1.Çocukluğu, Ailesi, İçinde Yaşadığı Sosyal Ortam

advertisement
ÜNİTE 1
BİR KAHRAMAN DOĞUYOR
Kazanımlar:
1-Atatürk’ün çocukluk dönemini ve bu dönemde içinde
bulunduğu toplumun sosyal ve kültürel yapısını analiz eder.
2-Atatürk’ün öğrenim hayatı ile ilgili olay ve olguları kavrar.
3-Atatürk’ün askerlik hayatı ile ilgili olay ve olguları kavrar.
4-Örnek olaylardan yola çıkarak Atatürk’ün çeşitli
cephelerdeki başarılarıyla askeri yeteneklerini
ilişkilendirir.
5-Atatürk’ün fikir hayatının oluşumuna gelişimine etki eden
Selanik, Manastır, Sofya ve İstanbul şehirlerindeki
ortamın rolünü fark eder.
6-Atatürk’ün 1919’ a kadar bulunduğu görevler ve yaptıkları
,Milli Mücadele liderliği açısından yorumlar.
**İslamcılık Akımı:
İslamcılık düşüncesine göre toplumu bir arada tutan temel
faktör dindir. Hangi ulustan olursa olsun, bütün
Müslümanlar halifenin etrafında toplanmalıdır. İslamcılar,
Batı'nın Osmanlı'ya göre çok ileride olduğunu kabul
ediyorlardı. İmparatorluğun çöküş durumu söz konusudur.
Ancak bunun sebebi İslam dini değildir. İslamiyet, bilime ve
yeniliklere açık bir dindir. Batı'nın bilim ve teknolojisi
alınmalıdır; bunda bir sakınca yoktur. Ancak Batı'nın ahlakı
bizden daha ileri değildir. Onların ahlakının ve yaşantısının
taklit edilmesi yanlıştır. Batının tekniği alınmalı, ama
taklitçilik olmamalıdır.
**Türkçülük Akımı:
BATIYA ERKEN AÇILAN KENT:SELANİK
Osmanlı Devleti içinde yaşayan Türkleri milli bir duygu ile
bilinçlendirmeyi amaçlamıştır. Balkan Savaşlarından sonra
Osmanlıcılık akımının zayıflaması ile Osmanlı yönetimine
hâkim olan düşünce akımıdır. Türkçülüğün en ateşli
savucusu Enver Paşa’dır.
Turancılık düşüncesi ise sadece Türkiye'de yaşayanları
değil, dünyanın her yerindeki Türkleri kapsayan bir
harekettir. Özellikle Ortaasya ‘da yaşayan Türklerle bir
çatı altında toplanmayı amaç edinir.
Türkçülük siyasi birlikteliği, Turancılık sosyal, kültürel ve
ekonomik birlikteliği temsil eder.
20
dk.
 Selanik bugün Yunanistan’ın bir şehridir.
 Selanik, Rumeli’de Ege denizi kıyısında yer alan ve
Osmanlı-Avrupa ticaretinin önemli noktalarından biriydi.
 Deniz ve demiryolu ulaşımı gelişmişti. Üsküp, Belgrat,
Manastır ve İstanbul’a demir yolu ile bağlıydı.
 Gelişmiş bir kent olan Selanik Atatürk’ün fikri
zenginliğinin ve ufkunun gelişmesine olumlu etki yapmıştır.
 Şehirde, çoğunluğu Türkler olmak üzere Rum, Bulgar,
Ermeni, Yahudi ve Sırplar yaşamaktaydı. Bu çok uluslu yapı,
konuşulan dil, inançlar, gelenek ve görenekler ülkede çok
zengin bir kültürel yapının oluşmasını sağlamıştı.
 Fakat bu milletler Fransız İhtilalı’nın yaydığı
milliyetçilik akımından etkilendiler. Emperyalist
devletlerinde kışkırtmasıyla bağımsızlık için isyan ettiler.
ATATÜRK’ÜN HAYATI
1.Çocukluğu, Ailesi, İçinde Yaşadığı Sosyal Ortam ve
Yetişme Tarzı

Mustafa Kemal, 1881 yılında Selanik'te doğdu.

Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır.

Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la
evlendi. Bu evlilikten Mustafa Kemal’in kendisinden başka 5
kardeşi oldu; Fatma, Ahmet, Ömer, Naciye, Makbule. küçük
yaşlarda ölmüşlerdir

Ali Rıza Efendi, önceleri gümrük memurluğu
yapıyordu. Daha sonra bu görevinden ayrıldı ve kereste
ticaretiyle uğraşmaya başladı.

Zübeyde Hanım; zeki, sağduyulu, sağlam
karakterli, gelenek ve göreneklerine bağlı bir
hanımefendiydi.

Mustafa Kemal'in en iyi şekilde yetişmesi için anne
ve babasının çok büyük katkıları olmuştur.

Mustafa Kemal'in çocukluk ve gençliği, Osmanlı
Devleti’nin en sıkıntılı yıllarına rastlar. Onun yaşadığı şehir
olan Selanik, 19. yüzyılın sonlarında sık sık çatışmalara
sahne olan Makedonya bölgesindedir.

Bu bölge aynı zamanda Avrupa’daki kültür
hareketlerinin ve siyasi gelişmelerin etkisi altındaydı.

Mustafa Kemal'in kişiliğinin oluşmasında ailesinin,
aile çevresinin, öğrenim gördüğü okulların ve yaşadığı
ortamın etkili olduğu görülmektedir.
Osmanlı aydınları devletin parçalanmasını önlemek
amacıyla çeşitli fikir akımları ( Osmanlıcılık, Batıcılık,
İslamcılık, Türkçülük )geliştirdiler.
**Osmancılık Akımı:
Osmanlıcılık devletin siyasi bütünlüğünü sürdürebilmesi için
ortaya çıkarılmıştır. Bu düşünceye göre Osmanlı
İmparatorluğu'nun sınırları içinde yaşayan herkes ırk, din,
dil ayrımı olmaksızın eşit kabul edilmeli; herkes aynı
haklara sahip olmalıdır. Bu, devletin yıkılmaktan kurtulması
için şarttır.
**Batıcılık Akımı:
Devleti kurtarmak ve modernleştirmek amacıyla
Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan fikir akımlarından biridir.
Batıcılık fikrinin temelini Tanzimat dönemindeki ve daha
önceki ıslahat hareketleri oluşturur. Batıcılara göre
Osmanlı Devleti'nin en önemli sorunu Batılı olamamaktan
kaynaklanmaktadır. Tek kurtuluş yolu çağın fikir ve
ihtiyaçlarına uygun medeni bir devlet ve millet haline
gelmek, yani Batılılaşmaktır.
1
okulları ile yabancı okullar da faaliyetteydi. Bu okulların her
biri kendi amaçları doğrultusunda eğitim yapıyordu. Bu
durum Atatürk'ün yetiştiği dönemde ülkede eğitim birliği
olmadığını gösterir.
M. Kemal Okulda:
---İlkokul: Annesinin isteğiyle (1888) Mahalle
mektebine kısa süre giden Mustafa, eğitim hayatına (1888)
Şemsi Efendi Mektebinde devam etmiştir. Selanik’in ilk
özel Müslüman okuludur Mahalle mekteplerinden farklı
olarak bu okulda, yeni öğretim metotları uygulanmakta;
okumayı ve yazı yazmayı kolaylaştıracak araç gereçler
kullanılmaktaydı.
Babasının ölümü üzerine Mustafa Kemal (7 yaşında iken)
Annesiyle birlikte dayısının çiftliğine yerleşmiştir. Bu
nedenle eğitimi bir süre aksamıştır.
---Ortaokul: Mustafa'nın öğrenim görmemesi annesini
çok üzüyordu. Bu nedenle Zübeyde Hanım oğlunu öğrenimine devam etmesi için tekrar Selanik'e gönderdi.
Mustafa, Selanik'te Mülkiye Rüştiyesine (sivil ortaokul)
yazıldı (1892).
Arapça Öğretmeni Hafız Efendi’den dayak yiyince,
zaten orada okumasını istemeyen büyükannesi onu derhal
okuldan aldırdı.
Selanik sokaklarında gördüğü üniformalı subaylardan
etkilenen Mustafa 1893 yılında Selanik Askeri Rüştiyesi
(ortaokul) sınavlarına girdi ve sınavı kazandı. Mustafa’nın
derste gösterdiği başarılardan etkilenen Matematik
öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Bey Kemal adını verdi. Mustafa
Kemal'in matematiğe olan ilgisi hayatinin sonraki
dönemlerinde de devam etti. Yazmış olduğu "geometri"
kitabi bu ilginin en güzel örneğidir.
---Lise: Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesini
bitirdikten sonra, 1896 yılında Manastır Askeri idadisine
(lise) başladı. Mustafa Kemal derslerde gösterdiği
basarıyla hem öğretmenlerinin hem de arkadaşlarının
takdirini kazandı. Bu okulda sınıf arkadaşı Ömer Naci
sayesinde edebiyata ve hitabete ilgi duydu. Fransızca özel
dersleri aldı. Tarih öğretmeni Kolağası Tevfik Bey’in tarih
bilgisi onda tarih bilinci uyandırmıştır. İdadide başlayan bu
tarih sevgisi hayatının sonuna kadar artarak devam
etmiştir.
Manastır Askerî İdadisi’ndeki eğitimi sırasında Atatürk’ü
en çok etkileyen olay 1897 tarihli Türk-Yunan Savaşı
olmuştu. Türk Ordusu’nun savaş meydanında parlak bir
zafer kazanmasına rağmen barış masasında zararlı
çıkmasına içerleyen Atatürk, coşkun bir vatan sevgisiyle
dolmuştu. Bir arkadaşı ile gönüllü olarak savaşa katılmak
için girişimde bulunsa da bu arzusunu gerçekleştirme
imkânı bulamadı.
---Harp Okulu: Manastır Askeri İdadisini bitirdikten
sonra 1899 yılında Harp Okulu’na girdi. 1902 ‘de Teğmen
rütbesiyle mezun oldu.
---Harp Akademisi: Harp Okulundan sonra öğrenimine
İstanbul Harp Akademisi, kurmay sınıfında devam etti.
(1902). 1905 yılında Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı
rütbesiyle mezun oldu.
Cepheden Cepheye Mustafa Kemal
*Şam’a atanması(1905): İlk görev yeri olarak Şam’a 5.
Ordu emrindeki 30. Süvari Alayına atandı. Burada
subaylara askeri bilgiler verecek ve bölgedeki asayişi
sağlayacaktı.
Suriye'de bulunduğu sırada yakın arkadaşlarıyla Vatan ve
Hürriyet Derneğini kurdu (Ekim 1906).
*Manastır 3. Ordu Komutanlığı: Burada Selanik
bölümünde de görev aldı.
*31 Mart Olayı (13 Nisan 1909): İstanbul'da
meşrutiyet karşıtlarının çıkardığı 31 Mart Ayaklanmasını
bastırmak ve düzeni sağlamak amacıyla hazırlanan Hareket
Ordusu’nda kurmay yüzbaşı olarak Mahmut Şevket Paşa ile
birlikte görev yaptı.
Not: 13 Nisan’daki isyan Rumi takvime göre 31 Mart
tarihine denk geldiği için bu isim verilmiştir.
*Trablusgarp Savaşı (1911):
SEBEP: İtalya'nın gelişen sanayisi için hammadde ve pazar
arayışı, bunun içinde Osmanlının elindeki Trablusgarp'a
saldırması.
Osmanlı Devleti Trablusgarp'a (Libya) karadan asker
gönderemiyordu. Çünkü Mısır İngilizlerin olduğundan kara
yolu bağlantısı kesikti. Osmanlı Donanması zayıf olduğundan
denizden de Trablusgarp’a müdahale edemedi.
Bu yüzden aralarında M.Kemal ve Enver Bey'in de
bulunduğu gönüllü subaylar bölgeye giderek burada
İtalyanlara karşı başarılı savaşlar yaptılar.
(Tobruk,Derne,Bingazi) Trablusgarp'ı ele geçirmekte
zorlanan İtalyanlar Oniki Ada ve Rodos'u işgal ettiler.
Bu sırada Balkan Savaşı patlak verince Osmanlı Devleti
barış imzalamak zorunda kaldı.
Bu başarılarından dolayı Mustafa Kemal binbaşılığa terfi
ettirildi.
1912 yılında İtalyanlarla Uşi Antlaşması yapıldı. Bu
anlaşmaya göre:
** Kuzey Afrika’daki son toprak parçası Trablusgarp ve
Bingazi İtalyanlara verildi.
** Oniki ada geçici olarak İtalyanlara bırakıldı. (Balkan
Savaşı sırasında Yunanlıların eline geçmesin diye)
NOT: İtalyanlar Balkan Savaşından sonra sözlerinde
durmayarak adalardan çekilmediler. II. Dünya
Savaşından sonra adalar Yunanistan'a geçti.
NOT: MUSTAFA KEMAL’İN İLK ASKERİ BAŞARISI.
* Gelibolu’ya görevlendirilmesi: Balkan Savaşı tehlikesi
belirince Gelibolu’ya görevlendirildi.
Burada bulunduğu dönemde bölgeyi tanıma fırsatı bulmuş
ve Çanakkale savaşlarında düşmanın nereden çıkarma
yapacağını tahmin etmiştir (İleri görüşlülük).
NOT: Atatürk’ün yetiştiği dönemde Osmanlı Devleti
sınırları içinde farklı özelliklerdeki okullar mevcuttu. Bir
tarafta dini derslerin ağırlıkta olduğu mektep ve
medreseler; diğer tarafta Batı tarzı okullar, askeri okullar
ve çeşitli meslek okulları vardı. Bunun yanında azınlık
2
I. BALKAN SAVAŞI(1911-1912)
Nedenleri:
- Fransız ihtilâlinin etkisi ile milliyetçilik hareketlerinin
yaygınlaşması
- Rusya'nın Akdeniz'e inmek için Balkan halklarını
kışkırtması(Panslavizm)
- Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp savaşında yenilmesi ve
iyice zayıflaması
*** Balkan Devletlerinin Karadağ, Sırbistan, Yunanistan,
Bulgaristan 1912 Ekim ayında, Osmanlı Devleti'ne
saldırmasıyla savaş başlamıştır. Savaşı Osmanlı Devleti
kaybetmiştir.
Bu kargaşadan yararlanan Arnavutluk bağımsızlığını ilân
etmiştir.
düştüğü anlaşmazlık sebebiyle istifa etmiş İstanbul’a
dönmüştür.
Londra Konferansı (1913)
Balkan Devletleri İle Osmanlı Devleti arasında
imzalanmıştır.
- İmroz ve Bozcaada dışındaki adalar Yunanistan'a verildi.
- Midye-Enez hattı Bulgaristan ile sınır kabul edildi.
- Midye-Enez çizgisinin batısındaki topraklar kaybedildi.
DÖRT ŞEHİR VE M.KEMAL
* Kurtuluş Savaşı (1921-1922): Osmanlı Devleti'nin
Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesiyle itilaf Devletleri Türk
topraklarını işgale başladılar. Bu durum karşısında Mustafa
Kemal Samsun'a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış ve
zafere ulaştırmıştır. Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın her
aşamasında Türk Milletine önderlik etmiş, Türk halkını
düşmana karşı birleştirmiştir. Başkumandan olarak orduyu
yönettiği Sakarya Meydan Savaşı ve Başkumandanlık
Meydan Muharebesi'ni kazanmıştır. Ardından da Türk
milletinin her alanda çağdaşlaşmasını hedef alan inkılapları
gerçekleştirmiştir.
Selanik:
 Osmanlı’nın batıdaki en gelişmiş şehridir.
 İşlek bir limana sahiptir. Avrupa ile demiryolu bağlantısı
vardı.
 Farklı milletler bir arada yaşıyordu.
 Bir çok dilde yayınlanan gazete vardı. Avrupa’da çıkan
gazete ve dergileri (Kitapları) anında okuma imkanı vardı.
 Burada Meşrutiyeti ilan ettirmek isteyen İttihat ve
Terakki Cemiyeti faaliyette idi.
 M.Kemal de bu cemiyete girdi,ancak görüş farklılığından02
dolayı geri çıktı.
 Deniz ve demiryolu bağlantısı ile Avrupa’daki fikir
akımları kolayca Selanik’e geliyordu.
 Padişahın baskısının az olması ve farklı ulusların bir
arada yaşaması dolayısıyla bu fikir akımları yerleşiyordu.
II. BALKAN SAVAŞI(1912-1913)
Nedeni:
- Londra Antlaşmasında Bulgaristan'ın fazla toprak
kazanması -Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ'ın
Romanya'yı da yanlarına alarak Bulgaristan'a savaş
açmaları
Sonucu: Bulgaristan savaşı kaybedince Osmanlı Devleti'de
bu durumdan yararlanarak Edirne ve
Kırklareli'yi tekrar geri almıştır.
Savaş sonucunda Bulgaristan'la "İstanbul Antlaşması"
imzalanmıştır.
Buna göre Edirne, Kırklareli, Dimetoka, Osmanlı'ya Kavala
ise Bulgaristan'a verildi.
Yunanistan ile de "Atina Antlaşması" imzalanmış, Selanik,
Yanya ve Girit adası Yunanistan'a verilmiştir.
NOT: Bab-ı Ali Baskını ile İttihat Terakki Cemiyeti
Yönetimi ele geçirerek padişahı etkisiz hale getirdi.
1918’e kadar yönetimde İttihat ve Terakkinin sözü geçti.
Manastır:(Makedonya)
 Atatürk, Manastır Askeri İdadisi’ni okumak için
Manastır’da bulundu.
 Manastır’da, birçok konsolosluk ve Avrupalılara ait
birçok yayın vardı.
 Manastır Mustafa Kemal'in fikir hayatının oluşmasında
büyük etkiye sahiptir.
 Manastır’da vatan ve hürriyet şairi Namık
Kemal,Türkçülüğü savunan Mehmet Emin Yurdakul ile
tanıştı. M.Kemal’in tarih bilincinin gelişmesinde öğretmeni
Mehmet Tevfik Bey’in rolü büyüktür.
 Burada bazı Fransız düşünürlerinin eserleriyle tanıştı.
 1897 Türk-Yunan Savaşı-savaşta başarılı olunmasına
rağmen barış masasında istenilenin alınamaması M.Kemal’i
derinden etkiledi.
* Çanakkale Savaşı (1915): Mustafa Kemal'in askeri
yönden tanınmasını sağlayan, I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale
Cephesindeki savaşlar olmuştur. Mustafa Kemal Çanakkale
Cephesi'nde üstün bir askerlik yeteneği sergileyerek
önemli savunmalar yaptı. Mustafa Kemal ve emrindeki
tümen (19. Tümen) , Anafartalar ve Arıburnu'nda düşmanı
ağır bir yenilgiye uğrattı.
* Kafkasya Cephesi(1916): M.Kemal Çanakkale’deki
başarılarının ardından Ruslara karşı mücadele verilen
Kafkasya cephesinde 16.Kolordu komutanı olarak görevini
sürdürdü. Burada Ruslar karşısında dağınık halde olan
birlikleri bir araya getirerek Rusların elinden Muş ve
Bitlisi geri almayı başardı.
İstanbul:
 İstanbul Osmanlı’nın başkentiydi ve Osmanlı’nın en
gelişmiş şehriydi.
 M. Kemal, İstanbul’da hem asker hem öğrenci olarak
bulunmuştur.
 Mustafa Kemal'in İstanbul’da bulunduğu Beyoğlu (Pera)
ve Galata civarı, şehrin Batı’ya açılan yüzüydü. Avrupa
elçiliklerinin yoğun olduğu bir semtti. Sosyal ve kültürel
yönden hareketli bir semttir.
 Mustafa Kemal, okul yıllarında, arkadaşlarına konferans
niteliğinde konuşmalar yaparken sonraki yıllarda da
İstanbul’da evinde arkadaşlarıyla toplantılar düzenlemiş,
* Suriye Cephesi(1917): 7. ordu komutanlığına atandı.
1918 yılında 7.ordunun da bağlı olduğu Yıldırım Orduları
Grubuna komutan olarak atanmış, burada Arap ve İngiliz
kuvvetlerini durdurmayı başarmıştır. Alman komutan ile
3
ülke sorunlarını tartışmıştır. Ayrıca o yıllarda
arkadaşlarıyla gazete ve dergi hazırlamıştır.
 İstanbul her ne kadar Türk başkenti olsa da,
Osmanlı’nın son dönemlerinde Gayrimüslimler daha etkin
olmuştur. Gayrimüslimler İstanbul’da birçok tiyatro ve
eğlenceler düzenliyorlardı.
6-İleri Görüşlülüğü
Atatürk, ileriyi çok iyi gören bir önderdi: “Yolunda yürüyen
bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez. Muhakkak ufkun
ötesini de görmesi ve bilmesi gereklidir.” diyordu.
Atatürk’ün ileri görüşlülüğüne en çarpıcı örnek, 1932’de
Amerikalı General Mac Arthur’la yaptığı görüşmede,
1939’da çıkacak ve 1945 yılına kadar devam edecek olan
İkinci Dünya Savaşı’nı ve sonuçlarının nasıl olacağını ifade
etmesidir.
7-İyi Kalpliliği
Atatürk, yüreği sonsuz iyilik ile dolu bir ruh yüceliğine
sahipti. Kendisine en fazla kötülük edenlere dahi barışmaya
her zaman hazırdı. Bir gün:
-“Ben onları affederim, çünkü kalbim vardır; onlar beni
affetmezler, çünkü kalpsizdirler.” demişti.
8-Açık Sözlülüğü
Atatürk, her konuda doğruyu söylemekten ve konuşmaktan
yana olan bir önderdi. Bu konuda şöyle demektedir:”Ben
düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı
zamanda gereği olmayan bir sırrı kalbinde taşıyacak güçte
olmayan bir adamım. Çünkü ben, bir halk adamıyım. Ben,
düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım
varsa halk beni uyarır.”
9-İnsan ve Millet Sevgisi
Atatürk’ün özelliklerinden biri de insan sevgisidir. Bu
anlayış iledir ki,”Yurtta barış, dünyada barış”ilkesi ile bütün
insanlığın barış ve huzur içinde yaşamasını istemektir.
Her önder, milletini sever, onu yükseltmeyi amaç edinir.
Atatürk’ün, milletine olan sevgisi ve güveni sonsuzdu.”Benim
için en büyük ödül, milletin en ufak beğenme ve değer
vermesidir” diyordu.
10-Yersiz Acıma Duygusunu Kontrol
Atatürk’ün, cumhuriyeti kurmada ve inkılâpları
gerçekleştirme-de, bu özelliğin önemi büyüktür. Türkiye
Cumhuriyetinin bütünlüğüne, Türk milletinin bağımsızlığına
ve inkılâplara zarar vermeye çalışanlara karşı, en sert
tepkileri göstermekten kaçınmazdı.
11-Mantıklılığı / ( Akılcılığı )
Atatürk’ün en önemli yönlerinden biri de,her işinde mantık
kurallarının dışına çıkmaması, her sorunun çözümünde
mantık kurallarına göre hareket etmesidir. Atatürk,”Akıl ve
mantığın çözümleyemeyeceği mesele yoktur.”diyerek bunu
vurgulamıştır.
12-Çok Cepheliliği
Atatürk,askerlikten sanata,hukuktan eğitime,tarihten dil
konusuna kadar her alanda düşünmüş,yeni fikirler üretmiş
ve topluma yeni hedefler göstermiştir.
13-Eğitimciliği
Eğitimin, millet hayatındaki önemini Atatürk, şöyle
belirtiyordu:”Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür,bağımsız,
şanlı,yüksek bir toplum olarak yaşatır yada milleti esarete
ve sefalete sürükler."
03
14-Yöneticiliği / ( Teşkilatçılığı )
Atatürk’ün önemli kişisel özelliklerinden biri de üstün bir
yönetici olmasıdır. Atatürk bu konuda”Verdiğiniz emrin
yapılmasından emin olmak istiyorsanız,ta en son
gerçekleşme ucuna kadar kendiniz onun başında
bulunmalısınız.” diyerek, yöneticilik konusundaki başarısının
sırrını açıklamıştır.
Sofya ( Bulgaristan) :
 Mustafa Kemal, 27 Ekim 1913'te Sofya Askeri
Ateşeliği'ne atanmıştır.
 Bir yıldan fazla süren bu görevi sırasında Atatürk,
Balkanların ekonomik, politik ve sosyal ortamında bütün
azınlıkları, dış güçleri, bunların emellerini ve çeşitli dinleri
tanımış; bu büyük karışıklık ortamında kendini yetiştirmişti
 Burada sosyete tarafından tanınan, halk tarafından
sevilen bir yüzbaşı idi.
 Sosyal hayat çok canlıydı. Düzenlenen birçok balo,
yemekli toplantıda üst düzey Avrupalı yetkililerle görüştü.
 Bulgaristan’da kalan Türklerle yakından ilgilendi.
Türklerin yaşadığı yerleri ziyaret etti. Türkçe yayınlanan
gazetelerle irtibat kurdu.
 Bulgar meclisinin toplantılarına katıldı. M. Kemal
gözlemlerinin yer aldığı raporlarına kendi analizlerini de
ekleyerek hükümetine gönderdi.
Atatürk’ün Kişilik Özellikleri
1-Vatanseverliği
Atatürk, vatanı ve milleti için yaptıklarını asla yeterli
bulmayan engin bir ruh yüceliğine sahipti. Sahip olduğu mal
varlıklarını,millete bağışladığı günlerde,”Ben icap ettiği
zaman en büyük hediyem olmak üzere,Türk milletine canımı
vereceğim “demişti.
2-İdealistliği
Atatürk’ün en güçlü yönlerinden biri, idealist olması idi.
Öğrenciliğinden beri, tüm davranışlarında bu özelliği
dikkati çekmiştir. Bir gün, “En büyük eseriniz hangisidir?”
sorusuna şöyle cevap verir: “Benim yaptığım işler, biri
diğerine bağlı ve gerekli olan şeylerdir. Fakat bana
yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan bahsediniz.” demişti.
3-Hakikati Arama Gücü
Atatürk, her konuda gerçekçi düşünen bir önderdi. Hiçbir
işi şansa bırakmazdı. “Bizim akıl, zekâ ile hareket etmek
şiarımızdır.” diyordu.
4-Yaratıcılığı
Atatürk, en zor anlarda dahi üstün yaratıcı düşünceleriyle,
sorunlara çözümler bulan ve bunları başarıyla uygulayabilen
bir önderdi. Yaratıcı düşünceleriyle kimsenin hayal dahi
edemediği işleri başarabilmiştir. .
5-Sabırlı ve Disiplinli Oluşu
Atatürk’ü her alanda başarıya ulaştıran özelliklerden birisi
de, sahip olduğu sabır ve üstün disiplin anlayışıdır. Hiçbir
konuda aceleci olmayan Atatürk, önce düşünür, araştırır,
tartışır ve ondan sonra kararını verir ve bu kararı
uygulardı.
16 Mayıs 1919’da Samsun yolculuğuna çıktığında, gelecekte
neler yapacağını milli bir sır olarak saklamış ve günü
geldiğinde her birini gerçekleştirmiştir. Sakarya ve Büyük
Taarruz öncesi TBMM’de karşılaştığı tüm eleştirileri,
büyük bir sabır örneği göstererek anlayışla karşılamıştır.
4
15-Sanat Severliği
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri
kopmuştur” diyen Atatürk,milletlerin oluşmasında ve
yücelmesinde sanatın büyük etkisi olduğu inancındaydı.
16-Rehberliği / ( Yönlendiriciliği )
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal,Türk
milletinin bu en zor günlerinde,rehber olarak izlenmesi
gereken yolu gösteriyordu:”Türk’ün onuru ve yetenekleri
yüksektir,büyüktür.Böyle bir ulusun,tutsak yaşamaktansa
yok olması daha iyidir.Öyleyse,ya bağımsızlık ya ölüm!”Türk
milleti,Atatürk’ün rehberliğinde,kısa zamanda düşmana
karşı örgütlenerek,verdiği mücadelede sonunda
bağımsızlığına kavuştu.
17-Gurura Yer Vermemesi
Büyük işler başarmış, inkılâplar gerçekleştirmiş olan
Atatürk, hiçbir zaman gurura kapılmamıştır. Atatürk’ün
“ben yaptım, ben kazandım”,gibi kendini öven sözler
kullandığı görülmemiştir.Aksine, gerçekleştirdiklerinin
hepsini millete mal edip,”Türk milleti başardı” demiştir.
18-Ümitsizliğe Yer Vermemesi
Yeni Türk alfabesinin ilk şekillerini hazırlayan komisyon,
yeni harfler için en aşağı beş yıllık bir geçiş süresi
düşünmüştü. Atatürk ise, bu geçiş için üç aylık bir süreyi
yeterli buluyordu. Konuştuğu komisyon üyesi, üç aylık süreyi
duyunca dona kalmıştı. Atatürk, konuşmasına şöyle devam
eder:”Ya üç ayda tatbik ederiz, yahut hiç tatbik edemeyiz.”
Atatürk’ün belirttiği gibi, üç ayda yeni harflerin
kullanılmasına geçildi ve kısa zamanda da başarı sağlandı.
19-Metodlu Çalışması / ( Planlılığı )
Atatürk’ün en büyük özelliklerinden biri de,her şeyin
sırasını, zamanını çok iyi bilmesi ve metotlu çalışması
idi.Atatürk, 1927 yılında verdiği büyük Nutuk’ta,metotlu
çalışma konusunda uyguladığı yöntemi şöyle özetler:
“...Uygulamayı birtakım evrelere ayırmak ve olaylardan
yararlanarak milletin duygu ve düşünceleri üzerinde işlemek
ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmayı çalışmak.”
5
ÜNİTE 2 / MİLLİ UYANIŞ
YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER
RUSYA
**Öteden beri Rusya’nın en büyük amacı , boğazları ele
geçirerek sıcak denizlere inmek ve İstanbul merkezli büyük
bir slav devleti kurmaktı.
**Bu amaclarını gerçekleştirmek için akraba oldukları
Osmanlı himayesindeki Slav halkı ve ortodoksları
Osmanlıya karşı kışkırtmışlardır.
Kazanımlar:
1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin durumunu,
topraklarının paylaşılması ve işgali açısından değerlendirir.
2-Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması ve
uygulanması karşısında Osmanlı yönetiminin, M. Kemal’in ve
halkın tutumunu değerlendirir.
3-Kuva-yı Milliye ruhunun oluşumunu, milli cemiyetleri ve
milli varlığa düşman cemiyetlerin faaliyetlerini analiz eder.
4-M. Kemal’in Milli Mücadele’nin hazırlık döneminde yaptığı
çalışmaları milli bilincin uyandırılması, milli birlik ve
beraberliğin sağlanması açısından değerlendirir.
5-Misak-ı Milli’nin kabulünü ve TBMM’nin açılışını ulusal
egemenlik , tam bağımsızlık ilkeleri ve vatanın bütünlüğü
esası ile ilişkilendirir.
6-Hıyanet-i Vataniye kanununun çıkarılma gerekçelerini ve
uygulama sürecini değerlendirir.
7-İstanbul yönetimince imzalanan Sevr Antlaşmasına karşı
M. Kemal’in ve Türk milletinin tutumunu değerlendirir.
8-M. Kemal’in Milli Mücadele’yi örgütlerken karşılaştığı
sorunlara bulduğu çözüm yollarını, onun liderlik yeteneği ile
ilişkilendirir.
ALMANYA
**1871 gibi geç bir dönemde siyasi birliklerini oluşturdular.
**Ana hedefleri İngiliz ve Fransızların ulaşamadığı
zengin topraklara yayılmaktı.
**Ayrıca Osmanlı Devleti’ni kullanarak Ortadoğu
balkanlarda etkin olma istiyorlardı.
**Osmanlı Devletinde okul demir yolu vb yatırımlar yaparak
Osmanlıya ihtiyacı olduğu askeri uzmanlar göndererek
Osmanlı ile dostane ilişkiler kurdular. Amaçları Osmanlı
Devletini kendi taraflarına çekip rakipleri İngiltere Fransa
ve Rusya’yı zor durumda bırakmaktı
İNGİLTERE
**İlk buhar gücünü bulup sanayi inkılabını
gerçekleştirmişler, gelişmiş gemiler yaparak okyanus
ötesinde sömürgeler elde etmişlerdir.Dünya ticaretini ele
geçirmişlerdir.
**Uzun yıllar çıkarları gereği Osmanlı Devleti’nin toprak
bütünlüğünden yanaydı ve Osmanlı yı korudu. Çünkü
Osmanlı Devleti İngiltere’nin ham madde kaynağı ve
ürettiği malları satabileceği bir pazar konumundaydı.
**Osmanlı Devleti’nin himayesinde olan Orta doğu petrol
yatakları İngiltere için çok önemli bir yer arz ediyordu
**Daha sonra 19. yy’ın sonlarından itibaren çıkarları gereği
bu politikalarından vazgeçtiler. Bağımsızlık hareketlerini
destekleyerek Arapları Osmanlıya karşı ayaklandırdılar.
KONU 1: CEPHELERDE OSMANLI DEVLETİ
2 ders saati
----Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Devletlerin Osmanlı
Devleti İle İlgili Planları---ABD
**Bağımsızlığını geç bir zamanda(1776) kazanmış bir devlet
olmasına karşın verimli tarım arazileri , ham
madde bolluğu ve her türlü dış tehlikelerden uzak olmaları
sonucu hızlı geliştiler.
** Dünya siyasetinde söz sahibi olmak için Dünya’nın her
tarafıyla ekonomik ilişki kurdular.
**Osmanlı Devleti’nde de kurdukları okul ,hastane, matbaa
gibi kurumlar aracılığı ile kısa sürede nüfuz sahibi oldular.
İTALYA
**Birliğini geç tamamladı(1871). Diğer devletlerle rekabet
edebilmek için sömürge arayışı içine girdi.
*Güçsüz Osmanlı devleti elinde olan ayrıca kendisine yakın
olan Kuzey Afrika Trablusgarp‘a göz dikmiş, başarılı
olamamasına karşın bu sırada Balkan Savaşları’nın çıkması
üzerine yapılan Uşi Antlaşması ile Trablusgarp’ı ele geçirdi.
Bu savaştaki tecrübeleri Osmanlı Devlet’inden hala toprak
alabilmek için büyük devletlerin desteğine ihtiyaçları
olduğunu gösterdi.
AVUSTURYA-MACARİSTAN
**Osmanlı Devleti’nin balkanlardan tamamen çıkarılmasını
ve kendilerinin bu bölgeye hakim olmasını istiyorlardı.
**Devletin çok uluslu olmasından dolayı Fransız İhtilali ile
yayılan milliyetçilik akımı sonucunda imparatorluğun
bütünlüğü tehlike altına girdi.
** Rusların desteklediği Sırplarla mücadele edebilmek için
Almanya gibi güçlü bir devletin desteğine ihtiyaç
duydular.
FRANSA
**Osmanlı devleti ile geçmişte her bakımdan ilişkileri
mevcuttu.(Siyasi, ticari dini)
**Fransız İhtilali ile yayılan özgürlük adalet ve milliyetçilik
düşünceleri sonucu Osmanlı Devleti bu durumdan son
derece olumsuz etkilenmiş ve zor duruma düşmüştür.
**Sanayileşmesi ile birlikte yeni sömürgeler elde etmek
isteyen Fransa Osmanlı Devleti’nin topraklarına göz
dikmiştir. Ermeni ve başka milletleri kullanarak Osmanlıya
baskı yapmışlardır.
6
A-BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ
DÜNYANIN GENEL DURUMU:
olaydan etkilenmiştir.)
Özellikle Balkanlarda birçok devlet Osmanlı
Devleti’nden ayrılmak için isyan ettiler.Osmanlıya karşı
Milliyetçilik Akımının etkisiyle ilk isyan eden millet Sırplar ;
ilk bağımsızlıklarına kavuşan millet ise Yunanlılar’dır.
Osmanlı devlet adamları bu kötü gidişatı engellemek için
özellikle 1800 ‘li yıllardan itibaren Batılı Islahatlar
yaptılar.
II. Mahmut köklü ve kalıcı yenilikler yapılmadan devletin
güçlenemeyeceğine inanmıştı. Bu amaçla tüm devlet
kademelerinde Avrupa-i Tarzda yenilikler yaptı.
II.Mahmut döneminde yapılan bu yenilikler Tanzimat ve
Islahat Fermanlarıyla da desteklendi.
1839 yılında yayınlanan Tanzimat fermanıyla
hukuk,yönetim, maliye, eğitim alanlarında yenilikler yapıldı.
1856 yılında yayınlanan Islahat Fermanı ‘yla da azınlıklara
geniş haklar verildi.
Osmanlı devlet adamları,yapılan bu tüm yeniliklerle
Avrupa’nın baskısının azaltılabileceği ve buna bağlı olarak
devletin bu kötü gidişatının durdurulabileceğini düşündüler.
Bu amaçla,yeniliklere daha sonra da devam edilmiş olup,
II. Abdülhamit zamanında(1876) I.Meşrutiyet ilan edildi.
Kanun-i Esasi hazırlandı.Osmanlı Mebusan Meclisi
toplandı. Fakat Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) nedeniyle
I.Meşrutiyete son verildi.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin çalışmalarıyla 1908 yılında
II. Meşrutiyet ilan edildi. Mebusan Meclisi ikinci kez
toplandı.
II. Meşrutiyet’in ilanı sırasındaki karışıklıktan Avrupalı
Devletler istifade ettiler. Avusturya Bosna Hersek’i ,
Yunanistan Girit’i işgal etti. Henüz Osmanlı Devleti’nden
kopmamış olan Bulgaristan da bağımsızlığını ilan etti.
I-Fransız İhtilali
19.Yüzyılda dünyayı sarsan iki önemli olay Fransız
İhtilali ve Sanayi İnkılabı’dır.
Fransız İhtilali önce Avrupa’yı etkilemiş daha sonra da
etkileri tüm dünyaya yayılmıştır.
Fransız İhtilali sonucunda önem kazanan Milliyetçilik
Düşüncesi her milletin bağımsız yaşama duygusunu
öngörüyordu. Yani, Her millet kendi geleceğini,yine
kendisi tayin edebiliyordu.Bu anlayış bir çok milleti içinde
barındıran imparatorlukların aleyhineydi.
Milliyetçilik Akımının yukarıda dile getirilen tesiri ile
bir çok ayaklanmalar oldu. Her millet,yaşadıkları topraklar
üzerinde kendi geleceklerini tayin etmek için ayaklandılar.
Bu ayaklanmalar sonucu yeni devletler kuruldu.
Ayrıca Fransız İhtilali ile Eşitlik,Hürriyet
Adalet,Bağımsızlık ve Milliyet gibi kavramlar ortaya çıktı.
II-Sanayi İnkilabı
Sanayi İnkılabı, basit aletlerden büyük makinelerin ve
fabrikaların kurulması olayıdır. 1800’li yıllarda ilk önce
İngiltere’de ortaya çıkan Sanayi İnkılâbı 19.yüzyılın ikinci
yarısından sonra tüm Avrupa’da etkili olmaya başladı.
Sanayi İnkılâbı sonucunda, üretim arttı. Hammadde kaynağı
ve ürünleri satacak Pazar bulma önemli bir sorun haline
geldi. Aynı zaman da Sanayi İnkılabı Sömürgeciliğin
büyümesine de neden oldu. Devletler ekonomik alanda birbirleriyle rekabete başladılar İngiltere geniş bir sömürge
İmparatorluğu kurdu.Ardından Fransa ve diğer Avrupa
Devletleri de sömürgeler elde etme yarışına girdiler.
Böylece devletlerarası sömürgecilik yarışı başladı.
(Sömürgecilik: Bir devletin, kendi sınırları dışındaki
Trablusgarb Savaşı-1911
İtalya siyasi birliğini geç kurduğu için(1870-71)
sömürgeciliğe geç başlamıştı.
Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika’daki toprakları
İngiltere(Mısır)ve Fransa (Cezayir,Tunus)tarafından işgal
edilmişti.
İtalya da Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika’daki son
toprağı olan Trablusgarp ve Bingazi’ye (Bugünkü Libya) göz
dikti. Çünkü Osmanlı Devleti iyice zayıflamıştı ve buraları
hem karadan,hem de deniz gücü olarak savunabilecek gücü
yoktu.
İtalya,1911 yılında; Avrupa Devletlerinin de onayını alıp
Osmanlı Devletine bir nota vererek , buraların kendine ait
olduğunu bildirdi.Osmanlı Devleti’de böyle bir durumun
kabul edilmeyeceğini İtalya’ya bildirmesi
sonrasında,İtalyanlar,
Trablusgarp ve Bingazi’ye (Bugün kü Libya) asker çıkardılar.
Osmanlı Devleti Trablusgarp’a karadan ve denizden yardım
gönderemedi.Bunun üzerine bazı gönüllü Subaylar
(Mustafa Kemal,Enver Paşa…) Trablusgarp’a giderek yerli
halkı İtalyanlara karşı teşkilatlandırdılar.
Derne,Tobruk’ta İtalyanlara karşı başarılı savaşlar yapıldı.
Bu arada İtalya Osmanlı Devletini barışa zorlamak amacıyla
on iki adayı da işgal etti.
Bu durum devam ederken Balkan Savaşı patlak verdi.
İki farklı bölgede düşmana karşı savaşamayacağını anlayan
Osmanlı Devleti İtalyanlarla Uşi Antlaşmasını imzalamak
zorunda kaldı.(1912) Bu anlaşmaya göre;
topraklarda egemenlik kurması, o toprakların yeraltı ve yer
üstü kaynaklarına sahip olarak ekonomik ve siyasi çıkarlar
elde etmesidir.)
Bu yarışta başlangıçta Almanya ve İtalya, siyasi birliklerini
tamamlayamadıklarından, İngiltere’nin başlatmış olduğu
Sanayi İnkilabı’na ayak uyduramadılar.
(Siyasi Birlik: Devlet-Halk Bütünleşmesi)
1870-71 yıllarında Almanya ve İtalya’nın siyasi
birliklerini tamamlamaları ile birlikte Sanayi İnkilabı içinde
kendileri de yer almaya başladılar.
Bu durum,devletler arasındaki çıkar çatışmaları ile
birlikte bloklaşmaya neden oldu.Tüm bu olanlar,Birinci
Dünya Savaşının başlamasına neden oldu.
B.BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI
DEVLETİ’NİN GENEL DURUMU:
I-Tanzimat ve Islahat Fermanları
Birinci ve İkinci Meşrutiyet Dönemleri
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren hızla büyüyerek bir
dünya devleti haline geldi fakat bu durumu sonuna kadar
koruyamadı. 18.yüzyıldan itibaren gerilemeye başladı.
19.yüzyıldan itibaren de topraklarının büyük bir bölümünü
kaybetti. Özellikle Fransız İhtilali sonucunda dünyaya
yayılan Milliyetçilik Akımı en çok Osmanlı Devleti’ni
etkiledi. (Osmanlı ile birlikte, Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu ve bunun gibi tüm imparatorluklar bu
7
** Trablusgarp ve Bingazi İtalya’ya bırakıldı
** On iki Ada geçici olarak İtalya’ya bırakıldı.

Meriç Nehri her iki ülke arasında sınır kabul
edildi.(Edirne Osmanlı Devletine kaldı.)

Batı Trakya Bulgaristan’a bırakıldı.
Yunanistan’la da Atina Anlaşması(1913) imzalandı.
Bu anlaşmaya göre;

Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm Ege adaları
Yunanistan’a verildi.

Selanik ve Girit adası da Yunanistan’a bırakıldı.
Uşi Antlaşmasının Önemi:
Bu anlaşmayla Osmanlıların Kuzey Afrika’daki son
toprakları da elden çıktı. Ayrıca Trablusgarp Savaşından
cesaret alan Balkan Devletleri Osmanlı Devletine karşı
savaş açtılar.
BALKAN SAVAŞLARI-1912-13
Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan
Osmanlı Devletinin Balkanlarda varlığına son vermek
amacıyla aralarında anlaştılar. Osmanlı Devletinin
Trablusgarp ile uğraşmasından faydalanan Balkan
Devletleri, Osmanlı Devletine karşı saldırıya geçtiler.
Karadağ’ın Osmanlı Devletine saldırması üzerine Balkan
Savaşları başladı.(1912)
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI (1914-1918)
Savaşın Nedenleri:
Genel sebepler
 Sömürgecilik Yarışı ve devlet çıkarları üzerine kurulu
Ekonomik Rekabet. Hammadde ve Pazar Arayışı.
 Milliyetçilik Akımı.
 Silahlanma
Özel sebepler
 Almanya ve İngiltere arasındaki Ekonomik Rekabet /
Çekişme.
 İttifak ve İtilaf Devletlerinin oluşması / Bloklaşmalar
 İtalya’nın siyasi irliğini yeni tamamlamış olması ve
hammadde arayışı
 Almanya – Fransa arasındaki Alsas – Loren sorunu
 Avusturya ve Rusya’nın Balkanlardaki çıkar çatışmaları.
 Avusturya-Macaristan veliahdının Sırplar tarafından
öldürülmesi. / Bu sebep,Birinci Dünya Savaşı’nın kıvılcımını
başlatan sebeptir.
Balkan Savaşlarının Nedenleri:
 Rusya’nın Balkan Devletlerini Osmanlı Devletine karşı
kışkırtması.(Rusya’nın Panislavizm Politikası’nın Sonucu)
 Osmanlı Devletinin Trablusgarp Savaşı ile uğraşması.
 Milliyetçilik Hareketleri
I.BALKAN SAVAŞI:
Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ kendi
aralarında anlaşarak Osmanlı Devletine çeşitli yönlerden
saldırıya geçtiler.Makedonya, Sırplar ve Karadağlılar
tarafından işgal edildi.Bulgaristan Batı Trakya’yı tamamen
işgal ederek Edirne ve Kırklareli’ye kadar ilerlediler. Bulgar
orduları Çatalca önlerine kadar geldiler.
Yunanlılar tüm Ege adalarını işgal etti. Savaş devam
ederken Arnavutluk da bağımsızlığını ilan etti.(Osmanlı
Devletinden ayrılan en son Balkan Devletidir.)
Bu kötü durum karşısında Osmanlı Devleti barış istemek
zorunda kaldı. Avrupalı Devletlerin arabuluculuğuyla Londra
Anlaşması İmzalandı.(1912)
Bu anlaşmaya göre;

Osmanlı Devleti Midye-Enez çizgisinin batısında
kalan tüm topraklarını kaybetti.

Edirne ve Kırklareli elimizden çıktı.

Arnavutluk bağımsız oldu

Ege adaları elimizden çıktı
Devletler arasındaki çıkar çatışmaları İttifak ve İtilaf
Gruplarının doğmasına neden oldu.
Üçlü İtilaf Devletleri(Anlaşma)
İngiltere ------ Fransa ------- Rusya
Savaş başladıktan sonra
İtalya
Yunanistan
Romanya
Brezilya
A.B.D
Japonya
Portekiz
Üçlü İttifak Devletleri(Birleşme)
Almanya ---- İtalya-----Avusturya/Macaristan
Savaş başladıktan sonra
İtalya ( Savaşmadan İtilaf tarafına geçti)
Osmanlı
Bulgaristan (İtilaf tarafında iken Çanakkale Savaşından
sonra İttifak tarafına geçti)
II. BALKAN SAVAŞI:
Birinci Balkan Savaşı sonrasında Osmanlı Devletinin
kaybettiği toprakları Balkan Devletleri kendi aralarında
paylaşamadı.En büyük payı Bulgaristan’ın aldığını iddia eden
diğer Balkan Devletleri Bulgaristan’a savaş açtılar.
Bu savaşa Romanya da katıldı. Yunanistan, Romanya,
Sırbistan,Karadağ Bulgaristan’la savaşırken Osmanlı Devleti
de durumdan yararlandı.Daha önce kaybettiği Edirne ve
Kırklareli’mi geri aldı.
Avrupalı Devletlerin araya girmesiyle Bükreş Anlaşması
imzalandı.
Bu anlaşmaya Balkanlarda sınırları kalmadığı için Osmanlı
Devleti katılmadı.Osmanlı Devleti Bulgaristan’la İstanbul
Anlaşmasını (1913) imzaladı.
Bu anlaşmaya göre;
Savaşın Başlaması:
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdı
Saraybosna’yı ziyarete gelmişti. Burada Sırplı bir öğrenci
tarafından 28 Haziran 1914 yılında öldürüldü.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, bu suikastı bahane
ederek Sırbistan’a savaş açtı.
Rusya Sırbistan’ın yanında yer aldı. Fransızlar Rusya’yı
destekledi. Almanya’da Avusturya-Macaristan
imparatorluğu ile aynı grupta olduğundan Avusturya’nın
yanında savaşa katıldı.
Böylece savaş kısa zamanda Avrupa’ya ve tüm dünyaya
yayıldı.
Savaşın ilk yıllarında Almanya’nın içinde bulunduğu grup,
birçok cephede başarı kazandı.
8
Osmanlı Devletinin Savaşa Katılması:
Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesini istemeyen
İtilaf Devletleri bu nedenle Osmanlı Devleti'ne
kapitülasyonları kaldırmayı ve ekonomik alanda yardım
etmeyi vaadettiler.
Ancak Almanya, Osmanlı Devleti'nin kendi yanında savaşa
girmesini sağlamak amacıyla Osmanlı devlet adamları ile
gizli görüşmelere başladı.
Osmanlı Devleti savaşın başlamasıyla birlikte tarafsızlığını
ilan etti. Trablusgarp ve Balkan Savaşlarından yenik çıkan
Osmanlı Devleti yeni bir savaşa hazır değildi.
Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesinin Sebepleri
 Kaybettiği yerleri geri almak istemesi,
 İngiliz, Fransız ve Rus sömürgesi altında yaşayan
Müslüman milletleri bağımsızlıklarına kavuşturmakistemesi,
 Siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi,
 İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne karşı
düşmanca politikalar izlemesidir
Almanya'nın Osmanlı Devleti'ni kendi yanında savaşa
katmak istemesinde;
 Osmanlının Jeopolitik konumundan yararlanarak yeni
cepheler açtırmak ve kendi üzerindeki savaş yükünü
azaltmak
 Osmanlı halifesinin gücünden yararlanarak İngilizlerin
müslüman sömürgelerini ayaklandırmak
 Osmanlı’yı Mısır’a saldırtarak İngilizlerin sömürgelerine
giden yolu kesmek
 Rusya'ya, Boğazlar yoluyla yardımda bulunulmasını
engellemek istemesi etkili oldu
Osmanlı Devleti'nin Almanya yanında savaşa
katılmasında;
 Almanya’nın savaşı kazanacağı inancı
 Osmanlı subaylarının Almanya'ya duydukları hayranlık
 Kaybettiği toprakların itilaf devletlerinde olması
NOT: İngiliz ve Fransızlar Osmanlı Devletinin Almanya' nın
yanında savaşa girmesini istemiyorlardı. Çünkü cephelerin
genişlemesini istemiyorlardı. Bu yüzden Osmanlı Devletine
savaşa girmemesi durumunda Kapitülasyonları kaldırmayı
önerdiler. Osmanlı Devleti ise tek taraflı olarak
kapitülasyonları kaldırdığını ilan etti.
OSMANLI DEVLETİ'NİN SAVAŞA GİRİŞİ
Akdeniz’de bulunan iki Alman Savaş Gemisi(Goben-Breslaw)
İngiliz donanmasının önünden kaçarak İstanbul’a geldiler ve
Osmanlı Devletine sığındılar.Osmanlı Devleti bu iki gemiyi
satın aldığını söyledi.Daha sonra bu iki geminin isimlerini
Yavuz ve Midilli olarak değiştirdi.
Bu gemiler Enver Paşa’nın talimatıyla Karadeniz’e açılarak
Rus limanlarını topa tuttu. Böylece Osmanlı Devleti de
I.Dünya Savaşına katılmış oldu (03Ekim1914)
------Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda
Savaştığı Cepheler-----KAFKASYA CEPHESİ / (ARALIK 1914)
Osmanlı Devletinin I.Dünya Savaşına girmesinden sonra
açtığı ilk cephedir.
Enver Paşa tarafından Rusya'ya karşı açıldı.
Amaç;
** Kafkasları ele geçirerek Orta Asya Türkleri ile bağlantı
kurmak,
**Hazar Denizi'nin doğusundan hareket ederek İngiltere
denetimindeki Hindistan'a saldırmak,
** Kafkasya'daki petrol yataklarının kontrolünü ele
geçirmek istenmesidir.
Enver Paşa komutasındaki 150 bin kişilik Osmanlı ordusu
Doğu Anadolu’da Ruslara karşı saldırıya geçti. Osmanlı
Ordusu daha düşmanla karşılaşmadan salgın hastalık, açlık,
soğuk gibi afetler yüzünden Sarıkamış’ta 90 bin askerimiz
şehit oldu.(1914)
Ruslar bahar aylarında saldırıya geçerek Doğu Anadolu
bölgesini işgal ettiler. Mustafa Kemal Çanakkale
savaşlarından sonra Muş ve Bitlis’i düşman işgalinden
kurtardı.(1916)
1917 yılında Rusya’da çıkan Bolşevik (Kominizm) İhtilâli
Rusların bu bölgeleri kendiliğinden terk etmelerine neden
oldu.Rusya Birest Litowsk Anlaşması ‘yla I.Dünya
Savaşından çekildi.(1918)
9
07
Bu anlaşmayla Rusya daha önce aldığı Kars,Ardahan,
Batum’u Osmanlı Devletine geri verdi.
BİLGİ NOTU: Kafkas cephesinde Enver Paşa
komutasındaki doksan bin asker Kars Sarıkamış’ta donarak
şehit olmuştur. Enver Paşa Almanya ile Osmanlı Devletinin
savaşa girmesi için anlaşma imzalayan Osmanlı Harbiye
Nazırıdır.
SURİYE-FİLİSTİN CEPHESİ
Kanal harekatının bir devamı niteliğindedir. Süveyş
Kanalı'ndan kuzeye doğru ilerleyen İngiltere'yi durdurmak
için açıldı. Türk ordusunun başında Alman General Liman
Van Sanders bulunuyordu. Alman generalin başarısız olması
üzerine cepheye gönderilen Mustafa Kemal İngiliz
kuvvetleri karşısında Türk askerlerini esir düşmekten
kurtardı.
ÇANAKKALE CEPHESİ / (1915)
İngiltere ve Fransa müttefikleri olan Rusya’ya gerekli
askeri yardımı sağlamak için boğazlara hâkim olmak
istiyordu. (Baltık Denizini Alman denizaltıları kapatmıştı.)
Rusya’ya yardım edilebilecek tek yol boğazlar kalmıştı.
Aynı zamanda boğazların ele geçirilmesiyle İstanbul işgal
edilecek, Osmanlı Devleti de savaş dışı kalacaktı.
İtilaf Devletleri bu amaçlarla Çanakkale Cephesini
açtılar.
İngiliz ve Fransız gemileri Çanakkale Boğazına yığınak
yaptılar.18 Mart 1915’te teknik bakımdan üstün olan İtilaf
Devletleri Boğazı geçmek amacıyla hareket ettiler. Fakat
Türk Ordu-sunun olağanüstü savunmasıyla karşılaştılar ve
pek çok kayıplar vererek geri çekildiler
Bunun üzerine İtilaf Devletleri karadan İstanbul’a ulaşmak
üzere Gelibolu’ya asker çıkardılar.İngiliz ve Fransız
sömürgelerinden de birçok asker getirdiler.Tarihin en kanlı
kara savaşları burada meydana geldi.Türk Askeri
Conkbayırı, Anafartalar, Arıburnu bölgelerinde Mustafa
Kemal’in önderliğinde başarılı savunma savaşları yaparak
tarihe “Çanakkale Geçilmez”diye yazdırdı.
HİCAZ VE YEMEN CEPHESİ
İngilizler Arap Yarımadasını işgal etmek için Yemen’e asker
çıkardılar. Ayrıca Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’e çok miktarda
para yardımı yaptılar. Türk ordusu İngiliz ve Araplara karşı
mücadele ettiyse de başarılı olamadı.
İngilizler Yemen’i alarak Hicaz’a tamamen hakim oldular.
GALİÇYA, ROMANYA VE MAKEDONYA CEPHESİ
Osmanlı Devleti bu cephelerde Ortaklarına (Bulgaristan,
Avusturya-Macaristan) yardım etmek amacıyla savaştı.
SAVAŞIN SONA ERMESİ
1917 yılında Rusya’nın savaştan çekilmesi üzerine İttifak
Devletleri İtilaf Devletlerine karşı üstünlük kurmuşlardı.
Ancak bu durum uzun sürmedi. Almanya’nın ABD Ticaret
Gemisi / Denizaltı ‘nı batırması sonrasında Amerika Birleşik
Devletleri İtilaf Devletlerinin yanında savaşa girdi.
Amerikan birlikleri o zamana kadar hiç savaşa
katılmamıştı. Almanya güçlü, dinamik olan Amerikan
orduları karşısında tutunamadı. İngiliz, Fransız ve ABD
birliklerinden oluşan güçlü müttefik kuvvetleri Batı
Cephesinde Almanya’yı çökerttiler.
Diğer cephelerde de Almanya’nın başarısızlıkları artmaya
başlamıştı. Böylece savaşın sonunda İttifak Devletleri
savaşı kaybettiklerini belirterek (yenilerek) yenen
devletlerle ateşkes anlaşmasını imzaladılar.
Çanakkale Savaşının Sonuçları:
 Çanakkale Cephesinde yenilgiye uğrayan İtilaf
Devletleri dünyada prestij kaybettiler.
 I.Dünya Savaşının uzamasına neden oldu. (Cephelerin
çoğalmasıyla savaş geniş alanlara yayıldığı için, ister
istemez savaşın süresi de uzamıştır.)
 İtilaf Devletlerinin yardımı Rusya’ya ulaşmadığı için Rus
ekonomisi iyice bozuldu. Rusya’da çarlık rejimi yıkılarak
yerine Bolşevik rejim kuruldu ve Ruslar I.Dünya Savaşından
çekildi.
 Bulgaristan Almanya’nın(İttifak Devletleri) yanında
savaşa katıldı.
 Çanakkale Savaşları Milli Mücadele ruhunun başlangıcı
oldu.
 Mustafa Kemal’in milli mücadelede önder olmasında
Çanakkale Savaşlarının büyük rolü vardır.
 Yarım milyon insan öldü.
---I.DÜNYA SAVAŞININ SONUÇLARI-- Bazı İmparatorluklar yıkılarak yerine yeni devletler
kuruldu.(Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Macaristan,
Türkiye)
 Yeni rejimler (Yönetim Şekilleri) ortaya çıktı.
(Kominizim, Faşizm, Nazizm.)
 Devletlerarasındaki güç dengeleri bozuldu.
 Milyonlarca insan öldü. Birçok şehirler yakılıp yıkıldı.
 Sürekli barış sağlamak ve anlaşmazlıkları çözmek için
Cemiyet-i Akvam ( Milletler Cemiyeti ) kuruldu.
 Sorunların çözümü sağlanamadığı için II. Dünya
Savaşının çıkmasına neden oldu.
 Sömürgecilik, Mandacılık haline dönüştü.
 İttifak devletleri yenildi.
 Tank, denizaltı ve uçaklar ilk defa kullanıldı.
IRAK CEPHESİ
***Almanların isteği üzerine açılmıştır.
İngiltere'nin, Türk kuvvetlerinin Hindistan'ı tehdit
etmesini önlemek,
Bölgedeki petrol yataklarını ele geçirmek,
Rusya ile birleşip bölgedeki Türk kuvvetlerini etkisiz
hale getirmek istemeleridir.
Osmanlılar KUTÜ'L AMARE'de bazı başarılar elde
ettilerse de daha sonra Musul'a çekilmek zorunda kaldılar.
10
ZORUNLU GÖÇ, NEDEN?
* Ermeniler, 1876 tarihine kadar Osmanlı Devletine
bağlılıklarını en uzun süre koruyan gayrimüslim toplum olma
özelliğini taşıyordu.
* 19.yy’dan itibaren başta Rusya ve İngiltere’nin
kışkırtmaları ile isyana teşvik edilen Ermeniler, 1890’lı
yıllardan itibaren örgütlenerek isyanlarçıkarmışlar,
yaşadıkları bölgelerde Türk halkını katletmeye başlamışlar,
I.Dünya Savaşında Kafkas Cephesinde Ruslarla birlikte
Türk ordusuna karşı savaşmışlardır.
* Ermenilerin bölge halkına zarar verici bu faaliyetleri son
olarak Van ‘da çıkan isyan üzerine 27 Mayıs 1915 te Sevk
ve İskan Kanunu-Tehcir Kanunu- çıkarıldı.
Tehcir Kanunu: Birinci Dünya Savaşında Ermenilerin
Anadolu’dan Suriye ve Irak’ın kuzeyine göç ettirilmesini
sağlayan göç kanunudur.
* Bu kanun gereğince ordu ve bölge halkının güvenliği için
bazı Ermeniler, ülkenin güvenli bölgeleri olan Suriye ve
Irak’ın kuzey vilayetlerine geçici olarak göç ettirilmiştir.
* Osmanlı Devleti tehcir sırasında Ermenilerin zarar
görmemesi için Ermenilerin iaşe ve güvenliğinin sağlanması,
yerleşmeleri için kredi verilmesi gibi çok büyük harcamaları
içeren önemli tedbirler almışsa da bazı Ermeniler, salgın
hastalılar ya da hırsızlık saldırıları sonucu hayatlarını
kaybetmişlerdir.
*Ancak Osmanlı Devleti göç sırasında ihmali görülen
yetkilileri cezalandırmayı ihmal etmemiştir. . Yalnız
günümüzde Ermeniler bu dönemde 1,5 milyon Ermeni’yi
öldürdünüz diyerek haksız soykırım iddialarında bulunuyor.
Bizim arşivlerimizi incelemek için herkese açtık gelin sizde
arşivlerinizi açın soykırım iddiaları olmadığını tartışalım
diyoruz yaklaşmıyorlar. İddiaların amacı Türkiye’nin dünya
kamuoyunda itibarını sarsmak ve daha bazı topraklarımızda
hak iddia etmeleridir.
KONU 2: BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOL
2 ders saati
--GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER-WİLSON İLKELERİ (8 OCAK 1918)
ABD Cumhurbaşkanı Woodrow Wilson, I.Dünya Savaşı
sonrasında yapılacak barışın esaslarını yayınladığı on dört
ilke ile burada açıklamış,
Wilson ilkelerine göre;
o Bütün milletler, kendi geleceğine kendisi karar
verecektir.
o I. Dünya Savaşı'nda yenen devletler, yenilenlerden
savaş ve toprak tazminatı almayacaktır.
o Dünya barışını tehdit eden silahlanmaya son
verilecektir.
o Devletlerarası barışı sağlamak için Milletler Cemiyeti
kurulacaktır.
İtilaf devletleri de ABD’yi yanlarında tutmak
istediklerinden dolayı bu ilkeleri kabul ettiklerini
bildirmişlerdir.
Wilson ilkeleri görünürde dünya barışını sağlamaya
yöneliktir. Fakat sömürgeci devletler bu ilkeleri kendi
lehlerine çevirmişlerdir. Bunun yanında Wilson ilkelerine
uymayarak, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmişler
ve dünya barışını tehlikeye sokmuşlardır.
Wilson İlkeleri içinde Osmanlı Devletini doğrudan
ilgilendiren madde nedir?
 Osmanlı Devleti’nin Türk olan bölgelerinin egemenliği
tanınacak.
 Ancak, Türk olmayan bölgelere kendi kendilerini
yönetme
Hakkı tanınacak.
 Boğazlar bütün milletlerin gemilerine açık olacak. Bu
durum uluslararası garanti altında olacak.
OSMANLININ SAVAŞTAN ÇEKİLME NEDENLERİ
 Bulgaristan’ın savaştan çıkması ile Almanya ile
bağlantımızın kesilmesi
 Savaştığımız cephelerde yenik durumda olmamız
 Savaşa sokan İttihat ve Terakki yöneticilerinin ülkeyi
terk etmesi
 Amerika’nın yayınladığı Wilson İlkelerine güvenmemiz
MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI ve SONRASI
Ateşkes(Mütareke): Barış imzalanıncaya kadar silahların
terki anlamına gelen, savaş durumuna geçici olarak son
veren bir anlaşmadır.Kesin durum barış anlaşmasının
imzalanması ve hükümetler tarafından onaylanması ile belli
olur ve anlaşma maddeleri yürürlüğe girer.Ancak İtilaf
Devletleri barış anlaşması imzalanmasını beklemeden
ateşkesten hemen sonra Anadolu’yu işgale
başlayacaklardır..
Almanya’nın I.Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğramasıyla
ittifak Devletleri savaşı kaybetti.
30 Ekim 1918’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda
bir İngiliz savaş gemisinde İtilaf Devletleri adına İngiltere
ile Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Osmanlı
Devleti’ni Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) Paşa, İtilaf
11
Devletleri adına İngiltere’yi Akdeniz filosu komutanı
Amiral Calthorpe temsil etmiştir
 Osmanlı ordusunun terhis edilmesi, ulaşım ve iletişim
bölgelerin kaybedilmesi, donanmanın İtilaf devletlerinin
elinde olması Osmanlı Devleti'ni savunmasız bırakmıştır.
 Mondros bir ateşkesten çok antlaşma niteliği
taşımaktadır.
 Mondros'tan hemen sonra itilaf devletleri işgallere
başladı.(İngiltere Musul'u işgal ederek ilk işgali
gerçekleştirdi.)
 Bu işgallere karşı Türk halkının ilk tepkisi bölgesel
direniş cemiyetleri etrafında toplanmak olmuştur.
 İşgallerin resmen başlaması Kurtuluş savaşının
başlamasına neden oldu.
İtilaf Devletleri daha önceden Osmanlı Devletinin
Topraklarını çok önceden kendi aralarında gizli anlaşmalarla
paylaşmışlardı.
Osmanlı Devleti heyeti bu plana itiraz etti ise de sonuçta
bir şey değişmedi.
Bunun sonucunda
MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI İMZALANDI
(30 EKİM 1918)
Anlaşmanın Maddeleri:
ANLAŞMAYA BAĞLI OLARAK YAPILAN İŞGALLAR:
—İngiltere’nin Mondros Ateşkes’ine göre işgal ettiği
yerler nerelerdir?
Musul, İskenderun, Urfa, Antep, Maraş, Kars ve Batumu
tamamen işgal etmiştir. İngiltere, işgal etmiş olduğu Urfa,
Antep ve Maraş’ı daha sonra Fransızlara bırakmıştır.
Ayrıca İngiltere; Afyon, Eskişehir, İzmit, Samsun ve
Merzifon. Musul, ilk işgal edilen bölgedir
--Fransa’nın Mondros’a göre işgal ettiği yerler
nerelerdir?
Mersin, Dörtyol, Toros tünelleri, Adana çevresi ile
İngiltere’den devraldığı Urfa, Antep, Maraş bölgesini işgal
etmiştir. Ayrıca, doğu Trakya’daki tren istasyonları ile
Afyon tren istasyonunu işgal etmiştir.
—İtalya’nın Mondros’a göre işgal ettiği yerler
nerelerdir?
Bodrum, Kuşadası, Marmaris, Fethiye, Konya, Burdur,
Antalya ve çevresini işgal etmiştir.
-İtilaf Devletleri Donanmaları  Boğazlar
*Antlaşmanın uygulamasında ortaya çıkan sorunlardan
dolayı Ahmet İzzet Paşa hükümeti istifa edecektir.
 Çanakkale ve İstanbul Boğazı İtilaf Devletlerinin
denetimine geçecek.(1)
 Osmanlı ordusu terhis edilecek, donanmasına ve
silahlarına el konacak.(5)
 İtilaf Devletleri kendi güvenliklerini tehdit eden bir
durum ortaya çıkarsa herhangi bir stratejik noktayı işgal
edebilecekler. (7.Madde)
 İtilaf Devletleri bütün Osmanlı liman ve tersaneleri
ile demiryollarından yararlanacak.(8)
 Toros tünelleri İtilaf Devletlerinin denetimine
verilecek.(10)
 Bütün haberleşme ve ulaşım araç ve gereçleri İtilaf
Devletlerine bırakılacak.(12)
 Doğuda yani vilayeti site’de(altı ilde) (BESDEV)
(Sivas, Erzurum,Van,Bitlis,Elazığ,Diyarbakır) karışıklık
çıkarsa İtilaf Devletleri buraları işgal edecek
(24.Madde)
ANLAŞMANIN ÖNEMİ:
 Osmanlı devleti fiilen sona erdi.
 24.Madde ile doğuda Vilayeti bir Ermeni Devleti
kurulması düşünülmüştür.
 Anlaşmanın en önemli maddesi 7.Madde idi. İtilaf
Devletleri bu maddeyle (Anadolu’nun işgaline ortam)
hazırladı.
 Osmanlı Devleti, boğazlar üzerindeki hakimiyetini
kaybetmiştir.
 Anadolu toprakları işgale açık hale gelmiştir.
PARİS KONFERANSI (18 OCAK 1919)
Konferansa hakim olan devletler; İngiltere, ABD,
Fransa, Japonya ve İtalya’dır.
Amaçları:
 Avrupa’nın sınırlarını yeniden gözden geçirmek
 Osmanlı topraklarının nasıl paylaşılacağına karar vermek
 Batı Anadolu ve Ege’yi İtalya’ya değil, daha güçsüz olan
Yunanistan’a vermek
 İtilaf Devletleri’nin İttifak Devleri ile yapacakları kesin
barış antlaşmalarının şartlarını görüşmek
Bu konferansta barış görüşmelerinin yapılması beklenirken,
Osmanlı Devleti'nin toprakları paylaşılmış,
Batı Anadolu toprakları, Yunanistan'a bırakılmıştır.
UYARI !!!! Batı Anadolu'nun İtalya yerine Yunanistan'a
bırakılmasının nedeni, güçlü bir İtalya'nın Akdeniz'de
varlığının İngiltere'nin sömürge yollarını tehdit edebileceği
düşüncesidir. Güçlü bir İtalya yerine, güçsüz olan
Yunanistan tercih edilmiştir.
Sonuçları:
 Sömürgeciliğin yerini ilk kez “manda” fikri aldı.
 Osmanlı Devleti dışındaki devletlerle yapılacak barış
antlaşmalarının şartları belirlendi.
 Milletler Cemiyeti ( Cemiyet-i Akvam ) kuruldu.
 Ermeni sorunu ilk kez uluslar arası bir konferansta
görüşüldü.
12
 İtilaf devletleri arasında ilk görüş ayrılıkları başladı.
-----Konferansta, görüşmelerden sonra barış şartları
belirlenmiş ve yenilen devletlerle şu antlaşmalar
yapılmıştır:
Almanya ile .......> VERSAY
Avusturya ile .......> SAİNT GERMEN (Sen Cermen)
Macaristan ile ......> TRİANON ( Triyanon)
Bulgaristan ile .......> NÖYYİ
Osmanlı ile .......> SEVR barış antlaşmaları imzalanmıştır.
CEMİYETLER
ZARARLI CEMİYETLER
1-AZINLIKLARIN KURDUĞU ZARARLI CEMİYETLER:
Ülkedeki Rum, Ermeni gibi azınlıkların kurduğu
cemiyetlerdir. Bunlar itilaf Devletlerinden destek
almışlardır.
a-Mavri Mira: İstanbul Rum Patrikhanesince kuruldu.
Amacı; Çeşitli illerde çeteler kurmak ve Yunanistan lehine
propaganda yapmaktır. (Büyük Yunan Devleti kurmak ve
Bizans’ı yeniden canlandırmak)
b-Pontus-Rum Cemiyeti: Merzifon Amerikan Kolejinde
kuruldu. Pontus adlı bir gazeteleri vardı.
Amacı: Samsun ya da Trabzon merkez olmak üzere;
İnebolu(Sinop)’dan Batum’a kadar bir Pontus Rum Devlet’i
kurmak.
c- Etnik-i Eterya: Mavri Mira ve Rum Pontus cemiyeti ile
ortak çalışmıştır. Rumların yaşadığı her yeri Yunanistan’a
katmak.
d-Hınçak(Çan Sesi) ve Taşnak: Osmanlı Devleti’nde
yaşayan Ermenilerce kurulmuştur. Doğu Anadolu’da Ermeni
devleti kurmaya çalışmışlardır.
e) Ermeni İntikam Alayları: Çukurova’da bir Ermeni
Devleti kurmak için örgütlenmişlerdir.
f) Musevi Macabi Alyans Cemiyeti: Filistin’de bir İsrail
Devleti Kurmak amacıyla örgütlenmiştir.
İZMİR’İN İŞGALİ (15 MAYIS 1919)
İzmir ve çevresi 1.Dünya Savaşı sırasında İtalya’ya
verilmişti. Fakat İngiltere Paris Barış Konferansı’nda sahte
belgelere dayanarak;
** Batı Anadolu nüfusunun çoğunluğunun Yunanlı olduğunu
** Türklerin Yunanlıları öldürmek üzere olduğunu ileri
sürdü ve buranın Yunanistan’a verilmesini sağladı.
Buna sinirlenen İtalya konferansı terk etti.
15 Mayıs 1919’da Megola İdea’yı (Büyük Ülkü / Amaç)
gerçekleştirmek isteyen Yunanistan İzmir’i işgal ederek
binlerce Türkü öldürdü. İzmir işgaline Hasan Tahsin(Gazeteci) (Beşer Gazetesi) ilk kurşunu attı.
İşgalin Önemi:
1-Kuvayı Milliye ortaya çıkmaya başladı
2-Milli bilinç uyandı
3-Halkı Milli Mücadele için örgütlemek kolaylaştı
4-Mitingler düzenlendi
5-Reddi İlhak Cemiyeti kuruldu
6-Halk, işgalcilere güvenilemeyeceğini anladı.
AZINLIKLARIN KURDUĞU CEMİYETLERİN ORTAK
ÖZELLİKLERİ
1. Bulundukları yerdeki güvenliği bozarak 7. maddenin
uygulanmasını sağlamak.
2. Türkleri göçe zorlayarak kendi nüfuslarını çoğaltmak.
3. Türk milli birliğini bozmak ve bağımsız devletler kurmak.
AMİRAL BRİSTOL RAPORU:
İzmir’in işgali dünya kamuoyunda büyük bir yankı ve
kınamaya sebep olunca; olayın sorumlusu durumunda olan
İtilaf devletleri kamuoyunu yatıştırmak ve İzmir
bölgesindeki durumu öğrenebilmek için bölgeye Amiral
Bristol önderliğinde bir rapor heyeti göndermişlerdir.
Bristol Raporunun İçeriği:
1-Bölgedeki olayların sorumlusu Türkler değil; Rumlardır.
2-Bölgede Türkler çoğunluktadır.
3-Yunanlıların bölgeyi işgali ilhaka yöneliktir. Böl-genin
güvenliğini sağlamaya yönelik değildir.
4-Bölgeden Yunanlılar çekilerek; bölgeye İtilaf
devletlerinin güvenlik birlikleri yerleşmelidir.
Bristol Raporunun Önemi:
1-Yunanlıların Paris Konferansına sahte rapor verdiği
ortaya çıkmıştır.
2-Yunan işgalinin niteliği dünyaya duyurulmuştur.
3-İşgalin gereksiz ve haksız olduğu belirtilmiştir.
4-İlk defa uluslararası bir belge Türk Milli
Mücadelesinin haklılığını göstermiştir.
2-TÜRK VEYA MÜSLÜMANLARIN KURDUĞU
CEMİYETLER
(MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN CEMİYETLER)
a)
Kürt Teali Cemiyeti İstanbul’da kuruldu.
Amacı: Yabancı bir devletin himayesinde Doğu’da Kürt
Devleti kurmaktır. Önemli bey ve aşiretlerin milli
mücadeleyi desteklemeleri üzerine etkisine yitirmiştir.
b) Teali İslam Cemiyeti: İstanbul’daki medrese
hocalarınca (müderris) kuruldu. Hilafet ve saltanata
bağlılığı savunmuş, milli mücadeleye karşı çıkmıştır.
Kurtuluşu halifenin buyruğu altına girmekte görmüşlerdir.
c)
Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası
İstanbul’da kuruldu. Amacı: Padişah ve hilafete bağlı
kalmayı sağlamaktı. Damat Ferit’i destekliyordu.
Meşrutiyet yanlısıydı.
d)
Hürriyet ve İtilaf
1911 yılında mecliste İttihat ve Terakki Partisine karşı
bir tepki olarak kurulmuştur. Milli mücadeleye karşı
çıkmıştır.
e)
İngiliz Muhipler Cemiyeti
İstanbul’da kuruldu. Amacı: Osmanlı Devleti ile
İngiltere arasındaki dostluğu kuvvetlendirmek ve
Osmanlı devletini İngiliz himayesine almaktır.
f)
13
Wilson İlkeleri Cemiyeti
İstanbul’da, aydın, yazar ve gazetecilerce kurulmuştur.
Osmanlı Devletinin kurtuluşunu ABD himayesine
görmüşlerdir.
TÜRK VEYA MÜSLÜMANLARIN KURDUĞU
CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
1. Saltanata ve hilafete bağlı görünmeleri
2. Milli mücadeleye karşı olmaları
3. İşgalci devletlerce desteklenmeleri ya da işbirliği
yapmaları
4. Kurtuluşu yabancı himayesinde görmeleri
halkının haklarını savunmak amacıyla Trabzon'da kuruldu.
Pontus Rum ve Etnik-i Eterya Cem. karşı kurulmuştur
f)
Kilikyalılar Cemiyeti
Fransız ve Ermenilerin Adana ve çevresindeki emellerine ve
işgallerine karşı 21 Aralık 1918'de Ali Fuat Paşa'nın
girişimleriyle İstanbul'da kuruldu. Cemiyet, Adana'nın
Fransız işgaline karşı savunulmasında etkili olmuştur.
Ermeni İntikam Alayları ve Hınçak ve Taşnak Cem. Karşı
kurulmuştur.
g)
Milli Kongre Cemiyeti
II. Meşrutiyet döneminde Türkçülük fikrini ve Türk
milliyetçiliği hareketini Milli Eğitim vasıtalarıyla yaymak
amacıyla kurulan "Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti"üyeleri
tarafından 29 Kasım 1918'de İstanbul'da kuruldu. Partiler
üstü bir cemiyet olarak kurulan Milli Kongre Cemiyeti'nin
amacı; Türkler hakkında dünyada yapılmış ve yapılmakta
olan propagandalara yayın yoluyla karşı koymak ve Türk
milletinin haklarını, tarihi vazifelerini, medeni vasıflarını
belirtmekti.
1919 yılında Milli Kongre Türkler hakkında tanınmış
yazarların sözlerini, dünya kamuoyunda Türklerin
durumu ve Ermenilerin Müslümanlara yaptıkları zulümler
hakkında vesikalar ve Fransızca eserler yayımlayarak etkili
olmuştur.
MİLLİ CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
1. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra ( İzmir’in işgal
edilmesiyle) kuruldular.
2. Düşman işgalini önlemek ve Türk milletinin bağımsız
yaşamasını sağlamayı amaç edinmişlerdir.
3. Önceleri yayın yoluyla mücadeleyi, sonraları silahlı
mücadeleyi benimsemişlerdir.
4. Türk halkını teşkilatlandırmak için bölgelerinde
kongreler toplamışlardır.
5. Ortaya çıkmalarında Türk milliyetçiliği vardır; milli
mücadelenin temelini atmışlardır.
6. Sivas Kongresinde birleştirilerek Anadolu ve Rumeli
Müdafa-ı Hukuk adını almışlardır (Daha sonra Halk Fırkası
adıyla partiye dönüşmüştür.)
YARARLI (MİLLİ) CEMİYETLER
Başlangıçta Türk’ün haklı davasını yayın yoluyla ve
propagandayla savunmaya çalışmışlarsa da; işgalci
devletlerin haksız tutumu ve İzmir’in işgali bu tür
mücadelenin yeterli olamayacağını göstermiş ve silahlı
mücadeleye başlamışlardır. Her Cemiyet bir zararlı
cemiyete karşı kurulmuştu ve sadece kendi bölgesini
savunuyordu, aralarında koordinasyon yoktu.
a)
Trakya Paşaeli Müdafa-ı Hukuk Cemiyeti
Edirne’de kuruldu. İlk kurulan cemiyettir. Amacı
mütarekeden sonra azınlıkların taşkınlıkları ve işgaller
karşısında Trakya'da yaşayan Türklerin haklarını koruyup,
direnişi sağlamak ve gerekirse silahla karşı koymaktı. Mavri
Mira Cemiyetine karşı kurulmuştur.
b)
İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti
2 Aralık 1918'de kurulmuştur. Cemiyet İzmir'in Yunanlılara
verilmesini engellemeye, İzmir'in Türklüğü hakkında
propaganda yoluyla dünya kamuoyunu inandırmaya ve
haklarını korumaya çalışmıştır. Mavri Mira Cemiyetine karşı
kuruldular.
c)
İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti
İzmir'de kurulan bu cemiyetin ilk adı "Müdafaa-i Vatan
Heyeti" dir. İzmir'in işgalinden bir gün önce Redd-i İlhak
Cemiyeti adını almıştır. Cemiyetin amacı; İzmir'in haksız
olarak Yunanistan tarafından işgalini önlemek, İzmir ve
çevresinin Türklere ait olduğunu dünyaya duyurmaktı.
İzmir'in işgalinden sonra silahlı direnişe geçen Redd-i İlhak
Cemiyeti'nin çalışmalarıyla Kuvay-ı Milliye birlikleri
kuruldu. Ayrıca cemiyet Balıkesir ve Alaşehir Kongrelerinin
toplanmasında etkili olmuştur.
d)
Şark Vilayetleri (Doğu Anadolu) Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti
Cemiyet ilk önce Doğu illerindeki Müslüman halkın haklarını
korumak amacıyla İstanbul'da kuruldu. 10 Mart 1919'da
"Erzurum Müdafaa-i Hukuk" şubesi açıldı.
Erzurum Müdafaa-i Hukuk şubesi, Doğu Anadolu'nun
Ermenistan'a verilmesini engellemek amacıyla hızla
örgütlenmeye ve çevre illerle ilişki kurmaya başladı.
Taşnak ve Hınçak Cemiyetine karşı kurulmuştur. Ayrıca
cemiyet Ermenilerle mücadele etmek, Doğu illerinde
Türklerin Ermenilere sayıca üstün olduğu kadar tarih,
kültür ve uygarlık yönüyle de üstün olduğunu kanıtlamak
için Fransızca Le Pays, Türkçe Hâdisât ve Albayrak
gazetelerini çıkarmış, bu bölgeden göç edilmemesi, bilim,
iktisat ve din alanlarında teşkilatların kurulması, bölgenin
saldırılara karşı korunması, bölgenin haklarının savunulması
gibi kararlar almıştır.
e)
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti
Trabzon ve yöresine yönelik Rum Pontus Devleti'nin
kurulmasını engellemek ve Ermeni iddialarına karşı bölge
KUVAYİ MİLLİYE
Mondros Ateskes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra
başlayan düşman işgaline karşı, İstanbul hükümetinin sessiz
kalması üzerine, halkın vatanını korumak üzere işgalci
güçlere başlattığı silahlı direniş hareketine verilen addır.
Osmanlı Devleti’ne bağlı olmayan bu kuvvetler Türk
milletine dayanan ve onun adına faaliyet gösteren bir
direniş hareketidir.
Kuvayi Milliye’nin Özellikleri
Bölgesel amaçlıdır. Kendi bölgelerini korumak amacıyla
kurulmuştur.
Disiplinli ve düzenli birlikler değillerdir.
İşgallere karşı vatanı korumak amacıyla kurulan
birliklerdir.
Milliyetçilik duygusu hâkimdir.
Askerlik bilgi ve teknik bakımından eksik birliklerdir.
Belli bir merkeze bağlı değildirler.
Düzenli ordunun temelini oluşturmuşlardır.
Düzenli ordu kuruluncaya kadar düşmanı oyalamışlar,
TBMM'ye karşı çıkan ayaklanmaları başarıyla
bastırmışlardır
14
KUVAYİ MİLLİYE'DE İLK SİLAHLI DİRENİŞ OLAYI
Kuvayi Milliye’nin işgallere karşı ilk direnişi 19 Aralık 1918
tarihinde Hatay-Dörtyol'da Fransızlara karşı
olmuştur. İkinci direniş ise İzmir'in işgalinden sonra Batı
Anadolu'da Yunanlılara karşı olmuştur.
Düzenli ordunun kurulmasıyla birlikte Kuvayi milliye
kaldırılmıştır.
Kuvayi Milliye’nin kaldırılma nedenleri
Belli bir otoriteye bağlı olmayışları
Askeri teknik ve bilgi bakımından eksik oluşları
İhtiyaçlarını karşılamak için halka baskı yapmaları
Düzenli orduya sahip olan Yunanlılara karşı tam olarak
başarı sağlayamamaları.
3. KONU : ….VE MİLLİ MÜCADELE BAŞLIYOR
M. KEMAL’İN SAMSUN’A ÇIKIŞI ve MİLLİ BİLİNCİN
UYANDIRILMASI
M.Kemal'in Mondros Antlaşması'nın hükümlerine karşı
çıkması üzerine İstanbul Hükümeti, Suriye-Filistin’de
Yıldırım Orduları Komutanlığı'nı kaldırarak M.Kemal'i
İstanbul'a çağırmıştır. M.Kemal, İstanbul'da işgalci
devletlerin donanmasını görünce, 'Geldikleri gibi giderler',
diyerek, kurtuluşa olan inancını belirtmiştir.
M.Kemal, Ahmet İzzet Paşa'nın Kabinesi'nde Harbiye
Nazırı (Savunma Bakanı) olmak için gayret gösterdiyse de
bunda başarılı olamamıştır.
Arkadaşı Fethi Okyar ile beraber Minber(Kürsü) adlı bir
gazete çıkararak kamuoyunu aydınlatmak ve halk üzerinde
yönlendirici bir etkide bulunmayı amaçlamıştır
M.Kemal İstanbul'da yapılabilecek bir şey olmayınca
Anadolu'ya geçmenin yollarını aramıştır.
13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a gelen Mustafa Kemal,
İstanbul’dan Samsun’a gitmek için ayrıldığı 16 Mayıs 1919
tarihine kadar geçen yaklaşık 7 ay boyunca ülkenin
çerisinde bulunduğu durumdan çıkış yolları üzerinde durdu.
Kuvayi Milliye'nin sağladığı faydalar ve özellikleri
1) Milli Mücadele’nin ilk silahlı direniş gücü olmuşlardır.
2) Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Anadolu’nun
işgali üzerine başlayan bölgesel hareketlerdir.
3) Kuva-ı Milliye birlikleri arasında ilişki az olup, kendi
bölgelerini kurtarmaya çalışmışlardır. Tek bir merkeze
bağlı değillerdir.
4) Mondros Ateşkes Antlaşması ile terhis edilen askerler
de bu harekete katılmışlardır.
5) Düşmanın ilerlemesi yavaşlatmıştır. Yunan ordularının
Anadolu’da rahatça ilerlemelerini engellemişlerdir.
6) Türk köylerini Rum ve Ermeni çetelerinin saldırılarına
karşı korumuşlardır.
7) Halka moral vermiş ve ulusal bilincin gelişmesine katkı
sağlamıştır.
8) Düzenli ordu kuruluncaya kadar halkı korumuştur.
9) TBMM'ye karşı başlayan iç ayaklanmaların
10) bastırılmasında çok önemli fayda sağlamıştır.
11) Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesi için zaman
kazandırmıştır.
12) Kuvayı Milliye, düzenli ordular kuruluncaya kadar
TBMM'ye zaman kazandırmış ve ülkede TBMM'nin hâkim
ve tek güç haline gelmesine ortam hazırlamıştır.
13) Kuva-ı Milliye daha sonra kaldırılarak Düzenli Ordu
kurulmuştur (8 Ekim 1920)
Mustafa Kemal'in Samsun'a Çıkışı
 Samsun ve çevresinde Pontus Rum çeteleri Türklere
saldırmıştır. İngilizler Avrupa kamuoyunu yanıltarak,
saldırıların Türkler tarafından gerçekleştirildiğini
bildirmiştir.
 İngiltere, Samsun ve çevresinin silahsızlandırılmasını,
yoksa bu bölgeyi işgal edeceğini söylemiştir.
 İngilizlerin baskıları sonucu Damat Ferit Paşa sadrazam
olmuştur.
 M.Kemal Padişah iradesiyle 9.Ordu Müfettişliği'ne
atanmıştır (30 Nisan 1919).
 M.Kemal, sivil yöneticilere de emir verme yetkisini
istemiş ve bu yetkiyi almıştır.
 M.Kemal 16 Mayıs 1919'da yanındaki 17 kişi ile birlikte
Samsun'a deniz yoluyla hareket etmiş ve 19 Mayıs 1919'da
Samsun'a ulaşmıştır.
M.Kemal'in 9.Ordu Müfettişliği'ne Atanmasını Sağlayan
Etkenler
 M.Kemal'in İttihat ve Terakki karşıtı olması.
 Padişah Vahdettin’in veliahtlık döneminden itibaren
M.Kemal'i yakından tanıyor olması.
 M.Kemal'in daha önceki başarıları.
M.Kemal'in Samsun'daki Görevleri
 Bölgede güvenliğin sağlanması.
 Mondros Ateşkes Antlaşmasının hükümlerinin
uygulanmasını sağlamak
 Bölgedeki silah ve cephanenin toplanması.
 Halka silah dağıtan kuruluşların ortadan kaldırılması.
19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a 9. Ordu müfettişi
olarak çıkan Mustafa Kemal’in resmi görevi Samsun ve
çevresinde güvenliği bozan olayları incelemekti. 25 Mayıs
1919’a kadar Samsun’da kalan Mustafa Kemal bölgede
yaptığı incelemeler ve değerlendirmeler sonucunda bir
rapor hazırlayarak İstanbul’a gönderdi. ( 22 Mayıs 1919)
15
Bu raporda;( Samsun Raporu)
 Bölgedeki karışıklıkların sebebi Rumlardır. Eğer Rumlar
siyasi emellerinden vazgeçerlerse bölgede huzur ve asayiş
kendiliğinden sağlanır.
 Türklüğün yabancı mandası ve kontrolüne tahammülü
yoktur.
 İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali haksızdır, işgal
geçicidir.
 Türk Milleti milli hakimiyet ve Milli bağımsızlık
arzusundadır.
NOT: Bu raporla Mustafa Kemal, ilk kez resmi görevine
ters düşmüştür.
--Milli Mücadele döneminde yayınlanan ilk ulusal
genelge;
HAVZA GENELGESİ (28-29 MAYIS 1919)
Amaç;
**Türk halkında milli bilinci uyandırmak.
**izmir’in işgali ve İşgallere karşı Türk halkını harekete
geçirmek.
****M.Kemal Havza'da hazırladığı bir genelgeyi ülkenin
askeri ve mülki amirlerine bildirmek için telgraflar
çekmiştir.
Genelgenin içeriği şunlardır:
1. Büyük ve heyecanlı mitingler düzenlenecek ve işgaller
protesto edilecek.
2. İstanbul Hükümeti'ne protesto telgrafları çekilecek.
3. Büyük devletlerin temsilcilerine uyarı mektupları ve
telgrafları çekilecek.
4. Mitinglerde Hıristiyan halka zarar verilmeyecek.
Not: Mustafa Kemal Paşa bu madde ile itilaf Devletleri’ni
işgal bahanesi yaratılmamasını istemiştir.
--Havza Genelgesinin önemi
 Genelgeden sonra yurdun değişik yerlerinde düzenlenen
mitingler, Havza Genelgesi'nin halk üzerindeki etkisini
göstermektedir.
 Mustafa Kemal Paşa Türk halkını Milli mücadele fikri
etrafında birleştirmeye başlamıştır.
AMASYA GENELGESİ (TAMİMİ)( 22 Haziran 1919)
Amasya Genelgesi, Mustafa Kemal tarafından
hazırlanmıştır. Havza’da çalışmalarını tamamlayan Mustafa
Kemal 12 Haziran’da Amasya’ya geçti. Bir genelge hazırladı
TAMİM NEDİR: İdarenin üst kademelerinden, kendilerine
bağlı teşkilata ve bütün memurlara verilen yazılı talimattır.
yeni adı genelgedir.
Genelgeyi hangi komutanlar imzaladı?
Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir
, Konya’da bulunan Ordu müfettişi Mersinli Cemal Paşa’nın
da onayı alındıktan sonra tüm asker ve sivil makamlara
gönderildi.
Mustafa Kemal, genelgeyi neden diğer komutanlara da
imzalattı?
1. Genelgenin kişisellikten çıkarak halkın gözündeki önemini
artırmak
2. İstanbul basınının kendisi aleyhindeki propagandasını
kırmak için halkın güvenini kazanmış olan komutanlara
imzalattı.
Genelgenin amacı; işgallere karşı Anadolu’da başlayan
direniş hareketini (Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini ) tek
merkezden yönetmek, bunu sağlamak için de ulusal bir
kongrenin toplanmasını sağlamaktır
Amasya Genelgesi’nin Maddeleri
1. Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir. gerekçe Yorum:
• Milli mücadelenin gerekçesi belirtilmiştir.
2. İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine
getirememektedir. Bu hal, milletimizi âdeta yok olmuş
göstermektedir. -gerekçe
Yorum:
• Kendisini Samsuna gönderen İstanbul Hükümetine karşı
gelen Mustafa Kemal Paşa böylece yetki ve görevlerini
aşmış bunun sonucunda İstanbul’a geri çağırılmıştır.
3. Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır.-- Amaç ve yöntem
Yorum:
• Genelgenin en önemli ve kapsamlı maddesi bu maddedir.
• Kurtuluş savaşının yöntemi ve amacı belirtilmiştir.
• Milli Mücadelenin millete danışılarak yani demokratik bir
yöntemle gerçekleştirileceği ifade edilmiştir.
• Milli mücadelenin amacının milletin iradesine dayanan bir
yönetim kurmak olduğu belirtilmiştir.
• Yönetim şeklinin değiştirileceği dolaylı olarak belirtilmiş
üstü kapalı bir şekilde cumhuriyet yönetimine işaret
edilmiştir.
4. Milletin içinde bulunduğu bu duruma göre harekete
geçmek ve haklarını yüksek sesle cihana işittirmek için her
türlü tesir ve denetimden uzak milli bir heyetin varlığı
zaruridir. –temsil kurulu
Yorum:
• Bu maddenin sonucu İlk kez Erzurum Kongresinde “Temsil
Heyeti” adıyla bölgesel bir kurul oluşturulmuştur. Bu kurul
Sivas Kongresinde tüm yurdu temsil eder hale getirilmiştir.
5. Anadolu'nun her bakımdan emniyetli yeri olan Sivas'ta
bir kongre toplanacaktır.
Yorum:
• Yurt çapındaki bölgesel direniş çalışmalarının tek bir
merkezde toplanması amaçlanmıştır.
6. Bunun için her ilden milletin güvenini kazanmış üç
temsilcinin mümkün olduğu kadar çabuk yetişmek üzere
Havza Bildirisine Tepkiler:
1- Mustafa Kemal’in bu çalışmaları İtilaf Devletlerinin
tepkisine neden olmuştur. İtilaf Devletleri 67 Türk aydınını
tutuklayıp Malta’ya sürgüne gönderdiler.
2- İstanbul Hükümeti 8 Haziran’da Mustafa Kemal’i geri
çağırdı. Fakat Mustafa Kemal bu emre uymamıştır.
3.M. Kemal ise kömür ve benzin yokluğun nedeniyle
gecikeceğini ileri sürerek bir oyalama taktiği uygulamıştır.
Tarihteki Önemi
Havza Genelgesi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktıktan sonra
işgallere karşı ilk resmi tepkisidir.
16
yola çıkarılması gerekmektedir. Bu temsilciler, Müdafaa-i
Hukuk, Redd-i İlhak cemiyetleri ve belediyeler tarafından
seçilecektir.
Yorum:
• Alınacak kararların kişisel olmaktan uzak milli kararlar
olması amaçlanmıştır.
• Delegelerin Milli mücadele yanlısı ve halkın güvenini
kazanmış kişiler olmaları sağlanmaya çalışılmıştır.
7. Her ihtimale karşı, bu meselenin bir milli sır halinde
tutulması ve temsilcilerin, lüzum görülen yerlerde,
seyahatlerini kendilerini tanıtmadan yapmaları lazımdır.
Yorum:
• Genelge kararlarının uygulanmasının İstanbul Hükümeti ve
İtilaf devletleri tarafından engelleneceği hatırlatılmıştır.
• Sivas Kongresinin toplanmasının engellenebileceği
belirtilmiştir.
8.
Doğu illeri için, 10 Temmuz'da Erzurum'da bir kongre
toplanacaktır. Bu tarihe kadar diğer illerin temsilcileri de
Sivas'a gelebilirlerse; Erzurum Kongresi'nin üyeleri, Sivas
genel kongresine katılmak üzere hareket edecektir.
• Böyle bir ortamda Tokat üzerinden Erzurum’a hareket
eden Mustafa kemal Paşa Erzurum’da İstanbul ile
haberleşmesini bir süre daha sürdürmüş ancak bunun bir
fayda sağlamayacağını görünce 7-8 Temmuz 1919 gecesi
çok sevdiği askerlik görevinden de istifa etmiştir. Bu
karardan sonra Mustafa kemal Paşanın İstanbul
Hükümetine resmi açıdan bağlılığı ve emirleri uygulama
zorunluluğu kalmamıştır. Bu olaydan itibaren Mustafa kemal
Paşa artık sivil bir kişi olarak ulusal direnişi
teşkilatlandırmaya çalışacaktır. Sivil olarak
gerçekleştirdiği ilk çalışma Erzurum Kongresinin
başkanlığını yürütmek olmuştur.
--Milli mücadelenin gerekçesi, yöntemi ve amacı ilk kez
nerede belirtilmiştir?
Amasya Genelgesinde
ERZURUM KONGRESİ ( 23 Temmuz - 7 Ağustos)
M.Kemal Askerlikten istifa etmesine rağmen Anadolu’daki
askeri birlikler hala emirlerini dinliyor gereğini
yapıyorlardı.
Hiçbir yetkisi kalmayan M.Kemal'e Kazım Karabekir,
Kolordusu ile emrinde olduğunu bildirmiştir.
Toplanma Sebebi: Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin ve Trabzon Muhafaza-i hukuk-u Milliye
Cemiyetinin girişimleriyle Doğu Anadolu’daki Ermeni ve
Karadeniz Bölgesindeki Rum tehlikesine karşı alınacak
tedbirleri görüşmek için toplanmıştır.
23 Temmuz’da toplanan Erzurum Kongresine 56 kadar
temsilci katılmış ve Mustafa Kemal kongre başkanlığına
seçilmiştir. ( Kongreye Erzurum, Trabzon, Sivas, Bitlis ve
Van illeri katılmış)
Alınan Kararlar:
• Karar: Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür
parçalanamaz.
Yorum:
• “Milli sınırlar” ifadesi ilk kez kullanılmıştır.
• Bu madde Misak-ı Milli kararlarında da yer almıştır.
• Karar:Her türlü yabancı işgaline ve müdahalesine millet
birlikte karşı koyacaktır
Yorum:
• Bölgesel güçlerin birleşerek hareket etmesi gerektiği
vurgulanmıştır.
• Bu amaçla ilk önemli adım olarak Doğu Karadeniz ve Doğu
Anadolu’daki direniş cemiyetleri birleştirilmiş ve “Doğu
Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” oluşturulmuştur.
• Karar:İstanbul Hükümeti vatanın bağımsızlığını
sağlayamazsa bu amaçla geçici bir hükümet kurulacaktır.Bu
hükümetin üyeleri Milli Kongre tarafından
seçilecektir.Kongre toplantıda değilse seçim işini Temsil
heyeti yapacaktır.
Yorum:
• Alınan kararların uygulanabilmesi için bölgesel bir Temsil
heyeti oluşturulmuştur. Bu heyetin başkanlığına da Mustafa
kemal seçilmiştir.
• Karar:Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi egemen kılmak
esastır.
Yorum:
• Ulusal iradenin hakim kılınması gerektiği belirtilmiştir.
İlk defa acıkca cumhurıyetten bahsetmıstır.
• Karar:Hıristiyan ahaliye siyasi hakimiyetimizi ve sosyal
dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.
9. Mevcut askeri ve milli örgütler kesinlikle dağıtılmayacak,
komuta bırakılmayacak ve başkalarına teslim
edilmeyecektir.
Yorum:
• Gerektiğinde silahlı bir mücadelenin yapılacağı ifade
edilmiştir.
• Mondros Ateşkes Antlaşmasına karşı çıkılmıştır.
Amasya Genelgesi’nin Önemi:
1- Amasya Genelgesi Milli Mücadelenin programını teşkil
etmektedir.
2- Milletin bağımsızlığını kurtarmak ifadesi ile Kurtuluş
Savaşı’nın ‘Amacı”; Milletin bağımsızlığını yine Millet
kurtaracaktır, ifadesi ile de Kurtuluş Savaşı’nın “Yöntemi”
açıklanmıştır
3- İstanbul Hükümeti ilk kez yok sayılmıştır (ilk tepki) (3.
madde)
4- İlk kez milli egemenliğe dayalı bir yönetimden
bahsedilmiştir. (3.madde)
5- Türk İnkılâbı’nın İhtilal Safhası başlamıştır.
•daha sonra toplanan bütün kongrelerin ve oluşturulan
teşkilatların temeli bu genelgeye dayanmıştır.
• İstanbul hükümeti’ne karşı açıkça cephe alınmasına
rağmen saltanata açıkça karşı çıkılmamıştır.
Tarihteki Önemi
Amasya Genelgesi İtilaf Devletleri ve İstanbul
Hükümeti’ne bir uyan niteliği taşıdığından aynı zamanda bir
“ihtilal Beyannamesi”dir.
Mustafa Kemal genelgeyi gönderdiği İstanbul’daki bazı
kişilere yazdığı özel mektupta “Artık İstanbul Anadolu’ya
hakim değil, tabi olmak zorundadır” ifadesini kullanmıştır.
--------Mustafa Kemal Paşa Amasya’dan Sivas’a oradan
da Erzurum’a gitti. ( 3 Temmuz )
Amasya Genelgesi’ne Tepkiler
• İstanbul Hükümeti genelge maddelerinin yasa dışı
olduğunu ilan etmiş ve uygulayacak olanların tutuklanacağını
açıklamıştır.
• Mustafa Kemal Paşa İstanbul Hükümetinin İstanbul’a
gelmesini istemesine rağmen bu emri yerine getirmediği
için müfettişlik görevinden alınmış hakkında tutuklama
kararı çıkarılmıştır.
17
Yorum:
• Azınlıklardan ve kapıtulasyonlardan ılk defa bahsetmıstir.
• Karar: manda ve himaye yönetimi kabul olunamaz.
Yorum:
• manda ve hımaye ılk kez reddedılmıstır.
• Karar: Mebuslar Meclis derhal toplanmalı ve hükümet
denetlenmelidir.
Yorum:
• İstanbul Hükümeti denetim altında olmadığı için milleti
temsil edemediği bir kez daha belirtilmiştir.
• Meclisin açılarak milli iradenin her yerde egemen kılınması
amaçlanmıştır.
• Ulusal iradeye verilen önem dile getirilmiştir.
• Karar:Toplanan ulusal güçler ve ulusal irade Padişahlık ve
Halifelik makamını kurtaracaktır.
Yorum:
• Ulusal egemenliğe ters düşen böyle bir kararın alınmasının
temel nedeni,ulusal birlik ve beraberliğin güçlenmesini
sağlamaktı.
Çünkü Ulusal Mücadeleyi yürütenler arasında saltanat ve
hilafet taraftarı kişiler de bulunuyordu.
Erzurum Kongresinin Milli Mücadeledeki Yeri
• Bölgesel bir kongre olmasına rağmen, alınan kararlar
bütün yurdu ilgilendiren nitelikler taşımıştır.
• Erzurum Kongresinin sonucunda “ulusal egemenliği
koşulsuz olarak gerçekleştirmek” görüşü ortaya çıkmıştır.
• Kongrede alınan kararların takibini ve uygulanmasını
sağlamak için 9 kişilik bir Temsil Heyeti oluşturulmuş,
başkanlığına da Mustafa Kemal Paşa getirilmiştir. Bu heyet
yetkileri bakımından sadece bölgesel bir heyetti. Fakat
Sivas Kongresinde yetkileri bütün yurdu kapsayacak şekilde
genişletilecektir.
• Erzurum Kongresinde yalnızca iç politika ile ilgili konular
değil dış politika ile ilgili gündemler de görüşülmüştür. Bu
nedenle kongre ulusal bir meclis gibi hareket etmiştir.
• Erzurum kongresi başlamadan önce her türlü yetkisinden
arınmış olan Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresinde
başkan seçilmesi ve Temsil heyeti başkanlığına getirilmesi
halkın Mustafa Kemal Paşa’ya güvendiğini göstermiştir.
• Doğu Anadolu’daki direniş hareketleri birleştirilmiş
böylece bütün yurttaki direnişlerin birleştirilmesi yolunda
ilk adım Erzurum’da atılmıştır.
• İstanbul Hükümeti Kongrenin engellenmesini ve Mustafa
Kemal Paşa’nın tutuklanmasını istemiş fakat İstanbul
Hükümetinin bu istekleri yerine getirilmemiştir. Bu durum
İstanbul Hükümetinin güvenirliğini ve otoritesini yitirdiğini
bir kez daha göstermiştir.
• Bu kararlar yurdun her yerindeki bütün resmi makamlara
ve İtilaf devletlerinin temsilcilerine de gönderilmiştir
Erzurum Kongresi'nin Sonuçları:
Kongrenin kararları tüm yurtta sevinçle karşılanmıştır.
İstanbul Hükümeti kongrenin meşru olmadığını ilan
etmiştir.
İşgalci güçler, olayı geçici bir isyan hareketi olarak
değerlendirmişlerdir.
Kongre 38 temsilcinin katılımıyla başlamıştır. 11 Eylül’e
kadar süren kongre çalışmalarında iki önemli sorun göze
çarpmıştır.
1. Başkanlık sorunu: Rauf Bey’inde içinde bulunduğu bir
grubun üyelerinin M. Kemal’i başkan seçtirmek
istememeleri
2. Mandaterlik sorunu: Bazı delegelerin ABD
mandaterliğini savunmaları ve bunun tek yol olduğunu
savunmaları.
Sivas Kongresi’nde Alınan Kararlar
 Erzurum Kongresinde alınan kararlar aynen kabul
edilmiştir.
 Mondros Ateşkesi ile belirlenen sınırlarımız ayrılmaz
bir bütündür.
 Osmanlı hükümeti görevini yapamadığı takdirde hilafet
ve saltanatın, vatan ve milletin korunması için korunması
için her türlü tedbir alınmıştır.
 Osmanlı Mebusan Meclisi derhal toplanmalıdır.
 Tüm yararlı cemiyetler tek bir çatı altında
birleştirilmiştir (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti)
 Temsil Heyeti yurdun bütününü temsil eder.
Sivas Kongresi’nin Önemi ve Sonuçları:
1.Sivas Kongresi, dağınık bir durumda olan ve birbirinden
habersiz çalışan savunma kuruluşlarını birleştirmiş; Anadolu
ve Trakya’daki cemiyetleri bir çatı altında toplamıştır.
(Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti)
2. M. Kemal, Temsil Kurulu başkanı sıfatı ile Anadolu’daki
tüm vilayetlerin İstanbul ile bağlantılarını kesmelerini
istemiştir. ( ilk kez) 22 gün süren protesto sonucu ve
Anadolu’da gelişen milli hareketlerin etkisi sonucunda,
Damat Ferit Paşa istifa etmek zorunda kalmış; yerine Ali
Rıza Paşa Hükümeti kurulmuştur. Milliyetçi kimlik taşıyan
bu kabinenin İstanbul’da iş başına geçmesi, Mustafa Kemal
ve Milli Mücadele için kazanılan ilk zaferdir. Temsil
Heyetinin İstanbul Hükümetine karşı kazandığı ilk siyasi
başarıdır.
4.Toplanışı ve kararları bakımından ulusaldır.
5.Türk ulusu adına söz söyleme yetkisi Temsil Heyeti’ne
verilmiştir.
6.Tüm yararlı cemiyetlerin birleştirilmiş olması Kurtuluş
Savaşı’nı tek elden yürütmek, bütünlüğü ve beraberliği
sağlamak amacı taşımaktadır.
7.İrade-i Milliye adlı bir gazete çıkarılarak halka doğru
haber aktarmak amaçlanmıştır.
8.Sivas Kongresi TBMM’nin ilk provası niteliğindedir.
Kongre  TBMM  Temsil Heyeti  Hükümet
9.Ankara’da bulunan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Batı Anadolu
Milli Kuvvetler Genel Komutanlığı’na atandı. İlk kez yürütme
yetkisi kullanılmıştır.
10.En çok tartışılan konu manda ve himaye olmuş, fakat
kesin olarak reddedilmiştir.
--Sivas Kongresinde alınan başlıca kararlar nelerdir?
1-Ülke genelindeki milli cemiyetler “ Anadolu ve Rumeli
müdafaa-i hukuk cemiyeti” adıyla birleştirildi.
2-Manda ve Himaye fikri kesin olarak reddedildi.
3-İrade-i Milliye adıyla bir gazete çıkarıldı.
4-Ali Fuat Cebe soy Batı Anadolu Kuva-yi Milliye
komutanlığına atanmıştır.
5-Meclisin açılması bir kez daha istendi.
SİVAS KONGRESİ (4-11 EYLÜL 1919)
Kongrenin Amacı: ülke genelinde faaliyet gösteren
milli cemiyetleri tek çatı altında birleştirmek, milli birlik ve
beraberliği sağlamak ve Temsil Heyeti’nin yetkilerini
arttırmaktır.
18
--Sivas Kongresi ile Erzurum Kongresi arasındaki fark
nedir?
Erzurum’un aksine Sivas Kongresi tüm ülkeyi ilgilendiren bir
kongre olmuştur.
--Sivas Kongresinden sonra İstanbul Hükümetinde ne
gibi bir değişiklik olmuştur?
Bu kongreden sonra padişah Anadolu ile uyumlu olmak için
Damat Ferit’i görevden aldı.
Damat Ferit’in yerine vatansever Ali Rıza Paşa başbakan
oldu.
KONU BAŞLIĞI 4: EGEMENLİK MİLLETİNDİR
KAZANIM:MİSAKI MİLLİNİN KABULUNU VE TBMM
AÇILIŞINI ULUSAL EGEMENLİK TAM BAĞIMSIZLIK
İLKELERİ VE VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ ESASI İLE
İLİŞKİLENDİRİR
KAVRAMLAR: MEBUSAN MECLİSİ,AMASYA
GÖRÜŞMESİ,MİSAKI MİLLİ,kanuni esasi,güçler birliği
ilkesi,ağnam vergisi
Amasya Görüşmeleri (Protokolü) 20-22 Ekim 1919
Damat Ferit istifa edince yerine Ali Rıza Paşa
sadrazamlığa getirilmiştir. Ali Rıza Paşa Anadolu’nun
tuttuğu vatansever bir kişiliğe sahipti. Anadolu’daki Milli
Mücadele ile yazışmalar başladı. Ancak bazı konularda
anlaşma sağlanamayınca İstanbul hükümeti adına Bahriye
Nazırı Salih Paşa’yı Temsil Kuruluyla görüşmeler yapmak
üzere Amasya’ya gönderdi. Temsil Heyeti adına M. Kemal,
Rauf Orbay ve Bekir Sami Bey katıldı.
Ali Rıza Paşa Hükümeti, milli mücadeleyi kontrolü altına
almak.
Mustafa Kemal ise Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan
kararları bu hükümete onaylatmak için bu görüşmeler
gerçekleşmiştir. Amasya Görüşmeleri öncesi Mustafa
Kemal görüşme teklifini İstanbul Hükümeti’nden gelmesi
koşuluyla görüşmelere katılmayı kabul etmiştir. Bu durum,
Mustafa Kemalin Anadolu’daki hareketin İstanbul
Hükümeti’nce tanınmasına önem verdiğinin göstergesidir.
Salih Paşa İstanbul’a ulaştığında, bu esasları hükümete
kabul ettireceğini, eğer ettiremezse istifa edeceğini
söyleyerek İstanbul’a döndü ve çalışmalara başladı
Alınan Kararlar
 İstanbul Hükümeti Temsil Heyetini tanıyacak ve Sivas
Kongresi kararlarını kabul edecektir.
 Seçimler yapılıp meclisi mebusan kurulacak
 mebusan meclisinin İstanbul da toplanması uygun
değildir. Anadolu’da, güvenli bir yerde toplanması.
 İstanbul hükümeti, temsil heyetinin rızası olmadan barış
görüşmelerine katılamayacak ve barış antlaşması
imzalanmayacaktır.
 Azınlıklara hiçbir şekilde ayrıcalık verilmeyecektir.
 Türk vatanının bütünlüğü ve bağımsızlığı kazanılacaktır.
Sonuçları:
 İstanbul hükümeti bu görüşmeye katılıp protokolü
imzalamakla Temsil Kurulu’nu ve Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni resmen tanımıştır.
 Milli davaya karşı çekingen davranan birçok kişinin
tereddütleri ortadan kalkmış ve bunlar milli hareketin
yanında yer almışlardır.
 Halk egemenliği kavramı ön plana çıkmıştır.
 Görüşmeden sonra İstanbul hükümeti sadece bu karar
uymuş ve mebusan meclisinin İstanbul’da toplanmasını kabul
etmiştir.
 İstanbul Hükümeti bu görüşmeler ile temsil heyetini
resmen tanımış oldu. Böylece Anadolu İstanbul bağlı
olmaktan çıkıp İstanbul Anadolu’ya bağlı hale geldi. Böylece
Anadolu ihtilali hukuki bir zemine kavuştu.
Amasya Görüşmelerinin Önemi
Amasya’da yapılan görüşme ile İstanbul Hükümeti’nin
temsilcisi olan Salih Paşa, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde
alınan kararları tanımış oluyordu. Bu durum Temsil Heyeti
için önemli bir başarıdır. Çünkü
İstanbul Hükümeti temsilcisinin Amasya’ya gitmesi Temsil
Heyeti ile Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin
hem varlığını hem de gücünü hukuken tanıdığı anlamına
gelmekteydi. Bu durum Anadolu’daki
kurtuluş hareketi açısından siyasi bir zaferdir.
--İstanbul Hükümeti Sivas Kongresi Temsil Heyeti'nin
varlığını ne zaman tanımışlardır?
Amasya Görüşmelerinde
Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelişi (27 Aralık 1919)
 İstanbul Hükümeti, İstanbul dışında toplanma isteğini
kabul etmemişti. M. Kemal’in Mebuslar Meclisi’nin
İstanbul’da toplanması kararıyla ilgili endişeleri vardı.
 Düşman askerlerinin kol gezdiği ve zararlı cemiyetlerin
yoğun faaliyet sahası olarak kullandığı İstanbul, Meclis için
hiç de güvenli bir yer değildi.
Meclis’in İstanbul’da toplanma fikri kesinlik kazanınca M.
Kemal de bu fikre uymuş ve Erzurum’dan mebus adaylığını
koymuştur. Erzurum mebusu seçilen M. Kemal ve Temsil
Heyeti, seçilen mebuslarla görüşmek üzere Sivas’tan
Ankara’ya doğru yola çıkmıştır. 27 Aralık 1919’da
Ankara’ya gelmiştir. Bundan sonra Ankara, Milli
Mücadele’nin merkezi haline gelmiştir. Ankara ili, Erzurum
ve Sivas'tan sonra Milli Mücadele'nin yeni merkezi
olmuştur.
Ankara’nın Merkez Olarak Seçilmesinde;
 Ankara’nın İstanbul’a ve cephelere yakın olması
 Demiryolu ulaşımı ve telgraf hattının buradan geçmesi
 Ankara’nın işgal edilememiş olması etkili olmuştur.
 Batı Anadolu cephesine yakındır
 İstanbul'daki gelişmeleri daha yakından izleme imkanının
bulunması.
 Ankara'nın Ali Fuat Paşa'nın kontrolü altında olması.
Anakaraya yerleşen Mustafa Kemal müdafaa-i hukukçu
milletvekillerini Ankara’ya çağırarak meclisi mebusan da
yapılacak çalışmalar için şu direktifleri verir.
a. meclise toplantıya gitmese bile kendisinin Mebusan
Meclisi'ne başkan seçilmesini istemiştir.
b. mecliste bir müdafaa hukuk grubunun oluşturulması ve
bu grubun meclisteki tüm çalışmalar ağırlığını koyması
c. tüm kişi ve kurumları bağlayacak kararların alınması
d. Misak-ı milli kararlarının meclise kabul ettirilmesi
e.M.Kemal, mecliste alınacak kararların metnini kendisi
hazırlamıştır.
f.Ankara'da Hakimiyet-i Milliye adlı gazete yayınlanmaya
başlamıştır.

1919 seçimleri işgallere rağmen oldukça rahat
geçmiştir. Çünkü İtilaf Devletleri toplanacak Osmanlı
Mebuslar Meclisi’nden kendileri aleyhine bir karar
çıkmayacağından emin oldukları için seçimleri
engellememiştir. İrade-i Milliye ve Yenigün gazeteleri ise
seçimlerde propaganda görevi üstlenmişlerdir.
19
Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misak-ı Milli Kararları
Meclis-i mebusan Kanun-i Esasi’ye dayanarak 12 Ocak 1920
de İstanbul’da toplanır. Ancak Mustafa Kemal başkan
seçilmediği gibi müdafa-i hukuk grubu da kurulmaz. Bu
grubun yerine felah-ı vatan grubu kurulur.
Meclis başkanının sarayın adayı olan Reşat Hikmet Bey
olması M. Kemal’in isteklerinin kolay kolay kabul
edilmeyeceğinin ve meclis üzerinde padişah baskısının
hissedildiğinin göstergesidir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen meclis-i mebusan 28 Ocak
1920 de misak-ı milli kararlarını alır. Bu kararlar:
1. 20 Ekim 1918 günü yani Mondros ateşkesinin imzalandığı
gün işgal edilmiş topraklar milli sınırlarımızdır.
2. bir zamanlar Osmanlı egemenliğinde olan ancak şu anda
işgal altında bulunan Müslüman Arapların yaşadığı
toprakların geleceği, orada yaşanların kararları ile
belirlenmelidir.
3. Batı Trakya ile Kars, Ardahan ve batum için gerekirse
halk oyuna gidilebilir.
4. Azınlıklara, çevre ülkelerde Müslüman azınlıklara
tanınan haklar kadar haklar tanınacaktır.
5. İstanbul’un ve Marmara denizinin güvenliği
sağlandığında, boğazlar dünya ticaretine açılacaktır.
6. kapitülasyonlar ve duyun-ı umumiye kaldırılmalıdır.
7. Bağımsızlığımızı ve ekonomik gelişmemizi engelleyecek
hiçbir sınırlandırma kabul edilemez.
Misak-ı Milli Kararlarının Önemi
1. Milli kurtuluş savaşının hedefleri belirtilmiştir.
2. Milli sınırlara belirginlik getirilmiştir. ( 1. Madde )Batı
Trakya ile Kars Ardahan ve batum için halk oylaması
önerilmesi sorunlara öncelikle barışçıl çözüm arandığının bir
kanıtıdır. Bu bölgelerdeki Türk nüfusunun çokluğu da halk
oylaması istenmesinin bir diğer sebebidir.
3. Bu belge kurtuluş savaşının diplomatik dayanağı
olmuştur.
4. Misak-ı Milli kararları ile Mustafa Kemal’in
bağımsızlıkla ilgili görüşleri Osmanlı parlamentosu
tarafından yasallaştırılmıştır.
Kurtuluş savaşının gerekçesi Amasya genelgesiyle
hedefleriyse Misak-ı Milli kararlarıyla belirlenmiştir.
5. Misak-ı Milli ile milli ve bölünmez Türk vatanının sınırları
çizilmiştir.
6.Erzurum ve Sivas kongreleri kararları Mebusan Meclisi
tarafından da kabul edilmiştir.
7.Misak-ı Milli ile belirlenen sınırlar, Lozan Barış
Antlaşması ve sonrasında bugünkü sınırlarımız
oluşturulmuştur.
8.Misak-ı Milli'nin kabul edilmesi ile İtilaf Devletleri
İstanbul'u işgal etmiş ve Mebusan Meclisi basılmıştır (16
Mart 1920).
9.Mebusan Meclisi'nin kapatılması TBMM'nin açılmasının
zeminini hazırlamıştır.

İstanbul’un Resmen İşgali ( 16 Mart 1920 )
Misak-ı Milli kararlarının alınmasından sonra, anlaşma
devletlerinin İstanbul hükümeti ve meclisi mebusan
üzerindeki baskısı artmıştır. Bu baskı üzerine Ali rıza paşa
sadrazamlıktan istifa ederek yerine Salih paşa yeni
hükümeti kurmuştur. Adana çevresinde Ermeniler'in
katledildiği yolunda yalan haberler yayılmıştır.
İtilaf Devletleri sözde katliamdan İstanbul Hükümeti'ni
sorumlu tutmuş ve misakı milli kararlarını geri
aldıramayınca da 16 Mart 1920 de İstanbul’u işgal ettiler.
Meclisi mebus anı bastılar. Kendileri için tehlikeli
gördükleri önemli şahsiyetleri malta adasına sürgün ettiler.
İtilaf Devletleri Mebusan Meclis'inin kapatılması ile Milli
Mücadele'nin sona ereceğine inanmıştır.İtilaf devletlerinin
bu tutumu doğrudan milli iradeyi yok etmeye yöneliktir.
İşgalin ardından Salih paşa istifa ederek sadrazamlığa
yeniden Damat Ferit paşa getirildi. Damat Ferit Paşa
Şeyhülislam'a Kuva-yı Milliye aleyhine bir fetva yazdırarak
fetvayı ülkenin her yanına dağıtmıştır.Ardından da 11 Nisan
1920 de padişah Osmanlı meclisi mebusanı kapattı.
İstanbul’dan kaçan bazı milletvekilleri Ankara’ya gelerek
Milli Mücadeleye katıldılar.
Bu da Ankara’da TBMM’ni açılışını hızlandırmıştır.
İstanbul'u İşgal Eden İtilaf Devletlerinin Yayınladığı
Genelge:
1. İşgal geçicidir.
2. İtilaf Devletleri'nin amacı işgal değil, Osmanlı
Devleti'nin nüfuzunu arttırmaktır.
3. Anadolu'da isyan çıkarsa ya da Türkler katliam yaparsa
İstanbul Türkler'den alınacaktır.
4. Herkes saltanatın merkezi olan İstanbul'un emirlerine
uymak zorundadır.
M.Kemal'in İstanbul'un İşgali Üzerine İtilaf Devletleri'ni
Protesto Edişi ve Aldığı Önlemler:
1. İstanbul ile telefon ve telgraf görüşmeleri- haberleşme
kesilmiştir.
2. İstanbul'da yapılan tutuklamalara misilleme olarak
Anadolu'daki İtilaf Devletleri'nin görevli subayları
tutuklanmıştır.
3. İstanbul ve Adana'dan düşman askerinin ulaşımını
önlemek için Niğde Ulukışla'da ve İzmit Geyve çevresindeki
demiryolları tahrip edilmiştir.
4. Eskişehir ve Afyon çevresindeki İngiliz kuvvetlerinin
bölgeden çıkarılması ya da silahsızlandırılması
kararlaştırılmıştır.
5. Anadolu'da bulunan resmi ya da özel bütün mali
kuruluşların para ve değerli eşyaları belirlenerek
İstanbul'a gönderilmesi yasaklanmıştır.
6.Vergilere el kondu.
TBMM’NİN AÇILMASI (23 NİSAN 1920) -11 Ağustos
1923
İstanbul’un itilaf devletleri tarafından işgal edilmesi ve
meclisi mebus anın kapatılması üzerine Mustafa Kemal
heyeti temsiliye adına bir genelge yayımladı. 19 Mart 1920
tarihli bu genelge ile, yeni meclisin Ankara’da toplanacağını
her sancaktan 5 kişinin 15 gün içinde seçilmesini istedi.
Ayrıca Osmanlı mebusan meclisi üyelerinden İstanbul’dan
kaçıp Ankara’ya gelebilenlerinde TBMM’ye kabul
edilecekleri bildirildi. ( bunlar 27 Ekim 1920 tarihine kadar
TBMM’ye kabul edilmişlerdir.)
Böylece milli iradeye saygılı olunduğu, milli birlikten yana
olunduğu ve Ankara’nın otoritesinin güçlendirilmek istendiği
anlaşılmıştır.
• TBMM 23 Nisan 1920 de Ankara’da, coşkulu bir törenle
açıldı.TBMM ilk toplantısında 120 üye bulunuyordu. (
sonradan 380’e çıktı. )
• TBMM açıldığı gün Mustafa Kemal’i meclis başkanlığına
seçti.
20
Meclis üç gruptan oluşmuştur:
1. Seçimle belirlenenler,
2. Kapatılan Mebusan Meclisi'nden gelenler,
3. Sürgünden dönen 14 milletvekili.
Üyeler çok çeşitli mesleklerden oluşmuştur.
I.TBMM’nin Özellikleri
• TBMM yeni seçilen üyeler ve Osmanlı meclisi mebus
anından gelen üyelerden oluşmuştur.
• Tek meclisli parlamento sistemi benimsenmiştir. (
Üyeleri padişah tarafından seçilen ayan meclisi
kaldırılmıştır. )
• Kamuoyunun tepkisine yol açamamak için yeni meclis
olağanüstü yetkilerle donatılmış meclis adıyla açılmıştır.
• TBMM’de mebuslar meclisinde olduğu gibi dini
tartışmalar gözükmez.
• Savaşı sevk ve idare eden bir yapıya sahip olduğu için
ihtilalci bir meclistir.
• Mebusan meclisinin devamı değildir.
• Milli iradeye dayanan bir meclistir.
• TBMM iç politikada halkçılık dış politikada bağımsızlığa
saygı ilkesini temel etmiştir.
• TBMM nin açılmasıyla temsil heyetinin görevi sona
ermiştir.
• Savaş koşullarında çabuk karar alıp, kısa sürede
uygulamak için güçler birliği ilkesini 'Meclis Hükümeti
Sistemi' benimsemiştir.
• Öncelikle vatanın kurtuluşunu esas aldığı için, yeni bir
devlet düzenine geçilmesini sağlayıcı yönleri ön plana
çıkarılmamıştır.
• TBMM ni ilk çıkardığı kanun ağnam vergisinin artırılması
ile ilgilidir.
 Olağanüstü yetkilere sahip kurucu meclis özelliği taşır. (
Yeni Türk Devletinin temeli atılmıştır)
 Kurulan hükümet halk egemenliğine dayanır. ( padişah ve
halifeye karşı gelmemiştir. Çünkü 600 yıllık bir geleneğe
karşı gelmek birliğe ve beraberliğe ihtiyaç duyulan
günlerde akıllıca olmazdı.)
 Farklı fikirler ve akımlar olduğu için demokratik bir
meclistir. ( ülkenin kurtulması ortak hedeftir) Bu kadar
farklı görüşe sahip insanları bir arada tutan düşünce
'yurdun bağımsızlığını' kurtarma düşüncesidir.
 'Geçici bir hükümet reisi tanımak doğru değildir'
denerek meclisin bağımsızlığı ve devamlılığı belirtilmiştir
(2.madde).
Kuruluş Amacı
• Düzenli bir ordu oluşturmak.
• Milli iradeyi gerçekleştirmek
• Vatanı işgallerden kurtarmak
• Milli birli ve beraberliği gerçekleştirmek
• İstanbul’un işgali ve meclisi mebus anın dağıtılması
Mustafa Kemal’e yeni bir devletin kurulması için gereken
imkanı vermiştir.
• TBMM’nin başkanlığına seçilen Mustafa Kemal vatanı
işgallerden kurtarmak için, gereken önlemlerin artık meclis
tarafından alınacağını bildirmiş ve vakit geçirmeden bir
hükümetin meclis tarafından oluşturulmasını meclise
önermiştir.
Mustafa Kemal’in meclise verdiği önergede şu hususlar
yer alıyordu.
- Bir hükümet kurulmalıdır.
- Geçici olarak bir hükümet başkanı ya da padişah vekili
ortaya çıkarmak uygun değildir.
- TBMM yasama ve yürütme yetkilerine sahiptir.
- Mecliste seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir
kurul, hükümet işlerine bakacaktır. Meclis başkanı bu
kurulunda başkanı olacaktır.
- Padişah ve halifenin bulunduğu baskıdan kurtulduğu
zaman, meclisin belirleyeceği esaslar içinde durumu belli
olacaktır.
Bu önerge 20 Ocak 1921 Anayasası kabul edilinceye kadar
Meclisin çalışma esaslarını belirlemiştir.
Meclis Hükümet Sisteminin Özellikleri
• Hükümet üyeleri meclis içinde ayrı ayrı oylanarak seçilir.
• Meclis istemediği üyeleri düşürebilir.
• Bir başbakan yoktur.
• Meclis başkanı hükümetinde başkanıdır.
• Bir devlet başkanı da yoktur.
I.TBMM'nin Gerçekleştirdiği Çalışmalar
TBMM açılmıştır (23 Nisan 1920).
Hıyanet-i vataniye Kanunu çıkarılmıştır (29 Nisan 1920).
İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur (11 Eylül 1920).
TBMM ilk anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye'yi kabul
etmiştir (20 Ocak 1921).
İstiklal Marşı kabul edilmiştir (12 Mart 1921).
Saltanat kaldırılmıştır (1 Kasım 1922).
İzmir İktisat Kongresi toplanmış ve Misak-ı İktisadi kabul
edilmiştir (18 Şubat-4 Mart 1923).
Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır (24 Temmuz 1923).
Teşkilat-ı Esasiye (1921 Anayasası - 20 Ocak 1921)
Yunan ilerleyişi devam ettiğinden bir anayasa çıkarılması
zorlaşmıştır.
I.İnönü Savaşı'nın kazanılması üzerine M.Kemal bir önerge
yayınlamıştır (13 Eylül 1920).
Teşkilat-ı Esasiye adındaki bu önerge Türk Devleti'nin ilk
anayasası olmuştur (20 Ocak 1921).
23 esas ve bir ek maddeden oluşmuştur.
Kanun-i Esasi'nin Teşkilat-ı Esasiye ile çelişmeyen
bölümleri yürürlükte kalmıştır.
Türkiye Devleti'nin ilk anayasasıdır.
1921 Anayasası'nın Maddeleri
1. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
2. Kanun yapmak (yasama) ve yürütme yetkisini kullanmak
milletin tek ve gerçek temsilcisi olan TBMM'ye aittir.
3. Türkiye Devleti TBMM tarafından yönetilir ve hükümet
'TBMM Hükümeti' adını alır.
4. TBMM, iller halkınca seçilen üyelerden oluşur.
5. TBMM'de seçim iki yılda bir yapılır.
6. TBMM, hükümeti seçtiği vekillerle (bakanlarla) yönetilir.
7. Şer'i hükümlerin uygulanması TBMM'ye aittir.
8. Meclis başkanı hükümetin de başkanıdır.
Önemi:
Yeni Türk Devleti'nin kuruluşunun siyasi ve hukuki
belgesidir.
Güçler Birliği İlkesi kabul edilmiştir.
Türk tarihinde ilk kez egemenlik ulusa verilmiştir.
Meclis içinde İstiklal Mahkemeleri kurulmuş ve yargı gücü
de kullanılmıştır.
Ulusal birliğin bozulmaması için devletin rejimi
belirtilmemiştir.
TBMM, yaptığı anayasa ile Kurucu Meclis özelliğini
göstermiştir.
Meclis Hükümeti sistemi kabul edilmiştir.
21
Şer'i hükümlerin TBMM tarafından yerine getirilmesi kabul
edildiğinden 1921 Anayasası laik bir anayasa değildir.
1921 Anayasası, 1924 Anayasası'nın ilanına kadar
yürürlükte kalmıştır.
1921 Anayasası'nda Yapılan Değişiklikler
Devletin rejiminin cumhuriyet olduğu belirtilmiştir (1923).
Cumhuriyetin ilanı ile Meclis Hükümeti Sistemi sona ermiş
Kabine Sistemi'ne geçilmiştir.
Çerkez Ethem ayaklanmayı bastırmaya çalışmış, ancak
Yunan ilerleyişi başladığından Batı Cephesi'ne geri
çağrılmıştır.
Yıl sonunda ayaklanma merkezden gönderilen güçler
tarafından bastırılmıştır.
3) Afyon Ayaklanması
Yunanlar'ın kışkırtması sonucu Çopur Musa Afyon'da 'Din
elden gidiyor' diyerek ayaklanmıştır.
Kuva-yı Milliye güçleri ayaklanmayı bastırmıştır.
4) Konya Ayaklanması
Delibaş Mehmet, hükümet binasını basmış ve binaya el
koymuştur.
Milli güçler tarafından ayaklanma bastırılmıştır (22 Kasım
1920).
5) Milli Aşiret Ayaklanması
Urfa Viranşehir'de Fransızlar'ın kışkırtmaları sonucu
ayaklanmışlardır.
Ayaklanma Kuva-yı Milliye tarafından bastırılmıştır.
6) Ali Batı Ayaklanması
Midyat ve Nusaybin çevresinde çıkmıştır.
7) Şeyh Eşref Ayaklanması
Bayburt'ta çıkmıştır.
8) Koçkiri Ayaklanması
Erzincan, Zara ve Koçkiri çevresinde çıkmıştır. Ayaklanma,
Amasya’da bulunan merkez ordusu tarafından
bastırılmıştır.
9) Cemil Çeto Ayaklanması
Garzan ve çevresinde çıkmıştır.
C)Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar
1) Rum Ayaklanmaları
Rumlar, Trabzon'da Pontus Rum Devleti'ni kurma
düşüncesiyle ayaklanmışlardır.
İngilizler tarafından desteklenmiştir.
Kurtuluş Savaşı boyunca en uzun süren ayaklanma, Pontus
Rum ayaklanmasıdır.
Ayaklanma Şubat 1923'te bastırılabilmiştir.
Trakya ve Batı Anadolu’daki Rum Ayaklanmaları:
Yunan işgallerinin başlaması ile çıkartılmıştır.
2) Ermeni Ayaklanmaları
Fransızlar'ın desteği ile Ermeni İntikam Alayı Adana ve
çevresinde katliamlar yapmıştır.
Ayaklanma Güneydoğu Anadolu'ya yayılmıştır.
Milli Mücadele'nin kazanılması ile ayaklanmalar
bastırılmıştır.
D)Kuva-yı Milliye Taraftarı Olup Sonradan Ayaklananlar
Bir merkezden yönetilmedikleri için kendi başlarına
hareket etmekteydiler. Bu nedenle TBMM Kuvay-ı Milliye
birliklerini Düzenli Orduya dahil etmek istedi. Bazı lider
bunu kabul etmedi ve ayaklandılar.
1) Demirci Mehmet Efe Ayaklanması
Denizli, Burdur, Dinar ve Çal çevresinde çıkmıştır.
Ayaklanmayı I.İnönü savaşından önce Refet Bey
bastırmıştır (30 Aralık 1920).
2) Çerkez Ethem Ayaklanması
Kütahya, Gediz ve Demirci çevresinde çıkmıştır.
Çerkez Ethem, I.İnönü Savaşı sırasında Düzenli Ordu'ya
saldırmıştır.
I.İnönü Savaşı'ndan sonra ayaklanma bastırılmıştır (24
Ocak 1921).
Çerkez Ethem ve arkadaşları Yunanlar'a sığınmıştır.
A.İstanbul Hükümetinin TBMM Hükümetine Karşı
Tutumu
• Mustafa Kemal ve yanındakiler, İstanbul sıkı yönetim
mahkemesince idama mahkum edildiler.
• Şeyhülislam tarafından bir fetva çıkarttırılarak, milli
mücadeleciler dine karşı ihanetle suçlandılar.
• Kuva-yi inzibatiye adıyla bir ordu kuruldu. TBMM’ye
karşı ayaklanmalar desteklendi.
• İtilaf devletlerine daha fazla bel bağlandı.
B.TBMM’ye Karşı Ayaklanmaların Nedenleri:

Bazı kişilerin manda ve himaye istemesi.

Bazı insanların şahsi çıkarı için halkı kışkırtması

Damat Ferit Paşa’nın işgalci güçlerin desteği ile
Anadolu halkını Milli Mücadele’ye karşı kışkırtması

Kuvay-ı Milliye’nin disiplinsiz hareket etmesi

Azınlıkların kendi devletlerini kurma çabası

İngiltere’nin Boğazları ele geçirmek istemesi

Düzenli ordu kurulurken Kuvay-ı Milliye liderlerinin
isyan etmesi

İstanbul Hükümeti'nin TBMM aleyhine yayınladığı
fetva.

İstanbul Hükümeti'nin Anadolu üzerinde otorite
kurmak istemesi.

İtilaf Devletleri'nin Milli Mücadele'nin Padişah ve
Halifeye karşı yapıldığı şeklindeki propagandaları.

Asker kaçaklarının otorite boşluğundan yararlanmak
istemeleri.

Halkın askerlikten ve savaştan bıkması


C. AYAKLANMALAR
A. Doğrudan İstanbul Hükümetinin Çıkardığı
ayaklanmalar
1. Aznavur Ayaklanması
Ayaklanma Çerkez ethem ve kuvvetleri ile
bastırılmıştır.
2. Kuvay-ı İnzibatiye (Hilafet Ordusu) Ayaklanması
Geyve boğazındaki kuva-yi milliye birliklerine saldıran
hilafet ordusunun er kadrosunun Ali Fuat paşa
komutasındaki kuva-yi milliye birliklerine katılmasıyla
ayaklanma bastırıldı.
B)İstanbul Hükümeti ve İşgalci Devletlerin Kışkırtmaları
İle Çıkarılan Ayaklanmalar
1) Bolu, Düzce, Hendek ve Adapazarı Ayaklanmaları
Boğazların kontrolünü sağlamak için İngilizler'in desteği ile
çıkarılmıştır.
Ayaklanma, Çerkez Ethem'in yardımları ile Ali Fuat Paşa ve
Refet Bey tarafından bastırılmıştır.
2) Yozgat Yenihan Ayaklanması
Osmanlı Hanedanı'na bağlı ayanlardan olan Çapanoğulları
Yozgat'ta, Aynacıoğulları ise Zile'de ayaklanmışlardır.
22
TBMM İsyanları Bastırmak İçin Aldığı Tedbirler

İstanbul Hükümeti'nin çıkardığı fetvaya karşılık, 153
din adamı onayı ile Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi
tarafından karşı fetva yazılarak Milli Mücadele'nin haklılığı
halka duyurulmuştur.

29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu
çıkartılmıştır.

İsyan edenleri yargılama amacıyla İstiklal
Mahkemeleri kurulmuştur. (11 Eylül 1920).

Halkı uyarıp aydınlatmak, millet meclisine güveni
pekiştirmek ve örgütlenmeyi sağlamak amacıyla Nasihat
Heyeti kurulmuştur.

Anadolu Ajansı kurulmuştur.

İstanbul Hükümeti’nin işlemleri geçersiz sayılmış ve
Damat Ferit TBMM kararı ile vatan haini ilan edilmişti.

İstanbul Hükümeti ile tüm ilişkiler kesilmiş, (3. Kez)
İstanbul'dan gelen evraklar geri gönderilmiş, İstanbul
Hükümeti'nin yaptığı her türlü iş yok sayılmıştır.

Düzenli Ordu kurularak Kuva-yı Milliye birlikleri
kaldırılmıştır.
Ayaklanmaların Sonuçları:
Kurtuluş Savaşı uzamıştır.
Milli Mücadele'nin kazanılması gecikmiştir.
Yunanlar, Anadolu'da ilerleme fırsatı bulmuştur.
Boş yere kardeş kanı dökülmüştür.
TBMM gücünü, ayaklanmaları bastırmak için kullanmıştır.
TBMM, tüm ayaklanmaları bastırarak Anadolu'da otoriteye
hakim olmuştur.
Not : Hıyanet-i Vataniye Kanunu ve Şeyh Said İsyanı
olayıyla ilgili çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu, amaç
bakımından birbirine benzer.
İSTİKLÂL MAHKEMELERİ (11 Eylül 1920)
Kuruluş Nedeni:
TBMM'ye karşı ayaklanmaların çıkması.
Anadolu'da eşkıyaların çoğalması ve iç güvenliği tehdit
etmeleri.
Kuva-yı Milliye birliklerinin düzensiz hareket etmeleri.
Askerden firar edenlerin artması.
TBMM'nin tüm yurtta otoriteyi eline almak istemesi.
• Osmanlı hükümetiyle işbirliği yapanları cezalandırmak
TBMM ilk hükümeti 2 Mayıs 1920’de kurdu.
 SEVR ANTLAŞMASI ( 10 AĞUSTOS 1920 )
I.Dünya Savaşı bitince toplanan Paris Barış Konferansı’nda
İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’ni paylaşırken
anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Yunanistan’ın pastadan pay alma
isteği İtalya’nın tepkisine yol açarken, bu konudaki
görüşmelere I. Londra ve San Remo konferanslarında
devam edilmiştir.
 Osmanlı Devleti’nden hiçbir devlet adamının
çağırılmadığı San Remo Konferansı’nda hazırlanan taslak,
İtilaf Devletleri tarafından 11 Mayıs 1920’de Tevfik Paşa
başkanlığındaki Osmanlı Heyetine sunulmuştur.
 Ancak Tevfik Paşa taslakta yer alan maddelerin
Osmanlı Devleti’nin dağılması anlamına geldiği ve
bağımsızlık anlayışı ile bağdaşmadığını belirterek
görüşmelere katılmamıştır.
 22 Haziran 1920’de başlayan Yunan taarruzu sonrası
İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’ne anlaşmayı kabul etmesi
için 10 gün süre tanımıştır.
 Sevr taslağı padişahın başkanlığında toplanan “saltanat
şurası”nda kabul edildi.Sevr antlaşması Ali Rıza Paşa hariç
Osmanlı temsilcileri tarafından 10 Ağustos 1920 de
imzalandı.
 Osmanlı devletini antlaşmaya iten etkenler:
1.
Yunan taaruzu
2.
İngiltere askeri gücünün yarattığı baskı
3.
TBMM’nin açılmış olması
 10 Ağustos 1920’de Paris yakınlarındaki Sevr
Kasabasında imzalanan antlaşma 433 maddeden
oluşmaktadır
A) Sevr Antlaşması'nda Sınırlar
Yunanistan'a, Trakya ve Batı Anadolu
Fransa'ya, Sivas, Malatya, Adana, Urfa, Antep, Maraş ve
Suriye
İngiltere'ye, Musul dahil Irak ve Arabistan
İtalya'ya, Güneybatı Anadolu verilecek.
Osmanlı'ya, Giresun, Ordu, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop
Çorum, Kayseri'nin doğusu, Çankırı, Ankara, Eskişehir, Bolu,
Zonguldak ve Bilecik Osmanlı Devleti'nde kalacak.
Adalar'dan: İtalya'ya, Rodos ve Oniki Ada,
Yunanistan'a, Diğer adalar bırakılacak.
Doğu Anadolu'da: Bir Ermeni Devleti, bir de Kürt Devleti
kurulacak.
İstiklâl Mahkemeleri'nin Özellikleri:
Mahkeme üyeleri TBMM üyeleri arasından seçilmiştir.
İstiklâl Mahkemeleri'nin Yararları:
Asker kaçakları orduya geri dönmüştür.
Ayaklanmalar bastırılmıştır.
İç güvenlik sağlanmıştır.
Devlet organları işlemeye başlamıştır.
Vergi ve asker alımları kolaylaşmıştır.
Not 1: İstiklal Mahkemeleri ilk kez TBMM'ye karşı
ayaklanmalar sırasında kurulmuştur.
Not 2: Tekalif-i Milliye Emirleri'ne karşı çıkmalar
başlayınca İstiklal Mahkemeleri yeniden devreye girmiştir.
Not 3: Şeyh Said İsyanı sırasında İstiklal Mahkemeleri
yine işlevini yerine getirmiştir.
Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun Çıkarılmasındaki Amaçlar
• Meclis iradesi karşı gelenleri ve ayaklanmaları önlemek
• Kuva-yi milliye amaçları dışında iş yapmasını önlemek
• Cezaların geciktirilmeden uygulanmasını sağlamak
• Meclise olan güveni artırmak
• Askere alma işini hızlandırmak ve orduyu güçlendirmek
B) Siyasi Hükümler
Boğazlar ve İstanbul:
 İstanbul, Osmanlı Devleti'nin başkenti olacak. Osmanlı,
azınlıkların haklarını koruyamazsa İstanbul Osmanlı'nın
elinden alınacak.
 Boğazlar, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin
gemilerine açık olacak.
 Boğazlar, Boğazlar Komisyonu tarafından yönetilecek,
komisyonun ayrı bir bayrağı ve bütçesi olacak.
Azınlıklar:
 Azınlıklara her milletten ve Türkler'den fazla hak
verilecek
C) Askeri Hükümler
 Mecburi askerlik kaldırılacak.
 Asker sayısı 50,700'ü geçmeyecek.
23
 Orduda ağır silah bulunmayacak.
 Deniz gücü 13 küçük gemiyi geçmeyecek.
D) Ekonomik Hükümler
 Osmanlı Maliyesi, İtilaf Devletleri'nin kontrolünde
bulunacak.
 Bütçeyi İngiliz, Fransız, İtalyan ve Türkler'den oluşan
bir komisyon belirleyecek.
 Osmanlı üyeleri bu komisyonda yalnızca danışman olarak
bulunacak.
 Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödeyecek.
 Kapitülasyonlar yeniden yürürlüğe girecek ve bütün
devletler yararlanacak.
Sevr Antlaşması'nın Önemi:
 Sevr Antlaşması ile Osmanlı yok sayılmıştır.
 Osmanlı Devleti Sevr ile başka devletlerin yönetimine
bırakılmıştır.
 Galip Devletler Osmanlı'yı aralarında paylaşmışlardır.
 Azınlıklara geniş haklar verilmiş, Türkler'in kendi
vatanındaki hakları kısıtlanmıştır.
 Mebusan Meclisi dağıtıldığından antlaşma onaylanmamış
ve uygulanamamıştır. Bu yönüyle Sevr, 1878 Yeşilköy
(Ayastefanos) Antlaşması'na benzer.
 Yunanlar antlaşmayı onaylatmak için Batı Anadolu'da ve
Trakya'da ilerleyişe geçmişlerdir. İngilizler Bandırma ve
Mudanya'ya asker çıkarmıştır.
 Sevr'in imzalanması, milletin Milli Mücadele'ye olan
inancını arttırmıştır.
Not : TBMM, Sevr'i imzalayanları vatan haini ilan etmiştir.
Sevr antlaşması ile ortaya çıkan yoğun tepkiler üzerine
Damat Ferit paşa hükümeti istifa ederek Tevfik paşa
hükümeti kurulmuştur.yeni hükümet Mustafa Kemal ile
anlaşma yolları arayacaktır.
Not: Antlaşma Osmanlı Parlamentosu tarafından
onaylanmadığı için hukuksal dayanaktan yoksundur.
24
Ermenistan Savaşı
 TBMM, Ermeni meselesini çözmek için Kâzım Karabekir
Paşa'yı Doğu cephesi komutanlığına tayin etti.
 24 Eylül 1920'de taarruza geçen Türk ordusu
Ermenileri yenilgiye uğrattı.
 30 Ekim 1920'de Kars zaferi kazanıldı.
GÜMRÜ ANTLAŞMASI 3 ARALIK 1920
+TBMM ile Ermenistan arasında yapıldı.
1. Aras Nehri—Çıldır Gölü hattı sınır olacak
2. Kars, Sarıkamış ve Iğdır TBMM'ye verilecek
3. Ermenistan Sevr'i tanımayacak, Misak-ı Milli'yi
tanıyacak
4. Ermenistan işgal ettiği yerlerden cekılecek. Ve toprak
ısteklerınden vazgececek.
ÜNİTE 3:YA İSTİKLAL YA ÖLÜM
KURTULUŞ SAVAŞINDA CEPHELER
KURTULUŞ SAVAŞININ ASKERİ STRATEJİSİ
 Önce Erzurum'da bulunan XV. kolordu komutanı Kâzım
Karabekir Paşa aracılığıyla doğudaki Ermeni işgalini sona
erdirmek
 Güney cephesinde Fransızlara karşı düzenli birliklerle
savaşma imkanı olmadığından milis kuvvetleriyle bölgenin
kurtuluşunu sağlamak
 Kurtuluş savaşının kaderini belirleyecek olan Batı
cephesinde Yunanlılara karşı önce savunma savaşı yaparak
oyalamak, gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra taarruz
ederek düşmanı yurttan atmak
 Doğu Trakya'ya boğazlar işgal altında olduğundan
yardım göndermek mümkün olmadığı için kendi imkanlarıyla
kurtulmasını sağlamak
Önemi:
 TBMM'yi ve Misak-ı Milli'yi ilk tanıyan devlet
Ermenistan’dır.
 Ermeni meselesi sona erdi.
 Doğu cephesı kapandı. Ve buradakı bırlıkler batı
cephesıne kaydırıldı.
 TBMM’nın ılk sıyası ve askerı basarısıdır.
A- DOĞU CEPHESİ
Ermeni Meselesi
 Ermeniler XIX. yy ortalarına kadar Osmanlı
hakimiyetinde barış içinde yaşamışlar, devlete olan
bağlılıklarından dolayı kendilerine "millet—i sadıka"
denilmiştir.
 Fransız ihtilalinin etkisi ve Avrupalı devletlerin
kışkırtmaları sonucu XIX. yy'ın sonlarına doğru Ermeniler
bağımsız olma fikrine sahip olmuşlardır.
 Ermeni meselesi ilk kez Berlin Antlaşması'nda (1878)
gündeme gelmiştir. Bu antlaşmada Osmanlı Devleti'nden
Doğu Anadolu'da Ermeniler lehine ıslahatlar yapması
istenmiştir.
 Sultan II. Abdülhamit Ermenilerin bağımsız olmalarını
sağlayacak olan bu ıslahatları uygulamamıştır.
I. Dünya Savaşı'nda Ermeni Sorunu ve Tehcir Kanunu
 Ruslar I. Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde
Ermenileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak
bölgedeki Türkleri katlettirdiler.
 Ermenilerin doğuda sivil halka ve Türk ordusuna yönelik
saldırıları üzerine İttihat—Terakki Hükümeti "Tehcir
Kanunu"nu (1915) çıkararak katliamlara karışan Ermenileri
Suriye ve Lübnan'a gönderdi.
 Rusya, 3 Mart 1918'de imzaladığı Brest Litovvsk
antlaşması ile Kars, Artvin, Ardahan ve Batum'u Osmanlı
Devleti'ne bırakmıştı.
 Fakat daha sonra Kars ve çevresini Ermeniler, Ardahan
ve Batum'u Gürcüler işgal etti.
 Mondros ateşkes antlasmasında dogu anadoluda bır
ermenıstan devletı kurulması maddesı konuldu. (24. Madde)
 Daha sonra sevr antlasmasıyla bu durum onaylandı.
 Ermeıstan bu maddeeye ve Wilson ılkelerıne dayanarak
dogudakı halka zulm etmeye ve o bolgedekı turklerı goce
zorlamaya basladı.
 Bunları kurdugu cemıyetler aracılıgıyla yapıyordu bu
cemıyetler: hınçak ve tasnaktı.
 Ermenılerın kurdugu cemıyete karsı dogu anadoluda
turkler tarafından DOGU ANADOLU MHC kuruldu ve
ısgallere karsı koymaya basladı.
 TBMM, Osmanlı Devleti'nden kalan ve başında Kazım
Karabekir Paşa'nın bulunduğu orduya hareket emri verdi.
Not:1 cephenın kapanmasıyla sınırların kesınlesmsı farklı
seylerdır. Dogu cephesı gumru ant. Kapandı. Dogu sınırı
kars ant. Kesınlestı.
Not2: Dogu sınırını ılgılendıen antlasmaları Gazı
Buyuk Mustafa Kemal olarak kodluyoruz
Gumru – Batum – Moskova - Kars
Batum Antlaşması 23 Şubat 1921
 TBMM ile Gürcistan arasında yapıldı.
 Artvin ve Batum çevresi TBMM'ye bırakıldı.
 Bu antlaşmalardan kısa bir süre sonra Ermenistan ve
Gürcistan Sovyet Rusya'nın egemenliğine girdi.
 Bu antlaşmaların yerine daha sonra Moskova ve Kars
antlaşmaları imzalandı.
B- GÜNEY CEPHESİ
 Mondros Mütakeresi'nden sonra Musul , Antep, Maraş
ve Urfa önce İngilizlerin işgaline uğramış, Paris
Konferansından sonra Musul karşılığında Fransızlara
devredilmiştir.
 Ayrıca Osmaniye, Adana ve Mersin’i Fransızlar;
 Antalya ve çevresini İtalyanlar işgal etmiştir.
 İngilizler bölge halkına yönelik baskılar yapmadıkları
için ciddi bir direnişle karşılaşmadılar.
 Fransızlar bölgeyi Ermenilerle birlikte işgal ederek
ağır baskılar yaptılar ve sivil halka yönelik katliamlar
gerçekleştirdiler. Bu durum halkın tepkisine neden oldu.
 Sivas Kongresi'nde bölgeye komutanlar tayin edildi.
Bölgede bütün halkın katıldığı bir Kuvay-ı Milliye hareketi
başladı. Ve Kilikyalılar cemiyeti kuruldu
 Maraşta SUTCU IMAM ANTEPTE ŞAHIN BEY yerel
kahramanlarımızdır.
 URFA’DA M. Kemal tarafından gönderilen ALİ SAİP
BEY…. ANTEP TE ALİ KILIÇ BEY halkı orgutlemıstır.
 5 agustos 1920’de ADANA’DA Fevzi paşa ve M.
Kemal’in katıldığı POZANTI KONGRESİ düzenlenmıstır.
Ayrıca Adanadakı mucadeleye KARAİSALI koyunden din
görevlisi MEHMET HOCA EFENDININ buyuk rolu
olmustur.
25
 İşgallere karşı ılk dırenıs bu bolgede basladı: ilk
kursun olayı Hatay – Dörtyol..
 Uzun mücadelelerden sonra;
 11 Şubat 1920'de Maraş,
 10 Nisan 1920'de Urfa,
 8 Şubat 1921'de Antep kurtarıldı.
 Fransızlar Sakarya Savaşı'ndan sonra imzalanan
Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921) ile Anadolu'yu
terkettiler.
 TBMM tarafından
 1973’te Maraş'a "Kahraman",
 1921’de Antep'e "Gazi",
 1984’te Urfa'ya "Şanlı" unvanları verildi.
amacıyla doguda ermenılerın yaptıklarını yapmaya
baslamıslardır.
 Bunu uzerıne halkı kuvayı mıllıye bırlıklerını kurmustur.
Ve IZMIR MHC VE REDDI ILHAK CEMIYETINI
kurmuşlardır. Ayrıca bu BALIKESIR VE ALASEHIR
KONGRELERINI DUZENLEMISLERDIR.
 SEVR BARIS ANT. Taslagı SAN REMA KONF.
Hazırlanmıs ve Osmanlı devletıne sunulmustur. Osm.
Hukumetı bunu kabul etmeyınce
 Yunanlılar 22 Haziran 1920'de saldırıya geçerek
Balıkesir, Bursa, Uşak ve D. Trakya'yı işgal etmişlerdir.
 Bunun üzerine sıvas kongresınden sonra batı cephesı
kuvayı mıllıye bırlıklerının basına atanan Ali Fuat Paşa
TBMM'den izinsiz olarak Yunanlılara karşı 24 ekim 1920’de
Gediz'de taarruza geçti. Ancak birliklerimiz yenilgiye
uğradı.
Sonuçta;
- Bu durum düzenli ordunun gerekliliğini ortaya çıkardı.
- Ali Fuat Paşa görevden alınarak Moskova büyükelçiliğine
gönderildi.
- Batı cephesi ikiye ayrıldı. Asıl Batı cephesine İsmet Bey,
Batı cephesinin güney kısmına Refet (Bele) Paşa tayin
edildi. Her ıkı cephede genek kurmay baskanlıgına baglandı.
DÜZENLİ ORDUNUN KURULMASI 8 KASIM 1920
Sebepleri
+ Kuvay-ı Milliye birliklerinin halktan zorla para ve yardım
toplamaları ve bu durumun halkın tepkisine yol açması.
+ Yunan ilerleyişini durduramamaları
+ Kuvay-ı Milliye komutanlarının merkezi otoriteden uzak,
başlarına buyruk hareket etmeleri
+ Bölgesel kurtuluşu hedef almaları
+ Askerlık bılgı ve teknıgınden yoksun olmaları
+ Yeterli silah ve cephaneye sahip olmamaları.
+ Gedız taaruzunun basarısızlıkla sonuclanması.
C- KURTULUŞ SAVAŞI VE İTALYANLAR
 Birinci Dünya savaşı sırasında İtalya'ya gizli anlaşmayla
İzmir verilmişti.
 Paris Konferansı'nda (18 Ocak 1919) İngilizler
Akdeniz'de güçlü bir İtalya istemedikleri için İzmir'in
Yunanlılara verilmesini sağladılar. Bu olay anlaşmazlığa
neden oldu.
 İtalyanlar Muğla, Antalya ve çevresini işgal ettiler.
 İtalyanlarla TBMM arasında ciddi bir savaş olmadı.
Çünkü İtalyanların hem İngilizlerle arasının açılması hem de
bu dönemde İtalya'da iç karışıklık olması savaş ihtimalini
azalttı.
 İtalyanlar II. İnönü savaşından sonra Anadolu'dan
çekilmeye başladılar (5 Temmuz 1921) Sakarya savaşından
sonra tamamen çekildiler.
D- DOĞU TRAKYA'NIN İŞGALİ ve KURTULUŞU)
 15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal
edildi.
 İtilaf devletleri Sevr Antlaşması'nı kabul ettirmek için
Yunanlıların tekrar taarruz etmelerini sağladılar.
 22 Haziran 1920'den itibaren Yunanlılar Batı
Anadolu'daki bazı yerlerle birlikte Doğu Trakya'yı da işgal
ettiler.
 Boğazların işgal altında olması nedeniyle Anadolu'dan
Doğu Trakya'ya yardım gönderilemedi.
 Bölgedeki Türkler Trakya-Paşaeli Cemiyeti'nin
öncülüğünde kendi imkanlarıyla mücadele ettiler.
 Doğu Trakya, Mudanya Ateşkesi'nden (11 Ekim 1922)
sonra savaş yapılmadan kurtarıldı.
I.
II.
III.
İNÖNÜ SAVAŞI 6-10 OCAK 1921
Savunma savasıdır
Duzenlı ordunun yaptıgı lk savastır.
Sebepleri
1. Yunanlıların Çerkez Ethem ayaklanması sonucu milli
kuvvetlerin birbirleriyle mücadelelerinden yararlanmak
istemesi
2. Türk ordusunun güçlenmesini engelleme düşüncesi
3. Sevr Antlaşması'nı Türk milletine zorla kabul ettirmek
istemeleri
4. yunanlıların kutahya, eskısehırı ve ankarayı ele gecırıp
sevrı zorla kabul ettırme dusuncelerı
Sonuçları (TALİM-MİLAT)
 TBMM, kazandığı güçle, Teşkilat-ı Esasiye'yi
hazırladı.(20 Ocak 1921)
 Afganistan ile Ankara Dostluk Antlaşması imzalandı.
(1 Mart 1921)
 İtilaf devletleri TBMM'yi Londra Konferansı'na
çağırdılar.(12 Mart 1921)
 İstiklal Marşı kabul edıldı. (12 Mart 1921)
 Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı
(16 Mart 1921)
Ayrıca:
 Savaşı Türk ordusu kazandı
 TBMM'nin kurduğu düzenli ordunun ilk başarısıdır.
BATI CEPHESİ
 Batı cephesi, Kurtuluş Savaşının en uzun süren ve en
şiddetli savaşların yapıldığı cephesidir. Sebebi;
 Yunan işgalinin diğerlerine göre daha kanlı olması
 Yunan işgalinin kalıcı nitelik taşıması
 1. Dünya savaşı oncesı İtalyanlara verılen İzmir Paris
barış konferansında yunanlılara verılmıstır. Sebebı
ıngılterenın guclu bır ıtalyayı ıstememesıdır.
 Mondros ateskesınden sonra 15 Mayıs 1919'da İzmir'i
Yunanlıların işgali üzerine açılmıştır.
 Kuvay-i Milliye birlikleri ilk kez ortaya çıktı.
(Ayvalık'ta).
 Yuanlılar ısgalden sonra Wilson ilkelerine dayanarak
MAVRI MIRA VE ETNIKI ETERYA CEMIYETLERI IE
BIRLIKTE oranın kendilerıne aıt oldugnun ıspatlamak
26
 TBMM'nin otoritesi ve halkın TBMM'ye olan güveni
arttı.
 İsmet Bey generalliğe terfi etti.
 Çerkez Ethem isyanı bastırıldı.
 Düzenli orduya geçiş hızlandı.
TÜRK-AFGAN DOSTLUK ANTLAŞMASI

1 Mart 1921'de Moskova'da imzalandı.

İlk kez bir İslam ülkesi TBMM'yi tanıdı.

Anlaşmaya göre taraflardan biri saldırıya uğrarsa
diğeri ona yardım edecektir.

TBMM Afganistan’a subay ve Öğretmen gönderecektir.
LONDRA KONFERANSI (23 ŞUBAT-12 MART 1921)
Katılan devletler
İngiltere - İtalya
İstanbul Hükümeti
Fransa - Yunanistan
TBMM
(Toplanmasında Etkili Olan Devletler: Fransa-ltalya
TBMM temsilcisi
: Bekir Sami Bey(Dışişleri bakanı)
İstanbul Hükümeti Temsilcisi : Tevfik Paşa(Sadrazam)
Konferanstaki Türk Tezi
: Misak-ı Milli
İtilaf Devletlerinin Tezi
: Sevr Antlaşması
İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ (12 MART 1921'DE)
 Milli eğitim bakanlığı tarafından düzenlenen yarışmada
Mehmet Akif’in şiiri 724 şiir arasından 1. Seçilmiştir.
 Milli eğitim bakanı Hamdullah Suphi TANRIÖVER’dir.
 Milli marş ülkelerin bağımsızlık sembolüdür.
 Mehmet Akif ERSOY milli marsı kahraman ordumuza
ıthafen yazmıştır.
 Zeki ÜNGÖR tarafından bestelenmiştir.
Londra Konferansı'nın Toplanmasında Etkili Olan
Sebepler

TBMM'nin doğuda Ermenileri yenilgiye uğratması

Güneyde Fransızlara karşı başarı kazanılması

İnönü Savaşı'nda Yunanlıların yenilmesi

TBMM'nin Sovyet Rusya ile yakınlaşması
Not: İstanbul hukumetı dogrudan, TBMM dolaylı
yoldan cagrılmıstır. M. Kemal dogrudan cagrılmadıkca
katılmayacaklarını bıldırdi. Daha sonra İtalyanın dogrudan
davetı uzerıne TBMM konferansa katıldı.
MOSKOVA ANTLAŞMASI 16 MART 1921
Türk-Rus Yakınlaşmasının Nedenleri
 TBMM'nin doğuda Ermenilere karşı başarı kazanması
 Fransızlara karşı güneydeki halk direnişinin etkili
olması
 Yunanlılara karşı I. İnönü zaferinin kazanılması
 İki ülke arasında karşılıklı elçilikler açılarak iyi
ilişkilerin başlaması
 Mustafa Kemal Paşa'nın diplomatik çabaları
 Her iki ülkenin de düşmanlarının ortak olması
 Sovyet Rusya'nın Anadolu'daki milli mücadeleyi kendi
rejimine dönüştürmek istemesi
Maddeleri
 Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya arasındaki anlaşmalar
geçersiz sayılacak
 İki taraftan birinin tanımadığı bir anlaşmayı diğeri de
tanımayacak
 Sovyet Rusya Sevr'i reddedecek, Misak-ı Milli'yi
tanıyacak
 Kapitülasyonların kalktığını Sovyet Rusya kabul edecek
 Rusya, TBMM ile Ermenistan ve Gürcistan arasında
imzalanan antlaşmaları Batum'un Gürcistan'a verilmesi
şartıyla tanıyacak
ÖNEMİ
 Batum'un verilmesi Misak-ı Milli'den ilk tavizdir.
 Rusya, TBMM'yi tanıyan ilk Avrupa devletidir.
 Sovyet Rusya milli mücadeleye destek vermeyi kabul
etti.
 Sovyet Rusya, Sevr antlaşmasını tanımadığını ilan etti.
 Doğu sınırımız güvence altına alındı.
İtilaf Devletlerinin Amaçları

Yunan kuvvetlerinin yeniden toparlanması için zaman
kazandırmak

TBMM konferansa katılmazsa Türklerin barışa karşı
oldukları şeklinde propaganda yapmak

Konferansa TBMM ile birlikte İstanbul hükümetini de
çağırarak ikilik çıkarmak

Barış yolu ile Sevr Antlaşması’nın şartlarını
yumuşatarak kabul ettirmek
Sevr’de yapılan değişiklik:
--İzmir Türklere verilecek ancak sehırde Yunan
kuvvetlerı bulunacak.
--MC tarafından tayın edılen bir hrıstıyan valı
tafafından yonetılecek.
--Doğu anadoluda bir ermeni devleti kurulacak.
TBMM'nin Londra Konferansı'na Katılma Sebepleri

TBMM'nin barış taraftarı olduğunu göstermek.

Misak-ı Milli'yi dünyaya duyurmak

Türk ulusunu yasal temsilsinin TBMM olduğunu
kanıtlamak.
Londra Konferansında İstanbul Hükümeti
temsilcisi Tevfik " Paşa "Sözü Türk milletinin yegane
temsilcisi olan TBMM heyetine bırakıyorum" demiş,
böylece itilaf devletlerinin istedikleri ikilik önlenmiştir.
NOT:20 Ocak 1921 'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
kabul edildi.1921 Anayasası Yeni Türk devletinin ilk
anayasasıdır.
II. İNÖNÜ SAVAŞI
23-31 MART 1921
Sebepleri

TBMM'nin Londra Konferansı'nda Sevr'i kabul
etmemesi

Yunanlıların I. İnönü mağlubiyetinin öcünü almak
istemesi

Türk ordusunun güçlenmeden yok edilmek istenmesi

İngilizlerin Yunanlıları teşvik etmesi

Yunanlıların işgallerini devam ettirmek istemesi
Londra Konferansının Sonuçları

İtilaf devletleri TBMM'yi resmen tanıdılar.

TBMM ilk defa uluslararası bir kurulda varlığını
gösterdi.

Yunan kuvvetleri zaman kazanarak yeniden
toparlandılar.

TBMM barış yanlısı olduğunu ispatladı.

Misak-ı Milli dünyaya duyuruldu.
27
Sonuçları

Savaşı Türk ordusu kazandı.

İtalyanlar işgal ettikleri yerlerden çekilmeye
başladılar.

Fransızlar Yunanlıları desteklemekten vazgectı. TBMM
ile anlamsa yolları aramaya başladılar. Yanı ıtılaf devletlerı
arasında görüş ayrılıkları cıktı.

Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa'ya çektiği telgrafla
"Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de
yendiniz" demiştir.

Yunanlılar Türkleri yenmek için daha büyük kuvvetlere
ihtiyaçları olduğunu anladılar.

İngiltere'nin Yunanistan'a olan güveni sarsıldı.

Halkın Türk ordusuna ve TBMM’ye duyduğu güven
arttı.
MAARİF (EĞİTİM KONGRESİ) 16TEMMUZ 1921
 Kütahya – Eskişehir savaşı devam ettıgı sırada
toplanmıştır.
 Ankara da 180 kişini katılımıyla ERKEK OGRETMEN
OKULUNDA toplanmıstır.
 M. Kemal “cehaletle savas düşmanla savatsan daha az
onemlı degıldır.” Dıyerek egıtıme verdıgı onemı
gostermıstır.
TEKALİF-İ MİLLİYE KANUNU ( MİLLİ
YÜKÜMLÜLÜKLER BUYRUKLARI) 7- 8 AĞUSTOS 1921
 M. Kemal baskomutan olduktan sonra ılk ıs olarak
teklaıfı mıllıye emırlerının yayımlamıstır.
 Bu emırlerden once ordunun ıhtıyacını karsılamak ıcın
halktan vergı toplanmak ıstemıs ancak uzun savslardan
sonra Anadolu halkı yoksul duruma dusmustu. Gumruk
vergılerını artırılması dusunulmus ancak bu da ıse
yaramamıstır cunku İstanbul. İzmir, ıskenderun ve mersın
lımanları ısgal altındaydı.
 Ordunun tasıt, gıyecek, sılah, insan, arac – gereç
ihtiyacını karşılamak ve orduyu savaşlara hazırlamak için bu
kanun çıkarılmıştır.
 Tekalif-i Milliye emirlerini sağlıklı bir şekilde
uygulanabilmesi için İstiklal Mahkemeleri yaygınlaştırıldı.
KÜTAHYA-ESKİŞEHİR SAVAŞLARI 10-24 TEMMUZ
1921
Sebepleri
 Yunanlıların İnönü savaşlarıyla kaybettikleri
prestijlerini tekrar kazanmak istemeleri
 Türk ordusunun toparlanmasına fırsat vermeden
ortadan kaldırma düşüncesi
 Ankara'yı alarak TBMM'yi dağıtmak ve Sevr'i
Türklere kabul ettirmek istemeleri
 İtilaf devletlerinin desteğini yeniden kazanmak
istemeleri
--İsmet Paşa komutasındaki Türk ordusu
Yunanlıların takviye kuvvetlerle aniden saldırmaları üzerine
yenilgiye uğradı. Mustafa Kemal Paşa'nın tavsiyesiyle Türk
ordusu Sakarya ırmağının doğusuna çekildi.
Sakarya’nın doğusuna cekılmekle:
---Yunan kuvvetleri ıle aramızda mesafe oluşturma.
---Türk ordusunun daha fazla kayıp vermesini
önleme .---Taarruz gücüne ulaşana kadar zaman kazanmayı
amaclamıstır.
Sonuçları
 Sakarya ırmağı iki ordu arasında sınır oldu.
 Afyon, Kütahya, Eskişehir işgale uğradı.
 İtalyanlar Anadolu'dan geri çekilme işlemini durdular.
 Fransızlar barış yapmaktan vazgeçtiler.
 TBMM'de tartışmalar başladı.

**TBMM'nin Kayseri'ye taşınması gündeme geldi.

**Düzenli ordunun kaldırılarak Kuvay-ı Milliye'ye
geçilmesi fikri ortaya çıktı.
SAKARYA SAVAŞI 23 AĞUSTOS-13 EYLÜL 1921
Sebepleri:
 Yunanlıların Türk ordusunu kesin olarak yok ederek
Ankara'yı işgal etmek istemeleri
 22 gün 22 gece savaş sürdü.
 Mustafa Kemal Paşa, "hattı müdafaa yoktur, sathı
müdafaa vardır, o satıh da bütün vatandır vatanın her karış
toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz"
sözünü söyledi.
Sonuçları
 Sakarya Savaşı Türk ordusunun zaferiyle sonuçlandı.
 1683 2. Viyana kuşatmasından bu yana beri devam eden
Türk ordusunun geri çekilişi sona erdi.
 Milli mücadelenin son savunma savaşıdır.
 Yunanlılar savunmaya çekilirken taarruz sırası Türklere
geçti.
 İtalyanlar Anadolu'dan tamamen çekildiler.
 Fransızlarla Ankara antlaşması imzalandı.
 TBMM ile Sovyet Rusya hâkimiyetindeki Kafkas
Cumhuriyetleri arasında Kars antlaşması imzalandı.
 Ukrayna ile dostluk anlaşması yapıldı. (2 Ocak 1922)
Moskova Antlaşmasının hükümleri tekrarlandı
 TBMM tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya "Gazilik"
unvanı ve "Mareşallik" rütbesi verildi.
 Türk ordusunun Kurtuluş Savaşı'ndaki en büyük kaybı
Sakarya Savaşı'nda oldu.
 İtilaf devletleri Sevr'i hafifleterek kabul ettirme
girişiminde bulundular.
 Yunanlılar Doğu Trakya'dan İstanbul'a yapmak
istedikleri saldırıdan vazgeçtiler.
MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN BAŞKOMUTAN OLMASI
5 AĞUSTOS 1921
 Yunan ilerleyişini durdurmak için Mustafa Kemal
Paşa'nın ordunun başına geçmesi fikri gündeme geldi.
 TBMM'deki milletvekillerinin çoğunluğunun isteğiyle
Mustafa Kemal Paşa başkomutanlığa seçildi.
 Savaşın kazanılması amacıyla daha hızlı kararlar
alabilmesi ve uygulayabilmesi için Mustafa Kemal Paşa'ya
TBMM'nin bütün yetkileri üç ay süre ile verildi. (Bu yetki
daha sonra uzatıldı.)
 Bu yetkılerın verılme sebeı ıse hızlı karar alınabılmesını
saglamaktır.
 Böylece Mustafa Kemal Paşa Erzurum Kongresi öncesi
istifa ettiği askerlik mesleğine geri döndü.
28
KARS ANTLAŞMASI 13 EKİM 1921
 TBMM ile Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan
arasında imzalandı.
 Sovyet Rusya'nın hakimiyetine giren bu
cumhuriyetlerle imzalanan, Moskova Antlaşmasının tekrarı
niteliğinde bir antlaşmadır.
 Doğu sınırımız kesin olarak güvence altına alınmıştır.
 Yunanlıların çekilmesi üzerine Türk ordusuyla İngiliz
kuvvetleri karşı karşıya geldiler.
 İtilaf devletleri ateşkes teklifinde bulundular.
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI 11 EKİM 1922
Katılan Devletler:
İngiltere - İtalya - Fransa <-> TBMM

Yunanlılar katılmadı.

Yunanistan'ı İngiltere temsil etti.

TBMM'nin temsilcisi ismet Paşa'dır.
Maddeleri

Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki savaş hali sona
erecek

Doğu Trakya 15 gün içinde Yunanlılarca boşaltılacak ve
TBMM'ye teslim edilecek

TBMM, barış antlaşması imzalanıncaya kadar Doğu
Trakya'ya asker göndermeyecek ancak sekiz bin kadar
jandarma kuvveti bulundurabilecek

İstanbul ve Boğazların yönetimi TBMM'ye bırakılacak
ancak barış yapılıncaya kadar İtilaf kuvvetleri İstanbul'da
kalacak

Türk kuvvetleri barış yapılıncaya kadar Çanakkalelzmit çizgisinde bekleyecek
Önemi
 Kurtuluş savaşının silahlı mücadele bölümü sona erdi.
 İstanbul ve Doğu Trakya savaş yapılmadan kurtarıldı.
 Osmanlı devleti hukuken sona erdi.
 Lozan Antlaşması'na zemin hazırlandı.
 İngiltere'de Yunan yanlısı Lyod George Hükümeti
istifa etti.
 İsmet Paşa'nın prestiji arttı.
ANKARA ANTLAŞMASI 20 EKİM 1921
Sebepleri:

Fransızların işgal bölgelerinde büyük bir direnişle
karşılaşmaları

Yunanlıların Türkleri yenemeyeceklerinin anlaşılması

TBMM'nin Ermeni meselesini çözmesi

Londra Konferansı'nda İtilaf devletlerinin aralarındaki
anlaşmazlıkları giderememeleri

Sakarya savaşının kazanılması üzerine Fransızlar
antlaşma yapmak zorunda kaldılar.
Antlaşmanın Maddeleri

Taraflar arasındaki savaş hali sona erecek

Savaş esirleri karşılıklı olarak serbest bırakılacak

Hatay Fransızlarda kalacak ancak burada özel bir
yönetim kurulacak. Ayrıca buradaki Türklere kültürlerini
geliştirme hakkı verilecek ve resmi dil Türkçe olacaktı.

Türkiye Selçuklu devleti kurucusu Süleyman Sahın
mezarının bulundugu caber kalesi türk topragı olarak
kalacak ve turk bayragı dalganacaktır.

Fransa, Sevr Antlaşması'nı tanıyacak.
Önemi:

Güney cephesi kapandı.

Hatay'ın kaybıyla Misak-ı Milli'den taviz verildi.

Suriye sınırı güvenlik altına alındı.

Güney illerimizdeki Ermeni meselesi sona erdi.

İlk kez bir itilaf devleti Misak-ı Milli'yi ve TBMM’Yİ
tanıdı.

İtilaf devletleri grubu parçalandı.
BÜYÜK TAARRUZ 26-30 AĞUSTOS 1922
Yapılan Hazırlıklar
 Bir yıla yakın hızlı ve gizli olarak savaş hazırlıkları
yapıldı.
 Doğu ve güney cephelerinden takviye birlikler getirildi.
 Tekalif-i Milliye Kanunu bütün yurtta uygulandı.
 Orduya taarruz eğitimi verildi.
 Mustafa Kemal Paşa'nın başkomutanlık süresi uzatıldı.
 Türk ordusu 26 Ağustos 1922'de Afyon'dan taarruza
geçti.
 Afyon'dan taarruz edilmesinin sebebi, Yunanlıların
taarruzu Eskişehir'den beklemeleri
 Afyon’un ulaşım ve haberleşme açısından merkezi bir
konumda olması
Sonuçları:
 Yunanlılar büyük bir yenilgiye uğradı.
 2 Eylül’de Uşak 9 Eylül'de İzmir, 18 Eylül'de Bursa
düşmandan kurtarıldı.
 Mustafa Kemal Paşa "Ordular, ilk hedefiniz
Akdeniz'dir, ileri" sözünü söyledi.
 Yunan başkomutanı esir alındı.
 Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştı.
 Kurtuluş Savaşı'nın sıcak savaş dönemi bitti,
diplomatik mücadele dönemi başladı.
29
ÜNİTE IV ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR
TOPLUMSAL (SOSYAL)ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR
 25 Kasım 1925’de “Şapka Kanunu “ çıkarıldı.
 30 Kasım 1925’de tekke , zaviye ve türbeler çıkarılan
bir kanunla kapatıldı.
 Şeyhlik, dedelik, dervişlik, seyyitlik, çelebilik,
türbedarlık” gibi unvanlar da kaldırıldı. (Laiklikle ilgilidir)
 1934 çıkarılan bir kanunla din görevlilerinin dini
elbiselerle ibadet yerleri dışında dolaşmaları yasaklandı.
En yetkili kişi hariç (Diyanet İşleri Başkanı “”gibi)
 1925 Yılında Hicri ve Rumi takvimler kaldırılarak Miladi
takvim kabul edildi.1 Ocak 1926’dan itibaren uygulamaya
geçildi.
 1931 Yılında bir kanunla Okka ,arşın vb. yöresel ölçü
birimleri yerine Kilo, metre ve litre gibi ölçü birimleri kabul
edildi.
 1935 Yılında hafta sonu tatili Cuma’dan Pazar gününe
alındı.

Soyadı Kanunu’nun Kabulü (21 Haziran 1934) : Kişilerin
sosyal hayatta kolaylıkla tanınmaları, karışıklıkların
önlenmesi için herkese Türkçe ve ahlaka aykırı olmayan
birer soyadı verilmiştir. TBMM Mustafa Kemal’e “Atatürk”
soyadını vermiştir.
Bu kanunla beraber eski toplum zümrelerini belirten
unvanlar kaldırıldı. Aynı kanunla Osmanlı nişan ve
rütbelerini taşımak da yasaklandı.
 Türk Kadınına Siyasi Haklar Verildi.
a) 30 Nisan 1930’da belediye seçimlerinde seçmen olma
hakkı,
b) 26 Ekim 1933’te muhtar seçme ve köy ihtiyar heyetine
seçilme hakkı,
c) 5 Aralık 1934’te milletvekili seçilme ve seçme hakkı
verildi.
NOT: Bir çok Avrupa ülkesinde Türk kadınından yıllar
sonra milletvekili seçilme hakkı verilmiştir. Türkiye’de 1935
Yılındaki yapılan seçimlerde meclise 18 kadın milletvekili
girmeyi başarmıştır.
İNKILÂPLAR
1- SİYASAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR
 Saltanatın kaldırılması ( 1 Kasım 1922)
 Ankara’nın başkent olması (13 Ekim)
 Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
 Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
 Siyasi Partiler kuruldu.
 TBMM açıldı
 Ordunun siyasetten ayrılması (19 Aralık 1924)
 Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır” ibaresinin
çıkarılması (10 Nisan 1928)
 Atatürk ilkelerinin anayasaya girmesi (1937)
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN
İNKILÂPLAR
 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilan edildi.
Eğitim öğretim laikleştirildi. Bütün okullar Milli Eğitim
Bakanlığı’na bağlandı. Medrese ve okul ikiliğine son verildi
 Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun (1926) : İlk ve orta
öğretimin esasları tespit edildi. Eğitim-öğretim hizmetleri
laik eğitim anlayışıyla modernleştirildi. (Laiklikle ilgilidir.)

Millet Mektepleri’nin Açılması (1928) : Yeni Türk
Alfabesi’ni “halka” öğretmek amacıyla okullar açılmıştır.
 1Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi.
 15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu.
 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu.
 1924’te Topkapı Sarayı müze haline getirildi. Aynı yıl
Etnografya Müzesi ve Güzel Sanatlar Akademisi açıldı.
 1933’te İstanbul Üniversitesi ve Ankara Dil Tarih
Coğrafya Fakültesi açıldı.
 Ankara Hukuk mektebi (1925 – İlk yüksekokul), Yüksek
Ziraat Enstitüsü (1933)
 Güzel Sanatlar Akademisi, Devlet Konservatuarı açıldı.
NOT: Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun kurulması
Atatürk’ün Milliyetçilik ilkesiyle doğrudan ilgilidir.
MİLLİ EKONOMİ ALANINDA YENİLİKLER
 17 Şubat 1923 ‘de “İzmir İktisat Kongresi” toplandı
.Milli ekonominin hedefleri belirlendi. Yatırım yapacak
şirketlere kolaylık sağlanacağı, milli bankanın kurulacağı,
demiryolu yapımına önem verileceği, yerli malı kullanımı
teşvik edileceği belirtilmiştir. Ayrıca kongrede “Misak-ı
İktisadi” (Ekonomi Andı) ilan edildi. Buna göre ekonomik
kararlar uygulanırken ekonomik bağımsızlığın titizlikle
korunması kararlaştırıldı.
 Özel teşebbüsün yetersiz olmasından dolayı 1930’dan
itibaren “Devletçi” bir ekonomi politikası uygulanmaya
başlanmıştır.
 Kapitülasyonların Kaldırılması (24 Temmuz 1923) :
Lozan’da kesin olarak kaldırılmıştır.

 3- İş Bankası’nın Kurulması (1924) : Özel sektöre
destek sağlamak amacıyla ilk özel Türk bankası olan İş
Bankası kuruldu.
 4- Aşar Vergisi’nin Kaldırılması (17 Şubat 1925) :
Köylünün rahatlatılması ve üretimin artırılması amacıyla
aynı zamanda şer’i bir vergi olan aşar kaldırıldı.
 5- Kabotaj Kanunu’nun Çıkarılması (1 Temmuz 1926) :
Türkiye karasularında Türk gemicilerin ticaret yapmasına
HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
Yenilik Yapılmasının Nedenleri :
§ Osmanlı Devleti’nde hukuki birliğin olmaması
§ Modern hayatın ihtiyaçlarına cevap verememesi
§ Batı medeniyetine bir an önce geçmek için batı
hukukuna yönelme gereği
§ Osmanlı hukuk sisteminin, laik devletin esaslarına uygun
olmaması
§ Osmanlı hukuk sisteminde kadın hakları konusunda
eksikliklerin olması
§ Mecellenin tamamlanamamış olması
 20 Ocak 1921’de ilk anayasa Teşkilat-ı Esasiye ilan
edildi.
 Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 anayasası ilan edildi.
 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun ilan edildi. İsviçre’den
alındı.
a) Birden fazla kadınla evlenme yasaklandı.
b) Mirasta ve boşanmada kadın erkek eşitliği geldi.
 8 Mayıs 1928’de Borçlar Kanunu –İsviçre’den
 10 Mayıs 1928’de Ticaret Kanunu—Almanya’dan
 1Temmuz 1928’de Ceza Kanunu – İtalya’dan alınarak
ilan edildi.
30
imkan tanınıyor, denizcilik geliştirilmeye çalışıyordu.
(Milliyetçilikle ilgilidir.)
 6- Teşvik-i Sanayi Kanunu (1926) : Özel sektörü
sanayi alanına çekmek ve ona kredi sağlamak için
çıkarılmıştır.
 7- Tarım-Kredi Kooperatiflerinin Kurulması (1928) :
Çiftçiye kredi, ucuz alet ve makine imkanı oluşturmaya
çalışıldı.
 8- Toprak Reformu (1929) : Topraksız köylüyü toprak
sahibi yapmak hedeflenmiştir. Fakat tam başarılı
olunamamıştır.
 9- Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı (1933 – 1938) : Bu
dönemde devlet, temel tüketim ve ara mallar sağlamak
gayesiyle üç beyaz ve üç siyah projesine ağırlık vermiştir.
Un, şeker, pamuk üç beyazı, kömür, demir ve akaryakıt ise
üç siyahı oluşturuyordu. Bu temel malların üretilmesi ile
döviz tasarrufu sağlandığı gibi, bu maddeler ile dışa
bağımlılık da ortadan kalkacaktı.
 Hazırlanan bu plana göre özel sektörün
gerçekleştiremeyeceği yatırımlar, devlet eliyle yapılmaya
başlandı. Plan doğrultusunda dokuma, demir, kağıt, cam ve
kimya alanlarında 1937’ye kadar onaltı fabrika kuruldu.
Fabrikaların işletmeye açılmasıyla, dışarıdan alınan mallar
yüzde elli oranında azaldı. “İkinci Beş Yıllık Plan” ise İkinci
Dünya savaşı’ndan dolayı uygulanamadı. Fakat, 1945 yılına
kadar süren savaş esnasında Türkiye, dışarıya muhtaç
olmadan kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmiştir. Sümerbank’ın
açılmasıyla elde edilen başarı, kuruluşların açılmasını teşvik
etmiş ve maden işleri uğraşacak Etibank kurulmuştur.
Böylece sanayide devletçilik ilkesi yerleştirilmeye
çalışılmıştır.
 Not : Çağdaşlaşmanın en yoğun olduğu dönem 19231934 yılları arasıdır
TİCARET ALANINDA GELİŞMELER
 1924’te İş Bankası kuruldu.( İş sahiplerine kredi
vermek amacıyla kuruldu)
 1 Temmuz 1926 ‘da “Kabotaj Kanunu” çıkarıldı. Böylece
Türk karasularında yolcu ve yük taşıma hakkı yalnızca Türk
gemilerine verildi. Ayrıca Denizbank’ın kurulmasıyla
denizcilik faaliyetleri artmıştır.
BAYINDIRLIK ALANINDA GELİŞMELER
 Demiryolları yabancı şirketlerin elinden alınarak
devletleştirildi. Yeni demiryolları yapıldı. Cumhuriyetin
ilanından 1938 yılına kadar 3360 km demiryolu yapılmıştır.
 Osmanlı Devleti’nden 18335 km kalan karayolu 1948
yılında 45000 km’ ye çıkmıştır.
 Denizcilik alanında Kabotaj Kanunu çıkarılmış ve yeni
liman ve iskeleler yapılmıştır.
 Pek çok yeni şehir ve kasaba inşa edilerek modern bir
görünüm almıştır.
TÜRKİYE’DE İNKILAP HAREKETLERİ
Atatürk’ün inkılap anlayışı radikal ve köklü değişiklikler
yapılması şeklindeydi. Özellikle Türk milletini son
yüzyıllarda geri bıraktıran kurumları kaldırmak, yerine
çağdaş kurumlar getirmek istiyordu. Zaten ulusal egemenlik
anlayışına uygun kurulan bir devletin de yeni kurumlara
ihtiyacı vardı. Bundan dolayı birbirini takip eden değişik
alanlarda çeşitli inkılaplar yapılmıştır.
---- TBMM‘NİN AÇILMASI ----23 Nisan 1920
**İstanbul’un işgali üzerine İstanbul ile tüm ilişki kesildi.
**M. Kemal İstanbul’dan kaçan milletvekillerinin TBMM’ye
katılabileceğini bildirdi. Bu M. Kemal’in milli iradeye verdiği
önemi gösterir.
M. Kemal’in verdiği önerge aynen kabul edilir. Buna göre;
1-TBMM’nin üzerinde bir güç yoktur.
* Bu madde saltanatın kaldırılıp Cumhuriyet yönetimine
geçileceğinin göstergesidir.
2. Hükümet kurmak zorunludur.
* Bu madde ile İstanbul Hükümeti yok sayılmış Türk
Milleti adına söz söyleme yetkisinden mahrum bırakılmıştır.
3. Geçici olarak Hükümet Başkanı yada Padişah Vekili
tayin etmek doğru değildir
* Meclisin üstünlüğü ve sürekliliği vurgulanmıştır.
4. TBMM,Yasama ve Yürütme Yetkileri’ni kendinde
toplamıştır.
* Cumhuriyete geçileceği belirtilmiştir.
5. Padişah ve Halifenin durumu,baskıdan kurtulduktan
sonra meclis tarafından kanunla belirlenecektir.
* Milli Egemenliğe aykırı olan bu madde ortama uygun
olmadığı için konmuştur.
Birinci TBMM ‘nin Özellikleri ele alacak olursak;
- Kurucu Meclistir.
- İnkılapçı ve yenilikçidir.
- Olağan üstü yetkilere sahiptir.
- Güçler Birliği ilkesi benimsenmiştir.
- Meclis Hükümeti sistemi uygulanmıştır.
- Ulusal-Milli bir meclistir. (Azınlıklar yoktur)
- Temsil Heyetinin görevi sona ermiştir.
TARIM ALANINDA GELİŞMELER
 Köylünün durumunu düzeltmek için Aşar (Öşür) vergisi
1925’te kaldırıldı.
 Ziraat Bankasının verdiği kredi artırıldı.
 Çiftçinin tarımda makine , iyi tohum , gübre ve ilaç
kullanımı teşvik edildi.
 Çiftçiye damızlık hayvan, tohum, fidan , borç para
verildi.
 1929’da “Tarım Kredi Kooperatifleri” kuruldu.
SANAYİ ALANINDA GELİŞMELER
 1925’te “Sanayi ve Maadin Bankası” kuruldu. (Yıpranmış
Osmanlı tesislerini tamir etmek için.)
 1927’de “Teşvik-i Sanayi Kanunu” çıkarıldı.(Halk
sanayiye teşvik edildi, ancak halkın gücü olmadığından
“Devletçilik” politikası izlendi.)
 1933’te “İlk Beş Yıllık Sanayi Planı” hazırlandı.
 1933’te Sümerbank kuruldu.
 1938 ‘de “İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı” hazırlandı
.Ancak 1939’da II. Dünya Savaşı’nın çıkması bu planın
uygulanmasına engel olmuştur.
 Ülkedeki madenleri aramak için 1935’te Maden Tetkik
Arama Enstitüsü (M.T.A) kuruldu. Madenleri işlemek içinde
Etibank kuruldu.
 1939’da Türkiye’nin ilk demir çelik fabrikası olan
Karabük Demir-Çelik Fabrikası kuruldu.
31
---- TEŞKİLAT-I ESASİYE’NİN KABULÜ ---1921 Anayasası / 20 Ocak 1921
TBMM’nin açılması yeni bir devletin kurulduğunu
göstermek ve TBMM’ye yurt içi ve dışında işlerlik
kazandırmak amacıyla ilk Anayasa kabul edilmiştir.
Önemi Maddeleri ;
1. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir
2. Yasama ve yürütme yetkileri milletin gerçek temsilcisi
olan TBMM’ye aittir.
3. Türkiye Devleti, TBMM tarafından yönetilir. Hükümet
“TBMM Hükümeti” adını alır.
4. TBMM illerden seçilen üyelerden oluşur. Seçimler iki
yılda bir yapılır.
Önemi:
1. Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir.
2. Meclis Hükümeti Sistemi benimsemiştir.
3. Savaş Anayasası olduğu için kısadır ve kişi hakları ile
ilgili maddeler yoktur. Demokratik ve İhtilalci bir
karaktere sahiptir.
4. Din İşlerinin meclisce yapılması, ilk anayasanın laik
olmadığını gösterir.
5. İlk Anayasada, devletin yönetim şekli belli olmadığından
Devletin Şekli ile ilgili ifade yer almaz.
Not:* Cumhuriyetin İlanı ile Türk devletinin yönetim
şeklinin cumhuriyet olduğu hükmü anayasaya
eklenmiştir.(1924 Anayasası)
*** cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılmıştır
**Konferansın İsviçre'nin Lozan kentinde yapılması kabul
edildi.
** Mudanya Ateşkes Antlaşmasından sonra barış esaslarını
görüşmek üzere İsviçre’nin Lozan kentinde Lozan
Konferansı toplandı (20 Kasım 1922).
**Konferansa İstanbul Hükümeti de çağrılınca M. Kemal
ikiliği önlemek ve Lozan’a tek katılmak için Saltanatı Lozan
Antlaşması öncesi kaldırdı.
**Konferansa Türkiye, İngiltere, Fransa, İtalya,
Japonya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya katıldı.
Boğazlarla ilgili konular görüşülürken, Sovyet Rusya ve
Bulgaristan da hazır bulundular.
ABD gözlemci bulundu.
 Mudanya’daki başarısından dolayı Lozan’da TBMM’yi
İsmet Paşa temsil etti.
 M. Kemal Misak-i Milli, Ermeni meselesi ve
kapitülasyonlardan taviz verilmesini istedi.
TBMM Heyetinin Lozan’daki Amaçları
1. Misak-ı Milliyi gerçekleştirmek.
2. Kapitülasyonları kaldırmak.
3. İtilâf devletleriyle olan sorunlarını çözmek.
4. Yeni Türk Devletinin, tanınmasını, bağımsızlığını
sağlamak.
Görüşmelerin Kesintiye Uğraması
- Lozan görüşmeleri 22 Kasım 1922’de başlamıştır.
- Bu görüşmelerde TBMM, Kapitülasyonlar, Musul,
Ermeni Meselesi vs. gibi konularda taviz vermemiştir.
Gerilen ortam nedeniyle görüşmeler 04 Şubat 1923’te
kesilmiştir.
Lozan görüşmelerinin kesildiği dönemde Türkiye'de iki
önemli olay meydana gelmiştir.
- İzmir I. İktisat Kongresi- 17 Şubat 1923
- I. TBMM'nin feshedilmesi 1 Nisan 1923
SALTANATIN KALDIRILMASI (1 Kasım 1922)
Saltanatın kaldırılma nedenleri:
1-Lozan görüşmelerine çağrılarak ikilik yaratmayı önleme
2-Kurtuluş Savaşında padişahın olumsuz tutumu
3-M. Kemal’in yeni kurulan devlette saltanat yerine
Cumhuriyeti istemesi
4- saltanatın milli egemenlik İlkesine ters düşmesi, (1921
any.)
** Lozan’a İstanbul hükümeti de çağrılınca M. Kemal Lozan
Antlaşması öncesi saltanatla halifeliği ayırarak saltanatı
kaldırdı. Son padişah Vahdettin ülkeyi terk edince halife
olarak Osmanlı soyundan gelen Abdülmecit Efendi halife
oldu.
Lozan Görüşmelerinin Yeniden Başlaması ve Barış
Antlaşmasının İmzalanması
Lozan konferansının dağılması üzerine TBMM,
boğazlar ve çevresini ele geçirmek için hazırlık yapmaya
başladı. İngilizlerle savaş tehlikesi ortaya çıktı.
İngiltere’de ise kamuoyu yeni bir savaşa karşı idi.
Ayrıca İngiliz sömürgeleri çıkacak bir savaşta yardım
göndermeyeceklerini, diğer Avrupa devletleri ise tarafsız
kalacaklarını açıkladılar. Her iki tarafında savaşı göze
alamaması, arabulucuların (İtalya ve Fransa’nın İngiltere’ye
Baskı Yapması sonucu) devreye girmesi üzerine konferans
yeniden toplandı.
24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalandı.
Not-1 : 623 yıllık Osmanlı Devleti resmen sona erdi.
Not-2 : Laikliğin ilk aşaması gerçekleşti.
Not-3 : Milli egemenlik yolunda önemli bir adım atıldı.
Not-4: İtilaf Devletlerinin ikilik çıkarma oyunları sona
erdi.
Not-5 :Cumhuriyetin ilanı için zemin hazırladı.
*** cumhuriyetçilik ve laiklik ilkesi
doğrultusunda yapılmıştır
MADDELERİ :
ZAFERİN VE BAĞIMSIZLIĞIN TESCİLİ
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI(24 TEMMUZ 1923):
1-SINIRLAR :
Irak Sınırı : Musul konusunda anlaşmazlık çıkması üzerine
Türkiye ile İngiltere arasında dokuz ay içerisinde çözülmek
üzere ikili görüşmelere bırakıldı.
Suriye Sınırı: 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara
Antlaşmasına göre belirlendi.
Batı Sınırı: Meriç nehri Yunanistan ile sınır oldu.
Ege Adaları: Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'ye, Oniki Ada
İtalya'ya, diğer bütün Ege adaları silahsızlandırılması
Konferansın Toplanma Yeri Sorunu
**TBMM, konferansın İzmir'de toplanmasını istiyordu,
böylece; Mustafa Kemal Paşa'nın konferansı etkilemesi
kolaylaşacak Türk heyeti ile TBMM arasındaki haberleşme
daha kolay sağlanacaktı.
İtilaf devletleri ise uluslararası konferansların tarafsız
ülkelerde toplanması gerektiğini bildirdiler.
32
şartıyla Yunanistan'a verildi. II. Dünya savaşından sonra
imzalanan Paris Antlaşması ile 12 Ada Yunanistan'a verildi.
Türkiye-İran sınırı 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndaki gibi
kalmış, Zağros Dağları sınır kabul edilmiştir.
Doğu sınırımız, Moskova ve Kars antlaşmalarına göre
belirlenmiştir.
Lozan’da sonradan sorun olan (Yarım Kalan) Konular
1- Hatay Sorunu ( Fransızlarla 1939’da imzalanan Ankara
Antlaşması ile Türkiye’ye bağlandı.)
2- Irak sınırı (Musul Sorunu) (İngiltere ile sonra
görüşmek üzere bırakıldı. Ancak alınamadı)
3- Boğazlar sorunu ( Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile
çözülecek)
4- Yabancı okullar
5- Nüfus mübadelesi
NOT: LOZANDA ÇÖZÜMLENEMEYEN TEK SORUN
MUSUL MESELESİDİR.
2-BOĞAZLAR
**Boğazların yönetimi başkanlığını bir Türk'ün yapacağı
uluslararası komisyona bırakılacak
**Boğazların her iki yakasında yirmişer km'lik alan
silahsızlandırılacak
**Ticaret gemileri serbestçe boğazlardan geçebilecek
**Savaş gemilerine tonaj sınırlaması getirilecek.
**Savaş ihtimali olduğunda Türkiye boğazlan
silahlandırabilecek
Not: boğazlardaki komisyonun varlığı bagızmsızlık
haklarımıza aykırıdır.
Önemi:
1-- Siyasî bağımsızlık yanında ekonomik bağımsızlık elde
edildi.
2-- M. Kemal ülkeyi kalkındırmak ve geliştirmek için
İnkılaplar dönemini başlatmasını sağladı.
3- I. Dünya Savaşı’nın en son imzalanan barış antlaşması
Lozan’dır.
4- Uluslar arası bir anlaşmadır ve geçerliliğini günümüzde
de korumaktadır.
5- Sevr’in geçersiz olduğu kabul ettirilmiştir.
6- İtilaf Devletleri Misak-ı Milli’yi ve Türk Devleti’nin
bağımsızlığını kabul etmişlerdir.
7- Türk Kurtuluş Savaşı sömürge altındaki milletlere örnek
olmuştur
3-İSTANBUL'UN DURUMU
**İstanbul'un Lozan Antlaşması’nın TBMM'de
onaylanmasından sonra bir buçuk ay içerisinde İtilaf
devletlerince boşaltılması kararlaştırıldı.
4-KAPİTÜLASYONLAR
**Kapitülasyonların bütün sonuçlarıyla birlikte kaldırılması
kabul edildi.
Milli Sınırlardan Milli Ekonomiye:
1. İZMİR (TÜRKİYE) İKTİSAT KONGRESİ
(17 ŞUBAT 1923)
5-DIŞ BORÇLAR
**En çok Fransa ile aramızda bu konuda sorun çıktı.
**Düyun-u Umumiye İdaresi kaldırıldı.
**Osmanlı borçları Osmanlı Devleti'nden ayrılan devletler
arasında paylaştırıldı.
**Borçların önemli bir kısmını Türkiye ödeyecekti.
**Borçlar Türk lirası ya da Fransız frangı ile ve taksitler
halinde ödenecekti.
*** BORÇLAR 1954 YILINDA BİTMİŞTİR.
***Ülke ekonomisinin durumu Kurtuluş savaşında iyice bozulmuştu. Elde edilen askeri ve siyasi başarının bir benzeri
ekonomik alanda da sağlanması şarttı.
***Ekonomiyi güçlendirmek ve milli ekonominin kurulmasıyla
ilgili esasları belirlemek amacıyla Lozan görüşmelerinin
kesintiye uğradığı dönemde 17 Şubat 1923'de İzmir iktisat
kongresi toplandı bu kongreye çiftçi Tüccar, sanayici ve
işçi kesimlerinden 1135 kişi katıldı.
****Burada Misak-ı iktisadi (ekonomik ant) kabul edildi.
Kongrenin Toplanma Sebepleri:
1-Milli ekonominin amaçlarını ve amaçlara ulaşmak için
izlenecek yöntemi belirlemek
2-Ekonomik bağımsızlığın yöntemini belirlemek
3-Milli ekonominin temellerini atmak
Kongrede Alınan Bazı Kararlar:
1-Anonim şirketlerin kuruluşunu kolaylaştırmak
2-Milli bankalar kurmak
3-Demir yolları inşaatının hükümetçe bir programa
bağlanması
4- Küçük imalattan büyük işletmelere geçilmelidir.
5-Yerli malının kullanımına önem vermek
NOT: 12-18 ARALIK YERLİ MALI HAFTASI OLARAK
BELİRLENMİŞ VE 1946’DAB BU YANA KUTLANMAYA
BAŞLAMIŞTIR.
6-Teknik eleman yetiştirecek okullar açmak
7-Sanayi mallarının gümrük vergileri ile korunması
8-Ulaşım sorunlarının çözülmesi
9-Tüketim mallarının üretimine öncelik vermek
10-Yabancı kurumları millileştirmek
11. Hammaddesi yurt içinde olan sanayi kolları
6-PATRİKHANE
**Yabancı kiliselerle ilişki kurmaması şartıyla patrikhane
İstanbul'da kalacak + Seçilen patriği Türk hükümeti
Onaylayacak
7-YABANCI OKULLAR
**Türkiye'de bulunan bütün yabancı okullar Türk Milli
Eğitim sistemine bağlı olacak.
**Bu okullar Türk müfettişlerince denetlenecek.
8-SAVAŞ TAZMİNATI
**Yunanistan'dan savaş tazminatı olarak sadece Edirne'nin
Karaağaç istasyonu alındı.
9-AZINLIKLAR
**Türkiye'de bulunan bütün azınlıklar Türk vatandaşı
sayıldı. Böylece Avrupalı devletlerin içişlerimize karışmaları
önlendi.
10-NÜFUS MÜBADELESİ
**Batı Trakya Türkleri ile İstanbul Rumları hariç
Yunanistan'daki Türkler ve Türkiye'deki Rumların yer
değiştirmesi kararlaştırıldı.
33
geliştirilmelidir.
12. Özel teşebbüsün geçekleştiremediği yatırımlar devlet
aliyle yapılmalıdır.
**Kabine Sistemine göre, Bakanlar başbakan tarafından
seçilir ve Cumhurbaşkanınca onaylanır
**Meclis Hükümet sistemi, Yasama ve Yürütme meclise
aittir. Güçler birliği vardır. Bakanların meclis içinden tek
tek seçildiği yönetim şeklidir. Adaylar üzerinde anlaşma
sağlamadığında hükümetin kurulması gecikir. Meclis başkanı
aynı zamanda hükümetin de başkanıdır **devlet bakanların
n*** cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılmıştır
den tek seçildiği hükümet
ÇAĞDAŞ DEVLETE DOĞRU:
HALİFELİĞİN KALDIRILMASI (3 Mart 1924)
**Hz. Peygamber (SAV), yaşadığı dönemde hem dinin hem
de devletin başında bulunuyordu. Onun vefatından sonra
devletin başına geçen kimselere halife denilmiştir.
**İlk dört halife seçimle göreve gelmişlerdir.
** Emeviler döneminden itibaren halifelik babadan oğula
geçen bir saltanat haline dönüşmüştür.
**Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferinin ardından Halifelik
Osmanlı padişahlarına geçmiştir. Osmanlı Devleti, İslam
dünyasının lideri olmuştur.
**1 Kasım 1922'de saltanat kaldırıldığı halde, devlet
işlerine karışmayacağı düşüncesi ve halkın bağlılığı dikkate
alınarak halifelik kaldırılmadı. Osmanlı ailesinden
Abdülmecit Efendi TBMM tarafından halife seçildi.
**Abdülmecit Efendi, Osmanlılarda padişah olmadığı halde
halife olan tek kişidir.
Halifeliğin kaldırma nedenleri:
1. Milliyetçilik ve milli egemenlik düşüncesi üzerinde
kurulmuş olan yeni Türk devletinin yapısıyla saltanat ve
halifeliğin bağdaşmaması,
2. Halife Abdülmecit Efendinin devlet başkanı gibi
hareket etmeye başlaması.
3. Yapılacak inkılap çalışmalarının önünde halifeliğin bir
engel gibi görünmesi
Halifeliğin kaldırmasının sonuçları:
1. Laik devlet yapısının oluşturulması için en önemli adım
atıldı.
2. İlerde yapılacak inkılâplara uygun bir ortam hazırlandı.
3. Milli egemenlik daha da güçlendi.
4. Ümmetçilik Anlayışı sona erdi.
*** Laiklik ilkesi doğrultusunda yapılmıştır
Açıklamalar:
1-Bağımsız ekonomi için ilk adım Lozan’da kapitülasyonların
kaldırılması ile atıldı.
2-İzmir İktisat Kongresi bağımsız, liberal ve milli
ekonomiyi benimsedi.
3-1930’da Merkez Bankasının kurulması Türk parasını
yabancı sermayenin elinden kurtardı.
4-İzmir İktisat Kongresinde Misak-ı İktisadi kabul edildi.
*** Devletçilik ilkesi doğrultusunda yapılmıştır
ANKARA’NIN BAŞKENT OLMASI (13 Ekim 1923)
Sebepleri:
1-Ankara 27 Aralık 1919dan itibaren Temsil heyetinin
merkezi durumundaydı. (Temsil Heyetini Ankara’ya gelmesi)
TEMSİL HEYETİ BURAYI BATI CEPHESİNE YAKIN
OLMASI VE DEMİR YOLU BAĞLANTISI OLMASI
NEDENİYLE SEÇMİŞTİ.
2-TBMM de Ankara da açılmıştır.
3-Türkiye’nin merkezi durumundaydı.
4-Kurtuluş Savaşı buradan yönetildi
5-Askeri ve coğrafi bakımından başkent olmaya uygundu.
**13 Ekim 1923de Anayasada değişiklik yapılarak
başkent yapılmıştır.
*** cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılmıştır
CUMHURİYET’İN İLANI (29 Ekim 1923)
**Lozan Barış Konferansı sırasında iç politikada izlenecek
konular gündeme geldi. Bu konular bazı milletvekilleri
arasında tartışmalara yol açtı. İtilaf Devletleri bu
durumdan faydalanmaya çalıştılar. Savaş durumu yeniden
gündeme geldi.
**Bunun üzerine TBMM, 1 Nisan 1923'te meclisi yenilemek
için yeni bir milletvekili seçiminin yapılmasına karar verdi.
Yapılan seçimler sonunda ikinci Türkiye Büyük Millet
Meclisi kuruldu. Lozan Antlaşması'nı bu meclis onayladı.
********Birinci TBMM (1920-1923) Kurtuluş Savaşı'nı
gerçekleştiren ve vatanı kurtaran meclisti.
********İkinci TBMM (1923-1927) ise inkılapları
gerçekleştiren meclis oldu. Cumhuriyetin ilanı da ikinci
TBMM tarafından gerçekleştirildi.
***TBMM’nin açılması, arkasından saltanatın kaldırılmasıyla
millet egemenliği büyük ölçüde gerçekleşmişti. Ve devlet
başkanlığı sorunu ortaya çıkmıştı. Halife Abdülmecit devlet
başkanı gibi hareket ediyordu. Fakat kamuoyu hazır
olmadığı için “Cumhuriyet” adı konmamıştı. Üstelik “Meclis
Hükümeti” sistemi hükümet bunalımına yol açmıştı. Sonunda
29 Ekim 1923’de Cumhuriyet ilan edildi.
**Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı,
**Fethi Bey TBMM başkanı,
**İsmet Paşa başbakan oldu.
Cumhuriyetin ilanıyla :
1- Devletin adı ve yönetim biçimi belirlenmiştir.
2- Devlet başkanı sorunu çözüldü
3- Yürütmeye işlerlik kazandırıldı.
4- Meclis hükümeti sisteminden kabine sistemine geçildi.
Aynı Gün ; (3 mart 1924)
1- Şer’i ye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı (laiklik yolunda
önemli bir adımdır. Yerine din konusunda halkı aydınlatmak
için Diyanet İşleri Başkanlığı, vakıf mallarını korumak,
yaşatmak ve işletmek amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü
kuruldu.
2- Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edildi (Eğitim ve
öğretimin birleştirilmesi sağlandı). Laiklik ilkesi
doğrultusunda yapılmıştır
3- Erkan-ı Harbiye Vekaleti kaldırıldı (genel Kurmayın
politikayla uğraşması engellendi ve Genel Kurmay
Başkanlığı kuruldu) cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda
yapılmıştır
4- Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılmasına karar
verildi.
5- Harbiye Nezareti kaldırıldı. (Yerine Savunma Bakanlığı
Kuruldu)
34
EĞİTİM YENİLİKLERİ
Sebepleri:
1-Eğitimi çağdaşlaştırmak
2-Milli demokratik ve laik bir toplum oluşturmak
3-Eğitimi birleştirmek
4-Eğitimdeki ikilik ve karışıklığı önlemek
5-Cumhuriyet rejimini güçlendirecek eğitim sistemini
oluşturmak.
6-Kültür ikiliği ve çatışmasını önlemek.
1-CUMHURİYET HALK PARTİSİ (9 Ağustos 1923)
**Böylece cumhuriyet tarihinin ilk siyasi partisi kurulmuş
oldu.
** CHP devletçilik ilkesini benimsemiş olmasından dolayı
kendisinden sonra kurulan partilerden ayrılır.
Kurulma Nedenleri:
- İkinci Mecliste (1923-1927) çoğunluğu sağlayarak,
inkılaplar için ortam hazırlamak.
- İnkılâpları halka anlatacak ve onları aydınlatacak kadroyu
oluşturmak.
Özellikleri:
- Mustafa Kemal meclis çatısı altında bütün grupları
birleştirmeyi denedi. Bunu başaramayınca kendisi gibi düşünen arkadaşlarıyla birlikte "Anadolu ve Rumeli Müdafaayı
hukuk" grubunu kurdu. Bu grup daha sonra Atatürk'ün
emriyle Halk fırkası adını aldı. (9 Eylül 1923).
- Cumhuriyetin ilanından sonra ise ismi değiştirilerek Cumhuriyet Halk partisi oldu.
- Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk partisidir.(İktidar Partisi)
- İnkılâpları gerçekleştiren parti olmuştur.
- 1946 yılına kadar seçimlere tek başına girmiştir.
- 1950 yılına kadar 27 yıl aralıksız iktidarda kalmıştır.
- 1938’e kadar başkanlığını M.Kemal, 1938-1950 arasında
ise İsmet İnönü yapmıştır.
- Sosyal alanda, halkçılık,
ekonomik alanda, devletçilik,
yönetim alanında ise laiklik ilkelerini savunmuştur.
TEVHİD-İ TEDRİSAT (ÖĞRETİM BİRLİĞİ KANUNU)
(3 MART 1924)
- Çağdaş ve modern bir Türkiye için eğitimin çağdaş ve
laikleşmesi gerekiyordu. Bu amaçla eğitim alanında
inkılaplar yapıldı.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabul edilmesinin
sonuçları:
1-Eğitim ve öğretimde birlik sağlandı.
2-Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı.
3-Eğitim devletçi, milliyetçi ve laik bir karakter kazandı.
4-Azınlık okullarının zararlı faaliyetleri durduruldu.
5-Yabancı okullara Türkçe dersleri kondu.
6-Medreseler kapatıldı.
7-İlköğretim zorunlu ve parasız duruma getirildi.
8-Eğitimde eşitlik sağlandı.
9-karma eğitime geçildi
10-Kültür çatışması önlendi
Medreselerin Kapatılması
- Osmanlılarda en önemli eğitim kurumları medreselerdi.
Osmanlı devletinin yenileme ve çöküş dönemlerinde diğer
kurumlar gibi medreseler de bozulmuştu. Tanzimat'tan
itibaren batı tarzında eğitim veren okullar açılmıştı. Aynı
zamanda azınlık ve yabancı ülkelerin okulları da
bulunmaktaydı. Bu durum kültür çatışmasına neden
oluyordu.
Sebepleri:
1-Yeni rejim karşıtlarının yetişmesini önlemek
2-Kültür ikiliğini önemek
3-Din bilginine pek ihtiyaç olmaması
4-Medreselerin çağa ayak uyduramaması
5-Tutucuların kendi fikirleri doğrultusunda adam
yetiştirmesini önlemek
Ordunun Siyasetten Ayrılması:
- 03 Mart 1924’te kabul edilmiş olan bir yasayla,
hükümette yer alan “Genelkurmay Başkanlığı” siyaset
dışında bırakılmıştır.
- 19 Aralık 1924’te alınan bir kararla, askerlerin görevleri
devam ederken milletvekili olamayacaklarına dair yasa
kabul edilmiştir.
• Böylece ordunun siyasetle olan bağı kesilmiştir.
2- TERRAKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI
(17 Kasım 1924)
- Bu parti, kurtuluş savaşında Atatürk'le aynı saflarda
bulunmuş olan bir grup sivil ve asker tarafından kuruldu:
Bu kişiler Kazım Karabekir (partinin başkanı) Rauf
Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Adnan Adıvar'dı
- Atatürk yeni kurulan partiyi olumlu karşıladı. Çünkü
demokrasilerde çok parti olmalıydı. Aynı zamanda
hükümetin denetlenmesi için de muhalefet partilerinin
bulunması gerekliydi.
-** Parti ilk muhalefet partisidir.
Parti programı şöyledir:
**Parti liberal ve demokratiktir
**Dini düşünce ve inançlara saygılıdır.
**Cumhurbaşkanı olan kişinin milletvekilliği
kaldırılmalıdır.
**Hükümete ait çiftliklerle araziler köylülere
dağıtılacaktır
- Kısa zamanda amacından sapan parti aynı zamanda
inkılâpları benimsemeyen kişilerin sığınabileceği bir yer
durumuna geldi. Doğuda çıkan Şeyh Sait ayaklanmasında,
partinin bazı yöneticilerinin de rolü olduğu gerekçesiyle,
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı. (5 Haziran
1925)
ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYATA GEÇİŞ
DENEMELERİ
**Demokrasilerin düzgün işleyebilmesi için birden
fazla partiye gerek vardır. M. Kemal bu nedenle çoklu parti
için çalışmaların başlanmasını istiyordu.
**M. Kemal’in isteği ile çok partili rejim denemeleri
için kurulacak partiler ülke rejimini tehdit edince çok
partili rejim denemelerine bir süre ara verilecek. 1946’da
Demokrat Parti kurulması ile çok partili hayat başlayacak.
1950’ya kadar Cumhuriyet Halk Fırkası iktidarda kaldı.1950
yılında çok partili hayata geçildi
35
diyordu. Bu amaçla yakın arkadaşı Fethi Okyar'a yeni bir
parti kurmasını istedi.
Diğer kurulma nedenleri:
1. Cumhuriyeti ve Milli Egemenliği daha iyi uygulayabilmek.
2. Halkın her kesiminin görüşlerini mecliste yansıtabilmek.
3. Hükümeti denetleyerek daha iyi çalışmasını sağlamak.
Parti proğramı şöyedir:
**Cumhuriyetçi ve milliyetçi esaslara bağlı kalınacaktır.
**Kadınlara siyasi haklar verilmelidir.
**Serbest ekonomi (Liberalizm) modeli benimsenmiştir.
**Paranın değerini koruyacak tedbirler alınacaktır.
**Yabancı sermayenin ülkemize girmesi sağlanacaktır.
ŞEYH SAİT İSYANI / 13 ŞUBAT 1925
============================
Nedenleri;
1. Halifelik ve Saltanat yanlılarının kışkırtmaları.
2. Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası’nın, Cumhuriyet
aleyhindeki tutum ve davranışları.
3. İngilizlerin Şeyh Sait ve yanlılarını kışkırtarak Musul
sorununun İngiltere lehine sonuçlanmasını sağlamak
istemesi.
4. Yapılan inkılapların halk tarafından tam olarak
anlaşılamamış olması.
5. Güneydoğu Anadolu’da İngiltere destekli bir Kürt
Devleti kurulmak istenmesi.
Gelişimi;
Musul’un Türkiye’nin eline geçmesini istemeyen
İngiltere’nin kışkırtması ve desteği sonucu Şeyh Sait ; “Din
Elden Gidiyor” sloganıyla Diyarbakır’ın Ergani ilçesinin Piran
Köyünde 13 Şubat 1925’te ayaklanmayı başlattı.
Kısa sürede Genç, Elazığ, Diyarbakır ve Bitlis’e yayıldı.
İsyan bastırılamayınca Başbakan Fethi Okyar istifa etti.
Yerine İsmet İnönü Hükümeti kuruldu. Bu dönemde ;
Böylece Türkiye'nin üçüncü partisi olan Serbest
Cumhuriyet Fırkası Fethi Okyar'ın başkanlığında
kuruldu. (12 Ağustos 1930).
- Demokrasinin gereği olarak kurulan bu parti kısa sürede
laikliğe karşı olanların toplandığı bir parti haline geldi.
- Fethi Bey, partinin devlet için tehlikeli olmaya başlaması
üzerine partiyi kapatmak zorunda kaldı. (17 Kasım 1930)
• Parti kapatıldıktan bir hafta sonra Menemen Olayı
meydana geldi.
• Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kendi kendini kapatması
ikinci kez Çok Partili Hayatı kesintiye uğratmıştır
MENEMEN OLAYI / 23 ARALIK 1930
============================
Nedeni;
- Cumhuriyet ve laik düzeni benimsemeyen grupların rejimi
yıkıp kendi sistemlerini getirmek istemeleri.
** 04 Mart 1925’te Takrir –i Sükûn Kanunu
çıkarılarak Olağanüstü Hal ilan edildi.
** İstiklal Mahkemeleri yeniden kuruldu.
SONUÇLARI;
- Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası, isyanda rol aldığı
gerekçesiyle 05 Haziran 1925’te kapatıldı.
• Böylece çok partili hayata geçiş denemesi
başarısızlıkla sonuçlanmış oldu.
- İngiltere bu isyanı kullanarak Musul sorununu Türkiye
aleyhine sonuçlanmasını sağlamıştır.
- Şeyh Sait İsyanı, Cumhuriyet rejimine yönelik ilk
isyandır. (Laik düzene yönelik ilk isyan hareketidir.)
NOT: şeyh Sait isyanından sonra halkı yenilik harekatları
konusunda bilgilendirmek ıcın İSTANBUL ÜNİ. TALEBE
BİRLİĞİ öğrencileri tarafından AYDINLATMA KURULU
oluşturularak ana doluya gonderılmıstır.
Gelişimi:
Nakşibendi Tarikatı’na mensup Derviş Mehmet “Din
elden gidiyor, şeriat isteriz” sloganıyla ayaklandı.
Asteğmen (Matematik Öğretmeni) Kubilay şehit ettiler.
Sonuçları;
- İsyan bastırılmış ve suçlular yakalanarak
cezalandırılmıştır
- Bu isyan cumhuriyet tarihinde rejime yönelik olarak çıkan
ikinci isyandır.
- Türkiye’de Çok Partili Hayata geçişi geciktirmiştir.
- Yaşanan 2 olay (Şeyh Sait İsyanı ve Menemen Olayları)
Türkiye’de henüz Çok Partili Rejim için ortamın uygun
olmadığını göstermiştir.
ATATÜRK’E SUİKAST GİRİŞİMİ / 16 HAZİRAN 1926
====================================
Şeyh Sait ayaklanmasının bastırılması ve Terakkiperver
Cumhuriyet fırkasının kapatılmasından sonra Cumhuriyete
karşı olanlar Mustafa Kemal'e bir suikast düzenlemeye
karar verdiler. Suikast planını Mustafa Kemal Paşanın
İzmir'e geleceği gün gerçekleştireceklerdi.
-Bu plan Mustafa Kemal'in İzmir'e yapacağı gezinin bir gün
gecikmesi üzerine suikastçıları kaçıracak kayıkçının
İtirafı ile ortaya çıktı. Suikastçılar silahlarıyla birlikte
yakalandılar ve istiklal mahkemesinde gerekli cezaya
Çarptırıldılar.
-Mustafa Kemal suikast girişimi sonrasında: “Benim naçiz
vücudum elbet bir gün toprak olacak, fakat Türkiye
Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” demiştir.
Açıklama:
1-Halkın istek ve şikâyetlerinin meclise daha iyi yansıması
için çok partili hayat denendi. Fakat gerek halk buna hazır
olmadığından gerekse inkılâplar tam olarak oturmadığından
dolayı çok partili hayatın uygulanması sonraya bırakıldı.
2- Çok partili hayata geçiş 1950’de Demokrat Parti ile
başlamıştır.
ÇAĞDAŞ UYGARLIĞA DOĞRU ADIMLAR:
Kılık-Kıyafet( Şapka) Kanunu
(25 Kasım 1925)
3-SERBEST CUMHURİYET FIRKASI (12 Ağustos 1930)
1929 yılında, Dünyada büyük bir ekonomik kriz yaşandı.
Ülkemiz de bundan etkilendi. Hükümetin ekonomik programı
bazı milletvekilleri tarafından eleştirildi. Mustafa Kemal
“yeni bir parti kurulursa hükümet daha iyi denetlenebilir”
Sebepleri:
1-Türk halkının görünümünü çağdaşlaştırmak
2-Ayrılık ifade eden giysilerin giyimini durdurmak.
3-Çağdaşlaşmayı ve kıyafet birliği sağlamak.
36
HUKUK VE AİLE:
Hukuk: Vatandaşların devletle ve birbirileriyle olan
ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünüdür.
Açıklamalar:
1-Şapka devrimi Kastamonu’dan başlatılmıştır.
2-Kadınların giyimi konusunda kanun çıkarılmayıp; bu durum
doğal haline bırakıldı.
3-3 Aralık 1934’de çıkarılan bir kanunla din adamlarının
ibadet yerlerinin dışında dini kıyafet giymeleri yasaklandı.
(Diyanet İşleri Başkanı, Patrik ve Haham Başı bu kuralın
dışında tutuldu.)
Medeni Kanunun Kabulü (17 Şubat 1926)
**Avrupa devletlerinde modern hukuk kuralları
uygulanırken Osmanlı Devleti’nde Tanzimat döneminde dini
kurallara dayalı “MECELLE” adı verilen kanun hazırlanmıştı.
Mecelle ihtiyaçlara cevap veremediği için 1926 yılında Türk
milletinin örf ve hukukuna en yakın olan ve Avrupa’daki en
yeni medeni kanun olan İsviçre Medeni Kanunundan alınarak
hazırlandı.
Miladi Takvimin Kabulü
(26 Aralık 1925)
Sebepleri:
1-Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkileri (özellikle ticari)
kolaylaştırmak
İsviçre Medeni Kanununun Türk Medeni Kanunu Olarak
Kabul Edilmesinin Sebepleri:
1-Mevcut kanunların en yenisi olması
2-Demokratik olması.
3-Akılcı ve pratik olması.
4-Kadın ve erkek eşitliğine uygun olması.
Açıklama:
1-Aynı gün uluslar arası saat ölçüsü kabul edildi.
2-1931’de Avrupaî tarz ağırlık ve uzunluk ölçüleri kabul
edildi:
Uzunluk: metre
Ağırlık: kilogram
Sıvı: litre
3-1935’de haftalık tatil Cumadan Pazara alındı.
4-1928’de uluslararası rakamlar kabul edildi.
5-Uzunluk ve ağırlık alanındaki değişiklikler ve hafta
tatilinin değiştirilmesi Avrupa ile ticari ilişkileri
kolaylaştırmaya yöneliktir.
Medeni Kanunun Getirdiği Yenilikler:
1.Aile hukukunda kadın-erkek eşitliği sağlandı.
2.Resmi nikah ve tek kadınla evlilik esası kabul edildi.
3.Kadına da boşanma hakkı verildi.
4.Mirasta kadın erkek eşitliği sağlandı.
5.Mahkemelerdeki şahitlikte kadın erkek eşitliği getirildi.
6.Kadınlara istediği mesleğe girebilme hakkı tanındı.
7.Boşanma durumunda çocukların hakları güvence altına
alındı.
NOT: Medeni Kanun kadınlara siyasal haklar vermemiştir
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması
(30 Kasım 1925)
Tekke; tarikatların toplantı, tören, eğitim yeridir.
Zaviye ise tekkenin daha küçüğüdür.
Tekke ve zaviyeler Osmanlı devletinde tarikatların
faaliyet yaptığı yerlerdi. Osmanlı devletinin son
zamanlarında Tekke ve zaviyeler esas görevlerinden
uzaklaştılar. Halkın din duygularının istismar edildiği yerler
haline geldi. Asker kaçaklarının ve başıboş insanların
toplandığı yer haline geldiler.
Önemi:
1-Türk halkının bilime, akılcılığa ve laik düşünceye
yönelmesi açısından önemli bir adım atıldı.
2-Birlik beraberliğin sağlanması yönünde önemli bir adım
atıldı.
3-Türkiye’nin falcılar, şeyhler, dervişler ve büyücüler
ülkesi olamayacağı ispatlandı.
Hukuk alanında diğer yenilikler:
- Türk Ceza Kanunu: İtalya’dan alındı
- Borçlar Kanunu: İsviçre’den alındı.
- Türk Ticaret Kanunu: Almanya’dan alındı.
- İcra ve İflas Kanunu
TC ANAYASALARI
 1921ANAYASASI (TEŞKİLAT- ESASİYE)
 1924 ANAYASASI
 1961 ANAYASASI
 1982 ANAYASASI
1-1921 Anayasası-Teşkilat-ı Esasiye Kanunu(20 Ocak
1921)
Teşkilat-ı Esasiyenin Özellikleri:
1-Olağan üstü durum için hazırlandığından dolayı geniş
kapsamlı değildir. Temel hak ve hürriyetlere yer
verilmemiştir.
2-Milli Egemenliği yansıtan ilk siyasi belgedir.
3- Laik bir anayasa değildir.
4- En önemli değişikliğini cumhuriyetin ilanı ile gördü.
5- Yeni devletin kurulduğunu belgeledi.
6- Meclis hükümeti sistemi benimsendi.
7- Güçler Birliği ilkesi kabul edilmiştir.Buna göre kanun
yapma, yürütme yetkisi ve yargı milletin tek temsilcisi olan
TBMM’ye verilmiştir. Bu madde Kurtuluş Savaşı yıllarında
daha çabuk karar alabilmek için uygulanmıştır.
Açıklamalar:
1-Aynı gün şeyh, derviş, mürit gibi unvanların kullanılması
ve kurumlarla ilgili elbiselerin giyilmesi ve muskacılık
yasaklandı.
2-Türbeler kapatılırken Yavuz ve Fatih gibi Türk
büyüklerinin türbelerinin kapatılmaması; Türk İnkılâbının
tarihi kökleri koparmaya yönelik olmadığını gösterdi.
37
2-1924 Anayasası (20 Nisan 1924):
Kapsamı:
1-. En uzun ömürlü anayasamızdır.
2- İnkılaplar dönemi anayasası olduğundan dolayı, en fazla
değişikliğe uğrayan anayasamızdır.
3-1928’de, anayasadan “devletin dini İslam’dır” maddesi
atılarak, anayasa laikleşti.
4-1937’de Atatürk ilkeleri anayasaya alındı.
5-1934’de kadınların seçme ve seçilme hakkı anayasaya
alındı.
6-Vekiller 4 yılda bir seçilir.
7-Seçme yaşı 22; seçilme yaşı 30’dur.
8-Cumhurbaşkanı 4 yılda bir seçilir. Tekrar seçilebilir.
9-Seçme ve seçilme erkekler aittir.
10-. Kabine sistemi geçerlidir.
AYRAMI(1 TEMMUZ 1926)
KABOTAJ bir devletin kendi limanlarında yolcu ve yük
tasıma hakkıdır.
Ülkemizde Cumhuriyetten önce ticaretin çoğunluğu
gayrimüslimler tarafından yürütülüyordu. Deniz
taşımacılığının çoğu da gayrimüslimlerde idi. 1 Temmuz
1926’da Kabotaj Kanunu çıkarılarak Türk kıyılarında deniz
taşımacılığı, limanlar arasında gemi işletmeciliği ve
taşımacılığı Türk vatandaşlarına ve Türk gemilerine verildi.
***Ülkemizde 1 Temmuz denizcilik ve kabotaj bayramı
olarak kutlanmaktadır.
BİR DEVRİN ANALİZİ: NUTUK
Nutuk (Söylev)yeni Türkiye devletinin yazılan ilk
tarihidir. **Yazarı Mustafa Kemal Atatürk’tür.
**1919-1927 yılları arasında olan olayları yazmıştır. M.
Kemal Nutukla ülkeyi nasıl kurduklarını ve hedeflerini
anlatmıştır.
** M. kemal Nutuk’a “1919 senesi Mayısın 19’uncu günü
Samsun’a çıktım” sözleriyle başlar; Türk gençliğe
seslenişle bitirmiştir.
**Nutuk, Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyet Halk
Partisinin 15-20 Ekim tarihleri arasında Ankara da toplanan
İkinci Kongresinde okunmuştur. Konuşma otuz altı buçuk
saat sürmüştür.
Nutuk yazılırken incelenen belgeler şunlardır:
***Erzurum ve Sivas kongresi zabıtları
***Kişisel yazışmalar
***TBMM tutanakları
***1919 – 1927 yılları arasındaki gazete koleksiyonları
3-1961 Anayasası:
Kapsamı:
1-Kuvvetler ayrılığı prensibi benimsendi.
2-Cumhuriyet senatosu kuruldu.
3-Nispi temsil sistemi benimsendi.
4-Anayasa mahkemesi kuruldu.
5-Kişisel hak ve hürriyetler genişletildi.
6-Cumhuriyetin nitelikleri değişmez kabul edildi.
7-Sosyal hukuk devleti anlayışı benimsendi.
8-Yürütme sınırlandırıldı.
9-Cumhurbaşkanlığı sembolikleştirildi.
10-Üniversiteler, TRT, DPT ve MGK anayasaya a-lındı.
11-Anayasa Mahkemesi, Kanun Hükmünde kararname
çıkarma, Yüksek Savcılar Kurulu, Yüksek Hakimler Kurulu
ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi benimsendi.
12-Meclis 450 üyeden, cumhuriyet senatosu 150 üyeden
oluştu.
13-Vekiller 4 yılda bir; senatörler 6 yılda bir seçilecektir.
14-Siyasi parti hakları anayasaya alındı.
- Nutuk’u üç aşamaya ayırmıştır:
1- Birinci aşama: 19 Mayıs 1919’dan 23 Nisan 1920
TBMM’nin açılışına kadar kısımı,
2- İkinci aşama: 23 Nisan 1920’den 29 Ekim 1923
Cumhuriyetin ilanı dönemini
3- Üçüncü aşama: 29 ekim 1923’ten 1927 tarihlerini
kapsayan Cumhuriyet dönemini anlatmıştır.
1961 Anayasasının Özellikleri:
1-27 Mayıs 1961 askeri darbesi sonucunda hazırlandı.
2-Yapılan darbeyi haklı gösterme eğilimindedir.
3-Siyasi iktidarın uygulamalarına karşı olduğu için bir tepki
anayasasıdır.
HARF İNKILÂBI’NDAN MİLLET MEKTEPLERİ’NE:
Türk Harflerinin Kabulü (1 Kasım 1928)
Sebepleri:
1-Arap harflerinin okuma ve yazmayı zorlaştırması.
2-Avrupa ile ilişkilerin kolaylaştırılmak istenmesi
3-Halkı çağdaşlaştırmak
4-Öz Türkçe’yi yeniden canlandırmak
5-Okuma yazma oranını artırmak
6-Arap alfabesinin Türkçe’nin yapısına uymaması
Sonuçları:
1-Türk dilinin gelişmesi sağlandı
2-Okuma yazma oranı ve yazılan basılan eser sayısı arttı
3-Çağdaşlaşma yolunda önemli adım atıldı
NOT:24 Kasım1928 yılında Millet Mektepleri açılarak eğitim seferberliği başlatılmıştır. Mustafa Kemal bu
mekteplerde 24 Kasım 1928’de ders verdiği için, kendisine
başöğretmen denilmiştir.
---- Mustafa Kemal okuryazar oranını arttırmak ülkeyi
cehaletten kurtarmak için 7’den 70’e herkese okuma
öğretmek için Mahalle Mekteplerini kurdurmuş. Buralarda
halkın okuma yazma öğrenmesi için çalışmalar yaptırmıştır.
4-1982 Anayasası:
Özellikleri:
1-12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucunda hazırlanmıştır.
2-1982’de yapılan referandum sonucunda hem anayasa hem
de cumhurbaşkanı belirlendi.
3-Kişisel hak ve hürriyetler kısıtlandı
4-Cumhuriyet senatosu kaldırıldı.
5-Millet vekili sayısı 400 olarak belirlendi. (1987’de 450’ye
çıkarıldı.)
6-Milletvekili seçimlerinin 5; cumhurbaşkanlığı se-çiminin 7
yılda bir yapılması kabul edildi.
7-Bir tepki anayasasıdır.
8-Yapılan darbeyi haklı gösterme eğilimindedir.
9-Yürütmeyi güçlendirmeye çalışmıştır.
10-Değişmeyecek hükümleri çoktur.
11-Cumhurbaşkanlığı sembolik olmaktan çıkarıldı
KABOTAJ B
38
**1926’da ticaret hayatında Türkçe
**1927’de çıkarılan kanunla sokak adlarının
Türkçeleştirilmesi
**1928’de çıkarılan kanunla Arap rakamlarının kaldırılarak
uluslararası rakamların kullanılması kabul edildi.
**Şehrin planlı gelişmesi için yarışma düzenlemiş 1928
yılında. Yarışmayı Alman Mimar Hermann Jansen (Herman
Yansen) kazanmıştır.
**Ankara’nın gelecek 50 yılı düşünülerek 300 bin nüfuslu
şehir planı yapmıştır. Ankara’yı bahçelerle yeşilliklerle kaplı
bahçe şehir olarak planlamıştır.
MİLİ KÜLTÜRÜMÜZ AYDINLANIYOR:
ÇAĞDAŞ ÜNİVERSİTE YOLUNDA: İSTANBUL ÜNİ.
**Osmanlı zamanında kurulan Darülfünun (İstanbul
üniversitesi) çağın gereklerine uygulanması için M. Kemal
İsviçreli bilim adamı Malche’den rapor istemiş.
BU RAPORDA:
**Dil derslerine önem verilmelidir.
**Öğretim üyelerinin bilimsel ve araştırmacı özelliklerinin
artırılması
**Üniversitelere sınavla öğrenci alınması
**Üniversitelerde sosyal tesislerin yapılması
**Kongre ve konferansların düzenlenmsi.
**1 kasım 1933’te Mecliste üniversite reformlarını
açıklamış bu doğrultuda Darülfünun yerine modern eğitime
uygun olan İstanbul Üniversitesi açılmıştır.
AYRICA:
** Ankara Hukuk mektebi (1925 – İlk yüksekokul),
** 1926 yılında Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye
Enstitüsü
**1936 Dil veTarih – Coğrafya Fakültesi
**1936-1937 yılları arasında İstanbul’da bulunan Mülkiye
mektebi Ankara’ya taşındı ve Siyasal Bilgiler Fakültesi
olarak değiştirildi.
**Tıp, hukuk, fen ve edebiyat fakültesi ve sekiz enstitüden
oluştu. Dışarıdan getirilen öğretim üyeleri ile de modern ve
bilimsel eğitim başlatıldı. İstanbul Üniversitesi kendinden
sonra açılacak üniversiteler örnek oldu.
TÜRK TARİH KURUMUNUN KURULMASI
(15 NİSAN 1931)
***Türk Tarihi Tetkit Cemiyeti adıyla kurulmuştur. 1935
yılında TTK adını almıştır.
*** 1932 yılında türk bılım ınsanlarının bulundugu
“BİRİNCİ TÜRK TARİH KONGRESİ TOPLANMIŞTIR.”
***1930 TILINDA “TÜRK TARİHİNİN ANA HATLARI”
ADINDA DÖRT CİLTLİK TARİH KİTABI OKULLARA
DAGITILMISTIR.
TTK’ nın Kurulmasının Sebepleri:
1-Türk vatanının bütünlüğüne karşı girişilecek tertipleri
tarihi kanıtlarla etkisiz hale getirmek.
2-Türklerin üstün medeni kabiliyetini ve dünya medeniyetine yaptığı hizmetleri gözler önüne sermek.
3-Türk milletine atılan iftiraları cevaplandırmak.
4-Türk Tarihinin derinliklerini bilimsel olarak araştırmak.
5-Ortak tarih bilinci oluşturulacak
6-Anadolu’nun eski halkını araştırmak.
Açıklama:
1-Türk Tarih Kurumunun kurulması ulusçulukla ilgilidir.
2-Osmanlı devletinde sadece Selçuklu ve Osmanlı tarihiyle
birlikte İslam tarihi okutuluyordu. (Tarih anlayışı ümmetçi)
TÜRK DİL KURUMUNUN KURULMASI (12 TEMMUZ
1932)
Türk Dili Tetkit Cemiyeti Adıyla Kurulmustur.
TDK’ nın Kurulma Sebepleri:
1-Türkçe’yi yabancı dillerin etkisinden kurtarmak.
2-Türkçe’nin kökenlerini araştırmak.
3-Türkçe’yi zenginleştirmek.
4-Türkçe’yi bilim dili haline getirmek.
5-Türkçe’yi halkın anlayacağı şekle getirmek.
6-Dil çalışmalarını planlı hale getirmek
7-Türkçe’nin zenginliğini ortaya koymak
8-Türk dilini öz benliğine kavuşturmak.
9-Konuşma dili, yazı dili ve bilim dili arasındaki farkları
gidermek.
10-Dildeki Osmanlıcılığı bitirmek
11-Halk ile aydınlar arasında dil uzlaşması sağlamak
12-Resmi dil ile halk dili arasındaki farkları gidermek.
DEVLET TOPLUM EL ELE: SAĞLIK
**Milli Mücadelen çıkan halkın sağlık sorunlarını çözmek
için 1892’de kurulmuş aşı evleri kaldırılarak 27 Mayıs 1928
tarihinde Refik saydam Hıfzıssıhha enstitüsü kuruldu.
**İlk Hıfzısıhha enstitüsüne sağlık bakanı refik saydam’ın
adı verildi.
**1923’te Sağlık Bakanlığı kurulmuştur.
**Verem o önemde yaygın bir hastalıktı. Bu amaçla:
----1923’te İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti;
----15 ağustos 1924’te İstanbul’da Sanatoryum;
----1925’te Veremle mücadele için ilk Dispanser;
----1927’de İstanbul Veremle Mücadele Cemiyeti;
----1930’da “Umumi Hıfzısıhha Kanunu” çıkarıldı. (Umumi
Hıfzısıhha Kanunu ile veremlilerin ihbar edilmesi ve önlem
alınması ile ilgili kanundur.)
** Behçet hastalığını ilk kez 1937 yılında Hulusi Behçet
tanımladığı için hatalık onun adıyla anılır.
**Kurulan diğer kurumlar: Kızılay, Yeşilay, Verem Savaş
dernekleri çocuk esirgeme kurumu gibi sosyal kuruluşlar
kuruldu.
**1932 yılında serum, 1934’te çiçek aşısı, 1937’de kuduz
aşısı ülkemizde ihtiyacı karşılayacak oranda üretilmeye
başlandı.
KIZILAY: 1868 yılında Osmanlı yaralı ve hasta
askerlere yardım cemiyeti adıyla kuruldu. Her türlü
afet ve savaşta önemli görevler üstlendi. 1877 yılında
Açıklamalar:
1-TDK’ nın kurulması ulusçuluk ile ilgilidir.
2-1932’de Halk Evleri açıldı.
3-1936-1937kış aylarında Arapça geometri terimlerinin
yerine Türkçe geometri terimlerinin kullanıldığı geometri
klavuzu yayımlanmıştır.
BİR CUMHURİYET KENTİ: ANKARA
**M. Kemal Ankara’nın Cumhuriyete yakışır bir şehir olması
için çabalar harcamıştır.
**Ankara’da fakülteler Üniversiteler kurmuş.
39
Hilali Ahmer adını aldı. Kurtuluş savaşı sırasında önemli
görevler üstlendi ve 1935 yılında Kızılay adını aldı.
YEŞİLAY: 5 Mart 1920 tarihinde Hilali Ahdar ismiyle
İstanbul’da kurulmuştur. Bu cemiyetin amacı, alkollü
içki, sigara ve uyuşturucu madde kullanımını özel sektör
ve devlet organları işbirliğiyle en az miktara
indirmektir.
E. Türkiye idman cemiyeti kurulmuş ve Türkiye ilk
kez Paris olimpiyatlarında temsil edilmiştir.
F. Yine sanatçı yetiştirmek için Güzel sanatlar
akademisi ve konservatuarlar açılmıştır
G.
Halk müziği alanında derleme çalışmaları yapılarak
1937 yılında folklor arşivi kuruldu
H. 1932’de batılı anlamda ilk orkestra olan
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruludu.
MODERN TARIMIN DOĞUŞU
**Tarım milli ekonominin temeli kabul ediliyordu. Bu alanda
gelişme sağlamak için köylünün durumunu iyileştirmek
gerekiyordu. Bu amaçla yeni kurulan devlet şu tedbirleri
aldı.
- *** Aşar vergisi kaldırılarak köylünün ekonomik bakımdan
rahatlaması sağlandı. (1925)
--- Köylüye ucuz kredi vermek amacıyla Ziraat Bankası
kuruldu.
--- Tarım Kredi Kooperatifleri kurularak kooperatifleşme
sağlandı.
--- Üretimi artırmak amacıyla tohum ıslah çalışmaları yapıldı.
--- Ziraat enstitüsü ve Ziraat fakülteleri açıldı.
---Atatürk orman çiftliği kuruldu.
---* Atatürk Orman Çiftliğinin Kuruluş amacı:
- Örnek çiftlik kurarak çiftçilere örnek olmak.
– Ziraat konusunda uygulamalı eğitim yapmak.
– Ankara Yüksek Ziraat Okuluna gelecek gençlere staj
yaptırmak.
– Eğlenme ve dinlenme alanı oluşturmak.
İ.
J.
1933 yılında TÜRK İNKLILAP SERGİSİ açılmıştır.
1937 de Türkiye’nin ilk güzel sanatlar müzesi olan
resim-heykel müzesi is. ‘da dolma bahçe sarayında
açılmıştır.
ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI
**Kadın hakları daha çok 19. Yüzyıldan sonra dünyada yankı
bulmaya ve gelişmeye başlamıştır.
**M. Kemal Kurtuluş Savaşında Mehmetçikle birlikte
savaşan Türk kadınını her zaman önemsemiş. Çağdaş
Türkiye’de kadının erkekle eşit haklara sahip olabilmesi için
çalışmıştır. Medeni kanun, Belediye seçimlerine ve
milletvekilliği seçimlerine katılabilmesi için çalışmıştır.
**Türk kadını çoğu Avrupa kadınından önce seçme seçilme
hakkını elde etmiştir.
Dünyada kadın hakları:
*-*Fransa da 1946
*-*İtalya da 1948
*-*Japonya da 1950
*-* İsviçre 1971 de kadınlar siyasal haklara
kavuşmuştur.
AZ ZAMANDA ÇOK VE BÜYÜK İŞLER YAPTIK
**Mustafa Kemal Cumhuriyetin 10. Yılında (29 ekim 1933)
yaptığı konuşmada kısa zamanda ne kadar büyük işler
yaptığını Onuncu yıl Nutku’nda dile getirmiştir.
**Ülkemizin kısa sürede toparlanıp gelişmekte olduğunu ve
ülkemizin hedefinin Çağdaş uluslar seviyesine çıkması
gerektiğini vurgulamıştır konuşmasında.
M.Kemal aşağıdaki sözleri ile Anadolu kadınına verdiği
önemi vurgulamıştır: “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben
Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve
zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim
diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat
kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı
eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur
demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep
onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını
olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük
duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza
kadar aziz ve kutsal bilelim.”
SANAT VE SPOR
***Atatürk sanat ve spora çok büyük önem vermiştir.
“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz;
hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr
olamazsınız.” Sözü ile sanata verdiği önemi vurgulamış.
***Ülkemizde müzik resim heykel gibi sanat dallarının
gelişmesi için elinden gelen çabayı göstermiş. Güzel
sanatlarla ilgili okullar açılmasını sağlamıştır.
**‘”””Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü
sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder. Zeka ve
kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka kavrayışı yerinde olan
daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki,
çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.””” Diyerek spora
verdiği önem ve sporcunun nasıl olması gerektiğini
vurgulamıştır.
A. Müzik öğretmeni ve sanatçı yetiştirmek için, 1 kasım
1924 tarihine Ankarada Musiki Muallim Mektebi açılmıştır
B. Musuki muallim mektebi yasal düzenlemeyle 1934’te
Milli Musuki Ve Temsil Akademinse Bağlandı.
C. 1937 yılında İstanbul’da resim ve heykel müzesi
açılmıştır.
D. Beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek için çapa
muallim mektebini açmıştır.
Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakları:
**1930 yılında kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı
** 1933’de muhtarlık seçimlerine katılma hakkı
** 1934’de milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi.
Not: Türk kadını seçme seçilme hakkını birçok Avrupa
kadınından önce elde etmiştir.
Kadınlara Siyasal Hakların Verilmesinin Önemi:
1-Kadın, siyasal alanda erkeğe eşit hale geldi.
2-Ulusal irade meclise tam olarak yansıdı.
3-Milli Egemenlik ve Halkçılık pekişti.
4-Türk kadını Avrupa ülkelerinde kadınlara verilmiş olan
haklardan daha fazla hakka sahip oldu.
NOT:1935 seçimlerinde 18 kadın milletvekili meclise
girmiştir.
40
SOYADI KANUNUNUN KABULÜ (21 Haziran 1934)
**Osmanlı toplumunda soyadı yoktu. Genellikle insanlar
lakapları ve doğduğu yerlere göre çağrılırdı. Bu isimler çoğu
zaman aynı ve lakaplar küçük düşürücü oluyordu.
Bu durum resmi işlerin yürütülmesinde özellikle tapu, vergi,
askerlik, miras ve okul kayıtlarında büyük zorluklar
doğuruyordu. Bu karışıklıkları önlemek amacıyla 21 Haziran
1934'de soyadı kanunu çıkarıldı. Mustafa Kemal'e de
Atatürk soyadı verildi. İnönüye soyadını Atatürk
vermiştir.
Bu yasaya göre:
***Her Türk öz adından başka bir soyadı taşımak
zorundadır.
***Ad önde soyadı sonda bulunur.
***Soyadları ahlaka aykırı gülünç olmamalı ve Türkçe olmalı
***Rütbe, memuriyet, aşiret, yabancı ırk ve milletlere ait
adlar kullanılmamalıdır.
Sebepleri:
1- Resmi işlerden doğan aksaklıkları gidermek.
2-Toplumda ayrılık ifade eden lakapları kaldırarak birliği
güçlendirmek.
3-Eşitlik ilkesini güçlendirmek
Not:1-Soyadı kanunuyla sosyal hayat düzene ve rahatlığa
kavuştu.
2- Molla, Hoca, Hacı, Hafız vb. gibi unvanlar yasaklandı.
Çünkü bu unvanlar halkı sınıflara ayırarak sanki ayrıcalıklı
konumuna taşıyordu. Amaç halk arasında eşitliği
sağlamaktır
41
V.ÜNİTE: ATATÜRKÇÜLÜK
13. Hak ve hürriyetleri koruyucudur
14. Uygulamaya yansımıştır
15. Laik düşünce ve hukuka dayanır
***Atatürkçülük: Esasları Atatürk tarafından belirlenen,
devlet hayatına ,fikir hayatına ,ekonomik hayata ve
toplumun temel kurumlarına,devletin rejimine ve işleyişine
ait gerçekçi fikir ve ilkelerdir. Bu ilkeler, birbiriyle tutarlı
ve uyumlu bir bütün oluşturduğundan Atatürkçü düşünce
sistemi adını alır.
***Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa,
huzur ve refaha sahip olması, devlet yönetiminin millet
egemenliği esasına dayandırılması, aklın ve bilimin
öncülüğünde Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyi
üzerine çıkarılması amacıyla temelleri yine Atatürk
tarafından belirtilen devlet hayatına, fikir hayatına ve
ekonomik hayata, toplumun temel kurumlarına ilişkin
gerçekçi düşüncelere ve ilkelere Atatürkçülük denir.
Atatürkçü Düşünce Sisteminin Oluşmasında Etkili Olan
Olaylar
► Fransız İhtilalı’ndan sonra demokrasi, eşitlik, adalet,
insan hakları, özgürlük ve milliyetçilik gibi kavramların tüm
dünyada yaygınlık kazanmaya başlaması
► Osmanlı Devleti'nin, Avrupa devletlerinin gerisinde
kalması ve her alanda Avrupa'ya bağımlı hale gelmesi
►Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşlarının kayıplarla
sonuçlanması neticesinde Türk halkının büyük acılar
çekmesi
► Avrupa devletlerinin ve azınlıkların, Osmanlı topraklarını bölmeyi amaçlamaları
► Mondros Ateşkesi'nin ardından başlayan işgaller
karşısında Osmanlı yönetiminin aciz kalması
 Avrupa’da Rönesans’tan ortaya çıkan akılcı ve bilimsel
düşüncelerden etkilenmiştir.
 Dünyada dini esaslara göre yönetilen devletlerin yerine
; din ve devlet işlerinin ayrıldığı laik devletlerin
kurulmasından etkilenmiştir.
 Dünyada mutlakiyet ve meşrutiyet yönetilen devletlerin
yerine ; halk egemenliğine dayanan demokratik devletlerin
kurulmasından etkilenmiştir.
 Demokrasi ve cumhuriyeti savunan aydınların
düşüncelerinden etkilenmiştir.
Atatürkçülük iki bölümde incelenir:
I-)Atatürk’ün Ulaşmak İstediği Hedef İlkeler
a) Milli egemenlik
b) Milli bağımsızlık ve özgürlük
c) Milli birlik ve beraberlik
d) Yurtta barış dünyada barış
e) Çağdaşlık ve Batılılaşma
f) Akılcılık ve Bilim
g) Vatan ve Millet Sevgisi
h) Milli Tarih ve Milli Dil Bilinci
II-)Atatürk’ün Siyasal Sistem İlkeleri
a) Cumhuriyetçilik
b) Halkçılık
c)İnkılapçılık
d) Laiklik
e)Devletçilik
f) Milliyetçilik
Atatürk’ün Siyasal Sistem İlkeleri,1931 yılında C.H.P’nin
kongresinde kabul edilmiş ve 5 Şubat 1937’de de
anayasamızın başlangıç maddesinde yer almıştır.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİ GÜÇ UNSURLARI
HER ŞEY GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İÇİN
Bir ulusun, ulusal hedeflerine ulaşabilmek amacıyla
kullanabileceği maddi ve manevi kaynaklarının toplamına
milli güç denir.
Milli güç unsurları şunlardır:
Siyasi Güç: siyasi güç, bir milletin milli hedeflerine
erişmek, erişilenleri koruyup geliştirmek, ve milli menfaat
sağlamak amacıyla kullandıgı sıyası kuvvetlerın yoplamına
denır. devletin gücünü milletten alması ve devlet
politikalarının millet iradesine göre belirlenmesi esasına
dayanır.
Atatürkçülüğün Özellikleri – Nitelikleri
1. Atatürkçülük tam bağımsızlığı gerektirir
2. Temelinde milli kültür vardır,
3. Atatürkçülük ülkenin huzur ve refah içinde olmasını
ister
4. Atatürkçülük milli egemenliği savunur
5. Dogmalara dayanmaz. Akılcılık ve bilimselliği temel alır.
6. Durağan değildir, dinamiktir; sürekli kendini
yeniler,çağın ve milletin ihtiyaçlarına göre yeniden
şekillenir
7. Egemenliğin(yönetim gücünün), millete ait olmasını esas
alır.
8. Dünyadaki insanlığın ortak değerlerini taşıdığı için
evrenseldir.
9. Atatürkçülüğü oluşturan ilkeler bir bütündür. Birbirinin
devamı ve tamamlayıcısıdır, birbirinden ayrılmaz tek tek
değerlendirilmez, bir bütünü oluşturan öğelerdir.
10. Türk milletinin ihtiyaçlarından, tarihi gerçeklerinden
doğmuş, temelinde Türk tarihi ve kültürü olan milli bir
düşünce sistemidir
11. Yurtta ve dünyada barıştan yanadır.
12. Taklitçi değildir. Kabul edilmesinde dış baskı ve zorlama
yoktur
Ekonomik Güç: : Ülkenin kalkınması için yararlanılan
kaynakları, insan gücünü ve uygulanan ekonomik politikaları
kapsar Bir ülkenin sahip olduğu bütün ekonomik kaynakları
ile bu kaynakların işletilmesi, her türlü mal ve hizmetin
üretilebilme kapasitesi ve uluslararası ticaretteki yeri vb.
unsurlar ekonomik gücü oluşturur.
Ekonominin toplum hayatında büyük bir rolü bulunmaktadır. Çünkü bir ülkede üretim, dağıtım, tüketim
durumlarıyla ilgili faaliyetler ekonominin konusu içinde yer
almaktadır.
Atatürk de cumhuriyetin ilk yılarında, ekonomik yönden
zayıf bir milletin güçlü medeniyet kuramayacağını,
toplumsal ve siyasal felaketten kurtulamayacağını
belirterek, yeni Türk Devleti'nin güçlü bir ekonomiye sahip
olması gerektiğini vurgulamıştır.
Siyasi bağımsızlık gibi ekonomik bağımsızlığa da büyük
bir önem veren Atatürk bu amaçla, kapitülasyonların
42
kaldırılması ve ülkemizde bulunan yabancılara ait
kuruluşların millileştirilmesi politikalarını izlemiştir.
Cumhuriyetin Kazandırdıkları

Ülkenin bir hanedan tarafından yönetilmesi
uygulamasına son verilmiş, vatandaşlar devlet yönetimine
eşit olarak katılma imkanı elde etmişlerdir.

Temel hak ve özgürlükler verilmiş ve anayasa ile
devlet güvencesi altına alınmıştır.

Herkesin kanun önünde eşitliği sağlanmış, kanunları
Uygulama görevi bağımsız mahkemelere verilmiştir.
Düşünce özgürlüğü sağlanarak, vatandaşlara huzurlu bir
hayat sürme olanağı tanınmıştır

Gelişmemize engel olan unsurlar ortadan kaldırılarak, çağdaş uygarlığa ulaşmayı sağlayacak bir ortam
oluşturulmuştur.

Dilekçe hakkı verilmiştir.

18 yaşını dolduran her Türk vatandaşına seçme ve
halk oylamasına katılma hakkı ve sorumluluğu getirmiştir.
Askeri Güç: Ülkeyi iç ve dış tehlikelere karşı korumak için
oluşturulan askeri güçtür. Askeri gücümüzü Türk Silahlı
Kuvvetleri oluşturur.
Türkiye'nin, coğrafi konumu gereği her türlü iç ve dış
tehditlere açık olması güçlü bir orduya sahip olmasını
gerektirmektedir. Bu nedenle Atatürk, her dönemde Türk
ordusuna ayrı bir önem vermiştir.
Sosyokültürel Güç Bir ülkede eğitimli, kültürlü ve teknik
bilgilerle donanmış insanların oluşturduğu güce,
sosyokültürel denir. Milli gücün temel öğesi olan insan iyi
yetiştirildiğinde siyasi, ekonomik ve askeri güç de değer
kazanır.
Sosyokültürel güç; bilim, sanat ve diğer alanlarda
gelişmeye yol açar. Bunun bilincinde olan Atatürk, bireyden
başlayarak halkı eğitmek ve halkın bilgi düzeyini
yükseltmek için çalışmalarda bulunmuştur.
Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare,
Cumhuriyet idaresidir. (1924)
MİLLİYETÇİLİK:
Atatürk'e göre millet (ulus), "dil, kültür ve duygu birliği
ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasî ve sosyal
bütündür." Ülke sınırları içinde yaşayan tüm insanlar; din,
mezhep ve etnik köken bakımından hiçbir ayrılık
gözetilmek-sizin Türk sayılır.
1-Milletini sevme, onun değerlerini benimseme, başka
milletleri küçümsemeden milletini yüceltmek için her türlü
fedakârlığa katlanmaktır.
2-Vatanın bütünlüğü ,milletin egemenliği ve bölünmezliği
esastır.
3-Atatürk’ün milliyetçilik anlayışında ”Türk devletine
vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesi ile
vatandaşlar arasında hiçbir ayrıma izin verilmemiştir. Irkçı
değildir ve milletimize saygılı olan tüm milletlere saygı
esası vardır
4-Kurtuluş Savaşının yapılmasında ve Türk Devletinin
kurulmasında temel ilke oldu.
5-Bu ilke fedakarlık ve dayanışmayı gerektirir.
6-Irkçılık ve ümmetçiliği ret eder.
7-Milli birlik ve beraberlik esastır.
8- İnsanlığa değer verir.
9-Barışçıdır.
Anahtar Kelimeleri:
 Ortak vatan, Dil ve kader birliği olmalı,
 TDK –TTK
 Ulusal (milli) benlik
 Ulusal (milli) bilinç
 Ulusal (milli) bağımsızlık
 Din ve ırk birliği şart değildir
 Ümmet anlayışı yoktur
CUMHURİYETLE BİR MİLLETİZ
ATATÜRK İLKELERİ
- Atatürkçülüğün altı temel ilkesi vardır. Bunlar:
Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik,
ve inkılapçılık (devrimcilik)’tır.
CUMHURİYETÇİLİK:
***Devlet yöneticilerinin, halkın oyuyla belli bir süre için
seçildiği; millet egemenliğine(yönetim gücüne) dayanan
yönetim şekline Cumhuriyet denir.
***Cumhuriyetçilik, cumhuriyet yönetimini benimsemek,
korumak ve yaşatmak demektir.
***Atatürk'e göre "Türk ulusunun karakter ve âdetlerine
en uygun olan yönetim, cumhuriyet yönetimidir."
***Atatürk’ün Cumhuriyetçiliği , Demokrasiyi temel
alır
1-Devletin rejim(yönetim) şeklidir.
2-Halk egemenliğini esas alır
3-Seçme ve seçilme hakkı tüm vatandaşlara verilir.
4-Hükümet ile millet arasında kopukluk yoktur.
5- Millet adına yasaları, meclis (yasama organı) yapar.
6-Halk, yöneticilerinden memnun olmazsa, belli bir süre
sonra başkalarını seçebilir.
Anahtar kelimeleri:
 Ulusal Egemenlik,
 Seçim,
 Ulusal İrade,
 Çok Partili Rejim,
 Seçme ve Seçilme Hakkı
 TBMM
 DEMOKRASİ
Uyarı: Milliyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılan inkılaplar
* Kapitülasyonların kaldırılması
* Kabotaj Kanunu'nun çıkarılması (Türk karasularında
taşımacılık hakkının Türkiye’ye geçmesi)
* Türk Tarih Kurumu'nun kurulması
* Türk Dil Kurumu'nun kurulması
* Tevhid-i Tedrisat Kanunu(Yabancı okulların
ayrıcalıklarının kaldırılarak Milli Eğitim Bakanlığı'na
bağlanması)
* Yabancı okullarda Türkçe, tarih ve coğrafya derslerinin
Türk öğretmenler tarafından okutulması
* TBMM’nin açılması
UYARI: Cumhuriyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan
İnkılâplar
► TBMM'nin açılması
► 1921 ve 1924 Anayasalarının yapılması
► Saltanatın kaldırılması
► Cumhuriyetin ilan edilmesi
► Siyasal partilerin kurulması
► Ordunun siyasetten ayrılması
► Kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi
43
* İstiklal Marşının Kabulü
* Yabancıların elindeki işletmelerin millileştirilmesi
Uyarı: Devletçilik ilkesi doğrultusunda,
* I. Beş Yıllık Kalkınma Planının hazırlanması
Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu,
Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlatları ve hep aynı
cevherin damarlarıdır. (1932)
1939'da II. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlandı. Ancak II. Dünya Savaşı çıktığından uygulanamadı.
HALKIÇILIK
Halk, bir ülkedeki vatandaşların bütünüdür. Atatürk,
halk ve ulus sözcüklerini aynı anlamda; sınıf ayrıcalıklarının
olmadığı toplum anlamında kullanıyordu
1. Halkın eşitliği esastır.
2. Sınıf mücadelesi değil; sosyal dayanışma esastır.
3. Halkın çıkarına ve faydasına göre hareket etmek ve
kanun önünde herkesin eşit tutulmasıdır.
4. Hiçbir toplumsal sınıfın üstünlüğünün kabul etmez;
5. Temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alarak devlet
yönetimine eşit şekilde katılmalarını sağlar.
6.
Anahtar Kelimeleri:
 Ayrıcalıkların kaldırılması,
 Eşitlik,
 Dayanışma,
 Sosyal devlet.
 Adalet
*Sanayi yatırımlarını desteklemek için devletin Sümerbank
ve Etibank’ı kurması
*Eğitim,sağlık,kültür ve sanat alanlarında yatırımların
yapılması
* Faiz oranlarının ve temel tüketim mallarının fiyatlarının
devlet tarafından belirlenmesi
* Devlet bankalarının ve Merkez Bankası’nın kurulması
* Maden Tetkik Arama Enstitüsü ve Etibankın kuruluşuyla
maden gelirleri artmıştır.
*Ayrıca Karabük Demir-Çelik Fabrikası, Dokuma, Şeker ve
Çimento fabrikaları kurulmuştur.
*Eğitim,sağlık,kültür ve sanat alanlarında yatırımların
yapılması
*Faiz oranlarının ve temel tüketim mallarının fiyatlarının
devlet tarafından belirlenmesi
*Kamulaştırma(Devletleştirme )çalışmaları
gibi inkılaplar ve çalışmalar yapılmıştır.
**Devletçilik, halkçılık ilkesinin zorunlu bir sonucudur.
Ekonomik kalkınmada bölgeler arası farklılıkların
giderilmesinde önemli rol oynamıştır.
Uyarı: Halkçılık ilkesi doğrultusunda,
*Aşar vergisinin kaldırılması
*Kıyafet devrimi
*Türk Medeni Kanunun kabulü
*Soyadı kanunu(Lakap ve unvan kalktı)
*Kadınlara siyasal haklar tanınıdı(Kadın-erkek eşitliği)
*TBMM’nin açılması(Egemenlik halka verilmiştir)
*Saltanatın kaldırılması
* Azınlıkların Türk vatandaşı kabul edilerek ayrıcalıklarının
sona erdirilmesi ve toplumda eşitliğin sağlanması
* Sosyal devlet niteliğinin benimsenmesi
Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz; bununla
beraber, hiç bir piyasa da başıboş değildir. (1937)
LAİKLİK
*Din ve devlet işlerini birbirinden ayrılmasıdır.
*Devlet düzeni ve hukuk kurallarının dine değil, akıl ve
bilime dayandırılmasıdır.
*Devlet yönetiminin milli egemenlik ilkesi ile çağdaş bilimin
ışığında yürütülmesidir.
*Atatürk’ün laiklik ilkesi, vatandaşın din, vicdan,ibadet
özgürlüğünün sağlamak ve korumak esasına dayanır.
* Laiklik, dinsizlik anlamına gelmez. Sadece dini inançları
insanın vicdani özgürlüğüne bırakır. Bu nedenle insanlar,
istediği dine inanma ve ibadet etme özgürlüğüne sahiptir.
Anahtar Kelimeleri:
 Din ve Devlet işlerinin ayrılması,
 Akılcılık ve Bilimsellik,
 Din ve vicdan özgürlüğü,
 Çağdaşlaşma.
NOT: Halkçılık ilkesi, hem cumhuriyetçilik hem de
milliyetçilik ilkelerinin doğal sonucudur.
Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak
isteyen bir toplum sistemidir. (1921)
DEVLETÇİLİK
*Ekonomik faaliyetlerin büyük ölçüde devlet tarafından
yürütülmesi ve özel teşebbüsün desteklenmesi demektir.
*Devletçilik, ekonomik alanda doğrudan doğruya devletin
müdahalesini öngören sistemdir.
NOT: Devletçilik ilkesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra özel teşebbüs
desteklenerek liberal (Serbest)bir ekonomi kurulmak
istenmişti, ancak sermaye yetersizliği, makine ve yedek
parça sorunu, teknik eleman azlığı gibi nedenlerden dolayı
özel teşebbüs başarısız oldu. Bu durumda devlet ekonomik
hayata müdahale etmek zorunda kaldı.
NOT: Devletçilik ilkesi Türkiye’nin o günkü şartlarından
doğduğu için Türkiye’ye özgüdür.
Uyarı: Laiklik ilkesi doğrultusunda,
* Saltanatın kaldırılması
* Halifeliğin kaldırılması
* Tevhid-i Tedrisat (eğitim - öğretimin birleştirilmesi)
Kanunu'nun çıkarılması
* Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
* İbadet yerleri dışında dinsel kıyafet, sembol ve
işaretlerle dolaşılmasının yasaklanması
* Medeni Kanun'un kabul edilmesi (mecelle Kaldırıldı)
* Ekonomi, hukuk, eğitim ve sosyal yaşam gibi her alanda
dinden kaynaklanan uygulamalara son verilmesi
* 1928de anayasadan, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
dini İslâm'dır." maddesinin çıkarılması
* 1937'de anayasaya Türk Devleti'nin laik olduğu ifadesinin
eklenmesi
Anahtar Kelimeleri:
 Ekonomi, yatırım, kamulaştırma,
 Bütün yatırımların devlet eli ile yapılması,
 Özel sektör ve müteşebbisin olmaması.
 Para, banka,
44
geçmişten aldığı güçle, çağdaşlaşma yolunda bütün gücünü
ortaya koyacağına inanmıştır.
Milli dil, milli birliğin başta gelen unsurlarından biridir. Bu
nedenle, milli dilimiz olan Türkçeyi koruyarak, çağın
gereklerini karşılayacak şekilde gelişmesine yardımcı
olmalıyız. Atatürk bu konu ile ilgili olarak "... Türk
milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka
Türkçe konuşmalıdır..." demiştir.
*Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması
gibi inkılaplar ve çalışmalar yapılmıştır.
Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve
büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın
gelişmesi imkanını temin etmiştir. (1930)
İNKILAPÇILIK
İnkılap, bir halden başka hale dönüşme, biçim değiştirme,
devrim anlamına gelir.
Atatürk’e göre inkılap; eskiyi ve kötüyü kaldırıp, yerine
yeniyi ve iyiyi koymaktır.
Kurumların sürekli olarak yenilenmesi, çağa ayak
uydurması anlamına gelir.
 DURAĞAN değildir. DEĞİŞKEN dir.
 Sürekli çağdaşlaşma anlamına gelir.
Kurumların ihtiyaçlara yanıt verecek duruma gelmesini
sağlar
Anahtar Kelimeleri:
**Devrim, İnkılap
**Çağdaşlaşma
**Değişim
**Yenilik.
**Gelişim
**Dinamik yapı
NOT: Yapılan bütün inkılâplar inkılâpçılık ilkesiyle ilgilidir
Bağımsızlık ve Özgürlük
Tarih boyunca kendi vatanında bağımsız yaşamış olan Türk
milleti, başkalarının egemenliği altında yaşamaktansa ölmeyi
yeğlemiştir.
Atatürk, "Biz, milli sınırlarımız içinde özgür ve bağımsız
yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz." diyerek
bağımsız ve özgür yaşamaya verdiği önemi göstermiştir.
Vatan ve Millet Sevgisi
Atatürkçülüğün en önemli unsurlarından biri de vatan ve
millet sevgisidir. Atatürk'ün, "Yurt toprağı! Her şey sana
feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için
fedaiyiz." ve "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözleri
vatanına ve milletine karşı beslediği hayranlık ve şükran
duygularını ifade etmektedir.
Türk Milletini Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üzerine
Çıkarma Hedefi
Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen inkılapların büyük
bir kısmı çağdaşlaşma ve Batılılaşma hedefini taşımıştır. Bu
doğrultuda Türk milleti de çağdaş uygarlık düzeyini
yakalamayı hatta daha ileriye gitmeyi hedeflemiştir.
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi
Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün
anlam görünüşüyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır.
(1925)
BÜTÜNLEYİCİ İLKELER :
 Ulusal egemenlik (Cumhuriyetçilik – Egemenliği milletin
kullanması)
 Ulusal birlik, beraberlik ve ülke bütünlüğü (Milliyetçilik)
 Ulusal bağımsızlık
 Yurtta barış, dünyada barış (Dış siyaset, kalkınma
amaçlı)
 Bilimsellik ve akılcılık (Rasyonalizm)
 Çağdaşlık ve batılılaşma (İnkılapçılık)
 İnsan ve insanlık sevgisi (Dünya milletleri akrabadır)
Egemenliğin Millete Ait Olması
Atatürk henüz daha Kurtuluş Savaşı'nın başında alınan,
"Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi hakim kılmak
esastır." kararı ile egemenliğin millete ait olduğunu
vurgulamıştır. TBMM'nin açılması, saltanatın kaldırılması
ve cumhuriyeti ilanı gibi inkılaplarla egemenlik hakkı kesin
olarak millete verilmiştir.
Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü
Milli birlik ve beraberlik, milletçe birliği, bir arada
yaşamayı ifade eder. Böylece milletin sevgi ve saygı ile
birbirine bağlanmasını, ortak ideallere yönelik olarak
varlığını devam ettirmesini sağlar. Milli birlik ve beraberlik
aynı zamanda ülke bütünlüğünün korunmasını gerektirir.
Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı, Türk milletinin birlik ve
beraberlik içinde yaşamasını, hiçbir bölücü unsura yer
vermemesini gerektirir.
Atatürk İlke Ve İnkılâplarının Dayandığı temel Esaslar:
1- Milli tarih - Milli dil bilinci
2- Bağımsızlık ve Özgürlük
3- Vatan, millet sevgisi
4- Çağdaş uygarlık düzeyine yükselme
5- Egemenliğin millete ait olması
6- Milli birlik ve ülke bütünlüğü
7- Milli kültürün geliştirilmesi
8- Akılcılık ve bilimsellik prensibi
9- Türk milletine inanmak ve güvenmek
10- Barışçılık prensibi
11- Milli bağımsızlık
Milli Kültürün Geliştirilmesi
Yabancı kültürlerin benimsenmesi milli varlığımızı tehlikeye
düşürür, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamamızı engeller.
Atatürk, Batı'nın tekniğinden ve biliminden yararlanırken
milli kültürümüzü de korumamız gerektiğini belirtmiştir.
Milli Tarih Bilinci ve Milli Dil
Tarihi olmayan millet köksüz bir ağaca benzer, güçlü bir
rüzgar karşısında yıkılır gider. Türk tarihinin, uygarlığın en
eski çağlarına kadar uzanması her Türk için onur ve gurur
kaynağıdır. Atatürk, tarihte büyük devletler kurmuş, dünya
medeniyetine önemli katkılarda bulunmuş Türk milletinin,
45
ATATÜRK İLKELERİNE SAHİP ÇIKMAK
Modern Türkiye'nin kuruluşunda Atatürk ilkeleri önemli bir
yere sahiptir. Bu önemi fark edebilmek için Kurtuluş
Savaşı'nın başlarında ülkemizin durumunu iyi bilmek
gerekir. Atatürk, Türk devrimini şöyle anlatıyor:
"Uçurumun kenarında yıkık bir ülke...Türlü düşmanlarla kanlı
boğuşmalar... Yıllarca süren savaş...Ondan sonra içeride ve
dışarıda saygı ile tanınan yeni yurt, yeni toplum, yeni devlet
ve bunları başarmak için aralıksız devrimler... İşte Türk
genel devriminin kısa ifadesi..."
Atatürk böyle bir durumda öncelikle Türk ulusuna güvendi.
Devrimleri onun benimseyip kabul edeceğine inandı. Sonra
hızla cumhuriyet kuruldu. Lâiklik kabul edildi. Lâtin esasına
dayalı alfabe kullanılmaya başlandı. Kılık kıyafet uygar
duruma getirildi. Tekke ve zaviyeler kapatıldı. Uluslar arası
takvim ve saat kabul edildi. Eğitim, tarih ve dil anlayışı
değişti. Kadınlara erkeklerle eşit haklar tanındı. Modern
hukuk kuralları dinsel hukuk kurallarının yerini aldı.
Bütün bunlar, Atatürk ilkelerinin uygulanışıyla yaşama
geçirilebildi. Ulusumuzun o günkü durumu ile bugününü
karşılaştırmak bizlere Atatürk ilkelerinin önemini daha iyi
anlama olanağı verir.
Atatürk’ün devrimlerini emanet ettiği Türk Halkı
olarak bizlere düşen görev, onun ilkelerine ve inkılaplarına
sahip çıkmak ve korumaktır.
46
VI. ÜNİTE
 Musul sorununu barışçı yollardan çözmek amacıyla
 19 Mayıs 1924'te İstanbul'da Haliç Konferansı adı
verilen bir toplantı düzenlendi. Ancak İngiltere bu
toplantıda Lozan'dakinden daha aşırı isteklerde bulundu.
Musul yanında Hakkâri ilinin de kendi yönetiminde bulunan
Irak'a bırakılması gerektiğini savundu. Bu nedenle bir
antlaşma sağlanamadı ve görüşmeler kesildi.
 İkili görüşmeler sırasında bir çözüm sağlanamamış ve
durum Milletler Cemiyetine götürülmüştü.
 Türkiye’nin henüz daha üyesi olmadığı Milletler Cemiyeti
İngiltere’nin etkisiyle Musul’un Irak’a katılması gerektiğini
belirtti.
 Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin kararını kabul etmedi.
Sorunu çözebilmek için askeri harekât düzenlemeyi
kararlaştırdı. Ancak bu sırada çıkan Şeyh Sait İsyanı
Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri harekâtını engelledi.
 Sonuç olarak 5 Haziran 1926'da iki ülke arasında
Ankara Antlaşması imzalanmış ve Musul sorunu aleyhimize
çözülmüştür. Türkiye, Şeyh Said isyanıyla uğraştığı için
gerekli askeri müdahalede bulunamadı.
Ankara Antlaşması (1926)
 Türkiye ile İngiltere arasında yapıldı.
 Musul, Kerkük ve süleymaniye İngiliz mandasındaki
Irak'a verildi.
 Musul'un petrol gelirlerinin % 10'u 25 yıllığına Türkiye'ye verildi.
 Türkiye daha sonra beş yüz bin İngiliz sterlini karşılığı
bu hakkından vazgeçti.
Önemi
 Türk—İngiliz anlaşmazlığı sona erdi.
 Musul'un kaybıyla Misak-ı Milli'den taviz verildi. (misakı
milliden verilen ikinci taviz)
 Musul’daki Türkleri koruyucu kararlar alınmadı.
 Irak sınırı çizildi.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
Milli Dış Politika, bağımsız bir devletin, diğer
devletlerle olan ilişkilerinde, benimsediği ilkeler
doğrultusunda izlediği yoldur. İzlenen bu yolda öncelikle
yurdun bölünmezliği ve ulusun bağımsızlığı göz önünde
bulundurulmalıdır. Diğer ulusların haklarına da saygı
gösterilmelidir.
Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri

İttifaklara önem verilmesi
 Devletlerin eşitliği prensibine uyulması
 Milli menfaatleri ön planda tutmak
 Diğer devletlerin iç politikalarına karışmamak ve
onların da bizim iç politikamıza karışmamalarını sağlamak

Dünyadaki gelişmeleri göz önünde tutmak
 Barışçıdır: Türkiye, Atatürk’ün “Yurtta Barış,
Dünyada Barış” ilkesi çerçevesinde, devletlerarası
sorunların çözümünde eşitliğe dayanan dostluklar ve
ittifaklar kurmayı amaçlar.
 Bağımsızdır: Ülkemiz bağımsızlığını her şeyin üstünde
tutarken, diğer devletlerin dış politikalarından ve yönetim
sistemlerinden etkilenmez Siyasi ve ekonomik
bağımsızlığın korunmasına önem verir.
 Gerçekçidir: Dış siyasette Türkiye dünyadaki siyasi ve
ekonomik gelişmeleri göz önünde bulundurarak
gerçekleştirmeyi amaçladığı hedeflere yönelir.
 Hukuka Bağlıdır: Devletlerarasındaki meselelerin
hukuki yollardan, diplomasi yoluyla ve eşitlik ilkesi ile
çözümlenmesi, Türkiye’nin benimsediği bir yoldur.
 Milli Güce Dayalıdır: Türkiye, ülke menfaatlerini ve
kendi halkını dikkate alan, bilim ve teknolojiyi rehber kabul
eden milli bir dış politika takip eder. Milli çıkarların
korunmasına önem verir
1923-1930 DÖNEMİ
■ Türkiye'nin dış politikası, Lozan'dan geriye kalan
sorunların çözülmesine ve Lozan'da alınan kararların
uygulanmasına yönelik olmuştur.
1923-1930 döneminde;
Musul sorunu,
Dış borçlar,
Yabancı okullar ve
Nüfus mübadelesi konuları Türkiye'nin dış politikasında
belirleyici olmuştur.
DIŞ BORÇLAR SORUNU
 Fransa ile aramızda sorun oldu.
 Türkiye'den alacağı en fazla devlet olan Fransa,
borçların altın olarak ödenmesini istedi.
 Türkiye ise borçların kağıt para olarak ve Fransız frangı
şeklinde ödenmesini kabul ettirdi.
 Türkiye borçların anaparasını 1954'e, faizlerini ise
1984'e kadar ödedi.
 1929'da başlayan dünya ekonomik bunalımı Türkiye'nin
borçlarını geç ödemesinde etkili oldu.
YABANCI OKULLAR SORUNU
 Avrupalı devletler kapitülasyonlar aracılığıyla Osmanlı
Devleti'nde pek çok farklı okullar açmışlar ve çeşitli
haklara sahip olmuşlardır.
 Bu okullar, zamanla Osmanlı Devleti'ne karşı bazı
zararlı faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır.
 3 Mart 1924 tarihinde Tevhidi-Tedrisat Kanunu'nun
çıkarılmasıyla tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına
bağlanmıştır.
 Lozan'da yabancı okulların Türk milli eğitim sistemine
bağlanması kararlaştırılmış, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile de
bu durum pekiştirilmiştir.
 Fransa ile papalık yabancı okullarda Türk öğretmenlerin
görev yapmasına ve bazı derslerin Türkçe okutulmasına
karşı çıktılar.
IRAK SINIRI VE MUSUL MESELESİ
 İngilizler, Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandıktan 1
gün sonra henüz Türk birliklerinin elinde bulunan Musul'u
işgal ettiler. Bölgedeki zengin petrol yataklarına sahip
olmak isteyen İngiltere, Musul sorununun Lozan Barış
Antlaşması'yla kesin çözüme ulaştırılmasını engelledi.
 Türk Hükümeti, Musul’un misakı milli sınırları içersinde
olması ve halkının çoğunun Türk olmasından dolayı Musul'un
kendisine bırakılmasını istiyordu.
 İngiltere ise bölgenin zengin petrol yataklarına sahip
olması ve ekonomik çıkarları dolayısıyla Musul topraklarını
bırakmak istemiyordu.
 Lozan'da Musul sorununun iki taraf arasında yapılacak
karşılıklı görüşmelerle halledilmesine karar verilmişti.
47
 Türkiye, bu sorunun kendi iç meselesi olduğunu bildirdi.
Bu okullarda tarih, coğrafya, Türkçe derslerinin Türk
öğretmenlerce okutulması, Türk müfettişlerince denetim
yapılması kararlaştırıldı.
 Karara uyan okullar eğitime devam ederken uymayanlar
kapatılıştır.
 Böylece iç işlerimize karışılması misyonerlik faaliyetleri
önlenmiştir.
BALKAN ANTANTI - 9 Şubat 1934
 1.Dünya Savaşı'ndan sonra imzalanan antlaşmalar kalıcı
bir barış sağlayamamıştır.
 Avrupa'da devam etmekte olan silahlanma yarışı ve
Almanya ile İtalya’nın yayılmacı politikaları Balkanları ve
Orta Doğu'yu tehdit etmekteydi.
 Bu gelişmeler karşısında Milletler Cemiyeti kuruluş
amacına uygun olarak devletlerarası anlaşmazlıkları
çözmede etkisiz kalmıştır.
 Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya
ve Romanya arasında Romanya’nın başkenti Bükreş'te
Balkan Antantı imzalanmıştır. TeYYaRe
 Bu antlaşmayla Balkan ülkeleri karşılıklı olarak sınırlarını
güvence altına almayı ve çıkabilecek tehlikeleri birlikte
önlemeyi amaçlamışlardır.
 Bulgaristan Balkanlardaki emellerinden dolayı ittifaka
katılmamıştır.
 Arnavutluk ise İtalya'dan çekindiği için tarafsız
kalmıştır.
 Türkiye, Balkan Antantı'nı imzalayarak batı sınırını
güvence altına almıştır.
 2.Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine ittifak dağılmıştır.
NÜFUS MÜBADELESİ (NÜFUS DEĞİŞİMİ) SORUNU
 Nüfus mübadelesi Yunanistan'la aramızda sorun
olmuştur.
 Lozan Antlaşması'na göre İstanbul Rumlarıyla Batı
Trakya Türkleri hariç diğer Türk ve Rumların yer
değiştirmesi kararlaştırılmıştı.
 Yunanistan, özellikle İstanbul'da daha çok Rum
bulundurmak istiyordu.
 Sorun, Milletler Cemiyeti ve Lahey Adalet Divanı'nda da
çözümlenemedi
 Türk-Yunan ilişkilerini bu durum gerginleştirdi.
 Türkiye ile Yunanistan 10 Haziran 1930'da antlaşma
yaptı.
 İstanbul Rumlarının ve Batı Trakya Türklerinin
yerleşme tarihlerine bakılmaksızın yerlerinde kalmaları
kabul edildi.
MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ – 20 Temmuz 1936
 Lozan'da Boğazlar sorunu Türkiye'nin aleyhine
çözümlenmiş, tam egemenlik hakkı verilmemişti.
 Lozan Barış Antlaşması'nda Boğazların yönetiminin
Türkiye'nin başkanlığını yapacağı uluslar arası komisyona
verilmesi ve Boğazların her iki yakasında asker
bulundurmaması Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki egemenlik
haklarını sınırlandırmaktaydı.
 1930'lu yıllarda Almanya'nın hızla silahlanması,
İtalya'nın Habeşistan'ı işgali, Japonya'nın Mançurya'ya
saldırması karşısında Milletler Cemiyeti hiçbir şey
yapamadı.
 Bu gelişmeler üzerine Türkiye’nin isteği ile İsviçre'nin
Montrö şehrinde bir konferans toplandı.
 Konferansa katılanlar; Türkiye - Yunanistan - İngiltere
- Fransa - Sovyet Rusya -Yugoslavya - Japonya
 İtalya 1938'de bu sözleşmeyi imzalamıştır.
 Rusya'nın karşı çıkmasına rağmen İngiltere ve
Fransa'nın desteğiyle Türkiye'nin boğazlardaki hâkimiyeti
kabul edildi.
 Boğazlar komisyonu kaldırılarak yetkileri Türkiye'ye
devredildi.
 Ticaret gemileri serbest geçebilecekti.
 Boğazların iki yakasındaki askersiz yerlere asker
yerleştirilebilecekti.
 Barış zamanında ticaret gemilerinin geçişine izin
verilecek,
 Savaş gemilerinin geçişine sınırlandırmalar getirilecek,
 Savaş durumunda Türkiye isterse Boğazları
kapatabilecektir.
Önemi:
 Boğazlar kesin olarak Türkiye'nin kontrolüne girdi.
 Türkiye'nin Akdeniz'deki güvenliği artmıştır.
 Boğazlar Sorunu, Misakı Millî'ye uygun bir şekilde
çözüme kavuşturulmuştur.
 Atatürk'ün sağlığında Türkiye ile Yunanistan arasında
yakınlaşma doğdu.
 Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye'yi ziyaret etti.
 Türk - Yunan ilişkileri 1954 yılına kadar sürecek iyi
ilişkiler dönemine girdi.
 1954 yılında ortaya çıkan Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan
ilişkilerinin yeniden bozulmasına neden olmuştur.
“”””1930-1939 DÖNEMİ””””””
 1929'da başlayan dünya ekonomik bunalımı liberal
eğilimlere karşı tepkilere neden olmuş, otoriter rejimler
güçlenmiştir. (Komünizm, Faşizm, Nazizm gibi)
 Almanya ve İtalya'nın saldırgan politikaları Türkiye'nin
dış güvenliğini tehlikeye düşürmüş ve ittifak arayışlarına
yöneltmiştir.
TÜRKİYE'NİN MİLLETLER CEMİYETİ'NE GİRMESİ
18 Temmuz 1932
 Cemiyet I. Dünya Savaşı'ndan sonra uluslar arası
sorunları barışçı yollarla çözümlenmesi için itilaf devletleri
tarafından kurulmuştur.
 Türkiye Lozan Antlaşması’ndan sonra dış politikada
barışçı bir tutum içine girmişti. Bu doğrultuda komşularıyla
iyi ilişkiler kurmuş, savaşı hukuken yasaklayan Briand-Kellog
Paktı’nı imzalamıştı. Türkiye’nin bu çabaları Milletler
Cemiyeti’nin dikkatini çekti.
 Milletler Cemiyeti, barışçı bir dış politika izleyen
Türkiye’yi bünyesine dâhil etmek istedi. Ancak Türkiye,
Cemiyetin Musul sorununda İngiliz yanlısı bir politika
izlemesi yüzünden 1932’ye kadar bu isteğe olumlu cevap
vermedi.
 Türkiye, daha sonra Musul sorunu çözülünce dünya
barışına verdiği önemi göstermek ve yurtta sulh, cihanda
sulh ilkesini gerçekleştirmek amacıyla ispanya’nın önerisi ve
Yunanistan’ın desteği ile Milletler Cemiyeti'ne üye oldu.
48
SADABAT PAKTI (8 Temmuz 1937)
 1935 yılında İtalya’nın Habeşistan'a saldırması, Akdeniz
ve Ortadoğu güvenliğinin tehlikeye düşmesine neden
olmuştur.
 Bu yüzden Balkan Antantı'na benzer bir antlaşmanın
Orta Doğu'da da gerçekleştirilmesi için faaliyetlere
başlanmıştır.
 Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında İran’ın
başkenti Tahran'da bulunan Sâdâbat Sarayı’nda Sadabat
dinlenmek için gittiğinde kaplıcadaki doktor, Atatürk'ün
hastalığının siroz olduğunu belirledi.

Hastalığın teşhisi geciktiği için hastalığın ilerlemesi
engellenemedi. Buna rağmen Atatürk'ün hastalığı Türk
milletinden ve dünyadan gizlendi. Çünkü, Hatay'ın ana
vatana katılması çalışmaları devam ederken Atatürk'ün
hastalığının duyulması, Türkiye için olumsuz bir gelişme
olurdu.

Atatürk, ömrünün son yıllarında yoğun olarak Hatay
sorunu ile ilgilendi.

Hataylılara yalnız olmadıklarını bildirmek ve Türk
devletinin gücünü diğer ülkelere göstermek isteyen
Atatürk, 1938 yılında Mersin ve Adana gezilerine çıktı. Bu
gezilerde ordunun tatbikatlarını ve geçit törenlerini hasta
olmasına rağmen ilgi ile izledi.

Geziden sonra Ankara'ya döndü. Hem tedavi olmak
hem de dinlenmek için İstanbul'a gitti. Doktorlar onun
sağlığına kavuşması için yoğun bir çaba harcadılar.

İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı yerine Savarona
yatında kalmayı tercih etti. Atatürk doktorların dinlenmesi
yolundaki ısrarlarına rağmen ülke işleriyle ilgilenmeye
devam etti.
 Hastalığın iyice ilerlemesi üzerine Dolmabahçe
Sarayı'nda dinlenmeye alındı. Atatürk 2 Eylül 1938
tarihinde hasta yatağında yatarken Hatay'ın bağımsız bir
devlet olduğu haberini alınca buna çok sevindi.
 Atatürk'ün hastalığı ciddiyetini korumaya devam
ediyordu. Kendisini iyi hissettiği bir gün noter çağırarak
vasiyetnamesini hazırlattı.
 Atatürk vasiyetnamesinde, malvarlığının büyük bir
bölümünü kendisi tarafından kurulan Türk Tarih Kurumu ve
Türk Dil Kurumuna bağışladı.
 Atatürk, cumhuriyetin ilanının on beşinci yıl dönümünü
hasta yatağında geçirdi. Çok arzu ettiği hâlde, Ankara'ya
gidip cumhuriyet törenlerine katılamadı (29 Ekim 1938).
Türk ordusuna gönderdiği mesaj, dönemin başbakanı Celal
Bayar tarafından okundu. Bu mesajda, Türk ordusuna
Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği kahramanlıktan dolayı
teşekkür etti.
 Ayrıca Türk milletini ve cumhuriyeti, modern silahlarla
donanmış Türk ordusuna emanet ediyordu.
 1 Kasım 1938'de cumhurbaşkanı tarafından yapılması
gelenek hâline gelen TBMM'nin yeni yılı açılış konuşmasını,
Atatürk'ün yerine yine başbakan yaptı.
 Atatürk'ün hastalığı, kasım ayının ilk haftasından
itibaren normal seyrinden çıkarak şiddetlendi. Nihayet
korkulan an geldi ve Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938
perşembe günü saat dokuzu beş geçe öldü.
 Kara haber, memleketin her köşesini derin bir yasa
boğdu. Ayrıca dünyada geniş bir yankı uyandırdı.
 Bu büyük üzüntüye rağmen, devlet iş!erinde herhangi
bir aksamaya meydan vermemek en yakın silah arkadaşı
İsmet İnönü, cumhurbaşkanı seçildi (11 Kasım 1938).
 16 Kasım günü, Atatürk'ün Türk bayrağına sarılı
tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın tören salonunda katafalka
konularak ziyarete açıldı.
 Üç gün üç gece, gözü yaşlı insan seli ona duyduğu saygı,
minnet ve bağlılığı ifade etmeye çalıştı.
 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından
cenaze namazı kıldırıldı. Daha sonra naaşı Yavuz Zırhlısı'na
konuldu. Türk donanması ve yabancı gemilerin eşliğinde
İzmit'e getirildi. Buradan Ankara’ya gönderildi.
Paktı imzalanmıştır.
Bu antlaşmaya göre üye ülkeler;
 Karşılıklı olarak birbirlerinin sınırlarına saygılı olmayı,
 İç işlerine karışmamayı,
 Ortak çıkarlar doğrultusunda dostluk ve iş birliklerini
geliştirmeyi kabul etmiştir.
 Bu antlaşma ile Türkiye, doğu sınırlarının güvenliğini
sağlamış oldu.
HATAY SORUNU VE SONUCU - 1939
 1921 yılında TBMM ile Fransa arasında imzalanan
Ankara Antlaşmasıyla Hatay, Fransa mandası durumundaki
Suriye sınırlarında kalmıştır.
 Ayrıca burada yaşayan Türklere geniş haklar tanınmış
ve bölgede özerk bir yönetim uygulanmıştır. Hatay'ın Türk
toprakları dışında kalması Misakı Millî’den taviz verildiği
anlamına gelmekteydi.
 Mustafa Kemal bu yüzden Hatay'ın anavatana katılması
gerektiğini savunmuş ve çeşitli girişimlerde bulunmuştur.
 M. Kemal Adana'da yaptığı bir konuşmada, "Kırk asırlık
Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz." diyerek ileride
Hatay'ın ana vatana katılacağının müjdesini vermiştir.
 1936 yılında Fransa, Suriye'deki manda yönetimine son
verdi ve buralardan çekildi. Ancak Hatay'ın durumu
belirsizliğini korudu.
 Bunun üzerine Türkiye, Milletler Cemiyetine
başvurarak sorunun çözülmesini istemiştir. MC hatayın
içişlerinde bağımsız dış işlerinde suriyeye bağlı ayrı bir
devlet olmasını kabul etti.
 Türkiye ile Fransa arasında dostluk antlaşması (1938)
imzalandı. Yapılan ikili görüşmelerden sonra Türkiye'nin
önerdiği, "Hatay'ın geleceğini buradaki halkın belirlemesi"
ilkesi kabul edildi.
 Hatay'da bağımsız bir Türk devletinin kurulması
kararlaştırıldı.
 Bir anayasa hazırlandı ve seçimler yapıldı. Ardından
Hatay Bağımsız Cumhuriyeti kuruldu. (2 Eylül 1938). Daha
sonra hayatın Türkiyeye bağlanması kararlaştırıldı (23
haziran 1939)
 Misak-ı Milli'ye son katılan toprak Hatay'dır.
 Bağımsız Hatay Cumhuriyeti'nin devlet başkanlığını
Tayfur Sökmen yapmıştır.
ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN, YURTİÇİ VE YURT
DIŞINDAKİ YANKILARI
Son Günleri ve Ölümü

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, hayatı
boyunca milletine her alanda hizmet etti. Milletin huzuru,
güveni ve mutluluğu için çalıştı.

Atatürk'ün hastalığı ile ilgili ilk şikâyetleri 1937
yılında başladı. Fakat doktorlar bu hastalığın teşhisini uzun
bir süre koyamadılar. 1938 yılında Yalova Kaplıcalarına
49
 20 Kasım'da Ankara'ya getirilen cenazeyi binlerce
insan gözyaşları içinde karşıladı. Naaşı TBMM’de bir
katafalka konuldu. Ertesi gün yapılan devlet törenine
binlerce vatandaşımızın yanı sıra, birçok sayıda yabancı
devlet temsilcisi katıldı.Törenden sonra Atatürk'ün naaşı
Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre konuldu.
 Atatürk'ün naaşı 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e
nakledildi.
Atatürk’ün Ölümü (10 Kasım 1938):
- Bütün hayatını Türk milletinin huzur ve mutluluğu için
çalışmakla geçiren ve Kurtuluş Savaşının kazanılmasında
önemli yere sahip olan M. Kemal Atatürk’ün sağlığı 1937
yılları sonunda bozulmaya başladı.
- 10 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayında öldü. Naaşı
Anıtkabir yaptırılana kadar Ankara’daki Etnografya
Müzesinde kaldı.
10 Kasım 1953’te Anıtkabire nakledildi. Anıtkabir
projesini çizen kişiler Emin Onat,Orhan Arda’dır
- Bütün mal varlığını Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil
Kurumuna bıraktı.
50
VII. ÜNİTE
 Savaşın başlamasıyla Almanya işgal ettiği Polonya
topraklarını Ruslarla paylaşmıştır.
 Daha sonra Almanlar; Danimarka, Norveç, Hollanda ve
Fransa'yı işgal etmiştir.
 İtalya ise Arnavutluk'u işgal etmiş, Yunanistan'a
saldırmış fakat başarılı olamamıştır.
 Bunun üzerine Almanya, Balkanlara yönelmiş,
Macaristan, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’yı işgal
etmiştir.
 Almanların Balkanları tehdit etmesi üzerine Rusya,
müttefik grubuna geçmiştir.
 Japonların ABD'nin Pearl Harbour üssüne saldırması
üzerine ABD de Müttefik Grubunda savaşa katılmıştır.
ATATÜRK'TEN SONRA TÜRKİYE:
II. DÜNYA SAVAŞI VE SONRASI
M. Kemal Atatürk, dış politikada "Yurtta barış, dünyada
barış!" ilkesini benimsemiştir. Bu politika doğrultusunda
Türkiye, cumhuriyetin ilanından sonra çevresindeki
ülkelerle dostluk antlaşmaları imzaladı.
Almanya ve İtalya'nın yayılmacı politikaları karşısında
Türkiye, Balkan Antantı ve Sadabat Paktı gibi dostluk
antlaşmalarını imzaladı.
Atatürk'ün İkinci Dünya Savaşı'nın çıkacağını önceden
tahmin ederek gerekli önlemler alması ve barış amaçlı bir
politika izlemesi Türkiye'nin bu savaşta doğru kararlar
almasını sağlayacaktı.
Savaşın Sona Ermesi
 Almanya ve İtalya, ABD'nin Akdeniz çıkarması
sonrasında geri çekilmek zorunda kalmıştır.
 1944'de müttefiklerin Sicilya'ya asker çıkarmaları ve
İtalya'ya geçmeleri üzerine İtalya teslim olmuştur
(Mussolini Hükümeti düşmüştür.)
 1944 Haziran'ında müttefikler Fransa’nın kuzey
bölgelerine çıkarma yapmışlar ve Almanya sınırlarına
ilerlemişlerdir.
 Ruslar Almanları, Polonya ve Rusya’dan çıkarmaya
başlamıştır.
 Almanya 1945'te ateşkes istemiştir.
 II. Dünya Savaşı Mihver Devletlerinin yenilgisiyle sona
ermiştir.
 Yalnız kalan Japonya, savaşa devam etmiş, Hiroşima ve
Nagazaki şehirlerine atom bombası atılmasıyla teslim olmak
zorunda kalmıştır.
II. DÜNYA SAVAŞI (1939 - 1945)
II. Dünya Savaşı'nın Nedenleri
1- Almanya'da Germen(Alman) ırkının üstün
olduğunu savunup başkan olan Hitler’in ,ağır şartları olan
Versay Antlaşmasına son verip , Fransa’dan Ren bölgesini
almak ve Avrupa'da egemen olmak istemesi.
2- İtalya’da, 1922 yılında Mussolini'nin
başkanlığındaki Faşist Parti iktidara geldi. Mussolini
başkanlığındaki İtalya’nın eski Roma İmparatorluğu’nu
yeniden kurmak için 1935’te Afrika kıtasındaki
Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etmesi ve Akdeniz
çevresinde yayılmak istemesi.
3- Sovyet Sosyalist Rusya’nın, Birinci Dünya
savaşı sonrasında Brest-Litowsk Antlaşması ile kaybedilen
yerleri geri almak istemesi.
4- Japonya’nın Çin’e ait olan Mançurya bölgesini
işgal edip ,Asya kıt'asında sömürge elde etmek istemesi. Bu
bölgede güçlü olan İngiltere ve Amerika Birleşik
Devletleri’nin bunu engellemeleri.
5- Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada barışı
korumak amacıyla sağlamak amacıyla kurulan Milletler
cemiyetinin, güçlü devletlerden yana olup barışı
koruyamaması.
6-I. Dünya Savaşı'ndan sonra sınırların
çizilmesinde milliyetçilik anlayışına dikkat edilmedi. Bu
nedenle etnik çatışmalar ve sınır sorunları ortaya çıktı.
Not: Birinci Dünya savaşının sonuçları, İkinci
Dünya savaşının başlamasına ortam hazırlamıştır.
II. DÜNYA SAVAŞI'NIN SONUÇLARI
 Savaşı demokrasiyi savunan devletler kazanmış ve
Avrupa'da demokrasi rejimi yaygınlaşmıştır. Demokratik
Avrupa devletleriyle birlikte hareket eden Türkiye'de
de demokratik hayata geçilmiştir.
 Sömürgecilik dönemi sona ermeye başlamış ve sömürge
altındaki Hindistan, Mısır, Pakistan, Cezayir, Tunus ve
Libya bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
 Milletler Cemiyeti'nin yerine, Birleşmiş Milletler
Teşkilatı kurulmuştur. (1948)
 Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler gelişmiş, Türkiye
Sovyet Rusya'dan uzaklaşarak ABD'ye yakınlaşmıştır.
 Almanya ve İtalya’nın işgal ettiği Balkan ve Doğu
Avrupa ülkeleri, Rusya'nın denetiminde yeniden
kurulmuştur. Rusya, komünist rejimini bu ülkelere
taşımış, ABD ile birlikte dünyanın en büyük iki devleti
haline gelmiştir.
 Almanya ikiye bölündü. Doğusunda Rusya, batısında
ABD, Fransa, İngiltere denetim kurdular (1990'da Almanya
Devleti birleşmiştir.).
 Dünya devletleri iki gruba ayrıldı. Sovyetler Birliği
öncülüğünde Varşova Paktı, ABD öncülüğünde Nato
kuruldu. “Soğuk Savaş Dönemi” başladı.
 İngiltere ve ABD'nin desteğiyle Filistin'de İsrail
devleti kuruldu (1948).
 Savaşta yaklaşık 38 milyon insan öldü.
MİHVER DEVLETLER: ALMANYA, JAPONYA, İTALYA
(AJİ)
MÜTTEFİK DEVLETLER: İNGİLTERE, SSCB, FRANSA,
ABD (ARİF)
Savaşın Gelişimi
 Almanya'da iktidara gelen nazi yönetimi, üstün Alman
ırkı, düşüncesini savunmuş, Versay Barış Antlaşmasını
tanımadığını ilan etmiş ve işgallere başlamıştır.
 Avusturya ve Çekoslovakya Alman işgaline uğramıştır.
 Almanya, Rusya ile tarafsızlık anlaşması imzalamış ve
1939 yılında Polonya'ya savaş açmıştır. İngiltere ve Fransa,
Polonya'ya güvence vermişler, Polonya da Almanya'ya savaş
ilan etmiş, böylece II. Dünya Savaşı başlamıştır.
51
TÜRKİYE'NİN SAVAŞTAKİ TUTUMU
 Türkiye İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünya
devletlerine karşı dost bir politika izliyordu. Ancak, İtalya
ve Almanya'nın yayılmacı politikalarına karşı İngiltere ve
Fransa'ya daha yakın durmaya çalışıyordu.
 Türkiye bu savaşta toprak bütünlüğünü kazanmayı ve
tarafsız kalmayı amaç edinmişti.
 Müttefik ve Mihver Grubu devletleri Türkiye'yi kendi
saflarına çekmek için her yolu denediler.
 Almanya'nın Polonya'ya saldırmasından sonra 19 Ekim
1939'da Türkiye, İngiltere ve Fransa ile bir karşılıklı
yardım antlaşması imzaladı.
Bu antlaşma gereğince:
** Fransa ile İngiltere'nin sürükleneceği Akdeniz
Bölgesi'ndeki bir saldırı durumunda; Türkiye bu iki devlete
elinden gelen yardımı ve desteği gösterecekti. Buna karşılık
Türkiye'nin bir Avrupa devletinin saldırısına uğraması
durumunda İngiltere ve Fransa gereken yardımı yapacaktı.
İkinci Dünya Savaşı'nda müttefikler de Mihver
Devletleri de Türkiye'ye kendi yanlarında savaşa girmesi
konusunda baskı yaptılar. Ama Türkiye yeni kazandığı
bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumakta kararlıydı.
Bu nedenle Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış”
ilkesini temel aldı ve savaş dışında kalıp, tarafsızlık
politikası izledi.
Almanya'nın Fransa'ya saldırması ve İtalya'nın da
Almanya'nın yanında yer alması üzerine İngiltere ve Fransa
antlaşma gereğince Türkiye'nin savaşa girmesini istediler.
Ama Türk dış politikasında temel ilke, imzalanmış bulunan
ittifak antlaşmalarında öngörülen yardımlara rağmen
olanakların elverdiğince savaşa katılmamak ve savaşan
taraflarla ilişkileri dengeli bir biçimde sürdürmekti. Bu
nedenle Türk Hükümeti, böyle bir girişimin ülkeyi Sovyetler
Birliği ile anlaşmazlığa sürükleyeceğini belirterek savaş
dışında kalmak istediğini bildirdi.
Almanların Balkanlara yönelmesinden sonra
Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler düzeldi. Bu
arada İngiltere Türkiye'den hava üslerini kullanma izni
istedi. İngiltere'nin gerekli yardımı yapmayacağını düşünen
Türkiye bu isteği de reddetti.
Almanya da Irak'a asker geçirmek için
Türkiye'den izin istedi ve bunun karşılığında Ege
adalarından bazılarını Türkiye'ye vereceğini belirtti .
Türkiye, bu isteği de kabul etmedi. Bunun üzerine Almanya,
Türkiye ile 18 Haziran 1941'de bir Dostluk ve
Saldırmazlık Antlaşması imzaladı.
Sovyetler Birliği'ne saldırmaya karar vermiş olan
Hitler, Türkiye'nin yansız kalmasını yeğlemişti. Türkiye de
saldırıya uğramadığı sürece savaşa katılmak istemiyordu.
Bu nedenle böyle bir antlaşma her iki tarafın da
yararınaydı.
Sovyetler Birliği'nin Alman kuvvetlerini Stalingrad
önlerinde durdurmaları, savaşın kaderini müttefikler lehine
çevirince Türkiye iki yönden gelen baskılarla karşılaştı.
Müttefikler, 1942 yılı sonlarında Mısır’ın başkenti
Kahire'de Türkiye'ye savaşa girme çağrısında bulundular.
Türk hava alanlarının kendileri tarafından kullanılmasına
izin verilmesini ve Türkiye'nin 1943 yılının sonuna kadar
savaşa girmesini istiyorlardı.
İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve
Sovyetler Birliği Türkiye'nin katılımıyla Balkanlarda yeni
bir cephenin açılmasını sağlamak amacındaydı. Bunun için
İngiltere başbakanı Churchill(Çörçil) ile Cumhurbaşkanımız
İsmet İnönü 30 Ocak 1943'te Adana'da görüştü.
İsmet İnönü'ye, İtalya'ya karşı bir cephenin
açılacağını, onun yenilgiye uğratılmasıyla Sovyetler
Birliği'nin kuzeyden harekete geçeceğini belirterek
Türkiye'nin kendi yanlarında savaşa girmesini istediklerini
söyledi. Ama İnönü, Türkiye'nin Sovyetler Birliği'ne
güvenemeyeceğini ve Türk ordusunun savaş araç ve
gereçlerinin yetersiz olduğunu belirtti. Bu nedenle
Türkiye'nin savaşa girmesi olanaksızdı.
Bundan sonra müttefik devletler, 28 Kasım-1
Aralık 1943 tarihlerinde İran’ın başkenti Tahran’da tekrar
bir araya geldiler. Yapılan toplantıda Türkiye'nin savaşa
zorlanmasına karar verdiler.
Churchill, cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile
Kahire'de buluştu. İkinci Kahire Konferansı adı verilen bu
görüşmede İsmet İnönü yine Türk ordusuna verilmesi
öngörülen araç gereçlerin henüz yarısının bile verilmediğini
belirterek Türkiye'nin savaşa giremeyeceğini bildirdi.
Ancak müttefiklerini memnun etmek isteyen
Türkiye, onlar lehine bazı kararlar da aldı. Müttefiklerin
Roma'ya girmeleri üzerine Hitler'in yenileceği belli olunca
2 Ağustos 1944'te Almanya ile diplomatik ve ekonomik
ilişkilerini kesti. 6 Ocak 1945'te de Japonya ile olan
ilişkiler kesildi.
Savaşı kazandıklarına inanan müttefik devletler
4-11 Şubat 1945'te yaptıkları toplantıda Yalta
Konferansında; yeni kurulacak Birleşmiş Milletler
Teşkilâtına 1 Mart 1945'e kadar Japonya ve Almanya'ya
savaş açmış devletlerin katılmasını öngören bir karar
aldılar.
Birleşmiş Milletler Teşkilatına katılmak isteyen
Türkiye , 23 Şubat 1945'te formalite olarak kağıt
üzerinde Almanya ve Japonya'ya savaş ilân etti . Ancak bu
sırada Almanya'nın yenilgisi kesinleştiğinden Türkiye fiilen
savaşa girmemiş oldu. Daha sonra Türkiye, Müttefik
Devletlerin kurduğu 1945’te Birleşmiş Milletler
Teşkilatına; 1952’de Kuzey Atlantik Paktına (NATO) üye
oldu.
İkinci Dünya Savaşı'nın Türkiye üzerinde olumsuz
sonuçları da oldu. Ülkemiz insanı, yanı başında yaşanan bu
savaş sebebiyle sıkıntılı günler yaşadı. Çünkü Türkiye her
an savaşa girecekmiş gibi hazırlık yaptığı için tarım, sanayi
ve ekonomi alanlarında duraklama dönemi yaşadı.
İkinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye'de Alınan
Önlemler
 Bütün illerde hava saldırısı tehlikesine karşı karartma
uygulaması başlatılmıştır
 Almanların işgal tehlikesine karşı sivil savunma
önlemleri alınmıştır.
 Tahıl stoklarına el konmuş, ekmek, zeytin, şeker gibi
ürünler karneyle verilmeye başlanmıştır. Buğday unundan
pasta ve benzeri ürünlerin yapılması yasaklanmıştır.
52
UYARI: ikinci Dünya Savaşı döneminde büyük şehirlerde
kimin ne kadar ekmek alacağı hükümet tarafından
belirleniyordu. Bu amaçla ekmek karnesi düzenlenmişti.
Herkesin aldığı günlük ekmek miktarı karnesine işleniyordu.
Bu dönemde zeytin ve şeker gibi ürünler de karneyle
veriliyordu. Bu uygulamaya yol açan esas etken savaş
şartlarından dolayı temel gıda ürünlerini tasarruflu bir şekilde kullanma isteğiydi. Bu durum savaşın, savaşa
girmeyen ülkeleri de ekonomik ve sosyal yönden olumsuz
etkilediğini göstermektedir.
ÇATIŞMA YOK AMA... SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ
Amerika ve Sovyet Rusya liderliğinde Batı ve Doğu
blokları arasında gelişen, açık ama silahlı mücadeleye
dönüşmeyen sınırlı çekişmeye soğuk savaş adı verilmiştir.
 İstanbul'da özel otomobillerin trafiğe çıkması
yasaklanmış, daha sonra bu yasak ticari araçları da
kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
 Savaş şartlarının getirdiği ekonomik sıkıntıları aşmak
için yeni vergiler konmuştur.
 Tifo ve kolera gibi salgın hastalıkları önlemek amacıyla
çalışmalar yapılmıştır.
 Askeri harcamalar artırılmıştır.
 Karadeniz'deki Türk gemi seferleri durdurulmuştur.
 Radyo yayınlarında kesinti yapılmıştır.
 Belli bölgelerde gece 23.00'dan sonra sokağa çıkma
yasağı getirilmiştir.
 1917 yılında Çarlık Rusya'sı sona erdi. Yerine 15
cumhuriyetten oluşan SSCB ( Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği ) kuruldu.
 II. Dünya Savaşı sonunda Amerika Birleşik Devlet/eri
ve Sovyet Rusya iki süper güç olarak ortaya çıktılar.
 ABD: DEMOKRASİ VE SERBEST PİYASA
EKONOMİSİNİ ÖZEL SEKTÖR VARDI
 SSCB: DEVLETİN İDARESİ VE TÜM BİRİMLERİ TEK
PARTİNİN YÖNETİMİ ALTINDAYDI. VE EKONOMİ
TÜMÜYLE DEVLETİN ELİNDEYDİ: KOMÜNİZM
 Bu durumun ortaya çıkmasında dünya siyasetinde söz
sahibi devletlerden Almanya, İtalya ve Japonya'nın II.
Dünya Savaşı'nda yenilmeleri, savaşın galiplerinden
İngiltere ve Fransa'nın da bu süreçte her bakımdan
yıpranmaları etkili olmuştur.
 Sovyet Rusya II. Dünya Savaşı'ndan sonra yayılmacı bir
politika takip ederek komünizm rejiminin Balkanlar ve Orta
Avrupa'da yerleşmesi için mücadele etmiştir. Rusya'nın
komünizm ideolojisini bütün dünyaya yaymak istemesi
demokrasi ile yönetilen ABD'yi ve Avrupa devletlerini
endişelendirmiştir.
 II. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan yeni durum ABD'nin
önderliğinde demokratik Batı Avrupa devletlerinden oluşan
Batı Bloğu'nu ve Sovyet Rusya’nın önderliğinde Doğu
Avrupa ve Balkan devletlerini içine alan Doğu Bloğu'nu
ortaya çıkarmıştır.
 Soğuk Savaş Dönemi'nde nükleer silahların gelişmesi
yüzünden ABD ve Sovyet Rusya silahlı olarak karşı karşıya
gelmekten kaçınmışlardır. Taraflar arasında rekabet daha
çok siyaset, ekonomi ve propaganda alanlarında
sürdürülmüştür.
UYARI:"Soğuk savaş" deyimi ilk kez 1947 yılında Amerika'da kongredeki bir görüşme sırasında ABD'li maliye ve
başkanlık danışmanı Bernard Buruch tarafından ifade
edilmiştir.
UYARI: İkinci Dünya Savaşı sırasında alınan bu önlemlerle
seyahat etme, haber alma ve ekonomi alanındaki hak ve
özgürlükler sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın amacı
kamu güvenliği ve sağlığını korumaktır. Çünkü yaşama
hakkının korunması diğer hak ve özgürlüklerden daha
önemlidir.
TÜRKİYE'DE DEMOKRASİNİN GELİŞMESİ
o 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasıyla demokrasi
yolunda en önemli adımlardan biri atılmış oldu.
o 1923 ile 1930 yılları arasında çok partili hayata geçiş
denemeleri yapılmış, fakat başarılı olunamamıştı.
o 1930'dan sonra Türkiye'de tek partili rejim 1946 yılına
kadar devam etmişti.
o İkinci Dünya Savaşı'nın Batı demokrasilerinin zaferiyle
sonuçlanması üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinde
birkaç milletvekili siyasi hayatımızda demokratik usullerin
kabul edilmesini istemeye başlamıştır.
o Celal Bayar, Fuat Köprülü, Adnan Menderes ve Refik
Koraltan 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti’yi kurdular.
(Dörtlü takrir önergesi)
o 1945 yılından sonra Millî Kalkınma (Nuri Demirdağ),
Millet Partisi ve Türkiye Köylü Partisi kurulmuştur.
o 1946 yılından sonra çok partili rejim uygulamasına
geçilmiş, böylece demokrasi alanında önemli bir adım
atılmıştır.
o 14 Mayıs 1950 seçimlerinde DP iktidara geldi.
Cumhuriyet tarihinde demokrasinin gelişmesi bakımından
büyük bir ilerleme olmuştur. Çünkü bu seçimde millî
egemenlik en iyi şekilde temsil edilmeye başlanmıştır.
Truman Doktrini ve Marshall Planı
SSCB'nin Doğu Avrupa'da yayılması üzerine ABD Başkanı
Truman, Sovyet tehdidi adı altındaki ülkeleri ekonomik ve
askeri açıdan güçlendirmek için kendi adıyla anılan Truman
Doktrini'ni ortaya atmıştır (1947). Bu doktrin
çerçevesinde yapılan ekonomik yardımlara Marshall Planı
denmiştir. Marshall Planı çerçevesinde Türkiye'nin de
içinde olduğu 16 ülkeye yapılan yardımlar daha çok askeri
araç gereçleri kapsıyordu.
NOT: ABD’nin Türkiye ile yakın ilişkiler kurmak istediği
bir dönemde Rusya Türkiye’den toprak ve boğazlardan üs
talebinde bulundu. Bu durum Türkiye’yi ABD’ye
yakınlaştırmıştır.
53
NATO'NUN KURULMASI
 II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa devletleri savaşın
yıkıntılarını temizleyip ekonomilerini güçlendirmeye
çalışırken, Sovyetler Birliği genişleme politikasını
sürdürüyordu. Sovyetler Birliği, 1948 yılında 456.000 km2
toprağı kendi sınırlarına katmıştı. Ayrıca 983.000 km2
üzerindeki yedi ülkede kendi kontrolünde komünist
yönetimlerin kurulmasını sağlamıştı.
 Batı Avrupa ülkeleri, Sovyetler Birliği'nin yayılmacı
politikaları karşısında ortak bir güvenlik sistemi kurmaya
karar verdiler. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın ilkelerine
sadık kalarak oluşturulacak bu savunma teşkilatı barışı
korumayı amaç edinecekti.
 Bu amaçla Belçika, Fransa, Hollanda, Lüksemburg,
İngiltere, ABD, Kanada, Portekiz, Norveç, İtalya, İzlanda ve Danimarka arasında 4 Nisan 1949'da
Washington'da imzalanan antlaşma ile Kuzey Atlantik
Antlaşması Teşkilatı (NATO) kurulmuştur.
 Yapılan antlaşmaya göre, Nato'ya üye ülkelerden
herhangi birine yapılacak saldırıya üye ülkeler hep birlikte
karşı koyacaklardır.
vermeyi görev sayıyordu. Bu doğrultuda Birleşmiş
Milletlerin çağrısına uyarak Kore'ye bir tugay gönderdi.
Türkiye'nin Kore'ye asker göndermesi NATO'ya kabul
edilmesinde önemli rol oynamıştır.
 Kore Savaşı, Soğuk Savaş ortamını değiştirmemiştir.
NATO'ya üye devletlerin Kore Savaşı'ndaki ittifakı
karşısında SSCB, etkisi altındaki Doğu Avrupa devletleri ile
Varşova Paktı'nı kurmuştur, iki kutup arasındaki rekabet
silahlanma yarışını artırmıştır.
İNSAN HAK ve ÖZGÜRLÜKLERİNİN GELİŞMESİ
 1789'da ortaya çıkan Fransız ihtilali sonunda yayınlanan
İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi, insan hakları
kavramının uluslararası bir nitelik kazanmasını sağlamıştı.
İnsan haklarının evrensel ilkeler olarak kabul edilmesi ve
korunması yönünde çalışmalar, II. Dünya Savaşı'ndan sonra
Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kurulmasıyla hızlanmıştır.
İNSAN HAKLARINI KORUYAN ULUSLARARASI
SÖZLEŞMELER
****İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
 1945'te dünya barışını korumak için kurulan Birleşmiş
Milletler Örgütü yalnızca üye devletlerde değil, tüm
dünyada insan haklarının korunması için çalışmalar başlattı.
Bunun sonunda 1948'de insan Hakları Evrensel Bildirgesi
kabul edildi.
 Ülkemizde insan hakları konusunda önemli ilerlemeler
sağlanmıştır. Birleşmiş Milletler Genel kurulu tarafından
kabul edilen ilkeler ülkemiz tarafından da kabul edilmiştir,
insan haklarının korunması için anayasa ve yasalarda gerekli
düzenlemeler yapılarak hukuki bir nitelik kazandırılmıştır.
TÜRKİYE'NİN NATO'YA ÜYE OLMASI
 Asya ve Avrupa arasında yer alan Türkiye, sahip olduğu
jeopolitik konumu nedeniyle dünya politikasında önemli bir
ülkeydi. Akdeniz ile Karadeniz arasında geçişi sağlayan
Boğazlara sahip olması, Orta Doğu'ya hakim bir konumda
bulunması jeopolitik önemini artırıyordu.
Bir toprağın veya coğrafyanın bölge ya da dünya
siyasetindeki konumuna jeopolitik konum denilmektedir.
 Türkiye, ikinci Dünya Savaşı'na girmemişti. Ama sahip
olduğu bu jeopolitik konum yüzünden savaş sonrasında
yerini belirlemek zorundaydı. Ayrıca Sovyetler Birliği
Türkiye'den Kars ve Ardahan'ı istiyor, Boğazlardan da üs
talep ediyordu. Bu yüzden Türkiye için NATO'ya üye olmak
hayati derecede önemliydi.
 Türkiye, II. Dünya Savaşı yıllarından beri NATO üyesi
devletlerle uyumlu bir dış politika takip ettiği için 1952
yılında Yunanistan ile birlikte bu ortak savunma örgütüne
alınmıştır.
 Türkiye'nin sahip olduğu coğrafyanın bir savaş sırasında
Avrupa, Asya ve Orta Doğu için askeri açıdan büyük önem
taşıması NATO'ya kabul edilmesini kolaylaştırmıştır.
****Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşme (1966)
 Devletler bu sözleşmeyle, insan haklarına saygı gösterip
göstermediklerini denetleyen bir mekanizma kurulmasını
kabul etmişlerdir. Bu doğrultuda İnsan Hakları Komisyonu
kurulmuştur. Türkiye, 1976'da yürürlüğe giren bu
sözleşmeyi 2000 yılında imzalamıştır.
****Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Avrupa Konseyi'ne üye ülkeler tarafından Roma'da
1950 yılında imzalanmış, 1953 yılında yürürlüğe girmiştir.
Bu sözleşmeyle insan Hakları Bildirgesi'nde yer alan temel
hak ve özgürlükler yargı güvencesine alınmıştır. Böylece
demokrasinin temel öğeleri olan siyasal özgürlükler ve
hukukun üstünlüğü uluslararası koruma altına alınmıştır.

Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin en önemli
özelliği insan haklarını korumak için Avrupa İnsan Hakları
Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin
kurulmasıdır. Bu sözleşmeyi imzalayan devletlerin
yurttaşları uğradıkları haksızlıklar nedeniyle kendi
devletleri veya diğer devletler aleyhine dava açma hakkına
sahiptirler.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 1954 yılında
imzalayan Türkiye, 1987'de bireysel başvuru hakkını
tanımış, 1990'da Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin
zorunlu yargı yetkisini tanımıştır.
KORE SAVAŞI
 Soğuk Savaş Dönemi'nde ABD ile SSCB'yi karşı karşıya
getiren önemli olaylardan biri de Kore Savaşı'dır. Savaş
SSCB'nin denetimindeki Kuzey Kore'nin, ABD'nin
denetimindeki Güney Kore'ye saldırmasıyla başlamıştır.
Bunun üzerine Birleşmiş Milletler saldırıyı kınayarak
müdahale kararı almıştır. Uluslararası bir askeri güç
oluşturularak, ABD başkanlığında bölgeye gönderilmiştir.
 1950-1953 yılları arasında süren savaşta taraflar
birbirine üstünlük sağlayamamış ve ateşkes imzalayarak
savaşa son vermişlerdir.
 Türkiye, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyetler
Birliği'ne karşı ABD ile yakınlaşma politikası takip ediyordu.
Ayrıca Atatürk'ün "Yurtta barış dünyada barış" ilkesi
doğrultusunda dünya barışını koruyucu faaliyetlere destek
54
****İşkencenin ve İnsani Olmayan ya da Küçültücü Ceza
ve Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi
 1987 yılında yürürlüğe giren sözleşme Türkiye tarafından 1988'de onaylanmıştır. Bu sözleşmeyle devletler
kendi topraklarında ırk ayrımı yapılmasını önlemekle
yükümlüdürler.
Bu görevleri yerine getirebilmek için çok amaçlı
birliklerin kurulması, sayısal fazlalık yerine teknolojik üstünlüğün kurulması, silah ve düzeneklerinin etkinliğini
arttıracak teknolojik araştırmaların yapılması ve erken
ikaz, darbe, elektronik harp, hava üstünlüğünün kurulması
gibi ek görevleri de yapmaktadır.
****Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Uluslararası Sözleşmesi
1981 yılında yürürlüğe giren sözleşme Türkiye tarafından
1985'te onaylanmıştır. Sözleşmede kadın ve erkek
eşitliğinin sağlanması konusunda alınması gereken önlemler
vurgulanmıştır.
TÜRK ORDUSU KIBRIS'TA
o Kıbrıs'ı elinde bulunduran İngiltere 1955 yılından sonra
adadan çekilmeye karar verdi.
o Bu süreçte 1960'da İngiltere, Türkiye ve Yunanistan
arasında bir Garantörlük Antlaşması yapıldı. Bu antlaşma
ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti bu üç devletin koruması
altında bulunacaktı.
o Ancak Kıbrıs'ta yaşayan Rumlar, Yunanistan'a bağlanma
fikrinden vazgeçmedi. Bu durum adada gerginliklere neden
oldu. Gerginlik Kıbrıs'taki Türklerin katliama maruz
kalmasına dönüşünce Birleşmiş Milletler Ada'ya bir barış
gücü gönderdi.
o Bu güç Kıbrıs'taki sorunları çözemeyince Türkiye
Garantörlük Antlaşması'ndan doğan haklarını kullanarak 20
Temmuz 1974'te barış harekâtı düzenledi.
o Bu olaydan sonra ada ikiye bölündü. Barış harekâtından
sonraki uluslararası görüşmelerde Ada'daki Türk halkının
mevcudiyeti tanınmayınca 1975'te Kıbrıs Türk Federe
Devleti, 1983'te de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin
kurulduğu ilan edildi.
o Günümüzde de Türk ordusu Kıbrıs'ta yaşayan
soydaşlarımızın en büyük güvencesidir.
****Çocuk Hakları Sözleşmesi

Sözleşmeyi imzalayan devletler, herhangi bir ayrım
yapmadan bütün çocukları her türlü fiziksel ve zihinsel
zarar ve ihmalden korumayı kabul etmişlerdir. 1990'da
yürürlüğe giren sözleşmeyi Türkiye 1994 yılında
onaylamıştır.
****Helsinki Sonuç Belgesi

1975 yılında yürürlüğe giren belge, insan hakları
kavramının dünya görüşü ne olursa olsun bütün devletler
arasında ortak bir değer olarak benimsenmesi amacını
taşımaktadır.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK): Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'ni içten ve dıştan gelebilecek
tehditlere karşı savunma vazifesini üstlenmiş silahlı devlet
kuvvetidir. Yaptırım gücünü Türkiye Cumhuriyeti anayasasından alır
Günümüzde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK),dünyada
en çok asker bulunduran 9. ordudur. Temelini oluşturan
yapı Mehmetçiktir. Türkiye'nin güvenliğine yönelik iç ve dış
tehditlere karşı caydırıcı güç olan TSK Anayasa ve
yasaların kendisine verdiği görevler çerçevesinde şu alt
komutanlıklardan oluşur.
• Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK)
• Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (DzKK)
• Hava Kuvvetleri Komutanlığı (HvKK)
• Jandarma Genel Komutanlığı (JGnK)
• Sahil Güvenlik Komutanlığı (SGK)
Garantör Devlet : Yapılan bir uluslararası anlaşmanın ardından, iki tarafın antlaşmaya bağlı kalıp kalmadıklarını denetleme hakkına sahip olan devlete denir.
Cunta: Yönetime kuvvet kullanarak el koyan askeri ya da
siyasi gruplara verilen addır.
UYARI:Barış harekâtından sonra Türkiye'ye çok yönlü bir
ambargo uygulanınca savunma sanayi alanında yeni
önlemlerin alınması gerekli hale gelmiştir. Bu gelişme
üzerine
havacılık alanında TAİ,
elektronik alanında ASELSAN,
yazılım alanında HAVELSAN,
füze imalatı alanında da ROKET-SAN faaliyete
geçirilmiştir. Ayrıca Atatürk döneminde kurulan Makine
Kimya Enstitüsü (MKE) çağın ihtiyaçlarına göre
geliştirilmiş, Savunma Sanayi Müsteşarlığı kurularak bu
alandaki çalışmalar sürekli hale getirilmiştir.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NİN GÖREVLERİ
TSK'nin temel görevi Anayasa'da açıkça şu şekilde
belirtilmiştir "...Türk Yurdunu ve nitelikleri anayasada
belirtilen Türk Cumhuriyetini iç ve dış tehditlere karşı
korumak ve kollamaktır."
Bu çerçevede TSK 2000'li yıllarda, yeni güvenlik
sorunlarına ve sorunlara uygun şekilde tepki göstermek,
belirsizliklere karşı hazır olmak, iç ve dış tehdit ve risklere
karşı ülkenin güvenliğini sağlayabilmek için şu şekilde
kendisine görevler belirlemiştir;
• Caydırıcılık,
• Güvenlik / Harekât Ortamının Şekillendirilmesi,
• Savaş Dışı Harekât (Barışı Destekleme Harekâtı, Doğal
Afet Yardım Harekâtı ve İç Güvenlik Hare-kâtı),
• Kriz Yönetimi,
• Sınırlı Güç Kullanımı,
• Konvansiyonel Harp gibi faaliyetleri icra etmek.
55
DÜNYA BARIŞINA KATKI
 Ülkemiz bulunduğu konum itibariyle Kafkasya, Bakanlar
ve Orta Doğu'da meydana gelen gelişmelerle
ilgilenmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri de Atatürk'ün
gösterdiği hedef doğrultusunda barışa katkı sağlamak için
çeşitli bölgelere uluslararası kuruluşların bünyesinde asker
göndermektedir. Türk ordusu ülke sınırlarını korumanın
yanında dünya barışını korumaya yönelik çabalara da destek
vermiştir.
 Türk Silahlı Kuvvetleri dünya barışını destekleme
çalışmalarına;
 Birlik gönderip askeri harekâtı destekleyerek Personel
gönderip uluslararası gözlemci olarak katkıda
bulunmaktadır.
**Bölücü Unsurların Faaliyetleri
 Bir bütün olan toplumun unsurlarının ayrı ırk, ayrı din ve
ayrı mezhepten olduklarını iddia ederek toplumu bölmeye
yönelik faaliyetlere bölücülük denir. Türkiye, son yıllarda
ülkeyi ırk ayrılığı bahanesiyle bölmeyi amaçlayan terör
hareketleriyle karşı karşıya kalmıştır.
Terörizm; her türlü siyasal eyleme karşı bilinçli ve kanlı
şiddet göstergesidir. Terörizm insandaki ahlaki değerleri
yok eder. Bu özelliği ile sadece insanlığa değil, uygarlığa
karşı da bir tehdit oluşturur.
Terör örgütleri,
 Hak, adalet, özgürlük ve eşitlik gibi evrensel değerleri
kötü amaçlı kullanırlar.
 Devletimizin halkı sömürdüğünü iddia ederler.
 Hedeflerine ulaşmak için katliam yapmaktan
çekinmezler.
 Ülkemiz ile menfaatleri çatışan ülkelerin desteğini
alarak faaliyet gösterirler.
İrticai Faaliyetler
 İrtica, bir toplumun sahip olduğu çağdaş değerleri
reddedip akla ve bilime aykırı faaliyetlerde bulunarak eski
düzeni geri getirmeye çalışmaktır.
 irticai faaliyetlerin amacı Türkiye Cumhuriyeti'nin laik,
demokratik yapısını değiştirerek yerine dini esaslara dayalı
bir devlet kurmaktır.
Aşağıdaki tabloda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin dünya
barışına katkıları gösterilmiştir:
Tarih
Yer
Bölgede Bulunma Nedeni
1974
Kıbrıs
Uluslararası hukuktan
doğan garantörlük hakkını kullanma
1992
Somali
Somali halkını iç savasın
olumsuz etkilerinden koruma
1993
Bosna -Hersek Boşnakları Sırp ve Hırvat
zulmünden koruma
1997
Arnavutluk
Arnavutluk'ta iç
karışıklıkların yaşanması
1999
Kosova
Kosova'daki iç karışıklıkların
silahlı çatışmaya dönüşmesi
2001
Makedonya
Makedonya'da iç
karışıklıkların yaşanması
2002
Afganistan
Afganistan’da iç
karışıklıkların yaşanması
2006
Lübnan
Lübnan'da iç savaş yaşanması
Bölücülük ve İrtica İle Mücadelede Kişilere Düşen
Görevler
 Milli hedefler doğrultusunda bilinçli olmalıyız. Türk
milletinin bağımsızlığını, bütünlüğünü, cumhuriyeti ve
demokrasiyi korumanın milli hedeflerimizin en başında
geldiğini bilmeliyiz.
 Millî kültürümüzden taviz vermeden, Türk vatandaşı
olmanın, şeref ve mutluluğunu duyarak, Atatürk'ün yolunda
yürümeliyiz. Türk olmakla gurur duymalı, vatanımızı,
milletimizi ve bayrağımızı çok sevmeliyiz.
 Yıkıcı ve bölücü faaliyetlere karşı bilinçli olmalıyız. Bu
faaliyetlerin ülkenin ve toplumun huzurunu bozacağını temel
hak ve özgürlükleri yok edeceğini bilmeliyiz.
 Terörizm ve terör odaklarına karşı duyarlı olmalıyız. Bu
hareketlerin toplum içinde yayılmasını engellemek için
gereken vatandaşlık görevlerimizi yapmalıyız. Yakınlarımızın
terör hareketlerinin içinde yer almasını önlemeliyiz.
 Cumhuriyet yönetimine inançla bağlı olmalıyız.
Cumhuriyetin hak ve özgürlüklerimizin korunması ve
kullanılmasını sağladığı bilinciyle hareket etmeliyiz.
Türk ordusu, bugün Bosna - Hersek, Kosova, Afganistan,
Lübnan ve Kıbrıs'ta halen barışa hizmet etmeye devam
etmektedir.
HEDEF TÜRKİYE
 Türkiye dünya üzerinde çok önemli bir konuma sahiptir.
Bu nedenle çok sayıda ülkenin, topraklarımız üzerinde
emelleri vardır. Bu emellerine ulaşabilmek için kültür, dil,
din, yurt, tarih ve ülkü birliğini zayıflatmaya bu yolla
milletin birlik ve bütünlüğünü bozmaya çalışmaktadırlar.
ÜLKEMİZİN KARŞI KARŞIYA OLDUĞU
TEHDİTLERDEN BAZILARI ŞUNLARDIR:
***Misyonerlik
 Misyonerlik, başka dini inançlara sahip olan insanları
kendi dinine geçirmek, ülke içindeki milli ve kültürel
değerleri yok ederek ülke bütünlüğünü bozmak için
çalışmalar yapmaktır.
 Misyonerler hedeflerine ulaşabilmek amacıyla halkın
arasına katılıp, özellikle gençleri etkileyebilmek için sevgi,
barış, kardeşlik, özgürlük, mutluluk gibi evrensel
kavramlarıkullanırlar.
56
SSCB DAĞILDIKTAN SONRA
 1991 yılı dünya tarihi açısından yeni bir dönüm
noktasıdır. Bu tarihten sonra Avrupa ve Asya'nın siyasi
haritası değişmiştir.
 1917'de temelleri atılan ve 1922'de kurulan Sovyetler
Birliği'nin dağılması ve yerini Bağımsız Devletler
Topluluğu'na bırakması (BDT) dönemin en önemli
olaylarındandır.
 İlk önce SSCB'nin batısındaki Baltık ülkelerinden;
Estonya, Letonya, Litvanya, Ukrayna, Belarus (Beyaz Rusya)
Moldova, Kafkas ülkelerinden; Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Orta Asya ülkelerinden; Özbekistan, Kırgızistan,
Tacikistan ve Türkmenistan birer birer bağımsızlığını ilan
etti.
 Yeni bağımsız devletler, içinde bulundukları siyasi
dönüşüm sürecinde komünist yapılanmadan uzaklaşma
arayışlarına girerken, kendi milli kadrolarını, sembollerini
ve tarihlerini keşfetmenin heyecanına büründüler.
 Sovyetler Birliği'nin dağılması dünyada hakim olan süper
güçlerden birinin ortadan kalkması demekti. Bu da dünyada
siyasi, sosyal ve ekonomik alandaki dengeleri değişikliğe
uğrattı. Sovyet Birliği'nin dağılması ile birlikte
Adriyatik'ten Çin’e kadar siyasi bir boşluk oluştu.
Türkiye’nin çevresinde Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya
tehlikeli bir bölge hâline geldi.
 Türkiye bağımsızlığına kavuşmuş ve henüz ne yapacağına
karar vermemiş, zayıf ve güçsüz kuzey komşularıyla olduğu
kadar Orta Asya'daki Türk devletleriyle de ilgilemek
durumunda kalmıştır.
 SSCB’nin dağılması ile Türk dış ve iç politikası hem
olumlu hem olumsuz yönde etkilenmiştir. SSCB'nin
dağılması Avrupa'da komünist rejimi uygulayan ülkelerde
de bu sistem çözülmesine yol açtı. Bu devletler ekonomik
model olarak kapitalist ekonomiye geçmeye başladı.
 ABD bu savaşta Birleşmiş Milletlerden askeri destek
kararı çıkartamamıştır. Bunun üzerine ağırlığını ABD ve
İngiltere askerlerinin oluşturduğu koalisyon gücü
oluşturulmuş, bu güç 1 Mayıs 2003'te Irak'ta Saddam
Hüseyin yönetimine son vermiştir.
 Irak'ta 30 Ocak 2005'te geçici seçimler yapılmış ve
demokratik yönetime geçilmiştir. Ancak ABD güçleri hala
Irak'ta bulunmaktadır ve ülke henüz huzur ve güvene
kavuşamamıştır.
Körfez Savaşlarında Türkiye'nin Tutumu
 Türkiye, I. Körfez Savaşanda Irak'ın karşısında yer
alarak Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlara destek
vermiştir. Örneğin Birleşmiş Milletlerin Irak'a ekonomik ve
askeri ambargo kararına ilk uyan ülke Türkiye'dir. Ancak
Türkiye savaşa aktif olarak katılmamış, İncirlik Üssü'nün
çok uluslu güçler tarafından kullanılmasına izin vermiştir.
 Türkiye, II. Körfez Savaşı 'nda ABD'yi ve koalisyon
güçlerini desteklemekle birlikte daha çekimser bir politika
izlemiş ve koalisyon güçlerinin Türkiye üzerinden cephe
açmasına izin vermemiştir.
Körfez Savaşlarının Türkiye'ye Etkileri
 Irak'a uygulanan ambargo Türkiye'yi ekonomik yönden
olumsuz etkilemiştir. Türkiye'nin ihracat kaybı onlarca
milyar dolara ulaşmıştır.
 Körfez Savaşlarından sonra Kuzey Irak'ta oluşan
otorite boşluğu ve kaos Türkiye için bir tehdit ve risk
bölgesi oluşturmuştur.
 Kuzey Irak'taki otorite boşluğundan yararlanan bölücü
terör örgütü, kamplarını buraya taşımış ve bunun sonucunda
Güney Doğu Anadolu'da terör olayları artmıştır.
 Körfez Savaşı'nın sonunda Saddam Hüseyin'in
baskısından kaçan yüz binlerce kurt, Türkiye'ye sığınmıştır.
Bu mültecilerin vatanlarına geri dönünceye kadar geçen
sürede barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanması
Türkiye'ye ekonomik bir yük getirmiştir.
 Körfez Savaşlarında Türkiye, savaş bölgesi ilan
edilmese de yüz binden fazla yabancı turist rezervasyonlarını iptal ettirerek ülkemize gelmekten
vazgeçmiştir.
Komünizm: Sanayi Devrimi'nden sonra ortaya çıkan sosyal
devlet anlayışının en son aşamasıdır. Ortak mülkiyet ve
servetin herkese eşit olarak paylaştırılması düşüncesini
savunan siyasi ve ekonomik modele denir.
KÖRFEZ'DE SAVAŞ
I. Körfez Savaşı
 Irak, 1980 -1988 yılları arasında İran ile yaptığı savaşta ekonomik yönden ağır zararlara uğramıştı. Bu
zararları karşılamak için 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgal
etti.
 Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Irak'ın Kuveyt
topraklarını boşaltması için karar alarak, bu kararın 15
Ocak 1991 tarihine kadar uygulanmasını, aksi taktirde güç
kullanılacağını duyurdu. Irak'ın bu süre içinde Kuveyt'i terk
etmemesi üzerine ABD'nin öncülüğündeki çok uluslu hava
güçleri 17 Ocak 1991 'de taarruza geçti.
 Irak, çok uluslu müttefik güçler karşısında başarısız
olarak 6 Nisan 1991'de Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'nin şartlarını kabul ettiğini yazılı olarak ilan etti.
Böylece I. Körfez Savaşı sona ermiştir
TÜRKİYE'NİN ENERJİ POLİTİKASI
***Türkiye, enerji kaynakları bakımından dışa bağımlı bir
ülke olmasına rağmen dünyada enerji kaynaklarının yaklaşık
% 70'ini barındıran Orta Doğu ve Avrasya ülkelerinin
komşusu durumundadır. Bu durum Türkiye'nin jeopolitik
önemini artırmaktadır.
**Petrol ve doğalgaza sahip olmak kadar bu kaynakları
dünya pazarlarına ulaştırmak da önemlidir. Azerbaycan,
Kazakistan ve Türkmenistan gibi petrol ve doğalgaz
bakımından zengin kaynaklara sahip ülkeler bu kaynakları
ihraç edecek altyapıya sahip değiller. Hazar Denizi
çevresindeki enerji kaynaklarının Avrupa'ya ve dünyaya
taşınmasında Türkiye koridor görevi görebilecek bir konumdadır.
***Baku - Tiflis - Ceyhan Boru Hattı Projesi
Türkiye, kendi topraklarından geçen uluslararası enerji
yollarının dünya siyasetinde etkisini artıracağını ve
ekonomik kalkınmasına büyük katkı yapacağını bilmektedir.
Türkiye bu bilinçle 1990'lı yılların başından beri
Azerbaycan petrolünü Akdeniz'e ulaştırmak için Baku -
II. Körfez Savaşı
 ABD, Irak'ın Kitle İmha Silahları ürettiğini iddia ederek bu devlete 20 Mart 2003'te yeniden savaş açtı.
57
Tiflis - Ceyhan Boru Hattı Projesi'ni gerçekleştirmeye
çalışmıştır. Nihayet 2005 yılında tamamlanan boru hattı ile
Azerbaycan petrolü Ceyhan'a ulaşmıştır.
Kazakistan petrollerinin de bu hat ile taşınması
konusunda anlaşmaya varılmasıyla bu hattın kapasitesi
ve önemi artmıştır.
yapılmaktadır. Türkiye bu alanda potansiyelinin % 20'sini
değerlendirebilmektedir.
o Devlet Su işleri (DSİ), su kaynaklarının değerlendirilmesi ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla projeler
üretmektedir. DSİ ürettiği projeler ile 2030 yılına kadar
su potansiyelinin tamamını değerlendirmeyi ve ülke
ekonomisine yıllık 27,8 milyar dolar gelir sağlamayı
amaçlamaktadır.
Petrol
 Türkiye, çevresinde yer alan komşularının zengin petrol
yataklarına sahip olmasına karşın bu doğal kaynak
bakımından yetersiz bir rezerve sahiptir. Türkiye enerji
ihtiyacının yarısına yakınını petrolden karşılamaktadır. Bu
durum Türkiye'yi enerji bakımından dışa bağımlı hale
getirmektedir.
 Ülkemizde petrol arama ve üretimiyle Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) görevlendirilmiştir. TPAO
son yıllarda yeni teknolojilerle petrol arama faaliyetlerine
hız vermiştir. Özellikle son iki yılda denizlerde yapılan
araştırma çalışmalarının sayısı 50 yılın toplamından daha
fazladır. Bu çalışmalar sonunda zengin petrol yataklarının
bulunması umut edilmektedir.
 Türkiye coğrafi konumu nedeniyle petrol rezervleri
zengin üretici ülkelerle, enerji tüketimi yoğun sanayileşmiş
batı ülkeleri arasında ve Asya - Avrupa yolu üzerinde yer
almaktadır. Türkiye'nin öncelikli hedefleri arasında bu
potansiyelin değerlendirilerek "21. yüzyılın Avrasya Enerji
Koridoru" konumuna getirilmesi yer almaktadır.
Bor
 Türkiye, kimya sanayinin önemli ham maddelerinden biri
durumunda olan bor madeni bakımından dünyanın en zengin
yataklarına sahiptir. Dünyadaki bor rezervlerinin % 63'ü
ülkemizde bulunmaktadır.
 Bor madeni günümüzde, camdan elektroniğe, seramikten
uzay teknolojisine, sağlıktan enerjiye, ahşaptan metalürjiye
ve izolasyondan tarıma kadar yüzlerce alanda kullanılmakta,
yaşam kalitemizi önemli ölçüde etkilemektedir.
 Ancak Türkiye'nin bu rezervleri istenilen oranda
ekonomik kazanca dönüştürdüğü söylenemez. Bor madeni
rezervlerimize eş değer oranda ekonomik fayda elde
edilebilmesi bora dayalı sanayinin geliştirilmesine bağlıdır.
Bu amaçla Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN)
kurulmuştur. BOREN endüstriyel uygulama amaçlı projelere
gerekli desteği sağlamaktadır.
 Toryum
 Türkiye'de toplam rezerv yaklaşık 380.000 ton civarındadır. Günümüzde toryumla çalışan ticari ölçekli bir
santral bulunmamaktadır.
 Toryumun, gelecekte nükleer santrallerde kullanılması
beklenmektedir. Bu yüzden dünyadaki teknolojik
gelişmelerin paralelinde ülkemizde de toryum tabanlı yakıt
çevrimi konusundaki araştırma - geliştirme çalışmalarına
devam edilmelidir. Bu amaçla Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2000 yılında Uluslararası Yenilikçi Nükleer
Reaktörler ve Yakıt Çevrimi adlı projeye katılma kararı
almıştır.
***Baku - Tiflis - Erzurum Doğalgaz Hattı Projesi
Azerbaycan petrolünün yanında doğalgazının da Türkiye
vasıtasıyla Avrupa'ya taşınması için Baku -Tiflis Erzurum Doğalgaz Hattı Projesi tamamlanmış ve 2006
yılının sonunda Bakü'den Erzurum'a doğalgaz pompalanmaya
başlanmıştır. Türkmenistan doğalgazının da bu yolla
nakledilmesi söz konusudur.
**Nabucco Projesi
Türkiye bu doğalgazın Avrupa'ya taşınması için Yunanistan
- İtalya - Doğalgaz Boru Hattı ve Bulgaristan, Romanya
ve Macaristan üzerinden Avusturya'ya bağlayacak olan
Nabucco Projesi'ni hayata geçirmeye çalışmaktadır.
**GAP Projesi
Türkiye, uluslararası düzeyde yürüttüğü projelerin yanında
ulusal düzeyde de önemli projeleri gerçekleştirmektedir.
Bunların en önemlisi Güneydoğu Anadolu Projesi
(GAP)'dir. Bu proje ile tarım alanlarının sulanması ve
enerji üretiminin artırılması amaçlanmıştır. Özellikle
nüfusun artması ve sanayinin gelişmesi sonucunda elektriğe
duyulan ihtiyaç artınca GAP son derece önemli hale
gelmiştir.
DOĞAL KAYNAKLARDAN VERİMLİ YARARLANMA
Hava, su, toprak, bitki örtüsü, hayvanlar ve madenler doğal
kaynakları oluşturur. Doğal kaynaklar insan ve toplum
hayatı için vazgeçilemez nitelikte önemli değerlerdir. Su,
oksijen, bitki örtüsü, petrol gibi doğal kaynakların büyük
hızla azalması, canlıların yaşam alanlarını kısıtlamakta,
çevresel felaketlere yol açabilecek iklim değişikliklerine yol
açmaktadır.
Türkiye çeşitli maden kaynakları bakımından zengindir.
Ülkemizde madenlerimizin bilimsel olarak işletilmesi
Cumhuriyet döneminde 1935 yılında Maden Tetkik ve
Arama (MTA) Enstitüsü'nün kurulması ile başlamıştır.
Doğal kaynakların verimli bir şekilde değerlendirilmesi
ülkemizin kalkınmasına doğrudan katkı sağlayacaktır.
Ülkemizdeki doğal kaynakların verimli kullanılmasıyla ilgili
projelerden bazıları şunlardır:
Su
o Türkiye su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen
yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke
konumundadır. Üstelik Türkiye mevcut su potansiyelinin
tamamını kullanamamaktadır. Devlet Su İşleri'nin
verilerine göre 2003 yılında sulama, içme suyu ve sanayi
sektöründe mevcut su potansiyelimizin yaklaşık olarak %
36'sı kullanılabilmiştir.
o Su, günümüzde en önemli enerji türlerinden biri olan
elektrik üretiminde de önemli bir kaynaktır. Ülkemizde
kurulan hidroelektrik santralleriyle elektrik üretimi
58
AVRUPA BİRLİĞİ'NE DOĞRU
 Türklerle Avrupalılar arasındaki ilişkiler uzun bir
geçmişe sahiptir. Osmanlı Devleti ile Avrupa ülkeleri
arasındaki karşılıklı etkileşim yüz yıllar boyunca sürmüştür.
Türkiye ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan yeni
dünya düzeni içinde Avrupa devletleri ile birlikte hareket
etmiştir.
 AB'nin kuruluşu 18 Nisan 1951'de Belçika, Federal
Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda arasında
Paris'te imzalanan antlaşmaya kadar uzanır. 25 Mart 1957
tarihinde Roma'da imzalanan anlaşmalarla resmen
kurulmuştur. 7 Şubat 1992'de Hollanda'nın Manstricht
şehrinde imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması ile topluluğun
adı Avrupa Birliği (AB) olmuştur.
 Avrupa Birliği, Avrupa'nın ekonomik ve siyasi olarak
bütünleşmesini hedeflemektedir.
Avrupa Birliği'ne Üye Ülkeler
10 Ocak 2QOTdeki genişleme ile AB'nin 27/üyesi vardır.
1951/1957 yıllarında toplulukta bulunan altı kurucu üye
şunlardır:
• Belçi - Fransa – İtalya – Almanya – Lüksemburg Hollanda
Bunu izleyen yıllarda çeşitli aşamalarda şu ülkeler birliğe
katıldı:
1973'te Danimarka, İrlanda ve Birleşik Krallık,
1981'de Yunanistan,
1986'da Portekiz ve ispanya,
1990'da Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesi sonucu üye
ülke sayısı artmamasına rağmen AB'nin sınırları genişledi ve
nüfusu arttı.
1995'te Avusturya, Finlandiya ve İsveç,
2004'te Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Cumhuriyeti,
Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya,
Slovakya, Slovenya
2007'de ise Bulgaristan ve Romanya
Türkiye - Avrupa Birliği İlişkileri
 11 Eylül 1959: AET Bakanlar Konseyi Ankara ve
Atina'nın ortaklık başvurularını kabul etti.
 27 Mayısl 960: Türkiye - AET ilişkileri donduruldu.
 12 Eylül 1963: Türkiye ile AET'yi Gümrük Birliği'ne
götürecek ve tam üyeliği sağlayacak olan Ortaklık
Anlaşması (Ankara Anlaşması) imzalanmıştır.
 13 Ocak 1972: Ortaklık Anlaşması'nın Topluluğa
katılacak yeni ülkelerce de kabulünü sağlayacak Türkiye AET müzakereleri başlamıştır.
 22 Ocak 1982: Avrupa Topluluğu, Türkiye ile
ilişkilerini dondurma kararı almıştır.
 16 Eylül 1986: Türkiye-AET Ortaklık Konseyi
toplanmış, böylece dondurulmuş bulunan Türkiye - AET
ilişkilerinin canlandırılması süreci başlamıştır.
 14 Nisan 1987: Türkiye, AT'ye, tam üye olmak üzere
müracaat etmiştir.
 1 Ocak 1996: Türkiye ile AB arasında sanayi ve
işlenmiş tarım ürünlerinde gümrük birliği yürürlüğe
girmiştir.
 11-12 Aralık 1999: Helsinki'de gerçekleştirilen
Avrupa Konseyi zirve toplantısında Türkiye'ye adaylık
statüsü tanınmıştır.
 28 Haziran 2002: Avrupa Birliği ile Türkiye arasında
topluluk programlarına katılımın genel ilkelerini belirlemek
üzere imzalanan Çerçeve Anlaşma, 28 Haziran 2002
tarihli Resmi Gaze-te'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
 16-17 Aralık 2004: AB Devlet ve Hükümet Başkanları
Konseyinin Brüksel'de yapmış olduğu zirve toplantısında,
Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yeterli ölçüde
karşıladığına karar verilmiş ve 3 Ekim 2005 tarihinde
müzakerelere başlanması öngörülmüştür.
 12 Haziran 2006: Türkiye ile AB arasında üyelik
müzakereleri başlamıştır.
“EN BÜYÜK ZAFERLER
EN ÇETİN ZAFERLERDEN SONRA KAZANILIR”
SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ
AHMET KESKİN
Avrupa Birliği:1 Ocak 2002 yılından itibaren, Avrupa Birliği
üyesi 15 ülkeden 12'si kendi ulusal para birimlerini
bırakarak ortak para birimi "euro" yu kabul ettiler.
Avrupa Komisyonu tarafından geliştirilen e simgesi, Avrupa
sözcüğünün ilk harfini temsil eder, iki paralel çizgi ise
ekonomideki istikrarı simgeler.
59
Download