GÜLHANE TIP FAKÜLTESİ DÖNEM 3 BLOK 1 HAFTA 6 İÇİNDEKİLER 1 İMMÜN SİSTEM HASTALIKLARI-Prof. Dr. Şükrü Yıldırım Amiloidozis: Bağışıklık sistemi hücrelerinin fonksiyonel olmayan artıklar (immün sistem artıkları) bırakması ile oluşur. Biriken maddeler organı fonksiyonsuz kılar. Bağırsak sistemi 2. bir savunma sistemi gibidir ya da 2. bir beyin gibidir. Çok fazla nöron içerir ve kendi peristaltizmini devam ettirebilir. 1. bariyer: Mukus, idrar, ter, keratin, mukozalar, tonsillalar, deri (langerhans hücreleri), asidik salgılar (göz yaşı, mide salgısı). Adaptif (doğal) immünite: Hafızası vardır, daha güçlüdür, geç oluşur. Lenfositler, NK, DC üyeleridir. T lenfositler düşmanı tek başına tanımazlar. Düşmanın tanıtılması gerekir. Genelde sunucu olarak DC’ ler kullanılır. MHC ve TcR eşleşmesinin yanı sıra yan ya da co dediğimiz bağlantılar gereklidir. Tanınan antijenik yapıya özgü protein dizisi oluşturulur (henüz reseptör düzeyinde). Daha sonra geriye dönük olarak DNA’ ya ulaşan sinyal yolakları başlar. Genomdan epitop yabancı antijen olarak kodlanır. Bu olaya re-arrengment denir. Kemik iliğinde üretilen lenfositlerde T lenfositler timusa göç eder. Burada antijen sunumu sonucunda CD4 (TH) ya da CD8 (TC) yönünde farklılaşır. Bu alt grupların hafıza ve savaşçı (aktif) formları oluşur. Lenf nodlarının germinal merkezinde matür B lenfositler bulunur. Periferik kanda %60 T lenfositler bulunur (CD3). α ve β polimerleri: TcR yapısında bulunur. Özel esas tanıyıcı kısımlardır. Epitopu tanımladıktan sonra sinyal yolak oluşturulur daha sonra CD4 etkileşimi gerçekleşir. Bunlar olmadığı takdirde anarji olur. TH1’ ler: IFN-γ, IL-2 salgılarlar. IFN-γ nötrofil, makrofaj, NK, plazma hücreleri ve TH1’ leri aktive eder, efektif hale getirir. IL-2 ise TS, NK, plazma hücrelerinin çoğalmasını ya da fonksiyon görmesini sağlarlar. TH2’ ler: IL-5, IL-4, IL-3 salgılarlar. IL-5 eozinofilleri degranüle olmalarını sağlarlar. IL-4 TH2 ve plazma hücrelerini uyarırken, IL-3 makrofaj fonksiyonunu inhibe eder. B lenfositler kanda % 10-20 oranında bulunurlar. Üzerlerinde IgM ve IgD taşırlar. Makrofajların birçok çeşidi vardır: Histiyosit, multi nükleer dev hücreler, langerhans hücreleri, mikroglia vb. Dentritik hücreler hem myeloid hem lenfosit kökenli olabilmektedir. Endotel hücrelerini uyarır. Permeabiliteyi artırır. Vazospazm meydana getirir. TNF; monosit, makrofaj, mast, T lenfosit, NK hücrelerinden salgılanır. IL-1; nötrofil, makrofaj, NK, endotel TNF ile inflamasyonun oluşmasında etkilidir. IL-12; makrofajlar salgılar. TH1, CD8’ leri ve NK hücrelerini uyarır. 2 IFN-α ve IFN-β: Tip 1 IFN’ lar. Viral replikasyonu inhibe ederler. MHC-1 ekspresyonunu artırırlar. IFN-α makrofajlardan salınırken IFN-β ? tarafından salınır. T hücrelerini uyarırlar. NK hücreleri uyarırlar. Viral replikasyonu yavaşlatırlar. IL-6: Karaciğerde akut faz reaktanların yapımını stimüle eder. Lökosit yapımını (hematopoez) ve antikor yapımını uyarır. Endotelden, makrofajlarda ve ? salgılanır. IL-10: İmmün suprese bir sitokin. Makrofajlardan salgılanır. IL-12, ko-stimülatör ve MHC-2 moleküllerinin ekspresyonunu inhibe ederler. IL-15: Makrofajlardan salınır. NK ve CD8’ leri uyarır. IL-2’ ye benzer etki yapar. IL-18: Hücresel immünite indükleyicisi. IL-4: Hücresel immünitede çok etkilidir. IL-5: Eozinofilleri aktive eder. IFN-γ: MHC-1 ve 2 moleküllerinin ve ko-stimülatörlerinin ekspresyonunu artırır. TGF-β: Aynısı MHC-1 ve 2 moleküllerinin ve ko-stimülatörlerinin ekspresyonunu artırır. Otoimmün hastalıkların tedavisinde kullanılır. IgA sentezini artırır. Eozinofil, mast hücrelerini inhibe eder. Doku Uyumluluk Antijenleri (HLA-MHC) Class-1: İmmüntoleransda (tüm çekirdekli hücreler ve plateletlerde) Class-2: Antijen sunumunda (APC’ lerde) Class-3: Kompleman sisteminde 6. kromozomun kısa kolunda lokalizedirler. Class-1 ve 2 antijenik yapıdaki hücre yüzey glikoproteinlerini kodlar. AŞIRI DUYARLILIK REAKSİYONLARI-Prof. Dr. Şükrü Yıldırım Genetik yatkınlık önemli. Eksojen ve endojen antijenler olabilir. Hem humoral hem hücresel immünite etkilidir. Tip 1 ADR: Penisilin, arı sokması, atopik astım vb. durumlarda görülür (alerjik rinit, ekzema, ürtiker, anjioödem). IgE ve mast hücreleri aktif rol oynar. Astımda damarlar genişlerken solunum sistemi kasılır (bronkospazm), hipersekresyon vardır. Tip-1 reaksiyonlarda mast hücrelerinde vazoaktif aminler salınır. Ani ve akut durumdur. Göz konjonktivasında; ödem, kaşıntı, sulanma, dolaşım yetmezliği ve şok görülebilir. TH2’ den salınan IL-4-->IgE ve TH2’ yi, IL-5-->eosinofilleri, IL-13-->IgE ve mukus sekresyonunu sağlar. Primer mediyatörler biyojenik aminlerdir: histamin ve adenozin. Histamin en önemli vazoaktif amindir, düz kas kontraksiyonu, vasküler permeabilite artışı ve nazal, bronşial, gastrik glandlarda sekresyon yapar. Sekonder mediyatörler lökotrienler, prostoglandinler ve sitokinlerdir (TNF-α, IL’ ler vb.). sistemik anafilakside olabilir. Reaksiyon şiddeti doza bağlı değil, bireyin sensitizasyonu ile ilişkilidir. Şok, ödem, dispne vardır. Local reaksiyonlar (atopik allerjiler) sıklıkla çevresel allerjenler ile oluşur. Belirli bir bölgedeki mast hücreleri degranüle olur. B ve plazma hücresi de IgM ve IgD taşır. Plazma hücresi aynı zamanda üretir. Tip 2 ADR: Antikor varlığında gelişir (Graves, Myastenia Gravis, Goodpasture, otoimmün hemolitik anemi). Hücre yüzeyindeki veya ekstrasellüler matriksteki antijenlere karşı 3 antikorlar oluşur. Eritroblastokist fetalis, Goodpasture sendromu ve Myastenia Gravis örnek verilebilir. Eritroblastokist fetalis te 1. çocukta antikorlar oluşur, 2. çocukta antikorlar fetüsün kanına geçer ve çocuğu öldürür. Goodpasture da ise glomerül ve akciğer bazal membranlarına karşı antikor gelişir. Graves hastalığı da örnek verilebilir. Antikorlar TSH hormonu gibi davranır ve sonuçta tritoksikoz oluşur. 3 farklı şekilde olur: 1. Opsonizayon ve fagositoz: Transfüzyon reaksiyonları, eritroblastozis fetalis, otoimmun trombositopeni. 2. Kompleman ve Fc reseptörü aracılı inflamasyon: Goodpasture. 3. Antikor aracılı hücresel disfonksiyonu: Myastenia Gravis (hücre hasarı ve inflamasyon yoktur). Tip 3 ADR: İmmünkomplekslere bağlı oluşan aşırıduyarlılıktır. İmmun kompleksin dokuda birikimi, o dokularda harabiyete sebebiyet verir (bazı dokularda immünkomplekse karşı tropizm vardır). Damarlarda fibrinoid nekroz oluşabilir(eskiden at serumunun damar içine verilmesine bağlı oluşurdu). Fibrinoid nekrozun yanında artirit, glomerulonefrit de oluşur. En tipik örneği SLE’ de vardır. Bunun yanında poststreptokoksik glomerulonefrit, artus reaksiyonu, serum hastalığı da örnek verilebilir. Tedavide immünkompleksler alınırdı. Tip 4 ADR: Hücresel aşırı duyarlılıktır. Gecikmiş tip de denir. Antijen spesifik, sensitize olmuş T lenfositler rol oynar. Antijenik yapı süreklilik gösterir(makrofajlarda depo edilir). Bundan dolayı makrofajlara bağlı hasarlanma olur, epiteloid histiyositlere dönüşürler(kronik inflamasyon var aslında). Sonuçta kazeifiye granülomlar oluşur. Sitotoksisite direktir, diğerlerinde hasar aradaki reaksiyonlar sonucu oluşuyordu. Red: Hem hücresel hem hümoral komponenti vardır. Transplante edilen organa göre farklı immün yanıtlar verilir (örneğin karaciğer transplantasyonunda immünsupresyon yok iken böbrekte vardır). HLA uyumuna bakılmalı. Akut reaksiyonlar gelişebilir. Bazen alıcı çok duyarlı olabilmekte ve ani rejeksiyon gerçekleşebilir. Alıcıda donöre, donörde alıcıya karşı reaksiyon gelişebilir. Organ rejeksiyonunda öncelikle kana belirli mediyatörler salınır. Hümoral immünite oluşur daha sonra hücresel immünite oluşur. Red de CD4 ya da CD8 olup olmadığı değerlendirilir. (antikor bağlanması) CD8’ ler direkt sitotoksisite gösterirken, CD4’ ler IFN-γ ile makrofajları uyarır. Plazma hücrelerinden salınan antikorlar da katkıda bulunur. Fibrinoid nekrozlar oluşabilir. Hiperakut, akut ya da kronik rejeksiyon olabilir. Hiperakut da klasik artmış reaksiyon olur. Vasküler endotel hedeftir. Akutta hücresel olarak endotelit ve tubuler nekroz olurken, humoral olarak vaskülit oluşur. Kronik durumda ise vasküler değişiklikler, renal parankim kaybı, interstisyel inflamasyon vardır. AŞIRI DUYARLILIK REAKSİYONLARI-Doç. Dr. Özgür Kartal Tip 1 ADR: Allerji söz konusudur (allerjenlerin varlığı). Allerjenler 2 tiptir. Tam (komplet) olanlar tek başlarına allerjik reaksiyonlar başlatabilirken tam olmayan (inkomplet) allerjenler reseptöre bağlanabilmek için endojen ya da ekzojen haptene ihtiyaç duyarlar. Bu işlemede haptenizasyon denir. (Bazı allerjenler viral partiküllerle birleşip allerji yapabilme özelliği kazanırlar.) 4 Allerjen --> APC tarafından alınır --> TH2’ ye sunulur --> IL-4 salgılanır --> B lenfositler uyarılır Plazma hücrelerine dönüşüm gerçekleşir. IgE salınır. IgE’ ler mast hücrelerine bağlanır(aktive olurlar ama degranüle olmazlar). Mast hücreleri üzerindeki farklı iki IgE’ nin aynı allerjen partikülü ile etkileşmesi sonucu mast hücreleri degranüle olurlar. Salgılanan moleküller arasında histamin, prostaglandinler ve lökotrienler en önemli olanlarıdır. Salgılanan mediyatörler: kardiyavasküler olarak vazodilatasyon, permeabilite artışı, taşikardi;hava yollarında bronkospazm, mukus sekresyonunda artış; GIS’ te motilite artışı ve düz kas spazmı yapar(ishal, karın ağrısı). Bunun yanında inflamasyonda oluşabilir. Ortaya çıkan durumlar: Anaflaksi, allerjik rinit, astım, allerjik konjuktivit, ürtiker ve anjioödem, gıda alerjisi, ilaç alerjisi, arı sokması, lateks alerjisi(kauçuktan yapılır. tıbbi ürünlerde kullanılır. en çok sağlık çalışanları maruz kalır, ameliyathane en çoğu) Anaflaksi: Tip 1 ADR’ nin en ağır formudur. Tüm sistemleri etkileyebilir (bazen ölümle sonuçlanabilir). En çok deri semptomları verir. Başlangıç bulguları-solunum-gastrointestinalkardiyovasküler(en ölümcül olan)-nörolojik (slaytta detayları var) kısacası vücudun allerjeni atmaya yönelik birtakım semptomlar görülür. Allerjik rinit: Anaflaksiden sonra en çok görülendir. Saman nezlesi olarak da bilinir fakat tek neden polen değildir. Burun mukozasının IgE aracılı inflamasyonudur. Burun tıkanıklığı, akınıtısı, hapşırma, burunda kaşıntı vb. semptomlar gözlenir. Allerjik rinit veya konjuktivit ölümcül değildir. Allerjik rinit zamanla “atopik march” denen süreç ile astıma dönüşebilir. Astım: Reversibl havayolu obstrüksiyonudur (krizden önce nefes darlığı yoktur). Havayollarında inflamasyon ve bronşial hiperaktivite vardır. Öksürük, dispne ve wheezing olur (sabaha karşı daha çok olur). Bronkodilatatörlere iyi cevap verir. Havayollarında bronkospazm ve hipersekresyon vardır. Ürtiker ve anjioödem: Ürtiker deride, kırmızı-pembe, kaşıntılı, sınırları belirgin, kabarık, hafif ödemli, basınca sönen, birinin kaybolması ile sağlam yerde diğer bir tanesinin oluşması ile karakterizedir. Anjioödem derinin alt tabakalarında, subkutan dokuda ve mukozalarda oluşan ürtkilerdir. Ödem sıvısı belirgindir. Ürtiker ve ödem hastalık değil semptomdurlar. Gıda alerjisi: Gıda intoleransından farklıdır. Allerjik olduğu gıdayı önceden alıp duyarlı hale gelen kişi, ikinci defa karşılaştığında klasik allerji tablosu oluşur. Alerjinin temel kanunlarından biri allerjen etken ile daha önce karşılaşmak gerekir. Birinci karşılaşmada IgE’ ler mast hücrelerinin üstüne konar. Bu yüzden henüz klinik olarak pek bulgu vermez (saç boyası ile radyoopak madde). İlaç alerjilerinin az bir kısmı gerçektir. Birçoğu yan etki, intolerans ile oluşmaktadır. Arı alerjisi lokal ya da sistemik olabilir. Lokalde sokulma yerinde ödem, eritom ve ağrı oluşur. Sistemik de ise ciddidir ve ölümle sonuçlanabilir (bronkospazm, vasküler kollaps vb.) Lateks alerjisi: Bitkisel kaynaklı bir üründür. Pek çok eşya ve tıbbi malzemede vardır (eldiven vb). Temas sonucunda tip 1 ADR gelişir. Sık cerrahiye maruz kalanlar daha fazla risk altındadır. Bunun yanında kalıcı sonda takılanlarda risk grubundadır. 5 Tip 2 ADR : Doku antijenlerine karşı antikor varlığı ile oluşur (endojen kaynaklı antijen). İlaç gibi hapten moleküllerde hücre membranlarına yapışarak tip 2 ADR başlatabilir. Temel olarak IgM, G, kompleman bunun yanında fagositler, NK hücreleri de rol oynar. Otoimmün hemolitik anemi: Eritrosit membran proteinlerine Ab. “ trombositopenik purpura: Trombosit membran proteinlerine Ab. Eritroblastosit fetalis: Rh(-) anne ile Rh(+) fetüs. Annede RhD antikorları (IgG). Goodpasture sendromu: Nefrit ve akciğer hemorajisi. Böbrek glomerül ve akciğer bazal membranlarına karşı otoantikor gelişir. Myasthenia graves: Ach reseptörlerine otoantikor. Kas güçsüzlüğü, paralizi. Graves hastalığı: TSH antikoru, TSH reseptör stimülasyonu ve hipertroidizm. Tip 3 ADR: İmmün kompleks oluşmuştur. Antikorlar bir yere bağlanamazlar. Antijen-antikor kompleksleri dolaşımdan temizlenemez ve dokularda birikirse patoloji oluşur. Kompleman sistemini aktive olması ile mast hücre degranülasyonu ve nötrofil kemotaktik faktörlerin sonucu nötrofil infiltrasyonu vardır. Başlıca kan damarları(vaskülit), sinovial membranlar, Glomerül BM tutulur. İmmün komplekslerin temizlemesi tam anlamıyla yapılamaz. İmmün kompleksler; kompleman eksikliği(- ya da + olması), immün kompleksin büyüklüğü, immün kompleksi oluşturan antikor tipi ve fagositoz defektleri sonucu birikir. Arthus reaksiyonu: Kişiye şüphelenilen immün kompleks antijeni verilir(intradermal). Enjeksiyon yerinde lokal reaksiyonlar oluşur. Damar duvarında immün kompleks ve kompleman birikimi daha sonra ise nötrofil infiltrasyonu ve trombosit agregasyonu gözlenir. Serum hastalığı: İmmün komplekslerin damar(vaskülit) duvarında, eklemlerde(artrit) ve glomerülde(GN) birikimi vardır. Vaskülitler ürtikeryeldir. Basma ile sönmez. Kırmızılık eritrositlerin ekstravazo olmasındandır(rengi zamanla değişir). SLE--> antijen DNA ve nükleoproteinlerdir. Birkimden dolayı; nefrit, artrit ve vaskülit vardır. Ekstrensek allerjik alveolit--> inhalasyonla alınan allerjenler ile Ab’ lar immün kompleks oluştururlar. Alveolde inflamasyon ve fibrosis oluşur. Tip 4 ADR: Spesifik T hücreler görev alır(antijene spesifik). Prototipi tuberküloz ve sarkoidozdur. Bunun yanında kontakt dermatit(klinik olarak en çok) lateks alerjisi olanların bir kısmında(sadece bronkospazm değil; kaşıntı, dermatit, çatlaklar da oluşur. Bu çatlaklardan allerjenler girip tip 4 reaksiyona sebebiyet verebilir.) kronik astım, allerjik rinit gref rejeksiyonlarında da meydana gelebilir. Dipnot=>Allerjenler kaşıntı ile artar. (Atopik dermatitlerde) Kaşıntıyla ürtiker azalır. Kaşınan yerde bir süre sonra ağrı hissedilir. Çünkü ağrı ile kaşıntı duyusu aynı sinir lifleri ile taşınır. Bir süre sonra ağrı duyusu daha baskın olduğundan daha çok o hissedilir. ADR’ de sadece allerjenler değil irritan maddelerde başlatıcı olabilir. İrritan madde ekzojen ya da endojen kaynaklı olabilir. Dışarıdan bir etki mutlaka gerekli değildir. Örneğin nikel irritandır. Metal allerjisi oluşturur. 6 OTOİMMÜN HASTALIKLAR-Prof. Dr. Şükrü Yıldırım Yaşla görülebilirlikleri artar(zamanla Ab-Ag etkileşimi artar). Her oto-antikor varlığı hastalık olduğunu göstermez. Otoimmünite uyarılarak lökosit sayısı artırılıp kanser tedavisini hedefleyen çalışmalar vardır(ya da tümörün antijenik yapısı tanıtılarak). Otoimmün hastalık için otoimmün reaksiyon olmalı, bu reaksiyon doku hasarı yapmalı, başka hastalık olmamalı. Otoimmün hastalıklar sistemik ya da organ spesifik olabilirler. Periferal tolerans dört şekilde gerçekleşir: I. II. III. IV. Anerji--> “co” eksikliği, CD28 yetmezliği Treg--> CD4+, CD25+ Treg hücre supresyonu Apopitozis sinyalleri Antijen sekestrasyonlar--> antijen gizlenmesi(göz, testis, beyin) Anerji: Antijen sunumunda CD’ lerin olmaması sonucu oluşur. Antijen sunan hücredeki B7 ile lenfosit üzerindeki CD28 birleşemiyor. CTL-4 gibi yolaklarla inhibitör sinyal ile T lenfosit öldürülüyor. Treg: Self antijenleri güçlü tanıyan T lenfositleri(oto-rekatif T lenfositleri) suprese eder. Apopitozis: Otoimmün reaksiyon verecek olan lenfositler FAS-FASL gibi yolaklarla apopitoza yönlendirilmesi. Antijen sekestrasyonunda: Göz, testis gibi organların antijenik yapıları gizlenmiştir. Bunların ortaya çıkması halinde self-reaksiyonlar gerçekleşir. Ameliyatlar sonrası daha sık görülür(göz çizdirme)(anti-sperm Ab->spermlere karşı oto-antikor). Patogenez multifaktöryel: Genetik yatkınlık--> (HLA-B27->Ankilozan sponolit) bazı HLA tipleri bazı otoimmün hastalıkların oluşmasında daha yatkın. Enfeksiyonlar--> açığa çıkarma ile olabilir. SLE’ de enfeksiyon olması hastalığı daha kötü hale getirir. İmmünolojik faktörler Çevresel faktörler--> SLE’ de UV ışığa çıkılması hastalığı kötüleştirir. Enfeksiyonlar iki şekilde otoimmüniteyi indükler: Selfoantijenlere benzerlik. EBU(özgül olmayan poliklonal B hücre çoğalması) lenfomalara sebep olabiliyor bu sebeple. Dokuda sebep olduğu harabiyet sonucu self-antijenlerin ortaya çıkması. 1)Sistemik Lupus Eritematozus En fazla böbrekte harabiyet oluşturur(ölüm genelde böbrek kanalı ile gelir). Aseptik endokardit denen, kalp kapakçıklarının üstünde kanın akış yönünde vejetasyonlar vardır. Buna Libman-Sack da denir. Remisyon ve relapslar ile gider. Başlıca deri, eklem, böbrek ve seröz zarlarda hasar vardır. damarlarda->vaskülit->akut nekrotizan->bu yüzden heryerde 7 Genetik, çevresel(ilaç, UV), immunolojik(virüs, hormonal) vb. faktörler sonucunda poliklonal B hücre proliferasyonu(aşırı miktarda IgG üretimi), tip 3 ADR ve immünkompleksler oluşur. Oto-antrikorlar DNA’ ya, histonlara, RNA’ ya bağlı olmayan proteinlere, nükleer Ag karşı gelişir. SLE’ de ANA %100 (+) tir. Tanı amaçlı kullanılan çift sarmal DNA’ ya ve Smith Ag (lupusa özgü bir ribonükleoprotein) oto-antikorlar bulunmaktadır. Lupusta sfiliz testi yalancı (+) olabilir. Deri döküntüsü, seröz yüzey inflamasyonu, GN, vakülit, sitopeni, eklem tutulumu, MSS tutulumu vardır. Deride st. Bazale altında IgG birikimi vardır. Vasküler büller oluşur. Ağız bulguları ön plandadır. Perivasküler T lenfosit infiltrasyonu vardır. Yine deri altında müsin birikimi ,eklemlerde de lenfosit infiltrasyonu(sinovit), oto-antikor varlığı gösterir. Lupus nefritinde GN’ in(sınıf 1’ den 5’ e kadar) derecelendirilmesi vardır. Segmental tutulumda glomerülün bir kenarı, bir glomerülün hepsi ise fokal, böbreğin tamamını tutmuşsa diffüz olarak adlandırılır. En çok 4. sınıf olan diffüz proliferatif GN görülür. Sınıf 5’ te membranöz GN ve bazal membranların kalınlaştığı görülür. SSS’ de vaskülitler görülür ancak infiltrasyon yoktur. Küçük damarlar tıkanabilir. Sinaptik membran proteinlerine karşı oto-antikorlar vardır. Periton/plevrada inflamasyon olabilir. Dalak, akciğerde de bulgular olabilir. Kalpte perikardit, myokardit, kapaklarda stenoz, Libman Sack(bakteriyel olmayan verrükoz endokardit), trombositopeni oluşabilir.(lökopeni,anemi) Lupus eritematozus hücresi--> bu hastalığa özgü hasarlı hücrelerin denatüre olmuş çekirdeğini fagosite etmiş PMNL’ dir. DLE(Diskroid)--> sistemik değil deriyi tutar. Derinin hemen altında yama şeklinde lenfositler, inflamatuar hücre birikimi vardır(adalar şeklinde). Tedavi--> steroid ve immünsupresyon verilir. 2)Romatoid Artrit Esas olarak eklemleri tutar(bunun yanında kas, damarları, akciğer, kalp ve diğer organları). Kronik inflamasyon vardır. Kadınlarda sık. HLA-DR4 ve DR1 %80 ilişkilidir. IgG’ ye karşı IgM Ab+ tir yani romatoid faktör bulunur. TNF α ve IL-1 inflamasyonda etkili olan meiyatörlerdir. EBV tetikleyicidir. Protezlerden sonra daha sık görülür. Sonunda ankiloz olur. Sinoviya sıvısında mikroskobik olarak olmaması gereken papiller çıkıntılar vardır. Bu yapıların stromasında T lenfosit infiltrasyonu vardır. Sinoviyal sıvıda fibrin birikimi vardır. Fibrinoid değişiklikler oluşur. Perivasküler lenfosit infiltrasyonu söz konusudur. Bunun yanında damarlarda fibrinoid nekroz oluşur. Lokal lokal granülasyon dokuları oluşur. 3)Sjögren Sendromu Ağız kuruluğu ile karakteristik. Müköz membranları tutar. Salgı yapan yerleri tutar. Gözyaşı kesesi tutulumu ile kese etrafında fibrotik doku oluşur. Kesenin miktarı azalır, kanalları tıkanır. 8 Gözün kuruması sonucu keratinit oluşur. Buna konjuktivitis sikka denir. Bunun yanında tükürük bezleride tutulur. Lenfosit infiltrasyonu vardır. 4)Sistemik Skleroz(Skleroderma) Dokuların esnekliğini kaybetmesi sonucu oluşur(elin açılamaması gibi). Bağ dokusu artışı vardır. Bilinmeyen bir antijene karşı T hücrelerinin sitabin salgılaması sonucu fibroblastların çoğalması ve kollajen sentezlenmesi sonucu oluşur. Sistemiktir(sadece ellerde değil GIS, böbrek, kas, karaciğer, akciğer). CREST sendromu denen: o o o o o Deride kalsifikasyonlar Raynaud fenomeni Özofagial disfonksiyon Parmakların kalınlaşması ve kasılı olması->Sklerodaktili Telenjektaziler DNA topoizomeraza karşı otoantikor varlığı %70 tir(anti-slc 70). Deri biyopsisinde kıl folikülü bulunmaz, ekrin ve apokrin ter bezleri yoktur. Kollajen lifler kalınlaşmıştır.(ameliyat geçirmemişse) deri ekleri kaybolmuştur. Epidermis incelmiştir. Biyopsi dudaktan gelmişsede st. corneum yoktur, kıl folikülü ve ter bezleri görülmez. 5)İnflamatuar Myopatiler Dermatomiyozit, polimiyozit ve inklüzyon cisimciği miyoziti. Az görülürler. Kas liflerinin çapı cross kesitte değişmiştir. Kas liflerinin etrafında lenfosit infiltrasyonu vardır. Kas atrofisi de görülür. 6)Vaskülitler Organa Özgü Otoimmün Hastalıklar 1-Hashimato Troiditi=> Önce hiper sonra hipotroidizm vardır. İki karateristik özelliği vardır; inflamatuar hücreler ve onkositik değişiklikler. Troid hücreleri büyür, fibrozis olur, nodüler topluluklar oluşabilir. Hücrelerde ileri derecede atipiklik vardır. Kolloid şekli bozulmuştur. 2-Otoimmün Hemolitik Anemi=> eritrosit yüzey Ag’ lerine karşı Ab 3- “ Ensefalit=> bazal ganglionlarda 4-Goodpasture Sendromu=> glomerül bazal membranlarında 5-Otoimmün Trombositopeni=> trombosit yüzey antijenlerine 6-Myastenia Graves=> Ach reseptörlerine 7-Graves Hastalığı=> Otoantikor inflamasyon yapmaz, uyarır. Hücreler hiperplazi olur. Bez büyür. Kolloidlerin çentikleri oluşur. 8-İnsüline bağımlı D.M.(tip 1 DM)=> β hücrelerine (adacıklardaki). T lenfosit infiltrasyonu yoktur. Amiloidozis vardır. 9 Tedavide=> steroidler, immün baskılayıcı ilaçlar, otoantijen uygulaması, sitokin ve diğer mediyatörlere karşı Ab uygulaması söz konusudur. İMMÜN YETMEZLİK SENDROMLARI VE AMİLOİDOZ-Prof. Dr. Şükrü Yıldırım İmmün yetmezlik primer ya da sekonder olabilir. Primer -> Erken yaşlarda ortaya çıkar. Geçmeyen enfeksiyonlar vardır. Konjenitaldir. Sekonder -> Enfeksiyon, malnütrisyon, yaşlanma vb. faktörler ile gerçekleşir. Primer İmmün Yetmezlikler 1)X e bağlı Bruton Agammaglobulinemisi: B lenfositlerde matürasyon defekti vardır. Ig ler düşük ya da yoktur. Hücresel immünite normal. 2)İzole IgA Yetmezliği: Ailesel ya da sonradan kazanılabilir. Serum ve sekretuar IgA yoktur. Solunum, GIS, ürogenital enfeksiyonlar artar. 3)Hiper-IgM Sendromu: X e bağlı geçiş gösterir. TH defekti vardır. IgA, D, E eksiktir. 4)DiGeorge Sendromu: Konjenital 3 ve 4. ceplerin bozukluğu T hücre yetmezliği oluşur. Multi-organ tutulumu vardır. 22q11 delesyonundan olur. 5)Wiskott-Aldrich Sendromu: X e bağlı resisif geçiş. Trombositopeni, ekzama, tekrarlayan enfeksiyonlar vardır. Hücresel immünite defektli. Periferal T hücre delesyonu vardır. 6)Ağır Kombine İmmün Yetmezlik: Otozomal veya X e bağlı resesif geçiş gösteren heterojen bir hastalıktır. Hümoral ve hücresel immünite hasarlıdır. Lenfopeni vardır ki tranplantasyonunda görülebilir. Sekonder İmmün Yetmezlikler (AIDS) SSS tutulumu vardır(iki ana hedef:immün sistem ve SSS). Fırsatçı enfeksiyonlara ve neoplazmalara açık hale getirir. Cinsel yol, kan ve ürünlerinin nakli, IV ilaç kullananlarda, in utero, anne sütü vb. yollar ile geçiş gösterir. Çoğunlukla HIV-1 etkendir. Bazı virüsler makrofajlara bazıları T lenfositlere tropizm gösterebilir. Virüs epidermiste de bulunur. Fakat buradan çok az geçirgenlik gösterir. Virüs-->Kan ve mukozadaki APC’ ler ile spesifik CD4+ T lenfositlere sunulur-->T lenfositler lenfoid dokulara götürür burada virüs çoğalır kana geçer(viremi)-->Viremi sonucu virüse karşı antikorlar ve spesifik sitotoksik TC hücreleri oluşur-->Virüsün kısmi kontrolü sağlanır-->Klinik(latent) sessiz dönem oluşur bu arada T hücreleri lizise uğrar-->Bir süre sonra CD4+ T lenfositler kompanse edilemeyecek seviyeye ulaşır. AIDS tablosu oluşur. Virüs sadece CD4 moleküllerini kullanmaz. Bunun yanısıra kemokin reseptörü ve gp120 – gp41 etkileşmesini de kullanır. Virüs ile CD4+ T lenfositler karşılaştığında şu üç durum gerçekleşebilir: Virüsün sitopatik etkisi ile enfekte T lenfosit ölür Enfekte olmamış T lenfositler kendilerini apopitoza yönlendirir Virüse özgü TC ler tarafından infekte hücreler öldürülebilir 10 Komplikasyon olarak lenfopeni, in vivo T hücre fonksiyonunda azalması, in vitro T hücre fonksiyonu değişimi, poliklonal B-hücre aktivasyonu, monosit ve makrofaj fonksiyonlarının değişmesi gözlenebilir. Klinik seyir olarak virüsün hızlı yayılımı daha sonra klinik seröz ödem olur. 7-8 yıl içerisinde AIDS tablosu gelişir. Bünyesel semptomlar başlar, fırsatçı enfeksiyonlar sonucu ölüm gerçekleşir. Gelişebilcek enfeksiyonlar: Kriptosporodiosis->diyare görülür, mikrovillus harabiyeti Toksoplazmosis->beyin tutulumu Kandidiazis Kriptokokkozis M. tuberculosis(Milier tuberküloz da olabilir) Sitomegalivirüs Kaposi sarkomu->Afrika, yaşlılar, AIDS. Damar oluşturmaya çalışıyor. Buna HHV-8 virüsü sebep olur. Amiloidoz Protein anomaliliğidir. Piron oluşumunda ilgisi vardır. Anormal protein katlanması sonucu oluşurlar. Disfonksiyoneldirler. Çeşitli organlarda birikirler. Bir uçları neoplazilerle ilgilidir. Kalpte ölümcül olabilirler. Kongo kırmızı ile kremit renginde boyanarak ve polarize mikroskopta elma yeşili şeklinde görülürler. Sistemik ya da lokalize olabilirler. İmmünolojik anomaliler sonucu birikmesiyle yakın ilişkililer. Yüzde birikmesiyle maske yüz, ekstremitelerde ise liken amiloidoz olarak adlandırılır. Dalakta saga dalağı oluştururlar. HLA SİSTEMİ-Prof. Dr. Nurittin Ardıç MHC-1 --> tüm çekirdekli hücrelerde MHC-2 --> APC lerde bulunur Plazmodium gibi eritrosit içinde bulunan bir patojen MHC ekspresyonu olmadığı için uzun süre saklanabilir. Sınıf-1 --> HLA-A, HLA-B, HLA-C bu gruptadır. Ana görevi TC antijen sunulmasıdır. Sınıf-2 --> HLA-D2, HLA-Dq, HLA-Dp bu gruptadır. Ana görevi TH antijen sunulmasıdır. Sınıf-3 --> Yapısal olarak sınıf 1 ile 2 ye benzemez. İmmünolojik fonksiyonu olan (kompleman, sitokin vb.) proteinleri kodlar. Sınıf-1 ve sınıf-2 bulundukları dokular itibariyle sınıf-1 anti-viral veya tümoral yanıtın düzenlenmesinde, sınıf-2 ise immün sistemdeki hücrelerin düzenlenmesinde rol alır. T hücresinin APC ile stimüle olabilmesi için TCR-MHC birleşimi, CD28-B7 etkileşimi ve bunların yanında sitokin uyarımı da söz konusudur. MHC-1 --> α1, α2, α3 ve β2-mikrogloblinden oluşur. β2-mikrogloblin 15. kromozomda sentezlenir. Endojen antijenler MHC-1 ile sunulur. α1 ve α2 (polimorfik) epitopa göre şekil alabilir. 11 MHC-2 --> 2 α ve 2 β subunitten oluşur (α1, α2, β1, β2). Homodimerleşerek aktive hale gelir(normalde heterodimer). Ekzojen antijenler sunulur. α1 ve β1 (polimorfik) yapısı epitopa göre değişebilir. MHC-1 => Telomer bölgesine yakın (HLA-A, B, C) MHC-3 => İkisi arasında (kompleman, HSP vb. sentezler) MHC-2 => Sentromer bölgesine yakın (HLA-D ve alt gruplarını) MHC-1 ve 2 moleküllerinin 3 boyutlu yapıları benzemektedir. MHC-2 nin antijen bağlayan oluğunun uçları açık iken MHC-1 de kapalıdır. MHC-2 molekülü daha uzun peptidleri bağlayabilir. MHC-1 e ek olarak HLA-E, F, G de tanımlanmıştır. Bu bölgede ayrıca psödogen olarak HLA-H, J, K, L varlığı bildirilmiştir. Bunların işlevi pek bilinmemektedir. MHC-2 gen bölgesinde TAP1 ve 2 olarak adlandırılan gen bölgeleri de bulunmakta. Antijen işlenmesi süreci ile ilgili moleküller kodlanmaktadır. Bunun yanında LAP2 ve 7 gen bölgeleri de proteozom proteinlerini kodlar. TAP ve proteozom ekspresyonları sitokinlerin kontrolü altındadır. MHC-3 --> Kompleman proteinleri, HSP, TNF yi kodlayan gen bölgesidir. MHC-1 ve 2 genetik bilgisi intronlarla ayrılmış ekzon bölgelerinde taşınır. Bütün MHC genlerinde ilk ekzon lider diziyi kodlarken, ekstrasellüler segmentlerin herbirini farklı ve büyük ekzonlar kodlamaktadır. Sitoplazmik ve membranöz kısımlarda farklı, küçük ekzonlar tarafından kodlanır. Anne ve babanın HLA gruplarının haplotiper olarak kalıtılması sonucu tahmin edilen HLA tipleri yansıra anne ve babanın HLA larında meydana gelen rekombinasyonlarla yeni HLA tipleri oluşur ve kalıtılır. MHC ileri derecede polimorfizm gösterir. Aynı zamanda poligeniktir. Yani bir gende çok sayıda alel ve bir lokusta çok sayıda gen vardır. Bu ileri derece polimorfizm birçok çeşit antijen bağlanabilmesini ve bulaşıcı hastalıklar nedeniyle bir toplumun yok olmasını engeller (Bulaşıcı hastalık bir HLA çeşidine afinitesi olsa o toplum aynı HLA sisteminde olsa topluluk hastalıktan yok olabilir). Aynı zamanda tek bir hücre tarafından -MHC sayısının çokluğu- peptit yakalama şansını artırır. MHC molekülü B ve T hücre reseptörüne göre daha az polimorfiktir. Örneğin Ig lerin kendi aralarındaki gen değişimi milyonlarca Ig çeşidi ürettirebilir. Kombinasyonlar orantısız olursa bazı haptolipler bazılarına göre –normal kombinasyona göredaha fazla görülürse buna dengesiz bağlantı denir. Buna mutasyonlar, genetik drift, evlilik sistemi vb. faktörler sebep olabilir. Bazı HLA tipleri bazı hastalıklarla ilişkilidir. Hastalığın temel faktörü değildirler. Bazılarında etyolojik faktör olarak rol oynarlar. Belirli antijenlerin varlığı bazı otoimmün hastalıkların ortaya çıkma riskini artırabilir.Bunlardan en çok bilineni HLA-B27 ile Ankilozan spondolit ilişkisidir. 12 SAYISAL KROMOZOM ANOMALİLİKLERİ-Yrd. Doç. Dr. Salih Kozan Klinik sitogenetik --> Sayısal ve yapısal kromozom anomaliklerine uyan hastalıkları inceler. Kromozomal hastalıklar mendelyev hastalıklarından daha fazladır. Kromozom analizi şu gruplarla yapılır: 1)Büyüme ve Gelişme Sorunları: Gelişme geriliği, dismorfik yüz görünümü, multipl konjenital malformasyon, boy kısalığı, kuşkulu genital yapı, zeka geriliği(çok sık). 2)Ölü Doğum ve Neonatal Ölüm: In utero oluşan mutasyonlar hafif ise hayat ile bağdaşabilir. Bebek doğa bilir engelli şekilde yaşar(Down sendromu, turner sendromu en hafiflerindendir). Ağır mutasyonlar daha erken dönemde hayat ile bağdaşmaz ve fetüs ölür. Dünyaya gelen bebekler daha hafif mutasyonlara sahiptir. (Düşük>ölü doğum>canlı doğum) Bu yüzden düşüklerde, ölü doğanlarda kromozom analizi yapmak gerekir. 3)Fertilite Problemleri: Amonore(turnerda sık), infertilite(kromozomal bozukluklar sperm ve oosit yapımını etkiliyor olabilir), tekrarlayan gebelik kayıpları. 4)Aile Öyküsü: Bilinen ya da kuşkulanılan kromozom bozukluğu olması. 5)Neoplaziler: Hemotolojik ve solid malignitelerde çoğunlukla kromozomal bozukluk vardır. Örneğin 9-22 translokasyonunda (Flederfin sendromunda görülür) KMI neoplazisi ortaya çıkar. 6)İleri Yaş Geriliği: 35 yaş üzeri gebeliklerdir. Rutin olarak amniyosentez de önerilir. Amniyosentezde de düşük riski vardır. Kadınların yaşı ilerledikçe down sendromlu çocuk olma riski artar(yumurtalar anne karnında oluştuğu için). Cinsiyet Kromozomu Hastalıkları Erkekler => 47, XXY -> Kleinfelter sendromu / 47, XYY / X ve Y nin diğer anöploidileri Kızlar => 45, X -> Turner / 47, XXX / X in diğer anöploidileri Otozomal Kromozom Hastalıkları Trozimi 21 --> Down sendromu Trozimi 18 --> Edward ? sendromu Trozimi 13 --> ? Diğer anöploidiler 1)Otozomal trozimilerde: Büyüme geriliği (1 den 22 ye kadar zeka geriliği olan kromozomlarda) Multipl konjenital anomali. a)Down sendromu(Trozimi 22): Orta derecede zeka geriliğinin en sık nedenidir. İleri anne yaşında risk daha fazladır. Genel olarak hipotoni, karakteristik yüz(mongolian yüz), kısa boy, zeka geriliği ve KKH görülür. Kraniafasial olarak: oksipital düzlük, basık burun kökü(US de bile aranır), düşük kulaklar, açık ağız(dil dışarıda) bilateral epikontus görülür. Eller kısa ve geniştir, simion çizgisi, klinodaktili vardır. İletişim kurarlar, güler yüzlüdürler. Lösemi, trakeoözofagial fistül, duedonal atrezi ve KKH görülme riski artar. Çok azı doğuma ulaşabilir. Kalp hastalığında Alzheimer bu kişilerde daha erken yaşta görülür(40 yaşında). Çünkü alzheimer ile ilgili genlerde 21. kromozom üzerinde bulunur. %90 oranında maternel kaynaklıdır. 13 Robertsonian translokasyonu --> Anne yaşı ile ilişkisi yoktur. Anne-babaya bakılmalı. Çok daha ciddi patolojilere sebep olur. Down sendromunda prerenal tanı için biyokimyasal testler ve US kullanılır. 35 yaş üzerinde ısrarla amniyosentez tavsiye edilir. Tekrar etme olasılığı düşüktür. Nedeni tam olarak belli değildir. b)Trozimi 18: Otozomal trizomilerin çoğunda gözlenen zeka geriliği, büyüme geriliği ve kalp anomalileri bulunur. Bunun yanında hipertoni, belirgin occiput, clenched el, rocker-baltom (belirgin kalkenous) görülür. %95 i düşük ile sonuçlanır, doğanlar birkaç ay içerisinde ölür. %80 i kızdır. Anne yaşı önemli bir etkendir. c)Trozimi 13: En ağır tablodur. Büyüme geriliği ve ağır zeka kayıpları vardır. Haloprozensefali dediğimiz orta hat yapılarının gelişme bozukluğu vardır. Burun, dudak(yarım dudak-damak), göz, beyin, gelişiminde sıkıntı vardır. Sutürler arası açıktır. Mikrosefali, tek göz olması(ya da küçük olması) gibi lezyonlar vardır. Elde ve ayakta polidaktili vardır. Klinik tablo çok ağırdır. 6 ay içerisinde ölürler. İleri anne yaşı önemlidir. Maternal 1. mayozda non-disjunction vardır. Tekrarlama risk düşüktür. Prenatal tanıda FISH da 3 kırmızı sinyal gözlenirki bunlar 18. kromozomdur. 2)Triploidiler: 69 kromozomludurlar. Yaşamaları mümkün gözükmemetedir. 3)4p-: 4. kromozomun kısa kolunda delesyon vardır. 4)5p-: Küridiker sendromu olarak da bilinir. Ağır mental retardasyon vardır. 5)Fragile-x: Zeka geriliği vardır. Down sendromundan sonra orta zeka geriliğinin ikinci sebebidir. Testis büyüktür. Kulak normalden düşüktür. Yüz, saç sarıdır. İletişimi kurmazlar, daha agresiftirler. X kromozomun belirti bölgesinde yoğun metilasyon sonucu aşırı miktarda gen birikimi sonucu oluşur. 6)Klinefelter Sendromu: Sık gözlenir(Down sendromu ile beraber ilk sıralarda). İnfertil erkeklerde, azospermi erkeklerde, hipogonadlarda görülebilir. Zeka geriliği hariç normaldirler. Fenotipleri uzun boylu, ince, uzun bacakladırlar. Belirtiler post-pubertal dönemde görülür. Bu kişiler infertildir. Zekanın ve fiziksel gelişmenin en az etkilediği kromozomal rahatsızlıktır. 7)47, XYY: Fenotipik olarak normaldirler. Uzun boylu, normal zekaları vardır. Erkekte 2. mayozda non-disjunction vardır. 8)47, XXX: Turner sendromudur. Gelişim geriliği, pubertede amonore, boy kısalığı vardır. Kromozomal Anomaliler A)Sayısal Kromozomal Düzensizlikler Sayısal düzensizlikler öploidi, anoploidi olarak ayrılırlar. Öploidi 46, anöploidi 46 dan eksik ya da daha fazla olmasıdır. Öploidiler de kendi aralarında haploidi(23), diploidi(46), triploidi vb. ayrılırlar. Örneğin 69, XXX bir triploidi örneğidir fakat yaşam ile bağdaşmaz. 8. hafta sularında düşük olur. Öploidiler endomitoz ya da endoredüplikasyon sonucu oluşurlarken anöploidiler non-disjunction veya anafaz ayrılmaması sonucu oluşurlar. 14 Anöploidiler kendi içinde hiperploidi ve hipoploidi olmak üzere ayrılır. Hiperploidiler --> Trizomi(Down sendromu;47, XX, +21), tetrazomi Hipoploidiler --> Nullizomi, monozomi (monozimi X, turner sendromu(amonore, boy kısalığı) (Tedavide Growth hormon işe yarar.) B)Yapısal Kromozomal Düzensizlikler 1)Translokasyon: Üç grupta incelenir. Resiprokal Translokasyon: Kırılma sonucu homolog olmayan kromozomlardan kopan parçaların yer değiştimesi. FISH ile tespit edilebilir. Fledirdiya sendromunda görülen 22 den kopan parçanın 9. kromozoma insarse olması buna örnektir. Sonuçta kronik myleom lösemi tablosu oluşur. Verilen ilaçları ömür boyu kullanır. Sentrik Kaynaşma: Akrosentrik kromozomlarda gözlenir. Kırılma bir kromozomda kısa diğer bir kromozomda uzun kolda olur. Kısa ve uzun kollar birleşerek translokasyon kromozomunu oluşturur. Çocuk sahibi olamada, tekrarlayan düşüklere neden olabilir. Bu tür kromozomlarının kalıtılması trozimiye yol açar. İnsersiyonel Translokasyon: Daha nadirdir. İki kromozomdan birisinde iki noktada diğerinde bir noktada kırılma olur. İki kırılma olan kromozomdaki parça tek kırılma olan kromozoma yerleşmesi ile olur. 2)Delesyon: Terminal ve interstisyel olmak üzere 2 çeşittir. Terminal delesyonda kromozomların subtelomerik noktaları genden en zengindir ve bu bölgeler kopar. Çoğunlukla sorun çıkar. Ağır mental retardasyon oluşur. 4p-, 5p-, 1p- terminal delesyona örnektir. İnterstisyel de ise aradan kopma şeklindedir. Terminale göre daha iyidir. Delesyonda kopan bölgenin büyüklüğü, genlerin sayısı, genlerin işlevine göre klinik önem kazanır. 3)Duplikasyon: Homolog iki kromozomdan birinde çift darbe sonucu kopan parça diğerinde tek darbe sonucu kopan aralığa girerek kaynaşmasıdır. Kaserde de mye geni kendini çok duplike eder. 4)İnversiyon: Bir kromozoma iki darbenin gelmesi ve kopan parçanın kendi ekseni etrafında 180 derece dönerek eski yerine yapışması söz konusudur. 2 çeşittir: Perisentrik inverisyon: Sentromer bölgesinin etrafındaki kromozom beölgesinin ters dönmesi ile oluşur. Sentromerin yeri değişir. Parasentrik inversiyon: Kromozom içindeki bir yerin kopup ters dönüp aynı yere yerleşmesi ile oluşur. Sentromer yerinde, kromozom boyunda bir değişme yoktur. FISH ile bant modelinin değişmesi sonucu tanısı koyulabilir. 5)Ring: Kromozomların uçlarındaki telomer bölgelerinin kopması sonucu kromozom kendi içinde halka halini alır. Çok sık görülmez. X-ışınına maruziyetten sonra, tümörlerde, gonodal disgenezde görülebilir. 6)İzokromozom: Kromozomların metafazda boylamasına değilde sentromerlerinden enlemesine bölünmesidir. Yavru hücrelerin birinde kısa kollar bulunurken diğerinde sadece uzun kollar bulunur. Fragile-x i => x kromozomun belirli gen bölgelerinde sıkılaşma-yoğunluk vardır. Kırılmaya meyilli bir x kromozomu vardır. 15 Delesyon Saptanan Sendromlar Angelman sendromu --> Ağır mental retardasyon, çok dirençli epilepsi, güler yüz, sarışın, renkli gözler. FISH ile tespit edilir. Genelde maternal kaynaklıdır. Kromozom analizi ile tespit edilemezler FISH gerekir. Prader-Willi sendromu --> Obezite, mental retardasyon, hipogonodizm görülür. Genelde fetarnal geçişlidir. Retinoblastoma --> Multipl myelomalılarda görülür. Milier-Bieker --> Lizensefali, MMR görülür. DiGeorge sendromu --> Timus yokluğu bazen peratroid yokluğu da olabilir. Sık görülür. 22q11 mikrodelesyonu vardır. WAGR sendromu --> Wilms tümörü, aniridi, genitoüriner anomaliler, mental retardasyon, vardır. Williams --> Saçlar sarı, renkli gözler, kalp anomalileri, tipik yanak-alın görüntüsü vardır. SCE(Sister-kromatin exchange) --> Çok hasarlı madde kullanılması sonucu kromozomlar kırılır. DNA tamir mekanizmalarının çalışıp-çalışmadığı test edilir. Fragil-x sendromu --> X e bağlı sitogenetik düzensizliklerle birlikte olan tek gen hastalığıdır. Mental retardasyon, makroarşidizm, makrosefali, dizmorfizm(sınav sorusu) görülür. Lissencephaly: Beyinde grus-sulcus yapıları oluşmaz. Milier-Dieker sendromunda görülebilir. ALLERJİK HASTALIKLARIN FİZYOPATOLOJİSİ-Doç. Dr. Özgür Kartal Allerjik hastalıkların prevalansı hızla artmaktadır. Çevresel faktörler değişmekte, endüstrileşme, genetik faktörlerde değişiklikte bu durumu etkilemektedir. Etiyolojide etkili olan faktörler: 1)Genetik: Atopiden sorumlu birden fazla gen tespit edilmiştir. 2)Allerjenler Ev içi allerjenler: Oldukça sık görülür. Allerjenden uzak durma en azından klinik belirtilerde belirgin bir iyileşme sağlamaktadır. i. ii. iii. iv. Ev tozu akarları --> Akarlar(mite). Yüksek yerlerde daha az oldukları için allerji rakımlı yerlerde azalır. Ev hayvanları --> Hem akut hem de kronik allerjik astım ve rinitin en önemli nedenleridir. Kedi köpek allerjik nedenler en sıktır. Duyarlılaşma için evde bulunmaları gerekmektedir. Bunun yanında laboratuar hayvan allerjenleri sağlık çalışanlarında olabilir. Hamamböceği allerjeni --> Canlı olmalarına gerek yoktur. Kabuklarında antijenik yapılar. Mantar(küf) allerjenleri --> Lavabo, banyolarda yani sıcak nemli yerlerde bulunurlar. Klimaların bakımı önemlidir. Ev dışı allerjenler: Ev dışındaki mantarlar ve polenler bu grubu oluşturur. Polenler allerjik reaksiyona sebep olabilmesi için konsantrasyonu çok olmalı, çapları 35 mikrondan küçük olmalı, rüzgarla uzun mesafeye taşınabilmeli, antijenik gücü vb. olmalıdır. Yağmur yağması polenleri geçici bir süre azaltsada kısa sürede polen üretimi zirve yapar ve aşırı allerjik reaksiyon sonuç verebilir. Sis gibi etkenler polen taşınmasında etkilidir. Her polen her zaman oluşmaz. Mevsimlerin geliş sıralamasıyla, ilk ot sonra ağaç en sonunda yabani ot polenleri oluşur. Polen 16 konsantrsayonu öğlene kadar artar öğlen saatlerinden sonra azalır. Çiçeksiz bitkilerin polenleri daha tehlikelidir. Renkli çiçeklerin polenleri(böcekler tarafından taşınırlar) büyük moleküllerdir ve allerjiye daha nadir olarak neden olmaktadır. 3)Enfeksiyonlar: Enfeksiyonların geçirilmesi allerji riskini azalttığı düşünülmekte. Buna hijyen teorisi denir. Çok çocuklu ailelerde ve ev içinde hayvan besleyenlerde daha az alerji görülür. 4)Hava kirliliği: Ozon, nitrojen dioksit, sülfür dioksit vb. maddeler etkili olur. Ozon allerjik olamayan insarlarda dahi solunum yollarını tahriş edip allerjik reaksiyon başlar. 5)Sigara dumanı: Allerjiye meyilli çocukların doğmasına sebep olur. 6)Beslenme: Omega-3-yağ asitleri(ton balığı, somon), omega-6-yağ asitleri(zeytin yağı) antiinflamatuar etkilerinden dolayı astımı azaltıcı etkiye sahiptirler. Çocuklara verilen ek gıdalarda(doğal meyve sebze, 1 yaşından sonraki kabuklu, kuruyemiş, balık vb. gıdalar) allerji riskini düşürmektedir. C vitamininin az alınması astımdan koruyucu etkisi olduğu düşünülüyor. 7)Anne sütü: Anne sütündeki antiinflamatuar ve antiinfektif faktörler birçok solunum yolu hastalıklarından, astımdan ve gastrointestinal hastalıklardan korur. Kız çocuğu olan anne ile oğlan çocuğu olan annenin sütleri farklıdır. Anne sütü çocuğun ihtiyaçlarına göre değişim göstermektedir. Keçi sütü anne sütüne en yakınıdır. En az 6 ay anne sütü ve 4. aydan itibaren ek gıdalara başlanması allerji riskini düşürdüğü gözlenmiştir. Patogenez Atopik bireylerde bir yada daha fazla allerjik hastalık görülebilir.İnhalasyonla(allerjik rinit,astım), oral(gıda), enjeksiyon(ilaç), mukozal temas(lateks) vb. yollarla allerjen etkeni bulaşabilir. Allerjenle temas şekli doku ve organa göre değişir. Antijen çapraz bağlanmalı, tek bir Ig e bağlanması gerekmektedir. Eozinofil --> IL-5 --> Astımda mokuzal harabiyet, nötrofil kemotaksisinden sorumludur. Allerjik reaksiyonda görev alan TH2 hücreleri IFN-α ve IL-12 varlığında TH2 ye dönüşebilmektedir. TH0 --> IL-4 --> TH2 --> Allerjik reaksiyonlarda yönetici olarak rol alırlar. Bu reaksiyonlarda IL-4, 5 ,6, 13 ü sentezler TH0 --> IL-12, IFN-γ --> TH1 İnflamasyonu(hava yolu) esnasında salgılanan IL-3, IL-5, GM-CSF gibi sitokinler eozinofillerin çağrılması (birikmelerini, aktivasyonlarını, yaşam sürelerinin uzamasını), doku harabiyeti vb. klinik durumları ortaya çıkarır. Allerjenin akut faz reaksiyonlarında histamin, triptaz(nöral peptidazlar), proteglikanlar salınır. Bunların ardından löketrienler, prostoglandinler, PAF, brakinin gibi mediyatörler serbest kalmıştır. Bı mediyatörler: Kardiyovasküler --> Vazodilatasyon, permeabilite artışı, kalp hızında artış. Hava yollarında --> Düz kas spazmı, mukus salgısında artış. GIS te --> Motilite artışı, düz kas spazmı(karın ağrısı, kolit vb. tablo) 17 Allerjik reaksiyonun geç döneminde IL-4, 5, TNF gibi sitokinlerle eozinofil göçü gerçekleşir. Eozinofil endotelde ve kendi üzerinde bulunan reseptörler aracılığı ile damar duvarını geçerler(selektif olarak geçer). IL-3, 5 ve GM-CSF sitokinleri ile yaşam süreleri uzar ve aktif hale geçerler. Burada serbest O2 radikalleri oluştururlar, sitotoksik aktivesi artar. Bu nedenle mukozal harabiyet oluştururlar. Eozinofiller granüllerinde: MBP(Major Basic Protein en önemli olanıdır. Epitele zarar verir. ECP EDN Fosfolipaz A2, PAF, katalaz vb. enzimatik proteinlere sahiptir. Mukozada oluşan hasarlanmayı(kalpte MI sonrası gibi fakat EF düşer) tamir için remodelling yapılır. Daha kalın, anfonksiyonel bir doku ortaya çıkar. Kas yapısı hipertofi olur, goblet hücre hipertrofisi gerçekleşir. ALLERJİK HASTALARDA BELİRTİ VE BULGULAR-Doç. Dr. Özgür Kartal 1)Ürtiker: Basmakla içine geçer. Basmakla solmayanlara (genelde) ürtikeryel vaskülit sebep olur. Orada plazma sıvı akışı olmuş bir miktar eritrositte dışarı çıkmıştır. Bu nedenler kırmızıdır ve yoğunluğundan üzerine basılmasıyla içine göçmez. Ürtikerlerin kalım süresi 24 saati geçmez. Ürtikerler kapiller damarlardaki permeabilite artışı ve dilatasyonu sonucu meydana gelir. Kolinerjik(sivri), ortası beyaz, etrafı kırmızı renkte olabilirler. Kaşıntılıdır. 2)Anjioödem: Ürtikerlerin mukozal tutulumu olanlardır. Kaşıntıdan zigode ağrılı şişlik vardır. Larinkste olması durumunda yutma zorluğu, nefes almada zorluk oluşur. Ağır dispne sonucu hasta ex olabilir, trakeostomi gerekebilir. Yukarıda bahsedilen anjioödem dışında kompleman sisteminin bozukluğu sonucu aşırı bradikinin salgılanması ile karakterize allerjik anjioödem olarak bilinen bir hastalık vardır. Hasta karında eklemlerde şişlik ile karakterize epizodik ataklar geçirir. Enfeksiyon hastalıkların gelişmesine zemin hazırlayabilir. Fiziksel ve emosyonel strese sebep olabilir. Baş, boyun ve ince dudaklarda da şişlikler olur. Epizodik ataklarda adrenalin, kortikosteroidler, anti-histaminikler cevap vermez, eksikliğin yerine konması gerekir. 3)Allerjik Rinit: Burun tıkanıklığı, akıntısı, hapşırma, burunda kaşıntı ile karakterize bir durumdur. Sekresyonlarda(burun-ağız) görülür. Mukozal ödem, konkalarda hipertrofi, seröz burun skıntısı, post-nazal akıntı görülür. Allerjik selam denilen parmaklarla burnu yukarı kaldıracak şekilde bir kaşıma tarzı da görülebilir. Bu kişilerde burun kalkık olur. Bunun yanında kemik ile kıkırdağın birleşme yerinde allerjik çizgilenme görülür(irritasyona bağlı olarak) Göz altı hiperpigmentasyonuna bağlı olarak koyulaşma olabilir. Otit, sinüzit, nasal kolik, konjuktivit allerjik rinite eşlik edebilir. Allerjik rinite sebep olan etmen terminal bronşiollere kadar ulaşabilir. Bu duruma birleşik hava yolu sendromu denir. Bu kişilere kortikosteroid tedavi verilmelidir. 4)Allerik Konjuktivit 18 5)Astım:Özellikle sabaha karşı ataklar oluşur(öksürük, nefes darlığı, vizing atakları). Kronik hava yolu inflamasyonu vardır. Kas kasılması ve mukus sekresyonunda artış vardır. 6)Atopik Dermatit: Ekzema olarak da bilinir. Özellikle çocuklarda ve infantlarda iyileşme ve alevlenmelerle seyreden kronik, inflamatuar, genetik bir deri hastalığıdır. Esas olarak yüz, boyun ve dirsek ile dik fleksiyon bölgelerinde görülür(çocuklarda ve erişkinlerde farklı yerlerde görülür). Bütünlüğü bozulmuş deriden bakteriyel ajanların(fırsatçı enfeksiyonların, herpes gibi) girmesi ile oluşur. Anneler dermatitli çocuğunu öpmesi ile Ag yapıyı alır. DC --> T lenfosit --> B lenfosit --> IgA, G --> Anne sütü ile geçerek çocuğun immünite kazanmasını sağlarlar. Çok ağır tablolar oluşturabilirler(Atopik dermatit ile normal dermatit göz ile bakılarak yapılamaz. Yaraların oluştuğu yerlerin paternleri vb. tanı kriterleri vardır). Adelosan çağdaki atopik dermatitde göz altında Don-Margon kıvrımı vardır. Deri bütünlüğü bozulması durumunda su bile allerjen olabilir. Allerjik(atopik) dermatit Kontantk dermatit *Endojen kaynaklı *Ekzojen kaynaklı *Genetik yatkınlık *İrritan maddeler *Psikosomatik durum, ilaçlar, infeksiyonlar, dahili hastalıklar ortaya çıkmasına sebep olabilir. *Allerjenler, UV, radyasyom, iklim faktörleri sebep olabilir. 7)Kontakt Dermatit 8)Gıda Allerjisi: Allerjen olan gıda alımı sonucu oluşur. Buntür hastalar niye allerjik olduğunu bilirler. Ciddi anafilaktik reaksiyonlara sebep olabilirler. GIS, solunum ve deri semptomlarına sebep olabilirler. 9)İlaç Allerjisi: Hepsi allerjik değildir. Hepsi allerjik değildir. Farmakolojik reaksiyonlar sonucu yan etkileri de olabilir. En ölümcül olarak anafilaksiye sebep olabilirler. Ürtiker ve anjioödeme de sebep olabilir. Eritema multiforme: Kollar, eller, diz ve ayakta hedef tahtası şeklinde kırmızı ve pembe halkalardan oluşan döküntü görülür. Bazen dudaklarda da su kabarcıkları ve yaralar bulunur. Stevens-Johnson Sendromu: Nadirdir. Ağız, gözler, cinsel bölge kırmızıdır, veziküler lezyonlar ve yaralarla kaplıdır. Akut gelişir. Genellikle yüksek ateş vardır. Toksik Epidermal Nekroliz: Vücut derisi geniş alanlar şeklinde çarşaf gibi soyulur.Steven-Johnson a göre nekrotizan alanlar büyüktür. Lezyonlar toplam yüzeyin %60 ını kaplamıştır. Mortalite oranı %30-40 dır. Ateş yüksektir. Ağız içinde erozyon olup olmadığı, genital bölgede soyulma olup olmadığı öğrenilmelidir. Eritema nodozum: Sıklıkla bacak ön ve yan yüzde yerleşen, ani başlangıçlı, çok ağrılı, kızarık, sert sisliklerin olduğu bir deri hastalığıdır. Sabit ilaç döküntüsü: Sorumlu ilaç her uygulandığında aynı bölgede şiddetli reaksiyon gelişmesidir. 19 10)Anafilaksi: Arı-penislin-besin-lateks sebebiyle olabilir. En önemli bozukluklar KV sisteminde oluşur. Vazodilatasyon, permeabilite artışı ve şok tablosu ki en ölümcülü budur oluşabilir. Tedavi olarak adrenalin verilir. Adrenalin, histaminin yaptığının tam tersini yapar; permeabiliteyi azaltır ve vazokonstrüksiyon yaptırır. Adrenalinin yanında mai de verilmelidir(plazmanın %40 ı ilk yarım saatte ekstravaze olur). Aritmi, hipotansiyon vb. durumda çift damar yolu açılmalıdır. Bronkospazmda önemli bir durumdur fakat esas ölüme yol açan durum şoktur. Anti-histamik tedavi deri(genelde) bulguları için kullanılır. Kardiyojenik etkisi olmadığı için anafilaksinin akut tedavisinde yeri yoktur. 6-8 saat sonra kullanılabilir. %80 cilt bulguları oluşur. OTOİMMÜN HASTALIKLARIN FİZYOPATOLOJİSİ-Doç. Dr. Özgür Kartal Lenfositler hiç tanımıyor(anerji) ya da çok tanıyorsa(otoimmünite) o lenfosit klonu ortadan kaldırır. Self-reaktif lenfositler dokulara saldırması sonucu neoantijenler ortaya çıkar. Bunun sonucunda yeni klonlar aktive olur ve kronik progressif inflamasyon durumu oluşur. Etyopatogenez 1)Santral-Periferal Toleransın Bozulması A)CD4+ T Hücre Toleransın Bozulması: Santral --> Delesyon Periferik --> Anerji --> co-stimulatörlerle . Delesyon(AICD: apopitoza sevk etme) --> FAS-FASL etkileşimi ile . Treg hücre fonksiyonu --> TGF-β gibi sitokinlerle supresyon T hücrelerinin santral toleransında: self Ag leri tanıyan aşırı reaksiyon göstermeyen T lenfositler seçilir. Diğerleri(hiç reaksiyon göstermeyen ya da aşırı reaksiyon gösterenler gibi) apopitozadelesyona uğratılır. Seçilen T lenfositler olgunlaşır, grupları belli olmuş şekilde (TC-TH) timustan ayrılırlar. T hücrelerinin periferal toleransında : self-reaktif lenfositler kostimulasyon yokluğu, CTLA-4 yolağının aktive edilmesi ya da kostimülatörler varlığında restimülasyonla anerjiye(1) sevk edilir. İkinci yol olarak self antijenlerle karşılaşan T hücresi(oto-reaktif) IL-12 sentezler. IL-2 otokrin etki ile FAS-FASL(2) etkileşimini sağlayarak self-reaktif T lenfositlerinin apopitoza gitmesine sebep olur. Üçüncü yol ise Treg hücre fonksiyonu ile(IL-10, TGF-β gibi sitokinler) oto-reaktif T lenfositler baskılanır. B)CD8+ T Hücre Toleransı: Santral --> Delesyon . Periferal --> Anerji --> Delesyon --> FAS-FASL aracılığı olup olmadığı şüphelidir. C)CD19+ B Hücre Toleransı Bozulması: Santral --> Delesyon(apopitoz) . Self antijen reseptörünün yapısını değiştirme. . Antijen reseptörlerinin ekspresyonunda azalma. 20 Periferal --> Anerji --> T hücre yardımının kesilmesi ile olur. . Apopitozis --> T hücre yardımı olmayan oto-reaktif B hücrelerinde FAS reaksiyonu . artar ve FASL taşıyan T hücreleri ile etkileşerek apopitoz gerçekleşir. Oto-reaktif B lenfositlerinin lenf foliküllerinden dışlanması: lenf nodlarına yerleşmesini sağlayan adezyon moliküllerinin ekspresyonunun azaltılması. 2)TH1/TH2 Kutuplaşması: Bu dengenin TH2 yönüne kayması ile gerçekleşir. Th2 ağırlığındaki immünitede antikor üretimi artar. B hücre sayısında artış gözlenir. 3)Genetik Faktörler: Bazı HLA tipleri genetik olarak bazı otoimmün hastalıklara daha yatkındır. HLA-B27: RA, HLA-?: Behçet Belirli antijenlerin varlığının hastalık riskini artırma katsayısı relatif risk, hastalık etyolojisine olan katkısı ise etyolojik faktör olarak değerlendirilmektedir. Farklı lokuslarda bulunan HLA alellerinin birlikte kalıtılması sonucunda bazı alellerinin birlikte görülme sıklığının matematiksel ihtimal hesaplarından farklı olarak daha fazla görülmesine Linkage Disequilibilirum denir. Bu durumun bazı otoimmün hastalıkların patogenezinde rol oynadığı ileri sürülmüştür. Gen mutasyonları: CTLA-4 --> CD4+ T hücre anerjisinin bozulması. FAS-FASL --> Self reaktif B hücre delesyonu ve CD4+ T hücrelerinin apopitoz mekanizmasında defekt. IL-2 ve reseptörü --> Treg gelişimi ve fonksiyonlarında bozulma ve CD4+ T hücrelerinin AICD mekanizmasında defekt. CD-4 --> İmmün komplekslerin yetersiz temizlenmesi. 4)Enfeksiyonlar: Bilinen 5 mekanizma ile otoimmün hastalık gelişme riski vardır. a) Seyirci(bystander) aktivasyonu: Belirli dokularda gelişen infeksiyonlar lokal olarak bu bölgede lökositlerin toplanmasına ve inflamasyona neden olur. Buradaki ASH lerin kostümulatör molekül ekspresyonu artar. Bunun sonucunda self-antijenlere karşı T hücre toleransı bozulur. T hücreler self-reaktif hale gelir, patojene spesifik olmayan bir durum ortaya çıkar. b) Moleküler benzerlik: Self-antijen ile enfeksiyon ajanının antijenik yapısının benzemesi sonucu çapraz reaksiyon gelişir ve bu ajanlara karşı gelişen immün yanıt self-antijenlere karşı da gelişir(romatizmal kardit). c) Dokularda immün sistemden korunmuş self-antijenlerin ortaya çıkmasına neden olarak. d) Patojenlerin self-proteinlere bağlanarak taşıyıcı rol oynaması. e) Superantijenler(Ag nin işleme tabi tutulmadan sunulması) ile oto-reaktif T hücrelerinin poliklonal aktivasyonuna neden olarak. 21 5)İmmün Sistemden Korunmuş Self Antijenlerin Açığa Çıkması: Dokularda enfeksiyon, inflamasyon, iskemi, injuri ve travma gibi nedenler immün sistemden korunmuş self antijenlerin ortaya çıkmasına neden olur. Self antijenlerin immün sistem hücreleri ile karşılaşması sonucu oto-reaksiyon başlamış olur. 6)Hormonal Faktörler: Otoimmün hastalıklar kadınlarda daha sık gözlenir. Östrojen otoimmüniteyi tetiklerken testesteron koruyucu rol oynamaktadır. Kadınlarda Ab üretiminin daha fazla olduğu, CD4+ T hücre ve IgM düzeylerinin daha yüksek olduğu ve kortizol salınımı hafifçe daha yüksek olduğu bildirilmiştir. 7)Kimyasal Ajanlar ve İlaçlar: Lupusta belirgin ilaç etkisi vardır. İlaçlar kesilir ve klinik tablo geriler. Ağır metallerin inorganik formları da non-kromotin nükleolar antijenlere oto-antikor gelişimine neden olabilir. İMMÜN YETMEZLİKLER-Doç. Dr. Özgür Kartal Primer İmmün yetmezlikler Göbek bağı ne zaman düştü T hücre kaynaklı Yara iyileşmesi (AMde de gecikmiş ailede ani ölüm sık enfeksiyon olabilir) Siyon geçiren var mı --> Genetik Sık enfeksiyon geçiriyor mu --> Enfeksiyonun süresi, kullanılan ilacın şekli, hastaneye yatırma gerekiyor mu Bu gibi sorular primer immün yetmezliğin anamnezinde sorulmalıdır. Primer immün yetmezliğe sebep olanlar: B hücre yetmezlikleri(en çok) T “ “ Kombine immün yetmezlikler Fagositik hücre hastalıkları Kompleman defektleri Sekonder immün yetmezliğe sebep olanlar: enteropati, ciddi yanık-travma, diabet, siyanoz,, AIDS. 1)X e Bağlı Agammagloblinemi-Bruton Hastalığı Resesif geçişli, erkeklerde görülür. IgG düzeyi düşüktür. IgM, A, E tespit edilemez veya çok düşüktür. Kanda CD13+ B lenfosit sayısı çok düşüktür. Aşılara karşı antikor yanıtı yoktur (Pnömokok ve tetanoz gibi)(kan gruplarına karşı oluşan Ab de azalır). T lenfosit sayısı ve fonksiyonları normaldir. Dalak ve lenf nodlarında folliküller bulunmaz. IVIG tedavi verilmelidir. 2)Yaygın Değişken İmmün Yetmezlik(CVID) CD28 ailesine ait bir reseptör defekti vardır. T hücre ile APC lerin etkileşmesinde co-stimülatör olarak görev alır. Buna bağlı IL-4, 5, 6, 10, TNF-α, IFN-γ ve GM-CSE sentezi indüklenir. IgG, IgM, IgA seviyeleri düşmüştür. İzohemoglütinin düzeyleri düşüktür. Aşılara karşı Ab yanıtı da düşüktür. Çeşitli oto-antikorlar tespit edilir. Malignitelere yatkınlık vardır. Bu hastalarda 22 bronşektazi, giardiyola ya da diğer enfeksiyonların görülme olasılığı artmıştır. Hematolojik hastalık görülme insidansı artmıştır. Hastalara IVIG tedavisi verilir. 3)Selektif IgA Eksikliği IgA yapımında T hücre yardımı olmaması, IgA yapımının T hücreleri ile baskılanması durumu vardır. Asemptomatik seyredebilir. Allerjik hastalıklar daha sık gözlenir. Hastalarda IgG2 ve IgG4 de eksik olabilir, IgE seviyesi artmış olabilir. Profilaktif AB tedavisi verilir. Sadece IgA IVIG tedavisinde kontroendikedir. IgG alt tiplerinin de eksikliği varsa IgA ile beraber IVIG olarak verilebilir. 4)IgG Alt Grup Eksiklikleri Tekrarlayan enfeksiyonlar (olit, sinüzit, bronşit pnömoni vb) görülür. Primer ve sekonder immün yetmezliklerde görülebilir. Hastalara profilaktik AB tedavisi verilir. IgG1 => Total IgG düşmüştür IgG2 => Genelde çocuklarda. IgA eksikliği(genelde, Ab oluşmaz) eşlik eder. Polisakkarit aşılara Ab oluşmaz. IgG3 => Daha çok erişkinlerde. 5)DiGeorge Sendromu 3-4 faringeal arkın gelişiminde sorun vardır. Timus ve paratroit brülerininin aplazi veya hipoplazi vardır. Konjenital kalp anomalileri sıktır. Özgül yüz ifadeleri vardır. TH ye bağlı B lenfosit fonksiyonu da azalmıştır. Canlı aşı yapılmamalı. Timus grefti ve KİT tedavisi yapılır. 6)Ağır Kombine İmmün Yetmezlik Doğum sonrası 6 aydan önce ciddi enfeksiyonlar gözlenir. T ve B gücre immünitelerinde ağır etkilenme vardır. Tedavi KİT ile yapılır. 7)X e Bağlı Hiper-IgM Sendromu IgM yapan B lenfositlerin IgG ve IgA yapan lenfositlere dönüşümünde anormallik vardır. İzotip dönüşümünde B ve T lenfosit arasındaki etkileşimi sağlayan moleküllerde sorun vardır(CD40 defekti). T lenfositlerden uyarı alamaz B hücreleri. IgM seviyesi artar, IgG ve A düşer. AB profilaksi ve IVIG tedavisi uygulanır. Hiper-IgM Sendromu(AID eksikliği) --> IgM düzeyi normal veya hafif yüksektir. IgG, A, F çok düşüktür. Enzim defekti vardır. B hücrelerinin terminal farklılaşmasında yetersizlik olur, izotip kayması ve somatik hipermutasyon gelişemez. 8)Wiskott-Aldrich Sendromu Hümoral ve hücresel immünite etkilenmiştir. IgG düzeyi normal veya düşük, IgM düşük, IgA ve E düzeyi yüksektir. Tüm lenfosit gruplarında azalma vardır. Polisakkaritler Ab cevabı düşmüştür. Egzema, tekrarlayan pyojenik infeksiyonlar ve trombositopeni ile karakterize bir hastalıktır. 23 9)Ataksi-Telenjektazi Sendromu T ve B lenfosit sayı ve fonksiyonları değişik düzeylerde etkilenmiştir. Ataksi(ani-kontrolsüz hareket) ve göz ile ciltte telenjektazi görülebilir. Timus hipoplazik ve anormal bir organizasyonu vardır. 10)Kronik Granülamatoz Hastalık Fagositoz enzim komplekslerinde mutasyonlar vardır. Nötrofillerin mikroorganizmaları öldürme yeteneği bozulmuştur. Granülomatoz infeksiyonlar oluşabilir. T lenfosit sayı ve fonksiyonları normaldir. Poliklonal hipergamaglobulinemi vardır. Profilaktik ab tedavisi verilir, IFN-γ etkili olabilmektedir. Seçilmiş hastalarda KİT yapılır. 11)Lökosit Adezyon Defektleri Lökositoz, göbek kordonunun düşmesinde gecikme, tekrarlayan bakteriyel infeksiyonlar, yara iyileşmesinde gecikme gibi bulgular vardır. 12)Hiper-IgE Sendromu IgE yüksekliği, eozinofili vardır. Lenfositlerin IL-6, 10 gibi sitokinlere yanıtı bozulmuştur. TNF-α ve IFN-γ üretimi vardır ama IL-17 üretimi azalmıştır. TH1/TH2 dengesi TH2 yönüne kaymıştır. Nötrofil kemotaksis ve T hücre disfonksiyonu vardır. Profilaktik AB ve IVIG tedavisi verilir. TRANPLANTASYON İMMÜNOLOJİSİ-Prof. Dr. Nurittin Ardıç Greft ya tamamen kabul edilir ya hızlı bir şekilde reddedilir ya da bir süre sonra red ortaya çıkabilir. Otogreft(otolog)->en az red(soru olabilir) İzogreft(sinerjik) Allograft(allojenik) Ksenogreft(ksenojen) Allogreft reddinde CD4+ ve CD8+ hücreler iş birliği içinde çalışır. 2. ninde inhibe edilmesi tek tek inhibisyonlara göre dokunun daha uzun ömürlü olmasını sağlamaktadır. Greft reddinde IL-2, IFN-γ ve TNF-β önemli mediyatörlerdir. İlk nakil ile ikincisi arasındaki real süresinin farklı olması hafıza hücrelerinin redde de rol aldığını gösterir. Greft atılımı iki şekilde gerçekleşir: 1. Konağın dokuya reddi: Hiperakut(saatler içerisinde), akut(haftalar içerisinde), kronik(aylar-yıllar içerisinde) 2. Dokunun konağı reddi(Graft-Versus-Host reaksiyonu): Vericinin T lenfositlerinin alıcıyı yabancı görmesi ve alıcının dokularına karşı reaksiyon göstermesi ile olur. 24 Hiperakut Red: Önceden oluşmuş Ab vardır. Kompleman aktivasyonu ile nötrofil göçü olur. İnflamasyon başlar. Daha sonra ise tromboz oluşur. Birkaç dakika ya da saat sonra gelişir. Tromboz ve vasküler oklüzyon ile karakterizedir. Alıcı önceden duyarlıdır. Nakil öncesi yapılan crossmatch ile önlenebilir. Akut Red: TH, makrofaj, antikor aracılı gerçekleşir. İnflamasyonla myosit ve endotelyaş hasar(vaskülit) gelişir. İlk haftalar ya da aylarda görülür. Ateş, halsizlik, hipertansiyon karakteristik bulgularıdır. Hücresel ve humoral immute rol oynar. TC hücreler direk sitotoksik etki gösterebilir. Kronik Red: Makrofaj ve TH aracılıdır(daha çok hücresel). Greftin damarlarında konsantrik mediyal hiperplazi vardır. Tip 4 ADR gelişir. Birkaç ay-yıl içinde görülür. Fonksiyonlarda yavaş bozulma gözlenir. İmmünsüpresif tedaviye rağmen uzun süreli yaşam sağlanamamıştır. HLA alellerini isinlendirme: HLA – DRB1 *2503 Üçüncü alel Gen bölgesi Alel ailesi üyesi Gen lokusu Alt bölge α veya β zincir polipeptidi Serolojik yöntemlerle o alelin hangi grup olduğu (A, DR vb) bulunurken moleküler yöntemlerle o alel grubundan hangi alt tipin olduğu da öğrenilebilir. Serolojik yöntemlerle tespit yine red ile olabilir. Transplantasyondan önce: Kan grubu --> Rh faktörü önemli değil Serolojik testler --> HIV, CMV, hepatit Kardiyopulmoner ve kanser taraması HLA tiplendirmesi Önceden edinilmiş antikorların saptanması İyi HLA uyumu önemlidir fakat tüm HLA genleri ve organlar immün reaksiyon açısından eşit öneme sahip değildir. Örneğin böbrek çok az MHC-2 ekspresyonu vardır. 6HLA antijenine bakılır, kc çok az MHC-1 veya MHC-2 eksprese edilir. Sadece AB0 kan grubuna bakmak yeterlidir. Kornea ve kalpte herhangi bir antijene bakılmasına gerek yoktur. Dokuların immünojenitesi: Kemik iliği>deri>GİS>Langerhans adacıkları>Kalp>Böbrek>Kc IgM, IgG4 --> kompleman bağlanmaz IıgG3>GI>G2 --> komplemanı bağlama güçleri HLA Dku Tipi Tayin Yöntemleri 1)Moleküler/DNA Temelli Yöntemler: SSOP, SSP-PCR, SBT 2)Serolojik Tiplendirme (Mikrolenfositoksisite): Elisa plağı gibi kuyucukla bir plağa(kuyucuklar anti-HLA ile kaplanmış) kişinin kanı damlatılır. Kuyucuklara Ag(lenfositlerdeki reseptörler) ve Ab 25 kompleksinin yanında kompleman eklenir. Vital boya eklenir. Lizis sonucunda ölen hücreler boyayı alırken, sağlam olanlar almaz. HLA broad(üst tip)(DR5) ve split(alt tip)(DR11, DR12) antijenleri Alttipler raporda belirtilmelidir. Alttip farklılığından dolayı red olabilir(serolojik yöntemlerle yapılabilmekte). 3)Hücre Temelli Yöntemler Verici ile alıcının lenfositleri karşılaştırılır. Vericinin lenfositleri önceden cevap veremez hale getirilir. Boyama ile reaksiyon oluşup oluşmadığı tespit edilir. HLA-Alloantikorları: Transfüzyon, gebelik, daha önceki organ nakilleri ile HLA antijenlerinde karşı antikor oluşabilir. Bunlar olmadan da HLA antikorları oluşmuş olabilir. Transplantasyonda önce organ alıcısında anti-HLA antikorlarının tayini ve tanımlanması önemlidir. 1)PRA(Panel Reaktif Antikor) Hasta serumunda olan alloreaktif ve spesifik antikorların(genelde IgG yapısında) gösterilmesi PRA ile yapılır. %0-90 arasında skorlanır. % oranı arttıkça doku reddi ihtimali de artar. Vericinin kanı kuyucuklara yerleştirilir. Alıcının serumu işe kompleman da eklenir. Lizis oluyorsa alıcıda HLA antikor varlığı anlaşılır. IVIG verilmesi ile lizis azalıyorsa, in vivo tedaviye cevap oranının daha iyi olacağı düşünülür. 2)Crossmatch Alıcı ve donör HLA antijenleri tayin edilmiş transplantasyonda, son kontrol olarak alıcı serumu ile verici lenfositleri kullanılarak nakilden hemen önce CM testi yapılmalıdır. (-)olursa nakil yapılmalıdır. Lenfositotoksisite, flow sitometri, Elisa yöntemleri ile beraber yapılabilir. İmmün supresifler --> Genel --> Hücre siklusu vb. . Hedefe yönelik --> eş uyaran moleküllerin suprese edilmesi . CTL nok yolağının stimulasyonu İMMÜN SİSTEM-Doç. Dr. Necati Balamtekin T lenfosit eldesi için --> dalak, kemik iliği(timus değil) HBV --> NK(daha önce tanışmasınada gerek yoktur) hücreleri farklılaşmış her hücreyi tanır ve bir uyarı almaksızın öldürür. Burada hepatositin sitotoksik etkisi ile lize eder. Çocuklara polio aşısının yanında oral olarak da verilir. GIS inde antijenik yapı ile tanışması istenir. 26