T.B.M.M. B : 40 ilk 9 aylık döneminde elde edilen 1 mil­ yar 152 milyon dolarlık gelire göre, 1988 yılının eylül ayı sonunda, kâğıt üzerinde yüzde 41,5 'luk bir patlama yaparak, 1 mil­ yar 630 milyon dolara yükselen turizm ge­ lirleri kapatacaktır. Çünkü, cari işlemler açığı, büyük ölçüde turizm gelirlerinden etkilenmektedir. Turizm gelirlerinin 1984 yılından sonra değişik bir yöntemle sap­ tanması ve Türkiye'ye gelen turistlerin, Avrupa'nın tanınmış turizm merkezlerin­ deki turistlerden daha çok döviz harcıyor gözükmesi, cari işlemler açığındaki küçül­ menin çok gerçekçi olmayabileceğini gös­ termektedir. Ülkemize gelen turistlerin, Avrupa'­ nın tanınmış turizm merkezlerindeki tu­ ristlerden daha çok döviz harcıyor görün­ mesine rağmen, Hükümetimiz, ülkemizin OECD ülkelerine göre daha ucuz olduğu­ nu söylüyor. Sayın milletvekilleri, burada TUSİAD'ın, Türk turizmine ilişkin olarak yap­ tırdığı bir araştırmadan bahsetmek istiyo­ rum. Bu araştırmaya göre, örneğin, 1986 yılında Türkiye'de 5,9 milyon geceleme ile 1 milyar 300 milyon dolar elde edilirken, 35,3 milyon geceleme ile Yunanistan'da sadece 1 milyar 800 milyon dolar turizm geliri sağlanmıştır. Bu sonuç da gösteriyor ki, Hükümetçe ileri sürülen turizmdeki patlama, kâğıt üzerinde bir patlamadır ve hayalî bir patlamadır. Bazı bürokratların da artık kabul et­ tiği gibi, ülkemizin ihracatının da önemli bir bölümü hayalîdir. Hayalî ihracat de­ nilen musibetin, toplam ihracatın yüzde 15'inden aşağı olmamak üzere, yüzde 30'a kadar yükseldiği söylenmektedir. Üstelik, bütün bunlar sanayi ürünü ihracatı ola­ rak dış ticaret istatistiklerine dahil edil­ mektedir. İşte bu hayalî ihracat, toplam ih­ racattan düşüldüğünde, gerçek ihracatımı­ zın boyutlarının ne olduğu o zaman görülür. 12 . 12 . 1988 O :2 Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetin uyguladığı dış ticaret politi­ kası, dışa açılma yoluyla, dış ticaret yoluy­ la fakirleşmeye neden olmaktadır. Türk Lirasının değeri devamlı düşürülerek üre­ tim malları dışarıya ucuza satılmakta; da­ ha çok mal, daha az fiyatla ihraç edilip; daha az mal, daha yüksek değerlerle ithal edilmektedir. Bu, dışa devamlı kaynak ak­ tarılmasıdır. Bu, fakirleşmedir ve ihraca­ tın artışının ekonomik ve sosyal fatu­ rasıdır. Değerli milletvekilleri, şimdi de dış ve iç borçlara değinmek istiyorum. 1989 büt­ çesi, tıpkı 1988 bütçesi gibi bir borç öde­ me bütçesi durumundadır. Anavatan İktidarı, dış borç almayı, âdeta övünüle­ cek bir meziyet olarak gördüğünden ve gösterdiğinden, özel sektörün, kamu ku­ ruluşlarının ve belediyelerin büyük bir hızla dış borçlanmaya başvurdukları gö­ rülmektedir. Yurt içindeki kredi maliyet­ lerinin yüksekliği, firmaları ve çeşitli ku­ ruluşları, döviz ihtiyaçlan olmadığı halde, yurt dışından kredi almaya yönlendirmek­ tedir. Bu son derece sakıncalı durum, ge­ lişerek devam ettirilmektedir. Belediyeler ve çeşitli kuruluşlar, gerekli gereksiz taşıt ve makine ithal etmektedirler. Dış borç miktar olarak kontrol edilmediği gibi, dış kredi sağlanan projeler açısından da her­ hangi bir denetim yapılmamaktadır. Ül­ ke ekonomisi açısından, hiçbir önceliği ve önemi olmayan alanlara ve projelere, sırf dışarıdan kredi bulundu diye kaynak ay­ rılmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dış borç ile ilgili alarm zilleri çoktan çal­ maya başlamıştır. Türkiye, dış borçlanma ve dışarıya kaynak aktarma açısından, Os­ manlı İmparatorluğunun son yıllardaki durumu ile bir benzerlik göstermektedir. 1875 yılında, Osmanlı İmparatorluğunun gelirlerinden yüzde 55'i dış borç faiz öde-