Hesapsal Organik Kimya

advertisement
HESAPSAL ORGANİK KİMYA
DERS NOTLARI
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
ORGANİK KİMYA PROGRAMI
DOÇ. DR. SAFİYE (SAĞ) ERDEM
TEMMUZ 2006
1
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
BÖLÜM I. HESAPSAL YÖNTEMLER ..................................................................................3
I.1. GİRİŞ ......................................................................................................................3
I.2. HARTEE-FOCK MODELLERİ...................................................……...………....5
I.3. “HARTREE-FOCK SELF CONSISTENT FIELD” METODU (HF-SCF)...........6
I.4. AB İNİTİO MOLEKÜLER ORBİTAL TEORİSİ.................................................10
I.5. TEMEL KÜMELER “BASIS FUNCTIONS/BASIS SETS”)...............................11
I.6. HARTREE-FOCK ÖTESİ YÖNTEMLER ...........................................................14
I.7. YOĞUNLUK FONKSİYONELİ TEORİSİ (DFT)................................................17
I.8. YARIDENEYSEL MOLEKÜLER ORBİTAL YÖNTEMLERİ...........................19
BÖLÜM II. HESAPSAL YÖNTEMLERLE NELER YAPILABİLİR?..................................23
II.1. PROGRAMLAR NASIL ÇALIŞIR?....................................................................24
II.2. PROGRAMA MOLEKÜLÜN TANITILMASI...................................................26
BÖLÜM III. ENERJİ HESAPLAMALARI.............................................................................32
BÖLÜM IV. KONFORMASYONEL DENGE........................................................................35
IV.1. SİKLOHEKZAN TÜREVLERİNİN KONFORMASYONLARI.......................35
IV.2. SÜBSTİTÜENT ETKİSİ.....................................................................................37
IV.3. KONFORMASYONEL ETKİLER.....................................................................41
BÖLÜM V. POTANSİYEL ENERJİ YÜZEYLERİ (PES).....................................................48
V.1. GLOBAL MİNİMUM PROBLEMİ.....................................................................49
BÖLÜM VI. REAKSİYON TERMOKİMYASI.....................................................................52
BÖLÜM VII. KİNETİK VE TERMODİNAMİK KONTROL...............................................55
VII.1. HAMMOND POSTÜLATI...............................................................................58
VII.2. GEÇİŞ KONUMLARININ BULUNMASI VE TANIMLANMASI................60
KULLANILAN KAYNAKLAR..............................................................................................63
ALIŞTIRMALAR.....................................................................................................................64
UYGULAMA ÖDEVLERİ ....................................................................................................68
2
BÖLÜM I.
HESAPSAL YÖNTEMLER
I.1. GİRİŞ
Kimya geleneksel olarak deneysel bir bilim dalıdır. Kimya denilince herkesin aklına
laboratuar ve deneyler gelir. Deneysel kimyada herhangi bir bileşik üzerinde çalışabilmek
için:
1) Ya o bileşiğin laboratuarda sentezlenmesi
2) Ya da doğada bulunup, bulunduğu kaynaktan izole edilmesi gerekmektedir.
Öncelikle bunlar sağlanmadan herhangi bir bileşikle ilgili hiçbir inceleme yapılamaz.
Deneysel kimyanın tam tersine, hesapsal kimyada hiçbir
* sentezleme
* ayrıştırma
* spektrometre
* fiziksel ölçüm
vs. yapmaksızın yalnızca hızlı bilgisayarlar ve sofistike programlarla kimyasal önemi olan
hemen hemen her çeşit bilgi elde edilebilmektedir.
* bilinmeyen moleküller
* reaktif ara ürünler
* reaksiyonların geçiş konumları
* hatta var olmayan maddeler
bile hesapsal yöntemlerle incelenebilmektedir. Birçok kimyasal olay açıklanabilmektedir.
Tecrübeler göstermiştir ki doğru yöntemler seçilerek hesaplamalar yapılırsa sonuçlar
güvenilirdir ve deneysel olarak da ispatlanmalarına gerek yoktur. Ancak hesaplamaları
tamamen deneylerin yerini alan yöntemler olarak görmek yerine NMR, kütle spektrometresi
vs. gibi kimyayı anlamak için kullandığımız araçlar olarak görmek gerekir.
3
Avantajları
Dezavantajları
* Her çeşit moleküle uygulanabilir
* Yöntemlerin limitasyonları vardır
* Kolay oluşu
* Her yöntem her zaman doğru
* Ucuz oluşu
sonuçlar vermez,yöntemi seçmek
* Tehlikesiz oluşu
çok önemlidir.
HESAPSAL YÖNTEMLER
Kuvantum Mekanigi
( Molecular Orbital )
Moleküler Mekanik
( Force Field )
Semiempirik
Ab Initio
DFT
1) Moleküler Mekanik
Molekül yapılarını klasik mekanik yöntemlerle hasaplar. Molekülü birbirlerine bağlanmış
atomlar olarak düşünür ama bağlı olmayan atomlar arasındaki etkileşimleri de göz önüne alır.
Molekülün içindeki atomların hareketlerinin potansiyel enerjisi ( V )
V = Vgerilme + Vθ + Vvdw + Ves + Vw
5 katkıya göre hesaplanır.
Vgerilme : Bağların esneyip gerilmesinden
Vθ : Bağların bükülmesiden
Vvdw : Van der Waals etkileşimlerinden
Ves : Elektrostatik etkileşimden
Vw : Molekül içindeki tekli bağların dönmesinden (internal rotation) kaynaklanan
terimlerdir.
Bu dersteki asıl amacımız kuvantum mekaniği kullanan yöntemleri incelemek olduğundan
MM yönteminin detaylarına girmeyeceğiz.
4
2) Kuvantum Mekaniği
Bu prensipleri kullanan hesaplama yöntemleri MM yöntemlerine nazaran çok daha karmaşık
ve uzun hesaplamalar yaparlar. Modern elektronik yapı tespit etme yöntemlerinin temelleri
1920 yılında Schrödinger tarafından öne sürülen denklem ile atılır.
Hψ=Eψ
H = K.E. +V
H : Hamilton Operatörü
E : Enerji ψ : Dalga Fonksiyonu
Hamilton operatörü moleküldeki parçacıkların enerjisini ve bütün parçacıkların birbirleri
arasındaki elektrostatik etkileşimlerini simgeler.
Schrödinger denklemi hidrojen atomu için tam olarak çözülebilmiştir. Bu çözümler bizim çok
aşina olduğumuz atomik orbitallerdir.(s, p, d, . . . . ) Bu denklemi çok elektronlu atomlar ve
moleküller için kolayca yazabiliriz. Ancak tam olarak çözümleyebilmek şu an için
imkansızdır. Bazı yaklaşımların yapılması ile çözümleri bulunabilir. Çok elektronlu
Schrödinger denklemini daha basit ve pratik hale getiren 3 önemli yaklaşım vardır ki bunları
kullanan yöntemlere “ Hartee-Fock “ modelleri denir.
I.2. HARTEE-FOCK MODELLERİ
1. Yaklaşım : Çekirdek ve elektronların hareketlerini ayırır. Çekirdeğin hareketini
elektronların hareketleri yanında çok az olduğundan ihmal eder. Buna “ Bornoppenheimer “ yaklaşımı denir. Schrödinger denkleminin kütleden bağımsız bu yeni
şekline elektronik Schrödinger denklemi denir.
2. Yaklaşım : Elektronların hareketlerinin ayrıştırılması yöntemidir. (Hartee-Fock
Yaklaşımı) Çok elektronlu dalga fonksiyonu, tek elektronlu dalga fonksiyonlarının
çarpımlarının toplamları halinde yazılır ve bir determinanta dönüştürülür. (Slater
Determinantı)
Ψ determinant = 1 / n ½ !
X1(1)
X1(2)
X1(3)
:
:
X1(n)
X2(1) X3(1) X4(1)………….. Xn(1)
X2(2) X3(2) X4(2)…………. Xn(2)
X2(3) X3(3) X4(3)…………. Xn(3)
X2(n) X3(n) X4(n)…………. Xn(n)
5
X i =X1, X2, X3… (orbitaller)
(n) = (1), (2), (3)… (elektronlar)
1 / n ½ ! = Normalizasyon sabiti
Xi = Ø(r)α yada Ø(r)β
Ø = Atomik orbital
α, β = Spin
3. Yaklaşım : Her bir moleküler orbitalin atomik orbitallerin lineer kombinasyonu
halinde düşünülmesi durumudur ; yani LCAO yaklaşımıdır.
Ψ i = ∑ ciµ ص
Ψ i = Psi, Ci = Katsayılar, Ø = Fi, µ = Atomik orbitaller
µ
Bu yaklaşım sayesinde problem en iyi fonksiyonu bulmak yerine basitleşerek en iyi lineer
katsayıları bulmak haline dönüşür.
ص’ yi s, p, d, f vs. gibi atomik orbitaller olarak düşünebiliriz. Aslında bunlar “Gaussian Basis
Functions“ denilen fonksiyonların lineer kombinasyonlarıdır. “Gaussian basis functions” x, y,
z cinsinden polinomların r2 li bir exponensiyel ile çarpımıdırlar.
xl ym zn exp( αr2 )
α = Sabit bir sayı ki fonksiyonun çapının büyüklüğünü gösterir. Polinomun derecesine göre
bu fonksiyonlar s, p, d vs. diye isimlendirilir.
Üslerdeki tamsayıların ( l, m, n ) toplamları sıfır ise : s
Üslerdeki tamsayıların toplamları 1 ise : p
Üslerdeki tamsayıların toplamları 2 ise : d fonksiyonları oluşur.
I.3. “HARTREE-FOCK SELF CONSISTENT FIELD” METODU ( HF-SCF )
Kuvantum mekaniği prensiplerine dayanan hesapsal yöntemler HF-SCF metodunu
kullanarak Schrödinger denklemini çözerek moleküllerin enerjilerini bulurlar. Bu denklemin
çözümü çok zor olduğundan daha önce bahsettiğimiz bazı yaklaşımlar uygulanır.
Hψ=Eψ
6
Moleküler Hamilton’u genelleştirerek şöyle yazabiliriz.
H =−
η2
2
∑
α
1
η2
∇a2 ma
2m e
1.terim
∇2=
∑
∇i2 +
i
Za Zbe2
rab
∑ ∑
a
2.terim
b>a
3.terim
∑ ∑
a
i
Z aC 2
+∑
ria
j
4.terim
∑
i> j
e2
rij
5.terim
∂2
∂2
∂2
(Laplace operatörü)
+
+
∂x 2 ∂y 2 ∂i 2
a,b çekirdekler
Za,Zb atom numaraları i,j elektronlar
η=
h
2π
1.terim: Çekirdeklerin kinetik enerjilerine ait kısım.
2.terim: Elektronların kinetik enerjilerine ait kısım.
3.terim: Çekirdekler arası itme enerjisine ait kısım.
4.terim: Elektronlar ve çekirdeklerin çekimlerinin potansiyel enerjisine ait kısım.
5.terim: Elektronlar arası itmenin potansiyel enerjisine ait kısım.
Born-Oppenheimer yaklaşımı ile 1. ve 3. terimler iptal edilerek denklem basitleştirilir ve
elektronik Hamilton operatörü elde edilir.
H el = −
η2
2m e
∑
i
∇ i2 - ∑
a
∑
i
Zae2
+∑
ria
j
∑
i> j
e2
rij
Schrödinger denklemini çözmenin en büyük zorluğu en sondaki terimin, yani elektronelektron etkileşimlerinin var olmasıdır. Böyle bir denkleme analitik bir çözüm bulmak çok
zordur. Fakat HF-SCF yöntemleriyle çözümlenebilmekte; Hψ=Eψ denklemindeki dalga
fonksiyonları ve enerjilerin değerleri bulunabilmektedir.
Hartree-Fock yaklaşımına göre elektronların hareketleri ayrıştırılır ve çok elektronlu dalga
fonksiyonu tek elektronlu dalga fonksiyonlarının çarpımlarının toplamları olarak yazılır.
Elektron-elektron itmesi belli bir orbitaldeki bir elektronun, moleküldeki diğer bütün
elektronların oluşturacağı averaj potansiyel tarafından itilmesi olarak düşünülerek hesaplanır.
Böyle hesaplamaların yapılabilmesi için ise “Self-Consistent Field” (SCF) metodu
denilen iterativ işlemler gerçekleştirilir. Bu işlemler, orbitalleri her döngüde geliştirerek,
7
sonunda enerji sabit bir minimum değere ulaşana kadar devam eder. Ulaşılan bu son duruma
“self consistent field”, yani kendi içinde tutarlı alan denir.
Enerjinin minimize edilmesi için “varyasyon metodu” uygulanır ve aşağıdaki eşitlik
kullanılır.
E0
∫ψ
=
∫ψ
*
0
Hψ 0 dτ
ψ 0 dτ
*
0
E0= En düşük enerji
ψ0= Temel durum moleküler dalga fonksiyonu
Varyasyon metodu şu mantığa dayanır: Bu denklemde de ψ0 yerine herhangi bir başka
moleküler dalga fonksiyonu koyarak enerji hesaplanırsa,
∫ψ Hψ dτ
=
∫ψ ψ
*
EΨ
*
elde edilen enerji, E0 ‘dan (yani molekülün temel durumdaki enerjisinden ) mutlaka daha
büyük olacaktır. Varyasyon prensibi işte bu Eψ ≥ E0 ilişkisine dayanır. Bir çok dalga
fonksiyonu tek tek yukarıdaki eşitliğe konarak karşılığındaki enerji bulunur. Denenen ψ, ψ0’ a
ne kadar yakın ise elde edilen Eψ de E0’a o kadar yakındır.
Örneğin Na atomu için yukarıdaki işlem şöyle gerçekleşir:
Na: 1s2 2s2 2p6 3s1
3s orbitalindeki bir elektronu düşünelim. Bu elektronun Schrödinger denklemi yazılıp,
varyasyon yöntemiyle enerjisi bulunur. Bulunan bu enerji başlangıçtaki tahmin edilen
enerjiden farklı olacaktır. İşlem başka bir orbital ile tekrarlanır; mesela 2p. Schrödinger
denklemi tekrar yazılır ama bu sefer denklemdeki elektron-elektron itişmesi terimi,
geliştirilmiş 3s orbitalleri kullanılarak ayarlanır. Enerji tekrar hesaplanır ve 2p orbitalinin de
geliştirilmiş şekli elde edilir. İşlem 2s ve 1s orbitalleri için de yapılır. Döngü bu şekilde
devam eder, ta ki artık elde edilen enerji ve orbitaller bir önceki döngüdekinden farksız hale
gelene kadar. Böylece her elektronun diğer bütün elektronların oluşturduğu statik alanda en
iyi şekilde tarifi yapılır. Bu tarif tekrar geriye elektronların alanına konularak sıradaki diğer
bir elektronun en iyi tarifi yapılır ve işlem kendi içinde tutarlılığa ulaşana kadar devam eder.
(Yani enerji bir önceki döngünün enerjisiyle aynı olana kadar.)
8
İterasyon Sayısı
E0
0
1
2
3
4
5
6
7
-1
-2
-3
-4
-5
Iki çesit HF-SCF yöntemi vardir.
“Restricted Hartree-Fock” (RHF)
(Kısıtlanmış)
“Unrestricted Hartree-Fock” (UHF)
(Kısıtlanmamış)
RHF :
Bu en basit HF-SCF yöntemidir.Moleküldeki bütün elektronların çiftleşmiş olduğunu
varsayar. Oluşturulan MO’ ler ya iki elektronla doludur veya boştur. Elektronların hepsi
çiftleşmiş olduğundan elektron spinlerini hesaba katmadan işlemleri yapar. Böyle moleküllere
“closed-shell” sistemler denir. RHF teorisi “closed-shell determinantal wavefunctions”
kullanır. Yani oluşturulan dalga fonksiyonları kapalı yörüngeli sistemler içindir. Bu nedenle
RHF yöntemi radikaller için uygulanamaz. Ancak yine de en yaygın kullanılan yöntemdir
çünkü çift sayıda elektron bulunduran bütün moleküllerin temel durum tariflerini yeterince iyi
yapabilir.
UHF :
“Open-shell” (açık yörünge) sistemlerin hesaplamaları için alternatif bir yöntemdir. Bu
yöntemde her MO α ve β diye ikiye ayrılır; α elektronunun bir yöndeki spinini, β ise ters
yöndeki spinini temsil eder. RHF ve UHF yöntemleri şu diyagramdaki gibi karşılaştırılırsa
daha iyi anlaşılabilir.
9
Örneğin bir radikalin α elektronlarının sayısı β elektronlarının sayısından bir fazla olacaktır.
İki ayrı çiftleşmemiş elektronu bulunan bir sistemde ise α elektronları β elektronlarından
UHF
RHF
iki fazla olacaktır. UHF yöntemi RHF yönteminden daha esnektir çünkü α ve β orbitallerinin
tıpatıp aynı olmaları zorunluluğunu ortadan kaldırır. α ve β orbitalleri birbirlerine çok benzer
ama tamamen aynı olmaları şart değildir. Bu hem bir avantaj hem de bir dezavantaj getirir.
Spin polarizasyonuna izin verir. Yani çiftleşmemiş elektron, çiftleşmiş olan elektronları da
etkileyebilir. Böylece gerçeğe daha yakın bir hasaplama yapılmış olunur. Diğer taraftan bu
esneklik sayesinde RHF teorisi kullanılarak elde edilecek elektronik enerjiden daha düşük bir
enerji bulunacağından “open-shell” ve closed-shell” sistemlerin enerjilerini doğrudan
karşılaştırmak mümkün değildir.
I.4. AB İNİTİO MOLEKÜLER ORBİTAL TEORİSİ
Ab initio kelimesi moleküler orbital teorisi prensiplerinin doğrudan uygulanması
anlamına gelir ancak başlangıçta tartıştığımız gibi bu tam doğru değildir. Çünkü bazı
yaklaşımlar kullanılarak işlemler basitleştirilmiştir. Yine de diğer moleküler orbital
yöntemlerine nazaran Moleküler Orbital Teorisi prensiplerinin
hemen hemen tamamen
uygulandığı, en hassas hesapların yapılabildiği en güvenilir yöntemdir. Ancak, bu hesapların
yapılabilmesi için çok fazla bilgisayar zamanı gerekmektedir. Çok büyük moleküllere
uygulamak mümkün değildir. Moleküldeki atom sayısı (elektron sayısı) arttıkça hesaplar
zorlaşmaktadır. Bu teori de kendi içinde seviyelere ayrılmıştır. Seviye arttıkça hesaplamalar
daha hassas yapılır ve daha güvenilir hale gelir. Büyük moleküller sadece düşük seviyeli
yöntemlerle çalışılabilir. Orta ve küçük boyutlu moleküller için ise yüksek seviyeli ab initio
yöntemleri ile kesin sonuçlar bulunabilmektedir. Bilgisayar teknolojisindeki hızlı ilerlemeye
paralel olarak bu yöntemde gün geçtikçe daha kolay uygulanabilir hale gelmektedir.
10
Ab initio hesapları yapabilen bilgisayar programları daha önce açıkladığımız HF-SCF
teorisini kullanarak Schrödinger denklemini çözerler.
I.5. TEMEL KÜMELER “BASIS FUNCTIONS/BASIS SETS”)
1951 yılında Roothan HF orbitallerinin, bilinen bazı fonksiyon kümelerinin lineer
kombinasyonları şeklinde yazılabileceğini önerdi. Örneğin Li için HF 1s ve 2s orbitalleri
şöyle yazılabilir.
f = ∑ a i .x i
i
g = ∑ bi .x i
i
ai ve bi katsayılardır ve iteratif SCF işlemleri ile bulunur. Xi fonksiyon kümeleridir.
Bu fonksiyon kümelerine temel fonksiyonlar “basis functions” veya temel kümeler “basis
sets” denir. 2 fonksiyon çeşidi vardır.
1- Slater tipi
2- Gaussian tipi
GTF = polinom . e –αr2
STO = polinom . eξr
GTF ile integraller daha hızlı hesaplanabildiği için bu tip fonksiyonlar daha popüler olarak
kullanılmaktadır.
Molekül hesaplamalarında bu AO (Atomik orbital) temel kümeleri optimize edilmelidirler. Bu
daha önce anlattığımız gibi elektronik enerjinin varyasyon yöntemine göre minimize edilmesi
ile sağlanır. MO’ler bu AO’lerin yani temel fonksiyonların lineer kombinasyonlarından elde
edilir.
Basit HF modelinde, her atom üzerindeki basis fonksiyonları mümkün olan en az sayıda, ama
var olan bütün elektronları bulundurabilecek ve küresel simetriyi de sağlayabilecek kadardır.
11
Yani MO’lerin esnekliği minimum seviyededir. Eğer daha büyük basis setler kullanılırsa
varyasyonla enerji minimizasyonu esnasındaki bulunacak uygun katsayıların sayısı
artacağından MO’ler daha iyi tarif edilebilecektir. Böylece temel kümeler genişleterek
moleküle daha çok esneklik kazandırılabilir ve daha doğru sonuçlar elde edilebilir.
4 seviye temel küme vardır:
1-
“Minimal Basis Set” (STO-nG) : STO-3G, STO-4G gibi.
2-
“Split-Valence Basis Set” : 4-21G, 6-31G gibi.
3-
“Polarization Basis Set” : 6-31G*, 6-31G** gibi.
4-
Difüzyon Fonksiyonları : 6-31+G*, 6-31+G** gibi.
1. ‘‘Minimal Basis Set’’ (STO-nG) : En basit temel küme çeşididir. Slater ve gaussian
karışımıdır. Aşağıdaki şekilde sembolleştirilir:
STO-nG
STO: Slater tipi orbitali,
n: Kaç tane gaussian fonksiyonu olduğunu,
G: gaussianı sembolize eder.
En çok kullanılanı STO-3G olmuştur. Slater tipi orbitallerin her birinin üç Gaussian tipi
orbitalden oluştuğunu gösterir. Buna ‘‘minimal basis set’’ denir. Çünkü elektronların hepsini
bulundurabilecek, küresel simetriyi de sağlayabilecek minimum sayıda orbital kullanır.
Örneğin :
H için 1s
Li ve Ne ( 1.Period ) için 1s, 2s, 2px, 2py, 2pz
Na ve Ar ( 2.Period ) için 1s, 2s, 2px, 2py, 2pz, 3s, 3px, 3py, 3pz
( Elektron bulundurmasa bile p orbitallerinin hepsi dahil edilir, çünkü bu küresel simetriyi
sağlamak için gereklidir.)
2. ‘‘Split-Valence Basis Set’’ (Bölünmüş valans temel kümesi) : Başlangıçta uzun süre
STO-3G standart temel küme olarak kullanılmasına rağmen şimdi onun yerine bölünmüş
valans temel kümesi kullanılmaktadır. Minimal temel küme çeşitlerinin en önemli eksiği,
çevresel koşullara uydurabilmek için, molekülün orbitallerini kolayca genişletebilme ve
daraltabilme esnekliğinin olamayışıdır. Örneğin H2O molekülünün bağ yapmamış elektron
12
çiftlerine ait orbital, OH bağı yapmış orbitalden daha geniş olmalıdır. Halbuki minimal temel
küme hesaplarında her iki çeşit MO için de aynı atomik orbitaller kullanılır. Bu eksikliği
gidermek için ‘‘Split-Valence Basis Set’’ tercih edilir. Bu yöntemde atomik orbitaller aşağıda
gösterildiği gibi iç ve dış kısım olmak üzere ikiye bölünürler. İç kısım sıkıştırılmış, dış kısım
ise daha gevşektir. Böylece moleküler orbitali oluşturan atomik orbitallerin büyüklüğü bu
limitler arasında değiştirilerek moleküle esneklik kazandırılır. “Split-valence basis set”
yalnızca valans orbitallerini bu şekilde böler. “Double zeta basis set” ise iç kabultaki
orbitalleri de böler.
iç p fonksiyonu
dış p fonksiyonu
Bu temel kümenin de birçok seviyesi vardır. Başlangıçta en çok kullanılanı 4-31 G idi. Yani
iç yörüngedeki orbitaller 4 Gaussian fonksiyonundan, valans yörüngesindekilerin ise iç pfonksiyonu 3, dış p-fonksiyonu ise 1 Gaussian fonksiyonundan oluşmuş demektir.
4-31 G
core orbitalleri
dis valans orbitalleri
iç valans
orbitalleri
Sonraları 3-21G temel kümesi daha çok tercih edilir oldu. Özellikle başlangıç geometrisi
bulunurken STO-3G nin yerine 3-21G kullanılmaya başlandı. Aynı zamanda daha ileri
seviyeli hesapları yapmadan önce iyi bir başlangıç noktası bulmak için de kullanılır.
3. Polarizasyon Fonksiyonları : Temel kümeyi daha da geliştirmek için hidrojen hariç bütün
atomlara d ve f orbitalleri eklenir ve p orbitalleri ile karıştırılır. Sonunda bir polarizasyon
oluşur ve aşağıdaki gibi yeni meydana gelen orbital başka bir yöne doğru bakar.
+
En çok kullanılan polarizasyon temel kümesi 6-31G*’dir. 6 tane d fonksiyonundan oluşur. 631G**’de ise 6-31G*’e göre elde edilmiş her hidrojene p fonksiyonları eklenir. Aşağıda
13
görüldüğü gibi bu p fonksiyonları hidrojenin s orbitali için, d fonksiyonlarının p’lere
eklenmesiyle doğan esnekliğin benzerini sağlar.
+
Böylece moleküllerdeki distorsiyon ve polarlaşabilirlik hesaba katılabilir.
4. Difüzyon Fonksiyonları : Bunlar geniş s ve p tipi fonksiyonlardır. Boş elektron çiftleri
bulunduran, özellikle anyonlar ve uyarılmış sistemlerin daha iyi tarif edilebilmesi için
kullanılır. Bir temel kümeye difüzyon fonksiyonları eklenmişse aşağıdaki gibi + işareti ile
gösterilir.
6-31+G: 6-31G’ye difüzyon fonksiyonu eklenmiş demektir.
I.6. HARTREE-FOCK ÖTESİ YÖNTEMLER
Elektron Korelasyonu / Konfigürasyon Etkileşimi
“Electron Correlation / Configuration Interaction”
HF teorisinin en önemli eksiği elektronlar arasındaki etkileşimi tam olarak
yansıtamamasıdır. Tek elektron konfigürasyonuna dayalı olduğundan her bir elektron belli bir
orbitale tayin edilmiştir. Ne kadar büyük ve esnek temel küme kullanılırsa kullanılsın
Schrödinger denklemi tam olarak molekülün gerçek durumunu ifade edemez. Bu eksikliği
gidermek için Hartree-Fock teorisinin de ötesine geçebilecek dalga fonksiyonları türetmek
gerekir. Ψ0’ ya Hartree-Fock çok elektronlu dalga fonksiyonu dersek, daha hassas ve
geliştirilmiş dalga fonksiyonu Ψ şöyle ifade edilir :
Ψ = a0ψ0 + a1ψ1 +a2ψ2 + …………..
Ψ0 = Hartee-Fock dalga fonksiyonu
Ψ1 = Diğer konfigürasyonlara ait dalga fonk.
a0, a1, a2 = Lineer katsayılar
Elektronun mümkün olan bütün konfigürasyonlarına ait dalga fonksiyonları bu ifadeye
katılabilirse buna “full configuration interaction” yani tam konfigürasyon etkileşimi denir. Ψ
elde etmek için katsayılar bulunmalıdır.
14
Katsayilar 2 ayri yöntemle bulunabilir
Moller-Pleset Perbutasyon Yöntemi
MP2, MP3,MP4
Varyasyon Yöntemi
CIS, CID, CISD
Her iki yönteminde kendi içinde seviyeleri vardır.
CIS : “Configuration Interaction Singles” : Fazladan bir yeni ifade ekler.
CID : “Configuration Interaction Doubles” : Fazladan iki ifade ekler.
HF
Elektron Korelasyon Gelismesi
Tam Konfigürasyon
Etkilesimi
Basis
set
gelismesi
tam dogru cözüm
Tamamen Esnek
Basis Set
( HF- limiti )
Elektron korelasyonunu hesaba katmadan en mükemmel temel küme kullanılarak
varılabilecek en iyi noktaya HF-limiti denir. Schrödinger denklemini tam olarak çözebilmek
için elektron korelasyonu da HF-limitine eklenmelidir. Hem HF hem CI en gelişmiş dalga
fonksiyonları ile dahil edildiklerinde Schrödinger denklemi tam olarak çözülebilmiş demektir.
Ancak bunu yapabilmek çok zaman alıcı bir işlem olduğundan yalnızca küçük moleküllerde
uygulanabilir.
Ab-Initio yöntemini basitleştirerek şöyle özetlenebilir ve bir sistemin enerjisi kabaca
aşağıdaki genel şekli ile ifade edilebilir.
15
EHF =
∑
µγ
Pµγ H µγ +
∑
µγλσ
Pµγ Pλσ (J µγλσ − X µγλσ ) + V
H =elektronların kinetik enerjisi ile elektronlar ve çekirdekler arasındaki çekim gücünden
doğan potansiyel enerjiyi kapsayan terimler
P = moleküler orbital katsayılarının karelerinin toplamından meydana gelen yoğunluk matrisi
Pµγ = 2
doluMO 'ler
∑C µC γ
i
i
i
J = elektronların birbirini itmesinden doğan potansiyel enerjiyi kapsayan terimler
X =fiziksel bir anlamı yoktur. Dalga fonksiyonunu antisimetrik yapmak için gerekli
matematiksel terimlerdir. (Kuvantum mekaniği kurallarına göre dalga fonksiyonunda bir
elektron başka bir elektronla yer değiştirirse fonksiyonun işareti değişmelidir. )
V = Çekirdek çiftlerinin itişmesinden oluşan potansiyel enerjiye ait terimler. (Kinetik
enerjileri Born-Openheimer yaklaşımı ile ihmal ediliyor.)
Bilinmeyen moleküler orbital katsayılarını bulmak için bu formüldeki enerji her bir moleküler
orbital katsayısına göre minimize edilir. Oluşan N sayıda denklem iteratif döngülerle
çözümlenir. (N: basis set sayısı ; yani LCAO formülündeki AO sayısı) N tane MO
oluşturulur. Bunlardan en düşük n/2 tanesi elektronlarla doludur (n : toplam elektron sayısı),
geri kalan n/2 tane MO ise boştur. Bunlara “unoccupied” veya “virtual” orbitaller denir.
Yukarıdaki enerji ifadesinde hesaplanması en zor ve zaman alıcı terimler J ve X tir. J terimi
hesaplanırken, herhangi bir elektronun hareket ederken diğer elektronların hepsinin averajı ile
itişerek potansiyel enerji yaratacağı düşünülür. Yani bu tek elektron haricindeki diğer
elektronların hareketi ihmal edilip, basitleştirilerek o anda sabit durdukları farz edilir.
Yapılan birçok yaklaşım içinde en ciddi olanı ve yöntemin hassasiyetini azaltan bu
yaklaşımdır.
Özellikle aşağıdaki durumlarda sonuçlar hassas bulunmamaktadır :
1. Molekülde anormal bağlanmalar varsa (örneğin çok gergin halkalar, geçiş metalleri
kompleksleri vs.)
2. Molekül temel durumunda değilse (örneğin geçiş konumunda veya uyarılmış
durumda ise)
16
Bunlara benzer durumların haricinde normal moleküller için HF-SCF sonuçları güvenilirdir.
Ancak anormal moleküller çalışılırken elektron korelasyonunu da içeren hesaplar
yapılmalıdır.
I.7. YOĞUNLUK FONKSİYONELİ TEORİSİ “DENSITY FUNCTIONAL THEORY”
( DFT )
Ab Initio yönteminde kullanılan enerji ifadesini hesaplamaları zorlaştırmayacak
şekilde biraz değiştirerek HF yönteminin eksikliklerini gidermeye çalışır. X terimi yerine
toplam elektron yoğunluğunu (ρ) simgeleyen iki yeni fonksiyon kullanılır. Bu fonksiyonlara
“density functionals” yoğunluk fonksiyonelleri denir.
EDFT = Σ Pµν Hµν + Σ Pµν Pλσ Jµνλσ + Ex(ρ) +Ek(ρ) +V
Ex(ρ) : Değişim terimi “Exchange term”
Ek(ρ) : Korelasyon terimi “Correlation term”
DFT yönteminde yoğunluk fonksiyonelleri ab initio yöntemindeki temel fonksiyonlara
benzerler. Gerçek yoğunlukları tam olarak bilinen basit model sistemlerinin yoğunluğunu elde
edebilecek şekilde uygun parametreler kullanılarak türetilirler. Programlarda birçok standart
fonksiyonel hazır olarak bulunur. Bunların BLYP, B3LYP gibi kısaltılmış isimleri vardır.
Birçok molekül için DFT metodunun HF hesaplamalarını büyük ölçüde hassaslaştırdığı
gözlenmiştir. Ab initio yöntemine nazaran daha az bilgisayar zamanı kullandığından ve daha
büyük moleküllere de uygulanabildiğinden son yıllarda çok popüler olmuştur.
DFT, atom ve moleküllerin elektronik yapılarını tespit etmek için ortaya çıkmış bir
yaklaşımdır. 1980’lerin sonlarına doğru ve 1990’larda çok ilgi görmeye başlamış ve önemli
gelişmeler kaydedilmiştir. Bu teorinin HF yaklaşımından farkı şudur: HF teorisinde çokelektronlu dalga fonksiyonu Slater determinantı ile ifade edilir. Slater determinantı tekelektronlu N tane dalga fonksiyonunu kapsayacak şekilde kurulur (N=moleküldeki elektron
sayısı) ve N-elektronlu dalga fonksiyonu hesaplanır. DFT yaklaşımı da tek-elektronlu dalga
fonksiyonlarını kullanır. Ancak, yalnızca toplam elektronik enerjiyi ve elektronik yoğunluk
dağılımını hesaplamaya çalışır. DFT nin temelindeki fikir, toplam elektronik enerji ile toplam
elektronik yoğunluk arasında bir ilişkinin var olduğudur. 1964’te Hohenberg ve Kohn bir
sistemin
temel
durum
enerjisi
ve
diğer
17
özelliklerinin
elektron
yoğunluğu
ile
tanımlanabileceğini gösterdiler. Yani enerji, E, elektron yoğunluğunun ρ(r) tek bir
fonksiyonelidir.
Günümüzde DFT metotları elektronik enerjiyi birkaç terimin toplamı olarak tanımlarlar.
E = ET + EV + EJ + EXC
ET = Elektronların hareketinden ortaya çıkan kinetik enerjiye ait terim
EV = Çekirdek-elektron çekimlerine ve çekirdek çiftlerinin itmesine ait potansiyel enerjiyi
tanımlayan terimleri içerir.
EJ = Elektron-elektron itmesine ait terim
EXC = Geriye kalan diğer elektron-elektron etkileşimlerini kapsar. Kısaca değişim-korelasyon
terimi olarak adlandırılır.
EXC terimi genellikle “değişim” ve “korelasyon” olarak iki kısma ayrılır.
EXC(ρ) = EX(ρ) + EC(ρ)
Bu denklemdeki her terim yine birer fonksiyoneldir. EX(ρ) değişim fonksiyoneli, EC(ρ) ise
korelasyon fonksiyonelidir. Bu fonksiyonellerin iki çeşidi vardır.
1. Lokal fonksiyoneller : Bunlar yalnızca elektron yoğunluğuna, ρ, bağlıdırlar.
2. Gradient-düzeltilmiş fonksiyoneller : Bunlar hem ρ, hem de onun gradientine, ∇ρ,
bağımlıdırlar. Non-lokal fonksiyoneller olarak da adlandırılırlar.
Yukarıdaki gibi, bir değişim fonksiyonelini korelasyon fonksiyoneli ile çiftleştiren
yaklaşımlar saf DFT yöntemleridir. Örneğin, çok yaygın bilinen BLYP fonksiyoneli,
Becke’nin gradient-düzeltilmiş değişim fonksiyonelini, Lee, Yang ve Parr’ın gradientdüzeltilmiş korelasyon fonksiyoneli ile çiftleştirmiştir.
Hibrit Fonksiyoneller
Son yıllarda Becke, Hartree-Fock ve DFT değişim terimlerinin karışımından yeni bir
değişim terimi formüle edilmiştir.
EXCHibrit = CHF EXHF + CDFT EXDFT
Bunlara hibrit fonksiyonelleri denilmektedir. Hibrit fonksiyonelleri, değişim fonksiyonellerini
HF, lokal ve gradient-düzeltilmiş değişim terimlerinin lineer kombinasyonları olarak
18
tanımlarlar. Bu yolla elde edilen değişim fonksiyoneli daha sonra lokal ve/veya gradientdüzeltilmiş korelasyon fonksiyoneli ile birleştirilir.
Hibrit fonksiyonellerinden en iyi sonuçlar veren ve yaygın olarak kullanılan
Becke’nin üç parametreli formülasyonlarıdır ki, kısaca B3LYP ve B3PW91 olarak bilinirler.
Becke tarzı hibrit fonksiyonellerin saf DFT yöntemlerine göre üstün oldukları ve daha hassas
sonuçlar verdikleri görülmüştür.
DFT Yönteminin Avantajı
Son yıllarda yaygınlaşmış olan DFT yöntemleri birçok yönden ab initio yöntemlerine
benzerler. En ucuz ab initio yöntemi olan HF teorisi ile hemen hemen aynı miktarda
bilgisayar zamanı gerektirirler. DFT yöntemini çekici kılan en önemli özelliği,
hesaplamalarına elektron korelasyonunu dahil etmiş olmasıdır. Elektron korelasyonu, bir
moleküler sistemde, elektronların birbirlerinin hareketinden etkilenerek birbirlerinden uzak
durma eğiliminde olmaları gerçeğidir. Ab initio yöntemleri ile bu olayı hesaplamak çok zor
olduğundan, HF teorisi bu etkiyi yalnızca bir averaj etkileşim olarak hesaplayabilir. Yani her
elektron averaj bir elektron yoğunluğunu görür ve onunla etkileşir. Elektron korelasyonunu
daha hassas hesaba katabilen MP2, MP4 gibi HF ötesi yöntemler ise, ters spinlere sahip her
farklı elektron çiftinin anlık etkileşimlerini hesaplayabilirler. Böylece daha doğru ve hassas
sonuçlar elde edilebilir. Ancak bu tarz hesaplamalar bilgisayar kaynakları ve zamanı
açısından çok masraflıdır. DFT yöntemleri ise HF yöntemleri ile hemen hemen aynı sürede ve
elektron korelasyonunu da hesaba katan sonuçlar verdiği için geleneksel ab initio
yöntemlerinden daha üstündür.
I.8. YARIDENEYSEL MOLEKÜLER ORBİTAL YÖNTEMLERİ
“SEMIEMPIRICAL MO METHODS”
Geliştirilmiş temel kümeler ve elektron korelasyonu kullanarak ab initio hesapları ile
kantitatif sonuçlar elde edebilmek mümkündür. Ancak büyük moleküller için ab initio
metodları çok fazla bilgisayar olanakları gerektirmektedir. Bu nedenle hem daha çabuk hem
de güvenilir hesapların yapılabilmesi için yarıdeneysel yöntemler geliştirilmiştir. Bunlarda ab
initio metodu gibi kuvantum mekaniği prensiplerini kullanır ancak Schrödinger denklemini
çözerken çok fazla miktarda yaklaşımlar yapar. Hesaplanması güç olan integrallerin bazılarını
ihmal eder bazılarını da yaklaşımlar uygulayarak hesaplar. İçteki (core) orbitallerine ait
19
integrallerin yerine parametreler kullanır. Bu parametreleri belirlemek için atomik spektra,
iyonlaşma enerjileri vb. gibi birçok deneysel veri kullanır. İşlemlerinde hem teorik hem
deneysel verilerden yararlandığı için ismine “yarıdeneysel” denir.
Yarıdeneysel yöntemlerin temelinde PMO (Pertürbasyon Moleküler Orbital) teorisi ve Hückel
teorisi vardır. Hückel metodu yalnızca konjuge, düzlemsel π-sistemlerinde kullanılır. Bu teori
daha sonraları düzlemsel olmayan moleküllerde de uygulanabilecek şekilde geliştirilmiştir
(Extended Hückel). Daha sonraları Pariser-Parr-Pople (PPP) metodu ile SCF teorisi
kullanılarak birçok yarıdeneysel yöntem ortaya çıkmıştır.
CNDO, INDO, ve NDDO
CNDO “Complete Neglet of Differential Overlap”
INDO “Intermediate Neglet of Differential Overlap”
NDDO “Neglet of Diatomic Differential Overlap”
Bu metodlar J.A. Pople ve grubu tarafından geliştirildi. Amaçları, molekül geometrisi ve
oluşma ısılarından ziyade elektronik özellikleri doğru hesaplayabilmekti. CNDO, elektron
itişimi ile ilgili integralleri hesaplarken atomik orbitallerin küresel simetriye sahip olduğunu
varsayar. NDDO bunu geliştirerek atomik orbitallerin yönlerini de hesaba katar. Bu metodlar
moleküler geometrileri oldukça doğru hesaplayabilirler ama bağlanma enerjilerini
hesaplamada zayıftırlar.
MINDO, MNDO, AM1, PM3
Bağlanma enerjilerini de yeterince hassas hesaplayabilen bir yöntem geliştirmek isteyen
Dewar ve grubu 1969 da MINDO “Modified INDO” metodunu buldular. Hesaplanan oluşma
ısısını deneysel verilere uyduracak şekilde parametreler kullandılar. Oluşma ısılarının
hesaplamaları
yeterince
iyileştirildi
ancak
molekül
geometrileri
yeterince
hassas
hesaplanamıyordu. Daha sonra aynı grup MNDO “Modified Neglet of Diatomic Overlap”
metodunu geliştirdi. Bu metod NDDO nun devamı niteliğinde olup metalleri de parametrize
etti. Ancak MNDO moleküller arası hidrojen bağlarını hesaplamada başarısız oldu. 1985
yılında bu eksikliği gidermek için Dewar ve grubu MNDO nun geliştirilmiş bir versiyonu olan
AM1 “Austin Model 1” metodunu yayınladılar. 1989 da da J.J.P. Stewart MNDO yu tekrar
parametrize etti. PM3, MNDO ve AM1 daki hataları büyük ölçüde azalttı. Oluşma ısıları,
molekül geometrileri, dipol moment ve intermoleküler hidrojen bağlarını hassaslığını
kaybetmeden hesaplayabilmektedir.
20
Birçok çeşit molekül üzerinde bu yöntemler denenmiştir. Tablolarda özellikle en çok
kullanılan üç yöntem MNDO, AM1, PM3 sonuçlarının averaj hataları gösterilmektedir. Bu
tablolara benzer daha birçok veri sayesinde bu yöntemlerin zayıf ve kuvvetli yönleri tespit
edilebilmektedir. Amaca uygun bir yöntem seçilerek hesaplamalar yapıldığı takdirde kimyasal
önemi ve anlamı olan sonuçlar alınabilir. Ancak yarıdeneysel hesapların sonuçları ab initio
nun hesapları kadar hassas değildir. Bu yüzden kantitatif değil kalitatif değerlendirmeler
yapmak daha doğrudur.
Birçok deneysel ve yüksek seviyeli ab initio sonuçlarını yarıdeneysel hesapların sonuçları ile
karşılaştırıldığında şu genelleştirmeler yapılabilir.
1) En son geliştirilen üç model de (MNDO, AM1, PM3) genellikle normal durumdaki denge
geometrilerin tespiti için ygundur. Molekülde ağır atomlar bulunduğunda, bağ uzunluklarını
ve açılarını üçüde benzer hatalarla hesaplarlar. Bu modellerin hiçbiri en düşük seviyeli ab
initio hesabı kadar bile hassas değildir.
Ağır atomların bağ uzunluğu ve bağ açılarındaki RMS hataları
Model
Bağ Uzunluğu
Bağ Açısı
Yarı-Ampirik AM1
0.0048
3.3
Yarı-Ampirik PM3
0.037
3.9
HF / 3-21G
0.028
1.7
HF / 6-31G*
0.028
1.4
MP2 / 6-31G*
0.018
1.5
SVWN / 6-31G*
0.018
1.6
2) Yapı tespit edilmesinde PM3 genellikle üç yarıdeneysel model arasında en iyisidir.
Özellikle periyodik cetvelin 2. sırasındaki ve daha ağır elementler için AM1 ve MNDO dan
daha iyi sonuçlar verdiği görülmüştür.
3) Yarıdeneysel yöntemlerin hepsi, normal temel durum ve nötral moleküllerle
kıyaslandığında iyon ve serbest radikal halindeki molekülleri hesaplamada daha az
başarılıdırlar. Ayrıca MNDO ve AM1 hidrojen bağı içeren sistemlerin tarifinde yeterince iyi
değildirler. PM3 daha başarılıdır.
21
4) Her yarıdeneysel metodun kendine özgü bir yanı vardır. Örneğin PM3 ün amidlerin
düzlemselliğini iyi bulamadığı ve bağlı olmayan hidrojenler arasındaki zayıf çekimleri iyi
gösteremediği bilinmektedir. Genelde bu bilinen problemler çok sınırlı ve özel çeşit
moleküllerde ortaya çıkar. Ve asıl nedeni böyle moleküllerin iyi parametrize edilmemiş
olmasıdır.
22
BÖLÜM II.
HESAPSAL YÖNTEMLERLE NELER YAPILABİLİR ?
1) Tek Nokta Enerjisi “Single Point Energy”
Bir molekülün belli bir duruşunun o noktadaki enerjisidir. Molekül gerçekte bu şekilde
durmuyor olabilir ama bazen karşılaştırmalar yapmak için molekülün geometrisi dondurularak
enerji hesaplanır. Ayrıca çok yüksek seviyeli ve çok zaman alan ab initio hesaplarıda bazen
bu şekilde yapılır. Başlangıç geometrisinin sözkonusu molekül için yeterince doğru bir
geometri olduğundan emin olunduğu durumlarda da bu yöntem kullanılabilir. Örneğin
molekülün geometrisi herhangi bir deneysel yöntemle (x-ışını, spektroskopi vs.) veya yüksek
seviyeli güvenilir bir hesaplama ile daha önceden tespit edilebilmiş ise.
2) Geometri Optimizasyonu
Molekülün başlangıçta programa tanımlanan geometrisini serbest bırakarak programın
molekülü en kararlı halindeki geometrisine getirmesini sağlamaktır.
3) NMR, IR, Raman Spektrumlarındaki bilgiler elde edilebilir. Örneğin frekans hesapları
yaptırılarak titreşim,dönme vs. frekansları bulunur.
4) Konformasyonel Analiz
Esnek moleküllerde ve tekli bağların serbest dönmesi sonucu oluşan konformasyonların enerji
ve geometrileri tespit edilerek en kararlı ve kararsız olanlar bulunur.
5) Termokimya
Moleküllerin termokimyasal özellikleri ∆H, ∆S, ∆G vs. hesaplanabilir.
6) Reaksiyon Kinetiği
Bir reaksiyon süresince oluşan geçiş konumları, ara ürünler, ürünlerin geometrisi ve enerjileri
bulunarak aktivasyon enerjisi tespit edilebilir. Böylece bir reaksiyonun hızlı mı yavaş mı
olacağı veya gerçekleşip gerçekleşmeyeceği anlaşılır.
23
7) Reaktiflik
HOMO-LUMO prensipleri, elektron yoğunlukları, bağ mertebeleri, sertlik-yumuşaklık,
elektrostatik potansiyel vs. gibi kavramlar kullanılarak moleküllerin reaktiflikleri tespit
edilebilir.
II.1. PROGRAMLAR NASIL ÇALIŞIR?
Ab initio ve yarıdeneysel programların ana stepleri birbirine çok benzer. Programlar
özel anahtar kelimeler “keywords” kullanılarak kontrol edilir. Bu anahtar kelimeler yardımı
ile programa nasıl bir iş yapacağı tarif edilir. Örneğin, yöntemin adı, molekülün yükü,
yapacağı işin adı vs…….
Input dosyasında ,
Bu anahtar kelimelerden sonra molekülün başlangıç geometrisi yazılır. Program input
dosyasından önce anahtar kelimeleri sonra da molekülün geometrisini okur.
1) Bu geometriden yararlanarak atomların x,y,z kartezyen koordinatları, atom numaraları,
toplam elektron sayısı vs. bulur.
2) Her çekirdek için atomik orbitaller tayin edilir. Yarıdeneysel programlar bu işi yaparken
önceden belirlenmiş parametreler kullanılarak atomik orbitallerin şekillerini ve enerjilerini
belirlerler.
3) Ab initio programları 2. stepten sonra ileriki hesaplamalarda kullanacağı birçok integrali
hesaplar.
4) Her iki yöntem de SCF hesaplarının başlangıç noktası olarak kullanılmak üzere bir küme
deneme moleküler orbital üreterek başlangıç tahmini yapar. Bunun için birçok olasılık vardır.
Yarıdeneysel yöntemler genellikle elektronları atomik orbitallere eşit olarak bölerler ve daha
doğru MO’ler bulma işini SCF işlemlerine bırakırlar. Ab initio programları ise genelde,
gelişmiş Hückel hesapları yaparak bunları başlangıç tahmini olarak kullanırlar.
5) Programlar başlangıç tahmini kullanarak SCF hesaplarına başlarlar. SCF denklemlerinin
çözümleri her döngüde geliştirilerek elektronik enerji minimum bir değere gelene kadar
devam eder. Bu noktaya “convergence” denir.
24
Yari-Ampirik
Ab-Initio
Inputu oku
geometriyi
hesapla
Inputu oku
geometriyi
hesapla
Basis set
tayin et
Parametreleri
tayin
et
Integralleri
hesapla
Yeni
geometriyi
hesapla
Optimize
olmamis
ise
1. Döngü
Baslangic
tahmini
Sonraki
döngüler
SCF
Yeni
geometriyi
hesapla
SCF
Atomik
kuvvetleri
hesapla
Optimize
olmamis
ise
Optimize olmus ise
Atomik
kuvvetleri
hesapla
Optimize olmus ise
Populasyon
analizi
Populasyon
analizi
6) Bu step programa verilen işin çeşidine göre değişir. Fazladan başka şeyler hesaplatılmak
istenmediyse doğrudan popülasyon analizi stepine geçer ve burada atom yüklerini,
çakışmalarını, dipol momenti vs…. hesaplar.
Eğer molekülün geometrisi optimize edilmek üzere verilmişse önce bu yapılır. Geometri
optimizasyonu için atomik kuvvetler hesaplanır. Minimum enerjiye karşılık gelen geometri
bulunur.
25
Atomik kuvvetler sıfır değilse molekülün geometrisi biraz değiştirilir ve yeni geometriyle
SCF hesapları tekrar yapılır. Enerji minimize edilince tekrar atomik kuvvetler hesaplanır. Bu
işlem de atomik kuvvetler sıfır olana kadar her yeni geometri için tekrarlanır. Bu noktada
geometri optimize olmuştur. Artık program optimize edilmiş molekülün popülasyon analizini
yapmak için son stepe geçer.
II.2. PROGRAMA MOLEKÜLÜN TANITILMASI
3 farklı yolla yapılabilir.
1 ) Kartezyen Koordinatları
Atomların x,y,z, koordinat ekseninde durdukları noktalar belirtilerek molekül tanımlanır.
2 ) Internal Koordinatlar
En yaygın kullanılan yöntemdir. Geometri Z-matrisi denilen bir matrisle tanımlanır. Bu matris
atomların bulundukları noktaları, atom numarası, bağ uzunluğu, bağ açısı ve dihedral açısı
kullanarak geometriyi tarif etmenin bir yoludur.
3 ) Grafik kullanıcı arabirim “graphical user interface” kullanılan programlarda (Spartan,
Hyper-Chem, Gauss-view vs..) molekülün geometrisi ekrana çizilerek programa tanıtılır. Bu
kullanıcı için çok büyük kolaylık getirir. Bu nedenle günümüzde yaygın olarak kullanılan
programlarda bu özellik genelde mevcuttur.
Z- Matrisi
O
Örnek : Su
H
H
Atom sembolü
Bağ Uzunluğu
Bağ Açısı
Dihedral Açısı
Atom Bağlantısı
H
-
-
-
-
O
0.96
-
-
1
H
0.96
109
-
2 1
26
Ayrıca her geometrik parametrenin yanına 1 veya 0 yazılarak o parametrenin optimize edilip
edilemeyeceği belirtilir. Molekülün en kararlı halini elde etmek istiyorsak (3N-6 N=Atom
sayısı) parametreyi optimize ettirmeliyiz. Yani bu matriste her parametre optimize ettirilmeli :
H
O
0.96 1
H
0.96 1
1
109 1
2 1
1. atom için hiçbir parametre tanımlanmaz.
2. atom için yalnızca bağ uzunluğu tanımlanır.
3. atom için bağ uzunluğu ve bağ açısı tanımlanır.
4. atom ve daha sonrakiler için bağ uzunluğu , açısı ve dihedral açısı tanımlanır.
Örnek : Etilen
H5
H3
C1
C2
H6
H4
C1
C2
1.34
H3
1.09
120
H4
1.09
120
180
2 1 3
H5
1.09
120
0
1 2 3
H6
1.09
120
180
1 2 3
1
27
2 1
C2 : C1 ile bağ yapıyor. C=C uzunluğu 1.34
H3 : C2’ ye bağlı C-H : 1.09
C1 ile açı yapıyor. H3-C2-C1 açısı : 1200
H4 : C2’ ye bağlı C-H : 1.09
C1 ile açı yapıyor. H4-C2-C1 açısı : 120
H3 ile dihedral açı tanımlanmış. H4-C2-C1 :1800
Bu dörtlü zincirin ortasındaki C2-C1 bağı doğrultusundan bakılarak H4 ve H3 arasındaki açı
bulunur.
H3
C2
H4
1800 Dihedral Açı
H5 : C1’ e bağlı, C2 ile açı yapıyor, H3 ile dihedral açı yapıyor. H5-C1-C2-H3 açısını görmek
için C1-C2 doğrultusundan bak.
H5
H3
C2
H5 ve H3 Arasındaki Açı = OO
Dikkat ! : Atom bağlantıları belirtilirken kullanılan atomlar mutlaka matriste daha önce
tanımlanmış olmalı. Örneğin H5’ in dihedralini H4 veya H3 e göre tanımlayabiliriz ama H6 ya
göre tanımlayamayız, çünkü H6 bir sonraki sırada programa tanıtılıyor.
28
Örnek :
Stagger Etan
H3
H8
C1
H6
C2
H7
H5
H4
C1
C2
1.54
H3
1.09
110
120
2 1 0
H4
1.09
110
120
2 1 3
H5
1.09
110
240(-120)
2 1 3
H6
1.09
110
60
1 2 3
H7
1.09
110
180
1 2 3
H8
1.09
110
300
1 2 3
1 1 0
H3
H4-C2-C1-C3
1200
1200
-1200
(2400)
C2
H5
H4
saat yönü : 1200
saat yönünün tersi : -1200
29
H5-C2-C1-H3
1200
600
H6-C1-C2-C3
H8
H6
0
-600 (3000)
H3
H8-C1-C2-C3
C1
60
-600
0
180
H7-C1-C2-C3
H7
0
180
Örnek : Asetonitril
CH3
C
N
Molekül lineer olduğu için hayali “dummy” atom kullanılarak tanımlanması gereklidir.
H5
H7
C4
H6 X1
C2
N3
X1
C2
1.00
N3
1.20
90
C4
1.54
90
180
2 1 3
H5
1.09
110
60
4 2 1
H6
1.09
110
300
4 2 1
H7
1.09
110
180
4 2 1
600
H5
X1
1
2 1
-600 (3000)
H5-C4-C2-N3
H6
H6-C4-C2-N3
C4
H7-C4-C2-N3
H7
30
Tanimlanamaz!
Örnek: Sandalye Siklohekzan
13
12
13
12
16
19
15
C3
C7
C6
16
14X
1
C4
C8 X
2
9
7
C5
17
18
4
8
3
10
20
5
17
11
9
11
6
14
15
10
20
19
18
X1
X2
0.51
C3
1.45
90
C4
1.45
90
120
2 1 3
C5
1.45
90
240
2 1 3
C6
1.45
90
180
1 2 3
C7
1.45
90
60
1 2 3
C8
1.45
90
-60
1 2 3
H9
1.08
95
180
3 2 1
H10
1.08
95
180
4 2 1
H11
1.08
95
180
5 2 1
H12
1.08
95
180
6 1 2
H13
1.08
95
180
7 1 2
H14
1.08
95
180
8 1 2
H15
1.08
155
0
3 2 1
H16
1.08
155
0
4 2 1
H17
1.08
155
0
5 2 1
H18
1.08
155
0
6 1 2
H19
1.08
155
0
7 1 2
H20
1.08
155
0
8 1 2
1 0 0
31
2 1 0
BÖLÜM III.
ENERJİ HESAPLAMALARI
Molekül modelleme hesaplarının sonucunda geometri, dipol moment, atom yükleri vs. gibi
birçok moleküler özellik elde edilebilir. Ancak bu hesaplamalardan çıkan en önemli bilgi
molekülün enerjisidir. Çünkü moleküllerin enerjilerini bilmek bize birçok kimyasal olay
hakkında bilgi verir.
Örneğin :
1 ) Birçok izomer arasında hangisinin en kararlı olduğu
2 ) Bir kimyasal reaksiyonun termodinamik açıdan gerçekleşmesinin mümkün olup olmadığı
(ekzotermik mi, endotermik mi olduğu)
3 ) Bir reaksiyonun kinetik açıdan hızının yavaş mı hızlı mı olacağı
Bir molekülün enerjisi pek çok şekilde ifade edilebilir. Organik kimyada en çok oluşma ısısı,
∆Hf , “heat of formation” kullanılır. Bu bir molekülün, onu meydana getiren elementlerin
standart hallerinden elde edilmesine ait reaksiyonun ısısıdır.
Örneğin ; metan için ∆Hf
C(grafit)
+ H2
CH4
reaksiyonuna ait ısıdır.
Toplam Enerji: Bir molekülü çekirdekler ve elektronları birleştirerek meydana getiren hayali
reaksiyona ait ısıdır. Toplam enerjiler (-) sayılardır ve genellikle çok büyük sayılardır. Bu
nedenle çoğunlukla atomik birim (a.u) veya Hartree birimi ile ifade edilirler.
1 a.u.= 1 Hartree = 627.5 kcal/mol = 2625 kj/mol
Toplam enerjilerde ∆ Hf gibi bir reaksiyonun enerjisini hesaplamak için kullanılabilir.
girenler
ürünler
32
∆Erxn = ( Eürün1 +Eürün2 +……….. ) - ( Egiren1 + Egiren2 ……. )
∆Erxn = - ekzotermik “thermodynamically favourable”
∆Erxn = + endotermik “theormodynamically unfavourable”
Örneğin; izomer kararlılıkları karşılaştırılırken 1. izomer reaksiyona giren madde, 2. izomer
de ürün olarak düşünülebilir.
izomer 1
izomer 2
∆Eizomerleşme = Eizomer2 – Eizomer1
∆E = (-) ……. Eizomer2 < Eizomer1 izomer2 daha kararlıdır.
∆E = (+) ……. Eizomer2 > Eizomer1 izomer 1 daha kararlıdır.
Toplam enerjiler aktivasyon enerjisi hesaplamak için de kullanılabilir:
∆Eakt. = Egeçiş konumu – ( EA + EB + …… )
Aktivasyon Enerjisi
Geçis Konumu
Eakt.
A+ B+ ...
girenler
ürünler
Toplam enerjiler denge sabitini hesaplamak (veya dengedeki bileşiklerin yüzde oranlarını
bulmak) için de kullanılır:
∆Grxn. = -RTln K
K = e-∆Grxn./RT
∆Grxn. = ∆Hrxn. - T∆Srxn.
∆Srxn. = ( Sürün1 + Sürün2 + …… ) – ( Sgiren1 + Sgiren2 + …….. )
şeklinde hesaplanabilir. Ancak pek çok reaksiyonun entropik katkısı çok küçük olduğundan
∆Srxn. ≈ 0 kabul edilebilir.
∆Grxn ≈ ∆Hrxn.
∆Hrxn. ≈ ∆Erxn.
Kısaca yukarıda ∆Grxn ile yazdığımız formülü, entropi ihmal edilebilecek kadar küçükse
∆Erxn. ile de yazabiliriz.
∆Erxn. = -RTln K
K = e-∆Erxn./RT
33
Toplam enerjiler reaksiyonların hız sabitini bulmak için de kullanılabilir. Hız sabitleri de
serbest enerji ile bağlantılı olduğundan, entropi katkısı ihmal edilirse aktivasyon enerjisinden
hız sabiti aşağıdaki gibi bulunabilir.
krxn. ≈ ( kBT /h ) ( e-∆Eakt./RT )
kB = Boltzman sabiti
h = Planck sabiti
34
BÖLÜM IV.
KONFORMASYONEL DENGE
IV.1. SİKLOHEKZAN TÜREVLERİNİN KONFORMASYONLARI
Siklohekzan’ın en kararlı konformasyonu sandalye “chair” şeklidir. Elektron difraksiyon
çalışmalarının gaz fazı sonuçlarına göre:
C-C bağ uzunlukları = 1.528 Aο
C-H bağ uzunlukları = 1.119 Aο
C-C-C bağ açıları = 111.05ο
C-C-C-C dihedral açıları = 55.9ο
55.9O
1
6
1
4
3
2
1
6
5
5
4
5
2
4
3
6
2
Half-twist
3
Half-twist
Twist
10.8kcal/mol
5.5kcal/mol
6
4
1
5
5
6
2
1
3
3
2
Chair
Chair
35
4
Sandalyeden daha kararsız diğer iki konformeri ise burkulmuş “twist” ve kayık “boat” tur.
Burkulmuş hali sandalyeden 5.5 kcal/mol, kayık ise 6.4 kcal/mol (şekilde gösterilmiyor) daha
fazla enerjiye sahiptirler. Burkulmuş konformasyonlar daha esnektirler ancak eklips
etkileşimlerinden dolayı kararsızdırlar. Kayık konformasyonunda ayrıca uç hidrojenlerdeki
Van der Waals itmesinden dolayı enerji burkulmuş konformasyonlardan daha yüksektir.
Kayık, iki burkulmuş konformasyonu birbirine dönüştüren bir geçiş halidir. Yarı-burkulmuş
“half-twist” konformasyonlar ise enerjinin en yüksek olduğu (en kararsız) tepe noktalarıdır;
sandalye ve burkulmuş yapıları birbirine dönüştürürler.
H
H
H
H
H
H
H
H
H
H
H
H
H
H
Twist konformasyonunda
eklips durumu
Boat konformasyonunda
eklips durumu
H
H
Boat konformasyonunda
van der Waals itmesi
H-H uzaklığı = 1.83 A0 < 2.4 A0
Van der Waals çaplarının toplamı = 2.4 A0
İki sandalye konformasyonunun hızlı bir şekilde birbirine dönüşmesine inversiyon denir. Bu
olay C-C bağlarının bir miktar dönmesinden oluşur ve 1. dereceden hız sabiti = 104 – 105 sn-1
dir.(3000 K)
inversiyon
Kayık konformasyonu enerji diyagramında gösterilmemiştir çünkü iki sandalye, kayık
konformasyonundan geçmeden de birbirlerine dönüşebilirler.
36
IV.2. SÜBSTİTÜENT ETKİSİ
Siklohekzan’a sübstitüent takıldığında inversiyonun hızını fazla etkilemez ancak farklı
sandalye konformasyonlarının dengedeki dağılımları etkilenir.
Örneğin metil siklohekzan için :
H3C
CH3
ekvatoryal
aksiyel
Bu inversiyon için ∆G = 1.8 kcal/mol bulunmuştur ki bu %95 ekvatoryel metil siklohekzan,
5% aksiyel metil siklohekzan’ ın dengede bulunduklarını gösterir. Yani ekvatoryel duruş daha
kararlı, aksiyel duruş kararsızdır. Bunun sebebi aşağıda gösterilen sterik itmelerdir.
H3C
CH3
1,3 diaksiyel
van der Waals etkilesimi
(syn-aksiyel etkilesim)
NMR Spektroskopisi
Sübstitüe siklohekzanın konformasyonel enerji farklarını fiziksel olarak ölçebilmenin en
yaygın yolu NMR teknikleridir. Siklohekzan halkasının inversiyonu sırasında aksiyel ve
ekvatoryel sübstitüentler yer değiştirirler. Bu olaya NMR teknolojisinde “site exchange
process” denir. Bu değişimin hızına bağlı olarak NMR 3 çeşit spektrum gösterebilir.
1 ) Değişim çok hızlı ise ( > 105 sn-1)
NMR her bir konformasyonun zaman-averajlı spektrumunu verir. Yani tek bir pik gözlenir.
2 ) Değişim yavaş ise ( < 102 sn-1)
Her bir konformasyona ait pikler gözlenir.
3 ) Değişim hızı her iki durum arasında ise NMR da geniş pikler gözlenir.
37
Hizli degisim
νA+ νB / 2
Orta hizli degisim
νB
νA
Yavas degisim
νA
νB
Tipik bir siklohekzan türevi -50 0C nin altına soğutulduğunda yavaş değişim koşulları
sağlanabilir. Böylece her bir konformere ait sinyallerin altındaki alanların ölçülüp,
integrasyonunun bulunmasından konformasyonel denge sabiti hesaplanabilir.
∆G0 = -RTln K bağıntısından ∆G0 hesaplanabilir.
aksiyel
ekvatoryel
dengesinde konformerler arasındaki serbest enerji farkına “konformasyonel serbest enerji”
denir ve –∆G0 olarak kullanılır.
–∆G0 = - (∆G0ek -∆G0ak)
38
Ekvatoryel daha kararlı ise ….. –∆G0 (+) dengenin yönü ekvatoryele doğru
–∆G0 (+ değer arttıkça) değeri arttıkça, ekvatoryele eğilim artar. –∆G0 ye A değeri de denir.
A : Konformasyonel serbest enerji
Örneğin Siklohekzil iyodür’ün -80 0C deki NMR spektrumunun bir bölümü şöyledir.
Spektrumda aksiyel ve ekvatoryel konformasyonlar başarı ile ayrıştırılmıştır. Yüksek alandaki
multipletin (tripletin tripleti) visinal eşleşme sabitleri j=3.5 ve j=12 Hz olarak ölçülmüştür. Bu
multiplet, ekvatoryel siklohekzil iyodürün aksiyel protonuna aittir. Çünkü bu Hax, yanındaki
C üzerinde bulunan ekvatoryel protondan (He) küçük bir “gauche” eşleşme sabiti ile; aksiyel
protondan (Ha) ise daha büyük bir “anti” eşleşme sabiti ile etkilenir. Düşük alandaki yaygın
pik ise aksiyel siklohekzil iyodürün ekvatoryel protonuna aittir. İyi ayrışmamış olmasının
sebebi bu ekvatoryel protonunun komşu karbonu üzerindeki Ha ve He protonlarının her ikisi
ile de birbirine yakın goş “gauche” eşleşme sabitleri ile etkileşmesidir. Eğer eşleşme sabitleri
eşit olsaydı beşli “quintet” bir yarılma gözlenirdi.
quintet
Hax./ Heq relatif alanı 3.4 hesaplanmıştır, ki bu da -∆G0= 0.47 kcal/mol’ e eşittir. Yani -∆G0
(+) değer olduğundan ekvatoryel daha kararlıdır. Aşağıdaki tabloda birçok siklohekzan
39
türevinin -∆G0 değerleri verilmiştir.
Sübstitüent
-F
-Cl
-Br
-I
-CH3
-CH2CH3
-CH(CH3)2
-C(CH3)3
-CH=CH2
-C6H5
-CN
-O2CCH3
-CO2H
-CO2C2H5
-OH (aprotic solvents)
-OH (protic solvents)
-OCH3
-NO2
-HgBr
-∆G0 (kcal/mol)
0.24-0.28
0.53
0.48
0.47
1.8
1.8
2.1
> 4.5
1.7
2.9
0.15-0.25
0.71
1.35
1.1-1.2
0.52
0.87
0.60
1.16
0
Ref.
a
a
a
a
b
b
b
c
d
d
a
a
c
c
c
c
c
a
a
a. F.R. Jensen and C.H. Bushweller, Adv. Alicyclic Chem. 3, 140 (1971)
b. N.L. Alligner and L.A. Freiberg, J. Org. Chem. 31, 804 (1966)
c. J.A. Hirsch, Top Stereochem. 1, 199 (1967)
d. E.L. Eliel and M. Manoharan, J. Org. Chem. 46, 1959 (1981)
Halojenli türevlerden ekvatoryele eğilimi en az olan F dur çünkü en küçük çaplı halojendir.
Cl, Br ve I hemen hemen aynı miktar ekvatoryel eğilimi göstermektedir çünkü –I ve –Br’un
van der Waals çapları –Cl’dan büyük olmasına rağmen C-I ve C-Br bağ uzunlukları C-Cl’den
daha uzun olduğundan syn-aksiyel itme azalır ve sonuçta –Cl türevine yakın konformasyonel
eğilim gösterirler.
Alkil türevleri karşılaştırılacak olursa beklenildiği gibi t-bütil türevi şiddetli bir şekilde
ekvatoryel durma eğilimindedir. Diğerleri, metil, etil, izopropil benzer eğilimler gösterirler,
çünkü bunlarda tek bağlar etrafındaki serbest dönme ile molekül kendini daha düşük enerjiye
getirebilmektedir.
40
1,2 ve 1,3 Disübstitüe Siklohekzanlar
1,3 disübstitüe siklohekzan : (sterik etkiler baskın)
R
R
R
1,3 syn-aksiyel
sterik itme
R
1,2 disübstitüe siklohekzan : (elektronik etkiler baskın)
F
F
F
F
dipoller iptal
dipoller eklenir
IV.3. KONFORMASYONEL ETKİLER
Konformasyonel analizin genel olarak dayandığı nokta atomların büyüklüğü ile bağlantılı
olan sterik etkileşimlerdir. Sterik etkileri gözönüne alarak konformerlerin relatif
kararlılıklarını, reaktifliklerini, ürün stereokimyasını vs. gibi birçok olayı tahmin edebiliriz.
Ancak konformasyonların kararlılığının yalnızca sterik faktörlerle açıklanamadığı örnekler
literatürde her geçen gün artmaktadır. Genellikle bu durum içinde heteroatom, polar bağ veya
bağ yapmamış elektron çifti bulunduran sistemler için doğrudur ve özel “konformasyonel
etkiler” olarak ele alınır. Her birinin ayrı özel adı vardır. En çok bilinenlerinden bazıları
şunlardır :
Goş “Gauche” Etkisi
X-C-C-Y (X ve Y elektronegatif gruplar) şeklindeki sistemlerin goş etkileşimlerinin en fazla
olduğu konformasyonları tercih ettikleri gözlenmiştir.
41
H
H
H
H
H
X
Y
H Standart Davranis Y
Gauche Etkisi
H
H
X
anti
gauche
( X ve Y halojen
veya -OCH3
grubu ise )
X veya Y nin elekronegatifliği arttıkça goş konformasyonuna olan eğilim de artmaktadır.
Özellikle sübstitüentler –F veya OCH3 olduğunda bu etki güçlenmektedir. Halbuki sterik ve
dipolar etkileşimler (µanti = 0 µgauche ≠ 0 ) açısından düşünüldüğünde anti konformasyonunun
daha kararlı olması beklenmektedir. Bu iki etkinin de üstesinden gelen goş etkisinin sebebi
değişik yollarla açıklanmaya çalışılmıştır. Bunlardan en rağbet göreni, bonding ve
antibonding orbitallerinin çakışmasından ortaya çıkan kararlılık açıklamasıdır. Örneğin 1,2difloroetan molekülünde
H
F
H
F
F
F
anti
H
H
H
gauche
F
H
H
F
H
Goş konformasyonunda, C-H bonding orbitalleri ile C-F anti-bonding orbitalleri etkileşir ve
C-H bağı donor, C-F bağı akseptor görevini görür. Bu olayın gerçekleşmesi için F-C-C-H
atomlarının aynı düzlemde ve F ile H’ ın zıt yönlerde durmaları gerekir ki buna F ve H
birbirlerine göre “antiperiplanar” duruyor denir. Bu geometrinin sağlanabilmesi içinde iki F
atomunun goş olması gerekmektedir. Gauche etkisine benzeyen ve onunla bağlantılı bir başka
konformasyonel etki ise anomerik etkidir.
Anomerik Etki
İlk defa karbonhidratlarda tespit edilmiştir. Bir piran halkasının birinci karbonuna bağlı
elektronegatif bir sübstitüentin aksiyel duruşu tercih etmesi anomerik etki olarak
isimlendirilir. Halbuki altılı halkalarda sübstitüentlerin ekvatoryel duruşlarının daha kararlı
olduğu bilinmektedir.
42
O
O
X
ekvatoryel
aksiyel
Daha sonraları anlaşılmıştır ki bu olay sadece karbonhidratlar veya altılı heterosiklik halkalar
için değil, genel olarak R-O-C-X atom sıralanışına sahip moleküllerin de ortak bir özelliğidir.
Altılı halkalardaki aksiyel ve ekvatoryel konformerler düz zincirlerde sırasıyla goş ve anti
konformasyonlara karşılık gelirler.
X
H
R
R
H
X
R ve X anti
gauche
ekvatoryel C-O
Newman Projeksiyonu
aksiyel C-O
Newman Projeksiyonu
R
R
H
O
X
O
H
R
X-C-O-
H
R
antiperiplanar
Goş veya aksiyel duruşta, oksijenin boş elektron çiftlerinden biri, oksijen, karbon ve
sübstitüent birbirlerine antiperiplanar durumdadırlar. Yani goş etkisinde açıkladığımız gibi,
ama C-H bağı yerine burada oksijen ve onun elektron çifti bulunur.
H
H
H
H
X
X
H
H
O
R
X
anomerik etki
gauche etkisi
Anomerik etkinin temelinde de bu antiperiplanar sıralanış vardır. Anomerik etkiyi yaratan
sebep oksijenin boş elektron çiftlerinden X sübstitüentine doğru elektron aktarılmasıdır. Yani
abartarak resonans şeklinde gösterirsek :
43
O+
O
X-
X
Bu olayı destekleyen direk kanıtlar vardır. Örneğin; C-O bağının kısaldığı, C-X bağının
uzadığı X-ışını kristal yapı tayinlerinde gözlenmiştir.
Hidrojen Bağı
Konformasyonel dengelerde intramoleküler hidrojen bağı baskın olarak rol oynar. Genellikle
konformasyonel dengeyi kontrol eder. Bu nedenle konformasyonel enerjiler hidrojen
bağından belirgin bir şekilde etkilenirler.
Hidrojen bağı, elektronegatif bir atoma bağlı hidrojenin yakınında bulunan diğer
elektronegatif atomlar ile etkileşmesinden meydana gelir. Hidrojen bağının gerçekleşebilmesi
için gerekli elektronegatiflik miktarını sağlayabilen atomlar F, O ve N dir.
1,2-dihidroksi etan molekülünün konformasyonel analizi intra-moleküler H-bağının önemini
gösteren bir örnektir.
H
O1
H
O4
C2
H
H5
H
H
H
H
O4
H
H5
O1
H5
H
O4
H
2
2
H
C3
O-C-C-O anti
O-C-C-O gauche
O1
H
C2
C3
H
H
O1
H
H
H
O4
H
MP2/6-31G*//6-31G* seviyesinde yapılan ab initio hesapları goş konformasyonunun 2.8
kcal/mol daha kararlı olduğunu (anti’ye göre) tespit etmiştir. Ayrıca deneysel yöntemlerlerde
(elektron difraksyonu, mikrodalga, IR, NMR) bu molekülün goş konumunda durduğu
gözlenmiştir.
44
Bağsız Etkileşimler “Nonbonded Interactions”
Yapılan araştırmalarda, yukarıda anlatılan hidrojen bağı etkileşiminin dışındaki bazı
etkileşimlerin de molekülün şekline katkısı olduğu görülmüştür. Bu etkileşimler bağsız
etkileşimlerdir. Bağsız etkileşim; elektronegatif bir atoma bağlı karbon üzerindeki hidrojen
atomu ile elektronegatif bir atom arasındaki etkileşimdir.
Herhangi iki atom birbirine van der Waals yarıçaplarının toplamı kadar veya daha yakın
mesafede duramazlar, çünkü birbirlerini iterler. Ancak araştırmalarda bağsız etkileşimin
olduğu durumlarda atomlararası uzaklığın van der Waals yarıçaplarının toplamından daha
küçük olduğu görülmüştür. Bu sonuçlar da bağsız etkileşimlerin ispatlanması açısından
önemlidir.
Örneğin 1,2-dimetoksietanın ab initio Moleküler Orbital ile konformasyonel analizinin
ve Moleküler Mekanik hesaplamalarının yapıldığı bir çalışmada CH3/O
türü bağsız
etkileşimler gözlenmiştir. Bunu incelemek için aşağıdaki gibi bir eter molekülünün metil
grubunun trans C-H bağı diğer eter molekülünün C2 eksenine konulmuştur.
Aşağıda ayrıca MP2/6-31G* ile hesaplanan dimetil eter dimerinin intermoleküler bağsız
etkileşim enerji potansiyellerinin, eter molekülünün oksijeni ile karbon atomu arasındaki C-O
uzaklığına karşı çizilen grafik görülmektedir. Ab initio moleküler orbital potansiyeli C-O
bağının 3.6 A° olduğu anda -0.9 kkal/mol değeri ile bir minimuma sahip olmaktadır. Eter ile
etkileşen metil grubuna farklı sübstitüentler bağlanarak, bu sübstitüentlerin etkisi
gözlenmiştir. Metoksi grubu hidroksil veya flor atomu ile yer değiştirdiğinde potansiyel
enerjinin çok az değiştiği görülmüştür. Bu üç sübstitüent bağlı iken molekül düşük enerji
değerleri ile diğer grupların bağlı olduğu durumlardan daha kararlıdır ve C-O mesafeleri daha
kısadır.
45
Diğer yandan metoksi grubu yerine metil grubu, amino grubu veya hidrojen atomu
geldiğinde enerjinin eğiminin azaldığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlar metil grubuna
elektronegatif bir sübstitüent bağlandığında bağsız etkileşimin arttığını göstermektedir.
Çözücü Etkisi
Çözücü ve çözünen arasındaki etkileşimlerden kaynaklanır ve temelinde elektrostatik
etkileşimler vardır. Genellikle dipol momenti küçük olan konformerler dielektrik sabiti düşük
olan çözücüler (apolar) içinde daha kararlıdırlar. Diğer bir deyişle, dipol momenti büyük olan,
polar bir konformer dielektrik sabiti yüksek olan bir çözücüde daha kararlıdır. Sonuç oalarak
konformasyonel dengenin yönü, molekülün içinde bulunduğu çözücünün çeşidine göre
değişebilir. Örneğin, 2-halosiklohekzanların konformasyonel dengesinin bulundukları ortamın
polaritesine göre yön değiştirdiği hem deneysel hem hesapsal yöntemlerle tespit edilmiştir.
46
O
O
polar çözücü
H
Cl
apolar çözücü
H
Cl
ekvatoryel Cl
dipoller birbirine
eklenecek sekilde
aksiyel Cl
dipoller birbirini
azaltacak sekilde
*Dielektrik sabiti düşük olan çözücülerde aksiyel konformer,
*Dielektrik sabiti yüksek olan çözücülerde ise ekvatoryel konformerin daha kararlı olduğu
gözlenmiştir.
Yani ortam değiştikçe konformasyonel dengenin yönü tersine dönmüştür.
47
BÖLÜM V.
POTANSİYEL ENERJİ YÜZEYLERİ (PES)
Potansiyel yüzeylerin şekli kimyasal hesaplamalarda büyük önem taşır. N sayıda atom
bulunduran bir molekülün potansiyel yüzeyi 3N-6 boyutludur. Bu, gerçekte kavranamayacak
büyüklükte bir yüzey olduğundan genellikle bir veya iki boyutlu azaltılmış potansiyel enerji
diyagramları kullanılır. Örneğin aşağıda basit bir reaksiyon profili potansiyel eğri şeklinde
gösterilmiştir.
geçiş konumu
Enerji
girenler
ürünler
Reaksiyon Koordinatı
Verilen herhangi bir yapının böyle bir eğrinin hangi noktasında olduğu o yapının
titreşimlerinin frekansları hesaplanarak bulunur. Yani moleküler enerjinin bütün geometrik
parametrelere göre ikinci türevleri hesaplanır. Bu işlem bilgisayar açısından çok zaman alıcı
bir işlemdir ama optimize olmuş bir molekül yapısının potansiyel enerji yüzeyinde nerede
olduğunu tespit edebilmek için gereklidir.
Potansiyel enerji yüzeylerinde bizi ilgilendiren önemli iki nokta vardır : çukurlar ve
tepeler. Çukurlara minimumlar da denir, çünkü bu noktalarda enerji minimum değerindedir.
Minimum noktasından hangi yönde uzaklaşılırsa uzaklaşılsın
enerji yükselmeye başlar.
Minimum noktalarında molekülün bütün titreşimlerinin frekansları (+) işaretlidir. Tepe
noktalarına ise semer noktası “saddle point” veya geçiş konumu “transition state” denir. Geçiş
konumunda yalnızca bir yön hariç diğer bütün yönlerde uzaklaşıldığında enerji artar. Yani
enerji bir yön hariç diğer bütün yönlere göre minimum değerdedir. Enerjinin artarak gittiği tek
48
yön incelenen reaksiyon koordinatındaki yöndür. Bu nedenle sadece bir çeşit titreşim enerjiyi
düşürür ve yalnızca tek bir titreşim (-) frekans verir. Bu (-) frekansa sanal “imaginary”
frekans denir ve bu hareket reaksiyonumuzu gösteren hareket olmalıdır. Bu iki önemli
noktaya, (minimum ve geçiş konumu) ikisine birden “stationary points” (durgun noktalar)
denir. Bunların haricindeki noktalar birden fazla sanal frekans gösterirler ve anlamlı
geometriler değillerdir. PES herhangi bir yerine karşılık gelirler.
Geometri optimizasyonu yaptırıldığında program yalnızca minimum noktalarını
bulabilir. Geçiş konumunu tespit edebilmek için özel anahtar kelimeler kullanmak gerekir.
Elde edilen geometrilere mutlaka frekans hesabı yaptırılarak yapının karakteri tespit
edilmelidir.
V.1. GLOBAL MİNİMUM PROBLEMİ
Geometri optimizasyonu yapan MO programları, birden fazla minimum bulunan bir
potansiyel enerji yüzeyinde enerji bariyerini aşarak daha çukurda olan başka bir minimuma
ulaşamazlar. Optimizasyon sonucu elde edilen minimum başlangıç noktasından enerjiyi
düşürerek ulaşılan çukurdur.
Örneğin;
Enerji
A
B
C
A noktasından başlandığında, optimizasyon sonucu B minimumunun geometrisi elde edilir.
Daha düşük enerjiye sahip olan C minimumuna ulaşılamaz. Bu nedenle herhangi bir
geometriden başlandığında optimizasyon
sonucu en kararlı yapıya ait geometrinin elde
edileceği garantisi yoktur.Yalnızca potansiyel enerji yüzeyindeki herhangi bir minimuma
ulaşılır. Molekülün geometrisine en büyük katkıyı yapan ise en düşük enerjiye karşılık gelen
49
minimuma ait geometridir ki buna “global minimum” denir. Asıl amaç global minimumu
bulmaktır. Fakat kimyasal hesaplamalardaki en sık karşılaşılan problem de budur. Çünkü bir
kimyacının hayal gücü ve önsesizi bir molekülün sahip olabileceği bütün olası
konformasyonlarını göz önüne alamayabilir ki bu durumda global minimum farkına varmadan
atlanılmış olur.
Sonuç olarak, molekülün en kararlı yapısını elde edebilmek için bütün olası
konformasyonlarının hesaplanması gerekmektedir. Bu, içinde çok sayıda tek bağ bulunan
esnek moleküllerin hesaplamalarını zorlaştırır. Ancak, kısa hayat sürelerinden dolayı
laboratuar şartlarında tespit edilemeyen pek çok konformasyona ait bilgileri elde edilebilmesi
fırsatını sağlar.
Tipik olarak 4 bağ yapmış bir atom 3 değişik stager konformasyonu oluşturur. (Eklips
konformasyonları daha yüksek enerjili olacağından hesaba katılmaz.) Bir molekülde N tane iç
dönme hareketi yapabilecek bağ varsa 3N sayıda konformasyonu vardır.
Örneğin,
klorobütan :
CH3-CH2-CH2-CH2Cl
N=2
32 = 9 konformasyon
Klorooktan :
CH3-CH2-CH2-CH2-CH2-CH2-CH2-CH2Cl
N=6
36 = 729 konformasyon
Bu konformasyonların her biri potansiyel enerji yüzeyinde bir minimumu gösterir. Bu
minimumların hepsine “lokal minimum” denir.
50
Aşağıda ozon molekülüne ait bir potansiyel enerji yüzeyi görülmektedir.
3-Boyutlu potansiyel enerji yüzeyleri, kontur haritalar “contour maps” denilen eş yükselti
eğrileri olarak da gösterilebilir. Aşağıda bir örneği görülmektedir.
α-Maltotrios’un konformasyonlarına ait kontur harita. (+) sembolü bazı lokal minimumları
göstermektedir..
51
BÖLÜM VI.
REAKSİYON TERMOKİMYASI
Şu ana kadar yaptığınız ödevlerde enerji hesaplamalarını yalnızca konformasyonel
değişimler üzerine uyguladınız. Çünkü böyle değişimler hesapsal olarak modellenmeleri en
kolay olanlardır. Hiçbir bağ kırılması ve yeni bağ oluşumu yoktur. Yalnızca bağ dönmesi
gerçekleşir. Bu nedenle yarıdeneysel yöntemlerle bile güvenilir bir şekilde modellenebilirler.
Diğer taraftan, reaksiyon karmaşık hale geldikçe reaksiyonu modellemek için kullanılacak
hesapsal yöntem de daha hassas ve üst seviyeli olmalıdır. Bu anlamda reaksiyonlar 5
kategoriye ayrılırlar.
1) Homolitik bağ ayrışması : Reaksiyonun her iki tarafındaki toplam elektron çifti sayısı
(bağ yapmış ve yapmamış) korunmamıştır.
Örnek :
CH3-CH3
7 elektron cifti
(6 C-H ve 1 C-C)
2CH3.
6 elektron cifti
(C-H)
Bu tip reaksiyonların güvenilir bir şekilde modellenebilmeleri için çok üst seviyeli ab initio
yöntemleri gerekir. Elektron korelasyonu ihmal edilmemelidir. Bunlar hesapsal olarak en zor
çalışılan reaksiyon tipleridir.
2) Heterolitik bağ ayrışması : Reaksiyonda toplam elektron çifti adedi korunmuştur fakat
kimyasal bağ adedi korunmamıştır.
Örnek :
Na-Cl
Na+ + Cl8 elektron
O bag
8 elektron
1 bag
Kullanılması gereken en düşük seviye, orta dereceli temel kümeler olmalı, 6-31 G veya daha
üst seviyeler. Reaksiyonda anyon varsa difüzyon fonksiyonları kullanılmalı.
52
3) Denklemde hem bağ sayısı hem boş elektron çifti sayısı korunan ama bağ çeşitlerinin adedi
korunmayan reaksiyonlar. (Yapısal izomerleşmeler, alkenlerin hidrojenleşmeleri vs.)
En az orta karar veya daha üst düzey ab initio veya DFT yöntemleri kullanılmalıdır.
Örnek :
H
H
H
O
C
C
C
H
O
H
H
H
C
H
9 elektron çifti
0 C=C
4 C-H
0 C-O
O O-H
1 C-C
1 C=O
9 elektron çifti
1 C=C
3 C-H
1 C-O
1 O-H
4) İsodesmik reaksiyonlar : Her çeşit bağın ve boş elektron çiftlerinin adetleri korunur,
yalnızca bağların veya boş elektron çiftlerinin çevreleri değişir.
Örnek :
H
O
C
H
H
H
C
+
H
CH 4
H
H
H
H
+
H
H
O
H
8 C-H
1 C-C
1 C=O
8 C-H
1 C-C
1 C=O
Hesapsal modellemeler için konformasyonel denge reaksiyonlarından sonra en uygun
reaksiyonlardır. Çünkü bunlar düşük seviyeli ab initio yöntemleri ile çalışılabilir, 3-21G gibi.
Ancak yarıdeneysel yöntemler her zaman güvenilir sonuç vermezler. İzodesmik reaksiyonlar
kullanılarak deneysel olarak oluşma ısıları bilinmeyen bileşiklerin oluşma ısıları bulunabilir.
Mesela, isodesmik reaksiyonları kullanarak CO2 nin oluşma ısısını bulalım. Şu reaksiyonu
kullanabiliriz.
CO2 +
CH4
2H2CO
53
∆Hreaksiyon = 2∆Hf(H2CO) - ∆Hf(CO2) - ∆Hf(CH4)
hesapsal değerini
deneysel değeri
kullan
BUL
deneysel değeri
var
var
- 25 kcal/mol
- 16kcal/mol
İsodesmik reaksiyonların kullanılmayacağı durumlar :
* Bütün reaksiyonlar için iyi deneysel değerler bulunmayabilir.
* Bu teknik aktivasyon engelleri için kullanılamaz.
* Bu teknik isodesmik olmayan reaksiyonlarda kullanılamaz.
Örnek :
CHF3
reaksiyonunda
+ 2CH4
3CH3F
∆Hf(CHF3) = -164.0 kcal/mol
∆Hf(CH4) = -16.0 kcal/mol
deneysel olarak biliniyor. Bu reaksiyonu
hesapsal bir yöntemle çalışarak CH3F molekülü için değerini nasıl bulursunuz?
5) Konformasyonel değişimler: Bağ yapıları bozulmayan, yalnızca bağ dönmesinden
kaynaklanan değişimlerdir.
Örnek :
trans-bütan
H3C
H
H
H
H
gauche-bütan
H3C
H
CH3
H
H
CH3
H
Hesapsal olarak çalışılması en kolay reaksiyonlardır. Aslında bunlarda isodesmik
reaksiyonların bir türüdür. Ama diğer türlerine nazaran daha da basit olduklarından
yarıdeneysel yöntemler bile yeterince doğru sonuçlar vermektedir.
54
BÖLÜM VII.
KİNETİK VE TERMODİNAMİK KONTROL
Kimyasal reaksiyonlar karmakarışık davranışlar gösterirler. Bir reaksiyon bir takım
koşullar altında belli bir ürün karışımı meydana getirmesine rağmen farklı bazı koşular altında
başka ürün karışımları verebilir. Buna ek olarak, birçok etken (sıcaklık, konsantrasyon,
çözücü ve reaksiyon süresi) deneyin sonuçlarını etkileyebilir. Bu nedenle, bu etkenler ile
deneyin sonuçları arasındaki ilişkileri bulmak kimyanın başlıca amaçlarından biridir.
Deneysel koşulların iki reaksiyondan birini diğerine nazaran tercih edilir kılması kinetik
ve termodinamik kontrol ile açıklanabilir. Kinetik olarak kontrol edilen bir reaksiyonda
ürünlerin oluşumu, birbirleriyle yarışan iki reaksiyonun geçiş konumlarının relatif
kararlılıkları ile, yani bu reaksiyonların relatif hızları ile belirlenir. Termodinamik olarak
kontrol edilen bir reaksiyonda ise, yarışan reaksiyonların ürünlerinin relatif kararlılıkları ile
belirlenir.
Bu
iki
durum,
aşağıdaki
diyagramdan
daha
iyi
anlaşılabilir.
Enerji
A
B
Kinetik gidiş yolu
C Termodinamik gidiş yolu
Reaksiyon Koordinatı
Bu reaksiyon koordinatı diyagramı birbiri ile yarışan iki reaksiyon
için gerekli enerji
değişimini göstermektedir.
1. reaksiyon A
B
2. reaksiyon A
C
* Her iki reaksiyonda ekzotermiktir. Ama C nin enerjisi B den daha düşüktür.
* Her iki reaksiyon için de bir enerji bariyeri vardır.
55
Ama C nin oluşması için aşılması gereken enerji bariyeri B için gerekenden daha fazladır. Bu
nedenle, reaksiyonun ilk zamanlarında B, C den daha çabuk oluşacaktır.( Çünkü B ye götüren
gidiş yolundaki geçiş konumu daha kararlıdır.)
Şimdi artık hangi reaksiyon koşullarında hangi reaksiyonun gerçekleşeceğini tahmin
edebiliriz. Örneğin, sıcaklık ve reaksiyon zamanının bu mekanizmaya etkisini düşünelim.
* Düşük sıcaklıklarda : C ye nazaran daha çok sayıda A enerji engelini daha kolay
geçeceğinden B ürünü oluşur.
A
B
dengesi
A
C dengesinden daha kısa sürede oluşacağından, deneyin
sonundaki ürün karışımında [B]>>[C] olacaktır.
* Yani düşük sıcaklık ve kısa reaksiyon süresi koşullarında A→B reaksiyonu hızlı ve baskın,
A → C reaksiyonu ise yavaş olacaktır. Böyle bir sisteme “kinetik kontrollü” denir ve B
maddesine de bu reaksiyonun “kinetik ürünü” denir.
* Yüksek sıcaklıklarda : Aynı deney tekrarlandığında B nin oluşması hala kolay ve tercih
edilen bir durumdur. Ama reaksiyon zamanı yeterince uzatılır ve A
B
arasındaki dengenin oluşmasından sonra da devam ettirilirse C de oluşmaya başlayacaktır.
Çünkü A molekülleri C yi oluşturmak için aşmaları gereken enerjiye ulaşacaklardır. Aynı
şekilde oluşmuş olan B molekülleri de A ya dönebilecek enerjiye sahip olacaklardır. Yani
yeterince uzun zaman verildiğinde bütün A ve B moleküllerinin hepsi C ye dönüşecektir.
Sonuç olarak :
Yüksek sıcaklık ve uzun reaksiyon zamanı sağlandığında, enerji açısından daha kararlı olan C
ürününün oluşması tercih edilir. Bu koşullardaki sisteme “termodinamik kontrollü”, C ye de
“termodinamik ürün” denir.
Orta dereceli sıcaklıklar ve reaksiyon süreleri ise elbette A, B, C arasında kısmi dengeler
oluşturacak ve ürünler bunların karışımından meydana gelecektir.
Sık rastlanılan durumlardan biri de kinetik ve termodinamik ürünlerin aynı olması olayıdır.
Aşağıda buna örnek bir reaksiyon koordinatı gösterilmektedir. F hem kinetik hem
termodinamik reaksiyon ürünüdür. Çünkü hem en kararlı ürün, hem de aktivasyon enerjisi en
düşük gidiş yolunun ürünüdür.
56
Enerji
E
D
F
Termodinamik ve
kinetik gidiş yolu
Reaksiyon koordinatı
Böyle bir durumda deneysel koşullara bağlı olarak E ve F nin farklı oranlarda karışımları
oluşacaktır.
* Yüksek sıcaklık ve uzun reaksiyon süresince E ve F arasında tam bir denge oluşacaktır. E ve
F nin dengedeki miktarlarını ise relatif enerjileri belirleyecektir.( E ve F nin kararlılıkları)
* Düşük sıcaklık ve kısa reaksiyon süresinde ise farklı oranlarda ürünler oluşacaktır. Bu
koşullarda oluşacak
E
F dengesindeki relatif miktarları E ve F yi oluşturan gidiş
yollarının relatif enerji bariyerleri belirleyecektir.
Sonuç olarak, ürünlerin oranları, bir reaksiyonun kinetik kontrol altında mı yoksa
termodinamik kontrol altında mı gerçekleşeceğini anlamamızı sağlar.
Bilgisayar modellemeleri her iki çeşit reaksiyonlar için de kullanılabilir. Hesapsal kimyacı şu
sorulara cevaplar arar :
Termodinamik kontrollü bir reaksiyon için:
1 ) Hangi ürün termodinamik açıdan tercih edilir ve ne kadarlık bir enerji ile ?
2 ) Her ürünün enerjisi ile yapısı arasındaki ilişkiler nelerdir ?
Kinetik kontrollü reaksiyonlar hesapsal kimyacılar için çözülmesi daha zor problemlerdir.
Cevaplanması gereken sorular büyük ölçüde reaksiyonun çeşidine bağlıdır ve şunlar
olabilirler :
1 ) Reaksiyonun mekanizması nedir ?
2 ) Enerji bariyerleri nedir ?
57
3 ) Reaksiyonda anahtar rolü oynayan geçiş konumunun yapısı nedir? Geç geçiş konumu mu
yoksa erken geçiş konumu mudur? Reaksiyon eşzamanlı “synchronous” mudur? Veya
“asynchronous” mudur?
4 ) Önemli ara ürünlerin enerjileri ve yapıları nedir?
Kararlı moleküllerin yapılarını belirlemede kullanılan rutin yöntemler (spektroskopi,
kristalografi) çoğu reaktif ara ürünlere çok güçlükle uygulanabilirler. Karbokatyonlar, karbon
iyonlar, serbest radikaller, karbenler vs. gibi ara ürünlerin çok reaktif olmaları ve yaşam
sürelerinin çok kısa olması, bunların direkt olarak gözlenmesini zorlaştırır, hatta bazen
imkansız kılar. Bu tip deneysel çalışmaların yapılabilmesi için çok büyük çabalar ve maddi
harcamalar sarfedilmektedir. Bu çabaların sonucunda kimyacılar önemli bilgiler ve ipuçları
elde edebilmektedir ancak ilerlemeler çok zor ve yavaş olmaktadır. Ayrıca deneysel
zorluklardan dolayı literatürde yanlış sonuçlara da rastlanmaktadır. Diğer taraftan geçiş
konumlarının yapılarını deneysel olarak tespit edebilmek zaten imkansız gibidir. Ama
reaksiyon mekanizmalarının aydınlatılmasında geçiş konumları hakkındaki bilgiler çok
önemlidir. Bu nedenle G.S. Hammond 1955 te geçiş konumu ile ara ürünler, girenler ve
ürünlerin yapıları arasında ilişkiler yaratabilecek koşulları bulmaya çalışmıştır. Onun ileri
sürdüğü fikirler “Hammond Postülatı” olarak bilinir ve çok kullanışlıdır.
VII.1. HAMMOND POSTÜLATI
*Çok endotermik bir tek basamaklı reaksiyonun geçiş konumunun yapısı ve enerjisi
ürünlerin yapısına ve enerjisine benzer.
geçiş konumu
Enerji
ürünler
girenler
Reaksiyon Koordinatı
58
*Çok ekzotermik bir tek basamaklı reaksiyonun geçiş konumunun yapısı ve enerjisi ise
reaksiyona giren maddelerinkine benzer.
geçiş konumu
Enerji
girenler
ürünler
Reaksiyon Koordinatı
Hammond postülatının kullanışlı olmasının sebebi geçiş konumunun özellikleri ile girenler
veya ürünlerinkiler arasında ilişki kurulabilmesidir. Yukarıdaki şekillerde giren ve ürünler
aslında çok basamaklı bir reaksiyonun ara ürünleri bile olsalar deneysel olarak
incelenebilmeleri mümkündür ve incelenmesi mümkün olmayan geçiş konumu hakkında bilgi
sağlarlar.
Örneğin :
CH3
Br2
CH3
CH3
CH3
Br
+
FeBr3
+
Br
Br
o, m, p ürünlerinin relatif oranları hız belirleme basamağındaki geçiş konumunun enerjisi
tarafından belirlenir. Ancak tepkimenin birinci basamağı çok endotermik bir basamak
olduğundan oluşan araürünün yapısı geçiş konumuna benzeyecektir. Araürünler izole
edilebildiklerinden buradan elde edilecek bilgiler ışığında geçiş konumunun yapısı ve enerjisi
tahmin edilebilir. Bu nedenle, Hammond postülatı geçerli olduğundan, elektrofilik aromatik
sübstitüsyon tepkimelerinde, reaksiyon hızı, hız belirleme basamağında oluşan araürünün
kararlılığına bağlıdır.
59
CH3
CH3
+ Br+
H
Br
CH3
Hiz belirleyici çok endotermik
geçis konumu
katyonik ürüne benzer
CH3
+
+ H+
Br
H
Br
Enerji
H
Br
CH 3
CH 3
+
H+
CH 3
Br
+ Br +
Reaksiyon koordinatı
VII.2. GEÇİŞ KONUMLARININ BULUNMASI VE TANIMLANMASI
Reaksiyon mekanizmaları hesapsal yöntemlerle çalışılırken en ciddi problem geçiş
konumu yapılarının optimizasyonu ve doğru olarak karakterize edilmesidir.
Hesapsal
yöntemlerle başlangıç geçiş konumu oluşturmak için üç yöntem vardır.
1.
Çalışılan sisteme benzeyen ve daha önceden yapılan hesaplamalarla tespit edilen
geçiş konumları üzerinden düzeltme yapılarak veya düşük seviye yöntemlerle elde
edilen geçiş konumları ile başlayıp daha iyi yöntemler kullanarak geçiş konumları
elde edilebilir.
2.
Reaktant ve ürün geometrilerinin ortalamasını bularak geçiş konumu elde edilebilir
“linear synchronous transit method” Bu yöntem ünimoleküler reaksiyonların
başlangıç
geçiş
konumlarını
bulmada
60
oldukça
faydalıdır.
Bimoleküler
reaksiyonlarda ise reaktantları ve ürünleri zayıf kompleks halinde düşünüp
başlangıç geçiş konumları elde edilebilir.
3.
Kimyasal bir önseziyle başlangıç geçiş konumu oluşturulabilir.
Frekans hesaplamaları termodinamik büyüklüklerin yanında reaksiyon koordinatındaki
durağan noktalarının karakterize edilmesinde kullanılır. Geometri ve geçiş konumu
optimizasyonu, potansiyel enerji yüzeyinde, sistemin üzerindeki kuvvetlerin sıfır olduğu bir
yapıyı verir. Elde edilen son yapı potansiyel enerji yüzeyinde bir minimum noktaya karşılık
gelebilir. Bununla birlikte bu yapı enerji yüzeyinde başka koordinatlara göre minimum
olabilen veya diğer başka koordinatlara göre maksimum olabilen semer noktası olabilir.
Sadece bir yönde maksimum olan ve diğer bütün ortogonal yönlerde minimum olan birinci
derece semer noktaları iki minimum noktayı birleştiren geçiş konumu yapısıdır.
Frekans hesaplarındaki output dosyasında geçiş konumlarının karakterizasyonu için iki
farklı bilgi vardır.
1.
Sanal frekansların sayısı.
2.
Sanal frekansa karşılık gelen normal mod.
Sanal frekanslar frekans output dosyalarındaki negatif sayılardır. Tanıma göre, n tane
sanal frekansı olan bir yapı n tane semer noktasına sahiptir. Bu yüzden, bir geçiş konumu
yapısı yalnızca bir sanal frekansa sahip olmalıdır.
Sadece bir sanal frekansın bulunması ilgilendiğiniz geçiş konumunu bulduğunuz
anlamına gelmemektedir. Semer noktaları potansiyel enerji yüzeyinde iki minimum noktayı
birleştirir. Fakat bu iki nokta ilgilenilen reaksiyonun reaktantları ve ürünleri olmayabilir. Tek
sanal frekansa sahip olan bir yapı bulunduğu zaman, bağlarda meydana gelen gerilmelerin
çalışılan reaksiyonun ürünlerine yada girenlerine karşılık gelip gelmediği incelenmelidir.
Gerilmeler frekans animasyonu yapabilen bir programda incelenip gözlenen gerilme
hareketlerinin istenen yönlerde olup olmadıkları gözlenebilir. Bir yapının istenen bir geçiş
konumu olup olmadığını anlamanın daha iyi bir yolu ise IRC “Intrinsic Reaction Coordinate”
hesaplaması yapmaktır. IRC hesaplamaları geçiş konumundan başlayıp her iki yönde
reaksiyon koordinatı üzerindeki yapıların enerjilerini hesaplamaktadır ki bunlar o reaksiyonun
reaktant ve ürünleridir. Bu yolla elde edilen yapılar kesin olarak iki minimum noktayı
birleştirir. Elde edilen yapılardan, bulunan geçiş konumunun ilgilenilen geçiş konumu olup
olmadığı anlaşır. Bir reaksiyonda reaksiyon koordinatı, reaktantları ve ürünleri geçiş konumu
ile birleştirir. Potansiyel enerji yüzeyindeki iki minimum noktayı birden fazla reaksiyon
koordinatı birleştirebilir. Bu da
birden fazla geçiş konumu olabileceğini gösterir. IRC
61
hesaplamalarında bulunan reaksiyon koordinatı reaktantları ve ürünleri birleştiren en düşük
enerjili yol olarak kabul edilir. IRC hesabıyla geçiş konumu teyit edildikten sonra sıfır noktası
titreşim enerjileri de dahil edilerek reaksiyonun aktivasyon enerjisi hesaplanabilir.
62
KULLANILAN KAYNAKLAR
*
Hehre, W.J.; Radom, L. ; Schleyer, P.v.R.; Pople, J.A.: “Ab Initio Molecular Orbital
Theory”, 1 st Ed, Wiley-Interscience Publication, New York, U.S.A., (1986), 350-359
*
Carey, F.A.; Sundberg, R.J.: “Advanced Organic Chemistry. Part A: Structure and
Mechanisms”, 2 nd Ed., Plenum Press, New York, USA, (1985) 179-190.
*
Clark, T.:”A Handbook of Computational Chemistry, A Practical Guide to Chemical
Structure and Energy Calculations”, 1 st Ed, Wiley-Interscience Publication, New York,
U.S.A., (1985), 99-101.
*
Foresman, J.B.; Frisch, A.: “Exploring Chemistry with Electronic Structure Methods,
Second Ed., Gaussian, Inc., Pittsburg, U.S.A., (1996)
*
Hehre, W. J. :”Practical Strategies for Electronic Structure Calculations”,
Wavefunctions, Inc. California, (1995), 166-168.
*
Hehre, W. J. : “ A Guide to Molecular Mechanic and Quantum Chemical
Calculations”, Wavefunctions, Inc., 18401 Von Karman Ave. , Suite
370 Irvine, CA 92612, (2003), 293-303.
63
ALIŞTIRMALAR
1* ) Aşağıdaki moleküller için verilen temel kümeler kullanıldığında ab initio programı kaç
temel fonksiyon oluşturacaktır ?
C2H6
Molekül
HCOOH
C2H5NH2
CH2=CHCl
H2SO4
Basis Set
STO-3G
3-21G
6-31G
6-31G*
6-31G**
6-31+G
6-31+G*
2 ) Aşağıdaki moleküller için Z-matris yazınız.
CH3
a)
H3C
C
F
CH3
CH2OH
F
c)
b)
H3C
NH2
CH3
O
O
d) H3C
C
C
CH2 CH3
e)
H3C
f)
OH
3 ) Aşağıdaki Z-matrislerin tanımladığı molekülleri çizin.
a)
C
0
0
0
000
C
1.34
0
0
100
H
1.09
122
0
210
H
1.09
122
180
213
H
1.09
122
0
123
H
1.09
122
180
123
64
b)
C
0
0
0
000
C
1.46
0
0
100
H
1.09
110
0
210
H
1.09
110
120
213
H
1.09
110
240
213
XX
1.0
90
0
123
C
1.2
90
180
162
XX
1.0
90
0
716
H
1.08
90
180
781
c)
C
O
1.43
100
C
1.43
109
C
1.54
120
180
321
C
1.33
120
180
432
C
1.54
120
0
543
O
1.43
120
180
654
C
1.43
120
180
765
O
1.23
120
0
321
O
1.23
120
0
654
H
1.10
109
60
123
H
1.10
109
180
123
H
1.10
109
-60
123
H
1.10
120
0
432
H
1.10
120
180
543
H
1.10
109
180
876
H
1.10
109
60
876
H
1.10
109
-60
876
210
65
4 ) Karbonil oksid (I) in dioksira (II) ye dönüşmesi reaksiyonu ve bu dönüşmeye –CN
sübstitüentinin etkisi ab initio hesapları ile incelenmiş ve aşağıdaki enerjiler ve geometrik
bilgiler elde edilmiştir.
C3
H
1.086
O2
1.982
C
1.094
H4
O
H
1.093
O
1.277
1.093
O
91
O1
1. 3
H5
C
1.506
O
1.391
H
H
(II)
(ts)
(I)
-189.6182807 H
-189.545645 H
N
H
25
1.4
C
C
O
H
(I-CN-syn)
-281.813526411 H
H
1.288
O
O
1.461
N
1.160
(ts-CN-syn)
-281.775713 H
68
1.9
C
O
O
O
1.294
C O
1.462
C
1.505
O
1.391
1.092
H
(II-CN)
-281.8461662 H
C
C
N
C
H
O
C
1 .9 7 6
91
O
1.3
C
66
1.1
N
(I-CN-anti)
-281.8137125 H
N
(ts-CN-anti)
-281.7788192 H
a ) Hangi dönüşüm ( I-CN-syn → II-CN veya I-CN-anti → II-CN ) daha kolay gerçekleşir?
Sebeplerinin ne olabileceğini tartışın.
b ) –CN sübstitüenti geçiş konumu (ts) deki kritik bağ uzunluğunu nasıl etkilemektedir?
c ) Bu bir isodesmik reaksiyonmudur?
( 1 Hartree = 627.5 kcal/mol )
5 ) UHF yöntemi hangi durumlarda kullanılır?
6 ) Bir temel kümenin sembolünde * işareti varsa ne anlama gelir?
66
7 ) Aşağıdaki moleküle ait potansiyel enerji yüzeyinde normalde kaç tane minimum olmasını
beklersiniz?
FH2C
CH2
CH2Br
8 ) “Single Point” enerjilerini hesaplamak hangi durumlarda uygundur?
9 ) Bir reaksiyon hangi koşullarda termodinamik kontrol altındadır?
10 ) Hesaplamalarınızda sıcaklık etkisini nasıl dahil edebilirsiniz?
*1. soruyu çözebilmek için açıklama :
Basis Set
H
(2.Sıra) Li-Ne
(3. Sıra) Na-Ar
STO-3G
1
5
9 (1s2s2px2py2pz3s3px3py3pz)
(1s)
(1s2s2px2py2pz)
2
9
(1s1s')
(1s2s2px2py2pz2px'2py'2pz') (1s2s2px2py2pz3s3px3py3pz3px'3py'3pz')
2
9
13
2
6-31G*
(6 adet
polarizasyon
fonk. ekler.)
5
6-313G**
(H için de 3
adet
polarizasyon
fonk. ekler.)
3
6-31+G
(6-31G’ye 4
adet difüzyon
fonk. ekler.)
15
19
15
19
13
17
2
19
23
3-21G
6-31 G
6-31+G*
(6-31G*’a
4 adet
difüzyon
fonk. ekler.)
13
67
ÖDEV 1
SÜBSTİTÜE SİKLOHEKZANLARIN KONFORMASYONEL ANALİZİ
1)
Aşağıdaki
tabloda
verilen
siklohekzan
türevlerinin
aksiyel
ve
ekvatoryel
konformasyonlarını yarıdeneysel AM1 yöntemiyle hesaplayınız. Sonuçlarınıza göre tabloyu
doldurunuz. Her bir siklohekzan türevi için hangi konformerin daha kararlı olduğunu tartışınız
ve konformerlerin dengedeki yüzdelerini bulunuz.
Siklohekzan
Oluşma ısısı, ∆Hf (kcal/mol)
Aksiyel
Ekvatoryel
Relatif ∆Hf (kcal/mol)
Dipol Moment
(Aksiyel- Ekvatoryel)
Aksiyel Ekvatoryel
Metil
Ter-Bütil
Floro
Kloro
2) Aşağıdaki tabloda 3-21G enerjileri verilmiştir. Relatif enerjileri hesaplayıp tabloyu
doldurunuz. Kendi bulduğunuz AM1 sonuçlarını 3-21G sonuçları ve deneysel bilgilerle
karşılaştırınız.
Siklohekzan
Enerji (Hartree)
Aksiyel
Ekvatoryel
Metil
-271.72137
-271.72541
Ter-Bütil
-388.15860
-388.17186
Floro
-331.22899
-331.23053
Kloro
-689.73222
-689.73386
1 Hartree=627.5 kcal/mol
68
Relatif Enerji (kcal/mol)
(Aksiyel- Ekvatoryel)
ÖDEV II
N-BÜTANIN KONFORMASYONEL ANALİZİ
a) n-Bütan için z-matris yazın.
b) C2-C3 bağının dönmesinden oluşacak rotamerleri AM1 yöntemi ile hesaplatın. Yani
C-C-C-C dihedral açısını 0° den başlayarak 30° arayla 180° ye kadar değiştirin. Sonuçlarınıza
göre aşağıdaki tabloyu doldurun.
Tablo-1: n-Bütan için AM1 oluşma ısıları ve relatif konformer enerjileri
Relatif
Dehidral açı Oluşma ısısı(kcal/mol)
enerji(kcal/mol)
0
30
60
90
120
150
180
c) Sonuçlarınızı aşağıda verilen 3-21G, ab initio değerleri ile karşılaştırın.(Relatif enerjileri
hesaplayın)
Tablo-2: n-Bütan için 3-21G relatif konformer enerjileri
Toplam
Relatif
Dihedral açı
enerji(Hartree)
enerji(kcal/mol)
0
-156,41638
30
-156,42670
60
-156,43106
90
-156,42958
120
-156,42673
150
-156,42963
180
-156,43247
1 Hartree=627.5 kcal/mol
d) AM1 ve 3-21G relatif enerjilerininin dihedral açı değişimine göre potansiyel enerji
eğrilerini aynı grafik üzerinde çizerek gösterin.
e) Grafiğinizden lokal minimum ve maksimumları tespit edin. N-Bütan'ın global ve lokal
minimumları hangi konformasyonlardır? Newman projeksiyonu ile gösterin. Sonuçlarınızı ab
initio değerleri ve organik kimya kitaplarından bulabileceğiniz deneysel bilgilerle karşılaştırıp
yorumlayınız.
69
ÖDEV III
1,2-ETANDİOL’ÜN POTANSİYEL ENERJİ YÜZEYİ
1,2-Etandiol molekülünün PM3 metoduyla konformasyonel analizini yaparak en kararlı ve en
kararsız konformasyonlarını tespit ediniz.
Yöntem:
H1
H10
O2
Q1
C3
C4
W
H9
H7
H8
Q
O5
H6
1) Q1= H1-O2-C3-C4 dihedral açısını 180° de sabit tutarak, W=O2-C3-C4-O5 ve Q=C3-C4-
O5-H6 açılarını 0-360 dereceler arasında 30 ar derece arttırınız. (Bu iş için Mopac
programının POINT ve STEP anahtar sözcuklerinden faydalanabilirsiniz) Her noktanın
enerjisini hesaplatın.
2) X ekseni olarak W, y ekseni olarak Q ve z ekseni olarak hesaplattığınız enerjileri
kullanarak 3-boyutlu bir potansiyel enerji yüzeyi elde ediniz. Bunu kontur harita şeklinde
görüntüleyiniz.
3) Kontur harita üzerinde minimum ve maksimumları tespit ediniz. En karalı konformasyon
hangisidir?
4) Sonuçlarınızı P. I. Nagy et al.* makalesindeki ab initio bulguları ile karşılaştırarak
yorumlayınız. En kararlı konformasyonun kararlılığına etki eden faktörler neler olabilir?.
*P. I. Nagy, W. J. Dunn, G. Alagona, C. Ghio, Theoretical calculations on 1,2-ethanediol.
Gauche-trans equilibrium in gas phase and aqueous solution, J. Am. Chem. Soc., 113 (1991),
6719-6729.
70
ÖDEV IV
OLEFİNLERDE HİDROBORASYONUN BÖLGE SEÇİCİLİĞİ
Amaç : Asimetrik-sübstitüe alkenlerin hidroborasyonunda bölge seçiciliğin MNDO semi-
empirik hesaplamalar kullanarak incelenmesi
Propenin hidroborasyonu :
CH3CH=CH2 + BH3 → CH3CH(BH2)CH3 → CH3CH(OH)CH3
(1)
İnternal
CH3CH=CH2 + BH3 → CH3CH2CH2(BH2) → CH3CH2CH2OH
(2)
Terminal
Deneysel verilerden terminal katılmanın tercih edildiği bilinmektedir.
Bu deneyde 3,3-dimetilbüt-1-en, isobüten ve propenin hidroborasyonunun bölge seçiciliğini
bulmak için MNDO semi-empirik moleküler orbital modeli kullanılacaktır. Basit “bor”lu
bileşiklerde MNDO metodu AM1 metodundan üstündür. Geçiş konumlarını aşağıdaki 6 farklı
reaksiyon ile belirleyiniz.
Bunlar ; ( 1) ve ( 2 ) propene BH3 katılması (yukarıda)
( 3 ) ve ( 4 )
3,3-dimetilbüt-1-en’ e BH3 katılması
(CH3)3CCH=CH2 + BH3 → (CH3)3CCH(BH2)CH3
(3)
(CH3)3CCH=CH2 + BH3 → (CH3)3CCH2CH2(BH2) ( 4 )
( 5 ) ve ( 6 ) isobütene BH3 katılması
(CH3)2C=CH2 + BH3 → (CH3)2C(BH2)CH3 ( 5 )
(CH3)2C=CH2 + BH3 → (CH3)2CHCH2BH2 ( 6 )
71
Yöntem :
Etilene boran katılmasında oluşacak geçiş konumu yaklaşık olarak aşağıdaki gibi “4 üyeli
halka” şeklindedir. Spartan programını kullanarak yukarıdaki tepkimelerin reaktan, geçiş
konumu ve ürünlerini çizip optimize ediniz. Elde ettiğiniz geçiş konumlarının sanal
freakanslarına ait titreşimleri animasyonla izleyerek geçiş konumlarını karakterize edin.
B
H
1.80
1.50
C
Hesaplamalar
tamamlandıktan
C
sonra
aşağıdaki
soruları
cevaplayarak
sonuçlarınızı
yorumlayınız.
1) Geçiş konumunun geometrisini tarif ediniz. Reaktana mı yoksa ürüne mi benziyor ?
2) Oluşum ısılarını tabloya yazınız.
Geçiş Konumlarının MNDO Oluşum Isıları (kcal/mol)
Boran ile reaksiyon
internal
terminal
Propen
3,3-dimetilbüt-1-en
İzobüten
72
Reaktan ve Ürünlerin MNDO Oluşum Isıları (kcal/mol)
Boran
Propen
3,3-dimetilbüt-1-en
İzobüten
İzopropilboran
n-propilboran
2-(BH2)-3,3-dimetilbütan
1-(BH2) -3,3-dimetilbütan
Ter-bütilboran
İzobütilboran
3) Bu bilgileri kullanarak aşağıdaki altı geçiş konumuna ait aktivasyon enerjilerini
hesaplayınız ve tabloya yazınız.
MNDO Aktivasyon Enerjileri (kcal/mol)
Boran ile Reaksiyon
internal
terminal
bölgeseçicilik
Propen
3,3-dimetilbüt-1-en
İzobüten
4) Her bir reaksiyon için hangi ürün tercih edilir terminal katılma mı internal katılma mı?
73
5) Oluşma ısılarını kullanarak ve reaksiyon enerjilerini bularak yorum yapınız.
6) Geçiş konumlarındaki B-C bağ uzunluklarını bularak yorum yapınız.
MNDO Reaksiyon Enerjileri (kcal/mol)
Boran ile Reaksiyon
internal
∆E
terminal
∆E
Propen
3,3-dimetilbüt-1-en
İzobüten
Ürünlerde B-C Bağ Uzunlukları (AO)
Boran ile Reaksiyon
internal
rBC
Propen
3,3-dimetilbüt-1-en
İzobüten
74
terminal
rBC
ÖDEV 5
ETİLENE SİNGLET DİFLOROKARBEN KATILMASI
Amaç: Singlet diflorokarbenin olefinlere nasıl katıldığının incelenmesi.
AM1 yarı-deneysel hesaplamaları kullanarak, singlet diflorokarbenin elektronik yapısını
inceleyerek olefinlere nasıl katılacağını düşünün. Daha sonra düşüncelerinizin doğru olup
olmadığını anlamak için diflorokarbenin etilene katılması sırasında oluşan geçiş halini
inceleyin.
Singlet karbenler olefinlere siklopropan vermek üzere katılırlar.
Bir singlet karbenin hem molekül düzlemi içinde yüksek enerjili dolu moleküler orbitale hem
de molekül düzlemi dışında düşük enerjili boş orbitale sahip olması sebebiyle, bu reaksiyon
bir ikilem yaratmaktadır.
Açıkça görüleceği gibi, sonuçta ürünün imkansız bir geometriye sahip olmasına sebep olsa da,
Karben üzerindeki boş orbital, olefindeki π-sistemi ile etkileşebilir.
75
Reaksiyon sırasında karben 90° bükülmek zorundadır.
Bu denemede, ilk olarak kalitatif resmimizin doğru olup olmadığını görmek için singlet
diflorokarbenin HOMO ve LUMO sunu inceleyeceğiz. Bu şekilde singlet diflorokarbenin
etilene katılmasının geçiş halini elde etmiş olacağız ve akabinde reaktanlarla ürünleri
ilişkilendirerek reaksiyonun gidişatını ayrıntılarıyla araştıracağız.
UYGULAMA
1) CF2’yi oluşturun ve yarı-deneysel AM1 kullanarak optimize edin.
2) Toplam elektron yüzey yoğunluğunu kodlayan HOMO, LUMO ve elektrostatik
potansiyeli hesaplattırın. Hesaplamalar bittikten sonra, HOMO ve LUMO larını
inceleyin.
3) Bu resimler beklentilerinize uyuyor mu? Elektrostatik potansiyel, diflorokarben gibi
yapıların elektrofilik ya da nükleofilik reaktivitelerini önceden tahmin edebilmek için
başka bir yol sağlar. Bu, bir olefinle bir karbenin ilk karşılaştığı andaki yük
dağılımının bir ölçüsünü verir.
4) Elektrostatik potansiyel haritasını gösterin. Gördüklerinizi genellikle singlet karbene
özgü olduğu bilinen elektrofilik ve nükleofilik karakterle ilişkilendirin.
76
5) Singlet CF2’nin etilene katılmasının geçiş halini oluşturun. Geçiş hali geometrisi için
bir tahmin olarak bozulmuş diflorosiklopropan kullanacağız.
C-C bağ uzunlukları resimdeki değerlerde tutularak bu yapı kolayca oluşturulur. Bu
başlangıç geometrisini kullanarak geçiş halini AM1 kullanarak optimize edin ve
tanımlayın.
6) Daha sonra reaktanlarla ürünü bağlayan yolu araştırın.
(Geçiş hallerinin hesaplamalarla oluşturulmasının dengedeki yapılardan daha
zor olmasının bir sebebi, detaylı geometriler hakkında hemen hemen hiçbir bilgi
sahibi
olmamamızdır.
Çoğunlukla
yukarıdaki
gibi
kaba
bir
tahmin,
yapabileceğimiz en iyi şeydir.)
7) Optimizasyondan sonra normal-mod analizini yaptığınızdan emin olun.
Bu, gerçekten bir geçiş hali oluşturduğumuzu anlamak için titreşim frekansları ve
birleştirilmiş normal-mod koordinatlarını verecek, hatta reaksiyon koordinatı
boyuncaki hareketlerin animasyonunu sağlayacaktır.
8) Hesaplamalar tamamlandıktan sonra, son geçiş yapısını inceleyin. Karben üzerindeki
dolu ve boş moleküler orbitallerle etilen üzerindeki π-orbitalinin yönü ile ilgili olan
önceki tartışmalarımızın ışığında yapınızın bir erken geçiş hali mi yoksa geç geçiş hali
mi olduğunu tarif edin.
9) Bu Hammond Postulatı ile uyumlu mudur? Soruyu cevaplamak için 1,1diflorosiklopropan ile CF2 ve etilenin enerjilerine gerek duyacaksınız. Gerekli AM1 ve
3-21G optimizasyonlarını yapın ve oluşum ısılarını aşağıdaki tabloya yazın.
AM1 Oluşum ısıları(kcal/mol) ve 3-21G enerjileri (hartree)
AM1
3-21G
Diflorokarben
Etilen
Geçiş Hali
1,1-diflorosiklopropan
77
78
Download