AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ T.C GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI OLASI TÜRKİYE – AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ TÜRKİYE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE TEMEL ETKİLERİ AB UZMAN YARDIMCISI ERİNÇ GÜMÜŞ DANIŞMAN Dr. HALİT ÇINAR AB UZMANI T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü OLASI TÜRKİYE – AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ TÜRKİYE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE TEMEL ETKİLERİ AB UZMANLIK TEZİ ERİNÇ GÜMÜŞ AVRUPA BİRLİĞİ UZMAN YARDIMCISI DANIŞMAN DR. HALİT ÇINAR AVRUPA BİRLİĞİ UZMANI ANKARA – EYLÜL 2015 ÖZET OLASI TÜRKİYE – ABD SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ TÜRKİYE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE TEMEL ETKİLERİ Erinç GÜMÜŞ Avrupa Birliği Uzmanlık Tezi Danışman Dr. Halit ÇINAR Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) dünya ticaretinde beklenen serbestleşmeyi sağlayamaması, ülkelerin küresel ticaret müzakereleri yerine ikili ve bölgesel ticaret anlaşmalarına yönelmelerine neden olmuştur. Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) müzakerelerini sürdürmekte olduğu Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nın (TTIP) imzalanması halinde söz konusu anlaşma en önemli bölgesel serbest ticaret anlaşması (STA) olacaktır. Türkiye’nin AB ile oluşturduğu Gümrük Birliği’nin asimetrik yapısı nedeniyle, TTIP’nin olumsuz anlamda oluşturacağı ticaret sapmasından en az etkilenmemiz için TTIP’ye taraf olmamız veya ABD ile ayrı bir STA imzalaması gerekmektedir. Tarım ve hayvancılık sektöründe lider ülkelerden biri olan ABD ile yapılacak STA müzakerelerinde, ülkemizin hayvancılık sektörünün de etkilenmesi muhtemeldir. Bu çalışmada birinci bölümde DTÖ’nün gelişimi, ikinci bölümde Türkiye ve ABD’nin bölgesel ticari bütünleşmeleri işlenmiştir. Üçüncü bölümde Gümrük Birliği’nin genişletilmesi veya Türkiye’nin TTIP’ye taraf olma ihtimali de dikkate alınarak, Türkiye, ABD ve AB’nin hayvancılık sektörleri incelenmiş, üç hayvancılık sektörü verim, kişi başı gıda arzı, dış ticaret ve yem ile ürün maliyetleri bakımından karşılaştırılmıştır. Çalışmada son olarak muhtemel bir Türkiye – ABD STA’sını Bakanlığımız çalışma alanlarına giren Pazara Giriş, Sağlık ve Bitki Sağlığı ve Fikri Mülkiyet Hakları yönlerinden olası etkileri incelenmiştir. Çalışma sonucunda Türkiye’nin hayvancılık sektörünün diğer iki tarafın hayvancılık sektörlerine göre artı ve eksi yönleri ifade edilmiş ve Türkiye ile ABD arasında gerçekleşecek STA müzakerelerinin ve imzalanacak anlaşmanın hayvancılık açısından etkileri değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: TTIP, TPP, Türkiye ABD Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye Hayvancılık Sektörü, ABD Hayvancılık Sektörü, AB Hayvancılık Sektörü, Hayvansal Ürün Ticareti Eylül 2015, 130 sayfa iii ABSTRACT PRIMARY EFFECTS OF A POTENTIAL TURKEY - USA FREE TRADE AGREEMENT ON THE LIVESTOCK SECTOR IN TURKEY Erinç GÜMÜŞ European Union Expertise Thesis Supervisor Dr. Halit ÇINAR Countries tend towards bilateral and regional trade agreements instead of global trade negotiations, due to the World Trade Organization not being able to provide expected liberalization of the world trade. In the event of conclusion of the Transatlantic Trade and Investment Agreement (TTIP) that the negotiations are carried out between the European Union (EU) and the United States of America (USA), it will become the most important regional free trade agreement (FTA). On the occasion of the asymmetrical structure of the Customs Union between Turkey and EU, it is needed that Turkey becomes a party to the TTIP or signs another FTA with the USA to be affected least from the trade diversion caused by the TTIP. During the negotiations of the FTA with the USA, which is one of the agriculture and livestock industry-leading countries, it is possible that livestock sector of our country is affected as well. In this study; in the first chapter the development of the WTO and in the second chapter regional trade integration are discussed. In the third chapter, livestock sectors in Turkey, USA and EU are examined, taking into account of possibilities of extension of the Customs Union or Turkey becomes a party to the TTIP, all of the three livestock sectors are compared in terms of yield, food supply per capita, external trade, feed and product costs. In the study finally; possible effects of a potential Turkey-USA FTA has been analyzed with regard to access to market, Sanitary and Phytosanitary and Intellectual Property Rights that fall into the area of responsibility of the Ministry of Food, Agriculture and Livestock. In conclusion of the study, pros and cons of the livestock sector of Turkey as regards the other two parties’ livestock sectors are mentioned and effects of FTA negotiations with the agreement that will be signed between Turkey and USA on the livestock industry are evaluated. Keywords: TTIP, TPP, Turkey-USA Free Trade Agreement, Livestock Sector of Turkey, Livestock Sector of USA, Livestock Sector of EU, Livestock Trade September 2015, 130 pages iv ÖNSÖZ Türkiye’nin de taraf olduğu Bölgesel Ticari Bütünleşmeler dış ticaretimizde oldukça önemli bir yere sahiptir. 2014 yılında Türkiye’nin 158 milyar ABD$ ihracatının %45’ini Gümrük Birliği oluşturduğumuz Avrupa Birliği, %12’si ise Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzaladığımız ülkelerle gerçekleştirilmiş, 242 milyar ABD$ ithalatın ise %37’sini Avrupa Birliği’nden, %28’ini ise STA yaptığımız ülkelerden sağlanmıştır. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasında müzakereleri devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşmasının imzalanması halinde ülkemizin olumsuz etkilenmesi muhtemel olup, bu etkilerin azaltılmasına yönelik olarak TTIP müzakereleri başladığından bu yana Amerika Birleşik Devletleri ile serbest ticaret anlaşması imzalanmasına yönelik girişimlerimiz sürmektedir. TTIP’nin ve ABD ile imzalanacak bir serbest ticaret anlaşmasının etkilerine yönelik pek çok çalışma olmasına karşın, dış ticarete karşı en hassas sektörlerimizden olan hayvancılık sektörü özelinde herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma ile hem Türkiye, AB ve ABD hayvancılık sektörlerinin karşılaştırılarak sektörümüzün rekabet gücünün incelenmesi, hem de olası bir Türkiye – ABD serbest ticaret anlaşmasının Türkiye hayvancılık sektörüne olası etkilerinin yorumlanması amaçlanmaktadır. Çalışmam boyunca bilgi ve tecrübesini hiçbir zaman esirgemeyen danışmanım AB Uzmanı Dr. Halit ÇINAR’a, konu ile ilgili fikir ve görüşlerini paylaşan çok değerli hocam Prof. Dr. Engin SAKARYA’ya, çalışmayla ilgili önerilerini ve yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen AB Uzmanı Senem ODAMAN KÖSE ve AB Uzman Yardımcısı Işık ERŞAN’a, değerli jüri üyelerine teşekkür ve saygılarımı sunuyorum. Son olarak süreç boyunca her zaman yanımda olup beni destekleyen, sevgisini esirgemeyen biricik eşim Feride ÖZYILDIRIM GÜMÜŞ’e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. v İÇİNDEKİLER ÖZET ........................................................................................................................... iii ABSTRACT ......................................................................................................................... iv ÖNSÖZ ............................................................................................................................ v İÇİNDEKİLER ..................................................................................................................... vi ŞEKİLLER LİSTESİ ............................................................................................................. x TABLOLAR LİSTESİ ........................................................................................................ xii KISALTMALAR ............................................................................................................... xiii GİRİŞ 1 1. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ VE BÖLGESEL TİCARİ BÜTÜNLEŞMELER 4 1.1. GATT SİSTEMİ VE DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ .......................................... 4 1.2. BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ ............................................................ 6 1.2.1. Bölgesel Ticari Bütünleşme Türleri ...................................................................... 6 1.2.1.1. Serbest Ticaret Anlaşması ve Serbest Ticaret Bölgesi.......................................... 7 1.2.1.2. Gümrük Birlikleri .................................................................................................. 7 1.2.1.3. Ortak Pazar ............................................................................................................ 8 1.2.1.4. Ekonomik Birlik.................................................................................................... 8 1.3. TÜRKİYE’NİN ÜYE OLDUĞU MEVCUT BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ .......... 8 1.3.1. Türkiye - Avrupa Birliği Gümrük Birliği ............................................................. 8 1.3.1.1. Gümrük Birliği’nin Gelişimi................................................................................. 8 1.3.1.2. Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin Tarım Ürünleri Ticaretine Etkileri .................. 10 1.3.2. Türkiye’nin İmzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları .......................................... 12 1.4. ABD’NİN ÜYE OLDUĞU MEVCUT BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ ................. 16 1.4.1. ABD’nin Yürürlükte Olan Serbest Ticaret Anlaşmaları ..................................... 16 1.4.2. Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı (TPP) ................................................................. 19 1.4.2.1. TPP’nin Gelişimi ve Mevcut Durum .................................................................. 19 1.4.2.2. TPP Kapsamında Tarım Sektörü ve Taraflara Muhtemel Etkileri ...................... 20 1.4.3. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) ............................................. 21 1.4.3.1. TTIP’nin Gelişimi ve Mevcut Durum ................................................................. 21 1.4.3.2. TTIP Kapsamında Tarım Sektörü ve Taraflara Muhtemel Etkileri .................... 22 2. TÜRKİYE, AB VE ABD HAYVANCILIK SEKTÖRLERİ ............................. 25 2.1. TÜRKİYE’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ .................................................... 26 vi 2.1.1. Türkiye’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti ............................ 27 2.1.2. Türkiye’de Kırmızı Et Üretimi ........................................................................... 29 2.1.2.1. Türkiye’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve Yapısı ............................................ 29 2.1.2.2. Türkiye’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Desteklemeler ve Politikalar ........... 32 2.1.2.3. Türkiye’de Kırmızı Et Tüketimi ......................................................................... 34 2.1.2.4. Türkiye’de Kırmızı Et Dış Ticareti ..................................................................... 34 2.1.3. Türkiye’de Kanatlı Eti ve Yumurtası Üretimi .................................................... 36 2.1.3.1. Türkiye’de Kanatlı Et ve Yumurta Üretim Değerleri ve Yapısı ......................... 36 2.1.3.2. Türkiye’de Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi ........................................................ 38 2.1.3.3. Türkiye’de Beyaz Et ve Yumurta Dış Ticareti ................................................... 38 2.1.4. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi ............................................................. 40 2.1.4.1. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve Yapısı .............................. 40 2.1.4.2. Türkiye’de Süt Üretimine Yönelik Desteklemeler ve Politikalar ....................... 43 2.1.4.3. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi ........................................................... 44 2.1.4.4. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti ....................................................... 44 2.1.5. Türkiye’de Arıcılık Ürünleri Üretimi ................................................................. 45 2.1.5.1. Türkiye Arıcılık Ürünleri Üretim Değerleri ve Yapısı ....................................... 46 2.1.5.2. Türkiye’de Bal ve Diğer Arıcılık Ürünlerinin Tüketimi ..................................... 47 2.1.5.3. Türkiye Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti ................................................................ 47 2.2. ABD’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ ............................................................. 49 2.2.1. ABD’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti ................................ 49 2.2.2. ABD’de Kırmızı Et Üretimi ................................................................................ 50 2.2.2.1. ABD’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve Yapısı ................................................ 50 2.2.2.2. ABD’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Politikalar ve Destekler ....................... 53 2.2.2.3. ABD’de Kırmızı Et Tüketimi ............................................................................. 53 2.2.2.4. ABD’de Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti ....................................... 54 2.2.3. ABD’de Kanatlı Et ve Yumurta Üretimi ............................................................ 55 2.2.3.1. ABD’de Kanatlı Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ......................................... 55 2.2.3.2. ABD’nin Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi .......................................................... 57 2.2.3.3. ABD’nin Kanatlı Hayvan ve Ürünleri Dış Ticareti ............................................ 58 2.2.4. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi .................................................................. 59 2.2.4.1. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ...................... 59 2.2.4.2. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Sektöründe Müdahale Yapısı ............................... 61 vii 2.2.4.3. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi ............................................................... 62 2.2.4.4. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti ........................................................... 62 2.2.5. ABD’de Arıcılık Ürünleri Üretimi ...................................................................... 63 2.2.5.1. ABD’de Arıcılık Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ........................................ 64 2.2.5.2. ABD’de Bal ve Diğer Arıcık Ürünleri Tüketimi ................................................ 65 2.2.5.3. ABD’nin Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti .............................................................. 65 2.3. AB’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ ................................................................ 66 2.3.1. AB’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti ................................... 67 2.3.2. AB’de Kırmızı Et Üretimi .................................................................................. 68 2.3.2.1. AB’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı....................................... 68 2.3.2.2. AB’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Uygulanan Politikalar ............................. 71 2.3.2.3. AB’de Kırmızı Et Tüketimi ................................................................................ 72 2.3.2.4. AB’de Kırmızı Et Dış Ticareti ............................................................................ 72 2.3.3. AB’de Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi .............................................................. 73 2.3.3.1. AB’nin Kanatlı Eti ve Yumurta Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ................. 73 2.3.3.2. AB’de Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi ............................................................... 75 2.3.3.3. AB’de Kanatlı Ürünleri Dış Ticareti ................................................................... 76 2.3.4. AB’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi .................................................................... 77 2.3.4.1. AB’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı......................... 77 2.3.4.2. AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Üretimine Yönelik Politikaları ............................... 79 2.3.4.3. AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi ................................................................. 80 2.3.4.4. AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti ............................................................. 81 2.3.5. AB’de Arıcılık Ürünleri Üretimi......................................................................... 82 2.3.5.1. Arıcılık Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ....................................................... 82 2.3.5.2. AB’de Bal ve Diğer Arıcılık Ürünleri Tüketimi ................................................. 83 2.3.5.3. AB’de Arıcılık Sektöründe Dış Ticaret .............................................................. 84 2.4. TÜRKİYE, AB VE ABD HAYVANCILIK SEKTÖRLERİNİN BELİRLİ ÖZELLİKLER YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRILMASI .................................... 85 2.4.1. Hayvansal Ürünlerde Verimlilik Düzeylerinin Karşılaştırılması........................ 85 2.4.2. Sektörlerin Kişi Başı Gıda Arzı Yönünden Karşılaştırılması ............................. 86 2.4.3. Sektörlerin Dış Ticaret Yönünden Karşılaştırılması ........................................... 87 2.4.4. Sektörlerin Yem/Ürün Fiyatı Paritesi Yönünden Karşılaştırılması .................... 89 3. OLASI TÜRKİYE – ABD SERBEST TİCARET ANLAŞMASI...................... 94 viii 3.1. TÜRKİYE – ABD STA’SININ HAYVANSAL ÜRÜN DIŞ TİCARETİ VE BAKANLIK ÇALIŞMA ALANINA GİREN DİĞER BÖLÜMLERE ETKİLERİ........................................................................................................... 96 3.1.1. Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Ticareti Üzerine Olası Etkiler .................. 97 3.1.2. Sağlık Ve Bitki Sağlığı Bölümü Üzerine Olası Etkiler..................................... 101 3.1.3. Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Bölümü Üzerine Olası Etkiler ....................... 103 4. SONUÇ VE ÖNERİLER .................................................................................. 105 KAYNAKÇA .................................................................................................................... 110 EK-1: HARMONİZE SİSTEM’DE HAYVANSAL ÜRÜN OLARAK “ EDİLEN FASIL VE HS KODLARI ............................................................................................ 119 ÖZGEÇMİŞ ....................................................................................................................... 120 ix ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 2.1. Yıllara Göre Genel İhracatımız ve Ülkelerin Payları .........................................13 Şekil 2.2. Yıllara Göre Genel İthalatımız ve Ülkelerin Payları ..........................................14 Şekil 2.3. Yıllara Göre Türkiye’nin Tarımsal İhracatı ve Ülkelerin Payları .......................15 Şekil 2.4. Yıllara Göre Türkiye’nin Tarımsal İthalatı ve Ülkelerin Payları ........................15 Şekil 2.5. Yıllara Göre ABD’nin Genel İhracatı ve Ülkelerin Payları ...............................17 Şekil 2.6. Yıllara Göre ABD’nin Genel İthalatı ve Ülkelerin Payları ................................17 Şekil 2.7. Yıllara Göre ABD’nin Tarımsal İhracatı ve Ülkelerin Payları ...........................18 Şekil 2.8. Yıllara Göre ABD’nin Tarımsal İthalatı ve Ülkelerin Payları ............................19 Şekil 3.1 Yıllara Göre Türkiye’nin Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürün Dış Ticareti ...........28 Şekil 3.2 Yıllara Göre Türkiye’nin Canlı Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı ............30 Şekil 3.3 Yıllara Göre Türkiye’nin Kırmızı Et Üretimi .....................................................31 Şekil 3.4 Türkiye’nin Yıllara Göre Kırmızı Et Dış Ticareti ..............................................35 Şekil 3.5 Türkiye’nin Yıllara Göre Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi .................................37 Şekil 3.6 Türkiye’nin Yıllara Göre Beyaz Et ve Yumurta Dış Ticareti..............................39 Şekil 3.7 Yıllara Göre Türkiye’nin Süt Üretimi ................................................................41 Şekil 3.8 Türkiye’nin Yıllara Göre Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti .................................45 Şekil 3.9. Türkiye’nin Yıllara Göre Bal ve Bal Mumu Üretimi .........................................46 Şekil 3.10 Yıllara Göre Bal ve Diğer Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti ..................................48 Şekil 3.11 Yıllara Göre ABD’nin Canlı Hayvan Hayvancılık Ürünleri Dış Ticareti ..........50 Şekil 3.12 ABD’nin Yıllara Göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı .......................51 Şekil 3.13 Yıllara Göre ABD’nin Kırmızı Et Üretimi .......................................................52 Şekil 3.14 ABD’nin Yıllara Göre Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti ................54 Şekil 3.15 ABD’nin Yıllara Göre Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi ...................................56 Şekil 3.16 Yıllara Göre ABD’nin Kanatlı Hayvan ve Ürünleri Dış Ticareti ......................58 Şekil 3.17 ABD’nin Yıllara Göre Çiğ Süt Üretimi Grafiği ...............................................59 Şekil 3.18 Yıllara Göre Süt, Süt Ürünleri ve Damızlık Hayvan Dış Ticareti .....................63 Şekil 3.19 Yıllara Göre ABD’nin Bal ve Bal Mumu Üretimi ............................................64 Şekil 3.20 ABD’nin Yıllara Göre Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti .......................................65 Şekil 3.21 Yıllara Göre AB’nin Hayvansal Ürünler Dış Ticareti.......................................68 Şekil 3.22 AB’nin Yıllara Göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı ..........................69 Şekil 3.23 AB Ülkelerinin Yıllara Göre Kırmızı Et Üretimi .............................................70 x Şekil 3.24 Yıllara Göre Avrupa Birliği’nin Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti ..72 Şekil 3.25 Yıllara Göre AB Ülkelerinin Beyaz Et ve Yumurta Üretimi ............................74 Şekil 3.26 AB’nin Yıllara Göre Kanatlı Hayvan ve Kanatlı Ürünleri Dış Ticareti.............76 Şekil 3.27 Yıllara Göre AB Ülkelerinin Çiğ Süt Üretimi ..................................................77 Şekil 3.28 AB’nin Yıllara Göre Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti ......................................81 Şekil 3.29 AB Ülkelerinin Yıllara Göre Bal ve Bal Mumu Üretimi ..................................83 Şekil 3.30 Yıllara Göre AB’nin Bal ve Bal Mumu Dış Ticareti ........................................84 Şekil 3.31 Yıllara Göre Çiğ Süt Fiyatları ve Süt Yemi Paritesi .........................................90 Şekil 3.32 Yıllara Göre Sığır Karkas Eti/Mısır Paritesi .....................................................91 Şekil 3.33 Yıllara Göre Yumurtacı Yumurta/Yumurta Tavuğu Yemi Paritesi ...................92 Şekil 3.34 Yıllara Göre Piliç Eti / Broiler Yemi Paritesi ...................................................92 Şekil 4.1 Yıllara Göre Türkiye ile ABD’nin Birbiri Arasındaki Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürün Dış Ticareti .............................................................................................97 Şekil 4.2 Türkiye ve ABD’nin Hayvansal Ürün İthalatında Uyguladıkları Gümrük Vergileri Ortalaması .........................................................................................98 xi TABLOLAR LİSTESİ Tablo 3.1. 2012 Yılında Ülkelere Göre Genel, Tarımsal ve Hayvancılık Gayri Safi Yıllık Hasılası (Milyon ABD$) ................................................................................................................................ 25 Tablo 3.2 Yıllara Göre Türkiye’nin Çiğ Süt Üretimi (Ton) ............................................................. 41 Tablo 3.3 Yıllara Göre Türkiye’de İşlenmiş Süt Ürünleri Üretim Değerleri ................................... 42 Tablo 3.4 2013 Yılında AB Ülkelerinde İşlenen Süt Ürünleri ve Miktarı ....................................... 79 Tablo 3.5 Ülkelere Göre Hayvansal Ürün Verim Düzeyleri ............................................................ 85 Tablo 3.6 Ülkelere Göre Kişi Başı Hayvansal Gıda Arzı (Kişi/Kg/Yıl) .......................................... 87 Tablo 3.7 2012 Yılında Ülkelerin Hayvansal Ürün Üretim ve Dış Ticareti (Bin Ton) .................... 88 Tablo 4.1 2014 Yılında Türkiye’nin ABD’den En Çok İthal Ettiği Hayvansal Ürünler (Milyon ABD$)............................................................................................................................... 99 Tablo 4.2 2014 Yılında ABD’nin Dünyaya En Çok İhraç Ettiği Hayvansal Ürünler (Milyon ABD$) .......................................................................................................................................... 99 Tablo 4.3 2014 Yılında Türkiye’nin ABD’ye En Çok İhraç Ettiği Hayvancılık Ürünleri (Milyon ABD$)............................................................................................................................. 100 Tablo 4.4 2014 Yılında ABD’nin Dünyadan En Çok İthal Ettiği Hayvancılık Ürünleri (Milyon ABD$)............................................................................................................................. 101 xii KISALTMALAR AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Birleşik Devletleri AET : Avrupa Ekonomik Topluluğu BSE : Sığırların Aktarılabilir Süngerimsi Beyin Hastalığı / Bovine Spongiform Encephalopathy CCD : Colony Collapse Disorder DİR : Dahili İşleme Rejimi DTÖ : Dünya Ticaret Örgütü EBK : Et ve Balık Kurumu EFTA : Avrupa Serbest Ticaret Birliği / European Free Trade Association ESK : Et ve Süt Kurumu EUROSTAT : Avrupa Birliği İstatistik Ofisi FAO : Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü / Food and Agriculture Organization of the United Nations GATT : The General Agreement on Tariffs and Trade / Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması GKRY : Güney Kıbrıs Rum Yönetimi GSYİH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla HS : Harmonize Sistem IDF : The International Dairy Federation / Uluslararası Süt Federasynou ITC : International Trade Center / Uluslararası Ticaret Merkezi KKTC : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti IPR : Intellectual Property Rights / Fikri Mülkiyet Hakları MFN : Most Favored Nation / En Çok Kayrılan Ülke NAFTA : North American Free Trade Agreement / Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması SEK : Süt Endüstrisi Kurumu SPS : Sanitary and Phytosanitary / Sağlık ve Bitki Sağlığı STA : Serbest Ticaret Anlaşması TEC : Transatlantic Economic Council / Transatlantik Ekonomi Konseyi TPP : Trans-Pasific Partnership / Trans Pasifik İşbirliği Ortaklığı xiii TRIPs : Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rigths / Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması TTIP : Transatlantic Trade and Investment Partnership / Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı USDA : United States Department of Agriculture / Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı USK : Ulusal Süt Konseyi xiv GİRİŞ Günümüz koşullarında ekonomik güç uluslararası ilişkiler alanında en az askeri güç kadar önem arz etmektedir. Özellikle son 50 yıl içerisinde artan küreselleşme eğilimi sonucunda ülkeler hem yoğun rekabet ortamından korunma isteği, hem bütünleşmenin yarattığı uluslararası alanda daha etkili konuma gelme arzusuna neden olmakta, hem de küreselleşen dünyada ulusal ekonomilerin artan miktarda birbirine bağımlı haline gelmesi ülkeleri birbirleri ile ekonomik işbirliğine girmeye zorlamaktadır. Gelişen rekabet ortamının sonucu olarak 1950’den 2000 yılına kadar geçen dönemde dünya üretimi dörde, dünya ticareti ise yediye katlanmıştır (Güllü, 2014). Yaşanan bu gelişmeler, ülkelerin küresel politikaların belirlenmesinde söz sahibi olmaları için büyük ekonomik güç odakları olan Avrupa Birliği (AB), Çin, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi ülkeler ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini zorunlu hale getirmiştir. ABD 319 milyonu bulan nüfusu, 16,73 trilyon ABD$ seviyesindeki gayri safi yurt içi hasılası (GSYİH) ile günümüzün en büyük ekonomisi, bunun yanı sıra en zengin ve gelişmiş piyasalarından birisidir. ABD’nin dünyanın en büyük pazarı ve ithalatçısı konumunda olmasının yanı sıra dünyanın en büyük doğrudan yabancı sermaye kaynağı ve alıcısı olması, onu hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin bir numaralı hedefi haline getirmektedir. Bu sebepten dolayı özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD pek çok ikili veya çok uluslu yatırım ve ticaret ortaklığının parçası olmuş, bunun yanında Avrupa’nın ekonomik büyümesi, Japonya ve diğer Uzak Asya ülkelerinin gelişiminde etkili olan yatırım projelerine imza atmıştır. Bununla birlikte gerek 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin etkileri, gerekse başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere yükselmekte olan ekonomiler karşısında küresel ticarette ve rekabet edilebilirlik düzeyinde ABD’nin güç kaybetmesi, ABD’nin eski konumunu kazanmak için yeni çözüm önerileri aramasına yol açmıştır. Pasifik ülkeleri ile yapılan Trans Pasifik İşbirliği Ortaklığı (TPP) ve AB ile yapılan Transatlantik Yatırım ve İşbirliği Anlaşması (TTIP) bunlardan en öne çıkan iki girişimdir. ABD ve AB gibi küresel üretimin %50’si, mal ticaretinin ise %30’unu ve doğrudan yabancı yatırımın %20’sini gerçekleştiren iki bölge arasında müzakereleri devam eden 1 TTIP başarıyla sonuçlanması halinde dünyanın en önemli ikili serbest ticaret anlaşması olacaktır (Ken, 2013). TTIP yaratacağı ekonomik katma değerin yanı sıra mutabakata varılması halinde daha önce Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) kapsamında görüşülmemiş yeni konuların müzakere kapsamına alınması ile gelecekte yapılacak ticaret anlaşmalarına yeni bir zemin oluşturması sağlanacaktır. Bunun yanında daha önce uluslararası platformda üzerinde karara varılamamış pek çok alanda ileri düzenlemeler yaparak bir anlamda küresel standartların belirlenecek olması açısından önem taşımaktadır. TTIP’nin etkileyeceği alanlardan birisi de hiç şüphesiz başta hayvancılık olmak üzere tarım sektörü olacaktır. Günümüzde hızla artan nüfus, doğal kaynakların yetersiz kalmaya başlaması toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi konusunda yeterli ve dengeli beslenmenin önemini her geçen gün daha çok arttırmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar, yeterli ve dengeli beslenme açısından günlük protein ihtiyacının en az %50’sinin temelde kırmızı et, beyaz et, süt ve yumurta gibi hayvansal kökenli besin maddelerinden elde edilmesi gerektiğini ifade etmektedir (Ünlüsoy ve ark., 2010). Toplumun beslenmesi açısından oldukça hassas olan hayvancılık sektörü üretim bakımından olduğu kadar dış ticaret bakımından da önem taşımaktadır. Türkiye, AB ile oluşturulan Gümrük Birliği kapsamında AB’nin Ortak Ticaret Politikasına taraf olmasına karşın, AB üyesi olmadığı için karar alma mekanizmalarında yer almamaktadır. Bunun sonucu olarak AB’nin imzaladığı STA anlaşmalarında üçüncü ülkelerin kazandığı taviz indirimleri bu ülkelere ait malların AB üzerinden ülkemize gümrüksüz girişini sağlarken, Türk malları bahse konu ülkelere en çok kayrılan ülke (MFN) kapsamında girmekte ve bu durum haksız rekabete yol açmaktadır. Bu asimetrik durumun yarattığı ticaret sapmasını önlemek için Türkiye AB’nin müzakere ettiği veya müzakereleri tamamladığı ülkelerle STA imzalamak için girişimlerde bulunmaktadır. ABD ve AB arasında imzalanacak bir STA’nın Türkiye ticareti üzerinde yaratacağı sapmayı önlemek için Türkiye, TTIP müzakereleri başlamasından bu yana ABD ile STA müzakerelerine başlamak için zemin yoklamaktadır. Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği her ne kadar tarım sektörünü tümüyle kapsamasa da, Türkiye ve ABD arasında imzalanacak olası bir STA’da dünyanın en büyük 2 tarım ülkelerinden birisi olan ABD’nin tarım ürünlerinde taviz talep etmesi muhtemeldir. ABD’nin ürettiği ve taviz talep etmesi olası tarım ürünleri arasında kırmızı et, süt ve süt ürünleri ile kanatlı ürünleri gibi hayvansal ürünler ön plana çıkmaktadır. Bu sebepten dolayı Türkiye’nin hayvancılık sektörünün, AB ve ABD hayvancılık sektörleri ile rekabet edip edemeyeceği önem taşımaktadır. Bu tez kapsamında küresel ticaretin yapısı, Türkiye’nin Gümrük Birliği kapsamında genel ve tarımsal ticareti, ülkemizin, AB ve ABD’nin serbest ticaret anlaşmaları ile üç ülkenin hayvancılık sektörlerinin yapısı incelenecektir. Tez kapsamında ülkelerin hayvancılık sektörlerinin rekabet gücü ve Türkiye ile ABD arasında imzalanması muhtemel bir STA’nın Bakanlığımız çalışma alanına giren pazara giriş, Sağlık ve Bitki Sağlığı (SPS) ile Fikri Mülkiyet Hakları (IPR) bölümleri üzerine ne gibi etkileri olabileceği incelenecek ve karşılaşılabilecek sorunlar için çözüm önerileri belirlenmeye çalışılacaktır. 3 1. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ VE BÖLGESEL TİCARİ BÜTÜNLEŞMELER Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA), Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) 24. Maddesi ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları ile düzenlenmekte olup, bu kapsamda DTÖ’nün kuruluşu, yapısı ve DTÖ kapsamında tarım ticaretine ilişkin ülkemizce de imzalanan DTÖ Tarım Anlaşması ve DTÖ Sağlık ve Bitki Sağlığı Anlaşması üzerine bilgi verilmesi gerekmektedir. 1.1. GATT SİSTEMİ VE DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ Dünya ticaretine yön vermek için küresel bir yapı oluşturma çalışmaları II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle başlamıştır. İlk olarak, ABD’nin girişimleri ile uluslararası ticaretin serbestleşmesi ve mali alanlarda işbirliğinin artması için 50 kadar ülkenin temsilcisi tarafından Birleşmiş Milletler kapsamında “Uluslararası Ticaret Örgütü” (ITO)’nün kurulmasına yönelik müzakereler başlamış olmasına karşın söz konusu örgüt hiçbir zaman faaliyete geçememiştir (Gelir İdaresi Başkanlığı, 2009). Ülkeler ITO’nun müzakereleri devam ederken, 1947 yılında geçici olarak imzalanan Tarifeler ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) üzerine yoğunlaşılmış ve yeni bir ticaret yapılanması oluşturulana kadar geçici bir düzenleme olarak kullanılmaya başlanmıştır (VanGrasstek, 2013). GATT anlaşması ile birlikte mal ticaretindeki miktar kısıtlamalarının ve tarife dışı engellerin ortadan kaldırılması planlanmış, bununla birlikte tarım sektörü ve ürünleri müzakerelerin dışında bırakılmıştır. Türkiye GATT’a 1949 yılında üye olmuştur (Ordukaya, 2008). GATT kapsamında bir dizi müzakere gerçekleşmiş olup, 7. Müzakere Turu (Uruguay Görüşmeleri) sonucunda GATT sözleşmesinin kapsamı genişletilerek GATT 94 adı verilen yeni bir metin oluşturulmuş ve bu metin bağlamında Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması imzalanmıştır (Ordukaya, 2008). DTÖ’nün kurulmasının ardından küresel ticaretin daha fazla serbestleşmesine yönelik girişimler devam etmiş ancak 2001’de Doha’da düzenlenen Bakanlar Konferansında alınan kararla başlatılan müzakere turu, aradan geçen zaman karşın henüz sonuçlandırılamamıştır (Deardorff, 2008). Uruguay Turu’nun tamamlanmasından bu yana geçen yirmi yıl içerisinde özellikle 2008 krizi sonrasında yaşanan makroekonomik sorunların çözülmesinde DTÖ’nün 4 uyguladığı politikaların yetersiz kalması ve DTÖ müzakerelerinin ağırlıklı olarak mal ticaretine yönelik pazara giriş konularına yoğunlaşması ülkelerin müzakerelerin sürdürülmesi konusunda isteğini azaltmıştır (Deardorff, 2008). Uluslararası ticaretin serbestleşmesine yönelik küresel müzakerelerin sonuçlanmaması, DTÖ’nün düzenlemelerinin ülkelerin güncel gereksinimlerini karşılayamaması ve yeni pazar açılımları konusunda yetersiz kalması taraf ülkelerin alternatif olarak ikili veya çok taraflı müzakerelere yönelmesine yol açmıştır (Petri & Plummer, 2012). STA’ların son dönemde gerek gelişmiş ülkeler arasında, gerekse kuzey-güney ile güney-güney ticareti ve ekonomik ilişkilerinde yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Ülkelerin kendi aralarındaki STA ağının genişlemesi ile birçok ülke ihtiyaç duydukları mal ve yatırımı STA ortaklarından temin ederken, diğer ülkeler tercihli ticaretin yarattığı imkânlardan mahrum kalmaktadır. Bu durum ülkelerin artan şekilde yeni ikili veya çok taraflı ticaret ortakları aramaya itmektedir (Ekonomi Bakanlığı, 2015). GATT Anlaşması kapsamında uluslararası ticaretin kurallarının düzenlenmesi sırasında tarım ürünleri büyük ölçüde kapsam dışında bırakılmıştır. Bunun nedenleri arasında 1950’li yıllarda en önemli iki büyük tarım üreticisinden ABD’nin kendi iç pazarını korumak adına tarım ticaretine nicel sınırlamalar getirmesi ile AB’nin uyguladığı Ortak Tarım Politikası (OTP) üzerinde GATT kurallarının etkin bir şekilde uygulanmaması olduğu düşünülmektedir (Smith, 2011). DTÖ’nün kurulmasının ardından tarım ticaretini düzenlemek üzere imzalanan Tarım Anlaşması, tarihte tarım ürünlerinin uluslararası ticaretini düzenleyen ve bu ticareti kısıtlayan engellerin azaltılması ve zaman içerisinde kaldırılmasına yönelik kuralları belirleyen ilk anlaşmadır (Smith, 2011). DTÖ Tarım Anlaşması, tarım ürünlerine getirdiği yeni kurallara karşın uygulanmasında sorunlar yaşanmaktadır. Tarife dışı önlemlerin azaltılarak tarifelere dayalı önlemlerin arttırılması tarım ürünleri ticaretinde istenilen serbestleşmeyi sağlamamış, aksine ülkelerin yüksek bağlı hadlere sahip tarım tarifeleri şekillendirmelerine yol açmıştır. Bunun en önemli nedeninin üreticilerin iç destekler ve ihracat sübvasyonları ile korunması nedeniyle arz/talep değişimlerine bağlı olarak dünya tarım ürünlerinde yaşanan fiyat değişimlerinden etkilenmemeleri olduğu düşünülmektedir (Smith, 2011). DTÖ’nün tarım ticaretine yönelik bir diğer anlaşması olan Sağlık ve Bitki Sağlığı (Sanitary and Phytosanitary Agreement-SPS) Anlaşması ülkelerin gıda güvenilirliğini 5 sağlamayı, hayvan ve bitki sağlığını korumaya yönelik önlemlerinin içerik ve sınırlarını belirlemeyi ve politika yapıcılarına yol göstermeyi amaçlamaktadır (Ordukaya, 2008). 1.2. BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ Bölgesel bütünleşme, genel olarak devletlerin kendi aralarındaki ilişkilerin yoğunlaşması ile karakterize karmaşık toplumsal dönüşüm sürecine verilen genel bir isimdir (De Lombaerde & Van Langenhove, 2006). İkinci Dünya Savaşının ardından özellikle sanayileşmiş ülkeler, dış ticareti canlandırma ve ekonomide daha etkili rol oynamak amacıyla ekonomik bütünleşme sürecine girerek, çeşitli organizasyonlar kurmuşlardır (Çolpan Nart, 2010). Küreselleşme olgusu ile birlikte, ülkeler ticaret politikalarında daha liberal adımlar atmakta, ticaretin bütünleşmesine yönelik çalışmalar hızlanmaktadır. Bu hususta uluslararası ticaretin kolaylaşması ve serbestleşmesine yönelik olarak DTÖ çatısı altında çok taraflı müzakereler gerçekleştirilerek, bölgesel veya ikili anlaşmalarla ticaretin önündeki engeller kaldırılmaya çalışılmaktadır (Pınar ve ark., 2013). GATT ve DTÖ anlaşmalarının oluşturulduğu uluslararası ticaretin bütün ülkeleri kapsayacak şekilde genişletilmesine yönelik “evrensel yaklaşım”’ın yanında, çeşitli ülkelerin ikili veya bir blok içinde ticareti serbestleştirici politikalar izleyerek ekonomik birlikler oluşturmalarına “ekonomik entegrasyon” adı verilmiştir (Şanlı, 2004). Entegrasyon içinde yer alan ülkeler ekonomilerine serbestlik sağlayıp, ticarete engel olan kısıtlamaları kaldırarak, daha büyük boyutlarda üretim yapmayı ve daha geniş bir pazara erişim sağlamayı amaçlamaktadır (Hobikoğlu, 2007). Ekonomik entegrasyonlar, üye ülkelerdeki ekonomik büyümeyi hızlandırmak, yeni yatırımlar sağlamak, kaynakların etkin kullanımını sağlamak, rekabeti arttırarak ekonomilerin güçlenmesini sağlamak gibi olumlu etkilere sahiptir (Hobikoğlu, 2007). 1.2.1. Bölgesel Ticari Bütünleşme Türleri Uluslararası ekonomik bütünleşme şekilleri başlıca dört başlık altına toplanabilmektedir. Bunlar kapsamına göre basitten komplekse doğru: Serbest Ticaret Bölgesi, Gümrük Birlikleri, Ortak Pazar ve Ekonomik Birliklerdir (Sarı, 2005). 6 1.2.1.1. Serbest Ticaret Anlaşması ve Serbest Ticaret Bölgesi Serbest Ticaret Anlaşmaları, taraf ülkelerin kendi aralarında belirlenen ürünlerde gümrük vergilerini ve benzeri diğer sınırlamaların kaldırılması, bunun yanında üçüncü ülkelere karşı anlaşma imzalayan ülkelerin milli gümrük tarifelerini uygulayabildikleri ekonomik bütünleşmelere verilen addır (İstanbul İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği, 2010). Serbest Ticaret Anlaşmaları ile üye ülkelerin ticaret ve ekonomik alanlarda ilişkilerinin geliştirilmesi, hayat standartlarının yükseltilmesi, dünya kaynaklarının daha etkin kullanılması, çevrenin korunması ve ülkelerin ihtiyaçlarına karşı uluslararası ticareti kısıtlayan tüm engel ve farklı muamelelerin kaldırılması amaçlanmaktadır (Pınar ve ark., 2013). STA’lar DTÖ’nün En Çok Kayrılan Ülke Kaydı (MFN) uygulamasının istisnasını oluşturan GATT Anlaşması 24. Maddeye dayanmaktadır. MFN, DTÖ üyesi bir ülkenin, başka bir ülkeye sağladığı bir tarife uygulaması veya düzenlemenin bütün DTÖ üyeleri tarafından yararlanılmasını sağlamakta, üye ülkelerin dış ticarette birbirlerine karşı yaptıkları haksız uygulamaların önüne geçmektedir (Horn & Mavroidis, 2001). Bununla birlikte GATT 24. Maddesi, üye ülkelerin kendi aralarında imzaladıkları Tercihli Ticaret Anlaşmaları ve STA’larda diğer üyelere sunulan imtiyazlardan daha fazlasını sunmasını olanak kılmaktadır. Bu nedenden dolayı günümüzde DTÖ müzakerelerinin durmasına karşın ikili ve bölgesel STA’ların sayısında artış gözlemlenmektedir (Candaş, 2010). 1.2.1.2. Gümrük Birlikleri Gümrük Birliğinde üye ülkeler kendi aralarında ticarete konulan bütün engelleri kaldırırken, üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulamaktadır. Bununla birlikte, üretim faktörlerinin ülkelerarası hareketliliği ile ekonomik politikaların birleştirilmesi bu aşamada söz konusu değildir (Sarı, 2005). 7 1.2.1.3. Ortak Pazar Bir diğer ekonomik bütünleşme türü olan ortak pazarda; gümrük birliğini oluşturan ülkeler arasındaki emek, sermaye ve yatırımların serbestçe hareket edebilmelerini sağlamaktadır (Sarı, 2005). Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA), Karayip Topluluğu (CARICOM) ve Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) Ortak Pazar’a örnek birliklerdir. 1.2.1.4. Ekonomik Birlik Bölgesel ticari birliklerin en ileri aşaması ekonomik birliktir. Ekonomik birlik, üye ülke ekonomilerinin yukarıda belirtilen şartlara ek olarak, ekonomik parasal ve sosyal politikalar ile kurumların ortak hale gelmesi de öngörülerek, tam olarak bütünleşmeyi hedeflemektedir. Üye ülkeler için tek para sistemi ve merkez bankası, birleştirilmiş bir mali sistem ve ortak dış ticaret politikasını da kapsamaktadır (Sarı, 2005). 1.3. TÜRKİYE’NİN ÜYE OLDUĞU MEVCUT BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ Türkiye’nin küreselleşme çalışmaları İkinci Dünya Savaşı sonrası hız kazanmış olup, Uluslararası Para Fonu (IMF), Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı (OECC), Kuzey Atlantik Paktı (NATO) ve Birleşmiş Milletler (UN) gibi uluslararası kuruluşlara katılmış ve başta Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olmak üzere birçok uluslararası kuruluşlara katılım için başvuruda bulunmuştur (Çolpan Nart, 2010). 1.3.1. Türkiye - Avrupa Birliği Gümrük Birliği 1.3.1.1. Gümrük Birliği’nin Gelişimi İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da kalıcı bir barış oluşturmak üzere dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman Avrupa ülkelerini kömür ve çelik 8 üretimi konusunda karar mekanizmasının uluslararası bir yapıya bırakılmasına davet etmiştir (AB Bakanlığı, 2014). Schuman Planı sonucu ilk adımda Fransa, Batı Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un 1951 yılında imzaladıkları Paris Anlaşması ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu; 1957 yılında imzalanan Roma Anlaşması ile de AET ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu kurulmuştur (Uysal, 2001). 1967 yılında imzalanan Füzyon Anlaşması ile üç ayrı topluluk aynı çatı altında toplanmış, 1992 yılında imzalanan Maastricht Anlaşması (AB Anlaşması) ile de ekonomik ve parasal birlik hedefi somutlaşmıştır (Bilici, 2006). 1953 yılında 6 ülke ile kurulan topluluk 1973, 1981, 1986, 1995, 2004, 2007 ve en son olarak 2013 yılında Hırvatistan’ın katılımıyla üye sayısı 28’e ulaşmıştır (The European Union, 2015). Roma Anlaşması ile kurulan AET, Avrupa ülkeleri arasında ortak veya tek pazar şekillendirerek malların, sermayenin, hizmet ve insanların üye ülkeler arasında serbest geçişini sağlamayı hedeflemiş ve bu hususta 1958 yılında üyeler arasında gümrük birliği şekillendirilmiştir (Dinan, 2005). İkinci Dünya Savaşı sonrasında batı bloğu içerisinde yer almayı tercih eden Türkiye, NATO’ya kabul edilmesinin ardından 31 Temmuz 1959 tarihinde Avrupa Ekonomik Topluluğu’na ortaklık başvurusunda bulunmuş, yapılan müzakereler sonucunda 12 Eylül 1963’de Ankara Anlaşması imzalanmıştır. Ankara Anlaşması ile taraflar arasındaki ilişkilerin güçlendirilerek Türk ekonomisi ile AET ekonomisi arasındaki farkın azaltılması ve sonuç olarak Türkiye’nin AET’ye katılmasını kolaylaştırması amaçlanmaktadır (Uysal, 2001). Ankara Anlaşması, Türkiye’nin AB üyeliğine hazırlanması için hazırlık, geçiş ve son olmak üzere üç aşama öngörmüştür. İlk aşamada AB Türkiye’ye ekonomisini güçlendirmek ve AB’nin yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için desteklemelerde bulunmuş, bu aşama 1 Ocak 1973 tarihinde Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesi ile sona ermiştir. Geçiş döneminde, Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği oluşturabilmek için, AB 1 Eylül 1971 yılında sanayi ürünlerinde gümrük vergilerini sıfırlamış, Türkiye ise 1973 yılından itibaren bu ürünlerdeki gümrük vergilerini sıfırlamayı taahhüt etmiştir (Çalışkan, 2009). Türkiye ve AB arasında Gümrük Birliği (GB), 1/95 sayılı Türkiye – AT Ortaklık Konseyi Kararı ile oluşturulmuş olup AB ile Türkiye arasında sanayi malları ve işlenmiş 9 tarım ürünlerinin serbest dolaşımını kapsamaktadır (Hobikoğlu, 2007). Bununla birlikte iki ülke arasında uygulanan tarım politikaları arasında ciddi farklılıklar olması nedeniyle tarım ürünleri kapsam dışında tutulmuştur (Terin ve ark., 2012). Türkiye, GB’ye girmesi ile tam üyeler ile hemen hemen aynı yükümlülükler üstlenmiş olmasına karşın, üye ülkelerden farklı olarak Ortak Ticaret Politikasına yön verememektedir. Bunun sonucu olarak ülkemiz, tam üyelerin kendi çıkarları doğrultusundan belirlediği gümrük mevzuatı, üçüncü ülkelerle tercihli ticaret anlaşması yapılması, ambargo ve diğer kararlar gibi dış ticaret politikalarının oluşturulmasında karar mekanizmasında yer almasa da, bu politikaları uygulamak ile mükelleftir (Uysal, 2001). Türkiye ile AB arasında oluşturulan GB’nin en önemli etkilerinden birisi, 1/95 sayılı Türkiye – AT Ortaklık Konseyi Kararının 16. Maddesi gereğince Türkiye AB’nin Ortak Ticaret Politikasına uyum yükümlülüğü olmasıdır (Gürlesel & Alkin, 2010). Bu yükümlülük çerçevesinde ülkemiz AB’nin gümrük ve ticaret politikalarının yanı sıra rekabet ve IPR’a ilişkin politikalar da dahil olmak üzere geniş bir alanda mevzuatlarını uyumlaştırmayı da kabul etmiştir (Hobikoğlu, 2007). Bunun yanında Türkiye, 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararınım yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl içinde AB’nin tercihli gümrük rejimine aşamalı olarak uyum sağlamayı kabul etmiştir. Bu uyumun Ortaklık Konseyi Kararı’nın 10 sayılı ekinde yer alan otonom rejimleri kapsaması ve üçüncü ülkelerle tercihli ticaret anlaşmaları imzalanmasına yönelik gerekli düzenlemeler yapılmıştır (Atalay, 2011). Bu kapsamda Türkiye, AB’nin tercihli ticaret anlaşması imzaladığı veya girişimde bulunduğu ülkeler ile benzer anlaşmaların imzalanmasına yönelik girişimlerde bulunabilecektir. 1.3.1.2. Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin Tarım Ürünleri Ticaretine Etkileri 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile başlayan Türkiye AB ortaklığı tarım ürünlerini de kapsamakta olup, 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol ile tarım ürünlerinin serbest dolaşımı için Türkiye’nin AB’de uygulanan Ortak Tarım Politikası’na (OTP) uyumuna yönelik kararlar alınmıştır (Ercan, 2010). 10 Ankara Anlaşması kapsamında AB’nin ülkemize tek taraflı tarife kotaları şeklinde tavizler vermiş olup, tütün için 12.500 ton, kuru üzüm için 30.000 ton, kuru incir için 12.500 ton ve fındık için 17.000 ton tarife kotası Aralık 1964’te yürürlüğe konulmuştur (Karluk, 1996). Tarife kotaları sayesinde tanınan kotalar kadar ihracatımız AB’ye gümrüksüz girmiş, kotayı aşan kısım için ise gümrük vergisi uygulanmıştır. Taviz verilen bu ürünler Türkiye’nin o dönem içinde AB’ye yapılan ihracatın %40’ına tekabül etmektedir (Baysan, 1984). Katma Protokol kapsamında Türkiye belirli peynir ürünleri, şarap ve balık ürünleri gibi AB’den ithal edilen sınırlı ürün grubu için tercihli uygulama hakkı tanımıştır (Dünya Bankası, 2014). Ayrıca, 1967 yılında Geçici Protokol uyarınca el dokuma halıları, taze meyveler, taze balık, kabuklu deniz hayvanları, yumuşakçalar, taze üzüm, limon, portakal, bazı şarap ve tekstil ürünleri için ilave tarife kotaları tanınmıştır (Karluk, 1996). 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı temel tarım ürünlerini kapsamamakta olup, 25. Madde ile Türkiye tarım politikalarını AB’nin OTP’sine uyumlaştıracak atılımlar yapacağını taahhüt etmiş, 26. Madde ile iki taraf tarım ürünlerinde birbirlerine karşı tercihli rejimleri aşamalı olarak geliştireceklerini bildirmişlerdir. Bu kapsamda 29 Nisan 1997 tarihli 1/97 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile harmonize sistem (HS) 19. Fasılda yer alan mamalar, makarna, ekmekçilik ürünleri gibi işlenmiş tarım ürünlerinde uygulanacak kota ve vergileri düzenlemiştir. Temel tarım ürünleri ticaretini düzenlemek amacıyla ise 25 Şubat 1998 tarihli 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı yayınlanmıştır. 1/98 kapsamında Türkiye AB’nden küçükbaş hayvan etleri, hindi etleri, süt ürünleri, patates, soğan, fasulye gibi sebzeler, üzüm, karpuz, erik gibi meyveler, malt, zeytinyağı, konserve domates ve şarapta taviz kotaları almış olup; fındık ihracatına yönelik düzenlemeler getirmiştir. Aynı şekilde Türkiye AB’ye canlı sığır, sığır karkas, süt ve süt ürünleri, tohum ve canlı bitkiler, meyve hububat ve hayvan yemi gibi temel tarım ürünlerinde ithalat kotaları açmıştır. Konseyin 1/98 sayılı Kararında bulunan üç protokolden ikisinde tarım ürünlerinin tarifelerinde fiili bir tarım STA’sı olarak görülecek düzeyde geniş bir indirim öngörülmüş olup, üçüncü protokol menşe kuralları ile ilgilidir. 1/98 ve bazı ürünlerdeki gümrüksüz AB MFN oranlarından dolayı AB tarımsal tarife satırlarının %67’si Türkiye’nin ihracatı için 11 serbestleşmiştir. Türkiye’nin ise AB’ye 2008-2010 yılları arasında ihraç ettiği ürünlerin %85’inin gümrüksüz girdiği bildirilmiştir (Dünya Bankası, 2014). 1.3.2. Türkiye’nin İmzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları Türkiye, AB’nin Ortak Ticaret Politikasını üstlenmesiyle birlikte, Ortaklık Konseyi Kararı’nın 16. Maddesi uyarınca, ticaret politikasını birliğin ticaret politikasına uyumlu hale getirmek için, Kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl içinde AB’nin gümrük rejimine hem otonom rejimleri hem de üçüncü ülkelerle tercihli ticaret anlaşmalarını kapsayacak şekilde aşamalı geçmeyi taahhüt etmiştir (Atalay, 2011). Bu madde kapsamında, ülkemiz sadece AB’nin tercihli ticaret anlaşması gerçekleştirdiği ülkelerle STA müzakerelerine başlayabilmektedir (Atalay, 2011; Pınar ve ark., 2013). GB öncesinde 1 Nisan 1992 tarihinde yürürlüğe giren EFTA ülkeleri (İsviçre, Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn) ile Türkiye’nin yaptığı STA, tercihli rejimi üstlenme yönünde attığı ilk adım olmuştur (Atalay, 2011). 1996 yılından bu yana toplam 32 STA imzalanmış, bunlardan Doğu ve Merkez Avrupa ülkeleri ile yapılan 11 tanesi, bu ülkelerin ileri dönemde AB’ye üye olması nedeniyle feshedilmiştir. Geriye kalan 17 adet STA (EFTA, İsrail, Makedonya, Bosna ve Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Mısır, Arnavutluk, Gürcüstan, Karadağ, Sırbistan, Şili, Ürdün, Morityus, Malezya ve Güney Kore) günümüzde de yürürlükte olup, Lübnan STA Lübnan tarafının iç onay sürecinin tamamlanmasıyla; Kosova, Malezya, Moldova ve Faroe Adaları STA’larında ise iki tarafın iç onay süreci tamamlanmasının ardından yürürlüğe girecektir. Müzakereleri tamamlanmış Gana STA’sının da yakın bir zaman içerisinde imzalanması hedeflenmektedir. Suriye ile imzaladığımız STA ise 6 Aralık 2011 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile askıya alınmıştır. 13 ülke ve ülke grubu ile STA müzakereleri devam etmektedir. Bununla birlikte, 10 ülke ve ülke grubu ile de STA müzakerelerinin başlatılmasına yönelik girişimlerde bulunulmuştur. ABD’de STA müzakerelerinin başlatılmasına yönelik girişimde bulunduğumuz ülkelerin başında gelmektedir (Ekonomi Bakanlığı, 2015). STA’ların ekonomiye olumlu etkileri arasında, ölçek ekonomilerine yol açarak maliyeti düşürmek ve kaynak verimliliği sağlamak yer almaktadır. Bunun yanında ekonomik altyapının güçlendirilmesine yardımcı olarak dış piyasalar ile rekabet edebilme 12 gücü kazandırmakta, milli gelir ve toplumsal refahı yükseltmekte, pazar çeşitliliğini arttırak krizlere karşı ülke ekonomisinin direncinin arttırılması sağlanmaktadır (İstanbul İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği, 2010). STA’ların ekonomik etkilerinin yanında, STA akdedilmesi sonucu oluşturulan Ortaklık Konseyi ve Ortaklık Komitesi gibi yapılar ile ülkelerin siyasi ve bürokratik üst düzey temsilcileri bir araya gelerek karşılıklı yeni işbirliği planlarının gözden geçirilmesini sağlayarak siyasi ilişkilerin gelişimine dolaylı olarak etki etmektedir (İstanbul İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği, 2010). STA’lar genel olarak sanayi ürünlerinde tam serbestleşme amaçlamakta, tarım ürünleri ticaretinde karşılıklı tercihli kotalar şeklinde taviz verilmektedir (Atalay, 2011). TÜİK rakamlarına göre 2014 yılı itibari ile Türkiye’nin gerçekleştirdiği toplam ihracatın %43,4’ü Avrupa Birliği ülkeleri, %11,6’sı ise STA imzaladığı ülkeler ile gerçekleştirilmiştir. İthalatta ise bu oran %36,6 ve %5,1 şeklindedir. Gümrük Birliğinin kurulmasından bu yana gerçekleşen toplam ihracat Şekil 2.1’de, toplam ithalat Şekil 2.2’de yer almaktadır. Şekil 2.1. Yıllara Göre Genel İhracatımız ve Ülkelerin Payları 60 160.000 50 140.000 120.000 40 100.000 30 80.000 60.000 20 40.000 10 20.000 Diğer AB'nin Payı STA'ların Payı 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1997 STA 1998 0 1996 0 AB Yüzde (%) Dış Ticaret (Milyon ABD$) 180.000 Diğer Ülkelerin Payı Kaynak:TÜİK, 2015. Genel ihracatımızda 2007 yılında %56’ya ulaşan AB ülkelerinin payı 2008 yılından itibaren azalarak 2014 yılında %43’e kadar gerilemiştir. İhracatımızda AB üyesi ve 13 STA’mızın olduğu ülkeler harici ihracatımızın oranı ise yaklaşık %45 seviyesindedir. Bu durumun oluşmasında hem Ekonomi Bakanlığı’nın ihracatımızda ülke çeşitliğini ve pazar payımızı arttırmak için 2010 yılından itibaren “Hedef ve Öncelikli Ülke” uygulamasına geçmesinin hem de başta Irak olmak üzere Orta Doğu pazarındaki etkinliğimizin artmasının etkisi olduğu düşünülmektedir. 2014 yılı itibari ile STA imzaladığımız ülkelere olan ihracatımız, toplam ihracatımızın %12’sini oluşturmaktadır. 300.000 70 250.000 60 50 200.000 40 150.000 30 100.000 Yüzde (%) Dış Ticaret (Milyon ABD$) Şekil 2.2. Yıllara Göre Genel İthalatımız ve Ülkelerin Payları 20 50.000 10 AB STA Diğer AB'nin Payı STA'ların Payı 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1998 1997 0 1996 0 Diğer Ülkelerin Payı Kaynak:TÜİK, 2015. Yıllara göre genel ithalatımız incelendiğinde ise, AB ülkeleri ile olan ithalatımız yıllara göre artış göstererek 1996 yılında 19 milyar ABD$ seviyesinden 2014 yılında 89 milyar seviyesine ulaşmasına karşın, toplam ithalatımızdaki oranı %53’den, %37 seviyesine inmiştir. Bununla birlikte AB üyesi ve STA imzaladığımız ülkeler haricindeki ülkeler ile yapılan ithalatımız 2014 yılı itibari ile %58’e ulaşmıştır. Tarım alanında bugüne kadar Arnavutluk, Bosna-Hersek, EFTA ülkeleri, Fas, Gürcistan, İsrail, Karadağ, Makedonya, Mısır, Sırbistan, Suriye, Şili, Tunus, Ürdün, Mauritius, Güney Kore ile taviz değişimi gerçekleşmiş olup, genel tarım ticaretimiz ve AB ile STA ülkelerinin payları Şekil 2.3. ve Şekil 2.4.’de görülebilmektedir. 14 20.000 18.000 16.000 14.000 12.000 10.000 8.000 6.000 4.000 2.000 0 70 60 40 30 Yüzde (%) 50 20 10 AB STA Diğer AB'nin Payı STA'ların Payı 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1998 1997 0 1996 Tarımsal İhracat (Milyon ABD$) Şekil 2.3. Yıllara Göre Türkiye’nin Tarımsal İhracatı ve Ülkelerin Payları Diğer Ülkelerin Payı Kaynak:TÜİK, 2015. HS: İlk 24 Fasıl alınmıştır. Tarım ürünleri ihracatımızda ülkelerin oranları incelendiğinde, 1996 yılında 1,9 milyar ABD$’ı olan AB ülkelerine ihracat, 2014 yılında 5,6 milyar ABD$’a ulaşmasına karşın, tarımsal ihracattaki payı %42’den %31’e düşmüştür. Diğer ülkelerin payı 2005 yılında %44’e kadar düşmesine karşın 2014 yılında %58’e ulaşmıştır. STA imzaladığımız ülkelerin payı ise 2014 yılında %11’dir. 14.000 90 12.000 80 70 10.000 60 8.000 50 6.000 40 30 4.000 Yüzde (%) Dış Ticaret (Milyon ABD$) Şekil 2.4. Yıllara Göre Türkiye’nin Tarımsal İthalatı ve Ülkelerin Payları 20 2.000 10 AB STA Diğer AB'nin Payı STA'ların Payı 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1998 1997 0 1996 0 Diğer Ülkelerin Payı Kaynak:TÜİK, 2015. HS: İlk 24 Fasıl alınmıştır. 15 Tarım ürünleri ithalatımızda ise AB ülkelerinin son yıllarda payının azaldığı, STA ülkelerinin ise arttığı gözlemlenmektedir. 2014 yılı itibari ile STA ülkeleri ve AB’nin toplam tarım ithalatımızdaki payı aynıdır. Türkiye’nin uygulama yükümlülüğü bulunan Ortak Ticaret Politikası kapsamında müzakereleri süren veya imzalanan STA’lara ilişkin en önemli sorun AB’nin yürürlüğe koyduğu fakat Türkiye’nin henüz imzalayamadığı STA’ların yarattığı ticaret sapmasıdır. AB’nin imzaladığı STA’lar, Türkiye’nin de bir parçasını oluşturduğu Avrupa Gümrük Alanını kapsamakta olup, bu STA’lar sonucunda üçüncü ülkelerin malları AB’nin gümrük engellerini kaldırması sonucu, bahse konu ürünler AB pazarına olduğu gibi Türkiye pazarına da gümrüksüz girmektedir. Türkiye’nin AB üyesi olmamasından dolayı, ticaret politikalarında karar alma mekanizmalarında yer almaması ve süreçlere dahil edilmemesinin sonucu olarak bu ülkeler Türkiye’ye karşı gümrük vergilerini korumakta ve bu durum haksız rekabete yol açmaktadır (Atalay, 2011). 1.4. ABD’NİN ÜYE OLDUĞU MEVCUT BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ ABD, ekonomik olarak güçlenmek ve dünya ticaretinde daha çok söz sahibi olabilmek adına ekonomik anlaşmaları önemli bir fırsat olarak görmektedir. Bu kapsamda ABD hem DTÖ’nün bir üyesi olarak süregelen küresel ticaret müzakerelerini sürdürmekte, hem de STA’lar, Ticaret ve Yatırım Çerçeve Anlaşmaları ve İkili Yatırım Anlaşmaları gibi iki taraflı veya bölgesel anlaşmalar ile yeni ticaret ve yatırım imkanları aramaktadır (USTR, 2015a). 1.4.1. ABD’nin Yürürlükte Olan Serbest Ticaret Anlaşmaları ABD Ticaret Temsilcisi Ofisinin belirttiği üzere, ABD’nin 2014 yılı itibari ile yürürlükte olan 20 ülke ile yapılmış 14 STA’sı mevcuttur. Bununla birlikte Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması ve Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşmalarının da müzakereleri devam etmektedir. ABD’nin dış ticaretinde STA yaptığı ülkeler ve diğer ülkelerin payları ile değerleri Şekil 3.5 ve Şekil 3.6.’da, tarımsal dış ticaretine ilişkin verileri ise Şekil 3.7. ve Şekil 3.8.’de gösterilmektedir. 16 1.800.000 50,0 1.600.000 45,0 1.400.000 40,0 35,0 1.200.000 30,0 1.000.000 25,0 800.000 20,0 600.000 15,0 400.000 10,0 200.000 5,0 0 Ülkelerin Payı(%) Genel İhracat (Milyon ABD$) Şekil 2.5. Yıllara Göre ABD’nin Genel İhracatı ve Ülkelerin Payları 0,0 2005 2006 STA 2007 2008 2009 Türkiye AB 2010 Diğer 2011 2012 STA 2013 AB 2014 Diğer Kaynak:UN Comtrade, 2015. ABD’nin 2014 yılında yaptığı toplam ihracatın %47’si STA imzaladığı ülkelere gerçekleşmiş olup, 2013 yılına göre %4 artarak 765 milyar ABD$’ına ulaşmıştır. 2014 yılında diğer ülkelerin payı bir önceki yıla göre %3 azalarak %35’e düşmüş, değer olarak ise 567 milyar ABD$’a ulaşmıştır. Diğer ülkeler içerisinde ABD AB’ye 277 milyar ABD$, Türkiye’ye ise 12 milyar ABD$ ihracat gerçekleştirmiştir. 2014 yılı itibari ile ABD’nin toplam ihracatı içerisinde ülkemizin payı sadece %0,7’dir. Şekil 2.6. Yıllara Göre ABD’nin Genel İthalatı ve Ülkelerin Payları 60,0 50,0 2.000.000 40,0 1.500.000 30,0 1.000.000 20,0 500.000 Ülkelerin Payı (%) Genel İthalat (Milyon ABD$) 2.500.000 10,0 0 0,0 2005 2006 STA AB 2007 2008 Türkiye 2009 2010 Diğer 2011 STA 2012 2013 AB 2014 Diğer Kaynak: UN Comtrade, 2015. 17 ABD’nin genel ithalatı incelendiğinde STA imzaladığı ülkelerin payı son üç senedir %35 civarında seyretmekte olup, 2014 yılı itibari ile 827 milyar ABD$ seviyesindedir. ABD 2014 yılında AB ülkelerinden 418 milyar ABD$’, Türkiye’den ise 7,3 milyar ABD$ ithalat gerçekleştirilmiştir. ABD’nin son on yıllık genel dış ticaretinde en dikkat çekici husus 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz sonucunda dış ticaret hacminin 2009 yılında bir önceki seneye göre %23,3 oranında azalmasıdır. Şekil 2.7. Yıllara Göre ABD’nin Tarımsal İhracatı ve Ülkelerin Payları 60,0 160.000 50,0 140.000 120.000 40,0 100.000 30,0 80.000 60.000 20,0 40.000 Tarımsal İhracat (%) Tarımsal İhracat (Milyon ABD$) 180.000 10,0 20.000 0 0,0 2005 2006 STA 2007 AB 2008 Türkiye 2009 2010 Diğer 2011 STA 2012 2013 AB 2014 Diğer Kaynak:UN Comtrade, 2015. HS: İlk 24 Fasıl alınmıştır. Tarım ürünleri bakımından ABD’nin son on yıllık ihracatı incelendiğinde STA ülkelerine tarım ürünleri ihracatının düzenli olarak artarak, 2014 yılında toplam tarım ürünleri ihracatının %42,9’a (66 milyar ABD$) çıktığı gözlemlenmektedir. AB ülkelerine yapılan tarım ürünleri ihracatı azalma eğiliminde olup, toplam tarım ürünleri ihracatının %9,1’ini oluşturmaktadır. Aynı dönem içerisinde Türkiye’ye yapılan tarım ürünleri ihracatının payı ise %0,9 olmuştur. ABD’nin tarım ürünü ihracatında ülkelerin payları incelendiğinde ilk sırada %17 ile Kanada, ikinci sırada %14 ile Çin Halk Cumhuriyeti, üçüncü sırada ise %12 ile Meksika yer almaktadır. AB ülkeleri 5. Sırada, Türkiye ise 20. Sıradadır. 18 Şekil 2.8. Yıllara Göre ABD’nin Tarımsal İthalatı ve Ülkelerin Payları 60,0 140.000 50,0 120.000 40,0 100.000 80.000 30,0 60.000 20,0 40.000 Ülkelerin Payı (%) Tarımsal İthalat (Milyon ABD$) 160.000 10,0 20.000 0 0,0 2005 2006 STA 2007 AB 2008 Türkiye 2009 2010 2011 Diğer STA 2012 2013 AB 2014 Diğer Kaynak:UN Comtrade, 2015 HS: İlk 24 Fasıl alınmıştır. Tarım ürünleri ithalatında STA ülkelerinin payı son on yılda düzenli olarak artmış olup, 2014 yılında %50,6’ya ulaşmıştır. AB ülkelerinden 2014 yılında 22 milyar ABD$’lık ithalat gerçekleştirilmiş olup, toplam tarımsal ithalattaki payı %16,4 iken, Türkiye aynı dönemde ABD’ye 821 milyon ABD$’lık tarım ürünü ihracatı yapmıştır. Türkiye’nin toplam tarım ürünü ithalatındaki payı %0,6’dır. ABD’nin 2014 yılı tarım ithalatında ülkelerin sıralamasına bakıldığında ise ilk sırada %19,5 ile Kanada, ikinci sırada %16,4 ile AB, üçüncü sırada ise %15,7 ile Meksika yer almaktadır. Türkiye ABD’nin tarım ürünleri ithalatında 25. sıradadır. 1.4.2. Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı (TPP) 1.4.2.1. TPP’nin Gelişimi ve Mevcut Durum Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı, ABD, Bruney Sultanlığı, Şili, Yeni Zelanda, Avustralya, Peru, Malezya, Singapur, Kanada, Japonya, Meksika ve Vietnam’ın oluşturduğu 12 Asya-Pasifik ülkesinin müzakerelerini tamamladığı, ancak henüz yürürlüğe girmemiş bir bölgesel ticaret anlaşmasıdır. TPP, 2012 yılı itibariyle 295 milyar ABD$’lık gelir elde edilen ve 1,9 trilyon ABD$’lık ticaret potansiyeline sahip yeni nesil bir STA olarak kabul edilmektedir (Petri & Plummer, 2012). TPP’nin temeli Yeni Zelanda, Bruney 19 Sultanlığı, Şili ve Singapur arasında 2006 yılında yürürlüğe giren Trans-Pasifik Stratejik Ekonomik Ortaklık Anlaşması’na (P-4 Anlaşması) dayanmakta olup, bu anlaşma ile taraf ülkeler ekonomik bir birlik şekillendirmeden, Pasifik’in her iki kıyısından da ülkelerin taraf olabileceği geniş katılımlı bir STA oluşturulması amaçlanmıştır. P-4 Anlaşması pazara giriş alanında birçok STA’nın aksine, oldukça ileri düzey bir serbestleşme sağlamış olup, Bruney Sultanlığı’nın hariç tutulmasını istediği birkaç ürün dışında, tarım ürünlerini de kapsayacak şekilde tüm ürünlerde tarifeler karşılıklı olarak kaldırılmıştır (Kolsky Lewis, 2011). 2008 yılında ABD’nin, 2009 yılında Avustralya, Vietnam ve Peru’nun P-4 Anlaşması’na katılmaya ilgi gösterdiklerini açıklamalarının ardından anlaşma TransPasifik Ticaret Ortaklığı (TPP) olarak anılmaya başlamıştır (Kolsky Lewis, 2011). ABD’nin P-4 ülkelerinden Şili ve Singapur ile daha önceden birer STA’sı bulunması, mevcut gümrük vergileri oldukça düşük olan Yeni Zelanda ile Bruney Sultanlığı pazarlarının son derece sınırlı bir potansiyelinin olmasından dolayı TPP müzakerelerine katılması ilk etapta anlaşılamamıştır. ABD’nin TPP müzakerelerine başlama nedenleri arasında diğer Asya-Pasifik ülkelerinin ileri dönemde anlaşmaya taraf olması sonucu bölge ekonomisi ve politikalarında yön belirleyici bir konum kazanmak, oluşturulacak Asya-Pasifik Serbest Ticaret Bölgesi’nin bölgesel lideri olmak olduğu düşünülmektedir (Kolsky Lewis, 2011). 1.4.2.2. TPP Kapsamında Tarım Sektörü ve Taraflara Muhtemel Etkileri ABD Ticaret Temsilcisi Ofisi verilerine göre, ABD’nin, TPP ülkeleri ile yapılan toplam tarım ürünleri ticareti 2013 yılında 58 milyar ABD$’ı aşmış durumdadır. TPP’nin yürürlüğe girmesi sonucunda tarım, gıda ve tekstil ürünlerini de kapsayan geniş çaplı gümrük vergilerinden muaf bir ticaret alanı oluşturularak bu miktarın daha da arttırılması amaçlanmaktadır. Aynı şekilde Ticaret Temsilcisi Ofisi TPP Anlaşması kapsamında oluşturulacak SPS önlemlerinin şeffaf, bilimsel verilere dayalı, gereksiz test ve sertifikasyon çalışmalarından uzak ve taraflar arasında işbirliği ile iletişimi arttırmaya yönelik olacağını açıklamıştır. 20 STA’larda taraflar arasında özellikle pazara giriş kapsamında serbestleşme ve çeşitli uygulamalara ilişkin hükümlerin uygulanması ile ilgili bölümlerde sorun yaşanmakla birlikte, TPP’nin gümrük vergilerinin kaldırılmasında diğer STA’lara göre çok daha ileri düzeyde olması bu tür sorunların yaşanmasını önlemiştir. Kolsky Lewis’e göre (2011), Yeni Zelanda’nın en önemli ihraç kalemleri arasında yer alan süt ve süt ürünleri, koyun ve sığır eti gibi ABD’nin görece hassas olduğu ürünlerde gümrük vergilerinin kaldırılması ihtimali TPP’nin tarım alanında yaşadığı en önemli sorun olarak kabul edilmektedir. 1.4.3. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) 1.4.3.1. TTIP’nin Gelişimi ve Mevcut Durum ABD ile AB dünya hasılasının %46,7’sini ve dünya ticaretinin %30,4’ünü gerçekleştiren, karşılıklı yatırımların toplam değerinin 3,7 trilyon ABD$’a ulaştığı dünya ekonomisine yön veren iki önemli lokomotiftir (Akman, 2013b). İki blok arasındaki ticari ilişkiler hukuki, teknik ve diğer engeller nedeniyle potansiyeline ulaşamamış olup, 2007 yılında oluşturulan Transatlantik Ekonomik Konseyi (TEC) de dahil olmak üzere yıllar boyunca çeşitli ortamlarda bu sorunların çözülmesine yönelik müzakereler gerçekleştirmiştir (Ilias Akhtar & Jones, 2013). 2008 yılında yaşanan küresel finansal krizin sonucu olarak özellikle ABD’de büyümeyi tetikleyecek yapısal reformlara ihtiyaç duyulması ve iki tarafın rekabet gücünün gelişmekte olan ülkelere göre zayıflaması sonucu taraflar arasında ticari engellerin kaldırılmasına yönelik girişimlerin hız kazandığı görülmektedir (Güneş ve ark., 2013). Bu gelişmelerin sonucu olarak 13 Şubat 2013 tarihinde ABD adına Başkan Barrack Obama ve AB adına Komisyon Başkanı Manuel Barroso ile AB Zirvesi’ne Başkanlık eden Herman Van Rompuy iki taraf arasında çok kapsamlı bir ticaret ve yatırım ortaklığı kurulmasına yönelik olarak müzakerelerin başlatılması kararı aldığını duyurmuştur (Akman, 2013a). 2013 yılından bu yana süregelen TTIP görüşmelerinde dokuzuncu tur tamamlanmış olup, bazı konularda metin üzerine görüşmelerin başlaması, müzakerelerin ileri bir aşamaya geldiğine işaret etmektedir. Özellikle ABD ve AB arasındaki mevcut gümrük 21 tarife oranlarının, birkaç hassas ürün hariç, düşük olması nedeniyle pazara giriş bölümünün kolaylıkla tamamlanacağı tahmin edilmektedir. Bunun yanında TTIP’nin hem AB-ABD için hem de üçüncü ülkeler çerçevesinde temel etkisinin rekabet politikası, fikri mülkiyet hakları, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik kamusal önlemler, işgücü ve çevre politikaları gibi konularda mevcut standartları değiştirmesi olacağı düşünülmektedir (Aran, 2015). TTIP pek çok açıdan, ABD ve AB’nin bugüne kadar imzalayıp yürürlüğe koyduğu bir çok STA’dan ayrılmaktadır. Birinci olarak TTIP ekonomik büyüklük, etkilediği nüfus ve yatırım açısından ABD’nin müzakere ettiği en büyük STA’dır. TTIP’nin ikinci özelliği ise yönetmeliklerin uyumlaştırılması ve kamu iktisadi teşebbüsleri gibi daha önceki STA’larda görüşülmemiş veya kısmen müzakere edilmiş konularda da müzakere edilmesidir. Üçüncü ve son özelliği ise, TPP’nin aksine taraflar anlaşmaya yeni katılımcıların eklenmesine yönelik bir açıklama yapmamış olsa da, uluslararası ticareti doğrudan etkilemesinin beklenmesi ile TTIP’nin gelecekte yapılacak çok taraflı ticaret anlaşması müzakerelerinin temelini oluşturacak standartlar ve kuralları düzenlemesidir (Ilias Akhtar & Jones, 2013). TTIP’nin en önemli getirisinin hem AB hem de ABD için yaratacağı ekonomik kazanç olacağı tahmin edilmekte olup, sadece gümrük tarifelerinin sıfırlanması sonucunda Avrupa Birliği’nin 3 milyar ABD$, Amerika Birleşik Devletlerinin ise 4,5 milyar ABD$’lık ekonomik gelir artışı yaşanacağı tahmin edilmektedir (Ilias Akhtar & Jones, 2013). TCMB’nın yaptığı bir çalışmaya göre, TTIP’nin AB’de %0,009’luk, ABD’de ise %0,004’lük reel GSYH artışı yaşayacağı hesaplanmıştır (Güneş ve ark., 2013). Türkiye’nin TTIP dışında kalması, TTIP’ye taraf olması veya ABD ile ayrı bir STA imzalaması durumunda Türkiye ekonomisine olası etkiler Bölüm 5.’de ele alınmaktadır. 1.4.3.2. TTIP Kapsamında Tarım Sektörü ve Taraflara Muhtemel Etkileri Geçtiğimiz 50 yıl boyunca AB ve ABD gümrük vergilerini ve ihracat desteklerini koruyarak kendi üreticileri ve tarım programlarını dış ticaretin zararlı etkilerinden korumaya çalışmışlardır. Bununla birlikte DTÖ’nün dünya pazar fiyatlarına uyguladığı 22 politikalar sonucunda iki tarafın çiftlik fiyatları arasındaki fark azalmış ve ticaretin serbestleşmesini mümkün kılmıştır (Josling & Tangermann, 2014). İki taraf arasındaki tarım ürünleri ticareti son yirmi yıl içerisinde, 2008 krizinin etkilerinin gözlemlendiği 2009 yılı hariç, düzenli bir artış göstererek 23 milyar ABD$ hacme ulaşmıştır. ABD, tarım ürünlerinde AB’nin en çok ihracat yaptığı ülke olup, pazarın %48’ini oluşturmaktadır. Diğer taraftan AB’nin tarımsal ithalatında ABD’nin payı %8 olup, Brezilya’nın gerisinde yer almaktadır. ABD açısından ise, AB pazarı Asya’ya artan tarımsal ihracattan dolayı zaman içerisinde önemini kaybetmiş ve toplam tarımsal ihracatının %6’sını kapsar hale gelmiştir. AB’nin ABD’ye ihraç ettiği ürünler arasında en büyük payı maden suları, şarap ve bira kalemi alırken, badem ve ceviz ile yağlı tohumlar ABD’nin AB’ye en çok ihraç ettiği ürünler arasında yer almaktadır (Josling & Tangermann, 2014). Gümrük vergileri açısından incelendiğinde, AB ve ABD yıllar içerisinde gerçekleştirdiği uluslararası müzakereler sonucunda ortalama ticaret tarifelerini göreceli olarak indirmiş durumdadır. ABD’nin genel ithalatta uyguladığı tarife %4,7 iken; tarım ürünlerinde uyguladığı gümrük vergileri ise %3,9’dur. AB’nin genel ithalatta uyguladığı tarife ortalaması %6,4 iken tarım ürünlerinde %8,6’dır. Hassas ürünler açısından tarifeler incelendiğinde AB süt ve süt ürünleri sektörünü korumak için tarifelerini %50’nin üzerinde tutarken, konfeksiyon ve şeker için bu oran %30, hayvansal ürünler için ise %20 civarındadır. ABD için ise en yüksek gümrük vergileri tütün ve alkol ürünlerinde olmakla birlikte, pamuk hariç bütün tarım ürünlerinde AB’den daha düşük seviyededir (Josling & Tangermann, 2014). TTIP anlaşması müzakereleri veya sonrasında yaşanabilecek sorunlar incelendiğinde özellikle AB’nin önemli endişeleri olduğu gözlemlenmektedir. Bunlardan başlıca iki tanesi ABD ile AB Arasında yaşanan hormonlu et sorunu ve hayvan refahı uygulamalarındaki farklılıklardır. ABD sığır yetiştiriciliğinde büyüme geliştirici hormonlar sektörün yaklaşık 2/3’ünde uygulandığı tahmin edilmektedir. Hormonlar ve diğer büyüme uyarıcılar hayvanların daha az yemle daha çok ve daha hızlı canlı ağırlık artışı sağlamasına ve 23 hastalıkları baskıladıkları için daha kalabalık alanlarda beslenebilmesine yol açmaktadır. Hayvan refahı açısından oldukça olumsuz bir uygulama olması nedeniyle AB büyüme uyarıcı hormonların kullanıldığı et ve et ürünlerinin üretim ve ithalatını engellemiş olup bahse konu hormonlar arasında ABD’de sıklıkla kullanılan estradiol, testosteron, progesteron, zeranol, trenbolon asetat ve melengestrol asetat da yer almaktadır. 1996 yılında ABD AB’nin uyguladığı ithalat yasaklamasını SPS Anlaşmasına aykırı olduğu gerekçesiyle DTÖ’ye şikayette bulunmuş, yapılan müzakereler sonucunda 13 Mayıs 2009’da karşılıklı olarak imzalanan mutabakat zaptı ile AB, ABD’den yılda 45.000 tona kadar hormon uygulanmamış yüksek kalitede sığır eti almayı taahhüt etmiştir. TTIP müzakereleri esnasında, ABD’nin hormonlu et üretimine karşı gerek hayvan refahına gerekse et kalitesine önem veren AB ülkelerinin nasıl bir yöntem izleyecekleri bilinmemektedir (Rees ve ark., 2014a). Broiler piliçlerin yetiştirilme ve kesiminde hayvan refahı uygulamaları iki ülke arasında farklılık arz etmektedir. AB’nin hayvanların beslenmesinde, taşınmasında ve kesiminde hayvan refahının korunmasına yönelik yönetmelikleri olmasına karşın, ABD’nin etlik piliçlerin refahına yönelik hukuki bir düzenleme bulunmamaktadır (Rees ve ark., 2014b). Bu durumun TTIP müzakereleri sonrası AB ülkelerinin ABD ile rekabet edebilmesi için hayvan refahı ve üretimine yönelik standartları aşağıya çekmesine yol açabileceği düşünülmektedir. 24 2. TÜRKİYE, AB VE ABD HAYVANCILIK SEKTÖRLERİ Hayvancılık; insanların sağlıklı ve dengeli beslenmesi, hayvancılığa bağlı sanayinin gelişmesi, kırsal alanda kısa vadede ve en az yatırımla istihdam yaratılması, aile ekonomisinin desteklenmesi, kalkınmada öncelikli yörelerin gelişmesi, tarımda rantabilitenin artırılması, dış ticaret dengelerinin sağlanması ayrıca AB’ye girişte en kritik alt sektör olması nedeniyle ülkemiz için hayati öneme sahiptir (Ünlüsoy ve ark., 2010). Hayvansal ürünler tüm dünyada yeterli ve dengeli beslenme açısından önemli kaynaklar olup, alt üretim dalları da düşünüldüğünde hayvancılık gıda ihtiyacının karşılanmasının yanında kırsal nüfusun yaşam standartlarının yükseltilmesine ve biyolojik çeşitliliğin arttırılmasına önemli etkileri olan bir sektördür (Kalkınma Bakanlığı, 2014). Hayvancılığın ülkelerin toplam tarım sektörü içerisindeki payı, gelişmişlik seviyesine paralel olarak artmakta, gelişmiş ülkeler için bu sektörün lokomotifi görevi görmektedir (Ünlüsoy ve ark., 2010). Tablo 3.1. 2012 Yılında Ülkelere Göre Genel, Tarımsal ve Hayvancılık Gayri Safi Yıllık Hasılası (Milyon ABD$) Ülke İsmi Çin Halk Cumhuriyeti Hayvansal Üretimin Toplam Tarımsal Hayvancılık Tarımsal GSYH GSYH GSYH GSYH'da Payı % 8.461.623,16 1.229.717,00 398.004,00 32,37 Hayvansal Üretimin Toplam GSYH'da Payı % 4,70 Amerika Birleşik Devletleri 16.163.158,00 195.048,00 104.617,00 53,64 0,65 Brezilya 2.413.174,31 202.261,00 81.171,00 40,13 3,36 Rusya Federasyonu 2.016.112,13 89.050,00 47.741,00 53,61 2,37 Hindistan 1.831.781,52 238.672,00 47.342,00 19,84 2,58 Almanya 3.533.242,46 57.076,00 34.301,00 60,10 0,97 Fransa 2.681.416,11 74.289,00 31.931,00 42,98 1,19 Türkiye 788.863,30 74.735,00 27.409,00 36,67 3,47 Meksika 1.186.659,48 48.354,00 22.834,00 47,22 1,92 Avustralya 1.534.425,91 42.627,00 21.459,00 50,34 1,40 DÜNYA TOPLAM 74.041.585,79 5.012.598,01 1.585.980,07 Kaynak: FAO ve Dünya Bankası, 2015. 31,64 2,14 Günümüzde dünya tarımsal gayri safi hasılanın %32’sini oluşturan hayvancılık sektörü; yem sanayi, et ve mamulleri sanayi, süt ve süt ürünleri sanayi, dericilik, veteriner ilaçları ve hayvancılık ekipmanları üretimi gibi bileşenler ile istihdam ve girdi 25 sağlamaktadır. Gelişmiş ülkelerde kırsal gelir içerisinde hayvancılığın payı %50’nin üzerinde olup, bu değer Fransa’da %60, İngiltere’de %70 ve Almanya’da %75’in üzerindedir (TZOB, 2011). 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyarı aşması beklenmekte olduğu da dikkate alınırsa, gıda talebinin günümüze göre %70, hayvansal ürün talebinin ise iki kat artacağı düşünülmektedir. Artan talebin karşılanması için hayvansal üretimin ve buna bağlı olarak da hayvan verimlerinin arttırılması önemli olup, gelişmiş ülkeler bu kapsamda çalışmalar gerçekleştirmektedir (European Commission, 2013a). Diğer taraftan dünya genelinde hayvansal gıdaların fiyatlarında önemli bir yükseliş gerçekleşmektedir. Yaşanan iklim değişiklikleri ve kuraklık sonucu tarımsal verimin azalması, enerji maliyetlerindeki artış, bu artışa bağlı olarak biyoyakıt üretiminin artması, buna bağlı olarak, aynı zamanda gıda ve yem üretiminde kullanılan, biyoyakıt hammaddelerine olan talebin artmasına yol açmıştır. Bunun yanı sıra, ülkelerin gelir düzeyinin artması ile birlikte et ve süt ürünlerine olan talebin yükselmesi hayvansal ürünlerin fiyatlarının artmasındaki başlıca nedenler arasında yer almaktadır (Ünlüsoy ve ark., 2010). Hayvansal üretim tarımsal üretim kalemleri arasında en yüksek verimlilik ve getiri oranının elde edilebileceği üretim kalemi olup, başlıca hayvancılık sektörleri arasında kırmızı et (koyun, keçi ve sığır eti), beyaz et ve yumurta, süt ve süt ürünleri ile bal yer almaktadır (Ünlüsoy ve ark., 2010). 2.1. TÜRKİYE’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ Dünya nüfusu düzenli bir artış göstererek 2013 yılında 7,16 milyara ulaşmış, 2050 yılında ise 9,55 milyar nüfusa ulaşacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’de de dünya ile benzer bir nüfus artış seyri görülmekte olup, TÜİK verilerine göre 2013’de 76,48 milyon olan nüfusumuzun 2050’de 93,48 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Alt üretim sektörleri ile birlikte hayvancılık Türkiye’de nüfusun ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin yeterli ve hızlı bir biçimde sağlanmasının yanı sıra gıda temininde olduğu kadar kırsal alan ve biyolojik çeşitliliğin korunması, kırsal hayatın yaşam koşullarının iyileştirilmesi açısından önem taşımaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014). 26 Ülkemiz, FAO verilerine göre, 2012 yılında 27 milyar 409 milyon ABD$’lık hayvansal üretim değeri ile 8. sırada yer almaktadır. Türkiye açısından bakıldığında, hayvansal üretim toplam tarım sektörü içerisinde %37 paya sahiptir. Türkiye’de hayvancılık yapan çiftliklerin %67,4’ü hem bitkisel hem de hayvansal üretim yapan işletmeler şekillendirmekte, bunun yanında sektördeki yapının önemli bir kısmını küçük ölçekli işletmeler oluşturmaktadır (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2006). Ülkemizde hayvansal üretim genellikle kalite ve fiyat oluşumu üzerine bilgi sahibi olmayan, geleneksel ve ekonomik bilinç yönünden yetersiz kişilerin yetiştiricilik yaptığı küçük işletmelerde gerçekleştirilmektedir. Bu işletmelerde geleneksel yöntemlerle piyasa koşullarına uygun olmadan yapılan yetiştiricilik üreticilerin pazarlık gücünü zayıflatmakta ve sektördeki fiyatları sınırlı sayıda alıcı ve aracının belirlemesine yol açmaktadır (Aydın ve ark., 2011). Türkiye’de hayvancılık sektöründe hayvan hastalıkları ve girdi maliyetlerindeki yükseklik karlılığı düşüren en önemli sebeplerdir. Kuş gribi, şap, kuduz, koyun keçi vebası (PPR), brusellozis gibi salgın hastalıklar, uygulanan politika ve programlara karşın sektörde hala önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Diğer taraftan başta yakıt ve yem olmak üzere maliyetlerin yüksek olması, ürünün pazarlanmasında üretici ve tüketici arasında fazla miktarda aracı bulunması hayvancılığın gelişmesine engel olan etmenler arasında yer almaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014). 2.1.1. Türkiye’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti TÜİK dış ticaret verilerine göre, Türkiye’nin canlı hayvan ve hayvansal ürün dış ticaretinin son on yılı incelendiğinde, 2009 yılı hariç, 2013 yılına kadar dış ticaret açığı verdiği gözlemlenmektedir. Son yıllarda ithalatı artan damızlık, besilik ve kesimlik canlı hayvan, et ve et ürünleri, ham deri, yün ve kıl, süt ve süt ürünleri oluşan bu dış ticaret açığının en önemli nedenleri arasında yer almaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014). Bununla birlikte son iki yıl içerisinde hayvansal ürün ithalatının azalması ve ihracatta yaşanan düzenli artışın sonucu olarak dış ticarette ülkemiz fazla vermekte olup, 2014 yılı ihracatın ithalatı karşılama oranı %195,6’ya ulaşmıştır (Şekil 3.1). 27 Şekil 3.1 Yıllara Göre Türkiye’nin Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürün Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 3.000 2.500 2.000 1.500 1.000 500 0 -500 -1.000 -1.500 -2.000 İhracat İthalat Denge 2005 214 559 -345 2006 221 617 -396 2007 312 696 -384 2008 430 668 -238 2009 500 481 20 2010 613 1.210 -598 2011 1.004 2.337 -1.333 2012 1.229 1.745 -516 2013 1.466 1.125 342 2014 1.620 828 792 Kaynak: TÜİK, 2015. Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir. Türkiye’nin son on yıllık canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatında piliç eti ve sakatatları, tavuk yumurtaları, başta taze ve eritme olmak üzere peynir türleri, işlenmemiş yün ve süt ürünlerinin ön plana çıktığı gözlemlenmektedir. 2014 yılında ihracatımızın %52’si tek başına Irak’a gerçekleşmiş olup, Irak’ı Suriye (%4,5), Hong Kong (%4,1), Suudi Arabistan (%3,6) ve Almanya (%2,6) takip etmektedir. Hayvansal ürünlerin yanı sıra ülkemiz, sınırlı miktarda canlı koyun, damızlık olmayan civciv, kuluçkalık yumurta, arı ve yıllık yaklaşık 3.000 kutu ipekböceği tohumu ihracatı gerçekleştirmektedir. Canlı hayvan ihracatımızda Irak, İsrail, Suudi Arabistan, Azerbaycan ve Özbekistan ile Afrika ülkeleri ön plana çıkmaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014). Ülkemizin 2005-2014 yılları arasındaki canlı hayvan ve hayvansal ürünler ithalatında ham deriler, damızlık ve damızlık olmayan büyükbaş hayvanlar, tereyağı, iç yağ gibi ürünlerle birlikte genetik materyaller ön plana çıkmaktadır. Türkiye özellikle sığır ve tavuk genetik materyallerinde önemli bir alıcı olup, Türkiye sığır sperması ithalatında dünyada 12 inci sırada yer almaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014). TÜİK verilerine göre, dondurulmuş boğa sperması ithalatına Türkiye 2014 yılında 10,5 milyon ABD$ ödemiştir. ABD Türkiye’nin canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatında en önemli partneri olup, 2014 28 yılındaki ithalatın %16’sı ABD’den gerçekleşmiştir. ABD’yi Yeni Zelanda (%8,2), Almanya (%6,2), İngiltere (%5,6) ve İspanya (%5,3) takip etmektedir. 2.1.2. Türkiye’de Kırmızı Et Üretimi Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde ekonominin tarım ve hayvancılığa dayanması nedeniyle Türkiye’de kırmızı et sektörü, gerek kırsal kesimin önemli bir geçim kaynağı olması açısından, gerekse nüfusun beslenmesi açısından önem taşımaktadır. Sektör ülkemizde geçmişten günümüze devam eden pek çok sorunla mücadele etmekte olup, kırmızı et üretimi için oldukça önemli olan hayvan varlığımızın 2010 yılına kadar düzenli olarak azalması, bulaşıcı hastalık salgınları, kayıt dışı üretim ve canlı hayvan sevkiyatı, yem maliyetleri, tüketici alışkanlıkları vb. günümüzde yaşanan en önemli sorunlar arasında yer almaktadır (TZOB, 2008). Dünya kırmızı et üretiminde domuz eti %56 ile en önemli paya sahip olmakla birlikte, Türkiye gibi Müslüman ülkelerde domuz eti tüketilmemesinden dolayı beslenmedeki kırmızı et açığının önlenmesi adına küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği daha fazla önem kazanmaktadır (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015). 2.1.2.1. Türkiye’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve Yapısı Ülkemizde büyükbaş hayvan varlığı incelendiğinde, AB’nin aksine, canlı hayvan stokunun et verimi yüksek hayvanlar yerine sütçü ırk sığırlar tarafından oluşturulduğu gözlemlenmektedir (Ünlüsoy ve ark., 2010). Yıllara göre büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığımız Şekil 3.2’de yer almaktadır. 29 Şekil 3.2 Yıllara Göre Türkiye’nin Canlı Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı 400 60.000 11.789 50.000 33.791 350 10.761 28.492 40.000 10.526 25.304 300 11.370 23.090 30.000 250 200 150 20.000 9.111 10.000 7.201 100 6.517 6.293 50 0 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 0 Manda Varlığı (Bin Baş) Hayvan Varlığı (Bin Baş) 70.000 Manda Keçi Koyun Sığır Kaynak: TÜİK, 2015. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin küçükbaş hayvan popülasyonunun yıllar içerisinde giderek azaldığı gözlemlenmektedir. 1991 yılında 40 milyon seviyelerindeki koyun varlığımız 2009 itibari ile 21,8 milyona, 10,7 milyon keçi varlığımız ise 5,1 milyon seviyesine düşmüştür. Özellikle Tiftik Keçisi en çok azalan keçi ırkıdır. Bununla birlikte 2006 yılında küçükbaş hayvanların destekleme kapsamına alınması ile sayılarında bir artış gözlemlenmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015). Büyükbaş hayvan varlığımız ise yıllara göre dalgalı bir seyir izleyerek 10 Milyon ile 14 milyon baş arasında seyretmektedir. Sığır varlığının %41’i kültür ırklar, %42’sini melez ırklar, %17’sini ise yerli ırk sığırlar oluşturmaktadır (Gül & Uzun, 2014). Hayvanların bölgesel dağılımı incelendiğinde yerli ırklar sert iklim koşullarına dayanıklı olmaları nedeniyle genellikle doğu bölgesinde yer almakta olup, kültür ırklarının %70’inden fazlası ise Marmara, Ege, Orta Karadeniz ve Orta Akdeniz bölgelerinde yer almaktadır. Küçükbaş hayvanların yayılımına bakıldığında ise koyun popülasyonunun yarısı doğu bölgelerinde, keçi sürülerinin ise %25’inin ise iklim ve bitki örtüsüne daha rahat adapte olabildikleri Akdeniz bölgesinde yer aldıkları belirtilmiştir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2006). Türkiye’nin küçükbaş hayvan varlığı 1980’li yıllardan bu yana azalma eğiliminde olup, bu düşüş üretimde gerilemelere neden olmuştur. Bu durumun nedenleri arasında; 30 koyun ve keçi işletmelerinin büyük çoğunluğunun küçük, dağınık ve örgütsüz yapıda oluşu, ürünlerin pazarlanmasında üreticinin zayıf kalması, var olan ırkların verimlerinin yetersizliği, beslenmede ağırlıklı olarak zayıf mera kaynaklarına bağlı olması, desteklemelerin yetersiz olması, üretim ve işlemede kullanılan teknolojinin geri olması ve kaçak hayvan girişleri sayılabilmektedir (Kaymakçı ve ark., 2000). Büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği bakımından küçük çaplı işletmeler sektördeki üretimin yaklaşık yarısını sağlamaktadır. 2001 yılında TÜİK tarafından açıklanan hayvansal üretim envanterlerine göre küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin %49,8’ini, sığır yetiştiriciliğinin ise %48,7’si 20 hektarın altındaki büyüklükteki işletmelerde gerçekleşmektedir. Diğer yandan aynı yıla ait verilere göre sığır popülasyonunun yarısı 1-4 baş hayvana sahip küçük ölçekli işletmelerde yetiştirilmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2006). Son on yılda kırmızı et sektöründe önemli atılımlar yapılmış ve yaklaşık 24 bin adet 50 baş ve üzeri büyükbaş hayvancılık işletmesi kurulmuştur. Bu yatırımların sonucu olarak 2013 yılı itibari ile 50 ve üzeri hayvan sayısı olan işletme sayısı 28.412’ye ulaşmıştır (Akkaya, 2015). Şekil 3.3 Yıllara Göre Türkiye’nin Kırmızı Et Üretimi Kırmızı Et Üretimi (Bin Ton) 1.200,0 1.000,0 3,4 23,1 135,7 800,0 600,0 400,0 200,0 1,6 12,4 73,7 1,8 14,1 81,9 321,7 340,7 2005 2006 2,0 24,1 117,5 432,0 1,3 13,8 96,7 1,0 11,7 74,6 370,6 325,3 2008 2009 1,6 23,3 107,1 1,7 17,4 97,3 0,4 23,6 102,9 0,5 26,8 99,0 Manda Keçi Koyun 799,3 618,6 644,9 2010 2011 869,3 882,0 2013 2014 Sığır 0,0 2007 2012 Kaynak: TÜİK, 2015. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin kırmızı et üretimi incelendiğinde son on yıl içerisinde artış yaşandığı ve 2005’de 409 bin ton seviyesinden 2014 yılında 1 milyon 8 bin tona ulaşıldığı görülmektedir (Şekil 3.3). Türkiye’de hayvan yetiştiriciliği ve besicilik 31 genel olarak doğu bölgeleri tarafından, kesimhanelerin büyük kısmı ise batı bölgelerinde yapılmaktadır. Bu durum hayvan hareketlerinin artmasına ve buna bağlı salgın hastalıkların yayılma riski ile taşımaya bağlı olarak üretim maliyetlerini arttırmaktadır (TZOB, 2008). Kırmızı et üretiminde damızlık hayvan materyali haricinde maliyetlerin yarıdan fazlasını yem girdileri oluşturmaktadır. Yem bitkilerinin üretimi yıllar içerisinde düzenli bir artış göstermekle birlikte, toplam ekilen alan içerisinde ekim oranı %3 seviyesinden %7’ler düzeyine çıkartılabilmiştir (TZOB, 2011). Besi materyali, yem, işçilik vb. girdi maliyetlerinin yanında hayvan varlığındaki değişim, sektörde ikame ürünlerin fiyatları, ithalat ve ihracat durumu, devlet müdahaleleri, hayvancılık destekleri, faiz oranları, tüketici talepleri, süt fiyatlarındaki istikrarsızlıklar, tüketici talepleri ve tercihlerindeki değişiklikler kırmızı et fiyatlarını doğrudan veya dolaylı olarak değiştiren faktörler arasında yer almaktadır (Aydın ve ark., 2011). Türkiye kırmızı et sektörünün temel sorunları arasında istikrarsız piyasa koşulları, hayvan hastalıkları, hayvan hareketlerinin kontrolünde yaşanan güçlükler, işletme yapılarının genel olarak küçük olması ve üretici örgütlenmesindeki yetersizlikler sayılabilmektedir (Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği, 2013). Kayıt dışı üretimin en önemli nedenleri arasında kurban bayramında aynı anda büyük miktarda hayvan kesilmesi, kırsal kesimde yetiştirilen hayvanların kendi ihtiyaçları için yararlanılması sayılmaktadır (TZOB, 2008). 2.1.2.2. Türkiye’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Desteklemeler ve Politikalar Türkiye’de kırmızı et sektörü politikalarının belirlenmesinde GTHB’na yardımcı olması amacıyla 8 Haziran 2013 tarih ve 28671 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik ile kırmızı et ve ürünlerini üreten yetiştirici, sanayicilerin oluşturdukları birlik, vakıf, kooperatifler ve bunların üyelerini, araştırma kurumlarını, meslek odalarını, kamu ve sivil toplum kuruluşlarını kapsayan Ulusal Kırmızı Et Konseyi (UKON) oluşturulmuştur. Oluşturulan bu konsey ile sektöre yönelik gerekli analiz ve çalışmaların gerçekleştirilmesi, mevcut durum ve ileriye yönelik politikaların belirlenmesi, ilgili kurum ve kuruluşlar ile 32 kamuoyunun bilgilendirilmesi, kırmızı etin pazarlanmasına yönelik çalışmalar yapılması ve AB uyum sürecinde gerekli faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Bununla birlikte piyasalarda yaşanabilecek dalgalanmaların önlenmesi, sektörde tam rekabet koşullarının oluşturulabilmesi için 25 Mart 2013 tarihli ve 2013/4553 sayılı kararname ile Et ve Balık Kurumu, Et ve Süt Kurumu’na (ESK) dönüştürülmüş olup, 25 Eylül 2014 tarih ve 29130 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Ana Statü ile ise ESK’nın amaç ve görevleri belirlenmiştir. ESK, kırmızı et piyasalarına yönelik olarak verimlilik ve karlılık çerçevesinde, kamu yararını gözeterek faaliyetlerde bulunmak ve tam rekabet koşullarını sağlamayı, bunun yanında et fiyatlarındaki dengenin üretici veya tüketici aleyhine bozulmasını önleyici tedbirlerin yerine getirilmesini hedeflemektedir. Bu amaçları sağlamak için ise kesimlik ve besilik hayvan satın almak, satmak, kesim öncesi beslemek, gerektiğinde ithal veya ihraç etmek, kırmızı et ürünlerini satın almak veya satmak, ithal/ihraç etmek veya işleyerek mamul elde etmek; bunun yanında erken/geç kesim imkânı verecek kademeli fiyat uygulamak görevleri arasında yer almaktadır. 2010 yılında karkas et fiyatlarında yaşanan artışa karşı kırmızı et ithalatının izin verilmesi sonucunda oluşan endişelerin giderilmesine yönelik olarak 2011 yılının ilk altı aylık döneminde kesilen erkek sığırlar için 200 TL/baş destekleme uygulamaya başlanmış ve 2012, 2013 ve 2014 yılları için destekleme süresi uzatılmıştır. 2014 yılında 1 milyon 207 bin baş hayvana uygulanan desteklemelerin %70’i entansif besinin yaygın yapıldığı İç Anadolu, Ege ve Marmara Bölgelerinde kullanılmıştır (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015). Doğrudan desteklemelerin yanı sıra ülkemizde dolaylı olarak, Besilik Materyal(Anaç-Buzağı) Üretim Destekleri, Anaç Sığır/Manda Yetiştiricilik Desteği, Buzağı Desteği, Anaç Koyun/Keçi Desteği, Sürü Yöneticisi İstihdam Desteği, Yem Bitkileri Desteği ve hibe destekleri ile kırmızı et sektörü desteklenmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015). 33 2.1.2.3. Türkiye’de Kırmızı Et Tüketimi Kırmızı et tüketimi ülkemizde son yıllarda artış göstererek 16 kg seviyesine yükselmesine karşın dünya ortalamasının altında bir tüketim seviyesi vardır. Bunun en önemli nedeni canlı hayvan arzının nüfusa oranla yetersiz kalması ve bu durumun yarattığı fiyat artışının hane halkı alım gücünün üstünde olmasıdır (Akkaya, 2015). Özellikle dengeli beslenme için kişi başı yıllık yaklaşık 33 kg kırmızı et tüketilmesi gerektiği düşünüldüğünde, ülkemizdeki et tüketiminin arttırılmasına yönelik çalışmalara, pratik ve sürdürülebilir politikalara ihtiyaç duyulduğu gözlemlenmektedir. İsrail gibi domuz eti tüketilmeyen ülkelerde et talebinin hindi eti ile alternatiflerle ikame edildiği gözlemlendiğinde, Türkiye de küçükbaş ve büyükbaş hayvan eti üretim ve tüketiminin arttırılmasına yönelik politikalar geliştirilmesi önem taşımaktadır (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015). 2.1.2.4. Türkiye’de Kırmızı Et Dış Ticareti TÜİK dış ticaret verilerine göre, Türkiye’nin kırmızı et ve kırmızı et üretiminde kullanılan canlı hayvanların ihracatı yıllar içerisinde artış göstermiş 2005 yılında 3,3 milyon ABD$’lık ihracat, 12 kat artarak 39,8 milyon ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %84,7’dir (Şekil 3.4). Son on yıllık ihracatımızın %81’ini sosis, salam ve konserve ürünler gibi işlenmiş et ürünleri oluşturmaktadır. TÜİK’in açıkladığı verilerde ülkelere göre kırmızı et ihracatımız incelendiğinde 2014 yılındaki toplam 50 ülkeye ihracat yapılmış olup, %60’ı ilk beşte yer alan Irak, Hong Kong, KKTC, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’e gerçekleşmiştir. İthalat açısından bakıldığında, 30 Nisan 2010 tarihinden 31 Aralık 2010 tarihine kadar olan süreçte Bakanlar Kurulu tarafından, canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına ilişkin 3 adedi Et ve Balık Kurumu ile ilgili, 6 adedi ise 20.12.1995 tarihli ve 95/7606 sayılı “ithalat rejimi kararına ek karar” olmak üzere toplam 9 adet karar çıkarılmıştır. Bu dönemde alınan kararlar, ithalat vergilerinin düşürülmesi ile ithalatın arttırılmasına yönelik 34 olup, 22 Aralık 2010 tarihinde çıkan kararlarla da; özel sektör için düşük gümrük vergisi oranlarının yükseltilmesine ilişkin süre sınırlaması kaldırılırken, EBK’na verilen ithalat yapma yetkisi 31 Aralık 2011 tarihine kadar uzatılmıştır (Aydın ve ark., 2011). Şekil 3.4 Türkiye’nin Yıllara Göre Kırmızı Et Dış Ticareti Dış Ticaret (Bin ABD$) 1.500.000 1.000.000 500.000 0 -500.000 -1.000.000 -1.500.000 2005 İhracat 3.301 İthalat 148 Denge 3.153 2006 7.723 300 7.423 2007 5.502 402 5.100 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 12.743 22.790 19.475 26.218 30.246 35.404 39.849 552 653 485.307 1.216.8 752.124 241.646 50.564 12.191 22.137 -465.83 -1.190. -721.87 -206.24 -10.715 Kaynak: TÜİK, 2015. HS:010229, 010290, 0104, 0201, 0202, 0202, 0203, 0204, 160100, 160210, 160220, 160241, 160242, 160249 ve 160250 kalemleri alınmıştır. Alınan bu kararların sonucu olarak, kırmızı et ve canlı kesimlik hayvan ithalatımız 2010 yılında 485 milyon ABD$’a, 2011 yılında 1,2 milyar ABD$’a yükselmiş, 2012 yılında ise 752 milyon ABD$’a düşmüştür. İthalat kararının alınmasının ardından ülkelerin Türkiye’ye kırmızı et ve kesimlik canlı hayvan ithalatı incelendiğinde, ilk sırada başta Polonya, Macaristan ve Fransa olmak üzere AB ülkelerin gelmektedir (toplam ithalatın %65’i). AB ülkelerini Uruguay (%16), Avustralya (%11) ve Brezilya (%4) izlemektedir. 1/98 sayılı Ortak Komite Kararı ile AB ülkelerine ve yaşanan sel felaketi sonucunda yardım amacıyla 14 Nisan 2014 tarih 2010/339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile BosnaHersek’e kırmızı et kotaları sağlanmış ve bahse konu kotalar kapsamında kesimlik hayvan ve kırmızı et ithalatımız devam etmektedir. 35 2.1.3. Türkiye’de Kanatlı Eti ve Yumurtası Üretimi Ülkemizin sağlıklı beslenmesinde ve yeterli protein temini yönünden beyaz et ekonomik ve istikrarlı bir besin kaynağıdır. Özellikle düşük dar gelirli nüfusun beslenmesi açısından oldukça önemli bir sektördür. Türkiye’de modern anlamda kanatlı sektörüne yönelik ilk çalışmalar 1930 yılında Tarım Bakanlığı bünyesinde Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’nün oluşturulması ile başlamış olup, ilk tavuk kesimhanesi 1955 yılında Et ve Balık Kurumu tarafından, ilk kanatlı yem fabrikası ise 1956 yılında Yem Sanayi T.A.Ş. tarafından kurulmuştur (Keskin & Demirbaş, 2012). Ülkemizde kanatlı eti üretimi, başta piliç eti olmak üzere, 1970’li yıllarda ağırlıklı olarak aile işletmeciliği şeklinde pahalı ve üretim kapasitesi sınırlı olarak gerçekleştirilmekte iken, 1980’li yıllarda entegre tesislerin artmaya başlaması ve sözleşmeli üretim modeline geçişle yapısal olarak değişmeye başlamıştır. 1990’lı yıllarda sektöre yapılan büyük yatırımlar ile birlikte 2000’li yıllarda Türkiye beyaz et sektörü Avrupa ve Dünya standardını yakalamıştır (BESD-BİR, 2013). 2.1.3.1. Türkiye’de Kanatlı Et ve Yumurta Üretim Değerleri ve Yapısı Günümüzde piliç eti sektörü istikrarlı biçimde büyümekte, ihracatını arttırmakta, hayvancılık sektörü içerisinde önemli bir istihdam kaynağı yaratmaktadır. Sektördeki büyüme yeni iş imkanları oluşturarak, kırsal kalkınmaya da önemli bir katkı sağlamaktadır. Ülkemizde hem sektörde hem de hammadde üretimi, yem, ilaç-aşı, yan sanayi, nakliye pazarlama gibi yan dallarda yaklaşık 600.000 kişi istihdam edilmektedir (BESD-BİR, 2013). TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplam kanatlı eti üretimi düzenli bir yükseliş göstermiş ve 2005 yılında 979 bin ton iken iki kata yakın artarak 2014 yılında 1 milyon 943 bin tona ulaşmıştır (Şekil 3.5). FAO verilerine göre ise, Türkiye 2013 yılında, kanatlı eti üretiminde Avrupa’da 1., dünyada 10., yumurta üretiminde ise dünyada 11. sırada yer almaktadır. İşletme yapısı bakımından 2013 yılı itibari ile 13.000 üzerinde kayıtlı etlik piliç kümesi, 3.103 adet yumurtacı tavuk kümesi bulunmakta olup, üretim Güney Marmara ve Ege bölgelerine yoğunlaşmış durumdadır. 36 Şekil 3.5 Türkiye’nin Yıllara Göre Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi 20.000 16.497 2.000 12.052 11.734 12.725 13.191 14.911 13.833 11.840 42 40 49 43 937 31 35 17 918 1.068 1.088 14.000 12.000 10.000 30 1.000 18.000 16.000 12.955 1.500 500 17.145 1.895 1.613 1.724 1.758 1.444 1.293 8.000 6.000 4.000 2.000 0 Yumrta Üretimi (Milyon Adet) Beyaz Et Üretimi (Milyon Ton) 2.500 0 2005 2006 2007 2008 Et Tavuğu 2009 2010 Hindi 2011 2012 2013 2014 Yumurta Kaynak:TÜİK, 2015. Gıda sektörü içerisinde AB ile rekabet edebilecek birkaç alt sektörden birisi olması, sektörün geniş işgücü istihdamı sağlaması ve örgütlenme açısından Türkiye’de ki tarım alt sektörlerinin büyük bir çoğunluğuna göre daha ileri seviyede olması kanatlı sektörünün sektörün güçlü yanları arasında yer almaktadır (Keskin & Demirbaş, 2012). Türkiye’de kanatlı sektöründe maliyetin %60-70’ini oluşturan yem maddelerinin büyük ölçüde ithal edilmesi, fabrika yemlerinin fiyatlarının yüksek olması sektörün en büyük sorunudur (Keskin & Demirbaş, 2012). Piliç eti sektöründe 2013 yılında 4,62 milyon ton yem kullanılmış olup, bu yem maddelerinin başlıca girdileri mısır ve soya fasulyesidir (BESD-BİR, 2013). Mısır üretimi son yıllarda desteklemeler sayesinde artış göstererek sektörün ihtiyacını karşılayabilecek duruma gelmiş olmakla birlikte, soya fasulyesinde ülkemiz net ithalatçı durumundadır. Bununla birlikte 24.12.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “İnsan Tüketimi Amacıyla Kullanılmayan Hayvansal Yan Ürünler Yönetmeliği” ile rendering ürünlerinin 2016 itibari ile yem üretiminde kullanılamayacağı hükmü getirilmesi ile sektördeki protein açığı daha da artmıştır. Enerji maliyetlerinin yüksekliği, sektörde faaliyet gösteren kümeslerin modern olmaması, damızlık hayvanların yurtdışından ithal edilmesi, Avian Influenza ve Newcastle Hastalığı gibi salgın hastalıkların Türkiye’nin ihracatını sekteye uğratması kanatlı 37 sektörünün yaşadığı diğer sorunlar arasında yer almaktadır (BESD-BİR, 2013; Keskin & Demirbaş, 2012). 2.1.3.2. Türkiye’de Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi Tüketim açısından Türkiye’de 2013 yılında 1.483 bin tonu piliç eti olmak üzere 1.570 bin ton kanatlı eti tüketilmiş olup, 1990 yılında 3,8 kg olan kişi başı kanatlı eti tüketimi 2001 yılında 9,7 kg’a, 2013 yılında ise 20,53 kg seviyesine ulaşmıştır (BESDBİR, 2013). Kişi başı sofralık yumurta tüketimi ise 2014 yılı itibari ile yıllık 194 adettir (YUM-BİR, 2015). Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kanatlı eti ve yumurta tüketimini arttıracak eğitim ve reklam çalışmaları ile Avrupa Birliği seviyesine çıkartmaya, üretim tesislerinin tam kapasite ile çalışır hale getirmeye ve ihracatı arttırmaya yönelik politikalar geliştirmeyi amaçlamakta olduğunu bildirmiştir (Keskin & Demirbaş, 2012). 2.1.3.3. Türkiye’de Beyaz Et ve Yumurta Dış Ticareti TÜİK dış ticaret verilerine göre, ülkemizde kanatlı canlı hayvan, beyaz et ve yumurta ihracatı son on yıllık dönemde önemli bir artış göstermiş ve 2005 yılında 55 milyon ABD$ ihracat yaklaşık 19 kat artarak 2014 yılında 1 milyar 72 milyon ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %1919’dur (Şekil 3.6). Son on yıllık canlı kanatlı hayvan ve kanatlı ürünleri ihracatımız incelendiğinde toplam ihracatımızın %57,5’ini beyaz et, %41,3’ünü yumurta, %1,2’sini ise canlı hayvanların oluşturduğu görülmektedir. Beyaz et ihracatımızın %97’si piliç etidir. 38 Şekil 3.6 Türkiye’nin Yıllara Göre Beyaz Et ve Yumurta Dış Ticareti Dış Ticaret (Bin ABD$) 1.200.000 1.000.000 800.000 600.000 400.000 200.000 0 2005 İhracat 55.082 İthalat 23.070 Denge 32.012 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 45.548 112.441 207.311 285.319 363.922 672.845 882.533 1.022.9 1.072.5 16.925 19.092 25.218 24.200 29.592 40.908 43.979 44.519 56.683 28.623 93.348 182.093 261.119 334.331 631.936 838.553 978.381 1.015.8 Kaynak: TÜİK, 2015. HS: 0105, 0207, 0407 ve 0408 kalemleri alınmıştır. Ülkelere göre ihracatımızda en önemli pazarımızı Irak ve Türki Cumhuriyetler oluşturmaktadır. Son yıllarda Suriye ve Libya’da yaşanan iç sorunlara bağlı olarak üretimin düştüğü ve Türkiye açısından önemli birer Pazar haline geldikleri görülmektedir. Tavuk bacağı ihracatımızda ise Çin Halk Cumhuriyeti ve Vietnam ön plana çıkmaktadır. Suudi Arabistan, Kuveyt ve Rusya Federasyonu sektör açısından önemli hedefler olmakla birlikte, bu pazarlarda üretim maliyetleri daha düşük olan ABD ve Brezilya firmaları tercih edilmektedir. Diğer yandan Türkiye 2004 yılından bu yana AB pazarına girmeye çalışmakta olup, gerekli izinlerin alınması konusunda istenilen ilerleme gerçekleşememiştir (BESD-BİR, 2013). Yumurta ihracatımızda komşu ve çevre ülkeler en önemli pazarlarımız konumunda olup, 2014 yılında ihracatımızın tümü toplam 20 ülkeye gerçekleşmiş olup, bunun %80,9’u Irak’a, %8,3’ü Suriye’ye, %4,6’sı ise İsrail’e gerçekleştirilmektedir. Üretim maliyetlerinin yüksek olması, hastalıkların ihracatımıza doğrudan etki etmesi, ihracat desteklerinin yetersizliği, pazar çeşitliliğinin olmaması ve rekabetçi ülkelerin pazar ülkelerle imzaladığı ticaret anlaşmaları ile sektöre yönelik kazandıkları imtiyazlar beyaz et ve tavuk ihracatımızdaki en önemli sorunlar arasında yer almaktadır (BESD-BİR, 2013). 39 Kanatlı hayvan ve ürünlerinin ithalatı incelendiğinde son on yıllık ithalatımızın büyük bir bölümünün damızlık hayvan ve kuluçkalık yumurtanın oluşturduğu gözlemlenmektedir. 2005 – 2014 yılları arasında yapılan kanatlı ithalatının %49,3’ünü canlı civciv ve hindi palazı, %46,5’ini ise kuluçkalık tavuk ve diğer kanatlı hayvanların yumurtaları oluşturmaktadır. 2014 yılında yaptığımız ithalatta AB ülkeleri %75,2 ile birinci ABD %12,6 ile ikinci, Kanada ise %8,2 ile üçüncü sırada yer almaktadır. 2.1.4. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi Süt ve süt ürünleri insanımızın beslenmesinde önemli bir yere sahip olup, hayvansal protein ihtiyacının %45’i süt ve süt ürünleri ile karşılanmaktadır (Ulusal Süt Konseyi, 2014). Buna bağlı olarak ülkemizde süt ve süt ürünleri üretimi düzenli bir artış göstermektedir. Ülkemizde süt üretimi ağırlıklı olarak süt sığırcılığı şeklinde yapılmakta olup, kırsal kesimde esas veya yan iş olarak faaliyet gösterilmektedir. 2.1.4.1. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve Yapısı Türkiye’de 2013 yılında toplam süt üretimi bir önceki yıla göre %4,7 oranında arttığı, sağılan büyükbaş ve küçükbaş toplam hayvan sayısının ise bir önceki yıla göre %8,3 artışla 24 milyon başa ulaştığı bildirilmektedir (Yasan Ataseven & Gülaç, 2015). Türkiye’deki farklı coğrafi-iklimsel koşullar, değişik sığır ırklarının varlığını ve yetiştiricilik şekillerinin var olmasına sebep olmuştur. Ülkenin Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde yerli ırklar yaygınken, saf ve melez kültür ırkları genellikle batı bölgelerinde görülmektedir. TÜİK verilerine göre Türkiye’de süt üretimi son on yıl içerisinde düzenli bir artış göstererek, 2005 yılında 11,1 milyon tondan, 2014 yılında 18,6 milyon tona ulaşmıştır. FAO verilerine göre ise, Türkiye 2013 yılı itibariyle Dünya toplam süt üretiminde 10. Sırada yer alıyor olup, üretimde Avustralya ve Hollanda gibi tarım ülkelerinin önünde yer almaktadır. 40 Şekil 3.7 Yıllara Göre Türkiye’nin Süt Üretimi 20.000 18.000 14.000 10.000 8.000 36 795 254 38 790 254 30 783 237 35 817 273 32 734 192 31 747 210 10.867 11.279 11.255 11.583 12.419 10.026 2005 2006 2007 2008 2009 2010 6.000 4.000 55 1.101 1.114 416 463 15.978 16.655 16.999 2012 2013 2014 1.007 40 893 321 16.000 12.000 52 47 369 13.802 2.000 0 Sığır Keçi Koyun 2011 Manda Kaynak: TÜİK, 2015. Tablo 3.2’de ülkemizin hayvan ırklarına göre süt üretim miktarları görülmektedir. Tablo 3.2 Yıllara Göre Türkiye’nin Çiğ Süt Üretimi (Ton) Yıllar İnek Kültür 2004 3.231.461 2005 3.596.017 2006 4.295.367 2007 5.050.533 2008 5.380.715 2009 5.713.004 2010 6.309.065 2011 7.239.644 2012 8.554.402 2013 8.946.131 2014 9.383.812 Kaynak:TÜİK, 2015. İnek K.Melezi Yerli Toplam 4.608.293 4.646.857 4.884.590 4.468.728 4.520.465 4.585.859 4.861.835 5.341.224 6.166.762 6.531.573 6.628.337 1.769.571 1.783.328 1.687.345 1.620.079 1.353.996 1.284.450 1.247.644 1.221.560 1.256.673 1.177.305 986.701 9.609.326 10.026.202 10.867.302 11.139.340 11.286.598 11.583.313 12.418.544 13.802.428 15.977.837 16.655.009 16.998.850 Manda Koyun Keçi Genel Toplam 39.279 38.058 36.558 30.375 31.422 32.443 35.487 40.372 46.989 51.947 54.803 771.715 789.878 794.681 782.587 746.872 734.219 816.832 892.822 1.007.007 1.101.013 1.113.937 259.087 253.759 253.759 237.487 209.570 192.210 272.811 320.588 369.429 416.443 463.270 10.679.407 11.107.897 11.952.295 12.189.789 12.274.462 12.542.185 13.543.674 15.056.210 17.401.262 18.223.712 18.630.860 İneklerde ortalama süt veriminin 2.803 olduğu ülkemizde, kültür ırkı hayvanlardan 3.884 litre, melez ırk hayvanlardan 2.720 litre, yerli ırk hayvanlardan ise 1.316 litre ortalama süt elde edilmektedir (TZOB, 2011). Türkiye FAO verilerine göre 2012 yılında ortalama inek başına süt verimimiz yıllık 2.942 litre verime ulaşmamıza karşın AB ve ABD ortalamasının altında yer almaktadır. 41 Ülkemizde çiğ süt üretimi yapan işletme sayıları giderek azalmakta olup, 2011 yılında 1.744.859 olan işletme sayısı 2013 yılında 1.250.947’ye düşmüştür. Bununla birlikte, işletmelerin %76,3’ü 1-10 baş hayvan içeren, %98,38’i ise 50 baştan az hayvana sahip aile işletimlerinden oluşmaktadır (Ulusal Süt Konseyi, 2014). Ülkemizde süt ve süt ürünleri işletmeleri ağırlıklı olarak Ege ve Marmara Bölgelerinde toplanmasına karşın hayvancılığa yapılan desteklemeler sayesinde Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin de ileride önemli üretim merkezleri haline geleceği düşünülmektedir (Boran, 2010). Türkiye’de üretilen toplam sütün %20’si çiftliklerde tüketilmekte, %20’si sokak sütü olarak pazarlanmakta; %27’si modern süt işletmelerinde, %33’ü de küçük ölçekli mandıra adı verilen işletmelerde işlenmektedir. Sütün birçok küçük ölçekli ve dağınık işletmeden toplanması sanayicilerin maliyetlerini artırmakta, bu durum tüketici fiyatlarına yansımakta ve alım gücü düşük tüketicileri zorlamaktadır (TZOB, 2011). Sektörde süt üretiminin önemli bir kısmının küçük işletmelerde yapılması yüksek verimli sığır ırklarının teminindeki sorunlara, süt ürünlerinin pazarlanmasında ve örgütlenmede güçlüklere yol açmaktadır (Ulusal Süt Konseyi, 2014). Üretilen çiğ sütün sadece %44’ü sanayiye girerek işlenmekte, geri kalanı ise üretim yerlerinde tüketilmekte veya sokak sütü olarak satılmaktadır. 2013 yılı itibariyle sanayiye giren 8 milyon ton sütün 1,3 milyon tonu içme sütü, 601 bin tonu peynir, 1,1 milyon tonu yoğurt, 560 bin tonu ise ayran olarak işlenmiştir (Tablo 3.3). Gelir artışı ve beslenme konusunda daha bilinçli hareket edilmesinden dolayı özellikle içme sütünde ambalajlı ürün talebi artmaktadır. Çoğunlukla bir litrelik karton ambalajlarda piyasaya sürülen UHT sütler içme süt üretiminin %90’ını oluşturmaktadır (ASÜD, 2010). Tablo 3.3 Yıllara Göre Türkiye’de İşlenmiş Süt Ürünleri Üretim Değerleri Yıl Sanayiye Giren İnek Sütü (Ton/Yıl) 6.745.011 2010 7.073.739 2011 7.932.485 2012 7.942.089 2013 Kaynak:TÜİK, 2015. İŞLENMİŞ SÜT ÜRÜNLERİ (Ton/Yıl) İçme Sütü Peynir Yoğurt 1.090.605 473.057 908.269 1.164.748 518.850 1.006.791 1.250.168 539.411 1.052.657 1.298.059 600.637 1.082.164 Ayran 397.935 459.075 508.444 560.101 42 2.1.4.2. Türkiye’de Süt Üretimine Yönelik Desteklemeler ve Politikalar Türkiye’de süt ve süt ürünleri politikasının belirlenmesi, çiğ sütün piyasa fiyatının belirlenmesi ve destekleme primlerinin verilmesi 1995 yılında özelleştirilmesine kadar Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) aracılığı ile yapılmış olup, 1996’dan itibaren çiğ süt fiyatının belirlenmesi piyasaya bırakılmıştır (Aksoy ve ark., 2012). SEK’in özelleştirilmesi ile bütün süt sektörü bu durumdan olumsuz etkilenmiş; özelleştirmeyi izleyen dönemde çiğ süt fiyatlarında düşüş, tüketici fiyatlarında ise artış saptanmıştır (Kaya-Kuyulu, 2008). SEK’in özelleştirilmesi sonrası piyasanın süt fiyatlarını düzenlemede yetersiz kalması nedeniyle süt piyasasına yön verecek bir yapının kurulması amacıyla 1999’da Süt Konseyi oluşturulması için ilk adım atılmıştır. Sekizinci beş yıllık kalkınma planı süt ve süt ürünleri sanayi alt komisyon raporunda çiğ süt kalitesinin arttırılması, kaliteye göre çiğ süt fiyatının belirlenmesi, süt ürünlerinin dış ticaretinin düzenlenmesi ile tüketimin arttırılmasına yönelik çalışmaların yapılması ve istikrarlı bir piyasa oluşturulması Süt Konseyi’nin görevleri arasında sayılmıştır (Kaya Kuyululu, 2008). Yapılan çalışmaların sonucunda süt piyasasının düzenlenmesine yönelik bir yapının kurulması amacıyla 2008 yılından itibaren Kamu ve Özel Sektör temsilcilerinin oluşturduğu Ulusal Süt Konseyi (USK) kurulmuş ve süt sektöründe politika ve piyasa düzeninin belirlenmesi bu kuruma bırakılmıştır (Resmi Gazete, 2008). Süt ve Süt Ürünleri üreticilerine verilen primler ise Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verilmeye devam etmektedir. Diğer taraftan dış etkenlere karşı oldukça hassas olan süt ve süt ürünleri sektöründe yaşanabilecek fiyat dalgalanmalarına karşı ESK, Türkiye’de süt sektöründe ekonomik gerekliliklere uygun verimlilik ve karlılık ilkeleri çerçevesinde kamu yararını gözeten faaliyetlerde bulunma ve sektörde tam rekabet koşullarının oluşmasını sağlama görevi verilmiştir. Ancak ESK bugüne kadar, süt fiyatlarının belirlenmesi ve müdahale kurumu olarak arz/talep dengesinin oluşturulmasına yönelik politikaların belirlenmesinde etkin olamamıştır. Çiğ süt satış fiyatlarında referans fiyat tespiti ve açıklaması Ulusal Süt Konseyi tarafından yapılmaktadır. Ülkemizde son yıllarda AB’ne de uygulanan politikalara benzer bir şekilde süt tüketimini özendirmek ve talebi arttırmak amacıyla, GTHB tarafından uygulanan okul sütü 43 programı uygulanmaya başlamıştır. Ayrıca arz fazlası sütün süt tozuna dönüştürülerek Dahili İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ihraç edilmesi veya iç piyasada kullanılması sektöre yönelik uygulanan politikalar açısından diğer olumlu gelişmelerdir . Süt ve süt ürünleri sektörüne Bakanlık olarak yapılan destekler arasında en az 5 anaç sütçü sığıra sahip işletmelere hayvan başına sığır için 225 TL, manda için ise 400 TL destekleme verilmektedir. Bunun yanı sıra suni tohumlama sonucu doğan buzağılara 75 TL/Baş, Anaç koyun ve keçilere ise 20 TL/baş destekleme ödemesi yapılmaktadır. Son olarak, süt üretimine yönelik 3 aylık dönemler halinde primler ödenmekte, dolaylı olarak da yem bitkileri ve hibe destekleri ile süt ve süt ürünleri üretimi GTHB tarafından desteklenmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015). 2.1.4.3. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi Türkiye süt tüketimi açısından dünya ortalamasının oldukça altında olmakla birlikte, sütü daha çok yoğurt, peynir ve ayran gibi süt ürünleri şeklinde tüketmektedir (SETBİR, 2013). Türkiye’de en çok üretilen ve tüketilen süt ürünlerinden birisi peynir olup, başta beyaz peynir olmak üzere 2013 yılında kişi başı 16,5 kg peynir tüketildiği tahmin edilmektedir. Bununla birlikte yıllık kişi başına 30,6 kg yoğurt, 1,42 kg da tereyağı tüketildiği hesaplanmıştır (Ulusal Süt Konseyi, 2014). 2.1.4.4. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti TÜİK dış ticaret verilerine göre son on yıllık dönem incelendiğinde ihracatımız yaklaşık 6 kat, ithalatımız ise 3,5 katın üzerinde artmıştır. Süt ve süt ürünleri dış ticareti dengesi 2006 yılından sonra ilk kez 2013 yılında artıya dönmüş, 2014 yılında ise 85,5 milyon ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %137,5’dir (Şekil 3.8). 44 Şekil 3.8 Türkiye’nin Yıllara Göre Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti 500.000 Dış Ticaret (Bin ABD$) 400.000 300.000 200.000 100.000 0 -100.000 -200.000 -300.000 2005 İhracat 54.539 İthalat 63.909 Denge -9.370 2006 78.039 70.937 7.102 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 99.232 114.669 118.761 141.472 194.771 189.036 244.449 313.711 106.093 129.320 121.104 180.955 383.210 266.054 237.112 228.211 -6.861 -14.651 -2.343 -39.483 -188.440 -77.018 7.337 85.500 Kaynak:TÜİK, 2015. HS: 0102 0401, 0402, 0403, 0404, 0405 ve 0406 kalemleri alınmıştır. İhracatımızda kaşkaval ve beyaz peynirler, eritme peynirler, taze peynirler ve peynir altı suyu en çok ihraç ettiğimiz ürünler arasında yer almaktadır. İhracatımızda Orta Doğu ve Uzak Doğu ülkelerinin ön plana çıktığı gözlemlenmekte olup, 2014 yılına ait TÜİK’in dış ticaret verilerine göre süt ve süt ürünleri ihracatımızda Irak’ın payı %25,6, Suudi Arabistan %17, Mısır ise %5,1, Japonya ise %4,4’dür. Süt ve süt ürünleri sektöründe en önemli ithalat kalemleri arasında damızlık sağmal sığır, tereyağı ve başta hellim olmak üzere peynir türleri gelmektedir. 2014 yılında ithalatta öne çıkan ülkeler arasında %42,3 ile AB, %22,9 ile Yeni Zelanda, %21,3 ile ABD ve %11,8 ile KKTC ön plana çıkmaktadır. 2.1.5. Türkiye’de Arıcılık Ürünleri Üretimi Arıcılık kırsal kesimde yaygın olarak yapılan, kısa sürede gelir getiren, bal, bal mumu, polen, arı sütü, propolis, arı zehiri, ana arı ve oğul gibi çeşitli ürünler sağlayan bir tarım uğraşıdır. Türkiye coğrafi konumu, uygun iklim ve flora zenginliği nedeniyle arıcılık açısından oldukça büyük bir potansiyele sahip olmasının yanında kırsal alanda en yaygın yapılan tarımsal faaliyet konumundadır. Bal üretimi için önemli yüksek miktarda nektar ve polen içeren bitki türlerinden 3.000’i endemik olmak üzere 12.000 adeti Türkiye’de 45 bulunmaktadır. Bu durum ülkemizi diğer ülkelerle bal üretiminde rekabet açısından ön plana çıkarmaktadır (Çakal, 2013). 2.1.5.1. Türkiye Arıcılık Ürünleri Üretim Değerleri ve Yapısı Ülkemiz başta bal üretimi olmak üzere arıcılık sektöründe dünyanın en önemli ülkelerinden birisi konumundadır. FAO verilerine göre Türkiye, 2013 yılında 6 milyon 641 bin kovan sayısı ile Çin’in ardından ikinci sırada yer almaktadır. Bal üretimi bakımından ise 2013 yılında 94 bin 694 ton ile Çin’in ardından ikinci sırada, bal mumu üretiminde de 2013 yılında ise 4 bin 235 ton ile dördüncü sırada yer almaktadır (4.222 ton). Şekil 3.9. Türkiye’nin Yıllara Göre Bal ve Bal Mumu Üretimi 120,0 4,1 Bal Üretimi (Bin Ton) 100,0 80,0 4,2 4,2 3,5 4,5 4,4 81,4 82,0 81,1 2008 2009 2010 4,2 4,2 4,1 3,8 60,0 40,0 82,3 83,8 2005 2006 73,9 94,2 89,2 94,7 2011 2012 2013 103,5 20,0 0,0 2007 Bal 2014 Balmumu Kaynak:TÜİK, 2015. TÜİK verilerine göre Son on yılda üretimin değişimi incelendiğinde 2005 yılında 82,3 bin ton olan bal üretimi %24 artarak 2014 yılında 103,5 bin tona; bal mumu üretimi ise 2006 yılından bu yana %14 artarak 3,5 bin tondan 4,1 bin tona ulaşmıştır (Şekil 3.8). Üretimin dağılımı incelendiğinde ise başta Ege olmak üzere Akdeniz ve Doğu Karadeniz bölgelerinin bal üretiminin en yoğun yapıldığı bölgeler olduğu görülmektedir. TÜİK verilerine göre 2014 yılında ülkemizde 7 milyon 60 bin kovan ile kayıtlı 104.709 arıcılık işletmesi bulunmakta, bu işletmelerin 10-15 bin kadarının ana gelir kaynağının bal ve bal mumu olduğu tahmin edilmektedir. 50 bin kadar işletmenin yan gelir 46 amaçlı arıcılık yaptığı, geri kalanların ise kar amacı gütmeyen işletmeler olduğu düşünülmektedir (Gösterit, 2015). Sektörün sorunları arasında verim düşüklüğü, salgın hastalıklar, üretilen balın kalite ve uluslararası standartlara uymaması yer almaktadır. Özellikle üreticinin bilgisizliği nedeniyle, ülkemizde yaygın olarak görülen Varroa jacobsoni ve Amerikan Yavru Çürüğü hastalıklarına mücadele için aşırı ve bilinçsiz kullanılan antibiyotikler ve insektisitler ile peteklerin muhafazası için naftalin uygulamalarının yol açtığı kalıntı sorunu, arıların nektar ve polenli bitkilerin bol bulunduğu dönemlerde bile şeker şurubu ve nişasta içerikli keklerle beslenmeleri ülkemiz arıcılığı açısından en önemli sorunlar arasındadır. Bunun yanında hileli ve sahte bal üretimi, sektörde örgütlenme sorunları, kaliteli ana arı eksikliği arıcılığın diğer önemli sorunlarıdır (Gösterit, 2015). 2.1.5.2. Türkiye’de Bal ve Diğer Arıcılık Ürünlerinin Tüketimi Dünyada ve Türkiye’de arıcılık ürünlerinin tüketiminde bal ilk sırada yer almakta olup, 2011 yılında üretilen 94.245 ton balın 87.000 tonu ülke içerisinde tüketilmiştir. Kişi başı yıllık bal tüketimi 1,2 kg seviyesindedir. Diğer arıcılık ürünlerinin ülkemizde tanınırlığının az olması nedeniyle tüketimleri yeterli seviyelerde olmayıp, kişi başı yıllık polen tüketimi 265 gr, arı sütü ise 53 gr seviyesindedir (Çakal, 2013). 2.1.5.3. Türkiye Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti TÜİK dış ticaret verilerine göre Türkiye’nin bal ve diğer arıcılık ürünleri ihracatı son on yıl içerisinde artış eğiliminde olup, 2005 – 2014 yılları arasında 3 kat artarak 19,6 milyon ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %848’dir (Şekil 3.10). 47 Şekil 3.10 Yıllara Göre Bal ve Diğer Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti Dış Ticaret (Bin ABD$) 25.000 20.000 15.000 10.000 5.000 0 -5.000 2005 İhracat 6.565 İthalat 1.540 Denge 5.025 2006 5.500 1.542 3.958 2007 1.835 1.085 750 2008 2.316 4.783 -2.467 2009 4.520 1.718 2.802 2010 5.850 4.328 1.522 2011 5.212 3.825 1.387 2012 6.417 1.797 4.620 2013 2014 13.512 19.622 1.250 2.314 12.262 17.307 Kaynak:TÜİK, 2015. HS:010641, 0409 ve 152190 kalemleri alınmıştır. Dünyanın en büyük bal üreticilerinden birisi olan Türkiye ürettiği balın çok az bir kısmını ihraç edebilmektedir. İhracatımızın üretime göre düşük olmasının nedenleri arasında iç tüketimin yüksek olması, küresel ısınma nedeniyle gerçekleşen arı ölümleri ve bal üretiminin azalması ve bal fiyatlarında yaşanan değişkenlikler sayılabilmektedir (Ünye Ticaret Borsası, 2014). Türkiye 2013 yılında üretilen 94,7 bin ton balın sadece %3,8’i ihraç edilebilmiştir. Son on yıllık ihracatımızın %97,4’ünü bal, %1,9’unu canlı arılar ve %0,7’sini ise bal mumu oluşturmaktadır. İhracatımızda başlıca pazarlar arasında dünyanın en büyük bal tüketen ülkeleri arasında bulunan Almanya ve ABD ön planda yer almaktadır. 2014 yılındaki bal ve diğer arıcılık ürünleri ihracatımızın %37’si Almanya’ya, %33,6’sı ABD’ye, %5,5’i ise Suudi Arabistan’a gerçekleştirilmiştir. Son on yıllık ithalatımız yıllara göre değişmekle birlikte 2005 yılında 1,5 milyon ABD$’ından 2,3 milyon ABD$’ına ulaşmıştır. Son on yıllık ithalatımızın %78,8’ini bal mumu, %20,9’unu ise tabii bal oluşturmaktadır. Canlı arı ithalatımız toplam arıcılık ürünleri ithalatının sadece %0,4’ünü kapsamaktadır. Ülkeler bazında incelendiğinde ise 2014 yılında ithalatımızın %64’ü Çin Halk Cumhuriyeti’nden, %16,2’si Almanya’dan, %10,9’u ise Hollanda’dan gerçekleşmiştir. 48 2.2. ABD’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ ABD’de hayvancılık sektörü son 50 yıl içerisinde önemli bir dönüşüm geçirerek birden fazla çiftlik hayvanı türünün sayıca az yetiştirildiği küçük çiftliklerden, ekonomik nedenler ve tüketicinin talepleri doğrultusunda tek türe özel büyük işletmelerde üretim yapılan büyük bir endüstri haline gelmiştir (Kim ve ark., 2013). Günümüzde hayvancılık yılda 9,8 milyar çiftlik hayvanının kesildiği, yıllık 100 milyar ABD$’ın üzerinde hasılanın üretildiği, toplam tarımsal üretimin yaklaşık yarısına karşılık gelen, dev bir sanayi konumundadır (USDA ERS, 2015b). ABD’de hayvansal üretim yapan çiftlikler büyük ölçüde aile işletmelerinden oluşmasına karşın; bu işletmeler sözleşmeli personel çalıştırmakta, üretim ve işlemedeki farklı aşamalar için farklı kuruluşlar ile işbirliği halinde bulunmaktadır (MacDonald & McBride, 2009). 2.2.1. ABD’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre ABD’nin 2005-2014 yılları arasındaki canlı hayvan ve hayvansal ürünler dış ticaret hacmi 2008 krizi sonrası yaşanan ekonomik kriz haricinde düzenli olarak artış göstermiştir. Bu dönemde ABD’nin ihracatı 2,6 kat, ithalatı ise 1,5 kat artmış olup, 2014 yılı itibari ile ihracatın ithalatı karşılama oranı %181,5’dir (Şekil 3.11). ABD’nin canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatında dondurulmuş piliç et ve sakatatları, taze sığır eti, dondurulmuş veya taze domuz eti, yağsız süt tozu, hayvan derileri, hayvan bağırsakları ve canlı damızlık hayvan ve sığır spermi gibi genetik materyaller ön plana çıkmaktadır. ABD hayvansal ürün ihracatının büyük bir kısmını NAFTA ülkeleri ve Uzak Doğu pazarına yapıyor olup, 2014 yılı ihracatlarında ilk sırayı alan ülkeler ve ihracattaki payları sırasıyla Meksika (%20), Japonya (%13,1), Kanada (%12,4) ve Çin’dir (%9,6). 49 Şekil 3.11 Yıllara Göre ABD’nin Canlı Hayvan Hayvancılık Ürünleri Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 35.000 30.000 25.000 20.000 15.000 10.000 5.000 0 2005 İhracat 12.424 İthalat 11.670 Denge 754 2006 13.719 11.629 2.090 2007 17.200 12.554 4.646 2008 22.116 12.284 9.832 2009 18.206 10.318 7.888 2010 22.383 11.168 11.215 2011 27.791 12.335 15.455 2012 28.743 13.638 15.105 2013 30.969 14.182 16.787 2014 32.726 18.036 14.690 Kaynak:UN Comtrade, 2015. HS: Kodlar Ek-1’de belirtilmiştir. Canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatında ise dondurulmuş sığır eti, kesimlik canlı sığır, peynir türleri, taze domuz eti, kazein, kırmızı et konserveleri ve bal ön plana çıkmaktadır. ABD’nin en çok ithalat yaptığı bölgeler NAFTA ülkeleri, Okyanusya, Güney Amerika ve Çin olup, 2014 yılı hayvansal ürün ithalatında ilk sırada yer alan ülkeler ve payları sırasıyla Kanada (%32,3), Avustralya (%15,5), Yeni Zelanda (%11,5) ve Meksika’dır (%10,1). 2.2.2. ABD’de Kırmızı Et Üretimi ABD’de kırmızı et üretimi ağırlıklı olarak sığır ve domuz eti işletmelerine dayanmaktadır. Küçükbaş hayvan üretimi toplam kırmızı et üretiminin sadece %0,3’ünü kapsamaktadır. Bu sebepten dolayı sektör sığır ve domuz üretimi açısından incelenmiştir. 2.2.2.1. ABD’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve Yapısı Sığır üretimi 1960’lı yılların ortasına kadar çayır ve meralarda otlatmaya dayalı küçük çaplı işletmelerden ibaret olup, üretimin %60’ından fazlasını 1.000 baştan az hayvan bulunan çiftlikler sağlamaktaydı. 1970’lerden itibaren sektör hızlı bir gelişime girerek, işletmelerin kendi ihtiyaç duyduğu yem maddelerini ürettiği veya fabrikalardan satın 50 alındığı, beslenme uzmanları, veteriner hekimler ve diğer profesyonel personeli çalıştırdığı bir sisteme dönüşmüştür. 2007 yılı itibari ile minimum 16.000 sığırın bulunduğu 262 işletme üretimin %60’ını sağlamaktadır. Çayır ve merada beslemeye dayalı yetiştiricilik hala devam etmekle birlikte üretimin sadece üçte biri bu işletmelerde gerçekleşmektedir (MacDonald & McBride, 2009). Domuz üretimi, etlik piliçlerin üretimine benzer bir şekilde iki aşamalı olarak yapılmaktadır. Yavrulamadan sütten kesime kadar olan dönemde domuzların gelişimi ile yetiştiriciler ilgilenmekte, bu dönemden sonra kesime kadar olan süreci ise besiciler yönetmektedir. Broiler üretimine benzer bir şekilde büyük firmalar sektöre yön vermekte olup, yıllık olarak kesime gönderilen yaklaşık 100 milyon domuzun %75’i 40 kadar besici tarafından üretilmektedir (MacDonald & McBride, 2009). Şekil 3.12 ABD’nin Yıllara Göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı 140.000 121.539 Hayvan Varlığı (Bin Baş) 120.000 115.001 104.488 99.176 96.100 100.000 80.000 62.726 59.017 60.000 40.000 64.775 54.534 58.202 59.554 12.140 10.201 6.321 5.335 2.530 2003 2.811 2013 29.176 17.641 20.000 0 89.300 3.473 1963 1.775 1973 Sığır 1.420 1983 Keçi Domuz 1.960 1993 Koyun Kaynak: FAO, 2015. ABD’nin büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı incelendiğinde, FAO verilerine göre sığır ve küçükbaş hayvan varlığının yıllar içerisinde azalmasına karşın, domuz popülasyonunun arttığı gözlemlenmektedir (Şekil 3.12). Bu durumun oluşmasında işletmelerin yapısının değişmesine bağlı olarak hayvan verimlerinin artması ile kırmızı et talebine karşı maliyet ve performans bakımından daha ön plana çıkan domuz arzının yükselmesinin etkili olduğu düşünülmektedir. 51 Şekil 3.13 Yıllara Göre ABD’nin Kırmızı Et Üretimi 25.000 82 80 76 70 73 73 9.951 10.599 10.442 10.186 10.331 10.555 10.510 11.863 11.979 12.163 11.891 12.046 11.921 11.792 11.698 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 84 83 9.550 11.196 2005 88 85 9.303 9.383 11.135 2004 Üretim (Bin Ton) 20.000 15.000 10.000 5.000 0 Sığır Eti Domuz Eti Koyun Eti Kaynak: FAO, 2015. Kırmızı et üretimi ağırlıklı olarak ABD’nin orta ve güney eyaletlerinde gerçekleştirilmektedir. Toplam üretim 2013 yılı itibari ile üretim 22 milyon tonu geçmiş durumdadır. Kırmızı et üretimi açısından FAO verileri değerlendirildiğinde, ABD’nin son on yıl içerisinde sığır eti üretiminin %5, domuz eti üretiminin ise %12 arttığı gözlemlenmektedir. Bununla birlikte 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin ardından sığır eti arzının her geçen sene azaldığı gözlemlenmektedir. Küçükbaş hayvan eti üretimi ise son on yılda sürekli olarak düşmüş ve yaklaşık %17 azalarak 73 bin tona gerilemiştir (Şekil 3.13). Kırmızı et üretimi ABD’de hayvancılık sektörü içerisinde en önemli üretim dallarından birisi olup, 2007 yılı itibari ile 758.000 besi sığırı işletmesi faaliyet göstermektedir (MacDonald & McBride, 2009). Sektörün sorunları arasında son yıllarda sığır eti arzının azalması ile gerek iç gerekse uluslararası piyasada et talebinin artmasına bağlı olarak fiyatların yükselmesi, halkın artan fiyatlar karşısında kırmızı et yerine beyaz ete yönelmesi, ihracatın düşmesi ve tüketicinin bilinçlenmesine bağlı olarak et üretiminde şeffaflık talepleri yer almaktadır (Kay, 2015). 52 2.2.2.2. ABD’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Politikalar ve Destekler Federal bir yapıya sahip ABD’de uygulanan politikaların büyük çoğunluğu eyaletten eyalete değişiklik göstermektedir. Bununla birlikte Federal düzeyde birkaç uygulama da bulunmaktadır. ABD’de büyükbaş işletmelerinin sayısının azalması ve işletme başına hayvan sayılarının artmasına bağlı olarak su kalitesi, iş sağlığı ve atıkların kontrolü gibi çevre ve sağlık sorunlarının çoğaldığı gözlemlenmektedir. Bu nedenle ABD’de kırmızı et sektörüne yönelik federal düzeydeki politikalarda bu hususlarda önlem alınması ön plana çıkmış durumdadır. Bunun yanında Federal Hükümet, ABD’nin büyükbaş hayvanların beslenmesi için üretilen veya ithal edilen yem ve yem katkı maddelerinin kullanımına yönelik eyalet ve bölgesel düzeyde standartların belirlenmesini sağlamaktadır (USDA, ERS, 2012). Federal Hükümet’in sektöre yönelik müdahaleleri acil durum önlemleri ile sınırlı olup, “Hükümet Yardım Programları” ile sel, kuraklık, hastalık, zararlı salgını, yangın, kasırga, deprem, şiddetli fırtınalar gibi durumlarda üreticiye destek vermektedir (USDA, ERS, 2012). ABD’de sığır etine yönelik federal müdahale yapısı kurulmamış olmakla birlikte eyaletlere göre farklı uygulamalar bulunmaktadır. Domuz üretimi özelinde baktığımızda, finansal kriz dönemlerinde ABD Tarım Bakanlığı’na bağlı Tarımsal Pazarlama Servisi üreticiyi korumak ve fiyatların düşmesini önlemek için “Ürün Alım Programları” kapsamında ülke içi tüketime yönelik olarak et alımında bulunabilmektedir. Bunun yanında Federal Hükümet domuz eti sektöründe doğal afet, salgın hastalıklara karşı üreticiyi koruma ve eğitimine yönelik programları bulunmaktadır (USDA ERS, 2015a). 2.2.2.3. ABD’de Kırmızı Et Tüketimi Kırmızı et, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin beslenmesinde önemli bir rol oynamakta olup, tüketilen etin yaklaşık %58’i kırmızı et kaynaklıdır (Carrie ve ark., 2011). ABD’de et tüketimi 1960’lardan bu yana artmasına karşın; kırmızı et tüketiminin payı azalmakta, beyaz etin payı ise artmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı (USDA) verilerine göre 1965 yılında yıllık 61 kg olan kişi başı kırmızı et tüketimi, 2013 53 yılı itibari ile 47 kg’a kadar gerilemiştir. Kırmızı et tüketiminde 34 kg civarında olan sığır eti 25,5 kg’a; domuz eti ise 23 kg’dan, 21 kg’a gerilemiştir (National Chicken Council, 2015). Kırmızı et tüketiminin azalmasının nedenleri arasında kolesterol ve damar yolu hastalıklarının ilişkisinin keşfedilmesine bağlı olarak kırmızı etin “sağlıksız” kabul edilmesi, gelir seviyesinin artması ve yaşlanan nüfusun beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve Bovine Spongioforme Encephalopathy/Sığırların Süngerimsi Beyin Hastalığı (BSE- Deli Dana) salgınları olduğu düşünülmektedir (Carrie ve ark., 2011). 2.2.2.4. ABD’de Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, ABD’nin kırmızı et ve kesimlik hayvan ihracatı 2005 – 2014 yılları arasında 3,5 kat artarak 4 milyar ABD$’den, 14,1 milyar ABD$’na, ithalat ise aynı dönemde 1,5 kat artarak 7,4 milyar ABD$’ında, 11,4 ABD$’na ulaşmıştır. 2007 yılına kadar ekside olan dış ticaret dengesi ise 2008’den itibaren artıya dönmüştür. 2014 yılında kesimlik hayvan ve kırmızı et ürünlerinde ihracatın ithalatı karşılama oranı %123’dür (Şekil 3.14). Dış Ticaret (Milyon ABD$) Şekil 3.14 ABD’nin Yıllara Göre Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti 16.000 14.000 12.000 10.000 8.000 6.000 4.000 2.000 0 -2.000 -4.000 -6.000 İhracat İthalat Denge 2005 3.954 7.438 -3.484 2006 4.805 7.374 -2.569 2007 5.649 7.863 -2.214 2008 8.258 7.203 1.055 2009 7.488 6.109 1.378 2010 9.135 6.714 2.421 2011 11.917 7.248 4.669 2012 12.263 7.980 4.284 2013 12.599 8.233 4.367 2014 14.057 11.425 2.631 Kaynak: UN Comtrade, 2015. HS: 010290, 0103, 0104, 0201, 0202, 0203, 0204, 0206, 021011, 021012, 021019, 021020, 160100, 160210, 160241, 160242, 160249, 160250, 160300 alınmıştır. 54 ABD’nin kırmızı et ve kesimlik hayvan ihracatında dondurulmuş ve soğutulmuş/taze domuz karkası ile sığır karkası ön plana çıkmakta olup, işlenmiş et ürünleri ikinci sırada yer almaktadır. Ülkelere göre ihracat incelendiğinde ABD dünyanın hemen hemen her bölgesine kesimlik hayvan ile kırmızı et ve et ürünlerini ihraç ettiği gözlemlenmektedir. 2014 yılı ihracat değerlerine göre kırmızı et ihracatının %25’i Japonya’ya, %19,5’i Meksika’ya, %15,4’ü ise Kanada’ya gerçekleşmiştir. Son on yıldaki kesimlik hayvan ve kırmızı et ithalatında ABD’nin ağırlıklı olarak sığır eti (taze, soğutulmuş veya dondurulmuş), domuz eti (taze, soğutulmuş veya dondurulmuş), canlı kesimlik sığır ve domuz ithal ettiği görülmektedir. ABD’nin 2014 yılında ithalat yaptığı ülkeler arasında Kanada (%41,3), Avustralya (%23,3) ve Meksika (%13,9) ön plana çıkmaktadır. 2.2.3. ABD’de Kanatlı Et ve Yumurta Üretimi Tarihsel olarak bakıldığında 1940’lı yıllara kadar kanatlı hayvan yetiştiriciliği yumurta ağırlıklı olup; aile işletmelerinde gerçekleştirilmiştir. II. Dünya Savaşı’nın ardından kanatlı hayvanlarda genetik materyalin geliştirilmesi, hastalıklara karşı mücadele ve daha iyi beslemeye yönelik çalışmalar sonucunda; sektör aile tipi işletmelerden daha endüstriyel işletmelere kaymıştır (Perry ve ark., 1999). Günümüzde ABD kanatlı sektörü dünyanın en büyük ve en gelişmiş kanatlı sektörü konumundadır. Broiler (Etlik Piliç) endüstrisi 2012 yılı itibari ile 1 milyon kişiye istihdam sağlamakta, 47 milyar ABD$ vergi kazancı ve 197 milyar ABD$ ekonomik faaliyet gerçekleştirmektedir (USDA APHIS, 2013). 2.2.3.1. ABD’de Kanatlı Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı 2013 yılına ait FAO verilerine göre; ABD kanatlı hayvan popülasyonu bakımından dünyada Çin’in ardından ikinci, kanatlı eti üretimi bakımından ise birinci sırada yer almaktadır. Yumurta üretiminde ise 2013 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin ardından ikinci sırada yer almaktadır. ABD’nin yıllara göre kanatlı eti ve yumurta üretimi verileri Şekil 3.15’de yer almaktadır. 55 315 325 305 303 300 301 303 302 5.636 5.700 303 5.600 5.000 5.225 17.397 17.035 17.111 16.971 16.334 16.994 10.000 16.628 2.834 2.569 2.560 2.627 2.707 2.633 2.579 2.699 2.474 2.497 5.349 5.333 5.432 5.326 5.440 5.412 5.287 5.387 16.217 15.000 308 16.041 20.000 15.451 Kanatlı Eti Üretimi (Bin Ton) 25.000 5.500 5.400 5.300 5.200 5.100 0 Yumurta Üretimi (Bin Ton) Şekil 3.15 ABD’nin Yıllara Göre Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi 5.000 2004 2005 Tavuk Eti 2006 2007 Hindi Eti 2008 2009 2010 2011 2012 Diğer Kanatlı Hayvan Etleri 2013 Yumurta Kaynak:FAO, 2015. FAO verilerine göre son on yıl içerisinde kanatlı eti üretimi 18 milyon ile 20 milyon ton arasında seyretmektedir. ABD’nin kanatlı eti üretiminde en büyük payı piliç eti almaktadır. 2013 yılında üretilen kanatlı etinin %85,6’sı piliç eti, %12,9’u ise hindi eti olup, diğer kanatlı etlerinin payı %1,5’dir. Yumurta üretimi ise son on yıl içerisinde önemli bir değişim göstermemiş, 5-6 milyon ton arasında seyretmiştir. 2013 yılında üretim bir önceki yıla göre %7,9 artarak 5,6 milyon tona ulaşmıştır. Broiler üretimi Georgia, Alabama, Arkansas gibi güneybatı eyaletlerine yoğunlaşmıştır. Yumurta üretimi ise Iowa, Ohio ve Pennsylvania gibi kuzeybatı/ortabatı eyaletlerinde gerçekleşmektedir (USDA APHIS, 2013). ABD’de kanatlı sektörünün 2/3’ünden fazla kısmını (%65,6) broiler işletmeleri oluşturmaktadır. Yumurta üretimi toplam kanatlı üretiminin %3’ünü kapsamakta iken hindi üretimi %16,7’sini, damızlık hayvan üretimi ise %15,4’ünü şekillendirmektedir (USDA APHIS, 2011). Kanatlı işletmelerinin ortalama büyüklüğü piliç eti üreticilerinin ortalama 400 kümes iken yumurta üreticilerinin ortalaması 10 kümesten azdır. Bu ortalama hindi üreticilerinde 141, damızlık firmalarında 27 civarıdır (USDA APHIS, 2011). Kümeslerin doluluk oranları açısından damızlık işletmelerinin %98,8’i ve hindi işletmelerinin %73,4’ü, kümes başına kapasite 50.000 hayvandan azdır. Broiler kümeslerinin kapasitesinin büyük 56 bir kısmı 50.000-99.999 hayvan arasında iken, yumurtacı kümeslerde bu rakam 100.000’in üzerindedir (USDA APHIS, 2011). Piliç eti üretimi yapan 40 firma ve bu firmaların sözleşmeli 29.500 üreticisi sektörün %95’ini, benzer şekilde 75.000 ve daha fazla yumurtacı tavuk içeren sürülere sahip 192 firma ABD yumurta sektörünün %95’ini oluşturmaktadır (USDA APHIS, 2013). ABD’de, broiler üreticilerinin büyük çoğunluğu hem damızlık hem de broiler üretimi yapmakta olup, sadece %12’si civcivlerini büyük damızlık firmalarından almaktadır. Diğer yandan yumurta üreticileri damızlıklarının %76,9’unu damızlık firmalarından alırken, hindi üreticileri damızlık ihtiyacını bağımsız firmalar ve diğer işletmelerden almaktadır (USDA APHIS, 2011). Sektörün sorunları arasında kuraklık ve biyoyakıt üretiminin artmasına bağlı olarak tahıl maliyetlerinin yükselmesi, başta antibiyotiklerin yem katkısı olarak kullanımının sınırlandırılması gibi tüketici baskıları, hayvan hastalıkları ve yumurtacı tavuklarda kullanılan kafes sistemi gibi hayvan refahı problemleri yer almaktadır (Shane, 2013). 2.2.3.2. ABD’nin Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi ABD’de yıllar içerisinde kişi başına et tüketimi düzenli olarak artmasına karşın kırmızı etin oranı azalmakta, beyaz etin oranı ise artmaktadır. 1965 yılında kişi başı yıllık 60,7 kg kırmızı et, 20,1 kg beyaz et tüketilirken, 2014 yılında kişi başı yıllık 46,2 kg kırmızı et, 45,6 kg ise beyaz et tüketilmektedir (National Chicken Council, 2015). 2014 yılında kişi başı yıllık tüketilen beyaz etin 37,8 kg’ı piliç; 6,8 kg’ı ise hindi etidir. Beyaz etin kırmızı ete göre daha çok tercih edilmesinin nedenleri arasında daha çok ve ucuza üretilmesi ve daha az yağ içermesi nedeniyle tüketici tarafından daha sağlıklı kabul edilmesi yer almaktadır (Ray & Schaffer, 2013). 2006 yılında 39,2 kg’a kadar çıkan kişi başı yıllık beyaz et tüketimi, 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin olumsuz etkilerinin sürmesi nedeniyle aynı seviyeye ulaşamamıştır (Ray & Schaffer, 2013). Yumurta tüketimi açısından bakıldığında ise tüketici tercihlerine göre değişken bir seyir izlediği görülmektedir. ABD’de 1950’li yıllarda kişi başı yıllık 374 yumurta tüketilirken, 1990’lı yıllarda yumurtanın içerdiği kolesterolden dolayı kan kolesterol 57 seviyesini arttırarak kalp ve damar hastalıklarına yol açtığına inanılmasından dolayı bu rakam ortalama 236 âdete düşmüştür. 2014 yılında ABD’de kişi başı tüketiminin 259 yumurtaya çıktığı tahmin edilmekte ve protein talebinin artması ve tüketicinin sağlıklı ürün tercihlerinden dolayı yumurta tüketiminin önümüzdeki yıllarda daha da artacağı düşünülmektedir (O'Keefe, 2014). 2.2.3.3. ABD’nin Kanatlı Hayvan ve Ürünleri Dış Ticareti Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, ABD kanatlı hayvan, yumurta ve beyaz et ürünlerinin dış ticaretinde önemli bir ihracatçı ülke olup, 2005-2014 yılları arasında ihracatını ve dış ticaret dengesini 2 kat arttırmıştır. 2014 yılında kanatlı ürünlerinde ihracatın ithalatı karşılama oranı %1270’dir (Şekil 3.16). Şekil 3.16 Yıllara Göre ABD’nin Kanatlı Hayvan ve Ürünleri Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 7.000 6.000 5.000 4.000 3.000 2.000 1.000 0 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 İhracat 3.001 2.813 3.935 4.900 4.632 4.636 5.416 6.020 6.209 6.182 İthalat 188 223 271 290 288 331 342 408 438 487 Denge 2.813 2.590 3.664 4.610 4.344 4.305 5.075 5.611 5.772 5.695 Kaynak: UN Comtrade, 2015. HS:0105, 0207, 0407 ve 0408 alınmıştır. ABD’nin son on yıllık kanatlı ürünlerin ihracatında kanatlı eti ve sakatatları, işlenmiş et ürünleri, canlı kanatlı hayvanlar ön plana çıkmaktadır. Tavuk ve diğer kanatlı hayvanların yumurtalarının payı düşük olup, %7,9 seviyesindedir. 2014 yılında ihracatta ön plana çıkan ülkeler arasında Meksika ilk sırada (%23,2) yer almakta olup, Çin ve Hong Kong ikinci (14,8), Kanada ise üçüncü sırada (%12,5) yer almaktadır. 58 ABD’nin son on yıllık kanatlı ürünleri ithalatında ihracata benzer şekilde dondurulmuş kanatlı eti ve sakatatı, konserve ve işlenmiş kanatlı eti ürünleri, tavuk yumurtaları ve canlı piliç kalemleri ön plandadır. Ülkelere göre kanatlı ithalatında 2014 yılı itibari ile, Kanada toplam pazarın %71,2’sine hakim konumdadır. Kanada’yı Şili (%18,8) ve Meksika (%2,8) takip etmektedir. 2.2.4. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi ABD Dünya’nın en büyük süt ürünleri üreticilerinden birisi olup, bunun yanında önemli bir süt ve süt ürünleri ihracatçısıdır. ABD hayvancılık sektörü içerisinde sığır eti üretiminin ardından ikinci en büyük üretim alanı, toplam tarım sektörü açısından ise mısır kadar önemli bir ekonomik katma değer kaynağıdır (USDA ERS, 2015c). 2.2.4.1. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ABD Süt sektörü FAO verilerine göre 2012 yılında 90.865 bin ton çiğ süt üretimi ile dünya üretiminin %14,5’ini karşılamaktadır (Şekil 3.17). Şekil 3.17 ABD’nin Yıllara Göre Çiğ Süt Üretimi Grafiği 95.000 Üretim (Bin Ton) 90.000 85.000 80.000 80.254 75.000 82.463 84.189 86.177 85.880 2008 2009 87.474 89.015 90.865 91.271 2012 2013 77.535 70.000 2004 2005 2006 2007 2010 2011 İnek Sütü Kaynak:FAO, 2015. 2004-2013 yılları arasında süt üretimi düzenli bir artış göstererek 77,5 milyon ton seviyesinden 91,2 milyon tona ulaşmıştır. Hemen hemen bütün eyaletlerde süt üretimi 59 olmakla birlikte, süt işleme sanayisi ağırlık olarak birkaç bölgeye toplanmıştır. 2004 yılında yapılan bir çalışmada; ABD’de ki süt üretiminin %52’sinin beş eyalette, %71’nin ise 10 eyalette gerçekleştiği tespit edilmiştir (Hadjigeorgalis, 2005). Üretim ülkenin batı yakasına doğru yoğunlaşmakta olup, Kaliforniya, Idaho, New York ve Teksas en yoğun üretim yapan eyaletler arasındadır (IUF Dairy Division, 2014). FAO’da yer alan üretim verileri tümüyle inek sütü üzerine olup, keçi ve koyun sütü üretimine yönelik olarak sağlıklı veriler bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Kaliforniya, Oregon, Wisconsin gibi eyaletlerde daha çok peynir üretimine yönelik olarak keçi ve koyun sütü üretildiği bildirilmiştir (Geisler, 2015). ABD süt sektöründe birey veya aileler işletmelerin %99’una sahip olup, bu aile işletmelerinin oluşturduğu kooperatifler üretilen çiğ sütün toplanması ile sanayici ve işleyicilere taşınmasından sorumludur (USDA ERS, 2015c). ABD işletme sayılarında geçtiğimiz yıllara göre düşüş, işletme başına hayvan sayısı ve verim miktarında artış gözlemlenmektedir. 1970 yılında 648.000 süt üretim çiftliği bulunurken, 2006 yılında çiftlik sayısı yaklaşık 75.000 adettir. Diğer yandan çiftlik başına hayvan sayısı 1970’de 19 iken, 2006 yılında 120’ye çıkmıştır. 30 hayvan ve altı süt çiftlikleri 2006 yılında ABD’de toplam süt işletmelerinin %30’unu oluşturmasına karşın toplam süt ineği varlığının %2’sini, toplam üretimin ise %1’ini oluşturmaktadır (USDA ERS, 2015c). ABD’de üretilen sütün hemen hemen tümü işlenerek piyasaya sürülmekte olup; çiğ sütün 1/3’ü pastörize veya UHT süt ile krema olarak, 2/3’ü ise başta peynir olmak üzere dondurma, tereyağı, süt tozu ve peynir altı tozu gibi süt ürünleri olarak işlenip satılmaktadır (USDA ERS, 2015c). Kooperatifler çiğ süt üretiminde olduğu kadar sütün işlenmesi ve pazarlanmasında önemli bir rol üstlenmektedir. 2007 yılında Süt Kooperatifleri ABD’de üretilen tereyağının %71’ini, yağsız süt tozunun %96’sını, peynirin %26’sını, peynir altı tozunun ise %42’sini pazarladığı belirtilmiştir (IUF Dairy Division, 2014). ABD süt sektörünün yaşadığı başlıca sorunlar arasında iç ve uluslararası piyasada talebin yetersiz olması, maliyetlerin yüksekliği, biyogüvenlik uygulamalarında yaşanan sorunlar, metabolik problemlere bağlı hastalıklar ve buzağı ölümlerinin sıklığı, sürü 60 yenilemenin yetersiz olması, mastitis, sektörde yeterli sayıda eğitimli personelin çalışmaması sayılabilmektedir (Loewith, 2006). 2.2.4.2. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Sektöründe Müdahale Yapısı 2014 yılında kabul edilen yeni Tarım Kanunu ile süt sektörüne yönelik federal uygulamalar; Federal Süt Müdahale Kurumları (FMMOs), Süt Ürünleri için Marj Koruma Programı, Süt Ürünleri Hibe Programını içermektedir. 2014 Tarım Kanunu ile daha önceden uygulanmakta olan Süt Ürünleri Fiyat Destekleme Programı, Süt Gelir Kaybı Sözleşmesi Programı ve Süt Ürünleri İhracat Teşvik Programları kaldırılmıştır (USDA ERS, 2015c). 1937’de kabul edilen Tarımsal Pazarlama Sözleşmesi Yasası ile kurulan FMMOs ile pazar koşullarının hem üretici hem de tüketici için faydalı olacak durumda kalması amaçlanmaktadır. FMMOs’lar, girdi maliyetleri ve sektördeki yönelimleri takip ederek aylık olarak süt sanayicileri için çiğ süt minimum alım fiyatını belirlemektedir (USDA ERS, 2015c). Ülkenin yaklaşık 2/3’ünde çiğ süt fiyatları FMMOs’lara bağlı olarak şekillenirken, Kaliforniya eyaletinin federal uygulamalar aksine, kendi market düzenleri mevcuttur. Bunun yanında süt üreticilerine kuru madde, protein içeriğine göre eyalet düzeyinde değişiklik gösteren prim uygulamaları da vardır (IUF Dairy Division, 2014). Süt Ürünleri için Marj Koruma Programı süt işletmelerine ülke içi ortalama gelir marjının (ortalama çiğ süt fiyatı ile ortalama yem maliyetleri farkı) korunması garantisini vermektedir. Bütün süt işletmelerinin katılabildiği bu programda 100 ABD$’lık bir idari ücret ödenmesi halinde 1 cwt (45,4 kg) çiğ süt için 4 ABD$’lık bir marj koruması sağlanmaktadır. Daha üst düzey korumalar için programa prim ödenmesi gerekmektedir (USDA ERS, 2015c). Süt Ürünleri Hibe Programı önceki iki ay boyunca çiğ süt için kar marjının 1 cwt’de (45,4 kg) 4 ABD$’nın altına inmesi durumunda, Tarım Bakanlığının düşük gelir düzeyine sahip gruplar için satın alması için oluşturulmuştur. Bu programın uygulama süresi, çiğ süt kar marjının hedeflenen düzeyde üç ay boyunca kalmasına kadar devam eder (USDA ERS, 2015c). 61 Sektörde uygulanan politikalar sayesinde ülkedeki toplam süt ineği sayısı azalırken, büyük süt işletmelerinin sayısının artmakta olduğu gözlemlenmektedir (IUF Dairy Division, 2014). 2.2.4.3. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi ABD’de süt ve süt ürünleri tüketimi genel olarak nüfus artışından bir miktar daha hızlı bir artış göstermekte olup, süt ürünleri bakımından üründen ürüne farklılık bulunmamaktadır. Bununla birlikte, kişi başı yıllık pastörize ve UHT süt tüketimi 1970’de 82,9 litre iken günümüzde 52,7 litreye kadar düşmüştür. Bu durumun nedenleri arasında nüfus içerisinde çocuklarının oranının azalması ve diğer içeceklerin tüketiminin artması yer almaktadır. İşlenmiş süt ürünlerinde ise, yıllık kişi başı peynir tüketimi son 25 yılda yaklaşık iki kat artarak 2014 yılında 15,4 kg’a ulaşmıştır. Kişi başı tereyağı tüketiminde 1970’lerden bu yana ciddi bir değişim olmamış olup, 2010 yılında 2,5 kg’a ulaşmıştır. Diğer taraftan kurutulmuş veya toz süt ürünlerine olan talep sıvı sütün saklama süresinin uzaması ve fiyatının ucuzlaması nedeniyle oldukça azalmış durumdadır (USDA ERS, 2015c). 2.2.4.4. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, ABD 2005 – 2014 yılları arasında damızlık büyükbaş hayvan, süt ve süt ürünleri ürünlerinin dış ticaretinde ihracat 5 kat artarak 2005 yılında 1,1 milyar ABD$’ından 2014 yılında 5,7 milyar ABD$’a ulaşmıştır. İthalat ise aynı dönemde %23 oranında artarak 1,9 milyar ABD$’ı olmuştur. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %300’dür (Şekil 3.18). Damızlık hayvan ile süt ve süt ürünleri ihracatında süt tozu, krema, peynir altı suyu tozu ve peynir türleri ön plana çıkmakta olup, özellikle süt tozu tek başına son on yıllık ihracatın 1/3’ünü oluşturmaktadır. İhracatta ilk sırada yer alan ülkeler ve payları sırasıyla Meksika (%26,4), Çin Halk Cumhuriyeti (%9,2), Filipinler (%6,9) ve Güney Kore’dir (%6,7). 62 Şekil 3.18 Yıllara Göre Süt, Süt Ürünleri ve Damızlık Hayvan Dış Ticareti 6.000 Dış Ticaret (Milyon $) 5.000 4.000 3.000 2.000 1.000 0 -1.000 İhracat İthalat Denge 2005 1.108 1.525 -417 2006 1.303 1.495 -192 2007 2.244 1.614 630 2008 3.053 1.706 1.347 2009 1.640 1.436 204 2010 2.966 1.370 1.596 2011 4.001 1.526 2.475 2012 4.098 1.624 2.474 2013 5.403 1.680 3.724 2014 5.657 1.883 3.773 Kaynak: UN Comtrade, 2015. HS: 010210, 0401, 0402, 0403, 0404, 0405 ve 0406 alınmıştır. ABD’nin son on yıllık süt ve süt ürünlerindeki ithalatında peynir çeşitleri oldukça önemli bir yer tutmakta olup, yapılan 15,9 milyar ABD$’lık toplam süt ve süt ürünleri ithalatının %70,1’ini peynir türleri oluşturmaktadır. ABD’nin 2014 yılındaki ithalatında ise Yeni Zelanda (%19,1), İtalya (%16,4), Fransa (%11) ve Kanada (%5,7) ön plana çıkan ülkelerdir. 2.2.5. ABD’de Arıcılık Ürünleri Üretimi ABD’de arıcılık faaliyetleri Avrupalı göçmenlerin kıtaya ayak bastığı zamanlara dayanıyor olup, 1622 yılında Virginia eyaletinde modern anlamda ilk arı kolonileri oluşturulmuştur (Oertel, 1980). Günümüzde arıcılık ABD tarım sektörü için hem yıllık yarattığı 15-20 milyar ABD$ arası katma değer, hem de bitkilerin polenlerinin taşınmasında oynadığı rol nedeniyle önemi oldukça büyük bir alt sektör konumundadır (Pesticide Action Network North America , 2015). 63 2.2.5.1. ABD’de Arıcılık Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı USDA’in açıkladığı son verilere göre 2013 yılında 67,8 bin ton olan bal üretimi 2014 yılında %19 artarak 80,7 bin tona ulaşmıştır. Bal kovanı sayısı bakımından ise 2013 yılına göre %4’lük bir artış yaşanarak 2,74 milyon koloniye çıkmıştır. Eyalet bakımından bal üretiminin en yüksek olduğu eyaletler sırasıyla Kuzey Dakota, Montana, Güney Dakota ve Florida’dır (USDA, 2015). Şekil 3.19 Yıllara Göre ABD’nin Bal ve Bal Mumu Üretimi 90,0 1,6 1,6 80,0 1,6 1,6 Üretim (Bin Ton) 70,0 1,6 1,6 1,6 1,6 1,6 1,6 60,0 50,0 40,0 83,3 72,9 70,2 67,3 2005 2006 2007 30,0 74,3 80,0 66,4 67,3 64,5 67,8 2011 2012 2013 20,0 10,0 0,0 2004 2008 Bal 2009 2010 Bal Mumu Kaynak:FAO, 2015. ABD’de arıcılık sektöründe çalışan toplam kişi sayısı tam bilinmemekle birlikte 115.000-125.000 bin arasında arı yetiştiricisi bulunduğu düşünülmektedir. Yetiştiricilerin büyük çoğunluğu 25 kovandan az koloniye sahip kar amacı gütmeyen kişiler olup, profesyonel yetiştiricilerin büyük çoğunluğu 300’ün üzerinde kovana sahip, nektar kaynaklarına ulaşmak için yıl boyunca kolonilerini taşıyan aile işletmeleridir (National Honey Board, 2014). Sektörün yaşadığı en önemli sorunlar arasında başta Colony Collapse Disorder (CCD) gibi son zamanlarda arı kolonilerinde görünmeye başlanan salgın hastalıklar ve bu hastalıkların üretici üzerinde yol açtığı mali yük yer almaktadır. Bunun yanında bitkilerde yer alan pestisitlerin arılarda yarattığı tahribat ve hileli veya sahte bal üretimi sektörün yaşadığı diğer sorunlardır (Arce, 2015; Schneider, 2011). 64 2.2.5.2. ABD’de Bal ve Diğer Arıcık Ürünleri Tüketimi Bal tüketimi bakımından incelendiğinde, ABD’de toplam bal tüketiminin 2010 yılında 186 bin ton olduğu ve 2013 yılında bu rakamın 204 bin tona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Kişi başı yıllık tüketilen bal miktarı ise 590 gram civarında olup, tüketilen balın %61’ü ithal edilmektedir. ABD’de üretilen tabi balın yarısı marketlerde doğrudan tüketime sunulmakta, kalan kısmı ise gıda sanayide kullanılmaktadır (National Honey Board, 2014). 2.2.5.3. ABD’nin Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, ABD bal ve bal mumunda net ithalatçı olup, 2014 yılı itibari ile 560,6 milyon ABD$’ı dış ticaret açığı vermiştir. Üretimin önemli bir artış göstermemesi ve başta bal olmak üzere arıcılık ürünlerine olan talebin artması nedeniyle ithalat 2005-2014 yılları arasında yaklaşık dört kat artarak 590,5 milyon ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında arıcılık ürünlerinde ihracatın ithalatı karşılama oranı %5,1’dir (Şekil 3.20). Şekil 3.20 ABD’nin Yıllara Göre Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon $) 600,0 400,0 200,0 0,0 -200,0 -400,0 -600,0 İhracat İthalat Denge 2005 10,5 148,9 -138,4 2006 11,9 199,2 -187,4 2007 17,9 184,0 -166,1 2008 24,4 242,5 -218,1 2009 19,7 241,8 -222,0 2010 32,4 304,6 -272,2 2011 29,2 400,2 -371,0 2012 28,1 435,3 -407,2 2013 29,6 505,4 -475,8 2014 29,9 590,5 -560,6 Kaynak: UN Comtrade, 2015. HS: 040900 ve 152190 alınmıştır. 65 ABD’nin son on yıllık arıcılık ürünleri ihracatında balın payı %73,1 iken bal mumunun payı %26,9’dur. 2014 yılında ihracatta ön plana çıkan ülkeler arasında Kanada %24,6’lık payı ile ilk sırada yer alırken, Kanada’yı Güney Kore (%10,4), Japonya (%8,9) ve Avustralya (%7) takip etmektedir. ABD’nin arıcılık ürünleri ithalatında ise 2005-2014 yılları arasında balın payı %95,4 iken, bal mumunun payı ise %4,6 civarındadır. 2014 yılında ABD’nin yaptığı bal ve bal mumu ithalatının yaklaşık çeyreği Arjantin’den gerçekleşmiş olup, Vietnam (%21,4), Brezilya (%12,5), Hindistan (%10,5) ve Kanada (%5,2) ABD’nin diğer önemli bal ve bal mumu kaynaklarıdır. 2.3. AB’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ AB hayvancılık sektörü tarım ekonomisi ve tarım arazilerinin kullanımı açısından her zaman önemli bir aktör olmuştur. Farklı sosyal, ekonomik ve iklimsel etkenlere bağlı olarak üye ülkeler arasında alt sektörlerin yapısı ve boyutu değişiklik arz etmektedir (görece İspanya’da domuz, İngiltere’de koyun, İrlanda’da sığır üretiminin yaygın olması gibi). Üyelere göre AB hayvancılığının yapısı değişmekle birlikte makro anlamda genel olarak hayvan varlıklarının ve işletme sayılarının azalmakta olduğu, büyük çaplı işletmelerin hayvansal üretimdeki payının arttığı gözlemlenmektedir. 2004 yılında AB-15 ülkelerinde üretilen sütün %39’u, toplam işletmelerin %11’ini oluşturan 400.000 kg’lık kotaya sahip çiftlikler tarafından üretildiği ifade edilmiştir. Aynı şekilde AB’de domuz çiftliklerinin %0,3’ü toplam domuz varlığının %16’sına, toplam işletmelere oranı %0,1 olan ve 40.000 baştan fazla yumurtacı tavuk içeren çiftliklerin toplam yumurtacı tavuk popülasyonunun %59’una sahiptir (Leip ve ark., 2010). AB İstatistik Ofisi (EUROSTAT) verilerine göre yıllar içerisinde tarım sektörünün Gayri Safi Yıllık Hasıla içerisindeki payı azalarak 2004’de %1,6’dan 2010 yılında %1,2’ye düşmüştür. Hayvansal üretimin toplam tarım üretimi içerisindeki payı %43 olup, 2010 yılında 142 milyar Avro düzeyinde yıllık hasıla üretilmiştir. Bunda en büyük paylar sırasıyla süt (%34), domuz eti (%21) ve sığır etidir (%20) (Kalkınma Bakanlığı, 2014). 66 Dünya sığır varlığının %6’sına, koyun varlığının ise %9’una sahip olan AB, hindi ve domuz varlığı açısından ise sırasıyla %20 ve %16 gibi yüksek paylara sahiptir. Son yıllarda AB’de manda popülasyonu haricinde yetiştirilen bütün hayvan varlığında azalma gözlemlenmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2014). AB üyeleri arasında tarım ve tarıma bağlı olarak hayvancılık sektöründeki farklılıkların azaltılması ve gıda ile tarım programlarına temel oluşturulması açısından Ortak Tarım Politikası (OTP) oldukça önem taşımaktadır. OTP, Roma Anlaşması’nın bölümlerinden birisi olup, birleşmiş ortak bir pazar içerisinde tarım ürünlerinin serbest ticareti, finansal birlik, Birlik ürünlerinin tercih edilmesi ve eşitlik ile verimlilik olmak üzere dört temele dayanmaktadır (Delayen, 2007). Günümüzde OTP üye ülkeler için sağlıklı ve güvenilir gıda üretimi, kırsal nüfusun korunması, çevrenin korunması, sürdürülebilir tarımın gerçekleştirilmesi ve sektörün rekabet gücünün arttırılmasına yönelik politikalar geliştirmektedir (European Commission, 2014b). 2.3.1. AB’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, AB’nin 2004-2013 yılları arasında canlı hayvan ve hayvansal ürün dış ticareti incelendiğinde, dış ticaret dengesinin sürekli pozitif olduğu görülmektedir. Son on yıl içerisinde ihracat 2,4 kat, ithalat ise 1,3 kat artmış ve 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %264’e ulaşmıştır (Şekil 3.21). AB’nin son on yıl içerisinde en çok ihraç ettiği hayvansal ürünler arasında, dondurulmuş domuz eti ve sakatatı, peynir türleri, yağsız ve tam süt tozu, peynir altı suyu gibi süt ürünleri, ham deri ve beyaz et ürünleri ön plana çıktığı görülmektedir. AB ülkelerinin son on yıl içerisinde en çok ithal ettiği ürünler arasında ise kemiksiz taze sığır eti, piliç eti konserveleri, hayvan sakatatları, koyun eti ve peynir türleri yer almaktadır. 67 Şekil 3.21 Yıllara Göre AB’nin Hayvansal Ürünler Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 40.000 35.000 30.000 25.000 20.000 15.000 10.000 5.000 0 2004 İhracat 16.069 İthalat 10.256 Denge 5.813 2005 16.054 10.980 5.074 2006 16.790 11.751 5.039 2007 19.695 13.148 6.547 2008 24.493 14.058 10.436 2009 20.448 11.807 8.641 İhracat İthalat Denge 2010 25.724 12.066 13.658 2011 33.538 14.505 19.033 2012 33.907 13.469 20.437 2013 36.056 13.658 22.398 Kaynak: UN Comtrade, 2015. Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir. 2.3.2. AB’de Kırmızı Et Üretimi Et ve et ürünleri Avrupalıların beslenmesinde sık kullanılmakta olup; protein, enerji, A ve B vitaminleri, demir, fosfor ve çinko gibi mineraller bakımından zengin olması, lezzet ve dokusu nedeniyle Avrupa kültürü ve mutfağında önemli bir yere sahiptir (European Commission Directorate-General for Agriculture, 2015). Beyaz et ile birlikte et sektörü oldukça büyük ve önemli bir sektör olup, AB tarım sektöründe üretilen hasılanın dörtte birini oluşturmaktadır (European Commission Enterprise and Industry, 2011). 2.3.2.1. AB’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı FAO’nun açıkladığı üretim verilerine göre, kırmızı et üretiminde yararlanılan hayvanların popülasyonu bakımından AB ülkelerinde doksanlı yıllardan itibaren azalma olduğu, hayvan başına verimin arttığı gözlemlenmektedir (Şekil 3.22). 2013 yılı itibari ile Almanya, İspanya, Fransa ve İngiltere sığır; Almanya, İspanya ve Fransa domuz; İngiltere koyun; Yunanistan ve İtalya ise keçi varlığı bakımından diğer AB üyesi devletlerin önünde yer almaktadır (Eurostat, 2015a). 68 Şekil 3.22 AB’nin Yıllara Göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı 180.000 166.402 154.811 Hayvan Varlığı (Bin Baş) 160.000 120.000 146.983 135.216 140.000 116.355 103.925 112.176 132.515 117.578 111.115 97.774 100.000 80.000 161.077 106.824 95.943 93.229 88.331 60.000 40.000 20.000 11.864 10.814 11.940 13.751 14.529 12.377 1963 1973 1983 1993 2003 2013 0 Sığır Domuz Keçi Koyun Kaynak: FAO, 2015. FAO verilerine göre, AB Ülkelerinin kırmızı et üretiminin özellikle 2010 yılından itibaren azaldığı gözlemlenmektedir. 2010 yılında 8,1 milyon ton olan sığır eti üretimi %9 azalarak 7,4 milyon tona, 23 milyon ton olan domuz eti üretimi %2,5 azalarak 22,4 milyon tona, 996 bin ton olan küçükbaş hayvan eti üretimi ise %6,4 azalarak 932 milyon tona düşmüştür (Şekil 3.23). Son on yıllık dönemde BSE, Şap gibi salgın hastalıklar, yem maliyetlerinin artması ve politika değişiklikleri, süt verimlerinin artmasından dolayı önemli et kaynaklarından birisi olan sütçü sığır sürülerinin azalması nedeniyle üretimin azaldığı gözlemlenmektedir (European Commission, 2014a). Domuz eti üretiminde ise son yıllarda damızlık domuz varlığında yaşanan azalma nedeniyle düşüşün devam edeceği tahmin edilmektedir (Eurostat, 2015b). Ülke bazında üretime bakıldığında, 2013 yılında Almanya AB toplam domuz eti üretiminin yaklaşık çeyreğini (5,5 milyon ton), İspanya ise %16’sına yakın kısmını (3,4 milyon ton) gerçekleştirmiştir. Sığır etinde AB üretiminin yaklaşık yarısını Fransa (%19,1), Almanya (%16,8) ve İngiltere’nin (%13,5) gerçekleştirdiği bildirilmiştir. Koyun ve keçi eti üretiminde ise İngiltere (%38,3) ile İspanya (%16,8) ön plana çıkan ülkelerdir (Eurostat, 2015a). 69 Şekil 3.23 AB Ülkelerinin Yıllara Göre Kırmızı Et Üretimi 35.000 Üretim (Bin Ton) 30.000 96 1.022 97 989 96 938 96 900 94 905 88 875 78 854 21.336 22.755 22.774 22.306 22.968 23.125 22.692 22.414 7.838 7.920 8.184 8.061 7.932 8.119 8.025 7.691 7.401 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 90 982 89 990 87 979 21.352 21.292 8.060 2004 25.000 20.000 15.000 10.000 5.000 0 Sığır ve Manda Eti Domuz Eti Koyun Eti Keçi eti Kaynak: FAO, 2015. AB’de sığır eti üretimi ağırlıklı olarak besi işletmelerinde gerçekleşmekle birlikte, bir miktar üretim süt ineklerinin erkek buzağıları ve sürüden çıkartılan süt ineklerinden elde edilmektedir (Eurostat, 2015a). AB’de kırmızı et sektörü 1980’li yıllardan bu yana yapısal değişim göstermekte olup, farklı türlerden çiftlik hayvanlarının bulunduğu küçük çiftliklerin yerini zaman içerisinde bir veya iki hayvan türüne özelleşmiş büyük çaplı işletmeler almıştır (European Commission, 2015a). AB’nin domuz üretiminin yaklaşık %80’i 400 baş ve daha büyük domuz çiftliklerinde gerçekleşirken, 12 üye ülkede (Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, İrlanda, İspanya, Fransa, İtalya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Hollanda, İsveç ve İngiltere) bu oran %90, Polonya ve Romanya’da ise %33’dür (Eurostat, 2015b). Sektörün yaşadığı en önemli sorunlar arasında salgın hastalıklar gelmektedir. Son yıllarda şap, mavi dil gibi hastalıkların yanı sıra, 2011 yılında Almanya’da görülen Schmallenberg virüsünün yol açtığı salgın Hollanda, Belçika, İngiltere, Fransa, Lüksemburg, İspanya ve İtalya’da tespit edilerek bu ülkelerin kırmızı sığır, koyun ve keçi sektörlerini olumsuz etkilemiştir. Temmuz 2012 itibari ile toplamda 3.000 baş sığır, 2.500 baş koyun ve 75 baş keçide tespit edildiği bildirilmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2014). 70 2.3.2.2. AB’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Uygulanan Politikalar Kırmızı et sektörü istihdam yaratması, üye ülkelerin geleneksel tarımsal üretimi içerisinde yer alması gibi nedenlerle, AB tarafından desteklenen hayvancılık sektörleri arasında yer almaktadır. Sektörün yapısı ve istikrarını korumaya, sektörün faaliyet göstermesine ve ürünlerin ihracatına yardımcı olmaya yönelik olarak AB’nin uyguladığı pek çok politika bulunmaktadır. Bu politikaların en önemlisi tarım ortak piyasa düzeni içerisinde yer alan kırmızı et ortak piyasa düzenidir. Ortak piyasa düzenlerine ilişkin düzenlemeler AB’nin 1308/2013 sayılı yönetmeliğine dayanmaktadır (European Commission, 2015b). Kırmızı et ortak piyasa düzeninin piyasa müdahale yapıları arasında kamu alımları, özel depolama yardımı ve ihracat ihaleleri yer almaktadır. AB’nin 826/2008 sayılı yönetmeliğine göre 2224€/ton’un %103’ünün altına, koyun keçi etinde ise bölgesel olarak belirlenen fiyatın altına düştüğünde ihtiyari depolama yardımı uygulanmaktadır. Kamu alımlarında ise Birlik içerisinde pazar fiyatının bir ülke veya bölgede sığır dana eti ile domuz etinde belirlenen değerin altına inmesi halinde Komisyon kararı ile açılmaktadır. Koyun keçi etinde ise bölgesel olarak belirlenen fiyatın altına düştüğünde ihtiyari depolama yardımı uygulanmaktadır (European Commission, 2015b). Avrupa Birliği’nin besilik boğalar için özel primi (201 €/baş), et yönlü ırklardan veya bunların çaprazlarından gelen düveler ve ineklere, 12 ay boyunca işletmesinde süt ve süt ürünü üretmeme şartı ile emziren inek primi (200 €/baş) gibi destekler bulunmaktadır. Birliğin uyguladığı hayvansal ürün desteklerinin miktar olarak önemli bir bölümünü bu destekler oluşturmaktadır (European Court of Auditors, 2012). Sektöre yönelik diğer politikalar arasında sığır eti üreticilerinin canlı hayvan temini için sözleşme pazarlığı yapmasına olanak sağlayan Toplu Müzakereler (Collective Negotiations), hayvan hastalıkları ve tüketicinin kırmızı et ürünlerine güvenini yitirmesi durumuna karşı ek pazar destekleri ve sektörde belirli bir kalite ve fiyat standardının belirlenmesi için canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvan ile karkas fiyatlarının açıklanması da yer almaktadır (European Commission, 2015b). 71 2.3.2.3. AB’de Kırmızı Et Tüketimi AB,’nin Batı Avrupa ülkelerine göre kişi başı et tüketimi daha az olan Doğu Avrupa ülkelerini kapsayacak şekilde genişlemesine karşın son 50 yıllık süreçte kişi başı yıllık kırmızı et tüketimi düzenli olarak arttığı gözlemlenmektedir. FAO verilerine göre 1961 yılında 41,3 kg olan AB kişi başı yıllık kırmızı et tüketimi ortalaması 2011 yılında 56,04 kg’a ulaşmıştır. Kırmızı et tüketiminde sığır etinin payı 1980 yılına kadar yükselmesine karşın (22,13 kg/kişi/yıl), bu dönemden sonra azalarak 2011 yılında 15,66 kg/kişi/yıl’a gerilemiştir. Bununla birlikte domuz eti tüketimi 1961 yılından itibaren istikrarlı bir artış göstererek 23,82 kg/kişi/yıl’dan 40,38 kg’a yükselmiştir. AB günümüzde Çin’in ardından en büyük domuz eti tüketicisi konumundadır. 2.3.2.4. AB’de Kırmızı Et Dış Ticareti Birleşmiş Milletler ticaret verilerine göre son on yıllık dönemde AB kırmızı et sektöründe net ihracatçı konumunda olup, 2014 yılında ihracatın karşılama oranı %118,7’dir. Kırmızı et, et ürünleri ve kesimlik hayvan dış ticaretinde 2005-2014 yılları arasında AB üye ülkelerinin toplam ihracatı %117, ithalatı ise %100 artış göstermiştir (Şekil 3.24). Şekil 3.24 Yıllara Göre Avrupa Birliği’nin Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 90.000 80.000 70.000 60.000 50.000 40.000 30.000 20.000 10.000 0 2005 İhracat 35.197 İthalat 32.201 Denge 2.996 2006 39.367 36.787 2.580 2007 43.648 40.649 2.999 2008 52.976 47.228 5.748 2009 49.099 44.181 4.917 2010 49.810 43.787 6.022 2011 59.626 50.253 9.374 2012 58.882 48.896 9.986 2013 62.070 52.046 10.024 2014 76.483 64.453 12.030 Kaynak: UN Comtrade, 2015. 72 HS:010229, 010290, 0104, 0201, 0202, 0202, 0203, 0204, 160100, 160210, 160220, 160241, 160242, 160249 ve 160250 kalemleri alınmıştır. AB ülkelerinin ihracatında öne çıkan kesimlik hayvan ve kırmızı et ürünleri incelendiğinde taze, soğutulmuş veya dondurulmuş domuz eti ile sığır eti, canlı domuz ve işlenmiş et ürünleri ön plana çıkmaktadır. Taze veya soğutulmuş sığır ve domuz etleri, besilik büyükbaş hayvanlar, yavru domuzlar, işlenmiş kırmızı et ürünleri AB üye ülkelerinin son on yıllık dönemde en çok ithal ettiği ürünler arasında yer almaktadır. 2.3.3. AB’de Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi Avrupa Birliği dünyanın en büyük kanatlı eti ve yumurta üreticilerinden birisi ve sektörü yönlendiren global bir aktördür. 2006 yılı itibarıyla AB üye ülkeleri Avrupa’nın yumurta üretiminin %66’sını, beyaz et üretiminin ise %81’ini gerçekleştirmektedir. Küresel anlamda ise toplam yumurta üretiminin %16,4’ünü, beyaz et üretiminin ise %12,5’ini sağlamaktadır (Windhorst, 2007). 2.3.3.1. AB’nin Kanatlı Eti ve Yumurta Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı AB’de kanatlı eti üretimi yıllar içerisinde düzenli olarak artmakta, yumurta üretimi ise değişken bir grafik seyretmektedir. Hemen hemen bütün ülkelerde olduğu gibi AB kanatlı eti üretiminde en büyük pay piliç etine aittir. 2013 yılında üretilen toplam kanatlı etinin %81,6’sı piliç eti, %13’ü hindi eti %5,4’ü ise diğer kanatlı hayvanların etleridir (Şekil 3.25). 73 Şekil 3.25 Yıllara Göre AB Ülkelerinin Beyaz Et ve Yumurta Üretimi 12.000 10.000 615 1.943 626 1.828 8.000 607 1.716 664 1.666 688 1.746 6.801 691 693 714 1.721 1.737 1.740 6.830 6.843 6.792 6.692 710 1.767 7.053 691 1.681 7.200 7.000 6.800 6.600 6.689 6.000 4.000 6.540 8.172 2.000 8.135 6.214 7.850 8.725 8.719 9.381 9.582 9.866 10.270 10.515 6.400 6.200 6.275 0 Yumurta Üretimi (Bin Ton) Beyaz Et Üretimi (Bin Ton) 14.000 6.000 2004 2005 Tavuk Eti 2006 2007 2008 Hindi Eti 2009 2010 2011 2012 Diğer Kanatlı Hayvanların Etleri 2013 Yumurta Kaynak: FAO, 2015. Her biri AB’nin toplam üretiminin %11-13’ünü gerçekleştiren Fransa, İngiltere, Polonya ve Almanya beyaz et üretiminde ön plana çıkan ülkeler arasında yer almaktadır. 2013 yılında kanatlı eti üretiminde gözlenen yükselişin esas nedeninin Polonya’nın 2012 yılına göre üretimini %11,8 oranında; İngiltere ve İtalya’nın ise %3,2 oranında arttırması olduğu tahmin edilmektedir (Eurostat, 2015). AB’de hindi üretimi Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Polonya gibi birkaç üye ülkede yoğunlaşmış olup, bu ülkeler AB’nin toplam hindi eti üretiminin %80’ini gerçekleştirmektedir. 2012 yılında yem hammaddeleri ve enerji maliyetlerinde yaşanan artışa bağlı olarak hindi fiyatlarının artması, tüketimin ise 2012 yılında bir önceki yıla göre %2 azalması 2013 yılında toplam hindi eti üretiminin 1,77 milyon tondan 1,68 milyon tona düşmesine neden olmuştur (AVEC, 2015). 2012 yılında AB-27 içerisinde toplam 363 milyon yumurtacı tavuk yıllık 6,9 milyon ton yumurta üretmektedir. AB içerisinde Fransa ve İspanya en büyük yumurta üreticileri olup, bu ülkeleri İtalya, Almanya ve Hollanda takip etmektedir. Yumurta üretiminde öncü ülkelerde konvansiyonel kafes yetiştiriciliği yaygın olarak kullanılmaktadır (İspanya’da %84, İtalya’da ise %56) ( Compassion in World Farming, 2012). 74 AB alınan sosyal ve politik kararlara uygun olarak çevre, gıda güvenliği ve hayvan refahına yönelik yeni yönetmelikler çıkarmış olup, bunlar başta beyaz et üretimi olmak üzere tarım alanında pek çok sektörde ek maliyetlere yol açmıştır. Özellikle, çevrenin korunmasına yönelik olarak 2008/1/EC nitrat yönetmeliğine bağlı olarak gübre imha maliyetlerinin artması; salmonella kontrolleri, kanatlı işletmelerinde hijyen önlemleri, örnek toplama, test ve aşılama gıda güvenliği uygulamalar ile et kemik unu ve gelişim uyarıcı olarak antibiyotik kullanılmasının yasaklanması, GDO’lu soya fasulyesi ve mısırın kullanımının sınırlanması gibi yem maliyetlerini arttırıcı önlemler ve son olarak hayvan refahına yönelik kümeslerde hayvan konfor alanının genişletilmesine bağlı işletme maliyetlerinin artması AB beyaz etinin dünyanın en pahalı üretilen kanatlı etlerinden birisi haline getirmiştir (van Horne & Bondt, 2013). 1 Ocak 2012 itibari ile yayınlanan Konsül Direktifi ile kafes yetiştiriciliği yasaklanmış, yumurtacı tavuklara yönelik hayvan refahına yönelik uygulamalar düzenlenmiştir ( Compassion in World Farming, 2012). Sektörün yaşadığı sorunlar arasında önceki yıllarda fazla ve dikkatsizce kullanılan antimikrobiyal ilaçların yarattığı direnç sorunu, maliyetlerin fazla olması, hindilerde görülen histomonas salgınları, yumurta ve beyaz üretiminde maliyetlerin yüksek olması sayılabilmektedir (van Horne P. , 2014) 2.3.3.2. AB’de Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi FAO verilerine göre, AB’nin 2002-2011 yılları arasındaki beyaz et tüketimi 20-22 kg arasında seyretmekte olup, 2011 itibariyle kişi başı yıllık beyaz et tüketiminde AB ortalaması 21,68 kg’dır. Üye ülkeler içerisinde en çok beyaz et tüketilen ülke İngiltere iken (30,81 kg/baş/yıl), en az tüketim Hollanda’da (12,39 kg/baş/yıl) gerçeklemiştir. Yumurta tüketiminde dünya ortalamasında yaşanan artışa paralel olarak AB üye ülkelerinde de artış yaşandığı gözlemlenmektedir. FAO verilerine göre, 2008 yılına kadar sürekli artan yumurta tüketimi 2009 yılı itibari ile düşüşe geçmiş ve 2011 yılında AB’de kişi başı yıllık 12 kg’a inmiştir. AB üye ülkeleri içerisinde en yüksek yumurta tüketimi Hollanda’da (15,7 kg) gerçekleşirken en düşük tüketim GKRY’de gözlemlenmiştir (7,64 kg). 75 2.3.3.3. AB’de Kanatlı Ürünleri Dış Ticareti Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, AB üye ülkelerinin 2005-2014 yılları arasında beyaz et ihracatı 2,7 kat, ithalatı 2,3 kat, dış ticaret hacmi ise 2,5 kat artış göstermiştir. 2014 yılında kanatlı dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı %113,9’dur (Şekil 3.26). Şekil 3.26 AB’nin Yıllara Göre Kanatlı Hayvan ve Kanatlı Ürünleri Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 30.000 25.000 20.000 15.000 10.000 5.000 0 İhracat İthalat Denge 2005 9.932 9.922 10 2006 9.973 9.875 98 2007 13.176 12.946 230 2008 15.297 15.248 49 2009 14.721 14.436 285 2010 15.813 15.175 639 2011 19.195 18.361 835 2012 19.437 17.874 1.563 2013 20.829 18.569 2.260 2014 26.400 23.168 3.232 Kaynak: UN Comtrade, 2015. HS:0105, 0207, 0407, 0408 ve 160231, 160232 ve 160239 alınmıştır. AB’nin kanatlı ihracatında öne çıkan ürünler arasında taze, soğutulmuş ve dondurulmuş piliç eti, işlenmiş kanatlı et ürünleri, yumurta ve canlı civciv yer almaktadır. Son on yıllık ihracat incelendiğinde kanatlı hayvanların et ve et ürünlerinin toplam kanatlı ihracatındaki payı %70,7 iken, yumurtaların payı %15,4, canlı hayvanların payı ise %13,9’dur. Konserve piliç eti, dondurulmuş kanatlı eti ve sakatatı, yumurta ve canlı piliçler üye ülkelerin en önemli kanatlı ithalat kalemleri arasında yer almaktadır Kanatlı ürünlerin ithalatında kanatlı hayvan et ve et ürünlerinin payı %73,4 olup, yumurtaların payı %14,3, canlı kanatlı hayvanların payı ise %12,3’tür. 76 2.3.4. AB’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi AB’nin süt politikası, Roma Anlaşması’nın hedeflerinden birisi olup 1968 yılından bu yana uygulanmaktadır. Roma Anlaşması ile üye ülkelerde verimin arttırılması, üreticilerin adil kazanç elde etmesi, tüketicinin kaliteli ürün tüketmesi hedeflenmiştir (Denieul, 2013). AB’nin süt ve süt ürünlerinin üretimine dair geliştirdikleri politikalarla süt üreticileri ve sanayicileri için istikrarlı pazar koşulları oluşturulmuş ve sektörde gerçekleşen dalgalanmalardan üretici ve sanayiciler korunmaya çalışılmıştır. Günümüzde süt sektörü AB için oldukça önemli olup, tüm üye devletler süt üretimi yapmaktadır. AB süt sektörü tarımsal üretiminin yaklaşık %14’ünü oluşturmakta, 2004 yılında çiğ süt üretimi açısından 43 milyar avro, işlenmiş süt ürünleri bakımından ise 117 milyar avroluk üretim yaptığı ifade edilmektedir (European Commission, 2006). 2.3.4.1. AB’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı AB’de süt üretimi oldukça önemli bir tarım faaliyeti olup, AB 2013 yılı itibari ile dünyanın en büyük süt üreticisi konumundadır. AB’nin 2013 yılında ürettiği yaklaşık 159 milyon ton çiğ sütün %97’si inek sütü, %3’ü ise manda, keçi ve koyun sütüdür. Yıllara göre AB ülkelerinin toplam çiğ süt üretimi Şekil 3.27’da yer almaktadır. Şekil 3.27 Yıllara Göre AB Ülkelerinin Çiğ Süt Üretimi 160.000 2.805 Üretim (Bin Ton) 155.000 150.000 145.000 2.179 1.840 140.000 135.000 184 2.098 1.812 215 2.861 2.911 2.009 2.006 242 224 2.124 2.834 2.792 1.863 2.792 2.911 1.965 1.864 204 1.964 1.993 202 201 182 186 1.917 221 149.736 149.872 147.990 148.459 146.850 147.504 152.401 141.666 142.786 141.204 130.000 2004 2005 2006 İnek Sütü 2007 Manda Sütü 2008 2009 Keçi Sütü 2010 2011 2012 2013 Koyun Sütü Kaynak: FAO, 2015. 77 AB ülkelerinin süt üretimindeki payları incelendiğinde kuzey ülkelerinin payı daha büyük olup, Akdeniz ülkelerine inildikçe %10’unun altına düşmektedir (European Commission, 2006). 2013 yılı itibari ile toplam süt üretiminde en büyük paya sahip ülkeler sırasıyla Almanya (%19,6), Fransa (%15,6), İngiltere (%8,9) ve Polonya’dır (%8,1). Süt üretimi bütün AB ülkelerinde gerçekleştirilen bir tarım faaliyeti olup, üyelerin toplam üretimlerindeki payı %5,8 ile %33,5 arasında değişmektedir. AB içerisinde süt üretiminin yapısı ülkeden ülkeye, özellikle 2004’den sonra katılan 13 yeni üye için, sürü büyüklüklerinden verime kadar pek çok noktada farklılık göstermektedir. OTP destekleri sayesinde verim ve işletmelerin modernizasyonu hususlarında bu farklılıklar azalmıştır (European Commission, 2006). Süt sığırı varlığı geçtiğimiz yıllarda düzenli olarak azalmakta olup, hayvan başına verimin arttığı görülmektedir. 2013 yılı itibari ile AB’ni oluşturan 28 ülkede 23 milyon baş inek sağılmakta olup, hayvan başına ortalama süt verimi 6.500 kg/yıl’dır. Danimarka, Almanya, Finlandiya ve Portekiz gibi üretimin yoğun olduğu üye devletlerde hayvan başına yıllık verim 8.500-9.800 kg’a ulaşmakta, ekstansif yetiştiricilik ve karma hayvansal üretimin yaygın olduğu Bulgaristan ve Romanya’da hayvan başına verim 3.500-3.900 kg/yıl’a düşmektedir (Eurostat, 2015). AB’nin standart bir süt sığırı ırkı bulunmamakla birlikte üretilen sütün büyük bir kısmı Holstein-Friesian ırkı ineklerden elde edilmektedir (European Commission, 2006) AB ülkelerinde üretilen sütün %88,9’u sanayiye girerek işlenmekte, %11,1’i ise çiftliklerde doğrudan tüketilmekte ve kayıt altına alınmamaktadır. Sanayiye giren 135 milyon ton çiğ süt gıda ürünlerinin yanı sıra, yem ve ilaç sektöründe de kullanılmak üzere işlenmektedir. Süt endüstrisi AB’nin gıda ve içecek sektörünün %15’ini oluşturmakta olup, başta peynir olmak üzere pastörize/UHT süt, yoğurt, tereyağı, peynir altı suyu gibi süt ürünleri olarak işlenmektedir (European Commission, 2006). 2013 yılında işlenen çiğ süt ve üretilen süt ürünlerine ilişkin veriler Tablo 3.4’de belirtilmektedir. 78 Tablo 3.4 2013 Yılında AB Ülkelerinde İşlenen Süt Ürünleri ve Miktarı Kullanılan Çiğ Süt (Milyon Ton) Elde Edilen Ürün (Milyon Ton) Pastörize/UHT Süt 31,5 31,9 Krema 19,2 2,6 Süt Tozu 19,3 2,1 Peynir 68,2 9,3 Tereyağı 41,0 2,1 TOPLAM Kaynak:Eurostat, 2015. 179,2 48,0 Ürün 2.3.4.2. AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Üretimine Yönelik Politikaları AB süt üretimi ortak tarım politikalarının uygulanmasıyla 1973-1984 yılları arasında düzenli bir artış göstermiş, bunun sonucunda özellikle tereyağı ve yağsız süt tozu stoklarında önemli artışlar ve dalgalanmalar şekillenmiştir. Bu artışlar sonucu 1984 yılından itibaren süt kotası sistemi uygulaması ile süt üreticilerinin yıllık üretimi sınırlandırılmaya çalışılmıştır (Denieul, 2013). Süt kotası kapsamında, üreticilerin yıllık süt kotalarını aşmaları halinde ek vergi ödemeleri kararlaştırılmıştır (European Commission, 2006). Süt kotası uygulaması 1 Nisan 2015 tarihi itibari ile sona ermiştir. 1995 yılında yürürlüğe giren GATT 94 anlaşmasına uyum kapsamında alınan kararlar AB’nin süt politikalarını da etkilemiştir. 2003 yılında yapılan OTP reformu ile daha çok piyasaya yönelik önlemler alınmış, 2008 yılında “OTP Gözden Geçirme” kapsamında serbest piyasa düzenlerine uyum için 2015 yılından itibaren süt kotalarının kaldırılmasına karar verilmiştir. 2012 yılı itibari ile Süt Paketi (Milk Package) sistemi yürürlüğe girmiş ve 2020 yılına kadar sürdürülmesi planlanmaktadır (Denieul, 2013). Süt Paketi sisteminde süt üreticileri ve satıcıları arasında sözleşmeli ilişkileri, üretici organizasyonlarını, tüm gıda zincirlerindeki birimler arası organizasyonu ve aylık toplanan verilerde şeffaflığın sağlanmasını içermektedir. Çiğ süt üreticilerinin sözleşmelerle örgütlenmelerine izin vermekle birlikte, örgütlerin AB süt üretiminin %3,5’ini, ülkenin üretiminin ise %33’ünden fazlasını kapsamaması istenmektedir. Bu sayede tekelleşmenin önüne geçilecektir. Süt Paketi sistemi ile üreticinin sektördeki 79 gücünün artması, sektörün pazar odaklı ve gelecekte de sürdürülebilir bir yapıda olması amaçlanmaktadır (Begg, 2013). Tarım piyasalarının ortak yönetimi ile ilgili olarak uygulanacak genel yöntemleri ve politikanın genel hatları ile ilgili teklif AB Komisyonu tarafından Haziran 1960’da Konseye sunulmuş, Ocak 1962’ye kadar birçok tarımsal ürünün pazarlanması ile ilgili tüzükler kabul edilmiştir. Süt ve süt ürünlerine ait taslak da Mayıs 1962’de AB Konseyi’ne sunulmuş ve Şubat 1964’de resmi olarak onaylanmıştır ve aynı yılın Kasım ayında yürürlüğe girmiştir (Utku-İsmihan, 2003). AB’nin OTP hedeflerine ulaşmak için kullandığı mekanizmalardan birisi olan OPD, her tarım ürününde farklı uygulanmakla birlikte, genelde bu kapsamda Topluluk içinde ve üçüncü ülkelere karşı ortak bir fiyat politikası belirlenmektedir. AB içerisinde uygulanan fiyat politikası hedef fiyatı ve müdahale fiyatı olmak üzere iki temel fiyat sistemine dayanmaktadır. Hedef fiyat, üreticinin kazanması hedeflenen fiyat, müdahale fiyatı ise, ürünlerin fiyatlarında yaşanacak dalgalanmalara karşı, tarım ürünlerinin Topluluk içerisinde satılacak asgari fiyat olarak belirtilmektedir (Anonim, 2014). Avrupa Birliği’nin 1308/2013 sayılı yönetmeliği ile süt ve süt ürünlerinde; tereyağı fiyatları, müdahale fiyatının (246,4€/100kg) %90’ının altın düştüğünde alım yapılabilir ancak alımda 30.000 ton aşılırsa müdahale askıya alınabilmektedir. Bunun yanı sıra kremadan ya da sütten elde edilen tuzlanmış veya tuzlanmamış tere yağ için özel depolama yardımı uygulanmaktadır. Yağı alınmış süt tozu fiyatları, müdahale fiyatının (174,7€/100 kg) altına düşmesi halinde satın alma yapabilir ancak alımda 109.000 ton aşılırsa müdahale askıya alınabilmekte ve yağı alınmış süt tozuna da ihtiyari depolama yardımı verilebilmektedir. 2.3.4.3. AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi AB dünyanın en büyük süt üreticisi olduğu gibi en önemli tüketicilerinden de birisidir. Uluslararası Süt Federasyonu (IDF) ve Kanada İstatistik Kurumu verilerine göre, AB’nin 2013 yılında kişi başı yıllık içme sütü tüketimi 61,6 litre olup, üye ülkeler içerisinde süt tüketimi en yüksek ülke 137,9 l/kişi/yıl ile İrlanda, en düşük tüketim ise Litvanya’da gerçekleşmiştir (31 l/kişi/yıl). 80 Süt ürünleri tüketimi açısından incelendiğinde IDF ve Kanada İstatistik Kurumu verilerine göre, 2013 yılına AB’de yıllık kişi başı tereyağı tüketimi 3,7 kg olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında AB üyeleri arasında kişi başına en çok tereyağı tüketimi 7,9 kg ile Fransa’da, en az tüketim ise İspanya’da gerçekleşmiştir. Peynir tüketimi açısından bakıldığında Birlik üyeleri 2013 yılında kişi başına ortalama 17,3 kg peynir tüketimi gerçekleştirmiştir. Üye ülkeler içerisinde 2013 yılında en çok peynir tüketimi 26,2 kg/kişi/yıl ile Fransa’da, en az peynir tüketimi ise 6,9 kg/kişi/yıl ile İrlanda’da gerçekleşmiştir. AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti 2.3.4.4. Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, AB üye ülkelerinin 2005-2014 yılları arasında damızlık büyükbaş hayvan, süt ve süt ürünleri ihracatı 1,9 kat, ithalatı 1,8 kat, dış ticaret hacmi ise 1,9 kat artış göstermiştir. 2014 yılında süt ve süt ürünleri dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı %132,9’dur (Şekil 3.28). Şekil 3.28 AB’nin Yıllara Göre Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 70.000 60.000 50.000 40.000 30.000 20.000 10.000 0 2005 İhracat 30.078 İthalat 24.188 Denge 5.890 2006 31.540 26.214 5.325 2007 40.367 33.041 7.326 2008 45.118 36.243 8.874 2009 36.784 30.086 6.698 2010 42.207 33.326 8.881 2011 50.432 39.304 11.127 2012 46.686 35.991 10.696 2013 54.026 41.774 12.251 2014 57.568 43.324 14.245 Kaynak: UN Comtrade, 2015. HS: 010210, 0401, 0402, 0403, 0404, 0405 ve 0406 alınmıştır. AB üye ülkelerinin 2005 - 2014 süt ve süt ürünleri ihracatında öne çıkan kalemler arasında peynir türleri, süt ve krema ile tereyağı ön plana çıkmaktadır. Aynı dönemde Birlik ülkeleri tarafından en çok peynir, süt ve krema, terayağı ve yoğurt ithal edilmiştir. 81 2.3.5. AB’de Arıcılık Ürünleri Üretimi FAO verilerine göre dünya toplam bal üretiminin %23’ünü karşılayan AB en büyük ikinci bal üretim bölgesi olup (Asya %43 ile birinci), en büyük bal ithalatçısı ve Çin ve ABD ile birlikte en önemli bal tüketicisi konumundadır. AB’de Arıcılık Sektörü OTP’nin belirlediği üretim ve pazarlama kuralları çerçevesinde üç yıllık “Arıcılık Programları” çerçevesinde faaliyet göstermekte olup, bu programlar ile farklı iklim ve üretim koşullarında bal ve diğer arıcılık ürünleri üretimi yapan üye ülkelere gereken esnekliği sağlamak amaçlanmaktadır. AB’nin 2008-2011 yılı için “Arıcılık Programları”na ayırdığı bütçe yıllık 30 milyon avro civarında olup, bu desteklemeler sektöre yapılan harcamaların %50’sini karşılamaktadır (European Commission, 2013b). 2.3.5.1. Arıcılık Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı AB’de kovan sayılarının yıllar içinde önemli miktarda azaldığı gözlemlenmektedir. Avrupa Komisyonu’na göre 1965 – 2010 yılları arasında arı kovanı sayısı dörtte bir oranında azalmıştır. Bunun nedenleri arasında genç neslin arıcılığı tercih etmemesi gibi demografik, karlılığın azalması ve işletme boyutlarının büyümesi gibi ekonomik nedenler yer almaktadır. Hastalıklar ve zararlılar, bunlara karşı kullanılan kimyasal ürünler ve çevresel faktörler kovan sayısında yaşanan düşüşün diğer nedenleri arasında yer almaktadır (European Commission, 2013b). Arıkovanı sayısında yaşanan düşüşe karşın, AB ülkelerinde geçtiğimiz on yıl içerisinde bal ve bal mumu üretiminde büyük iniş veya çıkışlar yaşanmamış olup, 2004 yılında Macaristan ve Polonya, 2007 yılında ise Romanya ve Bulgaristan gibi Avrupa’nın önemli bal üreticisi ülkelerinin birliğe katılması ile toplam üretimde artış gözlemlenmiştir (Şekil 3.29). 2013 yılında toplam bal üretiminde ülkelerin payları incelendiğinde ilk sırada İspanya (%15) yer almakta olup, İspanya’yı sırasıyla Romanya (%13,1), Macaristan (%9,1), Almanya (%7,7) ve Polonya (%7,6) takip etmektedir. Bal mumu üretiminde ise 2013 yılında üretimin yaklaşık yarısı İspanya’da (%43,4) gerçekleşmiş olup, İspanya’yı Yunanistan (%12,4), Fransa (%11,8) ve Bulgaristan (%8,4) takip etmiştir. 82 Şekil 3.29 AB Ülkelerinin Yıllara Göre Bal ve Bal Mumu Üretimi 250,0 3,6 Üretim (Bin Ton) 200,0 3,6 3,1 3,6 3,7 3,6 3,6 3,6 194,9 197,9 201,9 202,3 2007 2008 2009 2010 3,6 3,1 150,0 100,0 176,4 167,3 175,6 2004 2005 2006 218,6 187,8 203,8 50,0 0,0 Bal 2011 2012 2013 Bal Mumu Kaynak: FAO, 2015. AB’de günümüzde yaklaşık 500.000 bal üreticisinin 14 milyon kovan ile faaliyet gösterdiği tahmin edilmektedir. 150 kovan ve fazlasına sahip profesyonel üreticiler toplam üreticilerin %5’ini, toplam kovan varlığının ise yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Bal verimi AB içerisinde farklı iklim, nektar kalitesi ve arı kolonilerinin yoğunluğunun farklı olması nedeniyle değişiklik göstermesine karşın genel olarak arttığı gözlemlenmektedir (European Commission, 2013b). AB’nin OTP kapsamında arıcılığa yönelik çıkardığı mevzuat ve desteklemeler ile üretici artan maliyetlere, Varroa jacobsoni, Amerikan Yavru Çürüğü ve Nosema gibi hastalıkların yarattığı olumsuz koşullara ve bal ithalatına karşın korunarak, üretimin belirli bir seviyede kalması sağlanmıştır (European Commission, 2013b). 2.3.5.2. AB’de Bal ve Diğer Arıcılık Ürünleri Tüketimi Dünya’da üretilen balın yaklaşık %20-25’i AB üye ülkelerinde tüketilmektedir. Üye ülkelere ait tüketim verilerinde eksiklikler olmasından dolayı AB’de bal tüketim ortalaması bilinmemekle birlikte, 2005 yılı itibariyle Yunanistan’da 1,7 kg/kişi/yıl, Avustruya’da 1,2 kg/kişi/yıl, Almanya’da ise 1,1 kg/kişi/yıl bal tüketildiği ifade edilmiştir (European Commission, 2013b). Bal mumu açısından ise AB dünyanın en önemli pazarı olup, kozmetik ürünlerinden ilaçlara, şekerlemelerden gıda kaplamalarına kadar pek çok 83 alanda bal mumu kullanılmaktadır. Bal mumu tüketimine ilişkin kesin hesaplamalar yapılmadığı için tüketim oranları bilinmemekle birlikte, en önemli bal mumu tüketicileri arasında İspanya, Yunanistan, Almanya, Fransa ve İtalya yer almaktadır (CBI, 2009). 2.3.5.3. AB’de Arıcılık Sektöründe Dış Ticaret Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre AB ülkelerinin bal ve bal mumu ürünleri dış ticareti hacmi son on yılda önemli oranda artmış olup, ülkelerin ihracatı 20052014 yılları arasında 3 kattan fazla, ithalat ise 2,6 kat artmıştır. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %67,3’dür (Şekil 3.30). Şekil 3.30 Yıllara Göre AB’nin Bal ve Bal Mumu Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 1.400 1.200 1.000 800 600 400 200 0 -200 -400 -600 İhracat İthalat Denge 2005 231 437 -206 2006 238 451 -213 2007 341 537 -196 2008 457 746 -289 2009 449 747 -298 2010 501 827 -326 2011 553 911 -359 2012 587 868 -280 2013 723 1.034 -311 2014 760 1.129 -369 Kaynak: UN Comtrade HS: 040900 ve 152190 alınmıştır. AB Dünya’nın en büyük ikinci bal üretim bölgesi olmasına karşın arz, tüketici talebinin sadece %60’ını karşılamakta, üretilen balın önemli bir kısmı iç pazarda tüketilmektedir. Avrupa Birliği üyeleri içerisinde sadece İspanya, Macaristan ve Romanya kendi kendine yetebilir konumdadır (European Commission, 2013b). 84 2.4. TÜRKİYE, AB VE ABD HAYVANCILIK SEKTÖRLERİNİN BELİRLİ ÖZELLİKLER YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRILMASI Türkiye, AB ve ABD’nin nüfus, coğrafya, iklim ve sosyo-ekonomik yapısının farklı olması nedeniyle, hayvancılık sektörleri yapı ve üretim açısından farklılık göstermektedir. Bu nedenden dolayı üç ülkenin hayvancılıkta rekabet gücü hayvan başına birim verim, kişi başı gıda arzı, sektörün net ihracatçı veya ithalatçı olması ile maliyet yönlerinden karşılaştırılarak yorumlanabileceği düşünülmektedir. 2.4.1. Hayvansal Ürünlerde Verimlilik Düzeylerinin Karşılaştırılması FAO’dan alınan ve ülkelerin 2003, 2008 ve 2012 yıllarına ait hayvansal ürünlerde verim değerleri Tablo 3.5’de ifade edilmektedir. Tablo 3.5 Ülkelere Göre Hayvansal Ürün Verim Düzeyleri Ülke Avrupa Birliği ABD Türkiye Dünya Ortalaması Yıllar İnek Sütü Sığır Karkası Tavuk Karkası Bal (Kg/Baş/Yıl) (Kg/Baş) (Kg/Baş) (Kg/Kovan) 2003 5.668,2 264,2 1,47 83,3 2008 6.015,2 277,8 1,46 81,2 2012 6.482,6 282,0 1,56 76,1 2003 8.508,3 328,2 1,69 2008 9.362,0 342,6 1,87 2012 9.841,3 348,1 1,99 2003 1.887,6 182,6 1,70 16,2 2008 2.758,5 213,5 1,76 16,6 2012 2.941,8 286,4 1,65 14,0 2003 2.239,0 205,3 1,47 43,5 2008 2.326,5 212,3 1,51 45,8 2012 2.345,1 213,8 1,56 44,4 Kaynak:FAO, 2015. Ülkemizde yapılan ıslah çalışmaları sonucunda yıllar içerisinde büyükbaş hayvanlarda kültür ve melez ırkların oranı artmış olmasına karşın henüz istenilen verim düzeylerine ulaşılamamıştır (TZOB, 2008). FAO verilerine göre, Büyükbaş hayvanlarda 2003 yılında ülkemizde hayvan başına 182,6 kg karkas randımanı elde edilirken, 2008 yılında bu rakam 213,5 kg’a, 2012 yılında ise 286,4 kg/baş’a ulaştığı görülmektedir. Sığır karkas verimi açısından Türkiye’nin 2008 yılı itibari ile Dünya ortalamasını, 2012 yılı 85 itibari ile AB ortalamasını yakaladığı gözlemlenmektedir. Bu artışın nedenleri arasında son yıllarda yapılan damızlık hayvan ithalatı, döl kontrol ve soy kütüğü uygulamalarının yaygınlaştırılması, damızlık hayvanlara yönelik desteklerin arttırılması, altyapıya yönelik yapılan yatırımlar sayılabilmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2006). Bununla birlikte hem süt hem de sığır karkas verimi açısından ülkemizin ABD’nin gerisinde yer aldığı görülmektedir. Benzer şekilde hayvan verimlerinin arttırılmasına yönelik faaliyetler sonucunda, Türkiye hayvan başına yıllık süt üretiminde AB ve ABD’nin oldukça gerisinde olmasına karşın, dünya ortalamasını geçtiği görülmektedir. Hayvan başına piliç karkası verimi açısından ise, sanayileşmiş yumurta ve beyaz et üretimi yapan ülkelerde hindi, yumurtacı tavuk ve broiler damızlık teminin %80’i (ABD’de %98) dört uluslararası firmadan gerçekleştirildiği ifade edilmektedir (Pollock, 2006). Bu nedenden dolayı ülkeler arasındaki verim farklılıklarının beslenme, bakım ve hayvan refahına yönelik uygulama farklılıklarından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Kovan başına bal verimi açısından bakıldığında, FAO verilerine göre dünyanın en büyük bal üreticilerinden olan ülkemizin verim bakımından AB ve Dünya ortalamasının oldukça altında kaldığı belirtilmiştir. ABD’nin bal verimine yönelik açıklanmış bir verisi bulunmadığından dolayı karşılaştırma yapılamamıştır. 2.4.2. Sektörlerin Kişi Başı Gıda Arzı Yönünden Karşılaştırılması FAO’dan alınan ve ülkelerin 2002, 2007 ve 2011 yıllarına ait kişi başı hayvansal gıda arzına ait değerler Tablo 3.6’da ifade edilmektedir. Kişi başına düşen yıllık yumurta arzı bakımından, dünya ortalamasının son on yıl içerisinde artmasına karşın Türkiye, ABD ve AB’de azaldığı gözlemlenmektedir. Son yıllarda yaşanan Avian Influenza, Newcastle gibi salgın hastalıklar, yem maliyetlerinin artması, global ekonomik kriz’in bunun nedenleri arasında yer aldığı düşünülmektedir. 2002-2011 yılları arasındaki kişi başı bal arzı incelendiğinde tüm dünyada yükseliş trendinde olduğu bildirilmektedir. Bununla birlikte ülkemizde kişi başı yıllık bal arzı AB ve ABD’nin iki katından fazla, dünya ortalamasının ise yaklaşık 6 katı olduğu gözlemlenmektedir. 86 Kırmızı ve beyaz et açısından ülkelerin yıllık kişi başı gıda tüketimleri incelendiğinde Türkiye’de hayvan varlığının azalması, verimlerin gelişmiş ülkelerin gerisinde kalması, ülke nüfusunda yaşanan yükselişe bağlı olarak, on yıllık dönemde önemli bir artış göstermesine karşın, kişi başı yıllık et arzı AB ve ABD’nin çok altındadır. FAO verileri dikkate alındığında bu durumun en önemli nedeni, AB’nin toplam et arzının %50,5’ini (kırmızı et özelinde %69,3’ünü), ABD’nin toplam et arzının %23,9’unu (kırmızı et özelinde %42,7’sini) oluşturan domuz etinin ülkemizde tüketilmemesi sayılabilmektedir. Bunun yanında yem maliyetlerinin yüksek olması, pazarlama kanalının yüksek olması, karkas sınıflandırma sistemine geçilememesinden dolayı kırmızı etin değerinde satılamaması kişi başına arzı etkileyen diğer sebepler arasında yer almaktadır (Türkyılmaz, 2010). Tablo 3.6 Ülkelere Göre Kişi Başı Hayvansal Gıda Arzı (Kişi/Kg/Yıl) Ülke Avrupa Birliği ABD Türkiye Dünya Ortalaması Yıllar Yumurta Bal Süt Ürünleri Kırmızı Et Kanatlı Eti Et (Toplam) 2002 12,76 0,60 248,50 60,84 21,18 82,02 2007 12,57 0,61 250,24 61,46 20,63 82,09 2011 12,00 0,65 247,80 58,24 21,68 79,92 2002 14,75 0,57 294,97 74,37 49,31 123,68 2007 14,23 0,56 279,33 72,58 52,67 125,25 2011 13,89 0,61 274,76 65,37 51,44 116,81 2002 10,06 0,92 108,82 10,15 10,62 20,77 2007 9,53 1,06 149,84 10,84 14,84 25,68 2011 6,68 1,27 170,39 14,37 19,02 33,39 2002 8,23 0,21 81,74 25,51 11,58 37,09 2007 8,60 0,22 88,40 26,75 13,10 39,85 2011 8,95 0,23 92,50 26,85 14,52 41,37 Kaynak:FAO 2.4.3. Sektörlerin Dış Ticaret Yönünden Karşılaştırılması FAO tarafından açıklanan 2012 yılına ait dış ticaret ve üretim değerleri karşılaştırılması Tablo 3.7’de ifade edilmiştir. 87 Tablo 3.7 2012 Yılında Ülkelerin Hayvansal Ürün Üretim ve Dış Ticareti (Bin Ton) AB-27 Ürün Adı İhracat İthalat İKO* İhracat Çiğ İnek Sütü 8.153 7.497 109 51 İnek Peyniri 3.982 3.284 121 244 Peynir Altı Suyu Tozu 1.428 906 158 451 Yoğurt 1.260 1.342 94 13 Yağsız İnek Sütü 1.177 1.289 91 4 Yağsız Süt Tozu 1.065 584 182 445 Yayık altı Süt 936 711 132 38 Dondurma 686 808 85 50 Tereyağı 774 718 108 46 Peynir Altı Suyu 765 654 117 2 Evapore edilmiş süt 838 524 160 15 Süt tozu 635 288 220 21 İşlenmiş Peynir 350 281 125 18 Organik Süt 305 251 122 39 Yoğunlaştırılmış süt 123 137 90 9 Koyun Peyniri 1 4 25 0 Süt Ürünleri Toplam Tic. 22.477 19.279 117 1.447 Çiğ Süt Üretimi 155.533 Domuz Jambonu 4.747 3.726 127 483 Domuz Eti 2.219 1.405 158 1.164 Kemiksiz Sığır Eti 1.049 1.108 95 674 Sığır Eti 1.260 1.182 107 104 Sosis, sucuk ve türevleri 675 518 130 154 Domuz Pastırması 475 444 107 82 İşlenmiş Domuz Etleri 424 421 101 90 Koyun Eti 226 339 67 5 İşlenmiş Et Ürünleri 229 213 108 37 Keçi Eti 5 5 100 0 Sığır ve Süt Danası Eti 0 0 0 Kırmızı Et Toplam Tic. 11.310 9.362 121 2.794 Kırmızı Et Üretim 31.481 Tavuk Eti 3.344 2.284 146 3.597 Konserve Tavuk Eti 783 1.107 71 119 Ördek Eti 135 94 144 4 Av Hayvanları Eti 38 58 66 0 Kaz Eti 37 31 119 0 Hindi Eti 551 431 128 332 Kanatlı Eti Toplam Tic. 4.888 4.004 122 4.054 Kanatlı Eti Üretim 12.647 Kurutulmuş yumurta 31 44 70 17 Tavuk yumurtası 971 887 109 107 Likit yumurta 258 240 108 25 Diğer Kanatlı Yumurtaları 58 73 79 30 Yumurta Toplam Tic. 1.318 1.245 106 178 Yumurta Üretim 6.724 Bal 131 264 50 6 Bal Üretim 191 Kaynak: FAO *İKÖ:İhracatın İthalatı Karşılama Oranı % ABD Türkiye İthalat İKO* İhracat İthalat İKO* 5 1.020 9 0 148 165 23 7 329 13 3.469 19 0 11 118 0 0 0 2 0 2 22.250 0 0 1 3.800 1 0 33 152 15 1 1.500 9 511 0 15 0 2 100 0 0 4 375 0 0 10 210 1 0 6 300 12 0 49 80 0 0 24 38 1 0 0 0 0 316 458 83 23 361 90.865 17.404 66 732 0 0 232 502 0 0 659 0 0 56 186 0 25 4 3.850 17 0 22 373 0 0 27 333 0 0 63 8 0 0 30 123 1 0 16 0 0 0 5 0 0 0 1.180 237 18 26 69 22.420 1.122 52 6.917 301 0 27 441 2 0 2 0 0 6 0 0 0 0 0 0 10 3.320 4 0 96 4.223 306 0 19.796 1.737 0 0 0 2 5.350 244 1 24.400 5 500 0 0 2 1.500 1 0 9 1.978 245 1 24.500 5.225 932 141 4 1 0 65 89 88 Süt ve süt ürünleri bakımından üç ülkenin sektörleri karşılaştırıldığında üç ülkenin de net ihracatçı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte AB toplam süt ürünü ihracatının üçte birinden fazlasını taze inek sütü oluşturmaktadır. Türkiye’de ise en önemli ihracat kalemleri arasında peynir türleri, peynir altı suyu tozu ve dondurma gelmektedir. ABD açısından önemli ihracat kalemleri arasında süt tozu, peynir altı suyu tozu ve peynirler yer almaktadır. Kırmızı et bakımından ülkelerin üretim ve dış ticareti incelendiğinde AB ve ABD önemli birer kırmızı et üreticisi ve ihracatçısı konumunda olduğu görülmektedir. İki bölgenin ihracatında özellikle domuz eti ve işlenmiş domuz eti ürünleri ön plana çıkmakta olup, sığır eti ve ürünleri ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye’de ise 26.06.2010 tarihli ve 2010/623 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile damızlık olmayan canlı sığır ithalatı kararının tarihinin 2012 yılının sonuna kadar uzatılması nedeniyle bu dönemde de sığır eti ithalatına devam edilmiştir. Diğer taraftan aynı yıl içerisinde 17 bin tonluk sucuk, sosis gibi işlenmiş et ürünleri ihracatı da gerçeklemiştir. Türkiye’nin kırmızı et dış ticaretinde 2012 yılı için ihracatın ithalatı karşılama oranı %69’dur. Kanatlı eti ve yumurtası dış ticaretinde AB ülkeleri önemli bir ihracatçı ve ithalatçı olup, dış ticaret dengesi kanatlı eti için %122, yumurta için ise %106’dır. Kanatlı ürünlerinin dış ticaretinde ABD önemli bir üretici ve ihracatçı olup, yumurta ve beyaz et ithalatı oldukça düşüktür. Türkiye ise bölgesel olarak önemli bir üretici ve ihracatçı konumundadır. Bal dış ticaretinde ise AB ve ABD’nin üretimi arzı karşılamadığı için önemli birer bal ithalatçısıdır. Bununla birlikte AB’nin Doğu Avrupa üyeleri bal üretimi ve ihracatı gerçekleştirmektedirler (European Commission, 2013). Türkiye ise 90 bin tona yakın bal üretmesine karşın hemen hemen tümünü iç piyasaya sunmakta, çok az bir kısmını ihraç etmektedir. 2.4.4. Sektörlerin Yem/Ürün Fiyatı Paritesi Yönünden Karşılaştırılması Hayvancılık ürünlerinin üretiminde girdi ve üretici satış fiyatları ülkelerin birbiri ile sektörel rekabetinde önem taşımaktadır. Bunula birlikte ABD’de USDA, AB’de ise 89 FADN’ınde üretim maliyetlerine yönelik resmi çalışmalar ve değerler ulaşılabilmekle birlikte, ülkemizde bulunmamaktadır. üretim Bununla maliyetlerine birlikte yönelik USDA’in kapsamlı açıkladığı bir parite resmi değer formüllerinden yararlanılarak yazarın kendi hesaplamaları ile parite karşılaştırılması yapılmıştır. AB’nin ortalama verilerinin yetersiz olması nedeniyle süt ve sığır karkas eti paritelerinde İspanya’nın açıkladığı veriler AB olarak kabul edilmiştir. Şekil 3.31 Yıllara Göre Çiğ Süt Fiyatları ve Süt Yemi Paritesi Çiğ Süt Fiyat/Yem Paritesi 3,50 3,24 2,80 3,00 2,57 2,50 2,02 2,17 2,00 1,50 2,54 2,26 2,01 1,61 1,65 1,88 1,78 1,49 1,75 1,52 1,86 1,86 1,26 1,20 1,18 1,20 1,25 2009 2010 2011 2012 1,28 1,37 1,57 1,36 1,00 1,32 1,13 0,50 0,00 2005 2006 2007 2008 Türkiye AB 2013 2014 ABD Kaynak:TÜİK, USDA, Eurostat, 2015. AB ortalaması bulunamadığı için İspanya verileri temel alınmıştır. Şekil 3.31’de yer alan veriler incelendiğinde ABD’nin 2005-2012 yılları arasında yem/çiğ süt fiyatı paritesinin düşüş seyrinde olduğu gözlemlenmiş olmakla birlikte 2014 yılında çiğ süt paritesi 2,54’e ulaşmıştır. Türkiye ile AB’nin ise çiğ süt/yem bakımından birbirine yakın oldukları gözlemlenmektedir. 90 Şekil 3.32 Yıllara Göre Sığır Karkas Eti/Mısır Paritesi 70,00 64,11 Sığır Eti Fiyat/Yem Paritesi 60,38 56,67 60,00 50,00 55,30 53,72 57,82 43,64 43,29 36,65 40,00 36,87 39,46 30,00 20,00 25,91 10,00 14,78 28,98 27,73 27,01 10,46 11,52 2007 2008 14,28 30,32 29,49 30,25 25,87 15,03 11,32 10,38 10,44 2010 2011 2012 12,66 27,46 14,93 0,00 2005 2006 ABD 2009 AB 2013 2014 Türkiye Kaynak:TÜİK, USDA, Eurostat, 2015. AB ortalaması bulunamadığı için İspanya verileri temel alınmıştır. Şekil 3.32’de yer alan veriler incelendiğinde, ABD’nin sığır karkası/yem paritesi bakımından Türkiye ve AB’ye göre daha iyi durumda olduğu gözlemlenmektedir. Sığır eti fiyatları bakımından AB ve ABD’nin birbiri ile paralel seyretmesine karşın, ülkemizde 2009 – 2010 yılları arasında, 2011 yılında ithalatın verilmesine kadar, fiyatlar %41,5 oranında arttığı gözlemlenmektedir. Bu duruma bağlı olarak ülkemizde sığır karkas eti/yem paritesi 2011 yılına kadar yükseliş trendinde olmuştur. İthalat kararından sonra 2011 yılından itibaren ülkemizde sığır eti fiyatları düşmüş, Türkiye’nin sığır eti paritesi bu dönemde düşüşe geçmiştir. AB’nin ise sığır karkas eti paritesi dengeli seyretmektedir. 91 Şekil 3.33 Yıllara Göre Yumurtacı Yumurta/Yumurta Tavuğu Yemi Paritesi 12,00 Yumurta Fiyat/Yem Paritesi 10,20 10,20 10,00 8,00 8,60 7,00 7,50 5,60 6,00 6,06 7,50 7,20 4,84 6,31 6,00 5,45 4,84 5,28 4,00 2,00 1,65 1,46 2007 2008 1,85 1,76 1,52 2009 2010 2011 6,50 5,40 4,12 3,98 1,70 1,89 2013 2014 5,29 2,08 0,00 2005 2006 ABD AB 2012 Türkiye Kaynak:TÜİK, USDA, The Chicken Council, European Commission, 2015. Şekil 3.33’de yumurtacı tavuk yemi ve yumurta fiyatları incelendiğinde, Türkiye’nin yumurta paritesinin ABD ve gözlemlenmektedir. USDA’in 2008’den sonra AB değerlerinden yumurtacı tavuk yüksek olduğu yem fiyatlarını açıklamaması nedeniyle ABD’nin yem fiyatları bu tarihten itibaren karşılaştırılamamıştır. Şekil 3.34 Yıllara Göre Piliç Eti / Broiler Yemi Paritesi Piliç Eti Fiyat/Yem Paritesi 7,00 6,00 5,50 5,00 5,70 5,84 5,76 5,50 5,29 4,84 4,71 5,00 5,00 4,00 4,50 4,10 3,70 3,00 3,70 3,10 3,10 2,00 1,00 1,65 1,46 2006 2007 1,85 1,76 2008 2009 2,08 1,52 1,70 1,89 2012 2013 0,00 2005 ABD AB 2010 2011 Türkiye Kaynak:TÜİK, USDA, The Chicken Council, European Commission Şekil 3.34’de yer alan veriler incelendiğinde ise, Türkiye’nin piliç eti paritesinin son yıllarda yükselişe geçtiğini ve ABD’nin 2011 değerlerine yaklaştığı 92 gözlemlenmektedir. USDA’in 2008’den sonra yumurtadaki duruma benzer bir şekilde etlik piliç yem fiyatlarını açıklamaması nedeniyle ABD’nin yem fiyatları bu tarihten itibaren karşılaştırılamamıştır. Hayvansal ürün ve yem paritelerinin karşılaştırılması sonucunda süt, sığır karkas ve piliç karkas etlerinde ABD’nin yem maliyetlerinin nispeten düşük olması, gelir seviyesinin de yüksekliği nedeniyle AB ve Türkiye’ye göre üreticinin daha fazla kazanç elde ettiği görülmektedir. Yumurta paritesinde ise ülkemizin yumurta/yumurtacı tavuk yemi oranın AB ve ABD’nin üstünde olduğu gözlemlenmektedir. AB açısından bakıldığında tablolar genel olarak hayvansal ürünlerin paritelerinin düşük ama dengeli ilerlediğini, dış etkilerden çok etkilenmediği şeklinde yorumlanabilmektedir. 93 3. OLASI TÜRKİYE – ABD SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Türkiye ile ABD arasındaki ticaret ilişkileri oldukça eski olmasına karşın, AB’nin aksine, Türkiye’nin ABD pazarı ile entegrasyonu daha sınırlıdır. 1992 – 2012 yılları arasında iki ülke arasındaki ticaret yaklaşık 6 kat artarak 3,5 milyar ABD$’dan 20 milyar ABD$’a ulaşmış, aynı dönemde AB-Türkiye ticaret hacmi ise dokuz kat artmıştır (Dünya Bankası, 2014). Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasında süregelen TTIP görüşmeleri dünya ticaret sistemini yeniden şekillendirecek kadar önemli olması nedeniyle, bu anlaşma iki ülke kadar diğer küresel ekonomik aktörler açısından da önem taşımaktadır. Küresel ekonomi ile bütünleşmiş diğer ülkeler gibi Türkiye’de mega-bölgesel anlaşmaların dış ticarette yaratacağı etkilerden olumlu veya olumsuz etkilere maruz kalmaktadır. Bununla birlikte, ülkemizi diğer ülkelerden farklı bir konuma sokan AB ile yürürlükte olan Gümrük Birliği anlaşmasıdır. Özellikle ABD ürünlerinin AB üzerinden Türkiye’ye herhangi bir gümrük engeline takılmadan girebilecek olmasına karşın; Türk mallarının ABD’ye MFN kapsamında girmeye devam etmesi sonucu olarak ticaret dengesi Türkiye aleyhine bozulacaktır (Akman, 2013b). TTIP’nin imzalanması halinde, AB ürünleri ABD pazarına herhangi bir koruyucu önleme maruz kalmadan girmesine karşın, AB ile GB olan ama ABD ile STA imzalamamış Türkiye’nin haksız rekabetle mücadele etmesi bir diğer sorundur. Son olarak AB ve ABD’nin birlikte oluşturacağı kurallar ve standartların diğer ülkeler açısından da belirleyici olması ve küresel standartlar haline dönmesi Türkiye’nin küresel ticarette yaşayabileceği bir diğer sorundur (Akman, 2013b). Mevcut gelişmeler ışığında, Türkiye’nin TTIP’nin yaratacağı ticaret kaymasının etkilerini en aza indirmeye yönelik ciddi bir değişime girmeyi ve kapsamlı bir dönüşüm programı uygulamayı hedeflemekte olup, bu konudaki kararlarını üst düzeyde gerek AB’ye gerekse ABD’ye düzenli olarak ifade etmektedir. Bu kapsamda Türkiye’nin TTIP’den dışlanması sonucu oluşacak ticaret sapmasının sonucu olarak AB ile olan Gümrük Birliği’nden ayrılabileceği belirtilmiştir (Aran, 2015). Türkiye’nin TTIP’nin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik olarak farklı çözüm önerileri sunulmaktadır. İlk seçenek ABD, AB ve Türkiye arasında bir üçlü müzakere 94 gerçekleştirilmesidir. Ancak TTIP müzakerelerinde tarafların önemli aşamalar kat etmesi nedeniyle müzakerelere üçüncü bir ülkenin katılma olasılığı bulunmamaktadır. Bir diğer çözüm yolu Gümrük Birliği Anlaşmasına eklenecek bir madde ile AB’nin imzalayacağı yeni ticaret anlaşmaları sonucunda oluşacak serbest ticaret alanlarına Türk mallarının otomatik olarak girişinin sağlanması mümkün hale getirilmesidir. Ancak bu durum Gümrük Birliği kapsamında yer alan sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsayacak, temel tarım ürünleri ve hizmet ticareti ile sınır ötesi ticaretine yönelik politikalar kapsam dışı kalacaktır. Şu ana kadar süregelen müzakereler esnasında TTIP anlaşmasına üçüncü ülkelerin katılımına yönelik bir görüşme veya bildirim gerçekleşmemiş olup, anlaşmanın imzalanmasından sonra Türkiye’nin dahil olabileceği koşulların şekillenip şekillenmeyeceği belirsizdir (Akman, 2013a). Türkiye’nin TTIP’nin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik olarak ABD ile bir STA süreci başlatmak başka bir çözüm yolu sayılabilmektedir. Türkiye’nin ABD ile STA imzalamaya yönelik girişimleri yeni olmamakla birlikte, 1989 yılından bu yana ABD ile ticari ilişkilerin bir STA kapsamında sürdürülmesi için çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Ancak gerek AB ile olan ilişkilerin seyri, gerekse kendi iç sorunları nedeniyle Türkiye ABD ile bu konuda tutarlı bir politika izleyememiştir (TÜSİAD, 2002). TTIP müzakerelerinin başlamasının da etkisiyle Türkiye ile ABD arasında STA imzalanmasına yönelik çalışmalar yeniden hız kazanmış ve iki ülke arasında Yüksek Seviyeli Çalışma Grubu oluşturulmuştur (Akman, 2013a). Bununla birlikte bugüne kadar STA kapsamında müzakerelere başlamamıştır. TTIP’nin ülkemize yönelik olası etkilerine ilişkin bir çok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalara göre, Türkiye’nin TTIP dışında kalması halinde %0,132’lik bir GSYH, toplam ihracatta ise %0,450’lik kayıp yaşanacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’nin sürece dahil olması halinde ise GSYH’sinde %0,460-4,001 arası bir değişim gözleneceği, ihracatta ise anlaşmanın derinliğine bağlı olarak %1,303 ile %6,974 arasında bir değişim yaşanacağı ifade edilmiştir (Güneş ve ark., 2013). Dünya Bankası’nın yaptığı çalışmada (2014) ise AB ile ABD arasındaki tüm tarife engellerinin kaldırılması, Türkiye’ye uygulanan sınırlamaların devam ettiği bir simülasyonda toplamda 130 milyon ABD$’lık bir refah kaybı yaşanacağı; bu kaybın 120 milyon ABD$’lık bölümünün Türkiye’nin AB ve ABD arasında artan ticari rekabetin Türkiye ticaret koşullarında yaratacağı olumsuz koşulların 95 sonucu olarak şekilleneceği tespit edilmiştir. Dünya Bankası’nın yaptığı başka bir simülasyonda (2014), AB – Türkiye Gümrük Birliği üzerinden ABD’nin ürünlerinin Türkiye pazarına gümrüksüz girmesi halinde ise bu refah kaybı 160 milyon ABD$ ulaşacağı hesaplanmıştır. Türkiye’nin TTIP’ye ortak olması veya ABD ile ayrı bir STA imzalaması halinde en büyük kazancın tekstil ve konfeksiyon sektörlerinde yaşanacağı, tersi durumda ise en büyük zararın otomotiv ve motor parçaları sektöründe yaşanacağı ifade edilmektedir (Dünya Bankası, 2014). 3.1. TÜRKİYE – ABD STA’SININ HAYVANSAL ÜRÜN DIŞ TİCARETİ VE BAKANLIK ÇALIŞMA ALANINA GİREN DİĞER BÖLÜMLERE ETKİLERİ Ülkemizin üçüncü ülkeler ile STA imzalanmasına yönelik girişimlerde bulunmak, müzakereleri gerçekleştirmek ve anlaşmaları hazırlayıp imzalamak 8 Haziran 2011 tarih ve 337 sayılı “Ekonomi Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile Ekonomi Bakanlığının Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nün görev tanımına eklenmiştir. 3 Haziran 2011 tarih 639 sayılı “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin” ve bu KHK kapsamında oluşturulan “Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı Merkez Teşkilatı Görev Yönergesi” ile tarım sektörünün geliştirilmesi ve tarım politikalarının oluşturulması, bitki ve hayvancılık ürünlerinin dış ticaretine yönelik standartların belirlenmesi, coğrafi işaretler ve genetik kaynaklara yönelik çalışmaların yapılması Bakanlığımız görev alanına girmekte olup, STA’ların bu görevlere ilişkin bölümleri olan Pazara Giriş, Sağlık ve Bitki Sağlığı ile Fikri Sınai Mülkiyet Hakları bölümlerinin müzakerelerine Bakanlığımızca da katılım sağlanmaktadır. Bu sebeplerden dolayı Türkiye ile ABD arasında gerçekleşmesi muhtemel STA’nın oluşturacağı etkiler Bakanlığımızın görüş sunduğu bu üç alan üzerinden değerlendirilecektir. 96 3.1.1. Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Ticareti Üzerine Olası Etkiler TÜİK’in açıkladığı dış ticaret verilerine göre Türkiye ile ABD arasındaki son on yıllık hayvansal ürün dış ticaretinde 2011 yılına kadar düzenli olarak artarak açık verdiği gözlemlenmektedir. Bunun en önemli nedenleri arasında 2005-2011 yılları arasında küçükbaş ve büyükbaş hayvan yağları, damızlık sığır ve ham deri ithalatımızın artması sayılabilmektedir. Diğer taraftan ihracatımız on yıllık dönemde düzenli olarak artmasına karşın dış ticaret açığını kapatmak yönünden oldukça yetersizdir (Şekil 4.1). Hayvancılık ürünlerinde ABD’ye olan ihracatımızın ithalatı karşılama oranı %51,1’dir. Şekil 4.1 Yıllara Göre Türkiye ile ABD’nin Birbiri Arasındaki Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürün Dış Ticareti Dış Ticaret (Milyon ABD$) 400,00 300,00 200,00 100,00 0,00 -100,00 -200,00 -300,00 -400,00 İhracat 2005 2,83 2006 3,90 2007 3,89 2008 4,36 2009 4,26 2010 3,20 2011 3,19 2012 4,31 2013 9,06 2014 9,71 İthalat 89,66 98,09 118,49 166,05 114,78 189,84 336,12 212,72 147,06 132,72 Denge -86,83 -94,19 -114,60 -161,68 -110,52 -186,64 -332,94 -208,41 -138,00 -123,01 Kaynak: TÜİK, 2015. Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir. ABD yıllardır süregelen uluslararası ticaret müzakereleri sonucunda gümrük vergilerini oldukça düşürmüş durumdadır. Günümüzde ABD’nin STA harici üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük vergisi ortalaması %4,7 olup, bu oran tarım ürünleri için %3,9’dur (Josling & Tangermann, 2014). Ülkemiz açısından bakıldığında, Uluslararası Ticaret Merkezi’nin (ITC) yayınladığı verilere göre 2014 yılında Türkiye’nin üçüncü ülkelere uyguladığı ortalama gümrük vergisi ortalaması %10,65’dir. Bununla birlikte tarım ve su ürünlerinde ülkemizin gümrük vergisi ortalaması %41,83’e; canlı hayvan ve hayvansal ürünlere uygulanan gümrük vergisi ortalaması ise %75,78’e yükselmektedir. 97 ITC verilerine göre iki ülkenin 2014 yılında hayvansal ürünlerde üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük vergileri ortalaması Şekil 4.2’de belirtilmektedir. 75,78 3,35 3,05 0,50 0,00 1,18 0,00 0,35 38,50 0,51 1,00 0,00 50,62 2,49 2,39 1,88 Türkiye'nin Gümrük Vergisi Ortalaması 19,22 129,60 153,73 168,36 67,30 2,93 180,00 160,00 140,00 120,00 100,00 80,00 60,00 40,00 20,00 0,00 29,11 0,51 Gümrük Vergisi (%) Şekil 4.2 Türkiye ve ABD’nin Hayvansal Ürün İthalatında Uyguladıkları Gümrük Vergileri Ortalaması ABD'nin Gümrük Vergisi Ortalaması Kaynak:ITC, 2015. Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir. ITC verilerine göre ABD’nin süt ve süt ürünleri haricinde bütün hayvansal ürünlerde oldukça düşük gümrük vergilerine sahiptir. Diğer taraftan Türkiye kırmızı et ve işlenmiş kırmızı et ürünleri için %168,36, kırmızı ve beyaz et hariç diğer karkas et ve et ürünleri için %153,73, süt ve süt ürünleri için ise %129,6 gümrük vergisi uygulamaktadır. Türkiye’nin 2014 yılında ABD ile yaptığı dış ticaret incelendiğinde gümrük vergi oranı düşük olan canlı damızlık hayvan ve genetik materyal ithalatının ve hayvan don yağlarının ön plana çıktığı gözlemlenmektedir. Diğer taraftan gümrük vergileri yüksek olmasına karşın tereyağı ve yağsız süt tozu ithalatı, ABD’den yapılan toplam hayvansal ürün ithalatının yaklaşık %12’sini oluşturmaktadır (Tablo 4.1). 98 Tablo 4.1 2014 Yılında Türkiye’nin ABD’den En Çok İthal Ettiği Hayvansal Ürünler (Milyon ABD$) HS Tanımı HS Kodu 150290 İhracat Değeri 40,37 Oranı % 30,42 T.U.G.V % 2,00 Sığır, koyun veya keçilerin yağları (sıvı don yağları hariç) (15.03 pozisyonundakiler hariç) 010221 Sığırlar; damızlık 26,53 19,99 0,00 040510 Tereyağı 20,81 15,68 180,00 150210 Sığır, koyun veya keçilerin sıvı don yağları (15.03 18,05 13,60 1,33 pozisyonundakiler hariç) 010511 Horoz ve tavuk (ağırlık <=185gr) 4,99 3,76 24,50 051191 Suda yaşayan omurgasızların ürünleri ve suda yaşayan cansız 4,47 3,37 0,00 hayvanlar 410150 Sığır (buffalo dahil) ve at cinsi hayvanların ham post ve derileri 3,76 2,83 0,00 (ağırlık; >16kg.) 010121 Atlar; damızlık 2,36 1,78 0,00 040719 Kuş ve diğer kümes hayvanlarının yumurtaları; kuluçkalık 2,17 1,64 7,20 051110 Sığır spermleri 2,08 1,57 0,00 Hayvansal Ürünler 132,72 100,00 71,50 Kaynak: ITC ve UN Comtrade, 2015. *T.U.G.V.: Türkiye’nin uyguladığı gümrük vergisi oranı Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir. ABD’nin 2014 yılında dünyaya olan hayvansal ürün ticareti incelendiğinde ise sığır ve domuz karkas etleri ile piliç et ve sakatatının en çok ihraç edilen ürünler arasında yer aldığı gözlemlenmektedir. Diğer taraftan ham post ve deriler ile yağsız süt tozu ve süt ürünleri diğer önemli ihracat kalemleri arasındadır (Tablo 4.2). Tablo 4.2 2014 Yılında ABD’nin Dünyaya En Çok İhraç Ettiği Hayvansal Ürünler (Milyon ABD$) HS Kodu 020714 020130 020329 020230 040210 410150 HS Tanımı İhracat Değeri 3.405 2.903 2.184 2.182 2.136 1.732 Oranı % 10,41 8,87 6,68 6,67 6,53 5,30 T.U.G.V % 62,11 225,00 225,00 225,00 180,00 0,00 Horoz ve tavukların parçalanmış et ve sakatatı (dondurulmuş) Sığır eti; kemiksiz (taze/soğutulmuş) Diğer domuz etleri (dondurulmuş) Sığır eti; kemiksiz (dondurulmuş) Süt, krema (toz, granül vs. katı yağ oranı %1, 5'ten az) Sığır (buffalo dahil) ve at cinsi hayvanların ham post ve derileri (ağırlık; >16kg.) 020319 Diğer domuz etleri (taze/soğutulmuş) 1.591 4,86 225,00 020312 Domuz eti; but, kol vb. parçaları-kemikli (taze/soğutulmuş) 862 2,64 225,00 040410 Peynir altı suyu ve tadil edilmiş peynir altı suyu 814 2,49 67,00 020713 Horoz ve tavukların parçalanmamış etler (taze/soğutulmuş) 787 2,41 62,78 Hayvansal Ürünler 32.709 100,00 71,50 Kaynak: ITC ve UN Comtrade, 2015. *T.U.G.V.: Türkiye’nin uyguladığı gümrük vergisi oranı Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir. ITC verilerine göre Türkiye’nin HS6 sınıflandırmasında canlı hayvan ve hayvansal ürünleri kapsayan 196 kaleminin sadece 45’inde gümrük vergileri 0’dır (%23). Diğer 99 taraftan ağırlık olarak süt ve süt ürünlerini kapsayan 11 kalemde %180, karkas kırmızı et ve sakatatı kapsayan 23 kalemde ise %225 gümrük vergisi uygulanmaktadır. ABD’nin Türkiye’ye ihraç ettiği hayvansal ürünlerde süt ve süt ürünleri haricinde sıfır veya düşük gümrük vergisi uygulanan ürünler ön plana çıkmasına karşın ABD’nin en önemli hayvancılık ihraç kalemleri arasında yer alan kırmızı et ve sakatatı, beyaz et ve sakatatı, süt ve süt ürünlerinde oldukça yüksek gümrük vergileri mevcuttur. Bu durumun olası bir STA müzakeresinde ABD’nin bu ürünlerde taviz indirimine gidilmesini talep etmesine yol açacağı ve Türkiye’nin pazarlık gücünü azaltacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’nin 2014 yılına ait ABD ile hayvansal ürün dış ticareti incelendiğinde ihracatımızın %68’ini tek başına bal karşılamaktadır. Peynir türleri ve jelatin diğer önemli ihracat kalemlerimizdir (Tablo 4.3). Tablo 4.3 2014 Yılında Türkiye’nin ABD’ye En Çok İhraç Ettiği Hayvancılık Ürünleri (Milyon ABD$) HS Kodu 040900 040690 040610 040630 350300 040510 040520 010129 410210 050800 HS Tanımı İhracat Değeri 6,58 1,94 0,61 0,24 0,20 0,06 0,02 0,02 0,01 0,01 Oranı % 67,82 20,03 6,32 2,45 2,09 0,62 0,22 0,21 0,12 0,06 ABD U.G.V. % 0,51 18,06 28,95 22,32 2,44 13,07 15,96 0,00 0,67 0,00 Tabii bal Diğer peynirler Taze peynir (olgunlaşmamış/sertleşmemiş) ve lor Eritme peynirler (rendelenmemiş/toz haline getirilmemiş) Jelatin, jelatin türevleri, balık tutkalı, hayvansal tutkallar Tereyağı Sürülerek yenilen süt ürünleri (% 39 =<katı yağ <% 80) Atlar; damızlık olmayan Koyun ve kuzuların yünü alınmamış ham derileri Mercan benzeri maddeler, kabuklu hayvan kabuk, döküntü ve tozları Hayvansal Ürünler 9,71 100,00 Kaynak: ITC ve UN Comtrade, 2015. *ABD U.G.V.: ABD’nin uyguladığı gümrük vergisi oranı Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir. 3,35 ABD’nin 2014 yılında dünyadan yaptığı hayvancılık ürünleri ithalatında özellikle sığır ve domuz eti ile balın önemli bir yer kapladığı görülmektedir. Bunun yanında peynir türleri, kazein ve damızlık olmayan atlar diğer önemli ithalat kalemleridir (Tablo 4.4). ITC verilerine göre, ABD hayvancılık ürünleri dış ticaretinde oldukça serbestleşmeye giderek, HS6’da canlı hayvan ve hayvancılık ürünlerini içeren 196 kalem ürünün 88’inde (%50) gümrük vergilerini sıfırlamıştır. ABD en yüksek tarifeleri ortalama %19,22 ile süt ve süt ürünlerinde uygulamaktadır. 100 Tablo 4.4 2014 Yılında ABD’nin Dünyadan En Çok İthal Ettiği Hayvancılık Ürünleri (Milyon ABD$) HS Kodu HS Tanımı İhracat Değeri 2.910,30 2.481,82 2.008,95 1.135,79 712,99 561,54 510,77 Oranı % 16,14 13,77 11,14 6,30 3,96 3,12 2,83 ABD U.G.V. % 9,37 0,15 10,24 18,06 0,21 0,51 0,60 Sığır eti; kemiksiz (dondurulmuş) Sığırlar; damızlık olmayan Sığır eti; kemiksiz (taze/soğutulmuş) Diğer peynirler Diğer domuz etleri (taze/soğutulmuş) Tabii bal Diğer hayvanların ürünleri ve karada bulunan cansız hayvanlar 350110 Kazein 485,79 2,69 0,00 020329 Diğer domuz etleri (dondurulmuş) 468,80 2,60 0,00 020120 Sığır eti; diğer kemikli parçalar (taze/soğutulmuş) 340,22 1,89 10,34 Hayvansal Ürünler 18.026,55 100,00 3,35 Kaynak: ITC ve UN Comtrade, 2015. *ABD U.G.V.: ABD’nin uyguladığı gümrük vergisi oranı Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir. 020230 010229 020130 040690 020319 040900 051199 Türkiye’nin en çok ihraç ettiği hayvancılık ürünü olan piliç etinde, ABD de önemli bir üretici ve ihracatçı konumundadır. ABD piliç eti talebini kendi üretimi ile karşılamakta çok sınırlı miktarda ithalat gerçekleştirmektedir. Olası bir STA müzakerelerinde Türkiye, hayvancılık ürünlerinde ABD’ye en çok ihracatta bulunduğu bal ve peynir ürünleri ile hayvan sakatatı, ham deri gibi ürünlerde taviz talep edebileceği düşünülmektedir. 3.1.2. Sağlık Ve Bitki Sağlığı Bölümü Üzerine Olası Etkiler Tarım ürünlerinin ticaretinde gıda güvenilirliğinin ve hayvan refahının sağlanması, bitki sağlığının korunması ile hayvan hastalıkları ve zararlılara karşı insan sağlığının korunmasına yönelik uygulamaların düzenlenmesi piyasanın korunması kadar önem taşımaktadır (Schlueter & Wieck, 2009). DTÖ çerçeve anlaşmalarından SPS Anlaşması’nın hükümleri tarım ürünleri ticaretini olabilecek en az şekilde olumsuz etkileyecek ticari sınırlamalar getirmeyi bunun yanında üye ülkelerin ulusal tarım/gıda güvenilirliğine yönelik hassasiyetlerini korumayı amaçlamaktadır (Schlueter & Wieck, 2009). DTÖ SPS Anlaşması ülkelerin gıda güvenliğini sağlamayı, hayvan ve bitki sağlığını korumaya yönelik önlemlerin içerik ve sınırlarını belirlemeyi ve politika yapıcılarına yol göstermeyi, tarım ürünleri ticaretini olabilecek en az şekilde olumsuz 101 etkileyecek ticari sınırlamalar getirmeyi, bunun yanında üye ülkelerin ulusal tarım/gıda güvenliğine yönelik hassasiyetlerini korumayı amaçlamaktadır (Schlueter & Wieck, 2009). Ülkemizin bu güne kadar imzaladığı ve yürürlükte olan STA’ların SPS bölümleri incelendiğinde ülkemizin genel olarak bitkisel ve hayvansal ürünlerin ticaretini DTÖ SPS Anlaşması çerçevesinde gerçekleştireceğini, sağlık ve bitki sağlığı konularındaki mevzuatını, keyfi veya haklı olmayan ayrımcılık şeklinde veya aralarındaki ticaret üzerinde gizli bir kısıtlama aracı olarak uygulamayacağını ifade ettiği görülmektedir. ABD’nin oluşturulmasından STA’larındaki önce SPS imzalanan metinleri NAFTA incelendiğinde haricindeki ise STA’larda DTÖ’nün DTÖ SPS Anlaşması’nın getirdiği hüküm ve kuralların üzerine ek uygulamalar getirmediği görülmektedir. Bununla birlikte, SPS uygulamaları ve önlemleri ile ilgili birimlerin ikili veya bölgesel SPS sorunlarının görüşülebilmesi için ABD birçok STA’da SPS Alt Komitesi oluşturulmasını talep etmektedir. NAFTA kapsamında ise SPS önlemlerinin geliştirilmesi, uyum ve uygulanmasına yönelik olarak spesifik denetimler getirilmiştir. NAFTA taraf ülkelere uyguladığı önlemlere yönelik yorum hakkı vermekte, anlaşma kapsamında kurulan SPS alt komitesi ise ülkelerin kendi uygulamalarının uyumlaştırılması ve teknik işbirliği üzerine faaliyet göstermektedir (Froman, 2014). Son yıllarda ise yeni nesil STA’lardaki genel yaklaşıma paralel olarak ülkelerin daha geniş alanlarda serbestleşmeye gitmeleri, tüketici hassasiyetlerinin artması, hayvansal ve bitkisel salgın hastalıklar nedeniyle ülkeler DTÖ SPS Anlaşması’nın önerdiği uygulamaların ötesinde kural, önlem ve sınırlamalar getirmeye başlamıştır. Bu durum ülkemiz için de geçerli olup, en son yürürlüğü giren Malezya STA’da teşkil etmektedir. ABD’nin de paralel bir şekilde TTIP müzakerelerinde DTÖ SPS Anlaşmasının bilimsel ve uluslararası standartlarını ya da bilimsel risk önlemlerini temel alarak gereksiz gecikmelerin yaşanmadığı, aktif olarak çalışan, iki taraf arasında işbirliğini arttıran ileri düzey bir SPS metni üzerinde müzakere ettiği ifade edilmiştir (USTR, 2015b). Bu çerçevede ABD ile ülkemiz arasında müzakere edilecek bir STA’da, TTIP’ye ve TPP’ye benzer bir şekilde DTÖ SPS Anlaşması hükümlerinin ötesine geçen bir SPS metninin görüşülmesi kaçınılmaz gözükmektedir. 102 ABD’nin gıda güvenliği konusunda AB’ye göre daha düşük seviyede önlemlere sahip olması, GDO’lu bitkilerin yetiştirilmesine izin vermesi ve hayvan refahına yönelik standartlarının AB’ye göre daha esnek olması TTIP müzakereleri esnasında AB açısından karşılaşılan sorunlar arasında yer almaktadır (European Commission, 2015c). Bu sorunların olası Türkiye – ABD STA müzakerelerinde de yaşanmasının muhtemel olduğu düşünülmektedir. 3.1.3. Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Bölümü Üzerine Olası Etkiler Fikri ve sınai mülkiyet (IPR) bir kişi veya kuruluşa ait olan fikir ürünün serbestçe paylaşılması ve kullanılması üzerine kontrol hakları veren haklardır. Fikri mülkiyet, edebiyat, sanat, müzik, mimari gibi telif eserlerini kapsarken, sınai mülkiyet sanayi ve tarımdaki buluşların, yeniliklerin, yeni tasarım ve çalışmaların, satılacak mal üzerinde üreticisinin ayırt edilmesini sağlayacak işaretlerin (Coğrafi İşaret) kayıt edilmesi ve üretim/satış haklarını kapsamaktadır (İstanbul Ticaret Odası, 2015). IPR üzerine birçok sözleşme ve anlaşma olmakla birlikte Bakanlığımız çalışma alanına giren coğrafi işaret ve biyolojik kaynakların korunması ile ilgili olarak Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması (TRIPs), Gıda ve Tarım için Bitkisel Genetik Kaynaklar Uluslararası Anlaşması ve Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunmasına İlişkin Uluslararası Birlik Sözleşmesi (UPOV) ön plana çıkmaktadır (Uluslararası Yatırımcılar Derneği, 2008; Eralp, 2003). Coğrafi işaretler belirli bir bölgeden kaynaklanan veya belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibari ile bulunduğu bölge ile özdeşleşmiş bir ürünü tanımlayan işaretlerdir. Afyon Sucuğu, Ezine Peyniri ve Kayseri Sucuğu hayvansal ürünlerdeki coğrafi işaretlere örnektir. Coğrafi işaretlerin belirlenmesi 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile gerçekleştirilmekte olup, tarım ve gıda ürünlerine ait coğrafi işaretlerin tescile uygunluğu 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”na göre Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından denetlenmektedir (Türk Patent Enstitüsü, 2015). Türkiye’nin imzaladığı ve yürürlükte olan 17 STA’da, DTÖ Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Sözleşmesi (TRIPs) ile uyumlu olarak fikri, sınai ve ticari fikri 103 mülkiyet haklarının uygun ve etkili olarak korunacağını ve STA’ya eklenen ilgili hükmün uygulanmasının denetleneceği taahhüt edilmiştir. ABD federal mevzuatı ürünleri coğrafi işaret olarak tanımamakta, üreticilerine bu isimleri marka olarak korumasını sağlamaktadır. Bu durum coğrafi işaretlerin ABD’de marka olarak kaydedilmemesi halinde, coğrafi işaret tescili başka bir ülkede olan bir ürünün ABD’de de üretilip bu isimde satılabilmesine olanak sağlamaktadır (The European Commission, 2015d). 104 4. SONUÇ VE ÖNERİLER Küreselleşmenin etkisiyle artan ülkeler arası rekabet, 2008 ekonomik krizi gibi etkenler gelişmiş ülkelerin uluslararası piyasada gelişmekte olan ülkelere karşı üstün pozisyonunu olumsuz olarak etkilemektedir. Başta ABD ve AB olmak üzere bu ülkelerin güç kaybetmesi, yeniden eski konumunu kazanmak için kendi aralarında geniş kapsamlı ticari ortaklık yolları aramalarına yol açmaktadır. TTIP ve TPP bu arayışın sonucu olarak şekillenmiştir. Türkiye’nin AB ile arasındaki Gümrük Birliği yatırım ve ihracat açısından olumlu etki yaratmasına karşın, Ortak Ticaret Politikası karar alma mekanizmalarında ülkemizin yer almaması dış ticaret politikasını yönlendirmemizde olumsuz etkiye yol açmakta, AB’nin kendi çıkarları doğrultusunda oluşturduğu politikaya paralel ilerlemeye zorlamaktadır. Gümrük Birliğinin ülkemiz için oluşturduğu asimetrik durum, önemli bir ticaret ortağı olan ABD ile AB arasında TTIP Anlaşmasının imzalanması halinde oluşacak ticaret sapması ile daha belirgin hale gelecektir. Ticaret sapmasının Türkiye’ye yaratacağı olumsuz durumun en aza indirilmesi için Türkiye ile ABD arasında bir STA imzalanmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Bahse konu STA müzakerelerinde Çin’in ardından hayvancılıkta en büyük yıllık hasılayı üreten; süt, kırmızı et, beyaz et ve yumurta gibi ürünlerin üretim ve ticaretinde ilk 5 içinde yer alan ABD’nin hayvansal ürünlerde Türkiye’den taviz talep etmesi kaçınılmaz görülmektedir. Türkiye, AB ve ABD’nin hayvancılık sektörleri karşılaştırıldığında, kırmızı et ile süt ve süt ürünleri üretiminde Türkiye’nin AB ve ABD’ye göre işletme büyüklük ve kapasiteleri ile verim açısından daha geride olduğu görülmektedir. Diğer taraftan ülkemizin kişi başı yıllık kırmızı et arzının diğer iki taraf ve dünya ortalamasına göre düşük olması ve sığır eti fiyatlarının AB ve ABD’ye göre daha yüksek olması, kırmızı et arzının talebi karşılamadığını göstermektedir. Süt ve süt ürünlerinde maliyetlerin yüksek olması, süt sektörünün yapısal sorunları, sektörün büyük ölçüde 1-5 hayvana sahip küçük ölçekli işletmelerden oluşması, üretilen sütün yaklaşık %40’nın sanayide işlenmeden doğrudan tüketilmesi ve sağlık problemleri bu sektörde Türkiye’nin AB ve ABD ile rekabet gücünü zayıflatmaktadır. Diğer taraftan 105 başta koyun sütünden elde edilen peynirler olmak üzere yoğurt, sürülerek yenilen süt ürünleri gibi ürünler yurtdışında tercih edilmektedir. Türkiye’nin üzerinde yaşadığı coğrafya, bu ürünleri talep edecek dış pazarlara yakınlığı ve taşıma maliyetlerinin düşüklüğü nedeniyle bu ürünlerde, üretim ve kalitesinin arttırılması halinde, önemli bir ihracat potansiyeline sahiptir. AB’nin kuzu etinde kendi kendine yeterli olmaması, koyun sütünde üretimin az sayıda ülkede yapılması ve bunların üretimlerinin de ülkemizin gerisinde olması AB içerisinde de gerekli koşulların sağlanması halinde rekabet şansımızın yüksek olacağını göstermektedir (TZOB, 2011). Türkiye’de yumurta ve beyaz et sektörleri teknoloji ve kapasite yönünden AB ve ABD ile rekabet edebilecek düzeyde olmasına karşın, sağlık sorunları ile hammadde yönünden dışa bağımlı olmamız bu sektörlerdeki ihracatımızı olumsuz etkilemektedir (BESD-BİR, 2013). Türkiye’nin hayvancılık ürünleri ihracatının büyük bir kısmını piliç eti ve sakatatı ile yumurta oluşturmasına karşın 2014 yılında pazarımızın sadece Ortadoğu ve Uzak Doğu ülkelerinden ibaret olması, sektörü ihracat yapılan ülkelerde yaşanacak sorunlara karşı hassas hale getirmektedir. Bal üretimi açısından incelendiğinde, Türkiye’nin önemli bir bal üreticisi olmasına karşın, tüketiminin de oldukça fazla olmasından dolayı arzın büyük bölümü iç pazarda talep edilmektedir. Üretilen balın sadece %3’ü ihraç edilmesine karşın, önemli bir kısmı ABD ve AB tarafından tercih edilmektedir. Ülkemiz hayvancılık sektöründe, son yıllarda gerçekleştirilen reformların devam ettirilmesi, yaygınlaştırılması ve derinleştirilmesi sektörün rekabet gücünü arttırmaya olanak sağlayacaktır. Et ve Süt Kurumu gibi müdahale ve denetim yapılarının güçlendirilerek piyasada yaşanan dalgalanmaları önlemeye yönelik adımlar atılması üreticinin ve hayvan varlığının korunmasında faydalı olacaktır. Bunun yanı sıra üreticinin bilinçlendirilmesine yönelik politikalar belirlenmesi, küçük kapasiteli aile işletmelerinin yaygın olduğu et ve süt üretiminde kooperatifçiliğin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara hız verilmesi, üretim ve ürün kalitesinin yükseltilmesi, salgın hastalıklarla mücadelenin güçlendirilmesi, hayvanların taşınması, üretim ve ticaret uygulamalarında şeffaflığın arttırılması ve pazar potansiyelinin olduğu düşünülen küçükbaş hayvancılık 106 ürünlerinde yatırımların arttırılması da sektörün rekabet gücüne olumlu etkisi olacağı muhtemeldir. AB ve ABD’den farklı olarak, desteklemeler çoğunlukla üretimi arttırmaya yöneliktir. AB’ye uyum süreci kapsamında kırsal kalkınma, verim ve kaliteye yönelik desteklerin arttırılmasının OTP’ye uyum sürecini hızlandırmasının yanı sıra sektörel rekabette de artı sağlayacağı düşünülmektedir. Destekleme politikalarının belirlenmesinde önceliklerin uzun vadeli düşünülerek hazırlanması, kurumların işbirliği içinde çalışmasına imkan verilmesi de önemlidir. Başta TTIP ve TPP olmak üzere yeni nesil bölgesel ticaret anlaşmaları dünya ticaretinin daha fazla liberalleşmeye doğru ilerlediğini göstermektedir. Bu tür anlaşmaların dışında kalmak ülkemiz ekonomisine, dâhil olmamız halinde tarım sektörünün uğrayacağı zarardan çok daha fazla olumsuz etkiye yol açacaktır. Bu nedenden dolayı ülkemizin ABD ile olası bir STA’ya karşı tarım ve hayvancılık özelinde gerekli önlemleri alması gerekmektedir. Türkiye ve ABD arasındaki STA müzakereleri sırasında, Bakanlığımızın çalışma alanına giren ve açılması muhtemel başlıklardan Pazara Giriş bölümü açısından bakıldığında, Türkiye’nin, genetik materyal ve canlı hayvanlar gibi kalemler haricinde, temel hayvansal ürünlerde oldukça yüksek gümrük vergilerine sahip olduğu görülmektedir. Diğer taraftan ABD’nin önemli bir sığır karkas, piliç eti ve süt ürünleri ihracatçısı olması nedeniyle Türkiye’nin yüksek gümrük vergileri uyguladığı bu ürünlerde taviz talep etmesi muhtemeldir. ABD’nin MFN kapsamında üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük vergilerinin düşük olması, Türkiye’nin müzakerelerde gerçekleştirmesi muhtemel pazarlıklar açısından elini zayıflatmaktadır. Bununla birlikte, ülkemiz peynir türleri, bal ve hayvan sakatatları ve işlenmiş ürünlerde taviz talep edebileceği düşünülmektedir. Türkiye ve ABD arasında imzalanacak olası bir STA’da, ABD’nin önemli ihracat kalemlerinde yer alan kırmızı et, beyaz et ve süt ürünlerinin taviz listelerine eklenmesi, gümrük vergileri ile korunan bu sektörleri olumsuz etkileyecektir. Diğer taraftan ülkemiz bal ve başta peynir olmak üzere süt ürünlerinde ihracat potansiyeline sahip olmasına karşın ABD’nin sağlık ve kalite gibi tarife dışı kriterleri nedeniyle Pazara Giriş konusunda taviz 107 alınsa bile, bu tavizin ne kadarının kullanılabileceği konusu şüpheli görünmektedir. Ülkemizin ABD’ye ithalata izin verebileceği hayvansal ürünler arasında hayvan beslenmesinde dönem dönem hammadde sıkıntısı yaşaması, yem maliyetlerinin ürün fiyatlarını en çok etkileyen kalem olması nedeniyle ABD’nin ürettiği soya fasulyesi, mısır, kaba yemler gibi yem hammaddelerinin ithalatına izin verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Her ne kadar Türkiye – ABD STA’sının ülkemiz hayvancılık sektörünü kısa vadede olumsuz etkiyeceği öngörülmekte olsa da, TTIP’nin yürürlüğe girmesi halinde Türkiye ekonomisinin uğrayacağı zararı azaltmak için ABD ile bir STA imzalamasının gerekli olduğu düşünülmektedir. İmzalanacak STA’nın hayvancılık sektörüne yönelik etkilerini azaltmak için etkilenmesi muhtemel ürünlere yönelik desteklerin arttırılması, ürün kalitesini ve sektörün rekabet gücünü arttıracak politikalar oluşturulması gerekmektedir. Ülkemiz Türkiye’nin komşu ve çevre ülkelerinin hayvansal ürünlerde genellikle net ithalatçı olması ülkemiz için önemli bir ihracat potansiyeli oluşturmaktadır. Bu sebepten dolayı ithal edilen buğday ve ham derinin Türkiye’de işlenerek Ortadoğu ve Kuzey Afrika başta olmak üzere komşu ülkelere ihraç edilmesinde olduğu gibi; ABD ile imzalanacak bir STA sonucunda değerli etleri bünyesinde bulunduran arka çeyrek sığır karkasının Dahili İşleme Rejimi kapsamında ithal edilerek, çevre ülkelere işlenmiş et ürünleri olarak ihraç edilmei imkanının değerlendirilebileceği düşünülmektedir. ABD’nin önemli bir yatırımcı ve teknoloji üreticisi olduğu da dikkate alınırsa, imzalanacak bir STA’nın hayvancılık sektörüne bir diğer artısı ABD’li yatırımcıların ülkemiz hayvancılık sektörüne yatırım yapması, bunun yanı sıra ekipman, gereçler ve genetik materyal gibi teknolojik ürünlerin ülkemize getirilmesi ve üretilmesine olumlu etkisi olacağı açıktır. SPS ve IPR bakımından iki ülke arasındaki uygulama farklılıkları en önemli sorun olarak gözlemlenmektedir. ABD’nin kırmızı et üretiminde hormon uygulamaları, GDO’lu yem bitkisi üretimi, hayvan refahı bakımından AB standartlarının altında olması SPS müzakerelerinde ülkemiz açısından sorun yaratabilecek konular arasında yer almaktadır. Bunun yanında ABD’nin başta TTIP olmak üzere son STA’larında DTÖ SPS 108 Anlaşmasının ilerisinde önlemler ve kurallar düzenlemesinin ülkemiz adına alınan bu kararların uygulanmasında zorluklara neden olacağı düşünülmektedir. ABD’de Coğrafi İşaret uygulamasının bulunmamasının, pek çok yerel hayvansal ürüne sahip ülkemiz açısından sınai mülkiyet haklarının korunmasında sorun yaratması beklenmektedir. 109 KAYNAKÇA AB Bakanlığı: “Avrupa Birliğinin Tarihçesi”, Avrupa Birliği Bakanlığı İnternet Sitesi, (Çevrimiçi) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=105&l=1#, 9 Kasım 2014. Akkaya M.: “TRA2 Bölgesi Kırmızı Et Sektörü Stratejik Analiz”, Kars: T.C. Serhat Kalkınma Ajansı, 2015. Akman, M.(a): “AB – ABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) ve Türkiye”, Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, Ankara: Türkiye, 2013. Akman, M.(b): “Türkiye’nin TTP ve TTIP Çağında Geleceği”, Ekonomik Forum, 2013, s.64-69. Aran, B.: “Türkiye: Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığının Sonuçları”, Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, Ankara: Türkiye, 2015. Arce, N.: “US Bee Industry Plagued By Numerous Problems: Apiarists Contemplating Possible Solutions”, Tech Times, March 19, 2015, (Çevrimiçi) http://www.techtimes.com/articles/40770/20150319/us-beeindustry-plagued-by-numerous-problems-apiarists-contemplatingpossible-solutions.htm, 15 Temmuz 2015. ASÜD “Dünya ve Türkiye Süt Endüstrisi Raporu”, Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği, Ankara: Türkiye, 2010. Atalay, I: “Türkiye’nin Dış Ticaretinde Serbest Ticaret Anlaşmaları Hakkında Bilgi ve Değerlendirme Notu”, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Ankara: Türkiye, 2011. AVEC: “2013 Annual Report”, Association of Poultry Processors and Poultry Trade in the EU Countries, September 23, 2013, (Çevrimiçi) http://www.avec-poultry.eu/system/files/archive/newstructure/publicpublications/annual_reports/AVEC%202013%20%20FINAL_0.pdf, 16 Temmuz 2015. Aydın, E., Can, M., Cevger, Y., Sakarya, E., İşbilir, S.: “Türkiye’de son 25 yılda kırmızı et fiyatlarındaki değişimler ve ithalat kararlarının etkilerinin analizi” Veteriner Hekim Derneği Dergisi, 2011, 83(1), s.3-13. Baysan, T.: “Some economic aspects of Turkey’s accession to the EC: resource shifts, comparative advantage, and static gains”, Journal of Common Market Studies, 1984, 23(1). Begg, J.: “Süt Arz Zincirinde Sürdürülen Çaba; mükemmel Bir Sistem Bulma Arayışı”, Ulusal Süt Konseyi, IDF 2013 Dünya Süt Zirvesi Raporu, Yokohoma-Japonya, 2013, s. 54-56. BESD-BİR: “Piliç Eti Sektörü Raporu”, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği, 2013, Ankara: Türkiye. 110 Bilici, N.: “AB’de ekonomik bütünleşme ve Türkiye’nin entegrasyonu”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 5(2), 2006, s. 39-45. Boran Ş.: “Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel Bakış”, İzmir Ticaret Odası AR&GE Bülten, 2010, s.11-14. Candaş, U.: “Çok taraflılık mı iki taraflılık mı? Tercihli Ticaret Anlaşmalarının uluslararası ticaret sistemiyle ilişkisine dair bir değerlendirme”, Uluslararası Hukuk ve Politika, 6(22), 2010, s. 55-76. Carrie, D. R., Cross, A. J., Koebnick, C., Sinha, R.: “Trends in meat consumption in the United States”, Public Health Nutrition, 14(4), 2011, pp. 575-583. CBI: “CBI Market Survey: The Honey and Other Bee”, CBI Market Information Database Products Market in the EU, 2009. Compassion in World Farming: “Egg Production In The EU”, Godalming: Compassion in World Farming, 2012. Çakal, M.: “TRA1 Bölgesi Arıcılık ve Arı Ürünleri Raporu”, KUDAKA Araştırma ve Planlama Birimi, 2013. Çalışkan, Ö.: “An analysis on the alignment process of Turkey to the EU’s FTAs under the Customs Union and current challenges”, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 27(1), 2009, s. 1-23. Çolpan Nart, E.: “Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin dış ticareti üzerine etkileri: panel veri analizi”, Journal of Yaşar University, 17(5), 2010, s. 2874-2885. De Lombaerde, P., Van Langenhove, L.: “Assessment and Measurement of Regional Integration”, Abingdon, Routledge: England, 2006. Deardorff, A. V.: “Dünya Ekonomisi ve Dünya Ticaret Sistemi nereye gidiyor?”, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları, 3(1-2), s. 7-24. Delayen, C.: “The Common Agricultural Policy: A Brief Introduction”, Institute for Agriculture and Trade Policy, Minneapolis: USA, 2007. Denieul, M.: “ AB Ortak Tarım Politikasındaki Son Gelişmeler ve Avrupa Süt Setkörüne Etkileri” IDF 2013 Dünya Süt Zirvesi Raporu, Ulusal Süt Konseyi, Yokohama: Japonya, 2013, s. 51-56. Dinan, D.: “Ever Closer Union: An Introduction to European Integration (3. B.)”, Lynne Rienner Publishers, 2005. Dünya Bankası “AB – Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirmesi”, Dünya Bankası, 2014. Ekonomi Bakanlığı: “Serbest Ticaret Anlaşmaları”, T.C. Ekonomi Bakanlığı, (Çevrimiçi) http://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/home/disIliskiler/SerbestTic/Gen el_Bilgi.html#!%40%40%3F_adf.ctrl-state%3Dcy2pjwecr_98, Mayıs 19, 2015. 111 Eralp, K. D.: “Genetik Kaynaklar ve Patent”, Türk Patent Enstitüsü Patent Dairesi Başkanlığı, Yayınlanmış Uzmanlık Tezi, Ankara: Türkiye, 2003. Ercan, M.: “Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası ve Türkiye’deki gelişmeler”, Akademik Bakış Dergisi, (22), 2010, s.1-13. European Commission: “Milk and Milk Products in the European Union”, Office for Official Publications of the European Communities, Luxemburg, 2006. European Commission: “A Decade of EU-funded Animal Production Research”, European Commission, Luxemburg, 2013a. European Commission: “Evaluation of CAP measures 112ort he apiculture sector”, European Commission Directorate-General for Agriculture and Rural Development, Brussels: Belgium, 2013b. European Commission: “Analysis of the EU meat markets EU production and exports to Russia (2011-2013)”, Europan Commission, 2014a. European Commission: “The EU explained: Agriculture”, European Commission DirectorateGeneral for Communication Publications, Brussels: Belgium, 2014b. European Commission: “Agricultural production – animals”. Eurostat, (Çevrimiçi) http://ec.europa.eu/eurostat/statisticsexplained/index.php/Agricultural_production_-_animals, Mart 2, 2015a. European Commission: “Policy instruments 112ort he beef and veal sector”, European Commission Agriculture and Rural Development, (Çevrimiçi) http://ec.europa.eu/agriculture/beef-veal/policyinstruments/index_en.htm, Temmuz 9, 2015b. European Commission: “Factsheet on Food Safety and Animal and Plant Health (SPS)”, European Commission, 2015c. European Commission: “Factsheet on Intellectual Property (IP) and Geographical Indications (Gıs)”, European Commission, 2015d. European Commission Directorate-General for Agriculture: “The meat sector in the European Union” European Commission Directorate-General for Agriculture, (Çevrimiçi) http://ec.europa.eu/agriculture/publi/fact/meat/2004_en.pdf, Temmuz 27, 2015. European Commission Enterprise and Industry: “Study on the Competitiveness of the European Meat Processing Industry”, Publications Office of the European Union, Luxemburg, 2011. European Court of Auditors: “Suckler Cow And Ewe And Goat Direct Aids Under Partial Implementatıon of SPS Arrangements”, Publications Office of the European Union, Luxemburg, 2012. Eurostat: “Agriculture, forestry and fishery statistics”, Publications Office of the European Union, Luxemburg, 2015a. 112 Eurostat: “Pig farming sector – statistical portrait 2014”, Eurostat, (Çevrimiçi) http://ec.europa.eu/eurostat/statisticsexplained/index.php/Pig_farming_sector_-_statistical_portrait_2014, Şubat 12, 2015b. Froman, M. B.: “2014 Report on Sanitary and Phytosanitary Measures”, United States Trade Representative, 2014. Geisler, M.: “Dairy Goats”, Agricultural Marketing Resource Center, (Çevrimiçi) http://www.agmrc.org/commodities__products/livestock/goats/dairygoats/, Temmuz 30, 2015. Gelir İdaresi Başkanlığı: “GATT Bilgilendirme Rehberi”, Gelir İdaresi Başkanlığı, Ankara: Türkiye, 2009. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı: “Instrument for Pre-Accession Assistance Rural Development (IPARD) Programme (2007-2013)”, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ankara: Türkiye, 2006. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı: “Kırmızı Et Stratejisi” , Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü, Ankara: Türkiye, 2015. Gösterit, A.: “Türkiye Arıcılığının Yapısı, Sorunları ve Sürdürülebilir Arıcılık Açısından Değerlendirilmesi”, Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi, (Çevrimiçi) http://www.dagem.duzce.edu.tr/Dokumanlar/96bc911c-8967-4887-a35cc6760362456a_Calistay_Sunum_1_A.GOSTERIT.pdf, Temmuz 26, 2015. Gül, U., Uzun, B.: “Kırmızı Et Durum ve Tahmin 2014”, Tarımsal Ekonomik ve Politika Geliştirme Enstitüsü¸ Ankara: Türkiye, 2014. Güllü, İ.: “AB-ABD Serbest Ticaret Anlaşması Sürecine Türkiye-AB Gümrük Birliği Anlaşması Özelinden Bir Bakış”, Bilge Strateji, 6(11), 2014, s. 89-106. Güneş, D., Mavuş, M., Oduncu, A.: “AB-ABD Serbest Ticaret Anlaşması ve Türkiye Üzerine Etkileri”, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara: Türkiye, 2013. Gürlesel, C. F., Alkin, K.: “Avrupa Birliği’nin Serbest Ticaret Anlaşmalarına Türkiye’nin Dahil Edilmesi”, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul: Türkiye, 2010. Hadjigeorgalis, E.: “The U.S. Dairy Industry and International Trade in Dairy Products”, New Mexico State University, Las Crures: USA, 2005. Hobikoğlu, E. H.: “Gümrük Birliklerinin Ekonomik Etkileri ve Türkiye Ekonomisi: Gümrük Birliği Yansımaları”, Sosyal Bilimler Dergisi, (1), s. 65-82. Horn, H., Mavroidis, P. C.: “Economic and legal aspects of the Most-Favored-Nation clause”, European Journal of Political Economy, 17, 2001, pp. 233-279. Ilias Akhtar, S., Jones, V.: “Proposed Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) in Brief”, Current Politics and Economics of Europe, 24(1/2), 2013, pp. 113 107-122. İstanbul Ticaret Odası: “Fikri Mülkiyet Hakları”, İstanbul Ticaret Odası İnternet Sitesi, (Çevrimiçi) http://www.ito.org.tr/Dis_Tic/Fikri_Mulkiyet.html, Ağustos 31, 2015. IUF Dairy Division: “United States of America Dairy Industry”, IUF Dairy Division, (Çevrimiçi) http://www.iuf.org/sites/cms.iuf.org/files/USA%20Dairy%20Industry.pd f, Aralık 14, 2014. Josling, T., Tangermann, S.: “Agriculture, Food and the TTIP: Possibilities and Pitfalls”, Centre for European Policy Studies and Center for Transatlantic Relations & Johns Hopkins University, Washington: USA & Brussels: Belgium, 2014. Kalkınma Bakanlığı: “Onuncu Kalkınma Planı Hayvancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, T.C. Kalkınma Bakanlığı, Ankara: Türkiye, 2014. Karluk, R.: “Avrupa Birliği ve Türkiye”, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İstanbul: Türkiye, 1996. Kay, S.: “3 major beef industry issues – demand, quality, transparency”, Beef Magazine, (Çevrimiçi) http://beefmagazine.com/blog/3-major-beefindustry-issues-demand-quality-transparency, Ocak 22, 2015. Kaya Kuyululu, Ç. Y.: “Avrupa Birliği’nde Süt Üretiminde Kota Uygulamalarının Gelişimi ve Sistemin Türkiye’ye Uyarlanması”, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, 2008, 229 s. Kaymakçı, M., Eliçin, A., Tuncel, E., Pekel, E., Karaca, O., Işın, F., Sönmez, R.: “Türkiye’de Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği”, Türkiye Mühendisliği V. Teknik Kongresi, 2000, s. 765-793. Ken, A.: “EU-US trade and investment talks: Why they matter”, OECD Observer, (297), 2013, pp.12-13. Keskin, B., Demirbaş, N.: “Türkiye’de Kanatlı Eti Sektöründe Ortaya Çıkan Gelişmeler: Sorunlar ve Öneriler”, Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 26(1), 2012, s. 117-130. Keskin, G., Çeliker, A.: “İpek Böcekçiliği”, Cine-Tarım Dergisi, Mart 2004, (Çevrimiçi) http://www.cine-tarim.com.tr/dergi/arsiv56/sektorel07.htm, Haziran 18, 2015. Kim, B., Laestadius, L., Lawrence, R., McKenzie, S. E., Keeve, N. E., Tyler, S. J., Truant, P.: “Industrial Food Animal Production in America: Examining the Impact of the Pew Commission’s Priority Recommendations”, Johns Hopkins Center for A Livable Future, Baltimore: USA, 2013. Kolsky Lewis, M.: “The Trans-Pacific Partnership: New paradigm or wolf in sheep’s Ziraat 114 clothing?”, Boston College International and Comparative Law Review, 34(1), 2011, pp. 27-52. Leip, A., Weiss, F., Wassenaar, T., Perez, I., Fellmann, T., Loudjani, P., Biala, K.: “Evaluation of the livestock sector’s contribution to the EU greenhouse gas emissions (GGELS)”, European Commission – Joint Research Centre, Ispra: İtalya, 2010. Loewith, C.: “Challenges Facing the Dairy Industry Today”, WCDS Advances in Dairy Technology, 18, 2006, pp. 191-194. MacDonald, J. M., McBride, W. D.: “The Transformation of U.S. Livestock Agriculture Scale, Efficiency, and Risks”, United States Department of Agriculture, Washington: USA, 2009. National Chicken Council: “Per Capita Consumption of Poultry and Livestock, 1965 to Estimated 2015, in Pounds”, National Chicken Council, (Çevrimiçi) http://www.nationalchickencouncil.org/about-the-industry/statistics/percapita-consumption-of-poultry-and-livestock-1965-to-estimated-2012-inpounds/, Temmuz 25, 2015. National Honey Board: “National Honey Board Press Kit: Honey Industry Facts”, National Honey Board, 2014. Oertel, E.: “Beekeeping in the United States Agriculture Handbook Number 335”, United States Department of Agriculture, 1980. O’Keefe, T.: “US egg consumption rising because of health benefits”, WATTAgNet.com, Ağustos 19, 2014, (Çevrimiçi) http://www.wattagnet.com/articles/19776-us-egg-consumption-risingbecause-of-health-benefits, Temmuz 30, 2015. Ordukaya, A.: “Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemlerinin Uygulanmasına İlişkin Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması Açısından Türkiye ve Avrupa Birliği’nin Karşılaştırılması”, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Yayımlanmış Uzmanlık Tezi, Ankara: Türkiye, 2008. Perry, J., Banker, D., Green, R.: “Broiler Farms’ Organization, Management and Performance”, Economic Research Service USDA, Washington: USA, 1999. Pesticide Action Network North America: “Economic Value of Commercial Beekeeping. Beyond Pesticides”, Pesticide Action Network North America, (Çevrimiçi) http://www.beyondpesticides.org/pollinators/EconomicValueCommercia lBeekeeping.pdf, Temmuz 26, 2015. Petri, P., Plummer, M.: “The Trans-Pacific Partnership and Asia-Pacific Integration Policy Implications”, Peterson Institute for International Economics, Washington: USA, 2012. Pınar, Ö., Boran, Ş., Sevilmiş, G.: “Küreselleşme Sürecinde Yükselen Aktör: Serbest Ticaret Anlaşmaları ve Türkiye”, İzmir Ticaret Odası, İzmir: Türkiye, 2013. Pollock, D. L.: “Views from the Poultry Breeding Industry”, National Swine 115 Improvement Federation, Record of Proceeding National Swine Improvement Federation Conference and Annual Meeting, Nashville, Tennessee: USA, 2006, pp.1-4. Ray, D. E., Schaffer, H. D.: “Broiler production and consumption trends”, Policy Pennings, Eki 25, 2013, (Çevrimiçi) http://agpolicy.org/weekcol/691.html, Temmuz 26, 2015. Rees, E., Mayhew, A., Swabe, J., Kalinina, M.: “Transatlantic Trade and Investment (TTIP): Beef Production in the EU and US”, World Animal Protection & Humane Society International, Brussels: Belgium & Washington: USA, 2014a. Rees, E., Mayhew, A., Swabe, J., Kalinina, M.: “Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP): “Broiler” Production in the EU and US” World Animal Protection & Humane Society International, Brussels: Belgium & Washington: USA, 2014b. Sarı, A.: “Bölgelerarası Ekonomik Entegrasyonlar ve Türkiye’nin Ödemeler Bilançosuna Etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 10(1), 2005, s. 117-130. Schlueter, S., Wieck, C.: “Regulatory SPS Instruments in Meat Trade”, IATRC Annual Meeting “Private Standards and Non-Tariff Barriers: Measurement, Impacts, and Legal Issues”, Fort Meyers, Florida: USA, 2009, pp.1-20. Schneider, A.: “Tests Show Most Store Honey Isn’t Honey”, Food Safety News, Kasım 7, 2011, (Çevrimiçi) http://www.foodsafetynews.com/2011/11/testsshow-most-store-honey-isnt-honey/#.VbTZN_ntmko, Temmuz 20, 2015. SETBİR: “Dünya’da ve Türkiye’de Yem, Et ve Süt Sektörlerinde Mevcut Durum ve Öngörüleri Raporu”, Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği, 2013. Shane, S. M.: “Challenges 116ort the US poultry industry”, World Poultry, 2013. Smith, F.: “Regulating agriculture in the WTO”, International Journal of Law in Context, 7(2), 2011, pp. 233-247. Şanlı, F. B.: “Küreselleşme ve Ekonomik Entegrasyonlar”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, 3, 2004. Terin, M., Keskin, A., Terin, S.: “Gümrük Birliği’nin Türkiye – AB Tarım Ürünleri Dış Ticareti Üzerine Etkileri, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 43(2), 2012, s. 133-139. The European Union: “The History of European Union”, European Union, (Çevrimiçi) http://europa.eu/about-eu/eu-history/index_en.htm, Nisan 24, 2015. Türk Patent Enstitüsü: “Coğrafi İşaretler”, Türk Patent Enstitüsü Yayın Grubu, Ankara: Türkiye, 2015. TÜSİAD: “Türk – Amerikan Ekonomik ve Teknik İlişkilerinin Analizi ve Geleceğe Dair Öneriler”, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği, İstanbul: Türkiye, 2002. “Kırmızı Et Sektör Analizi”, Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Türkiye Kırmızı Et 116 Üreticileri Merkez Birliği: Birliği, TAIEX/IPARD Toplantısı, 2013. TZOB: “Türkiye Kırmızı Et Sektör Değerlendirmesi 2008 Yılı ve Sonrası Beklentiler”, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Ankara: Türkiye, 2008. TZOB: “Zirai ve İktisadi Rapor 2007-2010”, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Ankara: Türkiye, 2011. Türkyılmaz, M. K.: “Türkiye Et Üretiminin Mevcut Durumu, Sorunları ve Çözüm Önerileri”, Kocatepe Veteriner Dergisi, 3(2), 2010, s.83-90. Ulusal Süt Konseyi: “Dünya ve Türkiye’de Süt Sektör İstatistikleri 2013”, Ulusal Süt Konseyi, Ankara: Türkiye, 2014. Uluslararası Yatırımcılar Derneği: “Türkiye’de Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması: Uluslararası Doğrudan Yatırıma Etkiler”, G.M. Matbaacılık A.Ş., İstanbul: Türkiye, 2008. USDA: “Agriculture Counts Honey 2014”, United States Department of Agriculture National Agricultural Statistics Service, Washington: USA, 2015. USDA APHIS: “Poultry 2010 Structure of the U.S. Poultry Industry”, United States Department of Agriculture Animal and Plant Health Inspection Service, Fort Collins: USA, 2011. USDA APHIS: “The Foreign Animal Disease Preparedness and Response Plan – Poultry Industry Manual”, National Center for Animal Health – US Department of Agriculture, Riverdale: USA, 2013. USDA ERS: “Cattle & Beef”, United States Department of Agriculture Economic Research Service, Mayıs 26, 2012, (Çevrimiçi) http://www.ers.usda.gov/topics/animal-products/cattle-beef.aspx, Temmuz 14, 2015 USDA ERS: “Hogs and Pork”, United States Department of Agriculture Economic Research Service, (Çevrimiçi) http://www.ers.usda.gov/topics/animalproducts/hogs-pork.aspx, Temmuz 14, 2015a. USDA ERS: “Animal Products”, United States Department of Agriculture Economic Research Service, (Çevrimiçi) http://www.ers.usda.gov/topics/animal-products.aspx, Temmuz 24, 2015b. USDA ERS: “Dairy”, United States Department of Agriculture Economic Research Service, (Çevrimiçi) http://www.ers.usda.gov/topics/animalproducts/dairy.aspx, Ağustos 16, 2015c. USDA ERS: “Changes in the Size and Location of U.S. Dairy Farms”, United States Department of Agriculture Economic Research Service, (Çevrimiçi) http://www.ers.usda.gov/media/430528/err47b_1_.pdf, Ağustos 19, 2015d. 117 USDA FSA: “Dairy Product Price Support Program (DPPSP) Formerly the Milk Price Support Program (MPSP)”, United States Department of Agriculture Farm Service Agency, 2011, (Çevrimiçi) http://www.fsa.usda.gov/Internet/FSA_File/dppsp_en_fact_sheet.pdf, Temmuz 25, 2015. USTR: “Trade Agreements”, Office of the United States Trade Representative, (Çevrimiçi) https://ustr.gov/trade-agreements, Ağustos 13, 2015a. USTR: “U.S. Objectives, U.S. Benefits In the Transatlantic Trade and Investment Partnership: A Detailed View”, Office of the United States Trade Representative, (Çevrimiçi) https://ustr.gov/about-us/policyoffices/press-office/press-releases/2014/March/US-Objectives-USBenefits-In-the-TTIP-a-Detailed-View, Eylül 10, 2015b. Uysal, C.: “Türkiye - Avrupa Birliği İlişkilerinin Tarihsel Süreci ve Son Gelişmeler”, Akdeniz Üniversitesi İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi Dergisi, (1), 2001, s. 140-153. Ünlüsoy, K., İnce, E., Güler, F.: “Türkiye Kırmızı Et Sektörü ve Rekabet Politikası”, Rekabet Kurumu, Ankara: Türkiye, 2010. Ünye Ticaret Borsası: “Arıcılık ve Bal Raporu”, Ünye Ticaret Borsası, Ünye. (Çevrimiçi) http://www.unyetb.org.tr/upload/images/images/files/Ar%C4%B1c%C4 %B1l%C4%B1k%20ve%20Bal%20Raporu.pdf, Aralık 10, 2015. van Horne, P.: “Economic Perspective for the EU Egg Industry”, LEI Wageningen UR, Egg Industry Center Issues Forum, Indianapolis: USA, 2014. van Horne, P., Bondt, N.: “Competitiveness of the EU poultry meat sector”, LEI Wageningen UR, 2013. VanGrasstek, C.: “The History and Future of the World Trade Organization”, World Trade Organization, Cenova: Switzerland, 2013. Windhorst, H. W.: “Changing patterns of poultry production in the European Union”, European Commission, 2007, (Çevrimiçi) http://www.healthypoultry.org/Results%20of%20the%20project/chapter2.pdf, Ağustos 14, 2015. Yasan Ataseven, Z., Gülaç, Z. N.: “Durum ve Tahmin: Süt ve Süt Ürünleri 2014”, Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü, Ankara: Türkiye, 2015. YUM-BİR: “Yumurta Tavukçuluğu Verileri-2014”, Yumurta Üreticileri Merkez Birliği, Ankara: Türkiye, 2015. 118 EK-1: HARMONİZE SİSTEM’DE HAYVANSAL ÜRÜN OLARAK “ EDİLEN FASIL VE HS KODLARI Fasıllar (ii) 1. Fasıl Canlı Hayvanlar 2. Fasıl Et ve Sakatatlar 4. Fasıl Süt, süt ürünleri, yumurtalar ve bal 5. Fasıl Diğer hayvansal ürünler 35.01’den 35.05’e kadar (albümin ve türevleri, hayvansal tutkallar) 41.01’den 41.03’e kadar (yaş deriler) 43.01 (yaş kürkler) 50.01’den 50.03’e kadar (ham ipek ve ipek artıkları) 51.01’den 51.03’e kadar (yün ve hayvan kılları) 119 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : GÜMÜŞ Erinç Uyruğu : T.C. Doğum tarihi ve yeri : 28 Ağustos 1984 / Manisa Medeni hali : Evli Telefon : 0 (312) 287 33 60 / 4600 Faks : 0 (312) 258 86 43 e-posta : [email protected] Eğitim Derecesi Okul/Program Mezuniyet yılı Doktora : Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi / Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı / Devam Ediyor. Yüksek Lisans : Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi / 2007 Lise : Bandırma Anadolu Lisesi / 2002 İş Deneyimi, Yıl Çalıştığı Yer Görev Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Avrupa Birliği Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü AB Uzman Yardımcısı / Devam Ediyor Atasancak Acıpayam Tarım İşletmesi A.Ş. / Veteriner Hekim / 2010 – 2012 Yabancı Dili : İngilizce Yayınlar : Hobiler : Bilgisayar teknolojileri ve Plastik Modelcilik 120 ETİK BEYAN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü Tez Yazım Kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez çalışmasında; çerçevesinde elde ettiğimi, olarak sunduğumu, gösterdiğimi, ngi bir değişiklik yapmadığımı, doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi beyan ederim. Erinç GÜMÜŞ AB Uzman Yardımcısı 14.09.2015 121