TIM AB BULTENI KASIM 2010 (2).

advertisement
01.11.2010
İÇİNDEKİLER
Uyum Yasalarına İlişkin Eylem Planı Bakanlar Kurulu’nda Onaylandı
AB-Güney Kore Serbest Ticaret Anlaşması İmzalandı
Doğrudan Ticaret Tüzüğü’ne Avrupa Parlamentosu Engeli
Türkiye – IMF – AB, Koltuk Krizinde Çözüme Doğru
Avrupa Yatırım Bankası’ndan KOBİ’lere Destek
AB, Finans Sektörüne Özel Vergi Getirilmesini Tartışıyor
GDO’lara Karşı AB Vatandaşlarından Bir Milyon İmza
AB, Ağır Yük Taşıtlarına Vergiyi Artırıyor
UYUM YASALARINA İLİŞKİN EYLEM PLANI BAKANLAR KURULU’NDA ONAYLANDI
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği koordinasyonunda, Anayasa değişikliklerinin uygulamaya aktarılmasına
yönelik hazırlanan Eylem Planı, Bakanlar Kurulu’nca onaylandı. Eylem Planı’nda, 6 yeni kanun çıkarılması
ve 27 kanunun gözden geçirilmesinin yanı sıra, TBMM ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüklerinde ve çok sayıda
ikincil mevzuatta değişiklik yapılması öngörülüyor. Eylem Planı’nda yer alan düzenlemeler ve dayanakları
aşağıda kısaca özetlenmektedir.
Madde 1 ile getirilen, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile
malul ve gazilere yönelik pozitif ayrımcılık ilkesinin uygulanabilmesi için:
 Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı’nın ve Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu
Kanun Tasarısı’nın yasalaşması;
 Çocuk Koruma Kanunu’nun; Medeni Kanun’un; Özürlüler Kanunu’nun; Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanunu’nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un ve Şehit aileleri ve gaziler ile
ilgili mevzuatın gözden geçirilmesi.
Madde 2 ile getirilen özel hayatın gizliliğinin anayasal güvence altına alınmasına ilişkin değişiklik uyarınca:
 Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nın yasalaşması;
 Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun gözden geçirilmesi.
Madde 3 ile yurt dışına çıkma yasağının sınırlanmasına ilişkin getirilen değişiklik doğrultusunda:
 Pasaport Kanunu’nun; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un; Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’nun ve Askerlik Kanunu’nun gözden geçirilmesi.
Madde 4 ile çocuk istismarının engellenmesine dair getirilen değişiklik uyarınca:
 Şiddet Suçu Mağdurlarına Yardım Hakkında Kanun Tasarısı ile ilgili çalışmaların tamamlanması;
 Çocuk Koruma Kanunu’nun; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nun;
Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanun’un gözden geçirilmesi.
Madde 5, 6, 7 ve 12 ile memurlar ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınması ve
işçilerin sendikal haklarına ilişkin değişiklikler uyarınca:
 Sendikalar Kanunu’nun; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun; Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve
Lokavt Kanunu’nun; Devlet Memurları Kanunu’nun gözden geçirilmesi;
 Toplu sözleşme hakkı ile Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun teşkili, çalışma usul ve esaslarına
ilişkin yeni bir kanun çıkarılması,
Madde 8 ile getirilen Kamu Denetçiliği Kurumu’nun oluşturulmasına ilişkin değişiklik uyarınca:
 Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kuruluşu, görev ve işleyişine dair bir kanun çıkartılması;
 Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun ve TBMM İçtüzüğü’nün gözden geçirilmesi.
Madde 11 ile getirilen YAŞ kararlarına yargı yolunun açılmasına dair değişiklik uyarınca:
 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun ve TSK Personel Kanunu’nun gözden geçirilmesi.
Madde 13 ile getirilen devlet memurlarına yönelik disiplin kararlarına yargı yolunun açılması uyarınca:
 Devlet Memurları Kanunu’nun ve Devlet personel rejimi ile ilgili mevzuatın gözden geçirilmesi.
Madde 14, 22 ile hakim ve savcıların denetimine ve HSYK’nın yapısı ve işleyişine ilişkin getirilen
değişiklikler uyarınca:
2

Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun; HSYK Kanunu’nun; Adalet Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri
Hakkında KHK’nın Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un ve HSYK İç Yönetmeliği’nin gözden
geçirilmesi.
Madde 15 ile askeri mahkemelerin yetki alanının daraltılması yönünde getirilen değişiklik uyarınca:
 Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un; Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun; Askeri Hâkimler Kanunu’nun ve Sıkıyönetim Kanunu’nun gözden geçirilmesi.
Madde 16, 17, 18, 19 ile getirilen Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu, üyeliğin sona ermesi, görev, yetki,
çalışma ve yargılama usulüne ilişkin değişiklikler uyarınca:
 Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un ve Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün gözden geçirilmesi.
Madde 20, 21 ile Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nin kuruluş, işleyiş, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işlerine dair hususlara getirilen değişiklik uyarınca:
 Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un; Askeri Yargıtay Kanunu’nun
ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun gözden geçirilmesi.
Madde 23 ile Ekonomik ve Sosyal Konsey’in güçlendirilmesi yönünde yapılan değişiklik uyarınca:
 Ekonomik ve Sosyal Konsey’in Kuruluşu, Çalışma Esas ve Yöntemleri Hakkında Kanun’un ve ilgili
yönetmeliğin gözden geçirilmesi.
AB-GÜNEY KORE SERBEST TİCARET ANLAŞMASI İMZALANDI
AB ile Güney Kore arasında, Mayıs 2007’de başlayan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) müzakereleri, 3,5
yılda tamamlanarak, 6 Ekim 2010’da imzalandı. AB’nin bugüne kadar gerçekleştirdiği en iddialı STA olarak
tanımlanan anlaşmanın, 1 Temmuz 2011’de yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Tarafların, anlaşma uyarınca kaldıracağı ithalat vergileri sayesinde, AB’li ihracatçıların yılda 1,6 milyar,
G.Kore’li ihracatçıların ise 1,1 milyar € tutarında tasarruf sağlamaları bekleniyor. AB’de, anlaşmadan en
fazla yarar sağlayacak sektörler arasında, gümrük vergilerinin, bir yılda 450 milyon € azalacağı makine ve
teçhizat sanayii ile, bir yılda 175 milyon € azalacağı öngörülen kimya sanayii öne çıkıyor.
G.Kore’nin AB’ye uyguladığı gümrük tarifelerinin tekstil ve hazır giyimde %93, cam ürünlerde %85, deri ve
kürk ürünlerinde %84, ayakkabıda %95, demir-çelikte %93, optik malzemelerde ise %91 oranında
azalacağı belirtiliyor. Küçük motorlu binek otomobiller ve elektronik tüketim cihazları gibi hassas sanayi
ürünlerine yönelik gümrük vergilerinin, Anlaşma’nın 5. yılında; orta ve büyük motorlu otomobillerde ise, 3.
yılında sıfırlanması öngörülüyor.
STA, sanayi ürünlerinin yanı sıra, tarım ürünlerini de kapsıyor. Bugün, AB’nin tarım ürünlerinin yalnızca
%2’si Güney Kore’ye gümrüksüz girebilirken, STA, neredeyse tüm tarım ürünlerine yönelik ithalat vergileri
tamamen sıfırlanıyor. Tarım ürünleri ticaretindeki liberalizasyon sayesinde, AB’li ihracatçıların yılda 380
milyon € tasarruf edeceği öngörülüyor.
STA’nın yaratacağı yeni mal ve hizmet ticaretinin, AB için 19,1 milyar, Güney Kore için ise 12,8 milyar €
değerinde olması bekleniyor. Üstelik bu öngörü, tarife dışı engellerin kaldırılmasının yaratacağı olumlu
etkileri dikkate almayan bir hesaplamaya dayanıyor. Gerçekleştirilen etki analizleri, taraflar arasındaki
ticaretin, önümüzdeki 20 yıl içerisinde, en az 2 kat artacağına işaret ediyor. Ancak anlaşma, AB
piyasalarının dengesini bozacak düzeyde bir ithalat artışı yaşanması halinde, yeniden gümrük tarifesi
uygulanmasına imkân tanıyan bir “korunma maddesi” de içeriyor.
3
STA, hizmet sektörlerine de önemli fırsatlar sunuyor. Bu fırsatlardan en çok faydalanacak sektörlerin
başında, ulaştırma, telekomünikasyon, finans, hukuki danışmanlık, inşaat ve çevre hizmetleri geliyor. AB’li
uydu yayıncılarının, G.Kore’de yerel bir operatörle bağlantı kurmaksızın doğrudan faaliyet göstermesine
izin veren Anlaşma, G.Kore telekomünikasyon sektöründe %100 dolaylı sahipliğin de önünü açıyor. AB’li
gemi firmaları, tam piyasa erişiminin yanı sıra, G.Kore’ye yerleşme ve liman hizmetleri ile altyapıların
kullanımında ayrımcılığa uğramama haklarını da elde ediyor.
Anlaşma ile birlikte, G.Kore’nin AB’li inşaat firmalarına uyguladığı alt sözleşme yapma yükümlülüğü de tarih
oluyor. Finans firmalarının en önemli kazancı ise, Güney Kore piyasalarına erişimin yanı sıra, şube ve bağlı
şirketlerinden genel merkezlerine serbestçe veri transferinde bulunma imkânına kavuşuyor olmaları. STA
uyarınca, G.Kore, AB’li hukuk firmalarına da, yabancı yatırımcılara veya Koreli müşterilere (Kore hukuku
dışındaki konularda) danışmanlık yapmak üzere Güney Kore’de ofis açma hakkı tanıyor.
Taraflar arasında tarife dışı engellerin de kaldırılması hedefleyen anlaşma, bu konuda sektör özellikli
önlemler içermesi bakımından da, AB’nin bugüne kadar imzaladığı STA’lar arasında bir ilk teşkil ediyor. Bu
önlemler, elektronik tüketim cihazları, otomotiv ürünleri, ilaç ve kimyasalları kapsıyor.
Anlaşma uyarınca, G. Kore; televizyon, bilgisayar, mikrodalga fırın, cep telefonu ve telekomünikasyon
ekipmanları gibi ürünleri kapsayan elektronik tüketim cihazlarının ticaretinde, AB’nin sertifika ve test
sonuçlarını tanımayı taahhüt ediyor. Böylelikle, çifte sertifikalandırma ya da test uygulamalarının önüne
geçiliyor. G.Kore, AB’ye, ilaç ve tıbbi cihazlara yönelik fiyatlandırma kararlarında da, daha şeffaf ve
öngörülebilir bir şekilde hareket etme sözü veriyor. Motorlu araç ticaretinde ise, G. Kore, UN-ECE, Euro 5
ve Euro 6 gibi standartların tanınması yönünde belirli taahhütler altına giriyor. STA, AB’nin kimyasallara
yönelik yasal çerçevesini muhafaza edecek şekilde, taraflar arasındaki kimya ürünleri ticaretine yönelik
tarife dışı engelleri de önemli ölçüde hafifletiyor.
STA, AB’nin diğer ticaret anlaşmalarından farklı olarak, kamu ihalelerine erişim, fikri mülkiyet haklarının
korunması, rekabet kuralları, şeffaflık, sürdürülebilir kalkınma, anlaşmazlıkların etkin ve hızlı çözümü gibi
alanlarda da çeşitli hükümler içeriyor. G.Kore, AB’li işletmelere sunduğu ihale olanaklarını, “kamu hizmeti
imtiyazı” ve “yap-işlet-devret” sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genişleterek, DTÖ Kamu Alımları
Anlaşması kapsamındaki taahhütlerinin de ötesine geçiyor. Anlaşma’nın fikri mülkiyet haklarına ilişkin
hükümleri ise, telif haklarından endüstriyel tasarımların korunmasına, hakların uygulanma koşullarından
coğrafi işaretlere kadar birçok konuyu kapsıyor.
STA; kartel, hakim durumun kötüye kullanılması ve rekabeti bozan birleşmelerin engellenmesi konularında
da taraflara önemli sorumluluklar yüklüyor. Belirli sübvansiyon türlerinin yasaklanmasının yanı sıra,
taraflar, sağladıkları sübvansiyonların miktarı, türü ve sektörel dağılımı hakkında yıllık raporlama
yükümlülüğüne tâbi tutuluyor.
Anlaşma, çevre dostu ürünlere yönelik gümrük vergilerinin hızla kaldırılması, çevre ile ilgili çok taraflı
anlaşmalara uygun hareket edilmesi, temel çalışma standartları ve ILO sözleşmelerinin etkin bir şekilde
uygulanması gibi çevre ve iş hayatı ile ilgili hükümler de içeriyor. Son olarak, tüm bu önlemlerin sorunsuz
bir şekilde hayata geçirilebilmesi için, anlaşmazlıkların çözümü konusunda DTÖ’dekinden çok daha hızlı bir
mekanizma uygulanması öngörülüyor.
AB ile G.Kore arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri yeni bir boyuta taşıyan anlaşma, AB’nin diğer ticari
partnerlerinde kaygı yaratıyor. Bunların başında da Türkiye geliyor. AB’nin en fazla ithalat yaptığı ülkeler
arasında, Türkiye, sahip olduğu %2,9’luk pay ile, yedinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin hemen arkasından
ise, %2,5 ile G.Kore geliyor. STA’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte, bu tablonun G.Kore lehine değişmesi
bekleniyor. Özellikle, Türkiye’nin G.Kore ile rekabet ettiği otomotiv, teksil-hazır giyim, elektrik-elektronik ve
demir-çelik gibi sektörlerde AB pazarında kayıplar yaşayacağı öngörülüyor.
4
Bu kayıpların yanı sıra, AB ile arasındaki Gümrük Birliği ilişkisi nedeniyle, Türkiye’nin iç piyasasında da
rekabetin artacağı tahmin ediliyor. Çünkü, imzalanan STA uyarınca AB’ye düşük veya sıfır vergi ile girecek
G. Kore ürünleri, Türkiye pazarına da aynı koşullarda girebilecekken, Türkiye, anlaşmaya dahil
olmadığından, G.Kore’nin AB’ye tanıdığı imtiyazlardan yararlanamayacak. Anlaşma, G.Kore’ye, Türkiye ile
de benzer bir anlasma imzalama çağrısında bulunan özel bir madde içeriyor. Ancak, söz konusu madde
bağlayıcı olmadığı için, Türkiye’nin kaygılarına çözüm getirmiyor.
Detaylı bilgi: http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=626&serie=373&langId=en
DOĞRUDAN TİCARET TÜZÜĞÜ’NE AVRUPA PARLAMENTOSU ENGELİ
Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komitesi, 18 Ekim tarihli toplantısında, KKTC’ye yönelik izolasyonların
kaldırılmasını öngören Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün onaylanmasını zorlaştırıcı bir karar aldı.
2004 yılında Kıbrıs’ta gerçekleştirilen referandumda oylanan Annan Planı’nı Kıbrıslı Türklerin kabul etmesi,
Rumların ise reddetmesine karşın, G.Kıbrıs AB’ye üye olmuş, aynı yıl, 26 Nisan’da AB Konseyi KKTC’ye
yönelik izolasyonların kaldırılması için Avrupa Komisyonu’nu bir tüzük hazırlamakla görevlendirmişti. Ancak
Komisyon tarafından hazırlanan Doğrudan Ticaret Tüzüğü, AB ülkelerinin oybirliği ile onayını
gerektirdiğinden, G.Kıbrıs’ın vetosu nedeniyle uygulamaya koyulamamıştı.
1 Aralık 2009 tarihinde, AB’nin karar alma mekanizmalarına önemli değişiklikler getiren Lizbon
Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi, bir ümit ışığı doğurmuştu. Avrupa Komisyonu, Antlaşma’nın 3. ülkeler ya
da uluslararası örgütlerle yapılacak ticari anlaşmaları düzenleyen 207. maddesi uyarınca, Tüzüğün,
Konsey’de ‘oybirliği’ ile değil, ‘nitelikli çoğunluk’ ile onaylanması gerektiği yorumunu yapmış ve dosyayı,
Avrupa Parlamentosu’nun ‘Uluslararası Ticaret Komitesi’ne göndermişti. Rumlar ise, konunun uluslararası
ticaret ile ilgisi olmadığı, dolayısıyla Güney Kıbrıs’ın AB’ye Katılım Antlaşması’nın ekindeki 10. Protokol
kapsamında ele alınması gerektiği yönünde itirazda bulunmuş ve dosyanın Parlamento Hukuk İşleri
Komitesi’nde görüşülmesi gerektiğini savunmuştu.
Dosyayı Haziran ayında teslim alan Hukuk İşleri Komitesi, 18 Ekim’de, Rumların tezini destekler
mahiyetteki görüşünü açıkladı. Komite’nin değerlendirmesine göre, “Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün
uluslararası ticaret konusu olarak ele alınması, Yeşit Hat’tın AB’nin dış sınırı olarak tanınması anlamına
geleceğinden, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik hakları ihlal edilmiş olacaktır. Dolayısıyla Tüzüğün
dayandırılması gereken hukuki zemin, 10. Protokol’ün 1. maddesidir. Yani “oybirliği” ile onaylanması
gerekir”…
Bundan sonraki aşamada kararı, komitenin raporunu 20 Ekim’de teslim alan Avrupa Parlamentosu
Başkanlık Konferansı verecek. Komite’nin görüşü, bağlayıcı olmamakla birlikte Avrupa Parlamentosu’ndan
aksi yönde bir karar çıkması beklenmiyor. Bu da Tüzüğün Konsey’de oybirliği ile oylanması gerektiği ve
Rumların vetosu aşılamayacağı için kabul edilmeyeceği anlamına geliyor.
Türkiye, AB’nin Tüzüğü hayata geçirmemesi nedeniyle, Ankara Anlaşması’nı, Mayıs 2004’de üye olan 10
ülkeye genişleten Ek Protokol’ü uygulamıyor. Yani liman ve havalanlarını Güney Kıbrıs’a açmıyor. AB, bu
nedenle Türkiye ile yürüttüğü üyelik müzakerelerinde 8 başlığın müzakereye açılmasını, diğer tüm
başlıkların ise kapatılmasını bloke ediyor. Dolayısıyla Tüzüğün onaylanmaması, sadece KKTC’ye yönelik
izolasyonların kaldırılmasını değil, Türkiye’nin AB ile müzakere sürecini de doğrudan etkiliyor.
Detaylı bilgi: http://www.abhaber.com/haber.php?id=32105
5
TÜRKİYE – IMF – AB, KOLTUK KRİZİNDE ÇÖZÜME DOĞRU
IMF’nin 24 sandalyeden oluşan, karar alma organı niteliğindeki İcra Direktörleri Kurulu’nda, gelişmekte
olan ülkelere ayırmayı öngördüğü iki koltuğun en güçlü adayı Türkiye. Ancak, kurulda 9 koltuğa sahip olan
ve kendisinden alınacak iki koltuğu daimi olarak belli bir ülkeye tahsis etmek istemeyen AB, gruplar içinde
rotasyon usulüyle koltuk tahsisini savunuyor. ABD ise, Latin Amerika ve Asya özelinde gelişmekte olan
ülkelere daha fazla söz hakkı verilmesi amacıyla, AB’ye Kurul'daki egemenliğini azaltması yönünde baskı
yapıyor.
Kota reformu yönündeki düzenlemelerin temel hedefi, üye ülkelerin kota paylarının, dünya ekonomisindeki
göreceli ağırlıkları ile orantılı olmasını sağlamak. IMF’deki yeni reform çerçevesinde, aralarında Türkiye’nin
de bulunduğu 54 ülkenin kotasında geçici bir artış kararı işlerlik kazanacak. Türkiye’nin kotasının ilk
aşamada %0,55’ten %0,61’e yükseltilmesi öngörülüyor.
IMF İcra Direktörleri Kurulu’nun yapılanmasına göre, ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere gibi bazı
ülkeler müstakil bir koltuğa sahip iken, diğer ülkeler gruplar halinde temsil ediliyor. Türkiye, grubun diğer
dokuz üyesi (Avusturya, Belçika, Beyaz Rusya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Kazakistan, Lüksemburg,
Slovakya, Slovenya) ile birlikte Belçika’nın İcra Direktörü olduğu grupta yer alıyor. Söz konusu kota artışı,
Türkiye açısından, Fon’da karar alma süreçlerinde, yönetimde ve operasyonel aşamadaki temsil gücünün
artması ve mali performansının görünürlük kazanmasının yanı sıra, IMF’den elde edebileceği finansman
oranının da artması anlamına geliyor. Reform paketinin yürürlüğe girmesi için, değişikliğin, toplam oy
gücünün en az %85’ini temsil eden 112 üye devlet tarafından kabul edilmesi gerekiyor.
1 Ekim’de Brüksel’de gerçekleşen AB Maliye Bakanları toplantısında, IMF İcra Direktörleri Kurulu’ndaki kota
revizyonunun müzakereye açılması kararı alınmış, ancak ABD’nin de IMF’deki veto gücünün gözden
geçirilmesi gerektiğine dikkat çekilmişti. 21-23 Ekim tarihlerinde G.Kore’de düzenlenen G-20 Bakanlar
Toplantısı’nda ise, AB, iki koltuğu gelişmekte olan ülkelere bırakmayı kabul etti. Ancak, bu iki koltuğun
hangi ülkelere verileceği ve rotasyon usulünün geçerli olup olmayacağı henüz netlik kazanmış değil. Son
kararın, 11-12 Kasım 2010 tarihlerinde Seul’de yapılacak G-20 Liderler Zirvesi’nde, alınması bekleniyor.
Detaylı bilgi: http://www.euractiv.com.tr/ab-ve-turkiye/article/trkiyenin-imf-koltuuna-yeil-k-012955
AVRUPA YATIRIM BANKASI’NDAN KOBİ’LERE DESTEK
Avrupa Yatırım Bankası’nın (AYB) 22 Ekim’de, Türkiye’nin en az gelişmiş bölgelerindeki mikro, küçük ve
orta ölçekli işletmelere kredi sağlanmasına yönelik olarak Türkiye’deki 6 finans kuruluşu ile (Akbank,
Denizbank, Halkbank, Vakıfbank, Yapı Kredi Bankası ve Kredi Garanti Fonu) toplam 280 milyon Euro
tutarında bir ortaklık anlaşması imzaladığı kaydedildi.
Avrupa Yatırım Bankası’nın 250 milyon Euro tutarındaki kredilerinden ve Avrupa Yatırım Fonu’nun 30
milyon tutarındaki garantilerinden oluşan söz konusu meblağa, AYB’nin Türkiye’deki partnerlerinin
kaynaklarından desteklenecek aynı orandaki miktar da eklendiğinde KOBİ’lere sağlanacak kredi tutarının
500 milyon Euro’yu aşan bir rakama ulaşacağı tahmin ediliyor.
AB’nin Türkiye’ye yönelik Katılım Öncesi Mali Yardımları kapsamında, “Büyüyen Anadolu’ya Kredi
Kolaylıkları” başlığı altında devreye sokulan söz konusu kredi mekanizması aracılığı ile, Türkiye’deki
KOBİ’lerin %25’ini oluşturan ancak kredi imkanlarının sadece %10’undan faydalanabilen 43 ildeki farklı
işletmelere kaynak sağlayacağı belirtiliyor.
Detaylı bilgi:
http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=BEI/10/181&format=HTML&aged=0&language
=EN&guiLanguage=en
6
AB, FİNANS SEKTÖRÜNE ÖZEL VERGİ GETİRİLMESİNİ TARTIŞIYOR
Finans sektörünün vergilendirilmesine ilişkin bir tebliğ yayınlayan Avrupa Komisyonu, AB düzeyinde bir
“finansal faaliyet vergisi” getirilmesini öneriyor. Komisyon, söz konusu verginin, küresel mali kriz nedeniyle
nakit sıkıntısı çeken üye ülke hükümetlerine önemli ölçüde gelir sağlayacağı ve finans piyasalarına istikrar
getireceği görüşünde. Hukuki açıdan bağlayıcı olmayan tebliğin, üye devletlerce desteklenmesi halinde,
ileride yasal düzenlemeye dönüşmesi bekleniyor. Teklif, Kasım ayında yapılacak G-20 Zirvesi’nde de ele
alınacak.
Finansal faaliyet vergisi, finansal kuruluşların toplam karları ve ödemeleri üzerinden alınan vergiyi ifade
ediyor. Bu nedenle, finansal işlemde bulunan bireysel aktörler yerine, finans şirketleri vergilendiriliyor.
Komisyon’un diğer önerisi ise, iklim değişikliği, kalkınma gibi uluslararası sorunlarla mücadelede fon
oluşturmak amacıyla küresel düzeyde “finansal işlem vergisi” getirilmesi. Almanya, Fransa, Avusturya ile
Avrupa Parlamentosu’ndaki Sosyalist Grup tarafından desteklenen bu vergi ise, hisse senedi ve bono dahil
her türlü sermaye hareketine vergi getirilmesini kapsıyor ve dolayısıyla işleme dahil olan tüm aktörleri
ilgilendiriyor. Bu verginin uygulanabilmesi için küresel düzeyde uzlaşı sağlanması gerekiyor. Ancak G-20
ülkelerinin finansal işlem vergisi yerine, finansal faaliyet vergisine daha sıcak bakmaları nedeniyle bu
verginin kabul edilmesi pek mümkün görünmüyor.
Komisyon’un yayınladığı tebliğ, sermaye akışı yerine bankalar, sigorta şirketleri gibi finansal kuruluşların
vergiye tabi tutulmasını kapsıyor. Bunun nedeni, Komisyon’un, finans sektörünü küresel mali krizin
sorumlusu olarak görmesi ve sektörün son yıllarda önemli ölçüde devlet yardımı aldığını düşünmesi.
Komisyon, bu nedenle, sektörün Avrupa ekonomilerinin yeniden yapılandırılması ve kamu maliyelerinin
desteklenmesi sürecine katkıda bulunarak üzerine düşeni yapması gerektiğini savunuyor. Kurumun diğer
bir argümanı ise, sektörün KDV’den muaf olması sebebiyle, diğer sektörlere kıyasla daha az vergiye tabi
tutulmasının önlenmesi.
Komisyon, finansal faaliyet vergisinin %5 oranında uygulanması durumunda, AB düzeyinde yılda yaklaşık
25 milyar Euro gelir elde edileceğini öngörüyor. Bu gelirin nasıl kullanılacağı ise teklifin üye devletler
tarafından kabul edilmesi halinde tartışmaya açılacak. Komisyon’un tahminlerine göre, finansal işlem
vergisinin dünya çapında %0,1 oranında uygulanması halinde getireceği gelir ise yılda 60 milyar Euro.
Türevlerin de eklenmesi halinde bu rakamın 600 milyar Euro’ya kadar çıkabileceği tahmin ediliyor.
Detaylı bilgi: http://www.euractiv.com/en/financial-services/commission-backs-25bn-financial-activitiestax-news-498586
GDO’LARA KARŞI AB VATANDAŞLARINDAN BİR MİLYON İMZA
1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması, AB’nin kurumsal yapısı ve karar alma
süreçlerinin demokratikleşmesi yönünde getirdiği birçok değişikliğin yanı sıra, Avrupa vatandaşlarına,
‘Vatandaş Girişimi’(Citizens’ Initiative) aracılığıyla ilk kez yeni mevzuat önerileri getirme imkanı sağlıyor. Bu
şekilde, en az 9 AB üyesi devletten (toplam üye devlet sayısının 1/3’ü), asgari bir milyon vatandaş,
topladıkları imzalar aracılığıyla, Komisyon’un yetki alanına giren konularda mevzuat değişiklikleri önerileri
yapma ve AB’nin siyasi gündemini doğrudan etkileme imkanına sahip oluyor.
İmzaların toplanması için bir yıllık, Komisyon’a ise, girişimleri incelemesi ve yapılması gerekenleri
belirlemesi için dört aylık bir süre sınırlaması getiriliyor. Bu kapsamdaki ilk uygulama Genetiği Değiştirilmiş
Organizmalar (GDO) konusunda gerçekleşti. GDO’ların üretiminde karar alma insiyatifini üye ülkelere
veren ve konunun Birlik müktesebatı ile düzenlenmemesini öngören taslak mevzuat, AB vatandaşlarının
tepkisi ile karşılaştı. Ayrıca, Mart ayında Avrupa Komisyonu, antibiyotiğe dirençli GDO’lu patates
Amflora’nın, AB’de üretilmesine yeşil ışık yakan tartışmalı bir karar da almış, hatta, kağıt endüstrisine
7
amidon sağlamak üzere yetiştirilen Amflora’nın, İsveç, Çek Cumhuriyeti ve Almanya’da üretimine
başlanmıştı. Komisyon’un verdiği bu onay, AB’nin son 12 yıl içinde GDO üretimine ilişkin verdiği ilk onay
niteliği taşıyor.
Konuyla ilgilenen birçok meslek kuruluşu ve Greenpeace, Avaaz gibi sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla
Avrupa vatandaşlarından toplanan bir milyon imza, Avrupa Komisyonu’na GDO-karşıtı yasa çıkarmasını
teklif ediyor. Mart 2010’da başlatılan ve Ekim başında 1 milyon imzayı aşan söz konusu kampanya, güvenli
bir rejim oluşturulana dek, Avrupa’daki her türlü yeni GDO üretimine dair bir moratoryum başlatılması
çağrısı yapıyor.
Greenpeace, Avrupa Komisyonu’nun yasa teklifinde GDO’lara ilişkin güvenlik hususları ele alınmadıkça, bu
yöndeki onay mekanizmalarının askıya alınması ve GDO kontaminasyonunun olduğu tarlalardaki tüm
tesislerin imha edilmesi gerektiğini savunuyor.
Detaylı bilgi: http://www.greenpeace.org/eu-unit/press-centre/press-releases2/europeans-call-for-gmfreeze-06-10-10
AB, AĞIR YÜK TAŞITLARINA VERGİYİ ARTIRIYOR
15 Ekim 2010 tarihinde Lüksemburg’da bir araya gelen AB ülkelerinin Ulaştırma Bakanları, ağır yük
taşıtlarının vergilendirilmesine ilişkin Eurovignette Direktifi’nin gözden geçirilmesini oyçokluğu ile kabul etti.
Avrupa Konseyi’nde geçtiğimiz 18 ay boyunca bloke edildikten sonra revize edilmesine karar verilen
düzenleme, tüm taşımacılık araçları için eşit şartlar oluşturulmasına ve daha sürdürülebilir bir taşımacılık
sektörü yaratılmasına dönük önemli bir adım oluşturuyor. Düzenleme, demiryolu sektörüne de diğer
taşımacılık sektörleri ile rekabete girerek, gelişme fırsatı yaratıyor.
Eurovignette Direktifi’nin gözden geçirilmesi, ilk kez 2008 yılı Temmuz ayında Avrupa Komisyonu
tarafından “Taşımacılığın Yeşilleştirilmesi” paketi bağlamında önerilmişti. Avrupa Parlamentosu, öneriyi
2009 yılı Mart ayında kabul etmiş; ancak Konsey’de bir anlaşmaya varılamaması nedeniyle, konu bugüne
kadar askıda kalmıştı.
Avrupalı Demiryolu ve Altyapı Şirketleri Topluluğu CER, Avrupa Demiryolu Altyapı Yöneticileri EIM ve
Avrupa Demiryolu Endüstrisi Birliği UNIFE, söz konusu düzenleme ile birlikte, Konsey’in karayolu
taşımacılığında “kirleten öder” ilkesini kabul etmesinden memnun. Böylelikle, çevreyi en çok kirleten
taşımacılık şekli olan karayolu taşımacılığının, ayrıcalıklı bir yasal mevzuattan yararlanan tek sektör olma
durumu da son buluyor. Öte yandan, üye ülkeler, trafiğin yoğun olmadığı saatlerde yola çıkan ağır
vasıtaları, düşük tarifeden vergilendirme hakkı da kazanıyor.
Bununla birlikte, Avrupa Komisyonu’nun Direktif teklifinin ilk versiyonunda yer alan bazı önemli noktalar,
Ulaştırma Bakanlarının uzlaştığı metinde yer almıyor. Eleştirilen hususların başında, dışsal maliyetlerin
%40’ından sorumlu olan trafik sıkışıklıklarına dair ayrı ücretlendirmelerin kaldırılması, ağırlığı 3,5 ila 12 ton
arasında değişen araçlara uygulanacak ücretlendirmelerin üye devletler tarafından belirlenmesi gibi
uygulamalar bulunuyor.
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği IRU ise, söz konusu siyasi uzlaşının, ilave vergiler dayatacağı;
ancak maliyetlerin etkin biçimde azaltımında herhangi bir güvence sağlamayacağı görüşünde. Ayrıca, yeni
yükümlülüklerin, üye devletlerin ekonomilerine ciddi külfetler getireceği ve Avrupa ekonomisinin rekabet
gücünün azalacağı endişeleri hakim. Halihazırda, ağır yük taşıtlarından, yükleri ve kullandıkları yola bağlı
olarak, kilometre başına 15 ila 25 cent arasında vergi alınıyor. Direktif’teki revizyonun ardından, verginin
%30’a varan oranda artırılması öngörülüyor. Teklifin yasalaşması için, Avrupa Parlamentosu tarafından da
onaylanması gerekiyor.
Detaylı bilgi: http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/10/1341
8
Download