T.B.M.M. B:31 12.12.1996 0:2 Dünyanın sayılı incilerinden olan Haliç, İzmit ve İzmir Körfezlerimiz, maalesef, bu sağlıksız kentleşmeden ötürü, izlenemez, hatta ve hatta, nefes alınamaz konuma gelmişlerdir. Sayın milletvekilleri, nehir yataklarımıza, son yıllarda, bir talan çetesi dadanmış; kum ocağı işletmeciliği yapıyoruz denilerek, maalesef, o güzel akarsularımızın hem yatakları hem kendileri hem de çevreleri talan edilmiştir. Bugün, birçok akarsuyumuzda canlı dahi yaşamamaktadır. Aydın İdare Mahkemesi, Yatağan, Yeniköy ve Gökova Termik Santrallarını çevre açısindan son derece sakıncalı kurumlar, işletmeler olarak görüp, kapatma kararı vermesine rağmen, maale­ sef, bu Hükümet, çevre düşmanı olan bu santralları işletmekte bir sakınca görmemektedir. Sayın Bakan, valiliklere gönderdiği bir genelgede, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği­ ne aykırı davranan, gerekli önlemleri almayan kurum, kuruluş ve işletmelerin tespitini istemiştir. Sayın Bakan, valilerden size geldi mi bilemiyorum; ama, ben, buradan, size bir kurumu, bir müesseseyi gösteriyorum. Ankara'da insanlar nefes alamaz konuma gelmişlerdir. Ankara Anakent Belediyesi, bırakın hava kirliliğini önlemeye çözüm bulmayı, yeni yeni kirlilik faktörlerini Anka­ ra'ya getirmiştir. Biz söylediğimiz zaman, muhalefet olduğumuz için söylediğimiz ifade ediliyor. Bakın, Ankara'daki hava kirliliği konusunda, MHP'li olan Keçiören Belediye Başkanı da "eğer acil önlemler alınmazsa, Ankara'da kitlesel katliamlar olur" şeklinde uyarı yapmaktadır. Kaçak kömür, bizim dönemimizde Ankara'nın giriş kapılarına konan karakollarla önleniyor­ du. Ankara'ya bir tek gram kaçak kömür sokulmazken, bir bakıyoruz, bu dönem, bu yönetim dö­ neminde sadece bir apartman bloğu altında 500 ton kaçak kömür yakalandığı söyleniyor ve bunu da, Sayın Belediye Başkanı, tarikatçı vakıflara vererek çocuklarımızı zehirliyor ve "ben, bu kaçak kömürü bu tarikatçı yuvalara vermekten onur duyuyorum" diyor. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, hiç kimsenin, Ankaralıları, çocuklarımızı, gençlerimizi zehirleme paha­ sına, bu ülke vatandaşlarının cebinden hayırsever kesilmesine gerek yoktur. Bu kurumlar, hiç kim­ senin babasının çiftliği de değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer, çok hayırsever iseler, gider­ ler, o hayır kurumlarına, kendi ceplerinden, gereken yardımı, gereken katkıyı yaparlar. Sayın milletvekilleri, "temizlik imandan gelir" diye hepimizin yürekten inandığı bir özdeyişi­ miz var. Peki, şimdi, bu bizim belediye yetkililerine, yöneticilerine ne dememiz gerekir; eğer, biz sosyal demokratlar 1994'te iktidarda kalabilseydik, 1994'Un sonunda, Türkiye'nin de en ciddî problemi olan Mamak çöplüğü tamamen ortadan kaldırılmış olacaktı. Ankara'nın merkezinden her gün 40 bin ton çöp, şehrin bir ucundan bir ucuna götürülüp, ortalığa mikrop saçmazdı; ama, maale­ sef, 1994 yılından bu yana, bıraktığımız noktada aynen devam ediyor; bir tek katkı konulmadı ve Ankara, bu çöp rezaletiyle her gün karşı karşıya. Sayın milletvekilleri, dünyada gelişen çevre bilinci Türkiye'ye de yansıdı; daha önce genel müdürlük, arkasından müsteşarlık şeklinde korunan gelişen kurum, 1991 yılından bu yana da Çev­ re Bakanlığı statüsüne geçti. Ama, maalesef, üzülerek söylüyorum, her fırsatta hukukun üstünlüğü­ nü, kendi bireysel çıkarlarına denk geldiği an savunan Hükümet, her ne hikmetse, aradan geçen bunca süre içerisinde bu Bakanlığın Anayasaya aykırı olan kuruluşunu gerçekleştiremedi. Bakan­ lık, 1991 yılında, kanun hükmünde bir kararnameyle kuruldu. Hükümet, bu Anayasaya aykırılığı gidermek için olumlu bir adım attı; Bakanlığın kanunu, önce, Çevre, arkasından, Anayasa, Plan ve Bütçe Komisyonlarında da görüşüldü; ama, her ne hikmetse, Anayasa Komisyonuna gelince, bu, bilmediğimiz bir gerekçeyle geri çekildi. Şu anda, ne olacağı konusunda da bir bilgimiz yok. Bizim için, çocuklarımız için, geleceğimiz için, Türkiye için önemli olan Çevre Bakanlığımı­ za, maalesef, yeteri kadar bir bütçe de ayrılmamış durumda. Kayıtlara baktım, 8 trilyon liralık bir -459-