beyin tümörleri hasta el kitabı

advertisement
BEYİN TÜMÖRLERİ
HASTA EL KİTABI
Dr. Süreyya SARIHAN
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
RADYASYON ONKOLOJİSİ ANABİLİM DALI
KANSER NEDİR?
Kanser; 100’den fazla çeşidi olan bir hastalık grubudur. Kanseri anlamak için
normal hücrelerin nasıl kanserli hücrelere dönüştüğünü anlamak faydalı
olacaktır. Sağlıklı hücreler, vücut büyümesi-bölünme ve yenilenme işlemlerini ve
aynı zamanda hasarlı hücrelerin tamirini de yaparlar. Normal hücrelerin büyüme
yeteneği sınırlıdır. Bazen büyümedeki bu sınırlanma yeteneği kaybolur ve
sınırsız büyüyüp, çoğalan hücreler topluluğu oluşur. Buna tümörleşme denir.
Tümörler 2 tipten birini yaparlar:
Kanser olmayan tümörlere “benign”(iyi huylu) denir. Vücudun diğer
organlarına sıçramazlar ve yaşamı nadiren tehdit ederler. Genellikle ameliyatla
alınırlar ve tekrarlamazlar.
Kanserli hücrelere “malign”(kötü huylu) denir. Çevre sağlıklı doku ve
organlara ilerleyerek tahrip ederler. Aynı zamanda, kan dolaşımı ve lenfatik
sistem ile yayılarak vücudun diğer parçalarında yeni tümörler oluştururlar
(“metastaz”).
Kanser büyüyüp yayılabildiğinden, tümörün erken tanısı çok önemlidir.
Kanser tanısı konulur konulmaz, doktor tedaviye başlayabilir.
BEYİN:
Beyin ve “omurilik” birlikte “merkez sinir sistemi”ni oluştururlar. Bu sistem,
yürümek-konuşmak gibi istemli hareketlerimizi ve solunum-sindirim gibi istemsiz
ve otomatik olarak yapılan hareketlerimizi kontrol eder. Aynı zamanda,
duyularımız (görme-işitme-dokunma-tatma-koklama), duygulanımlarımız,
düşünce ve hafızamızla ilgilidir.
Beyin, yumuşak-süngersi sinir hücrelerinden ve destek dokudan oluşur. Beynin
3 parçası vardır: beyin, beyincik ve beyin sapı. Bu parçalar birlikte hareket eder
ancak her birinin özel fonksiyonları vardır.
BEYİN
Beyin, kafatasının büyük bir kısmını doldurur. Sağ ve sol olmak üzere iki
parçaya ayrılır. Duyularımızdan gelen bilgileri kullanarak vücudumuzu yönlendirir.
Beynin sağ yarımı, vücudun sol yarımındaki kasları, beynin sol yarımı ise
vücudumuzun sağ yarımındaki kasları kontrol eder. Beynin sağ yarımı aynı
zamanda konuşmayı, duygulanımları, okuma-düşünme ve öğrenmeyi kontrol
eder.
BEYİN:
“Beyincik”, beynin arkasında ve altında yer alır. Denge duyusunu, yürüme ve
konuşmayı kontrol eder.
“Beyin sapı”, beyin ile omuriliği birbirine bağlar. Açlık, susuzluk, vücut ısısı, kan
basıncı, solunum gibi temel vücut “fonksiyon”larının çoğunu kontrol eder.
Beyin, kafatası kemikleri ve kemiklerin iç tarafında yer alan ve “meninks” denen 3
ince zar tarafından korunur. Beyin içinde “beyin-omurilik sıvısı” denilen ve beyinde
“ventrikül” hücreleri tarafından üretilen bir sıvı dolaşır. Bu sıvı, kandan beyine
besin taşır ve beyindeki atıkları uzaklaştırır.
“Omurilik”, sinir lifi demetleri tarafından oluşturulur. Bu sinir lifi demetleri
“omur”ların merkezindeki bir kanalda yerleşir. Omur adı verilen bu kemikler,
omuriliği korur. Beyin gibi omurilik de meninkslerle kaplıdır ve içinde beyinomurilik sıvısı dolaşır.
Omurilik sinirleri, beyin ile vücuttaki diğer sinirler arasında iletişim sağlar. Baştaki
organların sinirleri ise direkt olarak beyinden çıkar. Bu sinir ağı ile, beyin ve
vücudun diğer parçaları arasında iletişim sağlanır.
BEYİN TÜMÖRÜ NEDİR?
Beyin tümörlerinin nedeni bilinmemektedir. Beyin tümörleri herhangi bir
yaşta oluşabilir ancak iki yaş grubunda daha çok görülmektedir. En çok 3-12 yaş
grubu ve 40-70 yaş grubunda görülür. Beyin tümörüne yol açan risk faktörleri
olarak; arıtma-lastik-boya sanayinde çalışmak, virüs enfeksiyonları ve kalıtımdan
bahsedilebilir. Bazı ailelerde, ailenin farklı üyelerinde beyin tümörü görülebilir.
Genellikle beyin tümörlü hastalarda açık bir risk faktörü bulunamamıştır. Bunun
nedeni, belki de birçok faktörün birarada olmasıdır.
BEYİN TÜMÖRÜ NEDİR?
Beyin tümörleri bulaşıcı değildir. Benign beyin tümörleri kanser hücresi
içermez, genellikle sınırları düzgündür, beyinin diğer alanlarına basınç yapmaz
ve belirti vermezler. Bu tümörler genellikle ameliyatla ortadan kaldırılırlar ve
tekrarlamazlar. Malign beyin tümörleri kanser hücreleri içerir. Beyinde yaşamsal
önemi olan hücreleri etkiler ve yaşamı tehdit eder. Malign beyin tümörleri hızlı
büyür ve çevre dokuya ilerler. Sanki bir ağaç gibi kök salarak beynin sağlıklı
dokularını tahrip ederler. Benign olan bazı beyin tümörleri de, beynin yaşamsal
organları üzerinde yer alıyor ve yaşamsal fonksiyonlara müdahale ediyorsa
kanser hücresi içermese bile malign olarak düşünülmelidir.
Beyin tümörleri, mikroskop altında hücrelerin durumuna göre “evre”lendirilir
ve 1-4 “grad” arasında değer alırlar. Yüksek gradlı tümörler, düşük gradlı
tümörlere göre daha hızlı büyürler ve daha malign karakterdedirler.
BİRİNCİL BEYİN TÜMÖRLERİ:
Beyin dokusunda oluşmaya başlayan tümörlere “birincil beyin tümörü” denir.
Birincil beyin tümörleri, çıktıkları hücrelere göre sınıflandırılırlar. En yaygın beyin
tümörü “glioma”dır ve “glial hücre”lerden(destek hücre) kaynaklanır. Gliomaların
birkaç farklı tipi vardır:
“Astrositoma”lar, küçük yıldız şekilli ve “astrosit” denilen hücrelerden doğar.
Beyin ve omuriliğin herhangi bir yerinden çıkabilir. Erişkinlerde genellikle
beyinde oluşurken, çocuklarda beyin sapı, beyin ve beyincikte oluşur.
“Beyin sapı gliomu” beynin omuriliğe yakın en alt parçasında oluşur. Beyin
sapı yaşamsal fonksiyonların birçoğunu kontrol eder. Bu bölgedeki tümörler
genellikle ameliyatla çıkarılamazlar.
“Epandimoma” lar genellikle ventrikül seviyesinde gelişirler. Omurilikte de
gelişebilirler. Herhangi bir yaşta gelişebilmesine rağmen en çok çocukluk ve
ergenlik çağında görülürler.
“Oligodendroglioma” lar “myelin” üreten hücrelerden doğar. Myelin sinirleri
koruyan bir yağ tabakasıdır. Bu tümörler genellikle beyinde ve orta yaşta
görülürler. Yavaş büyürler ve çevre beyin dokusuna ilerlemezler.
Bazı beyin tümörleri ise glial doku dışındaki hücrelerden gelişir:
1. “Medulloblastoma” denilen tümörler, normal olarak doğumdan sonra kaybolması
gereken “primitif sinir hücreleri” nden çıkar. Genellikle beyincikte yerleşir,
çocuklarda ve erkeklerde daha sık görülür.
2. “Meningioma” lar meninkslerden çıkarlar. Çok yavaş büyür ve belirti verinceye
kadar oldukça büyük boyutlara ulaşabilir. 30-50 yaş arası kadınlarda daha
sıklıkla oluşur.
3. “Schwannoma” lar “Schwann hücreleri” nden gelişen benign tümörlerdir. İşitme
sinirinin myelin kılıfından doğar. Genellikle erişkin kadınlarda daha sık görülür.
4. “Kraniofarengeoma” genellikle benigndir, ancak büyüyerek yaşamsal organlara
basınç yaparsa malign olarak kabul edilirler. Bu tümörler, çocuk ve ergenlik
çağında daha sık görülürler.
5. “Germ hücreli tümör” ler primitif cinsiyet hücresi ya da “germ hücresi” nden
doğar. Beyinde en sık “germinoma” görülür.
6. “Pineal bölge tümörleri” beynin merkezindeki “pineal bez”den çıkan tümörlerdir.
Yavaş büyüyenler “pineositoma” hızlı büyüyenler “pineoblastoma” olarak
adlandırılır. Yerleşim yeri açısından ameliyatla çıkarılması zordur.
İKİNCİL BEYİN TÜMÖRLERİ:
Metastaz, kanserin yayılımı demektir. Vücudun diğer parçalarından çıkan ve
beyine yayılmış kansere “ikincil beyin tümörü” denilir. Bu tümörler, primer beyin
tümörü ile aynı değildir. Kanser, hangi organdan çıktıysa, o organın ismiyle
anılır.
Örneğin: Akciğer kanseri beyne yayılmışsa, “metastatik akciğer kanseri” olarak
adlandırılır. İkincil beyin tümörlerinin tedavisi; kanserin hangi organdan
başladığı ve yaygınlığı ile, ayrıca hastanın yaşı-genel sağlığı ve önceki
tedaviye yanıtı ile ilgilidir.
BEYİN TÜMÖRÜNÜN BELİRTİLERİ
Beyin tümörü belirtileri, tümörün çapına ve yerleşimine bağlıdır. Belirtiler, tümörün
sınırlı bir alan içinde büyüyerek, beyine basınç yapması ve yaşamsal dokuların
hasarı ile oluşur. Tümör, beyin-omurilik sıvısının oluşmasına ve akışına engel
olarak “hidrosefalus”a yol açar. Beyin tümörü çok yavaş büyürse belirtiler de
uzun sürede ortaya çıkar.
Beyin tümörünün en sık görülen belirtileri şunlardır:
1. Sabahları kötüleşen ve gün içinde devam eden başağrısı,
2. Nöbetler,
3. Bulantı-kusma,
4. Kol ve bacaklarda his kaybı ya da kuvvetsizlik,
5. Yürüme güçlüğü,
6. Görmede değişiklik ve/veya anormal göz hareketleri,
7. Uykusuzluk,
8. Kişilik ve hafıza değişiklikleri,
9. Konuşma değişiklikleri,
Bu değişiklikler beyin tümörlerinde olduğu gibi başka bir probleme bağlı olarak ta
oluşabilir.
“Erken tanı, kanser için özellikle çok önemlidir”
BEYİN TÜMÖRÜNÜN TANISI
Öncelikle şikayetlerin ayrıntılı olarak sorgulanması, aile öyküsü ve tam bir fizik
muayene gereklidir. Genel muayeneden sonra ayrıntılı bir “nörolojik muayene”
de yapılmalıdır. Uykusuzluk olup olmadığı, kas gücü, kasların koordine
hareketleri, refleksler ve ağrıya yanıt incelenmelidir. Göz hareketleri de ayrıntılı
bir şekilde incelenmelidir. Fizik ve nörolojik muayenenin sonucuna bağlı olarak
aşağıdaki “radyolojik muayene” lerden biri veya birkaçı istenebilir:
Beynin;
• Bilgisayarlı tomografisi,
• MR tetkiki,
• Kafatasının “direkt grafi” si,
• Anjiogram,
• Myelogram.
Patolojik muayene:
Klinik ve radyolojik incelemelerden sonra beyinden doku alınıp incelenmesi
gerekir. Buna da “patolojik muayene” denir. Patolojik muayene, bize
hastalığın varolup olmadığını ve kanser varsa, tipini kesin olarak bildirir.
Kanser tanısı konulduğunda, eğer ikincil beyin tümörü tanısı varsa, diğer
testlerle hastalığın nereden kaynaklandığı ve yaygınlığı araştırılmalıdır.
Buna hastalığın “evrelendirilmesi” denir.
Evrelendirme, kanserin yayılıp yayılmadığını, yayılmış ise vücudun hangi
bölgesine yayıldığını bulmak için yapılır.
BEYİN TÜMÖRÜNÜN TEDAVİSİ
Beyin tümörünün tedavisi birçok faktöre bağlıdır. Beyin tümörünün tipi, yerleşim
yeri, tümörün çapı, hastanın yaşı ve genel sağlığı; tedavi yöntemini seçmede
önemlidir. Tedavi yöntemi ve uygulama şekli çocuk ve erişkin hastalar için
farklıdır.
Beyin tümörlerinin tedavisinde; “Cerrahi”, “Radyoterapi”, ve “Kemoterapi”
kullanılabilir. Doktor cerrahinin tipine, tümörün çap ve yerleşim yerine göre
karar verir. Radyoterapi (ışın tedavisi) yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser
hücrelerini öldürür. Antikanser ilaçlarının kullanılmasına ise Kemoterapi denir.
Bu tedavi yöntemleri bazı hastalarda ayrı ayrı, bazı hastalarda ise birlikte
kullanılır. Doktor, her hasta için en uygun tedavi planını seçer.
BEYİN TÜMÖRÜNÜN TEDAVİSİ
Beyin tümörlerinin tedavi ekibinde; beyin cerrahı, “radyasyon onkoloğu”, “medikal
onkolog”, fizik tedavi uzmanı, konuşma terapisti ve diyetisyen bulunmalıdır.
Tedaviye başlamadan önce, hastalara beyin ödemini önlemek amacıyla “steroid”,
nöbetleri önlemek ve kontrol etmek için “antikonvülzan” ilaçlar verilir. Beyinde
sıvı birikimi varsa, bunu beyinden uzaklaştırmak amacıyla “şant” takılabilir.
Şant; uzun ince bir tüp yardımıyla beyindeki sıvıyı karın boşluğuna akıtmaya
yarar.
BEYİN TÜMÖRÜNÜN TEDAVİSİ
Cerrahi:
Beyin tümörlerinin tedavisinde öncelikle kullanılan yöntemdir. Beyin cerrahları,
“kranyotomi” denilen bir işlemle kafatasını açarlar. Cerrah, tümörü mümkün
olduğunca çıkarmalıdır. Ancak, tümör, beyin dokusunu hasara uğratmadan
çıkarılamıyorsa, bir miktarı kalabilir. Tümörün bir parçanın çıkarılması bile beyindeki
basınç belirtilerini geriletir ve kalan kısım radyoterapi ve/veya kemoterapi ile tedavi
edilebilir.
Bazı tümörler çıkarılamaz, bu durumda sadece “biyopsi” alınır. Biyopsi ile tümörün
çok küçük bir parçası alınarak patolojik tanı konulabilir ve doktorun tedavi şeklini
seçmesine yardımcı olur. Bazı durumlarda biyopsi iğne yardımıyla alınır. Bunun için,
hastanın başı sabitlenir, CT ya da MR yardımıyla tümörün yeri belirlenir. Daha sonra,
kafatasında küçük bir delik açılarak biyopsi alınır. Bu işleme “steriotaksik biyopsi”
denilir.
BEYİN TÜMÖRÜNÜN TEDAVİSİ
Radyoterapi:
Radyoterapi, güçlü radyoaktif ışınlar yardımıyla kanser hücrelerinin hasara
uğratılması ve büyümesinin durdurulmasıdır. Bu tedavi, beyin tümörlerinde
cerrahinin yerine kullanılmaz. Genellikle cerrahi sonrasında kalan tümör
dokusunun tedavisi için veya cerrahi yapılamıyorsa kullanılır. Radyoterapi, iki
yolla verilir:
“Eksternal radyoterapi”: Büyük cihazlar yardımıyla dışardan verilen ışın tedavisidir.
Haftada 5 gün olmak üzere 5-6 hafta verilir. Tedavi şeması, tümörün tipi ve
çapına ve hastalığın yerleşim yerine bağlıdır.
“İmplant radyoterapi”: Tümörün içine direkt olarak, radyoaktif madde konularak
yapılan tedavidir. İmplant kısa süre için ya da kalıcı olarak beyinde bırakılır.
İmplant, hergün bir miktar ışın vermek yoluyla tedavi eder.
“Steriotaksik radyoterapi” özellikle küçük ve derinde yerleşmiş tümörlerde
uygulanan bir yöntemdir. Tümörün yeri, CT veya MR ile tespit edildikten sonra
farklı açılarla ve çok sayıda ışın verilerek bir kerede yüksek doz verilerek
yapılan tedavi şeklidir.
BEYİN TÜMÖRÜNÜN TEDAVİSİ
Kemoterapi:
Kemoterapi, kanser hücrelerinin ilaçla öldürülmesidir. Bir veya birden fazla ilaç
birlikte uygulanabilir. Genellikle, ağız yolu, kas içine veya damar yolu ile
verilir. Kemoterapinin, beyin omurilik sıvısı içine direkt olarak verilmesine ise
“Intratekal kemoterapi” denir.
Kemoterapi, genellikle kürler halinde ve 21-28 günde bir tekrarlanarak
uygulanır. Hastanın kemoterapi alıp alamayacağına, alacaksa kaç kür
alacağına, tümörün tipine, hastanın yaşına ve genel durumuna bakılarak
karar verilir.
BEYİN TÜMÖRÜNÜN TEDAVİSİ
Klinik çalışmalar:
Beyin tümörlerinin tedavisinde daha etkin ve yan etkileri daha az olan yöntemler
üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmalar; farklı radyoterapi
şemaları, yeni antikanser ilaçları ve radyoterapi-kemoterapi’nin birlikte
uygulandığı tedavi yöntemlerini içermektedir.
TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ
Kanser tedavisinde, sadece tümör hücreleri değil, bazen sağlıklı hücreler de tahrip
olabilir. Bu nedenle hastaların çoğu tedavi sırasında hoşa gitmeyen yan etkilerle
karşılaşırlar. Yan etkiler; tedavinin tipine ve tedavi edilen bölgeye göre değişir ve
kişiye göre farklı olabilir. Hastanın doktoru yan etkileri en aza indirecek tedavi
planını seçer. Bu yan etkiler, genellikle tedavinin bitmesi ile sona erer.
Cerrahi tedavi sırasında; normal beyin dokusunun da hasarlanmasına bağlı olarak,
güçsüzlük, koordinasyon bozukluğu, kişilik değişmeleri, konuşma ve düşünme
güçlükleri olabilir. Hastalar nöbet geçirebilir. Cerrahiden hemen sonra yan etkiler
kötüleşir, ancak ilerleyen günlerde kaybolur.
TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ
Radyoterapi hem kanserli hem de normal hücreleri etkiler. Haftada 5 gün verilen
radyasyon şeması, hafta sonunda sağlıklı hücrelerin kendisini tamir etmesine
izin verir. Yan etkilerin çoğu, tedaviden hemen sonra görülür, bazı yan etkiler ise
tedaviden uzun süre sonra ortaya çıkar. Bazı hastalarda, tedaviden sonraki
birkaç saat içinde bulantı, yorgunluk olabilir. Böyle durumlarda hastaların
istirahati gerekir. Günlük yaşamda ise mümkün olduğunca aktif olunmalıdır.
Radyoterapi, bazen kalıcı olabilen saç dökülmesine yol açabilir. Işın bölgesindeki
deride, kırmızılık, kuruluk ve pullanma olabilir. Tedavi alanı, hava ile temas
etmeli ancak güneşten korunmalıdır. Başı rahatsız eden giysilerden
kaçınmalıdır. Tedavi cildine, doktora sormadan herhangi bir losyon ya da krem
sürülmemelidir.
Radyoterapi ile ölen tümör hücreleri bazen beyinde kitle oluşturarak başağrısı,
nöbet gibi belirtilere yol açabilir. Radyoterapiden 4-8 hafta sonra uykuya eğilim
ve iştah kaybı olabilir. Bu belirtiler genellikle birkaç hafta içinde kaybolur.
Belirtiler devam ederse doktora haber verilmelidir.
TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ
Çocuk hastalarda radyoterapi; öğrenme güçlüğü, görme bozukluğu, büyümegelişme geriliği yapabilir.
Kemoterapi de radyoterapi gibi hem kanserli hem de normal hücreleri etkiler.
Kemoterapi ilaçları ağız, kas içi veya damar yolu gibi farklı yollarla verilebilir.
Kemoterapi, genellikle “kür”ler halinde hastanede yatarak uygulanır ve bir dinlenme
döneminin ardından diğer küre geçilir. Kemoterapinin, saç-kan ve sindirim
sistemi gibi hızlı büyüyen normal hücreleri de etkilemesi sonucunda; kansızlık,
saç dökülmesi, bulantı-kusma, enfeksiyon riskinin artması gibi yan etkiler
görülebilir. Bu yan etkilerin şiddeti hastadan hastaya değişir ancak hemen hepsi
ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerine olumsuz
etkiler yapabilir, bazı kanser ilaçları ise üreme hücreleri üzerine kalıcı yan etkiler
yaparak kısırlığa yol açabilir.
TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ:
Kanser, hızla yayıldığı ve yaşamı tehdit ettiği için bu hastalığa karşı kullanılan
ajanlar çok güçlü olmalıdır. Kanseri tedavi ederken, yalnız tümör hücreleri değil,
bazen sağlıklı hücreler de tahrip olabilir. Bu nedenle hastaların çoğu tedavi
sırasında hoşa gitmeyen yan etkilerle karşılaşırlar. Doktor, bu etkileri en aza
indirecek tedavi planı oluşturur. Bu yan etkiler, genellikle tedavinin bitmesi ile sona
erer.
Cerrahi tedavi sırasında; kan kaybı, akciğer dokusunun hasarı, göğüs ağrısı ve
nefes darlığı gibi yan etkiler oluşabilir.
Radyoterapi hem kanserli hem de normal hücreleri etkiler. Haftada 5 gün verilen
radyasyon şeması, hafta sonunda sağlıklı hücrelerin kendisini tamir etmesine izin
verir ve yan etkiler nedeniyle ara verilmeden tedavi tamamlanabilir. Radyoterapi
sırasında ciltte; kızarma, kuruma ve kaşıntı reaksiyonları görülebilir. Tedavi alanı,
mümkün olduğu kadar açık tutulmalı, sıkı iç çamaşırı ve kıyafetlerden kaçınılmalıdır.
Tedavi cildine, doktora sormadan herhangi bir losyon ya da krem sürülmemelidir.
Radyoterapinin diğer yan etkileri; boğazda kuruluk, ağrı, yutma güçlüğü, yorgunluk
ve iştah kaybıdır.
TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ:
Kemoterapi de radyoterapi gibi hem kanserli hem de normal hücreleri etkiler.
Kemoterapi ilaçları ağız, kas içi veya damar yolu gibi farklı yollarla verilebilir. KT
genellikle “kür”ler halinde hastanede yatarak uygulanır ve bir dinlenme döneminin
ardından sonraki küre geçilir. Kemoterapinin, saç-kan ve sindirim sistemi gibi hızlı
büyüyen normal hücreleri de etkilemesi sonucunda; kansızlık, saç dökülmesi,
bulantı-kusma, enfeksiyon riskinin artması gibi yan etkiler görülebilir. Bu yan
etkilerin şiddeti hastada hastaya değişir ancak hemen hepsi ilaçlarla kontrol altına
alınabilir. Bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerine olumsuz etkiler yapabilir, bazı kanser
ilaçları ise üreme hücreleri üzerine kalıcı yan etkiler yaparak kısırlığa yol açabilir.
Diğer Yan Etkiler:
Beyin tümörlerinin tedavisinde kullanılan antikanser ilaçlar böbrek hasarı, elayaklarda karıncalanma veya işitme güçlüğüne yol açabilirler. Tedavi sırasında
kullanılan steroidler ise iştah artışına, yüzde şişliğe, uykusuzluk, kişilik bozukluğu,
midede yanma ve akne gibi cilt hastalıklarına yol açabilir. Bu yan etkilere rağmen
hastalar, doktora sormadan bu ilacı kesmemelidir. Steroidler, doktorun önerisine
göre derece derece azaltılarak kesilmelidir.
İştah kaybı, kanser hastaları için ciddi bir problemdir. Beslenme, tedavi planının
önemli bir parçasıdır ve kilo kaybının önlenmesi için yeterli protein ve kalori alımı
gereklidir. Hastalar; günde üç kez aldıkları ana öğünün yanında ara öğünler de
alarak yemeyi kolaylaştırabilir.
Beyin tümörlü hastalarda, özellikle bacak damarlarında “enflamasyon” ve kan
pıhtılaşması görülür, buna “trombofilebit” denir. Bacaklarda sişme, ağrı ve kızarıklık
olduğu zaman doktora haber verilmelidir.
REHABİLİTASYON
Rehabilitasyon, tedavinin önemli bir parçasıdır. Rehabilitasyonun amacı,
hastanın ihtiyaçlarına ve hastalığın günlük aktiviteleri nasıl etkilediğine bağlıdır.
Tedavi ekibi, hastanın normal aktivitesine dönmesine yardım eder. Hasta ve
ailesi, hastanın günlük yaşamda gerekli olan yeme-giyinme-banyo-tuvalet
kullanma gibi aktiviteleri yapabilmesi için yardımcıya gereksinim duyabilir. Kol
ve bacaklarda güçsüzlük veya denge problemi varsa fizik tedavi gerekebilir.
Konuşma tedavisi, konuşma ve yutma güçlüğünün giderilmesinde faydalı
olabilir. Okul çağı çocuklarının öğrenme-hatırlama güçlükleri nedeniyle özel
öğretmen ve özel sınıf gerekebilir.
HASTALARIN İZLEMİ
Beyin tümörlü hastaların tedavisinden sonra, düzenli izlem çok önemlidir.
Doktor, hastalığın geri gelmediğinden emin olmak için yakın kontroller
yapacaktır. Bu kontroller, genellikle fizik ve nörolojik muayeneyi içerir. Zaman
zaman beyin CT ya da MR filmi çekilebilir. Hastalar, doktorun öğüt ve
kontrollerine uymalıdırlar. Herhangi bir sağlık problemi mutlaka doktora
bildirilmelidir.
HASTALIĞA UYUM ve KANSER HASTALARININ DESTEKLENMESİ
Kanserle yaşamak kolay değildir. Beyin tümörü tanısı, hastaların yaşamını
değiştirebilir. Hastalar; tıbbi ve fiziksel değişikliklerle baş etmek bir yana,
hayatlarını zorlaştıran bir çok endişe, duygu ve düşüncelere sahiptir. Yapılan
tetkikler, tedaviler, hastanede yatma gerekliliği ve tedavi ücretleri hastaları
endişelendirebilir. Bu duygusal durumla başa çıkmak için yardıma ihtiyaçları
vardır.
Hastaların, hastalıkları ve duyguları hakkında aile üyeleri ile açık açık
konuşmaları daha iyi olur. Doktor, hemşire ve diğer sağlık personeli ile
konuşmaları korku ve kaygılarını gidermede yardımcı olabilir. Anlamadıkları
şeyleri daha açık sormalıdırlar. Hastaların çoğu hastalığın tipini, tedavi şeklini
ve tedaviden ne başarı sağlanacağını bilmek isteyebilir.
“Hastanın doktoru, sorulara en iyi cevap verecek kişidir”
HASTALIĞA UYUM ve KANSER HASTALARININ DESTEKLENMESİ
Beyin tümörlü hastalar, tedavi sırasında yaşam alışkanlıklarını değiştirmek
zorunda kalırlar. Günlük aktivite ve çalışmaya devam edebilmeleri; belki kısa
süreli belki de kalıcı olarak değişir. Hastanın doktoru, aktivitelerin sınırlanması
konusunda danışılacak en iyi kişidir. Ancak bazen hasta ve yakınları bu soru ve
kaygılarını doktorla paylaşmaya çekinmektedir. Bu durumda kendilerine benzer
hastalığı olan kişilerle konuşmaları faydalı olabilir. Kanser destek grupları kanser
hastalarının tecrübelerini paylaşmak ve konuşmak için güvenli ortamlar
sağlayabilir. Bazen hasta ve yakınları diğer hastalarla iletişime geçmekte
zorlanabilir. Bu durumda psikiyatrist ve psikologlardan profesyonel yardım
almaları gerekir.
Beyin tümörü gibi ciddi bir hastalıkla başa çıkmak kolay değildir. Arkadaş ve aile
üyelerinin önerilerinin doktora danışıldıktan sonra uygulanması doğru olur.
Doktorlar, beyin tümörünün iyileşmesinden bahsederken genellikle
“remisyon”dan bahsederler, çünkü beyin tümörleri tekrar edebilir. Hastanın
durumunu en iyi tartışacak kişi, hastayı takip eden ve öyküsünü bilen doktorudur.
“Bu konuda akılda tutulması gereken, her hastanın
farklı olduğudur”
İYİLEŞME ŞANSI NEDİR?
Beyin tümörlü bir hastanın yaşam beklentisi, tümörün tipine, hastanın
yaşına, genel sağlığına ve tedaviye cevabına bağlıdır. Büyük sayıda
hastanın sonuçlarını değerlendiren istatistiki bilgiler ortalama değerlerdir,
oysa hiçbir hasta bir diğerine benzemez. Tümöre ve hastaya ait pek çok
faktör aynı hastalığa yakalanan iki kişinin farklı seyirler göstermesinde
etkili olabilir.
“Kendinizi başka hastalarla kıyaslamayınız”
Download