirketlerde hisse veya ortaklık payına sahip olan gerçek kişilerin bunları elden çıkarmaları halinde muhatap olacakları vergi rejimlerinin farklılıklar büyük önem göstermekte, bu farklılıkların göz ardı edilmesi ise mükellefler açısından önemli vergisel sonuçların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bu sayıda anonim şirket hisseleri ile limited şirket ortaklık paylarının elden çıkarılması mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirileceğiz. Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80. Maddesinin 1 numaralı fıkrasında, ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançların değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabi olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu hükme göre, iki yıldan fazla elde tutulması şartıyla, anonim şirket hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar gelir vergisinin konusuna girmemektedir. Ancak, bu hükmün geçerli olabilmesi için anonim şirketin hisse senedi bastırmış olması ve satışın hisse senedinin devredilmesi suretiyle gerçekleştirilmiş olması gerektiğidir. Zira madde hükmü, iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılması halinde oluşacak kazancın değer artış kazancı olarak dikkate alınmayacağını düzenlemektedir. Kanun koyucunun bu düzenlemedeki amacı menkul kıymetler piyasasını teşvik etmek. Maliye Bakanlığı 232 no’lu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde, hisse senedi yerine bastırılan geçici ilmühaberlerin devredilmesi halinde de, en az iki yıl elde tutma şartının sağlanması koşuluyla, vergiye tabi olmama hükmünün uygulanabileceğine dair açıklama yapmıştır. Diğer taraftan, mükerrer 80. Maddenin 4 numaralı fıkrasına göre, ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar, bunların elde tutulduğu süre gözetilmeksizin değer artış kazancı olarak tanımlamıştır. Buna göre, limited şirket ortaklık paylarının elden çıkarması halinde, bu ortaklık paylarının elde tutulma süresi ne olursa olsun, elden çıkarma suretiyle elde edilen kazançlar değer artış kazancı olarak vergiye tabi olmaktadır. Bu arada, bir takvim yılı itibarıyla belirli bir tutarın altında kalan değer artış kazançlarının “vergilendirilmeyecek değer artış kazancı” olarak belirlendiğini ve kazancın hesaplanmasında maliyet bedelinin bir kısım koşulun var olması şartıyla ve belirli kurallar çerçevesinde fiyat endekslerindeki artış oranında artırılacağını da parantez içinde ifade etmekte fayda var. Konu ile ilgili kanun hükümleri yukarıdaki gibi olmakla birlikte, Maliye Bakanlığı son dönemde verdiği muktezalarda, limited şirketlerinin nev’i değişikliği yoluyla anonim şirkete dönüşmesi ve dönüşülen anonim şirket hisselerinin elden çıkarılması halinde, bu hisselerin elden çıkarılmasından elde edilen kazancın vergilendirilmesi hususunda farklı bir yaklaşım geliştirilmiştir. Bu kapsamda verilen muktezalarda, limited şirketlerin anonim şirkete dönüştürülerek hisselerinin elden çıkarılması halinde, iki yıllık sürenin belirlenmesinde ortakların şirket hisse senetlerini iktisap tarihi olarak anonim şirkete dönüşme veya yeni kurulan anonim şirketin hisse senetlerinin bastırıldığı tarihin değil, limited şirketin hisselerinin iktisap tarihinin dikkate alınacağını belirtmiştir. Maliye Bakanlığı bu görüşünü Kurumlar Vergisinin 19 ve 20. maddelerine dayandırmıştır. 1 No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Tebliğinin 19.3.3. numaralı bölümünde, KVK'nın 19 ve 20. maddeleri kapsamında gerçekleştirilen devir ve bölünme (kısmi bölünme dâhil) hallerinde, devir olan veya bölünen şirketin ortaklarına verilen hisselerin iktisap tarihi olarak, bu yeni hisselerin verilmesine neden olan devolan veya bölünen şirketin hisselerinin iktisap edildiği tarihin esas alınması gerektiği, nev'i değişikliklerinin de devir hükmünde olduğu, nev'i değişikliği suretiyle elde edilen hisse senetlerinde ilk iktisap tarihinin nev'i değiştiren şirket paylarının iktisap edildiği tarih olacağı belirtilmektedir. Örneğin, 22.05.2002 tarihinde kurulan bir limited şirket, 11.08.2011 tarihinde anonim şirkete dönüşmüş, 15.08.2011 tarihinde hisse senedi bastırmış olsun. Limited şirketin kurulduğu tarihten beri ortak olan bir gerçek kişi, 24.12.2011 tarihinde şirket hisse senetlerini elden çıkarmış ise, hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak limited şirketin kuruluş tarihi olan 22.05.2002 tarihi dikkate alınmakta ve elden çıkarma tarihi itibarıyla iki yıldan fazla süre geçtiğinden kazancın tutarı ne olursa olsun değer artış kazancı olarak nitelendirilmemektedir. Konu her ne kadar tartışmaya açık olsa da, İdarenin mükellef lehine vermiş olduğu bu görüşü olumlu karşılamak gerekiyor. Zira kanaatimize göre, nev’i değişikliği halinde, dönüşülen anonim şirketin hisselerinin iktisap tarihi olarak limited şirketin ortaklık paylarının elde edildiği tarih kabul edilebilir, ancak, bu hükmün daha geniş bir değerlendirme ile “hisse senedinin elde edildiği tarih” olarak kabul edilmesi mükellef lehine bir zorlama bir görüş gibi duruyor. Özetle, hisse ve hisse senedi kavramlarının birbirine eş kavramlar gibi değerlendirildiği ve bu kavramların özünde sahip oldukları farklılıkların ihmal edildiği söylenebilir. Kaldı ki, yukarıdaki örneği bir anonim şirket için dikkate aldığımızda farklı bir sonuç otraya çıkmakta. Şöyle ki; 22.05.2002 tarihinde kurulan bir anonim şirket, 15.08.2011 tarihinde hisse senedi bastırmış olsun. İlk günden itibaren bu şirketin hisselerini elinde tutan bir gerçek kişi, bu hisseleri 24.12.2011 tarihinde elden çıkardığında elden çıkarma tarihi itibarıyla hisse senetlerini iki yıldan fazla elde tutma şartı gerçekleşmediği için elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak değerlendirilmektedir. Nitekim Maliye Bakanlığının bu yönde vermiş olduğu muktezalar mevcuttur. Bu durum, maalesef bir paradoks olarak görünüyor. Zira her daim anonim şirket hisselerinin elde tutulmasının değer artış kazancı bakımından daha avantajlı olduğu hususu değerlendirilmekte iken yukarıda belirtilen örneklerde yer alan durumlar limited şirket ortaklığını daha avantajlı bir hale getirmektedir. Bu itibarla, konunun her iki yönüyle değerlendirilmek suretiyle, hem Maliye Bakanlığının limited şirketlerin anonim şirkete dönüşmesi halinde hisse senetlerinin iktisap tarihinin limited şirkete ortak olunan tarih olarak dikkate alınacağına dair görüşünün yasal bir dayanağa kavuşturulması hem de hisse senedi bastırmamış anonim şirketlerin pay sahipleri için oluşan dezavantajlı durumun bertaraf edilmesinde fayda var. Zira İdarenin bu yorumu ile öteden beri kurulu olan limited şirketler ile anonim şirketlerin ortak ve hissedarları arasında bir eşitsizliğe yol açtığını aşikâr. Öte yandan, yakın bir zamanda Meclise sevk edilmesi beklenen yeni Gelir Vergisi Yasa Tasarısı ile hisse senetlerinin elde tutulması ile ilgili iki yıllık sürenin kaldırılacağı ve hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının elde tutulduğu süre uzadıkça vergiye tabi tutulacak kazanç kısmının azalacağı bir sisteme geçilmesinin planlanmakta. Buna göre, hisse senetleri iktisap tarihinden itibaren iki yıl elde tutulduktan sonra elden çıkarılsa bile şayet oluşan bir kazanç varsa belirli oranlarda vergiye tabi tutulabilecek. Bu yeni düzenlemenin dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının artırılması gerektiğine yönelik görüşler çerçevesinde isabetli, vergi tekniği bakımından da daha uygulanabilir olduğunu söylemekte fayda var.