Medicana Sağlık Grubu aylık ücretsiz yayınıdır Şubat 2017 • Sayı: 98 İlerlemiş kanser hastalarının yeni umudu! Yakın bir geleceğe kadar karın içine yayılmış kanserlerin tedavi edilemeyeceği görüşü mevcuttu. Ancak sitoredüktif cerrahi ve ısıtılmış karın içi kemoterapi ilerlemiş karın içi kanserlerde alternatif cerrahi tedavi yöntemi olarak yerini almıştır. Ülkemizde sayılı merkezde uygulanan sıcak kemoterapi tedavisi kanser hastalarına daha uzun bir yaşam şansı sunmaktadır. İlerlemiş kanser hastalarının yeni umudu Isıtılmış Karın İçi Kemoterapi (HIPEK) ile kanserlerin önemli bir oranına tanı konabilmektedir. Bu yöntem ilk kez teşhis edilmiş ve ameliyat olmamış ileri evre kanserlere uygulanabildiği gibi, daha önce ameliyat olmuş ancak tekrar etmiş kanserlere de uygulanabilmektedir. Hangi hastaların bu ameliyata uygun olduğu; genel cerrahi, medikal onkoloji, radyasyon onkolojisi, radyoloji, patoloji ve gastroenteroloji uzmanlarının olduğu tümör konseyinde belirlenmektedir. Hastalara öncelikle PET/BT ile tüm vücut taraması yapılır. Bu taramada eğer karın dışına yayılma görülürse hastalar ameliyat yerine kemoterapiye yönlendirilir. Ayrıca hastaların çekilen karın tomografisine göre radyoloji uzmanı tarafından, hastalığın karın içindeki yaygınlığına göre yapılacak skorlama da ameliyat kararı alınmasında önemlidir. Temel hedef yapılacak ameliyatta karın içinin tamamen tümörden arındırılmasıdır. HIPEK damardan verilmediği için bazı yan etkilerin görülme şansı daha azdır. HİPEK yöntemi, karın içine ve karın zarına yayılan kanserlerin cerrahi olarak tamamen temizlenmesi ve ameliyat sonunda karın içinin hazırlanan sıcak kemoterapi ilaçlarıyla yıkanması ile yapılan bir ameliyattır. Ancak karın içi kemoterapi uygulamasının hastaya fayda sağlaması için hastanın aynı seansta yapılan cerrahi ile kanserinin vücuttan tamamen temizlenmesi gerekmektedir. Ameliyatın cerrahi kısmından sonra aynı seansta hasta uyandırılmadan karnın içine 41-43 derece arası ısıtılmış kemoterapi sıvısı verilir. Bu sıvının karnın tüm kısımlarına ulaşması sağlanır. Bunun için özel cihazlar kullanılır. HİPEK (Hyperthermic Intraperitoneal Chemotherapy) tedavisi; ileri evre yumurtalık kanserleri, kolon, mide, apandisit ve peritonun primer kanserlerinde uygulanmaktadır. HİPEK verilmesi hem kanser hücrelerinin direk ilaçla karşılaşmasını sağlar hem de sıcak etkisi ile tümör hücrelerini tahrip etme etkisini artırır. Ayrıca damardan verilmediği için bazı yan etkilerin görülme şansı daha azdır. Sigara tiryakiliği, en öldürücü toplumsal zehirlenme olayıdır! Her sigarada 4.000’den fazla kimyasal zararlı madde vardır ve bunun en az 60 tanesi kanserojendir. Her içilen 1 paket, sigara içen kişinin hayatından 28 dakika eksiltir. Ortalama her 6-8 saniyede bir, bir kişi sigara yüzünden hayatını kaybetmektedir. Neden sigarayı bırakamıyorsunuz? Nikotin psikolojik bağımlılığın yanı sıra fiziksel bağımlılık da yapar. Sigara içilmediğinde vücuttaki nikotin miktarı azalır ve vücut bunun yoksunluğunu duymaya başlar. Yaklaşık üç hafta süren huzursuzluk, uykusuzluk, bazen uykuya eğilim, sinirlenme, aşırı tepki verme, bazen kabızlık, yoğunlaşma güçlüğü gibi sorunlar yaşanabilir. Bu dönem sigara içme isteğinin en yoğun olduğu dönemdir ve yoksunluk belirtilerinin şiddeti kişiden kişiye değişir. Sigara kullananların yaklaşık %70’i bırakmak ister, ancak sadece %5’i yardımsız bırakabilir. Kendi kendine bırakmayı denediğinizde zorlanıyorsanız, etkinliği kanıtlanmış tıbbi tedavi yöntemlerinden yararlanabilirsiniz. Sigarayı bırakmak için önce hazırlanın: • Bırakamayacağınızı düşünmek ya da buna inanmak çabanızı olumsuz etkiler. Bu nedenle karamsarlığa izin vermeyin. • Bırakmak için kendinize gün belirleyin ve ertelemeyin. Sigarayı bırakma nedenlerinizi yazın, her zaman görebileceğiniz yerlere asın, yanınızda taşıyın. Bu kararı, size destek olacağını düşündüğünüz yakınlarınızla paylaşın. Nikotinin yoksunluk belirtileri geçicidir. En çok 2-3 hafta süreyle sizi zorlayabilir. • Bırakmayı denediğiniz gün “acaba bırakabilecek miyim?” kaygısına kapılmayın. Gerginliğinizi giderecek uğraşlar bulun. Yürüyüşe çıkmak, sigara içmeyen bir yakını ziyarete gitmek, alışveriş yapmak olabilir. • Elinizde bir su şişesi bulundurup, sigara içme isteği geldiğinde su içebilirsiniz. • İlk 2-3 hafta sigara içilen ortamlara girmeyin, istek geldiğinde 3-5 dakika içinde geçecektir, bu süreyi atlatmak için; meyve ya da çiğ sebze (havuç, marul, salatalık vb) atıştırın. Sigarayı bırakmanın yararları: Sigaranın bırakılması ile kanser, kalp krizi, bronşit ve felç riski önemli ölçüde azalır. Sigara bırakıldıktan 2 gün sonra nikotin vücuttan tamamen atılır, öksürük ve hırıltılı solunum azalır, cilt rengi düzelir, kırışıklıklar azalır. 20. dakika: Nabız, kan basıncı ve vücut ısısı normale döner. 24. saat: Kanda karbon monoksit gazı hızla azalır. 2 hafta-3 ay sonra: Efor kapasitesi artar, öksürük azalır, 3 ay içinde kaybolur, balgam varsa iki haftada yarı yarıya azalır, soluk alıp verme kolaylaşır, koku ve tat alma duyuları iyileşir, bağışıklık sistemi güçlenmeye başlar. 1. yıl: Kalp krizi riski %50 azalır, beyin kanaması ve bacaklardaki damar hastalığı riski %30-50 azalır, solunum yetmezliğine yol açabilecek (KOAH vb.) hastalıkların ortaya çıkması engellenir. 5. yıl: Ağız, gırtlak, yemek borusu, idrar torbası kanseri riski yarı yarıya azalır. 15. yıl: Kalp krizi riski hiç içmeyenlerle aynı olur, felç olma riski hiç sigara içmemiş olanlarla aynı olur. Her beyin tümörü hayatı tehdit etmez! Sinir sistemi tümörleri, yetişkinlerde meme, kolon, akciğer ve prostat kanserlerinden sonra en sık görülen rahatsızlıklardır. Akciğer, meme ve kolon kanserlerinin beyine yayılımı ile ortaya çıkan tümörler de bu rakamlara eklendiğinde; toplumda beyin tümörü sıklığı hiç de azımsanmayacak derecede artmaktadır. Ancak her beyin tümörü hayatı tehdit edici nitelikte ve yerleşimde olmayabilir. Tüm tümörlerde olduğu gibi erken teşhis çok önemlidir. Tümörün cinsi ve bulunduğu bölge önemlidir. Beyin tümörlerinde tedavi seçenekleri ve tedavinin başarısı tümörün cinsine, beyinde kritik bölgelerde yerleşip yerleşmediğine ve boyutuna göre değişkenlik gösterir. Tehdit oluşturma ve tümör büyüklüğü arasında net bir ilişki olmayıp, tümörün cinsi ve bulunduğu bölge de önemlidir. Kötü huylu beyin tümörleri tüm beyin tümörlerinin %25-30’unu oluşturmaktadır. Her beyin tümörü hayatı tehdit edici nitelikte ve yerleşimde olmayabilir. Beyin tümörleri, içinde birçok farklı tümör tipini barındırır ve bunlar birbirinden farklı davranış gösterebilirler. Bu nedenle her beyin tümörü hayatı tehdit edici nitelikte ve yerleşimde olmayabilir. Bu tümörler her 100 bin kişiden 9’unda kötü, 19’unda ise iyi huylu tümörler olarak görülmektedir. Erken tanı çok önemlidir ve günümüzde kullanılan görüntüleme sistemleri erken tanıyı kolaylaştırarak tedavi başarı şansını artırmaktadır. Belirtileri nelerdir? • Baş ağrısı • Bulantı-kusma • Bilinç değişiklikleri • Kişilik-davranış değişiklikleri • Görme bozukluğu • Konuşma bozukluğu • Kol ve bacaklarda güçsüzlük • Baş dönmesi • Kulakta çınlama • İşitme azlığı • Nöbet geçirme Bu şikayetlerin kişiye rahatsızlık verici ölçüde belirgin olduğu durumlarda mutlaka bir hekime başvurulmalıdır. Hastalığın farkında olmak ve erken tanı önemli... Beyin tümörü hayatın sonu değildir. Modern ameliyathane şartları ve ekipmanları, gelişen anatomi bilgisi, mikrocerrahi tecrübe beyin tümörlerinin tedavisinde güvenliği ve başarıyı önemli oranda arttırmaktadır. Günümüzde ülkemizde beyin tümörlerinin tedavisi, ABD ve Avrupa’da uygulanan yöntemlerle aynı şekilde ve aynı derecede başarı ile yapılmaktadır. Türkiye, beyin cerrahisi alanında dünyada çok iyi bir pozisyondadır. Bu nedenle lütfen bu hastalığın farkında olun ve erken tanının önemini azımsamayın. Tüp bebek başarısı için altın kurallar! Günümüzde giderek daha fazla sayıda çift, bebek sahibi olmak için tüp bebek yöntemine başvurmaktadır. Her geçen gün yeni tekniklerin ve tedavi yöntemlerinin gelişmesine rağmen tüp bebek tedavilerindeki başarı istenilen düzeylere ne yazık ki henüz gelememiştir. Peki, başarılı bir tedavi için geçerli kurallar nedir? Tüp bebek tedavilerinde başarıyı doğrudan etkilediği bilinen bazı temel faktörler vardır. Örneğin kadının yaşı veya bireysel yumurtalık rezervi gibi… Yaşınızı ve yapınızı değiştiremezsiniz belki ama sizin de bu konuda yapabilecekleriniz elbette var. Tedaviden birkaç ay önce hazırlıklara başlamanız başarınıza mutlaka katkı sağlayacaktır. Bilmelisiniz ki sağlıklı yaşam kuralları bu süreçte önem taşımaktadır. Örneğin sigara içiyorsanız mutlaka bırakmalısınız. Sigara hem yumurta hem de sperm kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Fazla kilo yani obezite sorunu yaşıyorsanız makul bir kiloya inmeniz de şansınızı mutlaka artıracaktır. Kullanılacak ilacın dozu da fazla kilolarla orantılı olarak artacak ve bu da en azından tedavi masrafınızın daha fazla olmasına yol açacaktır. Ayrıca aşırı fazla kiloyla başlanacak bir gebeliğin yine daha fazla sorunlu geçeceği de bilinmektedir. Beslenmeniz mutlaka doğal besinlerle ve düzenli bir şekilde olmalıdır. Bol sebze ve meyve tüketimine dikkat edin. Yine aynı şekilde bol su içmelisiniz. Tuz ve diğer katkı maddelerini az tüketmeli, kafeinli, asitli içeceklerden kaçınmalısınız. Alkol tüketimi de tıpkı sigara kullanımı gibi doğurganlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca alkol kullanan anne adaylarının çocuklarında doğumsal anormallikler ve düşük yapma riskinin daha fazla olduğu da gösterilmiştir. Günde en az 8 saat uyumalı ve geç yatmamalısınız. Yorgunluk ve aşırı egzersiz, tedavinizi olumsuz etkileyebilir. Yaşam tarzının hareketsiz olması ve sağlıklı beslenme düzeni olmaması tedavinize olumsuz etki eden faktörlerdir. Mümkünse düzenli spor en azından yürüyüş yaparak vücudunuzun direncini korumalısınız. Stresle baş etmek için de gerekli adımları mutlaka atmalısınız. Bunun için gevşeme tekniklerini kullanabilirsiniz. Gerekli ise profesyonel bir yardım da alabilirsiniz. Bunun için tedavinizi yürütecek merkezinizden yol göstermelerini isteyebilirsiniz. Günümüzde çoğu merkezde psikolog da çalışmaktadır. Basit gibi görünen yukarıdaki küçük adımlar sizin başarıya ulaşmanızı kolaylaştıracaktır. Sonuçta tüm bunlara ek olarak siz de tedavinin baş aktörü olduğunuzdan bu işe istek ve yüksek motivasyonla başlamalısınız. Başaracağınıza inanın. Olumlu konsantrasyon ve inanmak, zaten başarının ilk basamaklarıdır. Merkezin ve tüp bebek laboratuvarının başarıya etkisi: IVF uygulamalarının kalbi olarak nitelendirilebilecek olan tüp bebek laboratuvarı gerek çalışanlar, gerek kullanılan malzeme ve teknikler açısından sistemin başarısında en önemli faktörlerden birisini oluşturmaktadır. Laboratuvarda çalışanların konu ile ilgili bilgi, beceri ve deneyimleri son derece önemlidir. Önemsiz gibi düşünülebilecek küçük ayrıntılar dahi gebelik sonuçlarını ileri düzeyde etkileyebilmektedir. Tüm işlemlerin tecrübeli kişilerce yapılması başarıda çok önemli rol oynamaktadır. En iyi embriyoların seçilerek transferi. İlk dört gün boyunca gelişip hücre sayısı artan embriyo beşinci güne geldiğinde iki bölüme ayrılır. Embriyonun içerisinde de sıvı birikmeye ve kistik bir görünüm almaya başlar. Bu embriyolara blastosist denir. Ancak her embriyo bu aşamaya kadar gelemez ve erken bir dönemde durabilir. Bu aşamaya kadar gelebilmiş embriyoların anne rahmine tutunma ihtimalinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Elbette bu embriyoların da hepsinin gebelik oluşturması söz konusu değildir ve içlerinde genetik olarak anormal olanlar da olabilir. Ancak bu oran erken dönemde gelişimini durduranlara oranla çok daha düşüktür. Sonuç olarak hastaya 5. güne kadar gelmiş embriyo transfer etmek gebelik şansını artırmak anlamına gelir. İleri anne yaşı söz konusu olduğunda genetik testler hayati önem taşır. Gebelik öncesi yapılan bu taramalar implantasyon öncesi genetik tanı/ tarama (PGT) olarak adlandırılmaktadır. PGT yönteminde, kadından toplanan yumurta ve erkekten toplanan spermden mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemiyle oluşturulan embriyolardan normal kromozom sayısına sahip olanı anne rahmine yerleştirilmesi amaçlanır. Böylece kromozom sayısına bağlı bozukluklar nedeniyle meydana gelen düşüklerin veya gebeliğin sonlandırılması ihtimalini azaltılır.