Slayt 1

advertisement
YONT221
Kamu Yönetiminde Devletin
Etkinleştirilmesi
YENİ KAMU HİZMETİ ANLAYIŞINDA YÖNETİŞİM
Öğretim Görevlisi: M.NECATİ CİZRELİOĞULLARI
1923-1980
arasındaki
dönem
hızlanan karma ekonomi ve ithal
ikamesi -1930 sonrasında sosyal
refah devleti uygulamalarıdır.
1980 sonrası döneme damgasını
vuran gelişme yeni devlet modelini
bulma arayışlarının
küreselleşmenin dalgası ile
biçimlenmesidir.
1980’den Günümüze
24 Ocak Kararları:
petrol fiyatının yükselmesi
döviz ihtiyacını önemli ölçüde
artırırken buna bir de dış borç
bulmada karşılaşılan sorunlar
eklenince, Türkiye üretimde
kullanılan girdilerini ithal
edememeye başlamış, temel
mallarda ortaya çıkan kıtlıklar
ise karaborsa ve kuyrukları
doğurmuş…
Dünya Bankası, IMF
gibi dış kaynak sağlayan
kuruluşlar yardımıyla
1980 yılında yapısal
dönüşümleri içeren yapı
: ‘’24 Ocak Kararları’’
Ekonominin dışa açılması,
piyasa mekanizmasının
geliştirilmesi, kamu
kesiminin sınırlanması,
enflasyonun kontrol altına
alınması, yabancı
sermayenin teşviki
hedeflenmiştir.
İran-Irak savaşının sona
ermesi
1990 Körfez Krizi
• İki dış gelişme Türkiye için önemli iki pazarın
kaybolmasına neden olmuş.
1995 yılında başlayan hızlı
büyüme eğilimi, 1998
yılının Nisan ayına kadar
devam etmiş, ancak
yurtiçindeki siyasi
istikrarsızlık ile sona
ermiştir.
1990-1995 Dönemi: 5 Nisan
Kararları
1994 yılının başına gelindiğinde,
Cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığı ve
kamu açığı makroekonomik dengesizliklerin
boyutu görmek açısından yeterlidir.
Orta-uzun dönemde sürdürülemeyecek olan
bu yapı ve politikalar 1994 yılı Nisan ayında
içine düşülen ağır iktisadi krizin
oluşumundaki nedenlerdir.
1990-1995 Dönemi: 5 Nisan
KararlarI
1994 yılı boyunca rekor seviyeye
ulaşan enflasyon, ekonomik küçülme
ve yüksek işsizlik oranı nedeniyle
alınan önemler ancak bir yıl sonra
1995′de etkisini gösterdi. İhracat
%50 oranında artarak, cari açıkta bir
rahatlama yarattı. İşsizlik oranında
ise önemli miktarda düşüş yaşandı.
5 Nisan Kararları
• Bir hükümeti düşüren ‘Acı Reçete’
uygulandığı dönem boyunca dış borç
alınmadı ve yabancı payı olmayan tek
istikrar paketi olarak da tarihteki yerini
aldı.
Türkiye ekonomisinde 1995
yılında başlayan hızlı büyüme
eğilimi, 1998 yılının Nisan ayına
kadar devam etmiş, ancak hem
yurtiçindeki siyasi istikrarsızlık
hem de Güneydoğu Asya’da ve
daha sonra Rusya
Federasyonu’ndaki mali kriz
nedeniyle sona ermiştir
Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının Ortaya Çıkışı
Dünya’da 1970’li yıllarda yaşanan
krizin ardından neo-liberalizm akımı
yükselmiş ve krizin sebebini devlete
bağlamıştır.
• Kısaca her şeyin sınırları
aşması anlamına gelen
küreselleşme ile uyum
sağlamak ve yeniden
yapılanmak gereği ortaya
çıkmıştır. Kriz ekonomilerin
yapısını değiştirdiği gibi kamu
yönetimi yapılarını da
değiştirmiştir.
Krizden çıkmak için “küçük
devlet, güçlü piyasa”
önerisini getirmiş ve
devletin fonksiyonlarının
yeniden tanımlanması
gerektiğini ileri sürmüştür.
Dünya kapitalizminin yaşadığı krize çözüm olarak özelleştirme,
liberalizasyon ve piyasalaştırma görülmüştür. Gerçekleşen bu
uygulamaların genel adı da reform olarak sunulmuştur. 1980’ler köklü
reform uygulamalarına sahne olmaktadır. Bu yıllara reform
uygulamalarının “altın çağı” demektedir.
1990’larda yaşanan tartışmalar devletin sınırlandırılması ve özelleştirme
üzerine olmamış; ayrıca, devletin yapısı ve farklı rolü giderek önem
kazanmıştır. Tartışmalar, devlete girişimcilik ruhu kazandırılıp piyasaya
dönük olması yönündedir.
Önerilen yeni kamu yönetimi, her ne kadar devletin verimliliğini
geliştirmede kullanılacak tekniklerin bir bütünü gibi sunulsa da, aslında
piyasa güçlerinin uygun koşullarda isleyişinin devlet tarafından
desteklenmesi ve aynı zamanda düzenlenmesi politikalarının bir parçası
olmuştur. Yani, devlet küreselleşme sürecinde özel sektörün uzun vadeli
stratejilerini düzenleyecek ve kolaylık sağlayacak bir devlet olmalıdır.
Devletin verimliliğinin artırılması
için, özel sektör yönetim
tekniklerinin uygulanabileceği
yaklaşımı benimsenmeye
başlanmıştır. “Yeni kamu
yönetimi” anlayışı 1990’ların
başında doğmuştur.
Osborne ve Gaebler’in, 1992
yılında yazmış olduğu Devletin
Yeniden İnşası (Reinventing
Government) adlı eserinde kamu
idarelerinin özel sektör teknikleri
ile yeniden yapılandırılması ve
yönetilmesi önerilmektedirler. Bu
öneri ile yeni kamu yönetiminin
temelleri atılmıştır. Osborne ve
Gaebler devletin yeniden inşası
için 10 öneride bulunmuşlardır.
1)
Katalitik devlet (kürek çekmek değil dümen tutmak): Bu
yeni anlayışa göre, devlet yol ve yön göstermelidir. Siyasal
karar alma (dümen tutma) ve mal ve hizmet sunumu (kürek
çekme) birbirinden ayrılarak devletin mal ve hizmet sunumu
işlevinin yani kürek çekmenin özel sektöre devredilmesi
gereği anlatılmaktadır. Bu ilk öneri kamu sektörünün
küçültülmesi anlamına gelmektedir.
2)
Sahiplenilen kamu yönetimi (hizmet değil yetki
verme): Bu ilke insanların bulundukları ortamı kontrol
edebildiklerinde, başkalarının kontrolü altında yaşamaya
nazaran daha sorumlu davranacakları eğilimi ile
oluşmuştur. Bürokratlardan toplum eline bırakılınca,
toplumun yönetimde daha fazla söz sahibi olabileceği
anlatılmaktadır. Fakat, dikkat edilmesi gereken nokta kamu
yönetimlerinin mülkiyeti ve kontrolü topluma aktarmakla
sorumluluğu devretmemesi gerektiğidir.
3)
4)
5)
Rekabetçi devlet: Devletin tekele karşı rekabet edip, rekabet
ortamının yararlarını sağlaması gerekir. Rekabetin başlıca
yararları aynı harcama ile daha fazla iş yapılabilmesi, müşterilerin
ihtiyaçları
doğrultusunda
davranmaya
itmesi,
yeniliği
ödüllendirmesi olarak sayılabilir.
Misyona dayalı kamu: Kamu kurumlarının çoğu, misyonlarına
(asli görevlerine) göre değil, mevzuat ve bütçelerine göre
davranmaktadır. Girişimci kamu yönetimleri ise bu iki kavramı
reddedip, bunların yerine asli görevlerini tanımladıktan sonra
personeli bu görevleri yerine getirmekte serbest bırakan bütçe
sistemleri ve kurallarını geliştirirler. Böylece stratejik yönetim
önerisi ortaya çıkmıştır.
Sonuca yönelik kamu: Geleneksel kamu yönetimi anlayışında
karar verme çıktı ve sonuçlara göre değil girdilere göre
oluşmaktadır. “Sonuç” ve “performans” gibi kavramlar kamu
yönetimlerince kullanılır olmalıdır. Böylece kamu sektöründe
performans yönetimi önerisi ortaya çıkmıştır.
6)
7)
8)
Müşteriye yönelik kamu: Bürokrasinin
değil müşterilerin ihtiyacının karşılanmasını
içerir. Demokratik devletlerin varoluş nedeni
vatandaşlara hizmet etmektir. Özel sektörün ise
kar etmektir. Halkı memnun etmek için sürekli
arayış ve yenilik peşinde olan özel sektördür.
Kamu
yönetimleri
ise
müşterileri
pek
önemsemezler. Bürokratik yönetimlerin en kötü
tarafı da müşteriye yönelik olmamasıdır.
Girişimci devlet (harcamak yerine
kazanmak): Gelir elde etmenin yolu sadece
vergi değildir. Devlet başka kaynaklara da
başvurmak
zorundadır.
Girişimci
kamu
yönetimlerinde gözlenen bir özellik de yatırım
boyutudur.
Geleceği hesaplayan kamu (çare değil
tedbir): Geleceği tahmin etmek başka, bu
tahmine dayanarak karar almak başkadır. Bunun
için stratejik planlamalardan yararlanmalıdır.
9)
Merkeziyetçilikten
kurtulmuş kamu
(hiyerarşiden katılım ve takım çalışmasına):
Merkeziyetçilikten
kurtulmuş kurumların
birçok
avantajı vardır. Merkeziyetçilikten uzaklaşıp eyalet ve
yerel yönetimlere daha fazla yetki ve sorumluluk
verilmesi gerekir.
10)
Piyasaya yönelik kamu: Piyasanın işleyişinde
yaşanılan sorunlara karşı piyasanın da yeniden
yapılandırılmasına ihtiyacı vardır. Piyasa kurallarının
belirlenmesi, tüketici bilgi akışının sağlanması, talep
yaratılması
ve
yönlendirilmesi,
özel
sektör
tedarikçilerinin teşvik edilmesi, gerekli kurumların ve
ortamın yaratılması, vergi reformları ile piyasanın
etkilenmesi gibi konular, devletin düzenlemesinde katkı
sağladığı veya bizzat üstlendiği konulardır.
Osborne ve Gaebler’in 1992’de ortaya attığı bu 10 ilke
özünde, özel sektörce benimsenen yönetim anlayışının
devletçe uygulanmasını öğütleyen, yeni kamu yönetimini
yansıtmaktadır.
Yeni Kamu Yönetimi Temel Değerleri
Yeni kamu yönetimi anlayışı, vizyon ve
misyonun belirlenmesi, kural ve düzenlemelerin
faaliyetler ile yer değiştiği, bütçelerin sonuç
odaklı gelişimi, yönetimsel çözümlerden çok
piyasa araştırması yaparak gelişme ve başarının
müşteri memnuniyeti ile ölçümü ile devlet
odağına ilk olarak insanı koyan bu fikirlerin
birleşmiş halini tarif eder.
Hood, yeni kamu yönetimi anlayışının
ilkelerini şu şekilde vermiştir.
• Profesyonel yöneticilik,
• Açıkça
ortaya
konulmuş
performans
ölçütleri,
• Çıktılar üzerinde dikkatli bir kontrol,
• Rekabet ortamına geçiş,
• Özel sektör tekniklerinin uygulamasına
vurgu,
• Kaynak kullanımında verimlilik ve disiplin.
Klasik kamu yönetiminden yeni kamu
yönetimine değişimi temel değerler bazında
göstermek için karşılaştırma yapılmıştır. Şekilde
birey merkezliliğe geçiş açıkça görülmektedir.
Klasik Kamu Yönetimi
Yeni Kamu Yönetimi
•Toplum Merkezli
Demokrasi
•Politik Hesap
Verebilirlik
•Toplumculuk
•Kamu Yararı
•Toplumsal Sorumluluk
•Geleneksel Değerler
• Dayanışma
• Birey Merkezli
Demokrasi
•Yönetsel Hesap
Verebilirlik
• Bireycilik
•Kişisel Yarar
• Sınırlı Devlet
•Ekonomik Değerler
• Rekabet
Yönetişim nedir?
• Katılımcı ve paylaşımcı bir anlayışa sahip olan ve
geleceğe yönelik bir bakışa sahip yönetim anlayışını ifade
eder. Sonuç ve hedef odaklı olaylara yönelmiş, vatandaşa
hizmeti esas alan, katılımcı, şeffaf, hesap verebilir çağdaş
bir yönetim biçimine imkan veren yaklaşımdır.
Mevzuatta; “saydamlık, hesap verebilirlik, katılımcılık,
çalışma uyumu, yerli yerindelik ve etkenlik gibi kriterlere
dayanan çok aktörlü ve toplumsal ortaklara dayalı
yönetim anlayışı” olarak tanımlanmaktadır.
Yönetişimin temel özellikleri
• Ekonomik, sosyal ve politik öncelikler: Kamu hizmetleri kalite
ve miktar açısından politik kararlara göre değil de piyasa
taleplerine göre belirlemek istenmiştir. Bu sayede tüketiciler
seçtikleri kişilere danışmadan hizmeti etkilemeye
başvurmuşlardır.
• Seçilmiş görevlilerin değişen rolleri: Yönetişim seçilmiş
görevlilerin fonksiyonlarını mevcut olandan daha az önemli
göstermektedir. Bu sayede ağsal ilişkilerin kamu kaynakları ile
özel kaynakların bir araya getirilmesi önem kazanmaktadır.
• Katılımcılık: Yönetişimin öncelikler arasında yer alan saydam
bir politika belirlemek, uygulamak ve uygulama sonuçlarını
ilan etmek, ilgili prosedürler ile beslenmek zorunda olan bir
hedef olarak göstermektedir.
Yönetişimin kapsamı ve sınırları.
• Yönetişim başta devlet olmak üzere, özel sektör ve
sivil toplum kuruluşlarını kapsamaktadır.
• Devlet: Siyasi ve kamu kuruluşlarını içermekte ve bu
süreçte vatandaşlarına daha etkin bir hizmet vermeyi
hedeflemektedir.
• Özel sektör: Gelir kaynağı oluşturarak üretimi,
ticareti ve insan kaynaklarını geliştirerek hizmet
sağlama ve ekonomik kalkınmayı artırmayı hedefler.
• Sivil toplum: Kar amacı gütmeyen birey ile devlet
arasında yer alarak toplulukları organize eder.
• Yönetişim; kapsadığı devlet, özel sektör ve kar
amacı gütmeyen üçüncü sektör kuruluşlarının
hepsinin arasında eşitlik ilişkisinin
bulunduğunu öngörmektedir.
Download