empatik iletişim ve yönetişim - Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi

advertisement
Türk Eğitim Bilimleri Dergisi
Bahar 2009, 7(2), 237-
EMPATİK İLETİŞİM VE YÖNETİŞİM
Hasan METİN*
ÖZET
Empati, insanın kendini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygu, düşünce ve
davranışlarını anlamasıdır. İletişim, mesajın hem gönderici hem de alıcı tarafından
anlaşılması için aktarılması sürecidir. Empatik iletişim; muhatabın duygu dünyasını
anlayarak mesajı ona göre kodlamak ve kendini muhatabın yerine koyarak iletişimde
bulunmaktır. Algı, duygu ve bilgi empatik iletişimin destekleyici üç öğesidir ve bu üç öğe
kişileri birbirine yaklaştırır, anlamayı kolaylaştırır.Yönetişim ise; etkileşim ve iletişim
süreciyle birlikte “iyi yönetim” için katılımı ve paylaşımı zorunlu kılan bir süreci ifade
etmektedir. Yönetişimin kalitesi empatinin ve iletişimin, dolayısıyla empatik iletişimin
kalitesiyle doğru orantılıdır. Katılımcı, şeffaf, hesap verebilir, adil ve stratejik vizyona sahip
bir yönetim için tarafların birbirlerini anlamaları ve etkin bir iletişim ortamı oluşturmaları ve
bu ortamı paylaşmaları gerekmektedir. Dolayısıyla empatik iletişim ile yönetişim arasında
sıkı bir ilişki vardır ve birbirlerini tamamlayan bir süreç olarak faaliyet görürler.
Anahtar Kelimeler : Empati, İletişim, Empatik İletişim, Yönetişim.
EMPATHIC COMMUNICATION AND THE GOVERNANCE
ABSTRACT
Empathy is the abilty to share some one else's feelings, ideas and behaviours by imaging what
it would be like to be in their situation. Communication is the period of transferring the
knowledge to be understood by both the sender and the recipient. Empathic communication is
the communicating by understanding the sensation’s world and putting ourselves to the
sensation’s situation. Perception, feeling and knowledge are the three supporting elements of
empathic communicaton and these three elements bring the peoples near, make the
understanding easy. Governance explains the period that requires necessity of participation
and sharing for 'good government' with communication period and interaction. The quality of
governance is directly proportional to the quality of empathy and communiction, so the
quality of empathic communication. It is required that the sides must undrstand each other,
form a active communication atmosphere and share this atmosphere for a government that is
participant, transparent, accountable, just and has a stragic vision. Consequently, there is
strong relationship between the communication and governance and they function as the
processes that accomplish each other.
Keywords : Empathy, Communication, Empathic Communication, Governance.
*
Yrd. Doç. Dr. Karatekin Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü.
İletişim 2003/18
178
H. Metin
GİRİŞ
Hayat, karmaşık süreçlerin iç içe yaşanması yoluyla şekillenen deneyimler
alanıdır ve bir labirente benzer. Bu labirenti çözebilmek ve amaca ulaşmak için bilgi
sahibi olmak şarttır. Bilgi sahibi olmanın tek yolu varlıkla (insan, eşya vs.) iletişime
girmekten geçer. İnsan, önce etrafındaki varlıklarla sözsüz ve duygusal iletişim
kurarak onları anlamaya çalışır. Daha sonra dil yeteneğini kullanarak onları belli
sembollerle kavramsallaştırır. O kavramlara verdiği anlamı ortak hale getirir ve
bunu diğer insanlarla paylaşarak bilgisini geliştirir. Bilgi edinme süreci hayat boyu
süren bir süreçtir. Bu süreç iletişim sayesinde kesintisiz devam eder. İletişimi
bitirdiğinizde öğrenme, öğretme yani bilgi edinme süreci de kendiliğinden sona erer.
İletişim hayat devam ettiği sürece devam eden bir süreçtir.
İletişimde kaliteyi artırdığımızda bilgi edinme sürecimizde de kaliteyi
artırmış oluruz. İletişimde kalite artışı iletişimdeki muhatabımızı (eşya ise öğrenme
nesnemizi) daha yakından tanıyabilmeye bağlıdır. İletişim sadece insanın insanla
konuşması olarak görülmemelidir. İletişim bilgi edinmenin bir aracıdır. Bilen insan
olduğu için (bilgi kaynağı) insanın insanla konuşması en doğal durumdur. Oysa
insan bazen eşya ile de konuşabilir. Bu boyut bu makalenin konusu olmadığından
biz insanî iletişim üzerinde yoğunlaşacağız.
İnsanî iletişimde, insanların birbirlerini anlamaları, birbirlerine muhtaç olma
bilinci edinmeleriyle doğru orantılıdır. İnsan aynı zamanda sosyal bir varlıktır.
Sosyallik, yalnız yaşayamama halidir. Her alanda insan kendi eksikliğini fark
ettikçe, başkalarının yardımına ve desteğine muhtaç olduğunu anlar. Sosyallik bir tür
karşılıklı tamamlanma halidir. Bu halin gerçekleşmesi iletişim yoluyla olur ve hayat
boyu sürer. İnsan, kendindeki eksikliği fark ettikçe yani kendini tanıdıkça başkaları
ile olan ilişkilerine daha fazla değer vermeye başlar. Bu değer verme hali muhatabı
ile daha sıcak ve yakın iletişim kurma biçiminde gerçekleşir. Bunun bir yolu da
empatidir. Kendi dilimizle ifade edecek olursak “karşımızdaki ile hemhal olma”
halidir. Empati, insanı bir bütün olarak görmek ve içinde bulunduğu şartları dikkate
alarak anlayabilme gayretidir. İletişime empati katılırsa daha iyi iletişim kurma
imkanı doğar, kalite artar ve anlaşma noktaları çoğalır. İnsanlar birbirlerini daha iyi
tanıdıkça ortak amaçlarda birleşirler ve daha kolay işbirliği geliştirirler.Bu sayede
yönetimde katılım ve etkinlik sağlanır, yönetişimin ortaya koyduğu yönetsel
ilkelerin gerçekleşmesinin önü açılır.
Çalışmamızda iletişimin kaliteli hale gelmesi ile empatinin yolunun
açılacağına ve empati, empatinin boyutları, empatik iletişim, gruplarda ve
Bahar 2011, Sayı:32
Empatik İletişim ve Yönetişim
179
örgütlerde empatik iletişimin önemine değinildikten sonra; empatik iletişimin
yönetişim süreçlerine etkileri üzerinde durulacak ve empatik iletişim becerisi
kazanan bireylerin örgüt yönetiminde daha katılımcı ve paylaşımcı davranacakları
hususlarına değinilecektir.
Empati
Empati, insanın kendini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygu,
düşünce ve davranışlarını anlamasıdır. Empati, olaylara başkalarının açısından
bakabilme yeteneğini ifade etmektedir. İletişim ilişkisi içerisine giren bir yönetici de
göndereceği mesajı formüle etmeden önce, olayları mesajı alacak olanlar açısından
inceleyebilmelidir (Koçel, 2010: 542). Böyle bir durumun gerçekleşebilmesi için
kişinin toplumsal ortamda yaşaması, başkalarının deneyimlerini gözlemlemesi ve o
durumların kendi dünyasındaki yankısını içselleştirmesi gerekir. Bu da bilme,
anlama, tanıma ve özdeşleşmeyi beraberinde getirir. Karşılaşılan durumla ilgili
olarak, aynı durumda ben olsam ne yaparım, nasıl davranırım; kişinin psikolojik,
ekonomik, siyasi, toplumsal şartları davranışları üzerinde ne gibi bir etki meydana
getirir? gibi sorular hayati önem taşır. Buber, ikili ilişkide “diyalog” u merkeze
alarak; diyalogda iki kişi, sonucu bilinmeyen bir görüşmeyi, konuşmayı
gerçekleştirirler. Bu görüşmede taraflar arasında “köprü kurma” işlemi gerçekleşirse
süreç boyunca anlamın paylaşılması ve yakınlık bağı oluşur, kişiler birbirlerini daha
iyi tanımaya başlarlar (Buber, 2003: ). Bu süreç zorlamayla değil, kişilerin
kendilerini iletişim ve empatiye açık tutmaya gönüllü olmaları yoluyla mümkündür.
Buber, empatinin psikolojik iyileşme ve bilişsel süreçlerin sonucunda ortaya
çıkmadığını; aksine diyalog içerisindeki bireylerin özel yakınlaşması sonucu
kendiliğinden oluştuğunu belirtir.
İşin öncelikle psikolojik boyutu birinci derecede önemli olmakla birlikte tek
belirleyici psikoloji değil; sosyal, ekonomik ve siyasi arka plan da etkilidir. Bu
sebeple empatinin sağlıklı yürütülebilmesi için sağlam bir bilgi alt yapısının
kurulması ve o bilgi alt yapısı üzerinden anlama ve özdeşleşme işleminin
gerçekleştirilmesi zorunludur. Kavramın fikir babalarından Carl Rogers 1970’li
yıllarda empatiyi; kişi, karşısındakini kendi yerine koyarak olaylara onun bakış
açısıyla bakması, o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi
ve bu durumu ona iletmesi süreci olarak tanımlamıştır. Empati bir taklit değil,
tamamıyla karşıdaki kişiyi anlama ve onu kendisi gibi görmedir. Ben olsa idim bu
durumda ne yapardım sorusunun cevabıdır. Kişi empati yoluyla karşısındakinin iç
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
180
H. Metin
dünyasını, karşısındakini kırıp-incitmeden, kendisi imiş gibi düşünerek algılamalı,
kendisi nasıl bir tepki bekliyor ise öyle tepki vermelidir. İletişimin bir etki-tepki
olayı olduğu, bir olay, sorun ya da durum karşısında gerekli cevabın verilmesi, bilgi
paylaşımı ve mesaj değiş-tokuşu olduğu düşünülürse, iletişim ile empatinin birlikte
sürece dahil edilmesi insanların daha iyi anlaşmaları, sorunlarını en etkili ve verimli
bir şekilde çözüme kavuşturmaları açısından son derece önemli bir çözüm yolu
olarak görülmesi kaçınılmaz hale gelir (Rogers, C.R., 1983: 103-124).
İletişim
İletişim bir bilgi alışverişidir, haberleşmedir ve yönetimin etkin bir şekilde
sürdürülmesi için olmazsa olmaz bir süreçtir. “Duygu, düşünce veya bilgilerin akla
gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme,
komünikasyon. Telefon, telgraf, televizyon, radyo vb. araçlardan yararlanarak
yürütülen bilgi alışverişi, bildirişim, haberleşme, muhabere, komünikasyon” (TDK
Türkçe Sözlük) anlamına gelen iletişim bitmeyen bir süreci ifade eder, yaşam boyu
sürer. İletişimin bir çok tanımı yapılmıştır ve tanımlarda ortak amaçlar bilgilenmek,
ikna etmek, yönetmek, eğlenmek, çevre üzerinde etkin olmak, başkalarında tutum
geliştirme ve değiştirmeye yol açmak, istenen davranışları yaygınlaştırmak,
muhatapları anlamak, bireyin kendini etkiye ve etkilemeye açık halde tutması
şeklinde belirlenmiştir. “İletişimin olduğu yerde etkileşim, etkileşimin olduğu yerde
iletişim vardır.” (Zıllıoğlu, 1993: 5) Bireyler, grup(lar) ve toplum(kitle) yaşadıkları
sürece iletişime muhtaçtırlar. İnsanların birbirlerini tanımaları, veri alış-verişinde
bulunmaları, ortak iş yapmaları ve ortak hareket etmeleri iletişimle mümkün
olurken; çatışma, ayrışma, kavga da kötü iletişim sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Öyle ise her durumda iletişimden söz etmemiz kaçınılmazdır ve iletişim her iş ve
işlemin içerisindedir.
Yönetici aldığı kararları ve yapılmasını istediği işi çalışanlarına bildirirken ve
çalışanlar da işle ilgili bilgileri yöneticilerine sunarken ve işin her aşamasında
taraflar birbirleriyle yardımlaşırken hep iletişim faaliyetinin içerisindedirler.
Yönetim fonksiyonları açısından planlama, organize etme, emir komuta etme,
yöneltme, koordine etme ve denetleme aşamalarının her birinde yönetici
yönetilenlerle iletişim süreci içerisindedir. İş, işlem ve olayla ilgili bilgilerin
çalışanlara aktarılması ve çalışanların geri bildirimde bulunmaları; oluşan yeni
durumla ilgili yeni sürecin başlaması ve o iş, işlem ve olay sonuçlanıncaya kadar
iletişimin devam etmesi; bitmesi halinde yeni bir iş, işlem ve olay için farklı
Bahar 2011, Sayı:32
Empatik İletişim ve Yönetişim
181
bağlamda yeni iletişim sürecinin başlaması, bize hayat boyu devam eden ve sözsüz
iletişimi de sayarsak uyku hariç hiç kesilmeyen-belki de rüya halinde de devam
eden- bir iletişim ortamında yaşadığımızı ve iletişimden kaçışın mümkün olmadığını
söyleyebiliriz.
Bir çok faktör iletişim sürecine etki eder ve bu süreci olumlu yada olumsuz
şekilde etkiler. Bunları : kişisel faktörler, fiziksel faktörler, sosyal faktörler şeklinde
sıralayabiliriz. Kişisel faktörler : kişinin duygu, düşünce ve değer yargılarını;
fiziksel faktörler : görünüş özellikleri ve kalıtımı; sosyal faktörler ise : statü (konum)
ve toplum içerisindeki itibarını vs. kapsamaktadır (Koçel, 2010: 533-534).
İletişim süreci organizasyonel davranış bağlamında dört temel şekilde
görülebilir. Bunlar :
9
Yoğun olarak bilgi teknoloji kapsamlı geliştirilen yönetim bilgi
sistemleri ve telekominikasyon;
9
Direktifler, emirler, raporlar, alt ve üst grupları kapsayan hiyerarşik
temelli organizasyonel iletişim süreci;
9
Farklı kültürel özelliklerden, amaçlardan statüden, değerlerden,
kabiliyetlerden, algılardan etkilenebilen bireylerin iletişimi;
9
Mimikler, yüz ifadeleri şeklinde gerçekleşen sözlü olmayan iletişim
olarak ortaya konabilir (Akça, 2010: 119).
Empatik İletişim
Bireyler arası ilişkilerde gönderilen iletilerin duygusal yönü ve içeriği ile
algılanması ve anlaşılması empatik iletişimin ön şartı olarak kabul edilir.
Karşıdakinin içerisinde bulunduğu şartlar dikkate alınmadan gönderilen mesajlar
muhatapta beklenen etkiyi göstermez ve gerekli feed-back de alınmaz, dolayısı ile
de sorunun çözümü noktasında mesafe kat edilemez. Empatik iletişim ile kişi içsel
bir bakış açısı kazanır. Aldığı mesajı önce kendi içerisinde objektif bir
değerlendirmeye tabi tutar ve vereceği cevap karşısındakine çare olacak şekilde
kodlanır. Cüceloğlu içselleştirmeyi :“İletişim durumlarında karşıdakinin gösterdiği
sosyal dış dünyayı görürüz; oysa o yüzün ardında başka bir öznel iç dünya vardır ve
mesajın gerçek anlamı bu iç dünyada oluşur.” (Cüceloğlu, 2002: 66) demektedir.
Burada aynı zamanda toplumsala açılma, ötekilerin varlığını kavrama ve oradan
işbirliği ve yardımlaşmaya bir pencere açmak gerektiğine dair fikir geliştirme
duygusu da oluşur. Kendimizi tanımamız ve bilmemiz, aynı zamanda başkalarını da
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
182
H. Metin
tanımak ve bilmektir. Kendi içsel ve dışsal dünyamızı kavradığımız ölçüde başka
dünyaları da kavrayabileceğimize dair duygular, kişiye empati yeteneği kazandırır.
Bu yetenek iletişim ile birleşir ve işbirliği halinde yürürse kişiler dünyalarını
birbirlerine açar ve adil, iyi niyetli bir zeminde buluşarak sorunlarına çözüm
bulmanın temelini atarlar. Bu anlayış ve yaklaşımdaki samimiyet kaybedilmez ise
işbirliği sonucunda ortaya çıkacak ortak organizasyonlarda süreklilik sağlanır,
organizasyonların yönetimleri de daha kolay hale gelir.
İletişim karşılıklılık esasına dayanır yani iki yönlüdür. Muhataplar mesajı
karşısındakilere aktarırken içerik yanında üslup, tonlama gibi özelliklere duygularını
da katarak mesajı etkili kılmaya çalışırlar. Mesajdaki kelimelerin seçimi ve dizilişi,
sözün/yazının yumuşaklığı veya sertliği, söyleniş biçimi vs. özellikler, kişinin
içerisinde bulunduğu duygu durumunu ve ruh halini mesaja yükler ve muhatap bunu
bağlamdan, içerikten ve üsluptan çıkararak kaynağı anlamaya çalışır. Kendisi de
varmak istediği amaca ve muhatabını tanıma düzeyine göre karşı mesajını
oluşturarak iletişim sürecini devam ettirir. Süreç boyunca anlamalar ve tanımalar
yinelenir ve kişide olay hakkında bir kanaat oluşur. Bu kanaat sonucunda
muhataplar davranış geliştirerek ya kavga eder, çatışırlar ya da işbirliği yaparak
anlaşırlar. Çatışan, kavga eden bireylerde empati yoksunluğu; anlaşan bireylerde ise
empati zenginliği vardır denilebilir. Ortak hareket edip örgütsel yapı kuran ve o
yapıyı işleten bireyler empatinin gücü ile örgütlerini başarılı yöneterek
hedefledikleri amaçlarını daha kolay bir şekilde gerçekleştirme imkanlarını elde
ederler.
Yakın ve samimi ilişkiler empatinin gücü ile gelişir ve olgunlaşır. LaFollette
başkalarının davranışlarını yorumlamayı ve değerlendirmeyi bilmek son derece
önemlidir demektedir (LaFolette, 1999: 135). Bu becerinin en önemli ve etkili yolu
empati becerisini geliştirerek muhataplarımızı anlayabilmekten geçmektedir. Empati
becerisi ve eğilimleri yüksek olan, bu nedenle diğer insanlara yardım eden kişilerin
çevreleri tarafından benimsenmesi ve sevilmesi olasılığı da yüksektir.
Bazı yazarlar empatiyi “rol üstlenmeye yönelik empati” (rol-taking) ve
“duygusal empati (affective emphaty) şeklinde ikiye ayırırlar (Jones, 1983: 464).
Rol üslenmeye yönelik empati örgütsel ve toplumsal bir yapı içerisinde kişiden
beklenen davranışların o örgüt ve toplumun ondan beklediği şekilde yerine
getirilmesini, dolayısıyla da sosyal etkileşim ve sosyalleşmeyi zorunlu kılarken;
duygusal empati örgütsel ve sosyal meselelere duyarlı olmayı, toplumun ve örgütün
sorunlarını kendi sorunları imiş gibi görerek ciddiye almayı ve çözmek için
çabalamayı gerektirmektedir. Bu iki yaklaşımda aynı bireyde ve aynı zamanda
Bahar 2011, Sayı:32
Empatik İletişim ve Yönetişim
183
cereyan ettiği için zihinsel düzeyde ayrı kategoriler gibi gözükse de organizma
bütünlüğü açısından bakılınca ayrılamaz ve bireyi örgütüne ve toplumuna bağlar.
Adeta kişiyi öteki ile var olma, onunla yaşamanın zorunlu birlikteliğine götürerek
bireyde toplumu ve organizasyonu; organizasyonda ve toplumda bireyi yaşatan bir
yapıya dönüşür.
İçinde bulunduğu yeri ve konumu kavrayan, konumunun gerektirdiği
davranışları sosyal etkileşim sonucunda öğrenerek içselleştiren, kendi iç dünyasında
hissederek özümseyen birey; aldığı kararlarda ve davranışlarında sorumluluk
duygusu ile yüklü olarak hareket edecek ve yanlış yapma oranını azaltacaktır.
Empatik iletişimde amaç karşımızdaki muhatabı, grup içerisinde isek üyeleri,
organizasyon bünyesinde isek yöneten ve yönetilenleri, toplumda tüm toplum
üyelerini vs. anlamaya çalışmak, onları halleriyle hemhal olmak, adaletten
ayrılmadan mutlu bir hayat sürdürmektir. “Empatik iletişimde gerçekleşen en yaygın
hata, diğer kişinin perspektifinden olaylara bakmaya isteksiz olmaktır. Kişinin kendi
dünyasından olaylara bakmaya saplanmış olması, kendi geçmişine ve tutumlarına
bağlanmış olması empatik iletişimin gerçekleşmesinin önünde bir engeldir.”
(Caputo, 1994: 190) İletişim kalitesinin artması empati kabiliyetinin düzeyi ile
doğru orantılıdır. Benmerkezci, kendini düşünen birey, çevresine duyarsız, onlarla
sağlıklı iletişim kuramayan, dolayısıyla da karşısındakileri anlayamayan ve kendisi
de başkaları tarafından anlaşılmayan bireydir. Organizasyon ve toplum içerisindeki
tarafların birbirlerini anlamaları için önyargısız bir şekilde birbirlerinin duygu
durumlarını ve içerisinde bulundukları şartları iyi okumaları gerekmektedir. Zaman
zaman örgütsel yapıda taraflar kendilerini birbirlerinin yerine koyarak anlamaya
çalışmalıdır. Yönetici, çalışan (yönetilen), ortak, paydaş, müşteri tüm taraflar
birbirlerinin bakış açısıyla sorunlara bakabilme becerisini göstermeli; kalıplaşmış,
kemikleşmiş ön yargıları kırmalıdırlar. Bu şekilde bir yaklaşım aynı zamanda kişiyi
psikolojik olarak da tedavi edicidir. Kendindeki olumsuz duyguların başkalarında da
bulunduğunu gören, aynı durumlarla onların da karşılaştığını bilen bir kişi, kendini
başkalarına açacak, birlikte iletişim kurarak sorunlarını paylaşacak ve çözüm
arayışlarına yönelecektir. Bunun en başta gelen adımı etkili dinlemedir ve olayları
iyi okuyabilmedir. İyi bir dinleme ve okuma olmadan iyi bir anlama gerçekleşmez.
İletişimde kalite artışı, iletişime konu olan mesajın içeriğini iyi anlamaya,
dolayısıyla o mesajı oluşturan sorunun kaynağına inmeye bağlıdır. Sorunu en ince
ayrıntısıyla tanımlamak ve kodlara dökebilmek için empatik yaklaşımla algılama,
bilme ve duyumsama (duygusama) becerilerini gösterme önem taşımaktadır.
Empatinin üç temel öğeden oluştuğu bu öğelerin birbirini tamamlayacak şekilde
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
184
H. Metin
kullanılmasının empatinin kalitesini artıracağı bilinmektedir. Dökmen bu üç öğeyi:
1) “Empati kuracak kişi, kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun
bakış açısıyla bakmalıdır. Her insanda bir algısal yaşantı vardır, bu yaşantı özeldir.
Yani her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış tarzıyla bakar. Eğer bir insanı
anlamak istiyorsak, dünyaya aynı bakış açısıyla bakmalı, olayları onun gibi
algılamalı ve onun gibi yaşamalıyız”. diyerek ALGI ya; 2) “Empati kurmuş olmak
için karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini doğru anlamak gerekir. Yani
empati kuran kişi, bazı araştırmacıların ileri sürmüş olduğu empatinin iki bileşeni
olan duyuşsal ve bilişsel bileşenleri hissetmeli ve anlamalıdır.” diyerek DUYGU ve
BİLGİ’ye; 3) “Empati kuran kişinin zihninde oluşturduğu empatik anlayışı
karşısındakine ifade etmelidir.” diyerek İLETİŞİM boyutuna vurgu yapmaktadır.
Empatinin bireyin iç dünyasındaki karşılığı olan algı, bilgi ve duygu bir bütünlük
içerisinde empatik beceriyi beslerler, bu üç unsuru birbirinden ayırarak herhangi
birine yaslamaya çalışmak empatiyi tam anlayamamaktır. Zaman zaman empatinin
hissetme mi, kavrama mı yoksa bilme mi demek olduğuna dair tartışmalar yapılmış
fakat kapsayıcı ve kavrayıcı tanım her üç unsuru da içerecek şekilde geniş
tutulmuştur. Söz konusu olan anlama, bilme olacaksa empati zihinsel bir fonksiyon
olarak görülmüş; iletişim yani bu hali başkalarına aktarma, empatinin alanına
girmeyecekse sadece zihinsel düzeyde kalan empatinin kimseye faydasının
olmayacağı söylenmiştir. Algı da anlama da, bilme de duygu da insan organizması
içerisinde bir bütündür ve birbirlerinden etkilenerek faaliyette bulunurlar. Gerçek
yaşamda biri diğerinden ayrılmaz. Hal böyle olunca teorik düzeyde, anlamak için
ayrım yapılsa da pratikte iç içe olan bu üç unsur organik bir bütünlük arz ederler ve
parçalanamazlar, iletilirken de bu bütünlük içerisinde iletişime konu olurlar
(Dökmen, 2008: 136).
Stein, empatinin diğer etkileşimlerden farklı olan iki özelliğine vurgu
yapmıştır. 1- Empati gerçekleştikten sonra tayin edilir ya da biz empatiyi o olduktan
sonra anlarız. 2- Empati üst üste gelen üç aşamada gerçekleşir. (Stein, 1970) Şekil :
1’de görüldüğü gibi birinci aşamada kendimizi empatiyi yaşarken buluruz ancak
gerçekleştikten sonra onun empati olduğunu anlarız. Bu aktif dinleme aşamasıdır;
dinleme anlamayı da içerisine alacak şekilde gerçekleşir. İkincisi; birden bire ‘köprü
kurduğumuzu’ hissederiz ki bu anlayış farkında olmanın artmasını da içeren,
düşünmekten hissetmeye doğru duygusal bir değişimdir. Bu aşama ‘anlamın
paylaşıldığı an’ olarak da adlandırılmaktadır. Üçüncüsü; ‘kendimizi geri çekeriz’ ve
diğer kişi ile az önce paylaşılan yaşantıyla ilgili olarak sempati içinde yan yana
dururuz.
Bahar 2011, Sayı:32
185
Empatik İletişim ve Yönetişim
1. Aşama : Aktif Dinleme
2. Aşama : Köprü Kurma
3. Aşama : Sempati
ŞEKİL : 1 Stein’e göre Empatinin aşamaları (Davis, 2005)
Empatik özellikler gösteren insan, karşı tarafın referanslarıyla düşünebilen ve
hissedebilen insandır. Böyle bir insan iş ve sosyal ortamlarda iletişim performansını
yüksek düzeyde gerçekleştirir. Onun algı, duygu ve zihin dünyasına dokunan
kelimeleri ve sembolleri seçerek en etkili iletişimi gerçekleştirir. Etkili bir iletişim
için : “Birey diğerlerinin olaylara bakış açılarını görebilmeli ve önceden
sezebilmelidir. Daha da açıkçası, role bürünmenin çeşitli iletişim aktivitelerinde
önemli bir rolü olduğu önerilmektedir. Bir görüşmenin en zirve noktasını
yönetmede, en uygun ifade biçimlerini seçmek, toplum dil bilimsel kodlarını
kullanmak ve kolayca anlaşılabilir ifadeleri seçmek önemlidir.” (Burleson, 1982:
1580) İletişim maksadı ifade etmenin bir aracıdır ve bu araç dilsel sembollere
kodlanarak iletilir. Dolayısıyla uygun kod düzeneğini oluşturmak için o kodların
arkasında yatan “durumu yansıtan desenleri” anlamak gerekir, bunu anlamanın en
etkili yolu da empatiden geçmektedir.
Gruplarda Empatik İletişim
İletişim bir grup ortamında gerçekleşir. Grupların uyumlu hale gelmeleri belli
şartların gerçekleşmesi ile mümkündür. Bunlar :
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
186
H. Metin
a) Fiziksel yakınlık : Aynı mekanda bir arada çalışan kişiler, işleri birbirleri
ile bağlantılı olmasa da bir grup oluşturma eğilimindedirler.
b) Aynı ya da benzer iş : Aynı ya da benzer işleri yapan kişiler aynı
problemlerle karşılaşırlar ve birbirlerine çeşitli şekillerde yardımcı olurlar.
c) Homojenlik Grup üyeleri arasında yaş, cinsiyet, ırk, sosyal statü, sosyal
davranış biçimleri ve değerleri paylaştıkça uyumluluk artar.
d) Kişilik : Grup üyelerinin benzer kişilikte olmaları şart değildir. Ancak
sosyal ihtiyaçları kuvvetli ve baskın olan kişilik kombinasyonu rahatsız edici
olmayan diğerlerine nazaran daha iyi çalışır.
e) İletişim : Üyeler, birbirleriyle kolayca iletişim kurduklarında yüksek;
gürültü, mesafe ve organizasyonla ilgili düzenlemeler iletişimlerini zorlaştırdığında
ise daha düşük uyumluluk gösterirler.
f) Ölçü : Üye sayısının 12-15’ten fazla olduğu gruplarda uyum güçleşir.
Küçük gruplar uyumlu olmaya daha elverişlidir (Adair, 2003 : 33).
Grup iletişimini kişiler arası iletişimden ayıran en önemli fark ortak bir
yapının varlığıdır. Üyeler bu yapı içerisinde bilgi alış-verişinde ve duygu
paylaşımında bulunurlar. Aile bir gruptur ve bu grubun içerisinde aile bireyleri kendi
rollerine uygun bir pozisyonun gereği olan söz ve davranışları sergilerler. Her üye
mutlaka rolüne uygun davranışı sergileyecek demek değildir. Kendisinden
beklenmeyen bir davranış (geniş anlamda sözü de içeren şekliyle) sergilediğinde
birey grubun diğer üyeleri tarafında iyi niyetli bir şekilde empatik yaklaşımla
uyarılır ve pozisyonuna uygun davranış sergilemesi istenir. Kişiler arası ilişkilerin
geliştirilmesini hedefleyen üyelerin duygu, değer ve tutumlarının benzerliği ve
aralarındaki güven duygusunun önemi gruplarda empatik ilişkinin oluşması için
zaruridir. Güven duygusunun oluşmadığı bir dönem sorunludur. Empati devre dışı
tutulursa grubun o üyesine karşı yıkıcı ve onu grup dışına itecek bir tepki
gösterileceğinden grup dağılabilir. Empatik davranışla grubun her üyesi için iletişim
özgürlüğü genişletilirse doyum artar ve sorunlar çözüm yoluna kavuşur. Bu imkanı
sağlayacak kişi başta grup lideri olmak üzere tüm grup üyelerinin empati
yetenekleridir. “Merkezi gruplarda lidere ve liderden üyelere bilgi aktarımı hızla
gerçekleşirken, merkezden yönetilmeyen gruplarda etkili, açık ve hızlı iletişim
görülmemektedir.” (Gürgen, 1997: 181) Duygusal ilişkilerin yoğun olduğu
gruplarda grup içerisindeki etkileşim yüksek seviyededir. Grup üyeleri algı, bilgi ve
duygu temelli işbirliğini geliştirerek güç birliği yaparak bir birlerine kenetlenir ve
motivasyonlarını yüksek tutarlar. Moral düzeyleri yüksek üyeler grup amaçlarını
Bahar 2011, Sayı:32
187
Empatik İletişim ve Yönetişim
gerçekleştirme noktasında diğer gruplara göre daha avantajlı durumdadırlar. Gruplar
sosyolojik bir etkileşim ortamıdırlar. Voltan-Acar grup yapılarını “sosyal
mikrokozmos” olarak tanımlamakta ve sosyal mikrokozmosu “kişinin küçük
dünyası” olarak görmektedir.” (Voltan-Acar, 1994).
Örgütlerde Empatik İletişim
Grup yapılarından örgüt yapılarına geçtiğimizde de benzer durumlarla
karşılaşırız. Yakın, sıcak ve yüksek kalitede bir iletişimin gerçekleştiği örgütlerde
işbirliği ve moral yüksektir. Bu, ortak bir sinerjiyle örgütsel başarıyı beraberinde
getirir. “İnsanların birlikte olduğu ve aralarında ilişkilerin bulunduğu hemen her
yerde yöneten-yönetilen ilişkisine, başka bir ifade ile yönetim kavramına rastlamak
mümkündür.” (Drucker, 1998) Mal ve hizmet üretmeyi amaç edinen kuruluşlar
işbirliği ve güç birliği ile ortak faaliyette bulunarak örgütsel bir yapı oluştururlar ve
örgütlerinin başarısı için çalışırlar. Tek tek bireylerin başaramadığı işleri örgütler
eliyle birlikte gerçekleştirmeye çalışırlar. Bu birliktelikler örgütsel sinerji oluşturma
biçiminde gerçekleşir. Örgütlerde sinerji oluşturmanın ve geliştirmenin beş temel
yolu vardır :
a) Dostluk : Güven, dürüstlük, süreklilik, kalıcılı ve sadakati simgeler.
b) Empatik iletişim : Kendini ve karşısındakini tam ve doğru olarak algılama
ve anlamayı simgeler.
c) İş ve güç birliği : Sinerji ve uyumu, tutku ve heyecanı simgeler.
d) Yeterlilikler : Potansiyele dayalı bilgi ve beceriyi simgeler.
e) Uygun pozisyon : Birbirini tamamlayıcı yetenek ve yeterliliklerden oluşan
sinerjik gücü simgeler (Toktamışoğlu, 2001:196-197).
Örgütlerde kaliteli ilişkilerin geliştirilmesi ve örgüt amaçlarına uygun
davranış standardının tutturulması için “yönetim labirenti” içerisindeki her aktörün
empatik beceri geliştirmesi ve o beceriyi örgütsel amaçlarla bütünleştirmesi
gerekmektedir. Yönetim Labirentinin başlıca unsurları :
9
9
9
9
9
9
İş’e ilişkin ekonomik, teknik ve sosyal özellikler ve gerekler
Üstler
Meslektaşlar
Astlar
Yöneticinin kendi benlik (self) kavramı
İnformal gruplar olarak sıralanmıştır. (Koçel, 2010:501)
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
188
H. Metin
Koçel, yöneticinin kendi benlik (self) kavramını açıklarken yöneticinin
kendisini ve çevresini algılamasında ve değerlendirmesinde inanç ve değer
yargılarına atıf yapmaktadır. “Bir kişinin içindeki en kuvvetli fakat görülmeyen
güçlerden birisi, kişinin çeşitli konulardaki inançları ve değer yargılarıdır.
Kendisinin ne olduğu ve olabileceği, inancı, iş’e, ailesine, ücrete, işletme ve
organizasyona, otoriteye, mesleğe, sendikalara vs. olan inanç ve davranışlarını
etkileyen en önemli unsurlardır.” demektedir (Koçel, 2010: 510). Bu anlayışı sadece
yöneticiler için değil tüm çalışanlar için genelleyebiliriz çünkü her bir kişinin kendi
ve çevresi hakkında bir kanaati vardır, bu kanaatleri de inanç ve değer sistemlerine
göre şekillenmiştir ve başkalarıyla iletişime girerken de bu temele yaslanarak
davranır.
İletişimde yöneticilik kapsamında geliştirilmesi beklenen beceri unsurları
sıralanırken bir çok unsur dikkati çekmekte, bunlar arasında ön plana çıkanlar :
Profesyonellik, Sorumluluk, Sağduyu, Sözel İletişim, Özgüven, Duygusal Denge, İşi
Başlatabilme, Kararlılık, Temel Değerler, Yönetme İhtiyacı, Dayanıklılık,
Farkındalık, Sürekli Öğrenme, Kontrol, Sorunları Bulma ve Çözme, Planlama ve
Organize Etme, Analitik Beceri, Karar Verme/Risk Alma, İyi İletişim Kurma,
Dürüst Geri Bildirim, Empati, Ekip Çalışması, Zaman Yönetimi gibi unsurlar
sıralanmakta; (Özmutaf, 2007: 41) bu alanlarda kendini yetiştiren yöneticilerin
başarı şansları artmaktadır.
İnanç ve değerler iş ilişkilerinde ve örgütsel davranışlarda tutarlılık ölçüsü
olarak kişinin başkaları tarafından tanınması ve değerlendirmeye tabi tutulması
açısından da önemlidir. “Kişinin gerek kendisini, gerek başkalarını anlamada
yararlanabileceği araçlardan birisi “Johari Penceresi” olarak bilinen kavramdır.
Johari penceresi esas itibariyle, iletişime dayanmaktadır. Başka bir deyişle kişi,
kendini başkalarına açmaya (tanıtmaya) ne ölçüde isteklidir? Bu soru bu aracın
temel fikridir. Johari penceresini kişiler arasındaki farkları görmede de kullanmak
mümkündür. (Koçel, 2010: 511) Johari penceresinin empatik iletişimle çok yakın
ilişkisi vardır.
Empati kişinin karşısındaki kişiyi ya da kişileri anlaması çabası iken Johari
penceresi kişinin kendini ötekine açma, kendini tanıtma gayretidir. Ben kendimi
tanıtmam için kendimde olanı başkalarına aktarmaz isem başkaları beni nasıl
anlasınlar? Tanıma dolayısıyla anlama tanıtmayla mümkün olur; karşılıklı ve
etkileşimli bir süreçtir. Tanıma ve tanıtmanın etkileşiminden tanıtım doğar,
temelinde de karşılıklı iletişim-ki iletişim zaten çift yönlü bir akımdır, tek yönlü
iletişim olmaz ancak iletim söz konusu olabilir- vardır. Bu iletişim iyi niyete,
Bahar 2011, Sayı:32
Empatik İletişim ve Yönetişim
189
anlamaya yönelik olarak çalışırsa yani empatik içerikte gerçekleşirse taraflar
birbirlerini daha iyi tanıma fırsatı yakalarlar. Birbirlerini daha iyi tanıyan bireyler de
daha iyi anlaşır ve birlikte daha çok iş yapma ve daha iyi yönetim sergileme
imkanına sahip olurlar.
Kişinin kendisi tarafından bilinen ve bilinmeyen yönleri olduğu gibi başkaları
tarafından da bilinen ve bilinmeyen yönleri vardır. Kendini bilen kişinin kendini
başkalarına anlatması ve aktarması daha kolaydır. Kendindeki bilgiler ona
başkalarını tanıma fırsatı da verir çünkü insan bir yanıyla hemcinslerinin aynı, bir
yanıyla da onlardan farklıdır. Onu diğerlerinden farklı kılan çevresi ve yaşadığı
tecrübelerdir. Aynı kılan ise türün ortak özellikleri ile ortak insanlık mirasıdır.
Benzerlikler ve ayrılıklar ahenkli bir bütün olarak karşılıklı etkileşime girer ve
oradan yeni tecrübeler çıkar. Benzerlikleri tam anlamıyla ortak kılmak hayatın
devinimini azaltır, canlılığı ve rengini köreltir ve herkes aynı özelliklere sahip
olmaya kalkarsa hayat monotonlaşır. İletişimde, özellikle empatik iletişimde herkesi
aynı kılma gibi bir amaç gözetilmez, aksine herkes sahip olduğu kişilik özelliklerini
koruyarak iletişime girer, muhatabı onu, o çeşitlilik içerisinde tanır ve o çeşitliliği ve
farklılığı gördükçe kendisi zenginleşir ve kendini sürekli geliştirir.
Aksi durumda yani benzerliklere dikkat etmeden ayrılıklara vurgu yaparak,
sürekli çatışma ortamında yaşam sürmek ise hayatı çekilmez hale getirir, hiçbir yeni
üretim ve zenginlik oluşmaz. Kişi kavga etmekten ve çatışmadan yeni bilgiler
edinmeye, dolayısıyla da yeni şeyler üretmeye zaman bulamaz. Hiçbir zaman da bir
araya gelip bir organizasyon kurup ortak amaç etrafında bütünleşemez. Kurulan
örgütler sürekli çatışma ortamında yönetilemez duruma gelerek varlıklarına son
verirler.
Kişinin kendini tanıması başkaları tarafından tanınmasıyla bütünleşirse
uyumlu bir birliktelik oluşur, oradan da ortak amaç etrafında kenetlenme, amaç
birliğini sağlamak daha rahat gerçekleşir. Karşılıklı tanınma (tanışma) empatik
iletişim yoluyla yakından tanı(ş)maya, anlamaya dönüşerek ortaklık alanlarının
artmasına imkan sağlar, anlaşma noktalarını artırır. Anlaşma uzlaşma demek olup,
ortak hareket etme yoluyla örgütlerin kurulmasına, daha iyi yönetilmesine ve büyük
işlerin başarılmasına yol açar. Kişinin kendisi tarafından ve başkaları tarafından
bilinen ve bilinmeyen yönlerinin Johari penceresinde bir şekil yardımıyla şu şekilde
açıklayabiliriz. :
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
190
BAŞKALARITARAFINDAN
H. Metin
KİŞİNİN KENDİSİ TARAFINDAN
Bilinen Yönler
Bilinmeyen Yönler
Bilinen Yönler
Açık Bölge (AB)
Kör Bölge (KB)
BilinmeyenYönler
Gizli Bölge (BG)
BilinmeyenBölge (BB)
ŞEKİL : 2 JOHARİ PENCERESİ (Koçel, 2010: 511)
ŞEKİL : 3 JOHARİ PENCERESİNE İLİŞKİN DURUMLAR (Koçel, 2010:511)
Kişiler birbirini tanıdıkları ve anladıkları ölçüde birbirlerini yönetmenin
kolay olacağı düşüncesinden hareket edersek, kişiler arası ilişkilerdeki uyum (ahenk)
açık bölgenin genişliği ile orantılı olacaktır. Kör bölge, kişinin başkalarından kendisi
hakkında bilgi sağlaması yolu ile küçültülebileceği gibi; gizli bölge de başkalarına
bilgi vermek yolu ile küçültülebilir (Koçel, 2010: 511). Empati başkalarını anlama
demek olduğuna göre mümkün olduğu ölçüde bu bölgelerin gizliliklerinin ortadan
Bahar 2011, Sayı:32
Empatik İletişim ve Yönetişim
191
kaldırılması iletişimin kalitesi ve örgütlerin etkili ve verimli işletilmesi bakımından
son derece önemlidir.
Başkaları ile kurulan ilişkiler sonucu oluşan ya da şekillenen benlik kavramı
kişinin kim olduğunu ve başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğü ile ilgili
zihinsel imaj (mental image) haline gelmektedir. Bu zihinsel imaj veya benlik
sistemi, kişinin değer yargıları, inançları, bilgisi, düşünce tarzı ve hislerini kişiye
özgü bir şekilde içeren bir bütündür. Kişiler arası ilişkilerde, kişi, başkalarını, sahip
olduğu benlik sisteminin izin verdiği ölçüde ve yönde algılayabilir. Başka bir
deyişle, bizim başkalarının düşünce ve davranışlarına ilişkin olarak ulaştığımız
“yanlış” veya “mantıksız” gibi yargılar, başkalarının düşünce ve davranışlarını kendi
benlik sistemimize göre değerlendirmekten ileri gelmektedir. (Aktaran : Koçel,
2010:512)
Yönetişim
“Yönetişim terimi Yönetim, Etkileşim ve İletişim terimlerinin birleşiminden
oluşan türetilmiş bir terim ve kavram olarak ülkemizde de kullanılmaya
başlanmıştır. Bu yeni terim İngilizcedeki Corporate Governance karşılığı olarak
kullanılmaktadır.” (Koçel, 2010: 455) “Bir anlamda Kurumsal yönetim (yönetişim)
işletmelerin “iyi sosyal vatandaş” (corporate citizen) olmalarını öngörmektedir.”
(Koçel, 2010: 457).
“Yönetişim, birlikte yönetmek demektir. Kamuda yönetişim, yönetim ve
karar alma süreçlerinin tüm paydaşların işbirliği ve katılımı ile yapılmakta
olduğunu, yöneticilerin uzlaşmacı, saydam, hesap verebilir, etkin ve sorumlu bir
yönetim anlayışı içerisinde davrandıklarını ifade etmektedir. Yani, yönetim sadece
seçimler aracılığı ile seçilmiş bir kesim tarafından değil; STK’lar, odalar, meslek
grupları, özel sektör kuruluşları, üniversiteler gibi çeşitli grupları da süreçlere dahil
ederek gerçekleşmektedir. Yönetişim kavramı içerisinde, yönetenlerin aldıkları
kararları halka açık bir şekilde almalarını, tüm ilgili paydaşları sürece katmalarını ve
bilgiye dayalı, uzlaşmacı bir yönetim anlayışını sergilemeleridir.”(Toksöz, 2008: 17)
“Yönetişim kavramında, yönetimden farklı olarak, hiyerarşik ilişki yerine
heterarşik ilişki vurgulanmaktadır. Bu çerçevede heterarşi; karşılıklı ilişki ve
bağımlılık halindeki faaliyetlerin eşgüdümünü ve kendi kendini organize eden
kişiler arası ağları, örgütler arası eşgüdümü ve sistemler arası döngüyü içermektedir.
Heterarşik yapı içinde; karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde bulunan fonksiyonel
bakımdan otonom olan sistemlerin ve kurumların kendi kendini örgütleme çabaları
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
192
H. Metin
söz konusudur.” (Yüksel, 2000: 146). “Hiyerarşik ilişki ve dikey işbölümü yerine,
heterarşik bir ilişkiye veya işbölümüne geçilirken, yönetime ilişkin kararlardan,
uygulamalardan ve siyasetten kimin ya da kimlerin sorumlu olacağı ve kimlerden
nasıl hesap sorulabileceği hususları açıkta kalmaktadır.” (Yüksel, 2000: 158)
“Yönetişim, ulus devletin aşındığı eleştirilerini almasına rağmen, kamu ve
özel sektör kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile olan işbirliğinin öne çıkarılması
açısından oldukça önem taşımaktadır. Burada insan haklarının geniş yelpazesi içinde
devletin sorumluluklarını yerine getirmesi veya getirmemesi halinde, yerelin
haklarının korunması söz konusudur. Evrensel haklara itaat istenirken, ulus devletin
aşınmasından söz etmek mümkün görülmemektedir. Çünkü, evrensel kuralları
uygulama ve koruma sorumluluğu, ulus devletler için gerek ulusal gerekse
uluslararası hukukça kabul görmektedir.” (Karaman, 2000: 38)
“Devlet Planlama Teşkilatı’nın Kamuda İyi Yönetişim Özel İhtisas
Komisyonu raporuna göre ise yönetişim; “... merkezi otoritenin yukarıdan aşağıya
doğru hakimiyetini esas alan klasik hiyerarşik yönetim anlayışı yerine tüm toplumsal
aktörlerin karşılıklı işbirliği ve uzlaşmasına dayanan, katılımcılığı ve sivil toplum
kuruluşlarını ön plana çıkaran, saydamlığı, açıklığı, hesap verme sorumluluğunu,
yetki devri ve yerindeliğini (subsidiarity) esas alan bir anlayışı anlatmak için
kullanılan bir kavramdır.”
Yönetişim :
9
Kamu yönetimini vatandaşa yaklaştırır.
9
Kamu yönetimini etkinleştirir.
9
Yolsuzlukla mücadeleyi sağlar.
9
Yönetime farklı paydaşların görüş bildirerek katılımını sağlar; bu da,
kararların içeriğini zenginleştirir, uygulanmasındaki etkinliği arttırır.
9
Demokrasiyi güçlendirir.
9
Kurumların meşruluğunu arttırır.
9
Karar ve işlemlerin açık ve anlaşılır olmasını sağlar.” (DPT, 2008: 30)
Yönetişim, işletmelerde; destekleyici, “yapabilir kılıcı”, yatay, şeffaf, hesap
verebilir, tabana dayalı, gücünü iş görenden alan katılımcı politikalar ve yeni
ilişkiler sistemi geliştiren bir yapılanmayı zorunlu kılmıştır. Bu yapılanmada:
çalışanlarla birlikte yönetme, çalışanlara yatırım yapma, onları geliştirme ve
çalışanları yetenek, bilgi ve enerjilerini ortaya çıkarma gibi unsurlar etkili olmuştur.
Bahar 2011, Sayı:32
193
Empatik İletişim ve Yönetişim
Yönetişim, iletişim ve ilişki sistemini geliştiren, etkileşimi ve katılımı
sağlayan, gücü paylaşan, teknolojik altyapının sunduğu bilgi paylaşımları ile örgüt
içi eğitimlere imkan sağlayan ve profesyonel sinerjinin açığa çıkarılmasına katkı
yapan döngüsel bir süreçtir.
İyi yönetişim toplumsal alanda karşımıza dört şekilde çıkıyor:
1)
Kamu düzeyinde;.
2)
Özel sektör düzeyinde;
3)
Sivil Toplum Kuruluşları düzeyinde;
4)
Kişiler düzeyinde
(http://www.arge.com/UserFiles/Resources/89a1489a-2a49-4aa1-af65
a7e84e26f000.pdf .Erişim tarihi : 17.02.2011)
Kamu kesiminde katılımcı demokrasiyi sağlıyor; özel sektörde başarılı
kurumların oluşumuna imkan veriyor; sivil toplum kuruluşlarında-iyi
yönetildiğinde-toplumsal ihtiyaçlar daha rahat karşılanıyor, yardımlaşma ve
dayanışma artıyor, yönetimlere katılım önemli ölçüde gerçekleşiyor; kişiler
düzeyinde topluma daha faydalı ve sosyal sorumluluk duygusu gelişmiş bireyler
yetişiyor.
İyi bir yönetişimin ana öğeleri şu şekilde sıralanmaktadır :
9 Yönetimde açıklık
Alınan kararlar ve yapılan işler tüm tarafların bilgisine açık olmalı, bunlar
iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanmalıdır.
9 Hesap verme zorunluluğu
İşletmelerin ve kamunun tüm iş ve işlemlerinin sonuçlarından gerek karar
alıcılar gerekse uygulayıcılar müteselsilen sorumlu tutulmalı ve olumsuz sonuçlar
doğurması halinde hesaba çekilmelidir. Bunun için adil bir yargılama sistemi
oluşturulmalıdır.
9 Yönetim Ahlakı
Yönetme işi belli ilkelere ve değerlere dayalı olarak gerçekleştirilmeli,
keyfilikten uzak durulmalı.
9 Rekabete ve Pazar Mekanizmalarına İşlerlik Kazandırma
Haksız rekabete karşı tedbirler alınmalı; güç kullanımı yasalar ve ahlaki
kurallarla denetim altına alınmalı.
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
194
H. Metin
9 Digital devrime uyum
İşlemlerin hızlı bir şekilde yürütülmesi ve bilginin herkes tarafından
paylaşılması için teknoloji kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Bu amaçla özel sektör ve
kamu sektörü bilgisayar kullanımına önem vererek ağ yapıları oluşturmalıdır.
9 Yerinden Yönetim (Disantralizasyon)
Hizmete muhatap olan kesimlerin o hizmetin daha iyi sunulması için karar
mekanizmalarına katılımı sağlanmalı, sorunlar ilgili taraflarca çözüme
kavuşturulmalıdır.
9 Kurallar ve Sınırlamalar
Yönetimde keyfilik ve başı bozukluk yaşanmaması için herkesin üzerinde
mutabık kaldığı kurallar benimsenmeli ve o kurallar çerçevesinde işlemler
yürütülmelidir.
9 Toplam Kalite
İş ve hizmet kalitesi süreç bütünlüğü içerisinde toplam kalite anlayışına
uygun bir şekilde yürütülmelidir.
9 Denetim
Etkin bir denetim mekanizması kurularak her aşamada iş ve işlemler
denetlenmelidir.
9 Etkin Sivil Toplum ve Katılım
Kamu yönetiminde mümkün olduğu ölçüde halk katılımına özen gösterilmeli;
bu amaçla katılımı sağlayacak teknikler (referandum, halk oylaması, toplu gösteri,
geri çağırma, veto, sivil toplum örgütü temsilcileriyle görüşme vs.) dikkate
alınmalıdır.
9 Toplumu Güçlendirme (Empowerment)
Demokratik yönetimlerde esas olan halktır. Halk kurumların varlık
kaynağıdır. Bunun için halkı (toplumu) güçlendirmek yönetimlerin birincil amacı
olmalıdır.
9 Hukukun üstünlüğü
Ortak bir konsensüsle alınan kararlar toplu yaşam için vazgeçilmez
değerdedir. Bu kararlara uyulmaması halinde adaletten eser kalmaz, kaos oluşur ve
hiçbir iş yapılamaz hale gelir. Düzenin tesisi için hukuk vazgeçilmez değer-
Bahar 2011, Sayı:32
Empatik İletişim ve Yönetişim
195
dedir.(Başlıklar için
http://www.canaktan.org/politika/yonetisim/ozellikler.htm.
Erişim tarihi : 17.02.2011)
İyi bir yönetişimin temel ilkelerini Hakan Karabacak şu şekilde sıralamıştır :
9 Stratejik Vizyona Sahip
9 Hesap Verebilir
9 Şeffaf
9 Cevap Verebilir
9 Etkin
9 Eşitlikçi
9 Hukukun üstünlüğünü gözeten
9 Katılımcı (Karabacak, 2003 : 67)
Yönetişim ile iletişimin kesişme noktaları hemen hemen her alanda, kamuda
ve özel sektörde karşımıza çıkmaktadır. Kurumları çalışanlarla birlikte yönetmek
için karşılıklı bilgi ve tecrübe alış-verişine, yönetimi açık, şeffaf hale getirmek için
verilerin paylaşılmasına, yeniliklerin takibi için teknolojinin geliştirilmesine,
dolayısıyla tüm bu iş ve işlemlerin yapılması etkin bir iletişime muhtaçtır.
Yönetişim tarafların birbirlerinden etkileşimi üzerine kurulu katılımcı bir
yönetim biçimidir. Etkileşim ise ancak etkin bir iletişim ile mümkündür. İletişimdeki
kalite yönetimin kalitesi ile doğru orantılıdır. Taraflar sorunlarını birbirlerine düzgün
ve doğru aktarabildikleri ölçüde, eğer empatik özelliklere de sahiplerse daha etkili
bir yönetim sergilenir ve işler daha sağlıklı yürütülür. Bu durumun sonucu olarak
örgüt içerisinde yerleşen kültür-örgüt kültürü- herkes tarafından paylaşılabilir hale
gelir ve ortak bir sinerji oluşur. Bu sinerji ile verimlilik ve kalite artar. Herkes örgüt
amaçları ile bütünleşir, motivasyon sağlanır, başarı grafiği yükselir.
Küreselleşmenin getirdiği karmaşık ilişkiler ortamında, çalışanların aşırı
rekabetle mücadele etmeleri, örgütle bütünleşmeleri iyi ve kaliteli iletişim yoluyla
sağlanan karşılıklı etkileşimin getirdiği yardımlaşma ve dayanışma sayesinde
olanaklı olabilecektir. Kaliteli iletişim göz ardı edilince örgütler yönetilemez hale
gelecek, örgütsel amaçların gerçekleştirilme şansı azalacaktır. Bu, hiçbir yöneticinin
arzu etmediği bir durumdur. Zaten yönetişim 1980’li yıllarda sosyal, ekonomik,
siyasal ve teknolojik vs. alanlardaki değişim ve dönüşümün örgütler üzerindeki
olumsuz etkisinin görülmesi sonucunda paydaşlarla örgütü bütünleştirmek amacıyla
ortaya atılmış bir kavramdır. Örgütler küreselleşmenin getirdiği olumsuzluklarla
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
196
H. Metin
karşılaşınca yönetilemezlik noktasına doğru sürüklenme eğilimine girmişlerdir.
Küreselleşmenin beraberinde getirdiği sonuçlar, örgütler üzerinde bir belirsizlik
yaratmış, yöneticiler paydaşların örgüt yönetimlerine daha çok katılımını sağlama
noktasında gayret sarf etmişlerdir.
“Küreselleşen dünyada, tek tip bir anlayış ve tüm ülkeleri bu anlayış
çerçevesinde bir araya getiren bir yapıdan çok; toplum yerine bireyin, merkez yerine
yerelin daha fazla önem kazandığı bir sisteme doğru geçiş yaşanmaktadır.
Yerelleşme olarak da nitelendirilen bu dönemde, bireylerin kendilerine dair
farkındalığına ve tercihlerine yönelik; kadın, çevre duyarlılığı, engellilik gibi
konular çevresinde bir araya gelen topluluklar, yeni sosyal hareketlere öncülük
etmektedirler. Post-modern söylemler olarak da nitelendirilen bu yeni siyasi katılım
türü ile birey – devlet ilişkisi de yeni bir şekil almakta, yönetim yerini yönetişime
bırakmaktadır.” (TESEV, 2008: 14)
Şehirleşmenin artması, yeni sosyal sınıfların oluşumu, okur-yazarlığın artışı,
mülkiyet ilişkilerindeki değişimler, etnik ve sosyal hareketler vs. yeni bir sosyal
dokunun (yapının) ortaya çıkmasına yol açmış, insanlar mevcut sistemi kendi
konumları açısından sorgulamaya başlamışlardır. Eskiden merkezden alınan
kararların uygulanması çok fazla sorun oluşturmazken, yeni yapıda artık paydaşlar
(hedef kitleler) belli kararlar alınırken kendilerine de danışılması gerektiğine dair
görüşler ortaya atmaya başlamışlardır. Kitlelerin bu isteğine kulak tıkayan
yönetimler kitle desteğini kaybetmiş, belli bir süre sonra o kurumlara olan güven
azalmış, oy verme oranları düşmüş, bu hal yöneticileri düşündürmüş, halktan kopuk
bir yönetim anlayışının sağlıklı olmayacağı noktasındaki bilinci artırarak,
yönetişime kapı aralamıştır.
DPT’nin Kamuda Yönetimin İyileştirilmesi ve Yeniden Yapılandırılması adlı
raporda : “Refah devletinin bunalımı olarak da nitelenen yeni dönem ve yeniden
yapılanma süreci Yeni Dünya Düzeni olarak tanımlanmış, “evrensel barış, çoğulcu
demokratik rejim ve insan haklarına saygı..” anlamında kullanılmış, devlet
karşısında “ bireye ayrıcalık” tanıyan liberal ilke temel alınmıştır. Yeni dünya
düzeninin önde gelen önermelerinden biri olan “minimal devlet”, refah devletinin
ciddi ölçekte daraltılmasını ifade etmektedir. Devletin küçülmesi ile birlikte hem
dünya zenginliklerinden daha fazla yararlanılacağı hem de baskıcı otoriterbürokratik iktidarlar çağının kapanacağı ileri sürülmektedir. Devlet eliyle kullanılan
kamu gücünün topluma devredilmesinin “yönetme-yönetilme” ilişkisini tarihe mal
edecek olan “yönetişim ilkesi” ile sağlanacağı, karar verme ve uygulama gücünün
seçilmiş ve atanmışlar yerine hizmeti alanlar tarafından kullanılacağı, sistemin
Bahar 2011, Sayı:32
Empatik İletişim ve Yönetişim
197
kurucu unsurlarının, “sivil toplum kuruluşları” (NGO) olacağı savunulmuştur.
Devletin; piyasa mekanizmalarının önünü açmak ve rekabeti güvence altına almak
üzere düzenlemeler yaparak, piyasaların gereksinim duyduğu yatırımları
gerçekleştirmek, doğal olarak da kamu huzur ve güvenini sağlamakla yükümlü
kılınması gerektiği ileri sürülmüştür.” (DPT, 2000: 29)
“Günümüzde demokrasinin gelişimine paralel olarak kamu yönetiminin
hiyerarşik yönü azalmakta, rasyonellik artmakta ve hızla ağsal ilişkiler haline
dönüşmektedir. Bu durum demokrasinin gelişimi açısından önemli bir gösterge
kabul edilmektedir. Kamu çıkarı ile ilgili sorumluluklar değişmekte ve sonuçta
kamu yöneticilerinin değerlerine ve faaliyetlerine bağlı olarak yönetişimi
güçlendirmek için ortamlar hazırlanmaktadır.” (O’Toole, 1997: 443).
“Yönetimden yönetişime geçiş kolay ve kısa sürede gerçekleşebilecek bir
süreç değildir. Uzun bir toplumsal öğrenme sürecini gerektirmekte ve toplumun
örgütlenmesinde sosyal öğrenmeye elverişli yapıların oluşması zorunlu olmaktadır.”
(Tekeli, 1996: 53). “Yönetişimin ancak gelişmiş ve bireyleşmiş batı toplumlarında
geçerli olabileceği” (Emre, 2002: 304) söylenmektedir.
Yönetişim, örgütlülük ve karşılıklı bağımlılıkların var olduğu durumlarda,
bireysel ve kolektif eylemlerin sistemli bir yapılanmayla stratejik koordinasyonu,
kişiler arası ve örgütler arası ağlar oluşturmak suretiyle etkin hale getirilebilir.
Özellikle bilişim sektöründeki gelişmeler işletmelerde bilgisayarlar arasındaki
ağların dönüştürücü etkisiyle örgüt içi, yatay, biçimsel olmayan süreçler ortaya
çıkarmıştır. Bu süreçler bilgi paylaşımı, yakın iletişim ve karşılıklı etkileşimi ortaya
koyan yönetişim kavramı adı altında şekillenmiştir. İletişim ve bilgisayar
teknolojisindeki gelişmeler gerek kurum içi gerekse kurum dışı bilgi paylaşımı
olanaklarını artırmış; çalışanlar ve hedef kitleler, örgütler ve kurumlar hakkında
daha fazla bilgiye sahip olmaya başlamışlardır. Artan bilgi gereksinimi hizmet
alanlarını daha bilinçli hale getirmiş, bu sayede yönetimler müşterilerin (hedef
kitlelerinin) tercihlerini önemsemek zorunda kalmışlardır. Müşteri odaklı yönetim
anlayışı, müşterilerin karar mekanizmalarına katılımını, müşterilerin işletme
yönetimlerinin aktif birer paydaşı durumuna gelmelerinin yolunu açmıştır.
Katılım ve etkileşim, mesaj gönderici ve mesaj alıcının iletişim kanalı
üzerinde daha etkin bir kontrol sistemine sahip olduğu elektronik iletişim sürecinde
daha yoğun ve verimli hale gelir. Bu süreç, ortak bir vizyon ve kültür oluşturma
doğrultusunda çalışanlara beceri geliştirme ve sinerji yaratma olanağı sunmaktadır
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
198
H. Metin
Bilişim sektöründe, karşılıklı etkileşim, yönetişim faaliyetlerini destekleyecek bir
yapıyı zorunlu kılar; böyle bir yapıda :
9 İşletmeler ve kurumlar internet/ İntranet kullanımını,
9 Ağlarla donatılmış bilginin gerekli yerlere en etkin şekilde iletimini,
9 Zaman ve uzaklık engellerinin kaldırılmasını,
9 Mekanın boğuculuğundan kurtularak daha sakin ortamlarda çalışmayı,
9 Her yerde ve her zaman bilgiye ulaşma imkanı sağlanmayı, zaman
tasarrufu sağlamasını,
9 Anında geri bildirimlerin verilmesini,
9 Anında ve eş zamanlı iletişime açık bir örgüt yapısının oluşturulmasını
çalışan ve müşterilerine sunarak katılımı, etkileşimi ve ortak sinerjiyi yaratırlar.
Bilgisayar ağları sayesinde işbirliği ve iletişim engelleri de ortadan
kalkmıştır. Bu sistemler, işletmelerde ürün ve hizmet kalitesinin artırılmasına ve
yönetim sistemi içinde yer alan diğer süreçlerin gözden geçirilmesine ve
iyileştirilmesine fırsat tanımaktadır. Yönetsel kontrol sistemleri, işletme
performansının ölçülmesini yöneticilerin bilgiyi çok iyi analiz ederek sorumluluk
alanlarını genişletmeleri ve elde ettikleri sonuçları çalışanlarıyla paylaşmalarına da
imkan sağlamıştır. Hiyerarşinin azalması, yetki paylaşımlarını hızlandırmış, astlara
sadece sorumlulukların değil buna denk olabilecek yetkilerin verilemesini ve yalın
ve esnek yapıların ortaya çıkmasının yollarını açmıştır. Ortaya çıkan bu yeni
organizasyonel yapılanmada çalışanların işletme hedeflerine ulaşabilmeleri için
gereken yetkilerle donanması ve kendi kendine örgütlenmeyi öğrenmiş olmaları
kaçınılmazdır. Bunu tetikleyen süreç iç iletişim süreci olmuştur. İşletme intranetleri
(örgüt içi ağlar), işletme içi eğitimler, toplantılar, on-line haberleşmeler bu sürece
katkıda bulunan araçlardan sadece bazılarıdır. Eğer bu süreç empatik iletişimle
desteklenirse etkili, katılımcı, sorumlu, adil ve ahlakî bir yönetim (yönetişim)
faaliyeti gerçekleştirmenin de yolu açılmış olur.
İnsan kaynaklarının merkezi kontrolü de yönetişim ile daha etkili hale
getirilebilir. Oryantasyon, takım çalışması, sürekli eğitim ve sürekli iyileştirme,
herkesle etkin iletişim kurabilme, inisiyatif kullanabilme, esnek çalışma gibi
kavramlar yönetişim politikası ile insana verilen değerde ve insan kalitesinin
artırılmasında önemli hususlardır. Yönetişim faaliyetlerinin temelinde insan
unsurunun ön planda tutulması ve her kesin kendine özgü gücünü ve bilgisini
sisteme dahil etmesi amaçlanır. Bu, kısa dönemde zorlukları olan uygulanması zor,
Bahar 2011, Sayı:32
Empatik İletişim ve Yönetişim
199
ancak uzun dönemde işletmeye önemli katkı sağlayacak, teknolojik fırsatlarla
yetişmiş elemanları bütünleşik olarak değerlendirilebilecek bir yaklaşımdır.
İşletmelerde alt yönetim kademelerinin veya iş görenlerin örgüt politikası ve
yönetimi konusundaki kararlara katılımı yönetişim anlayışının benimsenmesiyle
gerçekleşir. Yönetime katılma, en alt kademedeki iş görenden başlayıp en üst
tepedeki yöneticiye kadar düşünme, deneme, değerlendirme, yaratıcılık ve yanılma
imkanının verilmesi ile sağlanabilir. Yönetişimde etkili bir yöntem olarak kullanılan
yönetime katılma faaliyetinin günümüzde uygulanan en yaygın şekli ise kalite
kontrol çemberleridir. Kalite kontrol çemberleri gerçek veya potansiyel sorunları
belirlemek ve analiz etmek, yönetime çözüm önerileri sunmak veya çözümleri
gerçekleştirmek üzere kullanılır. Kalite kontrol çemberleri işletmenin yönetsel
etkinlik ve verimliliğe kavuşturulmasında küçümsenemeyecek bir rol oynarlar.
İyi yönetişim özel sektörde işletmelerin daha iyi yönetilmesi, kamuda (devlet
yönetiminde) daha fazla demokrasi ve katılım demektir. Her iki kesimde de temsil,
katılım ve denetimin etkin bir şekilde gerçekleşmesi yönetişim anlayışı ile
sağlanabilir. Güç, belli ellerde denetimsiz bırakılır, geniş bir katılımla uygulama
alanı bulamaz ise, baskıya ve keyfiyete dönüşür. Gücü adaletli dağıtmak ve
kullanımında adil olmak yönetsel kararların tabanın istek ve arzularına uygun olarak
alınmasına ve kullanırken toplumsal hassasiyetlere özen gösterilmesine bağlıdır.
Yönetim yapılarını oluştururken, o yapılara yetki verirken denetimi de ihmal
etmemek gerekmektedir. Etkin yönetim, etkin denetimle sağlıklı olur; her ikisinin
sağlanması da yönetişim ilkelerine uyumla mümkün hale gelir.
SONUÇ
İnsan kendisini muhatabının yerine koyduğunda onu anlamaya çalışır.
Dünyaya ve olaylara onun gözüyle bakar, kendini o gibi hissetmeye başlar. Bu
durum, kişilerin dünyalarını birbirlerine yaklaştırır. Meselelere bakarken sanki kendi
meselesi imiş gibi bakar, samimi ve yakın ilişki kurarak etkin iletişimin zeminini
hazırlar. Yakın ve samimi ilişkiler ise güven yaratır. Oluşan güven sayesinde
insanlar birbirlerine kendi dünyalarını daha rahat bir şekilde açarlar. Bu, tarafların
birbirlerini daha yakından tanımanın ve anlamanın en etkili yoludur.
İletişim, hayatın her alanında karşımıza çıkan, bilgi, deneyim ve
sorunlarımızı paylaşmamıza imkan veren en etkili tek araçtır. Bu aracın iyi
kullanılması iletişime giren kişilerin beceri ve yetenekleri ile doğru orantılıdır.
İletişim becerisi olarak tanımlayacağımız bu yetenekle, taraflar birbirlerini anlama
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
200
H. Metin
ve kendilerini anlatmayı başarabilirler. Bu beceri geliştirilmez ise tam anlaşma
sağlanamaz, dolayısıyla kalıcı ortaklıklar, birliktelikler oluşturulamaz.
Etkin iletişim güvene dayalı ilişkilerin kurulması, empati becerisinin
geliştirilerek açık ve samimi iletişimin sağlanması ile mümkün hale gelir. Sürekli tek
taraflı empati geliştirmek zordur. Belli bir süre bir tarafın empatik davranması makul
karşılanırken, sürekli bu davranışı tek taraftan beklemek iletişimin samimiyeti ve
güven ortamının sağlanması açısından mümkün gözükmemektedir. İletişimde nasıl
çift yönlü bir süreç işliyorsa, empatide de iki tarafın aynı yakınlıkta birbirlerine
dünyalarını açması ve iyi niyetle meselelerine yaklaşması zorunludur. Kendisine
empati kurulan ve empati ile yaklaşılan kişi, kendini anlaşılmış hissedeceğinden
gerginlikten uzak bir biçimde rahatlayacak, kendini daha rahat ifade edecek, işine
daha iyi konsantre olacaktır. Kendini daha iyi anlayana dünyasını daha rahat açacak,
karşılıklı olarak muhataplar birbirleriyle işbirliği geliştirecekler ve ortak amaçlarda
birleşebileceklerdir. İyi niyet ve samimiyet kaybolduğunda karşı tarafın anlaşılması
amaç olmaktan çıkacak, güven yerini art niyete ve düşmanlığa terk edecektir. Hayatı
başkalarının gözü ile göremediğinden narsist duygularla, sadece kendi
penceresinden dünyaya ve kişilere bakacak, çeşitlilik ve zenginlikten mahrum,
kendisini de geliştirmekten uzak bir hayatı yaşamak zorunda kalacaktır. İletişime
empati yeteneği de ilave edilirse birlikteliklere, ortaklıklara ve anlaşmaya güç
katılmış olacaktır.
Empati için taraflar birbirlerinin duygu, zihin ve ruh dünyalarına önce kendi
dünyalarından bakarak yaklaşmalı; oradan da muhatabının dünyasına açılmayı
başarmalıdırlar. Kendini tanıyan insan başkalarını daha iyi tanır. İnsan olma ortak
paydası ile türdeşlerine yaklaşır, onları anlamaya çalışır. Kendi zihin, duygu ve ruh
dünyasını tanıyarak başka dünyalara açılır. Oradan elde ettiği malzemeleri yine
kendi dünyasında değerlendirerek öteki ile empatik iletişim kurar. Empatik iletişim
kişiye muhatabını kendisi imiş gibi algılatır ve bu algı ile kişi muhatabını geniş bir
perspektiften, çok boyutlu tanıma fırsatı bulur.
Örgütlerde de empatik beceri geliştiren bireyler, başkalarının bakış açılarıyla
hayata ve olaylara yaklaşabileceklerdir. Geniş bir perspektifle diğer insanlara karşı
tutum geliştirirken hoş görülü davranacaklar ve çatışma ortamından uzak
kalacaklardır. Örgüt amaçlarına odaklanarak, başarı şanslarını artıracaklardır.
Bireyler arası farklılıkları bir çatışma unsuru değil aksine zenginlik kaynağı olarak
görecekler, farklı bakış açılarını yeni yaratıcılıklar için fırsata dönüştüreceklerdir.
Empatik iletişimle birbirlerini daha yakından ve iyi tanıyan bireyler, birbirlerinin iş
yapış amaçlarını, gerçek ve yapmacık tavırlarını, niyetlerini, örgüte, işe ve olaylara
Bahar 2011, Sayı:32
201
Empatik İletişim ve Yönetişim
yaklaşım tarzlarını daha iyi sezebileceklerdir. Ortak hedeflerin gerçekleştirilmesi
noktasında kimin, hangi işi, nasıl yapacağını daha iyi bilecekler ve performanslarını
boşa harcamamış olacaklardır. Bu da etkin yönetimin, dolayısıyla yönetişimin
yolunu açan bir süreçtir.
Birbirlerini iyi tanıyan bireyler daha iyi anlaşır ve aynı amaç etrafında
buluşarak ortak hareket ederler. Buradan sağlam ve güçlü kurumlar doğar. Bu
kurumların yaşam ömrü ---empatik iletişim süreci sürdürülürse--- daha uzun ve
kalıcı hale gelir. Yönetim kolaylaşır, sorunlar paylaşılır, karar mekanizmalarına tüm
taraflar etkin bir şekilde katılır, yanlışlıklar el birliği ile düzeltilir, kasti olanların
hesabı sorulur, kalite artar ve insanlar birbirlerine güven duymaya başlarlar. Böylece
kurumlarda yönetişim anlayışı etkili bir şekilde uygulanmaya
devam eder. Dolayısıyla iletişime empati yeteneği destek verirse yani
empatik iletişim gerçekleşirse, insanlar daha rahat birbirlerini tanıma fırsatı bularak
sağlam ortaklıklar oluştururlar. Bu iletişimi sürdürdükleri müddetçe de bu
ortaklıkları daha iyi idare ederek yönetişimin varmak istediği noktayı yakalarlar.
Yönetişimde hedef; birlikte yönetim, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılım, etkin
iletişim, kalite ve ahlaktır. Bu hedefler yöneten ve yönetilenlerin (tüm tarafların)
karşılıklı olarak birbirlerini daha iyi tanımaları, anlamaları ve denetlemeleri yoluyla
gerçekleşir. İletişimde kalite empati ile, yönetişimde kalite ise empatik iletişimle
desteklenmelidir. İletişim, empati ve yönetişim birbirinden ayrılmaması gereken
aksine birbirlerini tamamlayan süreçler olarak görülmelidir.
KAYNAKÇA
Adair, J. (2003) Etkili Takım Kurmak, çev. Halime Gürbüz. İstanbul : Babıali
Kültür Yayınları
Akça, F. (2010) “Kurumsal Yönetim için Empatik bir Bakış : Yönetilecek olan
nedir? Duygular mı? Çalışan mı? İşler mi?.” Halkla İlişkilerin İletişim
Öznesi : Empati içinde. İstanbul : Derin yayınları
Aktan, C.C. www.canaktan.com
Buber, Martin. (2003) Ben ve Sen, çev. İnci Palsay. İstanbul : Kitabiyat
Burleson, B. (1982) The Development of Comforting Communication Skills in
Childhood and Adolescence, Child Development, 53 (6)
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
202
H. Metin
Caputo, Hazel, Mcmahon, J.S. (1994) Interpersonal Communication, Contepency
Throught Critical Thinking. A division Simon & Shuster, Printed in The
USA
Cüceloğlu, D. (2002) İletişim Donanımları, İstanbul : Remzi Kitabevi
Davis, Carol M. (2005) Empati nedir, Empati Öğretilebilir mi?. Çev. Özcan Sezer,
Serhat Damar. Malatya : İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt :
6 Sayı: 9.
Dökmen, Ü.(1994) İletişim Çatışmaları ve Empati, İstanbul : Sistem Yayınları
Dökmen, Ü.(2008) İletişim Çatışmaları ve Empati. 38. bs., İstanbul :
Yayınları
Sistem
D.P.T. (2000) “Kamu yönetiminin İyileştirilmesi ve yeniden Yapılandırılması Özel
İhtisas Komisyonu Raporu,” Ankara : 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı.
Drucker, P. (1998) Gelecek için Yönetim. 5.bs. Türkiye İş Bankası Yayınları
Emre, Cahit (2002) “Değişen Kamu Yönetimi Anlayışı ve Mülki İdare Amirliğinin
Geleceği”, İyi Yönetim arayışında Türkiye’de Mülki İdarenin Geleceği,
Cahit Emre (Ed.), Ankara: TİAV. 301-308.
Gürgen, H. (1997) Örgütlerde İletişim Kalitesi. İstanbul : Der Yayınları
Jones, G.R. (1983) Psychological Orientation and the Process of Organizational
Socialization : An Interactionist Perspective, Academy of Management
Review, 8, 464-474
Karabacak, Hakan (2003) Hukukun Üstünlüğü ve İyi Yönetişim, İyi Yönetişimin
Temel Unsurları, Ankara : Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler
Dairesi Başkanlığı
Karaman, Zerrin Toprak (2000) “Yönetim Stratejilerindeki Gelişmeler”, Türk İdare
Dergisi, 72, 426. 5-42
Koçel, Tamer (2010). İşletme Yöneticiliği. İstanbul : Beta Yayınları. 12.bs.
LaFollette, H. (1999) Kişisel İlişkiler, İstanbul : Ayrıntı Yayınları
O’Toole, Jr. Lavrence, (1997) “The implications for democracy in a networked
bureaucratic world”, Journal of PA Research & Theory, 7, 3:443-460.
Özmutaf, N. M. (2007) Örgütlerde bireysel performans unsurları ve çatışma. C.Ü.
İ.İ.B.F. Dergisi, 8(2):41
Bahar 2011, Sayı:32
203
Empatik İletişim ve Yönetişim
Rogers, C. R. (1983) Empatik olmak değeri anlaşılmamış bir varoluş şeklidir,
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, (16) 103-124.
Stein, Edith. (1970) On the Problem of Empaty. 2.nd Ed. The Hague, The
Netherlands: Matinus Nijhoff/Dr W. Junk Publishers
Tekeli, İlhan (1996) “Yönetim Kavramı Yanısıra Yönetişim Kavramının
Gelişmesinin Nedenleri Üzerine”, Sosyal Demokrat Değişim, 3:45-54.
Tesev (2008) İyi Yönetişim El Kitabı, İstanbul : TESEV Yayınları
Toksöz, F. (Haz.) (2008) Yönetişim El Kitabı. İstanbul : TESEV Yayınları
Toktamışoğlu, M. (2001) Kot Pantolonlu Yönetici. Ankara : MedisCat Yayınları
Voltan-Acar, N. (1994) Terapötik İletişim Kişilerarası İletişim. Ankara : 2.bs. Ethem
Matbaası
Yüksel, Mehmet, (2000) Yönetişim Kavramı Üzerine, Ankara Barosu Dergisi,58,
3:145-159.
Zıllıoğlu, M. (1993) İletişim nedir? İstanbul : Cem Yayınevi
http://www.arge.com/UserFiles/Resources/89a1489a-2a49-4aa1-af65a7e84e26f000.pdf (Erişim tarihi : 17.02.2011)
http://www.canaktan.org/politika/yonetisim/ozellikler.htm (E.Tarihi: 17.02.2011)
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
204
H. Metin
Boş Sayfa
Bahar 2011, Sayı:32
Download