Ortaöğretim FELSEFE DERS KİTABI Yazar Neriman KARAVELİOĞULLARI Talim ve Terbiye Kurulunun 26.12.2012 tarih ve 246 sayılı kararıyla 2013-2014 öğretim yılından itibaren 5 (beş) yıl süreyle ders kitabı olarak kabul edilmiştir. Editör Suat ÇAKAN Dil Uzmanı Himmet AÇIKGÖZ Görsel Tasarımcı Ümit YÜKSEL Program Geliştirme Uzmanı İsmet KEBAPÇI Ölçme Değerlendirme Uzmanı Tolga İNCE Rehberlik Yağmur KAYNAK ÇIKARAY ISBN: 978-975-7386-90-2 Baskı: Semih Ofset Matbaacılık Ltd. Şti. Ankara - 2015 www.semihofset.com.tr İSTİKLÂL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl. Hakkıdır Hakkʼa tapan milletimin istiklâl. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar? O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naʼşım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana vaʼdettiği günler Hakkʼın; Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet; Hakkıdır Hakkʼa tapan milletimin istiklâl! Mehmet Âkif ERSOY 3 GENÇLİĞE HİTABE Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Mustafa Kemal Atatürk 4 MUSTAFA KEMAL MUSTAFA KEMALATATÜRK ATATURK 1881-1938 5 İÇİNDEKİLER ORGANİZASYON ŞEMASI ..................................................................................................................8 1. ÜNİTE: FELSEFEYLE TANIŞMA FELSEFE NEDİR? .............................................................................................................................12 FELSEFE VE HİKMET .......................................................................................................................16 FELSEFENİN TEMEL KONULARI NELERDİR? ................................................................................18 FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ÖZELLİKLERİ ............................................................................................23 FELSEFE VE TUTARLI DÜŞÜNME ...................................................................................................25 FELSEFE VE YAŞAM.........................................................................................................................28 FELSEFE VE DİL ...............................................................................................................................30 2. ÜNİTE: BİLGİ FELSEFESİ BİLGİNİN OLUŞUM SÜRECİ .............................................................................................................34 BİLGİ TÜRLERİ ..................................................................................................................................37 DOĞRULUK VE GERÇEKLİK ............................................................................................................41 BİLGİNİN DOĞRULUK ÖLÇÜTLERİ..................................................................................................43 FELSEFENİN BİLGİYE BAKIŞI ..........................................................................................................46 BİLGİ FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ .............................................................................................48 DOĞRU BİLGİNİN İMKÂNI PROBLEMİ .............................................................................................51 BİLGİLERİMİZİN KAYNAĞI NEDİR?..................................................................................................54 BİLGİ VE YAŞAM ...............................................................................................................................63 3. ÜNİTE: VARLIK FELSEFESİ FELSEFE VE VARLIK ........................................................................................................................68 ONTOLOJİ VE METAFİZİK ................................................................................................................71 BİLİM VE FELSEFEDE VARLIK .........................................................................................................74 VARLIK FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI ....................................................................................77 VARLIĞA FARKLI YAKLAŞIMLAR .....................................................................................................80 ÇAĞDAŞ VARLIK GÖRÜŞLERİ VE BİR VARLIK OLARAK İNSAN...................................................88 4. ÜNİTE: AHLAK FELSEFESİ AHLAK VE FELSEFE .......................................................................................................................100 İYİ VE KÖTÜ NEDİR? ......................................................................................................................106 ERDEMLİ YAŞAM VE BİLGELİK ......................................................................................................112 İNSAN VE ÖZGÜRLÜK ....................................................................................................................115 AHLAKİ EYLEM VE EVRENSEL AHLAKİ İLKELER.........................................................................118 6 ANADOLU BİLGELİĞİ VE EVRENSEL AHLAK YASASI..................................................................123 UYGULAMALI ETİK VE SORUNLARIMIZ .......................................................................................126 5. ÜNİTE: SANAT FELSEFESİ SANAT VE FELSEFE .......................................................................................................................132 SANATA TEORİK YAKLAŞIM ...........................................................................................................135 SANAT VE GÜZELLİK......................................................................................................................138 SANAT ESERİNİN ÖZELLİKLERİ ....................................................................................................142 SANAT, SANATÇI VE TOPLUMSAL ETKİ........................................................................................146 ORTAK ESTETİK YARGILARIN VARLIĞI ........................................................................................149 6. ÜNİTE: DİN FELSEFESİ DİN VE FELSEFE.............................................................................................................................154 DİNÎ ALANIN TEMEL KAVRAMLARI ................................................................................................157 DİN FELSEFESİNDE TEMEL SORUNLAR......................................................................................159 TANRININ VARLIĞINA DAİR FELSEFİ DÜŞÜNCELER ..................................................................162 7. ÜNİTE: SİYASET FELSEFESİ SİYASET, FELSEFE VE TOPLUM ...................................................................................................168 SİYASET FELSEFESİNDE TEMEL SORUNLAR VE SORULAR.....................................................171 DEVLETİN ORTAYA ÇIKIŞI ..............................................................................................................175 İDEAL TOPLUM ARAYIŞLARI..........................................................................................................178 BİREY VE DEVLET İLİŞKİSİ ............................................................................................................183 8. ÜNİTE: BİLİM FELSEFESİ BİLİME FELSEFİ BAKIŞ...................................................................................................................188 FELSEFE VE BİLİM .........................................................................................................................191 BİLİMİN KISA TARİHİ .......................................................................................................................193 BİLİM FELSEFESİNDE TEMEL YAKLAŞIMLAR..............................................................................196 BİLİMSEL YÖNTEM .........................................................................................................................200 YAŞAM VE BİLİM .............................................................................................................................203 EKLER..............................................................................................................................................211 SÖZLÜK ...........................................................................................................................................214 KAYNAKÇA .....................................................................................................................................216 7 ORGANİZASYON ŞEMASI 1. ÜNİTE FELSEFEYLE TANIŞMA Ünite Kapağı: Bu bölümde ünite ile ilgili görseller ve ünite içindeki konu başlıkları yer alır. Rafaello Sanzio, Atina Okulu, 1511 • FELSEFE NEDİR? • FELSEFE VE HİKMET • FELSEFENİN TEMEL KONULARI NELERDİR? • FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ÖZELLİKLERİ • FELSEFE VE TUTARLI DÜŞÜNME • FELSEFE VE YAŞAM • FELSEFE VE DİL 11 FELSEFE NEDİR? Kazanım kartı: Bu bölümde konuyla ilgili kazanım ve ders saati yer alır. Kazanım: 1. Felsefenin ne demek olduğunu sorgular. 3. Felsefenin anlamını açıklar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. – Onlar düşünür ve felsefe yaparlar. – Filozoflar ne yapar? – Felsefe nedir? Sorular • Daha önce felsefe kelimesini duydunuz mu? Duyduysanız hangi alanda ne yapılırken kullanıldı? • İnsanlar daha çok hangi konularda düşünür? • Size göre bir filozofu diğer insanlardan ayıran özellikleri nelerdir? 12 8 Felsefi Bakış: Bu bölümde derse hazırlık, dikkat çekme ve motivasyon yer alır. Öğrencilerin ortaya koyduğu görüşler doğru ya da yanlış olarak değerlendirilmez, fakat öğrencilerin sorgulama yeteneklerini geliştirmeleri için sorular yöneltilebilir. Genellikle resim, gazete haberi vb. materyaller ile sorulardan oluşan bu bölümde basit etkinlikler yer alır. Felsefi düşünme: Bu bölümde etkinlik metinleri ile görsel ve diğer yardımcı unsurlarla birlikte verilen etkinlikler vardır. FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) Aşağıdaki metni ve tabloyu inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. İYİ VE KÖTÜ NEDİR? Ahlak felsefesi değerler alanını inceleyen felsefenin alt disiplinidir. İnsan davranışları iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin olarak değerlendirilebilir. Kavramların ne anlama geldiğinin anlaşılması onlara değer atfedilmesi sonucunu doğurduğu için anlamlıdır. Ahlaki tutumlar yargılarımızın ifadesidir. İnsanın yapıp etmesinin duygu, istek ve ihtiyaçlarına göre değerlendirilmesi iyi-kötü vb. yargılardan her birini içeren bir nitelemeye maruz kalması sonucunu doğurur. Ayrıca bu, değer yargılarının iyi ve kötü kavramlarına dayandığının göstergesidir. Herhangi bir davranışın ahlaki değer taşımasının anlamı basit ölçekteki kişisel çıkar ilişkileriyle kolay anlaşılır olsa da sosyo kültürel alanda gittikçe karmaşıklaşan farklı kodlarda algılanmalıdır. Yakın veya uzak çevremize karşı gösterdiğimiz davranışlar değerlerle yüklü ve onlar tarafından belirlenen edimlerimizdir. Ahlaksal değerler ahlaki eylemin iyi ya da kötü diye tanımlanmasını mümkün kılan davranışları içerir. Örneğin yalan söylemenin nasıl bir davranış olduğu sorusuna günahtır, yanlıştır veya çirkindir cevaplarından birisi verilebilir. Yanlıştır derken olgusal bir doğruluk – yanlışlık ilişkisinden farklı bir algı söz konusudur. Çirkindir cevabı da estetikteki örneğin, bir resim karşısında verilen güzel ya da çirkin cevabından farklı olacaktır. Yalan söylemenin günah olduğunu söyleyen birisi davranış hakkında dinsel değerlendirme formunu kullanmıştır. O iyi olmayan bir şey olduğunu söylemekle aslında “kötü” olan bir şey olduğunu söylemektedir. Bütün bunların karşısında insan “iyi” olanı da ister. Özgür iradesi sonucu oluşturduğu kararlarında ve uygulamalarında iyiyi seçebilir. Özverili oluşu, fedakârlığı, çalışkanlığı, diğer insanların haklarına saygılı oluşu ile davranışlarını ahlaki eylemlilik olarak yansıtır. Ahlaki iyi, benimsenen davranış kalıbı olarak kişiye erdemli bir tavır katar. Güzel Doğru Çirkin Kötü İyi Etkinlik adı: Ünite kapağında yer alan konu başlıkları ile aynı ya da onunla uyumlu başlıklar bulunur. Metin bölümü: Etkinlik metinlerinin olduğu bölümdür. Yanlış • Metnin altında verilen kavramları işlevsel benzerlik yönünden eşleştirerek aşağıdaki üçlü şemalara yazınız. ............. ............. Etkinlik bölümü: Etkinlik şemaları ve diğer etkinlik materyalleri yer alır. ............. ............. ............. ............. 107 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) SANAT-SANATÇI VE TOPLUMSAL ETKİ Aşağıdaki görseli, düşünme kutusunu ve metni inceledikten sonra etkinliği yapınız. Düşünme Kutusu Görseller: Konuyla ilgili görseller yer alır. Tophane Çeşmesi: 1. Mahmut tarafından 1732 yılında Ahmet Ağaʼya yaptırılmıştır. İlk yapıldığı dönemde Tophane iskelesine çok yakın ve hareketli bir meydanda bulunan çeşme, kıyının doldurulması sonucu denizden uzaklaşmıştır. www.istanbulvar.com Sanatçı, toplum ve sanat arasındaki bağı kuran kişidir. Bu iki kavram arasındaki ilişki sanatçı sayesinde devam eder. Sanatçının içinde bulunduğu toplum kendisini, kendisi de sanat eserini, eser de tekrar toplumu etkileyerek zorunlu bir döngü içine girerler. Sanatçı yaşadığı çağın özelliklerinden - dinî inançlar, yazın ürünleri, yaşam tarzı, coğrafi koşullar - etkilenerek eserini ortaya koyar. Ortaya çıkan sanat eseri de çağının mimari özelliklerinin, düşünüş biçim ve tarzlarının, teknolojik ve sosyokültürel gelişmelerinin izlerini yansıtır. Sanat insanın hem kendisini hem de çevresini dolayısıyla da evreni anlama çabası olarak anlaşılmalıdır. Sanatçı içinde bulunduğu toplumun ve dönemin siyasetinden, kültüründen, başka insanlarca görülmeyen nitelikleri ayrıntılı bir duyumsallıkla -sezgisi ve duygusal zekâsıyla-alımlar ve onları eserlerinde yansıtır. Sanat eseri artık güzellik değerinin tüm başka çevresel bileşenlerinin etkisini hissettiren taşıyıcısı Toplumsal ve Çevresel Faktörler • Ekonomi • Zekâ • Bilim • Sezgi • Felsefe + • Siyaset • Duygu Bireysel Faktörler Düşünme kutusu: Konuyla ilgili açıklayıcı ya da ek bilgiler yer alır. • Yetenek • Kültür (dil-din) • Coğrafya SANAT • Sınıfta üçer ya da beşer kişilik iki tartışma grubu oluşturulur. • Gruplar metin, görseller, düşünme kutusu ve motivasyon bölümü sorularından yararlanarak “sanatsanatçı-çevre etkileşimi” üzerine tartışma başlatmak için hazırlık yaparlar (10 dakika süre verilir.). • Tartışma grupları dışındaki öğrenciler aynı süre içerisinde tartışma konusuyla ilgili sorular hazırlarlar. • Gruplar görüşlerini temsilcileri vasıtasıyla özetleyerek sunarlar. Gruplara sunularını tamamlamak için 10 dakika süre verilir. • Sunuları izleyen sınıfın diğer öğrencileri sunulardan edindikleri izlenimler doğrultusunda hazırladıkları sorulara cevap bulup bulmadıklarını belirtirler. • Cevaplanamayan sorular metin ve görsellere dönülerek cevaplandırılır ve etkinlik sonlandırılır. • Etkinlik, ekler bölümünde verilen “grup değerlendirme formu”yla değerlendirilir. 147 9 Ölçme Değerlendirme : Her ünitenin sonunda yer alır. Açık uçlu, boşluk doldurma, doğru / yanlış ve çoktan seçmeli sorulara yer verilmiştir. ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Siyaset biliminin toplum yaşamına katkısı nelerdir? 2. Siyaset felsefesinin temel sorunları nelerdir? 3. Devletin ortaya çıkışı ile ilgili kaç farklı görüş ileri sürülebilir? Başlıklar hâlinde yazınız. 4. İdeal düzenin olabileceğini reddedenlerin görüşleri hangileridir? 5. Devlet mi bireye, birey mi devlete hizmet etmelidir? Düşüncelerinizi kısaca ifade ediniz. B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. ........................ devletin işlerini ve toplumla ilişkilerini, insanların yaşamını yönetim olgusu çerçevesinde ele alıp incelemektir. 2. İktidarda bulunanların yasal yetkileri çerçevesinde toplumu idare etmelerine .......................... denir. 3. ...................................... herkese hak ettiğini vermektir. 4. ...................................... Weberʼe göre demokratik toplumlarda görülen bir egemenlik biçimidir. 5. Düşünür .............................. insanların kendi iradeleriyle toplumsal sözleşmeyi oluşturarak siyasal bir özne haline geldiklerini söyler. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. Siyaset felsefesi yönetimle ilgili olandan hareketle olması gerekeni ortaya koyar. 2. İktidarı elinde bulunduranların yasalara uygun davranmasına meşruiyet denir. 3. Sofistler ideal düzenin olabileceğini ortaya koyan düşünürlerdir. 4. Farabi, “Erdemli Şehir” adlı eserinde devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatır. 5. “Kanunların Ruhu” adlı eserinde Montesquieu, kuvvetler birliği ilkesini savunur. Ekler: Grup değerlendirme formu, öğrenci gözlem formu ve proje değerlendirme ölçeği yer alır. EKLER GRUP DEĞERLENDİRME FORMU Yönerge: Aşağıdaki her bir ölçütü grubun hangi düzeyde yeterli olduğunu göz önüne alarak değerlendiriniz. DERECELER BECERİLER (5) (4) Her zaman Sıklıkla (3) (2) Bazen Nadiren (1) Hiçbir zaman Grup üyelerinin her biri çalışmalarda rol alır. Grup üyeleri birbirlerinin düşüncelerini dinlerler. (.....) (.....) (.....) (.....) (.....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Bilimin diğer alanlarda yaptığı gibi konusunu var olduğu şekliyle inceleme ve açıklamaya çalışır. Temel konusu devlet olmakla birlikte ona eşlik eden siyasi mekanizmaları irdeler, yönetim alanındaki problemlerin çözümüne yönelik teoriler geliştirir. Paragrafta sözü edilen alan aşağıdakilerden hangisidir? A) Siyaset felsefesi B) Tarih C) Siyaset Bilimi D) Egemenlik E) Demokrasi 2. İktidar gücünün iç ya da dış herhangi bir baskı olmaksızın meşru siyasal erkler tarafından kullanılmasını ifade eden kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) Yönetim B) İktidar C) Bürokrasi D) Egemenlik E) Sivil toplum 3. Aşağıdakilerden hangisi siyaset felsefesinin temel sorularından biri değildir? A) İktidarın kaynağı nedir? B) En iyi yönetim biçimi hangisidir? C) Meşruiyetin ölçütü nedir? D) Egemenlik türleri nelerdir? E) Bireyin davranışlarını yönlendiren kurallar nelerdir? 4. Gücünü geleneklerden alan bu egemenlik tarzında yönetim babadan oğula geçer. Daha çok monarşi ve feodal yapının oluştuğu toplumlarda görülür. Yukarıda ifade edilen egemenlik biçimi aşağıdakilerden hangisidir? A) Karizmatik Egemenlik B) Geleneksel Egemenlik C) Oligarşi D) Demokrasi E) Teokrasi 5. Siyaset felsefesinde “hiçbir yerde bulunmayan”, “düş ülke” diye ifade edilen kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) Ütopya B) Toplum C) Devlet D) Sivil toplum E) Vatan 186 Grup üyeleri birbirlerinin düşüncelerine ve çabalarına saygı gösterirler. Grup üyeleri birlikte çalışmaktan hoşlanırlar. Grup üyeleri birbirleriyle yardımlaşırlar. Grup üyeleri söz hakkının adil bir biçimde paylaşılmasına özen gösterirler. Grup üyeleri bireysel sorumluluklarını yerine getirirler. Grubun her üyesi diğer üyelerle etkileşim içerisinde tartışır. KAYNAKÇA Grup üyeleri bilgilerini diğerleriyle tartışır. Arslan, Ahmet, Felsefeye Giriş, Vadi Yayınları, Ankara, 1994. Grup üyeleri ulaştıkları sonucu birbirlerine iletirler. Aster, Ernst Von, İlk Çağ ve Orta Çağ Felsefe Tarihi, İm Yayın Tasarım, İstanbul, 2005. Aydın, Mehmet S., Din Felsefesi, Selçuk Yayınları, İstanbul, 1992. Grup üyeleri, çalıştıkları konuda, ortak bir görüş oluştururlar. Bergson, Henri, Ahlak ile Dinin İki Kaynağı, çev. Mehmet Karasan, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1986. Grup içinde birbiriyle çatışan görüşler olduğunda, grup üyeleri bunları tartışmaya açarlar. Bolay, Süleyman Hayri, Felsefeye Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004. Bozkurt, Nejat, Bilimler Tarihi ve Felsefesi, Morpa Kültür Yayınları, İstanbul, 2003. TOPLAM Bryan, Magee, Felsefenin Öyküsü, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2000. YORUMLAR ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... Bulaç, Ali, Din-Felsefe, Vahiy-Akıl İlişkisi, İz Yayıncılık, İstanbul, 1995. Cevizci, Ahmet, Felsefe, Sentez Yayıncılık, İstanbul, 2008. Cevizci, Ahmet, Felsefe Tarihine Giriş, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2002. 211 Cihan, A. Kamil, İbni Sina ve Gazaliʼde Bilgi Problemi, İnsan Yayınları, İstanbul, 1998. Cihan, A. Kamil, İbni Sina ve Estetik, Beyaz Kule Yayınevi, Ankara, 2009. Croce, Benedetto, Estetik, çev. İsmail Tunalı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1983. Çüçen, A. Kadir, Bilgi Felsefesi, Asa Kitabevi, Bursa, 2001. Çüçen, A. Kadir, Felsefeye Giriş, Asa Yayınları, Bursa, 2003. Çüçen, A. Kadir, Heideggerʼde Varlık ve Zaman, Asa Kitabevi, Bursa, 2003. Daver, Bülent, Siyaset Bilimine Giriş, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1993. Demir, Ömer, Bilim Felsefesi, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992. Descartes, Rene, Metot Üzerine Konuşma, çev. K. Sahir Sel, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1994. Fahri, Macit, İslam Felsefesi Tarihi, çev. Kasım Turhan, İklim Yayınları, İstanbul, 1992. Gökberk, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2010. Güçlü, Abdulbaki ve Diğerleri, Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2003. Gündoğan, Ali Osman, Felsefeye Giriş, Dem Yayınları, İstanbul, 2010. Kaynakça: Bu bölümde yararlanılan kaynak kitapların yazarı, isimleri, yayınevi, yayın yeri ve tarihi yer alır. Görsel kaynakçada, kitaptaki görsellerin alındıkları İnternet adresleri ile kullanıldıkları sayfalar yer almaktadır. Sanal kaynakçada ise yararlanılan metinlerin ve İnternet haberlerinin adresleri ile nerelerde kullanıldıkları yer alır. 10 Gürsoy, Kenan, Bir Felsefe Geleneğimiz Var mı?, Etkileşim Yayınları, İstanbul, 2006. Gürsoy, Kenan, Ekzistans ve Felsefe, Akçağ Yayınları, Ankara, 1986. Heimsoth, Heinz, Immanuel Kantʼın Felsefesi, çev. Takiyettin Mengüşoğlu, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1986. Jaspers, Karl, Felsefeye Giriş, çev. Mehmet Akalın, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1981. Kara, Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2010. Kaya Mahmut, Felsefe Metinleri, Klasik Yayınları, İstanbul, 2003. Leibniz, Metafizik Üzerine Konuşma, çev. Nusret Hızır, MEB Yayınları, İstanbul, 1949. Locke, John, İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme, çev. Vehbi Hacıkadiroğlu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1992. Lukas, George, Estetik, çev. Ahmet Cemal, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992. Marinoff, Lou, Felsefe Terapisi, çev. Erhan Sökmen, Gendaş Kültür A.Ş., İstanbul, 2005. 216 1. ÜNİTE FELSEFEYLE TANIŞMA Rafaello Sanzio, Atina Okulu, 1511 • FELSEFE NEDİR? • FELSEFE VE HİKMET • FELSEFENİN TEMEL KONULARI NELERDİR? • FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ÖZELLİKLERİ • FELSEFE VE TUTARLI DÜŞÜNME • FELSEFE VE YAŞAM • FELSEFE VE DİL 11 FELSEFE NEDİR? Kazanım: 1. Felsefenin ne demek olduğunu sorgular. 3. Felsefenin anlamını açıklar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. – Onlar düşünür ve felsefe yaparlar. – Filozoflar ne yapar? – Felsefe nedir? Sorular • Daha önce felsefe kelimesini duydunuz mu? Duyduysanız hangi alanda ne yapılırken kullanıldı? • İnsanlar daha çok hangi konularda düşünür? • Size göre bir filozofu diğer insanlardan ayıran özellikleri nelerdir? 12 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) Aşağıdaki sözleri okuyup 14. sayfadaki etkinlikleri yapınız. 1. Felsefe yapmak doğru düşünmektir. T. Hobbes 2. Felsefe inanılanı anlamaya çalışmaktır. Anselmus 3. İnsan, insanın kurdudur. T. Hobbes 4. Felsefe, insanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesidir. El Kindi 5. Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir. Sokrates 6. Felsefe, bilgeliği inceleme, bilgelik ise işlerimizde ölçülülüktür. R. Descartes 7. Felsefe Tanrıʼyı bilmektir ve gerçek felsefe ile din özdeştir. Augustinus 8. Güzellik, mutlak ruhun nesnelerde belirmesidir. F. Hegel 9. Ahlakın temelinde iyilik ideası vardır ve insan onun peşinden koşmalıdır. Platon 10. Bilgi, egemen olmaktır. F. Bacon 11. Filozoflar kral, krallar filozof olmadıkça hiçbir şey iyiye gitmeyecektir. Platon 12. Asıl güzellik, bir olan varlıkta bulunur. Plotinos 13. Felsefe, ilkeler ya da ilk nedenler bilimidir. Aristoteles 14. Sadece tecrübe ile test edilmiş bir sistemi ampirik ve bilimsel kabul edebiliriz. K. Popper 15. Felsefe, mutlu bir yaşam sağlamak için tutarlı eylemsel bir sistemdir. Epikuros 16. Felsefe, inanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır. Abelardus 17. Tanrıʼdır konusu, Tanrıʼnın tanıtlanmasıdır. Akinolu Thomas 18. Felsefe eleştiridir. Campanella 19. Felsefe, deney ve gözleme dayanan bilimsel veriler üzerine düşünmektir. F. Bacon 20. Felsefe, genelleştirilmiş bir matematiktir. Spinoza 21. Felsefe bir bilimdir ve felsefeyi kesin bir bilim yapmak için geometrik yöntemi metafiziğe uygulamak gerekir. Descartes 13 1. Birbirine anlamca yakın olan sözleri örnekteki gibi eşleştiriniz. 7 17 ......... ......... ......... ......... ......... ......... ......... ......... ......... ......... ......... ......... 2. Felsefe tanımı kapsamına girmeyen sözleri ve bu sözleri söyleyen filozofları örnekteki gibi eşleştiriniz. FİLOZOFLAR İFADELERİN KONUSU NO Platon Devlet yönetimi 11 ........................... ........................... ............... ........................... ........................... ............... ........................... ........................... ............... ........................... ........................... ............... ........................... ........................... ............... ........................... ........................... ............... 3. Kendi felsefe tanımınızı noktalı yerlere yazınız. .......................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................ ................................................................................................................................................................ ................................................................................................................................................................ ................................................................................................................................................................ 14 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (2) Aşağıdaki metni okuduktan sonra etkinlikleri yapınız. FELSEFENİN ANLAMI Felsefe; evreni, doğayı tanımaya dönük bilme ve anlama çabası olarak günümüze kadar gelmiştir. İyonya kıyıları da denen bugünkü Batı Anadoluʼda Thales (MÖ 624-MÖ 546), evrenin ana maddesinin ne olduğunu; arkhe problemini sorgular. Felsefe böylece sofistlere kadar doğayı sorgulamayı temele almıştır. Sokrates öncesi dönemde sofistlerle birlikte felsefe, insanı ve toplumu da sorgulamaya başlamıştır. “Felsefe nedir?” sorusuna cevap vermeden önce, onun günümüze kadar gelen serüveninde çok çeşitli anlamlar içerdiğini belirtmemiz gerekir. Soruya dönecek olursak hemen ifade etmeliyiz ki “Şudur.” diye kesin ve net bir cevap veremeyiz. Ancak diyebiliriz ki felsefe tüm zamanlarda evreni anlama çabası olarak kabul edilir. Felsefe terimi etimolojik olarak bilgeliği sevme (philia: sevgi, sophia: bilgi veya bilmek) anlamında kullanılmıştır. Genel olarak felsefe; varlık, bilgi, değer alanlarıyla ilgili soruları akla uygun ve eleştirel biçimde değerlendirip evrenin varoluşunu anlama, açıklama çabası olarak görülebilir. Bu çabayı anlamlı kılan da felsefenin ele aldığı problemi belli bir sistematik çerçevede bütün olarak incelemesidir. Denilebilir ki felsefe, hiç kesintiye uğramayan bir düşünme etkinliğidir. Felsefe ele aldığı soru ve sorunları akıl ve mantık ilkeleri çerçevesinde tutarlı bir bilgi olarak evrensel düzeyde ortak insan aklına sunar. Felsefe, verilen cevaplarla yetinmeyip yeni soru ve cevaplarla kendisini sürekli olarak yeniler. Felsefe, temel disiplinleri olan varlık, bilgi ve değer alanlarında sorgulamalar yapar. Bu etkinlikler, Whitehead (Vaytted, 1861-1947)ʼin adlandırmasıyla “düşünceler serüveni” olarak karşımıza çıkar. 1. Felsefenin temel problem alanları nelerdir? Aşağıdaki kutucuklara yazınız. FELSEFE .................. .................. .................. 2. Aşağıda verilen felsefe disiplinlerinin karşılarına 13. sayfadaki sözlerden ilgili olanlarının numaralarını yazınız. • Bilgi felsefesi (epistemoloji) • Ahlak felsefesi (etik) • Varlık felsefesi (ontoloji) • Siyaset felsefesi • Bilim felsefesi • Estetik ve sanat felsefesi • Din felsefesi ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... 3. Felsefede aynı soru ve sorunlara neden farklı cevaplar verildiğini arkadaşlarınızla tartışınız ve okuduğunuz metinden de yararlanarak noktalı yerlere yazınız. .......................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................... 15 FELSEFE VE HİKMET Kazanım: 2. Felsefe ve hikmet (bilgelik / sophia) arasında bağ kurar. Süre: 1 ders saati FELSEFEYE FELSEFE İLEBAKIŞ BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.antalyainternethaber.com Sorular • Görseldeki insan neler düşünüyor olabilir? • Evren, insan ve hakikat arasında nasıl bir ilişki vardır? FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuduktan sonra, filozofların felsefe ve hikmet hakkındaki görüşlerini iki gruba ayrılarak tartışınız. 17. sayfadaki etkinlikleri yapınız. FELSEFE HİKMET İLİŞKİSİ Antik Yunanʼda sophos (hakim, bilge) “bilgileri kendisinde bulunduran hikmet sahibi kimse” olarak bilinirdi. Ancak insanın her şeyi bilemeyeceği gerçeği karşısında “sophos” kelimesi “philo” sözcüğü ile birleştirilerek hikmeti arayan / seven anlamına gelen “filozof (philosophia)”a dönüştürüldü. İlk defa Pythagoras (Pisagor, MÖ 580-500)ʼun kullandığı bu kavram ondan sonra yaygınlaşmaya başladı. Sokrates de kendisini bilgici (sofist) olarak değil, filozof (bilgi seven) olarak tanıtmıştır. İslamiyet, Hz. Muhammed (571 - 632) ile yayılmaya başladıktan sonra yeni dinin ayrıntıları arasında “hikmet bilgisi” de önemli bir yer bulmaya başladı. Müslümanlar çeviri faaliyetleriyle 7. yüzyıldan itibaren felsefi eserleri Arapçaya tercüme ederken “filozof” sözcüğünü “feylesof” ve bazen de “hakim” olarak çeviriyorlardı. Hakim (filozof) ve hikmet (felsefe) arasında bazı farklılıklar olmakla beraber, anlam ve işlev bakımından bu iki sözcüğün birbirine çok yakın anlamlar içerdiği bir gerçektir. 16 Bazı filozoflar felsefenin sadece insan aklına dayandığını, hikmetin ise vahiy gibi ilahî bir kaynağının olduğunu iddia etmişlerdir. Genel olarak İslam filozofları ise felsefe ve hikmet kavramlarını aynı anlamda kullanmışlardır. İbni Sina (980-1037)ʼya göre felsefenin veya hikmetin amacı nesnelerin hakikatlerine bir insanın ulaşabileceği kadar bilmesidir. Gazali (1058 - 1111)ʼye göre hikmet, insani aklın elde edebileceği bilginin kesin ve gerçek delillere – ilahi kaynağa – dayandırılarak elde edilmesidir. El Kindi (801 - 866/873)ʼye göre felsefe (hikmet), değer ve mertebe yönünden sanatların en üstünüdür. Felsefe, varlığın hakikatını insanın gücü ölçüsünde bilmesidir. İbni Rüşd (1126 - 1198)ʼe göre din ile felsefe bir gerçeğin iki ayrı izah tarzıdır. 1. Antik Yunanʼda sophos kavramının kazandığı yeni anlamı kutucuğa, bu anlamın kullanılma gerekçesini de noktalı yerlere yazınız. Sophos Kullanılma Gerekçesi ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 2. İslam filozoflarının felsefeden çok hikmet kavramına önem verdiklerini söyleyebilir miyiz? Niçin? Noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 3. Antik Yunanʼdaki “hakim” ile günümüzdeki “düşünür” kavramları arasındaki benzerlik ve farklılıkları ilgili kutucuklara yazınız. Benzerlikler Farklılıklar 17 FELSEFENİN TEMEL KONULARI NELERDİR? Kazanım: 4. Felsefenin soruları, disiplinleri hakkında bilgi sahibi olur. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki İnternet haberlerini okuduktan sonra soruları cevaplayınız. Birinci Uluslararası Felsefe Kongresi “Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik” 14 Ekim 2010 - 16 Ekim 2010 Uludağ Üniversitesi Kongre Merkezi, Rektörlük Salonları, Merinos Kongre Merkezi, Ördekli Hamamı Kültür Merkezi, Tayyare Kültür Merkezi, Konak Kültür Merkezi, TÜBİTAK Fuar ve Kongre Merkezi Kongre, bir devletin yurttaşlarıyla ilişkisinde veya devletler ve kültürler arası ilişkilerde birçok kişinin kafasını kurcalayan, üzerinde çok konuşulan ve tartışılan ama bir mutabakatın sağlanamadığı “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” kavramlarını ele almaktadır. Bugün, herkesin dilinden düşürmediği bu kavramlar genelde bağlamından kopuk bir şekilde ele alınmakta ve farklı şekillerde içeriklendirilmektedir. Ancak, dünyamızda ama özellikle - Kafkaslar ve Ortadoğu olmak üzere- bölgemizde yaşananlar bu kavramlar üzerine daha geniş kapsamlı düşünmeyi gerekli kılmaktadır. Bunu yaparken en önemli dayanak noktası felsefi bir donanımla şekillenmiş bir bakıştır. Ancak felsefi bir bakışın yanında farklı disiplinlerden bakışların da katkısını göz ardı etmediğimiz için kongreyi disiplinler arası bir zeminde düzenlemeyi uygun bulduk. www.tumkongreler.com 1. Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi Kongre Programı 12 Kasım 2011, Pazartesi 1. ULUSAL UYGULAMALI ETİK KONGRESİ 12-13 KASIM 2001 ODTÜ KÜLTÜR VE KONGRE MERKEZİ DÜZENLEYEN ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ Amaç 1. Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi tüm mesleklerden düşünürlerimizin toplumsal yaşamımıza ilişkin etik sorunları olanaklı en geniş katılımla tartışmalarını sağlamayı ve böylece bir değer bilgisi birikimi yaratmayı amaçlamaktadır. Konular İş, siyaset, medya, bilim, tıp, teknoloji, mühendislik, çevre, kamu yönetimi, eğitim, öğretim, ilahiyat ve tüm diğer alanlarda etik sorunlar ve tartışmalar. Uygulamalı Etik: Değer Kuramları ve Uygulama; Etikte Uslamlama. Oturumlar Etik Nedir? Uygulamalı Etik Nedir? Etik: Kendi ve Öteki. Değer Kuramları ve Uygulama. Söylem ve Etik. Medyada Etik Sorunlar. Kamu Karşısında Etik Sorumluluklar. İş Etiği. Tıp Etiği. Bilimde ve Teknolojide Etik. Çevre Etiği. Kurumlarda Etik Sorunlar. Etikte Eleştirel Uslamlama vb. www.phil.metu.edu.tr 18 Felsefe Kongresi Bu Yıl “Akdeniz”deydi. Türkiye Felsefe Öğrencileri Birliği Kongresi (TÜFÖB)ʼne bu yıl Akdeniz Üniversitesi ev sahipliği yaptı. Kongre, 2000 yılından bu yana her sene farklı bir üniversitede yapılıyor ve Türkiyeʼdeki bütün felsefe öğrencilerini bir araya getiriyor. Kongrede öğrenciler yaptıkları sunum, konuşma ve benzeri uygulamalarla bakış açılarını onlarca kişi ile paylaşma fırsatı buluyorlar. www.haberler.com Sorular • Felsefe kongrelerini kimler hangi konularda düzenleyebilmektedir? • Bu tür kongrelere neden gereksinim duyulmaktadır? • Size göre hangi konularda felsefe kongreleri yapılabilir? FELSEFE İLE DÜŞÜNME Felsefe; varlık, ahlak, bilgi, güzellik, din, bilim, siyaset, insan, doğa gibi konularla ilgilenmiş ve bu konulara ilişkin sorulara cevaplar bulmaya çalışmıştır. Bu çaba sonucunda belli başlı felsefe disiplinleri ortaya çıkmıştır. Aşağıda (19 ve 20. sayfalar) filozofların düşüncelerini yansıtan yedi metin ve iki tabloda (21. sayfa) felsefe disiplinleri ile bu disiplinlere ait temel sorular yer almaktadır. Metinleri ve tabloları inceledikten sonra soruları cevaplayıp etkinlikleri yapınız. FİLOZOFLAR VE FELSEFENİN TEMEL DİSİPLİNLERİ 1. Metin: Elealı Zenon (MÖ 490-430) ve Hareketin Yokluğu Zenonʼun hareketin gerçekliğine yaptığı eleştiri için verdiği örneklerden biri Aşil paradoksudur. Bu paradoks, zamanın hızlı koşucusu ile kaplumbağanın yarışmasını varsayan hikâyedir. Aşil, yarışa kendisinden önce başlaması için kaplumbağaya izin verir. Bir müddet sonra da kendisi yarışa başlar ancak açılan arayı kapatmak zorundadır. Bunun için Aşil, kaplumbağanın koştuğu mesafenin yarısını ve onunda yarısını koşmak zorundadır. Bu yarılar hiç bitmeyecektir. Aşil, koşarken kaplumbağa da belli bir yol katetmiştir. Aşil, kaplumbağanın geride bıraktığı mesafeyi koşmak için yeniden bir zamana ihtiyaç duyar. Aşil, hiçbir zaman kaplumbağaya yetişemeyecektir. Bu böylece sürüp gider. Zenon, paradoks olarak sunduğu bu hikâye kanıtı ile uzay ve zamanın sonsuz bölünebileceği tezinin içinde taşıdığı çelişkileri ve hareketin yokluğunu anlatır. 2. Metin: Bertrant Russell (Bertrant Rasıl, 1872-1970) ve Realite Teorisi Çok yönlü bir filozof oluşuyla bilinen ve kendi sistemini geliştiren Russell, fizik dünyanın asılları olarak atomları görmemekteydi. O, Einstein (Aynştayn)ʼın etkisi ile “olaylar”ın son birimler olduğunu düşünüyordu. Russell, maddeyi olayların bir araya toplandığı bir biçim olarak görüyor ve madde için mutlak olan (değişmeyen) bir şeyin bulunmadığını söylüyordu. 19 3. Metin: Farabi (870-950) ve Erdemli Şehir Farabi, Medinetül Fazıla (Erdemli Şehir) adlı eseriyle İslam dünyasında siyaset felsefesinin en önemli temsilcisi olarak bilinir. Ona göre mutlu bir toplum, erdemli insanlardan oluşur ve erdemli şehrin başkanının da on iki tane özelliği olmalıdır. Farabiʼye göre başkan bir peygamber veya onun vekili ya da fizolof olmalıdır ki o etkin akıl ile bağ kurabilsin. Bu başkan sağlam ve sağlıklı bir vücuda, kuvvetli bir hafızaya, keskin bir zekâya, üstün bir kavrayışa, öğrenme ve öğretme özelliğine sahip olmalı, güzel konuşmalı, doğruluğu sevmeli, yalandan nefret etmeli, eğlence ve mala düşkün olmamalıdır. Ayrıca başkan uyanık olmalıdır. Farabi, bu özellikleri taşıyan bir başkanın zor bulunabileceğini dikkate alarak onun yerine ikinci başkanın filozof olmakla birlikte altı özelliğe sahip olması gerektiğini söyler. Böylece Farabi daha gerçekçi bir yaklaşımla sorunu çözmüş olmaktadır. 4. Metin: Benedetto Croce (Benedetto Kroçe, 1866 - 1952) ve Sanat Croce sezginin, bize sanatı tanıtan ve ona ışık tutan özel bir yönü olduğunu; gerçeğin anlatılmasında aracılık ettiğini düşünüyordu. Ona göre sanat eseri, sanatçısının sezgi marifetiyle ortaya çıkan düşüncesinin somutlaşmış hâlidir. Croceʼye göre sanatın ilimden önce ve ondan değerli oluşunun nedeni, alanının daha geniş ve gerçeğin büyük ölçüde açık bir görüntüsünü bize vermesidir. Bu yönüyle sanat eseri manevi bir yaratma, sanat ise evrensel bir faaliyettir. 5. Metin: Jeremy Behtham (Ceremi Bentam, 1748-1832) ve Mutluluk Faydacılığın ilk temsilcisi ve kendini varolan hukuk ile toplum dizgelerini eleştirmeye adamış bir filozof olan Bentham, ahlaki eylemin ölçütünü çok sayıda insanın mutluluğunda görür. Ona göre “en çok sayıda insana ve olabildiğince yüksek düzeyde mutluluk” ahlakın temel ilkesidir. Bu ilke kişinin davranışını düzenler. Birey çok sayıda insana mümkün olduğu kadar çok mutluluğu sağlayacak oranda davranışta bulunmalıdır. Bu ilke hem kişiye hem de olabildiği kadar çok insana mutluluk getirecektir. 6. Metin: Rene Descartes (Röne Dekart, 1596-1650) ve Metodik Şüphecilik Düşünceleriyle çağdaş felsefenin, modern rasyonalizmin ve analitik geometrinin kurucusu sayılan Descartes, gördüğü, duyduğu, öğrendiği ve inandığı bütün bilgilerden şüphe duymaya başlar. Ancak o bir şeyden emindir, o da şüphe ediyor oluşudur. “Mademki herşeyden şüphe ediyorum, öyleyse düşünüyorum; mademki düşünüyorum, öyleyse varım.” diyen Descartes, bilgiye sağlam bir temel bulmuş ve doğru bilgiyi ortaya çıkarmış olmaktaydı. Onun şüpheyi temel alan bu yöntemine “metodik şüphecilik” denilmektedir. 7. Metin: İbni Sina (980 - 1037) ve Evrenin Yaratılışı İbni Sinaʼya göre yaratma Allahʼın kendi zatını idrak etmesi şeklinde tanımlanır. İbni Sinaʼya göre Allah, zatiyle vacip (zorunlu)tir ve ona hiçbir şey ortaklıkta bulunamaz. Külli ve cüzi (tümel ve tikel) alanın da âlimidir, her şeyi bilir. 20 Tablo 1: Felsefe disiplinleri Tablo 2: Filozofların cevap aradıkları sorular • İnsan eylemlerinde özgür müdür? • Bilgi Felsefesi • İyi nedir, kötü nedir? • Vicdan nedir? • Mutluluğun kaynağı nedir? • Varlık Felsefesi • Bilgi nedir? • Bilginin kaynağı nedir? • Ahlak Felsefesi • Doğru bilgiyi elde etmek mümkün müdür? • Güzel nedir? • Estetik yargılar ne tür yargılardır? • Sanat Felsefesi • Hoş - yüce ilişkisi nedir? • Bilimsel yöntem nedir? Aşamaları nelerdir? • Bilimin değeri nedir? • Din Felsefesi • Varlık nedir? • Varlık tek midir, çok mudur? • Varlık sonlu mudur, sonsuz mudur? • Siyaset Felsefesi • Tanrı var mıdır, yok mudur? • Dinsel yargıların kaynağı nedir? • İdeal bir yönetim biçimi var mıdır? • Bilim Felsefesi • Egemenliğin kaynağı nedir? • Sivil toplum ne anlama gelir? 1. Filozoflara ait metinlerde hangi filozofun görüşü daha çok ilginizi çekmiştir? Niçin? 2. Filozoflara ait hangi metin hangi felsefe disipliniyle ilgili olabilir? Arkadaşlarınızla tartışarak metinlerle felsefe disiplinlerini örnekteki gibi eşleştiriniz. Filozof ve metni Felsefe Disiplinleri • Elealı Zenon ve Hareketin Yokluğu • Bilgi felsefesi • Bertrand Russell ve Realite Teorisi • Ahlak felsefesi • Farabi ve Erdemli Şehir • Sanat felsefesi • Benedetto Croce ve Sanat • Din felsefesi • Jeremy Bentham ve Mutluluk • Siyaset felsefesi • Rene Descartes ve Metodik Şüphecilik • Varlık felsefesi • İbni Sina ve Evrenin Yaratılışı • Bilim felsefesi 21 3. Aşağıdaki tabloda verilen soruların karşısına ilgili oldukları disiplin isimlerini yazınız. Sorular Disiplinler • İnsan eylemlerinde özgür müdür? • İyi nedir? .............................................................................. • Bilimin değeri nedir? • Bilimsel yöntem nedir? .............................................................................. • Bilgi nedir? • Bilginin kaynağı nedir? .............................................................................. • Tanrı var mıdır, yok mudur? • Dinsel yargıların kaynağı nedir? .............................................................................. • Varlık tek midir, çok mudur? • Varlık sonlu mudur, sonsuz mudur? .............................................................................. • İdeal bir yönetim biçimi var mıdır? • Egemenliğin kaynağı nedir? .............................................................................. • Estetik yargılar ne tür yargılardır? • Hoş - yüce ilişkisi nedir? .............................................................................. 4. Aşağıdaki metni okuyup, soruyu cevaplayınız. Geçmişten Geleceğe Felsefenin İşlevi Felsefe denildiğinde, akla İlk Çağdan günümüze varlık, bilgi, değer vb. alanlara dair bütünlükçü bir yaklaşımla sorgulama etkinliği gelir. Bu alanlara ait sorulan sorulara verilen cevaplarla yetinilmemiştir. Tarihsel süreçte filozoflar tarafından oluşturulan özgün fikirler, farklı perspektifler aracılığıyla ortaya konulmuştur. İlk Çağda filozofların var olanı anlama istekleri, var olanın mahiyetini araştırma çabaları ilk madde (arkhe) sorunuyla karşılaşmalarına ve bu sorunu çözme yolunda adım atmalarına neden olmuştur. Orta Çağda felsefe, Hristiyanlık dogmalarının rasyonelleştirilmesinde araç işlevi görmüştür. Yeni Çağla beraber felsefe, yeni fikir akımları ve yaklaşımlarının zihinsel alt yapısının oluşturulmasında ve temellendirilmesinde işlevselliğini sürdürmüştür. Bu süreç içerisinde felsefenin tüm disiplinlerinde (etik, estetik, ontoloji, bilgi, bilim, din, siyaset vb.) hareket ettirici etken, merak itkisi ile oluşan bilme isteğidir. İnsanlığın uzun öyküsünde felsefeyi işlevsel kılan, yoğun düşünsel bir çabanın sonucunda oluşmuş hemen hemen her alana ait devasa bilgi yığınları ve insanlığın yararıdır. Size göre insanlık tarihsel süreçte felsefenin birikiminden yararlanmış mıdır? Tartışınız ve öne çıkan görüşleri maddeler hâlinde aşağıya yazınız. • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... 22 FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ÖZELLİKLERİ Kazanım: 5. Felsefi düşüncenin niteliklerini fark eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.capsverlan.com www.derindusunce.org Sorular • Karikatürdeki insanların düşünceleri hangi kavramlarla ifade edilebilir? • Görseldeki kapının arkasında ne olabilir? FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyunuz, görselleri inceleyiniz ve soruları cevaplayınız. Yönergeleri takip ederek etkinlikleri yapınız. FELSEFİ DÜŞÜNCENİN TEMEL NİTELİKLERİ Felsefe, soru sorma tekniğine sıkı sıkıya bağlı etkinlikler geleneğidir. Verilen cevaplar son olmaktan öte yeni başlangıçlar için iyi gerekçelerdir. Felsefede sorgulamaya dönük şüphe duyma ve merak güdüsüyle sorunu çözmek ya da cevap vermekten çok yeni bir sorun alanına www.e-psikiyatri.com 23 işaret etmek daha değerlidir. Öznellik, felsefi bilgide tutarlı olma ile özgün bir yapıya bürünür. Felsefenin eleştirel özelliği ile (kendine veri olarak aldığı) her türden düşünceyi aklın süzgecinden geçirdiği açıktır. “Ben kimim?”, “Bütün bunlar nedir?”, “Varlık var mıdır?” gibi bir çırpıda zihnimizde oluşan sorular başka diğer soruları kaçınılmaz biçimde tetikler ve farklı düşüncelerin iklimlerinde alabildiğine keyifli felsefi yolculuklar yapmamızı sağlar. Felsefe; toplum, tarih, bilim vb. insanı doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren her alanda yapılabilir. Ancak yapılan felsefe tutarlı olmalıdır. Tutarlı olmak nedir? Tutarlı olmak, akıl ilkelerine uygun, kendi içinde çelişki barındırmayan önermeler, bilgiler ortaya koymaktır. Felsefede öne sürülen iddiaların temellendirilmesi gerekir. Temellendirme iddialarının gerçeklerini, dayanaklarını tutarlı önermelerle göstermek demektir. Kısaca bir satır önce “ak” dediğimize sonra “kara” demeksizin savunduğumuz, eleştirdiğimiz, ürettiğimiz felsefe adına her ne olursa olsun sağlam dayanaklar oluşturmak ve onun üzerine felsefi düşüncelerimizi inşa etmektir. 1. Metinde felsefenin hangi özelliklerinden bahsedilmektedir? Söyleyiniz. 2. Metinde geçen - aşağıda tekrar ettiğimiz - soruların felsefedeki temellendirme ile bağını kurunuz. Sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. • Ben kimim? • Bütün bunlar nedir? • Varlık var mıdır? 3. Sınıf beş gruba bölünür. Her grup felsefi düşüncenin niteliklerinden birini beyin fırtınası yoluyla irdeler. Gruplar ürettikleri bilgileri sınıfta paylaşırlar. 4. Aşağıdaki tabloda bazı sorular ve felsefenin temel nitelikleri yer almaktadır. Bu sorulardan felsefi olanları felsefenin ilgili niteliği ile eşleştiriniz. • İnsan nasıl mutlu olur? • Sorgulama • Yıldızlar ısı ve ışık kaynağı mıdırlar? • İdeal yönetim biçimi var mıdır? • Şüphe duyma • Bugün hava sıcak olacak mı? • Merak etme • Evren sonlu mu, sonsuz mudur? • Bilgilerimizin doğruluğundan emin olabilir miyiz? • Eleştirme • Bilimsel yargılar en önemli yargılar mıdır? • Sütlü tatlılar daha mı sağlıklıdır? • Öznellik Etkinlik sonunda neler öğrendiğinizi, değerlendirmelerinizi aşağıdaki noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................ .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. 24 FELSEFE VE TUTARLI DÜŞÜNME Kazanım: 6. Felsefede tutarlılığın önemini fark eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri ve görsellerin altındaki yazıları inceleyip soruları cevaplayınız. www.afsinagcasar.com www.estanbul.com Hangi yöne gitmeliyim acaba? Çıkmaya nereden başlasam? www.photoshopmagazin.com Kalabalıklar için geniş merdivenler ve meydan Sorular • Üstteki iki görsel arasında nasıl bir ilişki vardır? • Büyük görsel ve altındaki yazı arasında bir tutarsızlık var mıdır? 25 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni ve düşünürlere ait bilgileri (sayfa 27) okuyup soruları cevaplayınız. FELSEFE VE TUTARLI DÜŞÜNME Felsefede tutarlılık, ortaya konulan düşüncelerin kendi içinde çelişki taşımaması, önceki ve sonraki bilgiler arasında mantıksal bağın kurulabilmesidir. Felsefe tarihinde filozofların aynı sorulara farklı cevaplar vermiş olmaları felsefenin öznel bilgi oluşundan kaynaklanır. Yeterki filozofa ait düşünce kendi içinde mantıksal tutarlılık ve sistemli bir bütünlük sağlasın, o bilgi tutarlıdır. Her filozofun aynı soruyu kendi bakış açısına göre farklı biçimde cevaplandırması ve bu farklı düşüncelerin hepsinin felsefe içerisinde yer alması doğaldır. Çünkü felsefede tek bir doğru yoktur. O hâlde yapısal bütünlüğü bozulmadan dile getirilen her anlamlı düşünce - kendi kendini yadsımayacak bilgiler içerdiği sürece - tutarlı olacaktır. Örneğin Hegel (1770 - 1831)ʼin diyalektiği (diyalektik idealizm) ile Marx (Marks, 1818-1883)ʼın diyalektiği (diyalektik materyalizm) birbirini reddeden iki ayrı yaklaşım biçimi olmasına rağmen, her iki filozofun düşüncelerinin kendi iç mantıksal yapısına bakarak her ikisini de tutarlı felsefi görüş olarak kabul ederiz. Felsefedeki önermeler, bilimsel önermelerde olduğu gibi doğrulanabilen veya yanlışlanabilen test edilen - önermeler olmadığı için bu önermelerin sadece iç yapıları mantıksal denetimden geçer ve buna göre tutarlılıkları belirlenir. 1. Tutarlı olmak için neden doğruluk yeterli değildir? Düşüncelerinizi yazınız. ........................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. 2. Aşağıda verilen iki farklı önermeyi tutarlılık açısından değerlendiriniz. Düşüncelerinizi noktalı yerlere yazarak sınıfla paylaşınız. • Su deniz seviyesinde 100°C ta kaynar. • Hayvanseverler Cemiyeti üyesi, önüne çıkan kediye tekme attı fakat isabet ettiremedi. ........................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. 3. Filozofların aynı sorulara farklı cevaplar vermiş olmaları onları neden tutarsız kılmaz? Sınıfça tartışınız. 26 Hegel felsefesinde diyalektik, bir yöntem olarak; tez - antitez - sentez biçiminde, idealist kuramsal açıklamayla ortaya konulur. Buna göre diyalektik, Mutlak Fikirʼin tez-antitez-sentez diyalektik üçlü hareketiyle gerçekleşmesi ve bunun bu şekilde anlaşılması yöntemi olarak değerlendirilir. Hegel, düşüncenin hareketinden sezinlediği diyalektiği, evrenin hareketine yöneltmiştir. Çünkü Hegel, evreni “maddeleşmiş bir fikir” olarak görmüştür. Başka bir açıdan Hegelʼe göre düşünce ve varlık özdeştirler. Burada diyalektik, bütün düşüncenin ve varlığın gelişim sürecidir. Georg Wilhelm Friedrich Hegel “Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da. Hegel için insan beyninin yaşam süreci, yani düşünme süreci – Hegel bunu “fikir (idea)” adı altında bağımsız bir özneye dönüştürür – gerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı olup gerçek dünya, yalnızca “fikir”in dışsal ve görüngüsel (phenomenal) biçimidir. Benim için ise Hegelʼin tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir.” Karl Heinrich Marx Yukarıdaki filozofların aynı temel kavram (diyalektik) ile yöntemden hareketle farklı ve birbirini yadsıyan görüşlere varmış olmaları onları neden tutarsız kılmaz? Düşüncelerinizi temellendirerek noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................ .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. 27 FELSEFE VE YAŞAM Kazanım: 7. Hayatın anlamlandırılmasında felsefenin rolünü sorgular. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.itusozluk.com Neden buradayım? Sorular • Yaşamın anlamını hiç düşündünüz mü? • “Yaşamın anlamı felsefeyle bilinir.” sözü size ne ifade etmektedir? FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinlikleri yapınız. FELSEFE VE YAŞAM “Evrende yerküremizin dışında bir yaşam alanı var mıdır?” sorusu gizemini koruyarak günümüze kadar gelmiştir. Sorunun cevabını vermeden önce şunu diyebiliriz: “Dünya, insanlığın yegâne yaşadığı yer olarak tüm yaşamlara ev sahipliği yapmaktadır.” Eğer ileride uzay fiziği bilgileri bizlere uzayın derinliklerinde yaşama dair kesin kanıtlar sunarsa ancak o zaman değerlendirebileceğimiz bir durum ortaya çıkmış olur. Çoğu insanı bu bilgi ilgilendirmeyebilir. Ancak (uzay bilgisi dışında) şu sorular insanlık tarihi boyunca hiç önemini yitirmeden sorulmuş ve hemen hemen herkesi ilgilendirmiş olan sorulardır. Varlık nedir? Bilgi nedir? Doğru nedir? Doğru bilgi mümkün müdür? Ölüm bir son mudur? Ölümden sonra yaşam var mıdır? Nereden geldik, nereye gideceğiz? Bu ve benzeri sorular çoğaltılabilir. Fakat hiçbir zaman onlara bilimsel bilgi türünden kesin cevaplar verilemez. Çünkü bunlar metafizik ve dinî bilgi türünde cevapları olan felsefi ya da metafizik soru tipleridir. Fakat insanlığın sormaktan, merak etmekten ve cevap aramaktan kaçınamadığı soru tipleridir. İşte bu soruları felsefe alanı ve felsefenin işlevselliği ile değerlendirebiliriz. Evreni, insanı, yaşamı “niçiniyle birlikte” bütünlükçü bir bakış açısıyla sorgulamak tamamıyla felsefenin işidir. Örneğin, “Evren nasıl var oldu?” sorusuna karşılık Descartesʼin “... Beni aldatmayacak mükemmel bir varlık olmalı.” yargısına ulaşmasını sağlayan felsefi yaklaşımlardır. 28 1. Yaşamımızda felsefenin rolü nedir? Tartışınız. • Tartışma sonunda kabul gören / öne çıkan görüşleri aşağıdaki noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 2. İnsanlar neden bilimin cevapladığı sorularla yetinmeyip felsefenin sorularına (metafizik vb.) cevap ararlar? Düşününüz. • Sınıf üçerli ya da beşerli gruplara ayrılır. Beyin fırtınası yöntemiyle öne çıkan görüşler tahtaya yazılır ve sınıfça değerlendirilir. Sokratesʼin “hayatın anlamına, felsefi sorulara ve bu soruların cevaplarına dair” örneklerin yer aldığı aşağıdaki diyalogları okuyup soruları cevaplayınız. Sokratesʼin Galukon Diyaloğuʼndan bir kesit: Belki arayıp bir adamı buluruz da bu adam bize iyi ve kötü hayatları ayırt etme gücünü ve bilgisini kazandırır. İşte Galukon, insan için en zor an, bir seçme anıdır. O zaman belki bütün bu yolların hangilerini birleştirip hangilerini ayırarak yaşarken hangilerinin bize ne hayrı olacağını hesaplayarak her yerde ve her zaman mümkün olan en iyi hayatı seçebiliriz. Öyle bir adam bulursak öğrenelim ondan güzelliğin, yoksullukla zenginliğin, şu ya da bu yakınlıkla ne türlü birleşmesinden iyilik ya da kötülük çıkacağını. Bütün bunları düşünür, ruhun aslını da göz önünde tutarsak hayatların iyisiyle kötüsünü ayırt edebiliriz. İyisi derken başka her şeyi bir yana atıp ruhu daha iyi edecek hayatı anlarız. Kötüsü derken de ruhu daha kötü edecek hayatı... Çünkü yaşarken de öldükten sonra da böyle bir seçmeden ne çok iyilik göreceğimizi biliyoruz artık. Bu inanç, çelik gibi sert olmalı içimizde. Öyle olmalı ki orada para hırsı ve o cinsten kötülükler gözlerimizi kamaştırmasın.” Kriton Diyaloğuʼndan bir kesit: “Bilirim ki benim gibi bir adamı öldürmekle beni değil, kendinizi cezalandırıyorsunuz. Ben size Tanrıʼnın bir vergisiyim. Beni mahkûm etmekle Tanrıʼya karşı bir günah işlemeyiniz dediğim zaman, kendimi değil, sadece sizi düşünüyorum... Ey Atinalılar, ben bu dünyada olduğu gibi öbür dünyada da bilgeliği araştırmakta devam edeceğim. Kimin bilgili, kimin bilgisiz olduğunu daha iyi öğreneceğim. Hem orada bu araştırmalar yüzünden ölüme mahkûm edilmek tehlikesi de yok.” Düşünme Kutusu Sokrates yaşadığı toplumun düzenini bozduğu, insanları yoldan çıkardığı, Atinaʼnın tanrılarına – çok sayıda tanrının olmasının mantıksız olacağı gerekçesiyle – karşı çıktığı için idama mahkûm edilir. Öğrencileri tarafından yapılan kaçırılma teklifini erdemli ve tutarlı olmak adına reddeder. 1. Sokrates, Galukan Diyaloğuʼnda bir filozof olarak hayatı nasıl yorumlamaktadır? Buna sorgulama diyebilir miyiz? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 2. Sokratesʼin Kriton Diyaloğuʼnda yaşama dair söylevini – düşünce kutusundaki biyografisiyle ilgili bilgileri de göz önünde bulundurarak – “tutarlılık ve erdem” kavramları çerçevesinde değerlendirip düşüncelerinizi aşağıya yazınız, yazdıklarınızı sınıfla paylaşınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 29 FELSEFE VE DİL Kazanım: 8. Felsefe açısından dilin önemini kavrar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. Sorular • Dil ve iletişim açısından görselleri sıralamak gerekirse nasıl sıralarsınız? Niçin? • Dil ile felsefe arasında ilişki kurulabilir mi? • Ortak bir dil kullanmamıza rağmen neden bir kavramdan farklı anlamlar çıkarırız? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. 30 FELSEFEYE DÜŞÜNME Aşağıdaki metinleri okuduktan sonra soruları cevaplayıp etkinlikleri yapınız. FELSEFE, DİL VE KAVRAM AĞI Dil, farklı türdeki yapıp etmelerimizi ifade etme aracıdır. Her dil kendine özgü sembolleri kullanır: müzik, notaları; resim, çizgi, gölge ve ışığı; şairler sözcükleri. Felsefe yapmak için filozoflar da – şairler gibi – sözcük, kavram ve terimleri kullanırlar. Elbette bunlar zihinsel bir düzenleme aşamasından sonra felsefi cümleleri oluştururlar. Filozof kendine özgü bir üslupla dil oluşturabilir. Felsefi cümlelerde anlatılmak istenenleri, üslup ve dili tanıdığımız ölçüde anlamamız kolay olur. Felsefi metinlerde oluşturulan anlam bütünlüğü, filozofun yeteneğine bağlı olarak ürettiği kavramlar ağı silsilesiyle görünür ve anlaşılır kılınır. Dilin kendisine özgü oluşum sürecinin başlangıcını, kavram üretme ve genel kavramsal anlamlar bütünlüğüne ulaşma ya da kavramlar ağı oluşturulması olarak anlayabiliriz. DİL VE ANLAM, ANLAMA VE İLETİŞİM “Beni yanlış anladın.”, “Her şeyi anlatamadık.” türünden serzenişlerle gündelik hayatınızda sıkça karşılaşmışsınızdır. Hayatı kimi zaman bizim için çekilmez kılan anlam ve anlama sorunlarıdır. Her insan iletişimde zihninden geçenleri karşısındakine tam olarak yansıtamayabilir ya da karşısındaki yansıtılanları tam olarak anlamayabilir. Her iki durumda da karşımıza bir anlam ve anlamlandırma sorunu çıkar. Dil, kısaca ifade etmek gerekirse bir uzlaşma ve uzlaşımın taraflarca kabulüdür. Yaşayan canlı bir kategoridir. Gelenek, görenek, tarihsel birikim, gelişim süreci de bizlere, oluşturulan uzlaşımı anlatır. Örnek vermek gerekirse “Bugün hava yağışlıdır.” önermesinin bildirdiği yargıyı hepimiz anlarız: Bugün yağmur veya kar yağmıştır. Bu örnek bize dilin en basit uzlaşılmış anlamını vermektedir. Örnekleri daha karmaşık olanlarına doğru çoğaltabiliriz. Uzmanlık alanlarına ait dillerin anlamları gittikçe karmaşıklaşır, anlayıcı kitle de neredeyse doğrusal olarak azalır ve kendi uzmanlarıyla sınırlı hâle gelir. Bütün anlam ve anlamlandırmalar – sözcük, önerme, cümle ya da paragraf – uzlaşımın ürünüdür. İletişim bu uzun sürecin sonunda ortaya çıkan iletmek için söz, yazı veyahut herhangi bir sembolik dil yoluyla verilmek, gönderilmek istenen mesajın, haberin tek yönlü iletmekten; çift yönlü iletişime geçişin de başlangıcını oluşturur. 1. “Dil, objelerin zihnimizdeki karşılıklarından (kavram ve terimlerden) oluşmuştur.” yargısına katılıp katılmadığınızı nedenleriyle birlikte noktalı yerlere yazınız. EVET HAYIR ................................................................ .......................................................... ................................................................ .......................................................... 2. Filozof için kavramlar ağı oluşturmak neden önemlidir? Düşüncelerinizi sınıfla paylaşınız. 3. Dil neden uzlaşımın ürünü olmak zorundadır? Düşüncelerinizi kısaca ifade ediniz. 4. Basit uzlaşım örneği olan iki önerme (cümle) bularak aşağıya yazınız. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. 5. Felsefe açısından dilin önemini anlatan kısa bir paragraf yazınız. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. 31 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Felsefe nedir? 2. Felsefede tutarlılık neden önemlidir? 3. Felsefe ve hikmet arasında nasıl bir ilişki vardır? 4. Geçmişten geleceğe felsefenin işleviyle ilgili düşünceleriniz nelerdir? 5. Bir felsefe sorusu yazınız. B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. Felsefe bilgisinin özelliklerinden birisi de ............................................... olmasıdır. 2. İyi, kötü gibi kavramların yer aldığı alana ................................................ felsefesi denir. 3. Güzel, çirkin kavramları ile ..................................................................... felsefesi ilgilenir. 4. Doğruluk, yanlışlık sorunları ......................................................... felsefesinin içerisinde ele alınır. 5. Tabiatla ilgili olan olay ve olgular ............................................................. felsefesi içinde yer alır. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. Felsefe hiç kesintiye uğramayan bir bilgi dalı ya da düşünce etkinliğidir. 2. Felsefede sorulardan çok cevaplar önemlidir. 3. Temellendirme, ileri sürülen görüş için dayanak oluşturmaktır. 4. Filozof kelimesi, philo ve sophia kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur ve bilgi sever anlamına gelir. 5. Felsefe insan yaşamının hiçbir problemiyle ilgilenmez. (....) (....) (....) (....) (....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Aşağıdakilerden hangisi felsefe disiplinlerinden biri değildir? A) Etik B) Estetik C) Metafizik D) Bilim felsefesi E) Dil bilim 2. Aşağıdakilerden hangisi filozoftur? A) Platon B) Einstein C) İbni Batuta D) Dostoyevski E) Namık Kemal 3. Aşağıdakilerden hangisi felsefe bilgisinin özelliklerinden değildir? A) Sorgulayıcı olma B) Akla dayalı olma C) Eleştirel olma D) Nesnel olma E) Öznel olma 4. Yaşadığı dönemde toplum düzenini bozduğu, insanları yoldan çıkardığı, Atinaʼnın tanrılarına karşı çıktığı için idama mahkum edilen filozof aşağıdakilerden hangisidir? A) Sokrates B) Aristoteles C) İbni Sina D) Hegel E) Thales 5. Aşağıdakilerden hangisi bir felsefe sorusu değildir? A) Bilgi nedir? B) Varlık var mıdır? C) Maddenin en küçük yapı taşı nedir? D) Güzel nedir? E) Mutluluğun ölçütü nedir? 32 2. ÜNİTE BİLGİ FELSEFESİ • BİLGİNİN OLUŞUM SÜRECİ • BİLGİ TÜRLERİ • DOĞRULUK VE GERÇEKLİK • BİLGİNİN DOĞRULUK ÖLÇÜTLERİ • FELSEFENİN BİLGİYE BAKIŞI • BİLGİ FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ • DOĞRU BİLGİNİN İMKÂNI PROBLEMİ • BİLGİLERİMİZİN KAYNAĞI NEDİR? • BİLGİ VE YAŞAM 33 BİLGİNİN OLUŞUM SÜRECİ Kazanım: Süre: 1. Bilginin oluşum sürecinin farkına varır. 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri ve alt yazıyı inceleyip soruları cevaplayınız. Dünyayı anlamak için hem okumak hem de düşünüp uygun parçaları birleştirmek gerekir. Sorular • Çevremizde olup bitenleri bilebilir miyiz? Nasıl? • Çevrede olup bitenleri sadece insan mı bilebilir? Neden? • Neleri bilebiliriz? Düşününüz. FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki şemayı ve metni inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. SÜJE İlişki OBJE (Özne-bilen) bağ (Nesne-bilinen) (ÜRÜN) BİLGİ 34 BİLGİNİN OLUŞUMU Bilgi nedir? Bilgi, bilen özne (süje) ile bilinen nesne (obje) arasında kurulan ilgi ve bağdan oluşur. Süje; düşünen, algılayan ve başka birçok işlevselliği ile var olan insandır. Objeler, varlıklar dünyasında renk, koku, yer kaplama gibi özellikleriyle var olan nesneler ve varoluş biçimleridir. O hâlde bilgi, özne ile nesne arasında kurulan bağdan oluşan üründür. Akt, var olanlar arasındaki özne-nesne ilgisini kuran bağın adıdır. Nesnesine yönelen insanın bilen olarak edindiği şeyin oluşumunu sağlayandır. Klasik mantıkta “dır” bağıyla ifade edilendir: Ahmet insandır. Özne ve yüklem arasındaki ilgiyi kurandır. Bütün bu etkileşim bilme süreçlerinin sonucunda ortaya çıkan, oluşan bilgidir. Bilgi aktları nelerdir? Bilgi aktları denilince ilk olarak akla düşünme, algı, anlama ve açıklama aktları gelir. Sanat bilgisini kuran beğeni aktı, dinî bilgiyi kuran inanç aktı da yukarıda saydığımız dört temel akt arasında yer alır. Biz yalnızca bu temel dört aktı vermekle yetineceğiz. Düşünme aktı, somut, nesnel, duyu verilerine kaynaklık eden objelerin dünyası olduğu kadar; gerçekliği olmayan soyut, ideal ve gerçeküstü algıların da oluşabildiği varlıkları içeren akttır. Düşünmenin, düşünebilmenin iz düşümlerini kolaylıkla anlamlı kılan olanaklılıklar ve zorunlulukların değişim, dönüşüm ve oluşum etkileridir. Düşünme aktı gündelik hayatımızla ilgili kurgu, soru, olgu, olay vb. örneklerde nispeten kolay kavranabilir. Algı aktıyla birlikte düşünüldüğünde (Her bilgi aktının bir diğeri ile ilgi ve irtibatı vardır.) bizim için vazgeçilmez olduğunu anlarız. Algı aktı, bizim dışımızdaki dünyanın duyu verileri (ham bilgi) yoluyla yorumlanmasını (mamul bilgi) sağlarken kendi iç dünyamıza dair zihinsel süreçler ile ilgili de bilgiler edinmemizi sağlar. Algı aktı, süje ile reel (gerçek) varlık dünyası arasında bağ kurmasıyla temel bilgi aktları arasında yer alır. Süjenin ideal varlık alanıyla ilgi kurmasında da algı aktı işlevseldir. Kısaca algı aktı, hem dışımızdaki dünyanın hem de kendi iç dünyamıza dair bilgilerin tanınmasının adıdır. Anlama aktı, obje ve süje arasında bağ kuran bir başka önemli akttır. Düşünme aktını anlatırken her bilgi aktı bir diğeriyle ilgilidir demiştik. Anlama, düşünme ve algı aktları daha başka aktlarla birlikte etkileşerek oluşur. Kısaca, anlamak herhangi bir şeyin bilinmesidir. Buradaki bilme doğrudan (araçsız) oluşan bir kavramadır. Öyleyse dolaylı (araçlı) oluşan bilme ve kavrama, anlama değildir diyemeyiz. Çünkü kavrama derecesindeki her türlü bilme, anlama içeren bir zorunluluktur. Belki bilmenin ezber formülasyonlarının birkaç formu için bunu söyleyebiliriz. Örneğin öğrenci ezberlediği fizik, kimya veya matematik formülünü anlamadan da bilebilir. Bu düzeydeki bir bilmenin dışında anlama aktı iş görür niteliktedir ve anlama gerçekleşir. Açıklama aktı, düşünülmüş, algılanmış, anlaşılmış olanın açıklaması denildiğinde ortaya çıkan şeyi verendir. Açıklama, matematiksel ve mantıksal türden olabileceği gibi nedensel bir durum hakkında veya kimyasal, biyolojik içeriklerle de ilgili olabilir. Ayrıca bu durum, tarihî olayların açıklanmasını, “mantıksal ilkeden hareketle başka bir şey çıkarmak ve bir sonuca varmakla sınırlamak isteyen tezlere karşı; bizlere salt nedensel bakış açısının ötesindeki alanlar hakkında da açıklamalar” yapılabileceğini hatırlatıyor. “Öyleyse açıklama aktı nedir?” diye sorulduğunda yukarıda saydığımız bütün alanları ilgilendiren konular hakkında onların ne olduklarını ve ne olmadıklarını bilmemize yarayan bilgilere ulaşmamızı sağlayan akttır diyebiliriz. 35 1. Aşağıda verilen cümledeki “özne, nesne ve aktı” bulunuz, noktalı yerlere yazınız. “Akşam yediğimiz yemekler çok lezzetliydi.” Nesne Özne ................. Akt ................. ................. 2. “Bir üçgenin iç açılarının toplamı 180° dir.” önermesinde hangi akt kullanılmıştır? Yazınız. ........................................................................................................................................................... 3. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” atasözünde hangi akt daha çok işlevseldir? ........................................................................................................................................................... 4. “Derse beş dakika geç gelen öğrenci öğretmenine mazeretini bildirdi.” ifadesinde hangi akt etkin olarak kullanılmıştır? ........................................................................................................................................................... 5. Aşağıdaki fıkrayı okuyunuz. Fıkrada geçen nesne, özne ve aktları noktalı yerlere yazınız. “Temel, yolda yürürken muz kabuğunu görür ve ʻEyvah gene düşeceğiz!ʼ der.” Nesne Özne Aktlar ................. ................. ................. 36 BİLGİ TÜRLERİ Kazanım: 2. Bilgi türlerini ayırt eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. Sorular • Dünyayı anlama ve açıklamanın kaç yolu vardır? Düşününüz. • İnsanı hayatta neler mutlu edebilir? • Görseller sizde ne tür bilgileri çağrıştırıyor? 37 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinlikleri yapınız. BİLGİ TÜRLERİ İnsanın çervesiyle kurduğu ilişkinin birçok boyutunun olması bizlere onun zorunlu olarak toplumsal varlık olduğunu gösterir. Toplumsal özne olarak insanı genel varlık kategorisinde yönelmiş olduğu alanlara dair bilgiler oluşturmuştur. Oluşan bilgi türleri alanlara ve kullanılan bilgi elde etme yöntemlerine göre farklı şekilde isimlendirilmiştir. • Gündelik Bilgi: Tecrübi bilgi de diyebileceğimiz bu düzensiz bilgilerin elde edilmesinin belli bir yöntemi yoktur. Fakat bu bilgiler hayatı kolaylaştırıcı niteliğe sahiptir. Kişisel deneyimlere ve bunların aktarılmalarına dayalıdır. Her insan tarafından sistemsiz biçimde oluşturulabilir. Birikimler basit bir dille ifade edilip aktarılır. Örneğin bazı hastalıkların tedavi edilmesinde şifalı bitkilerden yararlanılır. Kültürlere göre farklılık gösteren bu bilgiler insanların hayatını kolaylaştırır. Süje-obje ilgisi tecrübe aktıyla kurulur. • Dinsel Bilgi: Vahiy kaynaklıdır. İnsanın diğer insanlarla, evrenle olan ilişkilerini, yaratıcısına (Mutlak varlık: Tanrı) karşı sorumluluklarını (ibadetlerini) ve toplumla ilgili ahlak kurallarını içeren bilgilerden oluşur. Suje-obje ilişkisinin çok farklı ilgilerle oluştuğu bir bilgi alanıdır. Dinsel bilgilerin vahiy kaynaklı oluşu ve peygamberler aracılığıyla diğer insanlara ulaşması süjenin yöneliş ilgisinin inanç aktıyla kurulmasını gerekli kılar. Bu yönüyle diğer bilgi türlerinden ayrılır. • Teknik Bilgi: Gündelik bilgiler gibi hayatı kolaylaştıran işleve sahiptir. Mucit olan insanın icatlarından oluşturularak günümüze kadar gelmiştir. İnsan iklimlerin yıpratıcı etkilerinden kendisini korumak amacıyla evini yaparken basit teknik bilgilerden yararlanmıştır. Başlangıçta el becerisine dayalı aletler yerini daha girift teknik bilgi içeren araçlara bırakmıştır. Bu bilgi günümüze gelinceye kadar birçok aşamadan geçmiştir. Teknik bilgiyi kullanan insanoğlu şimdi ise uzaya araçlar yollayıp bilgileri tasnifleyen teknolojilere sahiptir. Süje - obje ilişkisi beceri aktıyla kurulur. • Sanat Bilgisi: Güzeli konu edinen bilgidir. Sanat bilgisi, sanatçının duyumlarını ve duygularını kendine özgü yaratıcılık becerisiyle somutlaştırdığı nesnelerden oluşan özgün bilgilerin dünyasıdır. Süje - obje ilgisi beğeni aktıyla kurulur. Sonuçta ortaya çıkan sanat eseri (resim, müzik, şiir vb.) oldukça öznel bir çaba ve özgünlükle ortaya konur, insanların beğenisine sunulur. • Bilimsel Bilgi: Bu bilginin ayırt edici özelliği gözlem ve deneyle elde edilen bilgilerin birikimsel artışıyla ilerleme ve gelişme göstermesidir. Bilimsel bilgi, kendi içinde “Bilim nedir?” sorusuna verilen cevaplardan oluşan, belli bir yöntemle elde edilmiş bilgilerin düzenli ve sistemli hâle getirilmesi; belirlenmiş bir konu üzerinde etkinlik ve bilgi kümesidir. Bilimsel bilgi türünün konusuna uygun olarak düşünme, algı, anlama ve açıklama aktlarını öncelikli olarak kullanır. 38 Bilimsel bilgi kendi içerisinde formel, doğa ve insan bilimleri olmak üzere üçe ayrılır. Formel Bilimler Konusu Soyut olan sayı, sembol, şekil ve kavramlar Doğa Bilimleri İnsan Bilimleri Doğa ve doğa olayları Yöntemi Tümdengelim Tümevarım Örnek Bilimler Matematik, mantık vb. Fizik, kimya vb. İnsan ve yaşamı Anlama ve Birleşik Yöntem Sosyoloji, tarih vb. • Felsefi Bilgi: Sorgulama bilgisidir. İnsan, içinde yaşadığı toplumsal düzeni, evrenin yapısını, hayatın anlamını ve amacını araştırır; merakını giderecek bilgiler edinir. Elbette bunlar için değişik türde sorgulamalar yapar. Böylelikle felsefi bilgiler oluşturur. Bütünlükçü bir bakış açısı ile oluşan felsefe bilgisi akla ve mantığa uygun olmasından dolayı sistemli ve tutarlı bilgidir. Felsefi bilgi, bilimde olduğu gibi düşünme, algı, anlama ve açıklama aktlarından yerine göre her birini kullanır. 1. Aşağıdaki tabloda verilenlerden yararlanarak verilmeyenleri noktalı yerlere yazınız. Bilgi Türleri Kullanılan Aktlar Gündelik bilgi ................................................ ................................................ İnanç aktı Teknik bilgi ................................................ ................................................ Beğeni aktı Bilimsel bilgi ................................................ ................................................ Düşünme, algı, anlama, açıklama aktları 2. Aşağıdaki tabloda yer alan noktalı yerleri örnekteki gibi doldurunuz. Bilgiler Bilgi Türü Kullanılan Akt Yağmur yağabilir şemsiyemi almalıyım. Gündelik Tecrübe Ne güzel bir tablo. ...................................... ...................................... Tanrı her şeyin yaratıcısıdır. ...................................... ...................................... Bisikletimin bozulan zincirini değiştirdim. ...................................... ...................................... Dalından kopan elmanın yere düşme nedeni yerçekimidir. ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... Düşünüyorum o hâlde varım. 39 Aşağıdaki tabloda felsefe, bilim, din ve sanat bilgisinin özellikleri karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Tabloyu inceleyip soruları cevaplayınız. FELSEFE - BİLİM - DİN - SANAT BİLGİSİNİN ÖZELLİKLERİ Felsefe Bilgisi Bilimsel Bilgi Dinsel Bilgi Sanat Bilgisi • Akla ve mantığa dayalıdır. • Akla ve mantığa dayalıdır. • Vahye dayalıdır. • Sistemli ve tutarlıdır. • Sistemli ve tutarlıdır. • Eleştireldir. • Eleştireldir. • Duygular ön plandadır. • Sorgulayıcıdır. • Sınanabilirdir. • Ahiret inancı ve sonsuz bir hayat vaadi vardır. • Özneldir (subjektif). • Nesneldir (objektif). • Aklı zorunlu ve gerekli görür. • Özneldir (subjektif). • Doğru bilgiye ulaşmaya çalışır. • İnsana, hayata ve evrene dair bilgiler verir. • Bütünlükçüdür. • Refleksiftir. • Evrenseldir (Ele aldığı konu ve soruları itibariyle). • Yığılandır. • Doğru bilgiye ulaşmaya çalışır. • İnsana, hayata ve evrene dair bilgiler verir. • Yetenek ve hayal gücü gereklidir. • İnanma temellidir. • İnsana, hayata ve evrene dair bilgiler verir. • Güzellik amaçlanır. • İnsan, hayat ve evren konu edilir. • Olgusaldır. • Birikimseldir. • Genelgeçerdir. • Evrenseldir (Sonuçları itibarıyla). Aşağıda verilen bilgi türlerinin felsefe ile benzeşen yönlerini ilgili kutucuklara yazınız. Felsefe - Bilim Felsefe - Din Felsefe - Sanat ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. ............................................. 40 DOĞRULUK VE GERÇEKLİK Kazanım: 3. Doğruluk ve gerçeklik arasındaki farkı anlar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. Kesin bi pislik var! Var di mi? Yok dedim ya oğlum! Valla çok lezzetli. www.gencmekan.com Sorular • Görseller gerçeği çağrıştırıyor mu? • Günlük yaşantınızda gerçek diyebileceğiniz olaylar nelerdir? • Sizce doğruluk ne demektir? • Her gerçek doğru mudur, her doğru gerçek midir? 41 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinlikleri yapınız. DOĞRULUK, GERÇEKLİK VE TUTARLILIK ÜZERİNE Doğruluk bilginin özne - nesne ilişkisi üzerine kurulu yapısının değeri hakkında yargıda bulunmaktır. Doğruluğun (hakikat) gündelik yaşamdaki kullanımı ile bilimsel bilgideki kullanımı farklıdır. Doğruluk ve gerçeklik arasında bağ kuran insandır. Doğruluk düşüncenin ya da bilginin nesnesine olan uygunluğudur. Gerçeklik bilimin de kendisine konu edindiği olgusal olarak var olan alandır. Doğruluk hem bilgi kuramı hem bilimsel bilgiler alanı için farklı kullanım değerine sahip kavramdır. Örneğin, yüksekçe bir yerden bıraktığınız nesneler aşağıya doğru düşer. Gözlerimizle tanıklık ettiğimiz bu durum gerçekliktir. Nesnelerin aşağıya doğru düşmesinin nedeni yer çekimidir. Bu hiç tartışmasız bilimsel doğruluk yani hakikattir. Felsefenin bilgileri ise bilimsel gerçeklik ve bilgilerden farklıdır. Felsefe bilgilerine nesnel dünya bilgileri kaynaklık etmiş olsa da asıl olan felsefe bilgisinin kavramsal bilgilerden oluşmasıdır. Felsefe önermelerinin doğru ya da yanlış oluşu hakkında yargıya varamayız. Ancak bu bilgilerin tutarlı olup olmadığını denetleyebiliriz. Felsefede tutarlılık, bilgi kuramı ve bilimsel bilgiler için doğruluğun anlamı kadar önemlidir. 1. Aşağıda verilen ifadelerin “doğruluk” ve “gerçeklik” kavramlarından hangisine ait olduğunu düşünüyorsanız o ifadenin karşısındaki kutucuklara “x” işareti koyunuz. Önermeler Doğruluk Gerçeklik İstanbul 1453 yılında fethedilmiştir. Üçgenin iç açıları toplamı 180° dir. Güneş ısıtıcıdır. Demir serttir. Bütün onu oluşturan parçalardan büyüktür. Düşünme Kutusu TUTARLILIK Felsefi tutarlılık, mantıksal ve sistemli düşünmeyi gerektirir. Aklını kullanan özne, yöneldiği nesneye dair bilgi edinme sürecinde ulaştığı verileri mantık ilkelerine uygun olarak sistematize eder. Mantıksal bağ kurularak örülen düşünceler sürecin her aşamasında birbirini destekler niteliktedir. Düşünmenin başında yüklenen anlamı sonuna kadar koruyan kavramlarla düşünme etkinliği gerçekleştirilir. Öyleki önceki ve sonraki yargılar birbirini destekler niteliktedir. Birbirini yadsıyan yargılar içeren düşünme etkinliği, mantıksal tutarlılıktan yoksun, sistematik hatalar zinciri oluşturur. Böyle bir düşünce felsefi tutarlılıkla örtüşmez. 2. Düşünce kutusundaki bilgiler ışığında herhangi bir konuda tutarlı bir metin örneği yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 42 BİLGİNİN DOĞRULUK ÖLÇÜTLERİ Kazanım: 4. Bilginin doğruluk ölçütleri konusundaki farklı görüşleri kavrar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. ✓ ✓ ✓ www.zeytintanesi.com www.kervankolik.com Sorular • Sahip olduğumuz bilgilerin doğruluğundan emin olabilir miyiz? • Doğruluğun ölçütü tek midir? Size göre doğruluğun ölçütleri neler olabilir. • Doğruya ulaşmak için neler yapılabilir? 43 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni ve görselleri inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. UYGUNLUK, TUTARLILIK, UZLAŞIM, APAÇIKLIK VE YARAR UYGUNLUK: Bilgilerin doğru olmalarının başka bir adıdır. Bilgi türlerinin çeşitliliği, onları doğrulamanın önemli oluşunun yanı sıra farklı türde doğrulama ölçütlerine sahip olduklarını da bizlere hatırlatır. Nesnelerin farklı olmalarından dolayı bilimin önermeleri ve bilim dışı önermeler birbirlerinden farklıdır. Olgusal alana dair önermelerin doğruluk ölçütü, uygunluk olacaktır. Edinilen ya da üretilen bilgiler nesnelerine uygunsa doğru, doğruysa uygun olacaklardır. Ancak nesnesi olgusal olmayan alana (felsefe, etik, sanat gibi) ait bilgilerin doğrulanmaları mümkün değildir. Bu yüzden kendi içlerinde tutarlı olup olmadıklarına bakılmalıdır. TUTARLILIK: Öne sürülen düşünce ve görüş çelişki oluşturmayacak şekilde ortaya konmalıdır. Önermeler arası ilişkileri inceleyen mantık bilimi açısından konuya yaklaşırsak mantık bakımından birbirleriyle tutarlı önermelerin her zaman doğru olmalarının zorunlu olmadığını görürüz. Çünkü deney ve gözleme konu olmayan bilgilerin nesnelerine uygunluğunu denetlemek zordur. Bu nedenle olgusal ve mantıksal doğruluklar farklı şeylerdir. Denizliʼde evinin önündeki ağacı budarken çıkışta basamak olarak kullandığı dalları kesince ağaçta mahsur kaldı. www.haber365.com.tr UZLAŞMA: Bazı bilgilerimizin doğru olduğunu tümel uzlaşım sonucu kabul ederiz. Bu daha ziyade kendisini toplumsal alanda hissettirir. Herkes büyüklere saygı duyulması gerektiği uzlaşmasını geleneksel bilgi aktarımı yoluyla benimsemiş ve kabul etmiştir. Hukukun, etiğin bilgilerinin uzlaşımın ürünü olduğu açıktır. Modern bilim anlayışı eskiyen pozitivist anlayışın aksine bilimsel ilerlemelerin bilim insanları topluluğunun birlikte Bak uzlaşalım. Sen sana dediğim herşeyi yap ben de sana yapacağın herşeyi söyleyeyim. uzlaşması sonucu yeni paradigmaların oluştuğunu ileri sürer. Her alanda az ya da çok, bir şekilde karşımıza çıkması mümkün “tümel uzlaşım”a dönük kabullerimiz, toplumsal bilgi ve bilimsel gerçekliklerle örtüştüğü müddetçe geçerli olur. APAÇIKLIK: Descartesʼe göre açık-seçiklik matematik ve geometrinin aksiyomları, Hegelʼe göre ise kavramların bir özelliğidir. Beyaza siyah denemeyecek bir açıklıkla seçilebilen her şeyde kendisini gösterebilir. Birşeyin hiçbir kuşku ve anlaşmazlık ihtimaline yer bırakmaksızın muhataplarının hepsinde aynı etkiyi uyandırmasına ya da aynı düşünceleri çağrıştırmasına apaçıklık veya açık-seçik oluş denir. Örneğin dişimizin ağrıdığını bilmemize açık bilgi, hangi dişimizin ağrıdığını bilmemiz seçik bilgi; ikisinin bize bildirdiklerine ise apaçıklık denir. 44 YARAR: Bilginin doğru ve yanlışlığını belirlemek üzere geliştirilen nesnel ölçüttür. Eğer bir bilgi, sonuçta yarar sağlıyorsa doğru, sağlamıyorsa yanlıştır. Jeremy Bentham, J. Stuart Mill (1806-1873) gibi düşünürler tarafından geliştirilen ahlaki kuramın temelinde birden fazla insanın yararı vardır. Bu kurama göre en çok sayıda insana en büyük ölçüde mutluluk sağlayan bir bilgi ve eylem doğru ve yararlıdır. Örneğin ağaç dikmek doğa ile insana yarar sağlayacağı için doğrudur. Düşünme Kutusu Doğruluk ölçütleri yukarıda açıklananlarla sınırlı değildir. Gözlem ve deneyle elde edilen bilgilerin sınanmasına dayalı somut, nesnel olgusallık bir diğer ölçüttür. Vahiy kaynaklı, peygamberler tarafından insanlara iletilen, kutsal kitaplarda yaşama ve sonsuzluğa ait ontolojik-epistemolojik bilgiler ihtiva eden Tanrıʼya dayanma ölçütü de vardır. Sezgiye dayanma; akıl-bilgi ve deneyi aşan, kalbe doğan, sezilen, hissedilen, subjektif sayılsa da doğru kabul edilen bilgi ölçütüdür. 1. Aşağıda verilen önermelerin karşısındaki kutuya önermeyle örtüşen doğruluk ölçütünün numarasını yazınız. Kutuplardaki hayvanlar yağlı ve tüylüdürler. Uygunluk 1 Azı dişim çok ağrıyor. Tutarlılık 2 Mahallemizin çeşmesinden herkes su alır. Tümel uzlaşım 3 Babaannem günlük olarak tansiyonunu ölçtürür. Apaçıklık 4 Anneannem her ibadetinden sora hepimize dua eder. Yarar 5 Yaşlılara yardım etmek insan olmanın gereğidir. Olguya dayanma 6 Bugünün güzel geçeceğini hissediyorum. Tanrıya dayanma 7 Yağmur yağarsa yerler ıslanır. Sezgiye dayanma 8 2. Sınıf 4 gruba ayrılır. Metin ve düşünme kutusunda verilen doğruluğun ölçütlerini ikişerli olarak gruplar paylaşır. Her grup verilen ölçütlerle ilgili düşünce, anı veya tecrübelerini kısa öykü oluşturacak biçimde olgunlaştırdıktan sonra grup sözcüsü aracılığıyla sınıfa aktarır. Etkinlik sonunda gruplar tarafından sunulan bilgiler sınıfça değerlendirilir. Değerlendirmenin sonucu olarak her ölçütün öyküsünü ifade eden temel cümleler aşağıdaki tabloda yer alan boşluklara yazılır. I. Grup II. Grup III. Grup IV. Grup 1. ölçüt 2. ölçüt 1. ölçüt 2. ölçüt 1. ölçüt 2. ölçüt 1. ölçüt 2. ölçüt 45 FELSEFENİN BİLGİYE BAKIŞI Kazanım: 5. Felsefinin bilgiye bakışını kavrar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.gencbaro.org www.cengizpak.com.tr Sorular • Görsellerden hangisi felsefe bilgisi içermektedir? • Görsellerden hareketle bilgi ve felsefe ilişkisini düşününüz. • Felsefi bilgi üretmek için neler gereklidir? 46 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinlikleri yapınız. FELSEFENİN BİLGİYE BAKIŞI Aklını kullanabilme becerisi ile donatılmış olan insan bu özelliğinden yararlanmasını bilmiştir. Kendi hayatını kolaylaştırıcı bilgiler üretmiş ve onları, yararlanmak için yaşamına aktarmıştır. Basit düzlemde başlayan insanlık aktiviteleri yerini daha üst düzey bilişsel beceri ve sorgulamalara bırakmıştır. İçinde yaşadığı evrenin yapısını, düzenini, hayatın değer ve amacını bilmeye, anlamaya dönük araştırmalar yapmıştır. Bütünlükçü bakış açısıyla yaklaştığı varlıklar dünyasında var olanların bir var edicisi olması gerektiğinden hareketle Tanrı kavramının zorunluluğu fikrine ulaşmış, doğru ve güzelin niteliklerini bilmek istemiştir. Sonuçta insan, tüm bilme isteklerini karşılayan, merakını gideren felsefi bilgiler alanını keşfetmiştir. Bilgi Kuramı (Bilgi Felsefesi): Batı düşünce tarihinde John Locke (Con Lok, 1632-1704) ile felsefenin özel disiplini hâline gelmiştir. Grekçe, gnesoloji ve epistemoloji terimleri ile ifade edilmiştir. Gnesoloji, gnesis - tanıma, bilme kavramlarından türetilmiştir. Varoluşun gerçek bilgisi demektir. Epistemoloji kavramı da bilgi bilimi (episteme = bilgi, loji = bilim) anlamına gelmektedir. Bilgiyle ilgili olan kavram, süje, obje, doğruluk, gerçeklik, temellendirme, bilgiyi oluşturan unsurlar ve yapısı, elde ediliş yöntemleri, sınırları, değeri gibi bilgi felsefesi içinde ele alınmıştır. Varlık, bilgi ve değer felsefenin üç temel alanını oluşturur. Bu üç temel alandaki herşey bilgiler aracılığıyla ortaya konulmuştur. Bilgiyle varlığı kavrar ve değerler üretiriz. Bilgiyle bilgileri sorgularız. Bilim, sanat, din alanının ilke, yöntem ve kuralları da bilgilerden oluşur. Bu nedenle bilgi felsefesinin hayatımızda vazgeçilmez bir yeri vardır. 1. Metinde geçen felsefenin üç temel alanıyla ilgili kavram ve ifadeleri, tablodaki ilgili alanın altına yazınız. Varlık Bilgi Değer ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. 2. Felsefenin üç temel alanıyla ilgili kavramlar bulunuz ve tablodaki ilgili alanın altına yazınız. Varlık Bilgi Değer ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. ................................................. 47 BİLGİ FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ Kazanım: 6. Bilgi felsefesinin problemlerini açıklar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. Sorular • Bilgiye nasıl ulaşırız? • Bildiklerimizden emin olabilir miyiz? • Görsel bilgiyle ilgili neler anlatıyor? 48 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup soruları cevaplayınız. BİLGİ FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ Bilgi felsefesi, diğer adıyla bilgi kuramı, bilginin imkânı problemi üzerinde durmuştur. Sorun İlk Çağdan bu yana ele alınmış, işlenmiş olmasına karşın soruları değişmemiştir: Doğru bilgi elde etmek mümkün müdür? Genelgeçer bir bilgi var mıdır? Hem bilen özne hem bilinen nesne bakımıdan doğru diyebileceğimiz, nesnesine uygun bilgi ile formüle edilebilen cevaplar çerçevesinde bilginin imkânı problemi gönümüze kadar gelmiştir. Bilginin kaynağı problemi bilgi teorisi ya da bilgi felsefesinin üzerinde çözmek için uğraştığı ikinci bir problemdir. “Doğru bilgi elde edilebiliyorsa burada aktif olan aklımız mıdır yoksa düşüncelerimiz midir?”, “Onların dışında da bir işlevsellikten bahsedebilir miyiz?”, “Zihin, akıl, düşünme yetilerimizle mi, yoksa duyu verileri olarak mı bilgilerimizi elde ederiz?” Genelde akıl-duyu ikilemi çerçevesi temel olmak üzere bu iki kavramın terkipleri şeklinde yaklaşımların olduğunu görürüz. Akıl ve duyuları eşit ölçüde önemseyen veya bunlardan yanlızca birine değer verilen bir kombinasyonla karşılaşırız. Bilginin sınırları bilgi felsefesinin uğraştığı bir diğer problem alanıdır. Bu problemle ilgili unsurlar, bilginin imkânı problemindeki saptanmış durumların devamı niteliğindedir. Bilginin sadece akıl yoluyla elde edilebileceğini savunan bir düşünür için ya da bilginin yalnızca deneyle elde edilebileceğini savunan başka bir düşünür için şunları söyleyebiliriz: Her iki düşünüre göre bilginin sınırları akıl veya deney alanlarından birisiyle çizilmiştir. Bilginin kaynağını akıl ve deneyin dışında sezgi, fenomen, vb. kavramlarla açıklayan filozoflara göre bilginin sınırı da kaynakları için tarif edilen dinamiklerin gösterdiği alanla belirlenmiştir. Bilgi felsefesi kuramı kapsamında ele alınan problemlerden biri de bilginin ölçütüdür. Doğru bilgi varsa bunun bir de bizi doğruluğundan emin kılan ölçütünün olması gerekir. Kim bilebilir? Kim biliyor? Doğru nedir? sorularına kestirmeden şöyle bir cevap verilebilir. Doğru, düşüncemizin nesnesiyle olan uygunluğudur. Başka bir ifadeyle gerçekle örtüşmesidir. Pragmatistlere göre doğruluğun ölçütü yarardır. Sonuçta bir şey herhangi bir durum için yararlıysa doğrudur. Enstrümantalist pragmatist (Araçsal yararcı) J. Deweyʼye göre doğru, problemlerimizin çözümünde araç rolü oynadığı sürece doğrudur. Bilginin değeri bilgi felsefesi çerçevesinde ele alacağımız son problemdir. Değer kavramı “Özne ile nesne arasındaki ilgi ve bağın sonucunda oluşan bilginin niteliği nedir?” sorusuyla anlam kazanmaktadır. Özne ilgisi ve bağ, bilginin nesneleşmesinde değer kavramı kadar önemli bir fonksiyon üstlenir. Bilgi, değerlerle eylem alanında görünür hâle gelir. “Bilgide doğru ve yanlış nedir?” sorusuyla “Bilginin yanlış kullanımı nasıl önlenmelidir?” sorusuna da cevap aramak için zemin hazırlanır. 49 1. Şemadaki noktalı yerlere bilgi felsefesinin temel problemlerini yazınız. .......................... .......................... .......................... Bilgi felsefesinin temel problemleri .......................... .......................... 2. Aşağıdaki soruların karşısına bilgi felsefesindeki problem alanını yazınız. 50 Sorular Problem Alanı Doğru bilgi mümkün müdür? ....................................................... Gerçeğin bilgisine ulaşabilir miyiz? ....................................................... Doğuştan gelen bilgi var mıdır? ....................................................... Bilmek insana ne sağlar? ....................................................... Bilgimizin bir sınırı var mıdır? ....................................................... Bilginin hayatımızdaki yeri nedir? ....................................................... Gözlem ve deney bilgi elde etmede yeterli midir? ....................................................... Bilgi elde etmede duyu organlarına güvenebilir miyiz? ....................................................... Genelgeçer bilgi elde etmenin bir yolu var mıdır? ....................................................... Akıl, geçerli bir bilgi kaynağı mıdır? ....................................................... Sezgiyle doğru bilgi elde edilebilir mi? ....................................................... Bilmenin bir sınırı var mıdır? ....................................................... DOĞRU BİLGİNİN İMKÂNI PROBLEMİ Kazanım: 7. Bilginin mümkün olup olmadığı konusundaki görüşleri açıklar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. SENİ KARGO İLE GETİRDİLER YAVRUCUM www.pdrkariyer.com.tr www.arpacik.net http://atgunlukleri.blogspot.com Sorular • Bilmek mümkün müdür? Söyleyiniz. • Bildiklerimizin doğruluğundan emin olabilir miyiz? Düşüncelerinizi ifade ediniz. • Bugüne kadar bildiklerinizin yanlış olduğunu öğrenseydiniz ne düşünürdünüz? 51 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinliği yapınız. DOĞRU BİLGİNİN İMKÂNI PROBLEMİ Doğa felsefesi örnekleriyle Antik İyonya felsefelerinin ilk döneminde beş duyu organı verilerine dayalı bir sorgulama yöntemiyle evreni ve onu oluşturan ana maddeyi (arkhe) anlamaya, bilmeye ve açıklamaya çalışıyorlardı. Onların çağlar sonrasına kaynaklık eden bu çabalarına naiv empirizim (saf empirizm) denir. Nedeni sistemli ve disiplinli araştırma yöntemleri kullanmamış olmalarıdır. Mitolojik bilgilerin tecrübe, gözlem ve akıl üçgenindeki karışımı ile evrenin oluşumunu bilmeye, ana madde araştırmalarını yapmaya çalışıyorlardı. Dönemin bütün filozoflarının aynı konuda uzlaşmaları imkânsızdı. Üstelik birbirleriyle de çelişik sonuçlara ulaşıyorlardı. Bu uzlaşmasız durum onları çok daha ciddi başka bir sorunla karşı karşıya getiriyordu. O da doğru ve güvenilir bilgiyi elde etmenin mümkün olup olmadığı fikriydi. Doğru bilgiyi elde etmenin mümkün olmadığını, imkânsız olduğunu söyleyen düşünürlere septikler, düşüncelerine septisizm (şüphecilik); doğru bilgiyi elde etmek mümkündür diyen düşünürlere dogmatikler, düşüncelerine ise dogmatizm denir. Septisizmi önceleyen düşünürlere bilgide rölativist (görececi) olduklarından sofistler, düşüncelerine de sofizm denir. Bilgeliği kullanma sanatı ustaları olarak da adlandırılırlar. Sofistlerin en ünlülerinden Protagoras (MÖ 480-410)ʼa göre “İnsan gerçeğin ölçüsüdür.” Bu ünlü söz bizlere sofistlerin penceresinden kişinin tecrübe ettiği bilginin göreceli oluşunu özetler. Sofistlerin bir başka ünlü düşünürü Gorgias (Gorgias, MÖ 483-375) dir. Düşüncelerinin nihilizme kaynaklık ettiği iddia edilir. Ona göre hiçbir şey var değildir, var olsaydı bile bilinemezdi, bilinseydi bile başkalarına aktarılamazdı. Septisizmin ortaya çıkışı Pyrrhon (Piron, MÖ 365-275) ile birlikte başlar. Pyrrhonʼa göre genelgeçer evrensel bir bilgiden söz edemeyiz. Biz hiçbir şeyin gerçeğini bilemeyiz ve yargıda bulunamayız. Varlıkların ne olduğuna dair yargılar doğru ya da yanlış değildir. Nesneler dünyasının kaynaklık ettiği, beş duyu organının verileriyle oluşan duyumlar ve algılar yer, durum veya kişiye göre değişir. Bu nedenle hiçbir şey bilemeyiz. Timon (MÖ 320-230)ʼa göre; “Nesneler nasıldır?”, “Nesneler karşısında nasıl tavır alırız?”, “Nesneler karşısında alınan tavırdan nasıl bir sonuç çıkar/ doğar?” sorularına verilecek cevap şudur: Nesneler değişme içindedir ve kesin olarak ayırt edilemezler. Bu sebeple hüküm vermekten kaçınmak gerekir. Bu tavır da bizi ruh sükûnetine götürür. Timon, septisizmi üç kavram ile özetler. Bunlar “kavranamazlık”, “hüküm vermeme” ve “ruh dinginliği”dir. Kavranamaz olan herhangi bir konuda hüküm vermezsek, yargıyı askıya alırsak ruh dinginliğine yani mutluluğa ulaşırız. Şüphecilik, duyumcu ve akademi şüphecileri olmak üzere ikiye ayrılır. Doğru bilginin imkânı konusunda genelgeçer bilginin elde edilebileceğini savunan düşünürlere dogmatikler denir. İnsan bilgisinin gerçeğe erişebileceğini, aklın mutlak bir değeri olduğunu, insanın bilgi ve varlık bakımından doğruya ulaşılabileceğini savunan felsefi akıma da dogmatizm denir. Dogmatizme göre varlık vardır ve bu varlık bilinebilir. “Varlığın bilgisini elde edebilir miyiz?”, “Bilgilerimizin kaynağı nedir?”, “Hangi tür şeyleri bilebiliriz?” soruların cevaplarını üç grupta toplayabiliriz: 1. Akılcılar (Rasyonalistler) 2. Deneyciler (Empiristler) 3. Eleştiriciler (Kritisistler). İlk Çağ rasyonalistlerinden Sokratesʼe göre insan zihninde doğuştan gelen bilgiler vardır. Doğru bilgi akıldadır ve akılla elde edilir. Sokrates, doğru sorular sorarak bir köleye bile geometri problemini çözdürmüştür. Yöntemi ironi (alay) ile maiotik (fikir doğrutma)dır. Akıllıca sorgulamalar, mantığın ilkeleri, yerinde kullanıldıklarında çelişkiler içeren yanlış bilgiler fark edilir. Sofistlerin aksine Sokrates 52 doğruyu bilmenin mümkün olduğunu ve doğru bilginin de insanı doğru davranışa götürdüğünü söyler. Bilgisizliğin sonucunda kötülük oluşur. Hiç kimse bilerek kötülük yapmaz. J. Lockeʼa göre, genelgeçer doğru bilgi elde etmenin yolu deney ve tecrübedir. Zihindeki bilgilerimiz dış düyadan gelen duyumlarla oluşur. Duyu organlarından gelmeyen hiçbir bilgi yoktur. Zihin doğuştan boş bir levha (tabula rasa) gibidir. Bütün bilgilerimiz deneyden gelir. I. Kantʼa göre zihindeki kategoriler doğuştandır ve duyumlar aracılığıyla oluşan algıların düzenlenme yeridir. Varlık sadece duyu organlarımızla algılayabildiğimizin sınırını oluşturmaz. Duyu organları fenomenler (görüngüler) evrenini algılar. Bir de numenler evreni vardır, duyu organlarımız bu alanı algılayamaz. Bununla beraber fenomenlere ait bilgilerimiz kesin ve doğrudur. Doğruluğundan kuşku duyulmayan bilgi elde edilebilir. Bunun için iki şey gerekir: doğuştan bilgi işleme yeteneğine sahip kategorilerle donatılmış zihin ve bu zihne duyu verilerini iletecek deneyimler. Sonuç olarak Kantʼta bilgi, akıl ve deneyin birlikte işlemesinden doğar. 1. Metinden hareketle tablo Iʼde septik ve dogmatik filozofların isimlerinin karşısına neden karşıt görüşü savunamayacaklarına dair düşüncelerinizi yansıtan ifadeleri yazınız. 2. Tablo Iʼde ifade edilen düşünceleri tartışınız tablo IIʼdeki D/Y sütununda işaretleyiniz. Tablo I Dogmatikler Tablo II Düşüncelerimiz D Y Düşüncelerimiz D Y Sokrates Locke Kant Septikler Protagoras Gorgias Pyrrhon Timon 53 BİLGİLERİMİZİN KAYNAĞI NEDİR? Kazanım: 8. Bilginin kaynağı konusundaki farklı yaklaşımları tanır. Süre: 4 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki diyaloğu inceleyip soruları cevaplayınız. – Bilmek nedir? – Söylediklerimizden ya da bildiklerimizden emin olabilir miyiz? – Bilmek söylemektir. – Olabiliriz. – Aklımızla. – Ama nasıl? – Belki deneyi de ekleyebiliriz. – Yalnızca akıl mı? – Olgular ve dil çözümlemesi diyenleri de unutma. – Hatta “Yarar mı, görüngüler mi doğru bilgiyi verir?” diye eklememiz lazım. – Yani nereden biliyorum? sorusunu cevaplıyorlar değil mi? Sorular • Bilmek, gerçekten söylemek midir? • Bildiklerimizden kuşku duyar mıyız? • Doğru ve yanlışı ayırt edebilir miyiz? Söyleyiniz. 54 – Kesinlikle. Ayrıca sezgi, hem akıl hem de deney diyenler de var. – Herkesin bir şeyler bildiği kesin. Bu söylenenlerin bilginin kaynağına ait oldukları açık. – Evet, tam olarak öyle. FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki görseli ve metni inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. BİLGİLERİMİZİN KAYNAĞI NEDİR? Duyumlanabilir nesneler sürekli değişmektedir. Doğru ve güvenilir bilgilerin oluştuğundan emin olmak için duyulardan daha fazla güvenebileceğimiz bir kaynak gerekmektedir. Bize bu güveni sağlayan şey düşünce, akıl, sezgi, deney, fayda vb. unsurlardır. Genelgeçer bilginin olmadığını savunan sofist ve septikler felsefi bir sistem kuramamış ve varlıklarını sürdürememişlerdir. Onların bu iddialarının karşıtını savunan felsefi akımlar ise şunlardır: rasyonalizm, empirizm, kritisizm, entüisyonizm, pozitivizm, analitik felsefe, pragmatizm ve fenomenoloji. Rasyonalizm: Mantık ilkeleri ile düşünebilen insan doğru ve açıklayıcı bilgileri şüphe dumaksızın akıl ile kavrar. Rasyonalizme göre, duyularımızla nesnelerin var olduklarını bilemeyiz. Bilgi varoluştan beri sahip olduğumuz düşüncelerin adıdır. Zihinde bilgi, apriori (öncel) olarak her türlü deneyden öncedir. Bu nedenle bilgi, ezeli değişmeyen idelere ve formlara ait olan bilgidir. Duyusal bilgi, akılcı olmayan değişken tikellerin bilgisidir. Yaşadığımız dünyaya ait olay ve olgulardan meydana gelir. Empirizm: Bilginin kaynağı sorununda rasyonalizmin karşıtıdır. Bilgilerin kaynağı akıl değil, duyum ve deneydir. İnsan zihni başlangıçta boş bir levhadır (tabula rasa), doğuştan gelen hiçbir bilgi yoktur. Eğer doğuştan gelen bilgiler olsaydı doğayı gözlem ve deneylerle araştırma konusu edinmek anlamsızlaşırdı. Bilinen herşey sonradan yaşayıp deneyerek öğrenilir. Bilgilerin doğruluğundan yine onları deneyleyerek test eder ve emin oluruz. Kritisizm: Kelime anlamı eleştirme, yargılama, ayırt etme, değerlendirme olan Grekçe “kriteke”den türetilmiştir. Kant, rasyonalizmin ve empirizmin bilgi anlayışlarını eleştirmiş, onları da aşan bir yaklaşım olarak kritisizmi kurmuştur. Akıl ve deney bilgi edinmede tek başına yeterli bir ölçüt değildir. Duyumlar olmadan akıl, akıl olmadan da duyumlar kendi başlarına bilgi üretemezler. Bu nedenle bilgi deneyle başlar ama deneyden doğmaz. Rasyonalistlerin doğuştan geldiğini söyledikleri kavramlarla, empiristlerin duyu bilgileri salt ögelerdir. Bilgide, sözü edilen her iki unsur da bulunur. Doğuştan bilgi duyuların verilerinden elde edilmemiş olan bilgidir. Deneyle hiçbir şekilde karşılaşmamıştır. Bu bilgi zorunlu-genelgeçer bilgidir. Duyumlarla elde edilen bilgi (aposteriori) ise böyle değildir. Gözlemlerle düzeltilmeye ihtiyaç duyar. Genelgeçer bilgi olması için yargı ifade etmelidir. Yargı ifadesi de köklerini deney ve tecrübeden alır. Entüisyonizm: Bilginin kaynağının sezgi olduğunu savunan felsefi öğretidir. Sezgiciliğe göre bilinç, nesneleri doğrudan, aracısız, olduğu biçimiyle kavrar. Objektif ve genelgeçer bilginin varlığını kanıtlamak için deney ve gözleme gerek yoktur. Akıl bunları sezgi yoluyla kavrar. Herhangi bir bulguyu analiz etmek, ondan hüküm çıkarmak için okul ve zekâ yetmez. Bunun ötesinde başka bir yetinin daha işe karışması gerekir ki o da sezgidir. Sezgi, bilgiyi bir anda yakalama ve kavrama özelliği ile içgüdü ve aklın birleşimidir. Pozitivizm: Bilinebilir olanın yalnızca olgular olduğunu varsaydığı için olguculuk denmiştir. Bilginin kaynağı gözlem, duyu, deney ve araştırmadır. Bu nedenle gözlenebilir, algılanabilir gerçek bilginin temeli olan olgulardır. Salt akıl bilginin temeli olamayacağı gibi; metafizik problemlerle uğraşmayı da gereksiz görür. Bu nedenle metafiziği tümden reddeder. Yalnızca bilimsel yöntemlerle elde edilen bilgileri doğru kabul eder. Analitik felsefe: Mantıkçı pozitivizm, bilimsel empirizm, neo pozitivizm de denen Viyana çevresi düşünürleri tarafından temsil edilen felsefi yaklaşıma denir. Bu akımı benimseyen filozoflara göre felsefenin sahip olması gereken bir tek işlevi vardır, o da dili analiz etmektir. Felsefenin görevi bilimsel yöntemlerle elde edilemeyen bilgileri elde etmek değildir. Onun görevi, dilsel önermeleri doğrulamaktır. Anlamlı önermeler doğrulanabilir önermelerdir. Bunun için de dil çözümlemeleri yapılmalıdır. 55 Pragmatizm: İş, oluş, eylem olarak çevirebileceğimiz pragma kavramından doğmuştur. Öğretisi, insan için uygulamada yararlı olan şey doğrudur, ilkesidir. Buna göre doğruluk ölçütü yarar, yarayışlı olan tüm bilgi ve düşüncelerdir. İnsan için tek gerçeklik, uygulama alanında kişinin işine yaradığı gerçekliktir; bilginin mantıksal, akılsal tutarlılığı ve çelişmezliği değil. Ayrıca pragmatizmin belirli bir yöntemi ve kuralı da yoktur. Fenomenoloji: Genelgeçer doğru bilgi elde etme yolunun fenomenolojik yöntemde - paranteze alma ile öz bilgisine ulaşma şeklinde – var olduğunu söyler. Öz bilgisi fenomenlerin ancak akılla bilinen idelerle ilgili içeriğinin temelidir ve bir yöntem bilgisidir. Öze ulaşmak için bilinç - paranteze alma yöntemiyle - yöneldiği nesnenin bütün renk, koku, ilinek, araç vb. duyu verilerini soyutlayarak öze indirger. Bütün bu araştırma çabasına fenomenoloji (görüngü bilim) denir. 1. Okuduğunuz metinlerde dogmatik filozofların epistemolojileri kısaca tanıtılmıştır. Bu bilgilerden yararlanarak aşağıda verilen yaklaşımların yanlarındaki noktalı yerlere örnekteki gibi Türkçe karşılıklarını yazınız. Rasyonalizm (Akılcılık) Pozitivizm (...............) Empirizm (............) Kritisizm (..............) Entüisyonizm (..............) Analitik felsefe (............) Pragmatizm (...........) Fenomenoloji (..............) 2. Sayfa 57-61ʼdeki metinlerden yararlanarak felsefi akımların karşısına temsilcileri olan filozofların adlarını - örnekte olduğu gibi - yazınız. Rasyonalizm Empirizm Kritisizm Entüisyonizm Platon Pozitivizm Farabi ................ ................ ................ Pragmatizm ................ ................ Fenomenoloji ................ ................ ................ Analitik felsefe ................ ................ ................ ................ ................ ................ 3. Aşağıda verilen felsefi akımları karşıtlarıyla eşleştiriniz. Rasyonalizm Pozitivizm Dogmatizim Entüisyonizm Empirizm Septisizm 4. Aşağıdaki ifadelerin sonundaki yay ayraçlara ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1) Görüngübilim (fenomenoloji) bir yöntem önermez. ( ) 2) Doğru bilginin akılla elde edilebileceğini savunan yaklaşım rasyonalizmdir. ( ) 3) Sezgiciliğe göre bilgiler faydalı ise doğrudur. ( ) 4) Pragmatizme göre tek gerçeklik uygulamada işe yarayandır. ( ) 5) Kritisizm, akıl ve deney bilgilerini birleştirmiştir. ( ) 56 Aşağıdaki metinlerde daha önce öğrendiğiniz felsefi akımların temsilcisi olan filozoflar ve görüşleri tanıtılmaktadır. Metinleri okuyunuz, etkinlikleri yapınız. FİLOZOFLAR VE BİLGİNİN KAYNAĞI PLATON: Sokratesʼin öğrencisi olan Platon, rasyonalist bir filozoftur. Ona göre genelgeçer, zorunlu ve kesin bilgi doğuştan gelir. Bu bilgiler ancak akılla elde edilir. Platon, duyusal bilgilerin insan için yanıltıcı ve göreli (rölatif) olduğunu, asıl bilginin ise değişmeyen varlıklar dünyasından elde edileceğini söyler. Bilgi konusundaki görüşleri varlık anlayışına dayalı olarak sistematik bir yaklaşımı yansıtır. İki ayrı evren olduğunu iddia eden Platon, değişmeyen varlık alemi idealar evreni ve gelip geçici olan duyular evreni olduğunu düşünmektedir. Ona göre idealar evreni gerçektir ve yalnız akılla kavranabilir; duyular evreni ise gelip geçicidir. Ancak duyumlanabilir ve algılanabilir. Platonʼa göre idealar evreni asıl varlıklar evrenini oluşturur, duyular evreni ise onların gölgesidir. ARİSTOTELES: Platonʼun öğrencisi olan Aristoteles, rasyonalizmin İlk Çağdaki önemli bir temsilcisidir. Aynı zamanda Makedonya kralı Filipʼin özel hekimi ve İskenderʼin öğretmenidir. Aristoteles, hocası Platonʼdan farklı olarak ideaların bu dünyadaki nesnelerin içinde olduğunu ve içeriklerini duyusal dünyadan aldığını düşünür. Ona göre gerçek varlıklar tekil olan, bireysel olan şeylerdir. Yani şu kitap, bu bardak, şuradaki otomobil vb. tekil varlıklar gerçekten var olanlardır. Klasik mantığı (Aristo mantığını) geliştiren Aristoteles kıyası kullanarak tekilin bilgisine tümdengelim yöntemiyle ulaşmıştır. Çünkü ona göre bilgi tümel önermelerden elde edilir ve tekil olanın bilgisi tümellerde vardır. Bu nedenle tümdengelim, tekilin bilgisine ulaşmayı sağlayacaktır. Ancak Aristoteles, Sokrates ve Platonʼdan farklı bir yaklaşımla rasyonalizmini ortaya koyar. Ona göre doğuştan bilgiye sahip olmayan akıl, yalnızca bilgi üretme özelliğine sahiptir. Yani duyu organlarının verileri akıl tarafından işlenerek bilgi açığa çıkar. Platon (MÖ 427-347) Aristoteles (MÖ 384-322) FARABİ: İslam felsefesinin kurucusu olarak kabul edilen Farabiʼye göre zorunlu varlık olan Allah, mutlak gerçekliktir ve Allahʼın doğrudan ilk yarattığı varlık akıldır. Aklın temel işlevi Allahʼı bilmektir ve akıl kendini de bilir. Farabi insanda var olduğu şekliyle aklın bazı bilgileri doğuştan getirdiğini ancak potansiyel hâldeki bu aklın mantıksal çıkarım yoluyla ve duyulara dayalı olarak bilgiyi açığa çıkardığını düşünmektedir. Bu yönüyle Aristotelesçi bir düşünür olarak Farabi duyusal ve akli olmak üzere iki tür bilgiden bahseder. Ona göre insandaki en güvenilir yeti olan akıl genelgeçer kesin bilgiyi elde eder. Öyleki bu bilgi insan için en yüce erdemdir. Çünkü insanı yönlendiren ona doğru ve yanlışın ne olduğunu gösteren böylece de insanın Tanrıʼya ulaşmasını sağlayan bir hazinedir. Farabi (870-950) 57 HEGEL: Alman idealizminin ve rasyonalizminin zirvesi kabul edilen Georg Wilhelm Friedrich Hegel (Georg Wilhelm Fridrih Hegel), düşüncesinin temeline tüm gerçeklik olarak kabul ettiği ideyi yerleştirmiştir. Ona göre doğru bilgi yalnızca akıl ile elde edilir. Hegelʼe göre felsefe, salt düşünme ile deneye başvurmadan objelerin görülmesidir. Çünkü o bilen ile bilinenin aynı aklın farklı şekillenmeleri olduğunu, böylece gerçek olanın akla uygun, akla uygun olanın da gerçek olduğunu düşünmektedir. İlk defa Herakleitos tarafından kullanılan diyalektik yöntemi geliştiren Hegel, düşüncenin bu süreçte gerçeği bir bütün olarak vereceğini ortaya koyar. O düşünmenin ve varlığın diyalektik olarak gelişme gösterdiğini ifade ederken karşıtların birliğine dayalı bir yol izler. Hegelʼe göre ide önce kendi kendindedir tez aşaması, yani düşünce potansiyel hâlde vardır. İde antitez aşamasında ise Hegel (1770-1831) kendini tanımak, gerçekleştirmek için başkalaşır ve özüne yabancılaşarak kendi dışına çıkar. Son aşama olan sentez aşamasında ise artık ide yabancılaşmadan kurtulmuş ve kendi kendine (özüne) dönmüştür. Böylece Hegel diyalektik süreçte akla özel bir önem verirken onu mutlak varlığın (geist) ta kendisi olarak görür. DESCARTES: Descartesʼe göre açık ve seçik olarak bilmek doğru bilmektir. Onun felsefesinde basit ve kesin düşüncelerden kompleks düşüncelere geçilir. Genelgeçer, açık-seçik bilgi elde etmek için şüphe yöntemini kullanır. Metodik şüphe septisizmin amaçladığı şüpheden oldukça farklıdır. Descartes şüpheyi doğru bilgiye ulaşmada bir araç olarak kullanır. Şüphe bir tür düşünme olup şüphe eden bir “ben”in varlığını gösterir. Şüphe ettiğinden şüphe etmemekle ilk temellendirme ilkesini açığa çıkarır. Düşündüğü kesindir. Sonra “Düşünmek var olmaktır.” bu da kesindir. Öyleyse “Düşünüyorum o hâlde varım.” ilkesi apaçık ve doğru bir ilkedir. Bu ilke araçsız, doğrudan sezgiyle elde edilmiştir. Matematiksel bu sezgi kişinin doğuştan getirdiği bir yetidir. Bir de Tanrıʼya ait fikirler doğuştandır. Bunların dışındaki bütün bilgiler duyularla kavranır, doğrulukları da şüpheye açıktır. R. Descartes Descartesʼe göre insan zihninde bir dış dünya fikri vardır ve mükemmel (1596-1650) olan Tanrı bizi aldatmayacağına göre nesneler dünyası vardır. Descartes önce “ben”in varlığını, sonra Tanrı ve dış dünyanın varlığını rasyonalist bir tarzda kanıtlamaya çalışmıştır. Her şeyden şüphe ile başlayan kanıtlama, düşüncenin doğuştan var olan ve sezgiyle kavradığımız kesin bilgiye temel olabileceğini gösterir. JOHN LOCKE: John Lockeʼa göre doğuştan sahip olduğumuz hiçbir bilgi yoktur. Aklımızda, düşüncemizde bulunan fikirlerin kaynağı deneyimlerimizdir. 17. yüzyılda akıl ve doğru bilgi arasında zorunlu bir yakınlık ilişkisi kuran matematik temelli rasyonalizmin metafizik kurguları Locke ile terkedilmeye başlanmıştır. Boş bir levha (tabula rasa) olan insan zihnindeki ideler deneyden gelir. Bu deney ikiye ayrılır: 1. Dış duyum ve deney (Beş duyu ile temel duyumlar alınır ve test edilir.). 2. İç duyum ve deney (Bu düşünmedir “refleksiyon”.). Lockeʼa göre bilgiler bu yolla gelmektedir. Dış deney, nesnelerin duyulur niteliklerini (renk, koku, vb.) sağlar, iç deney ise bu verileri işler. Bilginin oluşumu basit fikirlerden karmaşık fikirlere doğru duyumla ve deneyle başlayıp oluşan bir süreçtir. Lockeʼa göre nesnelerin madde özellikleri (birincil nitelikler) ile duyusal özellikler (ikincil nitelikler) J. Locke (1632-1704) birbirinden farklıdır. Birincil niteliklerde duyulara güvenilir, bunların sayılarında ve ağırlığında yanılma olmaz. Renk, koku, tat gibi ikincil niteliklerde ise görecelik bulunur. 58 DAVİD HUME: David Hume (Deyvid Hiyum) bütün fikirlerimizin kaynağının duyular ve deney olduğunu söyleyerek empirist anlayışı devam ettirmiştir. Humeʼa göre aklımızın kavradığı gerçekler iki türlüdür. İlki aritmetik teoremler gibi olanlardır. Bu tür gerçekler ya fikirlerle bağlantıların ele alınmasından ya da içeriklerin analizinden elde edilir. Olguya ait olan şeyler ise ikincilerdir. Bizim dışımızda bizden bağımsız olarak var olanlardır. Zihnin bütün tasarımlarının kaynağı bu iki türdür. İlkine fikirler, ikincisine izlenimler, (impression) denir. Fikirler, hayal gücü ve hatırlatma tasarımlarıdır. Ruhun, zihnin duyumlar üzerinde yoğunlaşmasıyla oluşur. İzlenimler, duyum (hissetme, duyma, vb.) ve duygulanımları (sevgi, nefret gibi) kapsar. Düşünmenin işlevi, duyumlarla edindiğimiz unsurları birleştirmek, sıraya koymak, değiştirmek veya genişletmektir. Düşüncelerimiz, izlenimlerin, tecrübelerin D. Hume (1711-1776) silik birer kopyalarıdır. Fikirler, duyumlardan çıkar ve bunlar arasında bağ vardır. Ayrıca fikirler düşünme ilkelerini belirler ve bu bağı açıklamaya çalışır. Bu ilkeler; benzerlik, aykırılık, zaman veya mekân bakımından yakınlık, neden-sonuç ilişkileridir. Humeʼa göre bunların dışında bir doğruluk tasarımı olmaz. Var olmak algılanmak demektir. Doğruluk da ancak algılar arasında doğru bağlantıların kurulmasıyla ortaya çıkar. IMMANUEL KANT: Immanuel Kant, bir eleştiri felsefesi yaparak bilginin yalnızca rasyonalistlerin iddia ettiği gibi akılla ya da empiristlerin iddia ettiği gibi deneyle elde edilemeyeceğini savunmuştur. O, rasyonalismle empirizmi uzlaştırmış ve bunu şu sözle ifade etmiştir: “Bütün bilgi deney ile başlar, fakat deneyden doğmaz.” Ona göre duyu organlarının verileri bilginin ham maddesini oluştururken ham maddeyi işleyerek bilgiye dönüştüren ise akıldır. Akıl, bunu deney öncesi (apriori) özellik gösteren kategoriler aracılığıyla yapar. Yani deneyle elde edilen işlenmemiş olan verilerin zihin kalıpları (kategoriler) tarafından işlenip düzene sokulması ve şekillendirilmesi sonucunda bilgi ortaya çıkar. Bu nedenle de Kant, “Deneysiz kavramlar boş, kavramsız deneyler kördür.” diyor. Bilginin bir yanıyla deneyle, diğer yanıyla da akıla dayalı olarak elde edileceğini söylüyor. Böylece Kant, rasImmanuel Kant (1724-1804) yonalizm ve empirizmin bir sentezini yaparken fenomenlerin bilgisine ulaşılabileceğini ancak numen alanının bilinemeyeceğini de ifade etmektedir. Kantʼa göre fenomenlerle sınırlı olan insan bilgisi numen alanına ait olan Tanrı, ruh, ölüm gibi metafizik konuları kapsamamaktadır. Çünkü bunlar deneyle, duyu verileri ile elde edilemezler. Oysaki görünüşler evreni (fenomenler) bütün insanlarda ortak olan aklın yapısına göre aynı şekilde bilinecek ve ortak bir doğruluk değerine sahip olacaktır. GAZALİ: Şüphesi ve sezgisiyle Descartes ve Bergsonʼu önceleyen, etkileyen, kaynaklık eden İslam düşünürüdür. Gazali, doğru bilginin elde edilmesinde duyu ve akıl bilgisinin fonksiyonlarını vurgulamakla birlikte onları yeterli bulmadığı için bir diğer faktörden de bahseder ki o da sezgidir. Sezgiyi kendi diliyle “kalp gözü” olarak kavramlaştırır. Genelgeçer doğru - hakikat bilgisine sezgiyle (kalp gözüyle) ulaşılabileceğini söyler. Gazali kalp gözünün bütün insanlarda bulunduğunu ancak herkesin bununla aynı bilgiye ulaşamayacağını söyler. Ona göre insan günah işlediği için kalp gözünün önünde perdeler oluşur ve hakikati kavraması zorlaşır. Bunun için insan Allahʼın emir ve yasaklarına uymalı, bedeni ve ruhunu günahlardan arındırmalıdır. Böylece kalp gözünün önündeki perdeler açılacak ve insan yalnız görünenlerin değil, onların arkasındaki hakikatlerin bilgisine de kalp gözüyle ulaşacaktır. Gazali (1058-1111) 59 HENRİ BERGSON: Henri Bergson sezgiyi doğru, genelgeçer bilgi edinmenin aracı olarak görür. Ona göre yaşam, eşya bir bütün ve sürekli bir oluş hâlindedir. Bergson, yaşamı ileri götüren gücü yaşama atılımı (elan vital) olarak adlandırır. Akıl ve zekânın varlığın bu akıp giden sonsuzluğunu kavrayamayacağını ancak sınırlı ve art arda gelen şeyleri bilebileceğini düşünür. Bergsonʼda zamansal varoluş da diyebileceğimiz yaşama atılımı yalnızca sezgi gücü ile doğrudan ve aracısız olarak kavranır. Böylece Bergson sezgiyi zekâdan ayırır. Ona göre zekâ veya aklın bize verdiği bilgiler eksiktir; biz onlarla nesnelerin bilgisini elde eder ve durağan hâldeki maddeyi kavrarız. Ancak asıl kavranması gereken doğanın iç yüzündeki gerçeğin özüdür ki bu da zekâ ile değil sezgi ile kavranır. H. Bergson (1859-1941) AUGUSTE COMTE: Aydınlanma geleneğine uygun olarak reform yoluyla toplumsal yaşamın düzenlenmesini isteyen Auguste Comte (Ogüst Komt) düşüncelerini pozitivizm üzerine inşa ederken felsefeye de bu düzenleme işinde bilimsel temelleri esas alma görevi yüklemiştir. Comteʼa göre felsefe, çağın pozitivist bilimsel gelişmelerine paralel olarak yalnızca olgulara dayalı olan ve duyu verilerine dayanan konuları (fenomenleri) ele almalıdır. Comte, yalnızca deneyle elde edilen bilgilerin felsefenin konusunu oluşturmasını savunur. Böylece olgusal olarak test edilemeyen hiç bir önerme doğru olarak değerlendirilmeyecek ve felsefenin konusuna dâhil edilmeyecektir. Bu tür, örneğin ölüm ve ölümden sonraki hayat gibi konular metafizik önermelerdir; bunlar felsefenin konusunun dışında kalmalıdır. A. Comte (1789-1857) A. Comteʼun pozitivist anlayışını en iyi yansıtan onun “üç hâl yasası” olarak bilinen görüşleridir. Ona göre insanlık ve toplumlar şu üç aşamadan geçerler: teolojik dönem, metafizik dönem, pozitif dönem. Teolojik dönemde her şey Tanrısal güçlerle, metafizik dönemde olaylar ruh, töz gibi metafizik ögelerle, pozitif dönemde ise evren, dünya ve olaylar doğa yasalarıyla açıklanır. LUDWİG WİTTGENSTEİN: Ludwing Wittgenstein (Ludvig Vitgenştayn) mantıksal pozitivizm, modern deneycilik, neo pozitivizm gibi isimlerle de anılan analitik felsefenin en önemli temsilcilerinden biridir. Tractatus (Traktatus) adlı eserinde dünyanın “olguların toplamı” olduğunu ifade eder. Temel problem olarak da dilin, gerçekliğin (dünyanın) yapısını açıklayıp açıklayamayacağı olduğunu düşünür. Bu nedenle de felsefenin görevinin bilimsel önerme ve kavramları ele almak olduğunu söyler. Çünkü düşüncenin aracı olan önermelerle düşünürüz. Önermeler de dil ile ifade edilir. Bu nedenle de Wittgensteinʼa göre dilin mantıksal yapısını çözümlersek ki bu önermelerin yapısını çözümlemektir - gerçekliğin yapısını da çözümlemiş oluruz. Bu aynı zamanda şu sorunu da ortaya koyar: Dilin yapısı düşünceyi sınırlar. Bu sınırın dışında kalan her şey ona göre saçma ve anlamsızdır çünkü doğrulanamazlar ve bilgi değeri taşımazlar. L. Wittgenstein (1889-1951) Ancak 1929ʼdan sonra Wittgenstein (felsefe tarihinde ilk kez bir filozof için açıktan görülen hâliyle) kendi düşüncelerindeki yanlışlığı itiraf etmiş ve yanıldığını kabul etmiştir. Ona göre dil, düşünceleri ve gerçekliği belirleyen bir sınır değil, sadece onları ifade etme aracıdır. Böylece Wittgenstein önceden anlamsız olarak kabul edip reddettiği estetik, etik, dinî ve metafizik önermelerin de anlamlı olduğunu kabul etmiştir. 60 WİLLİAM JAMES: Amerikan ve İngiliz toplumlarının yaşam felsefesini yansıtan pragmatizmin öncüsü Charles Peirce (Çarls Piirs, 1839-1914) kabul edilmesine rağmen onu sistematik hâle getiren filozof William James (Vilyım Ceymıs)ʼdir. Jamesʼe göre bilginin doğruluğu pratik yararı ile ölçülür. Bir bilgi hayatımızda işlevsel olarak yararlıysa doğrudur, değilse yanlıştır. Düşüncelerimizin doğruluğunu hayatta karşılaştığımız problemleri çözme gücü ile test edebiliriz. Jamesʼe göre temel amaç insanın kendi varlığını korumasıdır. İnsan bunu eylemleriyle sağlar. Bu nedenle düşüncenin eylemden ayrı olarak görülemeyeceğini söyler ve düşüncenin doğruluğunda yararı temel ölçüt olarak alır. Ona göre bir düşünce yararlıdır çünkü doğrudur, doğrudur çünkü yararlıdır. James, bilgi için temel ölçüt olarak gördüğü yararı ahlak, din ya da diğer toplumsal kurumlar için de görür. Örneğin dinsel inançlar bireyi mutlu kılıyor, hayata uyumunu kolaylaştırıp pratik yarar sağlıyorsa doğrudur. W. James (1842-1910) JOHN DEWEY: Biyoloji ve psikolojiye dayalı yaklaşımıyla pragmatizmi eğitime uygulayan düşünür John Dewey (Con Dövi)ʼdir. Ona göre insan için hayatta yarar sağlayan, başarılı olmasını mümkün kılan düşünce ve bilgiler doğrudur. Bunun için o insanın karşılaştığı problemleri çözme gücüne sahip bilgileri, kanun ve kavramları yararlı (başarılı) birer alet olarak görür. Dewey bu yaklaşımıyla özellikle eğitim alanında işlevselliği, problem çözmeyi öncelediği için görüşü enstrümantalizm (aletçilik) olarak adlandırılır. Dewey bilgiyi de insanın çevresine uyumunu kolaylaştırıyor ve onu mutlu kılıyorsa doğru kabul eder. Böylece 20. yüzyıl eğitim anlayışına pragmatizmi uygulamaya çalışmış ve eğitimi de insanı hedefine ulaştıran bir araç olarak görmüştür. J. Dewey (1859-1952) EDMUND HUSSERL: Fenomenolojinin kurucusu olan Edmund Husserl (Edmont Huserl)ʼe göre özneden hareketle nesnenin bilgisine varılabilir. Geliştirdiği fenomenolojik yöntemden anlaşılabileceği gibi özne olmadan nesne olmaz. Çünkü bütün nesneler özneden ve onun düşüncesinden ayrılamaz. Nesnesine yönelen bilinç öz bilgisine ulaşmak için “paranteze alma” tekniği denilen fenomenolojik yöntemi kullanır. Fenomenle yani nesneyle ilgili bütün verileri paranteze alır. Duyu verilerini bu paranteze dahil ederek fenomenolojik indirgeme yöntemi aracılığıyla nesnelerin özüne ulaşılır. Varılan öz bilgisi bilincin fonksiyonel dönüşümüdür. Husserl tarafından bu yöntem “öz bilimi” olduğu için “bilimlerin bilimi” diye adlandırılır. Varoluşçuluk (Heidegger) ve yeni ontoloji (N. Hartman) akımlarına kaynaklık etmiş metafiziksel bir yöntemdir. E. Husserl (1859-1938) 61 1. “Filozoflar ve Bilginin Kaynağı” adlı metinde geçen “İtalik” ifadeleri bulup filozof isimlerinin altındaki noktalı yerlere yazınız. PLATON ARİSTOTELES FARABİ HEGEL ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. DESCARTES J. LOCKE D. HUME I. KANT ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. GAZALİ H. BERGSON A. COMTE L. WİTTGENSTEİN ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. W. JAMES J. DEWEY E. HUSSERL ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. ............................. 2. Metinde geçen filozofların isimlerinin karşısına bu filozofların görüşlerini yansıtan birer cümle yazınız. • Platon: .............................................................................................................................................. • Aristoteles: ........................................................................................................................................ • Farabi: .............................................................................................................................................. • Hegel: ............................................................................................................................................... • Descartes: ........................................................................................................................................ • J. Locke: ........................................................................................................................................... • D. Hume: .......................................................................................................................................... • I. Kant: .............................................................................................................................................. • Gazali: .............................................................................................................................................. • H. Bergson: ...................................................................................................................................... • A. Comte: ......................................................................................................................................... • L. Wittgenstein: ................................................................................................................................ • W. James: ........................................................................................................................................ • J. Dewey: ......................................................................................................................................... • E. Husserl: ....................................................................................................................................... 62 BİLGİ VE YAŞAM Kazanım: 9. Bilginin insan yaşamındaki önemini sorgular. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.panoramio.com www.yeniansiklopedi.com Sorular • Bütün bildiklerimizi unutsaydık ne olurdu? • Sahip olduğumuz tarihsel bilgiler ışığında İlk Çağ ve günümüz yaşam biçimlerini karşılaştırınız. Ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? • 25. yüzyılı hayal ediniz, acaba insanlık, dünya ve evrende ne gibi değişiklikler olabilir? 63 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup soruları cevaplandırınız. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BİLGİ İlk uygarlıklarda bilgi; Sümer, Babil, Mısır, Hint ve Çin gibi Doğu kültürlerinde ağırlıklı olarak aritmetik ve geometri çerçevesinde var olmuştur. Gündelik hayatlarında, tarım ve astronomide bu tür bilgilerden yararlanmışlardır. İslam dünyasında çeviri faaliyetleriyle birlikte Antik Yunanʼdaki bilgi birikimi fizik, kimya ve astronomi başta olmak üzere insanlığın faydasına sunulmuştur. Kullanılır elverişlilikteki bu bilgiler insan yaşamı için vazgeçilmez niteliktedir. Günümüzde bilimsel bilgi, teknolojideki uygulamaları ile hayatın vazgeçilmez bir unsurudur. Ancak teknolojinin yaşam ve çevreye yansıyan olumsuz etkilerini en aza indirebilmek için teknolojilerin fonksiyonel sonuçları eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Böyle bir sorgulama, zarar ve fayda ihtimalleri çerçevesinde bilgilerin hayatı kolaylaştırıcı niteliğinden yararlanmak isteyenlerin işini hafifletecektir. 1. İlk uygarlıklarda bilginin sorgulanması gerekli midir? Neden? Düşüncelerinizi belirtiniz. ............................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 2. Bilimsel bilgi ile üretilen teknolojilerin hayatımızın içindeki yerinin sorgulanması gerektiği fikrine katılıyor musunuz? Neden? Düşüncelerinizi aşağıdaki alana yazınız. ............................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 64 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Doğruluk ve gerçeklik nedir? Birer örnekle anlatınız. 2. Genelgeçer ve doğru bilgi edinebilir miyiz? Neden? 3. “İnsan zihni boş bir levhadır.” görüşüne katılıyor musunuz? Tartışınız. 4. Temellendirme nedir? Örnekle ifade ediniz. 5. Bilginin doğruluk ölçütleri nelerdir? Bu ölçütlerden ikisini söyleyiniz. B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. Düşünme, algı, anlama, açıklama gibi aktlara ............................... aktları denir. 2. ........................ ........................ gündelik bilgiler gibi hayatı kolaylaştırıcı işleve sahiptir. 3. ......................., ......................., ........................ felsefenin üç temel alanıdır. 4. .......................... bilgi ve varlık bakımından doğruya ulaşılabileceğini savunan felsefi akımdır. 5. ......................... şüphesi ve sezgisiyle Descartes ve Bergsonʼu önceleyen, etkileyen, kaynaklık eden İslam düşünürüdür. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. Gündelik bilgiler tecrübelerimiz sonucunda oluşur. (.....) 2. Rasyonalizme göre doğru bilginin ölçütü deneydir. (.....) 3. Süje ve obje arasındaki bağdan bilgi oluşur. (.....) 4. Platonʼa göre insan zihni doğuştan bilgilerle donatılmıştır. (.....) 5. Tümel uzlaşım, apaçıklık gibi kavramlar bilginin doğruluk ölçütü ile ilgili değildir. (.....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Bilen özne (süje) ile bilinen nesne (obje) arasında kurulan bağın felsefedeki karşılığı aşağıdakilerden hangisidir? A) Bilgi Aktları B) Varlık C) Metafizik D) Değer E) Hiçbiri 2. “Tecrübi bilgi de diyebileceğimiz düzensiz bilgilerdir ve belli bir yöntemi yoktur ancak hayatı kolaylaştırıcı niteliğe sahiptir.” şeklinde tanımlanan bilgi türü aşağıdakilerden hangisidir? A) Teknik bilgi B) Gündelik bilgi C) Sanat bilgisi D) Dinsel bilgi E) Bilimsel bilgi 65 3. Aşağıdakilerden hangisi bilgi felsefesinin (bilgi kuramı) ele aldığı sorulardan biri değildir? A) Doğru bilgi var mıdır? B) Bilgilerimizin kaynağı nedir? C) Varlık var mıdır? D) Bilgilerimizin bir sınırı var mıdır? E) Bilginin doğruluk ölçütleri nelerdir? 4. Doğru bilgi elde etmenin mümkün olmadığını, genelgeçer doğru bilgiye ulaşmanın imkânsız olduğunu savunan felsefi görüş aşağıdakilerden hangisidir? A) Dogmatizm B) Rasyonalizm C) Entüisyonizm D) Septisizm E) Fenomenoloji 5. Aşağıdaki filozoflardan hangisi rasyonalizmin temsilcisi değildir? A) Platon B) Aristoteles C) Farabi D) Hegel E) Bergson 66 3. ÜNİTE VARLIK FELSEFESİ • FELSEFE VE VARLIK • ONTOLOJİ VE METAFİZİK • BİLİM VE FELSEFEDE VARLIK • VARLIK FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI • VARLIĞA FARKLI YAKLAŞIMLAR • ÇAĞDAŞ VARLIK GÖRÜŞLERİ VE BİR VARLIK OLARAK İNSAN 67 FELSEFE VE VARLIK Kazanım: 1. Felsefenin varlık konusunu nasıl ele aldığını fark eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görsel ve haber metnini inceleyip soruları cevaplayınız. Ders: Felsefe Konu: Varlık felsefesi SÖYLE BAKALIM 262 NİHAT. GORGIAS DEMİŞ Kİ: “HİÇBİR ŞEY YOKTUR, OLSA BİLE BİLİNMEZ. BİLİNSE BİLE BAŞKALARINA AKTARILAMAZ.” BU SÖZÜNDEN NE ANLIYORSUN? VALLA, NASIL ANLATSAM HOCAM! KAFAMI KARIŞTIRAN BİR DURUM VAR. ÖRNEK VERSEM OLUR MU ACABA? www.felsefesinifi.com Varlık felsefesi irdeleniyor Bu sene dokuzuncusu düzenlenen “Felsefe Söyleşileri”, varlık felsefesini işlerken “varlık”, “varolan”, “varoluş”, “gerçeklik”, “sanal gerçeklik” kavramlarını ele alıyor. Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü ile İstanbul Marmara Eğitim Vakfının her yıl düzenlediği “Felsefe Söyleşileri” bu kez “varlık”, “varolan”, “varoluş”, “gerçeklik”, “sanal gerçeklik” kavramlarını ele alıyor. Dokuzuncusu düzenlenen söyleşilerin ana başlığını ise “Varlık Felsefesi (Ontoloji)” oluşturuyor. 4 Nisandan bu yana cumartesi günleri 10.00 ila 12.00 saatleri arası yapılan ve 30 Mayısa kadar sürecek olan söyleşilerin koordinatörlüğünü Prof. Dr. Betül Çotuksöken üstleniyor... http://basin.malteme.edu.tr Sorular • Çevrenizde gördüğünüz şeyler birbirlerine benziyor mu? • Odanızdaki eşyaları sınıflandırmanız gerekirse bunu nasıl yaparsınız? • Size göre varlık nedir? • Felsefe varlıkla ilgilenir mi? Niçin? 68 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki görselleri ve metni inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. 5 FELSEFEDE VARLIK Varlık felsefesi (ontoloji), felsefenin “varlık” kavramını konu edinen alt dalıdır. “Varlık nedir?”, “Varlık ne türdendir?” ya da “Varlığın özü nedir?” gibi sorular sorarak varlık kavramını sorgular, anlamaya ve kavramaya çalışır. Var olanları bir bütün olarak incelemek, varlığın özü ve değişik biçimlerini (türlerini) düşünmek, felsefeler üretmek varlık felsefesinin görevidir. Felsefede varlık var olan her şeydir. Var olanların bir kısmı benim çantam, arkadaşımın telefonu, yoldan geçen otomobil gibi tek tek sayılabilir ve duyularla algılanabilir olan somut türden şeylerdir. Felsefe bu tür varlıkları gerçek (reel) varlık olarak adlandırır. Bunların dışında, insanın düşüncesinde var olan veya aklıyla kavradığı beş rakamı, küp ve üçgen gibi geometrik şekiller vb. soyut türden varlıklar vardır. Dış dünyada - zaman ve mekânda - bulunmayan türden varlıklar ise felsefede düşünsel (ideal) varlık olarak adlandırılırlar. 1. Okuduğunuz metinden hareketle kaç tür varlık olduğunu genel başlıklar hâlinde aşağıdaki çerçeveli kısmın içine yazınız. Başlıkların altındaki noktalı yerlere metinde geçen varlık türlerinin isimlerini yazınız. ................................ varlık ................................ varlık • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... • ....................................... 69 2. Aşağıdaki metni okuyup metnin altında verilen sözcükleri kutucukta yer alan noktalı yerlere yazarak cümleleri tamamlayınız. Nesnelerde gerçekten onlara ait olan niteliklerle, onların biraraya gelişlerinden ve onları algılayan bir varlığın özel yapısından ileri gelen nitelikleri birbirinden ayırmak gerekir. Birinciler büyüklük, biçim ve hareket gibi niteliklerdir. İkinciler ise renk, ses, tat gibi niteliklerdir. Demokritosʼa göre atomların gerçekten de bir büyüklüğü, biçimi, hareketi vardır. Ancak onların sıcak veya soğuk, ekşi veya tatlı, güzel kokulu veya çirkin kokulu olma gibi nitelikleri yoktur. Bunlar onların biraraya gelmeleri ve bizim duyu organlarımız üzerine yaptıkları etkinin sonucu bizde var olan duyumlardır. Demokritos bunu şöyle dile getirir. “Tatlı, acı, sıcak, soğuk, renk ancak zihinde vardır. Gerçekte ise atom ve boşluktan başka bir şey yoktur.” (Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş, sayfa 72) SOMUT DUYUMLANABİLİR SOYUT DÜŞÜNSEL ALGILANABİLİR Düşünsel ve gerçek varlık isimlerinin özelliklerini genel olarak ikiye ayırırız: Maddi olanlarını; çanta, telefon, araba ve bunlara eklediğiniz kendi örnekleriniz de dahil olmak üzere hepsine birden ......................... ve ...................... olanlardır diye .................... olarak sınıflandırabiliriz. Duyumlanabilir olmayan; beş rakamı, küp, üçgen gibi geometrik şekillere ve bunlara eklediklerinizi ..................... ve ...................... varlıklar olarak adlandırabiliriz. 70 ONTOLOJİ VE METAFİZİK Kazanım: 2. Ontoloji ve metafizik hakkında bilgi sahibi olur. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.senselogic.wordpress.com Sorular • Görsel size ne düşündürüyor? • Görselde ne tür varlıklar görüyorsunuz? • Görsel için sokak mı, mekân mı, yoksa herhangi bir varlık alanı mı demeliyiz? Niçin? 71 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinlikleri yapınız. ONTOLOJİ VE METAFİZİK Filozoflar için varlık sorunu, felsefe tarihi boyunca güncelliğini yitirmemiştir. Varlık Parmenides, Herakleitos (Heraklit), Anaksimandrosʼdan beri varlık felsefesiyle uğraşanların yoğunlaştıkları araştırma konusudur. Aristoteles, varlık araştırmalarını ilk felsefe olarak nitelendirmiş; kendinden sonra gelen Rodoslu Andronicus da bu çalışmalara meta ta physika (fizik ötesi - metafizik) adını vermiştir. Platonʼda aldatıcı olan görünür gerçekliğin (nesneler dünyası) dışındaki gerçek varlığı (idealar dünyasını) asıl varlık olarak niteler. Tanrısal saydığı varlığı inceleyen bu ilk felsefe metafiziksel niteliktedir. Kantʼa göre metafizik, aklı aşan (transendental) bir felsefedir. Kant klasik metafizik öğretilerini eleştirir. Fiziksel alanın ardında var olduğu düşünülen şeyi değil, onun insan aklı tarafından bilinme şartını araştırır. Christian Wolf (Kristiyan Volf, 1679 - 1754), genel olarak varlık öğretisi anlamında ontolojiyi isim olarak kullanan ilk düşünürdür. Hegel, Kantʼın “kendinde şey” ile fenomen arasındaki ayrımını aşarak metafizik (ontoloji) anlayışını temellendirir. Ona göre akılsal olan gerçek, gerçek olan akılsaldır. Felsefenin amacının varlığın gerçekten ne olduğunu kavrama olarak düşünen başka bir filozof da Heidegger (Haydeger)ʼdir. Ona göre felsefe yapmak varlığın anlamını sorgulamak ve açıklama yapmaktır. 1. Aşağıdaki tabloya okuduğunuz metinde ismi geçen filozofların metafizik ve ontoloji hakkındaki görüşlerini yansıtan kavram veya ifadeleri örnekteki gibi yazınız. Filozoflar Kullandıkları kavram veya ifadeleri Parmenides Herakleitos Varlık felsefesi Anaksimandros 72 Aristoteles .................................................... Platon .................................................... Kant .................................................... C. Wolf .................................................... Hegel .................................................... Heidegger .................................................... 2. Aşağıdaki noktalı yerlere metafizik ve ontoloji ilişkisini ifade eden bir metin yazınız. ............................................................................................................................................................ .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. Düşünme Kutusu İbni Sina ve Varlık Felsefesi İbni Sina 980 yılında Buhara yakınlarındaki Belhʼde doğdu. 1037 yılında Hemedanʼda vefat etti. İbni Sina ilmî bir çevrede büyüdü. Kurʼân, edebiyat, Yunan ve Hint Felsefesi, mantık, tıp öğrenimi gördü. İbni Sina her şeyin temeli olarak varlığı görür. Ona göre varlığın yaratıcısı ve metafizik âleminin sahibi ve hükümranı olan Allahʼtır. Allah ile varlık arasındaki münasebetleri felsefî olarak ortaya koymaya ve izah etmeye çalışır. Ama metafizik âlemi kavramak görünen fizik âlemini kavramaya ve anlamaya bağlıdır. Fiziki âlemi anlama ve anlamlandırmaya yarayan aritmetik, geometri, mantık, müzik, estetik, tabiat, astronomi, psikoloji ve fizik yardımcı ilimlerdir. Bütün bu ilimler ancak metafizik âlemi anlamak ve kavramak için vardırlar. İnsan da kendisini ve ilişkili olduğu varlık âlemini bilmek ve kavramakla yaratıcı olan Allahʼı tanıyabilir ve gerçek kulluk şuuruna erebilir. İbni Sinaʼya göre “ruh”; akıl, hayal, düşünce, duyular ve hislerin tamamını içine alan bir manevi varlıktır. “Kâinat” da atom, element, esir, nur, arş ve kürsiʼnin tamamını kapsayan bir fiziki âlemdir. Allah kudreti ile her şeyi kuşatmıştır. Hiçbir mekâna bağlı değildir. Geçmişte ve gelecekte olan her şeyi bilir ve değiştirmeye gücü yeter. Fiziki âlemin arkasında o olmazsa hiçbir şey olmaz. Her şeyin varlığı Allahʼın onları yaratmasına bağlıdır. İbni Sina fizik ile metafizik alem arasındaki ilişkiyi sağlayan ruh konusunda da çalışmalar yapmış ve ruh bilimi denen psikolojiyi; ruhani akıl, deneye dayanan tecrübi akıl ve vahiyle bütünleşen ve ona yönelen sezgiye değer veren akıl olarak ruh bilimini üçe ayırmıştır. www.fikirbahcesi.org (Sadeleştirilerek alınmıştır.) 73 BİLİM VE FELSEFEDE VARLIK Kazanım: 3. Bilim ve felsefenin varlığa bakış açılarını ayırt eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.sehirler.net Sorular • Görsellerin hangi bilim dallarıyla ilgili olduğunu söyleyiniz. • Birinci görseldeki insanlar ne yapıyor olabilirler? Düşününüz. • İkinci görseldeki canlılar bütün canlıları kapsıyor mu? • Görsellerin çağrıştırdığı bilgi alanlarıyla astronomi bilimi neden ilgilenmez? 74 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metinleri inceleyip yönergeleri takip ederek etkinlikleri gerçekleştiriniz. BİLİM VE FELSEFEDE VARLIK FELSEFE Fi zik loji Jeo Sosyoloji Kimya Biyo i om loji n ko Tarih Ps iko lo ji E re k Ha rin Ye ısı yap Toplums al yapı Üretim-tüketim nış ra av n deni Mad ı s yapı Can lılık an am ar e z yl r v ola Ye arak ol ilişkileri D et VARLIK - VAR OLAN HERŞEY Bilim ve felsefe, yöneldikleri varlık alanında sordukları sorular, inceleme tarzları ve yöntemleriyle birbirinden ayrılır. Bilim “Varlık nedir?”, “Varlık var mıdır?” gibi soruların cevaplarını öğrenmeye çalışmadığı için genel olarak varlığı bir problem alanı olarak görmez. Ancak farklı bilim dalları, varlık çeşitlerini ve olayları uzmanlıklarına göre ayrı ayrı inceler. Onlarla ilgili yasalara ulaşmaya çalışır. Bunu yaparken de matematik ve mantık gibi formel bilimlerden yararlanır. Genel olarak fizik, hareketi; kimya, maddenin yapısını; biyoloji, canlılığı; jeoloji, yerin yapısını inceler. Bunların dışında psikoloji, insan davranışlarını; sosyoloji, toplumsal yapıyı; tarih, yer ve zaman belirterek yaşanmış olayları; ekonomi, üretim - tüketim ilişkilerini inceler. Buna karşılık felsefe; “Varlık var mıdır?”, “Varsa ne türdendir?” gibi sorularla varlığı tartışma konusu yapar. Felsefe var olanı bilimlerin yaptığı gibi - varlığı parçalara ayırarak - indirgemeci bir yaklaşımla değil, bir bütün olarak inceler, yani bütüncül bir yaklaşım sergiler. Örneğin sosyoloji, aile toplumsal grubunu incelerken dikey ya da yatay hareketlilik veya göç olgusuyla uğraşmaz, yalnızca aile grubunu inceler. İşte bu duruma bilimlerin indirgemeciliği denir. Bilimlerin aksine felsefe, indirgemeci değil bütünlükçü bir yaklaşım sergiler. Örneğin, “Varlık var mıdır?”, “Varlık nedir?” gibi bilimin sormadığı bütüne dair soruları ele almasından ve cevap aramasından bütünlükçü bakış açısına sahip olduğu anlaşılır. 75 1. Aşağıdaki tabloda verilen ifadelerin ilgili oldukları alanları “X” işareti koyarak belirleyiniz. İfadeler Felsefe Bilim Varlık var mıdır, varsa ne türdendir? Toplumsal olay ve olgular toplumsal yapıda meydana gelen değişmeleri ifade eder. İdeal bir yönetim biçimi olabilir mi? Organizmanın davranışlarını inceleyen bilim dalı hangi araştırma tekniklerinden yararlanır? Günümüzde çözülmesi gereken önemli sorunlardan biri de üretim-tüketim ilişkileridir. İnsan ahlâkî eylemde bulunurken özgür müdür? 2. Okuduğunuz metinden hareketle bilim ve felsefenin varlığa bakış açıları arasındaki farklılığı yansıtan bir metin yazınız. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 76 VARLIK FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI Kazanım: 4. Felsefenin varlıkla ilgili temel sorularının farkına varır. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.bilimdefteri.com www.gelisenbeyin.net Sorular • Üstteki görselde yer alan varlıklar gerçekten var mıdır? Bunların var olduğundan nasıl emin olabiliriz? • Alttaki görselde yer alan varlıklar ne türdendir ve bu varlıkların türlerini nasıl bilebiliriz? • “Varlık yoktur?” sözü sizce anlamlı mıdır? 77 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni ve görselleri inceleyiniz. Yönergeleri takip ederek etkinlikleri yapınız. VARLIK FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI Varlık, varoluşun özü, varoluş da varlığın özüdür. Çünkü “varlık” genel bir oluşu, “varoluş” ise özel bir oluşu ifade eder. Varlık genel bir oluş kategorisini anlatırken varoluş özelinde bir genellik ifade eder. Özel veya genel olsun var olmak, öz olmak nedir? Aristotelesʼe göre “öz” kendi başına varolandır. İlk ve temel kategoridir. Varlık felsefesi bakımından çağlar boyunca önemini yitirmemiş olan soru “Varlık var mıdır?” sorusudur. Bu soruya “Varlık yoktur.” diye cevap veren “nihilizm” akımı olmuştur. İlk Çağ sofist düşünürü Gorgiasʼı nihilizmi önceleyen ve ona kaynaklık eden filozof olarak niteleyebiliriz. Nihilizm (hiçcilik) olarak adlandırılan varlığın yokluğunu, var olmadığını savunan öğretinin kökü Antik Çağa uzansa da 19. yüzyıl Rusyaʼsında siyasi açıdan kabul görmüş felsefi bir görüş olarak bilinir. Tözsel hiçbir gerçekliği kabul etmez. Varlık var değildir (ontolojik nihilizm), biz gerçeği bilemeyiz (eleştirel nihilizm) diyen nihilizm ikiye ayrılabilir. www.blogspot.com “Gerçekten bir şey var mıdır?”, “Varlığın mahiyeti nedir?”, “Varlık değişken midir?”, “Varlık bir midir, çok mudur?”, “Evrende düzen var mıdır?”, “Evrende özgürlük var mıdır?”, “Evren sonlu mudur, sonsuz mudur?”, “Evrende amaçlılık var mıdır?” gibi sorular felsefenin varlıkla ilgili temel sorularını oluşturur. Bunlara verilen cevaplarla da varlık felsefesi bilgileri meydana gelir. “Gerçekten birşey var mıdır?”, “Varlık var mıdır?” sorularına nihilizmin verdiği cevap diğer sorular için kolaylıkla verilemez. Çünkü nihilizm varlığın yokluğunu kabul ettiğinde diğer soruların anlamsızlığı ortaya çıkar. “Varlık var mıdır?” sorusuna “Varlık yoktur.” diyerek cevap veren bir başka öğreti de taoizmdir. Uzakdoğu dinlerinden Taoizm 78 Felsefi bir öğreti olarak ortaya konan fakat zamanla dinî bir anlayış olarak ortaya www.frmtr.com çıkan bu yaklaşımın kurucusu Lao Tse (Lao Tızu, MÖ 6. yy.)ʼdır. Taoʼnun iki anlamı vardır. Birincisine göre Tao “yol, düzen” demektir. Doğal düzene, nesnelerin düzenine uygun bir işleyişle yaşamak gerekir. İnsan hiçbir amaç gütmeden yaşamak için yaşamalıdır. İkinci anlamına göre Tao, mutlak gerçekliktir. Bütün varlıklar ondan çıkmıştır ve yine ona dönecektir. Taoizm, Tao dışındaki nesneler dünyasının aldatıcı olduğunu, gerçek olmadığını söyleyerek varlık problemi konusundaki nihilist tavrını sürdürür. “Gerçekten bir şey var mıdır?” ya da “Varlık var mıdır?” sorularına “Varlık vardır.” diye cevap veren görüş realizm dir. Varlık, insanın bilmesinden ve bilincinden bağımsız olarak vardır. Dış dünyanın varlığı nesneldir. Kendiliğinden gerçeklik denilen bu anlayışa “naif realizm” denir. Duyuların verileri olarak gerçekliğin bilinmesini yetersiz gören, işe zihin ve aklı da karıştırıp işlevsel kılan anlayış ise “eleştirel realizm” dir. 1. Aşağıda tanımları verilen yaklaşımların başındaki noktalı yerlere kutucuktaki sözcüklerden uygun olanlarını yazınız. Realizm – Nihilizm – Taoizm .................. “Varlık yoktur diyen ve Gorgiasʼın öncülük ettiği yaklaşımdır.” .................. “Lao Tse tarafından felsefi bir öğreti olarak ortaya konan ancak zamanla dinî öğreti hâline dönüşen ve varlık yoktur diyen yaklaşımdır.” ................. “Varlık vardır ve varlık bizim bilincimizin dışında – dış dünyada – bizden bağımsız olarak vardır.” diyen yaklaşımdır. 2. Okuduğunuz metinde geçen varlıkla ilgili sorulardan beşini aşağıdaki noktalı yerlere yazınız. • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... • .......................................................................................................................................................... 3. Yukarıya yazdığınız sorulardan birinin cevabını kısaca temellendirerek noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 79 VARLIĞA FARKLI YAKLAŞIMLAR Kazanım: 5. Varlığın niceliği ve temel niteliği ile ilgili görüşleri karşılaştırır. Süre: 4 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri ve ifadeleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.webbatti.com www.evrenseldusunce.tr • Görmediğim bir şey yoktur. • Görüyorum ancak akla uygun değil. • Her şey durmadan değişiyor. • Beden yaşlansa da ruh hep genç kalacaktır. • Görünen şeyler bize göründükleri gibi değildir, gerçek olan onların içlerindeki özlerdir. Sorular • Çevrenizdeki varlıkları sınıflandırmanız istenseydi bunu nasıl yapardınız? • Çevremizdeki canlıların değiştiğini, cansızların ise değişmediğini söyleyebilir miyiz? Neden? • Evrende her şey değişirse ondaki düzen de değişir mi? Yoksa değişmeyen şeyler var mıdır? • Varlıkların tamamı aynı türden midir? • Size göre varlığın temel/ana maddesi nedir? 80 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) Aşağıdaki metni ve görselleri inceledikten sonra etkinliği yapınız. A. Varlığın Niceliğiyle İlgili Görüşler Varlığın mahiyetinin ne olduğuna dair problemi ele alıp cevaplandıran farklı düşünüş ve yaklaşım biçimleri vardır. Bunlar; monizm (tekçilik), dualizm (ikicilik) ve pluralizm (çokçuluk) olmak üzere üç ana başlık altında incelenebilir. Monizm: Türkçede tekçilik olarak bilinir. Varlıkların var oluşlarının tek bir gerçeklikten meydana geldiğini iddia eden anlayışa denir. Hegel, varlıklar dünyasındaki her şey için tinin (geist) farklı görünümleridir diyerek idealist bir varlık teorisi geliştirmiştir. Bu yönüyle Hegel monist bir filozoftur. Düalizm: Türkçede ikicilik denir. Varlığa bakışında indirgenemezcidir. Temelde iki varlık ögesinin bir diğerine indirgenemez oluşu üzerine varlık teorisini geliştirmiştir. Descartes dualist anlayışa sahip bir filozoftur. Ona göre ruh ve beden birbirine indirgenemeyen iki ayrı töz olarak varlığın temelini oluştururlar. Plüralizm: Türkçe karşılığı çokçuluktur. Varlık teorisinde tekçi ve ikici görüşlerden farklı olarak ikiden fazla unsurla nesneler dünyasının varlığını açıklar. Empedokles (MÖ 492-432) pluralist anlayışa sahip bir filozoftur. Hava, su ve ateş kendinden önceki filozofların buldukları – varlığı oluşturan – unsurlardır. Kendisi bunlara toprak ögesini de eklediği için varlık görüşünde “dört unsurcu” filozof olarak bilinir. Aşağıdaki önermelerle ilgili oldukları yaklaşımları örnekteki gibi eşleştiriniz (Bir yaklaşım birden fazla önermeyle ilgili olabilir.). Önermeler 2 İki varlık ögesinin bir diğerine indirgenemez oluşu üzerine varlık teorisi geliştiren görüştür. Yaklaşımlar 1 Monizm 2 Düalizm 3 Plüralizm Varlıkların var oluşlarının tek bir gerçeklikten meydana geldiğini söyleyen görüştür. Empedokles varlığın temel unsurları olarak hava, su, ateş ve toprağı kabul eder. Descartes, ruh ve bedeni iki ayrı töz olarak kabul eder. Varlığın temelinde ikiden fazla unsuru kabul eden görüştür. 81 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (2) 82, 83, 84 ve 85. sayfalardaki metin ve görselleri inceledikten sonra verilen yönergelere göre etkinlikleri yapınız. B. Varlığın Niteliğiyle İlgili Görüşler “Varlık nedir?” sorusuna verilen “Varlık oluş, idea, madde, hem idea hem madde, fenomendir.” şeklindeki cevaplar bu bölümde ele alınacak ve işlenecektir. 1. Varlığı Oluş Olarak Kabul Edenler Herakleitos (MÖ 540-480)ʼa göre evrenin ana maddesi ateştir. O ateşi ana madde olarak kabul etmekle varlıkların bir madde değil, oluş olduğunu anlatmak istemiştir. Herakleitosʼa göre evrende değişmeden kalan bir şey yoktur. Her şey ateş gibi sürekli bir değişim hâlindedir. Ona göre evren bir yönüyle ateşe, diğer yönüyle de bir nehrin akışına benzer. Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz. İlk girdiğimiz nehir akıp gitmiştir. İkinci kez nehre girdiğimizde nehir artık aynı nehir değildir. Değişmeden kalan, değişmeyen şey madde www.manzara.gen.tr değil, değişmenin yasasıdır. Yasa, kısa ve basittir. Her şey değişir ve yasa bu değişimi yönetir. Bu yasa maddenin karşıtına dönüşümü yasasıdır. Herakleitosʼa göre her şeyin başlangıcını varlıklar arasındaki karşıtlık oluşturur. Evrendeki tüm olaylara “logos (akıl)” hükmeder. Herakleitosʼun tanrısal akıl dediği bu tümel aklın bir parçası da insandaki akıldır. İnsan, aklı sayesinde olayları ve değişimi kavrayabilir. Alfred North Whiteheadʼe göre evrendeki her şey oluş hâlindedir. Bir şeyin varoluşu başka bir şeyin sebep oluşu nedeniyledir. Whiteheadʼin öğretisinin adı “süreç felsefesi” dir. Ona göre evrende yaratıcı bir Tanrı vardır ve onun dışında evrende hiçbir şey kendi başına var olamaz. Evrendeki varlıkların oluş hâlinde değişimini sağlayan Tanrıʼnın yaratıcılık ve süreklilik özelliğidir. Okuduğunuz metinde geçen ve aşağıdaki tabloda verilen kavramları kullanarak “Varlık, oluştur.” görüşünü savunan kısa bir metin yazınız. Herakleitosʼun kavramları Whiteheadʼın kavramları • tanrısal akıl – oluş • yaratıcılık • logos – ateş • süreklilik • karşıta dönüşen • süreç felsefesi Varlık Oluştur. ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... 82 2. Varlığı İdea Olarak Kabul Edenler Hood (Hud) Dağıʼnın, Trillium (Trilyum) Gölüʼndeki yansıması Platon (MÖ 427-342): Görünüş ve gerçeklik arasındaki farkı idealar kuramıyla anlatır. Kuramında ideaları hakiki / gerçek varlık olarak kabul eder. Duyularla algılanan görünüşleri ise değişmeyen ideaların / asılların gölgeleri olarak görür. Bu kalem, şu silgi gibi algıladığımız her şey idealar dünyasındaki asıllarından / idelerden pay aldığı ölçüde varlığa kavuşur. Ancak bu varlık kategorisi gölgeler metaforuyla anlatılan oluş ve bozuluşun olduğu aldatıcı bir evrendir. Yalnızca düşünceyle / akılla kavranabilen artma ve eksilmenin olmadığı kendisiyle hep aynı kalan şey olan idealar evreni ise iyi ideasından pay alır. İdealar arasında oluşan bu pay alma fenomenler dünyasındaki nesneler / şeyler için de geçerlidir. Fakat onların değişen ve yok olan nesneler oluşu özelliklerini etkilemez, onlar sonunda yok olurlar. Aristoteles (MÖ 384 - 322): Aristoteles de varlığı idea olarak kabul eden filozoflar arasında yer alır. Ancak o hocası Platonʼun ideler için söylediği, onların nesnelerin dışında ve kendi âlemlerinde (idealar dünyası) oldukları fikrini reddeder. Aristotelesʼe göre ideler duyularımızla algıladığımız nesnelerin, varlıkların içindedir. Aristoteles “salt madde” ile “salt form” arası hareketliliği “madde-form nazariyesi” ile anlatır. Ona göre madde ve formdan oluşan varlıklar gerçek varlıklardır. Formu varlığın oluşma sebebi, maddeyi ise formun kendisinde gerçekleştiği varlık olarak görür. Aristoteles bunu heykel örneği ile açıklar. Aristotelesʼe göre heykelin yapılabilmesi için şu dört sebep gerekir: 1. Heykelin yapıldığı madde için (Bu tahta, tunç, mermer olabilir.) “maddi sebep” 2. Heykeltıraşın zihnindeki heykel örneği için (form, biçim) “formel www.arabadauckisi.blogspot.com sebep” 3. Heykeltıraşın kullandığı aletler ve bizzat kendisi için “hareket ettirici sebep” 4. Heykeltıraşın heykeli yapma amacı için de “amaca yönelik sebep”. * Performans görevi: Platonʼun “mağara benzetmesi” araştırılır, sınıfta tartışma yöntemiyle değerlendirme yapılabilir. 83 Farabi (870 - 950): Farabi, varlığın aşikâr olduğunu, zihinde anlamının bulunduğunu düşünür. Varlığı, idea olarak kabul eder ve varlığı iki şekilde sınıflandırır: Birincisi, var olmadığı düşünülemeyecek olan varlık yani “vacibülvücud”, ikincisi ise var olmak için başka varlığa bağımlı olan “mümkünülvücud” tur. İkinci varlık var ya da yok olabilir özelliğe sahiptir. Birinci varlık (zorunlu varlık) her şeyin kendinden “sudur ettiği (meydana geldiği, olduğu)” varlıktır. Varlığı zorunlu olan Tanrı, var olmak için hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ancak mümkünülvücud yani Tanrı dışındaki varlıklar var olmak için ona ihtiyaç duyarlar. Tanrı, yaratıcı varlık olarak mükemmeldir, birdir, mutlak olandır. Farabiʼye göre evrendeki ve içindeki tüm varlıklar Tanrıʼdan sudur edip varlığa gelirler. Sonra yine ona rücu ederler (aslına dönerler). www.atanjumusul.com Bu görüşleriyle Farabi, bilgi de olduğu gibi varlık konusunda da Aristoteles geleneğine bağlı bir İslam filozofu olarak bilinir. Hegel (1770-1831): Hegelʼe göre asıl varlık olan geist (mutlak akıl, mutlak ruh, tin) oluş hâlindedir. Doğa, toplum ve tarih onun tarafından diyalektik oluş sürecinde meydana getirilir. Hegelʼe göre önce kendi kendinde bulunan yalnızca “geist” vardır (tez aşaması). Ancak o kendini açar ve doğada dışa vurur (antitez aşaması). Bu aşamada geist doğada gerçeklik kazanmış fakat kendine yabancılaşmış, özgürlüğünü kaybetmiştir. Üçüncü aşamada ise geist öncelikle insanda ve onu takip eden süreçte aile, toplum ve devlette benliğini bulur, özgürleşir (sentez aşaması). Artık geist, kültür dünyasında kendini ortaya koymuş ve diyalektik olarak gelişimini tamamlamıştır. Bu son aşamada geist, mutlak ruh olarak kendisini din, sanat ve felsefede gerçekleştirir. Varlığı idea olarak kabul eden Hegel, gerçek olanın ide olduğunu, her şeyin kendi gerçekliğini ondan aldığını ifade eder. İde, mutlak ve evrensel olan gerçekliktir. Oʼnun taşıdığı zıtlıkların çatışmasıyla diyalektik süreçte (tez - antitez - sentez) varlık oluşa gelir. Tez Tez Sentez Sentez Antitez Tez Antitez Sentez Antitez Hegelʼde Diyalektik Oluş Süreci. 3. Varlığı Madde Olarak Kabul Edenler Demokritos (MÖ 460-370): İlk Çağda varlığın atomlardan meydana geldiğini söyleyen Demokritos, mekanist bir yaklaşımla materyalizmin önde gelen temsilcileri arasında yer almıştır. Ona göre evrendeki her şey atomlardan oluşmuştur. Yapısal özellikleri aynı olan atomlar öncesiz ve sonrasız oldukları için yok olmayacaklardır, niteliksel bir değişim de geçirmeyeceklerdir. Ancak niceliksel olarak birbirlerinden farklıdırlar. Aralarında bulunan boşlukta farklı hızlarda hareket eden atomlar sonsuz sayıda, sonsuz küçüklükte, farklı renk ve kokudadırlar. Her birinin hızının farklı olmasından kaynaklanan hareketleriyle bazen birleşerek bazen de ayrışarak farklı cisimleri meydana getirirler. Atomların hızlarıyla açıklanan bu durum onların çarpışmalarıyla ve birbirlerine uyguladıkları basınçla belirlenir. Demokritosʼa göre evren bir zorunluluk sonucu oluşmuştur ve ondaki düzen kendiliğinden meydana gelir. Evrendeki her şeyi maddi türden olan atomlarla ve onların mekanik birleşimiyle açıklayan Demokritos, maddeci bir filozof olarak anılır. 84 Thomas Hobbes (Tomas Hobs, 15581679): Ona göre varlık maddedir. Töz niteliğinde madde dışında hiçbir şey yoktur. Bilinç de buna dahildir. Doğal olarak bilgi maddi dünyadan deney ve gözlemle elde edilir. Varlıklar dünyasındaki olay, harekettir veya tek tek olandır ama maddi cinstendir. Mekanik ve doğal nedenler evreni bütünüyle açıklayan olguları meydana getirirler. Hobbes maddeden ayrı bir ruhun varlığını da reddeder. Doğal ve fiziksel süreçlerle ruhsal olayları açıklar. Ruhu “ince fizik bir cisim” olarak görür. Hobbes, “Nesnelerin maddi olarak varlığa nasıl kavuştuklarını yapı ve biçimlerindeki değişikliklerin nasıl gerçekleştiğini onların hareketlerine bakarak çıkarabiliriz.” der. Doğal Cisimler Cisim Yapma Cisimler Toplumsal / Ahlaki Cisimler Hobbes cisimleri üçe ayırır. La Mettrie (La Metri, 1709-1751): La Mettrieʼye göre evrende bütün varlıkların ondan meydana geldiği tek bir töz vardır o da maddedir. Evrendeki varlıklar mekanik yer değiştirme ve hareketin nedensel etkileriyle oluşur. İnsanı da makine gibi tasavvur eder ve “makine insan” kavramını kullanır. Onu ruhsal hayatıyla birlikte doğanın bir parçası olarak görür. Varlığı mekanik bir hareketlilikle açıkladığı için mekanik maddeci (materyalist) bir filozof olarak bilinir. Düşünme Kutusu Demokritos, Hobbes ve La Mettrie “mekanik materyalizm”i, Karl Marx ise “diyalektik materyalizm”i temsil ederler. www.paylasimkampi.com Karl Marx (1818-1883): Marx evrenin maddesel yapıda olduğunu, maddenin insan zihninden bağımsız bir gerçeklik olarak var olduğunu savunduğu için maddeci bir filozoftur. Hegelʼin idealist diyalektiğini “materyalist diyalektik” şeklinde düşünmüş ve teorileştirmiştir. Hegelʼde tepesi üstüne duran diyalektiği ayakları üstüne çevirdiğini söylemiştir. Diyalektik materyalizmi tarihe ve topluma uyarlayarak tarihi olayları, toplumsal gelişmeleri açıklamak istemiştir. Ona göre evren, diyalektik biçimde ilerleyen maddi nitelikli bir süreçtir. Tarihin bütün olaylarını – toplumsal, ekonomik, siyasal olaylarla birlikte – “tezantitez-sentez” diyalektiği ile açıklamıştır. Düşünme Kutusu Spiritüalizm (ruhçuluk): Latince “ruh” anlamına gelen “spiritüalis” sözcüğünden türetilmiştir ve ruhçuluk anlamına gelir. Maddecilik karşıtı bir görüş olarak da bilinir. Dünyanın ruhsal kökeni olduğunu öne süren idealist bir öğretidir. 85 4. Varlığı Hem Ruh Hem Madde Olarak Kabul Edenler Rene Descartes (1585-1650): Varlığı hem ruh hem madde olarak kabul eden filozoftur. Düalist bir anlayışla bütün varlıkları ruh – beden ikiciliğinin birbirine indirgenemez oluşuyla açıklamıştır. Bu iki temel töz (varlık ögesi) de yaratılmıştır, biri somut diğeri soyut iki varlık alanını açıklar. Ancak varlık hem madde hem de ruhtur. Maddi (somut) nesneler dünyası bilincimizden bağımsız şekilde vardır. Düşünce, ruh ve bilinç de bağımsızdır. Duyuların verilerini işler ve biçimlendirir. Madde ve ruh iki bağımsız töz olmalarına rağmen, varlıkları ancak özne (bilinç) tarafından bilinebilir. Descartesʼe göre ruhun görevi düşünmek, maddenin görevi ise yer kaplamaktır. 5. Varlığı Fenomen Olarak Kabul Edenler Edmund Husserl (1859-1938): Fenomenolojinin kurucusu olan Husserl, varlığı fenomen olarak kabul eder. Ona göre varlıkların özünü doğrudan, bir tür sezgiyle kavrayabiliriz. Fenomenolojik yöntem olarak adlandırılan bu bilme yöntemine Husserl “paranteze alma” der. Ona göre varlıkların özelliklerini (renk, koku, tat vb.) paranteze aldığımızda varlıkların özüne ulaşabiliriz. Asıl gerçeklik de bu özlerden oluşur. 1. Aşağıda verilen görüşleri filozof adlarıyla örnekteki gibi eşleştiriniz. Görüşler Filozoflar 1 “Makine insan” kavramını kullanan mekanik materyalizmi savunan filozoftur. ..... Platon 2 Görünüş ve gerçeklik arasındaki farkı “idealar kuramı”yla anlatır. ..... Aristoteles 3 Ona göre “madde” ve “form”dan oluşan varlıklar gerçek varlıklardır. ..... Farabi 4 Varlığı “atom”lardan meydana geldiğini savunan maddeci düşünürdür. ..... Hegel 5 Hegelʼin idealist diyalektiğini “materyalist diyalektik” olarak dönüştüren filozoftur. ..... Demokritos 6 Varlığı idea (geist) olarak kabul eder ve onu diyalektik oluş olarak açıklar. ..... Hobbes ..... Marx 7 Varlığı “vacibülvücud”, “mümkünülvücud” olarak ikiye ayırır. 8 Ona göre varlık fenomendir ve varlıkların “özü”ne paranteze alma yöntemiyle ulaşılır. ..... La Mettrie 9 Varlığı maddi cinsten hareketle açıklar ve ruhu ince bir cisim olarak görür. 10 Descartes ..... Husserl 10 86 Varlığı ruh-beden ikiciliği ile açıklayan düşünürdür. 2. “Varlık nedir?” sorusuna verilen cevapları noktalı yerlere yazınız. .................... .................... Varlık Nedir? .................... .................... .................... 3. Aşağıdaki filozofların varlık görüşleri bakımından hangi akımı savunduklarını karşılarına yazınız. Husserl ................................................................................ Descartes ................................................................................ Platon Aristoteles ................................................................................ Farabi Hegel Demokritos Hobbes ................................................................................ Marx La Mettrie Herakleitos ................................................................................ Whitehead 87 ÇAĞDAŞ VARLIK GÖRÜŞLERİ VE BİR VARLIK OLARAK İNSAN Kazanım: 6. Çağdaş varlık görüşlerini değerlendirir. 7. Varlığı ve kendi varlığını sorgular. Süre: 3 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.tramvayduragi.com Sorular • Varlık ve varoluş ne demektir? Hiç düşündünüz mü? • İnsanın evrendeki varoluş nedeni ne olabilir? • Sizce hayatın anlamı ne olabilir? • Hayatınızda merak, hayret ve şüphe duyduğunuz olaylar oldu mu? Örnek veriniz. • Hayatı anlamsız bulduğunuz zamanlar oldu mu? Böyle durumlarda ne yaparsınız? 88 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) Verilen metin ve görselleri inceledikten sonra 91 ve 92. sayfadaki etkinlikleri yapınız. 1. Çağdaş Varlık Görüşleri Yeni Ontoloji Yeni ontoloji varlığı, var olanların alanı olarak görür. Varlığı var oluşları bakımından; temel yapıları, ilkeleri, biçimi olarak inceler. İncelemesine temel oluşturmak için varlık teorisi geliştirmez, bir değer yüklemez. Var olanlardan hareketle varlık hakkında bilgi üretir. Yeni ontolojinin kurucusu Nicolai Hartmann (Nikola Hartmın, 1882-1950)ʼa göre tüm felsefi problemler ontolojik problemler olarak nitelendirilebilir. Varlık, insan bilincinden bağımsız olarak var olduğundan özne bilgi edinmek için kendisinin dışında bulunan nesneyi kavramak zorundadır. Nicolai Hartman dört varlık tabakasını temel alan yeni ontolojisini kurduğunda hem var olanlarla ilgili yapısal sınırları hem de ontolojinin doğal sınırlarını belirlemiştir. Yeni ontoloji kendine özgü kavramlar üreterek farklı bir “varlık bilim” çabası ortaya koymuştur. Ancak metafiziğin duyumlanabilir olanın ötesini içeren – sınır genişliği dolayısıyla – serbestliği yeni ontolojide yoktur. www.mutlaktoz.wordpress.com Günümüze kadar varlık hakkında dört farklı yaklaşım biçimi ortaya çıkmıştır: 1. Duyularla algılanan varlık ve düşüncelerle kavranılan varlık şeklinde ayrımı yapılarak varlık, biçimleri bakımından ele alınmıştır. 2. Varlık öz ve varoluş olarak ayrılmadan birlikte düşünülmüştür. 3. Varlığı değil varoluşu “soyut” ve “somut” olarak ayıran ve düşünceyle kavranılır olana ideal varoluş tarzı ya da biçimleri denilmiştir. 4. Dört katmanlı varlık tabakası oluşturulmuştur. Bu tabakanın en altında “inorganik katman” bulunur. Onun üstünde “organik katman” vardır. Organik katmanın üstünde “ruhlu varlıklar katmanı” yer alır. En üst katman ise insanın ürettikleri ve onun değerleri gibi “tinsel varlıkları” içerir. En altta fizik en üstte felsefe alanı vardır ve varlık aşağıdan yukarıya doğru özgürleşerek etki gücünü artırır. Pragmatizm Amerikan ve İngiliz toplumlarının belirgin / tipik özelliğini yansıtan pragmatizm, aynı zamanda alışılagelmiş – geleneksel değerler ve yerleşik ahlak kalıplarına bir tepki – karşıt hareket olarak kabul edilebilir. Pragmatizm bilgiyi değil deneyimi / pratiği değerli sayan bir yaklaşımdır. Bu yönüyle hayatta işe yarayan, pratik değeri olan fayda sağlayan her şey doğru ve meşru kabul edilir. Pragmatizmin en önemli temsilcisi olan William James, “Hayattan korkma, hayatın değerli bir yaşama olduğuna inan.” sözü ile insanın aksiyoner yönünü ve özgürlükleri öne çıkarır. Düşüncenin değerini pratik sonuçlarına bağlayan C. S. Peirce (Piyırs, 1839 - 1914) ise pragmatizm terimini ilk defa kullanmış olmakla – bazı düşünürlerce – bu akımın kurucusu olarak da kabul edilir. Düşüncelerimizi çevreye uyum sağlama ve mutlu olmanın aracı (enstrümantalizm – araççılık) olarak gören John Dewey de pragmatizmin diğer bir temsilcisidir. Bu yönüyle pragmatizmi eğitime uygulayan Dewey yararlı ve başarılı olmayı hayatın ve bilgide doğruluğun temel ölçütü olarak kabul eder. Pragmatizm metafiziği reddederek olguları bilginin alanı olarak belirlemesiyle pozitivizmin bir versiyonu olarak kabul edilebilir. Bireysel yarar ilkesi onu göreceliğe götürürken bilgi ve hakikat dahil her şeyi 89 birer araç olarak görür. Pragmatizmin, yararı tek ölçüt olarak kabul etmesi, epistemolojik olarak savunulamaz olmasını da beraberinde getirmiş ve eleştirilen yönü olarak görülmüştür. Çünkü her yararlı olan şey doğru, her doğru olan da yararlı olmayabilir. Egzistansiyalizm Egzistansiyalizm (varoluşçuluk) insanda varlığın özden önce geldiğini yani insanın önce var olduğunu, hayatını yönlendiren tutum ve eylemlerini ise sonra oluşturduğunu savunan öğretidir. İnsanların yaşadıkları hayal kırıklığı ve savaş (II. Dünya Savaşı) sonrası insan psikolojisinde oluşan terkedilmiş, yalnızlaşmış olma, ümitsizlik hâli egzistansiyalizmin yayılmasını kolaylaştırmıştır. Sören Kierkegaard (Sören Kiekegard 18131855), modern varoluşçuluğun öncüsü olarak Jean www.dusunkarafanzin.blogspot.com Paul Sartre (Jan Pol Sartır, 1905-1980) gibi diğer temsilcilerden ayrılır. Egzistansiyalist düşüncenin en tanınmışı olan Sartre, metafizik bilgileri ve yaratıcının varlığını reddeder. Kierkegaard gibi düşünürler ise tam da bunun aksine bir yaratıcının varlığını kabul ederler. Kierkegaardʼa göre insanın asıl görevi dini yaşamaktır. Egzistansiyalizmin en belirgin yanlarından biri de ümitsizlik tavrıdır ki bu tavır insanın bir kaybı değil kazancı (kendi hiçliğinin farkına varma) olarak görülür. Bu yönüyle egzistansiyalizmin evrene bakışı insan merkezli olarak belirlenir. İnsan anlamını kendi iç benliğinde ve yaşamında bulur. Böylece insan kendi kaderini belirler. Seçimlerinde özgür olarak kabul edilir. Egzistansiyalistlere göre hayata yön verecek olan şey insanın kendi doğal varlığı ve iradesidir. Sartre gibi egzistansiyalistler insanın bunu hür olmakla başarabileceğini düşünürler. Bireysel varlığa önem veren bu yaklaşıma göre insan dinamik bir yol izleyip iş hayatını geliştirebilmelidir. Bu yönüyle egzistansiyalizm öznel bir yaklaşım olarak kabul edilirken diğer yandan toplumsal yaşamın gereği olan ortak akıl gibi demokratik ve sosyal değer ögelerinden yoksun olmakla – dikkate almamakla – eleştirilebilir. 2. Bir Varlık Olarak İnsan İnsan doğası gereği aklını kullanabilen, düşünen bir varlıktır. Etrafında gördüğü eşyanın, nesnelerin farklı ve çeşitli oluşunu idrak edebilir. Benzerlikleri veya çeşitli özellikleri bakımından onları sınıflandırabilir. “Belli ve sınırlı özelliklere sahip bir şeyden farklı ve çeşitli niteliklere sahip özellikler nasıl çıkabilir?” diye kendisine merak ve hayretle sorabilir. Bu merak ve hayret hem kendi varlığı hem de diğer varlıklar karşısındaki tavrını anlattığı gibi kendisi için yoğun ve uzun erimli bir çalışmanın ilk adımı da olabilir. Kendimi Keşfediyorum (Ben Kimim?) İş Olanaklarımız (Nasıl Bir İşte Çalışsam?) www.mardinklas.com 90 Eğitim Fırsatlarımız (Nasıl Bir Eğitim Alsam?) Gözlem yapma, varsayımda bulunma, kuram oluşturma, zihinsel işlemler yapma, sonuç çıkarma vb. insanın aklını kullanan bir varlık olarak diğer varlıklardan farkını gösterir. Elde ettiği sonuçlar karşısında şüphe etme yalnızca insana has özellikler arasında yer alır. İnsan dışında diğer hiçbir varlıkta merak ve hayret etme, şüphe duyma gibi akli melekeler bulunmaz. Karmaşık ve anlaşılması güç bir yapısı bulunan insan soru ve sorunları uygun bir şekilde çözmenin metodu olarak geliştirdiği “indirgemeciliği” kullanmıştır. İndirgemecilik bir yaklaşım biçimi olarak tavır ve tutumları ifade eder. Örneğin, pozitivizm bilgi edinmeyi deney ve gözlem çerçevesiyle sınırlandırırken bilgiyi duyumlar üstü önermelere kapatmış oluyordu. Kimi düşünürler insanın varoluşuna dair yaptıkları açıklamalarda onu yalnızca biyolojik bir varlık olarak düşünmüşlerdir. Bu durum indirgemeci tavrın örneği olarak değerlendirilebilir. “Bütünlükçü” bakış hiçbir indirgeme olmaksızın varlığı parçalara ayırmadan üzerinde düşünmektir. Felsefi tavır tam bir bütünlükçü bakış açısıdır. Örneğin, varlık felsefesi, kendi alanıyla ilgili sorgulamalar yaparken varlığı parçalara ayırmaz, olanı olduğu gibi görür ve düşünür. İnsanın varlık olarak evrendeki yeri bütüncü bir yaklaşımla ele alındığında biyolojik, sosyolojik, psikolojik, kültürel varlık olarak parçalanmadan değerlendirilmesi gerekir. Sonuçta onun biyo / psiko / sosyo kültürel bir varlık olduğu ve bu yönleriyle – olmazsa olmaz – bir bütünü oluşturduğu bütüncü bakış açısıyla ortaya konulmuş olur. www.mizahvesiirhaber.blogspot.com 1. Okuduğunuz metinden hareketle çağdaş varlık görüşleri ve temsilcilerinin adlarını aşağıdaki noktalı yerlere yazınız. Çağdaş Varlık Görüşleri ve Temsilcileri ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ ................................ 91 2. Kutucukta verilenleri uygun şekilde şemaya yerleştiriniz. •Enstrümantalizm •C. S. Peirce •W. James •J. Dewey •Fayda Filozoflar: ............................ Kavramlar: ............................ ............................ ............................ ............................ 3. Okuduğunuz metinden yararlanarak aşağıdaki şemaya uygun kavramları yazınız. a) İnsanın varlık olarak evrendeki yeri hangi yaklaşımlar dikkate alınarak verilebilir? b) İnsan doğası gereği hangi temel özellikleri ile diğer varlıklardan ayrılır? a) ............................ ............................ İnsan b) 92 ............................ ............................ ............................ FELSEFE İLE DÜŞÜNME (2) Aşağıdaki metni okuyup soruları cevaplayınız. Heideggerʼde varlık sorunu 1. Varlık Sorusunun Öncelliği, Yapısı ve Zorunluluğu Araştırılan konu eşsiz ve zordur: “Varlık sorusu”, “Varolmanın anlamı nedir?” sorusudur. Varlık sorusu, bugün unutulmuştur. Hatta günümüzde bile bu soruya verilen cevaplar metafiziksel yaklaşımlarla doludur. Sorgulanan ve ele alınan soru herhangi bir soru değildir. Platon ve Aristotelesʼten beri, düşünürlerin sorguladığı “Varlık sorusu” gittikçe açık ve belirgin olmak yerine daha karmaşık olmaya devam etmiştir. Bu belirsizlik aslında Yunanlıların varlık yorumuna yaptıkları ilk katkılarından biri olan “Varlık en evrensel ve en boş kavramdır.” dogmasından kaynaklanmaktadır. Heidegger öncelikli amacının “Varlık sorununu” açıkça yeniden belirlemek olduğunu belirterek niçin yeni bir belirleme gereksinimi duyduğunu da varlık tarihindeki varlık tanımlarının eksikliğine ve yetersizliğine dayanarak açıklar. Çünkü bu sorun çağımızda unutulmuş ve geleneksel metafiziğin kavramları tarafından üstü örtülmüştür. Heideggerʼe göre, Varlıkʼın anlamı sorusunu yeniden formüle etme zorunluluğu için geleneksel varlık tarihindeki üç yanlış tanıma bakmamız yeterlidir: a) En genel evrensel kavram olarak Varlık, b) Tanımlanamaz şey olarak Varlık, c) Kanıtını kendi içinde taşıyan şey olarak Varlık. Varlıkʼın anlamını yanlış yorumlardan kurtarıp onu yeniden formüle etmek gereklidir. Bunlar varlık sorusuna cevap arayan gelenekçi düşünürlerin ön yargılarıdır. Bu yargılar sorunu daha belirsiz ve karmaşık yapar. Bu nedenle, önce ne hakkında soru sorduğumuzu ve inceleme yaptığımızı açık bir biçimde tanımlamalıyız. Her sorgulama bir incelemedir veya araştırmadır. Her araştırma, araştırma yapılacak konu tarafından “önsel yönlendirilme”ye açıktır. Her sorgulama, bir şeyin hem neliğinin hem de görünüşünün bilinçli araştırmasıdır. Bir şey üzerine olan tüm sorgulama, soruşturmada ortaya çıkan, bulunan, niyetlenen veya yönelinen şeydir. Kısaca her sorgulama, amaçsal veya erekseldir. O hâlde, soruşturmanın kendisi de araştırılacak ve tartışılacak bir konudur. Araştırılacak olan, soruşturma yapan varlığın kendisinden başka bir şey değildir. Sorgulama bir tür inceleme olarak sorgulananın neliği tarafından yönlendiriliyorsa, Varlıkʼın anlamı da bize bir şekilde önsel olarak verilmiştir. Çünkü biz varlığın anlaşılmasında kendi eylemlerimizle her zaman birlikteyiz veya ilişki içindeyiz. Böylece biz, Varlıkʼın anlamını kaba bir şekilde anlamaktayız. Bu anlama geleneksel kuram ve teorilerle kuşatılmıştır. Fakat yine de incelenen varlık, bize yabancı ya da tanıdık olmayan bir şey değildir. Eğer olsaydı, onu hiç kavrayamazdık. İncelenen, “Varlıkʼın Anlamı Nedir?” sorunudur. Sorulan ve incelenen, Varlıkʼın ne tür bir şey olduğu değil, varolmanın (Varlıkʼın) ne anlama geldiğidir. Anlaşılması gereken şey, bir şey hakkında yapılan inceleme ile bir şeyin anlamı hakkında yapılan incelemenin aynı şey olmadığıdır. İkinci tür inceleme ve sorgulama -bir şeyin anlamı hakkında yapılan inceleme-Heideggerʼin amaçladığı incelemedir, çünkü bu tür sorgulama, felsefenin temel disiplinlerinin oluşmasının önsel koşuludur. Varlık, varlıkların Varlıkʼı olarak kendini nerede ve nasıl ortaya çıkarır? Sorgulanan varlık olarak Varlık, Daseinʼın olanaklı varoluş tarzlarında kendini açar. 93 Heideggerʼin “her sorgulama, bir şeyin sorgulaması” önermesiyle vurgu yapmak istediği şey, fenomenolojik sorgulama anlayışıdır. Çünkü fenomenolojiye göre bilinç, bir şeyin bilinci olarak bilinçtir. Başka bir söylemle boş ya da saf bilinç yoktur; bilinç her zaman yönelmişliktir. Aynı analojiyle, Heideggerʼin sorgulaması da her zaman bir şeyin ne olduğu sorgulamasıdır. Böyle bir sorgulama da kendi içinde bazı önsel yönlendirmeye sahiptir. … Heidegger yorumcuları ve çevirmenleri, Dasein terimini çevirmeden kullanmışlardır. İki terimden oluşan Daseinʼın günlük ve sıradan Almanca anlamı, insan varlığıdır. Fakat Heidegger bu anlamıyla değil, Daseinʼa felsefi bir anlam yükleyerek Daseinʼı felsefesinin temel kavramlarından biri yapmıştır. Daseinʼın felsefi anlamını anlamak için terimin etimolojik irdelemesini yapmak gerekir. “Da” ve “Sein”dan oluşan Dasein, iki terimin birlikteliğini içeren bir anlama sahiptir. “Da”, Almancada “hier” ve aynı zamanda “dort” anlamına gelmektedir. “Hier” burada, “dort” ise orada demektir. “Sein” ise varolmak, varlık veya varoluş anlamlarına gelir. Dasein, burada veya orada varolan varlık anlamına gelir. Genellikle Heidegger yorumcuları Daseinʼı orada varolan varlık olarak tanımlarlar. Varlıkʼın anlamı üzerine yapılan sorgulama, Dasein denilen varlıkta kendini açık ve belirgin yapar. Dasein, varlığın anlamının sorgulandığı varlıktır. Bu varlık, kavramsal bir sorgulamanın yapılacağı varlık değil, ontolojik bir sorgulamanın yapılacağı varlıktır. Heidegger, “Varlığı ancak onun ontolojik öncelliğinde kavrayabiliriz.” der. Kavranılan ve sorgulanan Varlık, önermelerden oluşan kuramlar ve hipotezlerde değil, Dasein denilen varlığın kendisinde açtığı varolmanın anlamındaki varoluşsal yapısında anlamını bulur. O hâlde, Varlıkʼın varoluşsal yapısı ancak temel (fundamental) ontoloji tarafından kavranabilir. Matematik, teoloji, doğa bilimleri veya insan bilimleri Varlıkʼın anlamını veremez. Çünkü tüm bu bilgi alanları, varlığı kavramsal olarak ele alan disiplinlerdir. Varlıkʼı, bir bilgi nesnesi olarak gören bu disiplinler Varlıkʼın anlamını değil, varlıkların kavramsal betimlemesini verirler. Daseinʼı bilgi nesnesi yapmak, onu varoluşsal yapısından değil, kavramsal yapısından açıklamak demektir. Dasein, öncelikle bilgi nesnesi değil, kendinde varolmanın tarzlarını veren Varlıkʼtır. Daseinʼın varlığını ancak kendi varoluşu verebilir. Bu ise ancak iki yolla olabilir: Öncelikle Dasein, kendi existential-ontik yapısını kavrar ve ikinci olarak kendi existential-ontolojik yapısını kavrar. Fakat amaç, ontolojik yapısını anlayan Daseinʼın bunu kendi ontik yapısı üzerinde kurmasıdır. Dasein, ilkin ontik bir varlık olsa da ikincil öncelliği onun ontolojik yapısıdır. Çünkü Daseinʼın ontolojik karakteri hem kendisini hem de kendisinin dışında olanları kavrayabilir. Heideggerʼe göre, bu tür bir sorgulamada dairesel veya döngüsel akıl yürütme bulunmaz. Başka bir söyleyişle Varlıkʼı, kendi varlığında inceleme bir tür döngüsellik değildir. Bu sorgulama varlığın kendiliğini sorgulayan varlığın varolma tarzlarının doğrudan sorgulanmasıdır. Heideggerʼin Varlık ve Zamanʼda bazı yeni kavramlar kullanılmıştır. Bunlardan bir çift olan existential ve ontik Heidegger felsefesinde önemli bir yer tutar. Existential ve ontik, nesnelere, şeylere veya varlıklara ait bir özellik olup varoluşsal ve ontolojik bir yapı yerine tekil bir yapı özelliği gösterir. Bir şeyin kendini ontik ve existential yapıda kavraması, onun temel varoluşsal yapısını otantik değil de sadece nesne olarak kavradığını gösterir. Ontik ve existential yapıdaki varlıklar veya şeyler “dünya-içinde-varlık” olamazlar, yani varoluşları yoktur. Existential-ontolojik yapı Varlığın varoluşsal yapısını veren ve onu dünya-içinde-varlık yapan özelliğidir. Bu nedenle Dasein, ontiko-ontolojiktir. Daseinʼın existential çözümlemesi onun kendi varlığını yani ontik yapısını, buna karşın onun existential çözümlemesi, Daseinʼın ontolojik yapısını verir. Daseinʼın varlığının anlamını ancak Daseinʼın ontik varlığı üzerinde onun ontolojik varoluşunun yapısı verir. 94 Kısaca, varolmanın anlamının ne olduğu üzerine olan incelemeye, ontolojik inceleme denir. Buna karşılık varlık hakkındaki incelemeye ontik inceleme adı verilir. Ontik incelemeyi tanımlayan terimler, kategorilerdir. Ontolojik incelemeyi tanımlayan terimler, varoluşlardır. Heideggerʼin bu tanımlamalarını bir şema ile vermek, konuyu anlamamızı kolaylaştıracaktır: Sorgulanan nesne: Varlık varlık Sorgulanan soru: Varlığın anlamı nedir? Varlık nedir? Sorgulama türü: ontolojik ontik Sorgulama terimleri: varoluşlar kategoriler Sorgulamada oluşan durumlar: anlama /olgusal betimleme / nesnel Sorgulamadaki farkındalık türü: varoluşsal nesnesel Şemadan anlaşılacağı gibi ikinci tarafta verilen özellikler, bir nesnenin bilimsel incelemesinden farklı bir şey değildir. Nesneler (varlıklar) hakkındaki herhangi bir bilimsel inceleme, ontik, kategoriksel ve nesneldir. Varolmanın anlamı hakkındaki herhangi bir sorgulama, felsefi sorgulamadır; bu sorgulama varlığın anlamını, ontolojik ve olgusal vermenin yanı sıra Varlıkʼın varoluşsal yapısını açığa çıkarır. Bu terimler ve anlamlan, Heidegger tarafından daha sonraki bölümlerde daha açık ve anlaşılır olacak şekilde yeniden ele alınmıştır. Heidegger, “Varlıkʼın anlamı nedir?” sorusunun yeniden sorulması gerektiği üzerinde ısrarla durur; çünkü ona göre bu sorunun defalarca üstü örtülmüş ve sorgulanan varlık kendini değil, nesneleri ele almıştır. Özellikle Descartes sonrası felsefelerden pozitivizm ve Yeni Kantçılık, varlığı obje veya nesne olarak sorgulamış ve bilgi açısından tanımlamışlardır. Bilgi açısından ele alınan varlık, varoluşsal yapısını açığa çıkaramaz. Ontiko-ontolojik varlık olmak demek, varlığını öncelikle kendi ontik yapısı üzerine temellendirmektir; fakat burada kalmadan kendi ontikliği üzerinde ontolojik yapısını koymak gerekir. Biyoloji ve fizik gibi bilimler, incelediği varlığın varolmasını değil, onun niteliklerinin ve niceliklerinin betimlemesini veya tanımlamasını yapar. Yapılan betimleme işleminde hiçbir zaman kendi ilke ve özelliklerini sorgulamaz. Başka bir söylemle, bilimler kendi üzerlerine refleksif düşünemedikleri gibi inceledikleri nesneler üzerine de refleksif düşünme gerçekleştiremezler. Kısaca, “Varlıkʼın anlamı nedir?” sorusu bilimsel bir inceleme ile değil, temel ontoloji yani felsefeyle olanaklı olur. Heidegger, ontoloji tarihi içindeki varlığın tarihsel göreceliliğini ve değişik anlamlarını belirlemek ve bunların insan varlığı ile olan ilişkilerini göstermek amacındadır. Bu nedenle, geleneksel ontolojilerin insan varlığını nasıl yanlış tanımladıklarını ve yorumladıklarını öne sürer. İlk anlamıyla onun amacı, insan olmanın ne olduğunun çözümlemelerini serimlemektir. Aristoteles geleneğine bağlı olarak insanın “ussal, problem çözen ve inançları doğrultusunda eyleyen hayvan” tanımı, ruh teorilerinin geliştirilmesine yol açmıştır. Hatta geleneksel insan varlığı teorileri ta Platonʼa kadar uzanır. İnsan, evreni ve evrenseli anlayan ve keşfeden varlıktır. İşte Platon 95 ve geleneksel felsefenin bu insan tanımlaması yanlış bir yol üzerine kurulmuştur. Bu yanlış düşünme biçimi her şeyi kuramlaştırma ve teorileştirme üzerine dayandırılmıştır. Heidegger teorileştirmeyi tamamen yanlış bulmaz, ama sınırlı olduğunu söyler. Kuramların sınırlılığı içinde Heidegger, Varlıkʼın anlamını Platon, Aristoteles, Descartes, Kant ve Husserlʼde yeniden sorgulayarak, varlık tarihini tahrip ederek kendi temel ontolojisini oluşturmayı amaçlar. Fundamental ontoloji, Daseinʼın varlığı ve onun analitik yapısının serimlenmesi ile ilgilidir. Dasein, günlük Almancada “insan varlığı” demektir. “Varlık ve Zaman”ın birinci bölümünün amacı, Daseinʼın günlük yaşamındaki varlık yapısını ortaya koymaktır. İkinci bölümü ise Daseinʼın varlığını Zaman fenomeni ile temellendirmek suretiyle sonuçta “Varlığın anlamı nedir?” sorusuna cevap için bir yol hazırlamaktır. Dasein, basit anlamda “insan varlığı” demektir. Onun cins, tür ve ayrımla tanımlanan gerçek ve somut bir varlık olduğu anlamına gelir. Bu anlamıyla yapılan Dasein sorgulaması ontik sorgulamadır. Her ne kadar Daseinʼın ontikliği onun önselliği ve kendine yakın olan tarafı olsa da amaç Daseinʼın varolmasında ontolojik yapının açığa çıkarılmasıdır. Çünkü varlığın anlamı soruşturması ancak Daseinʼın ontiko-ontolojik varolma yapısında açığa çıkar. Bu nedenle Daseinʼı insan varlığı olarak tanımlamak Heideggerʼin amacı olmadığı gibi böyle bir sorgulamayı da temel ontolojinin konusu yapmaz. Heideggerʼe göre, Dasein, kendi ontikliğinde ontolojik varolmayı açabilen ve varolmanın anlamını olanaklı yapan varlıktır. Bu anlamıyla Dasein, insan varlığı değil, “insan olma olanağı”dır. 2. Varlık Sorununu Araştırma Metodu Dasein ontiko-ontolojik bir varlıktır. Ontik yapısı, kendi varlığını yakından tanıyabilmesini ifade ederken ontolojik yapısı ise kendi varlığına uzak durabilmesini ifade eder. İşte Daseinʼın bu yapısını, onun “günübirlik yaşam” durumlarında ve zamansallığında bulmak Heidegger için iki görevdir. Zaman tüm varlıkların kavranmasının ufku olarak Daseinʼa kendi Varlıkʼını da kavratır. Böylece temel ontolojinin taslağı, Varlıkʼın anlamını zaman fenomeni ile birlikte araştırmak ve Varlıkʼın zamansallığını ortaya çıkarmaktır. Heidegger bu görevleri gerçekleştirirken kendine “varlık tarihini yok etme” taslağını hedef olarak seçer ve bunun da fenomenolojik metotla yapılabileceğini öne sürer. O hâlde taslak, Varlık tarihinin yeniden yorumlanması (tahrip edilmesi); yöntem ise fenomenolojidir. Varlık tarihinin niçin yok edilmesi veya tahrip edilmesi gerekmektedir? Çünkü varlık tarihi bugüne kadar Varlıkʼı kavramak için usavurmayı, tümdengelimi, klasik mantığı ve soyut kavramlaştırmayı kendine yöntem almıştı. Varlık, kavramlaştırılmış ve soyutlaştırılmıştı. Oysa Varlık bir tür soyutlama ile değil, Varlıkʼın varoluş yapısı ortaya konularak çözümlenebilir. Varlık, Daseinʼın varlığının varoluşsal çözümünde kendini varolan olarak verir. Heidegger, geleneksel filozofların “Varlık nedir?” sorusunu araştırırken onlarda birtakım kategorilerin bulunduklarını (örneğin, Aristotelesʼte 10 tane, Kantʼta 12 tane olduğu gibi) ve buna göre varlığı anlamaya çalıştıklarını ifade eder. Ancak böyle bir anlama tematik bir anlamadır. Yani kategorilerle anlaşılan bir varlığın yorumu, onu tematik bir obje yapar. Bu yol onu şemasal yapar. Bu şemasal anlamanın nedeni bilgimizin yetersiz olmasından değil, bizim onu kolay bir yol olarak ya da hazır bir reçete olarak kabul etmemizden kaynaklanır. Başka bir deyişle, araştırmamızın tematik yöntemiyle “Varlıkʼın anlamı nedir?” sorusuna bir çözüm bulmuş gibi görünürüz. Gerçekte burada ontolojinin görevi, varlığın kendi kendisini açıklamasıdır. Yani, Daseinʼın kendini kendi dünyasallığında ve zamansallığında açıklamasıdır. Böylece bir araştırmada tematik yöntem anlamındaki bir ontoloji terimi, “Varlık nedir?” sorusunu soran geleneksel filozofların yöntemine -kategorileştirmeyekarşılık gelir ve böyle bir yöntemle “Varlıkʼın anlamı nedir?” sorusuna ulaşmak imkânsızdır… A. Kadir Çüçen, Heideggerʼde Varlık ve Zaman (38-43.sayfalar) 96 http://piktobet.blogspot.com Okuduğunuz metinde ifade edilen görüşleri arkadaşlarınızla tartışınız. Tartışmadan edindiğiniz bilgilerden ve görselden hareketle noktalı yerlere düşüncelerinizi ifade eden bir metin yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 97 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Ontoloji nedir? Kısaca anlatınız. 2. Felsefenin varlıkla ilgili temel sorularının sorulma nedeni nedir? 3. Varlığı oluş ve idea olarak gören filozoflar hangileridir? 4. Pragmatizm ve varoluşçuluk gibi akımların özellikleri nelerdir? 5. Kendiniz ya da varlık hakkında hiç soru sordunuz mu? Arkadaşlarınızla paylaşınız. B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. ........................... “makine insan” kavramını kullanan ve mekanik materyalizmi savunan filozoftur. 2. ..........................., varlığı zorunlu ve mümkün varlık olarak ikiye ayırır. 3. J. P. Sartre ve S. Kierkegaard .............................. akımının temsilcileridir. 4. ........................, varlık teorisinde ikiden fazla unsurla nesneler dünyasının varlığını açıklayan yaklaşımdır. 5. Felsefede varlık “............................” ve “..............................” varlık olarak ikiye ayrılır. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. Felsefede varlık var olan her şeydir. 2. C. Wolf, genel olarak varlık öğretisi anlamında ontolojiyi isim olarak kullanan ilk düşünürdür. 3. Platon görünüş ve gerçeklik arasındaki farkı realite kuramıyla anlatır. 4. Nihilizm, “Varlık yoktur.” diyen ve Gorgiasʼın öncülük ettiği yaklaşımdır. 5. Varlığı, birbirine indirgenemeyen iki ayrı tözle açıklayan yaklaşıma plüralizm denir. (.....) (.....) (.....) (.....) (.....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Varlık kavramını ve “Varlık nedir?”, “Varlık ne türdendir?” gibi soruları ele alan felsefe dalı aşağıdakilerden hangisidir? A) Epistemoloji B) Kozmoloji C) Ontoloji D) Ahlak felsefesi E) Estetik 2. Bilimler varlığı parçalara ayırarak (her biri bir parçasını) konu edinir. Buna karşılık felsefe varlığı bir bütün olarak ele alır kavramaya çalışır. Paragrafta sözü edilen yaklaşım çifti aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak sıralanmıştır. A) Realizm - septisizm B) Dogmatizm - metafizik C) İndirgemeci yaklaşım – realizm D) İndirgemeci yaklaşım – bütüncü yaklaşım E) Bütüncü yaklaşım – indirgemeci yaklaşım 3. Aşağıdakilerden hangisi varlık felsefesinin (ontoloji) sorduğu sorulardan biri değildir? A) Varlık değişken midir? B) Varlık bir midir, çok mudur? C) Evrende düzen var mıdır? D) Evrende özgürlük var mıdır? E) Evrendeki varlıkların bilgisine nasıl ulaşılır? 4. Aşağıdakilerden hangisi varlık felsefesinde “Varlık nedir?” sorusuna verilen cevaplardan biri değildir? A) Varlık oluştur. D) Varlık maddedir. B) Varlık yokluktur. E) Varlık hem idea hem maddedir. C) Varlık ideadır. 5. Varlığı idea (geist) olarak kabul eden, diyalektik oluş süreci olarak tanımlayan filozof aşağıdakilerden hangisidir? A) Hegel B) Hobbes C) Descartes D) Farabi E) Husserl 98 4. ÜNİTE AHLAK FELSEFESİ www.radikal.com.tr • AHLAK VE FELSEFE • İYİ VE KÖTÜ NEDİR? • ERDEMLİ YAŞAM VE BİLGELİK • İNSAN VE ÖZGÜRLÜK • AHLAKİ EYLEM VE EVRENSEL AHLAKİ İLKELER • ANADOLU BİLGELİĞİ VE EVRENSEL AHLAK • UYGULAMALI ETİK VE SORUNLARIMIZ 99 AHLAK VE FELSEFE Kazanım: 1. Ahlakın ne olduğunu açıklar. 2. Ahlak felsefesinin konusunu kavrar. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki metni ve görseli inceleyip soruları cevaplayınız. Etik Derneği, genel merkez binamız 10.12.2011 düzenlenen törenle hizmete açıldı. … Törende bir konuşma yapan Etik Derneği Yönetim Kurulu Başkanımız İbrahim Kılıç, “Dünyamızda yaşanan olaylar ve durumlar etik değerlere olan gereksinimi artırmıştır. Her geçen gün etik değerlerin yok olmaya veya yok edilmeye başlandığı aşikâr bir durumdur. Bizim bir araya gelmemizin nedeni, etik değerler konusunda bilinç ve duyarlılığın oluşturulması için kamu görevlilerine ve toplumun tüm fertlerine ortam sağlamak ve bu alanda faaliyetler yapmaktır.” dedi. Derneğin amaçları, yapılan çalışmalar, yapılacak olan faaliyetler hakkında da bilgiler veren Kılıç, “Kurum ve kuruluşlara talepleri doğrultusunda seminerler verdik. Etik alanda yetkin olan kişileri ziyaret ettik. Bundan sonraki süreçte de etikle ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde olacağız. Etik haftasında ulusal bazda etik davranışları teşvik ödülü programı düzenleyeceğiz. Etik ile ilgili kongrelere destek vereceğiz. Dernek çatısı altında dergi çıkaracağız. Anaokullarında etik değerler ile ilgili bilinçlendirme projesi hazırlayacağız. Etik ile ilgili panel, sempozyum düzenleyip kurum ve kuruluşlara seminer vereceğiz.” dedi. Etik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Kılıç sözlerine, “Etik değerleri benimsemiş her ferdin bu çatının altında yeri vardır.” diyerek son verdi. Vali Ali Kolat ise dernek üyelerine çalışmalarında başarılar diledi. www.etikder.org Sorular • Ahlak kavramından ne anlıyorsunuz? • Ahlaklı olmakla ahlak arasında nasıl bir ilişki vardır? • Ahlakla ilgili bildiğiniz kavramlar nelerdir? • Ahlakla eylem arasında nasıl bir ilişki vardır? • İnsanın yapıp etmelerini kim, neye göre değerlendirir? • Ahlak kavramı hayatın hangi alanlarıyla ilgilidir? • Etik Derneğinin “Ahlak” ile ilişkisi nedir? Söyleyiniz. 100 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) Aşağıdaki metinleri okuyup etkinlikleri yapınız. Ahlak ve Felsefe Ahlak kavramı birey olarak insanın yapıp etmelerini değerlendirmek için kullanılır. Ahlak terimini düşündüğümüzde kendimiz ve başka insanların eylemleri için yapılan nitelemeler akla gelir. Ahlak kişiler arası ilişkilerde oluşturulan değerler sistemidir. Önce toplumda ahlaki değerler oluşmuştur. Toplumdaki bu değerler üzerine düşünürler tarafından yapılan değerlendirmeler ise ahlak felsefesinin doğmasına yol açmıştır. Ahlak felsefesinin konusu, insanın eylemlerinin toplumsal yaşamdaki eylemlerle benzerliğinin dayanağı olan ilkelerin oluşturulması ve açığa çıkarılması çabasıdır. Örneğin ahlak, davranışların olgusal içeriğinin belirlenmiş değerlendirmesi, oluşturulan değer yargısı iken ahlak felsefesi (etik) ise oluşturulan değerlerin yargılarını araştıran, inceleyen felsefenin bir alt disiplinidir. Ahlak felsefesinin ele aldığı “ahlak, ahlaki eylem, ahlaki sorumluluk, ahlaki karar, ahlaki normlar, vicdan, ahlaki değer, değer yargısı, iyi ve kötü” gibi kavramlar aynı zamanda her toplumda var olan ahlakın da temel kavramlarıdır. Aşağıdaki kutuda “ahlak” ve “ahlak felsefesi”ni tanımlayan ifadeler karışık olarak verilmiştir. Okuduğunuz metinden yararlanarak bu ifadeleri ilgili olduğu kavramın altındaki noktalı yerlere yazınız. • Felsefenin bir alt disiplinidir. • İnsanın yapıp etmelerini değerlendirir. • İnsan eylemlerinin ilkelerini oluşturur. • Kişiler arası ilişkileri oluşturan değerler sistemidir. • İnsan eylemlerini niteler. • Değer yargılarını araştırır, inceler. Ahlak Ahlak felsefesi ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ ............................................................ 101 Ahlak Felsefesinin Temel Kavramları Ahlaki Eylem: Ahlaki eylem, normatif değerler bakımından davranışların konusunu oluşturan insan edimlerine denir. “Ahlaki eylemin amacı nedir?” sorusuna “Ahlaki eylemin amacı haz almaktır.”, “Mutlu olmaktır.”, “Fayda elde etmektir.” ya da “Yalnızca ödevdir.” cevaplarından biri verilebilir. Bu cevaplar felsefe tarihi boyunca da verilmiştir. İnsanın ahlaki eylemlerinin amacı, yönelimleri çerçevesinde belirlenir. İnsan yapıp etmelerini ödev ahlakı anlayışı çerçevesinde belirginleştirmiş ise ahlaki eylemleri bu doğrultuda oluşur. Ahlaki Sorumluluk: İnsanın özgür iradesiyle düşünüp karar vererek yaptığı eylemlerin sonucuna katlanmasına ahlaki sorumluluk denir. Eylemin bize bağlı olarak gerçekleşmesi yaptığımız iş veya oluşun sorumluluğunu da yine bize yükler. Bir eylemi özgür irademizle yapıp yapmama konusunda karar verebiliyorsak bu eylemin – olumlu veya olumsuz – yaptırımına da katlanabilmeliyiz. Ahlaki Karar: İnsanın özgür iradesiyle ahlak yasalarını kabul edip bağlanması ve eylemini yapmaya karar vermesidir. Korku, baskı gibi iradeyi yok sayacak nedenlerle insan eylemlerinin ahlak yasasına uyması ahlaki sayılmaz. Kişinin özgür iradesiyle seçmeye karar vermesi sonucu ahlaki karar ortaya çıkar. Ahlaki Norm: İnsanın toplumsal bir varlık olarak yapıp etmelerinde ahlaki değeri verecek olan ilkedir. İnsan eylemlerinin iyiye doğru yönlendirilebilmesi için konulan bu yasa hem eylemi yapanın hem de başka insanların olmasını isteyeceği bir yasadır. Yalnızca düşünebilen akıllı varlıklarda norm bilinci ve eylemde bulunma yetisi vardır. Vicdan: İyi ve kötüyü dolaysız bir sezgiyle birbirinden ayırt etme gücüdür. Doğuştan her insanda var olan bir yetidir. Rousseauʼda (Ruso) ilahi bir içgüdü iken Kantʼta vicdan salt aklın pratik olarak kendisini gösterdiği bir durumdur. Bireysel vicdanın genel / kamusal vicdanın bir yansıması olduğu düşünüldüğünde vicdan “sağduyu” olarak değerlendirilebilir. Ahlaki Değer: İnsan eylemleri normatif ölçüde yorumlanır, iyi ve kötü kavramları ile ifade edilir. Kişinin ya da toplumun herhangi bir şey, olay, olgu vb. hakkında verdiği hüküm ya da yaptığı değerlendirmelere ahlaki değer denir. Değer Yargısı: Toplumsal yaşamda ahlaki normlar bulunur. Normlar çerçevesinde insan eylemlerinin belirli değer ölçüsünde bir yargıya bağlanmasına, hüküm verilmesine değer yargısı denir. İyi ve Kötü: Bu kavramlar kişilere, toplumlara, çağlara göre değişen anlam ve içeriğe sahiptir. Ahlaki normlara uygun olan, yapılması istenilen, onaylanan davranışların tümü iyi olarak kabul edilir. Ahlaki normlara uygun olmayan, yapılması istenilmeyen ya da onaylanmayan, ahlakça olumsuz bulunan şey ise kötüdür. Özgürlük: İnsanın iradesi ile düşünmesi sonucu karar vermesi ve eylemini gerçekleştirmesidir. Ne istediğinin bilincinde olarak akılcı bir şekilde hareket etmesidir. Ahlaki özgürlükten söz edildiğinde keyfi ve ölçüsüz bir özgürlük akla gelmemelidir. Başkasının hak ve özgürlüklerini ihlal edecek bir anlayışın ahlaki olmayacağı açıktır. Erdem: İnsanın iyi ve kötü arasında tercih yapması gerektiğinde iyiyi seçmesidir. Bunun böyle olması gerektiği hissini de sürekli olarak taşımasıdır. 102 Aşağıdaki kavram haritasını inceleyiniz. Kavram haritasının altındaki ifadelerin karşısına uygun kavramları yazınız. Ahlaki eylem Ahlaki sorumluluk Ahlaki karar Ahlaki normlar Özgürlük AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI Erdem Vicdan İyi-kötü Değer yargısı Ahlaki değer • Yapılan davranışların sonuçlarının üstlenilmesidir. ....................... • Ahlakça iyi olana yönelme, sürekli bu hissi taşımadır. ....................... • İnsan yapıp etmelerinde ahlaki değeri verecek olan ilkedir. ....................... • İnsan eylemlerinin belirli değer ölçüsünde bir yargıya bağlanmasıdır. ....................... • Değerler bakımından davranışların konusunu oluşturan insan edimleridir. ....................... • Kişinin ya da toplumun verdiği hüküm ya da yaptığı değerlendirmelerdir. ....................... • Yapılması istenilen, onaylanan davranıştır. ....................... • Yapılması istenilmeyen, onaylanmayan davranıştır. ....................... • İnsanın özgür iradesiyle ahlak yasalarını kabul edip bağlanmasıdır. ....................... • Doğuştan her insanda var olan iyi ve kötüyü ayırt etme gücüdür. ....................... • İnsanın iradesiyle ne istediğinin bilincinde olarak hareket etmesidir. ....................... 103 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (2) Aşağıdaki metni okuduktan sonra verilen soruyu cevaplayıp etkinliği yapınız. AHLAK VE ETİK Bu deyimlerin çoğu gereksiz yere bir arada kullanılır (Hem ahlaki hem etik davrandı.). İnsanlara bu deyimler arasındaki farkı sorsanız çoğu bilmez. Bu sözleri sırf ahenkli oldukları sırf kulağa hoş geldiği için tekrarlayıp durmuşlardır. Fakat biz ikisi arasında bir ayrım yapabiliriz. Etik, neyin iyi ve buna paralel olarak neyin kötü olduğunu tarif eden bir kuram veya sistemden söz eder. Bugün çoğu kez felsefi sistemler daha fazla tartışılsa da mitoloji ve tanrı bilimi etiğin en eski kaynaklarıdır. Ahlak bize ne yapmamız ve ne yapmamamız gerektiğini söyleyen kurallardan bahseder. Ahlak, eylemleri doğru ve yanlış olarak ikiye böler. Ahlak, kişisel yaşamımızla ilgilidir. Etik ise daha kuramsal odaklıdır. Ahlak, yaşarken uyduğumuz kurallardır, etik ise bu kurallara yol açan sistemlerdir. Bu ikisini başarılı biçimde birleştirdiğinizde kişisel felsefi tavrınız en sağlam durumda olacaktır. Eğer neyin iyi, neyin kötü olduğunu biliyorsanız, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu hesaplayabilmeniz gerekir. Seçeneklerinizi bilmeniz, olumlu ve olumsuz taraflarını ölçüp biçmeniz ve karşı karşıya olduğunuz şey ve tasarladığınız tepki konusunda kendinizi savunulabilir şekilde haklı hissedeceğiniz bir ahlaki mantık yürütme yolu bulabilmeniz gerekir. Kendinizi haklı hissetmiyorsanız, belki yapmayı düşündüğünüz şeyi yapmamanız lazımdır. Eğer yaptığınız şey doğruysa daima onu haklı çıkaracak bir yol bulunacaktır. Rasyonelleştirmenin tamamen farklı bir şey olduğuna dikkat edin. Herhangi bir fikri bir şekle sokarak veya yanlış aktararak her şeyi rasyonelleştirebilirsiniz (kimsenin haberi olmaz, hiç kimse mükemmel değil, bunu bana şeytan yaptırdı, Tanrı beni affeder, ben başkanım). Haklı çıkma ise hak ve haklı ile aynı köktendir. Daha ağırlıklı düşünüp taşınma gerektirir ve karşılığında ayak basacak daha emin bir yer sağlar. Önemli olan ahlaki ilkeler için bağlanabileceğiniz bir etik sistemi ayakta ve işler vaziyette tutmanızdır. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu tefekkür ederek işe başlamanız gerekecektir. Bu sorun filozofları çağlar boyunca yanıtsız bırakmıştır. Platon, “Cumhuriyet” adlı eserinde Sokratʼın ondan iyiliği tarif etmesini istediği bir diyaloğa yer verir: Platon “Bilgi mi, zevk mi, yoksa başka bir şey mi?” diye sorunca Sokrat daha önce, itidal ve adalet dahil bazı erdemleri saptamıştır fakat bu meydan okuma karşısında “Korkarım, bu beni aşar.” diye yanıtlar. Yüzyıllar sonra, görüşümüz daha berrak hâle gelmiş değildir. G. E. Moore (Muur), “Bu yüzden ʻiyilikʼ kelimenin gerçek anlamında tarif edilmekten âcizdir.” diye yazmıştı. Nietzsche (Niçe), “İyilik ve kötülük denen çok eski zamanlardan kalma bir yanılsamadan” yakınırdı. Daha önce deneyenler gibi siz de bu bilmeceyi kesin olarak çözemeyebilirsiniz. Çözmeyi denemeniz yine de çok önemlidir. Sağlam bir temel oluşturmanın tek yolu budur. Platon iyilik konusunda insanların sezgisel bir kavrayışı olduğuna, bununla birlikte gerçek dünyamızda, ideal olanın sadece kötü kopyalarının bulunduğuna inanırdı. “Bilginin en yüce amacı iyiliğin esas tabiatıdır. İyi ve doğru olan her şey bizim için değerini iyiliğin bu esas tabiatından alır.” diye yazmıştı. Fakat Platon, görmüş olduğumuz gibi kendi en yüce amacına erişemedi ve asla bir tanım saptamadı. Hobbes farklı bir görüşe sahipti: “Herhangi bir insanın iştah veya arzusunun nesnesi her ne ise ona göre ʻiyilikʼ denen şey odur. İğrenme ve nefretinin nesnesi de ʻkötülüktür.ʼ Yani Hobbes, Platonʼa 104 karşı çıkar ve iyiliğin evrensel bir özü olmadığını söyler. İyilik ve kötülük sadece sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyler için kullandığımız etiketlerdir. Tao ise iyiliği ancak kötülükle karşılaştırarak tanıyabileceğimizi öğretir fakat pratik bir tanım vermez. “... Bilginin en yüce amacı iyiliğin esas tabiatıdır, iyi ve doğru olan her şey bizim için değerini iyiliğin bu esas tabiatından alır.” – Platon “... Bu iyi ve kötü kelimeleri ... hep onları kullanan kişiye bağlı olarak kullanılmıştır: Açıkça ve kesinlikle öyle olan hiçbir şey yoktur.” – Thomas Hobbes Niye iyi veya ahlaklı veya etik olmalı? Doğru ve yanlış konusunda niye kaygılanmalı? Bunlardan bize ne? İyi ile kötüyü sizin için Tanrı otoritesiyle belirleyen bir dine girdiğinizde bütün bunlar daha kolaydır. Bütün büyük dinler tanrısal bir güçten kaynaklanan ahlaki rehberlik verirler. Kuralları Tanrıʼya atfetmekle bir taşla iki kuş vurulmuş olur. Hem eylemlerinize yol gösterecek çok kesin bir ahlakınız hem de onu dayandırabileceğiniz mutlak bir etik sisteminiz olur. Doğru olmak demek Tanrıʼnın emirlerine uymak demektir. Kurallar Tanrıʼdan gelir, Tanrı da iyidir. Eğer din sizin işinizi görüyorsa bu oyunda öne geçtiniz demektir. Bir dine inanmasanız bile, eski tanrı bilimcilerin sundukları bilgeliği, bir tanrısal varlığa sadakat borcunuz olmadan da kullanabilirsiniz. Bütün büyük dinlerin kutsal yazıları, ahlak konusunda herkesin yararlanabileceği derin kavrayışları içerir. Fakat, imanla veya imansız, yaşam meselelerinde çözümler elde etmek istiyorsanız, önemli ilkeleri arayıp bulmanız, kavramanız ve onları kendi kişisel dünya görüşünüze katmaya çalışmanız gerekecektir. Mutlaka, “lafı konuşmak” kadar “yolu da yürümek” gerektiğini daha önce de duymuşsunuzdur. Bu iyi bir öğüt olmakla birlikte ben, yolu yürümek kadar lafı da konuşmak taraftarıyım. Eylemlerinizin ardındaki düşünüş ve mantık, yolunuza ne çıkarsa çıksın, onunla yüzleşmenin ve çözmenin anahtarıdır. (Prof. Dr. Lou Marinoff (Lui Marinof), Felsefe Terapisi, Sayfa 213-216) 1. “Hem ahlaklı hem etik davrandı.” sözü sizce bir arada gerçekleşebilir mi? Tartışınız. 2. “Eğer yaptığınız şey doğruysa daima onu haklı çıkaracak bir yol bulunacaktır.” sözünü, “Her doğru tutarlı değildir.” sözüyle karşılaştırınız, düşüncelerinizi noktalı yerlere kısaca yazınız. ............................................................................................................................................................ .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. 105 İYİ VE KÖTÜ NEDİR? Kazanım: 3. İyi ve kötü kavramlarını değerlendirir. 4. Ahlaki yargıları diğer yargılardan ayırt eder. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.klashabergazetesi.com www.kkgm.gov.tr Sorular • Görseller size iyi ve kötü hakkında neler anlatıyor? • Size göre iyi ve kötü ne demektir? • Bir eylemin iyi ya da kötü olması nasıl değerlendirilebilir? 106 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) Aşağıdaki metni inceledikten sonra etkinliği yapınız. İYİ VE KÖTÜ NEDİR? Ahlak felsefesi değerler alanını inceleyen felsefenin alt disiplinidir. İnsan davranışları iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin olarak değerlendirilebilir. Kavramların ne anlama geldiğinin anlaşılması onlara değer atfedilmesi sonucunu doğurduğu için anlamlıdır. Ahlaki tutumlar yargılarımızın ifadesidir. İnsanın yapıp etmesinin duygu, istek ve ihtiyaçlarına göre değerlendirilmesi iyi-kötü vb. yargılardan her birini içeren bir nitelemeye maruz kalması sonucunu doğurur. Ayrıca bu, değer yargılarının iyi ve kötü kavramlarına dayandığının göstergesidir. Herhangi bir davranışın ahlaki değer taşımasının anlamı basit ölçekteki kişisel çıkar ilişkileriyle kolay anlaşılır olsa da sosyo kültürel alanda gittikçe karmaşıklaşan farklı kodlarda algılanmalıdır. Yakın veya uzak çevremize karşı gösterdiğimiz davranışlar değerlerle yüklü ve onlar tarafından belirlenen edimlerimizdir. Ahlaksal değerler ahlaki eylemin iyi ya da kötü diye tanımlanmasını mümkün kılan davranışları içerir. Örneğin yalan söylemenin nasıl bir davranış olduğu sorusuna günahtır, yanlıştır veya çirkindir cevaplarından birisi verilebilir. Yanlıştır derken olgusal bir doğruluk – yanlışlık ilişkisinden farklı bir algı söz konusudur. Çirkindir cevabı da estetikteki örneğin, bir resim karşısında verilen güzel ya da çirkin cevabından farklı olacaktır. Yalan söylemenin günah olduğunu söyleyen birisi davranış hakkında dinsel değerlendirme formunu kullanmıştır. O iyi olmayan bir şey olduğunu söylemekle aslında “kötü” olan bir şey olduğunu söylemektedir. Bütün bunların karşısında insan “iyi” olanı da ister. Özgür iradesi sonucu oluşturduğu kararlarında ve uygulamalarında iyiyi seçebilir. Özverili oluşu, fedakârlığı, çalışkanlığı, diğer insanların haklarına saygılı oluşu ile davranışlarını ahlaki eylemlilik olarak yansıtır. Ahlaki iyi, benimsenen davranış kalıbı olarak kişiye erdemli bir tavır katar. Güzel Doğru Çirkin Kötü İyi Yanlış • Metnin altında verilen kavramları işlevsel benzerlik yönünden eşleştirerek aşağıdaki üçlü şemalara yazınız. ............. ............. ............. ............. ............. ............. 107 Aşağıdaki tabloyu ve metni inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. AHLAK – BİLİM VE SANAT YARGILARI Yargı Alanı Olumlu Yargı Olumsuz Yargı Ahlak İyi Kötü Bilim Doğru Yanlış Sanat Güzel Çirkin Ahlak felsefesinde bireyin davranışları dikkate alınırken bu davranışları belirleyen değer yargılarından hareketle belirleme yapılır. Örneğin, herhangi bir insanın sokakta karşılaştığı zor durumdaki bir insana yardım etmesi onun ahlaki ilkeleri benimsemiş olduğunu gösterir. Bireyin sahip olduğu, benimsediği değerler ve ahlak anlayışı onun nasıl davranacağını da belirler. Değer yargılarıyla oluşan değerlerimiz davranışlarımızla açığa çıkar. Ahlakça olumlu kabul edilen şey “iyi”, olumlu kabul edilmeyen şey “kötü”dür ve davranışlarınız bu ölçütlerle değerlendirilir. İnsanın çevresinde yardıma ihtiyacı olan kimselere yardım etmesi iyi, etmemesi ise kötüdür. Erdemli olan davranış iyi olanı bir karşılık beklemeden gerçekleştirmeyi içerir. Görüldüğü gibi ahlak yargıları “iyi” ve “kötü” ölçütünü kullanarak davranışları değerlendirir. Ahlak yargılarının dışındaki (bilim, sanat vb.) yargılar ise farklı ölçütler kullanır. Bilimde yargılar “doğruluk” ve “yanlışlık” ölçütüne göre oluşur. Bilimsel yöntemlerle ortaya konulan tutarlı ve sistemli bilgiler doğru kabul edilir. Bilimsel ölçütlerle yani olgusal olarak ispatlanamayan bilgiler ise yanlış kabul edilir. Örneğin matematikte üçgenin iç açıları toplamının 180° olması doğru, bunun dışında bir değer verilmesi ise yanlıştır. Sanat yargılarında ise ölçüt güzelliktir. Herhangi bir obje güzellik ölçütü ile değerlendirilir ve buna göre “güzel” ya da “çirkin” kabul edilir. Ancak sanat subjektif bir bilgi olarak kabul edildiğinden ortaya koyduğu ölçüt de subjektiftir. Örneğin okuduğumuz herhangi bir şiiri duygularımıza hitap ediyorsa beğenir ve güzel olduğunu ifade ederiz. Bir başkası ise yine subjektif bir değerlendirme ile (duygularına hitap etmediği vb. gerekçelerle) aynı şiiri güzel bulmayabilir ve çirkin olarak kabul eder. Aynı şekilde beğendiğimiz bir ressamın herhangi bir tablosu bizim için güzel, beğenmeyen içinse çirkindir veya güzel değildir. Görülüyor ki ahlaki yargılar değer yargısı olarak “iyi” ve “kötü” kavramları ile ifade edilirken bilim yargıları “doğru” ve “yanlış”, sanat yargıları ise “güzel” ve “çirkin” olarak ifade edilir. Ahlak yargıları da sanat yargılarında olduğu gibi subjektif yargılardır. Bireylerin içinde yaşadıkları toplumların ahlaki anlayışlarına göre davranışları doğru ve yanlış olarak kabul edilir. Ahlak, toplumdan topluma ve zamana göre değişiklik gösterir. Bu nedenle subjektif kabul ettiğimiz ahlak yargıları bireysel düzeyde öznelliğini daha çok hissettirir. Sanat yargıları da bireyden bireye, toplumdan topluma değişiklik gösterdiğinden subjektiftir. Buna karşılık bilimsel yargılar “doğru” ve “yanlış” olarak nitelenebilen nesnel yargılardır. 108 1. Okuduğunuz metinden yararlanarak tablodaki noktalı yerleri doldurunuz. Yargı Türleri Yargı Kavramı Örnek .................... İyi ........................................................................... .................... .................... 2x2=5 Sanat yargısı ........................................................................... .................... Güzel ........................................................................... .................... .................... Su sıfır derecede donmaya başlar. Ahlak yargısı .................... ........................................................................... 2. Aşağıda verilen yargı türlerinin karşısındaki noktalı yerlere yargıların özelliklerini birer cümle ile yazınız. Yargı türleri Özellikleri Ahlaki yargılar ........................................................................... Bilimsel yargılar ........................................................................... Sanat yargıları ........................................................................... 3. Aşağıdaki noktalı yerlere ahlak yargılarını içeren kısa bir metin yazınız. ............................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 109 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (2) Aşağıdaki metni okuyup etkinliği yapınız. İYİ NEDİR? “İyi nedir?” felsefedeki en eski sorudur. Batı felsefesi, bu sorunun yanıtını düşünmenin en az üç ana tarzını sunmaktadır: doğalcılık, doğalcılık karşıtlığı ve erdem etiği. Bunların her birinin birkaç türü vardır. En başta gelen doğalcı Platonʼdur. Platon, iyiliğin evrensel bir biçimi olduğunu savunan esasçı (essentialist) geleneği kurmuştur. Platonʼa göre biçim bir ideadır, maddesel bir şey değildir ama yine de gerçektir. O, görünümler dünyasını – gözlemlediğimiz hâlleriyle somut şeyleri– idealar dünyasından veya biçimlerden ayırır. Dünyadaki bütün şeyler biçimlerin kopyalarıdır ve biçimler mükemmel (yani ideal) olmakla birlikte, kopyalar ister istemez kusurludur. Platon ve yandaşlarına göre bir iyilik ideali mevcuttur. Ahlaki varlıklar olarak bizim görevimiz, ideali yapabildiğimiz kadar iyi kopyalamaktır. Zaman geçtikçe ve biz bilgi kazandıkça iyilik idealine hep yakınlaşarak gittikçe daha iyi kopyalar yapabilmeliyiz. İdealar âleminde iyilik güneş rolü oynar, onun parlaklığı bütün öbür ideaları da aydınlatır. Platon, bununla birlikte iyiliğin belli bir tanımını vermez, veremeyeceğini de söyler. Zihnin bunun özünü sözcüklere sığdıramadığı hâlde kavrayabileceğine inanır. Bu yuvarlak bir şeydir. İyi bir insan, bu (tanımlanamaz) özle dolu bir insandır; bu (tanımlanamaz) özle dolu bir insan, iyi bir insandır. Bu yüzden, bu akıma katılmak için, açık olmaktan ziyade sezgisel bir iyilik bilgisiyle barış yapmanız gerekir. Platon, ahlaki davranış için etik eğitiminin can alıcı önemi olduğuna sıkı sıkıya inanıyordu. Eleştirel düşünme yeteneklerinin (Onun zamanında bu, Öklitçi geometri demekti.) ahlaki mantığın zorunlu işaretçisi olduğu konusunda ısrarcıydı. Bu bakımdan, bizim küçük çocuklara etik öğretme biçimimizden dehşete düşerdi. Platon, Amerikan eğitimini bir bütün olarak değerlendirme imkânına sahip olsaydı, bu eğitimi etik bakımdan zayıflatılmış ve ahlaki olarak iflas etmiş bulurdu. Biz de etiğe girmeden önce Platonʼun öğüdünü dinleyip eleştirel düşünme ve matematik konusunda bir temel oluşturmalıyız. En azından çocuklara sebep ve sonuç üzerinde düşünmeyi öğretmeliyiz. Eğer küçük bir çocuk ebeveyniyseniz günde kaç defa “Filan şey yapılmaz.” veya “İyi bir kız olup, ... yap!” veya “Bu yaptığın kötü!” dediğinizi bir düşünün. Doğru, iki yaşında bir çocuğa her şeyin nedeni konusunda açıklama yapmayız. Fakat çocuğunuz büyüdükçe onlara nedenlerin ve niçinlerin daha fazlasını vermeli ve çocukların eylemleri hakkında kendi ahlaki mantık yürütme yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olmalısınız yoksa kurallarınız görünüşte, sadece gelişigüzel bir düzenleme listesi olarak kalacaktır. Okullar artık bu eğitimi sizin için vermiyorlar ve bunlar olmadıkça çocuklarınız kişisel ve sosyal olgunluğun gerektirdiği gibi kendilerini ahlaki olarak denetleme yeteneğine sahip olamayacaklardır. Wilson (Vilsın) gibi sosyal biyologlar, Platonʼun temel görüşlerini paylaşmasalar bile etiğin doğadan çıktığına inandıkları ölçüde doğalcıdırlar. Dinler de doğalcıdır çünkü onlar da iyiliği, onu bize ihsan ettiği farz edilen Tanrıʼya atfediyorlar. 110 “İyi Nedir?” sorusu konusunda ikinci büyük Batılı düşünce ekolü, kendisinin de çeşitli türleri olan, doğalcılık karşıtlığıdır. Doğalcılık karşıtlığı, genel olarak doğadaki hiçbir şeyin iyi ya da kötü olmadığını söyler. Yani, doğal olan ile ahlaki olan farklıdır. Bir nominalist (adcı) olan Hobbes, bu ekolün en önemli taraftarıdır. Görmüş olduğumuz gibi, nominalistler evrensel kuralların bulunmadığını ve iyi ile kötünün sadece şeylere bizim verdiğimiz isimler olduğunu savunurlar. Uygulamada ahlak, dar, kişisel ve özneldir. Temel kurallar konusunda hemfikir olan iki kişi bulunamaz. Bu da neden bu kadar kolay anlaşmazlığa düştüğümüzü açıklayan bir şeydir. Başka önemli bir doğalcılık karşıtı olan G. E. Moore (Muur), aletler ile ölçebileceğimiz birçok şey bulunduğu hâlde iyiliğin bunlardan biri olmadığına inanırdı. İyilik, tersine, tarif ve tahlil edilemez bir şeydir. Ona değer biçmeye kalktığımızda “doğalcı mantık hatası” yapmış oluruz. Moore, ölçülebilir bir iyilik özü kabul etmez. Ona göre iyinin ne demek olduğunu kimse söyleyemez ve bu, kesinlikle şeyleri bir nitelendirme meselesi değildir (Bu noktada Hobbesʼtan ayrılır.). Moore, doğru ve yanlış hareketlerin olduğuna fakat bunların herhangi somut bir iyilik kavramından türetilemeyeceğine inanırdı. “O hâlde ʻiyilikʼ, bir şeyin iyi olduğunu söylediğimizde, bununla eğer onun sahip olduğunu öne sürdüğümüz niteliği kastediyorsak kelimenin gerçek anlamında bir tariften yoksundur.” – G. E. MOORE Hume, Mooreʼun düşünce dizisini önceden ortaya koydu. Ona göre “olması gerekenin, olandan türetilmesi” asla mümkün değildi. Bunun anlamı, yapılması gereken konusunda sadece yapılmış olandan sonuç çıkarılamayacağıydı. Örneğin, sadece X, Yʼye zarar verdiği için, Xʼin Yʼye zarar vermesinin mutlaka yanlış olduğu söylenemez. Bu sonuç ancak başkasına zarar vermenin yanlış olduğu ek varsayımından çıkar. Fakat o zaman ahlaki bir ilkeyi ispatlamış değil, varsaymış olursunuz. Hume, bazı değer yargılarına varmakla birlikte, bunların katı gerçeklerden çıkarılmadığını kabul etmemiz gerektiğini vurgulamıştı. İyilik konusunda düşünmenin üçüncü bir yolu, şimdiye kadar çeşitli nedenlerle görmüş olduğumuz, Aristoʼnun sözde erdem etiğidir. Erdem etiği, iyiliğin erdemlerin bir ürünü olduğuna inanır. Onlara erdemleri aşılarsak insanlar iyi olacaklardır. Bu görüş, Konfüçyüsçüler ve birçok dinî ahlakçı tarafından da geliştirilmiştir. “Bu yüzden, genel olarak korku, gurur, şehvet, öfke, merhamet, haz ve acı nedeniyle fazla ileri gitmek veya yeterince ileri gitmemek mümkündür. Fazlalık ve eksiklik aynı şekilde yanlıştır fakat bu duyguları doğru zamanda, doğru amaçla, doğru kişiye karşı, doğru nedenle ve doğru tavırda duymak, erdem anlamına gelen, vasat veya en uygun iyiliktir.” – Aristo (Prof. Dr. Lou Marinoff, Felsefe Terapisi, Sayfa 213-216) Aşağıdaki sorular üzerinde arkadaşlarınızla tartışıp ortaya çıkan görüşleri maddeler hâlinde tahtaya yazınız. 1. İyi, doğal mı yoksa yapay bir şey midir? 2. İyinin ne olduğuna kim karar verecektir? 111 ERDEMLİ YAŞAM VE BİLGELİK Kazanım: 5. Erdem ve yaşam ilişkisini kavrar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki kavram haritasını ve alt yazıyı okuduktan sonra soruları cevaplayınız. KARAR SENİN Adaletsizlik Adalet Cehalet Bilgelik Korkaklık Cesaret Tembellik Çalışkanlık Dürüst olmamak Doğruluk / dürüstlük Ölçüsüzlük Ölçülülük Erdemli eylem, ahlakça iyi olanı gerçekleştirmektir. Sorular • Erdemli olmak ne demektir? • Erdem ve yaşam arasında nasıl bir ilişki vardır? • İyi olanı yapmayı düşündüğümüzde erdemli sayılır mıyız? • Ahlakça olumlu bulunan şeyleri bilmek erdemli olmak için yeterli midir? 112 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni ve görselleri inceledikten sonra etkinliği yapınız. Erdemli Eylem Nedir? Erdemli eylem insanın bütünüyle yetkin ahlaki olgunluğa ulaşma durumudur. Ahlaki ilkelere uygun olarak yaşayan insanlara ahlaklı deriz. Erdemli insan için ise söylediğimiz şeyden daha fazlasını söylememiz gerekir. Çünkü erdemli olmak ahlaklı olmayı içerdiği gibi beklenenden - yapıp etme bakımından - fazla olmayı da gerekli kılar. Erdemli insan vicdanlı ve sabırlı insandır. Karşılaştığı yoksunluklar onu kesinlikle yıldırmaz. Diğer insanlara karşı yardımseverlik hususunda ise oldukça aktif bir tutum sergiler. Bu nedenle erdemli insan ahlaksal olarak doğru bildiklerini yaşayan insandır. Çünkü yalnızca bilmek ahlaklı olarak yaşamak değildir. Adalet Adalet kavramı hakka hukuka uygunluğu ve bireylerin edimleri sonucu kazanımlarını anlatır. Haklı ve haksız olanın birbirinden ayırt edilmesini ve herkesin hak ettiği şekilde karşılık bulmasını ifade eder. Suç ve ceza ile yakından ilgili ve ilişkilidir. İnsanın yetenekleri doğrultusunda toplumda kabul görmesi haklar ve yapılması gerekenler çerçevesinde karşılıklı etkileşimin sonuçlandırıldığını anlatan temel kavramdır. Kısacası haklının hakkını vermek ve herkese hak ettiği şekilde davranmaktır. Bilgelik Sahip olunan bilgileri eşyaya hikmetle uygulayabilme becerisidir. İnsan etkinliklerinin toplumsal düzlemde karşılık bulduğu bilgilerin bilgece bir yaklaşımla toplumsallaştırılmasıdır. Cesaret Aristotelesʼe göre cesaret, korkaklık ile cüretlilik arasında yer alan doğru ortadır. Ona göre akıl, büyük acı veren şeylere karşı durmayı buyurmaz. Bu olsa olsa cüretin işi olabilir. Platonʼa göre ise cesaret, nelerden korkulup nelerden korkulmayacağının akla dayalı olarak bilinmesidir. Yine Platon, cesaretin haz ve acıya karşı insanı koruduğunu söyler. Görülüyor ki ceraset, akıl ölçüsünde yapılması gerekenleri yapabilme gücü olarak anlaşılması gereken bir niteliktir. Güç işlerin üstesinden gelebilme azim ve kararlılığında olma hâli ise günümüz dünyasının cesaret anlayışı kabulünün işlevsel yanını anlatır. Cesaret kendine güvenen bir rasyonellik içerisinde eksikliklerini gidermeyi hedefleyip bu doğrultuda çalışıp başarılı olabilmeyi bilmektir. Çalışkanlık İnsanlık tarihi kadar eski zamanların ve aynı ölçüde toplumsal yaşamın vazgeçilmez kavramlarından biridir. Bu nedenle çalışmaya her dönem özel bir önem atfedilmiştir. Örneğin Aristotelesʼe göre çalışma toplumsal bir değerdir. Protagorasʼa göre ise çalışmak bir erdemdir ve ancak eğitim 113 yoluyla kazanılır. Çalışma disiplini içerisinde olan insan hem manevi mutluluk kaynağını bulma hem de maddi imkânlara sahip olma yolundadır. Doğruluk İnsan davranışlarının genel kabul görürlük içerisinde değerlendirilmesi sonucu toplumca düzenlenmiş onaylama biçimine uygun olarak doğru olanı yapmak, doğru eylemde bulunmak demektir. Bireylerin davranışlarının toplumun ahlak değerlerine uygun biçimde gerçekleştirilmesi ve ahlaki gerekliliklerin uygulanabilir olmasıdır. Doğruluk, eylemlilik gerektiren bir kavram olmasına rağmen çoğu zaman dürüstlük kavramını da beraberinde çağrıştırır. Ölçülülük Belirli standartlarda oluşmuş ahlaki tutum ve tavırlar denilen ölçülülük, Aristoteles felsefesinde kendini “orta yolculuk” olarak dışa vurur. Toplumsal yaşamın insan yapıp etmelerine dönük yönünde toplumsal kurumların işleyişine dair gerekliliklerin uygun biçimde yerine getirilişidir. Örneğin “Sana yapılmasını istemediğin davranışı bir başkasına yapma.” düsturu ölçülülüğü anlatan güzel bir özdeyiştir. • Okuduğunuz metinde geçen kavramları aşağıdaki kutucukların içine yazınız. Karşısındaki boşluklara da bu kavramların kendinizce kısa tanımlarını yazınız. ..................... ..................... ..................... ..................... ..................... ..................... 114 ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... ...................................................................................................................... İNSAN VE ÖZGÜRLÜK Kazanım: 6. Özgürlüğün ne olduğunu değerlendirir. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli ve metni inceledikten sonra soruları cevaplayınız. http://ankakedisi.com Sorular • Size göre özgürlük nedir? • Özgürlüğün olmadığını söyleyebilir miyiz? Neden? • İnsan için mutlak anlamda bir özgürlük var mıdır? Tartışınız. 115 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki görseli ve metni inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. Görseldeki martı gibi özgürce uçmak veya özgür olmak İNSAN VE ÖZGÜRLÜK İnsanı iradesi ile verdiği kararını eylem hâline dönüştürdüğünde özgürdür. Özgürlük kişisel iradenin başkaları karşısındaki özgür tavrının engellenmeksizin hayata geçirilmesidir. Uygulamaya dönüştürülen tavır alışların arasında düşünebilmeyi, düşündüklerimizi ifade edebilmeyi, istemelerimizi yapıp etmelerimiz hâline getirebilmemizi vb. de sayabiliriz. Determinizm, liberteryanizm, indeterminizm, otodeterminizm ve fatalizm insan davranışlarının özgür olup olmayışlarıyla ilgili farklı felsefi yaklaşımlardır. Determinizm: İnsanın ahlaki eylemde bulunurken özgür olmadığını savunan görüştür. Bu anlayışa göre insan, pek çok etken tarafından belirlenen bir doğa içerisindedir. Böyle bir durumda onun özgürce seçim yapabilmesi mümkün değildir. Çünkü seçimlerini belirleyen insanın kendisi değildir. İnsan, davranışlarını onu da kuşatmış olan koşullar altında gerçekleştirir. Bu nedenle insan özgür değildir, davranışları ve onun sonuçlarından da sorumlu tutulamaz. Liberteryanizm: Baskıcı bir devlette özgürlük anlayışı yok denecek kadar azdır. Oysa hukuk kurallarının hâkim olduğu ülkelerde yaşayan insanların özgürlüklerinin kimi zaman birbirlerini kısıtlıyor olsalar bile bir arada yaşamalarına imkân veren yapısı onları güçlü kılar. Özgürlük anlayışının ve duygusunun iyi bir şekilde korunması, kollanması gerekir. Çünkü doğabilecek sorunların insan özgürlüklerine engel oluşturmadan çözülmesi, yasalarla denetlenmesi gerekir. Bu durumu çok zorlamadan sağlayan sistemler arasında liberal demokrasileri sayabiliriz. Terim olarak otoriterliğin karşıtı bir anlamda kullanılan liberteryanizm, bireysel özgürlüklerin korunup geliştirilmesinden yanadır. Toplumsal yaşamda bireylerin yapıp etmelerinin hiçbir kısıtlamayla karşılaşmaması gerektiğini savunan görüştür. Toplumda yaşayan diğer insanların haklarını da yasal sınırlar içerisinde gözeten bir özgürlük anlayışına sahiptir. 116 İndeterminizm: Bu görüşe göre insan tam anlamıyla özgürdür. Çünkü onun davranışlarının nedenini önceden belirleyecek olan hiçbir şey yoktur. İnsan; sınırlandırma, yönlendirme, belirleme, etkileme ve kısıtlama olmaksızın kendi iradesiyle kararlarını verip bunu davranışa dönüştürmekte özgürdür. Çünkü birey tercihlerini belirleme gücüne sahiptir. Bu durum onun davranışlarından sorumlu olmasını da – özgürlüğünün gereği olarak – beraberinde getirir. Otodeterminizm: Özgürlüğün kişinin kendisine bağlı olduğunu öne süren görüştür. Buna göre insan kendisini geliştirebildiği, bilgi ve deneyimini artırabildiği oranda özgürdür. Kişi kendi iradesini kullanma ile değerlerini oluşturabilme imkânına sahiptir. Bu imkân ölçüsünde bilgi birikimi ile orantılı olarak özgürlüğü de artar. Fatalizm: İnsanın yazgısının önceden üstün bir doğaüstü güç tarafından belirlendiğini savunan görüştür. İnsan, davranışlarını seçme ve uygulamada özgür değildir. Kendisi için belirlenmiş olanın dışında hareket etmesi imkânsızdır. Bundan dolayı insan için eylemlerinden ötürü hiçbir sorumluluk yoktur. Çünkü sorumlu tutulacak bir ahlaki eylemden söz etmek mümkün değildir. 1. Aşağıdaki kutucukta yer alan sözcükleri ilgili ifadelerin başına yazınız. • Determinizm • İndeterminizm • Fatalizm • Otodeterminizm • Liberteryanizm • ............................. insanın kendisi için belirlenmiş olanın dışında hareket etmesinin imkânsız olduğunu savunan görüştür. • .......................... bireysel özgürlüklerin hiçbir kısıtlamayla karşılaşmaması gerektiğini savunan ve diğer insanların yasal haklarını gözeten bir özgürlük anlayışına sahip olan görüştür. • ..........................: Bu anlayışa göre insan pek çok etken tarafından belirlenmiş bir doğa içerisindedir. • .......................... insanın kendisini geliştirebildiği, deneyimini artırabildiği oranda özgür olduğunu iddia eden görüştür. • .......................... bireyin tercihlerini belirleme ve bunları uygulama gücüne sahip olduğunu ileri süren yaklaşımdır. 2. Okuduğunuz metinlerden hareketle noktalı yerlere özgürlük ve sorumluluk ilişkisini anlatan kısa bir metin yazınız. ................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... 117 AHLAKİ EYLEM VE EVRENSEL AHLAKİ İLKELER Kazanım: 7. Ahlaki eylemin amacının ne olduğunu tartışır. 8. Evrensel ahlaki ilkelerin olup olmadığını tartışır. Süre: 3 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayın. http://ozgurokul.org Sorular • İnsan, ahlaki eylemde bulunurken bir amaç gözetir mi? • İnsanların uymaları gereken ahlaki ilkeler var mıdır? Neden? • İnsan eylemlerini belirleyen evrensel ilkeler neler olabilir? • Görsel ve üzerindeki yazı hakkında neler düşünüyorsunuz? Söyleyiniz. 118 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup soruları cevaplayınız. Ahlaki Eylemin Amacı Nedir? İnsan, davranışlarını gerçekleştirirken bir nedene dayanır. Dayanakların çok çeşitli olması düşüncelerimizi karıştırabilir. Fakat bir sebeple “yapıp–ettikleri” gerçeğini değiştirmez. Öyleyse bu sebepli davranışların bir amaca yönelik olması fikri hiç de yabana atılamaz. Ahlak felsefesi ahlaki eylemlerin amacını tarihteki filozofların penceresinden bakarak farklı şekillerde görmüştür. Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi düşünürler ahlaki eylemin amacının “mutluluk” olduğunu öne sürerler. Sokrates mutluluğu en yüksek iyi ve insan eylemlerinin nihai amacı olarak görür. Ona göre mutluluğun temelinde yer alan şey “bilgi”dir. Bilgi bizi ahlaki bakımdan iyi olana götürür. Bu nedenle bilen insan bilerek kötülük yapmaz. Kötülük ise bilgisizlikten kaynaklanır. Platonʼa göre mutluluk, kaynağını insanın değişken doğasından değil, ahlaka da kaynaklık eden nesnel doğrulardan alır. Platonʼa göre idealar dünyasının tepesinde bulunan “iyi ideası” mutluluğun da kaynağıdır. Aristoteles mutluluğu “ölçülülük” olarak açıklar. Ölçülü olmak aşırılıktan kaçınmayı gerektirir. Buna göre aklını kullanan insan ılımlı / ölçülü olmayı öğrenir ve bu ona mutluluğu sağlar. Ahlaki eylemin amacının “dinginlik” olduğunu düşünen stoacılara göre bunu sağlayabilmenin yolu dış etkilere karşı kayıtsız kalmaktan geçer. Stoacılar kaderci bir yaklaşımla her şeyin önceden belirlenmiş olduğuna inanırlar. Bu belirlenmişlik Tanrı tarafından sağlanır. Tanrı ise sonsuz akıl ve sonsuz iyidir. Demek ki bu dünyadaki her şey akla uygun ve iyidir. Öyleyse mutluluk Tanrısal iradeyi kabul eden bir kaderci anlayışla bulunur. Aristippos ve Epikuros (Epikür) gibi düşünürler ahlaki eylemin amacının “haz” olduğunu söylerler. Hazcılığın (hedonizm) temsilcisi Aristipposʼa göre iyi olan yalnızca hazdır. Epikuros da hazcı bir filozof olarak bilinir. Fakat onun haz anlayışı bedensel hazlardan bahseden Aristipposʼtan farklıdır. Epikurosʼa göre mutlu yaşamayı sağlayan ruhsal olan hazlardır. Jeremy Bentham ahlaki eylemin amacının “fayda” olduğunu söyler. Ona göre ölçüt tek kişinin değil, olabildiğince çok sayıda insanın elde edebileceği türden faydadır. İnsan davranışları bu ahlaki prensip doğrultusunda değerlendirilir. Birden fazla insanın yararlanacağı davranışlar iyidir ve bu yüzden insana mutluluk verir. Kantʼa göre insan davranışlarının amacı mutluluk değildir. Ona göre ölçüt “iyi isteme” diye nitelenen “ödev ahlakı”dır. Kantʼa göre ödev ahlakı bütün zorunluluklardan arınmış, sadece kişinin kendisinin isteğinden kaynaklanan ve bu nedenle ahlaki “isteme yasası” şekline dönüşen bir zorunluluktur. 119 1. Okuduğunuz metinlerden yararlanarak “Ahlaki eylemin amacı nedir?” sorusuna verilen cevapları ve bu cevapları veren filozofları noktalı yerlere yazınız. Ahlaki Eylemin Amacı Filozoflar .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. 2. Aşağıda karışık olarak verilen kavramları ve onları kullanan filozofları doğru şekilde eşleştirerek kutulara yazınız. • bilgi • ödev • haz • ölçülülük • fayda • iyi ideası • dinginlik Filozoflar Kavramlar .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. 120 Kişi Vicdanı Karşısında Evrensel Ahlak Yasası Var mıdır? Bu soruya düşünürler iki farklı yanıt vermişlerdir. Bir kısım filozoflara göre evrensel bir ahlaki ilkelerin varlığından söz etmek mümkün değildir. Bazı filozoflar ise kişi vicdanı karşısında evrensel bir ahlaki ilkenin varlığını kabul ederken kendi aralarında da iki ayrı düşünce ortaya koymuşlardır. Bunlardan bir kısmı evrensel ahlak yasasını subjektif bir özellikle açıklarken diğerleri de ahlak yasasını objektif bir özellikle temellendirmişlerdir. Evrensel bir ahlak yasasının varlığını reddeden görüşler genel olarak şunlardır: hedonizm, utilitarizm, egoizm, anarşizm. I. Hedonizm (Hazcılık): İnsanın ahlaki eylemlerinde amacının “haz” elde etmek olduğunu savunan yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre insanlar geçici hazların peşinde koşarlar. Herkesin kendi hazzının peşinde koştuğu yerde de evrensel ahlak yasasının varlığından söz etmek mümkün değildir. Temsilcileri Aristippos ve Epikurosʼtur. II. Utilitarizm (Fayda Ahlakı): Her bireyin kendi yararını gözeteceğini savunan yaklaşımdır. Bu anlayışa göre herkesin kendi faydasını gözettiği yerde evrensel bir ahlak yasasından söz edilemez. Temsilcileri Bentham ve Mill gibi düşünürlerdir. III. Egoizm (Bencillik): Her insanın kendi benliğini öncelikle dikkate aldığını ve eylemlerini buna uygun olarak düzenlediğini öne süren öğretidir. Bu nedenle evrensel ahlak yasasının olamayacağını savunan bu görüşün başlıca temsilcisi, “İnsan insanın kurdudur.” sözünü de söyleyen Hobbesʼtur. IV. Anarşizm: Bireyin önemli olduğunu ve onun isteklerinin üzerinde daha değerli bir şeyin bulunamayacağını savunur. Bu nedenle de devlet, ahlak, din vb. bütün kural koyucu kurumlara karşı olan görüştür. Temsilcileri arasında Stirner (Şitırner), Proudhon (Prudon), Bakuonine (Bakunin), Kropotkin (Kıropotkin) sayılabilir. Nietzsche ve Sartre gibi düşünürlerin görüşleri de bu yaklaşımla benzerlik gösterir. Evrensel bir ahlak yasasının varlığını kabul eden ve bunu subjektif özelliklerle açıklayan filozofların başında Bentham, Mill ve Bergson gelir. Ahlak Yasasını Subjektif Özelliklerle Açıklayanlar • Bentham: Kendi yararını düşünen insanın toplumsal yaşam ve düzen açısından olabildiğince çok insanın mutluluğunu dikkate alması gerektiğini söyler. Bentham genelgeçer bir ahlak yasasının olduğunu söylemiş ve bunu insanların eylemleriyle ilişkilendirerek ahlak yasasını subjektif bir temelde açıklamıştır. • Mill: Bu düşünüre göre bireyin mutluluğu toplumun mutluluğunun önünde değildir. Bireylerin yapması gereken kendi çıkarından önce toplumun çıkar ve mutluluğunu düşünmektir. Ancak insan böyle davrandığında genelgeçer bir ahlak yasasından söz edebiliriz. • Bergson: Ona göre “sezgi” iyi ve kötünün ölçütüdür. İnsanlar sezgilerine uyarlarsa hem kendileri hem de başkaları için iyi olanı yapmış olurlar. Böylelikle Bergson, ahlak yasasını sezgi gibi subjektif bir özellikle açıklamış olur. Ahlak Yasasını Objektif Özelliklerle Açıklayanlar • Sokrates: Ahlaki eylemin amacının mutluluk olduğunu söyleyen Sokrates, “bilgi”yi mutluluğun kaynağı olarak görür. Çünkü bilgi insanı her türlü kötülükten korur. Böylece Sokrates bilgiyi ahlak yasasının temeline koyar. • Platon: Felsefesinin temeline “idealar dünyası”nı yerleştiren Platon, ahlak yasasını da “iyi ideası” ile temellendirir. Ona göre insan akılla kavranabilir olan idealar dünyasındaki iyi ideası ile kurduğu ilişki sonucunda ahlak yasasına uygun hareket etmiş olur. • Farabi: Aristoteles felsefesinin takipçisi olan Farabi hem İslâm dünyası hem de Batı için önemli bir isimdir. Farabi, Batılılar için “ilk öğretmen” kabul edilen Aristotelesʼin eserlerini Arapçaʼya çevirerek bu eserlerle Batılıların tekrar felsefeyi hatırlamalarına yardımcı olmuştur. Bu nedenle Farabiʼye Batılılar “ikinci öğretmen” unvanını vermişlerdir. 121 Farabi, “Zorunlu varlık (vacibülvücud)” olan Tanrıʼnın bütün iyiliklerin kaynağı olduğunu ifade eder. Ona göre insan Tanrıʼnın yarattığı akılla yine onun emirlerini kavrar. Tanrıʼnın emirlerine uygun davrandıkça da ahlaklı ve mutlu olur. • Spinoza: Tanrı ile evreni bir ve aynı varlık olarak gören “panteist” bir filozoftur. Ona göre evrenin yasaları Tanrıʼnın yasalarıdır. İnsan bunları bilmekle ve ona uygun hareket etmekle mutlu olur. Spinozaʼya göre ahlaki eylemin temelinde “Tanrı” vardır. • Kant: Kantʼa göre ahlaki eylemin amacı mutluluk değildir. Çünkü mutluluk göreceli bir kavramdır. O hâlde ahlaki bakımdan davranışlarımızı belirleyen değişmez / objektif bir ilkeye ihtiyaç vardır. Ona göre değişmeyen bu ilke “iyiyi isteme”dir. Kant, iyiyi istemeyle ahlaki bakımdan yükümlülükleri yerine getirmeyi bir görev sayar. Kant böylece ahlak yasasını “ödev ahlakı” ile temellendirmiş olur. “Öyle davran ki istencin genel bir yasa koyucu gibi saygın olabilsin.” sözüyle ahlaksal eylemin iyi niyete dayandığını belirtmiş olur. Spinoza • Değerlerin evrenselliği ve değişmezliği İnsan davranışları içinde bulunulan koşullara göre değişkenlik gösterir. Ancak değerler, toplumsalkültürel bir öge olarak varlığını sürdürür. Örneğin toplumumuzda el öpme davranışı geçmişe oranla azalmış olmasına rağmen “büyüklere saygılı olma” bir değer olarak korunmaktadır. Her ülkenin kendi kültürel özelliklerine göre saygı ifade eden davranışlar değişiklik gösterir. Fakat büyüklere saygılı olma evrensel bir değer olarak yaşatılır. Şemadaki noktalı yerlere “Evrensel Ahlak Yasası”nın olup olmadığına ilişkin görüşleri ve bu görüşlerin temsilcilerini yazınız. Evrensel Ahlak Yasası Yoktur Diyen Yaklaşımlar ve Temsilcileri Vardır Diyen Yaklaşımlar ve Temsilcileri ........... ........... ........... ........... .............................. ........... ........... ........... ........... ........... ........... ........... ........... ........... ........... ........... .............................. ................. ................. ................. ................. ................. 122 ANADOLU BİLGELİĞİ VE EVRENSEL AHLAK YASASI Kazanım: 9. Evrensel bir ahlaki tavır olarak Anadolu bilgeliğinin başlıca örneklerini tanır. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli ve haber metnini inceledikten sonra soruları cevaplayınız. Mevlâna İçin İngiltereʼde Görkemli Kutlama Mevlâna Celâlettin Rumiʼnin 800. doğum yıl dönümü ve Unescoʼnun 2007 yılını Mevlâna yılı ilan etmesi nedeni ile dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi İngiltereʼde de coşkulu bir tören düzenlendi. Londraʼdaki tarihî Cadogan Hall (Kadogan Hol)ʼde düzenlenen ve Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından da desteklenen etkinliğe, İngilizler ve İngiltereʼdeki Türkler yoğun ilgi gösterdi. 900 kişilik salonun tamamının dolu olduğu Mevlâna etkinliği Türkiyeʼdeki tarihî ve turistik yerlerin gösterildiği tanıtım filmi ile başladı. www.avrupagazete.com Sorular • Bilge olmakla bilgili olmak aynı şeyler midir? Tartışınız. • Diğer Anadolu bilgelerinin de Mevlâna gibi ritüelleri var mıdır? Neden? • Bilge olmakla ahlaklılık arasında bir ilişki var mıdır? Tartışınız. 123 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metinleri ve görselleri inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. Anadolu Bilgeliği: Maddi dünyanın geçiciliğine işaret etmekle birlikte asıl sağlamak istediği gönül terbiyesidir. Ahlak ve sevgi temelli düşünce sistemini kendisine yol edinen Anadolu bilgeleri her şeyin varlık sahibi ve var edeni olarak Tanrıʼyı görür. Tanrı evren ilişkisini anlamaya çalışırken “aşk” ve “sevgi” yi temele alırlar. Hoca Ahmet Yesevi (1093-1166) Seher Vakti Ne hoş tatlı Hû yâdı, Seher vakti olunca, Baldan tatlı Hû adı, Seher vakti olunca Seher vakti hoş saat, Kalkanlar eder rahat, Aşk bitmez istirahat, Seher vakti olunca. www.arbuz.com Ahmet Yesevi Anadoluʼda tasavvuf düşüncesinin doğup yayılmasında etkili olan ilk mutasavvıflardandır. Öğretisini “ehlibeyt” sevgisini de içeren ilahî aşk doğrultusunda biçimlenen tasavvuf anlayışı üzerine kurmuştur. Hoca Ahmed Yesevi, Türkçe yazdığı dinî şiirlerde Allah sevgisini işlemiştir. Onun Yaratıcıya karşı duyduğu sevgi ve bağlılık tüm yaratılmışları sevmesinin ve onlar için de iyiyi istemesinin temel nedenidir. Her şeyin ilahî bir tecelli olduğunu ve her şeyi gönülden sevmek gerektiğini ancak bu şekilde Tanrıʼya ulaşılabileceğini söyler. Bunu ırk, din, dil, mezhep vb. ayrımı gözetmeksizin tüm insanlığa karşı hoşgörülü olmak gerektiğini söyleyerek formüle eder. Şiirleriyle de bunu gerçekleştirir. Mevlâna Celâlettin Rumi (1207-1273) İlk Anadolu bilgelerindendir. Allah sevgisi, öğretisinin temelini oluşturur. Mevlânaʼya göre sevgi duygusuna sahip olmasıyla insan diğer varlıklardan ayrılır. Bu nedenle insan özel bir öneme sahiptir. Tanrıʼnın kudret numunesi şeklinde yaratmış olduğu varlıklar dünyasının güzelliklerini keşfetmek, görmek ve takdir etmek yaratılmışların en şereflisi (eşrefi mahlukat) olan insana mahsus bir özelliktir. Mevlânaʼya göre idrak özelliğine sahip olan insan, evrendeki birlikten hareketle Tanrıʼnın yüceliğine ulaşır. Varlıkları var olma nedeniyle birlikte görebilme yetisi ancak insanın yaratıcısına karşı olan sevgisiyle mümkündür. Mevlâna MEVLÂNAʼNIN YEDİ ÖĞÜDÜ 1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. 2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. 3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. 4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. 5. Tevazu ve alçakgönüllükte toprak gibi ol. 6. Hoşgörürlükte deniz gibi ol. 7. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. www.semazen.biz 124 Hacı Bektaş Veli Bir diğer Anadolu bilgesi ve mutasavvıfı 13. yy.da yaşamış olan Hacı Bektaş Veliʼdir. Ona göre Allah her şeyin aslı ve onu sevmek de ahlakın temelidir. Bu sevgi, bilgi ve ahlaklılıkla ortaya çıkar. Hacı Bektaş Veli, Tanrı sevgisine bağlı olarak bütün yaratılmışlar ve diğer insanlara karşı sevgi duymak gerektiğini söyler. Onun felsefesi bu doğrultuda evrensel bir nitelik kazanarak günümüze kadar gelmiştir. Dikkate değer şu sözleri onun düşüncelerini özetler: “Hiçbir milleti ve insanı ayıplama.” “İncinsen de incitme.” “Eline, diline, beline sahip ol.” “Daimi mutlu olmak istersen herkesle dost ol, kimseye kin ve haset besleme.” “Yolumuz ilim, irfan ve sevgi yoludur.” www.sivaslilar.net Yunus Emre (1240-1321) “Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz.” Yaşamı ve şiirleriyle Anadolu bilgeliğinin önemli temsilcilerinden biridir. Ona göre mutlak varlık olan Tanrı tektir ve her şey onun tarafından yaratılmıştır. Yunusʼa göre Tanrıʼya ulaşmanın tek yolu varwww.trabzonhavadis.blogspot.com dır o da sevgidir. İnsandaki bu Tanrı sevgisi insanın diğer varlıkları da sevmesini gerektirir. İnsan varlıklar âlemine sevgiyle bakabilmeli ve onda Tanrıʼnın kudret ve merhametini görebilmelidir. Yunus Emreʼye göre sevgi birleştirici ve bütünleştiricidir. Tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlıktır. Sevginin olmadığı yerde öfke, kırgınlık, çözülme ortaya çıkar. Öyleyse insan her şeye sevgiyle bakabilmelidir. Sevgi, bilgelik ve olgunluk işidir. İnsan kendini, varlığı ve Allahʼı sevgiyle bilir. Ahmet Yesevi, Mevlâna, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre gibi mutasavvıfların görüşleri Anadoluʼda hem halkın eğitimi ve toplumsal barışın korunmasında hem de manevi birliğin sağlanmasında etkili olmuştur. Onların fikirleri Hacı Bayram Veli, Aşık Paşa, Ahmedi gibi şahıslar eliyle sonraki dönemlerde Anadoluʼda toplumsal birliği sağlayıcı işlev görmüştür. 1. Anadolu bilgelerinin isimlerini ve bu bilgelerin Tanrı sevgisi kaynaklı ahlakla ilgili düşüncelerini ifade eden sözlerinden birini tablodaki noktalı yerlere yazınız. Bilge İsimleri Sözleri .................... ........................................................................................... .................... ........................................................................................... .................... ........................................................................................... .................... ........................................................................................... 2. Anadolu bilgelerinin düşüncelerinden hareketle noktalı yerlere onların sevgi ve ahlak anlayışlarını yansıtan kısa bir metin yazınız. ............................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 125 UYGULAMALI ETİK VE SORUNLARIMIZ Kazanım: 10. Uygulamalı etik alanlarına ilişkin problemleri fark eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki haber metnini inceleyip soruları cevaplayınız. ETİK KÜLTÜRÜN GELİŞTİRİLMESİ VE ŞEFFAFLIK PANELİ 22 EYLÜL 2011 Kamu Görevlileri Etik Kurulu ve Şeffaflık Derneği iş birliğinde 22 Eylül 2011 tarihinde saat 14.00-17.30 arasında Kalkınma Bakanlığı (Eski DPT Binası) Toplantı Salonuʼnda (20. kat) “Etik Kültürün Geliştirilmesi ve Şeffaflık Paneli” düzenlenmiştir. Söz konusu Panelʼde açılış konuşmasını yapan Kurul başkanı Prof. Dr. Bilal ERYILMAZ etik ilkelerin yöneticileri, kişileri ve kurumları özgürleştirip karar ve eylemlerinde tutarlı olmalarını sağladığını belirtmiştir. ERYILMAZ konuşmasında, etik çalışmaların başarılı olması için iyi düzenlenmiş bir etik organizasyona ihtiyaç olduğunu, etik davranış ilkelerinin geliştirilmesi gerektiğini, yöneticilerin personeline etik liderlik ederek etik eğitim çalışmaları ve personel politikaları oluşturulmasının önemini vurgulamıştır. ERYILMAZ ayrıca etik dışılıklara karşı modern uygulamalar örnek alınarak yaptırımlar uygulamanın da önemine değinmiştir. ERYILMAZ konuşmasının devamında ise tüm bu çalışmaların sivil toplum örgütleri, özek sektör ve kamu arasında oluşturulacak etkin iş birliği ile yürütülebileceğini ifade etmiştir. Şeffaflık Derneğinden proje koordinatörü Şehriban TUNÇBİLEK tarafından “Şeffaflığa Çağrı Merkezi Projesi” hakkında bilgi verilmiştir. Açılış konuşmalarının ardından Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk BATUMʼun moderatörlüğünde panel oturumuna geçilmiştir. Prof. Dr. Canan ÖZGEN (ODTÜ Uygulamalı Etik Araştırma Merkezi) konuşmasında, şeffaflık ilkesinin anlamı ve önemi üzerinde durmuş ve bir kurumun şeffaflığının, erişilmesine müsaade ettiği bilgilerin derinliği, kurumsal süreçler hakkında açıkladığı bilginin niteliği ve vatandaşların tepkilerine gösterdiği dikkat ve ilgi ile ölçülebileceğini belirtmiştir. Ardından konuşan Turhan ÇAKIR (Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı) vatandaşların kamu hizmetlerinden yararlanma süreçlerinde karşılaştıkları etik sorunlar ve şeffaflık ilkesinin önemi üzerinde durmuştur. Panelistlerden Doç. Dr. Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN (Hacettepe Üniversitesi Siyaset ve Kamu Yönetimi Bölümü) ise konuşmalarında, kamu kaynaklarının kişisel amaçlar için kullanılması riskinin azaltılması yolunda şeffaflık ilkesinin önemli bir araç olduğunu vurgulamıştır. www.etik.gov.tr Sorular • Kurallar varken etiğe gerek var mıdır? • Etiği kimler oluşturur ve etik ne işe yarar? • Etik hangi alanlarda uygulanabilir? • Etiğin alt dallarına niçin ihtiyaç duyulmuştur? 126 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuduktan sonra kutucukta verilen kavramları haber metinlerinin başlığını oluşturacak şekilde noktalı yerlere yazınız. UYGULAMALI ETİK VE SORUNLARIMIZ Yeni ahlaki sorunların küreselleşen bilgi çağının sonucu olarak karşımıza çıktığı açıktır. Yazılı ve görsel medyanın, üretilen ve topluma sunulan yeni teknolojilerin, globalizasyon sürecindeki iş dünyasının, toplumu yönetmede alınan kararların doğurduğu şartların zorlaması sonucu “uygulamalı etik” ortaya çıkmıştır. Bu durum çözülmesi zorunlu olan yeni ahlaki sorunları da beraberinde getirmektedir. Adaletli bir toplumsal düzenin sürekliliğini temin etmek için insanların üzerinde anlaşabilecekleri toplumsal değerler ve temel ilkeleri uzlaşarak ortaya çıkarmak gerekmektedir. Uygulamalı etik yeni ortaya çıkan sorunlara karşı toplum dinamiğinin bulduğu bir çözüm yöntemi olarak gözükmektedir. Uygulamalı etik var olan kuralları, düşünce ve fiilleri yadsımadan yeni davranış biçimleri sağlayabilen etik kurallar ortaya koymaya çalışır. Enformasyon Etiği - Meslek Etiği -Bilgi Etiği - Çevre Etiği - Biyoetik - Siyaset Etiği ............................................... Zaman hızla geçiyor (!) Çok geç olmadan harekete geçin. www.erimsever.com 127 ............................................... Uşak Üniversitesinde “Kurumsal Etik” Konferansı Uşak Üniversitesinde temizlik görevlilerine yönelik “kurumsal etik” konulu konferans düzenlendi. Güzel Sanatlar Fakültesi Mustafa Kemal Paşa Amfisiʼnde gerçekleştirilen konferansta Uşak Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Akif Helvacı, üniversitenin değişik birimlerinde görev yapan temizlik personeline meslek ahlakı konulu bir sunum yaptı. Kurum, kurumsal ahlak ve iş ahlakı hakkında bilgiler veren Helvacı, “Çalışmak kutsaldır. Mesleğimizi hakkıyla yapmamız gerekir. İş yaşamında doğruluk, dürüstlük önemlidir. Sorumluluk sahibi olmak gerekir. Mesleğe bağlılık iş ahlakını da getirir.” dedi. www.haberler.com ............................................... Avrupa Tıp Etiği Cemiyeti Yıllık Kongresi (EACME 2010 Annual Conference) 16-18 Eylül tarihlerinde Norveçʼin başkenti Osloʼda yapıldı. Oslo Üniversitesi Tıp Etiği Bölümünün ev sahipliğinde gerçekleşen, dört kıtadan 100 civarında uzmanın katıldığı kongrede, amprik etik ana teması, metodoloji, klinik uygulamalar, araştırmalarda yararın paylaşımı, biyopolitikalar ve insan hakları açılımlarının işlendiği konferanslar ile ele alındı. Biyoetik, sağlık uğraşları etiği uzmanları, niteliksel, niceliksel ve karma yöntemlerle gerçekleştirdikleri çalışmalarını sözlü ve poster bildiriler biçiminde sunarak tartışmaya açtılar. Ülkemizden sözlü ve poster bildiriler ile katkı sunulan EACME Kongresi, gelecek yıl Türkiye Biyoetik Derneği ev sahipliğinde 15-17 Eylül 2011 tarihinde İstanbulʼda düzenleniyor. www.biyoetik.org.tr ............................................... Antalyaʼda Yerel Medya Semineri Basın Yayın ve Enformasyon Antalya İl Müdürlüğü tarafından, Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesinin katkılarıyla Antalyaʼdaki medya çalışanları için “Yerel Medya Eğitim Semineri” düzenlenecek. 23 ve 24 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek seminerde, haber toplama ve yazma teknikleri, röportaj, medya ve çeşitlilik, basın etiği ve hukuku, grafik tasarım ve haber fotoğrafçılığı konuları anlatılacak. Eğitim seminerine katılacak medya mensupları, 16 Kasımʼa kadar isimlerini Basın Yayın Enformasyon İl Müdürlüğüne bildirecek. Seminere sadece Antalyaʼda görev yapan medya mensupları katılabilecek. İki gün sürecek seminer, “Duayenlerle Sohbet” bölümünün ardından yapılacak sertifika töreni ile son bulacak. www.haberler.com ............................................... Açe Barışı Tehlikede mi? 10 Kasım 2011ʼde adaylık başvurularının sona erdiği Açeʼde seçimlerin 16 Şubat 2012 tarihinde yapılacağı açıklandı. Ancak seçimlerin bu tarihte yapılıp yapılmayacağı Cakarta nezdinde henüz net değil. Devlet Başkanının Tarafsızlığı! Anayasa Mahkemesinin kararının ardından, Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyonoʼnun yedi günlük sürede beklenen müdahaleyi yapmaması sürecin farklı yorumlanmasına neden olmadı değil. Yudhoyonoʼnun, Açe iç siyasetine karışmama kararı, ilk etapta “olumlu” izlenim verse de siyasal gözlemciler SBYʼnin Anayasa Mahkemesinin Açe Özel Yasasıʼna müdahale edemeyeceği, bu nedenle sürece normallik kazandırmak için Mahkemenin kararını bozması gerektiğini dile getiriyorlar. Ancak gelişmelerin seyrinin -beklenenin aksine- farklı bir yön takip etmesi, Açeʼde siyasal krizin bugüne taşınmasına neden olduğunu tahmin etmek pek de zor olmasa gerek. Not: Bu yazıyı tamamladıktan kısa bir süre sonra acil bir gelişmenin haberini aldım. Açeʼde ortak basın toplantısı düzenleyen önemli sayıda yerel ve ulusal partilerin temsilcileri seçimlerin ertelenmesi konusunda görüş birliğine vardıklarını kamuoyuna açıkladılar. www.dunyabulteni.net 128 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Ahlak nedir? Kısaca anlatınız. 2. Ahlak felsefesinin konusunu oluşturan kavramlar nelerdir? Bunlardan üç tanesini söyleyiniz. 3. Erdemli yaşamak ne demektir? Kısaca anlatınız. 4. Özgürlük ve sorumluluk ilişkisi ahlak felsefesi çerçevesinde nasıl değerlendirilmelidir? 5. Uygulamalı etik alanları nelerdir? B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. Ahlak kişiler arası ilişkilerde oluşturulan ......................... sistemidir. 2. Normatif değerler bakımından davranışların konusunu oluşturan insan edimlerine ....................... denir. 3. İyi ve kötüyü dolaysız bir sezgiyle birbirinden ayırt etme gücüne ................................... denir. 4. Anadolu bilgeleri için ............................. her şeyin var edeni ve varlık sahibidir. 5. ................................................ yeni ortaya çıkan sorunlara karşı toplum dinamiğinin bulduğu bir çözüm yöntemi olarak gözükmektedir. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. Ahlak kavramı birey olarak insanın yapıp etmelerini değerlendirmek için kullanılır. (.....) 2. Toplumda önce ahlaki değerler oluşmuş, bu ise ahlak felsefesinin doğmasına yol açmıştır. (.....) 3. Ahlak felsefesi bilimsel ölçütlerle davranışların altında yatan nedenleri bulmaya çalışan bir alandır. (.....) 4. Ahlak yargıları “güzel - çirkin” kavramları ile ifade edilir. (.....) 5. Sokratesʼe göre ahlaki eylemin amacı mutluluk, kaynağı da bilgidir. (.....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Bir davranışın ahlak felsefesinin konusu olabilmesi için onu gerçekleştirecek bireyin karar ve uygulama aşamalarında hem özgür olabilmesi hem de vicdanının sesine kulak verebilmesi önemlidir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi ahlak felsefesinin konularından değildir? A) Özgürlük B) Ahlaki karar D) Ahlaki eylem E) Yasa (Kanun) C) Vicdan 129 2. Ahlakın tanımı aşağıdakilerden hangisidir? A) Ahlakça iyi olana yönelmedir. B) Yapılması istenilen, onaylanan davranıştır. C) Kişinin ya da toplumun verdiği hükümdür. D) İnsan davranışlarını yönlendiren yazılı olmayan kurallar bütünüdür. E) Toplum ve insanın nasıl yönetileceğini belirleyen kurallardır. 3. İnsan eylemlerini konu edinen ahlak felsefesinde hangi davranışın iyi ya da erdemli olduğu, davranışların yapılma nedeni ve bütün insanları ilgilendiren ahlak kurallarının olup olmadığı çok önemlidir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi ahlak felsefesinin sorularından değildir? A) İyi nedir? B) Erdemli eylem nedir? C) Hukuk kurallarının kaynağı nedir? D) Ahlaki eylemin amacı nedir? E) Evrensel bir ahlak yasası var mıdır? 4. Ahlak felsefesinde insanın eylemlerinde özgür olup olmadığı tartışılmıştır. Kimilerine göre insan özgürdür ve onun davranışlarını kısıtlayan hiçbir ilke ya da yasa yoktur. Kimi düşünürlere göre ise insan, onu çepeçevre kuşatan değer, norm ya da kurumlarca belirli bir biçimde davranmaya zorlanmaktadır. Bazı düşünürler ise insanın özgürlüğünün kendine bağlı olduğunu yani insanın kendini geliştirebildiği oranda özgür olduğunu düşünmektedirler. Buna göre aşağıdakilerden hangisi ahlak felsefesinde “insan ve özgürlük” konusunu açıklayan bir yaklaşımdır? A) Nihilizm B) İndeterminizm C) Realizm D) Kritisizm E) Pozitivizm 5. Bazı düşünürler ahlak yasasının varlığını reddederken bazıları da onun var olmasını insana ve yapıp etmelerine bağlı olarak subjektif temelde açıklamışlardır. Düşünürlerden bazıları ise ahlak yasasını bir ilke ya da üstün bir varlık gibi objektif temelde açıklamışlardır. Buna göre aşağıdakilerden hangisi ahlak yasasını “objektif özelliklerle” açıklayan filozoflardan biridir? A) Sokrates B) Bentham C) Mill D) Bergson E) Descartes 130 5. ÜNİTE SANAT FELSEFESİ www.cizimerkezi.com • SANAT VE FELSEFE • SANATA TEORİK YAKLAŞIM • SANAT VE GÜZELLİK • SANAT ESERİNİN ÖZELLİKLERİ • SANAT, SANATÇI VE TOPLUMSAL ETKİ • ORTAK ESTETİK YARGILARIN VARLIĞI 131 SANAT VE FELSEFE Kazanım: 1. Sanata felsefe ile bakmanın anlamını kavrar. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.resimyagmuru.com www.sekerkokusu.blogspot.com Sorular • Yukarıdaki görseller ne tür etkinlikleri yansıtmaktadır? • Görsellerden hangisi daha çok ilginizi çekti? Niçin? • Görselleri anlamlı kılan sebep nedir? 132 www.odogan.com FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metinleri inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. SANAT VE FELSEFE Sanat felsefesi sanat olarak ortaya konulan ürünlerin değerlendirilmelerini ve onlarla ilgili sorunların çözümünü kendisine iş hâline getirmiş felsefe disiplinine denir. Sanat felsefesi “Sanat nedir?”, “Sanatın tanımı yapılabilir mi?”, “Sanatçının vermek istediği bir mesaj olmalı mıdır?” gibi sorularla uğraşmaktadır. Sanat felsefesinin kavramları için söyleyebileceklerimiz estetik için de geçerlidir. Estetik doğadaki güzellik kavramıyla da ilgili olduğu hâlde sanat felsefesi yalnızca sanat eserleri ve onlardaki güzel kavramıyla ilgilidir. SANAT “(...) Bugün Türkçeʼde iyi yapılan her işe sanat denmektedir. Güzel konuşma sanatı, resim sanatı, müzik sanatı gibi. Üzerinde varılan ortak nokta da bir iş veya hareket güzelse, etkileyici ise, geliştirici ise burada bir sanattan söz edilebilir. Sanat günlük tekrarlanan tek düze iş ve hareketlerden bu yönüyle ayrılır. Sanat olgusunun içinde zekâ, akıl ve yaratıcılık vardır. Sanat deyince güzel sanat akla gelir. Güzel sanat açısından ele alırsak sanatı şöyle tarif etmemiz gerekir. Sanat, insanların tabiat karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslupla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyettir. Tolstoy “İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmeleri için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerde ifade etme ihtiyacı sanatı doğurmuştur.” der. Buna göre insan duygu ve düşüncelerinin belirli işaret ve simgelerle anlatılmaya başlamasından itibaren sanat doğmuştur. Aslında insan bu yolla kendisinin doğada ne kadar güçlü olduğunu da ortaya koymaktadır. Burada sanatçının yaptığı şey insandaki bu gücü ortaya koymak ve göstermektir. Sanat kelimesi estetik ve sanat felsefesi kavramlarını da ihtiva eder. Estetik kelimesi Yunancada duygu, algı, duyu ile algılamak anlamlarında kullanılır. Bu kelime ilk olarak Alman felsefeci A.G. Baumgarten (Bomgarten, 1714-1762) tarafından kullanılmıştır. Bu düşünür yayınladığı Estetik adlı kitabında estetik ve sanat felsefesini temellendirmiş ve sınırlarını çizmiştir. Bir şey, bir iş ve hareketin güzel olması yeterli değildir. Bunların insana haz vermesi de gereklidir. Ancak daha sonraki düşünürler Kant ve Schillerʼin (Şila, 1759-1805) estetik sözcüğüne yükledikleri anlamla bu konudaki tartışmalar da bitmiştir. Bundan sonra estetik kelimesinin anlamı bugün anladığımız anlamda kullanılmaya başlanmıştır. Buna göre estetik kelimesi; sanatın doğası, amacı, sanatçının kim olduğu, yaratıcı süreç ve sanatın değerine yönelik araştırmaları kapsayan bir bilgi dalıdır. (...) “Sanatçı kimdir?” gibi bir soru insanın aklına gelebilir. Sanatçı insandır. Ancak sanatçıyı diğer insanlardan ayıran çizgi, sanatçının duyma üstünlüğü ve objeyi algılama gücüne sahip olmasıdır. Sanatçının meydana getirdiği sanat eseri de çeşitli ögelerin kaynaşmasıyla biçimlenen duygu, düşünce, renk, çizgi ve ses bileşimi taşıyan eser demektir. İçerikten ziyade biçim ve biçimsel bakıştır. Sanatçının yaptığı, ortaya koyduğu eser diğer insanlarla karşılaşır. İşte bu eser bu karşılaştığı insanlarda haz yaratabiliyorsa o zaman estetik de ortaya çıkmış demektir. Örneğin bir resim karşısında resmi seyreden insan günlük düşüncelerinden ve duygularından sıyrılıyorsa o insan da sanatseverdir. İşte daha genel bir anlatımla ele alırsak eser yapan ve eseriyle estetik duygusu ve haz uyandırabilen kimse de sanatçıdır. Artık eser ortaya konduktan sonra eserin taşıdığı çizgi, renk, şekil, parlaklık sanaçının ruh hâlinden çıkmıştır.” (Ömer Eru, www.boluolay.comʼdan düzenlenerek alınmıştır.) 133 Düşünme Kutusu Zanaat: Yapılmak istenen işleri aletleri de kullanarak belli bir el becerisi ile sonuçlandırmaktır. Burada yapılan işi sanattaki işten ayıran en önemli nokta onun herhangi bir ihtiyacı gidermek için standart boyutlarda üretiliyor olmasıdır. Oysa sanat eseri salt estetik haz duyulan obje olarak sunulan şeydir. Estetik haz özneye ya da nesneye bağlı olarak oluşan dirimsel durumlar olarak nitelenir. Estetik Değer: Herhangi bir sanat eserinde oluştuğu varsayılan değerin bizatihi sanat eserinin kendisinden kaynaklanan niteliğine işaret eder. www.frmtr.com Sanat ile felsefe arasında konu ve yöntem bakımından benzerlik vardır. Her ikisi de insanı, hayatı, evreni konu edinir ve “şudur” denilebilecek belirlenmiş yöntemleri de yoktur. Ancak felsefenin akla dayalı düşüncelerden oluşan bilgilerin evrenselliği iddiasına karşılık, sanatın duyu verileri ve duyguya dayalı öznel bir etkinlikler alanı olduğu kesindir. Sanat ile felsefe arasındaki ilişkiden doğan sanat felsefesi, doğasında bulunan özgürlüğü, felsefenin katkısıyla geliştirebilmiştir. Sanat felsefesi insanın yapıp etmeleri arasında yer alan insan ürünü sanat eserleri çerçevesinde oluşur. Estetik yargılar güzellik kavramı ile şekillendirilir. İnsanın yaratıcı etkinliklerinde somutlaşan, anlamı ve haz veren yapıyı çözümlemeyi kendine iş edinmiş felsefenin bir alt disiplinidir. Sanat eserini yanlızca haz veren öge olarak algılamanın ötesinde arayan ve değerlendiren bilgi dalları da onu kendisine konu edinmiştir. Bunlar sanat tarihi ve sanat sosyolojisidir. Sanat tarihi, sanat eserini kronoloji temelli bir perspektiften incelerken sanat sosyolojisi sanat eserinin toplumsal işlevleri ve anlamı üzerinde yoğunlaşır. 1. Aşağıdaki kavramların karşısındaki noktalı yerlere bu kavramları ifade eden birer cümle yazınız. Sanat ...................................................................................................................................... Sanat eseri ...................................................................................................................................... Zanaat ...................................................................................................................................... Sanatçı ...................................................................................................................................... 2. Aşağıda sanat ile ilgili ifadeler yer almaktadır. Bu ifadeleri karşılayan uygun kavramları ifadelerin üzerlerindeki kutucuklara yazınız. Sanat ........................... ........................... ........................... “Sanat ve felsefe ilişkisinden doğmuştur.” “Sanatı kronolojik olarak ele alır.” “Sanatı toplumsal boyutu ile değerlendirir.” 3. Düşünme kutusunun yanındaki görselin estetik değerini zanaattan farkını da ortaya koyacak şekilde noktalı yerlere yazınız. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 134 SANATA TEORİK YAKLAŞIM Kazanım: 2. Sanatın açıklamasına ilişkin farklı felsefi görüşleri kavrar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri ve sözleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.dha.com.tr www.onurerdogann.blogcu.com • “Sanat, taklidin bittiği yerde başlar.” Oscar Wilde • “Sanat, tabiatı taklitten başka birşey değildir.” Seneca • “İnsan oynadığı sürece insandır.” F. Schiller Sorular • Sözlerle görseller arasında nasıl bir bağlantı vardır? • Sizce sanat nedir? • Görsellerdeki eserlerin benzer ve farklı yönleri nelerdir? 135 FELSEFE İLE DÜŞÜNME “Sanat Nedir?” sorusuna verilecek farklı cevapları aşağıdaki kutulara yazınız. Cevaplarınızı arkadaşlarınızın cevaplarıyla karşılaştırarak kontrol ediniz. SANAT NEDİR? ....................................... ....................................... ....................................... Aşağıdaki metinleri okuyunuz. Metinlerin altındaki resimlerden hareketle “Sanat nedir?” sorusuna verdiğiniz cevapları bu metinlere başlık olarak yazınız. ................................................. Sanat felsefesi ve estetiğin konusu olan sanat eseri, sanatçının kendisinin dışındaki dünyayı algılaması ve algılanan dünyanın yansıtılmasının sonucu ortaya çıkar. Sanata taklit gözüyle bakan ve kavramı ilk kullanan filozof Platonʼdur. Ona göre sanat, mükemmel ve değişmeyen bir formun yansıması olarak anlaşılmalıdır. Sanatçı da bu kurama göre gerçeği taklit eden kimse olur. Taklit ne kadar çok başarılı bir beceriyle yansıtılmışsa sanat eseri de o kadar büyük ve değerli olacaktır. Güzel niteliği kazanacaktır. Sanat adına ortaya konan formlar sanatçı tarafından sonradan ortaya konmuş olsalar da hepsinde ortak olan yön; değişmeden kalan, asıl olan, kendinde ve kendisi için varlık olan idenin / özün elde edilme çabasıdır. Claude Monet, Resim Yapan Ressam ................................................. Taklit kuramında olağanüstü güzellikte olan tabiatın yansıtılmasında, taklit edilmesinde sanatçının hayal gücü ve yaratıcılığı olabildiğince kısıtlanmış iken bu kuramda bunun tam tersi bir anlayış geçerlidir. Sanatçı vermiş olduğu ürünlerinde esinlendiği nesneleri oldukları gibi algılayıp yansıtmaya çalışmaz. Tam tersine onlardan, algıladıklarından çok daha fazla, hissettiklerini de sanat eserine katarak yorumlar ve farklı bir ürün ortaya çıkarır. Eseri benzetme, taklit, kopya olmaksızın sanatçının yaratıcı kişiliğinin sü136 rece katıldığı ve ortaya çıkarıldığı özgün bir nesnedir. “Asıllarına hayran olmadığımız şeylerin benzerlerine hayran olmamız şaşılacak bir şeydir.” diyen Pascalʼın sözlerinde kuramın anlayışı özetlenmiş gibidir. Çünkü benzer olan, sanatçının yorumuyla ayrı bir teknik ve ruh katılarak başka birşey haline dönüştürülmüştür. Özgün ve biricik olmuştur. www.frmtr.com ................................................. Sanat eseri, sanatçı ruhunun özgün bir şekilde kurduğu madde form birliğidir. Schiller (Şiler), “İnsan güzellikle ancak oynamalıdır.” derken, âdeta sanatçıyı oyun yerine davet ederek çocuksu bir merak ve kurmacayla onu yeni ve özgün estetik hazlara konu olabilen eserler üretmesi için teşvik etmektedir. İnsan gerçek dışı bir dünyayı sanat ve oyun benzeşimi ile gerçeklikler arasında yeniden kurabilir. Düş gücü ile sanatçı realiteden uzaklaşarak özgürleşir. Varsayılabilecek her türlü baskı ve bunalımların etkisinden kurtularak özgün eserler verir. Sanatçının uzaklaştığı bağımlılıklardan kurtularak özgürleştiği realiteye özgünleşerek dönmesi (yeni bir eser meydana getirmesi) onun yeniden doğuşu demektir. Her yeniden doğuş yeni bir kurmaca ve yeni bir oyundur. Sanatçı gerçekliğin her alanıyla (tabiat vb.) oynayabilir. Madde ve formda yeni tasarımlar yaparak yeni gerçeklikler oluşturabilir. www.anadolusanat.org.tr 137 SANAT VE GÜZELLİK Kazanım: 3. Sanat felsefesinin temel kavramı olarak güzellik karvamını tanır. 4. Güzelliğin kaynağını tartışır. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. Sürrealist ressam Salvador Daliʼnin bir eseri. Sonbahardan bir manzara Kurt Wennerʼın (Kurt Venır) üç boyutlu resim izlenimi veren çalışması Sorular • Görselleri karşılaştırınız ve farklarını söyleyiniz. • Görsellerden hangisi daha çok ilginizi çekti. Niçin? • Bir eseri (roman, resim, müzik, tiyatro vb.) güzel kılan şey nedir? • Güzel olmayan bir sanat eseri olabilir mi? • Üç boyutlu bir film izlediniz mi? Diğer sinema filmlerinden farkı nedir? • Kurt Wenner üç boyutlu resim izlenimi veren çalışmasını nerede yapıyor? 138 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) Aşağıdaki metinleri ve 140. sayfadaki görseli inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. SANAT VE GÜZELLİK İnsanın dışında doğada hazır bulunan çevreden algılanan nesnelerin bireylerde farklı bir duygu ve heyecan uyandırdığı, bunun sonucu olarak onların “güzel” kavramıyla nitelendirildiği bilinen bir tariftir. Güzellik kavramıyla sanat felsefesi ve estetik ilgilenir. Ancak estetiği yalnız “güzel kavramıyla ilgili bilgi dalı” diye nitelemek onu sadece bir değer felsefesine indirgemek olur. Oysa estetik bilgisi alanına güzelden başka zarif, yüce, dramatik, trajik, komik gibi kavramlar da girer. Sanat felsefesi ve estetik kavramları arasında ilgili oldukları alanları itibariyle de bir ayrım yapmak gerekir. Çünkü güzellik kavramının bizde oluşturduğu duygular, değer ifade etmeleri bakımından hem doğada hem de sanat eserlerinde var olan niteliklerdir. Sanat felsefesi, sanat eserleriyle ya da sanat eserleriyle ilgili olarak ortaya çıkan güzel kavramıyla ve onun değerlendirilmesi konusuyla ilgilenir. Estetiğin ilgi alanına giren konulardan biri olan doğadaki güzellik kavramıyla ilgilenmez. GÜZELLİĞİN KAYNAĞI VE ÖLÇÜTLERİ Doğadaki güzel ile sanat güzelliği birbirine karıştırıldığı gibi güzellik ve doğruluk kavramları da aynı şeylermiş gibi algılanır. Güzeli, hakikat ile eşleştirmek mümkün müdür? Birisi için heyecan verici olan ve güzel diye nitelenen şey bir diğeri için tam tersi olabilir. Öyleyse güzeli hakikat ile özdeşleştiremeyiz. Çünkü hakikat, tanımlanan önermenin gerçekliğe uygunluğunu içeren mantıksal bir doğruluk gerektirir. Bütün bunlara rağmen bir sanat eseri salt bir fenomen olarak görülebilir. Sanat eserinin konusunu bireyin algı alanında oluşan ve aynı zamanda insanları heyecanlandıran, coşturan, sonuçta güzel diye nitelenen şeyler oluşturur. İlk Çağ felsefesinde iyi-güzel ve değer kavramları arasında benzerlik kurulmuştur. Güzeli iyi olarak ele alan ilk düşünür Xenephon (Kısenefon, MÖ 430-354)ʼdur. Platon güzel-iyi benzeşmesini devam ettirir. Ona göre güzel ve iyi aynı şeydir. Çünkü güzel olmayan iyi, iyi olmayan da güzel olmaz. Aristoteles ise güzeli ölçülerdeki uyumla açıklamaya çalışır. Plotinosʼa göre güzel ve iyi aynıdır. Bir olan hem güzel hem de iyi olduğu için aynı zamanda Tanrısaldır. Kantʼa göre güzel, karşılıksız hoşlanmadır. Ahlaki iyi ise istemeyle ilgilidir. Ayrıca güzelde nesnel olmayan öznel ve zorunlu bir hoşlanma söz konusudur. Böylece Kant güzel ile doğruyu birbirinden ayırır. Çünkü doğru kavramı zihinsel bir etkinliktir. Hegelʼe göre güzel doğru olan şeydir. Güzellik ideanın bir görünüşü olduğu için doğrulukla ilgilidir. Heidegger de Hegel ile benzer bir düşünceye sahiptir. Ona göre güzellik varlığın aydınlatılmasıdır ki bu doğruluktur. Yani güzellik doğruluğun varoluş türlerinden biridir. Estetiğin kurucusu olan Baumgartenʼe göre estetik, açık-seçik ve rasyonel olmayan duygusal bilginin ortaya konması ve duyumların -nesneleştirilmesi- ile ilgilidir. 139 Güzel bir nesnenin seyredilmesi ya da güzel bir melodinin dinlenilmesi insanlara hoş gelir ve haz verir. Ancak güzel olan her şeyi hoş ve haz kavramları anlatmaya yetmeyebilir. Ayrıca yapmaktan hoşlandığımız eylemlerin bir kısmı güzel de olmayabilir. Bütün bunların ötesinde güzel kavramı “yüce” kavramı ile de eşleştirilebilir. Ancak güzel, birçok bakımdan yüceden farklıdır. Çünkü yücenin güzeli de aşan bir yönü vardır. Güzel sınırlı olanla ilgiliyken yüce sonsuzluk ve sınırsızlığı çağrıştıran bir kavramdır. Güzelin etkisi geçici iken yücenin zihni de aşan bir etki gücü vardır. Bey Dağları - Antalya 1. Aşağıdaki kutucuklara okuduğunuz metinlerden hareketle uygun kavramları yazınız. • Platon: • Kant: Güzel ................................ ................................ Karşılıksız hoşlanma Estetiğin ilgi alanına giren kavramlar .............. .............. .............. .............. .............. .............. .............. 2. Aşağıdaki noktalı yerlere sanat felsefesi ve estetiğin “güzel” anlayışlarını yansıtan kısa bir metin yazınız. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... Performans görevi: Kurt Wennerʼin sanatsal çalışmaları hakkında araştırma yapınız, araştırma sonuçlarınızı sınıfta sununuz. 140 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (2) Aşağıdaki görselleri ve haber metnini inceleyip soruları cevaplayınız. İçiçe Geçmiş Sanat Harikaları Ukraynalı ressam Oleg Shuplyak (Oleg Şupılyak), ünlü ressamların en çok tanınan tablolarını birbirlerinin içine yerleştirerek çok ilginç bir çalışmaya imza attı. http://haber5.com 1. Oleg Shuplyakʼın resmini güzel kılan şey nedir? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla tartışınız. 2. Oleg Shuplyakʼın aynı tekniği kullanan diğer ressamlardan farkı nedir? Düşüncelerinizi aşağıdaki alana yazınız. ............................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 141 SANAT ESERİNİN ÖZELLİKLERİ Kazanım: 5. Sanat eserinin niteliklerini fark eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. Armand Fernandez, Uzun Süreli Park Sorular • Görsel hakkında ne düşünüyorsunuz? • Bu görsel, bir sanat eseri midir? Niçin? • Size göre, sanat eseri hangi özelliklere sahip olmalıdır? 142 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) Aşağıdaki görseli ve metni inceledikten sonra etkinliği yapınız. SANAT ESERİNİN ÖZELLİKLERİ Özgünlük Biriciklik Ölçülülük Öznellik (Oran ve Simetri) Kalıcılık Estetiklik Yerellik - Evrensellik Farklı alanlarda ve ayrı türlerde sanat eserleri meydana getirilebilir. Bir mimari yapı, bir tiyatro eseri, bir sinema filmi ya da bir müzik bestesi farklı türlerdeki sanat eserleridir. Bu farklı türdeki eserleri sanat eseri hâline getiren ortak ve temel özellikler vardır. Her sanat eseri doğal olmayan bir yaratıcılık içermesine rağmen kendi varlığı içerisinde ahenkli bir bütünlük, simetrik bir hacim ve orantılı bir uyum gösterir. Bütün güzel eserler gibi sanat eseri özgün ve biriciktir. Sanatçı kendi öznel dünyasında duyumlayıp algıladıklarını duyusallıkla sanat eserine yansıtırken ona estetik bir değer katar. Böylece kişiselleştirdiği deneyimini hayal gücüne dayanan yerel motiflerle eserine yansıtır ve onu kalıcı bir şekilde evrensel kılar. SANAT DALLARI Düşünme Kutusu Plastik Sanatlar Ritmik Sanatlar Fonetik Sanatlar • Grafik • Bale • Edebiyat • Seramik • Folklor • Müzik • Vitray • Sinema • Mimari • Tiyatro • Resim • Heykel • Metindeki bilgilerle birlikte düşünme kutusundan da yararlanarak sanat eserinin özelliklerini yansıtan kavramları aşağıdaki önermelerin sonlarındaki boşluğa doğru ve uygun bir şekilde yazınız. Sanat eseri toplumun özelliklerini yansıtsa da bu toplum dışındaki diğer insanlar tarafından da sanatsal bir öge olarak kabul edilir. (...................) Sanat eseri, onu diğer eserlerden ayıran kendine özgü nitelikleriyle vardır. (...................) Sanat eseri kendine özgü nitelikleriyle yalnızca kendine benzeyen bir varoluşa sahiptir. (..................) 143 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (2) Aşağıdaki metni okuyup etkinlik sorularını cevaplayınız. Işık Üzerindeki Bilimsel Araştırmaların Resim Sanatına Yaptığı Etkiler Bilimsel çalışmaların sanattaki ilk yankılanmalarının izlenimcilerde olduğunu biliyoruz. İzlenimcilerin yaptıklarını şöyle bir hatırlayalım. Onlar doğa nesneleri üzerindeki ışığın, güneş renklerinin karşılığı olan boyalarla saptanmasını amaç edinmişlerdi. Onlar, nesne üzerindeki ışık renklerini doğada görülmeyen biçimde yani saf olarak kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor boyalarla resmetmek istediklerinden, onlar için doğa biçimlerinin gerçekçi açıdan saptanması bir sorun olmaktan çıkıyordu. Dolayısıyla nesnelerin biçimleri, resim yüzeyinde görüntü olarak hissedilecek derecede azalıyordu. Ayrıca ışık gibi gölgeler de renklerle gösterildiğinden, renge renkle karşılık verilmesi, izlenimci için amaç oluyor ve ışıklar kırmızı, turuncu, sarı; gölgeler de yeşil, mavi, lacivert ve morlarla düzenleniyordu. Demek ki, izlenimciler resimde yeni bir sistem kuruyorlardı. Bu yüzden resimdeki nesne biçiminin yerini bir renk sistemi alıyor ve tablo yüzeyi bu sisteme göre kuruluyordu. Biçimi ön plana almak için harcadığı bütün çabalarına rağmen bu renk sisteminin Cezanne'da da büyük önem kazandığı görülüyordu. Eğer demokratik-parlamenter dönemin hür fikirli romantik sanatçısının, coşkusunun anlatım aracı olarak ilk planda rengi ele aldığını ve hatta Klasisizm'in katı biçimciliğini bu renkle kırdığını anımsarsak, rengin, XIX. yüzyıldaki resim yaşamında gittikçe önemli bir konu olmaya başladığını ve üstelik doğasal biçimi resimden çıkarma gücünü gösterdiğini de anlamamız zor olmaz. Bu noktada ikinci bir gerçek ortaya çıkıyor. Bu da, bütün monarşik yönetimli dönemlerde rengin, nesnenin biçimlenmesi için araç olarak kullanıldığı; demokratik-parlamenter dönemin başlamasından bu yana ise rengin doğasal biçime feda edilmek istenmediği anlaşılır. Nesnelerin görüntü olarak yapısal kuruluşlarının ihmali, Rönesans'tan beri ömrünü sürdürmekte olan bilimsel perspektifin de önemini yitirmesi demekti. Dolayısıyla nesnelerin yapısal kuruluşları ile yakından ilişkisi yüzünden, artistik anatomi de gereksiz bir bilgi durumuna düşüyor ve unutulmaya başlıyordu. Yüzyılımızın daha ilk çeyreği içinden başlayarak güzel sanatlar akademilerinde "artistik anatomi" dersinin kaldırılmasının nedeni budur. Her ne kadar yeni izlenimcilerin biçimi tekrar ihya etme çabası varsa da nesne yüzeylerinin ışık ve gölge renkleriyle gösterilmek istenmesi ve renk tuşlarının egemen olarak yan yana kullanılmaları, biçimin dağılmasını önleyemiyordu. Ayrıca fırça tuşlarının, karıştırılmamış renkler hâlinde sürülmeleri ve gözün retina tabakasında, bunların birbirlerine etki yaparak renk karışımlarının optik yasaya göre oluşmalarının istenmesi, sanatçıyı yaratıcılıktan çok akli bir renk düzenine, kısacası yine akli bir sisteme doğru sürüklüyordu. Eğer izlenimci sanatçılar yanında yeni izlenimcileri ve üstelik onlardan sonra gelenleri göz önüne alırsak hepsinin birer renk sistemi peşinde koştukları görülür. Dolayısıyla bunlarda romantik dönemdeki ressamın coşkusu, ikinci planda bir duygu olarak kalır. Bütün biçim niyetlerine rağmen yeni izlenimcilerde de nesnenin ışık renklerinin düzenlenmesiyle elde edilmek istenmesi ön planda idi. Bu husus, onlarda bilimsel bir çaba olarak önem kazanıyor; ancak sonuç, uçuşan bir renk kompozisyonu yaratmaktan ileri gidemiyordu. Bunun nedeni, rengin ve onunla ilgili sistemlerin, oylum yaratacak tonlarla yapılan biçim ifadesine olanak vermemesiydi ve bu da ancak XX. yüzyılın başında anlaşılacaktı. Doğa nesnesinin biçim bakımından tanınırlığını yitirmesi, aslında ışığın anlatımı için tuval yüzeyinde yapılan renk çözümlenmesinden oluşuyordu. Yani bilim yolu ile bulunan ışık renkleriyle ilgili biçimleme mantıklarının resimde uygulanmak istenmesiyle nesne biçimi de ışık gibi parçalara ayrılıyor ve bu durum hem izlenimcilerde hem yeni izlenimcilerde değişmeyen bir sonuç oluyordu. 144 Demek ki ışığın çözümlenmesiyle ya da bir başka deyişle parçalara ayrılmasıyla meydana gelen yedi renk, nesne biçiminin parçalanarak anlatılmasının nedeni idi. Işığın birbirlerinden ayrılan renk, yani boya parçaları ile gösterilmesi, ışığın üzerine vurduğu nesne biçiminin katı sınırlarının dağılmasına neden oluyordu. Işık ve gölgenin renklerle anlatımı sonunda yitirilen nesne biçimini resme yeniden kazandırmak için Cezanne, Gauguin, Van Gogh ve Munch gibi sanatçıların harcadıkları çabayı biliyoruz. Üstelik Cezanne, nesnelerin yapısal kuruluşlarını dağıtmamak için renklerin arasına siyahı koyduğu gibi, görüntüyü de geometrik biçimler üzerine oturtarak sağlamlaştırmayı prensip edinmişti. Cezanne'ın paralelindeki fikirlerle hareket eden Gauguin de biçimin gerektirdiği boyasal çözümlemelere yönelmiş ve nesne çevresine renkli kalın konturları bu nedenle çizmişti. Bu sağlam biçim düşüncesi, hem Cezanne'ı hem Gauguin'i yapısal birer sistem kurmaya yöneltmişti. Adnan Turani, Çağdaş Sanat Felsefesi (sayfa 50-53) 1. Okuduğunuz metinde izlenimcilerin sanata katmış oldukları yenilik nedir? Düşüncelerinizle beraber noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 2. Metinde izlenimcilere yöneltilen eleştirileri bulunuz, bunlara katılıp katılmadığınızı gerekçesiyle birlikte aşağıdaki noktalı yerlere yazınız. ........................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 145 SANAT, SANATÇI VE TOPLUMSAL ETKİ Kazanım: 6. Sanata ve sanatçıya etki eden unsurları değerlendirir. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli ve metni inceledikten sonra soruları cevaplayınız. Karagöz oyununun toplumun geçmişten günümüze gelen eğlencelerinin baş aktörü olduğu bilinmektedir. İnsanların özel günlerinde bahçe, konak, saray vb. mekânlarda eğlence adına oynattığı ve beğeniyle izlediği bir sanat etkinliğidir. Hicvetmeyi görsel sanat ögesi içinde sunma becerisini gösteren bir oyundur. Karagöz oyununun beslendiği kaynak, içinde bulunulan toplum ve toplumsal durumlardır. Batı tiyatrosunun gelmesi ve savaş dönemlerinin etkisiyle zayıflamış olsa da varlığını sürdüren eski bir sanat dalıdır. Günümüzde kültürel öge olarak Karagöz oyunu devlet tarafından desteklenen ve meraklılarının kişisel çabalarıyla sürdürülen bir etkinliktir. Oyunda abartma, hiciv, taklit ve gülmece unsurları sıkça kullanılır. Oyunun baş aktörleri olan Karagöz ve Hacivatʼın diyalogları, toplumsal dokunun etki ve izlerini taşır. Hacivat Karagöz www.hatdergisi.com Sorular • Görsel, toplumsal-kültürel bir öge olarak değerlendirilebilir mi? Niçin? • Bu görsel bir sanat eseri midir? Niçin? • Size göre bir sanat eserinin toplumla bağı olmalı mıdır? Niçin? • Görsel ve metinden hareketle sanat ve sanatçı ilişkisi hakkında ne söylenebilir? 146 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (1) SANAT-SANATÇI VE TOPLUMSAL ETKİ Aşağıdaki görseli, düşünme kutusunu ve metni inceledikten sonra etkinliği yapınız. Düşünme Kutusu Tophane Çeşmesi: 1. Mahmut tarafından 1732 yılında Ahmet Ağaʼya yaptırılmıştır. İlk yapıldığı dönemde Tophane iskelesine çok yakın ve hareketli bir meydanda bulunan çeşme, kıyının doldurulması sonucu denizden uzaklaşmıştır. www.istanbulvar.com Sanatçı, toplum ve sanat arasındaki bağı kuran kişidir. Bu iki kavram arasındaki ilişki sanatçı sayesinde devam eder. Sanatçının içinde bulunduğu toplum kendisini, kendisi de sanat eserini, eser de tekrar toplumu etkileyerek zorunlu bir döngü içine girerler. Sanatçı yaşadığı çağın özelliklerinden - dinî inançlar, yazın ürünleri, yaşam tarzı, coğrafi koşullar - etkilenerek eserini ortaya koyar. Ortaya çıkan sanat eseri de çağının mimari özelliklerinin, düşünüş biçim ve tarzlarının, teknolojik ve sosyokültürel gelişmelerinin izlerini yansıtır. Sanat insanın hem kendisini hem de çevresini dolayısıyla da evreni anlama çabası olarak anlaşılmalıdır. Sanatçı içinde bulunduğu toplumun ve dönemin siyasetinden, kültüründen, başka insanlarca görülmeyen nitelikleri ayrıntılı bir duyumsallıkla -sezgisi ve duygusal zekâsıyla-alımlar ve onları eserlerinde yansıtır. Sanat eseri artık güzellik değerinin tüm başka çevresel bileşenlerinin etkisini hissettiren taşıyıcısı olarak estetik nesne hâline dönüşür. Toplumsal ve Çevresel Faktörler • Ekonomi • Zekâ • Bilim • Sezgi • Felsefe + • Siyaset • Duygu Bireysel Faktörler • Yetenek • Kültür (dil-din) • Coğrafya SANAT • Sınıfta üçer ya da beşer kişilik iki tartışma grubu oluşturulur. • Gruplar metin, görseller, düşünme kutusu ve motivasyon bölümü sorularından yararlanarak “sanatsanatçı-çevre etkileşimi” üzerine tartışma başlatmak için hazırlık yaparlar (10 dakika süre verilir.). • Tartışma grupları dışındaki öğrenciler aynı süre içerisinde tartışma konusuyla ilgili sorular hazırlarlar. • Gruplar görüşlerini temsilcileri vasıtasıyla özetleyerek sunarlar. Gruplara sunularını tamamlamak için 10 dakika süre verilir. • Sunuları izleyen sınıfın diğer öğrencileri sunulardan edindikleri izlenimler doğrultusunda hazırladıkları sorulara cevap bulup bulmadıklarını belirtirler. • Cevaplanamayan sorular metin ve görsellere dönülerek cevaplandırılır ve etkinlik sonlandırılır. • Etkinlik, ekler bölümünde verilen “Grup Değerlendirme Formu”yla değerlendirilir. 147 FELSEFE İLE DÜŞÜNME (2) Aşağıdaki İnternet haberini okuyup soruları cevaplayınız. Felsefeyi Tuvalinde Yansıttı Ressam Nazım Hajiyevʼin Resimleri Ankaralı Sanatseverlerle Buluştu Serginin açılışına Hajiyevʼin yanı sıra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Dış İlişkiler Sorumlusu Metin Çorabatır, komiserlik çalışanları ve sanatseverler katıldı. Altanay Sanat Galerisinde açılan sergide 29 resim yer alırken sergi 15 Nisana kadar Başkentliler tarafından gezilebilecek. Katkıda Bulundu 17 yıl Türkiyeʼde mülteci olarak yaşayan ve geçen yıl Türk vatandaşlığı hakkını kazanan Hajiyev, yaptığı resimlerle Türk resim sanatına katkıda bulunmayı da ihmal etmedi. Hajiyev, sergide Türkiye konulu resimlerin de yer aldığını ifade etti. Ankaraʼyla Tanıştı Türkiyeʼde mülteci statüsüyle yaşadığı yıllarda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği olarak yaptıkları bütün etkinliklerde Hajiyevʼin resimleriyle katkıda bulunduğunu hatırlatan Dış İlişkiler Sorumlusu Metin Çorabatır da sanatçının eserlerini Ankaralı sanatseverlere tanıtmak amacıyla bu sergiyi açtıklarını söyledi. www.hurriyet.com Düşünme Kutusu Ezoterizm, sözcük olarak “sırlar” anlamına gelir. Asıl gerçeklerin yalnızca anlayabilecek yetenek ve bilgide olanlara bildirilebileceği görüşü üzerine temellenen öğreti sistemidir. 1. Haber metninde geçen ve ezoterik ressam olarak adlandırabileceğimiz Nazım Hajiyeviʼn ezoterizmi tuvaline yansıtması hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................ .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. 2. Ezoterizm, gizemcilik olarak da bilinir. Buna göre ezoterik bakış açısıyla yapılan resimlerin toplumsal hayata etkileri nelerdir? Tartışınız, düşüncelerinizi noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................ .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. 148 ORTAK ESTETİK YARGILARIN VARLIĞI Kazanım: 7. Ortak estetik yargıların olup olmadığını sorgular. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. www.webhatti.com www.cafer54.blogspot.com Sorular • Sizce görsellerden hangisi güzeldir? • Sizin güzel bulduğunuz görselin dışındaki diğer görsel için ne söylenebilir? Niçin? • Estetiğin temeli olan “güzel” kavramı, her iki görsel için de kullanılabilir mi? Niçin? • İnsanların güzellik anlayışı ortak mıdır? • İnsanlardaki güzellik duygusu eğitimle mi kazandırılır? • Görsellerden hareketle onlarla ilgili ortak bir yargıya varılabilir mi? 149 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni ve gazete haberini okuyunuz, yönergeleri takip ediniz. ORTAK ESTETİK YARGILARIN VARLIĞI Sanat felsefesi ve tarihinde insanların tümünün beğenisine konu olabilecek objelerin varlığı tartışılagelen bir durumdur. Bu tartışmaların sonucunda iki farklı görüş ortaya çıkmıştır: Ortak estetik yargıların varlığını reddedenler ve ortak estetik yargıların varlığını kabul edenler. Sanat ve sanatsal ifadenin ne olduğu soruları, sanat eserinin özellikleri, ortak estetik yargıların olup olmadığı ile ilgili sorular temel belirleyiciliği olan soru ve kavramlardır. www.antikas.com • Aşağıdaki metin ve görselleri inceleyin. Bu metinlere uygun başlıklar bulup noktalı yerlere yazınız. ................................................... Croceʼye göre bütün insanlar için değişen sezgisel estetik anlayış, farklı algılamalara neden olur. Ona göre sanat sezgi sonucu oluşan bir etkinliktir, dolayısıyla sezgisel bir ifadedir. Bir sanatçının yaşantısı, duyumları ve izlenimleri, kişisel tecrübeleri ve yaratıcılığı diğerlerinden farklı olduğu için ortak estetik yargıların varlığından söz edilemez. Her estetik yaşantı kendine özgüdür. Bu nedenle de estetik yargılar özneldir. Sanatçının sanat eserinde ortaya çıkan estetik değeri, sanat eserinin kişisel biçim kazanması sonucu oluşur. Sanatçının içsel sezgisinin özgürce ifadesi olan sanat eserine yansıyan estetik yargısı başka insanların paylaşabileceği ortak bir yargı olmaktan uzaktır. 150 www.centroarte.com ................................................... “Bütün insanlar için ortak olan estetik bir yargı var mıdır?” sorusuna Kant Yargı Gücünün Eleştirisi adlı eserinde cevap vermeye çalışır. Kantʼa göre ortak duygunun ortak estetik yargıya dönüşebilmesi estetiğin temel kavramı olan “güzel” kavramıyla mümkündür. Ona göre güzel, hoş ve yararlı olandan ayrı bir kavramdır. Çünkü yararlı istenilir bir şeydir ve herkesin çıkarı farklıdır. Dolayısıyla istenilir olan da farklıdır. Ancak güzel kavramı istenilir olan değil görülebilir olandır. Bu nedenle her türlü yarar ve çıkardan uzak görsel bir algıdır. Tıpkı akıl nimetinin (düşünme kategorilerinin) bütün insanlarda eşit olarak dağıtılması gibi güzellik kavramı da insanlarda aynı duygulanımı çağrıştıran etkiye neden olur. Bunu Kant, subjektif bir zorunluluk olarak nitelendirir. Ona göre bir insan tarafından güzel bulunan şey, diğer insanlarca da güzel bulunan şey olmalıdır. Bu genelgeçer, objektif bir zorunluluk değildir. www.gizliyara.org Aşağıdaki yönergeleri takip ediniz. • Öğrenciler üçer veya beşerli iki grup oluşturur. • Bu gruplardan biri ortak estetik yargıların olamayacağını, diğeri ise olacağını savunur. • Gruplara hazırlanmaları için 10 dakika süre verilir. • Her bir grup, sözcüleri aracılığıyla 5 dakika içerisinde sunumunu yapar. • Sunumların sonunda sınıftaki tüm öğrenciler “ortak estetik yargıların olup - olmayacağı”na dair görüşlerini aşağıdaki boşluğa yazarlar. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 151 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Zanaat ile sanat eseri arasındaki fark nedir? 2. Sanat ve doğadaki güzel kavramıyla hangi felsefe dalı ilgilenir? Belirtiniz. 3. Güzelliğin ölçütleri nelerdir? 4. Sanat eserinin nitelikleri nelerdir? 5. Sanat ve sanatçıya etki eden etkenler nelerdir? B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. Sanat olarak ortaya konulan ürünlerin değerlendirilmesi ve onlarla ilgili sorunların çözümünü kendine iş edinmeyi konusu hâline getiren felsefe disiplinine ..................................... denir. 2. .................................. sanatta oyun kuramının kurucusudur. 3. ................................. için güzel karşılıksız hoşlanmadır. 4. Sanat eseri güzellik değerinin taşıyıcısı olarak ...................... nesne hâline dönüşür. 5. Sanatçının yaşantısı, duyumları ve izlenimleri, kişisel tecrübeleri, yaratıcılığı birbirinden farklı olduğu için ortak .................. ................ varlığından söz edilemez. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. “Sanatın tanımı yapılabilir mi?” sanat felsefesinin sorularından biridir. (.....) 2. Sanatı taklit olarak kabul eden ve bu kavramı sanatta ilk kez kullanan filozof Hegelʼdir. (.....) 3. Güzel kavramıyla sanat felsefesi ve estetik ilgilenir. (.....) 4. Biriciklik, özgünlük, hayal gücü gibi nitelikler sanat eserinin özellikleri arasında yer alır. (.....) 5. Toplumsal etkenler sanat ve sanatçı üzerinde etkili değildir. Yalnızca sanatçı toplumu etkileyebilir. (.....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Estetik kavramını ilk kullanan ve kurucusu sayılan Alman filozof aşağıdakilerden hangisidir? A) Schiller B) Kant C) Baumgarten D) Hegel E) Marx 2. Sanatı bir oyun olarak kabul eden ve “İnsan güzellikle ancak oynamalıdır.” diyen filozof aşağıdakilerden hangisidir? A) Sokrates B) Hume C) Farabi D) Descartes E) Schiller 3. Aşağıdakilerden hangisi estetiğin ilgi alanına giren konulardan biri değildir? A) Doğruluk B) Güzellik C) Hoş D) Yüce E) Haz 4. Aşağıdakilerden hangisi sanat eserinin özelliklerinden biri değildir? A) Biriciklik B) Sınanabilirlik C) Kişisellik D) Özgünlük E) Estetiklik 5. Sanat felsefesinde insanların tümünün beğenisine konu olabilecek objelerin varlığı hep tartışılagelmiştir. Bu konuda iki temel farklı yaklaşım ortaya çıkmıştır. Açıklamalar dikkate alındığında aşağıdaki sorulardan hangisine cevap bulmaya çalışıldığı söylenebilir? A) Sanatta güzel nedir? B) Toplum ve sanat ilişkisi nasıl olmalıdır? C) Sanat kuramları nelerdir? D) Ortak estetik yargılar var mıdır? E) Güzel-hoş-yüce ilişkisi nasıldır? 152 6. ÜNİTE DİN FELSEFESİ kasim26cg.wordpress.com www.citypictures.net erasmusdiaries.files.wordpress.com • DİN VE FELSEFE • DİNÎ ALANIN TEMEL KAVRAMLARI • DİN FELSEFESİNDE TEMEL SORUNLAR • TANRIʼNIN VARLIĞINA DAİR FELSEFİ DÜŞÜNCELER 153 DİN VE FELSEFE Kazanım: 1. Din felsefesinin konusunu kavrar. 2. Dine felsefe ile bakmanın anlamını kavrar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. Sorular • Varlığı, evreni nasıl bilebiliriz? • Varlık ve evreni bilmede “akıl” yeterli midir? • İnsan varlık ve evreni akıl dışında hangi yollarla açıklamaya çalışmıştır? • Varlık ve evreni, aklı aşan önermelerle açıklamak mümkün müdür? 154 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki kavram haritasını, metni ve görselleri inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. DİN VE FELSEFE AKIL VAHİY FELSEFE DİN DİN FELSEFESİ Din felsefesi İnanma, fenomen olarak insana özgüdür. Tarihin her döneminde ve her kültür düzeyinde varlığını sürdürerek günümüze kadar gelmiştir. Gündelik hayatın içinde insanların niyet, tavır ve hareketlerini belirleyen bir değer olarak inanma, bir şeye inanmadan çok din kurumunun bildirdiklerine inanma ile daha ziyade anlam kazanmıştır. Din de, felsefenin ilgilendiği, bilgi, bilim, ahlak vb. alanlar gibi bir başka alandır. Bu nedenle din felsefesi için “Din hakkında felsefi düşünmedir.” diyebiliriz. Bu tanım bize din hakkında aynı anda hem dinî anlayışla yüklü veya ateist hem de agnostik felsefi düşünceler olabileceği fikrini verir. Felsefi düşünüş hakikatin / varoluşun yapısıyla ilgili sorulara cevap ararken farklı temellendirmelerle farklı sonuçlara ulaşarak aynı zamanda sorunlar da üretir. Buna karşılık din ve onda içerilmiş hâlde bulunan iman ise din felsefesine kaynaklık eden temel kavramlardır. Din felsefesinin amacı da yaşam hakkındaki hakikati arama çabasıdır. Bu açıdan din ve felsefe arasında farklılıklar vardır. Felsefe varlığın yapısı hakkında kendince hakikati açıklamaya çalışırken kavramları, din ise inanma kesinliğindeki sembolleri kullanır. Çünkü yaşam hakkında hakikati arama çabası din ve felsefece açık-seçik olsa da her biri için ilkesel düzeyde olduğu gibi pratikte de farklıdır. Bu bağlamda “Tanrı var mıdır?”, “Varsa nitelikleri kanıtlanabilir mi?”, “İman, inanç nedir?”, “Tanrıiman- insan ilişkisi nasıl kurulmalıdır?” sorularına tutarlı temellendirmelerle cevaplar aramaya çalışmak dine felsefe ile bakmak demektir. Dinin ise bu sorulara kesin cevapları zaten vardır. Teoloji ve Din Felsefesi Din felsefesi, dinî olguları araştırıp farklı bulgulara varmaya çalışır. Dinin zaman ve mekân üstü oluşunu kendince temellendirmek ve dinî anlaşılır kılmak ister. Din felsefesi hiç bir dinin yanında ya da karşısında değildir. Dinlerde var olan ortak temel kavramlar üzerinden ürettiği bilgi ve tartışmalarla felsefi yaklaşımlar sunar. Her dinin teolojisi kendine özgüdür ve birbirinden farklıdır. Çünkü Tanrı,ibadet,iman ahiret vb. dinlerde ortak olan kavramlar o dinin teolojisi bakımından farklı anlaşılır ve anlatılır. Bu anlamda teoloji din felsefesinin bir alanını oluşturur diyebiliriz. Her ilahi din kendi öğretisini evrensel olarak sunarken yaşamaya dair ilkeler ve kurallar getirir. Din felsefesi ve teoloji bu sunuşu kendi perspektiflerinden algılar ve değerlendirmeleriyle ortaya koymaya çalışır. * Proje görevi: Akıl - vahiy ilişkisinde aklın sınırları konusunu araştırınız ve hazırladığınız sunuyu sınıfta paylaşınız. 155 Süleymaniye Camisi Cami cemaati İsaak - Synagogue Sinagog cemaati Akdamar kilisesi Kilise cemaati 1. Aşağıdaki önermeler için uygun olan kutucukları işaretleyiniz. Önermeler Teoloji Din felsefesi İnancı temel alır. Koyduğu kurallarla insan yaşamını düzenler. Dinlerdeki ortak kavramları inceler. Dini; bilgi, bilim ve ahlak gibi bir olgu olarak ele alır ve değerlendirir. Dindeki kavramları kendine özgü bakış açısıyla yorumlar. Yalnızca akla dayalı bilgilerin alanıdır. Tanrıʼnın varlığı ile ilgilenir. 2. Aşağıdaki noktalı yerlere teoloji ve din felsefesinin farkını ortaya koyan kısa bir metin yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 156 DİNÎ ALANIN TEMEL KAVRAMLARI Kazanım: 3. Dinî alanın temel kavramlarını tanır. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. Kurʼan-ı Kerim İncil Zebur Tevrat www.4kitap.tr Sorular • Görseller sizce neyi anlatıyor? • Bütün dinlerde ortak kavramlar var mıdır? • Görsellerden hareketle bütün dinlerde ortak olan temel kavramlar neler olabilir? • Bütün dinlerin amacı aynı olabilir mi? Tartışınız. • Görselde işaret edilen dört dinin dışında başka dinler de var mıdır? Söyleyiniz. 157 FELSEFE İLE DÜŞÜNME DİNİN TEMEL KAVRAMLARI Aşağıda kavram haritasını ve metinleri inceledikten sonra metinlerin üstündeki noktalı yerlere uygun kavramları yazınız. Yüce Peygamber Tevhit Vahiy İnanç DİNİN TEMEL KAVRAMLARI Tanrı İman Dinî tecrübe İbadet Kutsal Fıtrat ................................................ ................................................ ................................................ Yeri, göğü ve ikisi arasındaki her şeyi yaratan, yücelerden yüce, sonsuz kudret ve güç sahibi, eksik ve noksan sıfatlardan beri olan, âlemlerin Rabbʼi. Herhangi bir sözü ve söyleneni onaylama, şüphe etmeden huzur içinde dinsel olarak kutsal metinleri, Tanrıʼyı ve peygamberleri kabul etme. Gönülden bir düşünceye bağlanma, herhangi bir din ve onun öğretisine inanma hâli. ................................................ ................................................ ................................................ İnsanların dinî emir ve yasaklardan hareketle ritüellerden edindikleri ve kendi hisleriyle geliştirdikleri manevi duyguya dayalı birikim. Yaratıcıya saygı ve onun emirlerinin gereği olarak yerine getirilmesi istenen davranışlar. Her dinin kendine özgü belli bir düzendeki biçimsel yapıp etmeleri. Yaratılış gereği doğuştan getirilen, çevresel faktörlerden etkilenmeyen ve Tanrı ile bağ kurmaya elverişli olan kabiliyetlerin potansiyel hâli. ................................................ ................................................ ................................................ Tanrıʼnın eşsiz, benzersiz olduğunu bilmek, onun bir ve tek olduğuna inanmaktır. Allahʼtan başka ilah olmadığını kabul etmektir. Her türlü insani ölçüleri aşan güç ve özellikleriyle saygı duyulması kendiliğinden zorunluluk oluşturan Tanrısal ifadelerdir. Yaratıcının, emir ve yasaklarını iletmek için seçtiği; diğer insanların dışında farklı niteliklere sahip olan mükemmel insan. ................................................ ................................................ Dinî bakımdan değerli bulunan,Tanrı ve peygamberce yüceltilen, genellikle nesnel niteliğe sahip mekânları ifade eden objelerin tümü. Yaratıcının insanlara, melek ve peygamberleri aracılığıyla ilettiği, insanların uymaları hâlinde dünya ve ahirette mutlu olmalarını sağlayacak emir ve yasakların bütünüdür. Ayrıca tanrısal buyrukların iletilme metodudur. 158 DİN FELSEFESİNDE TEMEL SORUNLAR Kazanım: 4. Din felsefesinin temel problemlerini açıklar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. Big Bang Evrenin Oluşumu Sorular • Görseller size ne anlatıyor? • İnsanın, evrenin varoluşunu hiç düşündünüz mü? Bütün bunlar nasıl var olmuş olabilir? • Evrenin büyük ve geniş oluşu ile ruhun ölümsüzlüğü ve vahyin imkânı konusunda düşüncelerinizi belirtiniz. 159 FELSEFE İLE DÜŞÜNME DİN FELSEFESİNDE TEMEL SORUNLAR Din felsefesinde temel sorunları yansıtan aşağıdaki metin ve görselleri inceleyip tablodaki sorunları metinlerin başındaki noktalı yerlere başlık olarak yazınız. • Tanrının varlığı • Tanrının varlığına ilişkin kanıtlar • Ruhun ölümsüzlüğü • Evrenin varlığı • Vahyin imkânı …………………………………………………………………………………….. Dinlerin kutsal kitaplarında yer alan bilgiler ve kurallar insanların inanmalarını gerekli kılan Tanrısal buyruklardır. Bu yüzden bir dine mensup biri o dine ait olan bilgileri bilen olmanın ötesinde, öncelikle onlara inanan biridir. Hangi dinden olursa olsun inanan bir varlık olarak insan inandığı dinin en önemli ögesinin inanç ögesi ve buna iman etmek olduğunu bilir. İman etme ve inanma dediğimizde vurgulamak istediğimiz şey bilgi eksikliğinden kaynaklanan sanma, düşünme edimiyle bu eksikliği giderme değildir. Aksine iman, düşünme ve bilmeyi de aşan aşkın bir varlık olan Tanrıʼya gönülden bağlanma türündeki iman etme yani inanmadır. www.derindusun.com …………………………………………………………………………………….. Düşünce tarihi, Tanrıʼnın varlığı sorununa dair felsefi delillerle çözülmeye çalışılan, filozofların kendilerine özgü temellendirmeleriyle ortaya koydukları fikirlerle doludur. Tarihte pek çok filozof Tanrıʼnın varlığına inanmanın gerekli, doğal olduğunu söylemişler ve bu fikri akli delillerle ispat etmeye çalışmışlardır. Bu delillerden bazıları şunlardır: • İlk neden delili: İlk neden olarak Tanrıʼnın varlığı görülür. Çünkü evrendeki her şey bir nedensellik sonucu oluşur. • Hareket delili: Hareket etmeyen bir hareket ettirici olarak Tanrıʼnın varlığı kanıtlanmaya çalışılır. • Mükemmel varlık delili: Evren varlıkları farklı derecelerdedir fakat Tanrı mükemmel olandır. Bu delillerin dışında benzer başka deliller de ileri sürülerek Tanrıʼnın varlığı ispat edilmeye çalışılmıştır. ………………………………………………………………………………, Zamansal olarak evrenin başlangıcı ve mekânsal sınırlılığı kendi içinde başlı başına bir antinomidir (çatışkı). Çünkü evren var ve zaman olarak başlangıcı yok dersek sonsuz bir olaylar dizisinin varlığından söz ediyoruz demektir. Olaylar zinciri zaman döngüsü içinde yer almak zorundadır. İlk önermeye göre sonsuz bir zamanı geçmiş olması gerekir. Fakat geçmiş olan bir zaman, açıktır ki sonsuz bir zaman değildir. Olayların toplamı denilebilecek olan evren de sonsuz değildir. Çünkü sınırlıdır. Demek ki evrenin bir sınırı ve zamansal başlangıcı vardır. Öyleyse bu sınırı ve başlangıcı var eden nedensiz ilk neden denilen Tanrı evreni var etmiştir, yani evren yaratılmıştır. 160 ………………………………………………………………………………… Bütün ilahî dinlerdeki bilgilerin temeli olan vahyin mümkün oluşu filozoflar tarafından vahyin mümkün olup olmadığı sorununa dönüştürülerek irdelenmiş ve günümüze kadar taşınmıştır. Vahyin diğer bilgi türlerinden kesinlikle farklı olduğu bilgi – iman ilişkisi çerçevesinde ancak anlaşılabilir. Vahyin imkânı problemi, bu ayrıştırma sonrasında daha anlaşılır hâle gelir. ………………………………………………………………………………… Vahye dayalı dinlerin hemen hemen hepsinde ahiret inancı vardır. Ahiretin varlığı vahiy ile temellendirilir ve anlaşılır kılınır. Ruhun ölümsüzlüğü sorunu ise din felsefesinde ele alınır. Çünkü ruh maddeden bağımsız kendi başına bir varlıktır. Ancak ruhun maddeden ayrı ve bağımsız bir varlık oluşuna maddeci filozoflar katılmazlar. Ölümün insan için bir son olup olmadığı ya da ölümden sonra yaşamın var olup olmadığı gibi problemler ruhun ölümsüzlüğü çerçevesinde farklı fikir gruplarınca ele alınır ve tartışılır. Aşağıdaki noktalı yerlere insanın ve evrenin varoluşu hakkında şimdiye kadar edinmiş olduğunuz bilgilerden hareketle felsefi bir metin oluşturunuz. Yazdığınız metnin altına bu metinle ilgili sorular sorunuz. ........................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. Metinle İlgili Sorularınız ........................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................. 161 TANRININ VARLIĞINA DAİR FELSEFİ DÜŞÜNCELER Kazanım: 5. Tanrı hakkındaki görüşlerin temel özelliklerini açıklar. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki kavram haritasını ve şemayı inceledikten sonra soruları cevaplayınız. Monoteizm Politeizm TEİZM AGNOSTİSİZM Deizm Panteizm Panenteizm ATEİZM AGNOSTİSİZM TEİZM Tanrı yoktur. Bilinemez. Tanrı vardır. Sorular • Yukarıdaki kavramların hangilerini biliyorsunuz? Söyleyiniz. • Tanrıʼya inanıp inanmamak bize onun varlığı hakkında bir fikir verebilir mi? • Tanrıʼnın varlığı ya da yokluğu bilinebilir mi? 162 ATEİZM FELSEFE İLE DÜŞÜNME Verilen metin ve görselleri inceledikten sonra 164. sayfadaki etkinliği yapınız. TANRIʼNIN VARLIĞINA DAİR FELSEFİ DÜŞÜNCELER Filozofların üzerinde uğraştığı problemlerden biri de Tanrıʼnın varlığına dair insan zihninin oluşturduğu problemdir. Bu problemin çözümüne dair üç temel yaklaşım vardır: 1. Tanrıʼnın varlığını kabul edenler. 2. Tanrıʼnın varlığını reddedenler. 3. Tanrıʼnın varlığı ya da yokluğunun bilinemeyeceğini ileri sürenler. 1. Tanrıʼnın Varlığını Kabul Edenler Teizm: Tanrı kavramı, Tanrıʼnın hem evrenle olan ilişkisi hem de yetkin bir varlık olduğu düşüncesinden hareketle tanımlanır. Tanrı kendisi dışında başka hiçbir nedene ihtiyaç duymaksızın var olan yetkin varlıktır. Bu tanım teizm olarak bilinen tanrı anlayışını ifade eder. Buna göre Tanrı evrenin yaratıcısı ve nedensiz ilk nedendir. Monoteizm: Tek tanrıcılık olarak bilinen bu anlayışa göre Tanrı, evreni yaratan , öncesiz ve sonrasız, benzeri olmayan, tek mutlak güç sahibi yetkin varlıktır. Ama ben Politeizm: Birden çok Tanrıʼnın varlığını kabul eden anlayıştır. Bu Tanrı anlayışı Antik Çağda ortaya çıkmıştır. Tek tanrılı dinlerde bulunmayan antropomorfik yaklaşımlar politeizme dönüşmüştür. Deizm: Tanrı, evrenin yaratıcısı ve ilk nedenidir. Bu anlayışa göre Tanrı, doğanın yaratıcısı olmakla birlikte onun işleyişine hiçbir şekilde müdahalede bulunmaz. Evren, kendi kurallarına göre oluş, bozuluş ve yok oluş içerisindedir. Deizm, Tanrı dışındaki kitap, vahiy, peygamber ve ahiret gibi tek tanrılı dinlerin temel kavramlarını reddeder. Tanrı misafiriydim!.. Yürü yürü!!! www.karikaturokulu.com Panteizm: Tüm tanrıcılık da denilen bu görüş, her şeyi Tanrı olarak görür. Evrendeki tüm varlıkların toplamı görülen Tanrı evrene aşkın değil, içkindir; yani Tanrı ile evren bir ve aynı şeydir. Panenteizm: Tanrıʼyı evrenle özdeş kabul eden panteizmden farklı olarak her şey Tanrıʼya bağlanır fakat her şey Tanrı değildir, her şey Tanrıʼda içkindir. Bu anlayışa göre Tanrı, evrene aşkındır, öyleyse Tanrı ile evren özdeşliğinden bahsedilemez. 2. Tanrıʼnın Varlığını Reddedenler Teizmin zıddı olan ateizm, Tanrıʼnın varlığını reddeden görüştür. Bu görüş dinî terminolojiye ait olan Tanrı dışındaki ruh, ahiret, peygamber, vahiy gibi diğer kavramları da yok sayar. Ateizmin tarihi en az teizmin tarihi kadar eskidir. 163 Ateist oldum ben abi! Yemin et! Allah çarpsın ki!!! www.ilimhazinem.com 3. Tanrıʼnın Varlığı ya da Yokluğunun Bilinemeyeceğini İleri Sürenler Tanrıʼnın varlığı ve yokluğu hakkında onun bilinemeyeceğini iddia eden görüşe agnostisizm denir. Agnostiklere göre ne teizmin Tanrıʼnın var olduğuna ne de ateizmin Tanrıʼnın yok olduğuna dair görüşlerini ispat etmeye gerek vardır. Agnostik yaklaşımı benimseyen bir filozofa göre insan bilebileceği şeylerle yetinmelidir. Aşağıda verilen önermelerle kavramları eşleştiriniz. Evrenin yaratıcısı olan Tanrıʼyı yok sayan görüş. Deizm Evren ve Tanrıʼnın bir ve aynı şey olduğunu kabul eden yaklaşım. Ateizm Evrenin yaratıcısı olan Tanrı, sonsuz güç ve kuvvet sahibidir. Politeizm Tanrı evreni yaratmış ve bir daha müdahale etme gereği duymamıştır. Panteizm Birden çok Tanrıʼnın varlığını kabul eden anlayış. Teizm 164 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Din felsefesi ile teoloji arasında ne gibi farklar vardır? 2. Dinî alanın temel kavramları nelerdir? 3. Dinî tecrübe fıtrat ile ilgili olabilir mi? Niçin? 4. İnsan neden inanmak ister? Düşüncelerinizi kısaca ifade ediniz. 5. Tanrıʼnın varlığı hakkındaki görüşler nelerdir? B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. Felsefe bilgiye ulaşmada ……….. kullanırken din ……………. dayalı bilgidir. 2. Din felsefesi hiçbir …………….. yanında ya da karşısında değildir. 3. Her dinin ……………………………. kendine özgü ve farklıdır. 4. Her dinin kendine özgü ve belirli düzendeki biçimsel yapıp etmelerine ……………… denir. 5. …………………………….. evrenin yaratıcısı olarak Tanrıʼnın varlığını kabul eden yaklaşımdır. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. Felsefe aklı kullanırken din felsefesi vahye dayalıdır. (.....) 2. Teoloji dinlerdeki ortak kavramları inceler. (.....) 3. Din felsefesi dindeki kavramları kendine özgü bakış açısıyla yorumlar ve açıklar. (.....) 4. Yaratıcının insanlara emir ve yasaklarını iletmek, onlara örnek olmak için özel niteliklerle donattığı elçilerine peygamber denir. (.....) 5. Deizme göre evrenin yaratıcısı olan Tanrı evrene bir düzen vermiş ve ona bir daha müdahale etme gereği duymamıştır. (.....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Aşağıdakilerden hangisi din felsefesinin bir sorusu olamaz? A) Tanrı var mıdır? B) İman, inanç nedir? C) Tanrı – iman ilişkisi nasıl kurulmalıdır? D) Ruh ölümsüz müdür? E) Evrenin / varlığın ana maddesi nedir ? 165 2. “Din felsefesinin bütün dinlere aynı yakın ya da uzak duruşuna karşılık yalnızca bir dinin temel kurallarını benimseyerek olayları o dine göre açıklamaktır.” Anlatılan düşünceyi ifade eden kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) İman B) İnanç C) Teoloji D) Din felsefesi E) Ahlak 3. Dini; bilgi, bilim, varlık gibi bir konu olarak ele alıp değerlendiren felsefe dalı aşağıdakilerden hangisidir ? A) Etik B) Din felsefesi C) Ontoloji D) Epistemoloji E) Bilim felsefesi 4. “Tanrıʼnın eşsiz, benzersiz olduğunu bilmek, onun bir ve tek olduğuna inanmaktır. İslamiyetʼte Allahʼtan başka ilah olmadığını kabul etmektir.” Paragrafta sözü edilen kavram aşağıdakilerden hangisidir.? A) İnanç B) Din C) Vahiy D) Tevhit E) Sezgi 5. Tanrıʼnın varlığını ya da yokluğunu bilemeyeceğimizi çünkü onun hakkında “var” ya da “yok” denilebilecek bir kanıtlamanın olmadığını dolayısıyla en doğru tavrın bu konuda tarafsız kalarak “Tanrıʼnın bilinemeyeceğini” ileri sürmek olduğunu savunan Tanrı anlayışı aşağıdakilerden hangisidir ? A) Agnostisizm B) Deizm C) Panteizm D) Monoteizm E) Politeizm 166 7. ÜNİTE SİYASET FELSEFESİ TBMM Genel Kurulu • SİYASET, FELSEFE VE TOPLUM • SİYASET FELSEFESİNDE TEMEL SORUNLAR VE SORULAR • DEVLETİN ORTAYA ÇIKIŞI • İDEAL TOPLUM ARAYIŞLARI • BİREY VE DEVLET İLİŞKİSİ 167 SİYASET, FELSEFE, TOPLUM Kazanım: 1. Siyaset felsefesinin konusunu açıklar. 2. Siyaset felsefesinin temel kavramlarını açıklar. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.turkishjournal.com Sorular • Bir siyasetçinin BMʼde konuşma yapması kendi ülkesi için neyi ifade eder? • Siyasetin, birey ve toplum için anlamı nedir? Söyleyiniz. • Siyasetçi, siyaset felsefesi yapar mı? Nasıl? • Sivil toplum, hukuk, bürokrasi, devlet kavramlarından hangilerini biliyorsunuz? Söyleyiniz. • Sınıfımızı meclis veya benzeri genel kurullara benzetebilir miyiz? Niçin? 168 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinliği yapınız. SİYASET, FELSEFE VE TOPLUM Siyaset: Devlet ve toplumun yönetimiyle ilgili kavramları tek bir başlık altında toplamak gerekirse hepsini içine alan tek bir genel kavram vardır, o da siyasettir. Siyaset, devletin işlerini ve toplumla ilişkilerini, insanların yaşamını yönetim olgusu çerçevesinde ele alıp inceleyen temel kavramdır. Siyaset Bilimi: Bilim diğer alanlarda yaptığı gibi siyaset olgusunu var olduğu şekliyle inceler, ona dair kavramları açıklamaya ve bilmeye çalışır. Siyaset biliminin temel konusu devlet olmakla birlikte buna eşlik eden siyasi mekanizmaları, yönetim biçimleri ve sivil toplum kurumlarını irdeler. Yönetim alanındaki problemleri çözmek için teoriler geliştirir. Siyaset bilimi, bireylerin siyasi yaşamdaki rolü, yönetim biçiminin toplumsal yaşama etkileri ve siyaset kurumunun işlevlerini inceler. Siyaset Felsefesi: Devlet ve toplum yaşamında olandan hareketle olması gerekeni ortaya koyup açıklamaya çalışan felsefe dalıdır. Bireyin siyaset kurumuyla ilişkisini, devlet ve onu oluşturan kurumlarla etkileşimini olması gerektiği şekliyle belirler. İdeal düzen arayışları, ütopyaların özellikleri, sivil toplum, devlet ve demokrasi gibi kavramlar siyaset felsefesinin ilgi alanı içerisinde yer alır. Aşağıdaki önermelerle kavramları örnekteki gibi eşleştiriniz. Devlet-toplum ilişkilerini ifade eden temel kavramdır. SİYASET Siyaseti bir olgu olarak incelemeye çalışır. Siyaset ve siyasi yaşama dair ideal olanı var olandan hareketle ortaya koymaya çalışır. SİYASET BİLİMİ Bireyin devlet ve siyaset kurumlarıyla ilişkilerini var olduğu şekliyle inceler. Siyasal alanla ilgili olması gerekeni ortaya koyan (iyikötü gibi) değerlendirmelerde bulunur. SİYASET FELSEFESİ Devletin birey ve toplum yaşamına etkilerini yönetim olgusu çerçevesinde anlatan genel kavramdır. Aşağıdaki kavram haritasını, metinleri ve görselleri inceledikten sonra metinlerin başındaki noktalı yerlere uygun kavramları yazınız. • Birey • Devlet • İnsan hakları • Toplum • Laiklik • Sivil toplum Siyaset Felsefesinde • Adalet • İktidar Temel Kavramlar • Yönetim • Bürokrasi • Meşruiyet • Egemenlik • Demokrasi • Yasa • Hukuk 169 ............................... Bir toplumun üyesi olan, düşünceleriyle diğer insanlardan ayrılan, kendisine ait bir kimlikte toplumda yer edinen insanlardan her biri. ............................... Ortak bir kültürle var olan, kendi gereksinimlerini gidermek amacıyla bir arada bulunan, belirli değerlerle donanmış insan topluluğu. ............................... Devlet otoritesinin ve kurumlarının etkisini en aza indiren, etkinlikleriyle hak ve özgürlükleri savunan, belirli bir grup ya da toplumun çıkarları için gönüllü olarak bir araya gelmiş insan topluluğu. ............................... Siyasal gücü elinde bulunduran egemenliğin meşru temsilcisi olan, yönetme faaliyetini gerçekleştiren birey ya da grup. ............................... İktidarda bulunanların yasal yetkileri çerçevesinde toplumu idare etmeleri. www.abgs.gov.tr ............................... İktidarı elinde bulunduranların yasalara uygun davranması. ............................... İktidar gücünün iç ya da dış herhangi bir baskıya maruz kalmaksızın meşru siyasal erkler tarafından kullanılması. ............................... Bir toplumda bireylerin hem kendi aralarındaki hem de devletle olan ilişkilerini düzenleyen, kamu gücü ile desteklenen yasal normlar bütünü. ............................... Toplumda bireylerin davranışlarını hukuka uygun olarak düzenleyen ve belirleyen yazılı hukuk kuralları. ............................... Toplum ve devlet işlerini yasalar çerçevesinde yürütmekle görevli, hiyerarşik bir yapı arz eden memurlar topluluğu. ............................... Belirli bir toprak parçası üzerinde egemenliğini sürdüren bir toplumun siyasal anlamdaki en üst organizasyonu. ............................... Genel anlamda herkese hak ettiğini -ödül ya da ceza olarak- vermek. ............................... Hukukun üstünlüğüne dayalı anayasada insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı çoğulcu yönetim anlayışı. ............................... Devletin bütün inaçlara ve dinlere aynı mesafede bulunduğunu ve inanç hürriyetini yasal teminat altına aldığını ifade eden niteliklerinden biri. ............................... İnsanların salt insan olarak doğmalarından kaynaklanan vazgeçilemez, devredilemez ve sınırlandırılamaz olan, temel haklar olarak anayasada güvence altına alınmış haklar bütünü. ............................... Halkın kendi kendini yönetme şeklidir. 170 www.alanyaeml.k12.tr SİYASET FELSEFESİNDE TEMEL SORUNLAR VE SORULAR Kazanım: 3. Siyaset felsefesinin temel sorularını fark eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. Anayasa Mahkemesi Binası Sorular • Anayasa Mahkemesi bireyin temel haklarının güvencesi olabilir mi? Niçin? • Birey ve devlet arasında çıkabilecek sorunların çözüm yeri neresidir? Hiç düşündünüz mü? • Ailenizde işlerin yürütülmesinde kararlar nasıl alınır? Ailenizin karar alma biçimi sizce uygun mudur? • Çevrenizde yardım ya da dayanışma dernekleri var mıdır? Bunlar insanlara ne gibi hizmetler sunar? 171 FELSEFE İLE DÜŞÜNME SİYASET FELSEFESİNDE TEMEL SORUNLAR Aşağıdaki paragrafı ve soruları inceleyiniz. Sorulardan sonra yer alan diğer metinler verilen soruların bir kısmını içermektedir. Bu metinleri okuyarak başlarındaki noktalı yerlere incelediğiniz soru ya da sorulardan uygun olanları yazınız. Düşünce tarihinde her dönemde tartışılan sorunlar olmuştur. Siyaset felsefesinde de siyasal örgütlenme biçimleri, devletin oluşumu, iktidarın kaynağı, meşruiyeti gibi sorunlara çözümler bulunmaya çalışılmıştır. Bu sorunları ifade eden sorular ise siyaset felsefesinin temel sorularıdır. SİYASET FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI • Bireyin temel hakları nelerdir? • İktidarın kaynağı nedir? • Birey - devlet ilişkisi nasıl olmalıdır? • En iyi yönetim biçimi hangisidir? • Devletin varlık nedeni nedir? • Meşruiyetin ölçüsü nedir? • Sivil toplumun demokratik yaşamda işlevi nedir? • Devlet gerekli midir? • Bürokrasiden vazgeçmek mümkün müdür? • Egemenlik türleri nelerdir? .......................................................... Bir yerde toplum varsa orada iktidar, iktidarın olduğu yerde de doğaldır ki yöneten ve yönetilenler vardır. Yönetici güç ise iktidarı için meşruiyete gereksinim duyar. Bir iktidar meşruiyetini dayandığı kaynak ve ilkelerden alır. Bunlara bağlı kaldığı sürece de meşru olur. Öyleyse meşruiyetin ölçütünü o iktidarın dayandığı kaynakta aramak gerekir. İktidar kaynağının dayanaklarını üç başlık altında incelemek mümkündür: 1. İnsan çeşitli ihtiyaçları olan bir varlıktır. Bu ihtiyaçlar, korunma başta olmak üzere, eğitim alma, sağlıklı ve bilgili yetişme, ahlaki bakımdan www.yunusciloglu.com olgunlaşmadır. İktidar da kaynağı ve meşruiyetini bu türden ihtiyaçları karşılayıp sürdürebilir kılmasından alır. Bu bakış açısını temsil eden filozoflar arasında Platon, Aristoteles, Farabi ve İbni Haldun sayılabilir. 2. İktidarın kaynağını Tanrı olarak gören anlayışa göre devlet, Tanrıʼnın isteği doğrultusunda oluşturulan bir kurumdur. Öyleyse, Tanrıʼnın yeryüzündeki temsilcileri de devleti yönetenlerdir. Bu nedenle halk yani yönetilenler, yönetici sınıfa tabi olmak zorundadır. Yönetilenlerin yöneticilerine tabi olmaması Tanrıʼya karşı çıkma anlamına gelir. Bu görüşü temellendiren Orta Çağ filozoflarından St. Augustinus (Agustin, 354-430)ʼe göre iktidar, Tanrıʼnın koyduğu yasalara göre yönettiği sürece meşrudur. 3. Günümüzde de ağırlıklı olarak geçerliliğini koruyan görüşe göre iktidar kaynağını sosyal sözleşmeden alır. Bireyler gönüllü olarak birlikte yaşama isteğini bir sözleşme ile ortaya koyarlar ve bunu üst kurum olan devlette somutlaştırırlar. T. Hobbes, J. Locke, J.J. Rousseaueʼnun temsil ettiği bu görüşe göre meşruiyetin ölçütü, halkın özgür iradesiyle ortaya koyduğu toplumsal sözleşmeye dayanır. 172 .............................................................................. İktidar gücünün kullanılması siyaset felsefesinde tartışılan önemli bir başka sorundur. Egemenliğin kullanılışı ile ilgili farklı görüşler ortaya konulmuştur. Bunlardan en çok benimsenen görüş ise Max Weber (1864-1920)ʼe aittir. Weber, egemenliğin kullanılış biçimlerini üçe ayırır: 1. Geleneksel Egemenlik Biçimi: Siyasi otorite egemenliğini geleneklere dayandırır. Bu tarz egemenlik babadan oğula geçer. Monarşinin ve feodal yapının oluştuğu toplumlarda görülür. 2. Karizmatik Egemenlik Biçimi: Karizmatik liderlik, güvenme ve inanmaya dayalı itaat biçimiyle kendisini gösterir. Karizmatik lider başka insanları yönlendirme ve onları etrafında toplayabilme becerisini doğuştan getirdiği kendi kişilik özelliklerine borçludur. Peygamberler, kahramanlar ve itaat edilen farklı otoriteler bunlara örnektir. 3. Rasyonel - Yasal Egemenlik Biçimi: Demokratik yönetimlerde görülen bir egemenlik biçimidir. Yazılı hukuk kurallarına dayanır. İktidar meşruiyetini bu kurallara bağlı olarak sürdürür. Yalnız yönetilenler değil, yönetenler de hukuk kurallarına uygun hareket etmekle yükümlüdürler. Sınırsız güç ve yetki söz konusu değildir. Yönetim kuvvetler ayrılığı ilkesine göre işler. Devlet örgütlenmesi, toplum hizmetiyle ilgili işlerin türlerine göre uzmanlaşma ve iş bölümüne dayalı olarak bürokrawww.rsmler.com tik yapıyı oluşturur. Kanun, yönetmelik, tüzüklerle memurların görev ve sorumlulukları hiyerarşik olarak (ast-üst ilişkisi biçiminde) düzenlenmiştir. Bürokratik işleyiş meşruiyetini mevzuattan alır. Memurlar görevlerini yasalara uygun olarak yerine getirirler. Ancak bürokrasi her zaman idealde olduğu şekilde kusursuz olarak işlemez, zaman zaman vatandaşın işlerinde aksamaya da yol açabilir. Bu aksamalar işlerin zamanında ve gereği gibi yapılmaması ya da abartılmış bürokratik işlemler şeklinde kendini gösterebilir. Bürokrasi kalktı abonelik kolaylaştı ASKİ Genel Müdürü, abone sayılarının 1 milyon 660 bine ulaştığını belirterek “Her geçen gün artan abone sayımızla vatandaşla teması en yüksek olan kuruluşlardan biriyiz.” dedi. Bir milyon altı yüz altmış binin üzerindeki abone sayısıyla vatandaşla en çok teması olan kuruluşlardan biri olduklarını belirten ASKİ Genel Müdürü, bürokratik işlemlerin en aza indirilerek hizmet hızının arttırıldığını söyledi. (www.hürriyet.com.tr.den kısaltılarak alınmıştır.) 173 .............................................................................. Toplum içerisinde yaşayan farklı kesimlerin kendilerine uygun bulduğu hak ve çıkarları ya da toplumsal çıkarları korumak adına oluşturdukları örgütlenme biçimine sivil toplum denir. Hukuk kurallarına dayalı demokratik toplumlardaki özgürlük ortamında işlevsellik kazanan sivil toplum örgütlenmesi, hak talep etmesine karşın devlete rağmen ve ona karşı bir örgütlenme biçimi olarak algılanmamalıdır. Florida Devlet Üniversitesi Öğrencileri Stratejik Düşünce Enstitüsünü Ziyaret Etti Florida Devlet Üniversitesinden gelen on sekiz öğrenci Stratejik Düşünce Enstitüsünü ziyaret ederek Prof. Dr. Yasin Aktayʼdan Türkiyeʼnin siyasi gündemi ve komşu ülkelerle olan ilişkileri hakkında bilgi aldı. Aktay ayrıca Türkiyeʼnin Avrupa Birliğiʼne entegrasyon sürecine ve Türkiyeʼnin bölgede üstlenmiş olduğu ara buluculuk rolünün önemine değindi. Aktay son olarak Stratejik Düşünce Enstitüsünün vizyonu, yapısı ve stratejik rolü hakkında da öğrencileri bilgilendirdi. www.sde.org.tr Düşünme Kutusu İnsan hakları denilince kişisel, siyasal, sosyal ve ekonomik haklar öncelikli olarak akla gelir. • Kişisel Haklar: Devlet ve toplum gücü karşısında bireyi koruyan haklardır. Yaşam hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, kişi güvenliği, özel yaşamın gizliliği, düşünce ve ifade hürriyeti gibi haklardır. • Sosyal ve Ekonomik Haklar: İsteme hakları da denilen, kişinin devletten sosyal devlet ilkesi gereğince yerine getirilmesini istediği haklardır. Ailenin korunması, sağlık ve sosyal güvenlik hakları, eğitim ve öğretim hakkı, çalışma hakkı gibi haklardır. • Siyasal Haklar: Bireye, yönetime katılma olanağı sağlayan haklardır. Seçme ve seçilme başta olmak üzere siyasal partilere üye olma ve ayrılma, kamu hizmetine girme, dilekçe verme hakkı gibi hakları içerir. 174 DEVLETİN ORTAYA ÇIKIŞI Kazanım: 4. Devletin nasıl ve neden ortaya çıktığına ilişkin görüşleri fark eder. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.netpano.com Sorular • Sizce bu görsel iktidarı sembolize ediyor mu? Niçin? • Görselin ifade ettiği anlam ile devletin ortaya çıkışı arasında bir paralellik kurulabilir mi? Niçin? • Çevrenizde gördüğünüz anlaşmazlıklar nasıl çözülüyor? • İnsanlar aralarındaki sorunları çözmek için neden çözüm mercilerine gereksinim duyarlar? 175 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni ve görselleri inceledikten sonra yönergeleri takip ederek etkinliği yapınız. DEVLETİN ORTAYA ÇIKIŞI Toplumda birlikte yaşayan insanlar, zorunlu olarak sosyal ilişki içerisindedirler. İnsanların ihtiyaç ve isteklerini, haklarını belirli bir düzen içerisinde tasnif eden, kurallar koyup onları uygulayan kurumlardan oluşan bir yapıya ihtiyacı vardır ki bu yapının adı devlettir. Devletin ortaya çıkışı ile ilgili değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerden en önemlisi devletin ortaya çıkışının bir zorunluluktan mı, yoksa doğal bir süreç sonucunda kendiliğinden mi olduğu ile ilgili olanıdır. Devletin yöneticilerinin bu yetki ile gücü kimden aldıklarına ve iktidarın nasıl değiştiğine dair sorunlar da devletin yapısı ile ilgili ikinci türden soruları anlatır. Devletin ortaya çıkışı ile ilgili iki farklı görüş vardır. Birincisine göre devlet doğal, ikincisine göre ise yapay bir varlıktır. 1. Doğal varlık olarak devlet Platon: Platon, devleti doğal düzenin devamı olarak gördüğü için onu organizmaya benzetmiştir. Ona göre devlet de tıpkı insan organizmasına benzeyen bir yapıya sahiptir. Toplumsal yapıyı oluşturan unsurlar farklı fonksiyonları yerine getirirler. Aynı şekilde devlet de bir organizma olarak fonksiyonları bünyesinde barındırır. Devlette bulunan yöneticiler sınıfı, insan organizmasındaki akla karşılık gelir. Toplumda bulunan koruyucu sınıfın insan organizmasındaki karşılığı irade ve cesarettir. Devlette çalışanların oluşturduğu işçi sınıfının insan organizmasındaki karşılığı ise beslenme güdüsüdür. Bütün bu tasnif ve tasvirler bize devletin doğal bir varlık olarak ortaya çıktığını gösterir. Platonʼa göre insan toplumsal düzenini kendi ihtiyaçlarından hareketle başkalarına gereksinim duymasıyla oluşturur. www.mudremisli.com Aristoteles: Aristoteles için de devlet doğal düzenin devamıdır. O da devleti toplumdaki yapının canlı bir ögesi olan insana benzetir. İnsanın toplumsal yalnızlığı başkalarına olan ihtiyacını gerektirir. İnsan değişik türden ihtiyaçları olan bir varlıktır ve bunları karşılaması gerekir. Bundan daha fazla olarak da insan, güvenlik ihtiyacını karşılama gereği duyar. İnsan bunu ancak bir devlet içinde ve ahlaki yetkinliğe ulaşarak sağlar. Aristotelesʼe göre devlet, insanların ahlaki olgunluğa ulaşmalarını sağlamak için her türlü düzenlemeyi yapma ve kural koyma yetkisine sahiptir. Farabi: Topluluk hâlinde yaşayan insanlar, gereksinimlerini gidermek için başkalarına ihtiyaç duyarlar. İnsanın başkalarına olan ihtiyaçlarını düzenleyen güç ise devlettir. Farabiʼye göre doğada bir düzensizlik yoktur, insan bedeni de buna dahildir. O, toplumu canlı bir organizma olarak görür. Ona göre organizmanın uyumlu işleyebilmesi için düzenli çalışması gerekir. Toplumdaki düzeni devlet, bedendeki düzeni ise kalp sağlar. Aristotelesʼdeki ahlaki olgunluk anlayışı Farabi için de geçerlidir ve bu ancak şehir yaşamında mümkündür. 2. Yapay varlık olarak devlet Hobbes: Hobbes devletin doğal bir varlık olmadığını, aksine yapay bir varlık olduğunu söyler. Bireylerden oluşan toplum, devleti oluşturmuştur. Bunu atomların cisimleri oluşturmasına benzetir. Maddi olan 176 gerçekliği atomlar, toplumsal gerçekliği ise bireyler oluşturur. Sosyal gerçekliğe sahip olan insanın bencil bir yapısı vardır. Hobbesʼa göre insan insanın kurdudur. İnsanların kendisine yönelen bu bencilce tehlikeyi iradeleriyle oluşturdukları devlet bertaraf edecektir. Böylelikle insanlar üstün bir gücün varlığını kabul etmiş olurlar. Bu güç devlettir ve insanlar onun koyduğu yasalara da zorunlu olarak -kendi çıkarları adına - uyarlar, böylece siyasal bir varlık olurlar. J. J. Rousseau (Ruso, 1712-1778): Ona göre insan toplumsal yaşamın ögesi olmadan önce - doğa durumunda iken - kendi eylemlerini belirleyen hiçbir kurala uymak zorunda değildi. Roussau bu dönemi insanlar için özgürlük dönemi olarak nitelendirir. Daha sonra insanlar kendi iradeleriyle belirledikleri “toplumsal sözleşme” yi oluşturarak siyasal bir özne (toplumsal bir varlık) hâline geldiler. Bu durumda bireysel çıkarlar, yerini herkesin üzerinde uzlaştığı genel çıkarlara bıraktı. Rousseauʼya göre gerçek özgürlük, ortak iradenin belirlediği kurallara - toplumsal sözleşme ile belirlenen yasalara - uymaktır. Böylece doğa durumunda kaybedilen özgürlük toplumsal sözleşme - devlet - ile tekrar kazanılmış olur. Düşünme Kutusu www.yitiksozler.blogspot.com • Devletin kaynağını Tanrıʼya dayandıran filozoflar da vardır. Saint Augustinus (Sen Agustin, 351-430), “Tanrı Devleti” adlı eserinde kendi döneminde kabul gören “Her iktidar Tanrıʼdan gelir.” anlayışını ele almıştır. • Hobbes ve Rousseau gibi J. Locke da devleti yapay bir varlık olarak görür. Aşağıdaki filozof isimleriyle ifadeleri eşleştiriniz. Filozoflar Platon İfadeler Her iktidar Tanrıʼdan gelir. Aristoteles Maddi gerçekliği atomlar, toplumsal gerçekliği ise bireyler oluşturur. Farabi Devlette bulunan yöneticiler sınıfı, insan organizmasındaki akla karşılık gelir. Hobbes İnsanlar kendi iradeleriyle toplumsal sözleşmeyi oluştururlar. Rousseau Her türlü düzenlemeyi yapma ve kural koyma yetkisine sahip olan devlet, bunu insanların ahlaki olgunluğa ulaşması için yapar. Augustinus Toplumdaki düzeni devlet, bedendeki düzeni kalp sağlar, bu ancak medeni bir yaşamla mümkündür. 177 İDEAL TOPLUM ARAYIŞLARI Kazanım: 5. Toplumun düzenine ilişkin farklı görüşlere imkan veren tartışmaları tanır. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.solmazerkan.blogspot.com Sorular • Görseldeki insanlar ne yapmaya çalışıyorlar? • Dünyamızın ve insanlığın geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz? • İstediğiniz yere gidebilseydiniz mutlu olur muydunuz? Niçin? • Yetkili bir kişi olsaydınız siyaset ve toplum yönetimi ile ilgili neler yapmak isterdiniz? 178 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni ve görselleri inceledikten sonra etkinlikleri yapınız. İDEAL TOPLUM ARAYIŞLARI İnsanlar yaşadığı toplumun devamlılığını sağlamak için bir düzen arayışı içerisinde olmuşlardır. İnsanların bu amaç ve arayışlarına siyaset felsefesi hizmet etmektedir. Siyaset felsefesi, toplum düzenini devletin düzeni ile birlikte değerlendirmiştir. Çünkü siyasi topluluğu oluşturan zorlayıcı / kurucu düzen devlettir. İnsanların ve toplumun, yaşayışlarına uygun ideal bir düzen arayışı zaman zaman ütopyalar biçiminde kurgulanmış olsa da günümüze kadar gelmiştir. Düzen arayışları insanların iki farklı görüşü savunmalarına neden olmuştur. Bunlardan birincisi ideal düzenin olabileceğini reddedenler, ikincisi ise ideal düzenin olabileceğini kabul edenler olarak karşımıza çıkmaktadır. 1. İdeal düzenin olabileceğini reddedenler Toplumsal olaylar üzerine görüşlerini bildiren sofistler, insan hareketlerini etkileyen örf, âdet ve ilkeler üzerine düşünmüşlerdir. Protagorasʼa göre, genelgeçer bir kuraldan bahsetmemiz mümkün değildir. Çünkü herkesin üzerinde uzlaşacağı bir kural yoktur. Bu yüzden ideal düzenin varlığından da söz edilemez. Gorgias da hiçbir şeyin var olmadığını söyleyerek şüpheciliği son safhaya taşımış ve ideal düzenin olabileceğini reddetmiştir. Trasymacosʼa (Tirazimakos) göre ise adalet ve erdem gibi kavramların hiçbir önemi yoktur. Bunlar sadece insanları kandırmak için üretilmiştir. Öyleyse adaletin olmadığı yerde ideal düzenden de bahsedilemez. Kelime anlamı hiçcilik olan nihilizme göre ideal düzen yoktur. Kaynağını Gorgiasʼın düşüncelerinde bulan bu anlayış, her türlü ilke ve kural içeren öğretilere karşıdır. Nihilistler toplumsal düzen sembolü olan devlet ve onun bütün kurumlarını yaptırımın kaynağı olması nedeniyle reddederler. ecotopianetwork.files.wordpress.com Düzenin koruyucusu olan devletin, insanlar arasındaki eşitsizliklerin kaynağı olduğunu ileri süren anarşizm, her türlü otorite ve düzeni reddeder. Anarşizme göre insanlar üzerinde baskı oluşturan tüm kısıtlama ve zorlamaları meşrulaştıran düzenin somut göstergesi olan devlet ortadan kaldırılmalıdır. 2. İdeal düzenin olabileceğini kabul edenler Tarihsel süreçte yaşanan toplumsal, siyasal, ekonomik sorunlar insanları düzen üzerine düşünmeye sevk etmiştir. Bu düşünceler ideal düzenin olabileceği fikrini doğurmuştur. Ancak ideal ölçütünün ne olduğu konusunda farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. ecotopianetwork.files.wordpress.com 179 Özgürlüğü Temel Alan Yaklaşım Adam Smith (Edım Simit, 1723-1790)ʼin “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” sözüyle ifade edilen özgürlükçü anlayış devletin ekonomik, toplumsal ve siyasal yaşama müdahalesini reddeden bir yapıyı anlatır. İdeal düzenin temellerini özgürlüğe dayandıran bu yaklaşım liberalizm olarak bilinir. Devlet-birey ilişkilerinde bireysel özgürlükler alanını olabildiğince genişletmeyi hedefleyen liberalizm, temel hak ve özgürlükleri önceleyen siyasal, sosyal, ekonomik yapıyı ifade eder. Eşitliği Temel Alan Yaklaşım Liberalizme tepki olarak doğan eşitlikçi anlayış sosyalizm olarak bilinir. Sosyalizm, liberalizmin ekonomik yönden gelir dağılımında eşitsizliklere yol açtığı eleştirisi ile ideal düzenin ölçütü olamayacağı düşüncesini ileri sürer. Sosyalizm eşitliğe dayalı ideal bir sistemi oluşturmak için özel mülkiyetin olmaması gerektiği düşüncesinden hareketle üretim araçlarının kontrolünün devletin elinde olması gerektiğini savunur. Adaleti Temel Alan Yaklaşım Ne eşitliğin ne de özgürlüğün tek başına ideal düzenin ölçütü olamayacağını ileri süren anlayışa göre ideal düzenin ölçütü ancak adalettir. Hem eşitlikçi hem de özgürlükçü yaklaşımın ideal düzeni oluşturmak için birey ve toplumun haklarını savunurken ayrıcalıklı sınıfların ortaya çıkmasına yol açtıkları ileri sürülmektedir. Adaleti temel alan görüş özgürlük ve eşitliğin ayrı birer kast sistemi oluşturmayacak dengeli bir biçimde dağıtıldığı sistemi oluşturmayı öngörür. Bu yaklaşıma göre adalet herkese hak ettiğini vermeyi gerektirir. Yalnızca eşitlik ya da yalnızca özgürlük ideal düzeni oluşturmaz. Ancak fırsatlarda eşitlik ve ölçülü özgürlük siyasal, sosyal, ekonomik hakların verilmesini ve ideal düzenin adaletli bir biçimde gerçekleştirilmesini sağlar. www.gerardoromo.com ÜTOPYALAR Düşünme Kutusu Ütopya etimolojik olarak Yunanca “hiçbir yerde bulunmayan” anlamına gelen Türkçeye “düş ülke” diye çevrilen bir kavramdır. Kavramı ilk kullanan T. More olmasına karşın tanıma uyan ilk eser ise Platonʼa aittir. Ütopyalar, istenilen ve korku ütopyaları olarak ikiye ayrılır. ifistanbul.com Platon “Devlet” adlı eserinde ideal devlet biçiminin yapısını anlatır. Anlatılan bu yapı istenilen ütopyaların ilki sayılır. Platonʼun ideal devleti, genel bir tasnifle üreticiler, koruyucular ve yöneticiler sınıfından oluşur. Üreticiler, devletin ekonomik temelini oluşturur ve toplumun ihtiyaç duyduğu malları üretirler. Görevleri çalışmak ve itaat etmekten ibarettir, mal ve mülk sahibi olup evlenebilirler. Toplumu ve devleti saldırılara karşı savunacak olanlar koruyucular sınıfıdır. Savaş zamanı dışında yöneticilerin belirlediği doğrultuda kanunların uygulanmasında görev alırlar ve böylece devlette sürekliliğin sağlanmasına katkıda bulunurlar. Devletin belirlediği şekilde çocuk sahibi olabilseler de çocukları devlet, yetiştirmek üzere onlardan alır. Koruyucular ayrıca musiki ve beden eğitimi konusunda eğitim alırlar. Platonʼun ideal devletinde önerdiği yapının önemli sınıfı yöneticilerdir. Onlar vatandaşın eğitiminden, kanunları yapma ve uygulamaktan sorumludurlar. Ayrıca felsefi araştırmalar yapmak, örneğin iyinin ne olduğunu belirlemek için filozof olmak zorundadırlar. 180 Platonʼun devletinde koruyucular ve yöneticiler sınıfının (savaşma ve yönetme yeteneklerini körelteceğinden) mal mülk sahibi olmaları yasaklanmıştır. İdeal devlette yer alan her üç sınıf da özenle seçilir ve yetiştirilirler. İslam düşüncesinde Farabi “Medinetül Fazıla (Erdemli şehir)” adlı eserinde devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatır. Toplumun mutlu olması için bilgili, adaletli ve ahlaklı insanların devleti yönetmesi gerektiğini söyler. Devlet başkanının iradesine ayrıca önem verir. Ona göre devlet başkanı insanları etkilemeli, güzel konuşmalı ve zeki olmalıdır. Halkın mutluluğuna kendini adamalı, kesinlikle adil olmalıdır. Farabiʼye göre erdemli şehrin karşıtı olan cahil şehirde insanlar hayatın aldatıcı zevkleriyle vakit geçirirler. Tanrıʼnın varlığı hakkındaki gerçeği ve ahireti, gerçek mutluluğun mahiyetini bilmelerine rağmen şehrin yöneticileri bunları dikkate almayarak uygulamazlar. Bu durum onların erdemli şehirle aralarındaki kesin farkı oluşturur. www.unlulerkervani.com Ütopya kavramını ilk kez kullanan düşünür Thomas More (Mor, 1478-1535), “Ütopya” adlı eserinde tasarladığı ideal devlet düzeninde sosyal adaletten bahseder. Toplumun mutluluğu için özel mülkiyetin kaldırılmasını ve eşitlik ilkesinin uygulanmasını gerekli görür. Ütopyaʼda insanlar para kullanmazlar, ihtiyaçlarını karşılamak için ellerindeki malları değişim aracı olarak kullanırlar. T. Moreʼun Ütopyaʼsında caddelerin genişliği ve evler birbirinin aynıdır. Sahiplik duygusunu yok etmek için insanlar evlerini on yılda bir değiştirmek zorundadırlar. Bu toplumda Tanrıʼya ve ölümsüzlüğe inanılır, inanmayanlara siyasal hayatta yer verilmez. “Güneş Ülkesi” adlı eserinde Campanella (Kampanella, 1568-1639) kurguladığı ideal devleti anlatır. Bu devlette bilim ve felsefe önemlidir. Bu nedenle çalışma saatleri kısa tutulur ve insanlara etkinlikleri için daha çok zaman ayrılır. Güneş ülkesinde insanların evleri, aile yaşantısı ve çocukları yoktur. Her şey ortaklaşa kullanıldığı için mülkiyet de yoktur. Devletin belirlediği kişiler birbirleriyle yaşar. Çocuklar devlet tarafından alınıp yetiştirilir. Ters ütopya da denilen korku ütopyaları, toplumların gelecekte baskıcı yönetimlere dönüşeceği kaygısından hareketle, insanları önceden uyarmak amacıyla, bazı filozoflarca korkutucu nitelikte ütopyalar olarak tasarlanmıştır. Aldous Huxley (Haksli, 1894-1963) “Cesur Yeni Dünya” adlı eserinde bilim ve teknolojiyle ulaşılan son durumdaki bir karşı ütopya yani korku ütopyası tasarlar. Bu ütopyada, dünya gelişmiş teknolojiyle on kişiden oluşan zorba bir yönetici topluluğu tarafından idare edilmektedir. Cesur Yeni Dünyaʼda aile yoktur, insanlar zekâ bakımından üç gruba ayrılmıştır. İnsanların geçmişle bağ kurmalarını önlemek için müzeler kapatılmış ve tarihle ilgileri kesilmiştir. Herkes kendisi için belirlenen işleri yapmak üzere programlanmıştır. Huxley bu ütopyasında bilim ve teknolojinin her zaman insanları mutlu etmeye yetmeyeceğini, aksine hayatın daha da çekilmez hâle gelebileceğini anlatmaya çalışmıştır. 181 George Orwell (Corç Orvıl, 1903-1950) “1984” adlı eserinde teknolojiyi kullanan yöneticilerin halkına karşı nasıl zalimce uygulamalar yaptığını anlatmaktadır. Orwell, romanında güçleri birbiriyle dengeli üç ayrı bloktan bahseder. Güçlerin dengeli oluşu büyük savaşları önler fakat yöneticiler küçük sınır savaşları ile insanların büyük savaş içinde oldukları izlenimini canlı tutarlar. Bu da insanların devlete bağlılığını sürekli kılar. Her evde “Büyük ağabey seni gözetliyor.” yazılarıyla birlikte dinleme aygıtları da vardır. Erdem kelimesi anlamını yitirmiş, insanların birbirine güveni kalmamıştır. Orwell, teknolojik gelişmelerin zorba yönetimler eliyle baskı kurma aracı olarak kullanılabileceğini göstermek istemiştir. 1. Aşağıdaki ifadelerin karşısındaki noktalı yerlere uygun ölçütleri örnekteki gibi yazınız. İfadeler Ölçütler Herkese hak ettiğinin verilmesidir. adalet Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler. ................... Özel mülkiyet olmamalıdır. ................... Özgürlük ve eşitlik ayrı kast sistemleri oluşturmamalıdır. ................... Devlet ekonomik, toplumsal ve siyasal yaşama müdahale etmemelidir. ................... Ekonomi, gelir dağılımında eşitsizliğe yol açmamalıdır. ................... 2. Aşağıdaki filozof ve ütopya isimlerini eşleştiriniz. 182 Filozoflar Ütopyalar G. Orwell Cesur Yeni Dünya Platon Ütopya A. Huxley 1984 Farabi Güneş Ülkesi T. More Devlet Campanella Erdemli Şehir BİREY VE DEVLET İLİŞKİSİ Kazanım: 6. Toplumsal yaşamda birey-devlet ilişkisini değerlendirir. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. BİREY DEVLET Sorular • Birey-devlet ilişkisi deyince aklınıza neler geliyor? • Birey ve devlet arasında bir çekişmeden söz edebilir miyiz? Niçin? • Haklar ve özgürlükler bakımından birey ve devletin sorumlulukları neler olabilir? Aklınıza ilk gelenleri söyleyiniz. 183 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni ve görseli inceledikten sonra etkinliği yapınız. Birey ve Devlet Devletin amacı insanları bir arada yaşatmaya çalışmak ve aralarındaki problemleri adalet ve hakkaniyet ölçütleri içinde çözmeye yardımcı olmaktır. Problem elbette ki bireyseldir. Devlet, fertler arasında cereyan eden hak ihlallerini gidermeyi amaçlar. Devletin insanları bir arada yaşatmak için gerekli olduğu kesindir. Ancak devlet-toplum ve toplum-birey ilişkilerinin ölçü ve sınırlarını belirleme konusunda bazı sorunlar vardır. Bu sorunları şöyle dile getirebiliriz: “Devlet, toplumun haklarını mı, yoksa bireyin hakkını mı koruyacaktır?”, “Devlet mi yoksa birey mi kutsaldır?”, “Birey devlete mi, devlet mi bireye hizmet edecektir?” “Devlet mi, yoksa birey mi korunacaktır?”, “Devlet hakkı mı önemlidir yoksa birey hakkı mı?”, “Devlet için fertlerin feda edilmesi doğru mudur?”, “Devlet kendini mi yoksa bireyleri mi koruyacaktır?” Konuya “Devletin toplumsal ilişkileri düzenleme amacı ne olmalıdır?” sorusuna cevap aramakla başlamalıyız. Totaliter baskıcı yönetim biçimleri daima “toplumun çıkarı” ve “kamu düzeni” ilkelerini öne çıkarırlar. Yaptıklarını meşrulaştırmak için toplumun çıkarlarını koruduklarını söyleyerek toplumun çıkarı için fertlerin feda edilebileceğini ve bunun için yaptıklarının meşru olduğunu savunurlar. Kurdukları yönetim biçimleri ile devleti toplum ile özdeşleştirir ve toplumun iyiliği adına bireyi ve birey haklarını baskı altına alırlar. Kamu düzeni için bireylerin hak ve hürriyetleri baskı altına alınır ve yasaklar ile etrafları çevrilerek fertlerin hürriyetleri dar bir alana hapsedilir. Orta Çağda Batı dünyasında kilise, devletlerin gücünü ilahî kaynaktan aldığını söyler. Kiliseye bağlı kralların teokratik yönetimlerinde birey, yalnızca bir uyruktu. Amaçlarının ilahî adaleti gerçekleştirmek olduğunu söylüyorlardı. Ama bunun dayanakları sadece kendi düşünceleri idi. Kutsal kitaplarda bu konuda bir emir bulunmuyordu. Dini ellerine alanlar din adına dinde olmayan hususları isteklerine göre ortaya çıkararak bireyleri ve toplumu baskı altına almayı amaçlamışlardır. Dinin tahribi ve tahrifi ile insanlara haksızlık ve zulümler bu şekilde yapılmıştır. Günümüzde birey-devlet ilişkilerinin, karşılıklı hakların ve ilişkilerin ortaya çıkardığı problemlerin çözümü demokratik hukuk devleti kavramında saklıdır. Hukuk devletinde devlet kendi başına bütünle özdeşleştiren ve bir amaç hâline gelen baş edilemez bir güç değildir. Aksine bireyin kendini geliştirmesini sağlayan, bireyin haklarını koruyup, temel hak ve özgürlükleri kullanabilmesine imkân sağlayan bir kurumdur. Bu konuda İslam filozoflarının ve bilginlerinin katkısı göz ardı edilemez. İslam bilginlerinin eserleri ve devlet içindeki etkinlikleri, güçlü ve adil yönetimlerin oluşmasına kaynaklık etmiştir. Yusuf Has Hacip “Kutadgu Bilig”, Farabi “Medinetül Fazıla”, Gazali “Nasihatül Müluk”, Maverdi “Ahkâmı Sultaniye”, İbni Haldun “Mukaddime”, Ebu Yusuf “Kitabül Harac” gibi eserlerle adil devletin prensiplerini ortaya koymuşlar ve Batı filozoflarına ilham kaynağı olmuşlardır. Batıʼda ise bu konuda önemli açılımlar yapan filozofların başında John Locke gelir. Locke Batıʼda yöneticilerin baskısından bireyi ve toplumu korumak için yönetim erkini farklı ellerde toplanmasını düşünür. “İnsanların devlet kurmalarının amacı canlarını, mallarını ve özgürlüklerini korumaktır. Bunun için yasaları yapanların yürütme erkini de tekellerine almaları tehlikelidir. Kendilerini yaptıkları yasaların üstünde görenler toplumu ve bireyleri tehlikeye atabilirler. Yasaları kendi çıkarları doğrultusunda yapabilirler. Bunun için yasama ile yürütmenin ayrılması gerekir. Buna güçler ayrılığı denir.” diyerek bunun gereğini savunmuştur. Lockeʼa göre bireylerin devlet ile yaptıkları sözleşme gereği doğal hakların çiğnenmesi durumunda yargılama ve ceza verme hakkı, devlete verilmiştir. Ama devlete devredilen haklar doğal haklar 184 değildir. Bundan dolayı yönetim hakkı mutlak ve sınırsız değildir. İdareci (devlet), bireyin temel doğal haklarını korumak için bu görevi üstlenmiştir. Yoksa bireyler ve toplum üzerinde devletin mutlak egemenliği söz konusu değildir. Yönetim, görevini kötüye kullandığı takdirde halk yönetime verdiği yasama, yürütme ve yargı hakkını geri alabilir. Mustafa CAN, www.fikirbahcesi.orgʼdan düzenlenerek alınmıştır. Montesquieu (Monteskiyö) ise “Kanunların Ruhu” adlı eserinde kuvvetler ayrılığı ilkesinin yasama, yürütme ve yargı güçlerinin farklı organlarca yürütülmesi anlamına geldiğini ifade eder. Böylece devlet gücü, yasalarla sınırlandırılarak bireyin hak ve özgürlükleri koruma altına alınmış olur. Karl Popper (Popır, 1902-1994) “Açık Toplum ve Düşmanları” adlı eserinde kapalı toplumların bireyin hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıran totaliter bir devlet yönetimi olduğunu söyler. Buna karşılık açık toplum ise katılımcı ve bireylerin özgürlüğünü koruyan devleti temsil eder. Böylece birey düşünme, sorgulama, eleştirebilme gibi haklarını kullanırken toplumun da gelişmesine katkıda bulunur. İslam düşünürleri ve Batılı filozoflarca ortaya konulan bütün bu düşünceler bize bireyin ve devletin vazgeçilmez birer değer olduğunu, birinin diğeri adına feda edilemeyeceğini göstermektedir. Bireyin doğuştan getirdiği vazgeçilemez, devredilemez, sınırlandırılamaz olan haklarının devlet tarafından korunabileceği ve onun tarafından bu hakların geliştirilebilmesi için gerekli ortamın sağlanabileceği açıktır. Örneğin, yaşama hakkı insanın doğuştan getirdiği en temel haklardan biridir. Bunun gibi öğrenim, özel yaşamın gizliliği, kişi dokunulmazlığı gibi hakların korunabilmesi bireyden çok devlet eliyle gerçekleştirilebilecek bir durumdur. Çünkü bireyin bu haklarını tek başına koruyabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle temel haklar devlet tarafından anayasal güvenceye alınmıştır. • Sınıf, gönüllü öğrencilerden oluşan üçerli ya da beşerli gruplara ayrılır. • Her grup kendi içinde birey-devlet ilişkisinin nasıl olması gerektiğini tartışır. • Ortaya çıkan görüşler birkaç önerme biçiminde tahtaya yazılır. • Tahtaya yazılan görüşler aşağıdaki noktalı yerlere yazılır. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 185 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Siyaset biliminin toplum yaşamına katkısı nelerdir? 2. Siyaset felsefesinin temel sorunları nelerdir? 3. Devletin ortaya çıkışı ile ilgili kaç farklı görüş ileri sürülebilir? Başlıklar hâlinde yazınız. 4. İdeal düzenin olabileceğini reddedenlerin görüşleri hangileridir? 5. Devlet mi bireye, birey mi devlete hizmet etmelidir? Düşüncelerinizi kısaca ifade ediniz. B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. ........................ devletin işlerini ve toplumla ilişkilerini, insanların yaşamını yönetim olgusu çerçevesinde ele alıp incelemektir. 2. İktidarda bulunanların yasal yetkileri çerçevesinde toplumu idare etmelerine .......................... denir. 3. ...................................... herkese hak ettiğini vermektir. 4. ...................................... Weberʼe göre demokratik toplumlarda görülen bir egemenlik biçimidir. 5. Düşünür .............................. insanların kendi iradeleriyle toplumsal sözleşmeyi oluşturarak siyasal bir özne haline geldiklerini söyler. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. Siyaset felsefesi yönetimle ilgili olandan hareketle olması gerekeni ortaya koyar. 2. İktidarı elinde bulunduranların yasalara uygun davranmasına meşruiyet denir. 3. Sofistler ideal düzenin olabileceğini ortaya koyan düşünürlerdir. 4. Farabi, “Erdemli Şehir” adlı eserinde devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatır. 5. “Kanunların Ruhu” adlı eserinde Montesquieu, kuvvetler birliği ilkesini savunur. (.....) (.....) (.....) (.....) (.....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Bilimin diğer alanlarda yaptığı gibi konusunu var olduğu şekliyle inceleme ve açıklamaya çalışır. Temel konusu devlet olmakla birlikte ona eşlik eden siyasi mekanizmaları irdeler, yönetim alanındaki problemlerin çözümüne yönelik teoriler geliştirir. Paragrafta sözü edilen alan aşağıdakilerden hangisidir? A) Siyaset felsefesi B) Tarih C) Siyaset Bilimi D) Egemenlik E) Demokrasi 2. İktidar gücünün iç ya da dış herhangi bir baskı olmaksızın meşru siyasal erkler tarafından kullanılmasını ifade eden kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) Yönetim B) İktidar C) Bürokrasi D) Egemenlik E) Sivil toplum 3. Aşağıdakilerden hangisi siyaset felsefesinin temel sorularından biri değildir? A) İktidarın kaynağı nedir? B) En iyi yönetim biçimi hangisidir? C) Meşruiyetin ölçütü nedir? D) Egemenlik türleri nelerdir? E) Bireyin davranışlarını yönlendiren kurallar nelerdir? 4. Gücünü geleneklerden alan bu egemenlik tarzında yönetim babadan oğula geçer. Daha çok monarşi ve feodal yapının oluştuğu toplumlarda görülür. Yukarıda ifade edilen egemenlik biçimi aşağıdakilerden hangisidir? A) Karizmatik Egemenlik B) Geleneksel Egemenlik C) Oligarşi D) Demokrasi E) Teokrasi 5. Siyaset felsefesinde “hiçbir yerde bulunmayan”, “düş ülke” diye ifade edilen kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) Ütopya B) Toplum C) Devlet D) Sivil toplum E) Vatan 186 8. ÜNİTE BİLİM FELSEFESİ www.mehmethocam.com • BİLİME FELSEFİ BAKIŞ • FELSEFE VE BİLİM • BİLİMİN KISA TARİHİ • BİLİM FELSEFESİNDE TEMEL YAKLAŞIMLAR • BİLİMSEL YÖNTEM • YAŞAM VE BİLİM 187 BİLİME FELSEFİ BAKIŞ Kazanım: 1. Bilime felsefi açıdan bakışı açıklar. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.mehmethocam.com Sorular • Felsefe neden bilim üzerine düşünme gereği duyar? • Bilim insanlarının çalışmaları olmasaydı şu anki yaşamınızda neler farklı olurdu? • Sizce görsel ne anlatıyor? 188 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Metni okuyup etkinliği yapınız. FELSEFİ AÇIDAN BİLİM Bilim; nesnel, gözleme dayalı, sınanabilir ve ölçülebilir olgu ve olayları ifade eden bilgiler alanıdır. Bilimin sınırlı ve parçalı alanına ait bilgileri bütünlükçü bir bakış açısıyla yeniden yorumlayan bilim felsefesidir. Felsefe bilimin kendi metotlarıyla ulaşamadığı bilgileri, cevaplayamadığı soruları, alt disiplini olan bilim felsefesi aracılığıyla ele alır ve sorar. Bilim felsefesi “Bilim nedir?”, “Bilimsel yaklaşım nedir?”, “Bilimsel yöntem nedir?”, “Bilimsel sonuç nedir?”, “Bilimsel düşüncenin işlevi nedir?”, “Bilimi diğer insani etkinlik alanlarından ayıran özellikleri nelerdir?” vb. sorular sorarak felsefenin kendine özgü yaklaşımıyla bilime ilişkin soruları cevaplandırmaya çalışır. Aşağıdaki paragrafların her biri yukarıdaki sorulardan biriyle ilgilidir. Paragrafların başına uygun bulduğunuz soruyu yazınız. ...................................................................................................... Bilim, olgusal, mantıksal ve tutarlıdır. Gözlenebilir olgulara dayandığı için de nesneldir. Vardığı sonuçlar itibarıyla da evrenseldir. ................................................................................................... Bilimsel düşünce, merak sonucu, bilmek için araştırma inceleme pratiği çerçevesinde bilgilerini oluşturmaya başladı. Bilimsel bilgilerin hayatın kolaylaştırılmasındaki rolünü gördükçe değişik tür ve biçimlerde işe yarar pratikler üretmeyi sürdürdü. Süreç içerisinde bilimsel bilgilerin ve yöntemlerin sorgulanmasıyla bilimsel gelişmelere de olanak sağladı. ...................................................................................................... Bilimsel olmak, ön yargılardan uzak, sınanmaya açık tavırlar geliştirebilen bakış açılarının olmasını isteyen bir gerekliliktir. ...................................................................................................... Yapılan gözlemlerin, kurulan hipotezlerin sınanmasıyla ulaşılan aşamadır. Başka bir ifadeyle elde edilen doğruluğu ispatlanmış bilgilerdir. 189 ...................................................................................................... İnsan pratiği, toplumsal yönü itibarıyla çeşitli alanlarda tarihsel süreç içerisinde kendisini göstermiştir. Ahlak, sanat, bilgi ve inanç bakımından bilgi dallarına ayrılarak insan pratiğini geliştirmiştir. Din inanma ihtiyacını giderirken, estetik hayata güzellik penceresinden bakmıştır. Etik, toplumsal yaşayışında insana yapıp etmelerinin teorik imkânlarını sunmuştur. Bilimsel bilgi, insanın yaşamını kolaylaştıran pratik çözümlere kaynaklık ederek evrensel, genelgeçer, nesnel bilgi olmuştur. ...................................................................................................... Saptanan bir hedefe varmak için izlenen sistemli, tutarlı yoldur. GÖZLEMLER DENEY TUTARLI DEĞİLSE HİPOTEZİ DEĞİŞTİR HİPOTEZ TUTARLI KURAM (TEORİ) TAHMİNLER Düşünme Kutusu Paul Feyerabend Kimdir? Paul Karl Feyerabend (Pol Karl Feyerabend) 13 Ocak 1924 Wien'de doğdu, 11 Şubat 1994ʼte öldü. Avusturya kökenli Amerikalı filozof ve bilim felsefecisidir. Karl Popper'ın öğrencisidir ancak daha sonra tamamen Popper'a karşıt bir kuramsal konumda düşüncelerini temellendirmiştir. 20. yüzyıl bilim felsefesi alanında Karl Popper, Thomas Kuhn ile birlikte en önemli üçüncü isimdir. Kuhn'un görelikçi kuramına yakın ancak bilimin hem teorik hem de toplumsal statüsüne dair radikal bir kuramsal reddiye konumuna sahiptir. Anarşist bilgi kuramının en önemli ismi Paul Feyerabend'dir. Feyerabend'in bilim felsefesindeki düşünceleri 1968'lerden sonra farklı bir gelişim göstermeye başlar. Feyerabend, hocası Popper'ın eleştirel akılcılığını ve bu temelde bilimi şekillendirme girişimini kabul edilmez bulur. Akılcılığın bilim felsefesinden arındırılmasına yönelir. Çünkü Feyerabend'e göre rasyonalizm, öncelikle ve esas olarak “yasa ve düzen” rasyonalizmidir. Dolayısıyla o, bilim felsefesinde rölativist bir bilim anlayışını savunur. Feyerabend, “Akla Veda” diyen öncü isimlerden biridir. Aklı tek ve bütünsel bir nitelik, aklın yönteminin de tek bir yol izlediği fikri Feyerabend'in karşısına aldığı bir görüştür. Feyerabend bunun yanı sıra bilimsel kuramlara ve yönteme tanınan ayrıcalığa da itiraz eder. En önemli metinlerinden birinin adı “Yönteme Hayır”dır. Bilimsel kuramlar tarihsel olarak görelidirler ve bilgi bakımından diğer kaynaklardan üstün ya da ayrıcalıklı bir konuma sahip olamazlar. Feyerabend'in geç dönem yazıları, bir anlamda, Popper'in eleştirel rasyonalizminin geçersizliğini göstermek üzerine kuruludur. www.msxlabs.orgʼdan kısaltılarak alınmıştır. 190 FELSEFE VE BİLİM Kazanım: 2. Felsefe ve bilim arasındaki ilişkiyi değerlendirir. Süre: 1 ders saati FELSEFİ BAKIŞ Aşağıdaki görseli ve görselin altındaki yazıları inceledikten sonra soruları cevaplayınız. www.mehmethocam.com • “Bilim bildiklerimiz, felsefe ise bilmediklerimizdir.” • “Sadece düşünme biçimimizi değiştirerek dünyayı değiştirebilir miyiz?” Sorular • Görseli bilim ve felsefe ilişkisi bakımından nasıl değerlendirebiliriz? • Görselin altındaki sözler size ne anlatıyor? • Sizce dünyayı ve hayatı değiştirmede bilim insanları mı, yoksa filozoflar mı daha etkilidir? 191 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metinleri okuyup soruları cevaplayınız. FELSEFE - BİLİM ETKİLEŞİMİ Bilimsel araştırmalarda yapılan gözlemler neticesinde elde edilen veriler ışığında deneyler yapılır. Bilim, gözlemlediği olguları açıklamak için kuramlar geliştirir. Felsefe, bilimin varsayımları, doğası, anlamı ve yöntemi hakkında sorular sorarak bilime katkılarda bulunur, ufkunu açar. Buna karşılık felsefe de bilimsel sonuç ve bilgilerden bakış açısını geliştirmek için yararlanır. Bilim felsefesi, felsefenin bir alt dalı olarak bilimle ilişkisini, felsefe-bilim, bilim-felsefe etkileşimi şeklinde kurarak sürdürür. Bilim felsefesi bilimin sonuçlarından, bilim ise bilim felsefesinin açımlayıcı sorularından faydalanır. • Aşağıdaki kurgusal metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. Verdiğiniz cevapları tartışarak öne çıkan görüşleri sınıf panosuna asınız. İçtiğimiz su kimya biliminden öğrendiğimize göre iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşur. Hidrojen yanıcı, oksijen ise yakıcı bir maddedir. İkisi bir araya geldiğinde ise söndürücü özelliği olan su meydana geliyor. Merak etme özelliğini kaybetmemiş zihinler için oldukça ilginç bir durum değil mi? Bilim, gözlem ve deneylerle oksijen ve hidrojenin özelliklerini inceleyip ortaya koymasına rağmen ikisinin bir araya geldiğinde neden söndürücü niteliğe sahip olduğunu sorgulamaz. İşte felsefe, bilimin yönelmediği alanlara, sormadığı sorulara yönelme ve sorma, bunları mantıksal biçimde sorgulama işini üstlenmiştir. Sorular 1. Metinde işaret edilen “suyun söndürücü” özelliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Noktalı yerlere kısaca yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 2. Söndürücü olma gerçekten suyun öz nitelikleri arasında mıdır, yoksa ateşin havayla irtibatını kestiği için mi bizde öyle bir algılama oluşturmaktadır? Düşüncelerinizi noktalı yerlere kısaca yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 3. Felsefe, bilimsel araştırmalara ufuk açan sorgulamalarıyla katkıda bulunmuş mudur? Düşüncelerinizi noktalı yerlere yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 192 BİLİMİN KISA TARİHİ Kazanım: 3. Bilimin ve bilim anlayışının gelişimi hakkında bilgi sahibi olur. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. Kum Saati Strasbourg Turret Saati Klasik Duvar Saati Modern Saat Sorular • Görseller size bilimle ilgili ne anlatıyor? • Görsellerdeki saatlerden birini almanız istenseydi hangisini seçerdiniz? Niçin? • Saatlerden hangisinin çağrıştırdığı zaman diliminde yaşamak isterdiniz? Neden? 193 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinliği yapın. Bilimin tarih içindeki serüveni incelendiğinde pek çok düşünür ve bilim insanının bu sürece katkısının olduğu görülür. Aristotelesʼe göre her bir kürenin hareketi bir dıştaki küre tarafından yönetilmektedir. En dıştaki küre, yani yıldızları içeren küre ise kusursuz hareket ettirici idi ve ilk hareket ettirici Tanrı tarafından harekete geçirilmişti. Çünkü ona göre her hareket eden şeyin bir hareket ettiricisi olmalıydı. Klaudyos Batlamyus (Klodyo Batlamyus, MS 85 ve 165) Aristotelesʼin dönen kürelerinin, gezegenlerin hareketini ve parlaklıklarının değişiminin nedenini açıklamakta yeterli olmadığını fark etmiştir. Bu durumu düzeltmek için gezegenlerin Dünya etrafında dolanırken aynı zamanda da Dünya merkezli çember üzerinde dairesel bir hareket (epicycle) yapmaları gerektiğini düşünmüştür. Archimedes (Arşimet, MÖ yaklaşık 287 - 212) Kaldıraç Yasasıʼnı da ortaya koyarak ağır bir cismin ağırlık merkezine uygulanacak bir kuvvetle yerinden oynatabileceğini gösterdi. Ayrıca Archimedesʼin yaptığı alçak bir yerden su çıkarmaya yarayan “Arşimet Burgusu” adlı aygıt, Mısır gibi kurak ülkelerde hâlâ sulama amacıyla kullanılmaktadır. Avrupaʼda Rönesans ve reformla başlayan uyanış ve çabanın ilk ürünleri astronomide görüldü. Polonyalı Kopernik (1473-1543), Batlamyusʼun Dünya merkezli evren anlayışının yerine Güneş merkezli evren sistemini koydu. Artık evrenin ortasında hareketsiz duran Dünya değil, Güneşʼti. Dünya hem Güneşʼin çevresinde hem de kendi ekseni üzerinde dolanan bir gezegendi. Kopernikʼe 17. yüzyılda Kepler (1571-1630) ve Galilei (Galile, 1564-1642), 18. yüzyılda da Newton (Nivtın, 1642-1727) doğa yasalarını açıklayarak katıldılar. Aristoteles Archimedes Kepler, modern astronominin kurucularındandır. Güneş merkezli sistemin taraftarıydı. Özellikle Mars gezegeni üzerine birçok gözlem yaptı ve sonuçta Marsʼın Güneş etrafında elips çizdiğini ispatladı. Kepler 1619ʼda “Dünyaʼnın Uyumu” adlı eserini yayımlamış ve bu eserde Newtonʼın Evrensel Çekim Kanunu için bir yol açmıştır. Galileo Galilei, İtalyan astronom ve fizikçidir. Genellikle matematik üzerine incelemeler yaptı fakat buluşlarıyla çabucak tanındı. Ay üzerinde gözlemler yaptı, dağların yüksekliğini ölçtü. Daha sonra Jüpiterʼin uydularını, Satürnʼün halkalarını, Güneşʼin ekseni etrafında döndüğünü, Venüsʼün evrelerini buldu. Tüm buluşlarıyla Batlamyusʼun sistemini çürütüp Kopernik sistemini doğruladı. 194 www.muhteva.com Isaac Newton, İngiliz fizikçi, matematikçidir. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük bilginlerinden biridir. Yer Çekimi Kuramı üzerinde çalıştı. En önemli yapıtı olan “Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri”, Newtonʼın hareket yasalarını, dalga kuramını ve yer çekimi üzerine çalışmalarını içermektedir. Aşağıdaki isimlerin karşısına onların bilime katkılarını en iyi biçimde yansıtacak cümleler yazınız. FİLOZOF / BİLİM İNSANI BİLİME KATKILARI Aristoteles Her hareket eden şeyin bir hareket ettiricisi olmalıdır. Batlamyus ...................................................................... Arşimet ...................................................................... Kopernik ...................................................................... Kepler ...................................................................... Galilei ...................................................................... Newton ...................................................................... Düşünme Kutusu 20. yüzyılda üç önemli teori ortaya konuldu. Bunlardan biri Alman fizikçisi Albert Einstein (1879-1955) tarafından ileri sürülen Görelilik (rölativite) Kuramıʼdır. Bu kuram; uzay, zaman, kütle gibi kavramların mutlak değil göreli oldukları görüşüne dayanır. Diğer bir teori Max Planck (Maks Plenk, 1858-1947)ʼın Kuantum Kuramıʼdır. Bu kurama göre maddenin saldığı ısı ve ışık, sanıldığı gibi sürekli bir akış değil, tam tersine quanta adı verilen süreksiz ya da kesik paketlerden oluşmaktadır. Üçüncü teori de Werner Heisenberg (Vörnır Hayzenberg, 1901-1977)ʼin Olasılık Kuramıʼdır. Bu kurama göre de doğa yasaları kesin ve zorunlu değil, olasılığa dayanan yasalardır. Sonuçta Görelilik, Kuantum ve Olasılık kuramları karşısında kesin, zorunlu bir bilgiyi savunmak olanaksızlaşınca bilim insanları ve filozoflar yeni görüşler geliştirdiler. 195 BİLİM FELSEFİNDE TEMEL YAKLAŞIMLAR Kazanım: 4. Bilim felsefesi yaklaşımlarını tanır. Süre: 2 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.icosasystems.com Sorular • Bilim, tek bir bakış açısını mı yansıtır? • Farklı bilim anlayışları neler olabilir? • Görsel, size bilimle ilgili ne çağrıştırıyor? 196 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metinleri okuyup etkinlikleri yapınız. BİLİM FELSEFESİNDE TEMEL YAKLAŞIMLAR Bilimsel önermeler gözlenebilir olguların doğrudan veya dolaylı ifadesidir. Gözlem ve deneyle ispatlanan hipotez ve teori doğru kabul edilir. Pozitivizmin bu kabul görmüş bilim nitelemesini, bilim felsefesi soru hâline getirip kendisine konu edinince başka bilgi dalları da bilim tanımının içerisinde yer almak istedi. Psikoloji, sosyoloji, antropoloji, tarih gibi alanların bilimsellik iddiasında bulunmaları “Bilim nedir?” sorusunun teorik bir çerçevesinin çizilip içeriğinin tasnifini zorunlu kılmıştır. Gözlem ve deneye konu olmayan açıklamaların, değerlendirmelerin bilimsel sayılıp sayılmaması filozofların aralarında tartıştığı konulardandır. Sonuçta iki önemli yaklaşımın ortaya çıktığını söyleyebiliriz: 1. Bilimi ürün olarak kabul eden yaklaşım: Reichenbach (Rayhınbah), Carnap (Karnap), Hempel, Schlick (Şilik), Mach (Mah) gibi düşünürlerin temsil ettiği; bilimi olmuş, tamamlanmış, sonuçlandırılmış eserlerden ibaret gören yaklaşımdır. Bu görüşün indirgemeci anlayışı temsil ettiği kabul edilir. 2. Bilimi bilim insanlarının bir etkinliği olarak gören yaklaşım: Kuhn (Kun), Toulmin (Tulmin) gibi düşünürlerin savunduğu yaklaşımdır. Bütüncü yaklaşım olarak kabul edilir. Ürün Olarak Bilim Bilimin ürünlerinin dilsel çözümlemesini yaparak bilimin sembolik mantık diline benzer bir dil kullanması gerektiğini ve felsefenin de dili ele alan bir mantık çalışması olmasını öneren yaklaşım / bilim anlayışıdır. Mantıkçı pozitivizm olarak da bilinen bu yaklaşımın önemli temsilcileri Rudolf Carnap (1891-1970), Gustav Hempel (Gustav Hempel, 1905-1997), Maritz Schlick (Moritz Şilik, 1882-1936) ve Ernst Mach (Örnst Mah, 1838-1916)ʼtır. Felsefenin, tıpkı bilimde olduğu gibi doğrulanabilir özelliğe sahip olması gerektiğini savunan mantıkçı pozitivistler, duyu verilerinin bilginin tek kaynağı olduğunu; metafizik yargıların anlamsızlığını ileri sürerek “anlamlılığı” ve “doğrulanabilirliği” bilimselliğin ölçütü sayarlar. Mantıkçı pozitivizme göre bilim, deney ve gözlemle elde edilmiş nesnel, kesin, genelgeçer, evrensel bilgilerden oluşan, yasalaşan kuramlardır. Klasik bilim anlayışı olarak da bilinen bu görüş “indirgemeci”dir. Düşünme Kutusu Hans Reichenback (Hans Rayhınbah, 1891-1953) Viyana çevresinin önde gelen temsilcilerinden biri olup Berlin Mantıksal Olguculuk Okulunun kurucusudur. Reichenbachʼa göre evreni yöneten ve genelgeçerlik taşıyan yasalar vardır. Bunlar kendi özleri gereği, nesnel ve mantıksal bir yapı oluştururlar. Bunlarla ilgili bilgiler duyularla değil deney ve gözlemin güçlendirdiği, geliştirdiği mantık ilkelerine uygun bir kavramlar dizisi içinde kavranabilir. İnsanın gerçekliği kavrayabilmesi için bu mantıksal dizinin içeriğini, kendi anlığında değil, doğada araması gerekir. İnsana doğayı anlaması için apriori bilgi ya da birtakım kurallar verilmemiştir. Her türlü bilgi, gözlem ve deneyin pekiştirdiği mantıksal yapı içinde olanaklıdır. 197 Düşünme Kutusu Ernst Machʼa göre, evrenin bilimsel olarak anlaşılmasının tek yolu duyumlardır. Bilim ancak duyumlarının üzerinde etkide bulunan olguları dikkate aldığında dünyayı kavrayabilir. Duyumların algıladıkları dışında bir şey aramak Machʼa saçma gelir ve buna karşı çıkar. Duyumlar tarafından verilen olayları da sesler, kokular ve tatlar gibi şeyler olarak sıralar. Örneğin ona göre fiziğin konusu, cisimler arasındaki ilişki değil, duyumlar arasındaki ilişkidir. Deney, bu duyumları çoğaltarak gerçeği anlamamıza yardımcı olur. Bilimi duyumlarla sınırlayan Mach, bundan dolayı özellikle Ludwig Boltzmann (Ludvig Boltzmın)ʼın geliştirdiği atom teorisine, atomlar gözlenemez olduğu için, karşı çıkar. Gazların kinetik teorisi gibi teorilere de şüpheyle yaklaşmıştır. Etkinlik Olarak Bilim Viyana çevresi filozoflarından farklı olarak Stephan Toulmin (Stefın Tulmin, 1922-2009), Thomas Kuhn (Tomas Kun, 1922-1996) bilimi “indirgemeci” değil, “bütüncü” olarak ele alırlar. Onların bütüncü yaklaşımı bilim insanları topluluğu tarafından süreç içerisinde yıkılan ve yeniden oluşturulan “paradigma” kavramına varır. Tarihi, kültürel, psikolojik unsurlara teknik, deney ve gözlem kadar önem vermişlerdir. Bu onların süreç içerisinde etkinlik olarak “bilim filozofları” diye adlandırılmalarına neden olmuştur. T. Kuhnʼa göre bilim, dilin kavramlaştırdığı toplumsal kültür ve tarih tarafından etkilenmelere açık bilgilerin düzenlenmesidir. Ona göre bilimsel bilgi sadece doğadan oluşturulan, tanımlanan şey değildir. Bilginin oluşmasında daima tarih ve kültürün etkilediği paradigmalar etkili olur. “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” adlı ünlü eserinde bilimin – geleneksel yorumların aksine – düz, çizgisel (lineer) bir tarzda birikimsel olarak ilerlemediğini, bunalımlar ve problemlerin çözülmesiyle oluştuğunu söyler. T. Kuhnʼa göre bilim, oluşum aşamalarında şu sırayı takip eder: 1. Bilim öncesi dönem 2. Olağan bilim dönemi 3. Bunalımlar dönemi 4. Bilimsel devrim dönemi. Eski paradigmanın yerine yeni paradigma geçer. Paradigmal geçişler olarak devam eden süreç bilginin değişim ve gelişimini sağlayan döngüsel bir süreçtir. Düşünme Kutusu 198 Kuhnʼun olağan bilim dediği şey paradigmanın kurallarınca yönlendirilen bilimsel etkinliktir. Olağan bilim, ortaya çıkan bunalımları paradigmaya uygun şekilde çözümler. Paradigmanın korunamadığı zaman bilimsel bunalım dönemi başlar. Olağan bilim döneminin sona erdiği bu dönemi olağanüstü dönem takip eder. Olağanüstü bilim evresi bunalımlı dönemin atlatılması için devrimsel değişimi gerekli kılar. Bu başarılırsa eğer yeni paradigma oluşur ve olağan bilim dönemine geçilir. 1. Aşağıda verilen kavramları tablodaki başlıklara göre sınıflandırınız. – doğrulanabilirlik – bütüncü yaklaşım – anlamlılık – süreç odaklı yaklaşım – paradigma – bunalım – indirgemeci yaklaşım – ürün odaklı – olağan bilim dönemi – deney ve gözlemci – bilim öncesi dönem – devrim – mantıkçı pozitivist – yeni paradigma Ürün Olarak Bilim Etkinlik Olarak Bilim 2. Klasik bilim (ürün olarak bilim) anlayışı neden ürün odaklı ve indirgemecidir? Kısaca düşüncelerinizi noktalı yerlere yazınız. ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... 3. Etkinlik olarak bilim anlayışı neden süreç odaklı ve bütünlükçüdür? Düşüncelerinizi noktalı yerlere yazınız. ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... Düşünme Kutusu Ürün Olarak (Klasik) Bilim Anlayışına Eleştiriler • Bilim, onu ortaya koyan bilim insanları ve içinden doğduğu tarihsel süreçten bağımsız değildir. • Bütün bilimleri matematiğe dayalı fiziğe indirgemek yanlıştır. Böyle bir indirgeme gerçekliğin (tarihi, kültürel vb.) boyutlarını göz ardı ederken insanların problemlerine de çözüm üretemez. • Bilim, mantıkçı pozitivistlerin iddia ettiği gibi doğrusal olarak ilerlemez, kırılmalar görülür. (T. Kuhnʼun paradigma kavramıyla anlattığı gibi) • Bilimin bir gün her problemi çözeceği iddiası doğru değildir. Evren sınırsız olmadığı gibi, çözülen problemlerin de kendi içinde yeni problemler ürettiği göz ardı edilemez. Kaldı ki insanlık (insan gibi mükemmel problem üreten bir canlı) var oldukça problem de var olacaktır. 199 BİLİMSEL YÖNTEM Kazanım: 5. Bilimsel yöntem hakkında bilgi sahibi olur. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görseli inceleyip soruları cevaplayınız. www.kazankent.com Sorular • Görsel size bilimsel yöntemle ilgili ne tür bilgiler veriyor? • Görselin çağrıştırdığından başka bilimsel yöntemler de olabilir mi? Nelerdir? • Çalıştığınız bilimsel bir yöntem oldu mu? Nedir? 200 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki metni okuyup etkinlikleri yapınız. BİLİMİ NİTELEYEN ÖZELLİKLER Klasik bilim anlayışına göre bilim şu özellikleri taşır: Bilim olgusaldır: Gözlenebilir olguları doğrudan ya da dolaylı şekilde ifade eden önermeler bilimseldir. Bilimsel doğruluk, olgusal gözlem ve deneyle ispatlanan hipotez veya teoridir. Bilim mantıksaldır: Çelişkisiz, kendi içinde tutarlı sonuçlardan oluşur. Ayrıca hipotez ve kuramlar oluşturulurken mantık ilkelerine ve çıkarım kurallarına bağlı kalınır. Bilim objektiftir: Bilimsel bilgi evrenseldir. Öznel değerlerden uzaktır, kişinin duygularına bağlı olmaması nedeniyle nesneldir. Bilim eleştiricidir: Kuramların doğru kabul edilmesi olgular tarafından desteklenmesiyle ilgilidir. Kuram, olgular tarafından desteklenmezse doğru kabul edilmez. Tüm bu kabul ile reddedişlerde şüphe ve eleştiri temeldir. Bilim genelleyicidir: Bilimsel önermeler genelleme niteliğine sahiptir. Bilim olgu türleri ile ilgilidir. Örneğin “Deniz suyu seviyesindeki basınç altında açık kaplarda su 100°C de kaynar.” önermesi bilimsel genelleme niteliğini taşır. Kapsamı geniş olgu sınıfına ait tüm olayları ifade eder. Bilim evrenseldir: Bilimsel bilgiler kişisel değildir. Topluma sunulmayan, insanlığın kullanımına açık olmayan bilgiler çok önemli de olsalar bilimsel bilgi olarak kabul görmezler. Bilimsel bilgiler dünyanın her tarafında insanlığın kullanımına açık bilgilerdir. Bilim seçicidir: Bilimin neredeyse sonsuz sayıda bulunan olguların hepsinden yararlanması imkânsızdır. Bu nedenle araştırma amacına uygun bir seçme yapılır. Hipotezler ve kuramlar böylelikle oluşur. BİLİMSEL YÖNTEMİN ÖZELLİKLERİ Kanun Problemin saptanması Gözlem yapılır. Veriler toplanır ve deney yapılır. İ s p a t Hipotez değişir. Hipotez kurulur. Sonuç olumsuz Tahminler yapılır. bilimsel yöntem gözlem tümevarım tümdengelim hipotez hipotezin test edilmesi betimleme açıklama teori deney yasa ön deyi Gerçek Teori Kontrollü deneyler yapılır. 201 Bilimsel yöntem, saptanan probleme ilişkin gözlem, deney, hipotez, teori, yasa ve bunlara ait betimleme, açıklama ön deyi aşamalarını kapsayan kavramlar çerçevesinde oluşan sistemli yolun genel adıdır. Bu yönüyle diğer düşünme biçimlerinden ayrılır. Gözlem: Bilimsel yöntemin ilk aşamasıdır. Araştırmacının dikkatini çeken bir olayı gözlemlemesiyle ortaya çıkan durumun adıdır. Deney: İleri sürülen fikir veya tezlerin bilimsel olarak doğruluk derecelerini belirleyebilmek için yapılan işlemlerdir. Hipotez: Tespit edilen problemle ilgili elde edilen verilerden hareketle problemin çözümüne yönelik yapılan geçici açıklamalar, denence. Teori (Kuram): Hipotezlerin gözlem ve deneyle doğrulanması sonucu ortaya çıkan güvenilir açıklama, yasalaşmadan önceki durum. Yasa (Kanun): İspatlanmış kuramın matematiksel genellemeler biçiminde ifade edilmesidir. Betimleme: Problemin gözlem ve deneyle elde edilen veriler yardımıyla kavranılır / anlaşılır duruma getirilmesidir. Açıklama: Betimlenen olguların birbirleriyle olan ilişkilerinin kavram ve genellemeler yardımıyla izah edilmesidir. Ön deyi: Olgulara ilişkin genellemelerden hareketle henüz meydana gelmemiş bir olayın önceden tahmin edilmesi, kestirimde bulunma. Tümevarım: Özelden genele, tekilden tümele doğru yapılan akıl yürütme yoludur. Tümdengelim: Genelden özele, tümelden tekile doğru yapılan akıl yürütme yoludur. Hipotezin test edilmesi: Problemin çözümüne yönelik geçici açıklamanın gözlem ve deneyle doğrulanması ya da yanlışlanmasının sınanmasına denir. Sorular 1. Sizce bilimsel yöntem nedir? Noktalı yerlere düşüncelerinizi yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 2. Tablodaki noktalı yerlere uygun ifadeleri yazınız. Bilimsel bilginin özellikleri Bilimsel yöntemin özellikleri ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. 3. Bilimsel yöntemi diğer bilgi edinme yöntemlerinden farklı kılan nedir? Noktalı yerlere kısaca yazınız. ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................ 202 YAŞAM VE BİLİM Kazanım: 6. Yaşamla bilim arasındaki ilişkiyi değerlendirir. Süre: 1 ders saati FELSEFE İLE BAKIŞ Aşağıdaki görselleri inceleyip soruları cevaplayınız. Sorular • Felsefe neden bilim üzerine düşünme gereği duyar? Düşününüz. • Bilimin hayatımızdaki yeri nedir? • Yukarıdaki görseller ne anlatıyor? Yorumlayınız. 203 FELSEFE İLE DÜŞÜNME Aşağıdaki görseli ve metni inceledikten sonra etkinliği yapınız. Mekanizması ve Kullanımı Kalp pili Kalp kendi ürettiği elektriksel uyarılarla çalışan bir organdır. Kalpteki bu elektriksel uyarıların üretiminde ve/veya iletiminde meydana gelecek herhangi bir bozulma normal kalp kasılmalarını engelleyerek hastalıklara (aritmilere) neden olmaktadır. Meydana gelen hastalıklar sonucu kalp vücudun ihtiyacı olan kanı yeterli miktarda pompalayamaz ve bayılma, baş dönmesi, yorgunluk, sersemlik hâli, çarpıntı gibi şikâyetler oluşur. Kalbin yeterli elektriksel uyarıyı oluşturamaması ve/veya tüm kalp dokusuna yeterli şekilde ulaştıramaması durumunda yeterli elektriksel uyarıyı oluşturmak için kullanılan cihazlara “kalp pili” denilmektedir. Kalp pilleri geçici ve kalıcı piller olarak ikiye ayrılmaktadır. “Geçici kalp pilleri” acil şartlarda kullanılmak için dizayn edilmişken “kalıcı kalp pilleri” sürekli kullanım için tasarlanmıştır. YAŞAM VE BİLİM İLİŞKİSİ Bilimsel bilginin uygulamaya dönük yönü olan teknoloji ile yaşam iç içedir. Günlük hayatımızda önemli bir yer tutan ulaşım, iletişim, sağlık, eğitim, konut vb. alanların tümünde teknolojik araçlardan yararlanıldığı açıktır. Bilimin yaşamla bu denli yakın ilişkisi bizlere birinin diğeri tarafından yadsınamaz oluşunu hatırlatır. Bilimsel bilginin yaşamımızdaki ağırlığı ortadayken bilimin her türdeki uygulamalarını hoş karşılamalı ve onaylamalı mıyız? Örneğin, GDO da denilen genetiği değiştirilmiş gıdalar, insan kopyalama ve genom projesi (insanın gen haritasının çıkarılması) gibi konularda ne düşüneceğiz? Geriye dönük olarak baktığımızda nükleer enerjinin barışçıl olmayan uygulamasının insanlara yaşattığı acı (Hiroşima ve Nagazaki) ortadayken bu soruya evet diyebilmek oldukça zor gözüküyor. Öyleyse bu tür sorunları aşmaya yardımcı olacak başka bilgi türleri de olmalıdır, sanat, din, felsefi bilgi gibi. 1. “Kalp pilinin hayatımızın bir evresinde vazgeçilmez bir yeri vardır.” önermesinden hareketle yaşam ve bilim ilişkisi hakkındaki düşüncelerinizi noktalı yerlere kısaca yazınız. ............................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 204 2. Aşağıdaki önermeleri örnekteki gibi listeleyiniz. – Ekmek keserken yanlışlıkla parmağını kesti. – Nükleer bombalarla yüz binlerce insan öldü, bir o kadarı da sakat kaldı. – Elektrik kablosundaki kaçak, işçinin yaralanmasına neden oldu. – Norveçʼte gelişmiş silah ve bomba kullanılarak yapılan saldırıda kamp yapan gençlerden yetmiş altısı hayatını kaybetti. – Nükleer tıptan sağlık sektöründe de yararlanılıyor. – Çernobilʼde “1. nesil” reaktördeki sızıntı insanlara ve doğaya zarar verdi. – Japonyaʼda meydana gelen deprem ve tsunami sonrasında nükleer santralde sızıntı oldu. – Afganistanʼda militan zannedilen köylüler insansız hava araçları tarafından vuruldu. – GDOʼların dünyadaki açlık sorununa çözüm olup olamayacağı tartışılıyor. – Arabayla eve dönerken kaza yaptılar. Bilimsel Bilginin Kullanım Alanı • Ekmek keserken yanlışlıkla parmağını kesti. Bilimsel Bilginin Sorgulamaya Açık Yönü ...................................................................... • Nükleer bombalarla yüz binlerce insan öldü, bir o kadarı da sakat kaldı. ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... 3. İkinci soruda listelediğiniz önermelerden seçtiklerinizi örnekte olduğu gibi uygun şekilde değiştiriniz. Bilimsel Bilginin Kullanım Alanı • Ekmek keserken dikkatli olsaydı parmağını kesmeyecekti. Bilimsel Bilginin Sorgulamaya Açık Yönü ...................................................................... • Nükleer bomba kullanımına müsaade eden siyasal kararlar olmasaydı acılar yaşanmayacaktı. ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... ...................................................................... 4. GDOʼların dünyadaki açlık sorununa çözüm olup olamayacağı önermesi hakkındaki düşüncelerinizi noktalı yerlere yazınız. .............................................................................................................................................................. ............................................................................................................................................................. 205 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Felsefenin bilime katkısı nedir? Kısaca açıklayınız. 2. Klasik bilim anlayışı (ürün olarak bilim) ve modern bilim anlayışı (etkinlik olarak bilim) arasındaki temel fark nedir? Söyleyiniz. 3. Paradigma kavramı size neyi çağrıştırıyor? Anlatınız. 4. Bilimsel yöntem hakkındaki düşüncelerinizi ifade ediniz. 5. Bilimin yaşamımıza katkısı nelerdir? B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle tamamlayınız. 1. ...................................... bilimin sınırlı ve parçalı alanına ait bilgileri bütünlükçü bir bakış açısıyla yeniden yorumlayan felsefe dalıdır. 2. ................................ tüm buluşlarıyla Batlamyusʼun sistemini çürütüp Kopernik sistemini doğrulayan İtalyan astronom ve fizikçidir. 3. Reichenbach, Carnap, Mach gibi düşünürlerin temsil ettiği, mantıkçı pozitivizm olarak da bilinen yaklaşıma ................................. denir. 4. ................................ ispatlanmış kuramın matematiksel genellemeler biçiminde ifade edilmesidir. 5. Olgulara ilişkin genellemelerden hareketle henüz olmamış bir olayın önceden tahmin edilmesine .................................. denir. C. Aşağıdaki ifadelerin sonuna ifadeler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 1. Felsefe, bilimsel araştırmalara ufuk açan sorgulamalarıyla bilime katkıda bulunmuştur. (.....) 2. Kepler, modern astronominin kurucularındandır. (.....) 3. Bilim felsefesinde bilime farklı bakış açısını yansıtan dört önemli bilim anlayışı vardır. (.....) 4. Etkinlik olarak bilim anlayışı, klasik bilim anlayışı olarak da bilinir. (.....) 5. Klasik bilim anlayışına göre bilim olgusal, mantıksal, objektif, eleştirici, genelleyici, seçici ve evrenseldir. (.....) Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Aşağıdakilerden hangisi bilim felsefesinin sorularından biri değildir? A) Felsefe bütün sorularınıza yanıt verir mi? B) Bilim nedir? C) Bilimsel düşüncenin işlevi nedir? D) Bilimsel yöntem nedir? E) Bilimi, diğer insani etkinlik alanlarından ayıran özellikleri nelerdir? 206 2. “Yapılan gözlemlerin, kurulan hipotezlerin sınanmasıyla ulaşılan aşamadır.” Tanımı verilen kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) Hipotez B) Bilimsel sonuç C) Gözlem D) Yasa E) Tümdengelim 3. “İki küreli evren modeli” ile tanınan ve ismi “idea” kavramıyla özdeşleşen filozof aşağıdakilerden hangisidir? A) Farabi B) Kant C) Reichenbach D) Platon E) Hempel 4. Aşağıdakilerden hangisi bilimi ürün olarak kabul eden filozoflardan biri değildir? A) Carnap B) Hempel C) Kuhn D) Mach E) Reichenbach 5. “Tespit edilen problemin çözümüne yönelik yapılan geçici açıklama” olarak bilinen bilimsel yöntem aşaması aşağıdakilerden hangisidir? A) Deney B) Gözlem C) Teori D) Yasa E) Hipotez 207 ÖLÇME - DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI CEVAP ANAHTARI 1. ÜNİTE B. Boşluk doldurma soruları 1. eleştirel (sorgulayıcı, öznel, refleksiv, tutarlı, akla dayalı, sistemli ...) 2. ahlak 3. sanat 4. bilgi 5. varlık C. D / Y soruları 1. D 2. Y 3. D 4. D 5. Y 3. D 4. A 5. C 3. D 4. D 5. Y 3. C 4. D 5. E Ç. Çoktan Seçmeli Sorular 1. E 2. B 2. ÜNİTE B. Boşluk doldurma soruları 1. Bilgi 2. Teknik bilgi 3. Varlık, bilgi, değer 4. Dogmatizm 5. Gazali C. D / Y soruları 1. D 2. Y Ç. Çoktan seçmeli sorular 1. A 2. B 3. ÜNİTE B. Boşluk doldurma soruları 1. La Mettrie 2. Farabi 3. varoluşculuk 4. pluralizm 5. düşünsel (İdeal), gerçek (Reel) 208 C. D / Y 1.D 2. D 3. Y 4. D 5. Y 3. E 4. B 5. A 3. Y 4. Y 5. D 3. C 4. B 5. A 3. D 4. D 5. Y 3. A 4. B 5. D Ç. Çoktan seçmeli sorular 1. C 2. D 4. ÜNİTE B. Boşluk doldurma soruları 1. değerler 2. ahlaki eylem 3. vicdan 4. Tanrı 5. uygulamalı etik C D/Y soruları 1.D 2. D Ç. Çoktan seçmeli sorular 1. E 2. D 5. ÜNİTE B. Boşluk doldurma soruları 1. sanat felsefesi 2. Schiller 3. Kant 4. estetik 5. estetik yargıların C. D / Y soruları 1. D 2. Y Ç. Çoktan seçmeli sorular 1. C 2. E 6. ÜNİTE B. Boşluk doldurma soruları 1. aklı, vahye 2. dinin 3. teolojisi 4. ibadet 5. Teizm 209 C. D / Y soruları 1. Y 2. Y 3. D 4. D 5. D 3. B 4. D 5. A 3. Y 4. D 5. Y 3. E 4. B 5. A 3. Y 4. Y 5. D 3. D 4. C 5. E Ç. Çoktan seçmeli sorular 1. E 2. C 7. ÜNİTE B. Boşluk doldurma soruları 1. siyaset 2. yönetim 3. Adalet 4. Rasyonel - yasal egemenlik 5. J. J. Rousseau C. D / Y soruları 1. D 2. D Ç. Çoktan seçmeli sorular 1. C 2. D 8. ÜNİTE B. Boşluk doldurma soruları 1. Bilim felsefesi 2. Galilei 3. Ürün olarak bilim 4. Yasa (kanun) 5. ön deyi C. D / Y soruları 1. D 2. D Ç. Çoktan seçmeli sorular 1. A 210 2. B EKLER GRUP DEĞERLENDİRME FORMU Yönerge: Aşağıdaki her bir ölçütü grubun hangi düzeyde yeterli olduğunu göz önüne alarak değerlendiriniz. DERECELER BECERİLER (5) (4) Her zaman Sıklıkla (3) (2) Bazen Nadiren (1) Hiçbir zaman Grup üyelerinin her biri çalışmalarda rol alır. Grup üyeleri birbirlerinin düşüncelerini dinlerler. Grup üyeleri birbirlerinin düşüncelerine ve çabalarına saygı gösterirler. Grup üyeleri birlikte çalışmaktan hoşlanırlar. Grup üyeleri birbirleriyle yardımlaşırlar. Grup üyeleri söz hakkının adil bir biçimde paylaşılmasına özen gösterirler. Grup üyeleri bireysel sorumluluklarını yerine getirirler. Grubun her üyesi diğer üyelerle etkileşim içerisinde tartışır. Grup üyeleri bilgilerini diğerleriyle tartışır. Grup üyeleri ulaştıkları sonucu birbirlerine iletirler. Grup üyeleri, çalıştıkları konuda, ortak bir görüş oluştururlar. Grup içinde birbiriyle çatışan görüşler olduğunda grup üyeleri bunları tartışmaya açarlar. TOPLAM YORUMLAR ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... 211 ÖĞRENCİ GÖZLEM FORMU Ünite Adı: Öğrencinin Adı ve Soyadı: Öğrenci Nu.: Sınıfı: Açıklama: Bu form, etkinlik süresince öğrencilerin, yapılan çalışmalara katılma düzeylerini gözlemeniz amacıyla hazırlanmıştır. DERECELER GÖZLENECEK ÖĞRENCİ KAZANIMLARI Her Hiçbir Sıklıkla Bazen Nadiren zaman zaman 5 I. DERSE HAZIRLIK 1. Felsefe dersiyle ilgili kaynaklara nasıl ulaşacağını bilir. 2. Ulaştığı kaynaklardan etkin biçimde yararlanır. 3. Derse farklı kaynaklarla gelir. 4. Derse hazırlıklı gelir. Toplam II. ETKİNLİKLERE KATILMA 1. Felsefe ile ilgili görüşlerini çekinmeksizin ifade eder. 2. Görüşü sorulduğunda söyler. 3. Felsefe ile ilgili yeni ve özgün sorular sorar. 4. Belirttiği görüşler ve verdiği örnekler özgündür. 5. Dersi iyi dinlediğini gösteren sorular sorar. Toplam III. İNCELEME - ARAŞTIRMA - GÖZLEM 1. Bilgi toplamak için çeşitli kaynaklara başvurur. 2. Kendisine verilen kaynaklarla yetinmeyip felsefe dersi ile ilgili başka kaynaklar araştırır. 3. İnceleme ve araştırma ödevlerini özenerek yapar. 4. Felsefe ve hayatla ilgili gözlemlerini dikkatli bir şekilde yapar. 5. Gözlemleri sonucunda mantıksal çıkarımlarda bulunur. Toplam IV. BİLİMSEL YÖNTEM 1. Bilinenlerden bilinmeyeni kestirir. 2. Verileri listeler. 3. Verileri sentez ve analiz yapar. 4. Ulaşılan sonuçları doğru yorumlar. 5. Sonuçlara uygun rapor hazırlar. 6. Araştırma ve inceleme sonuçlarından genellemelere ulaşır. Toplam GENEL TOPLAM 212 4 3 2 1 PROJE DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ Projenin Adı: Öğrencinin Adı ve Soyadı: Öğrenci Nu.: Sınıfı: DERECELER ÖLÇÜTLER Çok iyi İyi Orta 5 4 3 Geçer Yetersiz 2 1 I. PROJE HAZIRLAMA SÜRECİ Projenin amacını belirleme Projeye uygun çalışma planı yapma Grup içinde görev dağılımı yapma İhtiyaçları belirleme Farklı kaynaklardan bilgi toplama Projeyi plana göre gerçekleştirme TOPLAM II. PROJENİN İÇERİĞİ Türkçeyi doğru ve etkili kullanma Bilgilerin doğruluğu Toplanan bilgilerin analiz edilmesi Elde edilen bilgilerden çıkarımda bulunma Toplanan bilgileri düzenleme Kritik düşünme becerisini gösterme TOPLAM III. SUNU YAPMA Türkçeyi doğru ve etkili kullanma Sorulara doğru cevap verebilme Konuyu dinleyicilerin ilgisini çekecek şekilde sunma Sunuyu hedefe yönelik materyalle destekleme Sunuda akıcı bir dil ve beden dilini kullanma Verilen sürede sunuyu yapma Sunum sırasında öz güvene sahip olma Severek sunu yapma TOPLAM GENEL TOPLAM Öğretmenin Yorumu ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... 213 SÖZLÜK –A– adcılık: Genel kavramların varlıklarının olmadığını, bunların yalnızca birer addan ibaret olduğunu savunan yaklaşım, Nominalizm. agnostik: Bilinemezciliği savunan, bilinemezci. anarşizm: Devlet ya da her türlü otoriteyi reddeden, onlarsız toplumun daha mutlu olacağını savunan görüş. antagonist: Uzlaşmazcı, uzlaşmaz olan. antropomorfizm: İnsan biçimcilik. aposteriori: Deneyimin eseri veya sonucu olan, deneyime dayanan bilgi veya ilke. apriori: Doğuştan gelen, deneyime dayanmayan bilgi veya ilke. aşkın: Duyular üstü, deneyime edilemeyen, reel varlık alanını aşan ve ötesinde bulunan. –B– bilinemezcilik: Gerçek ve mutlak varlığın, kendinde nesnelerin bilinemeyeceği kanı ve öğretisi. –D– değer: Ahlaki bakımdan bir niteliğe, bir davranış tarzına verilen önem. deizm: Tanrıʼnın varlığını kabul eden, dinî ritüelleri reddeden görüş, yaradancılık. dejenere: Bozulma, yozlaşma. dirimsel: Hayati, biyolojik. diyalektik materyalizm: Gerçekten var olanın tez-antitez - sentez süreci ile oluştuğunu savunan maddeci görüş. düalizm (ikicilik): Varlığın birbirine indirgenemeyen iki farklı töz (ruh ve madde) den meydana geldiğini savunan görüş. –E– enstrümantalizm: Aletçilik, kuramları araç olarak gören J. Deweyʼnin görüşü. –F– fenomen: Duyumlanabilir, algılanabilir olan, görüngü. –G– göreceli: Kişiden kişiye değişen, farklı biçimlerde değerlendirilen. 214 –H– hiyerarşik: Ast - üst ilişkisini gözeten aşamalı yapı. –İ– itki: Dürtüsel, saik. –K– kronoloji: Tarihsel sıralama, zamansal dizin. –L– liberal: Özgürlükçü, özgürlükten yana olan. –M– materyalizm: Yalnızca maddenin gerçek olduğunu öne süren görüş, maddecilik. metafor: Benzetme yoluyla anlatım. mevzuat: Kanun, yönetmelik, tüzük, genelge gibi hukuka uygun olarak hazırlanan metinler. mutasavvıf: Tasavvuf ehli kişi. –Ö– özcülük: Varoluşun karşısında her zaman özün önce geldiğini ve gerçekliğe ancak özle ulaşılabileceğini savunan öğreti, essentializm. –P– paradigma: Genel olarak herhangi bir konuda kavramsal bir çerçeve sunan görüş ya da düşünüş. paradoks: Kısır döngü biçiminde ve kendi içinde çelişkili olan yapı. postula: İspat edilmeye gerek duyulmaksızın doğru olarak kabul edilen önerme. –T– teoloji: Tanrıʼyla ilgili olan bilgiler. totaliter: Baskıcı yönetim anlayışı. töz: Değişmeden kalan şey, cevher. 215 KAYNAKÇA Arslan, Ahmet, Felsefeye Giriş, Vadi Yayınları, Ankara, 1994. Aster, Ernst Von, İlk Çağ ve Orta Çağ Felsefe Tarihi, İm Yayın Tasarım, İstanbul, 2005. Aydın, Mehmet S., Din Felsefesi, Selçuk Yayınları, İstanbul, 1992. Bergson, Henri, Ahlak ile Dinin İki Kaynağı, çev. Mehmet Karasan, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1986. Bolay, Süleyman Hayri, Felsefeye Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004. Bozkurt, Nejat, Bilimler Tarihi ve Felsefesi, Morpa Kültür Yayınları, İstanbul, 2003. Bryan, Magee, Felsefenin Öyküsü, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2000. Bulaç, Ali, Din-Felsefe, Vahiy-Akıl İlişkisi, İz Yayıncılık, İstanbul, 1995. Cevizci, Ahmet, Felsefe, Sentez Yayıncılık, İstanbul, 2008. Cevizci, Ahmet, Felsefe Tarihine Giriş, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2002. Cihan, A. Kamil, İbni Sina ve Gazaliʼde Bilgi Problemi, İnsan Yayınları, İstanbul, 1998. Cihan, A. Kamil, İbni Sina ve Estetik, Beyaz Kule Yayınevi, Ankara, 2009. Croce, Benedetto, Estetik, çev. İsmail Tunalı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1983. Çüçen, A. Kadir, Bilgi Felsefesi, Asa Kitabevi, Bursa, 2001. Çüçen, A. Kadir, Felsefeye Giriş, Asa Yayınları, Bursa, 2003. Çüçen, A. Kadir, Heideggerʼde Varlık ve Zaman, Asa Kitabevi, Bursa, 2003. Daver, Bülent, Siyaset Bilimine Giriş, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1993. Demir, Ömer, Bilim Felsefesi, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992. Descartes, Rene, Metot Üzerine Konuşma, çev. K. Sahir Sel, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1994. Fahri, Macit, İslam Felsefesi Tarihi, çev. Kasım Turhan, İklim Yayınları, İstanbul, 1992. Gökberk, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2010. Güçlü, Abdulbaki ve Diğerleri, Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2003. Gündoğan, Ali Osman, Felsefeye Giriş, Dem Yayınları, İstanbul, 2010. Gürsoy, Kenan, Bir Felsefe Geleneğimiz Var mı?, Etkileşim Yayınları, İstanbul, 2006. Gürsoy, Kenan, Ekzistans ve Felsefe, Akçağ Yayınları, Ankara, 1986. Heimsoth, Heinz, Immanuel Kantʼın Felsefesi, çev. Takiyettin Mengüşoğlu, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1986. Jaspers, Karl, Felsefeye Giriş, çev. Mehmet Akalın, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1981. Kara, Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2010. Kaya Mahmut, Felsefe Metinleri, Klasik Yayınları, İstanbul, 2003. Leibniz, Metafizik Üzerine Konuşma, çev. Nusret Hızır, MEB Yayınları, İstanbul, 1949. Locke, John, İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme, çev. Vehbi Hacıkadiroğlu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1992. Lukas, George, Estetik, çev. Ahmet Cemal, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992. Marinoff, Lou, Felsefe Terapisi, çev. Erhan Sökmen, Gendaş Kültür A.Ş., İstanbul, 2005. 216 Mayer, Frederick, Yirminci Asırda Felsefe, çev. Vahap Mutal, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1992. Mengüşoğlu, Takiyettin, Felsefeye Giriş, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2008. Olguner, Fahrettin, Farabi, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1999. Oliver, Leaman, Orta Çağ İslam Felsefesine Giriş, çev. Turan Koç, Rey Yayıncılık, Kayseri, 1992. Öner, Necati, Felsefe Yolunda Düşünceler, Akçağ Yayınları, Ankara, 1999. Özgen, Mehmet Kasım, Farabiʼde Mutlluluk ve Ahlak İlişkisi, İnsan Yayınları, İstanbul, 1997. Özlem, Doğan, Etik-Ahlak Felsefesi, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2004. Özlem, Doğan, Günümüzde Felsefe Disiplinleri, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1990. Platon, Devlet, çev. Sabahattin Eyüpoğlu, M. Ali Cimcoz, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2004. Tatçı, Mustafa, Yunus Edebiyatı Divanı, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1997. Tunalı, İsmail, Estetik, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1989. Turani, Adnan, Çağdaş Sanat Felsefesi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2011. Weber, Alfred, Felsefe Tarihi, çev. H. Vehbi Eralp, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1998. Worlander, Karl, Felsefe Tarihi, İz Yayınları, İstanbul, 2004. GÖRSEL KAYNAKÇA 1. http://en.wikipedia.org/wiki/File:Sanzio_01.jpg (11. sayfa) 2. http://www.antalyainternethaber.com/wp-content/uploads/2012/02/cd5014b6-6ed0-4fcb-bc53d085b478e125_felsefe_big_big_big1.jpg (16. sayfa ) 3. http://www.capsverlan.com/bloggaleri/galeri/buyuk_resim/640x480_5304selcuk_erdem_karikaturleri_362.gif (23. sayfa sol üst) 4. http://www.derindusunce.org/2009/08/21/din-felsefe-ve-demokrasi-iliskisine-bir-kapi-olaraktasavvuf / (23. sayfa sağ üst) 5. http://www.e-psikiyatri.com/wp-content/uploads/2011/08/Haber217.jpg?84cd58 (23. sayfa alt) 6. http://www.afsinagcasar.com/siteyazarlari/2008yazilari/sengularslan/yazilar/dusunme.html (25. sayfa sol üst) 7. http://www.estanbul.com/felsefenin-izdusumu-144718.html (25. sayfa sağ üst) 8. http://www.photoshopmagazin.com/dergi/2006/06/eskiz_calismalarinin_photoshop_yardimiyla_ gorsellestirilmesi.html (25. sayfa alt) 9. http://www.itusozluk.com/gorseller/hayat % FDn + anlam % FD/170535 (28. sayfa sol) 10. http://fwmail.net/karikatur/karikaturle-felsefe/ (37. sayfa alt) 11. http://www.gencmekan.com/karikaturler/75430-ortaya-karisik.html (41. sayfa alt) 12. http://www.zeytintanesi.com/index.php/gezi/nasrettin-hocaaksehir/ (43. sayfa üst sağ) 13. http://www.kervankolik.com/threads/1249-Felsefi-D%C3%BC%C5%9F%C3%BCncenin-%C3% 96zellikleri (43. sayfa sol alt) 14. http://www.gencbaro.org/wp-content/uploads/2009/12/Bilgi-Guvenliği 3.jpg (46. sayfa sol üst) 15. http://www.cengizpak.com.tr/yetkinlikler-kutuphanesi-9-kaliteli-karar-verebilme-ve-problemco-zebilme/ (46. sayfa sol alt) 16. http://www.pdrkariyer.com/aileyemektuplar/mek17.html (51. sayfa sol üst) 217 17. http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=97 (51. sayfa sağ üst) 18. http://atgunlukleri.blogspot.com/2011_05_01_archive.html (51. sayfa alt) 19. http://ilgincbuluslar.com/tag/bilim-adamlari-ve-hayati/page/4 (57. sayfa orta) 20. http://www.hafif.org/yazi/yabancilasma-1 (58. sayfa üst) 21. http://www.xtimeline.com/evt/view.aspx?id=72618 (58. sayfa orta) 22. http://ebooks.adelaide.edu.au/l/locke/john/index.html (58. sayfa alt) 23. http://ebooks.adelaide.edu.au/h/hume/david/ (59. sayfa üst) 24. http://craftyass.wordpress.com/2010/06/23/post-enlightenment-political-theory/ (59. sayfa orta) 25. http://melihtorlak.com/2011/06/10/imam-gazaliden-devlet-baskanlarina-ogutler/ (59. sayfa alt) 26. http://www.filozoflar.com/henri-bergson.htm (60. sayfa üst) 27. http://www.philosopherprofiles.com/profile.php?name=wittgenstein_l (60. sayfa alt) 28. http://tr.wikipedia.org/wiki/William_James (61. sayfa üst) 29. http://www.biografiasyvidas.com/biografia/d/dewey.htm (61. sayfa orta) 30. http://www.phillwebb.net/History/Twentieth/Continental/Phenomenology/Husserl/Husserl.htm (61. sayfa alt) 31. http://www.panoramio.com/photo/5884091 (63. sayfa üst) 32. http://www.yeniansiklopedi.com/wp-content/uploads/2011/11/organik-tar%C4%B1m.jpg (63. sayfa alt) 33. http://www.felsefesinifi.com/?pnum=22&pt=Varl%C4%B1k%20Felsefesi (68. sayfa) 34. http://senselogic.wordpress.com/category/ontoloji/ (71. sayfa) 35. http://www.sehirler.net/resim-siirt-resimleri-47-siirt-arkeolojik-kazi-4821.htm (74. sayfa üst) 36. http://www.akvaryumforum.com/forum/geleneksel-akvaryumforum-yarismalari-66/32784-2008akvaryum-yarismalari-sonuclari.htm (74. sayfa alt) 37. http://www.bilimdefteri.com/index.php/category/haberler/ (77. sayfa üst) 38. http://www.gelisenbeyin.net/forum/forum_posts.asp?TID=4171(77. sayfa alt) 39. http://1.bp.blogspot.com/-mPG58M2Kz9g/UBPXYaXb8-I/AAAAAAAAAGI/4AHYtGNbmvE/s1600/ d%C3%BCnya.jpg (78. sayfa üst) 40. http://www.msxlabs.org/forum/din-ilahiyat/18900-uzakdogu-dinleri-taoizm-taoculuk.html (78. sayfa alt) 41. http://www.frmtr.com/garip-olaylar/175034-dunyanin-uzaydan-gorunumu-tek-kelimeyle-mutis.html (79. sayfa) 42. http://www.webhatti.com/felsefe-sosyoloji-ve-psikoloji/641309-postmodern-felsefe.html (80. sayfa üst) 43. http://evrenseldusunce.tr.gg/ (80. sayfa alt) 44. http://resimler.manzara.gen.tr/nehir-21192.html (82. sayfa) 45. http://app.nedir.com/content_imgs/yansima.jpg. (83. sayfa üst) 46. http://arabadauckisi.blogspot.com/ (83. sayfa alt) 47. http://www.atanjumusul.com/?p=4806 (84. sayfa üst Farabi) 48. http://www.paylasimkampi.com/komik-resimler/409-makineler-insan-gucuyle-calisiyorlarsa-neolur.html (85. sayfa) 218 49. http://www.tramvayduragi.com/blog/wp-content/uploads/Kuchao-A-Gum-Boy-Masaki-okuda.jpg (88. sayfa) 50. http://mutlaktoz.wordpress.com/category/masuniyetler/page/3/ (89. sayfa) 51. http://dusunkarafanzin.blogspot.com/2010_12_01_archive.html (90. sayfa üst) 52. http://www.mardinklas.com/haber/3527/meb-mesleki-bilgi-sistemi-ile-ogrencilerimize-yasamboyu-rehber-olacak.html (90. sayfa alt) 53. http://mizahvesiirhaber.blogspot.com/ (91. sayfa alt) 54. http://piktobet.blogspot.com/2012/04/calnt-kitap-deposu.html (sayfa 97) 55. http://i.radikal.com.tr/150x113/2009/03/18/fft16_mf139345.Jpeg (99. sayfa) 56. http://www.klashabergazetesi.com/wp-content/uploads/2010/08/DSC_01061.jpg (106. sayfa üst) 57. http://www.kkgm.gov.tr/haber/efsa/efsa_seminer_.html (106. sayfa alt) 58. http://ankakedisi.com/yorum/ozgurluk/ (115. sayfa) 59. http://ozgurokul.org/performans-odevleri/mutluluk-ile-ilgili-afis-ornegi (118. sayfa) 60. http://www.arbuz.com/showthread.php?t=39056&page=2 (124. sayfa üst) 61. http://www.semazen.biz/cevheri/mevlana/mevlananin-yedi-ogudu/ (124 sayfa alt) 62. http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php?t=11972&page=3 (125. sayfa üst) 63. http://trabzonhavadis.blogspot.com/2010_06_13_archive.html (125. sayfa alt) 64. http://www.cizimerkezi.com/forum/somut-sanat-nedir-somut-nasil-calisilir-t3758.html?s=ff3e7a47 ef06f898659e37b0ddc0d000&amp (131. sayfa) 65. http://www.resimyagmuru.com/r-yagliboya-resimler-35-yagliboya-resimler-8300.htm (132. sayfa sol üst ) 66. http://sekerkokusu.blogspot.com/2009/11/eti-cocuk-tiyatrosu-pinokyo.html (132. sayfa sol alt) 67. http://odogan.com/wp-content/uploads/2010/07/AyaSofya.jpg (132. sayfa sağ alt) 68. http://www.frmtr.com/wallpaper/1230218-sanatsal-yaraticilik-urunu-duvar-kagitlari.html (134. sayfa ve 137. sayfa üst) 69. http://dha.com.tr/n.php?n=99af6541-2010_03_29 (135. sayfa sol) 70. http://onurerdogann.blogcu.com/etiket/gezi (135. sayfa sağ) 71. http://www.resimler.net/resim-claude-monet--resim-yapan-ressam-kayik-11360.html (136. sayfa) 72. http://www.anadolusanat.org.tr/index.php?attachment_id=62 (137. sayfa alt) 73. http://nedesembegenirsin.blogspot.com/2011/07/salvador-dali.html (138. sayfa sol üst) 74. http://www.guzelresimlerim.com/data/media/18/autumn.jpg (138. sayfa sağ üst) 75. http://www.phombo.com/art-photography/3d-street-paintings/7186/full/popular/# (138. sayfa alt) 76. http://kodbanks.tr.gg/Manzaralar.htm (140. sayfa) 77. http://www.centroarte.com/images/Arman/arman%20%20Long%20Term%20Parking%20.jpg (142. sayfa) 78. http://www.hatdergisi.com/TÜRK%20İSLAM%20SANATLARI/KARAGÖZ/2.jpg (146. sayfa) 79. http://istanbulvar.com/kategori/tarihi-eserler/cesmelersarniclar/page/2 (147. sayfa) 80. http://www.webhatti.com/felsefe-sosyoloji-ve-psikoloji/641309-postmodern-felsefe.html (149. sayfa sol ) 219 81. http://cafer54.blogspot.com/2010/03/guzel-ve-cirkin.html (149. sayfa sağ ) 82. http://www.antikas.com/basinantik/RADIKAL_20110516_25.jpg (150. sayfa üst) 83. http://www.centroarte.com/images/Arman/arman.jpg (150. sayfa alt) 84. http://www.gizliyara.org/resim-arsivi/3588-cok-guzel-tablo-resimleri-harika- tablolar.html (151. sayfa alt ) 85. http://kasim26cg.wordpress.com/ (153. sayfa üst) 86. http://www.citypictures.net/r-historical-buildings-246-western-wall-and-omar-mosque- jerusalemisrael-1600x1200-3534.htm (153. sayfa sol alt) 87. http://erasmusdiaries.files.wordpress.com/2011/09/img_4211.jpg (153. sayfa sağ alt) 88. http://www.biriz.biz/camiler/c2.jpg (156. sayfa sol üst) 89. http://img826.imageshack.us/img826/5094/namaznamazmuslim.jpg (156. sayfa sağ üst) 90. http://www.sacred-destinations.com/poland/images/krakow/isaak-synagogue.jpg (156. sayfa sol orta) 91. http://www.kentselhaber.com/img/hyh/121/121324/Yahudi-cemaatinden-once-sunne1.jpg (156. sayfa sağ orta) 92. http://www.turkishforum.com.tr/tr/content/wp- content/uploads/2010/10/AKDAMAR.bmp (156. sayfa sol alt) 93. http://cezmyurtsever-ermenler.blogspot.com/2011/04/kilikya-ermeni-kilisesinin-beyruttaki.html (156. sayfa sağ alt) 94. http://www.4kitap.tr.gg/ (157. sayfa) 95. http://derindusun.com/tr/hayata-degil-allaha-tutunmak.html (160. sayfa üst) 96. http://www.karikaturokulu.com/ShowComments.aspx?uId=2124 (163. sayfa) 97. http://www.ilimhazinem.com/ateist-oldu-t103851.html?s=5d24977301a76fe3bb699d6c8786e 449& (164. sayfa) 98. http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/dosya.getir?pDosyaAdi=F1214651877_genel kurul hareketli.jpg (167. sayfa) 99. http://www.turkishjournal.com/wp-content/uploads/2012/08/suriye_oylama_birlesmis_milletler.jpg (168. sayfa) 100. http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=45649&l=1 (170. sayfa üst) 101. http://www.alanyaeml.k12.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=145:demokrasiinsan-haklar-ve-yurttaslk-kuluebue&catid=100&Itemid=633 (170. sayfa alt) 102. http://www.anayasa.gov.tr/files/images/galeri/yenibina/yb585.jpg (171. sayfa) 103. http://www.yunusciloglu.com/?p=193 (172. sayfa) 104. http://rsmler.com/mustafa-kemal-ataturk (173. sayfa) 105. http://www.netpano.com/haber/981/%C4%B0ktidar/nedir/neden/herkes/pe%C5%9Finden/ko% C5%9Far/ (175. sayfa) 106. http://www.mudremisli.com/wp-content/uploads/2009/06/politika.jpg (176. sayfa) 107. http://yitiksozler.blogspot.com/2009/07/devlet-ve-din.html (177. sayfa) 108. http://solmazerkan.blogspot.com/2011/01/yeni-dunya-duzeni.html (178. sayfa) 109. http://ecotopianetwork.files.wordpress.com/2010/02/stress_automobile.jpg (179. sayfa üst) 110. http://ecotopianetwork.files.wordpress.com/2010/02/brick2-5.jpg (179. sayfa alt) 111. http://www.gerardoromo.com.mx/2012/01/03/democracia-justicia-y-desarrollo-antidotos-contra -la-violencia/ (180. sayfa üst ) 220 112. http://ifistanbul.com/blog/files/2011/01/utopia_in_four_movements.jpg (180. sayfa alt) 113. http://www.unlulerkervani.com/r-unlu-bilim-adamlari-ve-resimleri-1427-farabi-1560-farabi-14109. htm (181. sayfa üst) 114. http://www.saykitap.com/BSWeb/WebClasses/ResimShow.aspx?url=http://www.saykitap.com/ BSWEB/images/kitap/98933.jpg (181. sayfa orta -üst) 115. http://www.saykitap.com/BSWeb/WebClasses/ResimShow.aspx?url=http://www.saykitap.com /BSWEB/images/kitap/101591.jpg (181. sayfa orta-alt) 116. http://logos-maialmila-fahl.blogcu.com/etiket/A%C5%9Fk (181. sayfa alt) 117. http://thecoaterack.files.wordpress.com/2011/08/orwell_1984.jpg (182. sayfa) 118. http://www.mehmethocam.com/3-boyutlu-resimler.html (187. sayfa) 119. http://www.mehmethocam.com/3-boyutlu-resimler.html (188. sayfa) 120. http://www.mehmethocam.com/3-boyutlu-resimler.html (191. sayfa) 121. http://www.muhteva.com/bilimin-ozellikleri-t30658.html (194. sayfa) 122. http://www.icosasystems.com.tr/m/urunler/26/1.html (196. sayfa) 123. http://www.bun.kyoto-u.ac.jp/philosophy_and_history_of_science/phs-archives/gallery/ reichenbach.html (197. sayfa) 124. http://en.wikipedia.org/wiki/File:Mach,_Ernst_(1905).jpg (198. sayfa) 125. http://www.kazankent.com/sdetay.asp?did=721 (200. sayfa) SANAL KAYNAKÇA 1. http://www.tumkongreler.com/kongre/birinci-uluslararasi-felsefe-kongresi-%E2%80%9Cesitlik-ozgurluk-ve-kardeslik%E2%80%9D (18. sayfa üst) 2. http://www.phil.metu.edu.tr/uekong1.htm (18. sayfa alt) 3. http://www.phil.metu.edu.tr/ueprogram.htm (18. sayfa alt) 4.http://www.haberler.com/felsefe-kongresi-bu-yil-akdeniz-deydi-2691865-haberi/ (19. sayfa) 5. http://tr.wikipedia.org/wiki/Diyalektik (27. sayfa üst) 6. http://tr.wikipedia.org/wiki/Diyalektik_Materyalizm (27. sayfa alt) 7. http://www.ulumulhikmekoeln.de/geneldusuncetarihi/sokrat.htm (29. sayfa) 8. http://www.basin.maltepe.edi.tr/files/file/11105872_07.jpeg (68. sayfa) 9. http://fikirbahcesi.org/felsefe/ebu-ali-ibn-i-sina-m.-980-1037-2.html (73. sayfa) 10. http://www.etikder.org/yazdir.asp?ID=11 (100. sayfa) 11. http://www.avrupagazete.com/avrupa.asp?Id=5628 (123. sayfa) 12. http://www.mehmetalidemirbas.com/detay_alfabetik.asp?Aid=5467 (124. sayfa üst) 13. http://www.etik.gov.tr/duyurular/2011/panel_09_2011/panel_09_2011.html (126. sayfa) 14. http://www.erimsever.com/sosyalsorumlu.htm (127. sayfa) 15. http://www.haberler.com/usak-universitesi-nde-kurumsal-etik-konferansi-3086475-haberi/ (128. sayfa/1) 16. http://www.biyoetik.org.tr/eacme.htm (128. sayfa/2) 221 17. http://www.haberler.com/kumluca-da-yerel-medya-egitim-semineri-basladi-3371957-haberi/ (128. sayfa/3) 18. http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=183380 (128. sayfa/4) 19. http://www.boluolay.com/makale/883/17/sanat (133. sayfa) 20. ttp://haber5.com/fotogaleri/icice-gecmis-sanat-harikalari/5 (141. sayfa) 21. http://www.dunyabulteni.net/? a Type = haber&ArticleID=203169 (144-145. sayfa) 22. http://www.hurriyet.com.tr/ankara/20177041.asp (148. sayfa) 23. http://www.hurriyet.com.tr/ankara/19494071.asp (173. sayfa) 24. http://www.sde.org.tr/tr/haberler/1160/florida-devlet-universitesi-ogrencileri-stratejik-dusunce-enstitusunu-ziyaret-etti.aspx (174. sayfa) 25. http://www.fikirbahcesi.org/siyaset/birey-ve-devlet.html (184-185. sayfa) 26. http://www.msxlabs.org/forum/felsefe-ww/11770-paul-feyerabend-paul-feyerabend-kimdir-paulfeyerabend-hakkinda.html (190. sayfa) 27. http://tr.wikipedia.org/wiki/Ernst_Mach (198. sayfa) 28. http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalp_pili (204. sayfa) 222