Komisyon KPSS TÜRKİYE EKONOMİSİ, ULUSLARARASI İKTİSAT BÜYÜME VE KALKINMA, İKTİSADİ DOKTRİNLER TARİHİ ISBN 978-605-364-556-6 Kitapta içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir. © Pegem Akademi Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti.ne aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak tasarımı; mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıt ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz. Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır. Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları satın almamasını diliyoruz. “Bu kitapta yer alan geçmiş yıllarda ÖSYM'nin yapmış olduğu sınavlardaki ÇIKMIŞ SORULAR'ın her hakkı ÖSYM'ye aittir. Hangi amaçla olursa olsun, tamamının veya bir kısmının kopya edilmesi, fotoğraflarının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması ya da kullanılması, yayımlanması ÖSYM'nin yazılı izni olmadan yapılamaz. Pegem Akademi Yayıncılık telif ücreti ödeyerek bu izni almıştır.” I. Baskı: Eylül 2013, Ankara Yayın-Proje Yönetmeni: Selcan Arslan Dizgi-Grafik Tasarım: Cemal İnceoğlu Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Ayrıntı Basım Yayın ve Matbaacılık Ltd. Şti İvedik Organize Sanayi 28. Cadde 770. Sokak No: 105/A Yenimahalle/ANKARA (0312-394 55 90) Yayıncı Sertifika No: 14749 Matbaa Sertifika No: 13987 İletişim Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARA Yayınevi: 0312 430 67 50 - 430 67 51 Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60 Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08 Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38 Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60 E-ileti: [email protected] SUNU Değerli adaylar; Elinizdeki bu kitap, KPSS Alan Bilgisi sınavı ve diğer kurum sınavlarına dönük olarak hazırlanmıştır. Kitabın kapsamı, daha önceki sınavlarda sorulmuş olan soruların içeriği ve öğrencinin toplam iş yükü gözetilerek oluşturulmuştur.Konu anlatımı kısa tutulmaya çalışılmış, soru çözümleri, öğrencilerimizin ihtiyacı düşünülerek, biraz daha ayrıntılandırılmıştır. Bu kitap oluşturulurken, bütün bir literatür elden geçirilmiş, bilgiler konu bütünlüğünü sağlayacak bir biçimde, daha önceden sorulmuş ve sorulabilecek sorular gözetilerek bir araya getirilmiştir. Kitapla ilgili tüm görüşlerinizi [email protected] adresine iletebilirsiniz. Selma Balaban Levent adına değerli babam Resul Balaban'a ve annem Veciha Balaban'a ; Mahir Alper adına eşim Çiğdem Alper, oğlum Deniz Alper'e ve emeği geçen herkese çok teşekkür ederiz. Mahir ALPER & Selma BALABAN LEVENT İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM Türkiye Ekonomisi TÜRKİYE EKONOMİSİ............................................................................................3 TEST-1 KURUM SORULARI.................................................................................68 TEST-1 KURUM SORULARI ÇÖZÜMLERİ.........................................................105 2. BÖLÜM Uluslararası İktisat ULUSLARARASI İKTİSAT...................................................................................147 TEST-1 KURUM SORULARI...............................................................................183 TEST-1 KURUM SORULARI ÇÖZÜMLERİ.........................................................201 TEST-2 SORULAR..............................................................................................221 TEST-2 ÇÖZÜMLERİ..........................................................................................235 3. BÖLÜM İktisadi Büyüme ve Kalkınma İKTİSADİ BÜYÜME VE KALKINMA................................................................... 255 TEST-1 KURUM SORULARI.............................................................................. 301 TEST-1 KURUM SORULARI ÇÖZÜMLERİ........................................................ 308 TEST-2 SORULAR............................................................................................. 317 TEST-2 ÇÖZÜMLERİ......................................................................................... 329 4. BÖLÜM İktisadi Doktrinler Tarihi İKTİSADİ DOKTRİNLER TARİHİ........................................................................ 343 TEST-1 KURUM SORULARI.............................................................................. 375 TEST-1 KURUM SORULARI ÇÖZÜMLERİ........................................................ 388 KAYNAKÇA.........................................................................................................405 1 PEGEM AKADEMİ TÜRKİYE EKONOMİSİ ¾¾OSMANLI EKONOMİSİ ¾¾CUMHURİYET DÖNEMİ ¾¾ DEVLETÇİ DÖNEM (1930-1938) ¾¾SAVAŞ EKONOMİSİ DÖNEMİ (1939-1945) 2008 2 ¾¾ÇOK PARTİLİ DÖNEM (1946-1960) 07 20 2 ¾¾PLANLI KALKINMA DÖNEMİ (1960-1980) 200 ¾¾İHRACATA DAYALI BÜYÜME DÖNEMİ (1980-1989) 9 2 06 20 2 ¾¾1990’LI YILLAR (DIŞ FİNANSAL SERBESTLİK DÖNEMİ) 10 2 20 ¾¾2000’Lİ YILLARDA TÜRKİYE 2011 2 ¾¾TÜRKİYE’DE BANKACILIK SEKTÖRÜ ¾¾TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ KRONOLOJİSİ (1959 - 2010) 05 20 2 12 2 20 04 20 2 2013 4 Çıkmış Soru Ağacı Zamanımız tamamen iktisat devridir. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK atatürk’ün İzmİr İktİsat Kongresİ Konuşması Efendiler; Bu fi’len vaki olmuştur. Sulh denilen şeyin temini için ecnebilerin bu hakikati itiraf etmemekteki tereddütlerine mantıki mana vermek mümkün değildir. Çok şayan-ı arzudur ki, pek yakın bir zamanda onlar da bu hakikati itiraf ederler ve bütün cihan-ı medeniyetin pek büyük hahiş ve tahassürle intizar ettiği sulhun in’ikadına mani olmak mes’uliyetinden ictinab ederler. Şimdiden esbab-ı hayatiyetimizi temine başlamış bulunuyoruz. Ve bittabi hal-i sulhun in’ikadında daha büyük inkişafat oluyor. Fakat muvaffak olmak için çok çalışmak lazım olduğunu bilmeliyiz. İktisadiyat, iktisadiyat diyoruz. Fakat arkadaşlar iktisadiyat demek herşey demektir. Yaşamak için, mesut olmak için, mevcudiyet-i insaniye için ne lazımsa bunların kaffesi demektir, ziraat demektir, ticaret demektir, say demektir, herşey demektir. Bütün bu hususta el’an memleket ve milletimizin ne halde olduğunu sizler çok güzel bilirsiniz. Tavsif etmek istemeyeceğim. Ancak memleketimizin vüs’ati ve nüfuzumuzun bu vüs’atle ne kadar gayrı mütenasib olduğunuda hatırlayınız. Bu vasi ve feyizli toprakları işleyebilmek, işletebilmek için noksan olan el emeğini behemehal fenni alat ile telafi etmek mecburiyetindeyiz. Memleketimizi bundan başka şömendöferler ile ve üzerinde otomobiller çalışır şoseler ile şebeke haline getirmek mecburiyetindeyiz. Çünkü garbın ve cihanın vesaiti bunlar oldukça, şömendöferler oldukça, bunlara karşı merkebler ve kağnı ile ve tabii yollar üzerinde müsabakaya çıkışmanın imkanı yoktur. Memleketimiz ziraat memleketidir. Bu itibarla, halkımızın ekseriyeti çiftçidir, çobandır. Binaenaleyh en büyük kuvveti, kudreti bu sahada gösterebiliriz ve bu sahada mühim müsabaka meydanlarına atılabiliriz. Fakat aynı zamanda sınaatımızı da tezyid ve tevsi etmek mecburiyetindeyiz. Eğer sanat hususunda yine müsamahakar olursak, o halde asar-ı sanayide yine haricin haraç-güzarı oluruz, mahsulat ve mamulatın mübadelatı ve servete inkılabı için ticarete ihtiyacımız vardır. Ticaretimizin agyar elinde kalması memleketimizin servetinden lüzumu kadar istifade edememeği bais olur. Fakat bütün bunlar söylendiği kadar basit ve kolay olmayan şeylerdir. Bunda muvaffak olabilmek için hakikaten memleketin ve milletin ihtiyacına mutabık esaslı program üzerinde bütün milletin müttehit ve hemahenk olarak çalışması lazımdır. Hey’et-i aliyeniz bu esasatın en kıymetlilerini inşallah bulup ortaya koyacaksınız “Arkadaşlar bence yeni devletimizin, yeni hükümetimizin bütün esasları, bütün programları iktisat programından çıkmalıdır. Çünkü demin dediğim gibi herşey bunun içinde mündemiçtir. Binaenaleyh evlatlarımızı o suretle talim ve terbiye etmeliyiz, onlarabu suretle ilim ve irfan vermeliyiz ki, alem-i ticaret, ziraat ve sınaatte ve bütün bunların faaliyet sahalarında müsmir olsunlar, müessir olsunlar, faal olsunlar, ameli bir uzuv olsunlar.” Binaenaleyh maarif programımız gerek iptidai tahsilde, gerek orta tahsilde verilecek bütün şeyler bu noktai nazara göre olmalıdır. Maarif programlarımız gibi şuabat-ı devlet için tasavvur olunacak programlar dahi iktisat programına istinad etmekten kendini kurtaramazlar. Esaslı bir program tesbit etmek, program üzerine bütün milleti hemahenk olarak çalıştırmak lazımdır. Bizim halkımızın menfaatleri yekdiğerinden ayrılır sunuf halinde değil bilakis mevcudiyetleri ile muhassala-i mesaisi yekdiğerine lazım olan sınıflardan ibarettir. Bu dakikada sami’lerinin çiftçilerdir, sanatkarlardır, tüccarlardır ve işçilerdir. Bunların hangisi yekdiğerinin muarızı olabilir. Çiftçinin sanatkara; sanatkarın çiftçiye ve çiftçinin tüccara ve bunların hepsine, yekdiğerine ve ameleye muhtaç olduğunu kim inkar edebilir. Bugün mevcut olan fabrikalarımızda ve daha çok olmasını temenni ettiğimiz fabrikalarımızda kendi işçilerimiz çalışmalıdır. Müreffeh ve memnun olarak çalışmalıdır. Ve bütün bu saydığımız sınıflar aynı zamanda zengin olmalıdır. Ve hayatın lezzet-i hakikisini tadabilmelidir ki, çalışmak için kudret ve kuvvet bulabilsin. Binaenaleyh programdan bahsolunduğu zaman adeta diyebiliriz ki, bütün halk için bir say misak-ı milisi mahiyetinde olan program etrafında toplanmakta hasıl olacak olan şekl-i siyasi ise alel’ade bir fırka mahiyetinde tasavvur edilmemek lazımgelir ve bade’s-sulh vukua gelebilecek böyle şekl-i siyasinin şimdiye kadar olduğu gibi milletin azim ve imanıyla ve vahdet ve tesanüdün birbirine müzahir olmasıyla muvaffak olacağı hakkındaki kanaatim kavidir ve tamdır. Efendiler; Hey’et-i aliyenizin bugün akdedmiş olduğu Türkiye İktisat Kongresi çok mühimdir. Çok tarihidir. Nasıl ki, Erzurum Kongresi felaket noktasına gelmiş olan bu milleti kurtarmak hususunda Misak-ı Millinin ve Taşkilat’ı Esasiye Kanununun ilk temel taşlarını tedarik hususunda amil olmuş, müessir olmuş, müteşebbis olmuş ve bundan dolayı tarihimizde, tarih-i millimizde en kıymetli ve yüksek hatırayı ihraz etmiş ise , kongreniz dahi milletin ve memleketin hayat ve halas-ı hakikisini temine medar olacak düsturun temel taşlarını ve esaslarını ihraz edip ortaya koymak suretiyle tarihte büyük namı ve çok kıymetli bir hatırayı ihraz edecektir. (Alkışlar) Bu kadar kıymetli ve tarihi kongrenizi küşad etmek şerefini bana bahşettiğinizden dolayı hassaten arz-ı teşekkürat ederim. (Alkışlar)(Estağfurullah sesleri) Ve böyle bir kongreyi akdeden sizlersiniz. Bundan dolayı sizi şayan-ı tebrik görür ve tebrik ederim. (Teşekkür ederiz sesleri) Kongre küşad edilmiştir efendim. * Atatürk’ün İzmir İktisat Kongresi Konuşmasından Alıntı 1. BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİ OSMANLI EKONOMİSİ Osmanlı imparatorluğunda hakim olan üretim tarzı “vergisel üretim tarzı”dır. Toprakların mülkiyeti devlete aittir. Devlet arazilerine dirlik adı verilmektedir. Dirlik gelirlerine göre has, zeamet ve tımar olarak sınıflandırılır. • Has: Geliri 100 bin akçeden fazla olan bürokratların maaşı karşılığı verilir. • Zeamet: Geliri 20 bin - 100 bin akçe arasında olan bürokratların maaşı karşılığı verilir. • Tımar: Geliri 0 - 20 bin akçe ve daha az olan bürokratların maaşı karşılığı verilir. Dirlik gelirini toplayan kişilere sahib-i arz adı verilir. Sahib-i arzlar, topladıkları vergiler karşılığı silahlı asker (cebeli) yetiştirir, devlet emredince bu askerlerle savaşa katılır. HOCA NOTU Mültezim, Devlet adına vergi toplama yetkisini ihale yoluyla alan kişidir. ü Mir-i arazi rejimi 1550’den itibaren bozulmaya başlamıştır. Nedenleri; • Avrupa devletlerinin Osmanlılar’a karşı yaşadığı ekonomik özgürlük • Avrupa devletlerinde askeri teknolojinin gelişmesi • Osmanlı torpraklarının çok genişlemiş olması Tımar sistemi işlevini yitirince iltizam sistemine geçilmiştir, sahib-i arz tarafından toplanan vergiler mültezimler tarafından toplanmaya başlanmıştır. 1858 yılında ilk ayrıntılı arazi kanunnamesi çıkarılmış ve bu kanunnameye göre topraklar beş gruba ayrılmıştır. • Mülk topraklar • Mir-i topraklar • Vakıf topraklar • Metruk topraklar • Ölü topraklar OSMANLI DEVLETİNDE SANAYİ Tarıma dayalı ekonomiye sahip Osmanlı Devleti’nde sanayi sektöründe yaşanan gecikmeli gelişmeler başarıya ulaşamamıştır. Osmanlı Devleti’nde sanayileşme fikri II.Meşrutiyetten sonra çoğalmıştır. 1913 yılında İttihat ve Terakki Hükümeti sanayileşmeyi teşvik etmek amacıyla Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu yürürlüğe koydu. Teşvik-i Sanayi Kanunu kapsamında verilecek teşvikler; Muhassıl; vergi toplama yetkisinin devlet memurlarına verilmesidir. PEGEM AKADEMİ 4 • Fabrikaların kurulması için gerekli 5 dönüm kadar arazi bedava verilecek • Fabrikaların kurulduğu arazi ve fabrika tesisatı emlak ve temettü vergilerinden ve belediye harç ve resimlerinden muaf tutulacak. • Fabrikaların tesisi ve genişletilmesi için gerekli malzeme ülkede yeterince üretilinceye kadar gümrük resminden muaf tutulacak. • Fabrikaların imalatta kullanacağı hammadeler, yerlisi yoksa gümrük resminden muaf tutulacak. • Fabrikaların dışarıya yapacağı satışlardan gümrük resmi alınmayacak. • Hükümet kendi ihtiyacı için mümkün olduğunca yerli mamülleri tercih edecek. OSMANLI DEVLETİNDE BÜTÇE, PARA, BANKA HOCA NOTU Osmanlı sanayinde sermayedar sıralaması Yahudiler Ermeniler - Rumlar - Türkler şeklindedir. Bütçe ü 1855 Bütçe Nizamnamesi; Osmanlı’da bütçe ile ilgili ilk düzenlemeler burada yapılmıştır. Nizamnamede bütçe yerine “Muvazene Defteri” deyimi kullanılmıştır. ü 1863-1864 Bütçesi; Batılı anlamda ilk bütçe ü 1876 Anayası; Osmanlı’da ilk defa klasik bütçe kavramı yer almıştır. ü 1880; Modern anlamdaki ilk bütçe Para 1844 yılında Tahsis-i Ayar Kararnamesi ile tağsişe son verilmiş, çıkarılan yeni altın ve gümüşlerle çift madenli para sistemine geçilmiştir. ü 1326 yılında ilk Osmanlı parası “Akçe”, 1477 yılında ise ilk altın sikke olan “Sultani” bastırılmıştır. ü 1840’ta Kaime denilen ilk kağıt para çıkarıldı ü 1863 Bank-ı Osmanlı Şahane’ye para basma yetkisi verilmiştir. ü 1879 Para Reformu ile kaimeler dolaşımdan kaldırılmış ve çift maden para sisteminden tek madeni para sistemine geçilmiştir. ü 1914 Birinci Dünya Savaşı sırasında kaime yeniden çıkarılmıştır. ü 1916 Tevhid-i Meskukat Kanunu ile yeni para reformu uygulanmıştır. Banka ü 1847 yılında kurulan İstanbul Bankası; gerçek anlamda ilk bankadır. ü 1856 Osmanlı Bankası; Modern anlamda ilk ticaret bankası olup sermayesi İngilizlere aittir. ü 1863 Memleket Sandıkları; İlk ulusal sermayeli olan bu banka Mithat Paşa tarafından kurulmuştur. ü 1883 Menafi Sandıkları; Tasarruf toplama amacıyla kurulmuştur. HOCA NOTU 1852 tarihinde kurulan Murabaha Nizamnamesi faiz oranlarını sınırlamayı amaçlamıştır. ü 1888 Mithat Paşa tarafından kurulan Memleket Sandıkları ve Menafi Sandıkları yine Mithat Paşa tarafından kurulan Ziraat Bankası ile birleştirilmiştir. ü Ziraat Bankası; Osmanlı’dan günümüze gelen köklü bir kuruluştur. Bankanın görevleri şu şekildedir: ü Faiz karşılığında tevdiat kabul etmek ü Ziraat’e ilişkin sarraflık ve aracılık işleri yapmak ü Satılması mümkün olan gayrimenkul rehini ve kuvvetli kefalet karşılığında çiftçiye kredi vermek 5 PEGEM AKADEMİ OSMANLI DEVLETİNDE DIŞ TİCARET Osmanlı ekonomisinin temel mantığı sermaye biriktirmek değil toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için üretmek ve devleti ayakta tutan vergileri sağlayabilmektir. 16.ve 18. yy Osmanlı ekonomisinde ithalatı destekleyen ve mal kıtlığı oluşturmamak amacıyla ihracatı denetleyen bir yapı hakimdir. 1838 yılında İngiltere ile imzalanan Balta Limanı Serbest Ticaret Anlaşması ile; Osmanlı devleti dışarıya karşı gümrük duvarını indirerek yabancı tacirlere ayrıcalık tanımıştır. Sanayi adına büyük kriz yaratan bu anlaşma tarım ürünlerinin işlenmeden hammadde halinde satılmasına neden olmuştur. Osmanlı Devleti bu anlaşma ile iç pazarı önce İngilizlere; • İngilizlerden mal alım ve nakil için belge istenilmeyecek • İngilizler iç ticarette yerli tacirlerden fazla vergi vermeyecek • Yabancı mallar boğazdan serbestçe geçecek daha sonra da tüm yabancılara açmıştır. Anlaşmayla artan dış ticaret hacmi aynı zamanda, diş ticaret açıklarını da arttırmıştır. Dış ticarette kapitülasyon rejimini uygulayan devlet; dış ticaret açığını borçlarla finanse etmiştir. Osmanlı Devleti’nin ihracatında dokuma, tiftik, yün, kösele, tuz ve şarap önemli bir yer tutarken ithalatında ise demir-çelik ürünleri önemli yer tutar. 1850 Yabancılara demiryolu yapımı hakkı verilmiş,1856 Islahat Fermanı ile yabancı sermaye yatırımlarına izin, 1867 Nizamnamesi ile yabancılara toprak satın alma hakkı tanınmıştır. 1873-1914 döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranı düşük, dış ticaret açığı yüksektir. Osmanlı İmparatorluğu’nun ticaret yaptığı ülkeler arasında öncelikle İngiltere, Fransa, Avusturya - Macaristan yer alırken daha sonraları ise Almanya ve İtalya yer alır. PEGEM AKADEMİ 6 OSMANLI DEVLETİNDE DIŞ BORÇLANMA VE SON DÖNEM HOCA NOTU Duyun-u Umumiye İdaresi yedi kişilik bir konseyden oluşmaktadır. Bu konseyde yer alan ülkeler: - İngiltere - Fransa - Avusturya 1838 Ticaret Anlaşması ile ekonomik bağımsızlığını kaybeden Osmanlı Devleti ilk dış borcu 1854 yılında almıştır. 1854 yılında alınan ilk borçtan 20 yıl sonra devlet iflas etmiş ve Osmanlı Devleti 20 Aralık 1881’de çıkarılan Muharrem Kararnamesi ile morotoryum ilan etmiştir. 1881 Muharram Kararnamesi ile Duyun-u Umiye İdaresi (Genel Borç İdaresi) kurularak ülkede toplanan vergilerin Avrupa’ya aktarılması hükme bağlanmıştır. Buna göre; Duyun-u Umumiye İdaresi Osmanlı Bankası’yla işbirliği yaparak tuz ve tütün gelirleri, ham ipek, balıkçılık, alkol üretiminden elde edilen vergiler ile Doğu Rumeli illerinin yıllık vergilerinin Avrupa’ya aktarılmasına karar vermiştir. Osmanlı Devleti’nin borçlandığı ülkeler sırasıyla; • Fransa, - Hollanda • Almanya, - Almanya • İngiltere’dir. - İtalya - Osmanlıdır. Kırım savaşı dolayısıyla 1854’te başlayan dış borçlar 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1933 yılında ödenmeye başlayıp 1954 yılı itibariyle tamamen bitirilmiştir. CUMHURİYET DÖNEMİ Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan olumsuz gelişmeler şu şekilde özetlenebilir. 99 Balkan ve Birinci Dünya Savaşları 99 Sanayi ve Finans Sektörünün yabancı sermayeli olması 99 Üretimin tarıma dayalı olması 99 Kapitülasyonlar 99 Vergilerin olumsuz etkisi 17 Şubat 1923 Türkiye İzmir İktisat Kongresi Mustafa Kemal’in açılış konuşması; ‘‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar iktisadi zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler kalıcı olmaz, az zamanda söner. Bu nedenle en kuvvetli , en parlak zaferlerimizin daha temin edebileceği faydalı sonuçları temin etmek için iktisadiyatımızın sağlanması, kuvvetlendirilmesi zorunludur. Yeni Türkiye’mizi layık olduğu mertebeye çıkarmak için vakit geçirmeden iktisadiyatımıza önem vermek zorundayız. Zamanımız tamamen iktisat devridir.” Türkiye (İzmir) İktisat Kongresi temelde; 99 Ekonomik kalkınma için ortak amaçlar belirleme ve bu amaçları gerçekleştirecek yöntemleri araştırma, 99 Sanayici, tüccar, çiftçi ve işçi gruplarının kendilerine özgü sorun ve isteklerini belirleme, 99 Yabancı sermaye çevrelerine ekonominin gelecekte alacağı biçimi açıklayarak iç ve dış sermaye kesimlerine güvence verme isteği amacına dayanır. Kongrede alınan kararlar 99 Demiryolu inşaatı programa bağlanmalı 99 İşçilerin durumu düzeltilmeli 99 Teknik eğitim geliştirilmeli 99 Yerli üretim teşvik edilmeli 99 Tekelciliğe izin verilmemeli 7 PEGEM AKADEMİ 99 Kanunlara uyma şartıyla yabancı sermayeye izin verilmeli 99 Özel girişime kredi sağlayacak bir devlet bankası kurulmalı b) Kongreye katılan grupların önerileri ile ilgili kararlar Türkiye (İzmir) İktisat Kongresine sanayici, tüccar, çiftçi ve işçi grubunu temsilen 1135 delege katılmıştır. Bu dört grup arasında kongreye en hazırlıklı biçimde katılanlar tüccar kesimi olmuştur. Tablo 1: Kongreye Katılan Gruplar ve Talepleri SANAYİCİ • Teşvik-i Sanayi kanununun yeniden düzenlenmesi • Gümrük tarifeleri arttırılarak Sanayinin dış rekabete karşı korunması • Sanayi bankasının kurulması • Ucuz kredi olanaklarının arttırılması. • Sanayi odalarının kurulması • Yerli malının kullanımının yaygınlaştırılması • Teknik okullar açılmalı ve sanayi eğitimine önem verilmeli TÜCCAR • Ticaret bankasının kurulması • Ticaret odalarının, gümrük, kambiyo işlerinin düzene sokulması • Gelir vergisinin yeniden düzenlenmesi • Yabancı sermayeye ayrıcalık tatnınmaması • Tekelci eğilimlerin engellenmesi • Ulaştırmahaberleşme ile ilgili işlemlere kolaylık tanınması • Cuma günlerinin herkes için resmi tatil olması • Madenler ve ormanlarla ilgili yasaların, deniz ticaretinin düzenlenmesi HOCA NOTU Kongrede alınan en önemli karar ekonomik bağımsızlığı sağlamaktır. ÇİFTÇİ İŞÇİ • Aşar vergisinin kaldırılması • Reji idaresinin kaldırılması • Tarımsal kredi olanaklarının arttırılması • Kurulan kooperatiflerin faaliyete geçirilmesi • Ziraat Bankası kanununda değişiklik yapılması • Tarımsal eğitimin geliştirilmesi • Tütün ekimi ve ticaretinin serbestleştirilmesi • Amele terimi yerine işçi denmesi • Sendikal hakların tanınması • İstirahat müddeti hariç olmak üzere çalışma süresinin sekiz saat olarak kabulü • Kadın işcilere doğum izni hakkı tanınması • Asgari ücret uygulaması • Haftalık ve yıllık izin uygulaması • İş kazalarına uğrayanların hayatlarının işverenler ve kurumlarca güvence altına alınması • 1 Mayıs gününün işçi bayramı olarak kutlanması • Çalışma şartlarının iyileştirilmesi • Çocuk işçi yaşının 12 ile sınırlandırılması Türkiye (İzmir) İktisat Kongresi kararları doğrultusunda ‘‘Karma’’ bir iktisadi sistem izlenmektedir. Yani devlet serbest piyasa şartlarında sanayileşme politikası izlemekte ve gerekli görülen alanlarda yatırım yapmaktadır. PEGEM AKADEMİ 8 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması Bu anlaşmayla Türkiye’nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak uluslararası topluma kabul edilmesi sağlanmış ve Lozan ile Misak-ı Milli hedeflerine büyük ölçüde ulaşılmıştır. HOCA NOTU Lozan Barış Görüşmelerinde ekonomiye ilişkin alınan kararlar arasında; 99 Musul Sorunu 99 Osmanlı Devletinin borçları 99 Nüfus Değişimi 99 Savaş Zararları yer alır. İmzalanan Ticaret Sözleşmesi ile Türkiye’nin gümrük tarifeleri beş yıl süre ile değiştirmemesi öngörülmüştür. Lozan Barış Görüşmelerinde Ekonomiye İlişkin Alınan Kararlar • Boğazlar 99 Üzerinde en çok tartışılan konudur. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip geçişi sağlamak için başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturulmuştur. • Kapitülasyonlar 99 Tamamı kaldırıldı. • Nüfus değişimi • Azınlıklar • Savaş Tazminatları 99 İtilaf Devletleri, I. Dünya savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatından vazgeçtiler. • Sınırlar • Adalar • Devlet Borçları Borçlar Osmanlıdan ayrılan bütün devletler arasında paylaştırılmıştır. Türkiye’ye düşen kısmı taksitlendirilmiştir. 1929 Buhranı Türkiye’nin borç taksitlerini ödeyememesine ve 1932 yılında Paris’te bir anlaşma yapılmasına sebebiyet vermiştir. Bu anlaşmaya göre; 99 Borç miktarı azaltıldı. 99 Taksitler yeniden düzenlendi. Osmanlı borçlarının tamamı 1954’de bitirilmiştir. 1923-29 Dönemi Türkiye Ekonomisinde Gelişmeler 1923-1930 döneminde 99 Demiryolları millileştirilmiş 99 Reji idaresi devlet tekeline dönüşmüş 99 Kabotaj hakkı tanınmıştır. 1924 yılında alınan Sayım Vergisi Osmanlı dönemindeki ağnam vergisine benzer. Bu yıldan itibaren ithal hammaddelerin gümrük vergisinden istisnası sağlandı. Dönemin ilk milli bankası olan İş Bankası kurularak özel girişimcilere kredi vermesi sağlanmıştır. Bu yılın önemli gelişmelerinden biri de kooperatifçilik alanında ki ilk hareketlenme olarak tanımlayabileceğimiz İtibar-ı Zirai Birlikleri Kanunu çıkarılmasıdır. 1925 yılında kurulan Sanayi ve Maadin Bankası’nın en önemli görevi; dönemde kurulan sanayi ve madencilik kuruluşlarına kredi imkanı sunmaktadır. Ancak banka başarısızlığı nedeniyle kapatılmıştır. 9 PEGEM AKADEMİ Bu yıl çıkarılan bir kanunla, şeker fabrikalarının kurulması için teşvikler belirlenmiş, şeker ithalatı kısıtlanmıştır. Kurulacak şeker fabrikalarına gerekli kredi İş Bankası ve Sanayi ve Maadin Bankası tarafından verilmiştir. Yine aynı yıl Aşar Vergisi kaldırılmıştır. 1925 Aşar Vergisinin Kaldırılması Aşar Vergisi, Osmanlı döneminde köylülerden ürettikleri tarım ürünlerinin onda biri oranında alınan paydır. Aşar vergisinin varlığı Cumhuriyetin ilk yıllarında benimsenen liberal ekonomi anlayışıyla çelişmektedir. Özel mülkiyet bilinciyle serbest tarımı da kısıtlamaktadır. Bu nedenle 17 Şubat 1923 yılında yapılan Türkiye (İzmir) İktisat Kongresinde Aşar Vergisinin kaldırılması karara bağlanmıştır. 17 Şubat 1925’te kaldırılan aşar vergisi yerine ürünün pazar ya da yerel fiyatının %8 ile %10’u oranında yeni bir vergi konulmuştur. Aşar vergisinin kaldırılması Cumhuriyet tarihinde köylü lehine alınan en büyük karardır. HOCA NOTU İlk tarım sayımı 1927 yılında yapılmıştır. 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile birlikte, bir önceki dönemde öngörülen teşviklerle Uşak Şeker Fabrikası ve Alpullu Şeker Fabrikası kuruldu. Yine bu yıl alınan Kazanç Vergisi istenilen başarıyı sağlayamadığından 1927 yılında yalnızca şirketlerden alınmaya başlandı. 1927 yılında, Cumhuriyetin ilk yıllarında yürürlükte olan 1913 tarihli Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun kapsamı 1923 İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlarla genişletilerek yeni Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır. 1927 yılında çıkarılan bu kanunun amacı yerli işletmelerin yabancı rakiplere karşı korunmasının yanı sıra işletmelerin ihtiyaçlarını yurt içinden karşılamaktır. Bu kanun ile sanayicilere verilen teşvikler; � Parasız arazi temini 99 Gümrük muafiyeti 99 Çeşitli vergilerden muafiyet 99 Nakliye ücretlerinde indirim 99 Prim ödeme 99 Bazı girdilerde fiyat indirimi Yine aynı yıl sayımlar yapılmıştır (Nüfus-Sanayi-Tarım). 1929 yılında ise Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu çıkarılarak 191 Kooperatif kurulmuştur. Aynı yıl ABD’de başlayan ve Türkiye’yi de etkisi altına alan bir kriz yaşanmıştır. Bu kriz Büyük Buhran adıyla anılmaktadır. 1927 yılında kurulan İktisad-i Ali Meclisinin amacı araştırmalar yaparak ekonomik gelişme için kararlar alınmasına yardımcı olmaktır. PEGEM AKADEMİ 10 1929 Büyük Buhran 1929 yılında ABD ekonomisinde uygulanan daraltıcı para politikaları ve toplam talepteki azalma dünya ekonomisini yakından etkileyerek resesyon sürecine itmiştir. 1929’da ABD’de borsa kaynaklı olan bu kriz 1930’lu yıllara gelindiğinde Sovyet Rusya hariç bütün ülkeleri etkisi altına almıştır. HOCA NOTU 1929 Ekonomik Krizi stagnasyon (Durgunluk) krizidir. Aynı zamanda borsa krizlerine örnek olarak verilebilir. Tarihte “Kara Perşembe” olarak da adlandırılan bu krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri; � Hem iç hem de dış ticaret hadlerinin tarım ürünleri aleyhine gelişim göstermesi nedeniyle ihracat gelirlerinin azalması � Ekonomide deflasyonist eğilimler yaşanması � Aşırı ithalat yapılması � Dış ticaret hadlerinin Türkiye aleyhine gelişmesiyle dış ticaret açıklarının artması � TL’nin hızla değer kaybetmesi � İşsizliğin artması � Döviz gelirlerinin azalmasıdır. Krize Karşı Alınan Tedbirler � Dönemde “Milli İktisad ve Tasarruf Cemiyeti” kurularak halkı tasarrufa yönlendirmek, yerli malların miktarını ve kalitesini arttırmak gibi görevler üstlenmiştir. � 1930’da 1567 sayılı “Türk Parasını Koruma Kanunu” yürürlüğe kondu ve döviz işlemleri üzerinde kontrol sağlamaya çalışıldı. Bu amaçla Bankalar Konsorsiyumu oluşturuldu. � İthalat oranları azaltılıp ihracat oranları arttırılacak şekilde dış ticaret hacmi kısıtlandı. � Dış borç ödemeleri ertelendi. Sonuç •• Yaşanan olumsuz gelişmelerin etkisini azaltmak amacıyla Türkiye 1933 yılından itibaren “devletçi” politikalar uygulamaya başlamıştır. •• 1933 yılından itibaren planlı sanayileşme dönemine geçilmiş; bir yandan da özel sektörü destekleyici önlemler alınmaya çalışılmıştır. Dönemde Tarım 1923-1938 yılları arasında köylüye 3.7 milyon dönüm arazi dağıtılmıştır. Dönemde tarıma verilen destekler kısıtlıdır. Ancak tarımsal eğitim öncelikli tutularak tarım okulları açılmış, tarım kredi kooperatifleri kurulmuş ve yurtdışına öğrenci gönderilmiştir. Tarımsal gelişmeleri desteklemek amacıyla Ziraat Bankası tarafından krediler verilmiştir. 11 PEGEM AKADEMİ 1927 yılında Tarım sayımı yapılmıştır. Bu sayım ilk tarım sayımıdır. Diğer sayımar ise 1959, 1963, 1970, 1980 ve 1991 yıllarında son tarım sayımı ise 2001 yılında yapılmıştır. 1927 tarım sayımının özellikleri; 99 İlk tarım sayımıdır. 99 Bu sayıma göre toplam nüfus 13.4 milyondur. 99 Nüfusun %85’i köylerde yaşamaktadır. 99 Cumhuriyetin ilk on yılında tarım sektörü milli gelir içinde en yüksek paya sahiptir. 99 Tarımın milli gelir içindeki payı %67’dir. 99 Son tarım sayımı 2001’de yapılmıştır. Bu sayımda elde edilen bilgiler; • Köy Genel Bilgi Anketi • Tarımsal İşletmeler Anketi • Tarımsal İşletme Listesi’nde toplanmaktadır. Dönemde Sanayi 1923-1929 döneminde izlenen liberal politikalarda temel amaç sanayileşmektir. Ancak bu alanda istenilen başarıya ulaşılamamıştır. Bu dönemde izlenen sanayi politikalarının etkilendiği faktörler; � Nüfus değişiminin yol açtığı sermaye kaybı � Sermaye yetersizliği � Altyapı yetersizliği � Tecrübeli girişimci yetersizliği � Teknik eleman yetersizliği olarak sayılabilir. Bu dönemde devlet özel sektörü teşvik etmek amacıyla; HOCA NOTU Cumhuriyetin ilk yıllarında Sanayi dalında en önemli gelişme dokumacılık sektöründe gelişmiştir. • Gümrük tedbirleri aldı. • İstanbul ticaret ve tahıl borsası açıldı. • Şeker Fabrikaları için teşvik kanunu çıkarıldı. • Madenler, sigara üretimi devletleştirildi. • Anonim şirketlerin kurulması kolaylaştırıldı. • Teşvik-i Sanayi kanunu çıkarıldı. 1927 yılında yapılan sayıma göre, ülkede toplam 62.245 işyeri ve 256.855 çalışan bulunmaktadır. Bu verilerin dağılımı şu şekildedir. İşletme sayısı Madeni Eşya ve Makina 147.542 Tarım Sanayi 28.439 Dokuma Sanayi 9.353 Cumhuriyetin ilk beş yılında uygulanan ekonomi politikalarının en başarısız olduğu sektör sanayi’dir. PEGEM AKADEMİ 12 Çalışan sayısı Tarım Sanayi 110.480 Dokuma Sanayi 48.025 Madeni Eşya ve Makina 33.866 Sonuç olarak; dönemde sanayileşme adına uygulanan politikalar yeterince başarılı olamamıştır. Kurulan işletmeler ise genellikle temel tüketim mallarının üretiminde yoğunlaşmıştır. Madencilik, dokuma ve çimento fabrikaları yabancı sermayenin elindedir. Yıllar itibariyle sanayi sektöründeki büyüme hızları şu şekildedir. Tablo 2: Yıllar itibariyle sanayi sektöründeki büyüme hızları Yıllar Sanayi 1924 -7,1 1925 17,9 1926 14,8 1927 19,4 1928 -0,6 1929 3,8 Tabloda da görüldüğü gibi 1923’ten sonra sanayi sektöründe en yüksek büyüme hızı 1925’te en düşük büyüme hızı ise 1924’de kaydedilmiştir. Dönemde Dış Ticaret HOCA NOTU Cumhuriyet’in ilk on yılında uygulanan gelirler politikası • Yol Vergisi, • Buhran Vergisi, • Alkol, tütün, tuz satışlarının devlet t ekeline alınması • Aşarın Kaldırılması Türkiye 1923-29 döneminde dışa bağımlı bir dış ticaret politikası sergilemiştir. Bu bağımlılıkta Lozan Anlaşması’nın gümrükler üzerindeki kısıtlayıcı etkisinin ve yabancı sermayenin ülke içindeki ağırlığının önemli bir yeri vardır. Ülkenin ihracatı daha çok tarıma dayanmakta ihtalatında ise tüketim malları önemli bir yer tutmaktadır. 1923-29 yılları arasında ihracatın GSYH’ya oranı %10,6 yine aynı dönemde ithalatın GSYH’ya oranı %14,4’tür. 1927 yılına kadar olumlu seyreden dış ticaret hacmi 1928 yılından itibaren daralmaya başlamış 1929 yılında yaşanan krizinde etkisiyle açığa dönüşmüştür. 1929 yılından itibaren ihracat hacminin artmasına karşın, tarım ürünlerinde yaşanan fiyat düşüşleri ihracat gelirlerini azaltmış ve ülke dış ticaret açıklarıyla karşı karşıya kalmıştır. 1923-1929 döneminde en fazla ticaret yapılan ülkeler İngiltere ve İtalya 1930’lu yıllarda ise Almanya ve 1940’lı yıllarda ABD’dir. Dönemde Para ve Maliye Bu dönemdeki dolaysız vergiler; • Sayım vergisi, • Kazanç vergisi, • Arazi ve bina vergisi, • Yol vergisi Cumhuriyet döneminde “istikrarlı ve sağlam para” anlayışı güdülen ekonomide paraya yön verecek bir Merkez Bankası yoktu. Piyasada kullanılan para türleri arasında yeni para basılmamasına rağmen Osmanlı’dan devralınan kağıt para, altın para ve gümüş para yer alır. Para politikasında istikrarlı tavır izlemeye çalışan ülke 1929 krizinin etkisiyle, TL’nin 13 PEGEM AKADEMİ değerinin düşmesine rağmen dönemde fiyat artışlarında istikrar sağlamış ve enflasyonist ortam yaratılmamıştır. Denk bütçe politikasının öngörüldüğü dönemde hükümet bir takım projeleri hayata geçirmek için vergilere ihtiyaç duymuştur. Bu dönemdeki dolaysız vergiler; TBMM’nin kabul ettiği ilk vergi olan Yol Vergisi, 1924’te çıkarılan Sayım Vergisi, 1926 Kazanç Vergisi, 1925’te kaldırılan Aşar Vergisi’nin yarattığı kaybı önlemek amacıyla tütün, tuz, şeker, ispirtolu içkiler vb. alanlarında kurulan mali tekeller 1930 yılında ise Buhran Vergisi alınmıştır. 99 İhracata pirim desteği verildi. HOCA NOTU 1923-1938 döneminde Mali İstikrar ve Parasal İstikrar amaçlanmıştır. 99 Vergi oranları arttırılarak yeni vergiler salındı. 99 Artan harcamalar, iç borçlanmaya gidilerek Merkez Bankası kaynaklarıyla karşılanmaya çalışılmıştır. DEVLETÇİ DÖNEM (1930-1938) Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet kurumsal bir altyapı oluşturmakla görevlendirilirken özel kesim sanayileşmede istenilen başarıyı gösterememiş, sanayi sektöründeki büyüme hızı ortalama olarak diğer sektörlerden daha az gerçekleştirmiştir. 1923-1929 döneminde ülke uygulanan liberal politikaların başarısız olması nedeniyle yeni politika arayışına girmiş ve dönemde “Devletçi Politikalar” uygulanmıştır. Hükümetin bu dönemde devletçi politikalar uygulamasının temel nedenleri şu şekilde özetlenebilir. 99 1923-29 döneminde uygulanan sanayileşme politikalarının sermaye yetersizliği, alt yapı yetersizliği, tecrübeli girişimci yetersizliği ve teknik eleman yetersizliği gibi nedenlerle başarısız olması. 99 Lozan antlaşmasının hükümleri gereği koruyucu gümrük tarifelerinin uygulanamaması, 99 1929 Buhranının Türkiye Ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri • Deflasyon • İhracatın miktar olarak artmasına karşın ihraç mallarında fiyatların sürekli düşmesi ihraç gelirleri üzerinde yarattığı olumsuz etki, • Dış ticaret hadlerinin ülke aleyhine dönmesi • TL’nin değerinin düşmesi • İşsizlik Sonuç olarak; Türkiye Cumhuriyeti 1930’lu yıllarda karma ekonomi politikaları uygulamayı tercih etmiş ancak bu politikalarda devletin iktisadi yaşamdaki etkisi daha fazla olduğundan dönem “Devletçi Ekonomi Politikaları” olarak ifade edilmiştir. 1930-38 Dönemi Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler 1929 Buhranının etkilerini hafifletmeye çalışan ülke, TL’nin değerindeki gerilemeyi önlemek amacıyla 1930 yılında Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun çıkarmış ve parasal gelişmeye yön vermek amacıyla 1930 yılında Merkez Bankası kurulmuştur. Devletçi ekonomi yıllarında ekonominin temeli yine özel girişime dayanmaktadır. PEGEM AKADEMİ 14 1930 yılında 1929 Buhranının etkilerini hafifletmeye çalışan ülke, TL’nin değerindeki gerilemeyi önlemek amacıyla Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun çıkarılmış ve parasal gelişmeye yön vermek amacıyla Merkez Bankası kurulmuştur. HOCA NOTU 1933 yılında kurulan Sümerbank, Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi Kredi Bankasının görevlerini devralmıştır. Türk Lirasının dış değerini korumak amacıyla döviz üzerinden avans verme işlemleri yasaklanarak döviz alım satımına sınırlamalar getirilmiştir. Yine aynı yıl Buhran Vergisi adı altında yeni bir vergi alınmıştır. 1931 yılında Merkez Bankası faaliyete başlamış İthalat Kota Konulması ve İhracatın Denetlenmesi Hakkında Konun çıkarılmıştır. Yine aynı yıl Sanayi Kongresi düzenlenmiştir. 1932 yılında Çay, Şeker ve Kahve İthalatının Bir Elden İdaresi Hakkında Kanun çıkarılmış ve bu yıl çıkarılan Buğday Kanunu ile tarımsal ürün fiyatını destekleme politikası uygulanmıştır. 1933 yılında Dönemin önemli para politikalarından biri olan Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Yine aynı yıl Mevduatı Koruma Kanunun çıkarılarak bankaların Merkez Bankası’nda bulundurdukları mevduatların üçüncü kişilerce haczedilemeyeceği ifade edilmiştir. Dönemde sanayi sektörünü desteklemek amacıyla kurulan Sümerbank özellikle imalat sanayinin gelişiminde ve l. Beş Yıllık Sanayi Planının uygulanmasında önemli rol oynamıştır. Sümerbankın Kuruluş Esasları Şu Şekilde Özetlenebilir 1930’lu yıllarda yabancı sermayenin hakim olduğu demiryolu, liman, elektrik santralleri ve telefon şirketlerinin millileştirilmesi gerçekleştirilmiştir. 99 Yurtiçi sanayinin gelişiminde stratejik rol üstlenmek 99 Devlet Sanayi Ofisinden devir alınan fabrikaları işletmek 99 Sanayi kuruluşlarına kredi açmak ve genel bankacılık hizmetlerini sunmak 1933 yılının bir diğer gelişmesi ise esnaf ve sanatkarlara kredi sağlamak amacıyla kurulan İller Bankası’dır. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı (1934-38) Devlet öncülüğünde planlı sanayileşme uygulamasının ilk örneği olan bu plan ile birlikte devletçi politikalar somut olarak başlamıştır. BBYSP’nın temel amacı ithal ikameci politikalarla sanayileşme sürecine hız kazandırmaktır. Bu nedenle BBYSP nıyla sağlanacak ithal ikamesiyle; 99 Döviz tasarrufu 99 Dış ticaret açığının kapatılması 99 Ulusal paranın değerinin korunması amaçlanmıştır Özel sektörü destekleyici olan bu planda ithal edilen tüketim mallarının yurt içinde üretimi hedeflenmiştir. Planda alınan kararlar proje düzeyinde olduğu için plan makro nitelik taşımaz. Plan çerçevesinde 20 fabrika kurulmuş olup bu fabrikaların hammadde ve işgücüne yakın olması aynı zamanda da bölgeler arası dağılımının dengeli olması üzerinde durulmuştur. 15 PEGEM AKADEMİ Plan sanayi kesiminin bir kısmını kapsamaktadır. Söz konusu sanayi tesisleri 99 Kimya Sanayi 99 Demir-Çelik Sanayi 99 Toprak ve Seramik Sanayi 99 Kağıt ve Selüloz Sanayi 99 Dokuma Sanayi olmak üzere sınıflandırılmaktadır. Dönemde kurulan işletmelerin faaliyetleri iç talebe yönelik olarak sınırlandırılmış ve ileri teknoloji gösteren projeler desteklenmiştir. Planın finansmanı daha çok iç kaynaklarla karşılanmaya çalışılmıştır. Ancak söz konusu yıllarda Sovyet Rusya’dan alınan krediler dokuma sanayinin gelişiminde kullanılmıştır. Planın uygulanmasında 1933 yılında kurulan Sümerbank’ın yanı sıra İş Bankası’da önemli rol oynamıştır. Plan kapsamında 1935 yılında maden arama faaliyetlerini desteklemek amacıyla MTA ve finansmanı için Etibank kurulmuştur. Yine aynı yıl faiz oranlarını belirleme ve milli gelir hesaplamaları ile ilgili çalışmalar başlatılmıştır. BBYSP’nın kapsamında planlanan sanayileşme süreci başarılı olmuş ve üretim tekniğinde ilerlemeler kaydedilmiştir. Söz konusu başarı hükümeti ikinci planı hazırlamayı teşvik etmiştir. İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı Amacı ham maddesi içeride üretilen malların ithal ikamesine yönelmektir. Hatta İthal ikameci sanayileşme stratejisinin bir adım önündedir. HOCA NOTU I. Beş Yıllık Sanayi Planı çerçevesinde kurulan tesislerden bazıları 1934 → Keçiborlu Kükürt Fabrikası 1935 →Zonguldak Sömikok Fabrikası Bu planın uygulanabilmesi için daha yüksek sermaye ve teknolojiye ihtiyaç duyulmuştur .Elektrik üretimi ,madencilik ve liman yapımı yatırımlarını öncelikli gören bu plan II.Dünya Savaşı nedeniyle uygulama alanı bulamamıştır. 1935 → İstanbul Şişe Cam Fabrikası İKBYSP’nı yerine 1939 yılında İktisadi Savunma Planı uygulanmıştır. 1936 → İzmit Kağıt Fabrikası Dönemde Tarım 1938 → Karabük Demir-Çelik Fabrikası Dönemde tarım sektöründe önemli gelişmeler olmadığı gibi tarım sektörü ihmal edilmiştir. 1929 Bunalımının olumsuz etkilerini uzunca bir süre taşıyan tarım sektörü ithal ikameci politikaların başarılı etkisi ile 1936 yılından itibaren canlanmaya başlamıştır. 1930’lu yılların tarım sektörü ile ilgili önemli sayılabilecek gelişmelerinden biri 1932 yılında çıkarılan Buğday Kanunu’dur. Bu kanun ile birlikte tarımsal ürün fiyatını destekleme politikası (taban fiyat politikası) uygulanmıştır. Ziraat Bankasına piyasadan buğday satın alma görevi verilmiştir. 1933 yılında yine Ziraat Bankası’na Hububat Muhafaza Tesisleri kurma görevi verilmiştir. 1935 → Isparta Gül Yağı Fabrikası PEGEM AKADEMİ 16 1935 de ise bu günkü anlamda Tarım Kredi Kooperatifleri kurulmuştur. 1932 yılında başlatılan buğday destekleme alımları 1938 yılından itibaren Toprak Mahsulleri Ofisine devredilmiştir. 1938 yılında kurulan Toprak Mahsulleri Ofisinin görevleri şu şekilde sıralanabilir. 99 Görev alanına giren ürünlerin alım ve satımını yapmak. HOCA NOTU 1934 yılında Toprak İskan Kanunu çıkarılmıştır. 99 Gerekli görülen ürünleri dış piyasadan satın almak. 99 Ürünlerin yurtdışına satışındaki işlemleri yapmak. 99 Ürünlerin ve tohumların saklanması için tesisler kurmak. 99 Uyuşturucu maddelerin alım ve satımını üstlenmek. 99 Dünya buğday üretim hareketlerini takip etmek. 99 Buğday fiyatlarını denetlemek ve buğday piyasasını izlemek. 99 Kurulan tesislerin ihtiyaç duyduğu makina ve teçhizatları sağlamak 1937 yılında Zirai Kombinalar ve 1938 yılında da Devlet Ziraat İşletmeleri kurulmuştur. Tarım sektörü ile ilgili diğer gelişmeler ise 1937’de kurulan Zirai Kombinalar ve 1938 yılında kurulan Devlet Ziraat İşletmeleri’dir. Dönemde tarım sektöründe en yüksek büyüme hızı %58.1 ile 1936 yılı en düşük büyüme hızı ize %-32.8 ile 1930 yılında gerçekleşmiştir. Dönemde Dış Ticaret 1936 ve 1938 yılları arasında İngiltere ile yapılan Dış Ticaret Anlaşması ile İngiltere, Türkiye’ye kredi vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti 1929 Buhranının dış ticaret üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla 1930’lu yıllardan itibaren dış ticarette korumacı politikalar izlemiştir. Bu politikaların amacı yurt içinde üretilen malların ithalatını yasaklayarak dış ticaret fazlası elde etmektir. Dönemde dış ticaret üzerinde yaşanan önemli bir gelişme de 1930’lu yıllarda yaşanan döviz dar boğazını aşmak amacıyla 1933-34 yılında yapılan “Kliring” anlaşmalarıdır. Bu anlaşmalar sonucu Almanya Türkiye ile ticareti arttırmış ve 1937 yılının sonuna gelindiğinde ithalat ve ihracatımız içinde Almanya’nın önemli bir payı oluşmuştur. Devlet denetiminde sürdürülen dış ticaret içinde ithalat ve ihracatın en düşük olduğu yıl 1932 yılı iken her ikisinde de en yüksek olduğu yıl 1937 dir. 1930’lu yıllardan itibaren dış ticaret fazlası veren ülke 1937 yılına gelindiğinde dış açıkla karşı karşıya kalmıştır. Son olarak önceleri tüketim malı ithal eden Türkiye 1934 yılından itibaren ara ve yatırım malları ithal etmeye başlamıştır. Dönemde Para ve Maliye 1930-38 döneminde; istikrarlı kur, sıkı para, denk bütçe politikaları uygulamayı amaçlayan Türkiye, 1930 yılında Türk Lirasının dış değerini korumak amacıyla Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu çıkarmış ve 1930 da Merkez Bankası’nı kurarak emisyon hacmini kontrol altına almıştır. Dönemde emisyon hacminde önemli bir artış olmamakla birlikte banka mevduatlarında artış gerçekleşmiştir. 17 PEGEM AKADEMİ 1938 yılında ise Merkez Bankası’na kamuya ait hazine bonolarını avans verme ve iskonto etme yetkisi verilmiştir. 1930’lu yıllarda maliye politikasında temel alınan düşünce “denk bütçe” politikasıdır ve bu politika söz konusu yıllarda sağlanmıştır. Devlet harcamaları içinde ilk sırayı yer alan savunma harcamalarını iç ve dış borçların ana para ve faiz ödemeleri takip eder. Özellikle birinci beş yıllık sanayi planı çerçevesinde artan harcamalar vergilerle karşılanmaya çalışılmıştır. 1930-1938 yılları arasında kamu bütçesinin %10’nu yatırımlara ayırmış, Milli Savunma ve Demiryolu harcamalarına öncelik vermiştir. Merkez Bankası kaynaklarına kısa vadeli avanslar dışında baş vurulmamıştır. Dönemde çıkarılan vergiler 99 1931 Buhran Vergisi 99 1932 Muvazene Vergisi 99 1935 Hava Kuvvetlerine Yardım Vergisidir. Dönemde Sovyetler Birliği ve İngiltere’den alınan borçlar dışında yeni borçlanma imkanı olmamıştır. SAVAŞ EKONOMİSİ DÖNEMİ (1939-1945) Savaş nedeni ile durdurulan sanayileşme süreci sonucu, erkekler silah altına alınmış, ülkenin kaynak sıkıntısı artmıştır. Tüketim mallarına olan talebin atması ve üretimin düşmesi , mal kıtlığına ve fiyatların yükselmesine neden olmuştur. Bu durum stokçuluk ve karaborsa eğilimlerini attırarak ekonomik istikrarsızlığı da beraberinde getirmiştir. 1938 - 1945 yılları arasında fiyatlar %400 arttı. Özellikle 1942 ve 1943 yıllarında fiyat artışları en yüksek düzeye ulaşarak sırasıyla %69,7 ve %63.2 oranında gerçekleşmiştir. Mal kıtlığının yarattığı sıkıntıları hafifletmek amacı ile Refik Saydam hükümeti döneminde Milli Koruma Kanunu çıkarılmıştır. 1940 Milli Koruma Kanunu 99 Mal darlığı oluşturma, fiyat artışı ve tekelci eğilimler yaratmak yasaklanmıştır. 99 Hükümet gerekli hallerde istenilen kuruluşlara belirli bir bedel ödeyerek el koyabilecek. 99 Tüccarların ve sanayicilerin birlikler kurulması zorunluluğu getirilerek bu kuruluşların denetimleri Ticaret ve İktisat Bakanlığınca yapılacak. 99 Gerekli hallerde bazı kuruluşlara ham madde ve kredi yardımında bulunulacak. 99 Hükümet sanayi ve maden kuruluşlarını denetleyerek gerekli gördüğünde el koyabilecek. 99 İthal malların çeşit, miktarı hükümetçe belirlenecek ve sınırlamalarla yasaklar getirilecek. 99 İthal ve ihraç malları için gerektiğinde prim verilecek. 99 Çiftçinin ekeceği ürün çeşidi ve miktarı hükümetçe belirlenecek. 99 Çiftçiye koşullu kredi verilecek. 99 Çalışma sürelerinin uzatılması ve çalışmaya zorlama hükümleri uygulanacak. HOCA NOTU 1930’lu yıllarda benimsenen Devletçilik uygulamaları sırasında Devletin ekonomiye doğrudan müdahale etmesini sağlayan yasa Milli Koruma Kanunu’dur. PEGEM AKADEMİ 18 1942 yılında Refik Saydam’ın yerini alan Şükrü Saraçoğlu önceki hükümetin aksine daha liberal politikalar uygulamıştır. Yine aynı yıl çıkarılan Varlık Vergisi aşırı ticari kazançların vergilendirilmesini amaçlamıştır. Bu vergi 1944 yılında kaldırılmıştır. HOCA NOTU 1941’de Ticaret Ofisi ve Petrol Ofisi kurulmuştur. 1943-44 yılında ise Toprak Mahsulleri Vergisi çıkarılmıştır. Amacı zirai kazançların vergilendirilmesi olan bu uygulamada 1946 yılında kaldırılmıştır. 1945 yılında ise topraksız köylüyü topraklandırmak amacı taşıyan Çiftçiyi Topraklandırma Kanununu çıkarılmıştır. Dönemde Tarım Dönemde fiyatların yüksek olması tarım ürünlerinden sağlanan getiri üzerinde etkili olmamıştır. Aksine tarım sektöründe daralma yaşanmıştır. Söz konusu bu daralmanın nedenleri arasında; 99 Sektörde yaşanan yetersizlikler 99 Olumsuz hava şartları 99 Toprak Mahsulleri Vergisinin köylü üzerinde yarattığı olumsuz etki sayılabilir. 1943-44 Toprak Mahsulleri Vergisi Aşar vergisinin benzeri olmakla birlikte amacı zirai kazançların vergilendirilmesidir. Uygulandığı dönemde bütçeye katkısı bütçe gelirlerinin %10’u oranındadır. 1946 yılında kaldırılmıştır. Yine dönemde tarım sektöründeki yetersizlikleri gidermek amacıyla 1945 yılında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çıkarılmıştır. Kanun Türkiye’nin ilk toprak reformu denemesidir. Dönemde Sanayi ll. Dünya Savaşının çıkmasıyla birlikte yaşanan olumsuz gelişmeler sonucu sanayileşme askıya alınmıştı. Hatta bir önceki dönemde başarı ile uygulanan l. Beş yıllık sanayi planının devamı niteliğinde planlanan ll. Beş yıllık sanayi planı uygulama alanı bulamamıştı. Yine dönemde sanayi sektöründe yaşanan olumsuz gelişmelerin bir diğer nedeni de azalan yatırım malı ithalatıdır. Dönemde Dış Ticaret 1939-1946 yılları arasında toplam 347 milyon dolar dış ticaret fazlası verilmiştir. 1940 yılında çıkarılan Milli Koruma Kanunu ile dış ticaret ülkenin denetiminde yürütülmüştür. İthalata sınırlamalar getiren hükümet ihracatı desteklemiştir. Ancak 1942 yılından sonra verilen dış ticaret fazlası beklenenlerin aksine ihracatın arttırılmasından kaynaklı değil, ithalatın daralmasından kaynaklı yaşanmıştır. İthalatın kısılmasındaki en büyük neden şüphesiz ki mal satın aldığımız ülkelerin içinde bulunduğu savaş durumudur. Dönemde söz konusu ülkelerin mal arzlarını daralttığını görmekteyiz. İhracatın çok gelişememesinin nedenleri arasında savaş döneminde TL’nin değerinin yüksek tutulmaya çalışılması, ihraç malları fiyatlarının yüksekliği ve Türkiye’nin dış ticaretinde önemi olan ülkelerin savaş içinde olması yer alır. 19 PEGEM AKADEMİ Dönemde Türkiye’nin dış ticaretinde Almanya’nın önemli bir payı vardır. 1945’den sonra Almanya’nın yanı sıra ABD ve İngiltere ile ticari ilişkiler arttırılmıştır. Dönemde Para ve Maliye Savaş ekonomisiyle mücadele içinde olan ülkenin kamu harcamaları da artmıştır. Artan kamu harcamalarının finansmanı için yeni vergiler ön görülmüştür. Bunlardan biri 1942 de çıkarılan Varlık Vergisidir. Başbakan Şükrü Saraçoğlu döneminde alınan bu vergi olağan üstü bir servet vergisidir. Amacı aşırı kazançların vergilendirilmesi ve devletin ihtiyacı olan geliri sağlamaktır. Bu amaçla 114 Bin mükelleften 315 Milyon Liralık vergi tahsilatı yapılmıştır. Bir defaya mahsus olarak çıkarılan bu vergi 1944 yılında kaldırılmıştır. Yine 1942 yılında kurulan Dağıtma Ofisi ve Mahalli Dağıtma Birlikleri temel gıda mallarının halka dağıtımı için görevlendirilmiş ve karne uygulamasına geçilmiştir. 1943-1944 yılında çıkarılan Toprak Mahsulleri Vergisi ise 1946 yılında kaldırılmıştır. HOCA NOTU 1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisi Merkez Bankası kaynakları kullanımını azaltmıştır. Dönemde artan kamu harcamalarının finansmanı için iç borç miktarı arttırılmış ve Merkez Bankası kaynakları sıklıkla kullanılmıştır. ÇOK PARTİLİ DÖNEM (1946-1960) ll. Dünya Savaşının ardından uygulamaya geçen liberal politikalar sonucu 1946 yılında çok partili yaşama geçilmiştir. Bu süreçte amaç serbest dış ticaret rejimi çerçevesinde ekonomiyi yönlendirmektir. 1946 Krizi (1946 Devaülasyonu) 1942 yılından itibaren Türkiye’nin ihraç ettiği malların fiyatlarının yükselmesi dış ticaret hadlerinin ülke lehine gelişmesini sağlamıştır. II. Dünya savaşı döneminde fazla veren dış ticaret dengesi 1946 yılına kadar devam etmiştir. Ancak bu dönemde diğer ülkelerin uyguladıkları devalüasyon, ülkemizde ihracatın sürdürülebilirliği ile ilgili endişelere neden olmuştur. Ayrıca IMF’ye üyelik öncesi yetkilerini kullanmak isteyen ülke 7 Eylül 1946’da ilk devalüasyon uygulamasına geçmiştir. Alınan Tedbirler •• 1 Dolar = 129 kuruştan 1 Dolar = 280 kuruş şeklinde değiştirilerek Türk Lirası %54 oranında devalüe edilmiştir. •• İthalata uygulanan miktar kısıtlamaları ve tüketim malları dışındaki malların ihracatı üzerindeki sınırlamalar kaldırılarak dış ticarette kısmen de olsa serbestleşme süreci başladı. •• İthalat Birlikleri kaldırıldı. •• İki yanlı ticaret uygulamalarına sınır getirilmesi kararı alındı. •• İhracatta ve ithalatta sınırlamalar kaldırılmıştır. 1946- 1960 dönemi özel girişimci eliyle serbest piyasa ekonomisi şeklinde başlamış, başarılı olamadığından devlet müdahalesini gerektiren süreçle sonuçlandırılmıştır. PEGEM AKADEMİ 20 Sonuç 99 Ülkede fiyatlar hızla yükseldi. 99 İthalatın ihracattan daha fazla artması dış ticaret açığına neden olmuştur. 99 İthalat artışları nedeniyle döviz rezervleri azalmıştır. 99 Üretimden beklenen artış sağlanamadı. 99 Kamu harcamaları arttı. 99 Türkiye 1947’de IMF’ye üye oldu. 99 Uygulanan devalüasyon sonucu yabancı sermayeyi teşvik amaçlı çalışmalar yapıldı. 1946 İvedili Sanayi Planı Sanayileşme stratejisini amaçlayan bu plan BBYSP ve İBYSP’ndan daha geniş kapsamlıdır. Ülkenin temel mallarda kendine yeterli hale gelmesi hedeflenmiş olup planın finansmanı daha çok iç kaynaklarla gerçekleştirilmek istenmiştir. Ancak uluslararası piyasalardaki liberal politikalarla çelişen bu planın uygulanmasından vazgeçilmiştir. Türkiye’de hazırlanan ilk kalkınma planı 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı (Vaner Planı) dır. 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı (Vaner Planı) Özel sektöre önem veren bu plan liberal nitelikli olup milli gelirin %8 oranında büyümesini hedeflemiştir. Planın amacı dengeli gelir ve kaynak dağılımı sağlayarak tarım, enerji, karayolu, ulaştırma ve haberleşme sektörlerinde yatırım artışı sağlamaktır. Söz konusu yatırımların dağılımında en yüksek pay ulaştırma sektörüne aittir. Ancak 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı gerekli dış finansman kaynağı sağlanamadığından uygulanamamıştır. HOCA NOTU 1947’de hazırlanan Vaner Planının temel özelliği Kalkınma finansmanının dış kaynaklara dayandırılmasıdır. 1948 Marshall Planı Türkiyenin Avrupa’nın yeniden imarına katkı sağlayacağı görüşüyle 1947 Turuman Doktrini çerçevesinde hazırlanan Marshall Planına alınabilmesi için bazı koşulları yerine getirmesi gerekiyordu. Söz konusu koşullar 99 Politikalar liberalleştirilmeli 99 Tarım sektöründe alt yapı iyileştirilmeli 99 Özel sektör teşvik edilmeli 99 Kara yolu ulaşımı geliştirilmeli ABD’nin Türkiye’yi Marshall Planı içinde değerlendirmesindeki amaç Türkiye’nin tarımsal ürün üretiminde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmasıdır. 1948-1952 yıllarında Marshall Planı çerçevesinde yer alan kredilerin bir kısmı nakdi diğer kısmı ise makine teçhizat ödemelerinden oluşur. 99 Alınan yardımlar çerçevesinde; • Kara yolu yapımı hız kazanmıştır. 21 PEGEM AKADEMİ • Tarımda makinalaşma süreci hızlanarak, traktör kullanımı artmıştır. • Makinalaşma ile ekilen toprak miktarı artmıştır ancak bu süreç başkasının toprağını işleyenlerin işsiz kalmasına ve köyden kente göçe neden olmuştur. • Tarım daha fazla pazara açılmıştır. Yine bu dönemde destekleme alımlarının kapsamı genişletilmiştir. 1950-1960 Yılları Arasında Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler 1950’li yıllardan itibaren daha liberal politikalar izlemeye başlayan Türkiye de 1950 yılında Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası kurulmuştur. 1950 de kurulan ve 1951 yılında faaliyete geçen bu bankanın kuruluş amaçları arasında; HOCA NOTU Bankanın amaçları; 1950-1960 yılları arasında hedeflenen iktisat politikaları 99 Yerli ve yabancı ortaklıkları desteklemek 99 Tarım sektörüne öncelik verilecek. 99 Özel kesimin gelişmesini desteklemek 99 Özel kesime dış kaynaklı kredi sağlamak 99 Hisse senedi ve tahvillerin özel kesime geçmesine yardım etmek yer alır. 99 Sanayileşme sürecinde özel sektöre öncelik verilecek. 99 Dış ticarette serbestleşme sağlanacak. Yine dönemde Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu 1951 ve 1954 de yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca yabancıların ülkemize petrol aramalarına izin vermek amacıyla 1954 yılında Petrol Yasası çıkarılmıştır. Dönemde artan yabancı sermaye girişleri ile dışa bağımlılık artmıştır. Dönemde Tarım 1946-1960 döneminde tarım sektörünü etkileyen en önemli gelişme Türkiyenin de 1948 yılında içine alındığı Marshall Planıdır. Plan çerçevesinde verilen yardımlar daha çok tarım sektöründe kullanılmıştır. Dolayısıyla da sektörde söz konusu yıllar aralığında canlanma yaşanmıştır. Tarımda makinalaşma süreci hızlanarak traktör kullanımı artmıştır. Bu durum ekilen toprak miktarını arttırırken sektörel işsizliği de beraberinde getirmiş, köyden kente göç başlamıştır. Geliştirilen kara yolu ağıyla iç pazar piyasaya açılmıştır. Dönemde yüksek taban fiyatı ve destekleme alımlarının arttırılması gibi çalışmalar yapılarak sektör desteklenmiştir. Ancak uygulanan politikaların etkisi bir yana sektör iklim koşullarından oldukça etkilenmiştir. Dönemde Sanayi 1946 yılında hazırlanan İvedili Sanayi Planı uygulama alanı bulamamıştır. Ancak dönemde tüketim malı üretimini hedefleyen ithal ikameci politikalar uygulanmış ve 1956 yılına kadar olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Ancak uygulanan sanayileşme stratejisi dışa bağımlılığı arttırmıştır. 1956 yılından sonra yaşanan ekonomik istikrarsızlık ve enflasyonist süreç sonucu üretim olumsuz yönde etkilenmiştir. Türkiye’nin Marshall Planı kapsamında alınmasının temel nedeni ‘‘Türkiye’nin Avrupa’nın yeniden inşasına katkıda bulunacağı görüşüdür.” PEGEM AKADEMİ 22 Dönemde özel sektör tüketim malı üretiminde uzmanlaşırken ara ve yatırım malı üretimi kamu kesimi tarafından sağlanmaya çalışılmıştır. Dönemde Dış Ticaret 1950 yılı itibariyle uygulamaya konan serbest dış ticaret rejimi ithalatın aşırı artmasına ve dolayısıyla dış ticaret açığına neden olmuş, ülke serbest ithalat politikasından vazgeçmiş ve 1954 yılından itibaren ise sınırlamaları arttırmıştır. 1955 yılı itibariyle alınan kredilere rağmen istikrarsızlıklar devam etmiştir. HOCA NOTU 1955 yılında 1567 Sayılı Yasaya dayanılarak 14 Sayılı Karar ile TL’nin konvertbl olma özelliği tamamen kaldırıldı. Kısacası 1950-1956 yılları arasında Türkiye ithalatın ihracattan fazla olması, TL’nin aşırı değerlenmesi, ülkenin ihracat yapamaz hale gelmesi gibi nedenlerle sürekli dış açık vermiştir. Dönemde Para ve Maliye Türkiye 1950 yılından itibaren daraltıcı maliye politikası uygulamıştır. Dönemde görev zararları nedeniyle bütçe üzerinde yük oluşturduğu düşünülen KİT’lerin özelleştirilmesi söz konusu iken bu düşünce faaliyete geçirilememiş aksine mevcut KİT’lerin sermaye yapısı yenilerek yeni KİT’ler kurulmuştur. Söz konusu KİT’lerin görev zararları daha çok Merkez Bankası kaynaklarına dayandırılarak karşılanmıştır. 1950-1960 yılları arasında Türkiye’ye yabancı sermaye en çok ABD’den gelmiştir. Yine kamunun harcama yaptığı bir diğer alan ise alt yapı yatırımlarıdır. Marshall yardımları çerçevesinde yapılan kara yolları devletin alt yapı harcamalarını arttırmıştır. Artan kamu harcamalarına karşılık kamu gelirleri düşük düzeyde kalmış, 1950-1960 döneminde bütçe açığı artmıştır. Yine bu açıklar iç borçlanma ve Merkez Bankası kaynaklarıyla karşılanmaya çalışılmıştır. Dönemde kamunun elde ettiği gelirlerin büyük kısmı vergilere dayandırılmıştır. 1950 yılında artan para arzı GSMH’daki büyüme ve ithalattaki artışla dengelenirken 1954 yılından itibaren ithalatın sınırlandırılması ve GSMH’daki büyüme hızına rağmen para arzındaki artışın devam etmesi enflasyon sürecini tetiklemiştir. 1958 Krizi 1950-1954 yılları arasında ekonomide yaşanan olumlu hava 1954 yılına gelindiğinde tarım sektöründe yaşanan olumsuz hava koşulları, sanayi sektöründe daralma, 1950 yılında serbestleştirilen ithalatın 1952 yılında kısılmasına rağmen özellikle 1954 den sonra ithalatın ihracattan daha fazla artması sonucu oluşan dış açık, dönemde uygulanan genişlemeci para ve maliye politikalarının yarattığı enflasyonist ortam ve 1955 yılı itibariyle alınan dış borçların 1958 yılına gelindiğinde “ödenemeyeceğinin” (Morotoryum) ilan edilmesi ülkeyi yeni bir kriz sürecine sürüklemiştir. Nedenleri 99 1952 yılı itibariyle Marshall yardımlarının sona ermesi 99 İç talebi arttırma amaçlı uygulanan büyüme politikaları dış kaynakların azalmasıyla enflasyon sürecini tetiklemiştir. 99 Artan enflasyon, döviz sıkıntısını da beraberinde getirerek ithalatı azaltmış ve dış ticaret açıklarına neden olmuştur. 99 1954 yılında yaşanan kötü hava koşulları da büyümenin seyrini oumsuz yönde etkilemiştir. 23 PEGEM AKADEMİ Alınan Tedbirler 99 MB döviz satışında her ABD doları için satış pirimi alarak ve döviz alışında ise her ABD doları için pirim vererek çoklu kur uygulamasına geçmiştir. 99 Serbest dış ticaret politikası uygulayarak ithalat üçer aylık programlara bağlanmış ve öncelik ara ve yatırım malları ithalatına verilmiştir. 99 KİT ürünlerine yapılan zamlar eşliğinde KİT’lerin görev zararlarının azaltılması amaçlanmıştır. 99 Emisyon hacmi daraltılaarak banka kredileri ile ilgili kontroller uygulanmıştır. 99 Dış borçların ertelenmesi karara bağlandıktan sonra ABD’den 234 milyon dolar, OECD’den 100 milyon dolar IMF’den stand-by Anlaşması çerçevesinde 25 milyon dolar borç alınmıştır. HOCA NOTU 1958 istikrar programı çerçevesinde Türk lirasında yapılan devaülasyon aslında facto devalüasyon niteliğindedir. Sonuç 99 Enflasyonun hızlı yükselişi engellenememiş; 1957 yılında %12, 1958 yılında %15,7 olan enflasyon oranı 1959 yılında %22’ye ulaşmıştır. 99 Alınan dış krediler ve serbest dış ticaret politikasının etkisiyle canlanan ekonomi, ithalatın ihracattan daha fazla artması nedeniyle dış ticaret açıklarını yükseltmiştir. 99 Yapılan devaülasyon ihraç malarının fiyatlarını düşürüp ithal malı fiyatı üzerinde arttırıcı etki yaratmıştır. Bu duruma KİT ürünlerine yapılan zamlar da eklenince üretim azalmış ve ekonomi maliyet enflasyonu ile karşı karşıya kalmıştır. 99 Kamu gelirlerinden daha hızlı artan kamu harcamalarının etkisiyle bütçe denkliği sağlanamamıştır. 99 1959 yılında Koordinasyon Bakanlığı kurulmuş ve “planlama fikri” geliştirilmiştir. PLANLI KALKINMA DÖNEMİ (1960 - 1980) 99 1950-60 döneminde yaşanan istikrarsızlık 1960’larda ‘‘Planlanma’’ kavramını gündeme getirmiş ve bu kavram 1961 Anayasası’nda da yer almıştır. 99 1961 Anayası’yla başlayan “Planlı Ekonomi” süreci 1961 yılında kurulan DPT ve 1962 yılında kurulan DİE ile desteklenmiştir. Planlı dönem boyunca uygulanan temel ekonomi politikaları 99 Dayanıklı tüketim mallarının yerli üretiminin sağlanması 99 Özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi amacıyla reel faizlerin düşük tutulması 99 Kamu kesimi imalat sanayi yatırımlarının arttırılması 99 İthalatı azaltmak için TL’nin değerinin düşük tutulması şeklinde sayılabilir. Uygulanan Kalkınma Planlarının Özellikleri 99 Kısmi değil, makro nitelik taşır. 99 Ekonominin kısa, orta ve uzun vadede yapısal değişimini planlamayı amaçlar. 99 Sanayileşme temel hedef olmakla birlikte tüm sektörleri kapsar. 99 Planlar kamu kesimi için emredici, özel kesim için yol göstericidir. 99 Her plan hazırlandığı dönemin özelliklerini taşır. 1958 yılında yapılan devalüasyon, dönemin hükümeti tarafından kabul edilmediği için facto nitelik taşır.