T.C. MALİYE BAKANLIĞI Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Yayın No : 2005/ 368 DEVLET MALLARININ KAMU FİNANSMANI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. İlhami SÖYLER Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdür Yardımcısı Ankara – 2005 I II İTHAF “Rahmetli Annem Emine SÖYLER’in aziz hatırasına” III Bu eser, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde, Prof. Dr. Esfender Korkmaz’ın başkanlığında, Prof. Dr. S. Yenal Öncel, Prof. Dr. Turgay Berksoy, Doç. Dr. S. Ateş Oktar ve Doç. Dr. Elif Sonsuzoğlu’ndan oluşan juri önünde 14.10.2004 tarihinde savunularak oybirliği ile “DOKTORA TEZİ” olarak kabul edilmiştir. IV SUNUŞ Çok değişik türleri ve kullanım alanları bulunan devlet malları, sosyal, ekonomik ve mali politikaların belli başlı araçları arasında bulunmaktadır. Devlet malları, sosyal ve ekonomik işlevleri gereği, kamu hizmetlerinde (hükümet konakları, hastaneler, okullar gibi) ve kamunun genel yararında (yollar, meydanlar, meralar gibi) kullanılırken, mali işlevleri gereği finansman amacıyla da (Hazine arazilerinin satışı veya kiraya verilmesi gibi) kullanılmaktadır. Görülüyorki devlet malları, hükümet politikalarının oluşturulmasında sağlam birer kaynak durumundadırlar. Söz konusu malların rasyonel bir şekilde değerlendirilmesi bu açıdan önemli sayılmaktadır. “Devlet Mallarının Kamu Finansmanı Açısından Değerlendirilmesi” konulu bu eserle, devlet mallarından elde edilen gelirlerin artırılmasına yönelik yeni bir model ortaya konulmaktadır. Bu çerçevede devlet mallarının geleneksel değerlendirme yöntemleri (satış, kiraya verme, irtifak hakkı tesisi) yeniden gözden geçirilirken, gayrimenkul yatırım ortaklığı, yap-işlet-devret modeli, işletme hakkı devri ve gelir ortaklığı senedi ihracı gibi alternatif değerlendirme yöntemleri önerilmektedir. Bu arayışlar, esasen bütçe gelirlerinin artırılması noktasında Bakanlığımızın amaçlarıyla da örtüşmektedir. Mesleki kariyerinde, Vergi Denetmenliği ve Bütçe Kontrolörlüğü gibi uzmanlık alanları bulunan Bakanlığımız Personel Genel Müdür Yardımcısı Dr. İlhami Söyler’in doktora tezi olarak hazırlayıp, tez jurisince oybirliği ile kabul edilen bu eseri, Milli Emlak alanında özgün ve yeni yaklaşımlar ortaya koyması açısından da ayrı bir anlam taşımaktadır. Bu itibarla yazarı kutluyor, eserin uygulayıcılara, akademisyenlere ve bu alanda araştırma yapanlara yararlı olmasını diliyorum. Kemal UNAKITAN Maliye Bakanı V VI ÖNSÖZ Gerek kamu hizmetlerinin görülmesinde, gerek halkın müşterek ihtiyaçlarının giderilmesinde, devlet malları önemli işlevlere sahip bulunmaktadır. Kuşkusuz hiçbir işde kullanılmayan devlet malları da sözkonusudur. Bunlar yanında finansman amacıyla gelirinden yararlanılan devlete ait mallar da bulunmaktadır. İşlevsel açıdan kamu hizmetlerinde kullanılan (hizmet malları) ile kamunun kullanımında bulunan (orta malları) ve genellikle herhangi bir hizmet ve kullanımda bulunmayan (sahipsiz mallar), devletin kamu mallarını oluştururken, gelirinden yararlanılan mallar ise devletin özel mallarını oluştururlar. İstisnai olarak devletin kamu mallarından gelir de elde edilmektedir. Türkiye’de önemli ölçüde devlet malı bulunmaktadır. Ülke yüzölçümünün yaklaşık % 60’ı devletin mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufundadır. Ne varki, bunların kamu finansmanına katkıları, mevcut malvarlığı potansiyeli ile mütenasip değildir. Zira, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerde de vergi dışı normal gelirler içerisinde yer alan devlet malları gelirleri toplam bütçe gelirlerinin ortalama % 7’sini oluştururken, ülkemizde bu oran % 0,7 civarındadır. Bu noktadan hareketle devlet mallarından elde edilen gelirlerin artırılması amaçlandı. Bu amaca ulaşılması için bir taraftan devlet malı kavramının görünmez kamusal alanların (hava ve havada bulunan elektromanyetik dalgaların teşkil ettiği frekans hatları gibi) da kavrama dahil edilerek bu yönüyle de yeniden tanımı yapılırken, sözkonusu malların değerlendirilmesinde (nemalandırılmasında) temel altyapıyı VII (teorik çerçeveyi) oluşturan devlet mallarının sosyal, ekonomik ve mali işlevlerinden “mali işlevleri” ne ayrı bir önem verilmesi gerekiyor. Devlet mallarının mali işlevleri, bu malların mevcut ve alternatif değerlendirme yöntemleri ile kamu finansmanına katkısını ifade etmektedir. Ülkemizde devlet mallarının mevcut (geleneksel) yöntemlerle değerlendirilmesi yeterli finansmanı sağlayamadığından alternatif yöntemlere başvurulmasını gerekli kılıyor. Bu noktadan hareketle geleneksel değerlendirme yöntemlerinden, uygulamadan kaldırılması gerekenlerin gerekçeleriyle açıklanması, sürdürülmesi gerekli görülenlerin ise hangi değişikliklerle sürdürülmesi gerektiğinin açıklanması gerekiyor. Aynı şekilde teklif edilen alternatif değerlendirme yöntemleri de somut önerilerle ortaya konuluyor. Bunlar yapılırken subjektif analiz ve yargılardan uzak kalınması açısından gerekli yerlerde tablo, rakam ve diğer bilimsel verilerden yararlanılarak sunulan önerilerin teorik altyapısı kurulmuş, objektif, bilimsel bir anlam ve içeriğe sahip olması da önem taşıyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde tamamladığım “Devlet Mallarının Yönetimi ve Kamu Finansmanı Açısından Değerlendirilmesi” konulu doktora çalışmasının bir ürünü olarak ortaya çıkan bu eser için, uyarı ve yönlendirmeleriyle büyük destek gördüğüm başta Tez Danışmanı’m Prof. Dr. Esfender Korkmaz olmak üzere tez jürisi üyeleri değerli hocalarım Prof. Dr. S. Yenal Öncel’e, Prof. Dr. Turgay Berksoy’a, Doç. Dr. S. Ateş Oktar’a ve Doç. Dr. Elif Sonsuzoğlu’na şükran borçluyum. Eserin orijinal halini (tezi) tümüyle okumak suretiyle önemli katkılarda bulunan Maliye Bakanlığı Eski Müsteşarı Dr. Erdoğan Öner’e, dokümanların sağlanmasında Milli Emlak Genel Müdürü İlyas Arlı’ya, Maliye Bakanlığı Berlin Maliye Müşaviri Halit Demir’e, Londra Maliye Müşaviri Mehmet Özgen’e, Hamburg Maliye Ataşesi Ekrem Erdoğan’a, Milli Emlak Genel Müdür Yardımcıları; Bekir Aydınlı, Gazi Kapan ve VIII Ali Kemal Akkoç’a, Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanı Mustafa Aşçıoğlu’na, İstanbul Üniversitesi Genel Sekreteri Dr. Yusuf Akça ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü BİM Müdürü Semra Şahin’e, teşekkür ediyorum. Tezin kitap haline dönüşmesinde uyarılarıyla desteklerini gördüğüm Milli Emlak Başkontrolörleri Salahaddin Kardeş ve A. Akın Anal’a, İngilizce tercümelerde yardımlarını esirgemeyen Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Hüseyin Gösterici ve Muhasebat Genel Müdürlüğü Daire Başkanı H. Bayram Çolak’a da teşekkür ediyorum. Baştan beri eserin yazım ve düzeltilmesini üstlenen Tuncay Yağmur, Arzu Hepşen, Tuba Tüzün ve emeği geçen herkese teşekkür borçluyum. Eşim Leman ve çocuklarım Murat ve Furkan da hep yanımda oldular. Onları da şükran listesinde anmam gerekiyor. Nihayet, eserin basım ve yayınını gerçekleştiren Bakanlığımız APK Kurulu Başkanlığı yetkilileri ile Ümit Ofset Matbaacılık çalışanlarına da teşekkürlerimi sunuyorum. IX X İÇİNDEKİLER Sayfa İTHAF .................................................................................... III SUNUŞ..................................................................................... V ÖNSÖZ................................................................................. VII İÇİNDEKİLER .....................................................................XI TABLOLAR ..................................................................... XXV KISALTMALAR ...........................................................XXVII GİRİŞ ....................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM DEVLET MALLARI (KAVRAMLAR, SINIFLANDIRMA VE İŞLEVLERİ) I. DEVLET MALLARINA İLİŞKİN KAVRAMLAR........ 9 A. GENEL AÇIKLAMA................................................................... 9 B. KULLANILAN KAVRAMLAR................................................ 10 1. İdare Malları Kavramı .............................................................. 11 2. Kamu Malları Kavramı...............................................................11 3. Devlet Malları Kavramı ..............................................................13 II. DEVLET MALLARININ SINIFLANDIRILMASI .......16 A. DEVLET MALLARININ İŞLEVSEL AYRIMI .....................16 1. Devlet Mallarının İşlevsel Ayrımının Tarihsel Gelişimi ............17 2. Devlet Mallarının İşlevsel Ayrımına İlişkin Gerekçeler ...........21 XI a. Ayrımın Devletin Kamu Malları Açısından Gerekçeleri.......22 (1) Kamu Mallarını Ayrıcalıklı Bir Korumaya Almak..........22 (2) Kamu Mallarından Herkesin Yararlanmasını Sağlamak 22 (3) Kamu Hizmetlerinin Kesintisiz Yürümesini Sağlamak ...23 (4) Ulusal Servetin ve Kültürün Korunmasını Sağlamak ......23 b. Ayrımın Devletin Özel Malları Açısından Gerekçesi ...........23 3. Devlet Mallarının İşlevsel Ayrımına İlişkin Yaklaşımlar ..........24 a. Malın Mahiyetini Esas Alan Yaklaşım/ Klasik Görüş...........24 b. Malın Tahsisini Esas Alan Yaklaşım/ Modern Görüş ...........26 (1) Tahsise İlişkin Açıklamalar ............................................26 (a) Tahsis Kavramı ve Dayanağı .....................................27 (b) Tahsisin Unsurları ......................................................28 (c) Tahsisin Özellikleri ....................................................29 (d) Tahsisin Önemi ..........................................................30 (2) Malın Tahsisini Esas Alan Yaklaşıma İlişkin Görüşler ..31 (a) Maldan Herkesin Doğrudan Yararlanmasına Dayanan Görüş..........................................................33 (b) Malın İkame Edilemezliğine Dayanan Görüş ............34 (3) Malın Tahsisini Esas Alan Yaklaşımın Önemi ve Sonuçları .......................................................36 (a) Yaklaşımın Önemi......................................................36 (b) Yaklaşımın Sonuçları .................................................37 4. Devlet Mallarının İşlevsel Açıdan Sınıflandırılması ..................37 a. Devletin Kamu Malları ..........................................................38 (1) Devletin Kamu Mallarının Türleri ...................................39 (a) Hizmet Malları ............................................................39 (b) Orta Malları ................................................................41 (c) Sahipsiz Mallar ...........................................................43 (2) Devletin Kamu Mallarının Özellikleri .............................46 (a) Kamu Malları Üzerinde Özel Mülkiyet Kurulamaz....47 (b) Kamu Malları Tapuya Bağlanamazlar ........................47 (c) Kamu Malları Kamulaştırılamazlar.............................48 (d) Kamu Malları Ayrıcalıklı Korumaya Tabidir .............48 XII (e) Kamu Mallarından Yararlanma Genel Olarak Ücretsizdir.............................................48 (f) Kamu Mallarına İlişkin Uyuşmazlıklarda İdari Yargı Yetkilidir...................................................49 (3) Devletin Kamu Malları Üzerindeki Hakkın Niteliği........49 (a) Devlet Yönünden Hakkın Niteliği...............................49 (b) Kişiler Yönünden Hakkın Niteliği ..............................52 (i) Yararlanma Biçimi Açısından Hakkın Niteliği.......53 (ii) Malların Türleri Açısından Hakkın Niteliği ..........54 b. Devletin Özel Malları ............................................................55 (1) Genel Açıklama................................................................55 (2) Devletin Özel Mallarının Özellikleri ...............................57 (a) Haczedilebilirler ..........................................................58 (b) Karşılıksız Devredilemezler........................................59 (c) Tapu Kütüğüne Yazılırlar............................................59 (d) Yönetimleri Özel Kurallara Tabidir ...........................60 (e) Uyuşmazlıklarında Adli Mahkemeler Yetkilidir.........60 (3) Devletin Özel Malları Üzerindeki Hakkın Niteliği..........60 (a) Devlet Yönünden Hakkın Niteliği...............................60 (b) Kişiler Yönünden Hakkın Niteliği ..............................61 B. DEVLET MALLARININ DİĞER AYRIMLARI .....................62 1. Devletin Taşınır-Taşınmaz Malları.............................................63 a. Devletin Taşınır Malları.........................................................63 b. Devletin Taşınmaz Malları ....................................................65 2. Devletin Görünür-Görünmez Malları .........................................66 a. Devletin Görünür (Maddi) Malları ........................................66 b. Devletin Görünmez (Gayrimaddi) Malları ............................67 3. Devletin Kara-Su-Hava Malları..................................................68 a. Devletin Kara Malları ............................................................69 b. Devletin Su Malları................................................................70 (1) Denizler, Göller ve Akarsular ..........................................71 (2) Maden Suları ve Kaplıcalar..............................................72 XIII (3) Yeraltı ve Kaynak Suları..................................................72 c. Devletin Hava Malları............................................................73 4. Devletin Diğer Malları ...............................................................75 III. DEVLET MALLARININ İŞLEVLERİ............................76 A. DEVLET MALLARININ SOSYAL İŞLEVLERİ..................77 B. DEVLET MALLARININ EKONOMİK İŞLEVLERİ ..........79 C. DEVLET MALLARININ MALİ İŞLEVLERİ.......................80 1. Devletin Kamu Mallarının Değerlendirme Yöntem ve Olanakları .............................................................82 a. Hizmet Mallarının Değerlendirme Yöntem ve Olanakları 83 b. Orta Mallarının Değerlendirme Yöntem ve Olanakları.....83 c. Sahipsiz Malların Değerlendirme Yöntem ve Olanakları..84 2. Devletin Özel Mallarının Değerlendirme Yöntem ve Olanakları...........................................................85 a. Devletin Özel Mallarının Geleneksel Değerlendirme Yöntem ve Olanakları.......................................................85 b. Devletin Özel Mallarının Alternatif Değerlendirme Yöntem ve Olanakları ............................86 İKİNCİ BÖLÜM DEVLET MALLARININ YÖNETİMİ I. TÜRK HUKUK SİSTEMİNİN DEVLET MALLARINA BAKIŞI ..............................................................88 A. TÜRK HUKUK SİSTEMİNİN DEVLET MALLARINA KAVRAM OLARAK BAKIŞI ...................................................88 XIV B. TÜRK HUKUK SİSTEMİNİN DEVLET MALLARINA KATEGORİK OLARAK BAKIŞI.............................................89 1. Türk Hukuk Sisteminin Devletin Kamu Mallarına Bakışı ...90 a. Türk Hukuk Sisteminin Hizmet Mallarına Bakışı ............95 b. Türk Hukuk Sisteminin Orta Mallarına Bakışı.................97 c. Türk Hukuk Sisteminin Sahipsiz Mallara Bakışı............100 2. Türk Hukuk Sisteminin Devletin Özel Mallarına Bakışı ...102 a. Sahiplerine Göre Devletin Özel Malları ........................102 (1) Genel Bütçeli Kurumlara (Hazine’ye) Ait Mallar ..103 (2) Katma Bütçeli Kuruluşlara Ait Mallar....................103 (3) Bağımsız Bütçeli Kuruluşlara Ait Mallar ..............103 (4) Özel Bütçeli Kuruluşlara Ait Mallar.......................103 (5) Ekonomik Teşebbüslere Ait Mallar ........................103 b. Mahiyetlerine Göre Devletin Özel Malları...................104 (1) Devletin Özel Taşınmaz Malları ............................104 (2) Devletin Özel Taşınır Malları ...............................104 II. DEVLET MALLARININ YÖNETİMİ İLE İLGİLİ KURUM VE KURULUŞLAR ..............................................106 A. GENEL YETKİLİ KURUM : MALİYE BAKANLIĞI.........107 1. Milli Emlak Genel Müdürlüğü ...............................................108 2. Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğü .110 B. MÜNFERİT YETKİLİ KURUM VE KURULUŞLAR..........111 1. Satış Yapmaya Yetkili Olanlar ...............................................111 a. Taşınır Mal Satışına Yetkili Olanlar ...................................111 b. Taşınmaz Mal Satışına Yetkili Olanlar...............................112 2. Tahsis Yapmaya Yetkili Olanlar ............................................113 3. Lisans veya Ruhsat (İzin) Vermeye Yetkili Olanlar...............113 4. Kiraya Vermeye veya İrtifak Hakkı Tesisine Yetkili Olanlar 114 5. Kayıt ve Tescile Yetkili Olanlar ............................................115 XV III. DEVLET MALLARININ İZLENMESİ ........................121 A. DEVLET MALLARININ KAYIT VE ENVANTERİ..........121 1. Devletin Kamu Mallarının Kayıt ve Envanteri.....................121 a. Kamu Taşınmaz Mallarının Kayıt ve Envanteri ...............122 b. Kamu Taşınır Mallarının Kayıt ve Envanteri ...................125 2. Devletin Özel Mallarının Kayıt ve Envanteri .......................127 a. Özel Taşınmaz Malların Kayıt ve Envanteri ...................127 (1) Hazine Taşınmaz Mallarının Kayıt ve Envanteri.......127 (2) Katma Bütçeli Kuruluşların Taşınmaz Mallarının Kayıt ve Envanteri ....................................................131 (3) Bağımsız Bütçeli Kuruluşların Taşınmaz Mallarının Kayıt ve Envanteri...................................132 b. Özel Taşınır Malların Kayıt ve Envanteri ......................132 B. DEVLET MALLARININ MUHASEBESİ............................135 1. Devletin Kamu Mallarının Muhasebesi.................................136 2. Devletin Özel Mallarının Muhasebesi ..................................138 IV. DEVLET MALLARININ BAKIMI, ONARIMI VE KORUNMASI..........................................................................143 A. DEVLET MALLARININ BAKIMI VE ONARIMI..............143 1. Taşınır Malların Bakım ve Onarımı ......................................144 2. Taşınmaz Malların Bakım ve Onarımı .................................144 3. Bakım ve Onarıma Yetkili Kurum ve Kuruluşlar..................145 a. Devletin Kamu Mallarının Bakım ve Onarımına Yetkili Olanlar ..................................................................146 b. Devletin Özel Mallarının Bakım ve Onarımına Yetkili Olanlar ..................................................................146 c. Vakıf Mallarının Bakım ve Onarımına Yetkili Olanlar ...147 XVI B. DEVLET MALLARININ KORUNMASI ..............................148 1. Genel Açıklama ......................................................................148 2. Devlet Mallarının Maruz Kaldığı Tehlikeler..........................150 a. Taşınır Malların Maruz Kaldığı Tehlikeler........................150 b. Taşınmaz Malların Maruz Kaldığı Tehlikeler ...................151 3. Devlet Mallarının Korunma Yöntemleri ................................153 a. Yönetsel (İdari) Korunma ..................................................153 (1) Taşınır Malların Korunması.........................................154 (2) Taşınmaz Malların Korunması.....................................155 (3) Görünmez Malların Korunması ...................................159 b. Yargısal (Kazai) Korunma.................................................159 (1) Genel Bütçeli Kurumlarda Yargısal Korunma............160 (2) Katma Bütçeli Kurumlarda Yargısal Korunma .........161 (3) Bağımsız Bütçeli Kuruluşlarda Yargısal Korunma ....162 V. DEVLET MALLARININ DENETİMİ ............................166 A. DEVLET MALLARININ DENETİMİ KAVRAMI...............166 B. DEVLET MALLARININ DENETİM TÜRLERİ ..................166 1. Amacı Bakımından Denetim Türleri .......................................167 a. Biçimsel (Hukuksal) Denetim.............................................167 b. Etkinlik (Verimlilik) Denetimi ...........................................167 2. Kuvvetler Ayrımı Bakımından Denetim Türleri ....................169 a. Yasama Denetimi...............................................................169 (1) TBMM’nin Denetimi ...................................................169 (2) Sayıştay’ın Denetimi....................................................170 b. Yürütme Denetimi .............................................................173 (1) Hiyerarşik Denetim .....................................................174 (2) Denetim Birimlerinin Denetimi ..................................174 (a) Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun Denetimi ...........................................175 (b) Başbakanlık Denetim Birimlerinin Denetimi ........175 XVII (i) Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun Denetimi ..........175 (ii) Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun Denetimi .........................................176 (c) Maliye Bakanlığı Denetim Birimlerinin Denetimi.176 (i) Merkez Denetim Birimlerinin Denetimi ............176 (ii) Taşra Denetim Birimlerinin Denetimi ...............178 (d) Diğer Denetim Birimlerinin Denetimi ...................179 (c) Yargı Denetimi .......................................................180 (1) Anayasa Mahkemesi’nin Denetimi ....................180 (2) İdari Yargı Denetimi ..........................................181 (3) Adli Yargı Denetimi...........................................182 3. Diğer Denetim Türleri ............................................................183 a. İç- Dış Denetim..................................................................183 b. Taşınır-Taşınmaz Mal Denetimi .......................................183 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DEVLET MALLARININ KAMU FİNANSMANI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ (Yeni Bir Model) GENEL AÇIKLAMA..........................................................................184 I. DEVLET MALLARININ GELENEKSEL DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ .......................... 187 A. SATIŞ .........................................................................................187 1. Satış Kavramı...........................................................................187 2. Satış Türleri .............................................................................188 a. Hazine Mallarının Satışı ......................................................188 XVIII (1) Hazine Taşınmaz Mallarının Satışı ................................188 (a) Mali Amaçlı Satışlar..................................................192 (i) Devlet İhale Kanunu’na Göre Yapılan Satışlar ....192 (ii) 4706 sayılı Kanun’a Göre Yapılan Satışlar .........192 (iii) Yabancı Gerçek ve Tüzel Kişilere Yapılan Satışlar................................................................193 (iv) Kamulaştırma Kanunu’na Göre Yapılan Satışlar................................................................194 (v) Milli Eğitim Bakanlığı’na Tahsisli Malların Satışı ..................................................................194 (vi) Milli Savunma Bakanlığı’na Tahsisli Malların Satışı ....................................................194 (b) Ekonomik Amaçlı Satışlar ........................................195 (i) 4070 sayılı Kanun’a Göre Yapılan Satışlar ..........195 (ii) 4071 sayılı Kanun’a Göre Yapılan Satışlar .........197 (iii) 4072 sayılı Kanun’a Göre Yapılan Satışlar ..........197 (iv) Devletçe İnşa Edilmiş Örnek Sanayi Sitelerinin Satışı....................................................198 (v) Organize Sanayi Bölgeleme Yapılan Satışlar .......198 (vi) Ticaret , Sanayi ve Ziraat Oda ve Borsalarına Yapılan Satışlar .................................199 (vii) Ereğli Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne Yapılan Satışlar ............................199 (c) Sosyal Amaçlı Satışlar .................................................200 (i) Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ...........................200 (ii) Afete Uğrayanlara Yapılan Satışlar ..........................200 (iii) Afet Bölgelerinde Dağıtım Sonucu Artan Malların Satışı ...........................................................201 (iv) Tarım Reformu Amacıyla Yapılan Satışlar ..............201 (v) Orman Köylülerine Yerleşim Yeri İçin Yapılan Satışlar .......................................................................201 (vi) Orman İçi Köylülerine Yapılan Arazi Satışları ........202 (2) Hazine Taşınır Mallarının Satışı .......................................207 XIX (a) Devlet İhale Kanunu’na Göre Yapılan Satışlar............207 (i) İhale Usullerine Göre Yapılan Satışlar ....................207 (ii) Bedel Takdiri Suretiyle Yapılan Satışlar .................207 (b) Taşıt Satışları.................................................................208 (i) Satınalma veya Bağış Yoluyla Sağlanan Yerli Taşıtların Satışı ..........................................................208 (ii) Gümrüksüz Edinilen Yabancı Taşıtların Satışı.........209 (iii) Müsadere Edilen Taşıtların Satışı .............................210 (c) Türk Silahlı Kuvvetlerine Ait Taşınır Malların Satışı....210 (d) Hizmet Dışı Kalmış Harp Gemilerinin Satışı ................211 (e) Emniyet Genel Müdürlüğü’ne Ait Malların Satışı.........212 (f) Denizdeki Batık Gemi ve Eşyanın Satışı........................212 (g) Müsadere Edilen Diğer Malzemenin Satışı ...................213 (h) Maden Hurdalarının Satışı .............................................214 (i) Enkaz Satışı....................................................................214 b. Katma Bütçeli Kuruluşlara Ait Malların Satışı ...................216 c. Bağımsız Bütçeli Kuruluşlara Ait Malların Satışı ..............217 B. KİRAYA VERME .....................................................................218 1. Kiraya Verme Kavramı ve Türleri...........................................218 a. Kiraya Verme Kavramı.......................................................218 b. Kiraya Verme Türleri .........................................................218 2. Devlet Mallarının Kiraya Verilmesi ........................................219 a. Kamu Malları ile Hazine Mallarının Kiraya Verilmesi ......221 (1) Devlet İhale Kanunu’na Göre Kiraya Verme ...............221 (a) İhale Usulleri ............................................................221 (i) Pazarlık Usulü.........................................................221 (ii) Açık Teklif Usulü ..................................................222 (iii) Kapalı Teklif Usulü ..............................................222 (b) Kiraya Vermeye Yetkililer.........................................223 (c) Kiraya Verme Süresi ..................................................224 (d) Kira Sözleşmesinin Sona Erme Halleri......................224 (2) Diğer Kanunlara Göre Kiraya Verme ............................225 XX b. Katma Bütçeli Kuruluşların Mallarının Kiraya Verilmesi.............................................................................229 c. Bağımsız Bütçeli Kuruluşların Mallarının Kiraya Verilmesi ............................................................................230 C. İRTİFAK HAKKI TESİSİ .......................................................230 1. İrtifak Hakkı Kavramı ve Türleri.............................................230 2. İrtifak Hakkının Tesis Edilmesi ve Sona Ermesi.....................231 3. Devlet Malları Üzerinde İrtifak Hakkı Tesis Edilmesi............232 a. Hazine Malları Üzerinde İrtifak Hakkı Tesisi ....................233 (1) İrtifak Hakkı Tesisini Gerektiren Haller .......................233 (a) Kamu Yararı Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi................233 (b) Turizm Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi.........................233 (c) Eğitim Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi ..........................233 (d) Sağlık Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi ..........................234 (e) Sosyal Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi ..........................234 (f) Yatırımları Teşvik Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi........234 (g) Fuarcılık ve Sergileme Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi .......................................................................234 (h) Kalkınmada Öncelikli Yörelerde Yapılacak Teşvik Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi.........................235 (i) Diğer Amaçlarla Yapılan İrtifak Hakkı Tesisleri......235 (2) İrtifak Hakkı Bedelinin Tespiti ....................................235 (a) İlk Yıl İrtifak Hakkı Bedelinin Tespiti ....................235 (b) Sonraki Yıllar İrtifak Hakkı Bedellerinin Tespiti ...236 b. Katma Bütçeli Kuruluşların Malları Üzerinde İrtifak Hakkı Tesisi...........................................................238 c. Bağımsız Bütçeli Kuruluşların Malları Üzerinde İrtifak Hakkı Tesisi...........................................................239 D. ECRİMİSİL................................................................................239 1. Ecrimisil Kavramı...................................................................239 2. Ecrimisilin Unsurları ..............................................................240 XXI 3. Ecrimisil ile Kira Arasındaki Farklar .....................................241 4. Devlet Mallarının Ecrimisil Yoluyla Değerlendirilmesi ........242 E. DİĞER GELENEKSEL DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ...........................................................................246 1. Tahsis ......................................................................................246 a. Genel Açıklama .................................................................246 b. Tahsisin Türleri...................................................................247 (1) Şekli Bakımından Tahsisler ..........................................247 (a) Doğrudan Tahsis .......................................................247 (b) Dolaylı Tahsis ...........................................................248 2) Amacı Bakımından Tahsisler ..........................................248 (a) Kamu Hizmetine Tahsis ............................................248 (b) Kamunun Kullanım ve Yararına Tahsis....................250 c. Tahsis Edilmeyecek Taşınmaz Mallar ................................250 d. Tahsisin Yapılması .............................................................251 e. Tahsisin Kaldırılması ..........................................................253 2. Bedelsiz Terk ..........................................................................254 a. Bedelsiz Terk Kavramı .......................................................254 b.Devlet Mallarının Bedelsiz Terki ........................................256 3. Bedelsiz Devir ........................................................................259 a. Bedelsiz Devir Kavramı .....................................................259 b. Devlet Mallarının Bedelsiz Devri.......................................259 c. Bedelsiz Devir Yapmaya Yetkililer ....................................260 d. Bedelsiz Devir Yapılacak Kişi ve Kuruluşlar.....................260 (1) Kamu Tüzel Kişilerine Devir .......................................260 (2) Özel Hukuk Gerçek ve Tüzel Kişilerine Devir ...........263 XXII II. DEVLET MALLARININ ALTERNATİF DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ.............................267 A. GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI ........................267 1. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Mahiyeti.........................267 a. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Tanımı ........................268 b. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Kuruluşu ...................269 c. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Yapabileceği Faaliyetler ..........................................................................270 d. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Yapamayacağı Faaliyetler ...........................................................................272 2. Devlet Mallarının Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile Değerlendirilmesi ....................................................................273 3. Devlet Mallarının Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile Değerlendirilmesinin Yararları ................................................276 4. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile Değerlendirilebilecek Devlet Malları..........................................................................278 B. YAP-İŞLET-DEVRET MODELİ...........................................279 1. Yap-İşlet-Devret Modelinin Mahiyeti ...................................279 a. Yap-İşlet-Devret Modelinin Tanımı .................................282 b.Yap-İşlet-Devret Modelinin Özellikleri ...........................285 2. Yap-İşlet-Devret Modelinin Yararları ..................................287 3. Devlet Mallarının Yap-İşlet-Devret Modeli ile Değerlendirilmesi ............................................................289 C. KAT KARŞILIĞI ARSA VERİLMESİ ................................292 1. Kat Karşılığı Arsa Verilmesinin Mahiyeti............................292 2. Kat Karşılığı Arsa Verilmesinin Tanımı ve Unsurları..........293 3. Devlet Mallarının Kat Karşılığı Arsa Verilmesi ile Değerlendirilmesi .................................................................294 4. Devlet Mallarının Kat Karşılığı Arsa Verilmesi ile Değerlendirilmesinin Yararları .............................................296 XXIII D. İŞLETME HAKKI DEVRİ ...................................................297 1. İşletme Hakkı Devrinin Mahiyeti ..........................................297 2. İşletme Hakkı Devrinin Tanımı .............................................298 3. Devlet Mallarının İşletme Hakkı Devri ile Değerlendirilmesi ..................................................................300 E. GELİR ORTAKLIĞI SENEDİ İHRACI ..............................305 1. Gelir Ortaklığı Senedi İhracının Mahiyeti ............................305 2. Gelir Ortaklığı Senedinin Tanımı .........................................306 3. Devlet Mallarının Gelir Ortaklığı Senedi İhracı ile Değerlendirilmesi .................................................................307 SONUÇ………………………… ……………………………….309 KAYNAKÇA ................................................................ ..............320 XXIV TABLOLAR Tablo No : 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Tablonun Başlığı : Sayfa No: Taşınmaz Mal Satış Gelirleri (YTL.)...................... 190 Taşınır Mal Satış Gelirleri (YTL.).......................... 215 Taşınmaz Mallar Kira Gelirleri (YTL.) .................. 226 Tesis Edilen İrtifak Haklarının Sayısal Dağılımı (Adet)....................................................... 237 Ecrimisil Gelirleri (YTL.)....................................... 245 Kamuya Terk Edilen Hazine Mallarının Dağılımı (Adet- M2)................................................ 258 Bedelsiz Devredilen Hazine Mallarının Dağılımı (Adet- M2)................................................ 264 Devlet Malları Gelirlerinin Toplam Bütçe Gelirlerine Oranı (YTL., %) ................................... 265 Yap-İşlet-Devret Modeli ile Gerçekleştirilen Yatırım Projeleri (Adedi ve Proje Maliyeti)........... 288 Maden ve Petrol Hakkı ve Payları (000 YTL.) ...... 304 XXV XXVI KISALTMALAR A.B.D. a.g.b. a.g.e. a.g.et. a.g.m. a.g.r. a.g.t. A.İ.T.İ.A. A.J.D.A. A.M.K.D. A.S.O. A.Ü. Bkz. C.J.E.G. Ç.E.D. Çev. D.İ.B. D.P.T. D.S.İ. E. G.Y.O. G.Ü. İ.İ.B.F. İ.Ü. J.C.P. : Amerika Birleşik Devletleri : Adı geçen bildiri : Adı geçen eser : Adı geçen etüd : Adı geçen makale : Adı geçen rapor : Adı geçen tez : Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi : Actualite Juridique Droit Administratif : Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi : Ankara Sanayi Odası : Ankara Üniversitesi : Bakınız : Cahier Juridique De L’Electricite Et De Gaz : Çevresel Etki Değerlendirmesi : Çeviren : Diyanet İşleri Başkanlığı : Devlet Planlama Teşkilatı : Devlet Su İşleri : Esas : Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı : Gazi Üniversitesi : İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi : İstanbul Üniversitesi : Jurisclasseur Periodique XXVII K. : Karar K.D.V. : Katma Değer Vergisi K.H.K. : Kanun Hükmünde Kararname K.V. : Kurumlar Vergisi M.P.M. : Milli Prodüktivite Merkezi M.Ü. : Marmara Üniversitesi R.D.P. : Revue Francaise De Droit Public R.F.D.A. : Revue Francaise De Droit Administratif R.G. : Resmi Gazete s. : Sayfa S.P.K. : Sermaye Piyasası Kurulu T.B.M.M. : Türkiye Büyük Millet Meclisi T.O.B.B. : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği T.O.D.A.İ.E. : Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü T.R.T. : Türkiye Radyo Televizyon T.Ü.R.M.O.B. : Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği TÜSİAD : Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği Y.G.K. : Yargıtay Genel Kurulu Y.H.G.K. : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Y.İ.B.H.G.K. : Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Y.K.D. : Yargıtay Kararları Dergisi V.D. : Ve Diğerleri XXVIII GİRİŞ Kamu maliyesi teorisinin, kamu gelirleri çözümlemelerinde vergi ve borçlanma gelirleri yanında, vergi dışı normal gelirler bağlamında devlet mallarından sağlanan gelirler de bulunmaktadır. Devlet malları gelirleri kategorisi içerisine devletin sahip olduğu veya egemenlik yetkisinin bir sonucu olarak tasarrufunda bulundurduğu çeşitli türdeki mallardan elde ettiği gelirler girmektedir. Devlet malları gelirlerinin kamu gelirleri içerisindeki önemi; zamana, ülkelere ve uygulanan ekonomik ve mali politikalara göre değişiklikler göstermektedir. Diğer taraftan devlet mallarının kamu hizmetlerine ve kamunun kullanımına tahsisli olup olmaması da söz konusu gelirleri etkilemektedir. Örneğin kamu hizmetine tahsisli bir hükümet konağı devlete gelir temin etmezken, devlete ait tapulu bir arazi satıldığı veya kiraya verildiğinde devlete gelir temin etmektedir. Konuya bu açıdan bakıldığında devlet mallarının etkin ve verimli bir şekilde kullanımı ve değerlendirilmesi, kamu finansmanı politikalarını etkilemektedir. Bunun yanında devlet malları bir bakıma devletin sabit sermayesi durumundadırlar. “Devlet Mallarının Kamu Finansmanı Açısından Değerlendirilmesi” başlıklı bu çalışma ile kamu gelirlerinde sürekli ve düzenli artışlar sağlanması ve sürdürülmesi çerçevesinde, devletin sahip olduğu veya değişik biçimlerde tasarrufunda bulundurduğu kamusal nitelikli mal ve alanların mali potansiyeli ön planda tutularak bunların kamu finansmanı amacıyla değerlendirilmesinde alternatif yol ve yöntemler ortaya konulmaktadır. Ülkemizin özellikle son yıllarda karşı karşıya kaldığı kamu finansmanı ihtiyacı, vergiler yanında diğer finansman kaynaklarının da harekete geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Sözkonusu finansman kaynaklarından biri de hiç kuşkusuz devlet mallarıdır. 1 Zira ülkemiz öteden beri malvarlığı açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Söz konusu malvarlığı potansiyelinin başında devlete ait araziler gelmektedir. Osmanlı toprak sisteminin (miri arazi rejimi) bir sonucu olarak tamamı devlete ait bu araziler, olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal etmiştir. Türkiye’nin yüzölçümünün % 45,2’sini oluşturan 360.600 kilometrekaresi devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler, % 8,5’ini oluşturan 66.335 kilometrekaresi Hazinenin özel mülkiyetindeki tapulu taşınmaz mallardır. Bunlara, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının özel mülkiyetindeki taşınmaz mallar da dahil edildiğinde ülkemizin yüzölçümünün yaklaşık % 60’ının Devletin mülkiyetinde veya tasarrufunda olduğu görülmektedir. Bunların yanında, kamu kurumlarına ait 275.000 civarında lojman, 3000 civarında sosyal tesis mevcut bulunmaktadır. Bunlara ilaveten spor kompleksleri, paralı otoyol ve köprüler, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini oluşturan ormanlar, madenler,denizler, göller, akarsular ve bunların kıyıları, termik ve hidroelektrik santraller ile tek tek sayılamayacak diğer tesis ve işletmeler daha rasyonel bir şekilde değerlendirildiğinde kamu finansmanına çok daha fazla katkıda bulunacakları düşünülmektedir. Yine bu çerçevede, devletin sahip olduğu veya egemenlik yetkisinin bir sonucu olarak, bir şekilde tasarrufta bulunduğu taşınır malları da bulunmaktadır. Taşıtlar, gümrüğe terkedilen eşyalar, müzelerdeki kültür ve tabiat varlıkları bu bağlamda sayılabilen bazı mal türleridir. Ayrıca hava sahası, telsiz ve gsm hatları gibi görünmez kamusal alanlar da değerlendirme noktasında ele alındığında konunun önemi daha da artmaktadır. Bu çalışma ile devletin malvarlığı potansiyelinin sosyal ve ekonomik işlevleri yanında önemli bir yeri olan mali işlevleri ön plana çıkarılmaktadır. Kamu hizmetlerinin görülmesi açısından devlet malları teorisinin kapsamında bulunan, ancak sağladıkları gelirler nedeniyle de kamu 2 maliyesi teorisinin alanına giren devlet malları, her iki teorinin ilkeleri gözönünde bulundurularak kamu finansmanı açısından alternatif değerlendirme modelleri çerçevesinde yeniden ele alınmaktadır. Bu bağlamda devlet malları gelirleri, vergi gelirlerine alternatif olarak düşünülmediği gibi devlet mallarının, kamu hizmetlerine ve kullanımına sunumunu ifade eden sosyal ve ekonomik işlevleri de gözden uzak tutulmamıştır. Çalışmanın amacını genel olarak yukarıda belirtilen taşınır ve taşınmaz mallarla mülkiyete elverişli olmayan kamusal alanların kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi olarak belirledikten sonra, daha ayrıntılı amaçlara, yani özel olarak tezin cevaplandırmasını hedeflediği sorulara değinmek gerekmektedir. Bu bağlamda; 1) Öncelikle devlet malları kavramı günün koşullarına göre yeniden tanımlanmaktadır. Zira, devlet malları, artık eskiden olduğu gibi sadece görünür (maddi) mallardan ibaret değildir. Artık, görünmez bir takım kamusal alanlar da bu kapsama dahil edilmeye başlanmıştır. Bu yönde son yıllarda ortaya konulan sınırlı da olsa bir takım kuramsal görüşlerin yerine oturtulmasına çalışılmıştır. Bu anlayış teoride tam olarak yer almamış olmakla birlikte, kimi ülkeler başta elektromanyetik dalgalar olmak üzere, görünmez kamusal alanlardan finansal amaçlı olarak yararlanma yoluna koyulmuşlardır. Hatta mevzuatlarında gerekli düzenlemeleri de yapmaya başlamışlardır. Hukukun teoriyi zorlamaya başlamasıyla gelişen bu olgu, bu tezin başlıca hipotezlerinden birini oluşturmuştur. 2) Devlet malları kavramının, yeniden tanımlanmasının ardından, teorik açıdan devlet mallarının sınıflandırılması yapılmıştır. Bu çerçevede devlet mallarının işlevsel açıdan sınıflandırılmasında devletin kamu malı- devletin özel malı ayrımına ilişkin yaklaşımlar açıklanmıştır. Diğer taraftan devlet malları teorisinin en önemli kurumlarından birisi olan tahsis kavramı da bu tezin sınırları ölçüsünde açıklanmıştır. Ülkemizde devletin özel mallarının yarısından fazlasının tahsisli olması, 3 bu malların finansal potansiyelini azaltmaktadır. Devlet mallarının işlevsel açıdan sınıflandırılmasında devletin kamu mallarını oluşturan, hizmet malları, orta malları ve sahipsiz malları ile devletin özel malları üzerindeki hakkın niteliği, gerek devlet yönünden gerekse kişiler yönünden açıklanarak, devletin ve kişilerin bu mallardan yararlanma biçimleri ortaya konulmuştur. 3) İdare hukukunun devlet mallarını genel olarak “kamu hizmetleri” ile özdeşleştiren geleneksel anlayışına göre bu mallara salt ekonomik ve sosyal açıdan bakılmaktadır. Oysa devlet malları, mali işlevleri gereği aynı zamanda birer kamusal kaynak durumundadırlar. Bunların gereği gibi değerlendirilmemesi, kaynak kullanımında etkinlik açısından bir zaaf oluşturmaktadır. Bu çerçevede devlet mallarının işlevleri analiz edilirken, kamu maliyesi teorisinin, kamu gelirleri çözümlemeleri kapsamında, devlet mallarının gelirlerine dikkat çekilerek, yeni bir anlayış tarzı getirilmesinin gerekliliği ortaya konulmuştur. Kaldı ki devlet mallarının mali işlevlerinin bir sonucu olarak elde edilen kamu gelirleri, “kamu hizmetleri”nin gerçekleştirilmesinde kullanıldığından, söz konusu malların işlevleri arasında tercih sıralamasının pratik yararı bulunmamaktadır. 4) Devlet malları kavramı konusundaki teorik açıklamaların ortaya konulmasından sonra, devlet mallarının yönetimi çerçevesinde Türk hukuk sisteminin devlet mallarına bakışı irdelenerek, mevzuatımızdaki yanlış algılamalara dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda ülkemizdeki mevzuat karmaşasına da değinilerek devlet mallarının Fransa ve A.B.D’de olduğu gibi genel bir kanunla düzenlenmesi tartışmaya açılmıştır. Devlet mallarının mali amaçlı değerlendirilmesini zorlaştıran en önemli nedenlerden birisi de ülkemizdeki söz konusu malların mevcut karmaşık hukuki yapısıdır. Zira bugün için yürürlükteki ikiyüzden fazla kanun devlet mallarının yönetimini ilgilendirmektedir. Devlet mallarının yönetimi çerçevesinde devlet mallarının yönetimi ile ilgili kurum ve kuruluşlar, devlet mallarının izlenmesi, bakımı, onarım ve korunması ile denetimi de eleştirel ve analitik bir 4 bakışla açıklanmıştır. Devlet mallarının izlenmesi bağlamında Türk devlet muhasebesi sistemi içerisinde yeni oluşturulmaya başlanan mal muhasebesinin yokluğu nedeniyle söz konusu malların envanter çıkarılmasına esas rayiç değerleri tespit edilememiş, hem miktarı belirlenememiş, hem bunlardan amortisman ayrılamamış, hem de kodlama sistemi olmadığından niteliksel ayrımı yapılamamıştır. Uluslararası mali standartlar temelinde, bu sorunlara yönelik çözüm önerileri de tezin hipotezleri arasında bulunmaktadır. 5) Nihayet devlet mallarının finansal amaçlı değerlendirilmesinde, geleneksel değerlendirme yöntemleri yanında, alternatif değerlendirme yöntemlerinin ortaya konulması da önemli hipotezlerden bir diğeridir. Zira devlet mallarının finansal amaçlı değerlendirilmesi noktasında, genellikle söz konusu malların, satışı veya kirada ise kiralarının artışı gündeme getirilmektedir. Bu türlü anlayışlar “günlük kaygılar” la gündeme getirildiğinden, amaçlanan sonuçları vermemektedir. Bu nedenlerle, devlet mallarının, satış, kira, irtifak hakkı tesisi ve ecrimisil uygulaması gibi geleneksel değerlendirme yöntemleri yanında; -Gayrimenkul yatırım ortaklığı, -Yap-işlet-devret modeli, -Kat karşılığı arsa verilmesi, -Gelir ortaklığı senedi ihracı, -İşletme hakkı devri gibi alternatif yöntemlere de olanak sağlayan yeni bir model ortaya konulmaktadır. Devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi noktasında, “devlet malları” kavramı, bir takım sınırlamalar çerçevesinde inceleme konusu yapılmaktadır. Kamu finansmanı kavramı, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinde veya finansman programlarında yer alan kaynaklardan sağlanan gelirleri ifade etmekle birlikte bu eserde, kamu iktisadi 5 teşebbüsleri, döner sermaye işletmeleri ve yerel yönetim kuruluşlarının malları çalışmanın kapsamı dışında bırakılmıştır. Kamu iktisadi teşebbüsleri her ne kadar kamu yönetimi içinde yer almakta ise de gerek kuruluş ve teşkilat yapıları, gerekse işlevleri ve amaçları bakımından kategorik olarak oldukça farklı bir konumda bulunmaktadırlar. Diğer taraftan bu kuruluşların bir çoğu özelleştirme kapsamına alınmışlar veya alınmaya devam edilmektedir. Bu nedenlerle kamu iktisadi teşebbüslerinin malları çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Ülkemizde kurulu döner sermaye işletmeleri de 2007 yılı sonuna kadar tasfiye edileceğinden çalışmanın kapsamına alınmamıştır. Yerel yönetim kuruluşlarının (belediyeler, il özel idareleri ve köyler) mallarının önemli bir kısmının bu kuruluşların kamu (hizmet) malı olması, yani yaptıkları kamu hizmetine tahsisli olmaları ve az sayıdaki özel mallarının ise daha çok kurdukları iktisadi teşekküllere ait olmaları nedeniyle konumuzun dışında bırakılmışlardır. Diğer taraftan bu kuruluşların sayılarının çok fazla olmaları nedeniyle sağlıklı verilerin elde edilmesi kaygısı da bir etken olarak belirtilebilir. Bu sınırlamalar ışığında çalışmanın kapsamı, genel ve katma bütçeli kurum ve kuruluşlarla, bağımsız bütçeli kuruluşlara (sosyal güvenlik kuruluşları dahil) ait mallarla sınırlandırılmıştır. Bu itibarla yukarıda belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde ve kullanımında bulunan her türlü mallarla mülkiyete elverişli olmayan kamusal alanların, finansal amaçlı olarak değerlendirilmesi noktasında bu mal ve alanların mevcut potansiyeli yanında muhtemel potansiyeli de tartışma konusu yapılmıştır. Çalışmanın yazılmasında izlenen yöntemi “konunun esası” ve “konunun şekli” bakımından ayrı ayrı ifade etmek gerekmektedir. “Konunun esası” na ilişkin olarak izlenen yöntemi, ortaya konulan alternatif modelin bütünüyle devlet malları teorisinin belirlediği kurum ve kurallara uygun olması şeklinde özetlemek olanaklıdır. Zira devletin tüm mallarına finansal amaçlı olarak bakıldığında, söz konusu malların “kamu hizmetleri” ne ve “kamunun kullanımı” na doğrudan 6 tahsisi sınırlanacak, bu durum ise kamu özgürlükleri açısından sınırlamalar getirebileceği gibi kamu hizmetlerinin yürütülmesinde de önemli sorunlara yol açabilir. Bu nedenlerle devlet mallarının mali işlevleri ön plana çıkarılırken, hiçbir şekilde söz konusu malların sosyal ve ekonomik işlevleri gözden uzak tutulmamıştır. Diğer taraftan, devlet malları teorisi ile ilişkileri ve bağlantıları bulunan; çevre ve korunması, kentleşme ve gecekondulaşma, orman ve kıyılar gibi kamusal alanların rant amaçlı tahrip ve işgali, seyahat ve yerleşme hürriyetlerinin geliştirilmesi, tarihi eserlerin korunması ve bunlardan yararlanılması gibi günümüzün başlıca gündem maddeleri de gözden kaçırılmamıştır. Bu çalışma ile önerilen model aşağıdaki özellikleri taşımaktadır : -Önerilen model, çağımızın ihtiyaç ve anlayışına uygun olarak tanımlanan devlet malları ve tahsis kavramları ve bu kavramlara ilişkin genel kabul görmüş yaklaşımlar çerçevesinde biçimlenen teorik temellere dayandırıldığından, bilimsel bir modeldir. -Önerilen model, geleneksel ve alternatif yöntemlerinden oluştuğundan karma bir modeldir. değerlendirme -Önerilen model, mevcut modelin eleştirisine ve irdelenmesine de olanak verdiğinden, analitik bir modeldir. -Önerilen model, mevcut uygulamanın revizyona tabi tutulmasını ve alternatif değerlendirme yöntemleri uygulamasını gerekli gördüğünden, normatif bir modeldir. “Konunun şekli” bakımından eser üç ana bölümde ortaya konulmuştur. “Devlet Malları, (Kavramlar, Sınıflandırma ve İşlevleri) başlıklı birinci bölümde çalışmanın teorik çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. Bu kısım üç kısımdan oluşmaktadır. Bunlar, “Devlet Mallarına İlişkin Kavramlar”, “Devlet Mallarının Sınıflandırılması” ve “Devlet Mallarının İşlevleri” başlıklı kısımlardır. 7 “Devlet Mallarının Yönetimi” başlıklı ikinci bölümde, yargı kararlarından yararlanılarak Türk hukuk sisteminde devlet malları kavramı ile birlikte ülkemizde devlet mallarının yönetimine ilişkin konular açıklanmıştır. Bu bölüm “Türk Hukuk Sisteminin Devlet Mallarına Bakışı”, “Devlet Mallarının Yönetimi ile İlgili Kurum ve Kuruluşlar”, “Devlet Mallarının İzlenmesi”, “Devlet Mallarının Bakımı, Onarımı ve Korunması” ve “Devlet Mallarının Denetimi” başlıklı kısımlardan oluşmaktadır. “Devlet Mallarının Kamu Finansmanı Açısından Değerlendirilmesi (Yeni bir model)” başlıklı son bölümde ise söz konusu malların rasyonel bir şekilde değerlendirilmesi amacıyla, mevcut değerlendirme (nemalandırma) yöntemlerinden sürdürülebilir olanlarla, önerilecek alternatif yöntemlerden oluşan yeni bir model ortaya konulmaktadır. Bu bölüm, “Devlet Mallarının Geleneksel Değerlendirme Yöntemleri” ve “Devlet Mallarının Alternatif Değerlendirme Yöntemleri” başlıklı kısımlardan oluşmaktadır. Çalışma, genel bir değerlendirmenin yapıldığı “sonuç” la tamamlanmıştır. 8 BİRİNCİ BÖLÜM DEVLET MALLARI (KAVRAMLAR, SINIFLANDIRMA VE İŞLEVLERİ) I. DEVLET MALLARINA İLİŞKİN KAVRAMLAR A. GENEL AÇIKLAMA Devletin, kamu hizmetlerinin karşılanmasında bu hizmetlerin öznel aracı olan personel ve örgütlenme yanında, söz konusu hizmetlerin nesnel aracı olan çeşitli türdeki mallara da ihtiyacı bulunmaktadır. İster kamu hizmetlerinin karşılanmasında kullanılsın, ister halkın kullanımda olsun, isterse hiçbir hizmet ve işte kullanılmasın veya finansal amaçlı olarak gelirinden faydalanılsın tüm devlet malları hukuksal bakımdan özel mülkiyetteki mallardan farklı olduğu gibi kendi aralarında da farklılıklar göstermektedir. Örneğin kamu hizmetlerine tahsis edilmiş bulunan bir okul veya hastane, kamunun (halkın) ortak yararlanmasına açık bir park veya deniz kıyısı, idareye gelir sağlayan kiralanabilir bir tarım arazisi birbirinden farklı nitelikteki mallardır (1). Keza koruma altına alınan kültür ve tabiat varlıkları, mülkiyete elverişli olmayan deniz, akarsu, hava sahası ve frekans hatları gibi kamusal alanlar da değişik kategorilerdeki şeylerdir. Gerçekten devlet malları genel kategorisi, farklı işlevleri olan birçok mal türünü içermektedir. Bu malların elde edilmesi, elden çıkarılması ve bunlardan yararlanılması farklı hükümlere bağlı bulunmaktadır. Yine bu çerçevede çeşitli mal türleri, işlevlerinin gerekli kıldığı veya malın niteliğinden kaynaklanan özel düzenlemelere ihtiyaç göstermektedir. (1) Sadık Kırbaş, Devlet Malları, Birlik Yayıncılık, Ankara, 1985, s. 1. 9 B. KULLANILAN KAVRAMLAR Oldukça dağınık türleri ve farklı işlevleri bulunan devlet mallarının hepsini birden aynı tanım veya hukuki rejim içine sokmak büyük güçlük arzetmektedir (2). Öyleki bu güçlük sadece teorik çerçevede kalmayıp, hukuksal düzenlemelere ve yargı kararlarına da yansımış bulunmaktadır. Çağımızın ihtiyaç ve koşullarının zorlamasıyla görünmez kamusal alanların da kapsama dahil edilmeye başlanmasıyla çağdaş bir boyut kazanan söz konusu mallar hangi çatı altında toplanabilir ? En isabetli yaklaşım tarzı, söz konusu malların tümünü, devlet malları genel başlığı altında toplamaktır. Zira bu tezin hipotezlerinden birisi de devlet malları kavramını yeniden tanımlayarak, günümüzde önemli finansman potansiyeli oluşturan elektromanyetik alanlardan bu amaçla yararlanmaya zemin hazırlamaktır. Bu çerçevede devlet malları teorisinin doğduğu ve geliştiği Fransa’da (3) teorisyenler tanım yapmak yerine, devlet mallarını gruplandırarak bunların mahiyetlerini açıklamayı tercih etmişlerdir. İdare hukuku alanında Fransa’dan etkilenmiş olan ülkemizde yazarların bir kısmı devlet malları kavramını tanımlamaya gayret ederken, bir kısmı da tanım yapmaksızın Fransız teorisyenlerinin yaptığı gibi onları sınıflandırmak suretiyle hukuki özelliklerini açıklamayı tercih etmişlerdir. Ancak bunu yaparken aralarında bir terminoloji birliği de kuramamışlardır. Bu bağlamda kimi yazarlar devlet malları, kimileri kamu malları, kimileri de idare malları gibi kavramları kullanmışlardır. Bunlar dışında ülkemize özgü olarak hazine malları (4) ve milli emlak (5) kavramları da kullanılmaktadır. (2) (3) (4) (5) İl Han Özay, Gün Işığında Yönetim, Alfa Yayını, İstanbul, 1996, s. 573. Aydın Gülan, Kamu Mallarından Yararlanma Usullerinin Tabi Olduğu Hukuki Rejim, Alfa Yayını, İstanbul, 1999, s. 7. Bkz. Salahaddin Kardeş, Hazine Malları, Maliye Bakanlığ ı APK Kurulu Yayını No: 1999/350, Ankara, 1999. Bkz., Sinan Erdemli-Cemal Nuri Tan, Milli Emlak, TOBB Yayını, Ankara, 1964. 10 Bununla birlikte teorik olarak bu kavramlardan en çok kullanılanlar, idare malları, kamu malları ve devlet malları kavramlarıdır 1. İdare Malları Kavramı İdare malları kavramı tercih edilerek yapılan tanımlamaya göre, “idarenin malları, doğrudan doğruya veya dolayısıyla kamuya menfaat sağlamak için kullanılması veya yararlanılması söz konusu olan mallardır” (6). Bu tanım, ancak idare kavramının tüm kamu kurum ve kuruluşlarını içermesi halinde anlamlı olabilir. Zira idare dar anlamda algılandığı takdirde sadece yürütme organı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, idare malları, eskiye nazaran günümüzde daha az kullanılmaya başlanmıştır. Bunun en önemli nedeni belki de devlet malları kavramını tümüyle kapsayamamasıdır. Zira idare malları denilince ilk önce, yasama ve yargı organlarının dışında kalan, kabaca yürütme organına dahil birimlerin malları akla gelmektedir. Oysa yasama ve yargı teşkilatlarının kullandığı “idare malları” da vardır. Kavram içerik olarak dardır. Bu nedenlerle idare malları kavramı tercih edilmemektedir. 2. Kamu Malları Kavramı Kamu malları günümüzde ençok kullanılan kavramlardan biridir. Kamu malları kavramı esas itibariyle, kamu hizmetlerine tahsis edilen mallarla, halkın kullanımına doğal nitelikleri gereği sunulan malları kapsamaktadır. Kamu malları kavramı, kimi zaman kapsama giren mallar gruplandırılarak (analitik yolla) tanımlanmış, kimi zaman da bu mal gruplarını içerecek şekilde (sentez yoluyla) bütünsel tanımlamalarla açıklanmıştır. (6) Hamza Eroğlu, İdare Hukuku, AİTİA Yayını, Ankara, 1978, s.312. 11 Kapsama giren malların gruplandırılması suretiyle yapılan tanımlamaya göre “kamu malları, kabaca devlete ait olan mallar demektir”. Bunlar aşağıda sıralanan türdeki mallardan oluşur (7): -Kamu hizmetlerinin aracı durumunda olanlar, -Doğal kaynak niteliği taşıyanlar, -Herkesin yararlanmasına açık tutulanlar, -Hiç kimsenin egemenliğine bırakılmayacak olanlar, -Kamu kurumlarının özel mülkiyetinde olanlar, Burada hem tanımlama, hem de sınıflandırma hatası bulunmaktadır. “Kamu malları kabaca devlete ait olan mallardır” denilmekle kamu malları kavramı ile devlet malları kavramı özdeştirilmektedir. Oysa, kamu malları, devlet malları genel kategorisi içinde bir alt kavramı oluşturmaktadır. Zira devlet malları genel kategorisi içinde devletin kamu malları ile birlikte devletin özel malları da bulunmaktadır. Diğer taraftan mal grupları içinde yer alan “kamu kurumlarının özel mülkiyetinde olanlar” kamu malı değildirler. Bunlar Devletin özel mallardır. Kapsama giren malları gruplandırarak kamu malları kavramını tanımlayan başka yazarlar da bulunmaktadır (8). Kamu malları kavramı, sentez yoluyla da tanımlanmaktadır. Söz konusu tanımlamalardan birisi şöyledir (9): “Kamunun doğrudan doğruya ortak yararlanmasına ve kullanmasına doğal nitelikleri gereği açık olan (sahipsiz mallar) ile devlet (7) (8) (9) A.Şeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, Turhan Kitabevi, 10. Baskı, Ankara, 1997, s. 227. Bkz., Jean Dufau, Le Domaine Public, Edition, Le Moniteur, Paris, 2001. Jean Pierre Lebreton,Le Domaine Public, Edition, Documantation, Paris, 1998. Akın Düren, İdare Malları, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını No: 373, Ankara, 1975, s. 45. 12 ya da bir kamu tüzel kişisi tarafından kamunun doğrudan doğruya yararlanmasına ve kullanmasına tahsis edilen (orta malları) ve bir kamu hizmetinin vasıtası olmak üzere bu hizmete tahsis edilen mallara (hizmet malları) kamu malları denir”. İsabetle yapılan bu tanıma göre, sağladıkları gelirler nedeniyle, dolaylı olarak kamu hizmetlerine yararlı olabilen devletin özel malları kapsam dışında kalmaktadır. Kamu malları kavramına devletin sadece kamu hukukuna tabi malları (hizmet malları, orta malları ve sahipsiz mallar) girmektedir. Diğer bir ifade ile devletin özel mülkiyetine giren malları bu kapsamda yer almamaktadırlar. Oysa bu eserin amacı, devletin tüm mallarının (kamu-özel) finansal amaçlı değerlendirilmesinde yeni yaklaşım ve modeller ortaya koymaktır. Kamu malları kavramı bu eserle, kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi amaçlanan tüm malları içermediğinden, yani sadece devletin kamu mallarını içerdiğinden tercih edilmemektedir. Yukarıda belirtilen nedenlerle kamu malları kavramı bu eserde, münhasıran kapsadığı alandaki mallar için kullanılacaktır. 3. Devlet Malları Kavramı Devlet malları kavramı yukarıda değinilen tüm kavramların en kapsamlısıdır. Zira devlet malları genel kategorisi içerisine tüm kamu kurum ve kuruluşlarının sahipoldukları veya hüküm ve tasarrufunda bulundurdukları mal ve alanlar girmektedir. Bu mal ve alanların içinde hem devletin kamu malları, hem de devletin özel malları bulunmaktadır. İdare hukuku ve devlet malları konusunda önemli eserleri bulunan Ord.Prof.Sıddık Sami Onar, devlet malları kavramını şu şekilde tanımlamıştır (10). (10) Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt: 2, İstanbul, 1966. s. 1287. 13 “Gerek amme hizmetlerine doğrudan doğruya tahsis edilmiş bulunan ve gerek temin ettiği mali menfaatler ve saire dolayısıyla istifade edilen tekmil mallardır”. Ancak, tanımda geçen “amme hizmetlerine doğrudan doğruya tahsis edilmiş” ibaresi, pratik tecrübelerin kazandırdığı teorik bulgularla örtüşmemektedir. Zira kamu mallarından bir kısmı (hizmet malları) doğrudan değil, ancak yasal veya yönetsel bir işlemle, yani dolaylı olarak tahsis edilmektedir. Diğer bir kısmı (orta malları) öncesi bilinmeyen bir zamandan beri kamunun kullanımına gelenek icabı tahsislidirler. Kamu mallarından sahipsiz yerler ise herhangi bir tahsise gerek kalmadan, yasaklayıcı bir engel yoksa, doğal nitelikleri gereği halkın kullanımında bulunmaktadırlar. Devlet malları kavramı kullanılarak yapılan başka bir tanımlamada “devletin özel mülkiyetindeki mallarla, kamunun yararlanmasına özgülenen hizmet mallarını ve kamunun ortak kullanımına ve yararlanmasına açık olan sahipsiz ve orta mallarını kapsar” denilmektedir (11) . Bu tanım daha doğru ve kapsamlıdır. Tanımda geçen “devlet” ibaresinin tüm kamu kurum ve kuruluşlarını, “sahipsiz mallar” ibaresinin ise mülkiyete elverişli olmayan hava sahası, frekans hatları gibi görünmez kamusal alanları da içerdiğini belirtmek yerinde olur. Prof. Dr. Sadık Kırbaş, yapılabilecek tanımların eksik yanları olabileceğine dikkati çekerek, tanım yapmak yerine devlet malları kavramının ne anlama geldiğini ve içeriğini belirtmenin yararlı olacağını vurgulamıştır. Yazar devlet malları kavramını tercih ederek, “devlet” kavramını tüm kamu kurum ve kuruluşlarını içerecek şekilde geniş anlamda düşünmektedir. Bu bağlamda devlet malları denilince de bu kavramın kapsamına sadece devletin özel mülkiyetindeki mallar değil, kamunun yararlanmasına tahsis edilen hizmet malları ile kamunun ortak (11) Abdurrahman Akdoğan - Sadık Kırbaş - Saygın Eyüpgiller, Açıklamalı Maliye ve Vergi Sözlüğü, Birlik Yayınları, No: 3/1, Ankara, 1986, s. 43. 14 kullanımına ve yararlanılmasına açık sahipsiz ve orta malları da girecektir (12). Görülüyor ki devlet malları kavramı, ister kamu hizmetlerinde kullanılsın, ister kamunun kullanımında olsun, ister hiçbir işte kullanılmasın, isterse finansman amacıyla gelirinden yararlanılsın tüm devlet mallarını içeren geniş bir kavramdır. Bütün bu nedenlerle üst kavram olarak devlet malları kavramı tercih edilmektedir. Yukarıda yer alan açıklamalar ve gözlemler ışığında devlet malları kavramını şöyle tanımlamak mümkündür: Kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetindeki mallarla devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan her türlü alanlardır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, devlet malları teorisinin tanımladığı mal kavramı, eşya hukukunun tanımladığı mal kavramından daha kapsamlıdır. Kaldı ki, günümüzün ihtiyaç ve zorlamalarıyla, eşya hukukunda da mal kavramı eskiye nazaran daha geniş bir içerik kazanmıştır. Yukarıdaki tanımlamaya göre; Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mallar kapsamı içerisine, söz konusu kurum ve kuruluşların mülkiyetinde bulunan tüm taşınmaz ve taşınır mahiyetteki özel mallar girmektedir. Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan mallar kapsamı içerisine ise, kamunun kullanımına sunulan ve özel mülkiyet dışında kalan taşınır ve taşınmaz mallarla, özel mülkiyete elverişli olmayan görünür (denizler, göller, dağlar gibi) ve görünmez kamusal alanlar (hava sahası, elektromanyetik alanlar ve doğal güçler) girmektedir. (12) Kırbaş, a.g.e., s. 4. 15 II.DEVLET MALLARININ SINIFLANDIRILMASI Devlet mallarının çok çeşitli ve değişik kategorilere tabi mal (bina, arazi) ve alanlar (hava sahası, elektromanyetik dalgalar) olmaları nedeniyle, tek bir hukuki kalıba sığdırmanın olanaksızlığına daha önce değinilmişti. Bu itibarla, devlet malları teorik olarak bir takım kategoriler çerçevesinde ele alınmakta, uygulamalar ve yargı kararları da bu bölümde açıklanan teorik ayrım ve sınıflandırmalara göre şekillenmiş bulunmaktadır. Devlet mallarının sınıflandırılmasının önemi, sözkonusu malların kamu finansmanı açısından değerlendirilmesine temel oluşturacak teorik alt yapının ortaya konulmasında yatmaktadır. Zira, özellikle devlet mallarının işlevsel ayrımı çerçevesinde birinci kategoriyi oluşturan devletin kamu malları, esas itibariyle kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde ve kamunun (herkesin) ortak ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanılırken, ikinci kategoriyi oluşturan devletin özel malları esas itibariyle finansal amaçlı olarak, yani devlete gelir sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. A. DEVLET MALLARININ İŞLEVSEL AYRIMI Devlet mallarının hepsi aynı nitelikte değildir. Bu mallardan bir kısmı kamu hizmetleri ile ilgili olduğu gibi bir kısmı da kamunun (herkesin) kullanımına bırakılmışlardır. Kamunun kullanım ve hizmetinde olmayan yerler de bulunmaktadır. Devlet mallarından bir kısmı ise kamu hizmetlerinin görülmesine dolaylı olarak katkıda bulunurlar. Bunlardan devlete gelir temin edilerek, kamusal harcamaların finansmanında kullanılırlar. Görülüyor ki devlet mallarından bir kısmı işlevsel olarak kamunun hizmetine veya kullanımına ayrılırken, daha az miktarda da olsa diğer bir kısmı işlevsel olarak gelir amaçlı olarak kullanılmakta, bunların kamu hizmetlerine katkısı dolaylı bir şekilde gerçekleşmektedir. Bunlardan ilk kategoriyi oluşturanlara devletin kamu malı, ikinci 16 kategoriyi oluşturanlara ise devletin özel malı denilmektedir (13). Sonuç olarak devlet malları işlevsel olarak devletin kamu malları ve devlet özel malları olarak ikiye ayrılmaktadır. Devlet mallarının işlevsel olarak ayrımının önemi, diğer bütün sınıflandırmaları da içermesinden kaynaklanmaktadır. Devlet mallarının işlevsel olarak ayrımının bu tez açısından önemi ise devletin kamu mallarının istisnai olarak, devletin özel mallarının ise kural olarak finansal amaçlı kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim devletin kamu malları, ancak kullandırma amacı güden değerlendirme yöntemleri (kira, irtifak hakkı tesisi, işletme hakkı devri gibi) ile nemalandırılabilirken, devletin özel malları hem kullandırma amacı güden değerlendirme yöntemleri ile hem de mülkiyetin devri amacını güden değerlendirme yöntemleri (satış, trampa, finansal kiralama gibi) ile nemalandırılabilmektedir. Tezin üçüncü kısmında bu yöntemlere ayrıntılı olarak yer verilecektir. Bu kısımda yapılan şey, sözkonusu ayrımın tarihsel geçmişinden de yararlanarak, devlet mallarının işlevsel açıdan sınıflandırılmalarına dayanak teşkil eden gerekçeleri, hem devletin kamu malları yönünden hem de devletin özel malları yönünden açıklamaktır. Devlet mallarının işlevsel açıdan ayrımının teorik temeli, iki önemli yaklaşımla desteklenerek belirginleştirilmektedir. Böylece devlet mallarının işlevsel ayrımının felsefi temelleri ortaya konulmuş olmaktadır. 1. Devlet Mallarının İşlevsel Ayrımının Tarihsel Gelişimi Kamu hizmetlerinin görülmesine veya kamunun kullanımına ayrılmış mallara kısacası devletin kamu mallarına idare hukuku ilkelerinin uygulanması, kamusal hizmetlerin görülmesi için dolaylı olarak gelirinden yararlanılan mallara, yani devletin özel mallarına ise özel hukuk ilkelerinin uygulanması (14) ve her iki mal kategorisinin (13) (14) Yves Brard, Domaine Public, Domaine Privé, Edition, Litec, Paris, 2002, s. 16-18. André De Laubadere - Jean Claude Venezia - Yves Gaudemet, Droit Administratif, LGDJ, 15. Edition, Paris, 1995, s. 332. 17 ayırdedilmesine yönelik yaklaşım ve kriterlerin ortaya konulması devlet malları teorisinin felsefi temelini oluşturmuştur. (15) Gerçekten, devlet mallarından bir kısmının ayrı bir kategori teşkil etmesi ve özel mülkiyet rejiminden ayrı bir takım hükümlere tabi olması anlayışı, kamu hizmeti anlayışı ile paralel bir şekilde gelişmiş ve genişlemiştir. Bu çerçevede devletin kamu malları-özel malları ayrımı ve bunlara uygulanacak olan hukukun farklılığı düşüncesi temel ekseni oluşturmuş, çağımızda konu artık bu eksen etrafında ele alınarak incelenmeye başlamış ve bir teori ortaya çıkmıştır. Tarihi araştırma ve karşılaştırmalar ile aynı tür ihtiyaçların geçmişte de benzer düzenlemelere yol açtığı devlet malları teorisine yakın düzenlemelerin varlığı ortaya konulmasına rağmen yine de bu teorinin yeni olduğu ve işlenme zeminine XIX. yüzyılın ilk yıllarında oturduğu bilinmektedir (16). Bununla birlikte söz konusu teorinin temel eksenini oluşturan devlet mallarının kamu malları-özel malları ayrımı çerçevesinde yalnızca gelirinden yararlanılan mallara özel hukuk,diğerlerine kamu yararı ve kamu hizmetlerinin özellikleri nedeniyle kamu (idare) hukuku kuralları uygulanması eskiden beri öngörülmüştür (17). Nitekim Roma hukukunda mallar, öncelikle ikiye ayrılıyordu. Bunlar, bugün devletin kamu malı olarak bilinen res extra commercium (ticaret dışı mal) ve devletin özel malı olarak bilinen res in commercio (ticari mal) dur (18). Devletin kamu malları da kendi içinde, ilahi hukuka (15) (16) (17) (18) Sıddık Sami Onar, Türk Hukukunda Amme Emlaki Teorisi, (Ebul’ula Mardin’e Armağan), İstanbul, 1944, s. 483. Gülan, a.g.e., s. 4. Düren a.g.e., s. 4. Özcan Karadeniz - Çelebican, Roma Eşya Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, s. 69. 18 tabi olanlar ve beşeri hukuka tabi olanlar şeklinde ikiye ayrıldıktan sonra, bunlar daha alt kısımlara ayrılmıştır (19). Benzer sınıflandırma İslam hukukunda da kendini göstermiştir. İslam hukuku, devlet mallarını, özel mülkiyete elverişli olanlar (özel mallar) ve özel mülkiyete elverişli olmayanlar (kamu malları) şeklinde iki ana kategoriye ayırmıştır (20). Arazi rejimine bakıldığında da görülmektedir ki, İslam hukuku, devlete ait arazileri kamu arazisi ve devlet arazisi olarak önce ikiye ayırmıştır. Mülkiyete elverişli olmayan kamu arazileri; -Mevat arazi, -Metruk arazi ve -Vakıf arazi olarak sınıflandırılmıştır. -Mülkiyete elverişli olan devlet arazileri ise; -Ganimet arazisi, -Fey arazisi ve -Enfal arazisi olarak sınıflandırılmıştır (21). İslam hukukunu bütün yönleriyle uygulamış olan Osmanlı Devletinde de devlet malları, emlak-ı umumiye (kamu malı) ve emlak-ı husu(19) (20) (21) Bkz., Ziya Umur, Roma Hukuku Ders Notları, Beta Yayını, No: 215/102, 3.Baskı, İstanbul, 1999. Bkz., Fahri Demir, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, No: 250/36, Ankara, 1993. Celal Yeniçeri, İslam İktisadının Esasları, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1980. Ebu Ubeyd, Kitab-ül Emval, Türkçesi: Cemalettin Saylık, Düşünce Yayınları, No: 34/1, 1.Baskı, İstanbul, 1981. Ahmet Debbağoğlu, İslam İktisadına Giriş, Dergah Yayınları, No: 70/6, İstanbul, 1979. Bkz., Ali Şafak, İslam Arazi Hukuku ve Tatbikatı (İlk Devirler), Türdav Yayını, İstanbul, 1977, S.A. Sıddıki, İslam Devletinde Mali Yapı, Çeviren: Rasim Özdenören, Fikir Yayınları, No: 2/1, İstanbul, 1972. Yunus Vehbi Yavuz, İslamda Zekat Müessesesi, Türdav Yayınları, İstanbul, 1975. İrfan Mahmut Rana, Hz. Ömer Döneminde Ekonomik Yapı, Çeviren: Ahmet Kot, Bir Yayıncılık, No: 27/5, İstanbul, 1985. Ali Soylu, Kuran’a Göre Servet Dağılımı, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2001. Muhammed B. Es-Sadr, İslam Ekonomi Doktrini, Çevirenler : M. Keskin, S. Ergün, Kontrol: İ.Yetiş, Hicret Yayınları,İstanbul, 1978. Ebu Yusuf, Kitab-ül Haraç, Sadeleştiren: İsmail Karakaya, Akçağ Yayınları, No: 25/1, Ankara, 1982. 19 siye (özel mal) olarak iki ana kategoriye ayrıldıktan sonra bunlar da daha alt sınıflandırmalara tabi tutulmuştur (22). Osmanlı Devleti, özellikle arazi hukuku alanında, devlet arazilerini özel arazi statüsünde bulunan öşür ve haraç arazileri bir yana bırakılırsa, tamamen “miri arazi” şeklinde nitelendirmiştir. Miri arazinin mülkiyeti devlete ait olmakla birlikte kullanımı bireylere bırakılmaktaydı. Ancak Tanzimat döneminde çıkarılan 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi ülke topraklarını beş kısma ayırmıştır. Bunlar mülk arazi, vakıf arazi, miri arazi, metruk arazi ve mevat arazidir. Bunlardan mülk arazi, gerçek kişilere ait özel arazidir. Miri arazi ise devletin özel arazisidir. Vakıf arazi, metruk (terkedilen) arazi ve mevat (ölü) arazi de devletin kamu arazileridir. Osmanlı devletinin arazi (toprak) sisteminin, günümüzde bile emsaline az rastlanacak ileri bir model olduğu tüm otoritelerce kabul edilmektedir (23). (22) (23) Bkz., Halil Cin, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Boğaziçi Yayınları, 2.Baskı, İstanbul, 1985. Süleyman Sudi, Defter-i Muktesid (Osmanlı Vergi Düzeni, Hazırlayan: Mehmet Ali Ünal, Isparta, 1996. Maliye Bakanlığı, İhsaiyat-ı Maliye (Maliye İstatistikleri), Derleyen: Erdoğan Öner, Çeviren: Fehmi Tümer, A.P.K Kurulu Yayını, No: 2000/337, Ankara, 2000. Abdurrahman Vefik Sayın, Tekalif Kavaidi (Osmanlı Vergi Sistemi), Maliye Bakanlığı, A.P.K Kurulu Yayını, No: 1999/352, Ankara, 1999. Bkz., Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, 1-7. Kitap, Fey Vakfı Yayınları, No: 1-7, İstanbul, 1990. Ahmet Akgündüz-Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, Osav Yayını, İstanbul, 1999. Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı İmparatorluğu Teşkilat ve Müesseselerinin Şer’iliği Meselesi, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Tarihi (Tetkikler-Makaleler), İ.Ü. İktisat Fakültesi, Türk İktisat ve İçtimaiyat Tarihi Araştırmalar Merkezi Yayını, No: 4214/565-3, Cilt: 1-2, İstanbul, 2000. Erdoğan Öner, Mali Olaylar ve Düzenlemeler Işığında Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet Döneminde Mali İdare, Maliye Bakanlığı, A.P.K Kurulu Yayını No: 2001/359, Ankara, 2001. Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, Cilt: 1-2 Tekin Yayınevi, İstanbul, 1979. Türkan Yeşilyurt, Osmanlı Toprak Düzeni ve Halk Şiiri, Karşı Yayınları, No: 29/7, Ankara, 2001. Maliye Bakanlığı, Osmanlı’dan Günümüze Maliye Teşkilatı ve Görevleri Mevzuatı, Derleyen: Erdoğan Öner, Cilt: 1-2, Personel Genel Müdürlüğü Yayını, No: 1998/1, Ankara, 1998. Galip Esmer, Mevzuatımızda Gayrimenkul Hukuku ve Tapu Sicili, Tapu ve Kadastro Vakfı Yayını, Ankara, 1998.. Baheddin Yediyıldız, Institution Du Vaqf Au XVIII. Siecle En Turquie, Etude SocioHistorique, Edition, Ministere De La Culture, No: 1188/62, Ankara, 1990. Coşkun Üçok- Ahmet Mumcu- Gülnihal Bozkurt, Türk Hukuk Tarihi, Savaş Yayını, Onuncu Baskı, Ankara, 2002. Coşkun Çakır, Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi, Küre Yayını, İstanbul, 2001. 20 Değişik hukuk sistemi ve uygarlıklarında bu şekilde tezahür eden devlet mallarına ilişkin anlayış ve uygulamalar, Dijon Hukuk Fakültesi Eski Dekanlarından Victor Proudhon (24) un 1833 yılında yazdığı “Devlet Malları Kitabı” adlı eseriyle devlet malları ikiye ayrılmak suretiyle sistemleştirilmiş ve modern bir teori olarak ortaya çıkmıştır. Proudhon, bunlardan bir kısmına kamuya yararlı olmaları nedeniyle devredilmezlik ve haczedilmezlik kuralları ile korunması gerektiğini vurgulayarak kamu malları adını verirken, öbür kısmına, kamuya daha az yararlı olmaları nedeniyle korumaya gerek olmadığını belirterek milli mal adını vermiştir (25) . Bu eksen etrafında şekillenen ve incelenmeye başlanan devlet malları teorisine göre, devletin kamu malı-özel malı ayrımı kimi farklılıklara rağmen Fransa’da olduğu gibi Almanya, İsviçre ve diğer bazı Avrupa ülkeleri hukuk sistemleri için de geçerlidir (26). Türk hukuk sisteminde de böyle bir yaklaşım mevcuttur. 2. Devlet Mallarının İşlevsel Ayrımına İlişkin Gerekçeler Devlet malları teorisinde, devletin kamu malları- özel malları ayrımına esas teşkil eden bir takım gerekçeler vardır (27). Bu gerekçeler devletin kamu malları ve devletin özel malları açısından farklılık arzetmektedir. Zira devletin kamu malları açısından ayrımın temel gerekçesi, bu malları kamu hizmetine ve ortak kullanıma her an hazır tutmaya yönelik bulunurken, devletin özel malları açısından daha fazla gelir sağlamak için bunların etkin kullanımı sözkonusudur. (24) (25) (26) (27) Bkz., Victor Proudhon, Traite Domaine Public, Tome: 1-5, Dijon, 1833. Philippe Godfrin, Droit Administratif Des Biens, Domaines, Travaux, Expropriations, 5. Edition, Armand Colin, Paris, 1999, s. 4. Eroğlu, a.g.e., s. 315-317. Düren, İdare Malları, s. 16. 21 a. Ayrımın Devletin Kamu Malları Açısından Gerekçeleri Devletin kamu malları açısından ayrımın bir takım gerekçeleri vardır. Ancak bu gerekçelerin farklı nedenleri ve çıkış noktaları olsa bile ortak özelliği “kamu yararı” dır. Kamu yararı ise, toplum yararı, ortak çıkar, genel yarar gibi birbirinin yerine kullanılan kavramlarla anlatılmak istenen, bireysel çıkardan farklı ve onun üstünde ortak bir yarardır (28). (1) Kamu Mallarını Ayrıcalıklı Bir Korumaya Almak Kamu mallarını ayrıcalıklı bir korumaya almanın gerekçesi, söz konusu malları, her türlü tecavüzden koruma endişesidir. Gerçekten de herkesin kullanım ve yararına sunulan, meydan, park, kıyı gibi yerlere, bir takım gerçek ve tüzel kişilerce el atılması toplumsal yararla çelişir. Hatta, devletin kendisinin de özel amaçlarla bu tür malları tasarrufuna almak istemesi bile aynı sakıncayı doğurur (29). Bunun için devletin kamu malları idare hukuku ilkeleriyle ayrıcalıklı bir takım hükümlerle özel olarak korunurken, devletin özel malları özel hukuk çerçevesinde genel olarak korunmaktadır. (2) Kamu Mallarından Herkesin Yararlanmasını Sağlamak Kamu mallarının özel mallardan ayrık tutularak söz konusu malları daha fazla ve etkin bir korumaya tabi tutmak arzusu yanında, kamunun (herkesin) bu mallardan ortak ve eşit şekilde yararlanması da önemli bir gerekçeyi oluşturmaktadır. Zira devlete ait özel bir mal, kamunun müşterek kullanım ve yararına sunulmadığından bu mal getirdiği gelirler nedeniyle topluma ancak dolaylı bir katkı sağlayabilir. Oysa devlete ait bir yeşil alandan herkes yararlanabilir. (28) (29) Bkz., Anayasa Mahkemesinin 20.09.2000 tarih ve E. 1999/46, K. 2000/25 sayılı kararı, RG : 04.10.2002/ 24896. Onar, Amme Emlaki Teorisi, s. 532. 22 (3) Kamu Hizmetlerinin Kesintisiz Yürümesini Sağlamak Kamu hizmetlerinin, diğer hizmetlerden en bariz farkı, bunların sürekliliği ve kesintisizliğidir. Kamu hizmetlerinin bu niteliğinin korunması ancak, idarenin hiçbir özel tasarrufa konu yapamayacağı bir takım mallara sahip olması ile mümkün bulunmaktadır. Zira kamu hizmetleri geliştikçe ve bunlara yön veren teknikler ilerledikçe hizmetle bu hizmetlerin nesnel vasıtaları olan mallar arasındaki ilgi de sıklaşmakta ve bu mallar hizmetin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmektedir (30). (4) Ulusal Servetin ve Kültürün Korunmasını Sağlamak Devletin kamu malları-özel malları ayrımına esas teşkil eden gerekçelerden birisi de ulusal serveti ve kültürü koruma arzusudur. Zira, ulusal servetin ve kültürün bir parçasını teşkil eden değerli bir sanat eserinin veya antikanın gelişigüzel yöntemlerle alınıp satılabilmesine, rehin bırakılmasına veya zamanaşımı yoluyla iktisap edilmesine, günümüz anlayışının izin vermeyeceğini belirtmek gerekir. Keza, ulusal servet ve kültürün bir kısmını teşkil eden veya ondan ayrılması hizmetin esasını ihlal edeceği uzman ve yetkili makamlarca kabul edilen malların da bir kamu malı sayılması gerektiğine de kuşku bulunmamaktadır. b. Ayrımın Devletin Özel Malları Açısından Gerekçesi Devletin kamu malları- özel malları ayrımına ilişkin gerekçeler, devletin özel malları açısından farklılık taşır. Devletin kamu mallarında kamu hizmeti ve kamu yararı gibi kavramlar temel gerekçeyi oluştururken, devletin özel mallarında gelir temini ön plana çıkmaktadır. Bu noktada idare hukukunun kamu hizmetleri çözümlemeleri yerine kamu maliyesi teorisinin devlet malları gelirleri çözümlemeleri devreye girmektedir. Zira devletin özel malları, vergi gelirleri yanında önemli (30) Onar, a.g.e., s. 533. 23 finansman kaynağı oluşturmaktadırlar. Bu husus tüm kamu maliyesi teorisyenlerince kabul gördüğü gibi uygulamada da yerini almıştır. Devlet tüzel kişiliğinin yanında, yerel yönetim kuruluşları, sosyal güvenlik kuruluşları ve ekonomik amaçlı olarak kurulan teşebbüsler de gelir sağlamak amacıyla ellerinde mal bulundurmakta veya edinmektedirler. Devletin kamu mallarında koruma olgusu esas alınırken, devletin özel mallarında etkin kullanım olgusu esas alınmaktadır. 3. Devlet Mallarının İşlevsel Ayrımına İlişkin Yaklaşımlar Devlet malları teorisinin felsefi temelini oluşturan devletin kamu malları-özel malları ayrımına ilişkin bir takım yaklaşımlar mevcut ise de tüm bu yaklaşımların belli başlı iki temel yaklaşım etrafında şekillendiğini belirtmek yerinde olacaktır. a. Malın Mahiyetini Esas Alan Yaklaşım/ Klasik Görüş G.Ducrocq (31) ve H. Berthelemy (32) nin de dahil olduğu idare hukukçuları yanında bir kısım medeni hukuk uzmanları devletin kamuözel malları ayrımı çerçevesinde, bir malın mahiyeti itibariyle özel mülkiyete konu olup olamayacağına bakılması gerektiği düşüncesindedirler (33). Bu düşünceye göre bir mal mahiyeti itibariyle özel mülkiyete, yani temlik ve temellüke ve benzeri tasarruflara konu olabilecek nitelikte değilse kamu malı sayılmalı, bunun dışında kalıyorsa, yani özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte ise özel mal sayılmalıdır (34). Zira kamu mallarının özelliklerinden olan, satılamama, haczedilememe ve (31) (32) (33) (34) Bkz., Gabriel Ducrocq, Traité Des Droit Administratif, Tome: 1-7, Paris, 1903. Bkz. Henry Berthelemy, Traité Elemantaire De Droit Administratif, 10. Edition, Paris, 1910. André De Laubadere – Jean Claude Venezia - Yves Gaudemet, Manuel De Droit Administratif, LGDJ, Paris, 1992, s. 323. Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt: 2, s. 1300. 24 benzeri özel hukuk işlemlerine konu olamama, bu yaklaşımın bir tezahürü olarak belirmiş bulunmaktadır. Bu yaklaşıma göre, özel mülkiyet konusu olmayan denizler, dağlar, kıyılar, ormanlar, meralar, yollar, parklar, hava sahası ve elektromanyetik alanlar devletin kamu malları kapsamına girmektedirler. Bunlar dışında kalmakla beraber özel mülkiyete konu teşkil eden, tapulu devlet arazileri, lojmanlar, hizmet binaları ise devletin özel malları kapsamına girmektedir. Ancak bu yaklaşım, özellikle idare hukuku açısından eleştirilmektedir. Zira , hava, deniz, akarsu ve elektromanyetik alanlar gibi mülkiyete elverişli olmayan şeyler dışında, her şey teorik ve pratik olarak mülkiyet konusunu oluşturabilir. Diğer taraftan devletin mallarını kamu mallarıözel mallar şeklinde bir yaklaşım tarzı ile incelemekte zorluk bulunduğu ileri sürülmektedir. L.Duguit (35) e göre, bu zorluğun iki nedeni vardır (36). *Genel inanışa göre devletin bireyler gibi bazı mallar üzerinde özel mülkiyet hakkı varken, diğer mal grupları için böyle bir hakkı yoktur. Ancak bir kamu mülkiyeti hakkı vardır. Duguit bu görüşü yanlış bulmaktadır. Zira devlete ait bir mal üzerindeki kamu mülkiyeti ile yine devlete ait bir mal üzerindeki özel mülkiyet farklıdır. Kamu mülkiyeti özel mülkiyetin bir çeşidi değildir. Ancak kamu mülkiyetinde malların çeşidine göre bir derecelenme vardır. En alt derecedeki malların hukuki düzeni özel mülkiyete yaklaşır, fakat aynısı olamaz. *İkinci olarak, böyle bir yaklaşım çok anlamlı da değildir. Çünkü özel mal olsun, kamu malı olsun her iki kategorideki malların hukuki düzenleri birbirinin zıddı olacaktır. Bunun yerine devlet mallarını derecelendirmek daha anlamlı sayılabilir. Ancak her kategorideki malların hukuk düzeni farklı olacaktır. (35) (36) Bkz., Leon Duguit, Precis De Droit Public General, Paris, 1926. Düren, İdare Malları, s. 14. 25 L. Duguit kamu mallarını altı kategoriye ayırmıştır (37): - Kamunun kullanım ve yararına tahsis edilenler (karayolları, kıyılar gibi), - Demiryolları, - Askeri alanlar, - Ormanlar, - Bir kamu hizmetine tahsis edilen taşınmazlar (bakanlık binaları, okul ve hastaneler gibi), - Taşınır mallar (taşıtlar, müzelerdeki eşyalar gibi). Duguit’nin devlet mallarını derecelendirmesindeki kriterler yaşadığı döneme uygun düşse bile, bugünün ihtiyaçlarına ne denli cevap verebilir? Zira sıralamadan da anlaşılacağı üzere, söz konusu malların hepsi de hemen hemen kamu malıdır. Duguit’nin bu düşüncesinin bilimsel temeli, kamu için en zorunlu olandan, en ihtiyari olana doğru bir derecelendirme yapmak anlayışına dayanmaktadır. Oysa yukarıda sıralanan her bir mal grubu “olayına münhasır” olmak üzere vazgeçilmez öneme sahip olabilirler. Bu nedenle kamu mallarını bir dönemin ihtiyaç ve anlayışına uygun olarak derecelendirmek, ileriki dönemlerin anlayış ve ihtiyaçlarına cevap vermeyebilir. Malın mahiyetini esas alan yaklaşım, teoride klasik görüşü temsil etmektedir. b.Malın Tahsisini Esas Alan Yaklaşım/ Modern Görüş (1) Tahsise İlişkin Açıklamalar Malın tahsisini esas alan yaklaşıma geçmeden önce, tahsis kavramı ve dayanağı, devlet malları teorisi açısından önemi, tahsisin özellikleri ve unsurları üzerinde durmak gerekmektedir. Zira, devlet (37) Behlül Aksay, “Kamu Malları”, G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1992, s. 18. 26 malları teorisinde tahsis kavramı, devlet malları kavramı gibi hukuksal açıdan olduğu kadar ekonomik açıdan da önemli sonuçlar doğurmaktadır. (a) Tahsis Kavramı ve Dayanağı Sözcük olarak bir şeyi birine veya bir yere ayırma (özgüleme) anlamını taşıyan tahsis, devlet malları teorisine göre, bir devlet malını halkın faydalanmasına sunan veya bir kamu hizmetine bağlayan, idari bir tasarruftur. Tahsis işlemi ile devletin özel malı, orta malı veya hizmet malı haline dönüşmekte veya kamu malı kendi içinde bir türden diğerine dönüşmektedir (38). Bütçeye konulan ödenekle inşa edilen bir okul binası, ilk etapta özel bir mal olarak ilgili kamu kurum veya kuruluşu adına tapuya tescil edilmekte, ikinci etapta sahibi tarafından bu binanın eğitimöğretim hizmetlerine tahsisi yapılmak suretiyle, özel mal statüsünden çıkarılıp kamu (hizmet) malı statüsüne dönüşmesi sağlanmaktadır. Tapulu bir devlet arazisinin yeşil alan olarak tahsisinde ise devletin özel malı, kamu (orta) malı haline dönüşmektedir. Kamu malının kendi içinde tür değişikliğine örnek olarak, tarıma elverişli olmayan sahipsiz kamu malının, köylülere harman yeri olarak tahsis edilerek kamu (orta) malı haline dönüştürülmesi gösterilebilir. Teoride tahsisin dayanağının genellikle, kamu mülkiyeti olduğu kabul edilmektedir. Kamu mülkiyeti kavramı ise devlet mallarının korunması ve yönetilmesi gibi idari işlemlerde, kamu tüzel kişilerinin yetkisini ifade etmektedir. Bu görüşe göre kamu mülkiyeti kavramının devletin mallarını kamu yararına en uygun şekilde yönetmek amacıyla tahsis işlemini doğurduğu ileri sürülmektedir (39). Ancak tahsise konu olan mallar esas itibariyle devletin özel mallarıdır. Devletin özel malları ise özel mülkiyete tabi mallardır. Bu itibarla, kamu mülkiyeti kavramı devlet mallarının tahsisi için bir (38) (39) Onar,a.g.e., Cilt : 2, s. 1340. Gülan, a.g.e., s. 97. 27 dayanak teşkil edemez. Olsa olsa, devletin kamu mallarını, bir türden diğerine dönüştürmeye yönelik tahsisler için dayanak teşkil edebilir. Ancak, idare hukukunun mülkiyet ilişkilerini düzenleyen bir yönünün olmaması açısından yeterli bir teorik alt yapısının olmaması ve medeni hukukta da hiç yer almaması karşısında, “kamu mülkiyeti” görüşüne katılmak olanaksız bulunmaktadır. Görüşümüze göre, tahsisin dayanağı devletin özel mallarında mülkiyet hakkı, devletin kamu mallarında ise devletin gözetim ve denetim hakkıdır. Bunu, kısaca devletin egemenlik veya hükümranlık hakkı olarak belirtmek olanaklıdır. (b) Tahsisin Unsurları Devlet malları teorisinde önemli bir yeri bulunan tahsis işleminin bir takım unsurları bulunmaktadır. Bu unsurlar tahsis işleminde yetki, şekil, sebep, konu ve amaç olarak ortaya çıkmıştır. -Tahsis işleminde yetki, tahsis kararını vermeye yetkili makamı veya düzenleyici hukuksal metinleri ifade etmektedir. Tahsis işleminde yetki genel mahiyette olabildiği gibi özel mahiyette de olabilir. -Tahsis işleminde şekil, kural olarak tahsis işleminin yazılı olmasını ifade eder. Zira idari (yönetsel) işlemlerde uygulama, dava açma ve işlemden vazgeçme gibi süreçler yazılı bildirimlerle başlar. Bir idari işlem olması nedeniyle de tahsisin de yazılı olması bu açıdan önemli sayılmaktadır. -Tahsis işleminde sebep, idari işlemin yapılmasını gerektiren işlem veya olayı ifade etmektedir. İdare herhangi bir idari işlemi sebepsiz gerçekleştiremez. Aksi halde keyfilik sözkonusu olur. Bu itibarla bir idari işlem olan tahsisin de bir sebebe dayandırılması gereklidir (40). (40) Onar, a.g.e., Cilt : 2, s. 1343. 28 -Tahsis işleminde konu, tahsisi yapılan taşınmaz malı ifade etmektedir. Sözkonusu taşınmaz mal, devletin özel malı ise tahsis işlemi ile kamu malı haline dönüşür. Tahsis edilen mal devletin kamu malı ise bir türden diğerine dönüşür. Söz gelimi sahipsiz bir mal, tahsis işlemi ile orta veya hizmet malı niteliği kazanır. Taşınır mallar tahsise konu olmazlar (41). -Tahsis işleminde amaç, tahsisin kamu hizmetinin görülmesi veya kamu yararının gerçekleşmesine yönelik bulunmasını ifade eder. Kamu hizmeti ve kamu yararı gibi kavramların her zaman objektif bir ölçüte dayandırılması kolay olmayabilir. Bununla birlikte, subjektif değerlendirme ve mülahazalardan kaçınmak gerekmektedir. Aksi takdirde, amaca uygun olmayan veya amaç dışı kullanıma yönelik tahsis işlemi her zaman iptal edilebilir. (c) Tahsisin Özellikleri Teorik açıklamalarda tahsisin bazı özellikler taşıması gerektiği ifade edilmektedir. Bunları şu şekilde sıralamak olanaklıdır (42): -Tahsise hem devletin özel malları, hem de kamu malları konu olabilir. Devletin özel malı tahsis işlemi ile kamu malına dönüşür. Kamu malının tahsisinde ise sadece kullanış biçimi değişir. -Tahsis yalnızca taşınmaz mallar için söz konusudur. Taşınır mallar ancak, bir taşınmazın, eklentisi veya teferruatı ise taşınmazla birlikte tahsise konu olabilir. -Tahsis yetkili organlarca yapılır. İstisnai olarak, orta mallarında gelenek icabı tahsisler de olabilir. Bu durumda kendiliğinden bir tahsis söz konusudur. -Tahsis bedelsizdir. (41) (42) Kardeş, a.g.e., s. 131. Kardeş, Hazine Malları, s. 131-132. 29 -Tahsis belirsiz bir süre için yapılır. Ancak bu süresiz anlamına gelmez. Tahsis amacının ortadan kalkması veya malın amaç dışı kullanılması halinde tahsis hemen kaldırılır. -Devletin özel malı hizmet malı olarak tahsis edilmişse, tapu kaydının iptaline gerek yoktur. Ancak, orta malı olarak tahsis edilmişse tapu kaydının iptali gerekir. -Tahsis idarenin tek taraflı olarak yaptığı bir işlemdir. -Tahsis, kamu hizmetinin veya kamunun kullanımının gerektirdiği “amaç” ve “miktar” larla sınırlı bir işlemdir. Yani tahsis kamu hizmetinin nicelik ve niteliği ile orantılı bir işlemdir. -Tahsis, kamu kurum ve kuruluşlarına yapılır. Özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine tahsis yapılamaz. (d) Tahsisin Önemi Devlet malları teorisinde tahsis kavramı, devlet malları kadar önemli bir kavramdır. Zira günümüzde devlet mallarının yarısından çoğu tahsisli taşınmaz mal durumundadır. Bunun yanında tahsisin devlet malları açısından önemini gösteren başka işlevleri de vardır. -Tahsis öncelikle en büyük etkisini, bir malın kamu malı statüsüne girmesi bakımından temel kriter rolü oynayarak gösterir (43). -Kamu mallarının kendi aralarındaki kategorilerinin (hizmet malları, orta malları, sahipsiz mallar) belirlenmesi bakımından da tahsis belirleyici rol oynamaktadır (44). -Tahsis aynı zamanda malın kullanımının genel çerçevesini belirlediğinden, bir kamu malından yararlanma biçimini etkilemekte ve belirlemektedir. (43) (44) Gülan, a.g.e., s. 102. Bruno Burdeau, La Notion D’Affecttation Dans La Theorie Du Domaine Public, Tome: 2, Edition, Poitiers, Paris, 1980, s. 198. 30 Yukarıda sayılan işlevlerinden dolayı tahsis kavramı devlet malları (özellikle kamu malları) anlayışında önemli bir değişikliğe neden olmuş ve belirleyici bir etken olarak teoride yerini almıştır. Ancak, tahsis kavramı devlet malları kavramından sonra ortaya çıkmıştır (45). (2) Malın Tahsisini Esas Alan Yaklaşıma İlişkin Görüşler Devletin kamu malları -özel malları ayrımı çerçevesinde malın tahsisini esas alan bu yaklaşım idare hukuku esaslarına dayanmaktadır. Bu yaklaşım, kamu hizmetlerine tahsis edilen malların, idare tarafından kullanılıyor olmasını gerekçe göstererek idare hukuku ilkelerine tabi olacağını, bu yüzden söz konusu malların kamu malı sayılması gerektiğine dayanmaktadır. Fransız idare hukukçuları, R. Bonnard (46) ve L. Rolland (47) tarafından savunulan bu kritere göre bir mal ister kamu hizmetlerinin görülmesine (hükümet konakları, hastaneler) isterse herkesin kullanımına (genel yollar, meydanlar, akarsular) tahsis edilsin kamu malı sayılarak idare hukuku ilkelerine tabi olurlar (48). Buna karşılık devlet malları olmakla beraber kamu hizmetlerine tahsis edilmeyerek bu mahiyette olmayan işlerde kullanılan veya gelirlerinden yararlanılan bir takım mallar ise özel mal adını alarak medeni hukuka tabi olurlar. Malın tahsisini esas alan yaklaşıma göre, kamu hizmetlerine tahsis edilen mallar artık medeni hukukun mülkiyet rejimine değil, idare hukukunun kamu hizmetleri rejimine tabi olurlar. Bu yaklaşım kamu malı kategorisini lüzumundan fazla geniş tutması ve aynı hizmette kullanılan, aynı mahiyetteki iki malı farklı bir şekilde gruplandırıldığı için eleştirilmektedir. (45) (46) (47) (48) Gülan, a.g.e., s. 103. Bkz. Roger Bonnard, Precis De Droit Administratif, Paris, 1946. Bkz. Louis Rolland, Precis De Droit Administratif, Paris, 1928. André De Laubadere-Jean Claude Venezia - Yves Gaudemet, Traité De Droit Administratif, LGDJ, 10. Edition, Paris, 1996, s. 195. 31 Örneğin bir zabıta hizmeti, devlete ait binada da, kiralık bir binada da yürütülebilir. Özel mülkiyete tabi kiralık bir binayı zabıta hizmetleri görülüyor diye kamu malı sayamayacağımıza göre, devletin özel mülkiyetindeki bir bina kamu hizmetine tahsis edildiğinde niçin kamu malı sayılsın ? Bu çelişkiyi gidermek için G. Jeze (49) teoride bir düzeltme yapmıştır. Bir malın, bir kamu hizmetine sadece tahsisi, ona kamu niteliği kazandırmaz. Bunun olabilmesi için (50); *Malın tahsis edildiği hizmet, önemli bir kamu hizmeti olmalı, *Mal, bu nitelikte bir hizmetin görülmesine doğrudan tahsis edilmeli, *Mal, kamu hizmetinin görülmesinde üstün bir rol oynamalıdır. *Bunlara ilaveten, mal ile hizmet arasında bir zorunluluk olmalıdır. Örneğin bir labaratuvar hizmetinin, teknik zorunluluklara uygun olarak inşa edilmiş ve donatılmış bir binada yürütülmesi gibi. Ancak G. Jeze’nin katkısıyla, geliştirilmiş bu düşünce de kamu hizmetlerinin önemli-önemsiz ayrımının yapılmasındaki güçlükler, subjektif değerlendirmeler ve kamu mallarının kapsamının çok geniş tutulması nedeniyle, ondan ekonomik olarak faydalanmayı sınırlandırdığı için eleştirilmiştir. Söz konusu eleştiriler esas itibariyle tahsis yaklaşımına dayanmakla birlikte, bazı unsurların eklenmesiyle bu yaklaşımdan hareketle birtakım görüşler meydana getirilmiştir. Bu görüşlere aşağıda değinilmiştir. (49) (50) Bkz., Gaston Jéze, Principes Generaux Du Droit Administratif, Paris, 1929. Laubadere-Venezia-Gaudemet, Droit Administratif, s. 334. 32 (a) Maldan Herkesin Doğrudan Yararlanmasına Dayanan Görüş Bu görüşe göre, bir malın kamu malı olarak kabul edilmesi için, malın bir kamu hizmetine tahsis edilmesi yeterli değildir. Malın aynı zamanda, herkesin doğrudan kullanım ve yararına açılmış olması, yani kamunun o maldan menfaat temin etmekte olması da gereklidir. Şayet maldan herkes doğrudan doğruya hiçbir vasıtaya gerek kalmadan yararlanabiliyorsa o mal devletin kamu malı sayılacak, aksi durumda ise devletin özel malları arasına girecektir (51). Ne var ki bu görüşle kamu mallarının alanının daraltıldığı görülmektedir. Şöyle ki, hem bir mal kamu hizmetinin görülmesine tahsis edilmiş olacak ve hem de kamunun bundan doğrudan doğruya yararlanması imkan dahilinde olacak. Bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini beklemek kamu mallarının alanını daraltmaktadır. Örneğin askeri sahalar, lojman binaları, bir kamu hizmetine tahsis edilmekle birlikte, bu hizmetlerden herkes değil, ancak bazı kurumlar veya bir kısım kamu görevlileri yararlanabilmektedirler. O halde bu yaklaşıma göre, lojmanlar, askeri tesis, araç ve gereçler kamu malı sayılmazlar. Oysa, kamu hizmetlerinin görülmesine ayrılan bu türlü malların, özel mal sayılması ve özel hukuk hükümlerine tabi tutulması realite ile bağdaşmaz. Görülüyor ki, bu görüş bazı malların durumunu açıklamakta yetersiz kalmaktadır. İleri sürülen bu ilave görüşün boşluğunu kapatmak üzere tahsis edilen malın kamu hizmetlerinin görülmesinde esaslı bir rol oynamasını, diğer bir deyişle hizmetin esaslı bir unsurunu teşkil etmesi şart koşulmuştur. Şart koşulmuş bulunan bu görüşe göre, bir malın kamu malı sayılabilmesi için malın, tahsis edildiği hizmetin mütemmim cüz’ünü oluşturması gerekmektedir (52). (51) (52) Aksay, a.g.t., s. 15. Aksay, a.g.t., s. 16. 33 Ancak, bir malın ne zaman bir hizmetin asli unsuru olacağını belirlemek her zaman kolay değildir. Diğer taraftan kamu hizmetlerinin görülmesinde, bu hizmetlerin görüldüğü yerden çok, insan unsuru esaslı bir rol oynamakta ve hizmetin yerine getirilmesinde asli görev insana düşmektedir. O halde bu görüşe göre kamu hizmeti olduğu tartışmasız olan adalet hizmetlerinin yerine getirilmesinde asli unsur hakimler olduğundan, adalet sarayları kamu malı sayılmayacaktır. Aynı şey doktor-hastane binaları ilişkisinde de geçerlidir. (b) Malın İkame Edilemezliğine Dayanan Görüş Devletin kamu malları-özel malları ayrımına ilişkin düşüncelere katkıda bulunan yazarlardan birisi de hiç kuşkusuz M. Waline’dir. 1925 yılında kaleme aldığı “Kamu Mallarındaki Gelişmeler” isimli doktora teziyle yeni bir takım görüşler ortaya atan M. Waline (53) kamu malını diğer mallardan ayırdetmenin temel kriterinin kamusal ihtiyaçlar için gerekli görülen malların, başka mallarla ikame edilememesi olduğunu vurgulamıştır (54). Waline temel sorunu, hangi malların kamu malı hukuki statüsüne tabi tutularak özel kişilerin tecavüzünden korunması gerektiğinde görmektedir. Bu çerçevede ikamesi imkansız olan mallarla, doğal nitelikleri, özel tertip ve düzenleri veya tarihi, ilmi önemleri nedeniyle kullanıldıkları işlere uymuş olmaları itibariyle yerlerine başkalarının ikamesinde büyük sakıncalar bulunan malları, kamu malları olarak kabul etmek gerekir (55). Adı geçen yazara göre, eğer kamu hizmetinde kullanılan mal, ikamesi mümkün bir mal ise onun özel bir düzenlemeye ve korumaya alınmasına gerek yoktur. Örnek olarak bir bakanlık binası gibi. Buna (53) (54) (55) Bkz., Marcel Waline, Les Mutations Domaniales, These, Paris, 1925. Godfrin, a.g.e., s. 10. Sıddık Sami Onar, İdare Hukuku, Cilt: 1, İ.Ü. Yayını, No: 169, İstanbul, 1942, s. 1063. 34 karşın, bir telefon santrali veya tıp fakültesi binası, başka bir bina ile ikame edilemeyeceğinden kamu malı sayılır (56). Bu görüşe göre, denizler, göller, kıyılar, doğal nitelikleri gereği, yollar, meydanlar, pazarlar özel tertip ve düzenleri gereği, hastaneler, telekomünikasyon binaları, radyo evleri gibi teknik zorunluluklara uygun inşa edilmiş binalar, alternatifsizlikleri gereği, kütüphane ve müzelerdeki eserler ise ilmi ve tarihi değerleri gereği kamu malı sayılmaktadır. Fransız Yargıtay’ı ve Danıştay’ı da Waline’nin görüşlerine uygun içtihatlarda bulunmuşlardır (57). Devlet malları teorisinin hareket noktasını oluşturan devletin kamu malları- özel malları ayrımına ilişkin olarak ileri sürülen yaklaşımlardan malın mahiyetini esas alan yaklaşım bir tarafa bırakılırsa, diğer yaklaşımların hemen hemen tahsis noktasında buluştukları anlaşılmaktadır. Tahsis yaklaşımına dayanan görüşler içerisinde de en tutarlı ve elverişli görüşün Waline’in görüşü olduğu genellikle kabul edilmektedir. Waline’nin özetle bu görüşü ile bir mal; -Doğrudan doğruya kamunun yararlanmasına ve kullanımına tahsis edilmişse mutlak olarak, -Kamu hizmetine tahsis edilmişse, bazı koşullara bağlı olarak kamu malı sayılır. Bu koşullardan ilki kamu hizmetinin görülmesi için mal o hizmete uymuş veya uydurulmuş olmalı ve bu nedenle de başka bir mal ile değiştirilmesi olanaksız olmalıdır. İkinci koşul ise özel (medeni) hukukun koruma tedbirlerinden farklı bir korumayı haklı kılan gerekçeler bulunmalıdır. Teoride, malın tahsisini esas alan yaklaşım, modern görüşü temsil etmektedir. (56) (57) Georges Vedel, Droit Administratif (Les Patrimoines Publiqs), Tome: 2, Themis, Paris, 1959, s. 518. Düren, İdare Malları, s. 16. 35 (3) Malın Tahsisini Esas Alan Yaklaşımın Önemi ve Sonuçları (a) Yaklaşımın Önemi Devlet mallarının kamu malları-özel mallar şeklinde bir ayrımla ele alınmasının önemini yukarıda da değinildiği üzere kısaca kamu yararında aramak gerekmektedir. Kamu hizmetlerinin herkese yönelik ve süreklilik arzetmesi, idarenin sahip olduğu veya tasarrufunda bulundurduğu bazı malların (kamu mallarının) hem bireylere, hem de onu kullanan idareye karşı bir takım özel himayeci düzenlemelerle korunmasını zorunlu kılmaktadır. Bu itibarla, devletin kamu mallarının özel hukuk dışında, idareye üstünlük, ayrıcalık ve yaptırım gücü tanıyan (58) idare hukuku kurallarına tabi olması gerekmektedir. Her ne kadar, devletin özel mallarından, kamu hukuku kurallarına en fazla tabi olanı ile kamu mallarından en fazla özel hukuk kurallarına tabi olan arasında temel bir hukuki rejim değişikliğini gerektirecek fark bulunmadığı (59) ileri sürülse bile, yararlanma, değerlendirme ve koruma gibi konularda önemli farklar ortaya çıkmaktadır. Aksi bir anlayışla hareket edildiğinde kamu hizmetlerine ve kamunun kullanımına tahsis edilen kamu malları, zamanaşımı, işgal, devir ve temlik gibi yollarla özel kişilerin eline geçerek kamusal hizmetlerin görülmesi tehlikeye düşecektir. Bu malların özel korumaya alınmasının gerekçesi sadece özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin tecavüzlerinden korumak değil, aynı zamanda, malik veya bu mallara tasarrufta bulunan kamu kurum ve kuruluşlarının kötüye kullanmalarını da önlemektir. (58) (59) Vedel, a.g.e., s.516. Tülay Arın, “Kamu Taşınmaz Malları: Koruma ve En İyi Yararlanma İlkeleri Üzerine Bir Yorum”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F Yayını No: 1176/165, Eskişehir, 2000, s. 130. 36 b. Yaklaşımın Sonuçları Devlet mallarının kamu malları-özel mallar ayrımı çerçevesinde ele alınması bir takım sonuçlar doğurmuştur. Bu yaklaşımın sonucu olarak; -Devletin kamu mallarına idare hukuku ilkeleri uygulanırken, bu mallarla ilgili davalarda da idare mahkemeleri yetkili kılınmışlardır. -Devletin kamu malları, esas itibariyle, kamunun kullanım veya hizmetine tahsis edilmişlerdir. Bu mallar, istisnai olarak gelir de getirmektedirler. -Devletin kamu malları, kamu hizmetlerinin ve kamu yararının bir gereği olarak daha ayrıcalıklı korumaya tabi tutularak bunların zamanaşımı, işgal, devir ve temlik gibi yollarla edinilmesi önlenmiştir. -Yine bu malların, kiraya verilmesi, üzerinde irtifak hakkı kurulması gibi tasarruflar dahi özel hükümlerle düzenlenmiştir. -Devletin özel malları ise, bir takım özel düzenlemelere tabi olsa bile, esas itibariyle özel hukuk hükümlerine tabi olup, uyuşmazlıklarına adli mahkemeler yetkili kılınmıştır. Bunlar, her türlü tasarrufa (alımsatım, zamanaşımı, devir-temlik) elverişli bulunmaktadır. -Devletin özel malları esas itibariyle, kamunun kullanım ve hizmetinde değil, gelir amacıyla kullanılmaktadır (60). Ancak tahsis işlemi ile orta malı veya hizmet malı haline dönüştüklerinde, kamunun kullanım veya hizmetine girmektedirler. 4. Devlet Mallarının İşlevsel Açıdan Sınıflandırılması Devlet malları işlevsel olarak devletin kamu malları ve devletin özel malları şeklinde sınıflandırılmaktadır. (60) Jean-Marie Auby-Pierre Bon, Droit Administratif Des Biens (Domaine, Travaux Public, Expropriation), Dalloz, 1995, s. 147. 37 a. Devletin Kamu Malları Devletin kamu hizmetlerini görebilmesi için bazı hukuk üstünlüklerinden, personel ve paradan başka, değişik tür ve kategorideki bir takım mallara da ihtiyacı vardır. Devletin kamu malları kategorisi içerisindeki malları da esas itibariyle aynı türdeki mallardan değildir. Kamu mallarından bir kısmı kamu hizmetleri ile daha yakından ilgilidir. Bunlar kapital değerleri ile değil, kullanım değerleri ile idarenin görevlerinin yapılmasına doğrudan doğruya hizmet ederler. Başka bir ifade ile hizmetin aracını teşkil etmekte olduklarından bu hizmetler nedeniyle, kamunun yararlanmasına tahsis edilmişlerdir (61). Hastaneler, okullar bu çerçevede kabul edilen kamu mallarındandır. Kamu mallarından başka bir kısmı ise doğrudan doğruya kamunun ortak kullanmasına ve yararlanmasına açılmıştır. Bu mallar ya gelenek icabı veya özel düzenlemelerle belirlenirler. Yollar, pazar yerleri ve meydanlar bu çerçevede sayılabilen mallardır. Kamu mallarından farklı bir kesiti oluşturanlar ise doğal nitelikleri gereği, halkın kullanımında oldukları kabul edilir. Bunlardan yararlanılması için herhangi bir düzenlemeye de ihtiyaç yoktur. Dağlar, denizler ve akarsular bu çerçevede değerlendirilen mallardır. O halde kamu hizmetlerinin görüldüğü ve gelenek icabı veya özel düzenlemeleri ve doğal nitelikleri gereği halkın kullanımına ayrılan yerler kamu mallarını oluştururlar (62). Kamu malları kavramı içerisindeki kamu (amme) ibaresi, tüm sözlüklerde herkes, toplum, hep, bütün, genel gibi sözcüklerin yerine kullanılmaktadır. Bu itibarla kamu malları devlet de dahil olmak üzere hiçbir kimsenin mülkiyetine dahil olmayan mallardır. (61) (62) Düren, İdare Malları, s. 3. Ana Britannica, Genel Kültür Ansiklopedisi, Ana Yayıncılık, İstanbul, 1988, Cilt : 12, s. 473. 38 Özetle kamu malları herkesin doğrudan doğruya ortak yararlanmasına doğal nitelikleri gereği açık olan veya devlet veya bir kamu tüzel kişisi tarafından herkesin veya bir kısım halkın yararlanmasına tahsis edilen veya kamu görevlerinin yerine getirilmesine doğrudan doğruya hizmet eden mallardır (63). Ancak bu mallar istisnai olarak gelir amaçlı olarak da değerlendirilebilmektedir. Bu bakımdan devletin kamu mallarının türleri konusunda açıklamalar yapılırken, söz konusu malların kamu finansmanı açısından mevcut değerlendirme yöntemleri ile potansiyel değerlendirme olanakları da vurgulanacaktır. (1) Devletin Kamu Mallarının Türleri Devletin kamu malları; hizmet malları, orta malları ve sahipsiz mallardan ibarettir. (a) Hizmet Malları Hizmet malları, bir kamu hizmetine, o hizmetin unsurunu oluşturacak biçimde bağlanmış olan mallardan oluşur. Bu mallar, taşınır olabildiği gibi taşınmaz da olabilir. Bunlar, satın alma yanında, bağış, kamulaştırma, inşaat yolu ile de edinilebilir. Değişik biçimlerde edinilen bu mallardan taşınmaz malların hizmet malı haline gelmesi için yetkili makamın tahsisi gerekmektedir (64). Taşınır mallar için tahsis işlemine gerek yoktur. Zira, bunların edinilme gerekçesi kamu hizmetlerinin görülmesi amacına yönelik bulunmaktadır. Hizmet malları başlığı altında toplanan mallar daha çok kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde nesnel bir araç niteliğindedir. Kamu yönetimi bunları doğrudan doğruya kullanarak kamu hizmetini yerine getirmektedir. Bu tür malların tapuya kayıtlı olmaları onların kamu malı olma durumunu değiştirmemektedir. Bu malların, kamu hizmetine tahsisi hali ortadan kalkmadıkça, devletin (63) (64) Akdoğan – Kırbaş - Eyüpgiller, a.g.e., s. 100. Godfrin, a.g.e., s. 10. 39 özel malı statüsünü kazanması mümkün değildir (65). Hizmet mallarının tescil edilmesi medeni hukuk anlamında bir tescilin hüküm ve neticelerini doğurmamakta, sadece izlenmesi amaçlanmaktadır (66). Teoride bir malın hizmet malı statüsüne girmesi için; -O malın kamu hizmeti için uyarlanmış, yani özel olarak düzenlenmiş olması (67) ve -Söz konusu kamu hizmetinde fiilen kullanılması gerekmektedir. Kanunlarda da bu ölçütlere uygun düzenlemeler yer almakta, malın amaç dışında kullanılması veya tahsis amacının ortadan kalkması halinde tahsis işlemi de iptal edilmektedir (68). Yargı kararlarında da bu ölçütlerin esas alındığına tanık olunmaktadır (69). Bu açıklamalar ışığında hizmet malları şu şekilde sıralanabilir: -Kamu hizmet binaları (hükümet konakları, belediye ve adalet sarayları, cezaevleri), -Eğitim, kültür ve spor tesisleri (üniversite, okul, kütüphane ve müze binaları ile stadyumlar ve spor salonları), -Sağlık tesisleri (hastane, sağlık ocağı, dispanser ve benzeri yerler), -Sosyal tesisler (kimsesiz ve öğrenci yurtları), -Ulaştırma ve haberleşme alanları (limanlar, hava alanları, istasyon ve terminal binaları, postaneler), (65) (66) (67) (68) (69) Kırbaş, a.g.e., s. 19. Aksay, a.g.t., s. 153. Lütfi Duran, “Kamusal Malların Ölçütü”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 19, Sayı: 3, Ankara, 1986, s.43. Bkz., Code De Domaine De L’Etat, Madde : 5 ve Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K , Madde: 13/d. Bkz. Yargıtay, 4.Hukuk Dairesinin E: 1985/398, K: 1985/5074 sayılı kararı, Y. K. D., Cilt:12, Sayı: 10, Ankara, Mayıs-1985, s.1454. 40 -Askeri tesisler (karakol, kışla binaları, eğitim alanları,askeri kantin ve orduevleri), -Kamu hizmetinde kullanılan taşınır mallar (büro makine ve malzemeleri, mefruşat, taşıt araçları, iş makinaları), Hizmet malları, yukarıda sayılanlarla sınırlı olmayıp, benzeri şeylerle sayıları artırılabilir. (b) Orta Malları Orta malları, devlet veya bir kamu tüzel kişisi tarafından, herkesin veya bir kısım halkın doğrudan doğruya yararlanmasına ve kullanımına gelenek icabı veya tahsis yoluyla bırakılan mallardır (70). Orta mallarında tahsis işlemi kanunlarla da yapılmaktadır. Orta malları genellikle, ortak ve doğrudan yararlanma rejimi ile özdeş olarak ele alınmakta ve kamunun ortak, önceden izin almadan ücretli veya ücretsiz olarak yararlandığı mallardır (71). Orta malları, kullanma ve yararlanma hakkına sahip olanlar bakımından ikiye ayrılır: -Kullanma hakkının herkese ait olduğu yol, köprü, meydan, pazar ve panayırlar gibi alanlardır. -Kullanma hakkının belirli bir topluluğa ait olduğu mera, kışlak, yaylak, sıvat, eyrek ve çekek yerleri (72) gibi alanlar, baltalıklar, harman yerleri ve mezarlıklardır. (70) (71) (72) Aydınlı, a.g.e., s. 99. Gülan, a.g.e., s. 34. Sıvat, köy hayvanlarının sulandığı;eyrek, sulama öncesi veya sonrası hayvanların yatıp dinlendiği yerlerdir. Çekek ise kıyılarda köy ve kasaba halkının kayık ve sandal gibi araçlarının bekleme yerleridir. Bkz., Salahaddin Kardeş, Ansiklopedik Hazine Malları Sözlüğü, Maliye Bakanlığı A.P.K. Kurulu Başkanlığı Yayını, No: 2004/364, Ankara, 2004, s. 161, 274, 788. 41 Orta malları, İslam (ve Osmanlı) hukukundaki metruk arazilerin yerini almıştır. Bu mallar, günümüzde Fransa, Almanya ve İsviçre’de kamunun kullanımında olan mallar kategorisini oluşturmaktadır (73). Gerek batı ülkelerinde gerekse Türkiye’de orta malları konusundaki teorik belirlemeler, genel hatlarıyla yasal düzenlemelere de yansımış bulunmaktadır (74). Yargı kararlarının gerekçelerinde de büyük ölçüde teorik açıklamalardan yararlanıldığı görülmektedir (75). Birbirine yakınlığı ve benzerliği nedeniyle hizmet malları ile orta malları, gerek teoride, gerekse uygulamada birbirleriyle karıştırılabilmektedir. Zira, her zaman hizmet mallarını orta mallarından ayıran kesin bir ölçüt bulunmamaktadır. Gerek hizmet malı olarak sayılan, gerekse orta malı olarak sayılan mallar incelendiğinde, bu malların kullanım ve yararlanma açısından birbirine çok benzediği görülmektedir. Bu bağlamda bir malın kamunun kullanımına tahsisi (orta malı) ile kamu hizmetlerine tahsisi (hizmet malı) arasındaki ayrımın çok açık olmadığı ifade edilmektedir (76). Orta malları olarak verilen örnekler incelendiğinde, temel düşüncenin kamu özgürlükleri ve kamu yararı ile olan yakın ilgileri ve toplum halinde yaşamanın vazgeçilmez gerekleri ile yakından ilgili oldukları için diğer kamu malları arasında özel bir konuma sahip oldukları görülür. Gerçekten de orta malı olarak sayılan yollar, meydanlar ve parklar seyahat özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı gibi özgürlüklerle, mera, yaylak, kışlak ve harman yerleri ise toplum halinde yaşamanın gerekleri ile açıklanabilir (77). Bu türlü mallar, istisnai olarak özel yararlanmaya konu olsa bile, kesin olarak genel (anonim) yararlanmaya açık olan mallardır. (73) (74) (75) (76) (77) Düren, İdare Malları, s. 16-21. Bkz., Türk Medeni Kanunu, Madde : 715; Köy Kanunu, Madde : 2. Bkz., Y.H.G.K’nun 30.09.1981 tarih ve E. 1979/1-167, K. 1981/656 sayılı kararı. Laubadere, Venezia, Gaudemet, Traité De Droit Administratif, s. 196. Gülan, a.g.e., s. 36. 42 Bu açıklamalar ışığında hizmet malları ile orta malları arasında aşağıda belirtilen farklılıkların varlığı kabul edilir : *Hizmet malları, esas itibariyle devletin veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarının özel mülkiyetinde iken idari bir işlemle, kamu hizmetlerinin görülmesine tahsis edildiği halde, orta malları, ya bilinmeyen bir zamandan beri halkın kullandığı veya yasal veya yönetsel bir işlemle (tahsis) kamunun kullanımına bırakılan yerlerdir. *Hizmet mallarıyla sunulan hizmet bir kamu kurumu (okul, hastane) veya onun memuru (öğretmen, doktor) eliyle sunulurken, orta mallarıyla sunulan hizmette, genel olarak kamu kurumu veya onun memuru yer almamakta, maldan herkes veya bir kısım halk doğrudan yararlanmaktadır. *Hizmet malları, hem taşınır, hem taşınmaz malları kapsadığı halde, orta malları sadece taşınmaz malları kapsamaktadır. *Tahsis, hizmet mallarında genel olarak yasal ve idari bir işlemle yapıldığı halde, orta mallarında genel olarak “bilinmeyen zamandan beri kullanma” olarak ifade edilen örf ve adet hukuku çerçevesinde kendiliğinden yapılmaktadır (78). İstisnai olarak yasal ve idari bir işlemle de tahsis yapılmaktadır. (c) Sahipsiz Mallar Sahipsiz mallar, doğal özelliklerinin bir sonucu olarak, doğrudan doğruya herkesin ortak kullanımına açık olan yerlerdir (79). Ancak sahipsiz mal kavramını, özel hukuktaki sahibi olmayan eşyadan ayırmak gerekir. Bu kavramla, özel hukuk gerçek ve tüzel (78) (79) Aksay, a.g.t., s. 154. Necla Güven, “Devlet Malları Açısından Kıyılar, Denizler, Göller ve Akarsulardan Yararlanma”, TODAİE, Yayınlanmamış Kamu Yönetimi Lisansüstü Uzmanlık Tezi, Ankara, 1988, s. 5. 43 kişilerinin sahipliğinde (mülkiyetinde) olmayan malların anlaşılması gerekir (80). Sahipsiz mallar kategorisine giren mallar, kimi ülkelerde farklı isimlerle nitelendirilmiştir. Örneğin Fransa ve Almanya’da bu mallar kamunun ortak kullanımına ayrılmış mallar olarak adlandırılmıştır. Yani orta malları ile birlikte ortak bir kategori oluşturmuşlardır. Buna karşılık İsviçre’de ise Türkiye’de olduğu gibi sahipsiz mallar şeklinde adlandırılmıştır. Sahipsiz mallar doğal nitelikleri gereği özel mülkiyete elverişli değildirler (81). Sahipsiz mallara Roma hukukunda res nullius, İslam hukukunda ise mevat (ölü) arazi denilmiştir. Sahipsiz mallar kategorisi doğal nitelikleri gereği kamu mallarının karakteristik özelliklerini taşırlar. Bu kategoride sayılan malların ortak özelliklerinin “özel mülkiyete elverişli olmayan mallar” olduğu ifade edilmektedir (82). Bu açıklamalar ışığında sahipsiz malları şöyle sıralamak mümkündür : -Tarıma elverişsiz araziler, -Dağlar, tepeler, kayalıklar ve taşlıklar, -Sazlıklar, bataklıklar, -Ormanlar, meşelikler, çalılıklar ve fundalıklar, -Kıyılar, -Genel sular, (göller, denizlerdeki kıta sahanlıkları), -Tabii servet ve kaynaklar, taş ocakları, tuzlalar, (80) (81) (82) Gülan, a.g.e., s. 41. Bekir Aydınlı, Türk Hukukunda Kamu Malları, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1992. s. 67. Kırbaş, a.g.e., s. 6. 44 -Hava sahası ve elektromanyetik alanlar (telsiz, frekans ve gsm hatları ve benzerleri). Bu kategorideki mallar, doğal nitelikleri gereği sahipsiz mal haline gelirler. Bu niteliklerini yitirdiklerinde de sahipsiz mal olmaktan çıkarlar. Örneğin göllerin ve bataklıkların kuruması, nehirlerin yatak veya seviye değiştirmesi ile meydana gelen arazi sahipsiz mal olmaktan çıkar. Sahipsiz mallar kategorisine, hukukun teoriyi zorlaması neticesinde hava ve havada bulunan elektromanyetik alanlar da dahil edilmektedir (83). Zira, söz konusu alanlar, özel mülkiyete elverişli olmadıklarından sahipsiz mal kategorisinde değerlendirilmektedirler (84). Diğer taraftan bu alanlar üzerinde, devletin egemenlik, gözetim ve denetim hakkı bulunmaktadır. Ancak, hava sahasındaki egemenlik, ülkenin üzerindeki alanla sınırlıdır (85). Kaldı ki teoride de hava’nın devlet (kamu) malı olduğu konusunda artık görüş birliği mevcuttur (86). Zira hava kamu malı esas itibariyle uçak seferlerinin doğurduğu ihtiyaçlarla ortaya çıkmış (87), günümüzde ise haberleşme ve iletişimin yaygınlaşması için radyoelektrik frekansların kullanımının düzenlenmesi ile sıçrama yapmıştır (88). (83) (84) (85) (86) (87) (88) Yıldızhan Yayla,“Kamu Malının Çağdaş Tanımı”, Marmara Üniversitesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt:7, Sayı:1-3 İstanbul, 1998, s. 12-13. B. Delcros, D. Truchet, “Les Ondes Appartennent-Elles, Au Domaine Public ?”, R.F.D.A, 1989, s. 251. Eroğlu, a.g.e., s. 324. Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt: 2, s. 1316, Eroğlu, a.g.e., s. 323324. (87) Onar, İdare Hukuku, Cilt: 1, s. 1077. Christian Lavialle, “Existe-t-il Un Domaine Public Naturel”, C.J.E.G., No: 422, Mayıs, 1987, s. 628. Laubadere,Venezia, Gaudemet, Traite De Droit Administratif, s. 204. 45 Uçakların kullandığı hava sahası ve hava koridorları yanında radyo ve televizyon dalgaları da bu çerçevede değerlendirilmektedir. Zira bir ülke uluslararası hukuk ve anlaşmalar çerçevesinde sınırlı sayıda dalga uzunluklarına sahiptir. Bu tür yayınlar da esas itibariyle bir kamu hizmeti bağlamında sürdürülmektedir. Görülüyor ki teknolojik gelişmeler, devlet malı hakkındaki hukuki anlayışları yenilemiştir. Radyoelektrik olaylar, bu dalgaların yayıldığı hava sahasında kendine özgü bir devlet malı kavramını getirmiştir. Bu sahada devlet, muhafaza, kolluk ve işletme faaliyetini sağlamak durumundadır (89). Havanın ve havada bulunan elektromanyetik dalgaların devlet malı olduğu konusunda teoride mevcut bulunan görüş birliği hukuki metinlere de yansımış bulunmaktadır. Gerek uluslararası hukukta (90), gerekse iç hukukta (91) bu konuda açık ve kesin hükümler bulunmaktadır. Devletler, gerek hava sahasından, gerekse havada bulunan elektromanyetik frekansların gelir amaçlı kullanımından günümüzde önemli ekonomik yararlar temin etmektedirler. (2) Devletin Kamu Mallarının Özellikleri Kamu malları, gerek doğal nitelikleri, gerek bir kamu hizmetine tahsisleri, gerekse bilinmeyen zamandan beri kullanılmaları nedeniyle kamunun ortak yararına, kullanımına veya hizmetine ayrılmış yerlerdir. Kamu mallarının bu mahiyetleri gereği bir takım özellikleri bulunmaktadır . (89) (90) (91) Yayla, a.g.m., Fransız Danıştay Kanunsözcüsü Chenot’dan aktarılan düşünce, s. 13. Bkz., Uluslararası Sivil Havacılık Sözleşmesi (Şikago, 1944), Ana Britannica, Cilt: 10, s. 468. Bkz., Sivil Havacılık Kanunu, Telsiz Kanunu, Türk Medeni Kanunu. 46 Bunlar aşağıda özetle açıklanmıştır : (a) Kamu Malları Üzerinde Özel Mülkiyet Kurulamaz Kamu malları kamu hizmetlerine veya kamunun kullanımına ayrılmış mallar olmaları nedeniyle bu statülerini korudukları süre zarfında, alınıp satılamazlar, kazandırıcı zamanaşımı ile elde edilemezler (92) . Kısacası, medeni hukuk anlamında herhangi bir temlik ve temellüke konu edilemezler. Bu bağlamda, kamu malları trampa edilemezler, bağışlanamazlar, haczedilemezler, ipotek edilemezler ve işgal yoluyla iktisap edilemezler. Kamu mallarının haczedilemez ve devredilemezlik özelliği, hukuki metinlerle güvence altına alınmaktadır (93). (b) Kamu Malları Tapuya Bağlanamazlar Kamu malları kural olarak tapuya bağlanamazlar. Bunlardan sahipsiz ve orta malları hiçbir suretle tapu kütüğüne kaydedilemez. İstisnai olarak kaydedilmiş olsalar bile, özel mal statüsü kazanamazlar. Nitekim, sahipsiz mallar kategorisi içinde yer alan ormanlar Türk hukuk sistemine göre tapuya tescil edilmekle birlikte, devletin özel malı değildir. Ormanlar, Almanya, İsviçre ve Fransa’da (94) devletin özel malı iken, Türkiye gibi A.B.D’nde de kamu malıdır (95). Hizmet malları ise tapuya tescil edilmekle birlikte, tahsis işlemi yürürlükte kaldığı müddetçe kamu malı statüsünü korumaktadırlar. Bunların tapu kütüğüne yazılmaları, esas itibariyle devletin özel malı olmasındandır. Ancak tahsis işlemi ile kamu malı haline dönüşmektedirler. (92) (93) (94) (95) Kırbaş, a.g.e., s. 27. Bkz., Code De Domaine De L’Etat, Madde: 52, İcra ve İflas Kanunu, Madde : 82. Laubadere – Venezia - Gaudemet, Traité De Droit Administratif, s. 338. Yalçın Yamak, “A.B.D. Kamu Malları Yönetimi”, Maliye Dergisi, Sayı: 137, Mayıs - Ağustos,2001, s. 25. 47 (c) Kamu Malları Kamulaştırılamazlar Kamulaştırma özel mülkiyete tabi bir taşınmaz malın, kamu yararı için devlet mülkiyetine zoraki geçirilmesidir. Kamu malları özel mülkiyete konu olmadıklarından böyle bir işleme tabi tutulamazlar. Kamu yararı için kamulaştırma yapılabilmesi bazı durumların gerçekleşmesi halinde mümkün olabilir. Bu bağlamda, esasen devletin özel malı iken, bir tahsis işlemi ile kamu malı haline dönüşen bir mal, tahsisinin kaldırılması ile tekrar özel mal haline dönüştürülüp, rızaen satılmak istenmediği takdirde kamulaştırma yoluna gidilebilir (96). (d) Kamu Malları Ayrıcalıklı Korumaya Tabidir Kamu mallarının özel hukuk kurallarından ayrı bir statüye tabi kılınması düşüncesinin temelinde, bu mallardan eşit yararlanma ve hizmetin en iyi şekilde yürütülmesi amacının yanı sıra milli servet ve kültürün korunması gerekliliğini de aramak gerekir (97). Sanayileşme hareketi ile birlikte hızlı bir kentleşme olgusunun başlaması, bir kısım kentlerin nüfus akınına uğraması (98) sonucunu doğurmuştur. Kırsal alandan kente doğru yönelen plansız göçler, özellikle kamu mallarından ormanların, kıyıların, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının işgal edilmesiyle kendini göstermiştir. Bu nedenlerle orman, kıyı ve benzeri kamusal alanların özel bir korumaya alınması zorunlu hale gelmiştir. (e) Kamu Mallarından Yararlanma Genel Olarak Ücretsizdir Kamu mallarından sahipsiz yerlerden herkes serbestçe yararlanabilir. Bunun için herhangi bir izne gerek olmadığı gibi ücret de (96) (97) (98) Düren, İdare Malları, s. 79. Aydınlı, a.g.e., s. 56. Yenal Öncel, Mahalli İdareler Maliyesi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1998, s. 90. 48 alınmaz (99). Orta malları için de benzer bir durum söz konusudur. Ancak hizmet mallarında özel bir durum vardır. Kişiler kamu hizmetinin nesnel bir vasıtası olan bu mallardan özel olarak yararlandırıldıklarında, az da olsa bir ücret, resim veya harç adı altında bir ödemede bulunurlar. (f) Kamu Mallarına İlişkin Uyuşmazlıklarda İdari Yargı Yetkilidir Kamu malları ile görülen hizmetler, kamusal nitelikteki hizmetlerdir. Yani idare ile yurttaşlar arasındaki ilişkileri konu alan idari işlem, eylem ve tasarruflar sözkonusudur. Bu türlü eylem, işlem ve tasarruflarla ilgili uyuşmazlıklar ise idari yargının görev alanı içindedir. (3) Devletin Kamu Malları Üzerindeki Hakkın Niteliği (a) Devlet Yönünden Hakkın Niteliği Devletin kamu malları üzerindeki hakkının niteliği konusunda teoride çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerden birisi, devletin kamu malları üzerinde sadece “denetim ve gözetim” hakkına veya yetkisine sahip olduğu tezine dayanmaktadır. Bu görüşe göre kamu malları mahiyetleri gereği özel mülkiyete elverişli olmadıkları için devletin bu mallar üzerinde bir mülkiyet hakkı söz konusu değildir (100). Devlet kamu mallarını daha sonraki kuşaklara iyi bir şekilde devredebilmek için bir denetim ve gözetim yetkisine sahiptir. Devletin kamu malları üzerinde mülkiyet hakkına sahip olmaması gerektiği düşüncesi, bu malları kullanma (usus), bunlardan yararlanma (fruttus) ve bunlara tasarruf etme (abusus) yetkilerinin olmaması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır (101). Fransız teorisyenler, Proudhon, Ducroq ve Bertelemy tarafından savunulan bu görüş sonuç olarak mülkiyet hakkına ilişkin yetkilerden (99) (100) (101) Kırbaş, a.g.e., s. 26. Aksay, a.g.t., s. 49. Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, s. 1322. 49 hiçbirine sahip olmayan devletin mülkiyet hakkından söz edilemeyeceğini, kamu mallarının kimsenin malvarlığı kapsamına girmeyeceğini, devletin sadece denetim ve gözetim yetkisinin söz konusu olduğunu ifade etmektedir (102). Ancak bu görüş günümüzün ihtiyaçları ile tam olarak örtüşmemektedir. Zira kamu hukuku alanında önemli bir tüzel kişilik olan devlet, halkın yararlandığı kamu mallarını kullanmaktadır. Bunun yanısıra kamu mallarının semerelerinden yararlanmakta, (örneğin, ecrimisil, kira, irtifak hakkı bedeli tahsil etmekte) ve belirli kurallar çerçevesinde tasarruf etme (tahsis gibi) yetkisine de sahip bulunmaktadır. Ancak bu tasarruf hakkı, tahsis keyfiyeti ile sınırlı bulunmaktadır. Sonuç olarak özü itibariyle realitelere uygun olan bu görüş, “devletin mülkiyet hakkına ilişkin yetkilerden hiçbirine sahip olmayan” ibaresi yüzünden eleştirilmektedir. Zira, bir maldan yararlanmak için mutlaka mülkiyet hakkına sahip olmak gerekmemektedir. Sükna hakkı, üst hakkı ve geçit hakkı gibi sınırlı ayni haklarla da kullanma ve yararlanma hakları temin edilmektedir. Konuya yönelik ikinci görüşü, devlet ile kamu malı arasında idare hukukuna özgü bir mülkiyet ilişkisinin mevcut olduğu düşüncesi oluşturmaktadır. Yine Fransız teorisyenler tarafından geliştirilen bu görüşe göre, devletin kamu malları üzerindeki hakkının mahiyeti yalnız denetim ve gözetim yetkisinden ibaret değildir. Bu görüşe göre devlet kamu mallarını kullanır, gelirlerinden yararlanır, hatta belirli kurallar çerçevesinde bunlara tasarruf edebilmektedir. Ancak bu görüşü savunanlara göre devletin kamu malları üzerindeki mülkiyet hakkı bir medeni hukuk mülkiyeti değil, bir nevi kamu hukuku mülkiyetidir. Bu nevi mülkiyet hakkının kapsamı içerisinde kalan yetkiler kullanılmakla beraber, sınırlandırılmış ve idare hukuku kurallarına bağlanmış (102) Düren, İdare Hukuku, s. 39. 50 durumdadır (103). İdare hukukuna özgü ve kimi zaman da kamu mülkiyeti olarak adlandırılan bu mülkiyet ilişkisine göre, devletin kamu mallarından, kamu malının mahiyetini, tahsis yönünü, halkın kullanma ve yararlanma hakkını zedelememek kaydıyla malik gibi yararlanabileceği ifade edilmektedir (104). Bu görüşü savunanlar, böyle bir mülkiyet ilişkisini özel hukuk mülkiyetinden ayırabilmek için kimi zaman da “sosyal mülkiyet” kavramını kullanmışlardır. Ne var ki sosyal mülkiyetin özel hukuk mülkiyetinden farkını tam olarak açıklayamamışlardır. Diğer taraftan “kamu mülkiyeti” veya “sosyal mülkiyet” kavramları teorik düzeyde kalmış olup, hukuki bir zemine henüz kavuşturulamamıştır. Bu nedenle bu görüş daha çok eleştirilmektedir. Devletin kamu malları üzerindeki hakkının niteliği konusunda üçüncü bir görüş olarak da idare hukuku kuralları ile sınırlı medeni hukuk mülkiyeti ilişkisinin olduğu iddiasına dayanmaktadır. Daha çok Alman ve İsviçreli teorisyenlerin benimsediği bu görüşe göre devlet, kamu malları üzerinde medeni hukuk anlamında bir mülkiyet hakkına sahip olmakla birlikte, bu hakkın kullanılmasında idare hukuku kuralları belirleyici bir rol oynar (105). Bu durumda bir kamu malı üzerinde iki ayrı hukukun uygulanması söz konusu olmaktadır. O takdirde devlet bu iki hukukun uygulama alanlarını birbirinden nasıl ayırdedecektir ? Devlet, kamu mallarını kullanma veya bunlardan yararlanma kurallarını tespit ederken malik sıfatıyla hareket etmemekte, kamu gücünü kullanmaktadır. Bu işlemlerde idare hukuku kurallarını işletmektedir. Bu görüşe getirilen en önemli eleştiri, kamu mallarına hem idare hukuku hem de özel hukuk kurallarının nasıl ve ne ölçüde uygulanacağının karışıklığa neden olacağı endişesidir. Diğer taraftan idarenin kamu malları üzerinde devletin idare hukuku kuralları ile sınırlı (103) (104) (105) Aksay, a.g.e., s. 52. Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, s. 1324. Aksay, a.g.t., s. 55. 51 medeni hukuk mülkiyeti hakkının varlığı da, kamu mallarının özellikleri ile bağdaşmamaktadır. Her üç görüş ayrı ayrı veya birlikte değerlendirildiğinde, en tutarlı görüşün eleştirel yönünün bulunmasına rağmen idarenin kamu malları üzerinde denetim ve gözetim yetkisine sahip olduğu görüşü belirtilebilir. Zira idare hukukunda mülkiyet kavramından veya hakkından bahsedilmemektedir. Mülkiyet hakkı özel (medeni) hukukun alanına giren bir kavramdır. Aynı şekilde idare hukuku kuralları ile sınırlı medeni hukuk mülkiyetinden de bahsedilemez. Medeni hukuk mülkiyeti, ancak devletin özel malları için sözkonusu olabilir. İdarenin kamu malları üzerinde denetim ve gözetim yetkisinin olduğu görüşü, diğer iki görüş gibi teorik düzlemde kalmamış, hukuksal metinlere de yansıyarak uygulama alanına girmiştir. Anayasa ve kanunlarda “devletin hüküm ve tasarrufunda”, “devletin yetki ve sorumluluğunda” veya “devletin egemenliğinde” ibareleriyle somutlaşan bu olgunun “denetim ve gözetim” yetkisinin bir sonucu olarak tezahür ettiğini belirlemek gerekir. Konunun devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi noktasında önemi ise devletin kamu mallarından yararlanabilmesinin teorik dayanağını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Yararlanma sosyal ve ekonomik yönden sözkonusu olabildiği gibi mali açıdan da sözkonusu olabilmektedir. Söz gelimi kamu malları arasında bulunan su ürünü üretim yerlerinin kiraya verilerek veya irtifak hakkı kurularak gelir amaçlı değerlendirilmesi gibi. (b) Kişiler Yönünden Hakkın Niteliği Kişilerle kamu malları arasında, devletle kamu malları arasındaki ilişkiye benzer bir ilişki söz konusu olmayıp, kişilerin kamu malları ile olan ilişkisi sadece yararlanma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Zira kamu malları kamunun yararlanmasına açık mallardır. Kişilerin kamu mallarından yararlanması yararlanma biçimine ve bu malların türüne göre değişiklik arzeder. 52 (i) Yararlanma Biçimi Açısından Hakkın Niteliği Yararlanma biçimi açısından kamu mallarından yararlanma iki biçimde ortaya çıkar. Bunlar genel yararlanma ve özel yararlanmadır. Genel yararlanma genel olarak ücretsiz olup, malın kendisi ile ilgili bir yararlanmadır. Bireyler kamu malından izin almaksızın genel olarak her zaman yararlanabilirler. Kamu mallarından genel yararlanma, esasen kamu hürriyetlerinin olağan bir sonucu olarak kendini gösterir. Söz gelimi, seyahat özgürlüğünün kullanılması, herkesin yollardan serbestçe yararlanabilmesi ile olanaklı olur. Ancak kişiler özgürlüklerini kullanırken devletçe getirilen objektif ve genel kurallara uymakla yükümlü bulunmaktadır. Genel yararlanmanın birtakım kuralları vardır (106). Bunlar, yararlanmada serbestlik kuralı (107), yararlanmanın ücretsiz olması kuralı (108) ve yararlanmanın eşit şartlarda olması kuralıdır (109). Kamu mallarından özel yararlanma ise ücretli olup malın kendisi veya geliri ile ilgili olabilir. Burada kamu mallarından belirli kişilerin, diğerlerinin yararlanmasını önleyici veya sınırlayıcı nitelikteki yararlanması sözkonusudur. Bir kamu malının kiralanması veya işletme hakkının alınması özel yararlanmaya örnek teşkil ederler. Kamu mallarından özel ve yoğun yararlanmanın da bir takım kuralları vardır. Bunlar; önceden izin (veya ruhsat) alınması kuralı (110), karşılığının (ücretli) olması kuralı (111), geçici ve istisnai olması kuralıdır (112). (106) (107) (108) (109) (110) (111) (112) Gülan, a.g.e., s. 179-200. Auby-Bon, a.g.e., s. 103. Godfrin, a.g.e., s. 91. Dufau, a.g.e., s. 394. Gülan, a.g.e., s. 201. Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, 1337. Gülan, a.g.e., s. 202-203. 53 (ii) Malların Türleri Açısından Hakkın Niteliği Kamu mallarından kişilerin yararlanması, söz konusu malların türlerine görede değişik şekillerde ortaya çıkmaktadır. Zira kişilerin kamu malları üzerindeki yetkileri değişik şekilde ortaya çıkmaktadır (113). Kişilerin kamu mallarından yararlanmasını sahipsiz mallar, orta malları ve hizmet malları açısından ayrı ayrı özetlemek gerekmektedir. Sahipsiz mallardan kişiler serbestçe yararlanabilirler. Bunun için herhangi bir izne gerek yoktur ve ücret de alınmaz. Devlet sadece bu yararlanmayı kolaylaştıracak ve güvenceyi sağlayacak önlemleri alır (114). Devletin bir kimseyi sahipsiz yerlerden yararlanmaktan alıkoyması bu malların özellikleri ile bağdaşmaz. Ancak bu durum genel yararlanmalar için geçerlidir. Kişiler sahipsiz mallardan özel ve yoğun bir biçimde yararlanmak isterlerse, (örneğin denizden kum çekmek, dağda taş ocağı kurmak gibi) yasal düzenlemeler ışığında izin almak ve ücret ödemek zorundadırlar. Orta mallarından kişilerin yararlanmaları, sahipsiz mallardan yararlanmalarına benzer. Kişiler orta mallarından tahsis amacı içinde kalarak serbestçe faydalanabilirler. Örneğin meralarda köylülerin hayvanlarının ücretsiz otlatılması gibi. Ancak, özel ve yoğun yararlanmalar için yasal düzenlemeler ışığında önceden izin almaları ve ücret ödemeleri söz konusudur. Orta mallarında da hem genel yararlanma, hem de özel yararlanma söz konusu olabilmektedir. Hizmet mallarından yararlanmada özel bir durum vardır. Kişiler bu tür mallardan dolaylı olarak yararlanabilirler. Diğer bir ifade ile kişiler ancak kamu hizmeti dolayısıyla bu tür mallardan yararlanabilirler (115). Bu tür yararlanma esas itibariyle özel ve yoğun bir yararlanmadır. Kişiler genellikle harç, resim veya ücret adı altında bir takım ödemelerle bu mallardan yararlanabilirler. Örneğin hastanede muayene olandan belirli (113) (114) (115) Düren, İdare Malları, s. 8. Düren, a.g.e., s. 86. Kırbaş, a.g.e., s. 26. 54 bir ücret alınması gibi O halde hizmet mallarında genel yararlanma söz konusu değil,özel yararlanma söz konusudur. Devletin kamu malları üzerinde kişilerin hakkının niteliğinin bu eser açısından önemi, bu malların kişilerin kullanımına sunulması halinde, bunlardan ne şekil ve ölçüde yaralanılması açısından belirlemektedir. Söz gelimi kamu mallarından yararlanma genel yararlanma şeklinde belirmekte ise bu yararlanmanın kişisel özgürlüklerin kullanımını ilgilendirdiğinden ücretsiz olması, buna karşın yararlanma özel yararlanma şeklinde belirmekte ise bunun ücretli olması biçiminde tezahür etmesidir. Diğer taraftan kamu mallarından sahipsiz mallarla orta mallarından kural olarak genel (ücretsiz) yararlanma sözkonusu olduğu halde, hizmet mallarından yararlanma kural olarak özel (ücretli) yararlanma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu durumda devlet finansal açıdan gelir temin etmiş olmaktadır. b. Devletin Özel Malları (1) Genel Açıklama Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde doğrudan doğruya bir rolü olmayan ve halkın yararlanmasına tahsis edilmemiş olan, ancak sağladıkları gelir nedeniyle dolaylı olarak kamu yararı sağlayan mallara devletin özel malları denir (116). Devletin özel mallarının ancak kapital değeri ve verimi ile dolaylı olarak kamu hizmetine etkisi ve kamusal amaçların gerçekleşmesinde faydası söz konusudur. Bunlar kural olarak özel hukuk hükümlerine tabidir. Devlet bu mallar üzerinde mülkiyet hakkından doğan tüm yetkilere sahiptir (117). (116) (117) Akdoğan – Kırbaş - Eyüpgiller, a.g.e., s. 44. Ekrem Erdoğan, “Teoride Kamu Taşınmaz Malları”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, s. 59. 55 Devletin özel malları hakkında kural olarak özel hukuktaki mülkiyet hakkına ilişkin hükümler uygulanmakla birlikte, tam anlamıyla özel hukuk hükümlerine tabi tutulmayıp, bir takım istisnai kuralların da uygulanması söz konusudur. Devletin özel mallarına istisnai olarak idare hukuku kurallarının uygulanması, bu mallar üzerindeki devletin mülkiyet hakkından başka denetim ve gözetim yetkisinden kaynaklanmaktadır. Bu mallar, özel mülkiyet rejimini kabul eden her ülkede devletin mali patrimuvanını teşkil eder. Zira, Fransa ve Türkiye’de özel mal adını alan bu kategorideki mallar Almanya’da ve İsviçre’de mali mal adını almışlardır. Ancak özel malların, gelir amaçlı olarak kullanımı, ülkeden ülkeye farklıdır. Örneğin Türkiye’de devletin özel malları satış işlemi de dahil olmak üzere, birçok medeni hukuk tasarrufuna açık iken, Fransa’da devletin özel malları, ancak kiraya verilerek nemalandırılabilmektedir. Hatta devletin özel malı herhangi bir kamu hizmetine tahsisli olsa bile, Mali (Milli Emlak) Servis tarafından kiraya verilebilmektedir. Amerikan Federal Kamu Malları Siyaset ve Yönetim Kanunu’nda ise, ulusal çıkarlara aykırı olmamak şartıyla satış da dahil olmak bu malların her türlü tasarrufa elverişli oldukları öngörülmüştür (118). Teorik açıklama ve yorumlarda bu malların tek tek neler olduğu belirtilmemiştir. Bununla birlikte, kamu mallarının doğal ürünleri, kamu malı niteliğini yitiren, ancak kişilerin özel mülkiyetine dahil olmayan mallar ve kanunlarda devletin özel mülkü olarak kabul edilen eşya ve mallar devletin özel malı olarak kabul edilir. Diğer taraftan, örnek çiftlikler, fabrika ve işletmeler, gelir getiren taşınmazlar (lojmanlar, sosyal tesisler vb.), değerli kağıtlar, inşaat için kullanılacak arsalar ve hazine adına kayıtlı devlet arazileri başlıca özel mallar arasındadırlar. Devletin özel mallarını, kamu mallarından ayırdedebilmek için en önemli ölçüt, kamu hizmetine tahsis edilmemiş olmalarıdır. Böyle bir (118) Yalçın Yamak, “Amerikan Federal Kamu Malları Siyaset ve Yönetim Yasası”, Milli Emlak Kontrolörlüğü İnceleme Raporu, Sayı: 1997/1, ABD, 1997, s. 1. 56 tahsis var ise mal, bir kamu tüzel kişisi adına tapuya kayıtlı olsa dahi, kamu (hizmet) malı niteliğindedir (119). Devletin özel mallarına ilişkin uyuşmazlıkların çözüm yeri adli mahkemeler olduğu halde, kamu malları ile ilgili uyuşmazlıklarda çözüm yeri idari yargı mahkemeleridir (120). Diğer taraftan devletin özel mallarını, medeni hukuktaki bireysel özel mallardan ayıran bazı farklar bulunmaktadır (121). -Özel hukuk mülkiyetinin ivazsız temliki mümkün olduğu halde, birkaç istisna dışında devletin özel mülkiyeti kapsamındaki özel mallarının ivazsız temliki söz konusu değildir. -Özel hukuk mülkiyetinde malik, malını dilediği kimseye, dilediği bedel ve şartlarla satarken devlet özel mallarını belirli kurallara göre elden çıkarabilir. Bir malın devletin özel malı mahiyetini kazanması da kaybetmesi de bir takım işlemlerin gerçekleşmesiyle mümkündür. Herhangi bir mal; satın alma, inşaat, kamulaştırma, devletleştirme, istimval, trampa, teferruğ veya tefevvüz, miras ve bağış gibi yollarla devletin özel malı niteliğini kazanabildiği gibi, satış, tahsis, bedelsiz devir ve terk veya haciz gibi yollarla da devletin özel malı niteliğini kaybetmektedir. (2) Devletin Özel Mallarının Özellikleri Devletin özel malları, oldukça farklı bir görünüm sergilemektedirler. Zira bu mallar, her ne kadar özel hukukun uygulama alanına girmekte ise de bir yönüyle de kamu (idare) hukukunun uygulama alanına dahil bulunmaktadırlar. Daha açık bir ifade ile dış ilişkilerde özel (119) (120) (121) Kırbaş, a.g.e., s. 21. André De Laubadere - Yves Gaudemet, Traité De Droit Administratif, Tome: 2, LGDJ, Paris, 1999, s. 21. Aksay, a.g.t., s. 36. 57 hukuk kuralları, iç ilişkilerde de kamu hukuku kuralları geçerlidir. Sözgelimi, bir devlet arazisine yapılan haksız tecavüz için adli (asliye ceza) mahkemeye başvurulması, malın dış ilişkisini; buna karşın söz konusu malın satışının devlet ihale mevzuatına göre yapılmasına yönelik idari işlemler ise malın iç ilişkisini ifade etmektedir. Devletin özel mallarının özellikleri şunlardır (122): (a) Haczedilebilirler Devletin kamu mallarının özelliklerinden olan haczedilmezlik kuralı, devletin özel malları için geçerli değildir. Bununla birlikte devletin kamu malları için geçerli olan haczedilmezlik kuralı, çok istisnai durumlarda devletin özel mallarına da uygulanmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, çok yakın bir zamanda verdiği bir kararında, belediyenin bir bankadaki parasının (vadesiz mevduatının) haczedilemeyeceğine karar vermiştir (123). Kararın gerekçesinde belediyelerin devamlılık gösteren hizmetlerinin görülmesine ayrılmış olan emval ve eşyaların hacze konu olabilmesinin, belediyelerin yerine getirmekle yükümlü bulundukları kamuya ilişkin hizmetlerin ifa vasıtalarını ortadan kaldırmak gibi arzu edilmeyen birnetice doğuracağı sakıncası dile getirilmiştir. Ancak yüksek mahkemenin özeti yukarıda belirtilen kararının gerekçelerine katılmak olanaklı görülmemektedir. Rızaen borcunu ödemeyen bir kamu kuruluşunun, bu şekilde cebri icra yoluyla da borcunu ödememesi, alacaklı kişi veya kurum aleyhine bir “sebepsiz zenginleşme” oluşturacak, bu alacak hiçbir şekilde tahsil edilemeyecektir. (122) (123) Mehmet E. Palamut, “Kamu Ekonomisinde Devlet Taşınmazları ve Tabi Oldukları Hukuksal Rejim Hakkında Bir Değerlendirme”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, s. 65. Bkz., Anayasa Mahkemesinin 20.09.2000 tarih ve E.1999/46, K. 2000/25 sayılı kararı, RG :04.10.2002/24896. 58 Zira Yargıtay kimi kamu kurum ve kuruluşlarının kendi özel kanunlarında “kurumun malları devlet malı sayılır” ibaresini, haczedilemezlik açısından yeterli görmemekte, “haczedilemez” veya “kamu malı imtiyazından yararlanır” ibaresinin varlığını aramaktadır (124) . Teorik açıdan bu görüş daha uygun görülmektedir. Kaldı ki devlet malları kavramına, hem devletin kamu malları, hem de özel malları girmektedir. Devlet mallarından sadece kamu malları haczedilemezler. (b) Karşılıksız Devredilemezler Devletin özel malları ancak bedeli karşılığında devredilebilirler . Bununla birlikte, kanunlarla, devletin özel mallarının bazı kurumlara veya hizmetlere bedelsiz devir ve terki söz konusudur. Örneğin yol, meydan, otopark, yeşil alan gibi imar uygulaması yapılacak yerlerde, devlete ait arazi ve arsaların belediyelere, ortak kullanım amacıyla bedelsiz terkedilmesi gibi. Ülkemiz için geçerli olan bu durum bir çok ülkede de uygulanmaktadır. Kamuya terk olarak bilinen bu uygulama bir bakıma, sürekli tahsis niteliği taşımaktadır. Çıkarılan kanunlarla istisnaen de olsa devletin özel malları bedelsiz devir konusu da yapılabilmektedir. (125) (c) Tapu Kütüğüne Yazılırlar Devletin kamu mallarının özelliklerinden olan, “tescil edilmeme” kuralının aksine, devletin tüm özel taşınmaz malları, ilgili kamu kurum ve kuruluşu adına tapu kütüğüne kaydedilirler. Taşınır niteliktekilerden kara taşıtları trafik siciline, gemiler gemi siciline, uçaklar uçak siciline yazılırlar. Resmi dairelerde bir yıldan fazla kullanılan demirbaş eşya ve malzemeler ise ayniyat defterlerine kaydedilirler. (124) (125) Bkz., Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 17.10.1977 gün ve E:7845, K:8664 sayılı Kararı, Y.K.D., Sayı: 6, Yıl: 1978, s. 963. Kırbaş, a.g.e., s. 29. 59 (d) Yönetimleri Özel Kurallara Tabidir Devletin özel malları esas itibariyle, özel hukuk kurallarına tabi ise de, iç ilişkilerinde bir takım kamu hukuku kurallarına tabidir. Örneğin tapulu bir devlet arazisi bir gerçek kişi tarafından kiralandığında, devletle kiracı arasındaki ilişkilerde borçlar hukukunun kira sözleşmesine ilişkin hükümleri (özel hukuk) uygulanırken, bu taşınmazın yönetimi, gelirlerinin tahsili, bunların devlet kayıtlarına intikali ve denetimi konularında kamu hukuku kuralları uygulanır. (126) (e) Uyuşmazlıklarında Adli Mahkemeler Yetkilidir Devletin kamu mallarının aksine, devletin özel malları ile ilgili uyuşmazlıklarla ilgili davalar adli yargıda görülmektedir. Ancak devletin özel bir malı üzerinde görülen kamu hizmeti ile ilgili uyuşmazlıkta durum tartışmalıdır. Fransız Danıştayı (Le Conseil d’Etat), idari yargıyı yetkili görürken (127), Türk yargı yerleri, çelişkili kararlar vermekte, kimi kararlarında idari yargıyı, kimi kararlarında adli yargıyı görevli saymaktadır (128). (3) Devletin Özel Malları Üzerindeki Hakkın Niteliği Devletin kamu mallarında olduğu gibi, devletin özel malları üzerinde de bir takım haklar bulunmaktadır. Bu hakları devlet yönünden ve kişiler yönünden ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. (a) Devlet Yönünden Hakkın Niteliği Devletin özel malları kural olarak özel hukuk hükümlerine tabi mallardır. Bunlar kamunun kullanımına veya hizmetine tahsisli (126) (127) (128) Kemal Gözler, İdare Hukuku Dersleri, Ekin Kitabevi Yayınları, Kırklareli, 2002, s. 573. Laubadere-Gaudemet, a.g.e., s. 238. Lütfi Duran, “Yargıtay’ın Kamu Hukukuna Değin Son Kararları Üzerine Mülahazalar (II)”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 3, Ankara, 1985, s. 52. 60 değildirler. Devlet bu mallar üzerinde medeni hukuk anlamında mülkiyet hakkına sahip bulunmaktadır. Teorik açıklamalarda bu görüş üzerinde genel bir anlayış birliği oluşmuştur (129). Bu mallarilgili kamu kurum ve kuruluşu adına tapuya tescil edilirler. Tapuya tescil için ilgili kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğinin olması yeterlidir. Kişisel mülkiyete tabi herhangi özel bir mal üzerinde malikin sahip olduğu hak ve yetkiler burada da geçerlidir. Ancak, bu malların edinilmesi, yönetilmesi, bakımı, korunması ve elden çıkarılması, kişisel özel mallardan farklıdır. Bu konularda bir takım sınırlamalar vardır. Kısacası bu malların yönetiminde eleştiri konusu edilen çoğulcu bir yönetim şekli bulunmaktadır (130). Yani bu malların dışarıya karşı ilişkilerinin de özel hukuk kuralları, içeride ise kamu hukuku kurallarının uygulandığı (131) söylenebilir. Zira devlet bu malları, satabilmekte, işletebilmekte veya diğer şekillerde tasarruf edebilmektedir. Ancak, bireysel özel mallar gibi hibe, bağış gibi yollarla bedelsiz devredilememekte, hatta yönetimi ve korunmaları da kamu hukuku alanına giren düzenlemelerle yapılmaktadır. (b) Kişiler Yönünden Hakkın Niteliği Devletin özel malları, finansal amaçlı olarak sahip olunan mallardır (132). Bu mallar kamunun kullanımına veya hizmetine tahsis edilmediklerinden kişiler bunlardan doğrudan doğruya yararlanamazlar. Esasen bu konuda bir hak da ileri süremezler (133). (129) (130) (131) (132) (133) J. Pierre Amedei, “Sur La Nature De Droit De Propriété Du Domaine Privé”, R.D.P., 1998, s. 505. Laubadere, Gaudemet, a.g.e., s. 215-216. Kırbaş, a.g.e., s. 28. Godfrin, a.g.e., s. 185. Kırbaş, a.g.e., s. 28 61 Kişilerin bu mallardan yararlanmaları dolaylı bir şekilde söz konusu olabilir. Zira devletin özel mallarından elde edilen gelirler bütçelerde kamu geliri olarak yer alırlar ve kamu hizmetlerinin finansmanında kullanılırlar. Kişiler bu mallardan ücretsiz olarak yararlanamazlar. Bunlardan kişilerin yararlanmaları ancak onları satın almak, kiralamak, irtifak hakkı tesis etmek veya benzeri nedenlerle karşılığını ödemek suretiyle mümkün bulunmaktadır. Devletin özel malları üzerindeki hakkın, gerek devlet yönünden, gerekse kişiler yönünden bu tezi ilgilendiren yanını iki noktada özetlemek olanaklıdır. Bunlardan biri, kişilerin devletin özel malları üzerinde herhangi bir hakkının bulunmadığı, Diğeri ise devletin bu mallar üzerinde mülkiyet hakkından kaynaklanan tambir yetkiye sahip olduğudur. Bu itibarla devlet bu malları finansal amaçlı olmak üzere dilediği gibi mülkiyetini devretmek yetkisi de dahil olmak üzere değerlendirilebilir. B. DEVLET MALLARININ DİĞER AYRIMLARI Devlet mallarının işlevsel ayrımı dışında bir takım ayrımları daha vardır. Söz konusu mallara, eserin kapsadığı konular açısından sıkça temas edileceğinden aşağıda belirtilen ayrımların yapılması da önem taşımaktadır. Bu ayrımlar da tıpkı devletin kamu malları-özel malları ayrımında olduğu gibi özellikle devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi noktasında önemli bir yer tutmaktadır. Zira, devlet mallarının değerlendirme yöntemlerinden satış, kira, irtifak hakkı tesisi, işletme hakkı devri gibi yöntemler, değerlendirilecek malın taşınırtaşınmaz, görünür-görünmez ve kara-su-hava malları oluşuna göre farklı biçimler almaktadır. Bu nedenlerle eserin üçüncü kısmında gerek geleneksel olarak, gerek alternatif olarak ortaya konulan değerlendirme 62 yöntemleri çerçevesinde değinilecek bu ayrımların teorik boyutunun bilinmesi gerekmektedir. 1. Devletin Taşınır- Taşınmaz Malları Devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi noktasında, en çok başvurulacak kavramlardan ikisi de hiç kuşkusuz devletin taşınır malları ile devletin taşınmaz mallarıdır. Bu çerçevede bu iki kavramın en azından tezin sınırları ölçüsünde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. a. Devletin Taşınır Malları Nitelikleri itibariyle bir yerden bir yere taşınabilen maddi şeyler, taşınır mal sayılır. Bu tanıma göre, hayvanlar, tarladaki ürünler, taşınır mal kapsamında bulunmaktadırlar (134). Devletin taşınır-taşınmaz mal ayrımı, medeni hukukun ayni haklar çözümlemelerine göre şekillenmektedir. Bu konudaki teorik açıklamalar da bu çözümlemeler çerçevesinde ele alınmaktadır. Devletin malları sadece taşınmaz mallardan ibaret değildir. Tarihi, sınai, bedii mahiyetleri veya bir kamu hizmetiyle sıkı ilişkileri ve bağlılıkları itibariyle taşınır mallar da devlet malları kategorisine girebilirler (135). Bu ifadede, taşınır malların devlet malları genel kategorisine girip girmeyeceği konusunda bir tereddüt yatmaktadır. Şöyle ki, devlet malları teorisinin işlenmeye başlandığı çağlarda, özellikle XIX. yüzyılda Fransa’da devletin taşınır malları olmayacağı fikri ağır basmaktaydı (136). Zira o dönemlerde, bir malın devlet malı sayılması, özel mülkiyete elverişli olmama niteliğine bağlanmıştı. Belki de bu nedenle fikir doğru kabul edilebilirdi. Ancak zamanla, “özel mülkiyete (134) (135) (136) Mehmet Ayan, Eşya Hukuku-II, Mülkiyet, Mimoza Yayını, Konya, 2001, s. 411. Onar, Amme Emlaki Teorisi, s. 492. Auby-Bon, a.g.e., s. 17. 63 elverişli olmayan mallar” kriterinin terkedilmesiyle birlikte taşınır malların da devlet malları olduğu kabul edilmeye başlandı (137). Bu çerçevede minyatürler, halılar, tablolar, arşiv malzemesi gibi tarihi ve kültürel değeri olan taşınırlar ile resmi dairelerdeki masa, sandalye, dolap, yazı ve hesap makinesi, bilgisayar gibi demirbaş eşya ve malzemeler de devletin taşınır mallarındandır. Kara, deniz ve hava taşıtları, gümrüğe terkedilen eşyalar da devletin taşınır malları kategorisine dahildirler. Bir taşınırın, devletin taşınır malı sayılmasının tek ölçütü, o taşınırın devlete veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından birisine ait olmasıdır. Taşınır mallarda mülkiyetin karinesi zilyetliktir. Zilyetliği elinde bulunduran kamu kurum ve kuruluşu o taşınırın maliki sayılır. Ancak, motorlu kara taşıtları, trafik siciline, uçaklar, uçak siciline, gemiler ise gemi siciline kaydedilmektedir. Devletin taşınır kamu malları ile ilgili düzenlemeler ülkelerin hukuki metinlerinde de yer almıştır. Örneğin Fransa da Devlet Malları Kanunu’nun 45-46 ve 67-73. maddeleri devletin taşınır mallarına ayrılmıştır. Ülkemizde de taşınır mallarla ilgili genel hükümler Türk Medeni Kanunu’nun 762-782.maddelerinde yer almakla birlikte, devletin taşınır mallarını düzenleyen bir takım kamu hukukuna dahil kanunlar da bulunmaktadır (138). Taşınır bir malın devlete ait bir taşınır olması, o taşınırın bir takım ayrıcalıklı hükümlerden yararlanmasını gerektirmektedir. Örneğin devlet mallarından kamu mallarının “haczedilmezlik” ilkesi bunlar için de geçerlidir. Keza zilyetlikle bu mallar medeni hukukun kabul ettiği (bir taşınırın zilyetliğini iyi niyetle ve malik olmak üzere devralan kimse, o şeyin maliki olur) kuralı devletin taşınır kamu malları için geçerli (137) (138) Gülan, a.g.e., s. 50. Bkz., İl İdaresi Kanunu, Madde: 75, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Madde: 44-48, Türk Ceza Kanunu, Madde: 516, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Madde: 5. 64 değildir. Görülüyor ki devletin taşınır malları, işlevsel kategori içerisinde (devletin kamu malları-özel malları) dahil oldukları statüye uygun olarak, sahip oldukları özellikler gereği bir takım ayrıcalıklı ve özel hükümlerden yararlanmaktadırlar. b. Devletin Taşınmaz Malları Devlet malları teorisi, taşınır malların aksine, taşınmaz mallar konusunda herhangi bir tereddüte düşmemiştir. Gerçekten de devlet malları genel kategorisi çerçevesinde, hep bina, arazi, arsa, lojman gibi taşınmaz mallar akla gelmektedir. Bu bakımdan taşınmaz malların, devlet malı kavramına dahil olup olmayacağı gibi bir tartışma hiç yapılmamıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, devlet malları kapsamına dahil taşınmaz mal kavramı, medeni hukukun belirlediği taşınmaz mal kavramından çok daha kapsamlıdır. Zira hemen hemen tüm ülkelerin medeni kanunlarında taşınmaz mal kavramına, araziler, binalar, tapu kütüğüne ayrıca kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar girerken, devlet malları teorisi bakımından, dağlar, tepeler, tarıma elverişsiz yerler, denizler, buzullar ve göller, hatta yer altı suları da bu kapsama dahildirler. Kaldı ki artık medeni hukuk bile bu tür yerleri devlet malları kategorisine dahil etmeye başlamıştır (139). Tapuya tescil edilmesi gereken bağımsız ve sürekli haklar maddi (görünür) bir varlık olmamasına rağmen, bu haklardan bazıları taşınmaz mal niteliğindedir (140). Bu hakların iki temel özelliğinden biri olan bağımsızlık, ana taşınmazdan ayrı olarak bu hakkın devredilmesini, miras bırakılmasını ve üzerinde her türlü ayni ve şahsi hak kurulabilmesini ifade eder. Süreklilik özelliği ise, hakkın belli bir süreye bağlı olmamasını, yani devamlı olmasını ifade eder. Medeni hukukta irtifak hakkı şeklinde ortaya çıkan bağımsız ve sürekli haklar, geçit hakkı gibi (139) (140) Bkz., Türk Medeni Kanunu, madde : 715 ve 756/3. Ali İhsan Saner, Kamu Taşınmaz Malları Mevzuatı, Ankara, 1999, s. 2. 65 ayni irtifak hakkı, intifa hakkı gibi şahsi irtifak hakkı ve üst hakkı gibi karışık irtifak haklarıdır (141). Devletin taşınmaz malları, dahil oldukları işlevsel kategoriye (devletin kamu-özel malları) göre, o kategorideki malların hukuki rejimine dahildirler. Genel olarak taşınmaz mal mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Ancak, miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma gibi hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılabilir. Ancak tapuya kayıtlı olmayan taşınmaz mallar işgal yolu ile kazanılamaz. Konuya devletin taşınmaz mallarının kazanılması noktasından bakıldığında, yukarıda sayılanlardan işgal dışındakiler, devletin taşınmaz mal kazanma yöntemlerine dahil yollardır. Bunlara, satınalma, devletleştirme, birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında veya seviyesinde değişme nedeniyle yeni arazi oluşumu gibi yöntemleri de eklemek gerekir. Devletin taşınmaz malları, satış, bedelsiz devir ve terk, yokolma gibi yollarla elden çıkmaktadır. Bu hallerde de tapu sicil kaydının iptali gerekmektedir. 2. Devletin Görünür-Görünmez Malları Devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi çerçevesinde, karşımıza çıkan kavramlardan ikisi de hiç kuşkusuz devletin görünür (maddi) malları ile devletin görünmez (gayrimaddi) mallarıdır. a. Devletin Görünür (Maddi) Malları Devletin görünür (maddi) malları konusunda teoride genel olarak bir tartışma söz konusu değildir. Esasen devlet malları teorisinin modern (141) Mehmet Ayan, Eşya Hukuku-III, Sınırlı Ayni Haklar, Mimoza Yayını, Konya, 2001, s. 33-109. 66 bir teori olarak işlenmeye başlandığı XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, teorinin kapsama alanının genellikle elle tutulur, gözle görülür maddi mallardan ibaret olduğu kabul edilmiştir. Devletin görünür malları denilince de elbetteki o dönemlerde daha önce de belirtildiği üzere taşınmaz nitelikteki mallar ön plana çıkartılmaktaydı. Kamu hizmetlerinin gerek nicelik, gerekse nitelik itibariyle genişleyerek yeni boyutlar kazanması nedeniyle taşınmaz mallar kadar taşınır mallara da ihtiyaç duyulmaktadır. O halde ister taşınmaz mal olsun, ister taşınır mal olsun, kamu kurum ve kuruluşlarına ait olduğunda, bunlar devletin görünür (maddi) mallarını oluşturmaktadırlar. Bu çerçevede devlete ait araziler, kamu hizmetlerinde kullanılan taşıtlar, müze binaları ve içindeki taşınır kültür ve tabiat varlıkları devletin görünür (maddi) mallarından bazılarıdır. b. Devletin Görünmez (Gayrimaddi) Malları İletişim, haberleşme ve bilişim alanlarındaki hızlı ilerlemeler devlet malı kavramına yeni boyutlar kazandırmaya devam etmektedir. Bu bağlamda, görünür devlet malları yanında, görünmez (gayrimaddi) devlet malları kavramı ortaya çıkmıştır. Artık ekonomik değer olarak faydalanılan hava sahası ve koridorları yanında telsiz, telefon, radyo, tv frekans ve bantları gibi elektromanyetik dalgalarla, elektrik enerjisi gibi doğal güçler devletlerin egemenliğine dahil alanlar olarak kabul edilmektedir (142). Bunların özel kişi veya kuruluşlarca kullanımı ancak devletin belirlediği sınırlamalar ve ücretler çerçevesinde mümkündür. Gerçekten de teknolojik ilerlemeler, devlet malı hakkındaki teorik ve hukuksal anlayışları yenilemiştir. Havacılığın gelişmesi, teorisyenleri ve özellikle hukukçuları hava devlet mallarının tanımını daha fazla belirginleştirmeye zorlamıştır (143). Esasen atmosferin uçak seferlerine (142) (143) Dufau, a.g.e., s. 96. Onar, Amme Emlaki Teorisi, s. 528. Christian Lavialle, “La Condition Juridique De L’Espace Aerien Française”, RFDA., s. 848. 67 müsait olan kısımlarında devletin egemenlik hakkı söz konusudur ve bu kısım devlet malı sayılır (144) Eskiden hava, yerin mülkiyetine bağlı bir üst katman olarak kabul edilirken, şimdi bağımsız bir atmosfer tabakası olarak değerlendirilmektedir (145). Yargısal içtihatlar da bu yönde bir gelişme göstermiştir. Nitekim Fransız Danıştay’ı, havanın mal olup olmadığı konusundaki tartışmada “hava bütünüyle doğal bir maldır” yargısında bulunmuştur (146). Hava dışında kalan elektromanyetik dalgaların ve elektrik enerjisi gibi doğal güçlerin de artık devletin kamu malı olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Görsel-işitsel iletişimin önem kazanmasına paralel olarak ortaya çıkan elektromanyetik alanlar üzerinde devletin hükümranlık hakkı (147), bu türlü kamusal alanların ekonomik olarak değerlendirilmesini ön plana çıkarmaktadır. Nitekim bu alanların işletilmesi veya elektrik enerjisinin üretim-dağıtım işlemleri imtiyaz sözleşmeleri çerçevesinde özel sektöre devredilebilmektedir. Görüşümüze göre, bu türlü kamusal alanlar, “devletin hüküm ve tasarrufu altındaki” formülü ile ifadesini bulan kamu malları kategorisine dahil alanlar arasındadır. Devletin görünmez (kamu) malları konusunda, devletin kara, su ve hava malları ayrımı çerçevesinde ayrıca açıklamalar yapılacaktır. 3. Devletin Kara- Su- Hava Malları Devlet mallarının bir sınıflandırma şekli de söz konusu malların kara, su ve hava malları olarak ayrıma tabi tutulmasıdır. Bu ayrımın önemi söz konusu malların, bir yönüyle iç hukuku ilgilendirmesinin yanı (144) (145) (146) (147) Eroğlu, a.g.e., s. 324. André De Laubadere - Yves Gaudemet, Traité De Droit Administratif, Tome: 2, LGDJ, Paris, 1999, s. 21. Yıldızhan Yayla, a.g.m., s. 12, Fransız Danıştay Kanunsözcüsü Dayras’tan aktarılan düşünce. Godfrin, a.g.e., s. 42. 68 sıra, özellikle denizlerde ve hava sahasının kullanılmasında uluslararası hukuku da ilgilendirmesidir. a. Devletin Kara Malları Devletin varlığından söz edebilmek için, sınırları belirlenmiş bir arazinin varlığı gerekir. Bu “arazi” devletlerarası hukuk literatüründe “ülke” olarak adlandırılır (148). O halde ülkesiz devlet olamayacağı gibi, sınırları belirli olmayan bir devlet ülkesinin varlığı da kabul edilemez. Ülke kavramı aynı zamanda bir devletin diğer devletlerle olan ilişkilerinde bağımsızlığı temin eden ve koruyan bir unsurdur. Gerek kamu tüzel kişilerinin gerekse özel hukuk tüzel kişilerinin ülke üzerindeki mülkiyet hakkı belirli ve sınırlı bir toprak parçasına özgü iken, devletin üstün ayni hakkı, kişilerin mülkiyet hakkından doğan haklarını kullanmasına engel değildir (149). Toprağın üzerine egemen olan devletin, toprağın altına da hakim olduğu kabul edilmekte ve devlete bu hususta tekelci bir tasarruf tanınmış bulunmaktadır. Tabii servet ve kaynakların devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması da bu anlayışın bir tezahürüdür. Devletin belli başlı kara malları arasında, karayolları, demiryolları, askeri alanlar, araziler ve binalar, pazar yerleri, mezarlıklar yer almaktadır (150). Devletin kara mallarına, yolların eklentileri ve detaylarını içeren direkler, ilan panoları, trafik işaret ve levhaları, sokak lambaları ve fenerler de dahildir (151). Gezinti yerleri, park, bahçe ve dinlenme alanları, ormanlar, ibadet yerleri, kütüphaneler ve genel (148) (149) (150) (151) Ayferi Göze, Devletin Ülke Unsuru, Sınırları ve Devletle olan Münasebeti, İ.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, 1959, s. 4. Erdoğan, a.g.b., s. 45. Gözler, a.g.e., s. 556. Laubadere-Gaudemet, a.g.e., s. 58. 69 çamaşırhaneler (152) de bu kapsamdaki mallardandır. Tren istasyonları ve gar büfelerini de bunlara dahil etmek gerekir (153). Taşınmaz nitelikteki devletin kara malları yanında taşınır nitelikteki kara malları da bulunmaktadır. Bunlar arasında, müzelerdeki kültür ve tabiat varlıkları, resmi dairelerdeki demirbaş eşya ve mefruşat, değerli tablolar (154) ve taşıt araçları bulunmaktadır. Devletin kara malları işlevsel kategori açısından hem devletin kamu malları, hem de devletin özel malları içinde yer alabilirler. Örneğin bir mera devletin kara kamu malı iken, tapulu bir tarım arazisi devletin kara özel malıdır. b. Devletin Su Malları Suları, genel sular ve özel sular başlığı altında ikiye ayırmak suretiyle sınıflandırmak eskiden beri yapılagelen teorik bir yaklaşımdır (155) . -Genel sular nitelik ve karakter itibariyle kimsenin mülkü olmayıp, kamunun yararına ve kullanımına bırakılmış, devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan sulardır. Bu sular esas itibariyle devletin kamu malı kategorisine girmekte ve özel mülkiyete konu teşkil etmemektedirler. -Özel sular ise devlet malı dışında kalarak özel hukuk çerçevesine giren ve özel mülkiyete konu teşkil eden sulardır. Özel sular, kamusal bir özellik taşımadıklarından konumuzun dışında kalmaktadır. (152) (153) (154) (155) Dufau a.g.e., s. 87. Christian Lavialle, “Le Nouveau Regime Des Domaines Et Transports Ferroviaires”, RFDA, 1997, s. 768. H. Bastion, “A Quoi Sert Le Domaine Public Mobilier? L’Exemple Des Biens Culturels”, AJDA, 1993, s. 675. M. Zerrin Akgün, Sular Hukuku ve Sular Hukuku ile İlgili Arazi Davaları, Ankara, 1967, s. 9. 70 Genel sular, aşağıda sıralanan ve mahiyetleri kısaca açıklanan su çeşitlerinden oluşmaktadır (156): (1) Denizler, Göller ve Akarsular Kural olarak devletin deniz ülkesinin iki kısımdan oluştuğu kabul edilmektedir. Kıyıdan itibaren iç sular, iç sulardan sonra karasuları (kıta sahanlığı içinde kalan yerler) devletin deniz ülkesini oluşturur. Bundan sonra uluslararası toplumun yararlanmasına sunulan açık denizler gelir ki, bu saha hiçbir devletin egemenlik alanına girmez (157). İç sulara, doğal ve yapay limanlar, koylar, dar boğazlar ve dar körfezler, nehir ağızları, fenerler, şamandıralar dahildirler (158). Bunlara akarsuları, gölleri, gemi ve insanlar için oluşturulan baraj ve göletleri, yatak ve kıyılar ile dalyan ve voli mahallerini de dahil etmek gerekir (159). Teorik açıklamalarda, kimi yazarlar su bentlerini, hatta havuzları da bu kapsamda değerlendirmek eğilimindedirler (160). İç sularda devletin tam bir egemenliği söz konusudur. Bu çerçevede uluslararası hukuka göre, iç sulardan itibaren açık denize doğru 6-12 deniz mili genişliğindeki bir kuşakta kara suları söz konusudur. Karasularında devletlerin hakimiyet hakları, uluslararası hukuka göre sınırlıdır. Zararsız takip ve geçit hakları buna örnek gösterilebilir. Gerek karasuları, (uluslararası sular hariç) gerekse iç sular doğal nitelikleri gereği devletin su kamu mallarıdır (161). (156) (157) (158) (159) (160) (161) Nalan Çakmakçı, ”Milli Emlak Yönetiminde Sular Hukukunun Yeri, (Teori ve Uygulama)”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2000, s. 60-138. Göze, a.g.e., s. 31. Eroğlu, a.g.e., s. 323. Bkz., Code De Domaine De L’Etat, (Madde : 90), Edition, Paris, 2000. J. François Davignon, “La Condition Juridique Des Lacs, Domanialité Publique Et Protection De La Nature”, AJDA, Novembre, 1979, s. 3. Gözler, a.g.e., s. 556. 71 Karasularının genişliği, kıta sahanlığının derinliği ve bu alanlardan yararlanma olanakları ve diğer konular Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansı ve buna uygun olarak düzenlenen iç hukuk hükümleriyle belirlenmektedir (162). (2) Maden Suları ve Kaplıcalar Devletin su malları arasında bulunan maden suları, herhangi bir kişinin arazisinde çıkmış olsa bile söz konusu kişilerin mülkiyet açısından bir ilgileri bulunmamaktadır. Bu türlü sular, kimi ülkelerde doğrudan devletçe işletilmekte veya kiraya verilmekte iken, Türkiye’nin de dahil olduğu kimi ülkelerde ise il özel idareleri, belediyeler ve köyler gibi yerel yönetim birimlerince işletilmekte veya kiraya verilmek veya irtifak hakkı kurulmak suretiyle özel kişilerce işletilmektedir. Ancak bu suların mülkiyeti kamu yararı düşüncesi ile gerçek ve tüzel kişilere devir ve temlik edilemez (163). Belirtilmesi gereken en önemli husus, kim tarafından işletilirse işletilsin, bu sular devletin kamu mallarından olup özel mülkiyete elverişli değildir. Bu konuda teoride herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. (3) Yeraltı ve Kaynak Suları -Gelmiş geçmiş tüm uygarlıklar yeraltı sularını özel mülkiyetin dışında tutmaya gayret göstermişlerdir. Bu çerçevede Roma hukuku kaynaklarında yeraltı sularının akarsu ve kaynak suları gibi kamunun ortak kullanım ve yararlanmasına bırakılmış mallardan olduğu öğrenilmektedir (164). Bu nedenle bu mallara res publicae (kamu malları) (162) (163) (164) Bkz., Ana Britannica, Cilt : 4, s. 256 ve Karasuları Kanunu, Madde : 1. İsmail Karakaya, “Milli Emlak Yönetimi Açısından Yer altı Zenginlikleri Hukukunun Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İstanbul, 2000, s. 9. Karadeniz – Çelebican, a.g.e., s. 25. 72 denilmiştir. Ülkemizin geçmişini teşkil eden Osmanlı Devleti de özellikle yeraltı suları olmak üzere sulara bu çerçevede yaklaşmıştır. Nitekim Osmanlı Devletinin medeni kanunu olarak kabul edilen Mecelle-i Ahkamı Adliye’nin (165) 1235.maddesinde yeraltı sularının kimsenin mülkü olmadığı belirtilmiştir. Mecelle, yeraltı suları gibi deniz ve büyük gölleri mübah şeyler kategorisine alarak bunları kamunun kullanımına tahsis etmiştir. Günümüzde de aynı anlayış sürmekte olup; yeraltı ve kaynak suları, devletin kamu malları arasında sayılmaktadır (166). Kendi arazisinde yeraltı suyu çıkaran kişi ancak ihtiyacına yetecek kadarını kullanabilmektedir. -Kaynak sularının durumu biraz farklıdır. Zira kaynak suları yeraltındaki suların doğal veya yapay bir şekilde toprağın yüzüne çıkmasından meydana gelir. Bunun doğal sonucu olarak medeni hukuk, kaynakları arazinin bütünleyici parçası olarak nitelendirilmiştir. Bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile kazanılabilir. Böylece kaynaklar üzerinde özel mülk sahibine, kamu yararı gibi kısıtlamalar dışında, dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkı tanınmıştır. Bu farklılıklara rağmen teoride gerek yeraltı sularının, gerekse kaynak sularının devletin kamu malları arasında sayılması konusunda genel bir anlayış birliğinin olduğunu belirtmek gerekir. c. Devletin Hava Malları Devletin hava malları kavramı, uçak seferlerinin doğurduğu ihtiyaçla ortaya çıkmış, günümüzde ise haberleşme ve iletişimin (165) (166) Ali Himmet Berki, Açıklamalı Mecelle (Mecelle-i Ahkam-ı Adliye) Hikmet Yayınları, No:17/2, İstanbul, 1978, s. 252. Bkz., Türk Medeni Kanunu Madde : 756 ve Yeraltı Suları Hakkında Kanun, Madde : 1. 73 yaygınlaşması bağlamında elektromanyetik frekansların kullanımının düzenlenmesi ile sıçrama yapmıştır. Zira her ülke uluslararası anlaşmalar çerçevesinde sınırlı sayıda dalga uzunluğuna sahiptir. Radyoelektrik olaylar bu dalgaların yayıldığı hava sahasında kendine özgü bir devlet malı kavramını getirmiştir (167). Hava, artık günümüzde sahipsiz mal olarak değerlendirilmektedir . Hava sahası ve havada bulunan elektromanyetik dalgaların kullanılması konusunda ülkeler uluslararası sözleşmeleri de dikkate alarak düzenleme yapmaktadırlar (169). 1944 yılında Chicago’da imzalanan Uluslararası Sivil Havacılık Sözleşmesine göre her devlet kendi topraklarını kaplayan hava sahası üzerinde tam ve mutlak egemenliğe sahiptir. (168) Bu çerçevede Fransa, 1982 yılında yasalaştırdığı İletişim Özgürlüğü Kanunu (La Loi Sur La Liberte De Communication) ile radyoelektrik frekansların kullanımını devletin iznine tabi tutmuştur. Keza ülkemizde yürürlüğe konulan 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nun 4.maddesi, her türlü telsiz sisteminin kurulmasını, işletilmesini ve kontrolünü devletin yetki ve sorumluluğuna bırakmıştır. Devletin hava malları şunlardan oluşmaktadır (170): -Uzay araştırma ve denemeleri için kullanılan alanlar, -Uçakların güzergahları, seferleri için kullanılan hava koridorları ve -İletişim için kullanılan alanlar, radyoelektrik ve elektromanyetik dalgalar (telsiz, telefon hatları, radyo, televizyon ve uydu yayın alanları), (167) (168) (169) (170) Yayla, a.g.m., s. 12. Godfrin, a.g.e., s. 4 Mesut Yükseltürk, “Kamu Malı Ormanlarımız”, Sayıştay Dergisi, Özel Sayı: 30, Temmuz-Eylül, 1998, s.1. J. M. Brouant, “L’Usage Des Freqences De Communication Audiovisuelle Et La Domanialité Publique”, AJDA, 1997, s. 115. 74 -Elektrik enerjisi üretimi ve yel değirmenleri için havada meydana gelen akımlar (rüzgarlar). Hemen belirtmek gerekir ki mülkiyete elverişli olmaması nedeniyle devletin hava malları, işlevsel kategori içerisinde devletin görünmez kamu malları arasında yer alarak, dahil olduğu bu kategorinin hukuki statüsüne tabi olur. Devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi noktasında havanın ve havada bulunan elektromanyetik dalgaların, bundan böyle devlet malları kavramı içinde düşünülmesi gerektiği, bu eserin önemli hipotezlerinden birini oluşturmaktadır. Zira, günümüzde hava ve içeriğinde bulunan elektromanyetik dalgalar artık kamu finansmanı açısından önemli ölçüde mali potansiyel oluşturmaktadır. Bu çerçevede, devletin egemenliğindeki gsm hatlarının ve hava koridorlarının finansal amaçlı olarak özel sektöre kullanım (işletme) hakkı verilmesi,radyo ve televizyon yayını için özel sektöre aynı amaçlarla frekans bandı tahsis edilmesi devlete önemli mali kaynak yaratabilecek potansiyel olanaklar arasında bulunmaktadır. 4. Devletin Diğer Malları Devletin yukarıda belirtilen mal ayrımları arasında, kurumsal bazda ve mahiyet bazında ayrımları da bulunmaktadır. Bu çerçevede; -Devlet malları kurumsal açıdan merkezi devlet tüzel kişiliğine ait mallar, yerel yönetim kuruluşlarına ait mallar ve ekonomik teşebbüslere ait mallar şeklinde ayrıma tabi tutulmaktadır (171). -Devlet malları mahiyetleri gereği olarak da devletin doğal ve yapay malları şeklinde ortaya çıkabilmektedirler (172). Ancak bu ayrımlar, bu esere temel oluşturacak teorik altyapının belirlenmesinde çok sınırlı bir yere sahip oldularından, sayılmakla yetinilmiştir. (171) (172) Gustave Peiser, Droit Admiministratif: Fonction Public, Domaine Public, Dalloz, 1989, s. 29-30. Gözler, a.g.e., s. 557, Gülan, .a.g.e., 44-49. 75 III.DEVLET MALLARININ İŞLEVLERİ Devlet malları gerek kavram olarak, gerekse teori olarak, genellikle idare hukukunun kamu hizmetleri çözümlemeleri bağlamında ele alınmış ve incelenmiştir. İdare hukuku teorisyenlerinin anlayış ve yorumları (173) ile devlet mallarının sosyal ve ekonomik işlevleri ön plana çıkmış, mali işlevleri ise ikincil bir konuma düşmüştür. Diğer taraftan kamu maliyesi teorisinin kamu gelirleri çözümlemelerinde de bu alandaki teorisyenlerin devlet malları gelirlerine yer vermelerine rağmen konuya analitik bir bakış açısıyla değil de yüzeysel olarak yaklaşmaları nedeniyle devlet mallarının mali işlevleri geri planda kalmıştır. Devlet mallarının işlevlerinden bazılarının ön plana çıkarılıp, diğerinin ihmal edilmesi, kaynakların etkin kullanımı açısından olumsuzluk sayılmaktadır. Oysa devlet mallarını her zaman mali, ekonomik ve sosyal politikaların etkin bir aracı olarak kullanma olanağı bulunmaktadır (174). Bu bölümde devlet mallarının sosyal ve ekonomik işlevleri gözardı edilmeden, bu esere temel oluşturacak teorik çerçevenin ortaya konulmasında önemli bir yer tutan devlet mallarının mali işlevlerine de dikkat çekilmektedir. Zira, kamu maliyesi teorisinin ilgi alanında bulunan kamu gelirleri “kamu hizmetleri”nin finansmanında kullanılacağından, bu alanda bir amaç çatışması değil, örtüşmesi söz konusudur (175). Devlet mallarının işlevlerinin ortaya konulması, bunların hukuksal nitelikleriyle, sosyal, ekonomik ve mali amaçlarının uyumlaştırılması açısından zorunluluk taşımaktadır. (173) (174) (175) Bkz., Gustave Peiser, Droit Administratif, Les Biens, Dallos, Paris, 2002. Sadık Kırbaş, “Devlet Mallarının Denetiminin Mali Denetim İçindeki Yeri ve Önemi”, G.Ü.İ.İ.B.F Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1-2, Ankara, 1986, s. 106. J. Dotourt, Domaine Public, Flammarion, Paris, 2001, s.17. 76 A. DEVLET MALLARININ SOSYAL İŞLEVLERİ Devlet mallarının sosyal işlevleri bu malların toplumsal açıdan toplumu oluşturan insanlara sağladıkları yararla açıklanmaktadır. Devlet mallarının sosyal işlevleri bağlamında bu malların, tarihi, turistik, kültürel açılardan ve daha pekçok açılardan gerek kamu hizmetlerinin görülmesinde, gerekse kamunun ortak kullanımında beliren yararları ön plana çıkmaktadır (176). Bu çerçevede; -İnsanların seyahat özgürlüklerini rahatça yapabilmelerini temin eden yol, cadde ve meydanlar gibi kamu (orta) malları üzerinde seyretmeleri ve gezmeleri, meydan, park ve bahçe gibi alanlardan dinlenme ve eğlence ihtiyaçlarını gidermeleri, -Orman, kıyı ve kırlar gibi sahipsiz yerlerden dinlenme amaçlı yararlanmaları, -Sit alanlarının korunması için bunların gerçek kişilerden satın alınmak veya kamulaştırılmak suretiyle toplumun yararına sunularak, bireylerin buralardan yararlanmaları, -Tiyatro, opera ve müzeler gibi kamu mallarından eğlenme amaçlı yararlanmaları, -Yürüyüş alanları, spor tesisleri gibi yerlerden ruhsal ve bedensel sağlıklarını koruma amaçlı yararlanmaları, -Okul, üniversite, kütüphane ve halk eğitim merkezlerinden eğitim, öğretim ve kültürel açılardan yararlanmaları, -Hastane, dispanser, sağlık ocağı ve kimsesizler yurdu gibi yerlerden sağlık ve sosyal yardım amaçlı yararlanmaları, -Kamu konutlarının düşük bedellerle kamu görevlilerine kiraya verilmesi, -Sosyal tesis, misafirhane ve kreşlerin rayiç bedellerinin altında kullandırılması, -Servis araçlarının kamu görevlilerine ücretsiz kullandırılması, (176) J.F.Poli, Droit Administratif Des Biens, Ellipses, Paris, 2003. s.49. 77 -İletişim özgürlüklerini kullanmaları bakımından postane ve telefon kulübesi gibi yerlerden yararlanmaları ve benzeri birçok hizmet yerlerinde ihtiyaçlarını gidermeleri, Devlet mallarının sosyal işlevleri arasında bulunmaktadır. Esasen bu hizmetler bir bakıma sosyal devlet anlayışının bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Zira sosyal devlet, ulusun varlığına ve gelişmesine sıkı skıya bağlı ortak ihtiyaçları karşılamakla yükümlüdür. Sosyal devlet aynı zamanda liberal ekonomi düzeninde özel teşebbüsün faaliyet alanına giren ve toplumun genel ihtiyaçlarına cevap veren bazı hizmetleri de üstlenmiştir (177). Öte yandan sosyal devlet, insan hak ve hürriyetlerine saygı gösteren, bireyin huzur ve refahını gerçekleştiren ve teminat altına alan, birey ile toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye arasında ilişkileri dengeli olarak düzenleyen, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, ekonomik ve mali tedbirler alarak bunları bir hukuk düzeni içinde devam ettirebilen devlettir. Herbiri bir kamu hizmeti olarak beliren bu hizmetlerin pekçoğu devlet malları aracılığı ile yürütülmektedir. Yine kamu hizmetleri bağlamında, evsiz kişilere sosyal konut temini veya arsa verilmesi, muhtaç çiftçilere arazi dağıtımı, kamu ulaşım araçları ile ücretsiz veya düşük ücretli ulaşım hizmetlerinin sunumu da devlet mallarının sosyal işlevleri arasında sayılmaktadır. Ülkemizde devlet mallarının sosyal işlevleri, sözkonusu malların çeşitli değerlendirme yöntemleri (satış, kira, irtifak hakkı tesisi, tahsis, devir ve terk uygulamaları) ile kendini gösterir. Bu yöntemler eserin üçüncü bölümünde açıklanacaktır. (177) Tercan Gülmüş, “Kamuya Ait Taşınmazlar ve Sosyal Devlet”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2002, s. 162. 78 B. DEVLET MALLARININ EKONOMİK İŞLEVLERİ Devlet mallarının ekonomik işlevleri de sosyal işlevleri gibi çok çeşitlilik arzeder. Zira devlet malları kimi zaman ekonomik olarak bireylere yararlar sağlarken, kimi zaman da ülke ekonomisine yararlar sağlamaktadır. Esas itibariyle bireysel ve toplumsal yararlar içiçe bulunmaktadır. Devlet mallarının ekonomik işlevleri, sosyal işlevleriyle de ilişki içindedir. Bu işlevleri çok belirgin olarak ayırdetmek her zaman kolay olmayabilir. Bu çerçevede devlet malları, ekonomik açıdan korunmaya ve kollanmaya müsait bireylere, gerçek bedellerinin altında veya bedelsiz devredilebildiği gibi gerçek değerleriyle, ancak taksit olanakları gibi benzeri ödeme kolaylıkları sağlanarak da satılabilmekte, kiraya verilebilmekte veya irtifak hakkı tesis edilebilmektedir. Bu bakımdan devlet malları, kimi zaman yardım şeklinde, kimi zaman da teşvik şeklinde bireylere yararlandırılmaktadır. Burada devlet mallarının sosyal ve ekonomik işlevleri birbirinin içine girmiş olmaktadır. Devlet mallarının ekonomik işlevleri aşağıda sayılan yardım, teşvik ve olanaklardan oluşmaktadır (178): -Turizmi teşvik amacıyla turistik işletme sahiplerine devlet arsa ve arazisi verilmesi veya satışı, -Üretim ve istihdamı teşvik etmek amacıyla yatırımcılara kalkınmada öncelikli yörelerde bedelsiz arazi devri, -Ormancılığın gelişmesi için devlete ait arazilerin kiraya verilmesi veya irtifak hakkı tesis edilmesi, -Tarımla uğraşan çiftçi ve köylülere daha uygun şartlarda arazi satılması, -Su ürünü üretim yerlerinin kooperatif ve kooperatif birliklerine uygun şartlarla kiraya verilmesi, (178) Bkz., Selim Kılıç, “Hazine Taşınmaz Mallarının Ülkenin Ekonomik Kalkınması Yönünde Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İzmir, 2001. s.50-74. 79 -Orman köylülerinin kalkınmaları için tercihli orman ürünü satışı ve orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde bunların iskana tabi tutulması, -Bataklıkları kurutup, tarıma elverişli hale getirenlere buraların bedelsiz devri, -Yabani bitki ve ağaçları aşılatanlara bedelsiz arazi devri gibi yardım, teşvik ve olanaklar. Diğer taraftan devlet mallarının ekonomik işlevleri çerçevesinde, kamunun (toplumun) yararına sunulması da değişik bir takım yol ve yöntemlerle olanaklıdır. Bu yol ve yöntemlerden bazıları aşağıdaki şekilde sıralanabilir (179): -Kamu kurum ve kuruluşlarına bina, arsa ve arazi tahsis edilmesi, kıymet takdiri suretiyle kiralama ve satış yapılması, -Oda, dernek, birlik, vakıf, kooperatif ve benzeri kamusal organizasyonlara rayiç bedellerinin altında, arsa ve arazi satışı, kiraya verilmesi ve irtifak hakkı tesisi, -Vakıf, dernek ve birlik üniversitelerine düşük bedelli arazi satışı veya irtifak hakkı tesisi, -Kamu kurum ve kuruluşları arasında taşınır mal devri, -Ekonomik amaçlı teşebbüs ve müesseselerin sermayesine arsa ve arazi gibi taşınmaz mallarla iştirak edilmesi. Ülkemizde devlet mallarının ekonomik işlevleri, sözkonusu malların çeşitli değerlendirme yöntemleri (satış, kira, irtifak hakkı tesisi, tahsis, devir ve terk uygulaması) ile kendini gösterir. Bu yöntemler eserin 3. bölümünde açıklanacaktır. C. DEVLET MALLARININ MALİ İŞLEVLERİ Devlet mallarının sosyal ve ekonomik işlevleri yanında mali işlevleri de söz konusudur. Devlet mallarının sosyal ve ekonomik işlevleri doğrudan “kamu hizmeti” ne ve “kamu yararı” na yönelik (179) C. Caron-H.Lecuyer, Droit Des Biens, Dalloz, Paris, 2003, s. 67-84. 80 olduğu halde, mali işlevleri dolaylı olarak kamunun hizmetine veya yararına yönelik bulunmaktadır. Bu bağlamda idare hukuku,içeriği itibariyle devlet mallarının daha çok sosyal ve ekonomik fonksiyonları ile ilgilenmektedir. Kamu maliyesi teorisi ise devlet mallarına, kamu gelirlerinin sınıflandırmasını yaparken “devlet malları gelirleri” çerçevesinde yaklaşmaktadır. Ancak kamu maliyesi teorisyenleri de kimi zaman “mamelek gelirleri” (180), kimi zaman mülk gelirleri (181), kimi zamanda “mülk ve teşebbüs gelirleri” (182) adı altında yer verdikleri devlet malları gelirlerine salt sınıflandırma açısından değinmişler, analitik yönden uzak durmuşlardır. Vergi teorisi ve tekniğindeki gelişmeler bu konuya ilgiyi azaltmakla birlikte, kamu girişimciliğinin her dönemde varlığını ve önemini koruması, kamu hizmetlerinin hemen hemen tamamının devlet malları içinde veya üzerinde yapılması, telsiz, telefon, gsm hatları ile radyo ve televizyon frekanslarının finansal amaçlı olarak kişi ve kuruluşlara tahsisi, dikkatleri yeniden görünür ve görünmez devlet mallarına çevirmiştir. Buna ilaveten, devlet mallarının önemli bir bölümünü oluşturan arazi ve kıyıların yağmalanması, ormanların rant amaçlı tahribatı, gecekondulaşma, bu alanda yeni anlayış ve yaklaşımlara gereksinimi ortaya çıkarmıştır. Esasen iktisat teorisinin “kaynakların etkin kullanımı” açısından da konuya yaklaşıldığında devlet mallarının etkin kullanımı (değerlendirilmesi) sonucu sağlanan gelirler, kamu finansmanına önemli katkılar sağlayacaktır. Zira, bu esere temel teşkil eden teorik çerçevenin özü de bundan ibarettir. Kamu finansmanında vergilendirmenin önemini ve ağırlığını inkar etmeden, devlet mallarına, alternatif bir finansman kaynağı olarak (180) (181) (182) İsmail Türk, Kamu Maliyesi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1992, s. 121-144. İlhan Özer, Devlet Maliyesi, Maliye Bakanlığı, Tetkik Kurulu Yayını, Cilt:1, No: 1980/218, Ankara, 1980, s. 20 Akif Erginay, Kamu Maliyesi, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, No: 382, Ankara, 1976, s. 15. 81 değil, ek bir finansman kaynağı olarak yaklaşmak gerektiği düşünülmektedir. Devlet mallarının mali işlevleri, esas itibariyle devletin özel malları kanalıyla kendini gösterir. Bununla birlikte kamu hizmetlerinde kullanılan kamu (hizmet) malları ile kamunun kullanımında bulunan kamu (orta) mallarından da, söz konusu hizmet ve kullanımlar nedeniyle gelir sağlanmaktadır (183). Söz gelimi stadyumların spor kulüplerine kiraya verilmesi, otoyol ve köprülerin kullanımından dolayı ücret alınması gibi. Öte yandan sahipsiz kamu mallarından da finansal amaçlı yararlanılabilmektedir. Dağ ve tepelerin, baz istasyonları için kiraya verilmesi, hava sahasının uçak şirketlerine kullandırılması gibi. Devletin kamu mallarının kamu finansmanına çok önemli bir katkısı daha vardır. Bu katkı, kamu hizmetlerinin görülmesinde sağladıkları alternatif maliyettir. Zira, özellikle kamu hizmetlerine tahsis edilen mallar olmasaydı, bu mallar ya satın alınarak, ya kamulaştırılarak ya da kiralanarak temin edilecekti. Bu hallerde ise devlet önemli ölçüde kamu harcaması yapmak zorunda kalacaktı. Kamu hizmetlerine ve kamunun kullanımına tahsis edilen kamu malları (hizmet malları ve orta malları) sayesinde kamu hizmetlerinin maliyeti önemli ölçüde düşmüş olmaktadır. Devlet mallarının mali işlevleri çerçevesinde söz konusu malların değerlendirme yöntem ve olanaklarına ayrı ayrı değinmek gerekmektedir. Devlet mallarının değerlendirme yöntem ve olanaklarına bu malların işlevsel ayrımı çerçevesinde değinmekte yarar bulunmaktadır. 1. Devletin Kamu Mallarının Değerlendirme Yöntem ve Olanakları Devletin kamu malları, hizmet malları, orta malları ve sahipsiz mallardan oluştuğundan bu malların değerlendirme yöntem ve olanaklarına bu ayrım çerçevesinde bakılacaktır. (183) Poli, a.g.e., s. 74. 82 a. Hizmet Mallarının Değerlendirme Yöntem ve Olanakları Hizmet malları, kamu hizmetlerinin görülmesine tahsis edildiklerinden bunların gelir amaçlı kullanımı istisnai bir durumdur.Zira bu mallar için asıl olan husus kamu hizmetlerinin gereği gibi yapılmasını temin etmeleridir. Bununla birlikte uygulamada bu malların kullanımı karşılığında belirli oranda ücret alınmaktadır. Hizmet malları, işlevsel kategori açısından devletin kamu malları arasında bulunduğundan bu niteliklerini korudukları müddetçe satışa konu olamazlar. Bu mallar satış dışında kiraya verilerek, irtifak hakkı kurularak, işletme hakkı devredilerek veya benzeri tasarruflarla finansal amaçlı değerlendirilebilirler. Ancak bu tasarruflar kamu hizmetlerini aksatmamalıdır. Hizmet malları esas itibariyle devletin özel malı iken tahsis işlemi ile kamu malına dönüştürüldüğünden, tahsis işlemi kaldırılarak özel mal haline getirilebilir. Bu takdirde satışı da yapılabilir. Ülkemizde hizmet mallarının mali işlevleri çerçevesinde mevcut ve alternatif değerlendirme yöntem ve olanaklarına eserin üçüncü bölümde ayrıntılı olarak değinilecektir. b. Orta Mallarının Değerlendirme Yöntem ve Olanakları Orta malları, kamunun kullanım ve yararlanmasına bırakılan mallardır. Orta mallarından genel yararlanma, kural olarak izinsiz ve ücretsizdir. Bunların gelir amaçlı olarak kullanımı teorik açıklamalara aykırı düşer. Ancak orta mallarından özel yararlanma ise kural olarak ön izne ve ücrete tabidir. Hizmet mallarında olduğu gibi orta mallarında esas olan husus bunlardan toplumun müşterek olarak faydalanmasıdır. Orta malları işlevsel kategori açısından devletin kamu malları arasında yer aldığından, bunların satılarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Ancak diğer değerlendirme yöntemleri ile değerlendirmek olanaklı bulunmaktadır. Bu çerçevede, orta malları, kiraya verilerek, 83 irtifak hakkı kurularak veya gelir ortaklığı senedi ihraç edilerek finansal amaçlı olarak değerlendirilebilir. Orta mallarının mevcut ve alternatif değerlendirme yöntem ve olanaklarına eserin üçüncü kısmında ayrıntılı olarak değinilecektir. c. Sahipsiz Malların Değerlendirme Yöntem ve Olanakları Devletin kamu mallarından olup, hizmet malları ve orta malları kapsamına girmeyen diğer bütün kamu malları sahipsiz mallar kategorisinde bulunmaktadır. Sahipsiz mallar, günümüzde önemli mali potansiyel içeren mallardır. Bu çerçevede, hava ve havada bulunan elektromanyetik dalgalar çok yoğun kullanıma sahip alanlardır. İletişimde yaşanan olağanüstü ilerlemeler bu alanları günden güne daha önemli hale getirmektedir. Bu alan ve dalgalar sayesinde uzay araştırmalarından, elektronik bilgi sistemlerine, televizyon ve radyo yayınlarından, telsiz ve telefonlar yoluyla iletişim ve haberleşmeye varan geniş bir kullanım olanağı sunulmaktadır. Bilgisayar teknolojisinin yer ve zaman tanımayan sınırsız kullanım olanakları, uydu yayınları ve diğer iletişim hizmetleri ülkeler için önemli mali potansiyel oluşturmaktadırlar. Teorik olarak devletin bu alanlar üzerindeki hüküm ve tasarruf yetkisi artık tartışılmamakta, bunun sonucu olarak da bu alanlardan mali amaçlı yararlanma yol ve yöntemleri hukuksal metinlere girmeye başlamış bulunmaktadır. Zira söz konusu alan ve dalgaların kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi bu tezin önemli hipotezleri arasında bulunmaktadır. Ülkemizde sahipsiz malların mali işlevleri çerçevesinde mevcut ve alternatif değerlendirme yöntem ve olanaklarına eserin üçüncü bölümünde ayrıntılı olarak değinilecektir. 84 2. Devletin Özel Mallarının Değerlendirme Yöntem ve Olanakları Devletin özel malları, teorik olarak esas itibariyle kamu hizmetlerinin görülmesine sağladıkları gelirler nedeniyle katkıda bulunan mallardır. Bu nedenle bu mallara, devlet malları teorisinde mali mallar da denilmektedir (184). Devletin özel mallarının esas işlevi devlete gelir temin etmek olduğundan, tezin hedeflediği konularla örtüşmektedir. Bu çerçevede devletin özel mallarının geleneksel değerlendirme yöntemleri yanında, alternatif değerlendirme yöntemleri ile de değerlendirilme olanakları büyük önem taşımaktadır. a. Devletin Özel Mallarının Geleneksel Değerlendirme Yöntem ve Olanakları Devletin özel malları, hukusal nitelikleri ve özellikleri gereği, satış da dahil olmak üzere her türlü değerlendirme yöntemlerine açık ve uygun mallardır. Bu itibarla sözkonusu malların geleneksel değerlendirme yöntemleri açısından analitik bir anlayışla ele alınması gerekmektedir. Bu çerçevede devletin özel mallarını taşınmaz ve taşınır mallar açısından ayrı ayrı düşünmek gerekir. -Devletin özel taşınmaz malları, satış, kiraya verme, irtifak hakkı tesisi ve ecrimisil uygulaması gibi geleneksel değerlendirme (nemalandırma) yöntemleri ile değerlendirilmektedir. Devletin özel taşınmaz malları arasında tapulu araziler, arsalar, binalar ve sabit tesisler (fabrikalar, atelyeler, imalathaneler ve benzerleri) bulunmaktadır. -Devletin özel taşınır malları ise satış ve kiraya verme yöntemiyle değerlendirilmektedir. Devletin özel taşınır malları arasında, her türlü taşıt araçları, iş makineleri, hareketli tesisler, döşeme ve demirbaş eşyalar (184) Eroğlu, a.g.e., s. 316. 85 bulunmaktadır. Müsadere edilen veya gümrüğe terkedilen tüketime ve ticarete konu eşyalar da devletin özel taşınmaz malları arasındadır. Keza devletin kamu mallarının semereleri (ürünleri, nemaları, vb.) de devletin özel taşınır malları arasında bulunmaktadır. Söz gelimi, ormanlardan kesilen ağaçlar, deniz ve göllerden avlanan su ürünleriyle bağ-bahçe ve diğer tarımsal alanlardan elde edilen ürünler de devletin özel taşınır mallarındandır. Bunlara ilaveten, hisse senetleri, gelir ortaklığı senetleri gibi menkul kıymetlerle pasaport, evlenme cüzdanı, sürücü belgesi ve banka çek karneleri gibi değerli kağıtlar da devletin özel taşınır malları arasında bulunmaktadır. b. Devletin Özel Mallarının Alternatif Değerlendirme Yöntem ve Olanakları Devletin özel mallarının geleneksel değerlendirme yöntemleri yanında bir takım alternatif değerlendirme yöntemleri ile değerlendirilmesi de olanaklı bulunmaktadır. Bu bağlamda devletin özel mallarını taşınmaz ve taşınır mallar açısından ayrı ayrı düşünmek gerekir. -Devletin özel taşınmaz malları alternatif olarak, kat karşılığı arsa verilmesi, yap - işlet - devret modeli, gelir ortaklığı senedi ihracı, gayrimenkul yatırım ortaklığı ve işletme hakkı devri gibi yöntemlerle değerlendirilebilir. Bu yöntemlerden bir kısmı (işletme hakkı devri, gelir ortaklığı senedi gibi) daha önce ve günümüzde ülkemizde uygulanmış veya uygulanıyor olmasına rağmen hukuksal altyapısı iyi kurulamadığından yaygın bir kullanım olanağı bulunamamıştır. Bu konuların yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, gayrimenkul yatırım ortaklığı ve yap-işlet-devret modeli gibi yöntemlerin uygulamaya konulması da önem taşımaktadır. -Devletin özel taşınır malları alternatif olarak, işletme hakkı devri yöntemiyle değerlendirilebilir. Bu çerçevede, özellikle yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklar işletme hakkı verilmesi suretiyle değerlendirilebilir.Devletin özel mallarının üretim, imal, arama – çıkarma, pazarlama ve fiyat politikaları bunların gelirlerini etkilemektedir. 86 Bu politikalarla birlikte ülkemizde devletin özel mallarının mali işlevleri çerçevesinde mevcut ve alternatif değerlendirme yöntem ve olanaklarına eserin üçüncü bölümde ayrıntılı olarak değinilecektir. 87 İKİNCİ BÖLÜM DEVLET MALLARININ YÖNETİMİ I. TÜRK HUKUK SİSTEMİNİN DEVLET MALLARINA BAKIŞI Türk hukuk sisteminde devlet mallarını tümüyle içeren genel bir kanun bulunmamaktadır. Bu nedenle devlet malları kavramının yasal bir tanımı yoktur. Bunun yanında devlet mallarının tümünü içeren bir sınıflandırma da yapılmamıştır. Ayrıca Türk hukuk sisteminde devlet malları kavramı ile daha alt kategorideki türlerinin zaman zaman yanlış kullanılması da söz konusudur. Hem yanlış kavramların ve anlayışların ortaya konulması, hem de birinci kısımla bu kısmı oluşturan konular arasında bir bağlantı kurmak açısından Türk hukuk sisteminin devlet mallarına bakışı, gerek kavramsal açıdan, gerekse sınıflandırma açısından önem taşımaktadır. Türk hukuk sisteminin devlet mallarına bakışı ortaya konulurken yargı kararlarından da yararlanılmışır. A. TÜRK HUKUK SİSTEMİNİN DEVLET MALLARINA KAVRAM OLARAK BAKIŞI Türk hukuk sisteminde devlet malları kavramı tanımlanmamakla birlikte, devlet malları kavramı birçok kanunda kullanılmıştır. Ancak, bu kanunlar belirli kurum veya kuruluşlara ait bir veya birkaç devlet malını içerdiğinden, genel olarak tüm devlet mallarını kavramaktan uzaktır. Devlet malları kavramı kullanılmamakla birlikte, bu konuda en kapsamlı belirleme, bazı hükümleri 2004 yılında yürürlüğe giren, ancak tüm hükümleri 1.1.2006 tarihinde yürürlüğe girecek olan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun tanımlar başlıklı 3.maddesinin (g) bendinde yapılmıştır. Bu belirlemeye göre, “kamu kaynakları” kavramı içinde yer alan devlet malları, “kamuya ait taşınır ve taşınmazlar, haklar ve her türlü değerler” şeklinde ifade edilmiştir. 88 Ne varki, bu belirleme devlet malları kavramının teorik tanımından uzak bulunmaktadır. Zira bu ifade bir tanımlama değil kapsam belirlemektedir. Diğer taraftan bu kavram Türk hukuk sisteminde yer yer yanlış olarak da kullanılmıştır. Söz gelimi 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun 28.maddesine göre toplanan yardımlar, Türk Hava Kurumu ve Türkiye Diyanet Vakfı gibi dernek ve vakıflara ait olmasına karşın bunlar “devlet malı sayılır” hükmüyle nitelendirilmiştir. Bu dernek ve vakıfların kamu tüzel kişiliği yoktur. Bir malın devlet malı olabilmesi için herşeyden önce sözkonusu malın devlet veya diğer bir kamu kurum ve kuruluşlarına ait bir mal olması gerekmektedir. Bu şekilde özel mülkiyete tabi olduğunda kuşku bulunmayan malların “devlet malı”sayılması doğru değildir. Bu ifadeler olsa olsa sözkonusu malların korunmasına yönelik caydırıcı bir önlem olarak kabul edilebilir. Devlet malları kavramının, gerek Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda gerekse diğer kanunlarda da tanımlanmamış olması genel bir devlet malları kanununa olan gereksinimi gözler önüne sermektedir. Çıkarılacak genel içerikli bir devlet malları kanunu ile devlet malları kavramı, teorik temeline uygun olarak tanımlanarak kavramın, hem devletin kamu mallarını hem de devletin özel mallarını içermesi sağlanmalı, ayrıca bunların alt grupları da belirlenmelidir. B. TÜRK HUKUK SİSTEMİNİN DEVLET MALLARINA KATEGORİK OLARAK BAKIŞI Türk hukuk sisteminde devlet mallarını tümüyle sistemleştiren ve kategorize eden genel bir kanun bulunmadığından teorik düzlemdekine benzer bir sınıflandırma yapılmamıştır. Ancak değişik kanunlardaki belirlemeler ve ifadeler göstermektedir ki Türk hukuk sisteminde devlet malları, Fransız hukuk sisteminin etkisiyle devletin kamu malları ile 89 devletin özel mallarından oluşmaktadır (185). Yargı kararlarında da böyle bir ayrım kabul görmektedir (186). Bu ayrım devlet malları teorisinin işlevsel ayrımı ile örtüşmektedir. 1. Türk Hukuk Sisteminin Devletin Kamu Mallarına Bakışı Devletin kamu malları teorik açıklamalara göre, hizmet malları, orta malları ve sahipsiz mallardan oluşmaktadır. Türk hukuk sistemi sadece kamu mallarında bu ayrıma paralel bir sınıflandırma yapılmıştır. Nitekim 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16.maddesinde kamu mallarının “kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerler” den oluştuğu belirtilmiştir. Burada geçen “devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan sahipsiz yerler” ifadesinin mülkiyete elverişli olmayan hava sahası ve diğer görünmez kamusal alanları da içerecek şekilde algılanması gerekir. Zira bu türlü alanlar üzerinde devletin hüküm ve tasarrufuna ilişkin bazı kanunlarımıza hükümler konulmaya başlanmıştır. Söz gelimi 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nun 4.maddesinde “her türlü telsiz sisteminin kurulmasının ve işletilmesinin devletin yetki ve sorumluluğunda” olduğu belirtilmiştir. Keza 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu’nun 4.maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, Türk hava sahasında tam ve münhasır egemenliği haizdir” denilmektedir. Yeri gelmişken “devletin hüküm ve tasarrufundaki yerler” ifadesine açıklık getirmek gerekir. Türk hukuk sistemine özgü olarak kullanılan ve yasal bir tanımı olmayan bu ifade, daha çok kamu mallarından sahipsiz yerler (mallar) için kullanılmaktadır. Söz gelimi Kadastro Kanunu’nun 16.maddesinde “devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan sahipsiz yerler” denilmektedir. Aynı şekilde Türk Medeni Kanunu’nun 715.maddesinde sahipsiz yerler (185) (186) Gülan, a.g.e., s.30. Bkz., Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 20.5.1985 tarih ve E. 1985/398, K. 1985/5074 sayılı kararı, Y.K.D., Cilt: 2, Sayı: 10, s.1454-1458. 90 ile yararı kamuya ait malların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu ifade edilmektedir. Keza ülkemizde sahipsiz mallar kategorisinde bulunan ormanlarla ilgili olarak Kadastro Kanunu’nun 16.maddesinde “devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar” ifadesi yer almakta, yine sahipsiz mallar arasında bulunan kıyıların, madenlerin, petrollerin ilgili kanunlarda devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu belirtilmiştir (187). Kıyılarla ilgili olarak T.C. Anayasası’nın 43. maddesinde, madenler ve petrol yatakları ile ilgili olarak da 168. maddesinde benzer hükümler bulunmaktadır. Bu ifade kimi zaman da kamu mallarından orta malları için kullanılmıştır. Örneğin orta mallarının en tipik örneğini teşkil eden mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili olarak 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4.maddesinde “bu yerler devletin hüküm ve tasarrufu altındadır” ifadesi bulunmaktadır. Keza Türk Medeni Kanunu’nun yukarıda değinilen 715.maddesinde “... ile yararı kamuya ait mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır” denilmektedir. “Yararı kamuya ait mallar” ifadesinin kamunun kullanımına sunulan orta mallarını ifade ettiğini belirtmek gerekir (188). Her ne kadar devletin hüküm ve tasarrufundaki yerler ifadesinin hizmet malları için de kullanıldığı (189) ileri sürülmekte ise de bunun doğru olmadığını belirtmek gerekir. Bu iddianın kaynağı olarak Kadastro Kanunu’nun 18.maddesindeki “devletin hüküm ve tasarrufunda olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ...” ifadesi gösterilmektedir. Burada söz konusu edilen mal, zaten önceden devletin hüküm ve tasarrufundaki sahipsiz veya orta malıdır. Yani tahsisten önce bu mal devletin hüküm ve tasarrufunda bulunmaktadır. Burada tahsis işlemi, ancak kamu malını bir türden diğerine dönüştürmektedir. Diğer taraftan (187) (188) (189) Bkz., Kıyı Kanunu (Madde : 5), Maden Kanunu (Madde : 4), Petrol Kanunu (Madde : 1). Aydınlı, a.g.e., s. 99. Gülan, a.g.e., s. 85. 91 devletin özel malları da tahsis işlemi ile devletin kamu (hizmet) malı haline gelmektedir. Tahsis işleminin devamı süresince, devletin özel malı, devir ve temlike konu olamayacağından, devletin hüküm ve tasarrufu altına girmiş olmaktadır. Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerler ifadesini belki bu nedenle hizmet malları için de kullanmak gerektiği düşünülmektedir. Sonuç itibariyle hizmet mallarını devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler çerçevesine dahil eden olgu, yukarıdaki kanun hükmü değil, tahsis işlemidir. O halde, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ifadesinin devletin kamu mallarının tümünü (sahipsiz mallar, orta malları ve hizmet malları) içerdiğini belirtmek gerekir. Nitekim Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun’un Uygulama Şekli ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin (190) 9.maddesinde devletin hüküm ve tasarrufundaki yerler, “herkesin istifadesine açık olan denizler, göller, nehirler, tarıma elverişli olmayan yerler, kayalar, tepeler, dağlar gibi sahipsiz şeyler ile devlet veya bir kamu tüzel kişisi tarafından umumun yahut bir kısım halkın yararlanmasına terk ve tahsis edilen umumi yollar, köprüler, parklar, meydanlar, meralar, yaylak ve kışlaklar gibi menfaati umuma ait taşınmaz mallar” şeklinde sayılmıştır. Her ne kadar, maddede genel olarak sahipsiz ve orta malları sayılmışsa da, herkesin veya bir kısım halkın yararlanmasına terk ve tahsis edilen mallar arasında, kamu görevlilerinin hizmet verdiği paralı otoyol ve köprüler, spor kompleksleri, tiyatrolar gibi hizmet malları da bulunmaktadır. Bu nedenle devletin kamu mallarından hizmet malları da en azından tahsis süresince devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunmaktadır. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ifadesi yer yer mevzuatımızda yanlış olarak da kullanılmıştır. Nitekim 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’nun 7.maddesinde “genel, katma, özel bütçeli idareler ile Devletin ve kamu iktisadi teşebbüslerinin hüküm ve tasarrufu altında bulunan su ürünleri üreme ve istihsal yerlerinin doldurulması”ndan (190) Bkz., RG : 31.7.1985/18828. 92 bahsedilmektedir. Kamu iktisadi teşebbüslerinin malları özel mal statüsünde olduğundan zaman içinde özelleştirme kapsamına alınarak satılabilmektedir. Oysa devletin hüküm ve tasarrufunda olan yerler satılamazlar. Zira bu yerler kamu malıdır. Aynı şekilde katma ve özel bütçeli kuruluşların malları da özel mal statüsünde olup, ancak tahsis işlemi ile bir kısım malları kamu (hizmet) malı haline gelebilmektedir. Bu kuruluşların hüküm ve tasarrufunda başkaca kamu malı bulunamaz. Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerler ifadesi mevzuatımızda tanımlanmamakla birlikte yargı yerleri, verdikleri kararlarda bu kavrama açıklık getirmeye çalışmaktadır. Anayasa Mahkemesi bir kararında bu ifadeyi, “devletin devlet olma niteliği ile eli altında tuttuğu nesneler düzeni içinde yer alması” (191) şeklinde özetlemiştir. Yargıtay, “devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler” ifadesinin özel mülkiyete konu olmama anlamına geldiği kanaatindedir (192) . Yüksek Mahkeme bir başka kararında, “hüküm ve tasarruf mülkiyete dayalı bir hakkın ifadesi değil, denetim ve gözetim görevi anlamındadır (193) şeklinde belirtmiştir. Danıştay ise, “devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler” ifadesinin kamu malı üzerindeki hakkın idare hukukuna özgü bir mülkiyet hakkı olduğu kuramını bertaraf edecek bir hüküm getirmediği görüşündedir (194). Danıştay’ın bu kavramı medeni hukuktaki manasında bir mülkiyet hakkından farklı olarak nevi şahsına münhasır bir kamu mülkiyeti ifadesi olarak ele aldığı ve kamu mallarını ifade eden bir kavram olarak kullandığı söylenebilir. (191) (192) (193) (194) Bkz., Anayasa Mahkemesinin 25.2.1986 tarih ve E.1985/1, K.1986/4 sayılı kararı, A.M.K.D., Sayı :22, s.43. Bkz., Y.H.G.K’nun 30.09.1981 tarih ve E.1979/1-167, K.1981/656 sayılı kararı, Y.K.D, Cilt: 7, Sayı : 2, s.165. Y.İ.B.H.G.K’nun, 28.11.1997 tarih ve E.96/5, K.17/3 sayılı kararı. Danıştay 3.Dairesinin, 13.09.1980 tarih ve E.1980/157, K.1980/181 sayılı kararı, Danıştay Dergisi, Sayı :44-45, s. 56. 93 Uyuşmazlık Mahkemesi de yakın bir zamanda verdiği kararında, devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan ve özel mülkiyete konu edilemeyen, kamu malı niteliğini taşıyan yerler üzerindeki devletin mülkiyet hakkının medeni hukuktaki manasında bir mülkiyet hakkı olmayıp, bir nevi “idare hukuku mülkiyeti” olduğunu belirtmiştir (195). Görülüyor ki, gerek mevzuatta, gerekse yargı kararlarında, bu ifade devletin kamu malları için kullanılmıştır. Bu ifadeyi “Türk hukuk sistemine özgü ve genel olarak kamu mallarını, hem bireylere ve topluluklarına, hem de devlete ve malik kamu tüzel kişilerine karşı korumayı amaçlayan ve özel mülkiyet hakkının sakıncalarından koruyan bir önlem ilkesi olarak kabul etmek (196) gerekmektedir. Diğer taraftan bu ifadenin sahipsiz mallar kategorisinde bulunan ve “egemenlik yetkisinin bir sonucu olarak devletin hakimiyetine ve düzenlemesine tabi olduğunda kuşku bulunmayan hava sahası, frekans dağıtımı gibi kamusal alanlara” (197) özgü olarak da kullanılabilmesi olanaklıdır. Daha önceki açıklamalarda da değinildiği üzere bu konuda artık tereddüt bulunmamaktadır. Bütün bu açıklamalar ışığında, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ifadesini, mülkiyet hakkı dışında, devletin kullanma, yararlanma, gözetim (koruma ve kollama) ve denetim hakkını yerine getirdiği alanlar olarak algılamak gerekmektedir. Nitekim Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün görevlerini düzenleyen 178 sayılı K.H.K’nin 13.maddesinin (b) bendinde, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiraya verilmesinden ve bu yerler için gerek görülmesi halinde kullanma izni verilmesinden, (d) bendinde ise devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden kamu hizmeti için kullanılması gerekli (195) (196) (197) Uyuşmazlık Mahkemesinin 12.11.2001 tarih ve E.2001/70, K.2001/71 sayılı kararı, (Bkz., R.G: 17.1.2002/24643). Lütfü Duran, İdare Hukuku Ders Notları, İstanbul, 1982. s. 49. Yayla, a.g.m., s. 12-13. 94 olanların genel, katma ve özel bütçeli kurum ve kuruluşlara tahsisinden bahsedilmektedir. Maddede geçen, kiraya verme, irtifak hakkı tesisi ve tahsis yöntemleri kullandırma ve yararlandırma amacı güden işlemlerdendir. O halde devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler, hiçbir şekilde mülkiyetin devri amacını güden sözleşmelere konu olamazlar. a. Türk Hukuk Sisteminin Hizmet Mallarına Bakışı Hizmet malları ile ilgili olarak Kadastro Kanunu’nun 16.maddesinin (A) bendinde “kamu hizmetlerinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami, genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il (özel idaresi), belediye, köy veya mahalli idare birlikleri tüzel kişiliği adlarına tespit (tescil) olunur” denilmektedir. Maddede “benzeri hizmet malları” ifadesiyle hizmet mallarının yukarıdakilerle sınırlı olmadığını, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde kullanılan ve hizmetle sıkı bağı olan birçok kamu malının, hizmet malı olabileceğini belirtmek gerekir. Ancak, maddede sayılan hizmet mallarından cami, genel mezarlık, çeşme, kuyu, yunak, yol, meydan, pazar yeri, park ve bahçe gibi yerlerin hizmet malları arasında sayılması teorik açıklamalarla çelişmektedir. Bunların kamu hizmetleri ile ilgisi ve bağlantısı tartışmalıdır. Kaldı ki maddenin (B) bendinde yol ve meydanların orta malı olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan 442 sayılı Köy Kanunu’nun 2.maddesinde “cami, mektep... gibi orta malları bulunan” ifadesi de bu görüşü doğrulamaktadır. 95 Kadastro Kanunu'nda hizmet malının ölçütü olarak “kamu hizmetlerinde kullanılma” ve “bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılma” kriterleri öngörülmüştür. Ne varki, hizmet malları sadece “bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan” mallardan ibaret değildir. Miras ve bağış gibi yollarla da devletin özel malı haline gelen bir takım mallar, daha sonra tahsis yoluyla hizmet malı haline gelebilir. Burada tahsisin amacı söz konusu malların kazandırıcı zamanaşımı yoluyla veya benzeri yollarla edinilmesinin engellenmesidir (198). Kamu mallarının tapuya tescil edilmemesi ilkesi, hizmet mallarının öncelikle devletin özel malı iken, tahsis işlemi ile devletin kamu malı haline gelmesi yüzünden hizmet malları açısından geçerli bulunmamaktadır. Zira tahsis işlemi kaldırılarak bu mallar tekrar devletin özel malı haline gelmektedir. Türk hukuk sisteminde kamu konutlarının (memur-işçi lojmanlarının) hizmet malı sayılması da görüşümüze göre teorik açıklamalara aykırı bir uygulamadır. Zira, lojmanların kamu hizmeti ile doğrudan bir ilişkisi bulunmadığı ortadadır. Kaldı ki, aynı işi gören, hatta aynı düzeye sahip memurdan lojmanda oturan memur olduğu gibi oturmayan memur da vardır. Öyleyse lojman uygulamasının kamu hizmetiyle sıkı bir illiyet bağı mevcut değildir. Nitekim, son verilen yargı kararlarında da lojmanların devletin özel mallarından olduğu belirtilmiştir (199). Bu durum sosyal tesisler için de geçerlidir. Sosyal tesisler kavramına, eğitim ve dinlenme tesisleri, kreş ve gündüz bakımevleri, kamu personeline özgü, kantin, kafetarya ve misafirhaneler de girmektedir. (198) (199) Ali Kemal Akkoç, Kadastro Hukuku, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 36. Bkz., Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 20.5.1985 tarih ve E.1988/398, K. 1985/5074 sayılı kararı. 96 Bu nedenlerle, ülkemizde lojman ve diğer sosyal tesislerin, söz konusu amaçlara yönelik tahsislerinin kaldırılarak, asıl kategorisine, yani devletin özel malı statüsüne kavuşturulması ve bunların mali amaçlı olarak değrlendirilmesi sağlanmalıdır. b. Türk Hukuk Sisteminin Orta Mallarına Bakışı Türk hukuk sisteminde orta malları ile ilgili ifadeler ilk kez 18.3.1924 tarihinde yürürlüğe giren Köy Kanunu’nun 2.maddesinde yer almıştır. Maddede “cami, mektep, otlak, yaylak ve baltalık gibi orta malları bulunan ...” ifadesiyle orta malları köyün temel unsurları arasında sayılmıştır. Daha sonra, 21.9.1987 tarihinde yürürlüğe giren Kadastro Kanunu ile orta malları konusunda daha somut ifade ve kavramlar kullanılmıştır. Kadastro Kanunu’nun 16.maddesinin (B) bendinde “mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun öteden beri yararlandığı belgelerle bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır” denilmektedir. Bu sınırlandırmanın tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz malların özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmeyecekleri de belirtilmiştir. Ayrıca, yol, meydan, köprü gibi orta mallarının ise haritasında gösterilmekle yetinileceği de vurgulanmıştır. Her ne kadar Kadastro Kanunu devletin kamu mallarına ilişkin önemli belirlemeler getirmişse de birtakım belirsizlikleri de beraberinde getirmiştir. Nitekim Kanunun 16/A maddesinde hizmet malı olarak sayılan yollar, meydanlar, pazar yerleri, park ve bahçeler, mezarlıklar, kuyular ,yunaklar, namazgah ve camiler herkesin kullanım ve yararına açık orta mallarıdır. Esasen bunlardan yollar ve meydanlar aynı 97 Kanun’un 16/B maddesinde yerinde bir belirleme ile orta malları arasında sayılmıştır. Benzer nitelikte belirsizlikler yargı kararlarında da kendisini göstermektedir. Söz gelimi bir adli yargı mercii verdiği kararda “yollar, ören yerleri, kaleler ve benzeri yerler herkesin kullanımına açık, yararı kamuya ait yerler olduğundan, dava konusu kale Hazine’nin mülküdür” (200) yargısında bulunmuştur. Oysa, teorik olarak kamu malları Hazine dahil olmak üzere, hiçbir kamu veya özel kuruluşun mülkü olamaz. Kamu malları üzerinde ancak devletin hüküm ve tasarruf yetkisi söz konusudur. Hüküm ve tasarruf yetkisi ise mülkiyet hakkını içermemekte, ancak kullanma ve yararlanma hakkı vermektedir. Kadastro Kanunu hizmet mallarında olduğu gibi orta mallarını da örnekleme yoluyla saymıştır. Bu itibarla orta malları maddede sayılanlarla sınırlı olmayıp, çoğaltılabilmektedir. Bu çerçevede maddede sayılanlar dışında; sıvat, eyrek ve çekek yerleri, baltalıklar, mezarlıklar, kültür ve tabiat varlıkları (Kaleler, örenler, müzeler ve içindeki eserleri) ile hayrat vakıflar da orta mallarındandır. Ancak, Türk hukuk sisteminde orta mallarının tanımı yapılmadığından veya tek tek sayılarak hangi mallardan oluştuğuna ilişkin belirlemeler olmadığından bu mallar da diğer kamu malları gibi teorik belirlemeler ve yargı kararları ile açıklanmaya çalışılmaktadır. 1953 yılında hazırlandığı halde yasalaşmayan Amme Malları Kanunu Layihası (Devlet Malları Kanunu Tasarısı) nda (201), orta malları, özel nitelikleri gereği veya geleneğe dayanılarak yahut yetkili makamların kararıyla herkesin veya belirli bir bölgede yaşayanların, önceden bir izne gerek olmaksızın parasız veya resim, harç ve benzeri bir ücret karşılığı faydalanmalarına ve kullanımlarına sunulmuş mallar şeklinde belirtilmiştir. (200) (201) Bkz., Kayseri 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1.2.2001 tarih ve E.2000/443, K.2001/60 sayılı Kararı, (RG : 17.1.2002/24643). Aydınlı, a.g.e., s. 14. 98 Türk Medeni Kanun’nun 715.maddesinde söz konusu edilen “yararı kamuya ait mallar” kavramı, sahipsiz mallar için de kullanılmakla birlikte, daha çok orta malları için kullanılmaktadır. Orta mallarının bazılarından (mera, yaylak gibi) bir kısım halk yararlanabilirken, bazılarından (yol, meydan, köprü gibi) herkes yararlanabilmektedir. Orta malları gelenek icabı veya tahsis yoluyla kamunun yararlanmasına bırakılan mallar olmaları nedeniyle, bu mallar üzerinde kamunun bir nevi irtifak hakkı bulunduğu yargı kararı (202) ile doğrulanmış bulunmaktadır. Ne varki aynı kararda meraların “Hazine’nin mülkü” olduğu yanlışına da düşülmüştür. Orta malları konusunda en önemli eksiklik, diğer kamu mallarında olduğu gibi orta mallarını da içerecek şekilde genel bir devlet malları kanunu ile bunların hukuki statülerinin belirgin hale getirilememiş olmasıdır. Bu olgu sözkonusu malların yönetiminde ve özellikle de değrelendirilmesinde zaaflar oluşturmaktadır. Zira kamu mallarının hukuki durumunun tam olarak belirlenmemiş olması, bu malların yaygın tabirle yağmalanması sonucunu doğurmaktadır (203). Esasen Türk Medeni Kanunu’nun 715.maddesinin son fıkrasında yer alan “sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların (orta mallarının) kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tabidir” hükmünün henüz hayata geçirilmemiş olması bu malların değerlendirilmesinde en önemli olumsuzluklardan birini oluşturmaktadır. (202) (203) Bkz., Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 9.3.1987 tarih ve E.1986/7221, K.1987/926 sayılı kararı. Aksay, a.g.t., s. 175. 99 c. Türk Hukuk Sisteminin Sahipsiz Mallara Bakışı Türk hukuk sisteminde, sahipsiz mallar kimi zaman sahipsiz yerler, kimi zaman sahipsiz şeyler kavramları ile de ifade edilmektedir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16.maddesinin ( C) bendinde “devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır” hükmü yer almaktadır. Maddenin (D) bendinde ise “devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan ormanlar hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir” denilmektedir. Kadastro Kanunu sahipsiz malları tasarrufunda” olmakla özdeşleştirmiştir. “devletin hüküm ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 715.maddesinde sahipsiz yerlerin devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu belirtildikten sonra “aksi ispatlanmadıkça yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz” denilmektedir. Bu hüküm, sahipsiz malların hiç kimsenin (devlet dahil) mülkiyetinde olmadığını belirtmektedir. Ne varki, ormanlar, devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan sahipsiz mallar kategorisinde bulunmakla birlikte, tapuda Hazine tüzel kişiliği adına tescil edilmektedir. Ancak bu tescil, Türk Medeni Kanunu’nun getirdiği sisteme uygun bir tescil olmayıp, “tapu kütüğüne aktarma” mahiyetindedir (204). Bu durum ormanların kamu malı (sahipsiz mal) olma durumunu etkilememektedir (205). (204) (205) Özdemir Başaran-Füsun Tuncel, Açıklamalı-İçtihatlı Orman Kanunu ve İlgili Mevzuat, Şafak Matbaası, Ankara, 1987, s. 47. Arıkan Özdemir ve Diğerleri, En Son Değişikliklere Göre Açıklamalı Sözlüklü Orman Kanunu, Olgaç Matbaası, Ankara, 1987, s. 26. 100 Yargı kararları da bu yönde olup, bir kamu malının özel kanun ile tescile tabi tutulmasının, söz konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde bir değişiklik yapmayacağını öngörmektedir (206). Türk Medeni Kanunu ve Kadastro Kanunu dışında bir takım kanunlarda da sahipsiz mallarla ilgili hükümler bulunmaktadır. Söz gelimi Ormanlarla ilgili olarak 6831 sayılı Orman Kanunu’nda, madenlerle ilgili olarak 3213 sayılı Maden Kanunu’nda, petrollerle ilgili olarak 6326 sayılı Petrol Kanunu’nda, yeraltı suları ile ilgili olarak 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’da, tuzlarla ilgili olarak 3078 sayılı Tuz İnhisarı Hakkında Kanun’da, söz konusu sahipsiz malların devletin hüküm ve tasarrufunda olduğuna ilişkin hükümler bulunmaktadır. Türk hukuk sisteminde, yasal bir tanımı bulunmadığından sahipsiz mallar da hizmet malları ve orta malları gibi örnekleme yoluyla sayılmış olup, bunlar çoğaltılabilir. Yukarıda ilgili kanun maddelerinde sayılanlardan başka sazlıklar, kamışlıklar, bataklıklar, meşelikler, pırnallıklar ve fundalıklar, kıyılar, içmece ve kaplıca suları, taş ocakları ve tuğla harmanları, tuzlalar ile görünmez kamusal alanlar (hava sahası, elektromanyetik dalgalar) da sahipsiz mallardandır. Devletin kamu malları konusunda, Köy Kanunu'nda, Kadastro Kanunu'nda, Türk Medeni Kanunu'nda ve bir takım teşkilat ve kuruluş kurumlarında hükümler bulunmakta ise de sözkonusu hükümler bu malları tüm yönleriyle açıklamaktan uzak olduğu gibi değerlendirilmelerine yönelik persfektiften de uzak bulunmaktadır. Bu itibarla çıkarılacak genel bir devlet malları kanunu ile bu malların tüm hukuksal nitelikleri ile sosyal, ekonomik ve mali işlevlerinin uyumlaştırılması gerekmektedir. (206) Bkz., Y.H.G.K.’nun 30.9.1981 tarih ve E.979 /1-167, K.981/656 sayılı kararı, Y.K.D.,Şubat-1982, s. 165. 101 2. Türk Hukuk Sisteminin Devletin Özel Mallarına Bakışı Türk hukuk sisteminde devletin kamu mallarına yönelik bir takım tanım ve sınıflandırmalar yapıldığı halde devletin özel mallarına yönelik tanım ve sınıflandırmalar yapılmamıştır. Aynı şekilde belirtilmemiştir. bu malların nelerden ibaret olduğu da Devletin özel malları kural olarak özel (medeni) hukuka tabi olduklarından, bunların hukuki statüsünü de Türk Medeni Kanunu açısından incelemek gerekmektedir. Zira Türk Medeni Kanunu’nun 683.maddesine göre, bir şeye (mala) malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Böylece Türk Medeni Kanunu tanım yapmak yerine özel malın, malikince hukuk düzeninin sınırları dahilinde her türlü tasarrufa konu edileceğini öngörmüştür. Ne varki devletin özel malları, her türlü tasarrufa elverişli olmakla birlikte, yönetimleri özel kanunlara tabi bulunmaktadır. Söz gelimi, muhasebeleri, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na, değerlendirilmeleri (satış, kiraya verme ve benzerleri) Devlet İhale Kanunu’na ve Kamu Konutları Kanunu’na tabi bulunmaktadır. Türk hukuk sisteminde devletin özel malları kavramı yerine devletin özel mülkiyetindeki mallar (207) kavramı kullanılmakta olup, bunları sahiplerine ve mahiyetlerine göre sınıflandırmak olanaklıdır. a. Sahiplerine Göre Devletin Özel Malları Devletin özel malları, ait oldukları kurum ve kuruluşlara göre aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir: (207) Bkz., Devlet İhale Kanunu, (madde: 75). 102 (1) Genel Bütçeli Kurumlara (Hazine’ye) Ait Mallar Genel Bütçeli kurumların tüzel kişiliği olmadığından, bunların yönetiminde bulunan mallara Hazine tüzel kişiliğine izafeten “Hazinenin özel mülkiyetindeki mallar (208) veya kısaca Hazine Malları (209) denir. (2) Katma Bütçeli Kuruluşlara Ait Mallar Katma bütçeli kuruluşların (Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü hariç) tüzel kişilikleri bulunduğundan bunların malları kendi adlarına kayıtlı bulunmaktadır. Bu kuruluşlar arasında çok sayıda okul ve yurt binası bulunan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ile birçok spor tesisin sahibi Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü de bulunmaktadır. (3) Bağımsız Bütçeli Kuruluşlara Ait Mallar Bağımsız bütçeli kuruluşlar da tüzel kişiliğe sahip bulunduklarından mallarını kendi adlarına kaydettirmekte ve yönetmektedirler. Bu kuruluşlar arasında sosyal güvenlik kuruluşları ve Atatürk Orman Çiftliği de bulunmaktadır. (4) Özel Bütçeli Kuruluşlara Ait Mallar Bunlar il özel idareleri ve belediyeler gibi yerel yönetim kuruluşlarına ait mallardır. (5) Ekonomik Teşebbüslere Ait Mallar Bunlar arasında kamu iktisadi teşebbüsleri ile çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına ait döner sermaye işletmelerine ait mallar bulunmaktadır. (208) (209) Bkz., 178 Sayılı K.H.K., (madde: 13/a), Devlet İhale Kanunu, (madde: 51/h). Bkz., Maliye Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K., (madde: 13/n). 103 Yerel yönetim kuruluşlarına ait mallarla kamu iktisadi teşebbüslerine ve döner sermaye işletmelerine ait mallar tezin kapsamı dışındadır. b. Mahiyetlerine Göre Devletin Özel Malları Türk Medeni Kanunu gerek devletin, gerekse bireylerin mallarını taşınmaz mallar ve taşınır mallar şeklinde sınıflandırmıştır. (1) Devletin Özel Taşınmaz Malları Türk Medeni Kanunu’nun 704.maddesine göre; araziler, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler taşınmaz mal olarak sayılmışlardır. Bu madde hükmüne göre tapuda kamu kurum ve kuruluşları adına kayıtlı araziler, binalar ve benzeri sabit tesisler, taşınmaz üzerine tesis edilen üst hakkı, geçit hakkı gibi haklar devletin özel taşınmaz mallarıdır. Üst hakkı geçit hakkı gibi irtifak hakları tapu kütüğüne kaydedilerek tesis edildiğinden, bunların kamu malları üzerine tesisi olanaksızdır (210). (2) Devletin Özel Taşınır Malları Türk Medeni Kanunu’nun 762.maddesine göre, nitelikleri itibariyle taşınabilen maddi şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçler taşınır mal olarak belirtilmiştir. Bu madde hükmüne göre kamu kurum ve kuruluşlarına ait her türlü döşeme ve demirbaş eşya, taşıtlar, hisse senedi, pul ve değerli kağıtlar devletin özel taşınır mallarını oluştururlar. Diğer taraftan devletin kamu mallarının ürün ve semereleri de devletin özel taşınır malları arasında sayılırlar. Bunlar, madenler, orman ürünleri, su ürünleri, bağ(210) Bkz., Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 15.11.1999 tarih ve E.1999/7111, K.1999/7954 sayılı Kararı, Y.K.D., Cilt: 27, Sayı: 1, s. 62. 104 bahçelerde yetişen meyve ve sebzelerdir. Bunlar yanında elektrik enerjisi gibi doğal güçler de Türk Medeni Kanunu’na göre devletin özel taşınır malları arasındadırlar. Ülkemizde devletin kamu mallarının ve özel mallarının gerek kavram olarak, gerekse kategorik olarak değişik kanunlara serpiştirilen birbirinden kopuk ve dağınık hükümler yerine, sistematik ve genel bir kanunla düzenlenmesi genel olarak bunların yönetimi, özel olarak da değerlendirilmesi (nemalandırılması) açısından hayati bir önem taşımaktadır. Türk hukuk sistemi devlet mallarını açıkça belirtmemiş olsa bile devletin görünür (bina, arazi gibi) malları ve görünmez (irtifak hakları, elektromanyetik dalgalar gibi) malları şeklinde de sınıflandırılmıştır. Keza devletin kara, su ve hava malları ayrımı da uygulamalara girdiği halde, bunların kavramsal çerçevesi ve hukuksal boyutları hukuk sistemimizde sistematik olarak yer almamıştır. Bu kavram ve ayrımların da çıkarılacak genel içerikli bir devlet malları kanunu ile hukuksal bir temele oturtulması çok önemli görülmektedir. Bir Özdeyiş “Devlet ne kadar yozlaşmışsa, o kadar çok kanun olur” P. Cornelius Tacitus 105 II. DEVLET MALLARININ İLGİLİ KURUM VE KURULUŞLAR YÖNETİMİ İLE Türkiye’de devlet mallarının yönetimi ile ilgili birçok kurum ve kuruluş bulunmaktadır. Söz konusu kurum ve kuruluşlar devlet mallarının elde edilmesinden elden çıkarılmasına kadar görevli, yetkili ve sorumlu tutulmuşlardır. Devlet mallarının yönetimi çerçevesinde, söz konusu malların değerlendirilmesi açısından da görev, yetki ve sorumluluk sahibi bu kurum ve kuruluşların bilinmesi gerekmektedir. Devlet malları ile ilgili uygulamalarda, söz konusu kurum ve kuruluşların kuruluşu, teşkilat yapısı, bütçe türü ve yönetim biçimi büyük önem taşımaktadır (211). Zira sözkonusu kurum ve kuruluşlar devlet mallarının yönetiminde örgütsel yapıyı oluşturmaktadır. Tüm organizasyonlarda örgüt, amaçları gerçekleştiren ana unsur olması nedeniyle vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Devlet mallarının yönetiminde (izlenmesi, bakım ve korunması, değerlendirilmesi ve denetimi) de örgütsel yapı aynı işleve sahip bulunmaktadır. Türkiye’de devlet mallarının önemli bir kısmı genel bütçeli kurumların yönetiminde bulunmaktadır. Hazine tüzel kişiliğini oluşturan bu kurumlar, bir taraftan “devletin hüküm ve tasarrufu altındaki” kamu mallarının yönetimini üstlenirken, bir taraftan da “Hazine malları”nı idare etmektedirler. T.B.M.M’nin her konuda olduğu gibi devlet mallarının yönetimine ilişkin yasama yetkisi yanında Bakanlar Kurulu’na bazı kanunlarla devlet mallarının yönetimine (satış, kira, tahsis, bedelsiz devir) ilişkin bir takım yetkiler verilmiştir. Bu çerçevede, oda ve borsalara taşınmaz mal satışına, belli tutarın üzerindeki taşınmaz malların satışına, yabani tarımsal ürünleri islah edenlere taşınmaz mal devrine, Yalova Kaplıcaları yönetimine taşınmaz mal tahsisine, liman, iskele ve rıhtımların ilgili kurumlara ve yerel yönetimlere devrine, İstanbul’da (211) Salahaddin Kardeş, Hazine Malları Mevzuatı Rehberi, Maliye Bakanlığı, A.P.K. Kurulu Yayını, No: 1995/340, Ankara 1995, s. 3. 106 yapılacak Olimpiyat Oyunları için, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne arazi tahsisine, Köy ve Mezralarda bulunan arazilerden 5 dönüme kadar olanları kullanıcılarına satmaya ve her yıl Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile belirlenen tutarı aşan taşınmaz mal satışına Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Bu yetkiler bir tarafa bırakılırsa devlet mallarının yönetimi ile ilgili kurum ve kuruluşları, genel yetkili kurum Maliye Bakanlığı ve münferit yetkiye sahip diğer kurum ve kuruluşlar şeklinde iki ana gruba ayırmak olanaklıdır. A. GENEL YETKİLİ KURUM : MALİYE BAKANLIĞI Maliye Bakanlığı, devlet mallarının yönetimi konusunda ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Zira, tüm genel bütçeli kurumlara izafeten Hazine tüzel kişiliğinin gerektirdiği tüm görevleri bu Bakanlık yerine getirmektedir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 46.maddesine göre genel bütçeli kurumlara ait taşınmaz mallar Hazine adına tescil edilir ve Maliye Bakanlığı tarafından yönetilir. Diğer taraftan 4353 sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Umum Müdürlüğü’nün Vazifelerine, Devlet Davalarının Takip Usullerine ve Merkez ve Vilayetler Kadrolarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. ve müteakip maddeleri gereğince, genel bütçeli kurulumlara izafeten Hazine tüzel kişiliğine ait tüm malların yargı mercilerindeki uyuşmazlıklarında görevli ve yetkilidir. Ayrıca 178 sayılı Maliye ve (Gümrük) Bakanalığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K.’nin 3, 13 ve 17.maddelerinde de bu Bakanlığa bir takım görevler verilmiştir. Maliye Bakanlığı devlet mallarının yönetimini esas itibariyle Milli Emlak Genel Müdürlüğü ve Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğü aracılığı ile yürütmektedir. Önemi nedeniyle bu iki Genel Müdürlüğün görev, yetki ve sorumlulukları tek tek sayılmıştır. Zira, sayılan bu görev, yetki ve sorumluluklar, devlet mallarının yönetimi çerçevesinde, bunların, 107 izlenmesi, değerlendirilmesi (nemalandırlması), korunması ve denetimi konularında sürekli tartışılacaktır. 1. Milli Emlak Genel Müdürlüğü 178 sayılı K.H.K’nin 13. maddesine göre, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün görevleri şunlardır : -Hazinenin özel mülkiyetinde ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz malların yönetimine ilişkin hizmetleri, gerektiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yaparak yürütmek, -Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmaz malların satışı, kiraya verilmesi, trampası ve üzerinde sınırlı ayni hak tesisi, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiralanması ve bu yerler için gerekli görülen hallerde kullanma izni verilmesi işlemlerini yapmak, -Devlete intikali gereken taşınır ve taşınmaz mallarla hakların Hazineye maledilmesi işlemlerini yürütmek, taşınmaz malların tescilini, taşınır malların tasfiyesini sağlamak, -Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden, kamu hizmeti için kullanılması gerekli olanları; genel, katma ve özel bütçeli idarelere tahsis etmek ve tahsis amacının ortadan kalkması veya amaç dışı kullanılması halinde tahsisi kaldırmak; tahsisi kaldırılan taşınmaz mallar üzerinde Hazine dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarına ait yapı ve tesisleri tasfiye etmek, tasfiyeye ilişkin esas ve usulleri belirlemek, -Devlete ait konutları yönetmek ve kamu kurum ve kuruluşlarına ait konutların yönetimi konusundaki politikaları belirlemek, her yıl yurtiçi ve yurtdışındaki kamu konutlarının kira ve yakıt bedelleri ile işletme, bakım ve onarım esaslarını tespit etmek, -Hazineye ait taşınmaz malların envanter kayıtlarını tutmak ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının taşınmaz mallarının envanter kayıtlarının tutulmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek, 108 -Bakanlık adına yapılacak kamulaştırma işlemlerini yürütmek ve diğer genel bütçeli kuruluşların kamulaştırdığı yerlerin Hazine adına tescilini sağlamak, -Kanunlar ve antlaşmalar gereğince muayyen zümrelere izafetle el konulması gereken para, mal ve hakların işlemlerini yapmak ve tasfiyelerini sonuçlandırmak, -Genel bütçeye dahil dairelerin hizmet dışı kalan taşınır mallarının satışını yapmak veya Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğü aracılığı ile sattırmak, -Bakanlık hizmet binaları ve İçişleri Bakanlığının görüşünü almak suretiyle Hükümet konaklarının yapımını programlamak, satınalma işlemlerini yürütmek ve bunların onarımlarını yapmak, -Kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmaz mallar üzerindeki yönetim esaslarını tespit etmek, -Kamu kurum ve kuruluşlarının taşınmaz mal edinme ve yönetimine ilişkin olarak hazırlayacakları kanun, tüzük ve yönetmelik tasarıları hakkında görüş bildirmek, -Kamu mallarına ilişkin politikaları tesbit etmek, -Hazine mallarıyla ilgili diğer mevzuatla Bakanlığa verilen görevleri yürütmek, -Görev alanına giren konulardaki alacakların süresinde ve mevzuata uygun olarak takip edilerek tahsil aşamasına getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, -Teşkilat ve görev alanına giren işlemleri kontrolörleri vasıtasıyla incelemek ve denetlemek. Yukarıya aynen alınan maddede, anlam ve içerikleri farklı “Hazine’nin özel mülkiyetindeki mallar”, “Devletin özel mülkiyetindeki mallar”, “Hazine malları”, “Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerler” ve “kamu malları” gibi kavram ve ifadeler bazen aynı anlamda bazen farklı anlamda kullanılmıştır. 109 2. Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğü 178 sayılı K.H.K’nin 17. maddesi ve 3007 sayılı Gümrük Mevzuatına Göre Tasfiye Edilecek Eşya Hakkında Döner Sermaye Kanunu’nun 2. maddesine göre kurulan Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün görevleri şunlardır : -3007 sayılı Kanuna göre, gerek Gümrük Kanunu, gerekse Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun hükümlerine göre, gümrüklere terkedilen veya müsadere edilen eşyadan tasfiyesi gerekenlerin tasfiyesini gerçekleştirmek, -3864 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanuna Göre Kaçak ve Kaçak Zannı ile Tutulan Her Çeşit Eşya, Alet ve Taşıma Vasıtalarının Tasfiyesi Hakkında Kanun’a göre kendisine verilen görevleri yapmak, -Gümrük denetimine tabi her türlü eşya için sundurmalar, antrepolar, ambarlar, açık sahalar ve bu mahiyette depolar işletmek, -Devlete intikal eden taşınır mallar ile genel bütçeye dahil dairelerin hizmet dışı kalan taşınır mallarından tasfiyesine karar verilenlerin satışını yapmak (3212 sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması, Diğer Devletler Adına Yurtdışı ve Yurtiçi Alımlarının Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında Kanun’a göre satışı ve tasfiyesi yapılan askeri malzemeler hariç), -Teşkilat ve görev alanına giren işlemleri kontrolörleri vasıtasıyla incelemek ve denetlemek, -Bakanlıkça verilecek benzeri görevleri yapmak, Görülüyorki Maliye Bakanlığı, devlet mallarının yönetiminden yani, izlenmesinden, bakım ve korunmasından, değerlendirilmesinden (satış, kira, irtifak hakkı tesisi ve ecrimisil tahsili, gümrüklü taşınır malların tasfiyesi gibi) genel olarak yetkili ve sorumlu tutulmuştur. Bu yetkileri kullanırken iki ayrı genel müdürlüğün kurulması, zorunlu bir uygulama değildir. Bu nedenle Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile Tasfiye 110 İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün birleştirilmesi gerekmektedir. Bunlar yanında aşağıda belirtilen çok sayıda kurum ve kuruluşun münferit yetki ve sorumluluğa sahip olması, devlet mallarının yönetiminde yetki karmaşası ortaya çıkarmıştır. Öyleki kimi kez hangi kurumun, hangi konularda yetkili olduğu tam anlamıyla bilinememektedir (212). Bu durum yetki karmaşası yanında, devlet mallarının yönetiminde eşgüdüm sorunları da ortaya çıkarmaktadır (213). B. MÜNFERİT YETKİLİ KURUM VE KURULUŞLAR Devlet mallarının yönetimi konusunda genel yetkili kurum Maliye Bakanlığı dışında, malın özelliğine ve ihtisası gerektiren hizmetin niteliğine göre münferit yetkiye sahip kurum ve kuruluşlar da bulunmaktadır. Bunlar mevcut statüsü ve bütçe yapısı dikkate alınmadan işlevleri itibariyle benzer görev ve yetkilere sahip olmalarına göre gruplandırılarak sayılmakla yetinilmiştir. Zira, satış, kiraya verme, irtifak hakkı tesisine ve tahsise yetkili olanlar, “devlet mallarının değerlendirilmesi” bölümünde, kayıt ve tescile yetkili olanlar, “devlet mallarının izlenmesi” bölümünde, bakım, onarım ve korumaya yetkili olanlar, “devlet mallarının bakım, onarım ve korunması” bölümünde, daha ayrıntılı analitik ve eleştirel bir bakışla incelenecektir. 1. Satış Yapmaya Yetkili Olanlar a. Taşınır Mal Satışına Yetkili Olanlar -Milli Savunma Bakanlığı ; Harp gemileri ile ihtiyaç fazlası ve hurda askeri araç, gereç malzemenin satışı, (212) (213) İlyas ARLI, “Hazine Taşınmaz Malları ve Kamu Malları ile İlgili Yetkili Kuruluşlar,” Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 333, Aralık-2002, s. 44. Mehmet Koçyiğit, Kamuya Ait Taşınmaz Malların Milli Ekonomiye Kazandırılması, (Bilimsel Toplantı), Bildiri, ASO Yayını, No: 46, Ankara, 2000, s. 29. 111 -Emniyet Genel Müdürlüğü ; İhtiyaç fazlası ve hurda araç, gereç ve malzemenin satışı, -Diyanet İşleri Başkanlığı ; Mazbut ve mülhak Vakıflara ait cami ve mescitlere bağışlanmış eşyaların satışı, -Katma Bütçeli Kuruluşlar ; Tüzel kişiliklerine ait her türlü araç, gereç ve malzemelerin satışı, -Bağımsız Bütçeli Kuruluşlar ; Tüzel kişiliklerine ait her türlü araç, gereç ve malzemelerin satışı, Konularında yetkilidirler. b. Taşınmaz Mal Satışına Yetkili Olanlar -Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ; Afet bölgelerindeki arazilerin afetzedelere satışı, -Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ; Yabani zeytinleri aşılamaya talip olanlara ve Tarım Meslek Liselerini bitirenlere arazi satışı, -Çevre ve Orman Bakanlığı ; Orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin orman köylülerine satışı, -Katma Bütçeli Kuruluşlar ; Tüzel kişiliklerine kayıtlı her türlü taşınmaz malların satışı, -Bağımsız Bütçeli Kuruluşlar ; Tüzel kişiliklerine kayıtlı taşınmaz malların satışı, bağımsız bütçeli kuruluşlardan Toplu Konut İdaresi temin ettiği arsa, arazi ve konutların satışı, Konularında yetkili bulunmaktadır. Devlet mallarının satışı konusunda çok sayıda kurum ve kuruluşun yetkili olması, bu malların genel olarak yönetiminde, özel olarak da değerlendirilmesinde bir takım sakıncalar doğurmaktadır. Zira, herbir kurum ve kuruluşun ayrı ihale, bütçe ve muhasebe sistemine sahip olması bu karmaşayı daha da artırmaktadır. 112 Bu çerçevede 5273 sayılı Kanun’la Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’nün kaldırılarak, görevlerinin Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredilmesi isabetli olmuştur. Benzer bir uygulama Yunanistan’da da geçerlidir. Yunanistan Kamu Gayrimenkul Şirketi (The Greek Public Real Estate Corporation) hem arsa ve konut üretiminde, hem de bunların fizibilitesi ve yönetiminde tek yetkilidir (214). Diğer taraftan adlarına önemli ölçüde taşınmaz mal kayıtlı bulunan sosyal güvenlik kuruluşlarının tek çatı altında birleştirilmeleri uygun olacaktır. 2. Tahsis Yapmaya Yetkili Olanlar 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çıkmadan önce taşınmaz devlet mallarının tahsisi konusunda Maliye Bakanlığı’nın genel, bazı kurum ve kuruluşların münferit yetkisi (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nün mera tahsis yetkisi gibi) sözkonusu iken 5018 sayılı Kanun’un 47.maddesi gereğince tüm kamu idareleri kanunlarında belirtilen kamu hizmetlerini yerine getirebilmek için mülkiyetlerinde bulunan taşınmaz malları kendi aralarında (bedelsiz olarak) tahsis etmekle yetkilendirilmişlerdir. Tahsis yetkisinin tüm kamu kurum ve kuruluşlarına verilerek bu uygulamanın yaygınlaştırılması olumlu bir adım olmakla bunun objektif ölçütler içerisinde yapılması gerekmektedir. 3. Lisans veya Ruhsat (İzin) Vermeye Yetkili Olanlar Devlet mallarının kullanımı için lisans ve izin verme yetkileri daha çok (görünmez) kamu malları için geçerlidir. Bu çerçevede ; -Telekomünikasyon Kurulu ; Her nevi radyo ve televizyon frekans planlaması, tahsisi ve tescili işlemlerini, (214) Ministry Of Economy Of Greek, Statistics, Athens, 2002, s. 1-2. 113 -Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ; Yayın kuruluşlarına yayın izni ve lisansı verme, kanal ve frekans bandı tahsisi işlemlerini, -Ulaştırma Bakanlığı ; Türk hava sahasında sivil uçakların seyrüseferini, trafik haberleşme hizmetlerini ve bunların uçuş güzergahlarına yönelik izin ve tahsis işlemlerini, Yapma konusunda yetkili kılınmışlardır. 4. Kiraya Vermeye ve İrtifak Hakkı Tesisine Yetkili Olanlar -Enerji Bakanlığı ; Boru hatları güzergahındaki mera, çayır gibi yerlerin niteliğini değiştirerek, Hazine adına tescilini yaptırarak, buraları BOTAŞ Genel Müdürlüğü lehine irtifak hakkı tesis edilmesi, -Çevre ve Orman Bakanlığı ; Devlet ormanlarının kamu yararına irtifak hakkı tesis edilmesi, -Kültür ve Turizm Bakanlığı ; Atatürk Kültür Merkezi Alanı içindeki tesis ve yerlerin kiraya verilmesi, -Katma Bütçeli Kuruluşlar ; Sahibi bulundukları malları kiraya verme ve irtifak hakkı tesisi, -Bağımsız Bütçeli Kuruluşlar ; Tüzel kişiliklerine ait her türlü malları kiraya verme ve irtifak hakkı tesisi, Konularında yetkili bulunmaktadırlar. Devlet mallarının satışında olduğu gibi, kiraya verme ve irtifak hakkı tesisi konusunda da çok başlılık mevcuttur. Bu malların kiraya verilmesi veya irtifak hakkı tesisi ile değerlendirilmesi, birçok kurum ve kuruluşun izni veya uygun görüşünü gerektirmesi nedeniyle çok zaman almaktadır. Sözgelimi bir su ürünü üretim yeri kiralamak isteyen bir girişimci Tarım ve Köyişleri Bakanlığının belirlediği kriterlere uymak yanında, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığından uygun görüş çıkması kaydıyla, Voli ve Dalyan yeri ise ayrıca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nden de izin alarak ilgili il özel idaresine başvurup kiralama talebinde bulunması gerekmektedir. Kiralama sürecinin tamamlanmasından önce ve sonra, girişimcinin başvurmak 114 zorunda olduğu meslek odasına kayıt, belediye iş yeri açma izni (ruhsatı) ve sağlık müdürlüğü ruhsatı, Bağ-Kur ve Vergi Dairesi kayıtları da eklenince bir üretim yeri meydana getirmek aylar, bazan yıllar almaktadır. Bu durum ulusal ekonomi açısından girişimcilerin şevkini kırarken, finansal açıdan da devletin gelir kaybına yol açmaktadır. Zira ülkemizde, tarımsal üretimin önemli alt sektörlerinden birisi olan su ürünleri üretimi arzu edilen boyutlara ulaşamamıştır Devlet mallarının kiraya verilmesinde ve irtifak hakkı tesisindeki çok başlılık zaman zaman ilgili kurum ve kuruluşlarla girişimciler arasında anlaşmazlıklara neden olmakta, konuya yargı süreci de eklendiğinde sorun bir nevi “bürokratik işkence”ye dönüşmektedir (215). Bu olumsuzlukların giderilerek, devlet mallarının kiraya verilmesinin ve irtifak hakkı tesisinin daha kolay ve seri bir şekilde yapılması için örgütsel yapının gözden geçirilerek sadeleştirilmesi, arazinin sahibi ile bu konularda uzman tek bir kurumdan izin alma zorunluluğu dışındaki formalitelerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. 5. Kayıt ve Tescile Yetkili Olanlar Devlet mallarının yönetimi çerçevesinde bu malların kayıt ve tescili konusunda münferit yetkiye sahip kurum ve kuruluşlar şunlardır : -Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ; Kadastro çalışmalarını yaparak, tapuya tescili gereken yerlerin ilgili kurum ve kuruluşlar adına tescili, -Kültür ve Turizm Bakanlığı ; Taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tescili, (215) İsa Sezgin, “Mahkemeyi Kazandı. Ama Ellibin Balığını Kaybetti”, Zaman Gazetesi, 30.8.2003. Yazının özeti: Emeklilik ikramiyesi ile bir balık çiftliği kuran Yrd.Doç.Dr. O.T., TEAŞ’ten kiraladığı arazi için DSİ ve Tarım Bakanlığı’nın onayını da alarak üretime başladıktan sonra, arazinin Hazine’ye ait olduğundan bahseden ilgili yerin Malmüdürlüğü’nün yazısı üzerine konuyu mahkemeye intikal ettirir. Ancak dava 1,5 yıl gibi bir zamanda lehine çözülmüş olsa da çiftlikte ürettiği ellibin yavru balık bakımsızlıktan ölmüştür. 115 -Ulaştırma Bakanlığı ; Sivil uçaklara ait sicillerin tutulması, -Denizcilik Müsteşarlığı ; Gemi sicillerinin tutulması, -Enerji Bakanlığı ; Maden sicillerinin tutulması, -Emniyet Genel Müdürlüğü ; Motorlu kara taşıtlarının trafik şube veya bürolarına yazılması, -Katma Bütçeli Kuruluşlar ; Sahip oldukları taşınmaz malların kendi adlarına tescili ve katma bütçeli kuruluşlardan Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ise petrol sicillerinin tutulması, -Bağımsız Bütçeli Kuruluşlar ; Başta sosyal güvenlik kuruluşları olmak üzere sahip oldukları taşınmaz malların kendi adlarına tescili, Konularında yetkili bulunmaktadırlar. Devlet mallarının satışı, tahsisi, kiraya verilmesi ve irtifak hakkı tesisindeki örgütsel dağınıklık, kayıt ve tescilde de kendini göstermektedir. Devletin her bir mal türü için ayrı kurum ve kuruluş tarafından sicil ve kayıt tutma yetkisi, bu malların sağlıklı bir envanterinin çıkarılması sorunu yanında, değerlendirme sorunu da meydana getirmekte, hatta bazı devlet malları ortadan kaybolmaktadır. Örneğin “eski eser” olarak bilinen taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının tescil ve korunmasından Kültür Bakanlığı sorumlu tutulmuşken, TBMM’nin yönetimine verilen saray ve kasırlarla içerisindeki tarihi eşyaların tescil ve korunması TBMM Milli Saraylar Dairesine verilmiştir. Uzmanlık sahası olmayan bu Daire’ye böyle bir sorumluluk verilmesi, zaman içinde önemli sakıncalar doğurmuştur. Örneğin Dolmabahçe Sarayı’nın envanterinin olmadığını TBMM Başkanı da doğrulamış, kimi tabloların kayıp olduğunu, kimilerinin yağmur suyu ile bozulduğunu belirterek, tarihi yapı ve içindeki eserlerin diğer devlet kurumlarına devredilmesini tartışmaya açmıştır (216). (216) Bülent Arınç, “Basın Toplantısı”, Zaman Gazetesi, 2.9.2003. 116 Benzer sorunlar taşıt araçları için de geçerlidir. Motorlu kara taşıtları; Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait trafik şube ve bürolarına, deniz taşıtları; Denizcilik Müsteşarlığı’nca tutulan gemi siciline, uçaklar; Ulaştırma Bakanlığı’nca tutulan uçak siciline tescil edilmekte, askeri kara, deniz ve hava taşıtları ise buralara kaydedilmemekte, kayıtlarını kendileri tutmaktadırlar. Böyle bir karmaşık örgütsel yapı içerisinde, devletin taşıt araçlarının sağlıklı bir dökümü şimdiye dek yapılmamıştır. Benzer sorunlar tabii servet ve kaynaklar konusunda da yaşanmaktadır. Petrol sicili, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nce, Maden sicili, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden Dairesi’nce tutulmakta, söz konusu yeraltı zenginliklerinin aranması ve ilk etüdlerin yapılmasına yönelik kayıtlar ise Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü tarafından tutulmaktadır. Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün maden arama, tarama, çıkarma faaliyetlerine, bor madeni araştırma, ürün geliştirme ve pazarlama teknikleri konusunda çalışmalar yapmak üzere 4685 sayılı Kanun’la kurulan Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü’nün faaliyetlerini de eklemek gerekmektedir. Aynı ve benzer görevleri yapmak üzere kurulan bu şekilde ayrı ayrı örgütsel birimler kurmak yerine, bunlardan birini daha işlevsel hale getirmek daha uygun olacaktır. Bu itibarla aynı veya benzer işlevler üstlenen bu dört birimin tek çatı altında birleştirilmesinde yarar bulunmaktadır. Devlet mallarının yönetimine ilişkin örgütsel yapının ortaya çıkardığı olumsuzlukların giderilmesi için devlet malları konusunda, aşağı yukarı benzer görev ve yetkilere sahip kurum ve kuruluşların sayılarının azaltılması yoluna gidilmelidir. Böylece, devlet mallarının yönetimindeki gereksiz bürokratik formaliteler azalacağından, zaman, insan ve kapital kayıpları ve israfları azalacaktır. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri’nde 1976 yılında yürürlüğe konulan, Federal Kamu Malları Politikası ve Yönetim Kanunu (Federal Land Policy and Management Act) nun (217) öngördüğü yönetim modelinden yararlanmak (217) Yamak, a.g.r. s. 4.. 117 olanaklıdır. Sözkonusu Kanun’a göre Amerika’da İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Federal Kamu Malları Yönetim Bürosu (Bureau of Land Management), ülkedeki yaklaşık 270 milyon acre (*) arazinin yanısıra 300 milyon acre yeraltı kaynaklarının da yönetiminden (kiralama, işletme hakkı, üretim ortaklığı v.s) sorumlu bulunmaktadır. Yeraltı ve yerüstü faaliyetleri olarak BLM (Bureau of Land Management) tarafından yönetilen araziler aşağıdaki alanlardan oluşmaktadır. -Doğal hayatın korunması için ayrılmış yerler, -Rekreasyon alanları, -Arkeolojik ve tarihi kıymeti içeren araziler, -Büyükbaş hayvan otlak alanları, -Üretim ve ulaşım alanları (yollar, madenler, boru hatları, ormanlar dahil) Görülüyor ki BLM, ülkedeki genel olarak tüm taşınmaz devlet mallarının yönetimini tek elden yönetmektedir. 1994 yılı gelir istatistiklerine göre BLM’in toplam geliri 2 milyar Dolar’ın üzerinde gerçekleşmiştir (218). Ülkemizde de benzer bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Zira, örgütsel yapıdaki çok başlılık ve dağınıklık, genel olarak devlet mallarının yönetimini güçleştirdiği gibi özel olarak da söz konusu malların kamu finansmanı açısından değerlendirilmesinde önemli olumsuzluklar meydana getirmektedir. Gerçekten, devlet malları üzerinde tasarruf yetkisine sahip kurum ve kuruluşların sayısındaki fazlalık, hem de bu kurum ve kuruluşların yönetimine bırakılan taşınır ve taşınmaz malların çeşitliliği, devlet mallarının yönetiminde bir çok sorunun oluşmasına neden olmaktadır. (*) (218) 1 acre :0,4 hektardır. Yamak, a.g.r., s. 5. 118 Bunun bir sonucu olarak devlet mallarının iyi bir şekilde idare edilmediği ifade edilmektedir (219). Öyleki, devletin özel malları gibi devletin kamu malları da sahip oldukları özelliklerden uzaklaştırılarak adeta “kurum malı” haline dönüştürülme sürecine sokulmaktadır. Bu sorunların aşılması için Maliye Bakanlığı’nın konumu güçlendirilerek bu Bakanlığın eşgüdümündeki özel yetkiye sahip diğer kuruluşlarla işbirliği ve ilişkileri ayrıca ortaya konulabilir. Zira günümüzde ilerleme kaydeden ekonomik yapı, artan nüfus artışı, çevre kirliliği, ekolojik denge ve tarımsal ilerlemeler, devlete ait taşınmaz mal potansiyelinin etkili bir şekilde yönetimini zorunlu kılmaktadır (220). Esasen 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (k) bendinde “kamu kuruluşlarına ait taşınmaz mallar üzerindeki yönetim esaslarını tespit etmek” görev ve yetkisi Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. Bu hususun hayata geçirilmesinde en önemli sorun, devlet mallarının yönetimiyle görevli diğer kurum ve kuruluşların bu gerekliliği benimsemeleri, uzun yılların yerleştirdiği bir takım yanlış alışkanlıkların değiştirilmesidir. Çünkü sadece yasal düzenlemelerle amaçlanan sonuçların gerçekleşmesi olanaklı değildir. Kamu kurum ve kuruluşları arasında bir anlayış birliğinin sağlanması daha önemli görülmektedir (221). Kurumlar arasındaki etkin bir iletişim veya aynı konuyla ilgili kurum ve kuruluşların bir üst kurum altında toplanması, hem devlet açısından, hemde kişiler açısından önemli yararlar sağlayacaktır (222). (219) (220) (221) (222) Veysel Sezgin, “Hazine Malları Üzerinde Tasarruf Yetkisine Sahip, Maliye Bakanlığı ile Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşları, Bunlar Arasındaki İlişkiler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2001, s. 155. Sezgin, a.g.et., s. 160. Taner Turan, Devlete Ait Taşınmaz Malların Tek Elden Yönetimi, (Hukuki Sorunlar ve Öneriler), Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 94. Erhan Peker, Kamuya Ait Taşınmaz Malların Milli Ekonomiye Kazandırılması, Sonuç veDeğerlendirme, s. 132. 119 Bir bürokrasi hikayesi “Bu dört kişi arasında geçen bir hikayedir. Herbiri, Biri, Herhangibiri ve Hiçbiri. Önemli bir iş yapılması gerekiyordu ve bu Herbiri’nin sorumluluğu idi. Herbiri Biri’nin yapacağından emindi. Herhangibiri yapabilirdi fakat Hiçbiri yapmadı. Biri bu işe kızdı çünkü bu Herbiri’nin işiydi. Herbiri, Herhangibiri’nin yapabileceğini düşünmüştü, fakat Hiçbiri, Herbiri’nin yapamayacağını düşünmemişti. Sonuçta, Hiçbiri, Herhangibiri’nden işin yapılmasını takip etmediği halde Herbiri Biri’ni suçladı” Anonim 120 III. DEVLET MALLARININ İZLENMESİ Kültür ve turizmden milli savunmaya, bayındırlık ve yerleşimden tarıma kadar çeşitli kamu hizmetlerinde kullanılan veya gelirinden faydalanılan devlet mallarının izlenmesi, söz konusu malların yönetimi ve rasyonel bir şekilde değerlendirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Devlet mallarının izlenmesi, söz konusu malların kayıt ve envanteri ile muhasebesi başlığı altında açıklanacaktır. A. DEVLET MALLARININ KAYIT VE ENVANTERİ Devlet mallarının kaydını kim ve nasıl tutmaktadır ? Bu soruya kısa bir cevap verebilmek olanaksızdır. Devlet mallarının kaydı ve envanteri bu malların türlerine göre çeşitli kurum ve kuruluşlarca yapılmaktadır. Bazı hallerde çift kayıtlar bile ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan devlet malları konusunda kesin ve net bir bilgi edinebilmek zordur (223). Devlet mallarının karmaşık kayıt düzenini anlaşılır hale getirebilmek için bu malların işlevsel ayrımı (kamu-özel mal) çerçevesinde incelemekte yarar vardır. 1. Devletin Kamu Mallarının Kayıt ve Envanteri Devletin mallarını işlevsel kategori açısından devletin kamu malları ve devletin özel malları olarak belirledikten sonra bunların kayıt ve envanterini taşınmaz ve taşınır mal oluşlarına göre incelemek gerekmektedir. Konuya geçmeden önce belirtmek gerekir ki, devletin kamu mallarının kayıt ve envanteri (sayım ve dökümü) hiçbir şekilde özel mülkiyete benzer bir kayıt ve envanter değildir. Bu kayıtlar hiçbir kurum ve kuruluşa mülkiyet hakkı vermez. Zira kamu malları, devletin (223) Kırbaş, a.g.e., s. 95. 121 hüküm ve tasarrufunda olup, özel mülkiyet rejimi ile irtibatlandırılamazlar. Bu kayıtlar, söz konusu malların izlenmesi, gözlenmesi, korunması ve değerlendirilmesi (nemalandırılması) amacına yöneliktir. a. Kamu Taşınmaz Mallarının Kayıt ve Envanteri Kamu taşınmaz mallarının kayıt ve envanteri konusunda genel olarak Kadastro Kanunu’nda, özel olarak da bazı teşkilat ve kuruluş kanunlarında hükümler bulunmaktadır. Bu hükümler aşağıda özetle belirtilmiştir. Kamu Taşınmaz mallarının kayıt ve envanterine ilişkin hükümler ilgili kanunlarda, kayıt, tescil, tespit, sınırlandırma, haritada gösterme şeklinde ifade edilmektedir. Bu işlemler ise kadastro çalışmalarının sonucuna göre yapılmaktadır. Ülkemizde kadastro çalışmaları genel kadastro ve orman kadastrosu olarak yürütülmektedir. -Genel kadastro çalışmaları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce yürütülmekte olup, 3402 sayılı Kanun’un 16.maddesine göre, ilgili kurum veya kuruluşlarca bütçe olanakları veya benzeri kaynaklarla finanse edilerek temin edilen özel mülkiyete elverişli taşınmaz mallar sözkonusu kurum veya kuruluşlar adına tapu kütüğüne kaydedilmektedir. Bu mallar kamu hizmetine tahsis edilerek kamu malı statüsüne dönüşmektedir. Orta mallarından mera, yaylak ve kışlaklar sınırlandırılarak özel sicile yazılmakta, yol, meydan ve köprü gibi orta malları ise sadece haritasında gösterilmektedir. Sahipsiz mallar ise sınırlandırılmamaktadır. Orman sınırları dışına çıkarılan yerlerdeki kadastro çalışmaları da genel kadastro çerçevesinde Tapu ve Kadastro Teşkilatı tarafından yürütülmektedir. Devletin kamu mallarından yeterince yararlanabilmek için ülkemizde kadastro çalışmalarının süratle bitirilmesi gerekmektedir. Zira ancak bu çalışmalardan sonra devletin kamu mallarının sağlıklı bir envanteri yapılabilir. Kadastro geçmeyen 122 yerlerde mülkiyet sorunları giderilemez (224). Bu bağlamda Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bünyesinde sürdürülen ve kısa adı TAKBİS olan bilgi sisteminin kısa sürede kurulması önem taşımaktadır. Ülkemiz için önemli finansman kaynağı teşkil eden bu mallardan ilgili kurum ve kuruluşlar adına tescili gerekenlerin ayıklanarak devletin özel malları arasına dahil edilmesi, diğerlerinin kamu malı olarak belirlenmesi ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacaktır. -Orman kadastrosu ise 3224 sayılı Orman Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve görevleri Hakkında Kanun’un 2.maddesinin (g) bendine göre Orman Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında sayılmakla birlikte, 3402 sayılı Kanun’un 5304 sayılı Kanun’la değişik 3.maddesine göre bundan böyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce yapılmaya başlanmıştır. Ancak kadastro ekibine Orman Genel Müdürlüğü en az bir Orman Yüksek Mühendisi veya Orman Mühendisi görevlendirerek katkıda bulunacaktır. Kadastro Kanunu’na göre sahipsiz mallar arasında yer alan ormanların 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre Hazine adına tapu kütüğüne tescil edileceği öngörülmüştür. Kamu mallarının “tapuya bağlanamazlar” kuralı ülkemizde ormanlar açısından işlememektedir. Bazı ülkelerde de olduğu gibi ülkemize özgü bu istisnai durumun uygulamada olumlu ve olumsuz yanları bulunmaktadır. Bu durumun olumlu yanı, Orman Kanunu’nun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, orman köylülerine satışını olanaklı kılmasıdır. Olumsuz yanı ise ormanlar üzerinde üçüncü kişilerin tescil davası açmalarına yol açmasıdır. -3155 sayılı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 8.maddesinin (a) bendine göre tarım reformu uygulama alanlarında, imar, ihya ve ıslah hizmetleri ile yeni tarım alanları kazanmak üzere tedbirler almak, kazanılan bu arazi ile (224) Ali Karaarslan, Kamuya Ait Taşınmaz Malların Milli Ekonomiye Kazandırılması, Tartışmalar, s. 112. 123 daha önce zilyetleri tarafından imar ve ihya edilen arazinin Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu esaslarına göre dağıtım ve tescil işlemlerinin yürütmek bu Genel Müdürlüğün görevleri arasında sayılmıştır. -2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 7.maddesine göre korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespit ve belgelendirilmesi, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yapılmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yönetimindeki veya denetimindeki mazbut ve mülhak vakıflara ait taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespiti, envanterlenmesi ve tescilinden Vakıflar Genel Müdürlüğü sorumlu tutulmuş bulunmaktadır. Tespit ve tescil ile ilgili usul, esas ve kıstasların yönetmelikle düzenleneceği de öngörülmüştür. -167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 3.ve 15.maddeleri gereğince yeraltı sularının tespiti, arama ve kullanma belgelerinin kaydı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün görevlerindendir. -3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 9.maddesine göre kıyı kenar çizgisi Valiliklerce tespit edildikten sonra Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanmakta, 12.maddesine göre sahil şeridinde yapılan iskele, liman, barınak, fener, çekek yeri, tuzla, dalyan, tersane, gemi söküm yeri ve su ürünü üretim yeri gibi tesisler tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlettirilmektedir. Taşınmaz vakıf eserlerinin kayıt ve tescili konusunda gerek 227 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K’de gerekse 2863 sayılı Kanunda hüküm bulunmamaktadır. Diğer taraftan bunların tespitini sağlayacak lasermetre, digitalmetrik kamera gibi teknolojik gereçler Vakıflar Genel Müdürlüğü envanterinde bulunmamaktadır (225). (225) Sayıştay Başkanlığı, “Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Sorumluluğundaki Tarihi Eserlerin Korunması Hakkında Rapor”, Sayı: 5093/1, Ankara, Mayıs-2004, s. 21. 124 Yukarıda özetlenen kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, kamu taşınmaz mallarından kimileri “tescil”e, kimileri “sınırlandırma”ya, kimileri ise sadece “harita üzerinde tespit”e tabi tutulmuştur. Tescil işlemi ile kamu mallarının belirgin özelliklerinden birisi olan “tapu kütüğüne bağlanamazlar” ilkesi zedelenmiş olmaktadır. Kamu mallarının tescile tabi tutulması, üçüncü kişilerin “tapu tescil davası” açmalarına yol açmaktadır. Bu itibarla, esas itibariyle devletin özel malı iken tahsis işlemi ile kamu malı haline gelen hizmet malları dışında kalan kamu malları için orta mallarında olduğu gibi bir özel sicil tutulması yeterli olacağından tescil zorunluluğu kaldırılmalıdır. b. Kamu Taşınır Mallarının Kayıt ve Envanteri Kamu taşınmaz mallarında olduğu gibi kamu taşınır malları için genel içerikli bir kanun bulunmamaktadır. Kamu taşınır mallarının kayıt ve envanteri, özel kanunlarla veya teşkilat kanunlarıyla düzenlenmiş bulunmaktadır. Şöyle ki; -6326 sayılı Petrol Kanunu’nun 34.maddesine göre Petrol İşleri Genel Müdürlüğü bir petrol sicili tutmaktadır. -Keza 3213 sayılı Maden Kanunu’na göre, enerji ve metal madenlerle kıymetli taşlardan oluşan madenler, içindeki arzın mülkiyetine tabi olmadıklarından taşınır mal hükmünde olup, tüm maden hakları ve faaliyetleri ile ilgili teknik ve mali konuları içeren maden sicili Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nca tutulmaktadır. -2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 7.maddesine göre korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklarının tespit ve tescili ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yapılmaktadır. Yönetimi TBMM’ne bırakılan milli saraylarla içindeki eşya ve eserlerin kayıt ve envanterinden, Milli Saraylar Dairesi sorumlu bulunmaktadır. Gerek kamu taşınmaz mallarının, gerekse kamu taşınır mallarının kayıt ve tescili ile ilgili çok sayıda kurum ve kuruluşun görevli, yetkili ve 125 sorumlu olmalarının meydana getirdiği örgütsel karmaşa bir önceki bölümde dile getirilmiştir. Söz konusu örgütsel dağınıklık ve karmaşa yanında, devletin taşınır ve taşınmaz kamu mallarının kayıt ve envanterine ilişkin miktar ve rakamlar sağlıklı değildir. Zira özellikle devletin taşınmaz kamu mallarından olan arazilerin, kadastro çalışmaları henüz tamamlanamadığından miktarı tam olarak bilinememektedir. Ülkemizde kadastrolanacak toplam alan 417.000.kilometrekare olmasına rağmen Aralık-2004 ayı sonu itibariyle bu alanın % 91.88’ine tekabül eden 383.148 kilometrekaresinin kadastrosu tamamlanmıştır (226). Kadastrosu tamamlanan yerlerde Hazine adına tescil edilen taşınmaz mallar, satış da dahil olmak üzere her türlü tasarrufa elverişli hale gelmiş olur. Tescil dışında kalan kamu taşınmaz malları (sahipsiz ve orta malları) ise satış dışında kiraya verme, irtifak hakkı tesisi, işgalli ise ecrimisil uygulanarak değerlendirilebilir. Bu durumda bile taşınmaz malların değerinin bilinmesi zorunluluk arzetmektedir. Aksi halde bunların kira bedelleri ve diğer gelirleri tam olarak saptanamaz. Oysa, kamunun verimlilik analizlerinde her bir kamu kurumunun kullandığı taşınır ve taşınmaz malların gerçek büyüklüğünü bilmek gerekir. Bütçelerle saptanan hedeflere ulaşmada devletin tüm mallarını hesaplamayan ve hizmetin maliyetini gözönüne almayan bir kayıt düzeni ile sağlam kaynak-hedef ilişkisi kurulamaz (227). Zira devlet malları arasında önemli bir yer tutan Hazine arazileri, hem konut üretimi bakımından, hem arsa üretimi bakımından hem de ülke ekonomisi için ciddi bir finansman kaynağı olması bakımından önemsenmelidir (228). (226) (227) (228) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, “2004 Yılı İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004. Azmi Güngör, Yönetim Aracı Olarak Türk Devlet Muhasebesi, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı Yayını, No: 231, Ankara 1981, s. 73. Zafer Çağlayan, Kamuya Ait Taşınmazların Milli Ekonomiye Kazandırılması, Bildiri, s. 122. 126 Bu nedenle çıkarılacak genel içerikli bir devlet malları kanunu ile Kamu taşınır ve taşınmaz mallarının sağlıklı şekilde kayıt ve envanterine olanak sağlayan yeni bir sistem getirilmelidir. 2. Devletin Özel Mallarının Kayıt ve Envanteri Devletin özel mallarının kapsamına, kamu kurum ve kuruluşlarının özel hukuk hükümlerine göre sahip olduğu taşınır ve taşınmaz mallar girmektedir. Devletin taşınmaz özel mallarının tapu kütüğüne (siciline) kaydı veya taşınır özel mallarının ayniyat defterlerine kaydı, özel hukuktaki mülkiyet hakkının doğurduğu tüm hakları vermektedirler. Bu nedenle bu mallar alım-satım da dahil olmak üzere her türlü medeni hukuk tasarrufuna konu teşkil etmektedirler. Devletin özel mallarının kayıt ve envanterini de kamu mallarında olduğu gibi, taşınmaz ve taşınır mal oluşlarına göre ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. a. Özel Taşınmaz Malların Kayıt ve Envanteri Devletin özel taşınmaz mallarının kayıt ve envanterini, Hazine’ye, katma bütçeli kuruluşlara ve bağımsız bütçeli kuruluşlara ait mallar açısından ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. (1) Hazine Taşınmaz Mallarının Kayıt ve Envanteri Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 45.maddesine göre genel bütçeli kurumların edindiği taşınmaz mallar Hazine adına tescil ettirilir. Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve Bakanlıkların da aralarında bulunduğu genel bütçeli kurumların ayrı tüzel kişilikleri bulunmadığından, bunlar taşınmaz mal sahibi olamamakta, ancak tüm genel bütçeli kurumlara izafeten söz konusu kurumların taşınmaz malları Hazine tüzel kişiliği adına tescil edilmektedir. Bu çerçevede 178 sayılı Maliye Bakanlığı'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 13.maddesinin ( c) bendine göre devlete intikali gereken 127 taşınmaz malların Hazine’ye maledilmesi işlemlerini yürütmek, söz konusu malların tescilini sağlamak, (f) bendine göre Hazine’ye ait taşınmaz malların envanter kayıtlarını tutmak ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının taşınmaz mallarının envanter kayıtlarının tutulmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek görevi bu Bakanlığa verilmiştir. Maliye Bakanlığı, Hazine taşınmaz mallarının kayıt (tescil) ve envanter işlemlerini, Milli Emlak Genel Müdürlüğü merkez ve taşra örgütlerince (illerde varsa Defterdarlık Milli Emlak Daire Başkanlıkları, olmayan yerlerde Milli Emlak Müdürlükleri, ilçelerde Malmüdürlüğü bünyesindeki Milli Emlak Servislerince) yürütmektedir. Diğer taraftan 5018 sayılı Kanun’un 44.maddesine göre, bu malların kaydı ile mal yönetim hesabının verilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığı’nca hazırlanacak ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceği öngörülmüştür. Henüz bu yönetmelik çıkarılmamıştır. Ancak Maliye Bakanlığı’nca 1.1.2004 tarihinde yürürlüğe konulan, “Genel Bütçeye Dahil Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliği”yayınlanmıştır (229). Sözkonusu yönetmeliğin 446.maddesine göre Hazine’ye ait taşınmaz mallar “Duran Varlıklar Amortisman ve Yeniden Değerleme Defteri”ne kaydedilecektir. Bu deftere kayda alınan duran varlıkların (taşınmazların) cinsi, nevi, miktarı, edinme tarihi, iktisap değeri, amortisman oranı ile yeniden değerleme oranına ilişkin bilgiler kaydedilecektir. Hazine taşınmaz mallarının kaydına ilişkin işlemler 271 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (230) ile açıklığa kavuşturulmuştur. Bu genel tebliğe göre, taşınmaz mallara ilişkin tapu bilgileri ve diğer bilgiler bilgisayar ortamında çoğaltma (replication) yoluyla, çevrim içi (on-line) olarak taşra birimlerinden Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne ulaşmaktadır. (229) (230) Bkz., R.G: 20.2.2004/25379. Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün 7.11.2003 Tarih ve 39636 sayılı yazısı. 128 Hazine’ye ait olmakla birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) ve Milli Savunma Bakanlığı’nın yararlanması amacıyla, bu kurumlara tahsis edilen taşınmaz mallar, Türk Silahlı Kuvvetleri Taşınmaz Mal Yönetmeliğine (231) göre bir takım belgelere kaydedilerek izlenmektedir. Bu belgeleri şu şekilde sıralamak olanaklıdır. -Silahlı Kuvvetler ihtiyacında kullanılan arazi ve arsalar üzerindeki bina ve tesislerin türleri ile tapu bilgilerini gösteren Taşınmaz Mal Sayım Çizelgesi, -Taşınmaz mallardan, binaların bulunduğu yeri, hangi birlik tarafından kullanıldığını, elektrik, su ve kalorifer tesisatının olup olmadığını göstermek için tutulan Taşınmaz Mal Kayıt Kartı, -Taşınmaz mallardan, binaların bulunduğu yerle birlikte, bunların satın alma ve kamulaştırma bedelleri ve iktisap tarihleri ile içindeki mütemmim cüzünü ve teferruatını göstermek için tutulan Taşınmaz Mal Sicil Dosya Kartı. 2004 yılına gelinceye kadar Hazine taşınmaz malları için onca kayıt ve belge düzenlenmesine rağmen, bunlar genel muhasebe disiplininin teorik ve teknik yapısından, hesap sisteminden uzak defter, belge ve kayıtlar şeklinde belirmiştir. Bu kayıtlar sadece, taşınmaz malın bulunduğu yeri, yüzölçümünü ve mahiyetini (bina, arsa, arazi) göstermiştir. Gelinen noktada yapılacak şey, ülkemizdeki kadastro çalışmalarının süratle sonuçlandırılarak Hazine’ye intikali gereken yerlerin tescilinin yapılmasıdır. Bundan sonra Hazine taşınmaz mallarının günün rayiçlerine uygun değerlemelerinin yapılması gerekmektedir. Zira bir maldan elde edilecek yarar, her şeyden önce onun değerinin iyi bilinmesine bağlıdır (232). Ne varki şimdiye kadar değerleme konusunda yeterli deneyimi olmayan ülkemizin bu alanda zorlanacağını (231) (232) Bkz. R.G: 3.2.2002/24660. İlhami Söyler, “Kamu Finansmanı Açısından Devlet Mallarının Değerlendirilmesi” Maliye Dergisi, Sayı: 117, Mart-Aralık, 1994, s. 100. 129 belirtmek gerekir. Dünya’da taşınmaz malların değerlerinin tespiti ile ilgili olarak genellikle; *Pazar fiyatı (emsal araştırması) yöntemi, *Maliyet yöntemi ve *Gelirlerin kapitalizasyonu yöntemi uygulanmaktadır (233). Boş arazileri, gelirsiz arsalar ve benzeri yerleri pazar fiyatı yöntemiyle, binaları ve benzeri sabit tesisleri maliyet yöntemiyle, gelirli arsa ve arazileri ise gelirlerin kapitalizasyonu ile değerlemek gerekir. Bu çalışmalarda özel danışmanlık şirketlerinden de yararlanılabilir. Zira sözkonusu şirketler Sermaye Piyasası Kurulu’nca gayrimenkul yatırım ortaklıklarının portföylerindeki taşınmaz malların ve hakların değerlemesi ile rayiç kira bedellerinin tespiti konularında yetkili kılınmaktadırlar. Değerleme konusunda bir diğer sorun da kamu taşınmaz mallarının durumudur. Zira bunlar arasında deniz, göl, akarsu, dağ, tepe, bataklık ve sazlık gibi tescile, hatta sınırlamaya tabi olmayan mallar vardır. Devletin bu türlü kamu mallarından ekonomik olarak yararlanılmakta olanları değerlemek gerekmektedir. Bu husus uluslararası mali standartlar bağlamında tüm ülkelere önerilmektedir (234). Bu standartlara göre gelecekte kendisinden ekonomik bir fayda sağlanma ihtimali bulunan ve mahiyetleri güvenilir olarak hesaplanabilen sabit (duran) varlıklar, tesis ve donanım unsurları da ulusal hesaplar kapsamına alınmalıdır. Sözkonusu mali standartlar dikkate alınarak ülkemizde analitik bütçe sınıflandırmasına olanak veren bir modele 2004 (233) (234) Yusuf Atılgan, “Hazine Taşınmaz Mallarının Değerlendirilmesinde, Kıymet Takdirleri ve Ekspertiz Raporlarının Rolü” Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İzmir, 2000, s. 159. Pınar Acar ve Diğerleri, Uluslararası Mali Standartlar, Maliye Bakanlığı, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı Yayını, Ankara, 2002, s. 275-276. 130 yılı başından itibaren genel bütçeli kurumlarla katma bütçeli kuruluşlarda uygulamaya konulmuştur (235). (2) Katma Bütçeli Kuruluşların Taşınmaz Mallarının Kayıt ve Envanteri Bütçe birliği ilkesinin en yakın istisnasını teşkil eden katma bütçeli kuruluşlar (236), teşkilat ve kuruluş kanunlarına göre idari ve mali özerkliğe, ayrıca kamu tüzel kişiliğine sahip kuruluşlardır (237). Bunlardan yalnızca Montreux Antlaşmasına (Boğazlar Sözleşmesine) göre kurulan ve kuruluş kanunu bulunmayan Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliği bulunmamaktadır (238). Söz konusu kuruluşlar tüzel kişiliğe sahip olmaları nedeniyle, kendi adlarına taşınmaz mal sahibi olabilmekte, sahip oldukları bu taşınmaz malları da tapu sicilinde kendi adlarına tescil ettirmektedirler. Katma bütçeli kuruluşlar da genel bütçeli kuruluşlar gibi taşınmaz mallarını, Genel Bütçeli Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliğinde öngörülen Duran Varlıklar Amortisman ve Yeniden Değerleme Defterinde izlemektedirler. (235) (236) (237) (238) Maliye Bakanlığı, Analitik Bütçe Sınıflandırması (Eğitim El Kitabı), Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003, s. 4. Erdoğan Öner, Vergi Açısından Türk Kamu Hukuku, Maliye Bakanlığı, Tetkik Kurulu Yayını, No : 1980/221, Ankara, 1981, s. 97. Daha ayrıntılı bilgi için bkz., Mesut Ceyhan, Katma Bütçeli İdareler Mevzuatı, Cilt: 1-2, Maliye Bakanlığı, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Yayını, No : 1996/5,6, Ankara, 1996. Daha ayrıntılı bilgi için bkz., Mümtaz Taner Özmen, Türkiye’de Katma Bütçe Uygulaması, İncelenmesi ve Değerlendirilmesi ve Katma Bütçeli Kuruluşlardan Bir Örnek (Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü), Maliye Bakanlığı, A.P.K. Kurulu Yayını, No : 1991/321, Ankara, 1991. 131 (3) Bağımsız Bütçeli Kuruluşların Taşınmaz Mallarının Kayıt ve Envanteri Bağımsız bütçeli kuruluşlar da katma bütçeli kuruluşlar gibi tüzel kişiliğe sahip olduklarından satın alma, kamulaştırma, bağış, inşaat ve benzeri yollarla elde ettikleri taşınmaz malları kendi adlarına tapu kütüğüne kaydettirmektedirler. Bu kuruluşlardan sadece, “Sosyal Güvenlik Kuruluşu” şeklinde kurulanlar, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Tek Düzen Hesap Planında öngörülen envanter defterine, sahibi bulundukları taşınmaz malları kaydetmektedirler. Diğer bağımsız bütçeli kuruluşlar, kendi hesap yönetmeliklerine uygun kayıtları tutmaktadırlar (239). Ancak bu kayıtlar genel muhasebe tekniğinden uzak olup; sözkonusu mala sahip olduklarının sadece bir “tespit”inden ibaret bulunmaktadır. Bu nedenle genel ve katma bütçeli kurum ve kuruluşlar gibi bağımsız bütçeli kuruluşlar da yeni çıkarılan Genel Bütçeli Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliğine tabi olmalıdırlar. Bu husus devlet hesaplarının uyumlaştırılması ve konsolide edilmesi açısından da önemli görülmektedir. b. Özel Taşınır Malların Kayıt ve Envanteri Devletin özel taşınır mallarının kayıt ve envanteri genel olarak 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ve bu Kanun’un 139.maddesine dayanılarak 01.06.1939 tarihinde yürürlüğe konulan Ayniyat Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülmektedir. Ayniyat Yönetmeliği’nin 1.maddesiyle Silahlı Kuvvetlere ait taşınır mallar hariç olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlarına (döner sermayeli işletmeler dahil) ve bunlara bağlı kuruluşlara ait üretim ve tüketime özgü eşya ile her türlü demirbaş eşyanın bu Yönetmelik kapsamında olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. (239) Örnek olarak bkz., Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Bütçe ve İhale Yönetmeliği R.G: 30.11.2000/24246. 132 Diğer taraftan Ayniyat Yönetmeliği’nin 2.maddesinde ayniyat muhasebesinin içerdiği maddeler; -Demirbaş eşya ve mefruşat, -Kullanıma ve tüketime özgü eşya, -Fabrika ve imalata (üretime) özgü malzemeler şeklinde sıralanmıştır. Ayniyat Yönetmeliği'ne göre, Demirbaş eşya ve mefruşat (döşemeler) “Demirbaş Eşya Esas Defterine” (madde: 6), üretime ve tüketime özgü malzemeler ise “Ambar Esas Defterine” (madde: 19) kaydedilmektedirler. Ne var ki, üretime özgü maddeler kısa sürede imalata verildiğinden, tüketim maddeleri de yine kısa sürede tüketildiğinden, bunların sadece ambara veya depolara giriş-çıkış tarihleri yazılmaktadır. Demirbaşlar ise bir yıldan fazla kullanılan türden malzemeler olduğundan bunların listesi (dökümü) yapılmaktadır. Bu işlemler envanter kaydı olmakla birlikte, malların edinme değerleri ertesi yıllarda değiştirilmediğinden genel muhasebe anlamında bir envanter olarak kabul edilemez. Ayniyat Yönetmeliği, yukarıda değinilen iki defter dışında başka defter ve hesap öngörmemiştir. 1050 sayılı Kanun yerine geçmek üzere bazı maddeleri 2004 yılı başında yürürlüğe giren, tüm maddeleri ise 2005 yılında yürürlüğe girmesi gereken 5018 sayılı Kanun’un 44.maddesine göre genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin (*) taşınır mallarının kaydı, çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecektir. Bu yönetmelik çıktığında Ayniyat Yönetmeliği yürürlükten kaldırılacaktır. Ancak henüz bu yönetmelik çıkarılamamıştır. Genel ve katma bütçeli kuruluşlar taşınır mallarını Genel Bütçeli Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliğine göre tutulacak Duran Varlıklar Amortisman ve Yeniden Değerleme Defteri’ne kaydedeceklerdir. (*) 5018 sayılı Kanun’un 3.maddesine göre, genel yönetim kapsamındaki idareler, genel bütçeli kurumlar, özel bütçeli kuruluşlar, düzenleyici ve denetleyici kurullar, sosyal güvenlik kuruluşları ile mahalli idareler olarak belirlenmiştir. Sözkonusu Kanun katma bütçe uygulamasını kaldırmaktadır. 133 Türk Silahlı Kuvvetlerine ait taşınır malların yönetim ve denetimi kanunla düzenlenecektir. Anayasa’nın 160.maddesinde de benzer hüküm bulunmaktadır. Ne var ki, Anayasa’nın 160.maddesinde öngörülen kanun henüz çıkmadığından sözkonusu işlemler Türk Silahlı Kuvvetleri Ordu Mal Yönetmeliğine göre yürütülmektedir. Devletin özel taşınır malları arasında önemli ölçüde taşıt aracı bulunmaktadır (240). Bunlardan motorlu kara taşıtları trafik şube ve bürolarına, gemiler gemi siciline, uçaklar ise uçak siciline kaydedilmektedir. Bunlar kamu hizmetlerinde kullanılmış olsalar da Devletin özel malı olarak satılarak veya diğer her türlü hukuki tasarrufa konu edilerek değerlendirilebilir. Taşıt araçları da demirbaş mahiyetinde olmakla birlikte Ayniyat Yönetmeliği’nde öngörülen “Demirbaş Eşya Defteri” ne kaydedilmemektedir. Oysa kullanılmaya ve tüketilmeye elverişli olup, taşınabilen ve parasal değeri olan taşınır mallar (241) ayniyat olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla taşıtların da demirbaş kayıtlarında gösterilmesi gerekmektedir. Devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi noktasında önemli bir potansiyel oluşturan devletin özel mallarının kayıt ve envanterine ilişkin hükümlerin, değişik kanun ve yönetmeliklere serpiştirilmiş kaynak-hedef ilişkisi kurulamayan hükümler yerine, geçikmiş de olsa "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu" kapsamına alınması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Elbetteki bu konuya yönelik olarak çıkarılacak yönetmeliğin, devletin taşınır mallarının sağlıklı bir kayıt ve envanter düzenine elverişli bir sistem getirmesi daha önemli görülmektedir. (240) (241) Genel bütçeli kurumlara ait 30.6.2004 tarihi itibariyle 70.492 adet taşıt bulunmaktadır. Katma bütçeli kuruluşların taşıt sayısı ise 11.760 adettir. (Bkz., 2005 Yılı Bütçe Gerekçesi). Necip Turguter, Ayniyat Yönetmeliği Açıklaması, Feryal Matbacılık, Ankara, 1999, s.1. 134 B. DEVLET MALLARININ MUHASEBESİ Devlet mallarının kayıt ve envanterindeki yetersiz ve karmaşık yapı öteden beri bu malların muhasebesinde de görülmekteydi. Bu yolda önemli bir adım atılarak, genel bütçeli kurumlarla katma bütçeli kuruluşları, sosyal güvenlik kuruluşları da dahil olmak üzere bağımsız bütçeli kuruluşları ve bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşları kapsayan Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği (242) genel ve katma bütçeli idareler için 1.1.2004 tarihinden itibaren yürürlüğe konulmuştur. Diğer idareler için 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle kapsama dahil kamu kurum ve kuruluşlarında hesap ve kayıt düzeninde saydamlık ve tekdüzen sağlanması, işlemlerin kayıt dışında kalmasının önlenmesi, faaliyetlerin gerçek mahiyetlerine uygun olarak sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi, mali tabloların zamanında, doğru, muhasebenin temel kavramları ve genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri çerçevesinde, uluslararası standartlara uygun, yönetimin ve ilgili diğer kişilerin bilgi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması, raporlanması ve yayımlanmasına ilişkin esas, usul ve ilkelerin belirlenmesi hedeflenmiştir. Zira mal muhasebesi devletin taşınır ve taşınmaz mallarının satın alınması veya benzeri yollarla edinilmesi, sürekli kullanım sırasında veya sonraki kullanım için saklanması, satış, kaybolma, yok olma sonucu elden çıkarılması, değer kaybetmesi gibi olguların, bir muhasebe düzeni içinde kayıtlarının tutulmasını, bu mal varlığının fiziksel ve parasal değerlerinin izlenmesini amaçlar (243). Devlet mallarının muhasebesini devletin kamu mallarının muhasebesi ve devletin özel mallarının muhasebesi olarak açıklamak gerekmektedir. (242) (243) Bkz., R.G : 19.11.2003/25294. Kenan Bulutoğlu-Erciş Kurtuluş, Bütçe ve Kamu Harcamaları, İstanbul, 1988, s. 227. 135 1. Devletin Kamu Mallarının Muhasebesi Taşınır olsun, taşınmaz olsun devletin kamu malları, ya kamu hizmetlerinde ya kamunun kullanımında bulunmaktadır. Bunlar arasında hiçbir hizmet ve kullanımda olmayanlar da vardır. Sahipsiz malların önemli bir kısmı böyledir. Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği, kamu mallarından hangilerinin muhasebeleştirileceğine ilişkin çok açık hükümler içermemektedir. Ancak, yönetmeliğin "maddi duran varlıklar hesabı"na kaydı gereken unsurlar olarak tahmini yararlanma süresi bir yıldan fazla olan arazi, arsa, yeraltı ve yerüstü düzenleri, binalar, taşıtlar, makine, cihaz ve aletler, demirbaşlar, yapılmakta olan yatırımlar ile bunlara ilişkin olarak verilen avanslar ve hesaplanan birikmiş amortismanlar sayılmıştır. Buradaki belirsizlik, araziler konusunda ortaya çıkmaktadır. Devletin özel arazileri yanında tapulu olmayan, kamu arazileri de bu hesaba kaydedilecekmi? Zira, bu araziler satılamamakla birlikte, kiraya verilerek, kullanma hakkı devredilerek veya ecrimisil talep edilerek değerlendirilebilmektedirler. Bu araziler içinde, sahipsiz ve orta malı niteliğinde olan kamu malları bulunmaktadır. Esasen, genel bütçeli kurumlarla katma bütçeli kuruluşların hesap ve kayıt düzeninde şeffaflık ve tekdüzen sağlanması, bütün işlemlerin kayıt altına alınması gibi amaçlarla çıkarılan Genel Bütçeye Dahil Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliğinin “Tanımlar” başlıklı 4.maddesinde maddi varlık, “mal ve hizmet üretiminde kullanmak, kiraya vermek veya yönetim ihtiyaçlarında kullanmak amacıyla edinilen ve genel olarak birden fazla raporlama döneminde kullanılan maddi duran varlıkları, stoklar, üretim ve tüketim amaçları dışında stok değer olarak elde tutulan değerler ve ekonomik değer taşıyan ve herhangi bir üretim sürecinden geçmeden kendiliğinden var olan varlıklar” şeklinde tanımlanmıştır. Bu çerçevede ekonomik değer taşıyan kamu mallarının da Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği'nin 135.maddesindeki "tereddütlerin giderilmesi" konusunda Maliye Bakanlığı'na verilen yetki çerçevesinde, 136 sözkonusu hesaba alınması sağlanmalıdır. Aksi bir anlayışla devletin kamu taşınır ve taşınmaz mallarının bilançoya yansıtılmaması (244), mal muhasebesinde önemli bir aksaklığı gösterecektir. Devletin kamu malları arasında hizmet malları da bulunmaktadır. Bunların maddi duran varlıklar hesabına kaydedileceğini açıkca söylemek gerekir. Devletin kamu mallarının, gerçekçi bir şekilde finansal amaçlı değerlendirilmesinin en önemli koşullarından birisi, bunların değerlerinin iyi tespit edilmesidir. Oysa bu malların parasal değerlerinin bilinmesi bir yana, miktarı dahi bilinmemektedir. Bu bakımdan, en azından dağ, tepe ve deniz gibi kadastro harici yerler dışındaki kamu mallarının hem fiziki alanlarını, hem de rayiç değerlerini tespit etmek gerekmektedir. Bunların değerlerinin tespitinde Emlak Vergisi uygulamasındaki arsa metrekare birim fiyatlarından kolaylıkla yararlanılabilir. Bu şekilde değerleri tespit edilen devlet mallarının finansal açıdan değerlendirilmesi daha elverişli hale gelmiş olacaktır. Bu çerçevede belirtilmesi gereken diğer bir husus da görünmez kamu malları arasında bulunan ve günümüzde devlet için önemli bir finansal kaynak durumunda olan hava ve havada bulunan elektromanyetik alanların ne şekilde muhasebeleştirileceğidir ? Bu türlü alan ve dalgalar, Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği’nde duran varlıklar ana hesap grubunu oluşturan maddi olmayan duran varlıklar hesabında izlenebilir. Bunların değerinin tespitinde Uluslar arası Para Fonu’nun Devlet Mali İstatistikleri’nden yararlanılabilir. Sözkonusu direktife göre elektromanyetik spektrum, ses, veri ve iletişimde kullanılan radyo frekanslarından oluşur. Bunların değeri ise gelecekte beklenen kazançların mevcut net değeri olarak belirlenir. Spektrumun (244) Güngör, a.g.e., s. 72. 137 kullanılması için uzun vadeli bir sözleşme yapılmışsa, bu sözleşme varlığın toplam değerinin tahmininde esas alınabilir (245). 2. Devletin Özel Mallarının Muhasebesi Devletin özel mallarının muhasebesi, Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği’ne göre yürütülmektedir. Bu yönetmeliğe göre devletin özel malları dönen varlıklar ile duran varlıklar olarak iki ana kategoriye ayrılmıştır. Dönen varlıklar arasında bir faaliyet döneminde paraya çevrilmesi ve tüketilmesi öngörülen unsurlar bulunmaktadır. Ham maddeler, yarı mamul maddeler, ticari mallar, artıklar, hurdalar ve benzeri stok malzemeler bu varlıklar içinde yer alır. Duran varlıklar ise bir yıldan veya faaliyet döneminden daha uzun sürelerle kullanılmak amacıyla edinilen ve paraya çevrilmesi veya tüketilmesi öngörülmeyen varlıkları içermektedir. Duran varlıklar; menkul varlıklar, mali duran varlıklar, maddi duran varlıklar, maddi olmayan duran varlıklar ve diğer duran varlıklar şeklinde bölümlere ayrılmaktadırlar. Menkul varlıklar, altın, gümüş, antika eşya, pullar ve benzeri malzemelerden oluşur. Mali duran varlıklar, uzun vadeli amaçlarla elde tutulan menkul kıymetlerle diğer kurum ve kuruluşların sermayelerine konulan değerleri ifade etmektedir. Maddi duran varlıklar, tahmini yararlanma süresi bir yıldan fazla olan arsa, arazi, yeraltı ve yerüstü düzenleri, binalar, taşıtlar, makine, cihaz, alet ve demirbaşlardan oluşmaktadır. (245) International Monetery Fond, “Government Finance Statistics “ Yayınlanmamış Çoğaltma, Çev : Baki Kerimoğlu, Ankara, 2003, s. 136. 138 Maddi olmayan duran varlıklar ise fiziki varlığı olmayan irtifak hakları, özel maliyet bedelleri, marka, isim, yazılım, patent ve telif hakları ile birikmiş amortismanlardan oluşur. Diğer duran varlıklar arasında da gelecek yıl ihtiyaçları için ayrılan stoklarla elden çıkarılacak stoklar bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen hesapların işleyiş biçimi ve diğer ayrıntılar Genel Bütçeye Dahil Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliği’nde belirtilmiştir. Bağımsız bütçeli idareler ise kendi muhasebe yönetmeliklerini, uygulayacaklardır. 2004 yılına gelinceye kadar devlet muhasebe sistemi içinde yer almayan mal muhasebesinin (246) bundan böyle sistem içine alınması, hem devlet muhasebe sistemi açısından, hem de devlet mallarının izlenmesi açısından önemli bir reformu ifade etmektedir. Böylece devlet mallarının muhasebe dışında kalmasının ve raporlanamamasının yol açtığı (247) olumsuzluklar söz konusu olmayacaktır. Gerçekten de eski sistemde hem muhasebe birliği yoktu, hem de sistemden elde edilen veriler gerçeği yansıtmıyordu (248). Türk devlet muhasebe sisteminin başlıca aksayan yönünü oluşturan (249) mal muhasebesi, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının çabaları sonucu sisteme dahil edilmiş bulunmaktadır. Sözkonusu çabaların sonunda hazırlanan Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği’nde; (246) (247) (248) (249) Tevfik Altınok, “Devlet Muhasebesi Sisteminde Ayniyat Muhasebesi” Maliye Dergisi, Sayı : 4,Temmuz-Ağustos, 1973, s. 6. Baki Kerimoğlu, “Devlet Muhasebesinde Reform Çalışmaları”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı: 17, Temmuz-Eylül, 2002, s.97. Ferhat Emil ve Diğerleri, Kamu Mali Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması ve Mali Saydamlık, D.P.T Yayını, No : 251/535, Ankara, 2000, s. 78. Bülent Gedikli, Kamu Harcama Yönetiminde Kalite, Yolsuzlukla Mücadele İçin Bir Model Önerisi, C/Ç Yeminli Mali Müşavirlik Yayını, No : 2000/1, Ankara, 2001, s.186. 139 *Devletin özel malları tümüyle muhasebe sistemine alınmıştır. *Maddi ve maddi olmayan duran varlıklar ile özel tükenmeye tabi varlıklar için amortisman ve tükenme payı ayrılacağı belirtilmiştir. *Devletin öngörülmüştür. özel mallarının değerlemeye tabi tutulacağı *Nakit esaslı Muhasebe yanında tahakkuk esaslı muhasebeye de olanak verilmiştir. Esasen tahakkuk esaslı muhasebe uygulamalarına, 2002 yılında 6 kurum nezdinde, 47 saymanlıkta pilot olarak başlanmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır (250). Nakit esaslı muhasebede bir mal veya hizmetin alınıp satılmasında, ödeme ve tahsilatı esas alınırken, tahakkuk esaslı muhasebede, nakit hareketleri yerine işlemlerin zamanı esas alınmaktadır. Bu muhasebe sistemi bir dönem boyunca oluşan maliyetlerle kazanılan faydaların, gelirlerle birlikte malların veya sağlanan hizmetlerin karşılaştırılmasını amaçlar (251). Tahakkuk esaslı muhasebe sistemi bu yönü ile kamu kaynaklarının (devlet malları da dahil olmak üzere) etkin, verimli ve ekonomik kullanılıp kullanılmadığını veya diğer bir ifade ile kamu yöneticilerinin performanslarının ölçüm ve değerlendirilmesinde sağlam bir altyapı oluşturur (252). Bütün bu açıklamalar ışığında, devlet mallarının devlet muhasebesi içerisine alınmasının yararları şu şekilde sıralanabilir (253) : (250) (251) (252) (253) Galip Taşdemir, Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi Pilot Uygulama Sonuçları, Önsöz, Maliye Bakanlığı, Muhasebat Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003, s. 3. Erkan Karaarslan, “Tahakkuk Esaslı Muhasebe ve Devlet Hesaplarında Şeffaflık”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı : 15, Ocak-Mart, 2002, s.6. Maliye Bakanlığı, Devlet Muhasebesinde Reform Çalışmaları, Nakit Esasından Tahakkuk Esasına, Muhasebat Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2002, s. 7., Yusuf Akça, Bütçe ve Devlet Muhasebesi, İ.Ü İktisat Fakültesi Yayını, No: 4047/555, İstanbul, 1998, s. 217. 140 *Bireylerin, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların kamu ekonomisi hakkındaki bilgileri daha gerçekçi olacaktır. *Devlet mallarının finansal amaçlı olarak değerlendirilmesi gerçek değerler üzerinden yapılacağından daha rasyonel olacaktır. *Kamu kurumları arasındaki dağılımının önüne geçilebilecektir. dengesiz mal ve malzeme *Mal hesapları, devlet mallarının gerçek durumlarını yansıtmasına yardımcı olacağından devlet borçlanması daha rasyonel olacaktır. Zira devlet mallarının gerçek değerleri bilinemediği zaman devletin “borçlanma potansiyeli” gizlenmiş demektir *Devlet malları satınalma veya kamulaştırma sırasında bütçeye gider yazılmakta, ancak yıllar içindeki değer değişiklikleri hesaplara yansıtılamamaktaydı. Diğer taraftan amortisman ayrımı da olmadığından, yeni mal edinilmesi bütçelere aşırı yük getirmekteydi. Amortisman uygulaması bu yükü önleyecektir. Sonuç olarak ülkemizde devlet mallarını, en azından devletin özel mallarının tümü ile bir kısım kamu mallarını içeren mal muhasebesi ile takviye edilmiş bir devlet muhasebesine geçilmiş olması önemli bir gelişme olarak görülmelidir. Bunun başarısı için ülkemizdeki kadastro çalışmaları süratle sonuçlandırılarak, Hazine’ye geçmesi gereken yerlerin tespit edilmesi ve bu şekilde tespiti yapılan yerlerin, rayiç değerleri ile devlet hesaplarında gösterilmesi sağlanmalıdır. Zira, program maliyetlerinin çıkarılması esasına dayalı program bütçe uygulamasına geçildiğinden bu yana çeyrek asrı aşan bir süre geçmiş olmasına rağmen, sistemin ana unsurlarından biri olan mal muhasebesinin 2004 yılına gelinceye kadar kurulamamış olması, Türk mali sisteminin önemli eksiklerinden birini oluşturmuştur. Esasen muhasebe sistemi bir bütün olup, nakit akım tabloları yanında mal hareketlerini de içermesi halinde bu bütünlük sağlanmış olur. Mal muhasebe sisteminin, devletin özel malları yanında, kiraya verilerek, kullanım hakkı devredilerek veya ecrimisil tahsil edilerek 141 değerlendirilebilen devletin kamu mallarından, bu şekilde finansal olarak yararlanılabilenlerin de sistem içine alınması bu alandaki boşluğu dolduracaktır. Devletin gerek özel taşınmaz mallarının gerekse kamu taşınmaz mallarının sağlıklı bir şekilde izlenmesi ve denetimi için Taşınmaz Mal Saymanlığı kurulması da önerilmektedir (254). (254) Sadık Kırbaş, “Devlet Mallarının Denetimi”, Çağdaş Sayıştay Denetimi Sempozyumu, Sayıştay Yayını, Ankara, 1987, s. 204. 142 IV. DEVLET MALLARININ BAKIMI, ONARIMI VE KORUNMASI İster kamunun kullanımında bulunsun, ister kamu hizmetlerinde kullanılsın, isterse finansman amaçlı olarak gelirinden istifade edilsin tüm devlet mallarının bakım, onarım ve/veya korunmaya ihtiyacı vardır. Gerçekten de devlet malları türlerine göre kimi zaman bakım ve onarım, kimi zaman da hem bakım ve onarım, hem de koruma gerektirmektedir. Söz gelimi, gelirinden faydalanılmak üzere kiraya verilen bir tarım arazisinin bakım ve onarıma ihtiyaç olmadığı halde, korunması gerekmektedir. Kamu hizmetinde kullanılan bir hastane veya karakol binası ise koruma yanında, bakım ve onarıma da ihtiyaç duymaktadır. Devlet mallarının bakımı, onarımı ve korunmasını iki ana başlıkta incelemek gerekir. A. DEVLET MALLARININ BAKIMI VE ONARIMI Genel olarak kamu hizmetlerinde kullanılan devletin taşınır ve taşınmaz malları bakım ve onarıma ihtiyaç duyarlar. Kamu hizmetlerinde kullanılan her türlü mallar zaman içinde yıpranarak eskir. Bunları hizmete hazır halde tutmak için onarmak gerekir. Kamu hizmetlerinde kullanılan mallar esas itibariyle kamu (hizmet) malıdır. Bir hükümet konağı ile içerisindeki demirbaş eşya ve malzemeler, taşıt araçları bu çerçevede sayılabilirler. Bu malların bir kısmı kullanımları nedeniyle yıpranmaya, aşınmaya ve eskimeye maruz kalırken bir kısmı da doğal olaylar nedeniyle normal kullanım süresinden önce bakım ve onarıma ihtiyaç gösterebilirler. Söz konusu mallardan bütün bu nedenlerle uzun süreli ve verimli bir şekilde yararlanabilmek için onları zamanında ve gereği gibi bakıp onarmak gerekir. Bazı hallerde de özellikle taşınmaz mallar hizmete yeteri kadar uygun olmayabilirler. Bunları hizmetin gereğine göre değiştirip, genişletmek gerekebilir. Kuşkusuz bunların 143 bakımı, onarımı ve idamesi için bazı harcamaları yapılmaktadır (255). Söz konusu harcamalar, kamu hizmetine duyulan ihtiyacın şiddetine ve malın boyutuna göre büyük veya küçük çapta olabilmektedir. Türkiye'de devlet mallarının bakım ve onarımı, taşınır ve taşınmaz mallar itibariyle iki ana kategoride düzenlenmiştir. 1. Taşınır Malların Bakım ve Onarımı Taşınır devlet mallarının bakım ve onarımı, bütçe kanunlarının ilgili kurum ve kuruluşlara ait (A) cetvellerinde “03-Mal ve Hizmet Alımları” tertibinin “7-Menkul Mal, Gayrimaddi Hak Alım, Bakım ve Onarım Giderleri"”ayrıntı koduna konulan ödeneklerle sağlanmaktadır. Ancak bu şekilde taşınır malların belli tutara kadar (256) olan bakım ve onarımları bu tertipten ödenmektedir. Bu tutarı aşan bakım ve onarımlar ise “06-Sermaye Giderleri” tertibinin “1-Mamul Mal Alımları” ayrıntı koduna konulan ödeneklerle sağlanmaktadır. 2. Taşınmaz Malların Bakım ve Onarımı Taşınmaz devlet mallarının bakım ve onarımı genel olarak Bakanlar Kurulu’nca veya kamu kurum ve kuruluşlarınca yürürlüğe konulan yönetmeliklere göre gerçekleştirilmektedir. Devletin taşınmaz mallarının bakım ve onarımının belli tutarlara olan giderleri bütçe kanunlarının ilgili kurum ve kuruluşlara ait kadar (A) cetvellerinde “03-Mal ve Hizmet Alımları” tertibinin “8Gayrimenkul Mal Bakım ve Onarım Giderleri” ayrıntı koduna konulan ödeneklerle sağlanmaktadır. (257) Bu tutarı aşan bakım ve onarımlar ise “06- Sermaye Giderleri” tertibinin “7- Gayrimenkul Büyük Onarım Giderleri” ayrıntı koduna konulan ödeneklerle sağlanmaktadır. (255) (256) (257) Turgay Berksoy, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Tartışmalar, s. 135. 2005 yılı için bu tutar, 11.000.- YTL.’dır. 2005 yılı için bu tutar 28.000.- YTL.’dır. 144 Devletin taşınmaz mallarından binaların ve binaların müştemilatından sayılan, asansör, ısıtma, tesisat ve benzeri eklenti ve tamamlayıcı parçalarının bakım ve onarımları, 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu ve bu Kanuna göre çıkan Kamu Konutları Yönetmeliği (258) , Devlet Binaları İşletme Bakım ve Onarım Yönetmeliği (259) ile Asansör Yönetmeliği (260) hükümlerine göre yürütülmektedir. Gerek taşınır malların, gerekse taşınmaz malların bakım ve onarımlarında belli tutarları aşan onarımların, “06- Sermaye Giderleri” tertibinden karşılanması, sözkonusu malların değerinde artış meydana getirdiği düşüncesine dayanmaktadır. Böylece bu türlü onarım giderleri bir yılda değil, amortisman ayrılmak suretiyle birkaç yılda bütçeye gider yazılmış olmaktadır. Türk devlet muhasebe sisteminde mal muhasebelerine geçilmiş olmasına koşut olarak bütçe kod yapısında da böyle bir değişikliğe gidilmesi çok olumlu bir adım olarak değerlendirilmektedir. 3. Bakım ve Onarıma Yetkili Kurum ve Kuruluşlar Devlet mallarının bakım ve onarımını yapacak kurum ve kuruluşların belirlenmesinde hareket noktasını, devlet mallarının fonksiyonel kategori açısından devletin kamu malı- devletin özel malı ayrımı oluşturmaktadır. (258) (259) (260) Bkz., R.G : 23.9.1984/18524. Bkz., R.G : 27.10.1971/13099. Bkz., R.G : 22.12.1995/22499. 145 a. Devletin Kamu Mallarının Bakım ve Onarımına Yetkili Olanlar Devletin kamu mallarının bakım ve onarımına yetkili kurum ve kuruluşları hizmet malları ile sahipsiz ve orta malları açısından ayrı değerlendirmek gerekmektedir. -Kamu mallarından hizmet mallarının bakım ve onarımını, yararına tahsis yapılan kamu kurum ve kuruluşları gerçekleştirmektedir. Örneğin bir devlet hastanesinin boya, badana ve benzeri işleri Sağlık Bakanlığı’nca yapılmaktadır. Bunlardan yalnızca hükümet konaklarının bakım ve onarımı farklılık arzetmekte, 178 sayılı K.H.K.'nin 13.maddesinin (j) bendi uyarınca, bunların bakım ve onarımından Maliye Bakanlığı sorumlu tutulmuştur. -Sahipsiz ve orta mallarının bakım ve onarımını ise bunların yönetimleri ile görevli kurum ve kuruluşlar yapmaktadır. Söz gelimi otoyolların bakım ve onarımını Karayolları Genel Müdürlüğü, ormanların bakımını ise Orman Genel Müdürlüğü, milli saray, köşk ve kasırların bakım ve onarımını ise T.B.M.M Milli Saraylar Dairesi Başkanlığı’na yardımcı olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Saray, Köşk, Kasır ve Müştemilatının Bakım, Onarım ve Korunmasına İlişkin Yönetmelik (261)) gereğince oluşturulan Bilim ve Değerlendirme Kurulu ile bu kurula yardımcı olan Danışmanlar Komitesi üstlenmiştir. b. Devletin Özel Mallarının Bakım ve Onarımına Yetkili Olanlar Devletin özel mallarının bakım ve onarımını, söz konusu mallara sahip olan kurum ve kuruluşlar gerçekleştirmektedir. Diğer bir ifade ile genel bütçeli kuruluşlar adına, Hazine tüzel kişiliğini temsil eden Maliye Bakanlığı, Hazine mallarının, katma bütçeli kuruluşlar ise kendi tüzel kişilikleri adına kayıtlı malların, bağımsız bütçeli kuruluşlarda kendi (261) Bkz., R.G : 17.2.2004/25376. 146 tüzel kişilikleri adına kayıtlı malların bakım ve onarımını yapmak veya yaptırmak durumundadırlar. Örneğin kısa adı TÜBİTAK olan Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu kendi bina ve taşıtlarının ve diğer mallarının tamir ve bakımını yapmak veya yaptırmak zorundadır. c. Vakıf Mallarının Bakım ve Onarımına Yetkili Olanlar Ülkemizde bulunan mazbut vakıfların yönetiminden Vakıflar Genel Müdürlüğü sorumlu tutulmuştur. Vakıflar Genel Müdürlüğü, cemaatlere ve kişilere ait bulunan mülhak vakıfların da denetiminden sorumlu bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetiminden sorumlu bulunduğu mazbut vakıflara ait taşınmaz mallarla bunların içinde bulunan taşınır malların bakım ve onarımını tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre yaptırmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü, söz konusu eserlerin bakım ve onarımını bir katma bütçeli kuruluş olması nedeniyle, Kamu İhale Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde yürütmektedir. Mülhak vakıflara ait malların bakım ve onarımından ilgili vakıf tüzel kişiliği sorumludur. Ancak gerek taşınır, gerekse taşınmaz vakıf eserlerinin bakım ve onarımı uzmanlık gerektiren işler olması nedeniyle, bu işlemin bilimsel yöntemlere göre yürütüldüğünü söylemek zordur. Vakıflar Genel Müdürlüğünün mevcut personel ve donanımı buna olanak vermemektedir (262). Vakıflar Genel Müdürlüğü son yıllarda taşınmaz vakıf eserlerin bakım ve onarımlarını restore et-işlet-devret (RİD) ve sponsorluk yöntemleri ile gerçekleştirmeye çalışmaktadır. 1997 yılında başlatılan bu uygulamalarla Mayıs-2004 ayına kadar 22 onarım işi protokole bağlanmıştır (263). Devlet mallarının bakım ve onarımı, sözkonusu malların çeşitliliği yanında, bu malların yönetiminden sorumlu kurum ve kuruluş (262) (263) Sayıştay Başkanlığı, a.g.r., s. 30. Sayıştay Başkanlığı, a.g.r., s. 34. 147 sayısının da sayıca çok fazla olması nedeniyle yetki karmaşası oluştuğundan yeterince yapılamamaktadır. Devlet mallarının yönetiminden sorumlu kurum ve kuruluşların sayıca fazla olması, söz konusu malların genel olarak yönetimini, özel olarak da bakım ve onarımını güçleştirmektedir. Söz gelimi tarihi eser sayılan milli saraylar ve kasırların yönetimi T.B.M.M. Milli Saraylar Dairesine, Vakıf eski eserlerin yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğüne, diğer eski eserlerin yönetimi ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne ait bulunmaktadır. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün yönetiminde bulunan taşınmaz mallar eğer bir kamu kurum veya kuruluşuna tahsis edilmişse sözkonusu durum devam ettiği sürece bakım ve onarımından sözkonusu eserleri kullanan kurum ve kuruluşlar sorumlu bulunmaktadır. Zira devletin bu türlü kültür ve tabiat varlıkları, hem tarihsel açıdan, hem de kültürel ve turistik açıdan o devletin en önemli zenginlikleri arasında bulunmaktadır. Ne var ki özellikle “eski eser”, olarak bilinen taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bakım ve onarımı, ilgisizlik, ödenek yokluğu ve görev/yetki karmaşası gibi nedenlerle kimi zaman hiç yapılamamakta, ya da bunların fiziki ve mimari özelliklerine ve tarihsel dokusuna uygun yapılamamaktadır. B. DEVLET MALLARININ KORUNMASI 1. Genel Açıklama “Devlet malları çeşitli tehlikelerle karşı karşıyadır. Bu tehlikelerden bir bölümü deprem, su baskını, yangın, erozyon gibi doğal olaylar sonucu ortaya çıkmaktadır. Devlet mallarının bu tür tehlikeler sonucu yok olması veya zarar görmesini önlemek için devletin bazı koruyucu önlemler alması gerekmektedir. Uygulamada özellikle yangın, erozyon gibi olaylara karşı bazı tedbirlerin alındığını belirtmek yerinde olur” (264). (264) Kırbaş, a.g.e., s. 101. 148 “Devlet mallarının korunması çerçevesinde en büyük tehlikenin insan faktöründen ileri geldiği söylenebilir. Özellikle devletin mallarına sahip çıkmadığı ortamlarda bu tehlike çok büyük boyutlara ulaşmaktadır. Örneğin kamu malları kategorisi içerisine dahil bulunan sahipsiz mallar için durum böyledir” (265). Oysa, kamu kesiminde etkinlik, kamu mallarının en iyi bir şekilde korunması ile mümkündür (266). Esasen devlet malları teorisinin doğmasına yol açan temel düşüncelerden birisi de kimi malların daha sıkı bir koruma altına alınması ihtiyacıdır. Öyle ki devlet malları birçok özgürlüğün beşiğini oluşturduğundan bu malların korunması, özgürlüklerin sınırı, farklı özgürlüklerin çatışma alanı ve kullanılma aracı olması nedeniyle de önem taşımaktadır (267). Diğer taraftan devlet mallarının korunması, bu malların sosyal ve ekonomik işlevlerinin yanında mali işlevlerinin yerine getirilmesi açısından bir zorunluluk oluşturmaktadır. Zira Türkiye gibi kaynak sıkıntısı çeken bir ülkenin kalkınması açısından bu mallar sağlam bir kaynak durumundadır (268). Devlet mallarının korunmasının farklı görünümleri sözkonusudur. Bu mallar bir takım yıpranma ve bozulmalara maruz kaldığı gibi bazen de bireylerin ve doğal olayların sebep olduğu durumlara maruz kalabilmektedir. Yıpranma ve bozulmalara karşı bu malların bakım ve onarımlarının yapılması gerektiğine bu bölümün ilk ayrımında değinilmişti. Devlet mallarının bireylerden kaynaklanan risklerine karşı, bu malların idari ve adli bir korumaya tabi tutulması gerekmektedir (269). (265) (266) (267) (268) (269) Kırbaş, a.g. e. s. 101. Arın, a.g.e., s.129. Gülan, a.g.e., s. 153 Sadık Kırbaş, “Devlet Mallarının Denetiminin Mali Denetim İçindeki Yeri ve Önemi”, G.Ü.İ.İ.B.F Dergisi, Sayı: 1-2, Ankara, 1986, s.105. Laubadere, Gaudemet, a.g.e., s. 116. 149 2. Devlet Mallarının Maruz Kaldığı Tehlikeler Devlet mallarının karşı karşıya kaldığı tehlikeleri sözkonusu malların taşınır ve taşınmaz mal oluşlarına göre ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. Zira taşınır mallarda, çalınma, kaybolma gibi zayiatlar sözkonusu iken, taşınmaz mallarda izinsiz kullanım, işgal ve benzeri elatmalar sözkonusudur. a. Taşınır Malların Maruz Kaldığı Tehlikeler Devletin taşınır malları, kimi zaman doğal afetler nedeniyle kendiliğinden yok olmaya maruz kalırken, kimi zaman da insan eliyle çalınmaya, yok edilmeye ve kullanılmaz hale gelmeye maruz kalmaktadır. (270). Devletin taşınır malları, yangın, deprem, su baskını, şiddetli fırtına, yer kayması ve don gibi doğal afetlerle kaybedilmekte veya kullanılmaz hale gelmektedir. Bu türlü doğal afetlere karşı hazırlıklı olmak sadece devlet malları açısından değil, tüm ulusal ekonomi açısından da önem taşımaktadır. Özellikle orman yangınları için hazırlıklı olmak gerekmektedir. Devlet mallarının insan eliyle karşı karşıya kaldığı tehlikeler ise sözkonusu malların çalınması, kaybedilmesi, kötü kullanımı, ambar ve depolarda kendi haline bırakılması, bakım ve onarımlarının yaptırılmaması ve ticari eşyanın zamanında satışa sürülmemesi gibi hallerdir. Bu bağlamda taşınır kültür ve tabiat varlıklarının hırsızlar ve kaçakçıların işbirliği sonucu, müze, ibadethane ve saraylardan çalınarak yerel ve uluslararası kaçakçılığa konu yapıldıkları bilinen bir olgudur (271) . Devletin taşınır mallarının rutubet ve aşırı sıcağa terkedilmesi de bu mallar için tehlike arzetmektedir. (270) (271) Mustafa Ertaş, Devlet Mallarının Korunması, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 6. J.F. Poli, Protection Des Biens Culturels Meubles, LGDJ, Paris, 2003, s. 17. 150 Taşınır mallar mahiyetleri gereği daha çok insan eliyle meydana getirilen tehlikelere maruz kalmaktadırlar. b. Taşınmaz Malların Maruz Kaldığı Tehlikeler Taşınmaz mallar taşınır mallar gibi hem doğal olaylar nedeniyle, hem de insan eliyle bir takım tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Taşınmaz malların doğal olaylar nedeniyle maruz kaldığı tehlikeler, deprem ve yangın nedeniyle bina ve sabit tesislerin yıkılması ve yanması, erozyon nedeniyle arazi kaybedilmesi, su baskını nedeniyle bina ve arazilerin zarar görmesi şeklinde belirmektedirler. Taşınmaz mallar da taşınır mallar gibi daha çok insan eliyle bir takım tehlikelere maruz kalmaktadırlar. Bu tehlikelerin başında, özellikle Hazine arazilerinin parsellenerek satılması, yapılaşma amacıyla orman arazilerinin işgal edilmesi, kıyıların izinsiz kullanımı, taş, kum ve çakıl ocaklarından kiralama yapılmaksızın malzeme alınması gibi kanunsuz uygulamalar gelmektedir. Devletin taşınmaz mallarının işgalini kolaylaştıran etkenler şu şekilde sıralanabilir (272): -Psikolojik etkenler : Yurttaşların devlet malına bakış açısının “devlet malı denizdir” anlayışına yatkın olması ve kamuoyunun da bu olguyu olağan karşılamasıdır. -Talep yoğunluğu : Genel nüfus artışı ve göç olgusu konut ve işyeri ihtiyacını hızlı ve sürekli bir biçimde artırmaktadır. Toprak dağılımındaki dengesizlikler, miras yoluyla arazinin parçalanması tarımsal verimin yetersizliği ve makineleşmenin doğurduğu işsizlik köyden kente doğru bir göç olgusu başlatmıştır. Bu faktörler arazi (272) Ali Akın Anal, “Kamu Arazilerinin Yağmalanması Nedenleri”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı: 22, Ekim-Aralık, 2003 s. 58-59. 151 yağmasına yol açmış ve bu olgu ülkemizin 1950’lerde gündemine girmiştir (273). -Politik kaygılar : Oy kaygısı nedeniyle siyasal partiler ve hükümetler populist yaklaşımlarla işgalleri ve gecekondulaşmayı özendirmektedirler. -Örgütsel yapıdaki dağınıklık ve eşgüdümsüzlük : Devlet mallarının korunmasına yönelik çok sayıda kurum ve kuruluş olmasına rağmen, aralarında eşgüdüm kurulamaması ve yazışmaların uzaması nedeniyle sözkonusu mallar korunamamaktadır. -Doğa ve kent bilincinin yetersizliği : Gerek kamuoyunun gerekse medyanın, özellikle konut ihtiyacının giderilmesinde, devletin taşınmaz mallarının yağmalanmasının hukuka aykırılığını gözardı etmesi, bu işgalleri sosyal bir sorunun pratik çözümü olarak değerlendirmesidir. -Rant oluşumuna elverişlilik : Özellikle büyük şehirlerde yeterli arsa üretimi yapılamadığından yasadışı oluşumlar tarafından rant amaçlı usulsüz parseller yapılarak, bu arazilerin konut ihtiyacı için yurttaşlara ve spekülatif amaçlı diğer kişi ve gruplara satılması sözkonusudur. Arsa spekülasyonu, paranın taşınmaz mallara yatırılarak dondurulması nedeniyle gelir dağılımını dar gelirli kitleler aleyhine ekonomik açıdan bozucu etkiler meydana getirmektedir. Spekülasyon kentlerin düzenli gelişmesini de önlemektedir (274). -Kamuoyu denetimindeki yetersizlik : Devlet mallarına karşı, işgal, tecavüz ve benzeri yollarla yapılan elatmalar basından, meslek örgütlerinden ve diğer kitlelerden yeterli tepkiyi görmediğinden, sözkonusu davranışlar süregelmektedir. (273) (274) Ahmet Fazıl Özsoylu, Yeraltı Ekonomisi, Akçağ Yayınları, No: 299/4, Ankara, 1999, s. 98. Mehmet Akdemir, Gecekondu Islah Projeleri Uygulamaları ve Hazine Taşınmaz Malları ile İlişkileri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 13. 152 -Yasal düzenlemelerdeki yetersizlik : Kamu kurum ve kuruluşlarının çoğu sağlıklı bir envanter sistemine sahip olmadığından, bunlar kayıtlarda varlığı bilinen bazı taşınmaz mallarının yerini bilememektedirler. Bu şekilde sahip olunamayan malların işgal ve benzer yollarla devletin kullanımı dışına çıkması kolaylaşmaktadır. -Yasal güç odaklarının varlığı : Yürürlükteki mevzuata göre kurulmuş dernek, vakıf ve şirket gibi kuruluşlar sahip oldukları sosyal ve ekonomik güçleri ile rant amaçlı olarak devlete ait taşınmaz mallara, kolayca sahip olabilmektedirler. -Örgütsel yetersizlikler : Devlet mallarının işgal ve benzeri yollarla tecavüze uğramasının bir diğer nedeni de kamu kurum ve kuruluşlarının bu konuda yeterli personel, araç ve gerece sahip olamamalarıdı. 3. Devlet Mallarının Korunma Yöntemleri Devlet mallarının korunması, koruyucu, iyileştirici ve düzenleyici nitelikte yönetsel koruma olabileceği gibi yargı yerlerinde dava açılması, açılan davaları izleyerek gerekli savunmaların yapılması gibi bir yargısal koruma da olabilir (275). a. Yönetsel (İdari) Korunma Devlet mallarının yönetsel açıdan korunması, söz konusu malların taşınır ve taşınmaz mal oluşlarına göre farklılık taşımaktadır. Zira taşınır malların korunmasında söz konusu malların, özenli kullanımı (taşıtlar) ve saklanması (demirbaş eşya) gibi tedbirler ön plana çıktığı halde, taşınmaz malların korunmasında, söz konusu malların gözetimi (bina, arazi) ve kollanması (orman, kıyı) gibi tedbirler ön plandadırlar. Bu noktadan hareket edildiğinde her iki kategorideki malların korunmasında bir takım (275) Kırbaş, a.g.e., s. 105. 153 benzer düzenlemeler olsa da, esas itibariyle farklı düzenlemeler söz konusudur. (1) Taşınır Malların Korunması 5018 sayılı Kanun’un 48.maddesine göre, kamu idareleri taşınır malların yönetimi, kaydı, korunması ve kullanımından sorumlu bulunmaktadır. Taşınır malların özelliğinden ve olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ile usulüne uygun olarak belirlenen firelerden dolayı sorumluluk aranmaz. Kullanılmak üzere taşınır mal teslim edilen görevliler, taşınırın korunmasından ve verilen zarardan sorumludurlar. Kamu idareleri verilen zararların sorumlularına ödettirilmesini sağlamakla yükümlüdürler. Diğer taraftan bu genel hüküm dışında devletin taşınır mallarının yönetsel açıdan korunması, bir takım kanun ve yönetmelik hükümlerine dayanmaktadır. Devletin taşınır mallarının korunması ile ilgili çok sayıda düzenleme mevcut olduğundan, sözkonusu düzenlemelerle bu düzenlemelere ilişkin madde numaraları aşağıda sıralanmakla yetinilmiştir. -5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (madde: 148, 149, 151, 153), -6831 sayılı Orman Kanunu (madde: 91-114,141), -2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (madde: 23,24,30,75), -1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu (madde: 2,3,8,9,19-25, 32-34) -3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu (madde: 1,2,20-26) -657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (madde: 12) ve Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik (276), -2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (madde: 91), (276) Bkz., R.G : 13.8.1983/18134. 154 -3213 sayılı Maden Kanunu (madde: 36), -6326 sayılı Petrol Kanunu (madde: 5,7), -167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun (madde: 1,18), -7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun (madde: 11,16), -831 sayılı Sular Hakkında Kanun (madde: 5, Ek madde: 7), -927 sayılı Sıcak ve Soğuk Maden Sularının İstismarı ile Kaplıcalar Hakkında Kanun (madde: 2, Ek madde: 5), -3078 sayılı Tuz Kanunu (madde: 1,28). -5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkında Kanun (madde : 1) ve Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (277). Devletin taşınır mallarının korunması çerçevesinde onlarca düzenleme olmasına rağmen, bunların çalınması, kaybedilmesi, elatılması ve kötü kullanımı sonucu devletin tasarrufundan çıkması önlenememektir. Devletin taşınır mallarının korunması noktasında önleyici, caydırıcı ve telafi edici bir takım önlemlerin alınması gerekmektedir. Korucu, bekçi, muhafaza memuru gibi devletin taşınır mallarının korunması ile görevli, devlet memurlarının kendilerine verilen görevleri gerekli bir şekilde yapmaları sağlanmalıdır. Bu amaçla adı geçen görevlilerin araç, gereç ve malzeme ihtiyaçları giderilmelidir. Bunun yanında devletin taşınır mallarına karşı işlenen suçlara verilen cezaların caydırıcılığının gözden geçirilmesi de gerekmektedir. (2) Taşınmaz Malların Korunması Devletin taşınmaz mallarının korunmasına yönelik olarak 5018 sayılı Kanun’un 44.maddesinde “devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin yönetimi ve korunması, işgalli malların tahliyesi gibi hususlar (277) Bkz., R. G. : 13.4.2005/25785. 155 ilgili kanunlarında düzenlenir” denilmektedir. Bu genel hüküm devletin özel mallarının korunmasını içermemektedir. Ancak, taşınmaz malların korunması çerçevesinde, devletin tüm mallarının korunmasına yönelik çok sayıda kanun ve yönetmelik hükmü bulunmaktadır. Devletin taşınmaz mallarına yönelik korunma hükümlerini ilgilendiren kanun ve yönetmelikler çok sayıda olduklarından bunlar madde numaraları da belirtilerek sıralanmakla yetinilmiştir : -5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (madde: 151-154), -3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun (madde: 2,3,15) ve Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun’un Uygulama Şekli ve Esaslara Dair Yönetmelik (278), -2886 sayılı Devlet İhale Kanunu (madde: 75) ve Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği (279), -442 sayılı Köy Kanunu (madde: 2,12-13) ve Köy Korucuları Yönetmeliği (280) , -2872 sayılı Çevre Kanunu (madde: 9,20-28), -2873 sayılı Milli Parklar Kanunu (madde: 12,15,20), -2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (madde: 9,65-75), -2960 sayılı Boğaziçi Kanunu (madde: 3,4), -3621 sayılı Kıyı Kanunu (madde: 8,13), -2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu (madde: 6,36), -2946 sayılı Mera Kanunu (madde: 19), -775 sayılı Gecekondu Kanunu (madde: 18,37), (278) (279) (280) Bkz., R.G : 31.7.1985/18828. Bkz., R.G : 16.12.1984/18607. Bkz., R.G : 1.7.2002/24096. 156 -4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (madde: 713,715), -7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu (ek madde: 9) ve Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik (281), -2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşlarının Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun (madde: 1) ve Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği (282), 2929 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanunu (madde: 3). Taşınır malların korunmasında olduğu gibi taşınmaz malların korunmasında da birçok kanun ve bir o kadar da görevli kurum ve kuruluş bulunmaktadır. Ancak bu kurum ve kuruluşlar içsel ve dışsal bir takım nedenlerle kendilerine verilen görevleri yeterince yapamamaktadırlar. İçsel nedenler arasında, yeterli araç, gereç ve uzman personele sahip olamamaları ve devlet mallarını, izleyip, koruyacak etkin bir kayıt ve envanter sistemine sahip olamamaları gelmektedir. Dışsal nedenler arasında kamu kurum ve kuruluşları arasında eşgüdüm sorunlarının olması, bu konudaki mevzuatın dağınık ve yetersiz bir yapı arzetmesi belirtilebilir. Devlet mallarının korunması ile görevli kurum ve kuruluşlar personel, araç ve gereç yetersizliği nedeniyle özellikle Hazine arazilerine ve Vakıflara ait taşınmaz mallara yönelik tecavüzleri önleyememektedir. Örneğin çoğu Osmanlı devletinden kalma 220 milyon metrekare vakıf arazisi ve dükkanını izinsiz kullanan 25718 işgalcinin devlete verdiği zararın 400 trilyon TL. olduğu ifade edilmektedir. Hiç kira ödenmeden işgal edilen vakıf arazileri arasında İstanbul’un Okmeydanı, Sarıyer ve Beykoz gibi yerleşim yerlerindeki arazilerle tarihi Mısır Çarşısı’ndaki dükkanlar da bulunmaktadır (283). Benzer bir durum Atatürk Orman Çiftliği’ne ait araziler için de sözkonusudur. Bu kuruluşa ait 33.000 dekar (281) (282) (283) Bkz., R.G : 26.7.2002/24827. Bkz., R.G : 28.12.1988/20033. İbrahim Asalıoğlu, “Vakıf Arazileri İşgal Altında” Zaman Gazetesi, 8.9.2003. 157 arazinin % 3’üne tekabül eden 945 dekarlık kısmı Aralık-2004 ayı itibariyle işgal edilmiş durumdadır (284). Personel, araç, gereç yetersizliğinin diğer bir sonucu da orman yangınları ile mücadelede ortaya çıkmaktadır. Özellikle ani orman yangınlarına seri şekilde müdahale edecek acil söndürme timlerinin oluşturulması önem taşımaktadır. Aksi halde her yıl yaklaşık yedibin hektar orman kül olmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü, Orman Koruma ve Yangınla Mücadele Dairesi Başkanlığı’nın yangın raporuna göre, 2002 yılında 1471 orman yangını çıkmış olup, bu yangınlarda 8514 hektar orman alanı tahrip olmuştur 2003 yılında ise 2172 orman yangını çıkmış olup, 6684 hektar orman alanı tahrip olmuştur (285). Benzer durum eski eserlerin korunmasında da kendini göstermektedir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunması genel olarak Koruma Kurullarına bırakılmıştır. Bu kurullar yeterli elemana sahip olamadıklarından hırsız ve kaçakçılara karşı işlevlerini yerine getirememektedirler (286). Kamu kurum ve kuruluşları arasındaki eşgüdüm sorunları ve yetki karmaşası da devlet mallarının korunmasını güçleştirmektedir. Söz gelimi meraların korunması, köy tüzel kişiliğine, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir. Devlet mallarının yönetimi ile ilgili kurum ve kuruluşlar, mevcut hukuki yapı içinde sorunları çözme yerine ya dolaylı yollarla görevden kaçınmakta ya da kendilerini tek karar organı olarak görmektedirler (287). (284) (285) (286) (287) Özgür Akbaş, “AOÇ İşgal Edilmiş” Yeni Şafak Gazetesi, 4.12.2004 Orman Genel Müdürlüğü, (Çevrimiçi), www.ogm.gov.tr, 15.5.2004. F.N. Akça, a.g.m s.209. Ali Kemal Akkoç, “Milli Emlak Yönetimi, Teori, Uygulama ve Sorunlar”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 1993, s.154. 158 (3) Görünmez Malların Korunması Havanın ve havada bulunan elektromanyetik dalgaların (gsm hatları, frekans bantları gibi) ve uçakların seyrüseferi için kullanılan hava koridorlarının görünmez kamu mallarından olduğu daha önceki bölümlerde belirtilmiştir. Görünmez kamu mallarının korunmasına yönelik olarak da bir takım yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Bu düzenlemeler özetle aşağıda belirtilmiştir. -2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 4.maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti Türk Hava sahasında tam ve münhasır egemenliğe sahiptir. Egemenlik yetkisinin bir sonucu olarak hava sahasının korunması ile ilgili 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda (madde: 2), -Elektromanyetik dalgaların kullanımı, ruhsat ve izin verilmesi ve bu alanların kontrollü bir şekilde işletmecilere tahsisi, telsiz sisteminin kurulması ve kontrolü konusunda 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nda (madde: 1,4 ve 5), -Radyo, televizyon ve benzeri yayınların frekans tahsisi, bunların kontrolü konusunda 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’da (madde: 8), Hükümler bulunmaktadır. b. Yargısal (Kazai) Korunma Devlet mallarına yönelik tehlikelerden en sık görüleni hiç kuşkusuz elatma olarak da ifade edilen tecavüzdür. Elatmalar, haksız bir şekilde işgal, bina veya benzeri tesisler inşa etme gibi fiili durumlarla ortaya çıkmaktadır. Kimi zaman da devlet mallarının kişisel mülkiyete geçirilmesi gibi girişimlere tanık olunmaktadır. Devlet mallarına karşı girişilen haksız davranışlara karşı yönetsel (idari) bir takım tedbirler alınmakla birlikte, söz konusu tedbirler her 159 zaman geçerli ve etkili olmamaktadır. Bu nedenle yargı mercilerine başvurmak zarureti ortaya çıkmaktadır. Bu yargısal yollar; -Elatmanın önlenmesi davası, -Tapu iptal davası, -Yapı ve tesisler için yıkma veya sökme davası, -Zarar ve ziyan için tazminat davası, -Fuzuli işgal için ecrimisil davası veya -Açılan davalara karşı savunma yapma biçiminde ortaya çıkabilmektedir. Burada şöyle bir soru akla gelebilir. Bu davalarda devlet mallarını koruma görevi kim veya kimler tarafından yerine getirilecektir ? Daha doğrusu hangi kurum veya kuruluşlar dava açacak veya açılan davalarda savunma yapacaktır ? Bu soruya genel bütçeli kurumlar, katma bütçeli kuruluşlar ve bağımsız bütçeli kuruluşlar ayrımı yaparak cevap vermek yerinde olacaktır. (1) Genel Bütçeli Kurumlarda Yargısal Korunma (288) 4353 sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğü’nün Vazifelerine, Devlet Davalarının Takibi Usullerine ve Merkez ve Vilayetler Kadrolarında Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair Kanun, bakanlıklara ve genel bütçe içindeki diğer kurumlara ilişkin her türlü hukuk ve ceza davaları ile icra işlerini ilgili makamlarda açma, izleme ve savunma görevini Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’ne vermiştir. Genel Müdürlük bu yetkisini, Hazine Avukatları, vasıtasıyla kullanmaktadır. (288) Bu konuda bkz., Faruk Uğur, Hazine Davaları, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998, s. 2-11. 160 Hazine Avukatı bulunmayan yerlerde bu görevleri kurum amirleri yapmaktadır. 178 sayılı K.H.K uyarınca, bu Genel Müdürlük, devlet hukuk danışmanlığı ve muhakemat hizmetlerini yürütmekle sorumlu tutulmuştur. Adli yargı için geçerli olan bu hüküm, idari yargıda geçerli değildir. İdari yargıda idari davaların açılması, açılan davalara karşı savunma yapılması ve bunların izlenmesi ise ya ilgili kurumların amirlerince ya da bu kurumların hukuk müşavirlerince (veya avukatlarınca) yerine getirilmektedir. Ancak iş Hazine’yi ilgilendiriyorsa, görev Hazine Avukatlarının, bunlar yoksa idare amirlerinindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun olağanüstü zamanaşımı başlıklı 713.maddesine göre, Hazine aleyhine açılan tescil davalarına karşı savunma yapma yetkisi de doğal olarak bu Genel Müdürlüğe ait bulunmaktadır. (2) Katma Bütçeli Kuruluşlarda Yargısal Korunma Katma bütçeli kuruluşlar da kamu tüzel kişiliğine sahip olmaları nedeniyle, çeşitli türdeki mallara sahip olabilmektedirler. Bu malların korunmasına ilişkin davaları da kendi hukuk müşavirleri veya avukatları üstlenmektedirler. Ancak orman, mera, petrol gibi kamu malları ile ilgili bir uyuşmazlık olduğunda, Orman Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Petrol İşleri Genel Müdürlü’ğünün hukuk müşavir ve avukatları yanında Hazine Avukatları da görev yapmaktadırlar. Türk Medeni Kanunu’nun 713.maddesi uyarınca olağanüstü zamanaşımı ile taşınmaz edinilmesine ilişkin katma bütçeli kuruluşlar aleyhine açılan tescil davalarında da bu kuruluşların hukuk müşavirleri ve avukatları savunma yapmakla görevli ve yetkili bulunmaktadır. Eğer kazandırıcı zamanaşımına konu olan taşınmaz mal bir kamu malı ise Hazine Avukatları da müdahil olarak davaya katılmaktadırlar. 161 (3) Bağımsız Bütçeli Kuruluşlarda Yargısal Koruma Bağımsız bütçeli kuruluşlar da katma bütçeli kuruluşlar gibi, ya özel kanunlarla ya da teşkilat kanunlarıyla kamu tüzel kişiliği verilmiş bulunan özerk yapıya sahip kuruluşlardır. Söz konusu kuruluşlar, özel kanun veya teşkilat kanunları ile kendilerine verilen kamusal görev ve hizmetlerin yürütülmesi için bir takım mallara sahip olabilmektedirler. Bu kuruluşlar sahibi oldukları malları korumak durumundadırlar. Bağımsız bütçeli kuruluşlar, sahibi bulundukları bu mallara karşı açılan davalarda istihdam ettikleri hukuk müşavirleri veya avukatları vasıtasıyla yargı mercilerinde savunma yapmaktadırlar. Keza bu mallara yönelik elatmaların önlenmesi için açılan davalarda da temsil yetkisi söz konusu hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından kullanılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun olağanüstü zamanaşımı hükümlerine göre, bağımsız bütçeli kuruluşlar aleyhine açılan tapu tescil davalarında da bu kuruluşlar kendi hukuk müşavirleri veya avukatları vasıtasıyla temsil edilmektedirler. Devlet mallarının yargısal korunması çerçevesinde ortaya çıkan olumsuzlukların başında, bu mallara karşı işlenen suçların takip ve soruşturulmasının uzun zaman alması nedeniyle verilen cezaların caydırıcılığını kaybetmesi gelmektedir. Bu olumsuzluğun ortadan kaldırılması için kadastro ve benzeri taşınmaz davalarının yoğun olduğu yerlerde ihtisas mahkemeleri kurulmalıdır. Devlet mallarının korunması, hem kişiler bakımından hem de devlet bakımından her zaman önemli tartışma konularındandır. Devlet mallarının kişiler bakımından korunmasının önemi sözkonusu malların büyük bölümünün halkın kullanım ve yararına sunulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Ormanlar, kıyılar, meralar, yollar, pazar yerleri gibi. Devlet mallarının, devlet bakımından korunmasının önemi ise gerek kamu hizmetlerinin doğrudan halka sunulmasından, gerekse bazı mallardan gelir amaçlı faydalanılmasından kaynaklanır. Okullar, 162 hastaneler, gelir getiren lojmanlar ve araziler gibi. Bunların milli servetin ve kültürün bir parçasını oluşturması da bu bağlamda ayrı bir etkendir. İster kamu hizmetlerinde kullanılsın, isterse gelir amaçlı faydalanılsın, bu malların öncelikle kapsamının belirlenip envanterinin yapılması, sonra da değişik nedenlerle başka güçler elinde bulunanların devletin denetimine alınması sağlanmalıdır (289). Önemli ölçüde devlet malvarlığı potansiyeline sahip ülkemizde, bu mallar yeterli bir korumaya sahip değildir. Üretilmesi, çoğaltılması, tekrar kazanılması olanaksız olan kıyılar, meralar, eski eserler ve diğer mallar savurgan bir kullanıma ve yağmacılığa açık durumdadırlar (290). Devlet mallarının korunması noktasında bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu önlemler şu şekilde özetlemek olanaklıdır. -Kadastro çalışmalarının bitirilmesine, Hazine’ye ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerin belirlendikten sonra, günün rayiçlerine uygun değerlemelerinin yapılmasına ve sağlıklı bir kayıt ve envanter sistemi kurulmasına ilişkin önlemlerin alınması gerektiğine daha önce değinilmiştir. Bu önlemler süratle alınmalıdır. Bu çerçevede Milli Emlak Genel Müdürlüğü Otomasyon Projesinin (MEOP) hayata geçirilmiş olması, tapu taramaları açısından önem taşımaktadır. Zira tapu taraması sonucu Hazine’nin olmakla birlikte, başkaları tarafından kullanılan taşınmaz malların yüzölçümünün mevcut taşınmazların yüzölçümünün ¾’üne ulaştığı görülmektedir (291). Sözkonusu projenin işlerliği açısından özellikle Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne ait taşra birimlerinin boş kadrolarının süratle doldurulması gerekmektedir. 31.12.2004 tarihi itibariyle 5604 taşra kadrosunun 2818’i boş (289) (290) (291) Engin Ataç, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Açılış Konuşması, s. 6. Sadık Kırbaş, “Devlet Mallarının Denetimi ve Sayıştay ”, Mali Hukuk Dergisi, Sayı : 1, Ocak-Şubat, 1986, s.9. Maliye Bakanlığı, “2003 Yılı Milli Emlak Genel Müdürlüğü İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltma,Ankara, 2003. 163 bulunmaktadır (292). Taşra kadrolarının yarısından fazlasının boş olması hizmette önemli aksamalar meydana getirmektedir. -Önleyici tedbirlere ağırlık verilmelidir. Devlet mallarının işgal edildikten ve özellikle üzerine izinsiz yapı yapıldıktan sonra bunların telafisi güçlük arzetmektedir. Orman koruyucularının ve diğer kolluk kuvvetlerinin bu durumlar olmadan, önleyici çalışmalar içerisinde bulunmaları daha uygun olacaktır. Zira ülkemizde devlet mallarının işgali, kaçak yollarla satışı ve üzerinde inşaat yapılması aynı zamanda bir vergi kaçakçılığı alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun için ivedi olarak ülkemizde yapılmakta olan emlakçılık mesleği yasal bir disipline kavuşturulmalıdır. Taslağı hazırlanan ve 6-7 yıldır bekletilen Emlak Müşavirliği ve Komisyonculuğu Kanunu Tasarısı hemen yasalaştırılmalıdır. Böylece taşınmaz mal alım-satımları kayıt altına alınabilir (293). -Devlet malları kolluğu kurulmalıdır. Devletin kamu mallarının daha iyi korunabilmesi için, Fransa’da olduğu gibi “devlet malları kolluğu” nun hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla teröre karşı kurulmuş olan geçici köy korucularının terörün ortadan kalktığı yörelerde hemen, diğer yörelerde ise aşamalı olarak devlet malları korucusu olarak istihdam edilmeleri düşünülebilir. Zira, kolluk ile kamu malları arasındaki ilişki öteden beri varolan bir olgudur. Daha önce de değinildiği üzere devlet mallarının özel bir korumaya tabi tutulması düşüncesinin temelinde kolluk kavramının temel bir dayanak teşkil ettiğini belirtmek gerekir. Ancak devlet mallarının korunması, artık tek başına bir anlam ifade etmemekte, bunların kamu yararına “en uygun şekilde işletilmeleri” de önem taşımaktadır (294). Devlet mallarının (292) (293) (294) Maliye Bakanlığı, “Personel Genel Müdürlüğü 2004 Yılı İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004, s. 14. Ali Akın Anal, “Kamu Arazilerinin Yağmalanması Nedenleri-II”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı: 23, Ocak-Mart, 2004, s.72. Gülan, a.g.e., s. 113. 164 işletilmesi yani genel olarak değerlendirilebilmesi için herşeyden önce iyi bir korumanın sağlanması gerekmektedir. Bu anlayıştan hareketle devlet malları kolluğunun, genel kolluktan ayrı tasarlanması ve örgütlenmesi gereken bir kolluk olarak ortaya konulması da önem taşımaktadır. Her ne kadar her iki kolluk türünün birbirine yaklaştıkları noktalar varsa da uygulama alanları, amaçları, organları ve yaptırımları bakımından farklı işlevleri daha belirgindir (295) Devlet malları kolluğunun çıkarılacak genel içerikli bir devlet malları kanunu ile sağlanması yanında, devlet mallarını koruma görevinin birçok kurum ve kuruluşa verilmesi yerine organize olmuş bir kurum veya kuruluşa verilmesi daha uygun olacaktır. -Nihayet topluma kendi malına sahip olma bilincinin aşılanması gerekmektedir. Bunun için herkes tanık olduğu işgal, yağma ve benzeri tecavüzleri her ortamda dile getirmelidir. Bu olaylardan basın haberdar edilebilir, kitle örgütlerinin tepkisi ortaya konulabilir. Bunlara ilaveten, sözkonusu tecavüzlere karşı adli ve idari yargıya başvurabilir (296). “Devlet malı deniz” anlayışı yerine “devlet malı hepimizin” anlayışının yerleştirilmesi, bu bağlamda önem taşımaktadır. Böyle bir yurttaşlık bilincinin oluşturulması, getirilecek hukuksal düzenlemelerden daha fazla etkili olabilir. Zira yüzlerce kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer düzenlemeler, devlet mallarının korunmasında yetersiz kalmaktadır. Duvar Çivisi Öyle bir devletiz ki “üç tarafımız deniz”, dördüncü tarafımız“devletin malı deniz”. Müfit Bozacı Posta Gazetesi, 11.11.2004 (295) (296) Dufau, a.g.e., s. 271. Ali İhsan Saner, Devletin Rantı Deniz., İletişim Yayınları No: 674/64, İstanbul, 2000, s. 224. 165 V. DEVLET MALLARININ DENETİMİ A. DEVLET MALLARININ DENETİMİ KAVRAMI Devlet mallarının izlenmesi, bakım ve korunması ve değerlendirilmesindeki karmaşık yapı, sözkonusu malların denetiminde de kendini göstermektedir. Devlet mallarının denetimini içeren genel bir kanun yoktur. Devlet mallarının denetimine ilişkin özel kanunlarda da belirgin hükümler bulunmamaktadır. Bu nedenlerle devlet mallarının denetimi, genel olarak kamusal mali denetim çerçevesinde ele alınmaktadır. Kamusal mali denetim ise gelir ve gider denetimleri ile birlikte mal denetimini de içermektedir. O halde mal denetimi de mali denetimin bir türüdür. Bu bilgilerden yola çıkarak devlet mallarının denetiminden, bu malların elde edilmesi, yönetilmesi (izlenmesi, korunması ve değerlendirilmesi) ve elden çıkarılması aşamalarında kanunlara uygunluğunun ve etkin kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp tespit edilmesi anlaşılmaktadır (297). Özellikle devletin taşınır ve taşınmaz mallarının fiziksel denetimi kamu kaynaklarının verimli kullanımı açısından önem taşır. Değişik biçimlerde edinilen devlet malları yerinde kullanılmıyorsa, bakım ve onarımı ihmal ediliyorsa ve en önemlisi düzenli bir kayıt sistemi içinde bunlar izlenemiyorsa kamu kaynaklarında savurganlık sözkonusudur (298). B. DEVLET MALLARININ DENETİMİNİN TÜRLERİ Genel olarak kamusal mali denetim türleri konusunda yapılan bilimsel sınıflandırmalar, devlet mallarının denetiminde de geçerlidir. Devlet mallarının denetimi değişik bakımlardan sınıflandırılabilir. (297) (298) Kırbaş, “Devlet Mallarının Denetiminin Mali Denetim İçindeki Yeri ve Önemi”, s. 103. Bulutoğlu - Kurtuluş, a.g.e., s. 252. 166 1. Amacı Bakımından Denetim Türleri Devlet mallarının amaca yönelik denetimi, biçimsel (hukuksal) denetim ve etkinlik (verimlilik) denetimi olarak ikiye ayrılır. a. Biçimsel (Hukuksal) Denetim Devlet mallarının biçimsel denetimi, sözkonusu malların elde edilmesinden, yönetilmesine ve gerektiğinde elden çıkarılmasına kadar geçen süreçlerde, kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer düzenlemelere uygunluğunun araştırılıp, denetlenmesidir. Bu denetim türünde devlet mallarının amaca uygun yönetilmesine değil, mevzuata uygun yönetilip, yönetilmediğine bakılır. Söz gelimi bir Hazine arazisinin finansal amaçlı olarak kiraya verilmesinde, bu arazinin, kiraya verilme yönteminin mevzuata uygun olarak yapılıp yapılmadığı, kiralarının sözleşmeye uygun zamanda ödenip ödenmediği, kira süresi sonunda arazinin idareye bırakıp bırakılmadığı denetlenir. Bu denetim özü itibariyle belgeler üzerinde yapılır (299). b. Etkinlik (Verimlilik) Denetimi Devlet mallarının, edinilmesi, yönetilmesi ve gerektiğinde elden çıkarılması aşamalarında hedef-sonuç ilişkisinin kurulması amacıyla yapılan denetimdir. Bu denetim türünde de biçimsel denetim sürdürülürken, bunun ötesinde mal veya hizmetle ilişkili olarak ekonomik verimlilik de aranır (300). Ekonomide verimlilik elde edilen ürünün (mal, fayda, gelir) bunların maliyetine oranını (çıktı/girdi) ifade (299) (300) Gülay Coşkun, Kamu Mali Yönetimi, TODAİE Yayını, No: 171, Ankara, 1978, s.97. Coşkun, a.g.e., s. 98. 167 eder (301) Etkinlik ise kaynakların en rasyonel biçimde ve en geniş ölçekte toplumsal ihtiyaçları karşılayacak düzeyde kullanılmasıdır (302). Etkinlik kavramı verimlilik kavramından daha geniş bir anlam ve içeriğe sahip olmasına rağmen eş anlamlı kullanılabilmekte (303) ve birbirini tamamlamaktadır. Hatta çağdaş devlet anlayışında, denetimde etkinlik (effectiveness), verimlilik (efficiency) yanında iktisadilik (economy) ilkesinin de esas alınması gerektiği belirtilmektedir (304). Etkinlik (verimlilik) denetimi, yönetim birimlerinin verimliliğini ve etkinliğini geliştirme amacı gütmekte ve bu yolla yapılabilen ve yapılması gerekenler konusunda bilgi edinilmesini ve karşılaştırma yapılmasını sağlamaktadır. Bu denetim türünde yapılan işin maliyeti ile muhtemel faydasının ölçülmesi esastır. Etkinlik denetimini devlet mallarının yönetimi açısından örneklendirmek olanaklıdır. Örneğin bir Hazine arazisinin kiraya verilerek değerlendirilmesi sözkonusu olduğunda (305); -Alternatif değerlendirme yöntemleri (satış, irtifak hakkı tesisi vs.) de dikkate alınarak niçin kiraya verilme yönteminin tercih edildiği,bu tercihe ilişkin karşılaştırmalı analiz yapılıp yapılmadığı, -Tahmini kira bedelinin belirlenme esas ve şekli ile kiraya vermede uygulanan ihale usulünün tercih nedenleri, kiraya verilecek kişinin seçiminde uygulanan kriterler ve -Kiralama süresi, sözleşmeye ilişkin özel şartların neler olduğu, (301) (302) (303) (304) (305) Milliyet Genel Ekonomi Ansiklopedisi, Cilt : 1, Akbank Yayını, İstanbul, 1988, s. 284. Haluk Anıl, Kamu Maliyesi ve Kaynak Kullanımında Etkinlik (Niteliksel Bir Yaklaşım), Ankara, 1982, s. 13. Nihat Falay, “Verimlilik-Etkinlik, Tutumluluk” Çağdaş Sayıştay Denetimi Sempozyumu, s. 52. Cihat Çetinkaya, Türkiye’de Denetimin Etkinliği ve Verimliliği, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, APK Kurulu Yayını, No : 1990/308. Ankara, 1990, s. 21. Değişik süreç ve örnekler için bkz., Sayıştay Başkanlığı, Etkinlik Denetiminin Esasları, Çev: Ömer Faruk Batırel, Ankara, 1987, s. 85-86. 168 Etkinlik ve verimlilik açısından denetlenir. Etkinlik (verimlilik) denetimi, biçimsel denetimi de içermesinden dolayı her bakımdan biçimsel denetime tercih edilebilir. Ancak etkinlik denetiminin yapılabilmesi için mevzuatta gerekli değişiklik yapılması yanında işin gerçekleştirilme süreçlerinin hedef-sonuç ve girdi-çıktı analizlerine uygun olması ve denetimi yapacak elemanların mesleki ve teknik açıdan bunları analiz edecek düzeyde yetiştirilmeleri gerekir. Sözgelimi ülkemizde, inşaat hakediş dosyalarının sosyal okullardan mezun olan müfettiş, kontrolör ve denetçilerle yapılması bunun en çarpıcı örneğidir. Bu durumda, denetim elemanları denetimlerinde sadece ihalenin mevzuata uygun yapılıp yapılmadığına ve belgelerde maddi hata olup olmadığına bakmaktadırlar. Oysa, arsa seçimi, zemin etüdleri, kullanılan işçilik, malzeme ve statik hesaplarla, çevresel etki değerlendirmelerinin de denetim konusu yapılması gerekir. Bu denetimler ise mühendislik-mimarlık bilgilerini gerektirmektedir. 2. Kuvvetler Ayrımı Bakımından Denetim Türleri Devlet mallarının denetimi, kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince, yasama, yürütme ve yargı denetimi şeklinde de sınıflandırılmaktadır. a. Yasama Denetimi Devlet malları konusunda T.B.M.M’nin yasama faaliyetleri çerçevesinde çeşitli yollarla bizzat yaptığı denetimlerle, Sayıştay aracılığı ile yaptırdığı denetim, yasama denetimi olarak adlandırılmaktadır. (1) T.B.M.M’nin Denetimi T.B.M.M, kanun tasarı ve tekliflerinin gerek komisyonlarda görüşülmesi sırasında, gerekse bunların genel kurulda müzakere edilip kanunlaşması sırasında, devlet mallarına ilişkin yasama denetimini yerine getirmektedir. Bu denetim, her yıl tekrarlanan bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarının görüşülmesi çerçevesinde yapıldığı gibi, devlet 169 mallarını ilgilendiren özel nitelikli kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülüp kanunlaşması çerçevesinde de yapılmaktadır. Söz gelimi Orman Kanunu, Kıyı Kanunu, İmar Kanunu, Kadastro Kanunu ve Maden Kanunu gibi devlet mallarını ilgilendiren çok sayıda kanun bulunmaktadır. T.B.M.M’nin yasama denetimi çerçevesinde yaptığı başka bir denetim şekli, Bakanlıkların ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının devlet mallarının yönetimine ilişkin faaliyetlerinin yazılı ve sözlü soru önergeleri, meclis araştırması, genel görüşme, meclis soruşturması ve gensoru gibi yöntemlerle kontrole tabi tutulmasıdır. Gerçekten de T.B.M.M tutanaklarına göz atıldığında, devlet mallarına ilişkin konularda çok sayıda araştırma-soruşturma faaliyetine rastlanmaktadır. (2) Sayıştay’ın Denetimi Anayasa’nın 160.maddesine göre Sayıştay, (eski adıyla Divan-ı Muhasebat) genel bütçeli kurumlarla katma bütçeli kuruluşların bütün gelir ve giderleri ile mallarını T.B.M.M adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevli bir hesap mahkemesidir. Bundan da anlaşılacağı üzere, Sayıştay sorumluluk bakımından hem bir idari denetim yapan, hem de sorumluların hesaplarını yargılayan bir organdır. O halde Sayıştay idari görevleri çerçevesinde bütçe uygulamalarını ve kesin hesabı (mal kesin hesabı dahil) denetlerken, yargı görevleri çerçevesinde gelir, gider ve mal işlemlerini ve bunlara ilişkin sayman hesaplarını inceleyerek sorumluların beraat ve zimmetine karar vermek durumundadır (306). Ancak bu incelemeler T.B.M.M adına yapıldığından yasama denetimi içerisinde ele alınmaktadır. (306) Öner, Vergi Açısından Türk Kamu Hukuku, s. 77. 170 Sayıştay bu bağlamda devlet mallarının denetimini 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 46.maddesine göre yürütmektedir. Bu madde hükmüne göre “taşınır ve taşınmaz malların giriş, saklanış, kullanılış ve çıkışları ile bunların bulunması gerekli olan yerlerde tamamının mevcut olup olmadığı hususlarının yürürlükteki kanun, tüzük ve yönetmelik esaslarına göre yapılıp yapılmadığı, bütün işlem ve hesapların belgelere ve kayıtlara uygun olup olmadığı” Sayıştay tarafından incelenir. Sayıştay Denetçilerinin yaptıkları denetimlerde ulaştıkları sonuç ve bulgular, Sayıştay tarafından konsolide edilerek düzenlenen raporlarla T.B.M.M’ne sunulur. Sayıştay’ın, devlet mallarının denetimi sonucunda düzenleyerek yasama organına sunduğu raporları şu şekilde sıralamak olanaklıdır. -Genel uygunluk bildirimine ilişkin rapor, -Genel bütçeli kurumlarla katma bütçeli kurumlar hakkında rapor, -Özel bütçeli kuruluşlarla, döner sermayeli ve fon şeklindeki kuruluşlar hakkında rapor, -Diğer raporlar (araştırma, inceleme ve öneri raporları). Sayıştay, yukarıda ilk üç sırada belirtilen raporları doğrudan Sayıştay Kanunu’na göre düzenlerken dördüncü sırada sayılan raporları, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’ndan Gelen Denetim Taleplerinin Sayıştay’ca Karşılanmasına İlişkin Yönetmelik (307) hükümlerine göre düzenlemektedir. Sayıştay yukarıda bahsedilen denetimler çerçevesinde bu denetimlerde özel bilgi, beceri ve deneyimlerinden yararlanmak üzere meslek mensubu olmayan kişi ve kuruluşlardan da yararlanılabilir. Buna ilişkin düzenlemeler, Sayıştay Dışından Uzman Görevlendirilme Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik (308) ile belirlenmiştir. (307) (308) Bkz. R.G : 6.2.2004/25365. Bkz., R.G : 6.2.2004/25365. 171 Ancak belirtmek gerekirki Sayıştay mali denetim çerçevesinde büyük ölçüde gider denetiminde uzmanlaştığından faaliyetlerini bu alanda yoğunlaştırmıştır. Öte yandan Sayıştay’ın denetimine tabi kurum ve kuruluşlarca taşınmaz mallara ilişkin hiçbir mal hesabının düzenlenerek Sayıştay’a verilmediği, bu yüzden de bu güne kadar hiçbir denetim yapılmadığı görülmektedir. Başta Maliye Bakanlığı olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları taşınmaz mal envanterini Sayıştay’a teslim edememişlerdir. Çünkü, ülkemizde kadastro çalışmaları bitirilememiştir. Esasen devletin taşınmaz mallarına yönelik Devlet Muhasebesi Yönetmeliğinde, şimdiye kadar bir hesap bulunmamaktaydı. Sayıştay denetimine tabi kamu kurum ve kuruluşlarının taşınmaz malları 2004 yılından itibaren devlet muhasebesi sistemine dahil edildiğinden, bunların denetimi olanaklı hale gelmiştir. Yapılacak muhasebeleştirme işleminin uluslararası sisteme entegre olabilmesi bakımından Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi (IASC) tarafından “Maddi Duran Varlıklar, Tesis ve Donanım” başlığı ile açıklanan tanımlar (309) a göre yapılması sağlanmalıdır. Taşınır mallar konusunda da yeterli denetimin yapıldığını söylemek zordur. Bu malların kaydını tutan ve envanterini çıkaran mal (ayniyat) saymanları, gerekli cetvel ve belgeleri Sayıştay’a gönderdikleri halde, mal kesin hesabı çıkarılamamıştır. Sayıştay Kanunu’nun 39.maddesine göre, gelir, gider ve mal hesapları mahsup devresini izleyen bir ay içinde Sayıştay’a verilir. Ancak mal işlemlerinde bu süre 5 yıla kadar uzatılmaktadır. Bu hesapların sonuçları raporlara ve uygunluk bildirimlerine yıllık olarak yansımadığından, devlet taşınır mallarının miktarını bilememektedir. Devlet mallarının yasama organı adına Sayıştay’ca yapılan denetim konusunda başka sorunlar da vardır. Sayıştay’ın iş yükünün (309) Acar ve Diğerleri, a.g.e., s. 275-276. 172 fazla olması ve elemanlarının sayısal yetersizliği etkin mal denetimine olanak vermemektedir (310). Sayıştay’ın devlet mallarının denetimindeki aksaklıkların giderilmesi bağlamında ortaya çıkan nicelik ve nitelik noksanlıklarının giderilmesi için, denetçi sayısının artırılması ve devlet malları konusunda uzmanlaşmış ekiplerin oluşturulması gerekli görülmektedir. Yine bu çerçevede sağlıklı bir denetimin yapılması için gerek taşınır, gerekse taşınmaz mallara ilişkin hesap ve cetvellerin Maliye Bakanlığı’nca ve diğer bakanlıkların mal saymanlarınca Sayıştay’a yasal süreler içerisinde tam olarak teslim edilmesi de önem taşımaktadır. Ancak, taşınır mallara ilişkin hesap döneminin bir yıla indirilmesi zorunluluk arzetmektedir. Sayıştay da gelir-gider denetiminde olduğu gibi mal denetimlerini de her yıl düzenli biçimde periyodik olarak yapmalıdır. Bunlar yanında Sayıştay, yasama organı adına yaptığı denetimde etkinlik ölçütlerini de dikkate alarak, çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırmalı, mali ve ekonomik açıdan sürekli idari reform önerileri üreten bir kurum olmalıdır (311). b. Yürütme Denetimi Anayasa’ya göre yürütme organı Cumhurbaşkanı ile hükümetten oluşmaktadır. Hükümeti ise Başbakan ve Bakanlar oluşturmakta, Başbakan ve bakanlar kendilerine bağlı kurum ve kuruluşların faaliyetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesinden sorumlu bulunmaktadırlar. Devlet mallarının yürütme organınca denetimini hiyerarşik denetim ve denetim organlarının denetimi şeklinde iki ana başlıkta incelemek mümkündür. (310) (311) Akça, a.g.m., s. 212. Atilla İnan - Nezihi Gündüz, “Sayıştay’ın Etkinlik Denetimini Yürürlükteki Mevzuat Açısından Uygulama İmkanları” Çağdaş Sayıştay Denetimi Sempozyumu, s. 72. 173 (1) Hiyerarşik Denetim Hiyerarşik denetim, devlet mallarının edinilmesinden ve yönetilmesinden elden çıkarılmasına dek çeşitli idari aşamalarda yapılan bir denetim türüdür. Devlet mallarının alınışı sırasında, ihale komisyonları, tahakkuk memurları ve ita amirleri (ihale yetkilisi makam) ve kabul komisyonları tarafından, bu malların nicelik ve nitelik açısından idarenin istediği özellikleri taşıyıp taşımadığı kontrole tabi tutulurken, Bütçe Dairesi Başkanlıkları, Merkez Saymanlık Müdürlükleri, Muhasebe Müdürlükleri, Mal Müdürlükleri veya ilgili kurumun bu görevleri yapan mali işler birimleri satın alınan malla ilgili işlem, kayıt ve belgelerin mevzuata uygunluğunu incelemek zorundadırlar. yapılması, korunması, Devlet mallarının, bakımının değerlendirilmesi ve elden çıkarılması aşamalarında ise tüm kurum ve kuruluşların her düzeydeki yönetici ve memurları, özellikle de ayniyat (mal) sayman ve mutemetleri, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün merkez ve taşra teşkilat birimleri (Milli Emlak Dairesi Başkanlıkları, Milli Emlak Müdürlükleri ve Malmüdürlüklerine bağlı Milli Emlak Servisleri) de bu çerçevede denetim görevlerini yerine getirmektedir. Bu bağlamda, merkezde Devlet Malları Uzmanları, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Devlet Malları Uzmanlığı Görev, Çalışma ve Atama Yönetmeliği (312) gereğince, illerde ise Milli Emlak Uzmanları, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Milli Emlak Uzmanlığı Görev, Çalışma ve Atama Yönetmeliği (313) gereğince inceleme ve denetleme görevlerini yerine getirmektedirler. (2) Denetim Birimlerinin Denetimi Devlet mallarının denetim birimlerince denetimini, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Başbakanlık Yüksek (312) (313) Bkz., R.G : 25.8.1995/22385. Bkz., R.G : 24.8.1995/ 22384. 174 Denetleme Kurulu ve Başbakanlık Teftiş Kurulu, Maliye Bakanlığı merkez ve taşra denetim birimleri ile diğer kurum ve kuruluşların denetim birimleri tarafından yapılan denetim başlıkları altında açıklamak gerekmektedir. (a) Denetimi Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun Anayasa’nın 108.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 2443 sayılı Kanun’la, Cumhurbaşkanına bağlı olarak, onun isteği üzerine tüm kamu kurum ve kuruluşlarında her türlü inceleme, araştırma ve denetleme yapmakla görevli olarak 9 kişiden oluşturulan Devlet Denetleme Kurulu’nun yetki alanı içerisinde devlet mallarının denetimi de bulunmaktadır. Kurulun denetim yetkileri çok geniş olmakla birlikte, eleman sayısının yetersiz olması nedeniyle, devlet mallarının denetimi konusunda işlevsel bir etkinliğe sahip bulunmamaktadır. Zira, bu konuda periyodik bir denetim yapmamaktadır. (b) Başbakanlık Denetim Birimlerinin Denetimi Başbakanlık adına denetim yapmakla görevli olarak oluşturulan Başbakanlık Teftiş Kurulu ile Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun denetimini ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. (i) Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun Denetimi 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilat Hakkında Kanun’un 20.maddesine göre oluşturulan Başbakanlık Teftiş Kurulu, Başbakan’ın emri veya onayı ile tüm kamu kurum ve kuruluşlarında araştırma, inceleme ve teftiş yapmakla görevli bulunmaktadır. Başbakanlık Teftiş Kurulu devlet malları konusundaki denetimini, istisnai hallerde, şikayet veya bir soruşturmanın derinleştirilmesi çerçevesinde yapmaktadır. Başbakanlık Teftiş Kurulu bu konuya yönelik denetimlerini periyodik 175 olarak yapmadığından sözkonusu çalışmalar işlevsel etkinliğe sahip bulunmamaktadır. (ii) Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun Denetimi 72 sayılı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Hakkında K.H.K ile oluşturulan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu kamu iktisadi teşebbüsleri ile özel kanunlarında bu Kurul’un denetimine tabi olduğu belirtilen sosyal güvenlik kuruluşları ile diğer bazı bağımsız bütçeli kuruluşların hesap ve işlemlerini denetlemekle görevlidir. Kurul denetimlerini Sayıştay’ın gelir-gider denetimi gibi periyodik olarak düzenli bir şekilde yerine getirmektedir. (c) Maliye Bakanlığı Denetim Birimlerinin Denetimi Maliye Bakanlığı ülkemizde en fazla denetim elemanı istihdam eden bir bakanlıktır. Maliye Bakanlığı, devlet mallarının denetimini kendisine bağlı merkez ve taşra denetim birimleri vasıtasıyla yerine getirmektedir. (i) Merkez Denetim Birimlerinin Denetimi Maliye Bakanlığı’nda devlet mallarının denetimi merkez denetim birimi olarak Maliye Teftiş Kurulu, Bütçe Kontrolörleri, Muhasebat Kontrolörleri, Milli Emlak Kontrolörleri ile Tasfiye Kontrolörleri eliyle gerçekleştirilmektedir. Bunlardan Maliye Teftiş Kurulu’na mensup Maliye Müfettişleri, mal denetimi yanında gelir-gider ağırlıklı denetim yapmaları ve sayılarının yetersizliği nedeniyle devlet mallarının denetimini periyodik olarak yapamamaktadırlar. Bütçe Kontrolörleri ile Muhasebat Kontrolörleri de gerek sayılarının yetersizliği, gerekse gider denetimi yaptıklarından, devlet mallarının denetimine gereği gibi eğilememektedirler. 176 178 sayılı K.H.K’nin 13.maddesine göre oluışturulan Milli Emlak Kontrolörleri, devlet mallarının denetimini etkin bir şekilde yerine getirmektedirler. Milli Emlak Kontrolörleri, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Yönetmeliği (314) uyarınca çeşitli mevzuatla Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne verilen görevlere ilişkin Milli Emlak Servislerinde, diğer kurum ve kuruluşlarda her türlü mal denetimi yapmakla görevlidirler. Devlet mallarına ilişkin mevzuat konusunda uzmanlaşmış bulunan Milli Emlak Kontrolörleri, halen Milli Emlak Dairesi Başkanlığı bulunan büyük illerde, bu görevleri vekaleten yürütmektedirler. Sayılarının azlığına rağmen Milli Emlak Kontrolörlerinin devlet mallarına ilişkin denetimleri, önleyici ve telafi edici bir özellik taşıması yanında eğitici bir özellik de taşımaktadır. Toplam kadro sayısı 79 olan Milli Emlak Kontrolörlerinin 31.5.2004 tarihi itibariyle fiili kadrosu 51’dir (315). 178 sayılı K.H.K’nin 17.maddesine göre TASİŞ Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Tasfiye Kontrolörleri, Maliye Bakanlığı Tasfiye Kontrolörleri Görev ve Çalışma Yönetmeliği (316) uyarınca, TASİŞ Genel Müdürlüğü işletme birimlerine ait sundurma, antrepo, ambar, depo ve satış mağazalarındaki eşyaları yoklamak ve tasfiyesi gereken eşyanın mevzuata uygun tasfiye edilip edilmediğini denetlemekle görevlidirler. Tasfiye Kontrolörleri, görevleri gereği esas itibariyle gümrüğe terk edilen araçlarla taşınır diğer eşyanın, mevzuata uygun olarak satılması veya diğer yollarla tasfiyesini denetlemektedirler. (314) (315) (316) Bkz., R.G : 3.4.1977/15898. Maliye Bakanlığı, “Personel Genel Müdürlüğü 2004 Yılı İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004, s. 20. Bkz., R.G : 28.3.1991/20828. 177 Devletin taşınır malları konusunda önemli görevleri bulunan Tasfiye Kontrolörlerinin sayısının artırılması halinde, denetim çalışmaları daha etkin bir duruma gelecektir. Maliye Bakanlığı (Personel Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre, halen görev yapan Tasfiye Kontrolörü sayısı 9’dur (317). (ii) Taşra Denetim Birimlerinin Denetimi Maliye Bakanlığının il düzeyinde teşkilatı olan defterdarlıklar bünyesinde oluşturulan Muhasebe Denetmenleri ile Milli Emlak Denetmenleri de devlet malları konusunda denetim yapmaktadırlar. Muhasebe Denetmenleri gider ağırlıklı denetim yaptıklarından, devlet mallarına ilişkin denetimleri, ancak sözkonusu denetim çalışmaları ile sınırlı bulunmaktadır. Milli Emlak Denetmenleri, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Milli Emlak Denetmenlerinin Görev, Yetki, Çalışma ve Atama Usulüne İlişkin Yönetmelik (318) uyarınca ilde Defterdar adına, yıllık çalışma programları çerçevesinde; İl ve ilçelerdeki devlet mallarına ilişkin işlemleri denetlemek ve bunlarla ilgili gizli de olsa her türlü kayıt ve belgeyi incelemek ve inceleme konuları ile ilgili her türlü mal mevcudunu saymak ve tespit etmekle görevlidirler. Sayılarının yetersizliği nedeniyle, her ilde yeteri kadar Milli Emlak Denetmeni çalıştırılamamaktadır. Toplam kadro sayısı 355 olan Milli Emlak Denetmenlerinin fiili kadrosu 163’tür (319). (317) (318) (319) Maliye Bakanlığı, “Personel Genel Müdürlüğü 2004 Yılı İstatistikleri”, s. 24. Bkz., R.G : 24.8.1995/22384. Maliye Bakanlığı, “Milli Emlak Genel Müdürlüğü 2004 Yılı İstatistikleri”, s. 12. 178 (d) Diğer Denetim Birimlerinin Denetimi Diğer denetim birimlerinin denetimi kapsamına Gümrük Müsteşarlığı, Gümrük Müfettişleri ile Gümrükler Genel Müdürlüğü, Gümrük Kontrolörleri, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü Kontrolörleri ve Kontrol Genel Müdürlüğü Kontrolörleri, gümrüklere terkedilen, müsadere edilen veya başka suretle devlet malı hale gelen taşınır malların denetimini ve tespitini yapmakla görevlidirler. Hazine Müsteşarlığı, Hazine Kontrolörleri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Bankalar Yeminli Murakıpları, Vakıflar Genel Müdürlüğü Müfettişleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının müfettiş, kontrolör ve benzeri ünvanlı denetim elemanları da görev alanları ile sınırlı da olsa, devletin taşınır ve taşınmaz mallarına yönelik denetim yapmaktadırlar. Devlet mallarının izlenmesi, bakım, onarım ve korunmasında olduğu gibi denetiminde de birçok kurum ve kuruluşun görev ve yetkili olması, bu çalışmaları kolaylaştırmamakta, hatta çok başlılık nedeniyle güçleştirmektedir. Diğer taraftan yasama denetiminde olduğu gibi devlet mallarının yürütme denetiminin verimli olabilmesi, sağlıklı verilerin bulunmasına bağlıdır. Zira devlet mallarının yürütme denetimi çerçevesinde, gerek hiyerarşik denetimin gerekse denetim birimlerinin denetiminin etkinliği, taşınır ve taşınmaz malların tam olarak bilinmesi ile olanaklı olabilir. Devletin, arazi, arsa ve binaları ile diğer mallarının miktarı ve konumları kesin olarak bilinemediği için kıyılar ve benzeri devlet malları yağma edilmekte, çeşitli elatmalara rastlanmaktadır (320). Ormanlar, Hazine arazileri, eski eserler de aynı olumsuzluklara maruz kalmaktadırlar. (320) Hasan Baş, “Sayıştay Denetiminin Etkinlik ve Verimliliği”, Türkiye’de Denetimin Etkinlik ve Verimliliği Sempozyumu, s. 148. 179 Devlet malları konusunda sağlıklı muhasebe kayıtları ve envanter bilgileri olmadığından, yapılan denetimler yüzeysel kalmaktadır. Bu olumsuzlukların giderilmesi için devletin taşınır ve taşınmaz malları tespit edildikten sonra, bunların konumu, büyüklüğü, değeri, kullanım biçimi, alt yapı durumlarına ilişkin bilgilerin toplanması zorunluluk arzetmektedir (321). c. Yargı Denetimi Devlet mallarının yargı denetimini, Anayasa Mahkemesinin denetimi, idari yargı denetimi ve adli yargı denetimi şeklinde sınıflandırarak açıklamak gerekmektedir. (1) Anayasa Mahkemesi’nin Denetimi Anayasa Mahkemesi, kanunların, K.H.K. lerin ve T.B.M.M İçtüzüğü’nün Anayasa’ya şekil ve esas bakımdan uygunluğunu denetleyen bir yüksek mahkemedir. Siyasi partilerin mali denetimi de bu mahkemece yapılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, devlet mallarına ilişkin kanunları da diğer kanunlar gibi dava konusu yapılması halinde incelemekte ve iptal edebilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin devlet malları konusundaki kararları büyük ölçüde devletin kamu malları ile kamulaştırmalara yönelik bulunmaktadır (322). Anayasa mahkemesinin, devletin kamu mallarına ilişkin kararları daha çok, kıyılar, ormanlar, tabii servet ve kaynaklara yöneliktir. Anayasa Mahkemesi çok yakın bir zamanda verdiği bir kararı (323) ile orman sınırları içindeki bir yerin, irtifak hakkı tesis edilerek bir (321) (322) (323) Cevat Geray, Kamu Taşınmazları, Kıyılar ve Kuruluşunun 117. Yılında Sayıştay, Sayıştay Yayını, No: 12, Ankara, 1979, s. 34. Bkz., Mustafa S.Aykonu - E.Aydın Özkul, Anayasa Yargısı, Cilt: 1-2, Ankara, 1981. Bkz., Anayasa Mahkemesi’nin 17.12.2002 gün ve E.2000/75, K.2002/200 sayılı kararı (R.G : 8.11.2003/25283). 180 üniversiteye verilmesinde “kamu yararı bulunmadığı” gerekçesiyle 6831 sayılı Orman Kanunu’nun bu uygulamaya dayanak teşkil eden 17.maddesinin üçüncü fıkrasını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi, siyasi partileri de mali yönden denetleyerek, usulsüz elde edilen gelirlerle, yapılan harcamaları Hazine adına kaydettirmektedir. Yine Anayasa Mahkemesi’nce kapatılan siyasi partilerin malları da Hazine’ye geçmektedir. (2) İdari Yargı Denetimi Devlet mallarının edinilmesinden elden çıkarılmasına kadar bir takım işlemler yapılmaktadır. Bu işlemlerin çoğu idari (yönetsel) işlemlerdir. Bu işlemler her zaman hukuka uygun olmayabilir. Uygun olmayan idari işlemlerin yargı denetimine açık olması, hukuk devletinin bir sonucudur. İdari yargıda devlet mallarına ilişkin işlemler için iptal ve tam yargı davaları açılabilir. Bu çerçevede devlet mallarına ilişkin ihale ve imtiyaz sözleşmeleri, komisyon kararları, ecrimisil ihbarnameleri idari dava konusu yapılabilir. Ülkemizde İdari yargı organları olarak, idare ve vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay görev yapmaktadır. Vergi mahkemeleri dışındaki idari yargı organları devlet mallarına ilişkin davalara da bakmaktadırlar. Bu yargı organları içinde Danıştay, aynı zamanda idari yargıda temyiz mahkemesi sıfatıyla nihai kararlar verdiği gibi, idarenin isteği üzerine istişari nitelikte kararlar vermek suretiyle devlet malları teorisine ve uygulamalarına yargısal içtihatlarda bulunmak suretiyle önemli katkılarda bulunmaktadır. 181 (3) Adli Yargı Denetimi Devlet mallarının yönetimi çerçevesinde idarenin özel hukuka ilşkin işlemleri de vardır. Bu işlemlerde idare, egemenlik gücüne sahip üstün bir kişi olarak değil de hukuksal eşitlik içinde bir konumdadır (324). İdarenin devlet malları konusunda özel hukuka ilişkin (Orman Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Gecekondu Kanunu, Kamulaştırma Kanunu ve Kadastro Kanunu uygulamaları gibi ) uyuşmazlıkları adli yargıda çözümlenmektedir. Adli yargı denetimi, genel olarak bir tarafın dava açmasıyla işlemeye başlar. Davayı idare açabileceği gibi kişiler de idareye karşı açabilmektedir. Adli yargıda ilk derece mahkemelerince verilen kararlar temyiz yeri olarak Yargıtay’da incelenmektedir. Yargıtay dairelerinde, genel kurullarında ve İçtihadi Birleştirme Büyük Kurulu’nda devlet malları konusunda verilen kararlar bu malların denetimi yönünden olduğu kadar, statüsü konusunda da önemli kaynak oluşturmaktadır (325). Bütün ülkelerde olduğu gibi, devlet mallarının yargı denetimi, ancak dava açılması ve benzeri istisnai durumların gerçekleşmesi halinde yapıldığından periyodik bir denetim sayılmaz. Ancak yargı denetimi, devlet malları konusunda “yargısal içtihat” oluşturması nedeniyle, uygulamalarda önemli yararlar sağlamaktadır. Belirtmek gerekir ki, genel yargı denetimi içinde dava adedinin fazlalığı nedeniyle adaletin geç tecelli etmesi olgusu, devlet mallarına ilişkin davalarda da geçerlidir. Devlet mallarının ülke için taşıdığı önem nedeniyle, kadastro mahkemeleri gibi bu alanda da özel ihtisas mahkemelerinin kurulması önerilebilir. Bu şekilde, hem davalar daha (324) (325) Kırbaş, Devlet Malları, s. 140. Kırbaş, a.g.e., s. 141. 182 süratli sonuçlanır, hem de üst derece mahkemelerde temyiz ihtiyacı azalır. 3. Diğer Denetim Türleri Devlet mallarının denetim türleri yukarıda değinilenlerle sınırlı değildir. Devlet mallarının değişik bakımlardan türleri de vardır. Bunlar aşağıda özetle belirtilmektedir. a. İç-Dış Denetim Devlet mallarına ilişkin uygulamaların ilgili kurum veya kuruluşun birim yetkilileri veya denetim elemanlarınca denetlenmesine iç denetim, diğer kurum veya kuruluşların denetim organlarınca denetlenmesine ise dış denetim denir. Dış denetim iç denetime oranla daha bağımsız olması (326) nedeniyle tercih edilmektedir. b. Taşınır- Taşınmaz Mal Denetimi Devlet mallarına özgü denetim türlerinden olan taşınır mal denetimine ayniyat denetimi de denmektedir (327). Ancak ayniyat kapsamı dışında kalan taşınır mallar da vardır. Bunlar arasında, kara, deniz ve hava taşıtları bulunmaktadır. Bu nedenle taşınır mal denetimi ifadesi kullanmak gerekir. Devletin taşınmaz mallarına yönelik denetimlere de taşınmaz mal denetimi denir. Taşınmaz malların denetiminin daha sağlıklı yapılabilmesi için bunların, kadastro, envanter ve değerleme sorunları çözümlenmelidir. Devlet mallarının denetimine ilişkin genel sorunların başında bu malların hukuksal statülerinin yeterince açıklığa kavuşturulamaması, mevzuatın dağınık olması ve denetim organları arasında eşgüdüm bulunmaması sayılabilir (328). (326) (327) (328) Çetinkaya, a.g.e., s. 22. Sadık Kırbaş, “Devlet Mallarının Denetimi”, Çağdaş Sayıştay Denetimi Sempozyumu, s. 193. Kırbaş, a.g.e., s. 204. 183 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DEVLET MALLARININ KAMU FİNANSMANI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ (Yeni Bir Model) GENEL AÇIKLAMA Devlet sahibi olduğu veya egemenliğinde bulundurduğu mallardan değişik yöntemlerle yararlanmaktadır. Bu yöntemlerden bir kısmı devlet mallarının mali işlevleri çerçevesinde devlete doğrudan finansal destek sağlarken, bir kısmı da sözkonusu malların ekonomik ve sosyal işlevleri çerçevesinde yapılması gereken bazı kamu harcamalarının alternatif maliyetini oluşturduklarından dolaylı olarak destek sağlarlar. Söz gelimi, bir Hazine arazisi satılarak veya kiraya verilerek devlete doğrudan finansal destek sağlarken, sözkonusu Hazine arazisi başka bir kuruma kamu hizmeti amacıyla tahsis edildiğinde, tahsis yapılan kurumu arazi satınalma külfetinden kurtardığından devlete dolaylı olarak mali destek sağlamış olur. Devlet mallarının çeşitli yollarla yönetilerek devlete doğrudan finansal destek sağlanması, devlet mallarının nemalandırılması olarak nitelendirilmektedir (329). Ancak, devlet malları, ekonomik ve sosyal işlevleri çerçevesinde, devlete dolaylı olarak da destek sağlarlar. Bu noktadan hareket edildiğinde devlet mallarının değerlendirilmesi kavramı önem taşımaktadır. Zira devlet malları, satılarak, kiraya verilerek, irtifak hakkı tesis edilerek veya işletme hakkı devredilerek mali politikaların bir (329) Ersoy, a.g.m., s. 219. 184 aracı durumuna gelirken, bir kamu hizmetine tahsis edilerek veya kamunun (herkesin) kullanımına terkedilerek sosyal veya ekonomik politikaların aracı olabilirler. İşte, devlet mallarının mali amaçlarla nemalandırılmasına, sosyal ve ekonomik amaçlarla da kamunun kullanımına veya hizmetine sunulmasına devlet mallarının değerlendirilmesi denir. O halde devlet mallarının değerlendirilmesi kavramı, devlet mallarının nemalandırılması kavramından daha kapsamlıdır. Bu eserde, devlet mallarının değerlendirilmesi kavramı esas alınmıştır. Zira devlet mallarının sosyal ve ekonomik amaçlarla kullanımı da devlete dolaylı olarak finanasal yararlar sağlamaktadırlar. Gelinen bu noktada birer kamu kaynağı olan devlet mallarının etkin kullanımı, bu açıdan önemli sayılmaktadır. Bu husus 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Taşınır ve Taşınmazlar” başlıklı üçüncü kısmında yer alan 48.maddesinin son fıkrasında ifadesini bulmuştur. Bu fıkraya göre, devlet mallarının edinilmesi yanında, kiraya verilmesi, tahsisi, kullanımı ve elden çıkarılması, mevzuatında öngörülen kurallar dahilinde hizmete uygun olarak verimlilik ve tutumluluk ilkelerine göre yapılır. Devlet malları öteden beri sürdürülen geleneksel değerlendirme yöntemleri ile değerlendirilirken, gayrimenkul yatırım ortaklığı, yapişlet-devret modeli, işletme hakkı devri ve kat karşılığı arsa verilmesi gibi alternatif finansman yöntemlerinin de uygulanmasını gerektirmektedir (330) . Bu gereklilik, bir taraftan yukarıda belirtildiği gibi devlet mallarının daha verimli ve etkin kullanımı olgusundan kaynaklanırken, diğer taraftan günümüzde devletin sürekli artış gösteren finansman ihtiyacından da kaynaklanmaktadır. Vergi yükünde OECD ortalamasını da aşan bu noktada vergi dışı gelir olanaklarının yeterince kullanılmadığı (330) İlhami Söyler, “Türkiye’de Devlet Mallarının Hukuki Durumu ve Bütçe Gelirleri Açısından Analizi”, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Ödevi, İstanbul, 1997, s. 17. 185 (331) söylenmektedir. Bu bağlamda, özellikle dünyada benzeri görülmeyen devlete ait taşınmaz malvarlığı ülkemiz için önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Sözkonusu potansiyelin harekete geçirilmesi, ülkemizin karşı karşıya kaldığı finansman darboğazının aşılmasında büyük bir sıçrama taşı olacaktır. Bu itibarla devlet mallarının geleneksel değerlendirme yöntemleri ayrıntılı bir analize tabii tutulurken önerilen alternatif değerlendirme yöntemlerinin de ortaya konulması önem taşımaktadır. (331) Eser Karakaş, “Kamu Borçları ve Bir Komplo Teorisi”, Zaman Gazetesi, 2.6.2004. 186 I. DEVLET MALLARININ GELENEKSEL DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ Devlet malları, ülkemizde halen geleneksel olarak sürdürülen bir takım değerlendirme yöntemleri ile değerlendirilmektedir. Geleneksel değerlendirme yöntemleri, satış, kiraya verme, irtifak hakkı tesisi, ecrimisil uygulaması, tahsis, (bedelsiz) devir ve terk uygulamasından ibarettir. Bu uygulamalar, ülkemiz hukuk sistemindeki yeri de dikkate alarak bilimsel ölçütlerle açıklanacaktır. Bu çerçevede sözkonusu değerlendirme yöntemlerinden vazgeçilmesi gerekenlerle, sürdürülmesi gerekli olanların hangi değişikliklerle sürdürülmesi gerektiği de normatif bir bakışla nedenleri ile birlikte ortaya konulacaktır. A. SATIŞ 1. Satış Kavramı Satış, ülkemizde devlet mallarının geleneksel değerlendirme yöntemlerinin en tipik örneklerinden birisidir. Satış, mülkiyetin devri amacını güden bir değerlendirme yöntemi olup, satıcının bir malvarlığı hakkını bir alıcıya geçirmeyi ve alıcının da satıcıya kararlaştırılmış değerini para olarak ödemeyi borçlandığı bir sözleşme olarak tanımlanabilir (332). Devletin kamu malları, nitelikleri gereği satılamadıklarından, satış devletin özel malları için sözkonusudur. Satış, devlet mallarının değerlendirilmesi çerçevesinde en sık başvurulan bir yöntemdir. İster taşınır mal olsun, isterse taşınmaz mal olsun devlet malları açısından satışı şu şekilde tanımlamak olanaklıdır . Satış öyle bir sözleşmedir ki, onunla satıcı durumunda bulunan idarenin önceden saptadığı ve duyurduğu zaman, yer ve koşullarla (332) Cevdet Yavuz, Borçlar Hukuku, Beta Yayınları, No: 971/385, İstanbul, 2004, s.22. 187 belirlenen bir bedel üzerinden, yasal yöntemlere uyularak malı teslim ve mülkiyeti geçirme borcu altına girmesidir (333). 2. Satış Türleri Ülkemizde devlet mallarının satışını, sözkonusu malların türlerine göre açıklamak gerekmektedir. İşlevsel sınıflandırma temelinde devletin kamu malları satışa konu olmadığından ancak devletin özel malları satılabilmektedir. Devletin özel mallarının satışını bu eserin içeriği itibariyle Hazine’nin, katma bütçeli kuruluşların ve bağımsız bütçeli kuruluşların malları açısından ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. a. Hazine Mallarının Satışı Hazine mallarının satışını Hazine’nin taşınmaz malları ve Hazine’nin taşınır malları açısından ayrı ayrı incelemek olanaklı bulunmaktadır. (1) Hazine Taşınmaz Mallarının Satışı Hazine taşınmaz malları değişik amaçlarla satış konusu yapılmaktadır. Bunlara geçmeden önce Hazine’nin satılamayacak mallarını belirlemek gerekmektedir. Hazine’nin satılamayacak malları 150 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (334) ile belirlenmiş olup; aşağıda sayılmıştır : -Hazine malı olduğu bilinmekle beraber henüz tapuya tescil edilmemiş taşınmaz mallar, (333) (334) İlyas Arlı - Bekir Aydınlı, Satış İşlemleri, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, No : 1992/2, Ankara, 1992, s. 3. Maliye Bakanlığı, Yürürlükteki Milli Emlak Genel Tebliğleri ve Genelgeleri, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2001, s. 130. 188 -Tahsisli taşınmaz mallar, -Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ile bunlara ait korunma sınırları dahilindeki taşınmaz mallar, -Orman sahaları içindeki taşınmaz mallar, -Maliye Bakanlığı’nın veya diğer genel bütçeli kuruluşların gelecekteki ihtiyaçları için gerekli taşınmaz mallar, -Askeri yasak bölgeler kapsamında kalan yerler, -Teferruğ yoluyla edinilip, edinme tarihinden itibaren bir yıl geçmemiş olan mallar, -Kamulaştırma amacında kullanılmadığı için boş kalan yerlerden, Kamulaştırma Kanunu’na göre 5 yılı doldurmamış taşınmaz mallar, -Üzerinde irtifak hakkı tesis edilmiş ve hak süresi dolmamış bulunan mallar, Turizm alan ve merkezlerinde, imar planı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsisi gereken taşınmaz mallar, -Tabii afete maruz kalan yerlerde, afete maruz kişilere verilmek üzere Bayındırlık ve İskan Bakanlığı emrine verilen veya tahsis edilen taşınmaz mallar, -Milli Parklar Kanunu’na göre, bu Kanun kapsamına alınıp, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı emrine bırakılan taşınmaz mallar, -Hazine’ye miras yoluyla intikal edip iştirak halindeki mülkiyet durumu, müşterek mülkiyete dönüştürülmemiş taşınmaz mallar, -Özel kanunlarla, kamu kurum ve kuruluşlarına devri veya tahsisi gerekli taşınmaz mallar, -İmar Kanunu uyarınca, yol, meydan, otopark, yeşil alan, park, çocuk bahçesi gibi genel hizmetlere ayrılması nedeniyle belediyelere terki gereken taşınmaz mallar. Satışı yapılamayan devlet mallarının bu şekilde bir genel tebliğle çok geniş tutulması bunların finansal potansiyelini azaltmaktadır. Zira, Hazine’nin taşınmaz mal satışlarından elde ettiği gelir bu malların fiziki hacmi ile orantılı değildir. Bu durumu aşağıdaki tablo’dan da görmek olanaklıdır. 189 Tablo : 1 Taşınmaz Mal Satış Gelirleri (YTL.) Yıllar Hedeflenen satış Tutarı Gerçekleşen satış Tutarı Gerçekleşme oranı (%) 2000 790.001.000.- 106.573.000.- 13,5 2001 77.001.000.- 267.768.000.- 343,8 2002 250.002.000.- 169.382.000.- 67,8 2003 550.000.000.- 183.650.000.- 33,4 2004 503.386.000.- 161.106.000.- 32.0 Kaynak:Maliye Bakanlığı, Kamu Hesapları Bültenleri, (2000-2004). Tabloya göre taşınmaz mal satış gelirleri bütçe hedeflerinin gerisinde kalmaktadır. 2001 yılı bütçe hedefinin aşılmış olması, hedefin çok düşük belirlenmesinden kaynaklanmıştır. Hazine taşınmaz mal gelirlerinin düşük gerçekleşmesinin birçok nedeni bulunmaktadır. Bu nedenlerden birisi, özellikle orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, orman köylüsü dışına satılamamasıdır. 2003 yılı sonuna kadar 473.000 hektarlık alan orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Bunlardan ancak 43.962 hektarlık kısmının kadastrosu yapılmış olup, 6701 hektarlık kısmı orman köylüsüne satılmıştır (335). Orman Bakanlığınca geriye kalan 466.000 hektarlık orman sınırları alanı dışına çıkarılan alanın orman köylüsü dışındaki kişilere satılması halinde 20-25 milyar Dolar gelir sağlanacağı tahmin edilmektedir (336). Önemli bir kısmı işgal edilmiş bu yerlerin menfaat şebekeleri yerine, ülke ekonomisine katkı yapacak şekilde satılarak değerlendirilmesi gerekmektedir. (335) (336) Kemal Sevli, “6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi Gereğince Orman Sınırları Dışarısına Çıkarılan Taşınmazların Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2002, s. 192. Çevre ve Orman Bakanlığı, (Çevrimiçi), www. cevreorman.gov.tr, 30.12.2004. 190 Diğer taraftan ülkemizde askeri yasak bölgeler kapsamının da çok geniş tutulması devlet mallarının satış yoluyla değerlendirilmesini, yani bunların mali potansiyelini olumsuz yönde etkilemektedir. Askeri yasak bölge kapsamına giren alanlardan, özellikle belediye sınırları içindeki ve mücavir alanlardaki arsa ve arazilerin rantının yüksek olması nedeniyle, bu alanların yeniden gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır. Hazine taşınmaz mallarının satış suretiyle değerlendirilmesi noktasında beliren olumsuzluklardan birisi de tahsisli malların satılamamasıdır. Hazine taşınmaz mallarının yarısından fazlası kamu hizmetlerine veya kamunun kullanımına tahsislidir (337). Bu durum sözkonusu malların mali potansiyelini azaltmaktadır. Zira bunların tahsislerinin kaldırılmadan satışı olanaksızdır. Bu çerçevede 4916 sayılı Kanun’la değişik 4706 sayılı Hazine’ye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 2.maddesine göre Hazine’ye ait taşınmaz mallardan tahsisli olanların ekonomiye kazandırılması amacıyla tahsislerinin kaldırılmasına, Maliye Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu’nca da karar verilebilmesinin ve bunların öncelikle satılacağının belirtilmesi önemli sayılmalıdır. Hazine taşınmaz malları mali amaçlı olarak satıldığı gibi ekonomik ve sosyal amaçlı olarak da satılabilmektedir (338). (337) (338) Ercan Öz, “Kamu Açıklarının Finansmanında Kamu Taşınmaz Mallarının Rolü”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, s. 90. Yaşar Kısa, “Devlet Malları ve Bu Malların Eldan Çıkarılma Yöntemlerinden Satış”, TODAİE, Yayınlanmamış Kamu Yönetimi Uzmanlık Tezi, Ankara, 1996, s. 135. 191 (a) Mali Amaçlı Satışlar Hazine taşınmaz mallarının mali amaçlı satışı, genel satış kanunu olan Devlet İhale Kanunu yanında çıkarılan bir takım özel kanunlarla yapılmaktadır. (i) Devlet İhale Kanunu’na Göre Yapılan Satışlar Devlet İhale Kanunu, devletin taşınmaz mallarının, mali amaçlı olarak satışını düzenleyen genel bir kanundur. Hazine taşınmaz malları, bu Kanun’un 74.maddesine göre çıkarılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği (339) hükümlerine göre ihale suretiyle veya Kanun’un 71 ve 72. maddelerine göre kıymet takdiri suretiyle satılmaktadır. Hazine taşınmaz mallarının ihale suretiyle satışında yukarıda belirtilen yönetmeliğe göre kapalı teklif usulü veya açık teklif usulü uygulanmaktadır. Pazarlık usulü ile taşınmaz mal satılamamaktadır. Hazine taşınmaz malları Devlet İhale Kanunu’nun 71.maddesine göre, bu Kanun’un kapsamına giren kurum ve kuruluşlara (genel bütçeli kurumlar hariç) kıymet takdiri suretiyle de satılabilmektedir. 2886 sayılı Kanun’un 72.maddesi uyarınca kamu yararına çalışan derneklere de kuruluş amaçlarına uygun olarak, amaç dışında kullanılmamak ve satılmamak kaydıyla, kıymet takdiri suretiyle devletin taşınmaz malları satılabilmektedir. (ii) 4706 sayılı Kanun’a Göre Yapılan Satışlar 4706 sayılı Hazine’ye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’a göre yapılan satışların amacı devlet mallarının daha kısa sürede ekonomiye kazandırılması şeklinde özetlenmiş olsa bile asıl amaç bütçe açıklarının finansmanıdır. Bu Kanun’la devletin taşınmaz (339) Bkz., R.G : 16.12.1984/18607. 192 malları ya ihale usulüyle ya da doğrudan satış yöntemiyle satış yapılmaktadır. Bu Kanun gereğince yapılan satışlardan ilgili belediyeye %30, varsa büyükşehir belediyesine %10 pay verilmektedir. Satış bedeli, dörtte biri peşin kalanı iki yılda ve taksitle kanuni faizi ile birlikte de ödenebilmektedir. 4916 sayılı Kanun’la bir takım değişikliklere uğrayan 4706 sayılı Kanun, yatırım ortamının iyileştirilmesini, yabancı yatırımların teşvik edilmesini, yerel yönetimlerin mali yapılarının güçlendirilmesini ve kişilerin mülkiyet haklarının kullanılmasına ilişkin mağduriyetlerinin giderilmesini (340) sağlamıştır. 5228 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle de Vakıf Üniversiteleri ile Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara %50 indirimli satış olanağı getirilmiştir. 285 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (341) ile 4706 sayılı Kanun’a göre yapılacak satışlar konusunda ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. (iii) Yabancı Gerçek ve Tüzel Kişilere Yapılan Satışlar 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35.maddesine göre, karşılıklı olmak ve kanunlarla getirilmiş sınırlamalara uymak şartıyla (342) Hazine’nin taşınmaz malları yabancı gerçek ve tüzel kişilere doğrudan satılabilmektedir. Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre yabancılara 31.12.2004 tarihine kadar 15.540 metrekare Hazine taşınmaz malı satılmıştır (*). (340) (341) (342) (*) Kemal Unakıtan, “Kalkınmayı Teşvik Amacıyla Hazine’ye Ait Taşınmazların Satışı”, Yaklaşım Dergisi, Sayı : 127, Temmuz-2003, s. 9. Bkz., R.G : 26.11.2004/25652. Gazi Kapan, Yabancıların Türkiye’de Taşınmaz Mal Edinmelerine İlişkin İşlemler, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 3. 2644 sayılı Kanun’un 35.maddesi, Anayasa Mahkemesinin 14.03.2005 tarih ve E:2003/70, K: 2005/14 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. (Karar için bkz. R.G: 26.04.2005/25797). Maddenin yeniden düzenlenmesi için hazırlık yapılmaktadır. 193 (iv) Kamulaştırma Kanunu’na Göre Yapılan Satışlar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 30.maddesine göre, kamu tüzel kişilerinin sahip oldukları taşınmaz mallar, kaynaklar ve irtifak hakları, diğer kamu tüzel kişilerince kamulaştırılamaz. Taşınmaz mala ihtiyacı olan kamu tüzel kişisi, ödeyeceği bedeli de belirterek mal sahibi kurum veya kuruluşa yazılı olarak başvurur. Mal sahibi kurum veya kuruluş, söz konusu taşınmaz malın devrine razı olmaz veya altmış gün içinde cevap vermezse anlaşmazlık, alıcı kurum veya kuruluşun başvurusu üzerine Danıştay’ca iki ay içinde kesin karara bağlanır. Taraflar bedelde anlaşamadıkları takdirde alıcı kurum bedelin bu Kanun’un 10.maddesinde yazılı usule göre mahkemece tespitini ister. Mahkeme alıcı kurumun ödeyeceği bedeli ve bedelin mal sahibi kurum adına yatırılması için bir banka belirler. Bu suretle taşınmaz mal kamulaştırma yolu ile satın alınmış sayılır. (v) Milli Eğitim Bakanlığı’na Tahsisli Malların Satışı 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 51.maddesine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na tahsisli Hazine Taşınmaz mallarının tahsislerini kaldırmaya ve 5018 sayılı Kanun’a bağlı olmaksızın satmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Bu suretle yapılan satış bedelleri bütçe ile ilişkilendirilerek okul veya derslik yapımı ve onarımı ile ders araç ve gereç alımında kullanılmak üzere özel gelir ve ödenek kaydedilir. (vi) Milli Savunma Bakanlığı’na Tahsisli Malların Satışı 189 sayılı Milli Savunma Bakanlığı İskan İhtiyaçları İçin Sarfiyat İcrası ve Bu Bakanlıkça Kullanılan Gayrimenkullerden Lüzumu Kalmayanların Satılmasına Selahiyet Verilmesi Hakkında Kanun’un 1.maddesine göre 2.1.1961 tarihine kadar tahsisli veya tahsis yapılmamış olarak işgal edilmek suretiyle kullanılan Hazine’ye ait taşınmaz 194 mallardan hizmet için lüzumu kalmayanların Milli Savunma Bakanlığı ile mutabık kalınarak tahsislerini kaldırmaya ve 5018 sayılı Kanun’a bağlı kalınmaksızın satmaya Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır. Hazine’nin taşınmaz mallarının mali amaçlı satışının genel satış (ihale) kanunu olan Devlet İhale Kanunu yanında, çok sayıda özel kanunla düzenlenmesi mevzuat ve yetki karmaşası nedeniyle bunların finansal açıdan gereği gibi değerlendirilmesini önlemektedir. Bu nedenle, Hazine taşınmaz mallarının satışı tümüyle Devlet İhale Kanunu kapsamına alınmalıdır. (b) Ekonomik Amaçlı Satışlar Devletin taşınmaz malları aşağıda belirtilen hallerde ekonomik amaçlı olarak satılmaktadır. (i) 4070 Sayılı Kanuna Göre Yapılan Satışlar 4070 sayılı Hazine’ye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun, tarım arazilerinin, bunları kullananlara, kiralayanlara, hissedarlarına ve taşınmaz malın bulunduğu köy ve belde ile sosyoekonomik ilişkisini kesmemiş olanlara satışı amacıyla çıkarılmıştır. Bu kanun her ne kadar bir satış kanunu olarak çıkarılmış olsa da “fiili durumları tanıma” olarak değerlendirilmektedir (343). Kanun’da tarım arazisi tanımlanmamış olmakla birlikte 268 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği’nde şu şekilde tanımlanmıştır. Üzerinde bitki ekimi, dikimi, bakımı ve yetiştirilmesi yapılabilen veya imar-ihya (ıslah) yoluyla bu nitelikler kazandırılan ve özel mülkiyete konu olabilen arazilerle bağ, bahçe, zeytinlik, fındıklık, çay plantasyonu, sera gibi yerler ile meyve bahçelerine dönüştürülmüş alanlara tarım arazisi denir. (343) Erdoğan Ergün, “Hazine’ye Ait Tarım Arazilerinin Satışı”, Maliye Dergisi, Sayı: 125, Mayıs-Ağustos, 1997, s. 46. 195 Bu Kanun’a göre devlete ait tarım arazilerinin satışı için dört koşulun varlığı aranmaktadır. Bu koşullar şunlardır : -Araziler Kanun’un uygulama alanı içinde kalmalıdır. -Taşınmaz mal “tarım arazisi” kapsama giren yerlerden olmalıdır. Yetiştirme çiftlikleri ve su ürünleri üretim yerleri tarım arazisi tanımı dışında kalmaktadır. Zira 4070 sayılı Kanun tarımsal faaliyetleri değil, tarım arazilerini kapsamaktadır (344). -Tapu kütüğündeki taşınmaz malın cinsi; tarla, bahçe, bağ, zeytinlik, fıstıklık, meyvelik gibi tarımsal nitelik taşımalıdır. -Taşınmaz mal halen tarımsal amaçlarla kullanılıyor olmalıdır. Diğer taraftan bu Kanun’a göre satışta iki yöntem uygulanmaktadır. Bu yöntemler doğrudan satış yöntemi ve ihale yöntemidir. Taşınmaz malın ihale yolu ile satışında, 4070 sayılı Kanun’da belirtilen esas ve usuller uygulanmakta, hüküm bulunmayan hallerde ise 2886 sayılı Kanun uygulanmaktadır. 216 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (345) ile bu Kanun’un uygulanmayacağı il, ilçe ve köyler, 221 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (346) ile bu Kanun’un uygulanmasında Milli Emlak Dairesi Başkanlıklarına verilen yetkiler, 268 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği ile de Kanun’un uygulanmayacağı taşınmaz mallar belirlenmiştir. (344) (345) (346) M.Akif Umay-Erçin Ermiş, Hazine Taşınır ve Taşınmaz Mallarının Satış İşlemleri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 29. Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 306. Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 316. 196 (ii) 4071 Sayılı Kanun’a Göre Yapılan Satışlar 3 Mart 1340 (1924) Tarihli ve 431 sayılı Kanun’la Hazine’ye Kalan Taşınmaz Mallardan Bazılarının Zilyetlerine Devri Hakkında Kanun’a göre Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahlık yapmış kişilerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan tapuya kayıtlı tüm malları devlete intikal etmiştir. Devlete intikal eden bu taşınmaz malların padişahlar tarafından kendi adlarına tapu alınırken bir kısmının, özellikle tarım arazilerinin kullananları vardı. Yani bu yerler boş değildi. İşte bu yerlerden satılamayacak olan taşınmaz mallar dışındakilerin kullanıcılarına satışı 4071 sayılı Kanun’la düzenlenmiştir. 4071 sayılı Kanun’a göre, taşınmaz mal satın alacak kişiler, merkez ilçeler için Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğüne, diğer ilçeler için Mal Müdürlüğü Milli Emlak servisine başvuracaklardır. Başvuru üzerine taşınmaz malın 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre, kayıtlı değeri (Emlak Vergisi Değeri) tespit edilerek bu bedele genel beyan dönemini izleyen her yıl için toptan eşya fiyatları indeksindeki artışlar da eklenerek bulunan değer üzerinden peşin veya taksitle (1/4’ü peşin kalanı 2 yıl içinde temerrüt faizi uygulanarak) talep sahibi kişilere satılabilmektedir. 4071 sayılı Kanun’la ilgili olarak 206 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği’nde ayrıntılı bilgiler verilmiştir (347). (iii) 4072 Sayılı Kanun’a Göre Yapılan Satışlar 4072 sayılı Hazine Adına Tescil Edilen Miktar Fazlalıklarının İlgililerine Devrine Dair Kanun’a göre,yürürlükten kaldırılan 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahrir Kanunu ile 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun uygulanmasında kişilerin senetsiz olarak zilyetlik yoluyla taşınmaz mal edinmesinde yüzölçümü fazlalıkları ortaya çıkmıştır. İşte söz konusu miktar fazlalıklarının ilgili kişilere satışı, 4072 sayılı Kanun’a göre doğrudan yapılabilmektedir. (347) Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 272. 197 4072 sayılı Kanun’un uygulama yetkisi, 205 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (348) ile Defterdarlıklara verilmiştir. 4072 sayılı Kanun’dan yararlanmak suretiyle taşınmaz mal satın almak isteyenler Defterdarlıklara veya Malmüdürlüklerine başvurmak zorundadırlar. Satış yönteminde 4071 sayılı Kanun’da öngörülen süreçler uygulanır. (iv) Devletçe İnşa Edilmiş Örnek Sanayi Sitelerinin Satışı 3385 sayılı Küçük Sanayi Bölgeleri İçinde Devletçe İnşa Edilmiş Örnek Sanayi Sitesi İşyerlerinin Mülkiyetinin Devredilmesine Dair Kanun’un 1.maddesine göre, küçük sanayi bölgeleri içinde Hazine’ye ait arsa veya arazi üzerinde devletçe inşa edilen örnek sanayi siteleri işyerlerinin mülkiyeti, talepleri halinde, bu yerleri en az 5 yıl süreyle kiracı olarak öngörülen yatırımları gerçekleştiren veya üretimi yapmakta olan sanayicilere, rayiç bedel üzerinden tercihli olarak devredilir (satış). Satılan işyerinin arsası ile üzerindeki yapıların rayiç bedelleri, Kamulaştırma Kanunu’na göre tespit edilir. Hak sahipleri satış bedelini peşin ödeyebilecekleri gibi altı yıl içinde taksitle de ödeyebilirler. Bu Kanun’un uygulama şekli ve benzeri hususlar Küçük Sanayi Bölgeleri İçinde Devletçe İnşa Edilmiş Örnek Sanayi Sitesi İşyerlerinin Mülkiyetlerinin Devredilmesi Hakkında 3385 sayılı Kanun Gereği Yapılacak Uygulamalara Dair Yönetmelik (349) ile düzenlenmiştir. (v) Organize Sanayi Bölgelerine Yapılan Satışlar 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 7.maddesine göre, organize sanayi bölgesi olarak ayrılan yerlerdeki Hazine arazileri, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 63.maddesinde yer alan harca esas (348) (349) Maliye Bakanlığı, a.g.e., s.262. Bkz., R.G : 15.7.1988/19873. 198 değerleri üzerinden peşin veya taksitle ödenmek üzere pazarlıkla Organize Sanayi Bölgelerine satılabilmektedir. (vi) Ticaret, Sanayi ve Ziraat Oda ve Borsalarına Yapılan Satışlar 748 sayılı Emval-i Milliye ve Metrûkeden veya Mazbut Vakıflardan Bazı Müessesat ile Belediyelere Satılabilecek Arazi ve Arsalar Hakkında Kanun’un 1. maddesine göre ticaret, sanayi ve ziraat odaları ile borsalarına Hazine ve mazbut vakıflara ait arazi ve arsalardan satış yapılması olanaklı bulunmaktadır. Bu Kanun’a göre satılacak Hazine arazi ve arsalarının kıymet takdiri bulunduğu il veya ilçenin idare kurulunca yapılmakta, satış işlemi ise Maliye Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu’nun vereceği kararla gerçekleştirilmektedir. (vii) Ereğli Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne Yapılan Satışlar 3867 sayılı Ereğli Kömür İşletmeleri Havzasındaki Ocakların Devletçe İşletilmesi Hakkında Kanun’un 12.maddesine göre, söz konusu işletmenin çalıştırılması için gerekli olan Hazine arazileri Maliye, Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları ile Ereğli Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından birer kişiden oluşturulacak komisyonca takdir edilen bedel karşılığında söz konusu Genel Müdürlüğe satılır. Hazine taşınmaz mallarının ekonomik amaçlı satışından daha verimli bir şekilde yararlanabilmek için bunların satışının çok sayıda kanun yerine Devlet İhale Kanunu kapsamına alınmak suretiyle ülkemizin öncelikli sektörleri de dikkate alınarak; -İstihdamı, -Üretimi, -İhracatı ve 199 -Hizmetler sektöründe kaliteyi artırıcı yatırımlar için tercihli satış olanakları getirilmelidir. (c) Sosyal Amaçlı Satışlar Hazine taşınmaz malları mali ve ekonomik amaçlı olarak satılabildiği gibi sosyal amaçlı olarak da satılabilmektedir. Hazine taşınmaz mallarının sosyal amaçlı olarak satışına yönelik düzenlemeler aşağıda özetlenmiştir. (i) Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na Yapılan Satışlar 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 7.maddesine göre, arsaların aşırı fiyat artışlarını önlemek amacıyla, tanzim alış ve satışları yapmak üzere, gerekli görülen arazi ve arsalardan Hazine’ye ait olanlar Hazine tarafından ve evvel Hazine’den intikal etmiş olup, belediyelerce herhangi bir hizmete tahsis edilmemiş bulunan arazi ve arsalar da belediyelerce, Milli Emlak Genel Müdürlüğü ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından müştereken takdir edilecek kıymetleri üzerinden Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na satılır. Bunlardan kamu hizmetleri için gerekli olmayanlar, Hazine’ce talep edildiğinde, satış fiyatına bu arsalara Toplu Konut İdaresi tarafından yapılan ilave masraflar eklenerek Maliye Bakanlığı’na veya ilgili belediyeye geri verilir. (ii) Afete Uğrayanlara Yapılan Satışlar 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere ve Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 40.maddesine göre, deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetlere maruz kalanlara borçlanma senedi karşılığında arsa veya inşa edilmiş bina verilir. Borçlandırma bedelleri ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca belirlenmektedir. 200 (iii) Afet Bölgelerinde Dağıtım Sonucu Artan Malların Satışı 7269 sayılı Kanun’un 31.maddesine göre, dağıtılan arsa ve binalardan arta kalanlar, öncelik sırasına göre; -Afetlerden zarar gören veya görmesi muhtemel olanlara, 20 ila 30 yılda eşit taksitlerle, -Kamu kurum ve kuruluşlarına, 2 yıl vade ile, -Belediyelere, il özel idarelerine ve köy tüzel kişilerine, %25 peşin, %20 faiz ve 5 yıl vade ile Valilikçe tespit ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca onaylanacak rayiç bedel üzerinden satılabilir. (iv) Tarım Reformu Amacıyla Yapılan Satışlar 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun 3.maddesine göre Bakanlar Kurulu’nca uygulama alanı ilan edilen bölgelerde, uygulayıcı kuruluş sıfatıyla Toprak ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulacak üç kişilik komisyonun takdir edeceği rayiç bedel üzerinden topraksız veya az topraklı çiftçilere 10 yıl vadeli ve 10 eşit taksitle ödenmek üzere faizsiz arazi satılabilmektedir. Bu şekilde satılan arazi, mazeretsiz üç yıl süreyle işletilmezse, borç ve kredi taksitleri aralıksız üç yıl ödenmezse veya gerçeğe aykırı belgelerle mal sahibi olduğu anlaşılırsa, rayiç bedeli ile geri alınmaktadır. (v) Orman Köylülerine Yerleşim Yeri İçin Yapılan Satışlar 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2.maddesinin (b) bendine göre orman sınırları dışarısına çıkarılan yerler, 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun’un 2.maddesinin (d) bendine göre, orman içi köyler halkının naklen yerleştirilmesinde kullanılmaktadır. Orman içi köyler halkının terkettiği arazinin rayiç değerine eş değerde orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden arazi verilir. 201 Naklen yerleştirilen orman içi köy halkına taşınmaz malları karşılığından fazla verilen yerler rayiç bedeli üzerinden peşin veya 20 yıl içinde eşit taksitlerle faizsiz olarak satılmaktadır. Diğer taraftan 2924 sayılı Kanun’un 2.maddesinin (d) bendi kapsamına giren köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim sahaları, orman sınırları dışına çıkarıldığı tarihteki fiili durumlarına göre ifraz edilerek üzerinde yapısı bulunan hak sahibi kişilere, rayiç bedeli peşin veya 5 yıllık süre içinde ve yıllık eşit taksitle ödenmek üzere, Çevre ve Orman Bakanlığı’nca satılmaktadır. Bu şekilde hak sahibi olabilmek için o yerdeki köy nüfusuna kayıtlı olunması, 31.12.1981 tarihinden sonra sürekli o yerde oturulması ve orada ikinci bir ev veya ahır sahibi olunmaması gerekmektedir. Hak sahipliği tanımına girmeyen kişilerce işgal edilen yerler, aynı köydeki başka bir hak sahibine üzerindeki yapısı ile birlikte tespit edilecek rayiç bedel üzerinden ve yapının bedeli peşin olarak satılarak yapı bedeli sahibine defaten iade olunur. (vi) Orman İçi Köylülerine Yapılan Tarım Arazisi Satışları 2924 sayılı Kanun’un 2.maddesinin (c) bendine göre tarla, bahçe, meyvelik, zeytinlik ve fıstıklık gibi tarım alanı olarak belirlenen yerler, Kanun’un 11.maddesine göre orman sınırları dışına çıkarıldıkları fiili durumlarına göre ifraz edilerek, bu yerleri kullanan kişilere, rayiç bedelleri üzerinden peşin veya 10 yıllık süre içinde eşit taksitle Çevre ve Orman Bakanlığı’nca satılır. Satılacak yerler sulu arazide 40, kuru arazide 100 dönümü geçemez. Taksitle yapılan ödemelerde T.C. Ziraat Bankası’nın tarımsal kredilere uyguladığı yıllık faiz oranı uygulanmaktadır. Devletin taşınmaz mallarının satışının çok sayıda kanun yerine “sosyal amaçlı satışlar” bağlamında Devlet İhale Kanunu kapsamına alınması gerekmektedir. Böylece bürokrasiden kaynaklanan zaman, emek ve kapital israfları ortadan kalkabilecek veya azalacaktır. 202 Hazine taşınmaz mallarının gerek mali amaçlı, gerekse ekonomik ve sosyal amaçlı olarak satışının daha etkin ve verimli olabilmesi için bir takım önlemlere gereksinme duyulmaktadır. Başta Hazine taşınmaz malları olmak üzere, devletin tüm taşınmaz mallarının gerektiği gibi değerlendirilmesi için, sözkonusu malların, kadastro, değerleme (bedel tespiti), envanter, bakım, koruma ve denetim sorunlarının çözülmesi gerektiğine, ikinci kısmın ilgili bölümlerinde ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Bunlar dışında Hazine taşınmaz mallarının satışına özgü birtakım özel sorunların da giderilmesi için bazı önlemlerin alınmasına gerek duyulmaktadır. Bu önlemleri şu şekilde özetlemek olanaklıdır : -Hazine taşınmaz mallarının satışı için plan ve program hazırlanmalıdır. Hazırlanacak plan ve programlar, satışı yapılacak taşınmaz malların öncelik sırasına göre türlerinin belirlenmesine yönelik olmalıdır. Bu çerçevede Hazine arazileri, lojmanlar, sosyal tesisler ve diğer taşınmaz malların hangi önceliğe göre, kimlere, ne şekilde satılacağının veya elden çıkarılacağının belirlenmesi önem taşımaktadır. Aksi halde hiçbir planlama ilkesine bağlı kalınmadan günü kurtarmaya yönelik satışlardan beklenen sonuç alınmaz. Hükümetlerin özellikle bütçe açıklarının finansmanı için, hazırlık yapmadan Hazine arazilerinin veya diğer taşınmaz malların satışını tasarlamaları bu anlayışın bir ürünüdür. Aceleye getirilmiş satışlara genel bir talep gelmemektedir. Bu türlü satışlara ancak Hazine arazilerini halen kullanmakta olan çiftçi ve turizm işletmecileri gibi kiracı ve kullanıcılar ilgi göstermektedir. Devletin taşınmaz mallarının satışı planlanırken kırsal alandaki Hazine arazileri ile kentsel alandaki Hazine arazi ve arsalarının ayrı ayrı düşünülmesi gerekir. Kırsal alandaki Hazine arazilerinden öncelikle hisseli olanlar satılmalıdır. Bunu kırsal alanda olup, tarımsal amaçlarla kişilerin gerek yasal yollarla (kiralama, irtifak hakkı tesisi gibi) gerekse işgal edilerek kullanılan arazi ve benzeri taşınmaz mallar izlemelidir. Kentsel alanlardaki taşınmaz mallardan belediye sınırları içindekiler ihale 203 suretiyle finansal amaçlı satılmalı, bunlardan işgalli olanlar belediyelerle işbirliği yapılarak (350) gerçekleştirilecek imar planları dahilinde satılmalıdır. Bu yolla bir taraftan işgalli Hazine arazileri imar düzenlemesi ile birlikte düşünülerek üzerindeki yapı ile birlikte ele alınırken diğer taraftan çarpık yapılaşmaya zemin hazırlayacak satışa karşı önlem alınmış olmaktadır. Bunun sonucu hem yapılaşma planlı olur, hem de Hazine arazileri devlete daha fazla gelir sağlar (351). Aksi halde tüm toplumun yararına kullanılması gereken devletin taşınmaz mallarının rantı aceleye getirilmiş “imar afları” veya “gecekondu afları” ile haksız kazanç olarak kaçak yapı sahiplerine ve işgalcilere dönmektedir (352). Kentsel alanlardaki Hazine arazilerinden belediye mücavir alanlarında bulunanların ise kısa sürede imar planları yaptırılmalıdır. İmar planları kapsamında bulunmakla birlikte yakın gelecekte plan kapsamına alınacak taşınmaz malların bu haliyle satışının finansal açıdan doğru olmayacağı ifade edilmektedir (353). Özellikle il ve ilçe merkezlerinde bulunan Hazine taşınmaz mallarının kentleşmeyi sağlıklı şekilde yapabilecek projelere konu edilmesi durumunda satış değeri artacaktır (354). Kentsel alanda olsun, kırsal alanda olsun orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin de satışı önem kazanmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre orman vasfını yitirmiş araziler üzerindeki (350) (351) (352) (353) (354) Mehmet Akdemir, Gecekondu Islah Projeleri Uygulamaları ve Hazine Taşınmaz Malları ile İlişkileri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 72. Nazmi Kal, “Kamu Arazilerinin Satışı”, Cumhuriyet Gazetesi, 3.5.2001. Feral Eke, “Gecekondu Affedilmeli mi?” Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Belediyeler Dergisi, Sayı: 33, Ankara, 1999, s.4. Taner Turan, “Hazinenin Özel Mülkiyetinde Bulunan Taşınmaz Malların Ekonomiye Kazandırılma Yöntemlerinden Satışın Değerlendirilmesi”, Sayıştay Dergisi, Sayı : 40, Ocak-Mart, 2001, s. 59. İbrahim Kara, “Devlet Malvarlığı Gelirleri İçerisinde Yer Alan Taşınmaz Mal Satış ve Yönetim Gelirlerinin 1989-1999 Yılları Arasında Gelişimi ve Hükümet Politikaları ile Bu Gelirler Arasındaki Bağlantının İncelenmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2002, s. 188. 204 kaçak yapıların sayısı ülkemizde yaklaşık olarak 400.000 civarındadır. Bunların altyapıları devletçe sağlanmıştır. Orman sınırları dışına çıkarılan yerler devlet ormanı ise Hazine adına, özel orman ise sahipleri adına tescil edilmektedir (355). Bina ve benzeri tesislerden lojman ve sosyal tesislerin durumu biraz farklıdır. Lojmanlardan askeri bölgelerde, bölge müdürlüklerinde ve üniversite kampüsü içindekilerle hizmet tahsisli lojmanların dışında kalanlar, ya sosyal amaçlı olarak evi olmayan düşük gelirli kişilere kiraya verilmek üzere belediyelere taksitle satılmak veya yurt binası, kimsesiz ve yaşlılar evi olarak kullanılmak üzere Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’ne veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na tahsis edilmelidir. Türkiye’de her 6-7 kamu görevlisinden birine lojman düşmektedir. Mevcut uygulama bir sosyal dengesizlik unsuru haline dönüşmüştür. Maliye Bakanlığı verilerine göre genel bütçeli kurumlarla katma bütçeli kuruluşların 30.6.2004 tarihi itibariyle lojman sayısı 232.484, sosyal tesis sayısı ise 2688’dir (356). Diğer kamu kuruluşlarını da hesaba katarsak devletin 275.000 civarında lojmanı, 3000 civarında sosyal tesisi bulunmaktadır. Bunların zaman zaman satışı gündeme getirilmektedir. Ne varki lojmanlardan yaklaşık 175.000 adedi hizmet alanı içindedir. Yani satışı olanaksızdır (357). Ancak yapılacak bir yasal düzenleme ile lojmanlarla hizmet bina ve alanları arasındaki fiziki ve teknik bağlar ayrılabilir (358). Bu sorun çözülemezse ancak 100.000 lojman satılabilir (359). Almanya, Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkelerde merkezi yönetimin lojman uygulaması bulunmamakta, Yunanistan da ise (355) (356) (357) (358) (359) Tufan Büyükuzun, “Milli Emlak Yönetiminin Ormanların Tabi Olduğu Hukuksal Düzen İle İlişkisi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İzmir, 2002, s.172. Maliye Bakanlığı, 2005 Yılı Bütçe Gerekçesi, Ankara, Ekim-2004, s. 270-271. İlyas Arlı, “Kamu Konutları Raporu”, Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 313, Şubat, 2000, s. 54. Ş. Ramiz Savaş, “Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı Teftiş Kurulu, Kamu Kesiminin Lojman ve Kamp Politikası Raporu”, Sayı: 11, Ankara, 1993. (359) Kemal Sağ, “İzmir Defterdarlığı, Kamu Kesiminin Sahip Olduğu Lojman, Sosyal Tesis, Arsa ve Arazi Satışları Hakkında Rapor” Sayı: 96/1, Ankara, 1996. 205 memurlara 25 yıl vadeli konut kredisi verilmektedir (360). Gelişmiş ülkelerde olmayan, personel arasında ayrıcalık yaratan (361) lojman uygulamasının gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır. Oransal olarak mevcut kamu personelinin ancak %15’inin yararlandığı (362) bu uygulamanın sosyal devlet analyışına hizmet ettiği de söylenemez. Sosyal tesislerin de satışı uzun süredir gündemde olmasına rağmen, bu konuda başarı sağlanamamıştır. Maliye Bakanlığı genel ve katma bütçeli kurum ve kuruluşlara tahsis edilen sosyal tesislerden 66 adedini 2003 yılında satışa çıkarmasına rağmen sadece 9’unu satabilmiştir (363). Sosyal tesislerin bu eserle önerilen alternatif yöntemlerle değerlendirilmesi olanaklıdır. Bu açıdan planlama, sadece satışlarla kalmayıp, tüm devlet mallarının yönetim geliştirme sürecini de içermelidir. Bu süreç, ekonomik gelişmenin teşvikini, şehir alanlarının canlılığını, fiziksel görüntüyü geliştirmeyi ve kamusal programlar için fon toplamayı hedeflemektedir (364). -Hazine taşınmaz mallarının satış mevzuatı sadeleştirilmelidir. Devlet malları çok sayıda kanuna göre satılmaktadır. Böyle bir mevzuat karmaşası içinde beklenen sonuçlar alınamamaktadır. Mevcut mevzuat karmaşası uzun bürokratik formaliteler yanında, uyuşmazlıklara (360) (361) (362) (363) (364) Kenan Işık, “Kamu Harcamalarında Tasarruf İlkesi Açısından Kamu Konutları”, G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1997, s. 75-77. Songül Öz, “Kamu Konutlarının Yönetimine İlişkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2001, s. 151. Emine Dündar - Şinasi Yurdakul, “Konut Kirası, Lojman ve Lojman Tazminatı Üçgeninde Kamu Personeli”, Maliye Dergisi, Sayı: 126, Eylül-Aralık, 1997, s. 112. Maliye Bakanlığı, “Milli Emlak Genel Müdürlüğü 2003 Yılı İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2003. David E. Dovall,”The Public Real Estate Development Process”, Journal Of The American Planning Association, Autumn, 1990, s. 504. 206 da neden olmaktadır. Zira hukuksal temelleri sağlıklı atılamamış satış kanunlarının Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi, satış hedeflerini altüst etmektedir. Bu nedenle sayıları elliyi bulan satış kanunlarının kaldırılarak devletin tüm mallarının (kamu malları hariç) satışı Devlet İhale Kanunu kapsamına alınmalıdır. Bu satışlar arasında ekonomik ve sosyal amaç taşıyanlar, tercihli satış çerçevesinde, bu Kanun’a konulacak “özel hükümler”le yürütülmelidir. (2) Hazine Taşınır Mallarının Satışı Hazine taşınır malları esas itibariyle mali amaçlı olarak satılmaktadır. Zira, bu malların satışının devlet açısından veya bireyler açısından ekonomik ve sosyal işlevleri son derece sınırlıdır. Taşınmaz mallarda mülkiyetin devri, tapuya tescil ile olurken, taşınır mallarda mülkiyetin devri zilyetlikle olmaktadır. Taşınmaz mallarda olduğu gibi taşınır mallar da ya Devlet İhale Kanunu’na göre ya da özel kanun veya düzenlemelere göre satılmaktadır. (a) Devlet İhale Kanunu’na Göre Yapılan Satışlar (i) İhale Usullerine Göre Yapılan Satışlar 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre Hazine’ye ait taşınır mallar esas itibariyle bu Kanun’da yazılı ihale usullerine göre satılır. Bu usuller, pazarlık usulü, açık teklif usulü ve kapalı teklif usulüdür. (ii) Bedel Takdiri Suretiyle Yapılan Satışlar 2886 sayılı Kanun’un 71.maddesine göre, genel bütçeli kurumlar dışında kalmakla birlikte bu Kanun’un kapsamında bulunan katma bütçeli kuruluşlara, il özel idarelerine ve belediyelere, bedel takdiri suretiyle taşınır mal satılabilir. 2886 sayılı Kanun’un 71.maddesinin nasıl uygulanacağı, her yıl yayınlanan Devlet İhaleleri Genelgeleri ile düzenlenmektedir. 207 Genel bütçeli kurumlara ise taşınır mal, 5018 sayılı Kanun’un 45.maddesine göre ihtiyaç fazlası olduğu takdirde bedelsiz verilmektedir. Ayniyat Yönetmeliği’nin 8.maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre, terkin, satış ve devir işlemlerinde her yıl Maliye Bakanlığı’nca (Muhasebat Genel Müdürlüğü) belirlenen tutara (365) kadar ikinci derece ita amirleri, bu tutarı aşanlarda ise ilgili Bakan yetkili bulunmaktadır. (b) Taşıt Satışları (366) Genel bütçeli kurumların kullanımında bulunan taşıtlar, ekonomik ömürlerini doldurmaları veya işletme ve bakım masrafları yüksek bulunmaları nedeniyle iktisap şekli de dikkate alınmak suretiyle satılmaktadır. Maliye Bakanlığı’nın 140 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (367) ile iktisap şekline göre taşıtların satış durumları aşağıda açıklanan şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır. (i) Satınalma veya Bağış Yoluyla Sağlanan Yerli Taşıtların Satışı Genel Bütçeli kurumların bütçelerine konulan ödeneklerle satın alınan veya bağış yoluyla temin edilen taşıtlar 237 sayılı Taşıt Kanunu hükümlerine göre satılmaktadır. Bunun için ya hizmet konusunun ortadan kalkması ya da ekonomik ömrünü tamamlamış olması gerekir. Bu taşıtların ekonomik ömrünü doldurmaları hali, ilgili kurumun teklifi üzerine, Karayolları veya Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nden bir makine uzmanı ve kurumun yetkili personeli ile trafik teşkilatından bir uzmandan teşekkül edecek komisyonca düzenlenecek “Taşıt Muayene ve (365) (366) (367) 2005 yılı için bu tutar 2.500.-YTL.’dır. (Bkz.,Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün 3/2 Sıra Numaralı Genel Tebliği, R.G :13.2.2005/25726. Daha geniş bilgi için bkz., Gülen Ünsal, Kamu Taşıtları Mevzuatı (1889-1994) Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Yayını, No: 1994/9, Ankara, 1994. Maliye Bakanlığı a.g.e., s. 116. 208 Kontrol Raporu” ile belirlenir. Bu rapor kurumun bağlı olduğu Bakanlığın onayına sunulur. Söz konusu taşıtlar 2886 sayılı Kanun’a göre açık teklif veya kapalı teklif usulü ile satılır. Hizmet konusunun kalmaması halinde taşıtlar gereği yapılmak üzere Devlet Malzeme Ofisi’ne devredilir. İki defa satışa çıkarıldığı halde satışı yapılamayan taşıtlar 20.3.1971 gün ve 7/2156 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (368) uyarınca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca altı ayda bir belirlenen bedel üzerinden hurda olarak Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na satılmaktadır. Trafik şube ve bürolarında Hazine adına kayıtlı taşıtların Karayolları Trafik Yönetmeliği (369) nin 70.maddesi gereğince, alıcı adına tescili, hurda olarak satılmışsa satıştan önce kayıtlarının terkini gerekmektedir. (ii) Gümrüksüz Edinilen Yabancı Taşıtların Satışı 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 164.maddesine göre gümrük vergisi ödenmediği için gümrüğe terkedilen eşyalar arasında taşıtlar da bulunmaktadır. Bunun yanında Gümrük Kanunu’nun 167.maddesinin (7) numaralı bendinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu kurum ve kuruluşlarınca gümrük vergisinden muaf olarak Bakanlar Kurulu’nun 13.1.2000 gün ve 2000/53 sayılı kararı ile yürürlüğe konulan Muafiyet Kararnamesi (370) hükümlerinden yararlanılarak ithal edilen taşıt araçları da bulunmaktadır. Gerçek kişilerce gümrüğe terkedilen eşya Tasfiye Tüzüğü gereğince, kamu kurum ve kuruluşlarınca Gümrük Vergisi ödenmeksizin ithal edilen taşıtlar ise yabancı menşeli taşıt kapsamına girdiklerinden (368) (369) (370) Bkz., R.G : 6.4.1971/13801. Bkz., R.G : 18.7.1997/23053. Bkz., R.G : 5.2.2000/23955. 209 bütçe kanunları, Başbakanlık (Tasarruf) Genelgeleri veya diğer düzenlemeler gereğince satılarak tasfiye edilmektedir. Taşıt araçları Tasfiye Tüzüğü’nün 15.maddesine göre ya açık artırma usulü ile ya da kapalı teklif usulü ile satılmaktadır. Bu satışlar TASİŞ Genel Müdürlüğü’nce gerçekleştirilmektedir. (iii) Müsadere Edilen Taşıtların Satışı Mahkemelerce müsaderesine (zoralımına) karar verilip Hazine’ye intikal eden taşıtların satışında ise 140 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliğine göre şu yol izlenmektedir. -Taşıt için “Taşıt Muayene ve Kontrol Raporu” düzenlenecektir. -Taşıt, kullanılabilecek durumda ise Maliye Bakanlığı’nın veya diğer genel bütçeli kurumların kullanımına verilecektir. -Taşıt kullanılmayacak durumda ise 2886 sayılı Kanun’a göre satılacaktır. Diğer taraftan müsadere edilen taşıtlar arasında ticari taşıt niteliğinde olanlar da bulunmaktadır. Bunların plakaları bazı illerde yüksek bedelle satılmaktadır. 229 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (371) ne göre gerekli araştırmalar yapılarak alım-satım bedeli yüksek olan “ticari plakalı araçların” değer tespiti yapıldıktan sonra 2886 sayılı Kanun’a göre satılması gerekmektedir. (c) Türk Silahlı Kuvvetlerine Ait Taşınır Malların Satışı 3212 sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması, Diğer Devletler Adına Yurtdışı ve Yurtiçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında Kanun ile 23.9.1986 tarih ve 86/11035 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, (371) Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 322. 210 Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması, Diğer Devletler Adına Yurtdışı ve Yurtiçi Alımları Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında Kanun Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Esaslar (372) uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) tarafından çeşitli yollarla temin edilen ihtiyaç fazlası bulunan, hurdaya ayrılan veya kadro dışında bırakılan taşınır malların satış yetkisi Milli Savunma Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı’na (Jandarma Genel Komutanlığı için) verilmiştir. Konu ile ilgili olarak yayınlanan 139 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (373) ne göre, taşınmaz mal üzerinde olmakla beraber ondan ayrılarak taşınır mal durumuna gelen bina enkazı, ağaç gibi taşınır malların da aynı usul dahilinde Milli Savunma veya İçişleri Bakanlığı’nca satılması gerekmektedir. (d) Hizmet Dışı Kalmış Harp Gemilerinin Satışı 269 sayılı Tahsil Edildikleri Gayelerde Kullanılmalarına İmkan veya Lüzum Kalmayan Harp Sefinelerinin Satılmasına Yetki Verilmesi Hakkında Kanun’un 1.maddesine göre, savaş özelliğini kaybedip, herhangi bir kuruma verilmesine imkan kalmayan harp gemilerini satmaya Milli Savunma Bakanlığı’nın talebi üzerine Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Ancak, 5018 sayılı Kanun’un 46.maddesine göre, değeri her yıl merkezi yönetim bütçe kanunu ile belirlenen parasal sınır üzerinde kalan harp gemileri Bakanlar Kurulu kararıyla satılacaktır. Alınan Bakanlar Kurulu kararı satış yetkisini Milli Savunma Bakanlığı’na vermektedir. (372) (373) Bkz., R.G : 20.10.1986/19257. Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 114. 211 (e) Emniyet Genel Müdürlüğü’ne Ait Taşınır Malların Satışı 4645 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne Ait Araç, Gereç, Mal ve Malzemenin Satış, Hibe, HEK, Hurda Durum ve İşlemleri ile Hizmet Satışına Dair Kanun’un 1.maddesine göre, Emniyet Genel Müdürlüğü’nce üretilen, satın alınan veya çeşitli yollarla temin edilen ihtiyaç fazlası veya standart dışı kalan silah, mühimmat, araç ve gereçlerin satış, devir ve benzeri bir şekilde elden çıkarılması mümkündür. Kanun’un 4.maddesinde, söz konusu malzemelerin satış ve devirlerinin 2886 sayılı Kanun’a tabi olmadığı vurgulandıktan sonra, ayrıntılı hususların çıkarılacak bir yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür. Bu çerçevede Bakanlar Kurulu’nun 17.7.2002 tarih ve 2002/4532 sayılı Kararı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’ne Ait Araç, Gereç, Mal ve Malzemelerin Satış, Hibe, HEK ve Hurda Durum ve İşlemleri ile Hizmet Satışına Dair Yönetmelik (374) yürürlüğe konulmuştur. Yönetmeliğe göre, hizmet veya standart dışı kalan eşyalar teknik komisyonlarca, bunların satış veya devredilmeye esas bedelleri değer tespit komisyonlarınca, satışları ise açık artırma usulü ile ihale komisyonlarınca yapılmaktadır. İhale komisyonu kararları İçişleri Bakanı tarafından onaylandığı takdirde geçerli bulunmaktadır. (f) Denizdeki Batık Gemi ve Eşyanın Satışı 618 sayılı Limanlar Kanunu’nun 7.maddesine göre, limanlar dahilinde seyir ve seferin selametine engel olabilecek suret ve vaziyette batan gemiler ve eşyasını liman başkanları tarafından belirlenecek kısa bir süre zarfında çıkarmaya bunların sahip, kaptan ve acentaları mecburdurlar. Sahip, kaptan ve acentelar tarafından çıkarılmayan gemi ve eşyasını liman yönetimleri çıkarmaya veya imha etmeye yetkilidirler. (374) Bkz., R.G : 22.8.2002/24854. 212 Liman yönetimlerince imha edilmeyerek çıkarılan enkaz ve eşyayı çıkarma giderlerini ödeyerek almak üzere sahipleri gazete ilanı suretiyle çağrılır. İlandan itibaren onbeş gün içinde gelmezlerse enkaz veya eşya liman yönetimlerinin talebi üzerine malmemurlarınca satılarak bedeli Hazine’ye gelir yazılır. Satış bedeli çıkarma giderlerinden fazla olursa farkı, başvuruları halinde Hazine’ce hak sahiplerine ödenmektedir. Batık gemilerin çıkarılması ile ilgili olarak yayınlanan 158 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği’nde (375) liman yönetimlerince satışı talep edilen enkaz ve eşyanın satışının yerel malmemurlarınca 2886 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerine göre yapılarak bedellerinin, batık sahiplerinin 618 sayılı Kanun’un 7.maddesindeki hakları saklı kalmak kaydıyla Hazine’ye irat kaydedileceği belirtilmiştir. (g) Müsadere Edilen Diğer Malzemenin Satışı Taşıt araçları dışında kalıp, gerek mahkemelerce gerekse yetkili organlarca müsadere edilen taşınır mallar, mahiyetleri gereği ya kamu kurum ve kuruluşlarına devredilerek kamu hizmetlerinde kullanılır ya satılarak ya da imha edilerek tasfiye edilir. Türk hukuk sisteminde değişik alanlarda müsadere söz konusudur. Bunları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz : -6831 sayılı Orman Kanunu’na göre, orman suçlarında müsadere (madde: 84), -3516 sayılı Ölçüler ve Ayarlar Kanunu’na göre ölçü ve tartı aletlerinde müsadere (madde: 16), -3213 sayılı Maden Kanunu’na göre, maden cevher ve malzemelerinde müsadere (madde: 12), -4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na göre müsadere (madde: 9,23). (375) Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 171. 213 (h) Maden Hurdalarının Satışı 3284 sayılı Bazı Maden Hurdalarının Dışarı Çıkartılmasının Yasak Edilmesi ve Satın Alınması Hakkında Kanun’un 1.maddesine göre, demir, bakır, kurşun, kalay, tutya, aliminyum, antimuran ve nikel hurdaları ile bunların hurda halindeki halitaları ve kullanılamayacak bir hale gelmiş bütün hareketli vasıtaları Bakanlar Kurulu’nun 20.3.1971 gün ve 7/2156 sayılı kararına göre, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından 6 ayda bir piyasa etütlerine dayanılarak yapacağı fiyat tespitleri üzerinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın onayı ile bu kuruluşa devredilir. Konu ile ilgili olarak 44,54 ve 212 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliğlerinde (376) hükümler bulunmakta olup, maden hurdalarının cins, nitelik ve miktarları belirtilerek Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na satın alıp almayacağı sorulmakta, satın alınmayan veya bildirimden itibaren 5 ay içinde teslim alınmayan maden hurdaları Defterdarlık veya Malmüdürlüklerince 2886 sayılı Kanun hükümlerine göre ihale suretiyle satılmaktadır. (i) Enkaz Satışı Hazine’ye ait taşınmaz mallar üzerinde bulunan bina ve benzeri tesisler normal kullanımdan dolayı veya olağanüstü durumlar nedeniyle kullanılamaz hale geldiklerinde, bunların enkazı 2886 sayılı Kanun hükümlerine göre taşınır mal satışı çerçevesinde tasfiye edilir. Ancak enkaz satışlarından önce satışa konu taşınır malların 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 30.maddesine göre korunması gerekli taşınır kültür varlığı olup olmadığının Müze Müdürlüklerinden sorulması gerekmektedir. Enkazlar içinde eski eser olduğuna karar verilenlerden sivil nitelikli olanlar Ayniyat Yönetmeliğine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait müzelere, askeri (376) Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 56,58,302. 214 nitelikli olanlar askeri müzelere devredilir. Bunlar dışında kalanlar satılarak tasfiye edilir. Devletin taşınır mallarının satışından temin edilen gelirlerin de düşük olduğunu söylemek gerekir. Bunu aşağıdaki tablo’dan da görmek olanaklıdır. Tablo : 2 Taşınır Mal Satış Gelirleri (YTL.) Yıllar Hedeflenen satış Gerçekleşen satış Gerçekleşme oranı % 2000 61.550.000.- 89.308.000.- 145,1 2001 114.670.000.- 123.407.000.- 107,6 2002 184.800.000.- 199.934.000.- 108,2 2003 260.000.000.- 322.223.000.- 123,9 2004 387.200.000.- 606.141.000.- 156.5 Kaynak : Maliye Bakanlığı, Kamu Hesapları Bültenleri, (2000-2004). Her ne kadar, taşınır mal satışları hedeflerin üzerinde gerçekleşmiş olsa bile, hedeflenen gelir tahminleri sözkonusu malların potansiyeli ile orantılı değildir. Devletin taşınır mal satışından yeterli gelir elde edilememesinin bir takım nedenleri bulunmaktadır. Söz gelimi devletin taşınır mallarının güvenilir bir envanteri yoktur. Bunların rayiç değerleri bilinememektedir. Satışa ilişkin çok sayıda yasal düzenleme vardır. Ayrıca, bunların depolanma, özenli bir şekilde kullanılma, zamanında satışa sürülme gibi sorunları vardır. Bunlara ilaveten taşınır malların kamu kurum ve kuruluşları arasında devrinde de sorunlar yaşanmaktadır. Depolarında ihtiyaç fazlası 215 taşınır mal bulunduruan kurum ve kuruluşlar bunları ihtiyaç sahibi kurum ve kuruluşlara devretmek istememektedirler. Taşınır malların satışına ilişkin yukarıda özetlenen sorunların giderilebilmesi bakımından; -Bu malların satış mevzuatının sadeleştirilmesi ve satışa yetkili kurum ve kuruluş sayısının azaltılması, -Bu malların sağlıklı bir envanterinin yapılarak değerleri de belirtilerek mal kesin hesabının çıkarılması., -İhtiyaç fazlası malların belirlenerek, bunların ihtiyaç sahibi kurum ve kuruluşlara devrinin yapılması, -Devredilmeyen ihtiyaç fazlası malların satılarak tasfiye edilmesi, -Kurumlarca kullanılmakta olanların özenli kullanımı için gerekli önlemlerin alınması Önerilebilir. b. Katma Bütçeli Kuruluşlara Ait Malların Satışı Katma bütçeli kuruluşlar da genel bütçeli kurumlar gibi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na tabi bulunmaktadırlar. Bu kuruluşlar da gerek taşınmaz mallarını gerekse taşınır mallarını bu Kanun’da belirtilen ihale usullerinden birine göre satabilirler. Bu usuller, kapalı teklif usulü, açık teklif usulü ve pazarlık usulüdür. Katma bütçeli kuruluşlar diledikleri takdirde kendilerine ait hizmet dışı kaldığından kullanılmayan ve ihtiyaç fazlası olan iş makinesi, makine ve teçhizat, demirbaş, araç, gereç ve benzeri taşınır malzemeleri belediyelere, il özel idarelerine tarımsal kalkınma kooperatiflerine, sulama kooperatiflerine, sulama birliklerine ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına karşılıklı anlaşma suretiyle satmaya, satış bedellerini taksitlendirmeye 4916 sayılı Çeşitli Kanunlarda ve Maliye Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K’de Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 37.maddesine göre yetkili bulunmaktadırlar. 216 c. Bağımsız Bütçeli Kuruluşlara Ait Malların Satışı Bağımsız bütçeli kuruluşların herbirinin ayrı tüzel kişiliği olması nedeniyle, bu kuruluşlar kendi adlarına taşınır mal yanında taşınmaz mallar da edinmektedirler. Bağımsız bütçeli kuruluşlar edindikleri taşınır ve taşınmaz malları, çeşitli nedenlerle satabilirler. Ancak bağımsız bütçeli kuruluşlar için müşterek bir ihale veya satış mevzuatı ve yöntemi bulunmamakta, her bağımsız bütçeli kuruluşun kuruluş veya görev kanunlarında veya bu kanunların verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan ihale yönetmeliklerindeki usul ve esaslar dahilinde satış işlemleri gerçekleştirilmektedir. Önemli ölçüde taşınmaz malvarlığına sahip, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü (377), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı (378) ile Hazine’den aldığı taşınmaz malları parselleyerek satışa yetkili olan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (379) gibi bağımsız bütçeli kuruluşların ihale yönetmelikleri yanında ayrıca taşınmaz mallar satış yönetmelikleri bulunmaktadır. Bu kuruluşların ihale yönetmeliklerinde ise taşınır mallara ilişkin satış işleri yanında, tüm taşınır ve taşınmaz malların satın alma, kira ve trampa gibi diğer işlemleri düzenlenmektedir. Bağımsız bütçeli kuruluşlar da katma bütçeli kuruluşlar gibi, taşınır mallarını 4916 sayılı Kanun’un 37.maddesine göre, yerel yönetim kuruluşlarına, kooperatif ve birliklere karşılıklı anlaşmak suretiyle ihalesiz satalabilmektedirler. (377) (378) (379) Bkz., R.G : 20.10.2001/24559. Bkz., R.G : 21.10.1997/23128. Bkz., R.G : 11.9.2004/25580. 217 B. KİRAYA VERME 1. Kiraya Verme Kavramı ve Türleri a. Kiraya Verme Kavramı Kira sözleşmesi, iki taraflı, ivazlı ve kullandırma amacı güden sözleşmelerden olup, bir malın kullanılmak veya ürünlerinden yararlanılmak üzere bedeli karşılığında başkasına bırakılmasını ifade eder (380) . Kira sözleşmesi genel olarak 818 sayılı Borçlar Kanunu ile 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun’la düzenlenmiştir. Kira kavramı, hem kiraya verme kavramını, hem de kiralama kavramını içermektedir. Konumuz devlet mallarının değerlendirilmesine (nemalandırılmasına) yönelik bulunduğundan bu eserde kiraya verme kavramı açıklanacaktır. Borçlar Kanunu’na göre, kiraya verme, bir kimse tarafından bir malın bedeli karşılığında belli bir süre için başka bir kimsenin kullanım ve yararlanmasına bırakılmasını ifade eder. Devlet malları açısından kiraya verme kavramını aşağıdaki şekilde tanımlamak olanaklıdır. Devletin mülkiyetinde veya egemenliğinde bulunan bir malın, bedeli karşılığında, yetkili organların kararı ile belli bir süre için bir başkasının kullanım veya yararlanmasına bırakılmasıdır. b. Kiraya Verme Türleri Kira sözleşmesinin iki türü bulunmaktadır. Bunlar, adi kira ve hasılat kirasıdır. (380) Ana Britannica, Cilt : 13, s. 348. 218 Adi kira sözleşmesinde kiracının kiraladığı şey (mal) üzerinde sadece kullanma hakkı bulunmaktadır. Kira konusu, taşınır olsun, taşınmaz olsun kesinlikle görünür (maddi) bir maldır (381). Hasılat kirasında ise kiracıya, kiraladığı malı kullanma hakkı yanında onun semerelerinden (ürünlerinden) yararlanma hakkı da tanınmıştır. Bu itibarla hasılat kirasının konusu sadece “hasılat getiren, semere (ürün) veren mallar” ve “haklar” olabilir (382). Adi kirada sözleşmenin devri olanaklı iken, hasılat kirasında olanaklı değildir (383). Böylece kural olarak semere vermeyen malların kirası adi kira, semere veren malların kirası ise hasılat kirası şeklinde ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan, süt, yün ve gübre gibi ürün veren evcil hayvanların kiraya verilmesinde de aksine bir hüküm yoksa hasılat kirası hükümleri uygulanacaktır (384). Semere vermeyen bir hayvanın kiraya verilmesinde ise adi kira hükümleri uygulanmaktadır. 2. Devlet Mallarının Kiraya Verilmesi Devlet malları, Borçlar Kanunu ve Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun’un genel hükümleri yanında, Devlet İhale Kanunu, Kamu Konutları Kanunu ve bazı yönetmeliklerle belirlenen özel hükümler çerçevesinde kiraya verilmektedir. Satıştan farklı olarak hem devletin kamu malları, hem de özel malları kiraya verilebilmektedir. Bunların önünde yasal bir engel bulunmamaktadır. Bununla birlikte Maliye Bakanlığı 186 sıra numaralı (381) (382) (383) (384) Turgut Akıntürk, Bankacılar İçin Borçlar Hukuku Bilgisi, Türkiye İş Bankası Yayını, No: 102/15, Ankara, 1982, s. 258. Akıntürk, a.g.e., s. 259. Mahmut Doğa, Kira İşlemleri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 6. Yavuz, a.g.e., s.199. 219 Milli Emlak Genel Tebliği (385) ile idari bir önlem olarak aşağıda belirlenen malların kiraya verilmesini durdurmuştur. -Kamu hizmetlerine tahsisli taşınmaz mallar (bunlar içindeki büfe, kantin, çay ocağı ve benzeri yerler kiraya verilebilir), -Kamu hizmetleri için gerekli olan taşınmaz mallar, -Kıyı tanımına giren yerler. Ancak Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik (386) in 13.maddesinde sayılan yerler kiraya verilebilir. -2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında kalan yerler. Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca izin verilen yerler kiraya verilebilir. -3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu uyarınca Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nce uygulama alanı ilan edilen yerler. -2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’na göre birinci derecede askeri bölge ilan edilen yerler. -6570 sayılı Kanun gereğince kiraya verilmesi yasaklanan dini ibadet yerleri (cami, kilise, havra, türbe ve benzerleri), -7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’a göre afet bölgesi ilan edilen yerler, -6831 sayılı Orman Kanunu’na göre orman sayılan yerler. Ancak orman içindeki kaynak suları, su ürünleri üretim yerleri ile taş, kum ve çakıl ocakları kiraya verilebilir. Devlet mallarının kiraya verilmesini, devletin kamu malları ile Hazine malları, katma bütçeli kuruluşların malları ve bağımsız bütçeli kuruluşların malları açısından ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. (385) (386) Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 220. Bkz., R.G: 38.1990/20594. 220 a. Kamu Malları ile Hazine Mallarının Kiraya Verilmesi Devletin kamu malları ile genel bütçeli kurumlara izafeten Hazine tüzel kişiliği adına kayıtlı malların kiraya verilmesi genel olarak Devlet İhale Kanunu ve bu Kanun’a göre çıkarılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülmektedir. Sözkonusu mallar istisnai olarak diğer bazı kanun ve yönetmeliklere de göre kiraya verilebilmektedir. (1) Devlet İhale Kanunu’na Göre Kiraya Verme Devletin kamu malları ile Hazine malları Devlet İhale Kanunu ve yukarıda değinilen yönetmeliğe göre, kiraya verilmektedir. (a) İhale Usulleri Devlet mallarının 2886 sayılı Kanun’a göre kiraya verilmesinde aşağıda özetlenen ihale usulleri uygulanır. (i) Pazarlık Usulü Kullanışlarının özelliği, idareye yararlı olması veya ivediliği nedeniyle kapalı ve açık teklif usulleri ile ihalesi uygun görülmeyen, aşağıda sayılan Hazine malları ile Devletin kamu malları pazarlık usulü ile kiraya verilir. Tarıma elverişli arazilerin az topraklı çiftçilere kiraya verilmesi, Büfe, kantin, çay ocağı gibi yerlerin okullarda Milli Eğitim Vakfına, diğer yerlerde özel kişi ve kuruluşlara kiraya verilmesi, Turizm yatırımı yapılacak Bakanlığı’nca kiraya verilmesi, yerlerin Kültür ve Turizm Geçici iş ve hizmetler için kullanılacak taşınmaz malların gezginci tiyatro, cambazhane, sirk ve seyyar açık hava sineması gibi amaçlarla kiraya verilmesi, 221 Tarihi ve bedii değeri olan taşınmaz malların bakım, onarım, restorasyon hizmetleri karşılığında kiraya verilmesi, Kurumların müştereken veya iştirak halinde sahibi bulundukları taşınmaz mallardaki paylarının paydaşlara kiraya verilmesi, Ağaçlandırma amacıyla taşınmaz malların kiraya verilmesi ve 267 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (387) uyarınca su ürünü üretim yerlerinin kiraya verilmesi. (ii) Açık Teklif Usulü Pazarlık usulü ile kiraya verilecek olan yerler dışında kalan yerlerden tahmin edilen bedeli 2886 sayılı Kanun’un 45.maddesinde öngörülen parasal sınırı (*) geçmeyen kiraya verme işlemleri açık teklif usulü ile yapılır. (iii) Kapalı Teklif Usulü Tahmin edilen bedeli 2886 sayılı Kanun’un 45.maddesinde öngörülen parasal sınırı geçen yerlerin kiraya verilmesi kapalı teklif usulü ile yapılır. Diğer taraftan, 2886 sayılı Kanun’un 36.maddesi uyarınca, ihalelerde kapalı teklif usulünün esas olması nedeniyle, istenildiği takdirde pazarlık ve açık teklif usulleri ile kiraya verilebilecek yerler de kapalı teklif usulü ile kiraya verilebilir. Diğer taraftan devletin kamu malları ile Hazine malları Devlet İhale Kanunu’nun 71.maddesine göre, katma bütçeli kuruluşlara, belediyelere, il özel idarelerine ve bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlara bedel takdiri suretiyle kiraya verilebilmektedir. Sözkonusu (387) (*) Bkz., R.G : 20.8.2003/25205. 2005 yılı için bu tutar 600.000.- YTL.’dır. 222 mallar genel bütçeli kuruluşlara kiraya verilmez. Çünkü bunlara tahsis yapılmaktadır (388). (b) Kiraya Vermeye Yetkililer Hazine malları ile devletin kamu mallarının kiraya verilmesine esas itibariyle Valilikler (Defterdarlıklar) yetkili bulunmaktadır. Ancak aşağıda belirtilen hallerde kiraya vermeden önce, Maliye Bakanlığı’ndan (Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nden) izin almak gerekmektedir. -2886 sayılı Kanun’un 64.maddesi gereğince taşınmaz malların üç yıldan fazla süreyle kiraya verilmesi, -2886 sayılı Kanun’un 76.maddesi uyarınca yayınlanan 186 sıra numaralı. Milli Emlak Tebliğine göre, her yıl Bütçe Kanunu ile il merkezlerine verilen yetki tutarının (*) beşte birini aşan taşınmaz malların kiraya verilmesi, -Kira süresi bir yıldan fazla olan geçici iş ve hizmetler için kullanılacak taşınmaz malların kiraya verilmesi, -Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 13.maddesinde sayılan yerler (*) ile taş, kum, çakıl ocakları ve imar planındaki kullanış amacı dışında bir hizmet için kiralanacak taşınmaz malların kiraya verilmesi. Ancak belirtmek gerekir ki, izin işlemleri Valilikler (Defterdarlıklar) tarafından gerçekleştirilmiş olsa bile, ihale bedeli 2886 (388) (*) (*) İlyas Arlı-Bekir Aydınlı, Kira ve Ecrimisil İşlemleri, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, No: 92/3, Ankara, 1992, s. 15. 2005 yılı için bu tutarlar, Ankara, İzmir ve İstanbul il merkezlerinde 125.000.YTL., büyükşehir belediyesi olan il merkezlerinde 65.000.- YTL., diğer il merkezlerinde 45.000.-YTL., ilçelerde 35.000.-YTL’dır. Sözkonusu yönetmeliğe göre, kıyıda iskele, liman, barınak, çekek yeri, tuzla, dalyan, tersane, yat limanı, gölgelik, soyunma kabini ve 6 metrekareye kadar benzeri yapılar yapılabilmektedir. 223 sayılı Kanun’un 76.maddesinde belirtilen parasal sınırı aşması halinde ihalenin Maliye Bakanlığı’nca tasdik edilmesi gerekmektedir. (c) Kiraya Verme Süresi Borçlar Kanunu’na göre kira sözleşmeleri süreye bağlı değildir . Bununla birlikte 2886 sayılı Kanun’un 64.maddesine göre Hazine malları ile devletin kamu mallarının kira süresi 10 yıldan fazla olamaz. Ancak; (389) -Turistik tesis kurulacak yerlerin ve turistik tesislerin, -Enerji üretim tesisleri ile iletim ve dağıtım tesis ve şebekelerinin ihtiyacı olan arazilerin, -Ağaçlandırma amacıyla, 201 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliğine (390) göre kiraya verilecek yerlerin, -Kiracı tarafından kurulacak ve tesisat yapılacak su ürünleri üretim yerlerinin, On yıldan fazla süreyle kiraya verilmesi olanaklıdır. (d) Kira Sözleşmesinin Sona Erme Halleri 2886 sayılı Kanun’a göre sözleşmenin sona ermesini gerektiren haller şunlardır (391): -Sözleşmenin imzalanmasından hükümlerine uymaması, -İdareden devredilmesi, izinsiz olarak sonra sözleşmenin kiracının başka bir sözleşme kiracıya -Kiracının ölümü, iflası, ağır hastalığı, tutukluluğu veya mahkumiyeti, -Sözleşmede öngörülen sürenin dolması. (389) (390) (391) Kardeş, Hazine malları, s. 145. Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 248. Doğa, a.g.e., s. 22. 224 (2) Diğer Kanunlara Göre Kiraya Verme Devletin kamu malları ile Hazine malları istisnai olarak diğer kanunlara göre kiraya verilmektedir. Söz gelimi lojmanlar kamu personeline rayiç bedellerinin altında, herhangi bir kiraya verme yöntemi uygulanmaksızın her yıl yayınlanan Milli Emlak Genel Tebliğleri ile belirlenen kira bedelleri karşılığında Kamu Konutları Kanunu ve bu Kanuna göre çıkarılan Kanunu Konutları Yönetmeliğine göre kiraya verilmektedir. Tarihi ve bedii değeri olan Hazine taşınmaz malları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüşü alınarak Maliye Bakanlığı’nca çıkarılan, Tarihi ve Bedii Değeri olan Taşınmaz Malların Kiraya Verilmesi Hakkında Yönetmelik (392) hükümlerine göre kıymet tekdiri yoluyla kiraya verilmektedir. Ayrıca çeşitli kanunlarla Devlet İhale Kanunu kapsamında olmadığı belirtilen işler de (kiraya verme işleri dahil) ilgili mevzuatına göre kiraya verilmektedir. Söz gelimi 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 22. Maddesine göre bu kurum, Devlet İhale Kanunu kapsamı dışında tutulmuştur. Devletin kamu malları ile Hazine mallarının kiraya verilmesinden ve irtifak hakkı tesis edilmesinden elde edilen gelirlerin yetersiz olduğunu belirtmek gerekir. Bu durumu aşağıdaki tablo’dan da görmek olanaklıdır. (392) Bkz., R.G : 16.12.1984/18607. 225 Tablo : 3 Taşınmaz Mallar Kira Gelirleri (*) (YTL.) Yıllar Hedeflenen Kira Geliri Gerçekleşen Kira Geliri Gerçekleşme Oranı (%) 2000 71.000.000.- 65.639.000.- 92.4 2001 91.800.000.- 100.654.000.- 109.6 2002 130.000.000.- 171.910.000.- 132.2 2003 290.000.000.- 272.881.000.- 94.0 2004 325.000.000.- 308.236.000.- 94.8 Kaynak : Kamu Hesapları Bültenleri, (2000-2004). Devlet mallarının kiraya verilmesinden ve irtifak hakkı tesisinden elde edilen gelirler, hedeflenen gelire yaklaşmış olsa bile bunların da yetersiz olduğunu belirtmek gerekir. Devletin tüm malları satılamadığı halde, kiraya verilebilmektedir. Devlet mallarının kiraya verilmek suretiyle değerlendirilmesi bu açıdan mali amaçlara daha uygundur. Ancak, ülkemizde bütçe açıkları gibi kısa vadeli finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında, satış yöntemi tercih edilmektedir. Böylece devlet mallarının gelecekteki gelirleri kapitalize edilmektedir. Ancak, bir defalık finansman ihtiyacı için gelecekteki potansiyel gelirlerden mahrum olunmaktadır. Devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi çerçevesinde sürdürülmesi gerektiği düşünülen kiraya verme yönteminin (*) Devlet mallarının kira gelirleri, bütçe gelirleri cetvellerine “taşınmaz mal idare geliri” olarak yansıtıldığından, bu gelir kalemine irtifak hakkı tesis bedelleri de dahildir. 226 beklenen amaçlara hizmet edebilmesi için bir takım önlemlerin alınması gerekmektedir. Devlet mallarının satış yöntemiyle değerlendirilmesi çerçevesinde değinilen, kadastro, değerleme, izleme, bakım, koruma ve denetim problemlerinin giderilmesi, mevzuatın sadeleştirilmesi ve örgütsel dağınıklığa çözüm bulunması kiraya verme işlemlerinde de geçerli bulunmaktadır. Bu sorunlar dışında kiraya verme yöntemine ilişkin eleştirilerle alınması gerekli önlemler özetle aşağıda belirtilmiştir. -Kiraya verme süresi uyumlaştırılmalıdır. Devlet İhale Kanunu’na göre, kiraya verme süresi kural olarak 10 yılla sınırlandırılmıştır. Ancak bu süre su ürünü üretim yerlerinin kiraya verilmesinde 5 yıl olarak öngörülmüştür. Ne var ki kiracı tarafından kurulacak ve yapılacak su ürünü üretim yerlerinde süre 15 yıla kadar uzatılabilmektedir. Diğer taraftan turistik tesis kurulacak yerlerde bu süre 10 yılı aşabilecektir. Bağımsız bütçeli kuruluşlarda süre, bu kuruluşların takdirine bırakılmıştır. Devlet mallarının kiraya verilmesindeki süre tüm kamu ve kuruluşları itibariyle uyumlaştırılmalı, 15 yılla sınırlandırılmalıdır. Zira kira süresinin çok kısa tutulması kiracıları irtifak hakkı tesisine yöneltmektedir. Bu durumun idare açısından iki önemli sakıncası bulunmaktadır. Birincisi, irtifak hakkı tesis bedelleri daha düşük belirlendiğinden devletin zararı sözkonusudur. İkincisi, irtifak hakkı tesisi malın aynına (kendisine) yönelik bulunduğundan malın boşaltılması için tahliye davası açılması gerekmektedir. Oysa kiraya vermede, kira süresi sonunda malın boşaltılması sözleşme gereğidir. Devletin önemli taşınmaz malları arasında bulunan stadyum ve spor salonlarının irtifak hakkı tesis 227 bedellerinin spor klüplerince ödenmeyip, sürüncemede bırakılması bu uygulamanın açık bir örneğidir. Haziran-2003 ayı sonu itibariyle başta üç büyük spor klübü olmak üzere, spor klüplerinin devlete yaklaşık 6 trilyon TL. stad kullanım bedeli (irtifak hakkı tesis bedeli) borcu bulunmaktadır (393) . -Kira bedelleri rayiçlere uygun belirlenmelidir. Devlet mallarının kiraya verilmesinde ortaya çıkan olumsuzluklardan birisi de ihale (kiraya verme) bedellerinin çok düşük tutulmasıdır. Öyleki bir yıldan uzun süreli kiraya verme ihalelerinde ileriki yıllarda da kira bedelinin sabit tutulması bile sözkonusudur. Söz gelimi bağımsız bütçeli bir kuruluş olan Atatürk Orman Çiftliği’ne ait arazi ve arsalar, Türkiye Jokey Kulübü’ne, ASKİ Sosyal Tesis İşletmelerine, Ankaragücü ve Gençlerbirliği Spor Kulüplerine, Ankara Atlıspor Kulübüne ve Ankara Öğretmenevine çok düşük bedellerle kiraya verilmiştir (394). Bu arazilerin sabit kira bedeli yerine gelir paylaşımına dayalı hasılat kirası yöntemiyle değerlendirilmesi daha uygun olacaktır. Nitekim Maliye Bakanlığı da bu noktadan hareketle, mülkiyeti Hazine’ye ait olup, Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsisli bulunan cami, mescit ve bunların müştemilatını kamu yararına kullandırılmak ve baz istasyonu gibi ticari amaçla kullanılmak üzere Tokyo Camii Vakfı’na, sözkonusu Vakfın elde edeceği brüt gelirin %3’ü tutarındaki kira bedeli üzerinden kiraya vermiştir (395) Gelir getirebilecek tüm devlet mallarının hasılat kirası türünden kiraya verilmesi (bunların gelirlerinin yeminli mali müşavirlerce tasdiki kaydıyla) sağlanmalıdır. Diğer taraftan uzun süreli adi kiralamalarda yıllar itibariyle kira bedelinin düşmesini önlemek için kira sözleşmelerine gerekli hükümlerin konulması sağlanmalıdır. (393) (394) (395) E. Ali Yavuz, “Transfere Para Var, Stad Kirasına Yok”, Zaman Gazetesi, 11.7.2003. Saner, a.g.e., s. 26. Bkz., Maliye Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan 1536 sayılı protokol, Ankara, 1.10.2001. 228 -Devletin taşınır malları da kiraya verilmelidir. Devletin taşınmaz malları yanında, önemli ölçüde taşınır malları da bulunmaktadır. Bunlar arasında, taşıt araçları, iş makineleri ve benzeri taşınır mallar yer almaktadır. Bunların çalışılmayan mevsim ve dönemlerde kiraya verilmesi de sağlanmalıdır. Bu şekilde bir taraftan atıl kapasitenin doldurulması temin edilmektedir. Diğer taraftan devlete gelir temini yoluyla kamu finansmanına katkıları sözkonusu olacaktır. b. Katma Bütçeli Kuruluşların Mallarının Kiraya Verilmesi Katma bütçeli kuruluşlar, taşınır ve taşınmaz mallarını kural olarak 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre ihale suretiyle kiraya verirler. Bu kuruluşların kiraya verme işlerinde, Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği uygulanmaz. Bu kuruluşlar istisnai olarak kendilerine ait kamu konutu niteliğindeki lojmanları, Kamu Konutları Kanunu ve Kamu Konutları Yönetmeliğine göre, Milli Emlak Genel Tebliği ile belirlenen kira bedelleri üzerinden kendi personeline ihalesiz kiraya verilebilmektedir. Keza, katma bütçeli kuruluşlar 4916 sayılı Kanun’un 37.maddesine göre dilerlerse, hizmet dışı kaldığından kullanılmayan veya ihtiyaç fazlası olan iş makinesi, makine ve teçhizat, demirbaş, araç, gereç ve malzemeleri belediyelere, il özel idarelerine, tarımsal kalkınma kooperatiflerine, sulama kooperatiflerine, sulama birliklerine ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına karşılıklı anlaşma suretiyle kiraya vermeye ve kira bedellerini taksitlendirmeye yetkili kılınmışlardır. 229 c. Bağımsız Bütçeli Kuruluşların Mallarının Kiraya Verilmesi Herbirinin ayrı tüzel kişiliği bulunan bağımsız bütçeli kuruluışlar, kendilerine ait ihale yönetmelikleri gereğince, sahibi bulundukları taşınır ve taşınmaz mallarını kiraya verebilmektedirler (396). Bu kuruluşlar, kendilerine ait lojman binalarını Kamu Konutları Kanunu ve Kamu Konutları Yönetmeliği’ne göre, Milli Emlak Genel Tebliği ile belirlenen kira bedelleri karşılığında kendi personeline ihalesiz kiraya verebilmektedir. Bağımsız bütçeli kuruluşlar isterlerse, kendilerine ait taşınır mallardan hizmet dışı kaldığından kullanılmayan veya ihtiyaç fazlası olan iş makinesi, makine ve teçhizat, demirbaş, araç, gereç ve malzemeleri belediyelere, il özel idarelerine, tarımsal kalkınma kooperatiflerine, sulama birliklerine ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına karşılıklı anlaşmak suretiyle kiraya vermeye ve kira bedellerini taksitlendirmeye 4916 sayılı Kanun’un 37.maddesine göre yetkili bulunmaktadırlar. Hazine’nin, katma bütçeli kuruluşlarla bağımsız bütçeli kuruluşların mallarının ayrı ihale yöntem ve sürecine tabi olmasının genel kabul görmüş gerekçeleri bulunmamaktadır. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının (kamu iktisadi teşebbüsleri hariç) kiraya verme işlemlerinin uyumlaştırılması bu açıdan önemli sayılmaktadır. C. İRTİFAK HAKKI TESİSİ 1. İrtifak Hakkı Kavramı ve Türleri İrtifak hakkı tesisi ivazlı, iki taraflı bir sözleşme olup, kullandırma amacı gütmektedir. İrtifak hakkı, medeni hukuka göre mülkiyetin gayri ayni haklardandır. (396) Örnek olarak bkz., Emekli Sandığı İhale Yönetmeliği, R.G : 20.10.2001/24559. 230 Kavram olarak irtifak hakkı, bir mal veya hak üzerine yükletilmiş bir yükümlülük olup, mal sahibini mülkiyete özgü bazı hakların, lehdar tarafından kullanılmasına katlanmayı zorunlu kılan bir ayni haktır. İrtifak hakkı, üzerine tesis edilen taşınmaz mal sahibinin, bu taşınmazla ilgili bir kullanıma ve yararlanmaya rıza göstermeyi veya taşınmaz malın mülkiyetinden kaynaklanan bazı hakları kullanmaktan kaçınmayı içermektedir (397). Bu ifadelere göre iki durum sözkonusudur. Birinci durumda iki taşınmaz mal vardır. İrtifak hakkı birinin lehine, diğerinin aleyhine kurulmaktadır. İkinci durumda ise bir taşınmaz mal ile bu taşınmaz mal üzerinde yapı yapacak veya onu kullanacak bir kişi vardır. Devlet mallarında daha çok ikinci duruma uygun irtifak hakkı tesisleri sözkonusudur (398). İrtifak hakları, şahsi irtifak hakları (intifa hakkı gibi), ayni irtifak hakları (geçit hakkı gibi) ve karışık irtifak hakları (üst hakkı gibi) şeklinde görülmektedir. 2. İrtifak Hakkının Tesis Edilmesi ve Sona Ermesi İrtifak hakkı tesisi, resmi şekilde, yazılı olarak yapılır ve tapu kütüğüne tescil edilir. İrtifak haklarının sona ermesi türlerine göre değişiklik gösterir. Şahsi irtifak hakları, taşınmaz malın tamamen yok olması, öngörülen sürenin dolması, lehine irtifak hakkı tesis edilen kişinin ölümü, tüzel kişiliğin sona ermesi hallerinde sona ermektedir (399). (397) (398) (399) Ana Britannica, Cilt : 11, s. 628. Kardeş, Hazine Malları, s. 194. E. Levent Şahin, “Sınırlı Ayni Hakların Milli Emlak Mevzuatı Açısından Teori ve Uygulamada Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2000, s. 18. 231 Ayni irtifak hakları, sicildeki kaydın terkin edilmesi, egemen veya yükümlü taşınmazların tamamen yok olması, egemen veya yükümlü taşınmazların bir kimsenin mülkünde birleşmesi ve hak sahibinin hakkını terkin ettirmesi, hakkın oluşturduğu yararın tamamen yok olması hallerinde sona erer. Ayni irtifak hakları taşınmaza bağlı olduğundan kişinin ölümü veya taşınmazın el değiştirmesi bu hakları ortadan kaldırmaz (400). Karışık irtifak hakları ise taşınmazın tamamen yok olması, tarafların anlaşarak hakkı sona erdirmeleri, sözleşme süresinin dolması hallerinde sona erer. Hak sahibinin ölümü bu hakları ortadan kaldırmaz. Ancak hakkın mirascıya geçmeyeceği öngörülmüşse ölümle hak sona erer (401). 3. Devlet Malları Üzerinde İrtifak Hakkı Tesis Edilmesi Devlet malları üzerinde, irtifak hakkı tesisine ilişkin düzenlemelerin amacı, sınırlı ayni haklardan olan irtifak haklarının kiralamaya elverişli olmaması, diğer taraftan bu hakların kiralamalardan daha uzun süreli (49 yıl) kurulabilmesidir. Devletin kamu malları özel mülkiyete elverişli olmadıklarından irtifak hakkı tesisine konu olamazlar. Zira irtifak hakkı tesisi, tapu kütüğüne yazılarak yapılır (402). Devletin özel malları üzerinde irtifak hakkı kurulmasını, Hazine malları, katma bütçeli kuruluşlara ait mallar ve bağımsız bütçeli kuruluşlara ait mallar açısından ayrı ayrı incelemek gerekmektedir. Zira bunlardan her birinin irtifak hakkı tesisine ilişkin ihale işlemleri farklı düzenlemelere göre yapılmaktadır. (400) (401) (402) İlyas Arlı, “Medeni Kanun Açısından İrtifak Hakları” Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 345, Haziran-2001, s. 97. Şahin, a.g.et., s. 25. Galip Esmer, Mevzuatımızda Gayrimenkul Hükümleri ve Tapu Sicili, Tapu ve Kadastro Vakfı Yayınları, Ankara, 1998, s. 624. 232 a. Hazine Malları Üzerinde İrtifak Hakkı Tesisi Hazine malları üzerinde 2886 sayılı Kanun’un 51.maddesinin (g) bendi ve bu Kanun’un 74.maddesine göre çıkarılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği’ne göre irtifak hakkı tesis edilmektedir. Sözkonusu yönetmeliğe göre Hazine malları üzerinde, sükna hakkı hariç en fazla 49 yıla kadar irtifak hakkı ile 637 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre kat irtifakı tesis edilebilmektedir. (1) İrtifak Hakkı Tesisini Gerektiren Haller Hazine malları üzerinde muhtelif amaçlarla irtifak hakkı tesis edilmektedir. Yukarıda değinilen yönetmeliğe göre bunlar aşağıda özetlenmiştir. (a) Kamu Yararı Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi Kamu kurum ve kuruluşları lehine 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre, Hazine taşınmaz malları üzerinde kamu yararı amacıyla irtifak hakkı tesis edilebilmektedir. (b) Kültür ve Turizm Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu hükümlerine göre imar planları ile turizme ayrılan yerlerde, turizm yatırımcıları lehine irtifak hakkı tesisi yapılmaktadır. 5225 sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu ile de bu amaçla irtifak hakkı kurulabilmektedir. (c) Eğitim Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamındaki her derece ve türde okul yapmak istyeyen T.C. uyruklu gerçek ve tüzel kişiler lehine irtifak hakkı tesis edilmektedir. 233 Konu ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın Hazine Arazilerinin Eğitim Yatırımlarına Tahsisinde Uygulanacak Esaslara İlişkin Tebliğinde (403) ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Kanunla kurulan üniversiteler için de aynı amaçla irtifak hakkı tesis edilebilmektedir. (d) Sağlık Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu ile Özel Hastaneler Tüzüğü (404) hükümlerine uygun olarak yapılacak sağlık yatırımları için T.C. uyruklu gerçek ve tüzel kişilere irtifak hakkı tesis edilmektedir. (e) Sosyal Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi Kanunla kurulan oda, borsa, birlik, kurum, dernek, spor kulübü, vakıf ve benzeri kuruluşlar lehine irtifak hakkı tesis edilmektedir. (f) Yatırımları Teşvik Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi Türk Ticaret Kanunu’na göre faaliyet gösteren ticaret şirketleri lehine yatırımları teşvik amacıyla irtifak hakkı tesis edilmektedir. (g) Fuarcılık ve Sergileme Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a göre organize edilecek fuar ve sergileri, uluslararası standartlara uygun bir şekilde gerçekleştirecek ve bu amaçla hizmet verecek yatırımlar için irtifak hakkı tesis edilebilmektedir. (403) (404) Bkz. , R.G : 27.9.1992/21358. Bkz., R. G : 10.1.1983/17924. 234 (h) Kalkınmada Öncelikli Yörelerde Yapılacak Yatırımları Teşvik Amaçlı İrtifak Hakkı Tesisi Kalkınmada öncelikli yörelerde yapılacak sanayi yatırımları için, gerçek ve tüzel kişiler lehine irtifak hakkı tesis edilebilir. (i) Diğer Amaçlarla Yapılan İrtifak Hakkı Tesisleri Yukarıda sayılan amaçlar dışında bazı amaçlarla da irtifak hakkı tesis edilebilmektedir. Bunların başında ağaçlandırma ve iskele kurma izinlerine yönelik irtifaklar gelmektedir. -6831 sayılı Orman Kanunu ve bu Kanun’a göre çıkarılan Ağaçlandırma Yönetmeliği (405) uyarınca Hazine malları üzerinde ağaçlandırma yapmak isteyen kişilere Orman Bakanlığı’nca uygun görülecek uygulama projelerine istinaden 10 yıl süreyle ağaçlandırma izni verilebilmektedir. -Keza 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve bu Kanun’a göre çıkarılan Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun olarak ilgili kuruluşlardan izin alınmak suretiyle kıyıda iskele, liman, barınak, yanaşma yeri, rıhtım ve benzeri türde tesis yapan yatırımcılara azami 49 yıla kadar kullanma izni verilebilmektedir. (2) İrtifak Hakkı Bedelinin Tespiti 2886 sayılı Kanunun 74.maddesine göre çıkarılan Yönetmeliğe göre tesis edilecek irtifak haklarının bedelleri ilk yıl ve sonraki yıllar için farklı ölçütlere göre tespit edilmektedir. (a) İlk Yıl İrtifak Hakkı Bedelinin Tespiti İrtifak hakkına konu taşınmaz malın ilk yıl irtifak hakkı bedeli, yukarıda belirtilen yönetmeliğin 73.maddesi gereğince belirlenir. Buna göre; (405) Bkz. R.G : 9.10.2003/25254. 235 -Kamu yararlı amaçlı irtifak hakkı tesislerinde bedel, iki kamu kuruluşunun anlaşması ile belirlenen bedeldir. Anlaşamazlarsa Danıştay’ın takdir edeceği bedeldir. -Eğitim, sağlık, sosyal, yatırımları teşvik, fuarcılık ve sergileme amaçlı irtifak hakkı tesislerinde bedel, yatırım (proje) tutarının % 05’i dir. -Turizm amaçlı irtifak hakkı tesislerinde bedel, Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca tespit edilir. (b) Sonraki Yıllar İrtifak Hakkı Bedellerinin Tespiti İlk yıldan sonraki irtifak hakkı bedellerinin tespiti aşağıdaki açıklamalara göre yapılır. -İlk yıldan sonraki irtifak hakkı bedelleri Devlet İstatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyat Endeksindeki artış oranının bir önceki yıl bedeline ilavesi suretiyle bulunacak bedellerdir. -Eğitim, sağlık, fuarcılık ve sergileme amaçlı irtifaklarda bedel, irtifak hakkına konu tesislerin brüt hasılatının %01’i dir. -Kalkınmada öncelikli yörelerde tesis edilecek eğitim, sağlık ve sosyal amaçlı irtifaklarda bedel %50 indirimli uygulanır. -İrtifak hakkı tesisinden önce, tescil, ifraz, tevhit, terk ve benzeri işlemlerin yapılması için bedeli karşılığında bir yıla kadar ön izin verilebilir. İlk yıl izin bedeli, yatırım (proje) bedelinin % 05’inden az olamaz. Hazine malları üzerine tesis edilen irtifak haklarının muhtelif hizmetler itibariyle son beş yıllık dağılımı aşağıdaki tablo’da görülmektedir. 236 Tablo : 4 Tesis Edilen İrtifak Haklarının Sayısal Dağılımı (Adet) Yıllar Kamu Hizmetl. Enerji Hizmetl. Sosyal ve Turizm. Spor Hz. Teşvik Hz Diğer Hizmetler Toplam 2000 25 319 31 13 10 398 2001 5 381 35 11 9 441 2002 31 205 13 2 26 277 2003 8 224 16 6 22 276 2004 10 8 18 16 38 90 Kaynak :Maliye Bakanlığı, “Milli Emlak Genel Müdürlüğü İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltmalar, Ankara, (20002004). Hazine malları üzerinde tesis edilen irtifak hakları konusunda, genel olarak bu malların kiraya verilmesindekilere benzer sorunlar bulunmaktadır. Bu bağlamda, sözkonusu malların yönetimini ilgilendiren mevzuat karmaşası, örgütsel dağınıklık, envanter, değerleme, bakım, koruma ve denetim gibi sorunlar mevcuttur. Hazine mallarının bu genel sorunları yanında özel olarak Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca tesis edilen irtifak hakları konusunda da bir takım olumsuzluklar ortaya çıkmaktadır. Bunları aşağıdaki şekilde sıralamak olanaklıdır (406) -İrtifak hakkının başlangıç tarihi ile tapuya tescil tarihi farklı olduğundan, bedellerin tahsilinde belirsizlikler ortaya çıkmaktadır. (406) Akkoç, a.g.e, s. 171-172. 237 -İrtifak hakkı tesis edilen taşınmaz mallar üzerinde yapılan tesislerin işletme hakları, hak sahiplerince üçüncü kişilere devredilmekte, yeterli denetim yapılamadığından, kâr ve hasılattan alınacak payların kimler tarafından ödeneceği konusunda tereddüt oluşmaktadır. -Diğer taraftan turizm alan ve merkezlerinde kalan ormanların girişimcilere tahsisi halinde irtifak hakkı bedellerinin tahsilinde de orman idaresi ile anlaşmazlıklar olmaktadır (407). b. Katma Bütçeli Kuruluşların Malları Üzerinde İrtifak Hakkı Tesisi Katma bütçeli kuruluşlar, kendilerine ait mallar üzerinde gerçek ve tüzel kişiler lehine, 2886 sayılı Kanun hükümlerine göre irtifak hakkı tesis etmeye yetkilidirler. Başta yatırımcı kuruluşlar ve üniversiteler olmak üzere katma bütçeli kuruluşlar kendilerine ait malları, genellikle kurdukları vakıf ve derneklere düşük bedellerle irtifak hakkı yöntemiyle kullandırılagelmişlerdir. Söz gelimi Dicle Üniversitesi yaklaşık kırkbin dönüm tarım arazisinin kullanımını 1991 yılında 4 yıllığına yüzbin TL. bedelle, Üniversite Vakfı’na irtifak hakkı tesis ederek devretmiştir. Bu işlem 2886 sayılı Kanun’a aykırı olarak ihale komisyonu kararı olmaksızın, Üniversite Yönetim Kurulu kararı ile tesis edilmiştir. Oysa sözkonusu Vakıf, bu araziler üzerine inşa ettirdiği iki adet dükkanın (yaklaşık 100 m2) herbirini aylık 40 milyon TL.’ndan kiraya vermiştir (408). Kamu kurum ve kuruluşları, 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun’a göre bundan böyle taşınmaz mallarını ya kendileri değerlendirecek ya da ihale (407) (408) Yücel Özlem - R.Aşkın Türeli - Gazi Kapan, “Milli Emlak Kontrolörlüğü, İnceleme Raporu”, Sayı: 25-23-10, Ankara, 1991. Ahmet Kesik - İlhami Söyler, “Bütçe Kontrolörlüğü, İnceleme Raporu”, Sayı : 913, Diyarbakır, 20.8.1991. 238 suretiyle başkalarına kullandıracaklardır. Zira kamu vakıf ve dernekleri bu Kanun’la kapatılmış bulunmaktadır. c. Bağımsız Bütçeli Kuruluşların Malları Üzerinde İrtifak Hakkı Tesisi Bağımsız bütçeli kuruluşların herbirinin ayrı ihale yönetmeliği bulunduğundan bu kuruluışlar kendilerine ait mallar üzerinde irtifak hakkı tesis ettirebilmektedirler. Başta sosyal güvenlik kuruluşları olmak üzere önemli ölçüde taşınmaz mala sahip olan bu kuruluşlar sahibi bulundukları bu mallarla ilgili irtifak hak tesislerini kendi ihale yönetmeliklerine göre yürütmektedirler. Devlet mallarının satış ve kiraya verme işlemlerinde olduğu gibi irtifak hakkı tesislerinin de herbir kurum ve kuruluşa özgü ihale mevzuatına göre yürütülmesi, bu kurum ve kuruluşlara belli ölçüde kolaylık ve esneklik sağlamakla birlikte, uygulamada karışıklıklar yaratmaktadır. Bu bakımdan, yukarıda değinilen kurum ve kuruluşların alım ihalelerinde olduğu gibi, satış, kiraya verme ve irtifak hakkı tesisleri için tek kanun çıkarılması sağlanmalıdır. D. ECRİMİSİL 1. Ecrimisil kavramı Ecrimisil sözcük olarak bir malın kullanımından elde edilen ya da edilmiş sayılan yararın parayla değerlendirilmesini ifade etmektedir. Kira bedeli belirlenmeksizin bir taşınmaz malın işgal edilmesi durumunda, özellikleri, yeri ve kullanma biçimine göre benzer yerlerin kirası ecrimisil (eşkira) sayılır (409). (409) Ana Britannica, Cilt: 7, s. 621. 239 Diğer bir tanıma göre ecrimisil bir taşınmazın malikinin açık veya örtülü rızası olmaksızın başka biri tarafından işgal edilmesi nedeniyle, işgal edenden isteyeceği tazminattır (410). Ecrimisilin eşkira mı, tazminat mı olduğuna ilişkin çok belirgin teorik bir altyapısı bulunmamaktadır. Bu durum hukuksal metinlerde de tam olarak çözümlenememiştir. Kavram olarak da birçok kanunda yer almasına rağmen tanımlanmamıştır. Bu kavram, Osmanlı devleti tarafından uygulanan İslam hukuku’ndan kaynaklanan bir kavramdır (411). Mecelle’nin 414.maddesine göre ecrimisil, bigaraz (kasıt olmaksızın) ehli vukufun (bilirkişinin) takdir ettiği ücrettir. Osmanlı hukuk sistemi ecrimisili bir eşkira olarak kabul etmiştir. Ecrimisil kavramının tanımına sadece 2886 sayılı Kanun’a göre çıkarılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği’nin 2.maddesinde rastlanmaktadır. Bu yönetmeliğe göre ecrimisil “bir malın, sahibinin rızası dışında ve onun bu malı kullanmakla bir zarara uğrayıp uğramayacağı sözkonusu edilmeksizin bu maldan işgal, tasarruf veya her ne şekilde olursa olsun yararlanılması sebebiyle fuzuli şagil tarafından ödenen veya idarece talep edilen tazminat” tır. Aynı maddede fuzuli şagil ise “kusuru aranmaksızın kendisine ait olmayan ve sahibinin de rızası veya muvafakatı bulunmayan bir malın zilyedliğini eline geçiren, elinde tutan veya her ne şekilde olursa olsun bu maldan tasarrufta bulunan kimse” olarak tanımlanmıştır. 2. Ecrimisilin Unsurları Yukarıda yapılan tanımlamaya göre ecrimisil kavramı birtakım unsurlar içermektedir. Bunları şu şekilde sıralamak olanaklıdır : (410) (411) Yalçınkaya, Kartal, a.g.e., s. 205. Ahmet Akgündüz, “İslam Hukukunda Ecrimisil Müessesesi ve Günümüz Hukukuna Tesirleri” Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı : 2, İzmir, 1984, s. 339. 240 -İzinsiz olarak kullanılan bir mal vardır, -Malın sahibinin bu malı kullanmamaktan dolayı bir zarara uğrayıp uğramamasına bakılmaz, -Bu mal işgal, tasarruf veya herhangi bir şekilde kullanılarak bundan faydalanmak sözkonusudur. -Ecrimisil mal sahibi tarafından istenir, fuzuli şagil tarafından ödenir. -Ecrimisil, tazminattır. malın izinsiz kullanımının karşılığı olan bir 3. Ecrimisil ile Kira Arasındaki Farklar Bazen ecrimisil ile kira kavramları birbirine karıştırılmakta veya aynı şeylermiş gibi değerlendirilmektedir. Ancak bunlar aynı şeyler olmayıp aralarında farklar bulunmaktadır (412). -Kira devlet mallarının olağan bir yönetim şeklidir. Ecrimisil ise istisnai bir yönetim şeklidir. -Kirada sözleşme vardır. Ecrimisilde yoktur. Yani mal sahibinin rızası sözkonusu değildir. -Kira geleceğe yöneliktir, ecrimisil ise geçmişe yönelik olarak tahsil edilir. -Kira alacakları, zamanında ödenmediği takdirde, İcra ve İflas Kanunu’na göre tahsil edilmekte, ecrimisil ise Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre tahsil edilmektedir. Kira ile ilgili uyuşmazlıklar adli yargıda çözümlenirken, ecrimisile ilişkin uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenmektedir (413). (412) (413) Mustafa Aşcıoğlu, Ecrimisil İşlemleri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s.2. Bkz., Uyuşmazlık Mahkemesinin 20.2.1988 gün ve E.1988/2, K. 1989/1 sayılı kararı (R.G : 15.4.1989/20140). 241 -Kira sözleşmesine devlete ait tüm mal ve haklar konu olduğu halde, ecrimisil uygulamasına sadece Hazine malları ile devletin kamu malları konu olabilir. 4. Devlet Mallarının Ecrimisil Yoluyla Değerlendirilmesi Devletin kamu malları ile Hazine mallarının fuzuli şagilleri tarafından izinsiz kullanımı veya üzerine bina ve tesisat yapılması, kira ve irtifak hakkı süresi dolduğu halde, sözleşmesiz kullanıma devam edilmesi ve tahsisli veya kamu hizmetinde kullanılmak üzere kiralanmış bir binanın işgal edilmesi hallerinde (414) sırasıyla aşağıdaki işlemler yapılarak, sözkonusu işgal karşılığında ecrimisl tahsili yoluna gidilir. -İşgal edilen taşınmaz mallar tespit edilir. Tespitin işgal edilen taşınmaz malın bulunduğu yere giderek yapılması önem taşımaktadır. Zira uygulamada, genellikle taşınmaz malın mahalline gidilmeden sadece muhbir veya bilirkişi beyanından hareketle tutanak düzenlendiğinden, fuzuli şagil’in itirazları ile karşılaşılmakta, bu durum, para, emek ve zaman kaybına neden olmaktadır (415). -Ecrimisil tespit ve takdiri yapılır. İşgal edilen taşınmaz malın tespitini müteakip 7 gün içinde 2886 sayılı Kanun’un 75.maddesi gereğince 132 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (416) nde de belirtildiği üzere belediye, ziraat odası veya bilirkişiden sorulmak suretiyle aynı Kanun’un 13.maddesine göre oluşturulan ihale komisyonunca ecrimisil tespit ve takdir edilir. -Ecrimisil ihbarnamesi tebliğ edilerek tahsilat yapılır. İhale komisyonunca takdir ve tespit edilen ecrimisil tutarı ihbarname ile fuzuli şagiline tebliğ edilerek bir ay içinde ödenmesi talep edilir. (414) (415) (416) Arlı - Aydınlı, a.g.e., s. 49. Aşcıoğlu, a.g.e., s. 4. Maliye Bakanlığı, a.g.e., s.108. 242 Fuzuli şagiller tarafından yapılacak düzeltme talepleri, Milli Emlak Servislerine geldiği tarihten itibaren engeç bir ay içerisinde incelenerek sonucu Ecrimisil Düzeltme İhbarnamesi ile muhataplarına tebliğ edilir. Ecrimisil İhbarnamesinin, düzeltme talebinde bulunulmuşsa Ecrimisil Düzeltme İhbarnamesinin fuzuli şagiline tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde ecrimisil alacağı ödenir. Bir aylık sürenin sonu ecrimisilin vade tarihidir. Vadesinde ödenmeyen ecrimisil alacakları 6183 sayılı Kanun’a göre cebren takip ve tahsil edilir. Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliğinin 81.maddesine göre Fuzuli şagiller tarafından ecrimisil ihbarnamesine karşı dava açılması, takip ve tahsilatı durdurmamaktadır. Ancak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27.maddesine göre, idari dava açılması vergi ve benzeri mali yükümlerin tahsilini durdurmaktadır. Bu hükmün yukarıda değinilen yönetmelik hükmüyle ortadan kaldırılması olanaklı görülmemektedir. Bu nedenle sözkonusu yönetmeliğin, bu hükmünün geçersiz olduğu (417) ifade edilmektedir. -İşgal edilen taşınmaz mal tahliye edilir. 2886 sayılı Kanun’un 75.maddesinin son fıkrasında “işgal edilen taşınmaz mal idarenin talebi üzerine bulunduğu yer mülkiye amirince engeç 15 gün içinde tahliye ettirilerek idareye teslim edilir” denilmektedir. Üzerinde sabit tesis bulunan taşınmaz malların idareye tesliminden itibaren 30 gün içinde bu tesislerin söktürülerek fuzuli şagillerince götürülmesi gerekir. (417) Yusuf Karakoç, “Kamu Mallarının Değerlendirilmesi Açısından Ecrimisil”, Sayıştay Dergisi, Sayı: 11, Ankara, Ocak-Mart, 1993, s. 33. 243 Sabit tesisler fuzuli şagillerince hüsnüniyetle kurulmuş ise idareye veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına yararlı olacağının anlaşılması halinde, bu tesislerin bedeli kendilerine ödenir. Ecrimisil uygulaması devlet mallarının iyi korunamamasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Haksız işgalden caydırıcı bir etkisi olacağı varsayımı ile ecrimisil uygulanmaktadır. Devlet mallarının kiraya verilmesindeki uzun ve karışık prosedür nedeniyle işlemlerin zaman alması ve fuzuli işgallere göz yumulması ecrimisil uygulamalarına zemin hazırlamaktadır. Ecrimisil uygulamasına yol açan olumsuzluklar arasında, yasal boşluklar, Milli Emlak birimlerinin teknik ve idari personel yetersizliği bulunmaktadır. Oysa devlet malının herhangi bir güç tarafından işgal edilerek kullanılması ve devletin buna göz yumması, engel olmaması, mevcut durumu ortadan kaldırmaması düşünülemez (418). Diğer taraftan çoğunlukla ecrimisil bedellerinin kira bedellerinden düşük belirlenmesi de bir başka olumsuz etken olarak ortaya çıkmaktadır. Zira, kabul etmek gerekir ki, bir yıllık işgalin sonunda, devlet mallarının tahliyesi gerekirken işgalin devamına engel olunamaması nedeniyle ecrimisil uygulaması, devlet mallarının olağan bir yönetim biçimi gibi süreklileştirilmektedir. Ayrıca elde edilen ecrimisil gelirleri de çok düşük kalmaktadır. Bu durumu son beş yılda devletin kamu malları ile Hazine mallarının işgali sonucunda tahsil edilen ecrimisil gelirlerini gösteren tablo’dan anlamak olanaklıdır. (418) Maliye Bakanlığı, Milli Emlak, (Yeniden Yapılanma, Stratejik Planlama, Değişim, E-Devlet, Toplam Kalite), Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2002, s. 35. 244 Tablo : 5 Ecrimisil Gelirleri (YTL.) Yıllar Hedeflenen Ecrimisl Gelirleri Gerçekleşen Ecrimisil Gelirleri Gerçekleşme oranı (%) 2000 15.000.000.- 11.894.000.- 79.3 2001 20.000.000.- 19.134.000.- 95.6 2002 25.000.000.- 25.444.000.- 101.7 2003 40.000.000.- 45.688.000.- 114.2 2004 50.000.000.- 69.508.000.- 139.1 Kaynak : Maliye Bakanlığı, Kamu Hesapları Bültenleri, (2000-2004). Yıllar itibariyle tahsil edilen ecrimisil gelirleri hedeflenen rakamlara yaklaşmış olsa bile, bunun işgal edilen taşınmaz malların muhtemel getirisi ile orantılı olmadığını söylemek gerekir. Haziran-2004 ayı sonu itibariyle ülkemiz genelinde, 174.072 adet tarla, 47.126 adet arsa, 24.592 adet arazi, 19.814 adet bağ-bahçe, 15.393 adet bina 9.045 adet orman alanı, 7.220 adet orta malı, 3.906 adet deniz dolgu alanı, 1.106 adet su ve su ürünü alanı, 534 adet tarih ve kültür alanı ve 140 adet maden ve ocak alanı olmak üzere toplam 302.948 adet devlet malı işgal edilmiş olup, ecrimisil uygulanmaktadır. Bunların yüzölçümü toplamı 2.241.076.612 m2 ‘dir (419). 2004 yılı içinde tahsil edilen 69.508.000.- YTL’lık ecrimisil geliri, bu alana uygulandığında, işgal edilen alanların m2’si yıllık olarak ortalama 3.-YKRŞ. karşılığında kullanılmış olmaktadır. (419) Maliye Bakanlığı, “Milli Emlak Genel Müdürlüğü 2004 Yılı İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004. 245 İdare hukuku ile eşya hukuku arasında sıkışmış bulunan ve genel kabul görmüş teorik temelleri bulunmayan, uygulamada ise gerek kanunsuzluğa meşrutiyet kazandırılması, gerekse tahsil edilen bedellerin çok düşük kalması nedeniyle mali işlevlerini de yerine getiremeyen ecrimisil uygulamasından vazgeçilmelidir. Devlet, mallarına sahip çıkmalı, onları satış, kiraya verme, irtifak hakkı tesisi gibi geleneksel değerlendirme yöntemleri veya bu kısımda önerilecek alternatif değerlendirme yöntemleri ile değerlendirmelidir. E. DİĞER GELENEKSEL DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ Devlet mallarının, satış, kiraya verme, irtifak hakkı tesisi ve ecrimisil gibi doğrudan mali amaç taşıyan değerlendirme yöntemleri yanında sosyal ve ekonomik amaç taşıyan, ancak bu malları kullanan kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu harcamalarını azaltma olanağı tanıdığından, dolaylı olarak mali destek sağlayan geleneksel değerlendirme yöntemleri de bulunmaktadır. Bunlar tahsis, bedelsiz terk ve bedelsiz devir uygulamalarıdır. Tahsis ve bedelsiz terk sadece devletin taşınmaz malları için sözkonusudur. Bedelsiz devir ise hem taşınır, hem taşınmaz devlet malları için sözkonusu olabilir. 1. Tahsis a. Genel Açıklama Tahsis, devlet mallarının “kamu hizmeti” ve “kamu yararı” amacına yönelik bedelsiz bir değerlendirme yöntemidir. Tahsis kavramı ve dayanağı, tahsisin özellikleri ve unsurları eserin birinci kısmında teorik olarak açıklanmış bulıunduğundan burada Türk hukuk sisteminde tahsis, bir değerlendirme yöntemi olarak ele alınacaktır. 246 Sözcük olarak bir şeyi birine veya bir yere ayırma (özgüleme) anlamına gelen tahsis (420) Türk hukuk sisteminde tanımlanmamış olmakla birlikte, yetkili makamın onayı ile kira aranmaksızın devletin özel malını kamunun hizmetine veya kullanımına sunan, kamu malını bir türden diğerine dönüştüren idari işlemdir. Tahsis Türk hukuk sisteminde çok kullanılan kavramlardandır. Zira, tahsis, “kamu hizmeti” ve “kamu yararı” nın devlet malları vasıtasıyla yerine getirilmesinde kaçınılmaz bir öneme sahip uygulamalardan biridir. b. Tahsisin Türleri Türk hukuk sisteminde tahsis, şekli bakımından ve amacı bakımından sınıflandırılabilir. (1) Şekli Bakımından Tahsisler Tahsisler şekli bakımından ikiye ayrılır. Bunlar doğrudan tahsis ve dolaylı tahsistir. (a) Doğrudan Tahsis Doğrudan tahsis, herhangi bir yasal (kanuni) ve yönetsel (idari) işleme gerek kalmadan bir devlet malının doğası gereği kamunun kullanım ve yararına sunulmasıdır. Örneğin boş bir kamu taşınmaz malının öteden beri köy meydanı veya hayvanlar için eyrek yeri olarak kullanımı, doğrudan tahsis sayılır. Bu tahsis biçiminde daha çok sahipsiz (kamu) malları, orta (kamu) malı haline gelmektedir. (420) Kardeş, Ansiklopedik Hazine Malları Sözlüğü, s. 828. 247 (b) Dolaylı Tahsis Dolaylı tahsis ise yasal, yönetsel ve benzeri bir işlem sonucu bir devlet malının kamu hizmetine veya yararına sunulmasını ifade eder. Örneğin 3796 sayılı İstanbul Kentinde Yapılacak Olimpiyat Oyunları Kanunu’na göre Hazine arazilerinin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilmesi, bir dolaylı tahsis şeklidir. (2) Amacı Bakımından Tahsisler Tahsisler, amacı bakımından kamu hizmetine tahsis ve kamunun kullanımına tahsis olmak üzere ikiye ayrılır. (a) Kamu Hizmetine Tahsis Kamu hizmetine tahsis, devletin özel malının bir kamu hizmetine sunularak kamu malı haline dönüşmesi veya bir kamu malının (orta malı veya sahipsiz mal) kamu hizmetine sunularak hizmet malına dönüşmesidir. Türk hukuk sisteminde bu tür tahsise sıkça rastlanmaktadır. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 47.maddesine göre kamu idareleri, kanunlarında belirtilen kamu hizmetlerini yerine getirebilmeleri için mülkiyetlerinde bulunan taşınmazları kendi aralarında (bedelsiz olarak) tahsis edebilirler. Tahsis, kamu hizmeti yerine getirildiği süre için yapılmakta, tahsis edilen taşınmaz mal, amaç dışında kullanılmamaktadır. Bu hükümle devletin özel mallarının tahsisine olanak tanınmıştır. Diğer taraftan Maliye Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K.’nin 13.maddesinin (d) bendine göre ise Hazine’nin özel mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerden, kamu hizmeti için kullanılması gerekli olanları; genel, katma ve özel bütçeli kurum ve kuruluşlara tahsis etmek Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında sayılmıştır. Bu hükümle, Hazine 248 malları yanında devletin kamu mallarından sahipsiz ve orta mallarının da tahsisine olanak verilmiştir. Bu iki genel düzenleme dışında bazı özel kanunlarla da devletin bir takım taşınmaz malları kamu hizmeti amacıyla tahsis edilebilmektedir. Bunları kısaca özetlemek olanaklıdır. -3653 sayılı Kanun’la Yalova ilinde bulunan devlete ait soğuk ve sıcak su kaynaklarının, binaları ve müştemilatı ile Yalova Kaplıcaları İşletme İdaresine tahsis edilmesine olanak sağlamıştır. -5441 sayılı Kanun’la devlete ait binalardan gerekli görülenler Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi üzerine Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilebilmektedir. -222 sayılı Kanun’la devletin kamu malları ve Hazine malları ilköğretim kurumlarına tahsis edilmektedir. -1136 sayılı Kanun’la mahkemelerde avukatlara yer tahsis edilebilmektedir. -1309 sayılı Kanun’la Hazine’ye ait binalardan gerekli görülenler Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın talebi üzerine Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilmektedir. -2809 sayılı Kanun’la yüksek öğretim kuruluşlarınca kullanılan Hazine taşınmaz malları, bu kuruluşların yeniden teşkilatlanmaları nedeniyle ismi değişmiyorsa eski tüzel kişiliğine, isim değiştirerek kuruluyorsa yeni tüzel kişiliğine tahsis edilmektedir. -3007 sayılı Kanun’la Tasfiye İşleri Genel Müdürlüğü’nün döner sermaye kaynakları ile edindiği taşınmaz mallar Hazine adına tescil edilmekle birlikte, bu Genel Müdürlüğe tahsis edilmektedir. -234 sayılı K.H.K ile Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nün döner sermaye kaynakları ile edindiği taşınmaz mallar Hazine adına tescil edilerek bu Genel Müdürlüğe tahsis edilmektedir. -3796 sayılı Kanun’la İstanbul kentinde yapılacak olimpiyat oyunları için gerekli olan Hazine’ye ait araziler, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilmektedir. 249 (b) Kamunun Kullanım ve Yararına Tahsis 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 5.maddesi uyarınca eskiden beri mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılan yerlerle devletin hüküm ve tasarrufunda veya Hazine’nin özel mülkiyetinde bulunan arazilerden etüd sonucu mera, yaylak ve kışlak olarak yararlanılabilecek yerler, kamulaştırılarak mera olarak tahsis edilmektedir. Diğer taraftan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 11.maddesine göre Hazine adına tescil edilen Ormanlar, Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilmektedir. 2873 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca, milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanı olarak belirlenen yerler Orman Bakanlığı’na tahsis edilmektedir. Yukarıda belirtilen kamunun kullanım ve yararına tahsise olanak veren genel düzenlemeler yanında bir takım özel kanunlarla da kamunun kullanım ve yararına tahsisler yapılmaktadır. Bunlar aşağıda özetlenmiştir. -7269 sayılı Kanun’la afet bölgesi ilan edilen yerlerdeki kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmaz mallar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na tahsis edilmektedir. -2634 sayılı Kanun’la turizm alan ve merkezi ilan edilen yerlerde devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan yerlerle Hazine taşınmaz malları Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilmektedir. c. Tahsis Edilmeyecek Taşınmaz Mallar Kural olarak gerek devletin kamu malları, gerekse devletin özel malları tahsise konu olabilir. Bununla birlikte Maliye Bakanlığı, 261 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (421) ile tahsisi olanaksız olan taşınmaz malları belirlemiştir. Bu mallar aşağıda sayılmıştır. (421) Bkz., R.G. 27.6.2002/24798. 250 -6831 sayılı Orman Kanunu’na tabi olan yerler, -4342 sayılı Mera Kanunu kapsamındaki yerler, -2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ve 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Park Kanunu kapsamında kalan yerler, 4070, 4071 ve 4072 sayılı Kanun’lara göre, hak sahipliği kesinleşen kişilere satılacak yerler, -Hazine’nin hisseli olarak malik olduğu yerler, -Teferruğ yoluyla elde edilip, edinme tarihinden itibaren bir yıl geçmemiş yerler. d. Tahsisin Yapılması Doğrudan yapılan tahsislerle kanunla yapılan tahsislerde herhangi bir işleme gerek yoktur. Yönetsel ve benzeri dolaylı bir işlemle yapılan tahsislerde yazılı bir talebin olması gerekir. Devletin kamu malları ile Hazine mallarının tahsisinde, Maliye Bakanlığı veya bu Bakanlığın taşra birimleri talebi kabul ederse tahsisi yapmakta, bir tutanakla taşınmaz malı ilgili idareye teslim etmektedir. Ne var ki uygulamada tahsisin, genellikle talepte bulunan kurum ve kuruluşa yeterli inceleme yapılmadan yapıldığı görülmektedir. 30.4.2004 tarihi itibariyle tahsisi yapılan devletin kamu malları ile Hazine mallarının adedi 206.663, yüzölçümü ise 33.753.235.220 metrekaredir. Bu rakamlar adet itibariyle devlete ait taşınmaz malların yaklaşık %10’unu, alan itibariyle %50’sini aşan oranlara tekabül etmektedir (422). Devlet mallarının önemli bir kısmının tahsisli olması, sözkonusu malların mali amaçlı değerlendirilmesi açısından olumlu bir gösterge değildir. Diğer taraftan tahsis taleplerinin “kamu hizmeti” veya “kamu yararı” ile mütenasip olmadığı, hizmet veya kamu yararı ortadan (422) Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 37. 251 kalkmasına rağmen, gerekli takip ve denetimin yapılamadığı, bu yüzden tahsisin uzun yıllar kaldırılamadığı görülmektedir. Bütün bu nedenlerle; Hazine malları ile devletin kamu mallarına yönelik tahsis taleplerinin taşrada Milli Emlak Uzmanlarınca, merkezde ise Devlet Malları Uzmanlarınca titizlikle incelenmesi gerekir. Gerektiği takdirde Milli Emlak Kontrolörlerine veya Milli Emlak Denetmenlerine mahallinde inceleme yaptırılarak düzenlenecek rapora göre tahsisin yapılması, yapılan tahsislerin “kamu hizmeti” ve “ kamu yararı” ile orantılı olmasına titizlikle uyulması, tahsis amacının devam edip etmediğinin takip ve kontrolünün yapılarak gerekli görüldüğünde tahsisin kaldırılması yoluna gidilmelidir. Bu çerçevede özellikle belediyeler ve il özel idareleri, yol, kanalizasyon, halka açık spor kompleksi yapmak amacıyla kendilerine tahsis edilen taş, kum ve çakıl ocaklarını (423) bu amaçlar yanında, gelir etmek amacı ile de kullanmaktadırlar. Bunun önlenmesi için, taş, kum ve çakıl ocaklarının tahsisi yerine kiraya verilerek veya irtifak hakkı tesis edilerek değerlendirilmesi önerilebilir. Tahsisin amaç dışı kullanımı yerel yönetim kuruluşlarıyla sınırlı kalmamaktadır. Örneğin Milli Savunma Bakanlığı’na hizmet binası yapımı için tahsis edilen 440.000 metrekare Hazine’ye ait arazi, bu Bakanlıkça usulsüz olarak OYAK’a tahsis edilmiş, OYAK da bu arazileri ticari birer kuruluş olan OYPA A.Ş. ve Mahir Canova Sahnesi’ne kiraya vermiştir (424). Tahsis, amacına uygun kullanıldığı takdirde, tahsis yapılacak kuruluşu milyarlarca liralık kamulaştırma, satınalma veya kira (423) (424) İlyas Arlı, “Hazine Taşınmaz Mallarının Belediyelere Tahsisi”, Belediye Dünyası Dergisi, Cilt: 1, Sayı : 5, Ankara, Ağustos-2000, s. 51. Bkz., “Ankara Defterdarlığı Milli Emlak Dairesi Başkanlığı, Milli Emlak Denetmenleri Başkanlığı, İnceleme Raporu”, Sayı: 2002/1-20-4/25, Ankara, 25.9.2002. 252 giderleri ile ilave masraflardan kurtarmakta (425) diğer taraftan atıl vaziyetteki devlet malı ekonomik faaliyetlere katılmış olmaktadır. Kendisine mal tahsis edilen kurum veya kuruluş, sözkonusu malı işgal ve tecavüzlere karşı korumak, gerektiğinde adli ve idari yollara başvurarak durumu Defterdarlık veya Malmüdürlüklerine bildirmek zorundadırlar. Diğer taraftan tahsis edilen taşınmaz mallara ilişkin belediyelerce istenen harcamalara katılım paylarının 199 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (426) uyarınca, tahsis yapılan kurum ve kuruluşlarca ödeneceği öngörülmüştür. Bunun dışındaki diğer giderlerin de tahsisli idare tarafından ödeneceği doğaldır. (e) Tahsisin Kaldırılması Tahsis işleminin dayanağı olan kamu hizmeti veya kamu yararının ortadan kalkması, tahsis yapılan kurum veya kuruluşun görev ve yetkisinin sona erdirilmesi veya tümüyle kaldırılması veya tahsis edilen taşınmaz malın amacı dışında kullanılması gibi hallerde tahsis işlemi, tahsisi yapan kurum veya kuruluş tarafından kaldırılır. Şayet tahsis bir kanunla yapılmışsa, kaldırılması da kanunla mümkün bulunmaktadır. Ancak, yukarıdaki hallerin oluşmasını tahsisin yapıldığı kuruluşlar, ya zamanında bildirmemekte ya da hiç bildirmemektedir. Kanun koyucu bu durumları dikkate alarak 4916 sayılı Kanunla 4706 sayılı Kanun’un 2.maddesini “Hazine’ye ait taşınmazlardan tahsisli olanların ekonomiye kazandırılması amacıyla tahsislerinin kaldırılmasına, Maliye Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu’nca (425) (426) Hakan Kahraman, “Devlet Malları Kavramı ve Devlet Malları Yönetiminde Kira İşlemlerinden Kamu Konutlarının Etkili İdaresi” TODAİE, Yayınlanmamış Kamu Yönetimi Uzmanlık Tezi, Ankara, 1998, s.4. Maliye Bakanlığı, Yürürlükteki Milli Emlak Genel Tebliğleri ve Genelgeleri, s. 248. 253 karar verilebilir” şeklinde değiştirmiştir. Böylece ekonomik dayanağı kalmayan tahsislerin kaldırılması kolaylaşmış olmaktadır. Diğer taraftan tahsisi yapan kuruluşlar ise tahsis amacının ortadan kalktığını her zaman takip ve denetleyecek bir pozisyona sahip olmadıklarından bu durum devlet mallarının değerlendirilmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenlerle gerek tahsisin yapılması aşamasında, gerekse tahsisin devamı süresince; -Tahsise konu taşınmaz malın gerçekten kamu hizmeti veya yararı için talep edilip edilmediği, -Tahsis talebinin kamu hizmeti ve kamu yararı ile orantılı olup olmadığı, -Tahsisin devamı süresinde, tahsisin öngörülen hizmet ve yarar için kullanılıp kullanılmadığı, -Tahsise esas hizmet konusunun devam edip etmediği, hususlarının izlenmesi ve denetlenmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görülmektedir. Zira Milli Emlak Kontrolörlerince sadece 12 ilde yapılan denetimlerde 2001 yılı sonu itibariyle 2441 adet Hazine taşınmaz malının tahsis amacında kullanılmadığı saptanmıştır (427). Esasen, yerel yönetim kuruluşları da dahil olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edilen devlet malları 5 yıl içinde tahsis amacında kullanılmaz veya hizmet için gereksiz hale gelirse, tahsis Maliye Bakanlığı’nca kaldırılmaktadır 2. Bedelsiz Terk a. Bedelsiz Terk Kavramı Terk sözcük olarak, bir şeyi, bir yeri bırakma, ondan ayrılma ve uzaklaşma eylemi anlamına gelir. Devlet malları uygulamalarında ortaya (427) Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü, (Çevrimiçi), gov.tr. 31.12.2004. 254 www.milliemlak. çıkan terk kavramı, Türk eşya hukukunda yer alan terkin uygulamasının bir sonucu olarak tezahür etmiştir. Eşya hukukuna göre terkin tapulu bir taşınmaz üzerindeki mevcut ayni hakkın sona erdirilmesi amacına yönelik bir tapu sicili işlemidir (428). Tapu Sicil Tüzüğü (429) nün 79.maddesine göre tapu sicili üzerinde yapılacak terkinler, terkin edilecek ayni hakla ilgili kaydın üzerinin mürekkepli kırmızı kalemle çizilerek “terkin edilmiştir” ibaresi yazılarak yapılır. Eşya hukukundaki terkin işlemi devlet malları açısından, devletin özel mallarının kamu yararına tapu sicilinden kaydının silinerek (terkin edilerek) sözkonusu malın kamunun kullanımına (terk)ini ifade etmektedir. Terk yöntemi, tahsis gibi kamu hizmetlerinin ve yararının gerektirdiği zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Söz gelimi, imar planında ortak kullanım alanları (yol, park, yeşil alan ve benzeri) olarak ayrılan yerlerin mülkiyetinin tapu kayıtlarından silinerek orta malı haline getirilmesi bir terk uygulamasıdır. Terk yöntemi, Osmanlı hukuk sisteminde “metruk mallar” olarak tezahür eden uygulamanın günümüze yansımasıdır. Terk, satıştan farklı olarak bedelsiz bir yöntemdir. Satıştan bir diğer farkı mülkiyet başka birine devredilmemekte, tapu kayıtlarından (terk)in edilerek devletin özel malı, kamu (orta) malı haline dönüşmektedir. Terk yöntemi, bedelsiz olması itibariyle tahsis yöntemine benzerse de, devletin özel mallarının tahsisinde mülkiyet hakkı tahsisi yapan kurumda kalmaya devam ettiğinden, daha doğrusu mülkiyet hakkı ortadan kalkmadığından tahsis yönteminden farklılık arzeder. (428) (429) Mehmet Ayan, Eşya Hukuku-I, Zilyedlik ve Tapu Sicili, Mimoza Yayını, Konya, 2001, s. 292. Bkz., R.G : 7.6.1994/ 21953. 255 Bedelsiz terk uygulamasına tahsis gibi ancak taşınmaz mallar konu olabilmektedir. b. Devlet Mallarının Bedelsiz Terki Türk hukuk sisteminde devlet mallarının kamunun kullanım ve yararına terki yöntemi, kısaca “kamuya terk” olarak bilinmektedir. Bu yöntem, daha çok belediyelerin imar uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Türk hukuk sisteminde bedelsiz terk yöntemi ile devletin özel malları, herkesin kullanım ve yararına sunularak anayasal güvenceye kavuşturulmuş kimi kamusal özgürlüklerin (seyahat, dinlenme vs.) bu alanlarda kullanılması olanaklı hale getirilmiştir. Ülkemizde bedelsiz terk uygulamasına olanak veren yasal düzenlemeler aşağıda özetlenmiştir. -3194 sayılı İmar Kanunu’nun 11.maddesine göre imar planlarında meydan, yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu ve terminal gibi genel hizmetlere ayrılmış yerlere rastlayan Hazine ve özel idareye ait arazi ve arsalar belediye veya valiliğin teklifi, Maliye Bakanlığı’nın onayı ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeye, bu alanlar dışında özel idareye terk edilerek tapu kaydı terkin edilir. 203 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği uyarınca bu yerlerin başka amaçla kullanılmayacağına dair, tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh konulması gerekmektedir (430). -3194 sayılı Kanun’un 18.maddesine göre, imar sınırları içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri maliklerinin rızası aranmaksızın devlete ait mallarla birleştirmeye, parsellere ayırmaya, resen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkili kılınmıştır. Belediyeler arazi ve arsa düzenlemesi çerçevesinde, düzenlemeye tabi arsa ve arazilerin % 40’ını geçmeyecek oranda düzenleme ortaklık payı (430) Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 258. 256 (DOP) ayırmaya yetkilidirler. Bu uygulama için devletin özel mallarında bir sorun yoktur. Devletin kamu mallarında sorun çıkmaktadır. Zira belediyelerin bu türlü yerleri re’sen tescil yetkileri yoktur. Yargı kararları da bu yöndedir (431). Bunun için sözkonusu yerin önce 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 1.maddesine göre Hazine adına tescili, sonra da ilgili belediyeye terki gerekmektedir (432). Terk uygulaması ile kamunun kullanım ve yararına terkedilen devletin özel taşınmaz malları tür değiştirilerek devletin kamu taşınmaz malı haline gelmektedir. Devletin özel malı iken kamu (orta) malı haline gelen bu yerlerin ortak kullanım alanları olarak düzenlendiğini belirtmek gerekir. Yıllar itibariyle Hazine mallarından çeşitli amaçlarla ortak kullanım alanlarına terk edilenlerin adet ve fiziki alanları aşağıdaki tablo’da görülmektedir. (431) (432) Bkz., Danıştay 6.Dairesinin 9.11.1992 tarih ve E.1991/3280, K.1992/4042 sayılı kararı. Behlül Aksay, Hukuki Açıdan Arazi ve Arsa Düzenlenmesi, Mahalli İdareler Derneği Yayını, Ankara, 1999, s. 97. 257 Tablo : 6 Kamu’ya Terk Edilen Hazine Mallarının Dağılımı (Adet-M2) Yıl Adet YolMeydan ParkÇ.Parkı Yeşil Alan Otopark Diğer Toplam 2000 228 5.335.070 4.503.120 11.208.962 373.327 763.926 22.245.045 2001 193 994.241 555.780 596.444 46.093 88.272 2.280.830 2002 238 673.630 341.445 181.774 13.760 15.721 1.236.330 2003 217 672.043 695.504 238.654 5.941 3.372 1.615.514 2004 232 473.933 639.932 180.587 4.056 20.083 1.318.591 Kaynak : Maliye Bakanlığı, “Milli Emlak Genel Müdürlüğü İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltmalar, Ankara, 20002004. Devlet mallarının (kamuya) terki uygulamasının bir zorunluluktan kaynaklandığını söylemek gerekir. Ancak, belediyelerin imar planlarını yaparken özellikle Hazine arazileri üzerine ortak kullanım alanları planlamaları, sözkonusu arazilerin finansal açıdan değerlendirme olanaklarını ortadan kaldırmakta veya azaltmaktadır. Bunun önlenmesi için imar planlarının, objektif ölçütler çerçevesinde tasarlanması, sözkonusu planları inceleyecek makamların da bu hususu dikkate almaları gerekmektedir. Diğer taraftan terk uygulamasından yararlanarak kendilerine mal terkedilen kuruluşlar, özellikle belediyeler, mevzuatla getirilen kısıtlamalara uymak ve kendilerine, daha doğrusu kamunun kullanımına terkedilen yerleri amacı dışında kullanmamalıdırlar. Aksi takdirde terkedilen taşınmaz mallar Hazine’ye geri dönecektir. Bu yüzden 258 devralan kuruluşların yaptıkları altyapı harcamaları boşa gitmiş olacaktır (433) . 3. Bedelsiz Devir a. Bedelsiz Devir Kavramı Sözcük anlamı ile devir, bir malın mülkiyetini ya da zilyetliğini başka bir kişi ya da kuruluşa geçirme eylemini ifade etmektedir (434). Devir, satış, amaçlamaktadır. hibe ve trampa gibi mülkiyetin devrini Devir işlemi terk işlemi gibi bir zorunluluktan çok, ekonomik ve sosyal amaçlarla yapılmaktadır. Türk hukuk sisteminde bedelli devir uygulamaları da bulunmaktadır. Ancak bedelli devir uygulamaları, daha önceki bölümlerde tezin sistematiği açısından “satış” olarak ele alınarak inceleme konusu yapılmıştır. Bu bölümde Türk hukuk sisteminde uygulanmakta olan “bedelsiz devir” uygulamaları ele alınmaktadır. Bedelsiz devir işleminde mülkiyet ve zilyetlik hakları ile birlikte malın kullanım ve yararlanma hakkı da devralan kişiye geçmektedir. Taşınmaz mallar yanında taşınır mallar da devir konusu olabilmektedir. b. Devlet Mallarının Bedelsiz Devri Türk hukuk sistemine göre devletin taşınır ve taşınmaz malları, başka bir kişi veya kuruluşa devredilebilmektedir. Zira, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu’nun 45.maddesine göre kamu idareleri (433) (434) İlyas Arlı, “Hazine’ce Bedelli ve Bedelsiz Devir ve Terk Edilen Taşınmaz Mallardan Geri Dönecek Taşınmaz Mallar” Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 343, Mayıs-2001. s. 86. Melike Dikici, Devir ve Terk İşlemleri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 1. 259 ihtiyaç fazlası taşınırları ile görmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinde kullanılacağına ve amacına uygun kullanılmaması halinde geri alınacağına dair tapu kütüğüne şerh konulması kaydıyla taşınmazlarını diğer kamu idarelerine bedelsiz devredilebilirler. Devir ve kayıt işlemlerine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı’nca belirlenecektir. c. Bedelsiz Devir Yapmaya Yetkililer Mülkiyetinde veya zilyetliğinde taşınır ve taşınmaz mal bulunan her kamu kurum ve kuruluşu bu malları kanunların öngördüğü kişi ve kuruluşlara devredebilirler. d. Bedelsiz Devir Yapılacak Kişi ve Kuruluşlar Devlet mallarının bedelsiz devri, buna izin veren kanunla kamu tüzel kişileri ile özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine yapılabilmektedir. (1) Kamu Tüzel Kişilerine Devir Devlet mallarının kamu tüzel kişilerine devri kamu yararı veya kamu hizmeti gibi genel yarara istinaden yapılmaktadır. Türk hukuk sisteminde 5018 sayılı Kanun’un yukarıda değinilen 45.maddesindeki genel düzenleme ile 2005 yılı Bütçe Kanunu’nun 13.maddesinin (b) fıkrasının (2) numaralı bendindeki “genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik kuruluşları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri, bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerindeki ihtiyaç fazlası eşya ve levazımın tespiti ile bunların kuruluşlar arasında bedelsiz devredilmesine veya tasfiye edilmesine” olanak veren bu genel düzenleme yanında aşağıda özetlenen özel kanunlarla da bedelsiz devir yapılabilmektedir. 260 -442 sayılı Köy Kanunu’nun ek 12.maddesi gereğince Hazine malı olup, kamu hizmetlerine tahsis edilmemiş taşınmaz mallar köy yerleşme planının uygulaması ile köyün genel ihtiyaçları için Valiliğin talebi üzerine köy tüzel kişiliği adına köye devredilir. -2510 sayılı İskan Kanunu’nun ek 17.maddesi gereğince iskanı gerekenlere dağıtılmak üzere, Hazine arazileri ilgisine göre il özel idarelerine ve belediyelere devredilir. -5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 30 ve ek 6.maddesi gereğince, il yolları ağında kalan Hazine’ye ait araziler bu kuruluşa devredilmektedir. -7044 sayılı Aslında Vakıf Olan Tarihi ve Mimari Kıymeti Haiz Eski Eserlerin Vakıflar Umum Müdürlüğüne Devrine Dair Kanun’un 1.maddesine göre, Hazine’nin mülkiyetine geçmiş tarihi ve mimari kıymete sahip eski eserler, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilmektedir. -7269 sayılı umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 31.maddesine göre, doğal afet için yaptırılan binalardan ve edinilen arsa ve arazilerden arta kalanlar Bayındırlık Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz olarak devredilebilir. -222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 62.maddesine göre, ilköğretim okullarına tahsis edilen Hazine’ye ait arazi ve binalar ilgili köy ve il özel idaresine devredilerek bunlar adına tapuya tescil edilirler. -351 sayılı Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu’nun 40.maddesi gereğince, bu kurumun hizmetleri için Hazine’ye ait bina ve arsalar devredilmektedir. -580 sayılı Milli Prodüktivite Merkezi Kuruluş Kanunu’nun 14.maddesi gereğince Hazine’ye ait bina, arsa ve araziler bu kuruluşa devredilmektedir. -1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanunu’nun Ek 4.maddesine göre, Bayındırlık ve İskan Bakanı ve 261 Maliye Bakanı’nın müşterek teklifi ve Başbakan’ın onayı ile belirlenen Hazine’ye ait arsa ve arazilerin mülkiyeti Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na bedelsiz olarak devredilir. -2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanun’un geçici 6.maddesine göre Hazine’ye ait bina ve diğer mallardan gerekli olanları yükseköğretim üst kuruluşlarına ve üniversitelere devir ve tahsise Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. -2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Hakkında Kanun’un geçici 5.maddesine göre, 8.3.1984 tarihinde tapu kütüğünde malik hanesi açık ve itirazlı olup da daha sonra Hazine adına tescil edilen taşınmaz mallar ilgili belediyelere bedelsiz devredilmektedir. Görülüyorki devlet mallarının kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz devrine ilişkin çok sayıda kanun bulunmaktadır. Bu uygulama devlet mallarının bazen de kötüye kullanılmasına yol açmaktadır. Bunun önlenmesi için Devlet mallarının kamu kurum ve kuruluşlarına devri uygulamaları tümüyle kaldırılmalıdır. Bu uygulama yerine devlet mallarının genel bütçeli kurumlarla katma ve özel bütçeli kuruluşlara tahsisi gibi diğer kamu kurum ve kuruluşlarına da tahsisine olanak veren düzenlemeler yapılmalıdır. Tahsis yoluyla mülkiyet Hazine’de kalacağından, sözkonusu malların, amaç dışı kullanımı veya hizmete olan ihtiyacın ortadan kalkmasıyla tahsis işlemi kaldırılarak, bunların daha etkin kullanımı mümkün olacaktır. Belediyelerin gecekondu ve yerleştirme uygulamaları için gerekli Hazine arazilerinin devri yerine, tercihli satış kapsamında sosyal amaçlı olarak düşük bedelli satışı öngörülmelidir. Zira belediyelerin bir kısmı sözkonusu gerekçelerle, mülkiyetini devraldıkları arazi ve arsaları, finansal amaçlı olarak kullanma yoluna gitmektedirler. 262 (2) Özel Hukuk Gerçek ve Tüzel Kişilerine Devir Devlet mallarının sosyal ve ekonomik amaçlı olarak kamu kurum ve kuruluşları dışında gerçek ve tüzel kişilere de devredilmesine olanak veren düzenlemeler mevcuttur. Bu düzenlemeler aşağıda özetle belirtilmiştir (435). -4486 sayılı Teknik ve Teknik Bahçıvanlık Okulları Kanunu’nun 11.maddesine göre, Tarım Meslek Liselerini başarı ile bitirenlere çiftçilikle meşgul olmaları için Hazine’ye ait araziler devredilmektedir. -5516 sayılı Bataklıkların Kurutulması ve Bunlardan Elde Edilecek Topraklar Hakkında Kanun’un 7.maddesi gereğince bataklıkları ihya edenlere bu yerler devredilmektedir. -5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 5.maddesine göre, kalkınmada öncelikli yörelerde ve fert başına gayrisafi yurtiçi hasıla tutarı 1500 ABD Doları veya daha az olan illerde en az 30 kişilik istihdamı öngören yatırımlara girişen gerçek ve tüzel kişilere Hazine’ye, katma bütçeli kuruluşlara, belediyelere veya il özel idarelerine ait arazi ve arsaların mülkiyeti devredilmektedir. Kanun’un uygulanmasına yönelik olarak Bakanlar Kurulu’nun 2.4.2004 gün ve 2004/7114 sayılı Kararıyla Hazine’ye Katma Bütçeli Kuruluşlara, Belediyelere veya İl Özel İdarelerine Ait Arazi veya Arsaların Gerçek veya Tüzel Kişilere Ait Arazi ve Arsaların Bedelsiz Devrine İlişkin Yönetmelik (436) ile ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Hazine mallarının gerek kamu tüzel kişilerine, gerekse özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine bedelsiz devrinin son 5 yıllık dağılımı aşağıdaki tablo’da görülmektedir. (435) (436) Dikici, a.g.e., s. 101-106. Bkz., R.G : 21.4.2004/25440. 263 Tablo : 7 Bedelsiz Devredilen Hazine Mallarının Dağılımı (Adet-M2) Yıllar 2981/3367 4325/5084 Sayılı Sayılı Kanunlar Kanunlar 222/5228 Sayılı Kanunlar 7044/4960 2809/1164 Sayılı Sayılı Kanunlar Kanunlar TOPLAM Adet M2 2000 - 57 3 1 - 61 1.771.485 2001 4 45 1 1 - 51 2.290.883 2002 - 21 - - 38 59 873.571 2003 - 19 1 32 52 2.330.725 2004 48 75 312 28 1039 1502 37.527.637 Kaynak: Maliye Bakanlığı, “Milli Emlak Genel Müdürlüğü İstatistikleri” Yayınlanmamış Çoğaltmalar, Ankara, (2000-2004). Devlet mallarından gerek kamu kurum ve kuruluşlarına gerekse özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine bedelsiz olarak devredilen Hazine mallarının dağılımına bakıldığında teşvik amaçlı yatırımlarla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na yapılan bedelsiz devirlerin çoğunlukta olduğu görülmektedir.Bu tablo bedelsiz devredilen Hazine mallarının ekonomik işlevleri itibariyle ön plana çıktığını göstermektedir. Devlet mallarının sosyal ve ekonomik amaçlı olarak gerçek ve tüzel kişilere devri uygulaması da kaldırılarak konunun, Devlet İhale Kanunu kapsamında tercihli satış çerçevesinde yeniden düzenlenmesinin daha yararlı olacağı düşünülmektedir. Böyle bir düzenleme ile “bedelsiz devir” uygulamasının kötüye kullanımı da önlenebilecektir. Diğer taraftan 5018 sayılı Kanun’la tahsisin kapsamı (tahsis yapılabilecek kamu kurum ve kuruluşları açısından) önemli ölçüde genişletilmiştir. Bu bakımdan kamu kurum ve kuruluşları tahsis için bir bedel ödemeyeceklerinden bedelsiz devir yöntemiyle güdülen amaç gerçekleşmiş olacaktır. 264 Bu yöntemin kaldırılmasının daha önemli bir gerekçesi de ecrimisil uygulaması gibi teorik bir altyapısının ve genel kabul görmüş hukuksal temellerinin bulunmamasıdır. Devlet mallarının geleneksel değerlendirme yöntemleriyle (satış, kira, irtifak hakkı tesisi ve ecrimisil uygulaması) değerlendirilmesinden elde edilen devlet malları gelirleri, sözkonusu malların büyüklüğü ile orantılı değildir. Bu durumu son beş yıl itibariyle aşağıdaki tablo’dan da görmek olanaklıdır. Tablo : 8 Devlet Malları Gelirlerinin Toplam Bütçe Gelirlerine Oranı (YTL.,%) Yıllar Devlet Malları Gelirleri Toplam Bütçe Gelirleri (1) (2) Oranı (1/2) 2000 8.348.000.- 33.040.903.000.- % 0,3 2001 396.963.000.- 51.890.481.000.- % 0,7 2002 6.670.000.- 301.984.000.- % 0,7 2003 824.442.000.- 98.495.806.000.- % 0,8 2004 1.144.991.000.- 108.073.752.000.- % 1,0 Kaynak : Maliye Bakanlığı, Kamu Hesapları Bültenleri, (2000-2004). Görülüyor ki, ülkemizde son beş yılda devlet malları gelirlerinin toplam bütçe gelirlerine oranı ortalama % 0,7 civarındadır. Oysa bu oran 2003 yılında A.B.D.’nde federal düzeyde % 3,5 (437), Fransa’da % 11 (438), (437) (438) Office Off Management And Butget, (Çevrimiçi), www.whitehouse.gov/omb/ butget/spec. 16.3.2004. Ministere De L’Economie, Des France Et De L’Industrie, La Situation Du Butget Du L’Etat, (Çevrimiçi), www.minefi.gouv.fr. 31.5.2004. 265 İngiltere’de % 5 (439), Almanya’da ise federal düzeyde %11,5 (440) civarındadır. Örnek olarak verilen bu ülkelerde devlet mallarının değerlendirilmesinden elde edilen gelirlerin toplam bütçe gelirlerine oranı ortalama %7’yi geçmektedir. Bu oran, ülkemizdeki oranın on katıdır. Ülkemizde bu oranın gelişmiş ülkelerin düzeyine çıkarılması halinde devlet mallarından elde edilen yıllık gelir tutarı 5 milyar A.B.D Doları’na yükselebilecektir. Bu tutara orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin satışı halinde elde edilecek gelirler dahil değildir. Bu noktadan hareketle ülkemizde genel olarak vergi dışı normal gelirlerin, özel olarak da bu gelir kategorisi içerisinde yer alan devlet malları gelirlerinin payının düşük olması, bunlara verilen önemi azaltmamalı, aksine atıl kaynakların ekonomiye kazandırılması amacıyla bu gelirlerin artırılmasına yönelik çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır (441). (439) (440) (441) Office For National Statistics, Public Sector Transactions By Sb-Sector And Economic Category, London, 10.3.2004. Bundesministerium Der Finanzen, (Çevrimiçi). www.poststelle.bmf.bund, 13.4.2004. Hasan Özaba, “Konsolide Bütçe Gelirleri İçerisinde Vergi Dışı Normal Gelirlerin Yeri ve Önemi”, Maliye Dergisi, Sayı: 125, Mayıs-Ağustos, 1997, s.105. 266 II. DEVLET MALLARININ ALTERNATİF DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ Devlet malları ülkemizde öteden beri satış, kiraya verme, irtifak hakkı tesisi ve ecrimisil uygulaması gibi geleneksel yöntemlerle değerlendirilmektedir. Ancak devlet mallarının geleneksel yöntemlerle değerlendirilmesi (nemalandırılması) sonucunda elde edilen gelirler, sözkonusu malların büyük mali potansiyeli ile orantılı değildir. Bu nedenle, devlet mallarının alternatif bir takım yeni yöntemlerle de değerlendirilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Bu noktada önemli olan husus, devlet mallarının mali amaçlı olarak değerlendirilmesi yanında, atıl vaziyette duran devlet mallarının özellikle de devletin taşınmaz mallarının katma değer yaratacak şekilde ekonomiye kazandırılması, böylece bir yandan üretim artışı sağlanırken, bir yanda da istihdam yaratıcı yatırımların teşvik edilmesidir (442). Bu şekilde devlet mallarının ekonomik ve sosyal işlevleri gereği bir takım kazanımlar elde edilecektir. Bu kısımda, devlet mallarına ilişkin alternatif değerlendirme yöntemleri hakkında bilgi verilirken, hangi malların bu yöntemlerle değerlendirilmesi gerektiğine ve sözkonusu yöntemlerin hayata geçirilmesi için ne gibi yasal ve yönetsel bir sürece gereksinme duyulacağına yönelik önerilerle de desteklenecektir. A. GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI 1. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Mahiyeti Amerika Birleşik Devletleri’nde 1960’lı yıllarda kurulmaya başlanan gayrimenkul yatırım ortaklıkları Türk hukuk sistemine 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 35. ve 36. maddeleriyle 1992 yılında girmiş bulunmaktadır. Ülkemizde yaşanılan ekonomik gelişmeler, gayrimenkullere yönelik talebi artırmış, ilk gayrimenkul yatırım ortaklığı ise 1995 yılında kurulmuştur. Bunun sonucu olarak gayrimenkul hem (442) Erdoğan Öner, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Açılış Konuşması, s. 8. 267 inşaat şirketleri, hem finansman kuruluşları, hem de bireysel yatırımcılar açısından cazip hale gelmiştir (443). Diğer taraftan gerek siyasal istikrarsızlıklar, gerekse iç ve dış piyasalarda yaşanan ekonomik krizler sonucunda yatırımcılar kendileri için en emin araç olarak gördükleri gayrimenkullere yaptıkları yatırımları artırmışlardır (444). Gayrimenkul yatırım ortaklıkları bir bakıma Fransa’da uygulanan gayrimenkul kiralama sivil şirketlerine benzemektedir. Zira, Fransa’daki bu şirketler gayrimenkul yatırım ortaklıkları gibi ticaret yapamamaktadırlar (445). Ülkemizde gayrimenkule yönelik büyük bir talep vardır. Ancak bu talep, büyük ölçüde sermaye gerektirdiğinden küçük yatırımcılar için bir açmaz oluşturmaktadır. İşte bu noktada gayrimenkul yatırım ortaklıkları cazip bir araç olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır (446). Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kuruluşu ve faaliyetleri Sermaye Piyasası Kanunu ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun tebliğleri ile düzenlenmektedir. a. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın Tanımı Gayrimenkul dünyanın en eski ve yaygın yatırım araçlarından biri olmuştur. Özellikle de ülkemizde daha güvenilir bir yatırım olarak düşünüldüğü için en yaygın ve en pahalı yatırımlardan biri haline gelmiştir. Bunun en büyük nedeni bu konuda kurumsal piyasaların yokluğu veya gelişememiş olmasıdır. Ülkemizde dünyadaki gelişmelere paralel olarak, gayrimenkul piyasaları ile sermaye piyasası arasındaki ilişkiyi güçlü bir şekilde kuracak yeni bir gayrimenkul finansman (443) (444) (445) (446) Yılmaz Sezer, “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı”, Vergi Raporu Dergisi, Sayı: 48, Ağustos-Eylül, 2000, s.17. Göktuğ Akkaya, “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1999, s. 144. Pierre Morançais, La Societe Civile Immobiliere De Location, Edition: Foucher, Paris, 1999, s.6. Yaşar Kısa, “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ve Türkiye’deki Uygulaması”, Maliye Dergisi, Sayı: 125, Mayıs-Ağustos, 1997, s. 126-127. 268 sisteminin kurulması zorunlu hale gelmiştir. Böylece menkul kıymetleştirilen gayrimenkuller, gelecekte belirsizlik unsuru bir spekülasyon aracı olmaktan kurtarılarak, güvenli bir yatırım aracı haline getirilmiş olacaktır (447). Bu noktadan hareketle 2499 sayılı Kanun’la konu yasal bir temele kavuşturulmuş ve Sermaye Piyasası Kurulu oluşturulmuştur. Sermaye Piyasası Kurulu’nun VI seri sayılı 11 numaralı Tebliği nin 4.maddesine göre, gayrimenkul yatırım ortaklığı, gayrimenkullere, gayrimenkule dayalı sermaye piyasası araçlarına, gayrimenkul projelerine, gayrimenkule dayalı haklara ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilen, belirli projeleri gerçekleştirmek üzere adi ortaklık kurabilen ve bu tebliğle izin verilen diğer faaliyetlerde bulunabilen sermaye piyasası kurumlarındandır. (448) Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kuruluşu, yapabileceği ve yapamayacağı faaliyetler yukarıda belirtilen 11 numaralı tebliğ ışığında açıklanmıştır. b. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın Kuruluşu Gayrimenkul yatırım ortaklığı, öngörülen amaçları gerçekleştirmek üzere, süreli veya süresiz olarak kurulabilmektedir. Kuruluş ani veya dönüşüm (bir ortaklığın esas sözleşmesinin değiştirilmesi) suretiyle iki şekilde gerçekleşebilmektedir. Gayrimenkul yatırım ortaklığının; -Kayıtlı sermayesinin en az 1 milyon YTL. olması, -Sermayenin en az % 25’inin nakit karşılığı olması, -Çıkarılmış sermayenin en az % 49’unun halka arzedilmesi, (447) (448) Gamze Gökçe, “İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetlerle Gayrimenkul Finansmanı”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 100, Nisan, 2001, s. 185. Bkz., R.G : 8.11.1998/23517. 269 -Ticaret unvanda “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” ibaresinin bulunması. -Mevcut ortaklardan en az birisinin lider girişimci olması, -Anonim ortaklık şeklinde kurulması, -Kurucuların müflis olmamaları, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet emniyeti suistimal, sahtecilik, hırsızlık, dolandırıcılık ve kaçakçılık gibi suçlardan hüküm giymemiş olması, -Sermaye piyasası faaliyetlerinden dolayı faaliyet izinleri iptal edilmemiş veya borsa üyeliğinden çıkarılmamış olması, gerekmektedir. c. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Yapabileceği Faaliyetler Gayrimenkul yatırım ortaklıkları aşağıda belirtilen alanlara yatırım yaparak faaliyetlerini sürdürürler : -Gayrimenkul sertifikalarını, konut kredileri karşılığında ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetleri ve bunlara benzer nitelikte oldukları Kurul’ca kabul edilen menkul kıymetleri alabilirler ve satabilirler. -Yukarıda sayılanların yanısıra diğer sermaye piyasası araçlarını alabilir ve satabilirler, ters repo işlemleri yapabilirler. -Alım satım kârı veya kira geliri elde etmek maksadıyla ofis, konut, iş merkezi, alışveriş merkezi, hastane, otel, ticari depolar, ticari parklar ve buna benzer gayrimenkulleri satın alabilir ve satabilirler. Otel, hastane veya buna benzer faaliyetlere girişilebilmesi için belirli asgari donanıma ihtiyaç gösteren gayrimenkullerin kiraya verilmeden önce tefrişini temin edebilirler. -Mülkiyetlerini edinerek alım satım kârı elde etmek veya kat irtifakı tesisi suretiyle proje geliştirmek maksadıyla arsa ve arazileri alabilirler. -Kamu veya özel hukuk tüzel kişiliklerince veya gerçek kişilerce, ortaklık adına, üzerlerinde proje geliştirilmesi maksadıyla müstakil ve 270 daimi bir hak niteliğinde üst hakkı tesis edilen gayrimenkulleri mülkiyetini edindikten sonra kazanç elde etmek amacıyla satabilirler. -İlgili mevzuat uyarınca gerekli tüm izinleri alınmış, projesi hazır ve onaylanmış, inşaata başlanması için yasal gerekliliği olan tüm belgelerinin tam ve doğru olarak mevcut olduğu bağımsız ekspertiz şirketleri tarafından onaylanmış gayrimenkule dayalı projelere, projenin her aşamasında gayrimenkul geliştirme kârı veya kira geliri elde etmek amacıyla mülkiyetlerini edinmek veya üst hakkı tesis ettirmek suretiyle yatırım yapabilirler. -Gayrimenkuller üzerinde intifa hakkı kurabilir ve bu hakkı kullanabilirler, devre mülk irtifakı kurabilirler, sahip oldukları arsalar üzerinde ticari kâr elde etmek maksadıyla üst hakkı yükümlüsü olabilirler, -Özel düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla yap-işlet-devret modeliyle geliştirilecek projeleri, gerekli hazırlıkların tamamlanması ve izinlerin alınması koşuluyla kendisi veya başkaları lehine üst hakkı tesis ettirmek suretiyle gerçekleştirilebilirler. -Kurul’ca uygun görülecek nitelikte teminata bağlanmış olmak kaydıyla, ileride oluşacak kira gelirlerinden pay almak amacıyla mülkiyetini edinme amacı olmaksızın veya kat irtifakı tesis edilmeksizin gerekli hazırlıkların tamamlanması ve izinlerin alınması şartıyla gayrimenkule dayalı projelere sözleşme hükümleri çerçevesinde yatırım yapabilirler. -Gerekli şartları taşıyan gayrimenkule dayalı projelere, müştereken malik olanların aralarındaki sözleşmede ortaklığın payına düşen kısım üzerindeki tasarrufuna ilişkin bir sınırlama olmaması şartıyla kat irtifakı tesisi yoluyla müştereken yatırım yapabilirler, -Mülkiyetlerini edinmek kaydıyla yurt dışındaki gayrimenkulleri alıp satabilirler, gayrimenkule dayalı olmak kaydıyla yabancı menkul kıymetlere yatırım yapabilirler, 271 -Özel sözleşme hükümleri müsait olmak kaydıyla, kira geliri elde etmek amacıyla üçüncü şahıslardan gayrimenkul kiralayabilirler ve bunları tekrar kiraya verebilirler, -Dövize dayalı işlemlerinin gerektirdiği kur ve borçlarının doğurduğu faiz oranı risklerine karşı korumak amacıyla swap ve forward işlemler yapabilirler, opsiyon yazabilirler, mala dayalı olanlar hariç vadeli işlem sözleşmeleri alabilirler. d. Gayrimenkul Faaliyetler Yatırım Ortaklığının Yapamayacağı Gayrimenkul yatırım ortaklıkları aşağıda sıralanan faaliyetleri yapamazlar. -Bankalar Kanunu’nda tanımlandığı üzere mevduat toplayamazlar ve mevduat toplama sonucunu verecek iş ve işlemler yapamazlar, -Yukarıda sayılan işlemler dışında ticari, sınai veya zirai faaliyetlerde bulunamazlar ve izin verilen yatırım alanları ile sınırlı olmak üzere kendi adına portföy işletmeciliği faaliyeti dışında sermaye piyasası faaliyetinde bulunamazlar, -Hiçbir şekilde gayrimenkullerin inşaat işlerini kendileri üstlenemez, bu amaçla personel ve ekipman edinemezler. Ancak yürütülen projelerin kontrol işleri dahili olarak yürütülecekse bu amaçla istihdam edilen personel kapsam dışındadır. -Portföylerinde bulunan gayrimenkulleri, kiracılara bu varlıklarla doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı hizmetleri sunacaklar ise kendileri işletemez ve bu amaçla personel istihdam edemezler. Ancak 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca portföyde bulunan gayrimenkullerde yapılan yöneticilik görevi işletme faaliyeti kapsamında değerlendirilmez. -Kendi personeli vasıtasıyla portföye konu olan veya olacak projeler hariç olmak üzere başka kişi ve kuruluşlara proje geliştirme, 272 proje kontrol, mal fizibilite, yasal izinlerin takibi ve buna benzer hizmetler veremezler. -Hiçbir şekilde hisse senetlerini satın aldıkları ortaklıkların sermayesine ve yönetimlerine hakim olma amacı güdemez ve hiçbir ortaklıkta sermaye veya oy haklarının %5 inden fazlasına sahip olamazlar, -Altın ve kıymetli madenlere yatırım yapamazlar, -Borsa’da veya Borsa dışı teşkilatlanmış piyasalarda işlem görmeyen sermaye piyasası araçlarına yatırım yapamazlar. Sermaye piyasası araçlarının alım satımlarının Borsa kanalıyla yapılması zorunludur. -Mala dayalı vadeli işlem sözleşmelerine veya mala yatırım yapamazlar, -Menkul kıymetleri açığa satamazlar, ödünç menkul kıymet işlemi yapamazlar, -Türev araçları kullanarak korunma amacını aşan işlemler yapamazlar, -Kanunen ödemekle yükümlü olduğu vergi, harç ve benzeri diğer giderler hariç olmak üzere varlıkların portföye alımı sırasında varlık değerinin %3 ünü aşan komisyon ücreti ve benzeri giderler yapamazlar, -Herhangi bir şekilde, devredilebilmesi konusunda bir sınırlamaya tabi olan varlıklara yatırım yapamazlar. 2. Devlet Mallarının Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile Değerlendirilmesi Gayrimenkul yatırım ortaklıkları ile gayrimenkullere dayalı projelerin gerçekleştirilmesi ancak devletin özel taşınmaz malları için sözkonusu olabilir. 273 Devletin özel taşınmaz malları arasında bu yönteme uygun olarak Hazine taşınmaz malları ile sosyal güvenlik kuruluşlarının taşınmaz malları bulunmaktadır. Gayrimenkul yatırım ortaklıkları ile ekonomik değeri yüksek Hazine taşınmaz mallarının halka açılması ve bu malların menkul kıymetleştirilmesi olanaklı hale gelebilir (449). Hazine arazi ve arsalarının sermaye piyasası araçları ile değerlendirilmesi ilk defa Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’da 542 sayılı K.H.K. ile yapılan değişiklikle olanaklı hale gelmiştir. Buna paralel olarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelikle (450) de bu Kuruluş’a gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri ile gayrimenkul yatırım ortaklıkları kurması imkanı da sağlanmıştır. Bu değişikliklerin sonucu olarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na 1996 yılında %16.67 hisse ile ( pay değeri 62.500.-YTL.) ortak olmuştur (451). Söz konusu İdare, 1998 tarihinde rüchan hakkını kullanarak sermaye artırımı için 497.625.- YTL. daha ödeme yaparak sermayesini 560.125.- YTL’na çıkarmıştır. 1999 yılı sonu itibariyle, Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’ndan sermaye artırımına mahsuben (bedelsiz) veya nakten 488.873.- YTL. temettü elde etmiştir. Gayrimenkul yatırım ortaklıkları anonim şirket şeklinde kuruldukları için Hazine’nin veya katma bütçeli kuruluşların böyle bir olanağı yoktur. Ancak bu kurum ve kuruluşlara bağlı olarak veya bağımsız olarak kurulmuş kuruluşlar vasıtasıyla böyle bir olanak vardır. Hazine taşınmaz mallarının Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile değerlendirilmesinde iki çözüm şekli önerilmektedir. Bunlar sözkonusu (449) (450) (451) Atılgan, a.g.et., s. 145. Bkz., R.G: 15.11.1997/ 23171. Gamze Gökçe, Gayrimenkul Yatırım Fonları, Yatırım Ortaklıkları, Sertifikaları ve Hazine Taşınmaz Mallarının Bu Yollarla Değerlendirilmesi, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 120. 274 Hazine arazilerinin mülkiyetinin gayrimenkul yatırım ortaklıklarına devredilmesi veya bu araziler üzerinde gayrimenkul yatırım ortaklıkları lehine irtifak hakkı kurularak portföye dahil edilmeleridir (452). Birinci çözüm şeklinde, Hazine taşınmaz mallarının değeri Sermaye Piyasası Kurulu tarafından izin verilen ekspertiz şirketlerince belirlenen değer dikkate alınarak Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre belirlenir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı bedeli belirlenen Hazine taşınmaz malını Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nden bir yıl içinde satın almak şartıyla (bedelsiz devrini) talep edecektir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı bu taşımaz mal üzerinde plan-proje yapma yetkisini Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na devredip, imar planının yapılmasını, projelendirilmesini ve pazarlamaya uygun hale getirilmesini sağlamış olacaktır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığından arsa bedelini aldığında, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne ödeme yaparak malın mülkiyetini devralacaktır. Taşınmaz malın değer tespit tarihi ile satış tarihi arasında geçen süre için, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne reeskont oranında faiz ödenmesi de bu modelde öngörülmektedir (453). Ancak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın bir özel hukuk tüzel kişisi ile müştereken bir ortaklık kurması yerine, sermayesinin tamamı kendisine ait bir Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı kurması daha uygun bir yöntem olacaktır. Zira, bir tarafta kamu hukukuna tabi Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, bir tarafta özel hukuka dahil bir gayrimenkul yatırım ortaklığı önemli sakıncalar doğuracaktır. Her şeyden önce diğer gayrimenkul yatırım ortaklıkları karşısında rekabet eşitsizliği yaratırken, hukuksal uyuşmazlıklara da yol açılmış olacaktır. Diğer taraftan bu çözüm şeklinde mevzuat değişikliği de gerekmektedir. Öyleki, bu çözüm şekli (452) (453) Özkan Susar, Tüm Yönleriyle Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2004, s. 187. Gökçe, a.g.e., s. 121. 275 Hazine arazilerinin bu amaçla kullanımı için Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na bedelsiz devrini gerekli kılmaktadır. İkinci bir çözüm olarak, kurulmuş bulunan gayrimenkul yatırım ortaklıkları lehine Hazine arazileri üzerinde irtifak hakkı tesis edilmesidir (454) . İritfak hakkı tesis bedelinin de bu araziler için bir sermaye piyasası aracı olarak ihraç edilen hisse senetleri karşılığında elde edilecek prim ve kârların esas alınması önerilebilir. Bu çözüm şekli için bir mevzuat değişikliğine de gerek bulunmamaktadır. Gelir paylaşımına dayalı bu çözümün devletin mali amaçlarına daha uygun olduğunu belirtmek gerekir. 3. Devlet Mallarının Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile Değerlendirilmesinin Yararları Devlet mallarının, özellikle de Hazine taşınmaz mallarının gayrimenkul yatırım ortaklıkları ile değerlendirilmesinin önemli yararları sözkonusu olacaktır. Bu yararları aşağıdaki şekilde özetlemek olanaklıdır: -Hazine taşınmaz mallarının genel hükümlere göre satışında, satış tutarları peşin alındığı için yüksek değerli taşınmaz malların satışı yapılamamaktadır. Bu yöntemle satış değeri yüksek olduğu için bir kişinin satın alması olanaksız olan Hazine taşınmaz malları değerlendirilmiş olacaktır. -Genel hükümlere göre yapılan satış ihalelerinde Hazine taşınmaz malları en fazla teklifi veren kişilere satılmaktadır. Alıcılar bu malları serbestçe tasarruf edebilmekte ve değeri arttığında satabilmektedirler. Böyle bir durumda taşınmaz malın değer artışı nedeniyle oluşan rantı belli bir veya birkaç kişide kalmaktadır. Oysa Hazine arazilerinin bu yöntemle değerlendirilmesi halinde sözkonusu ortaklıklar halka açık şirketler olduklarından birçok yatırımcı rantı paylaşacaktır. Bu rantın (454) Atılgan, a.g.et., s. 147. 276 küçük yatırımcılar tarafından paylaşılmasının, gelir dağılımı açısından olumlu bir yönü olacaktır. -Genel hükümlere göre yapılan kiraya verme işlemlerinin aksine, gayrimenkul yatırım ortaklıkları taşınmaz malları ekspertiz şirketlerince belirlenen bedelden kiraya vermekte ve kira bedeli her yıl yeniden belirlenmektedir. Bu itibarla, Hazine taşınmaz malları üzerinde bu yöntemle irtifak hakkı tesis edilmesi durumunda Hazine’nin elde edeceği hasılatta yıllar itibariyle artış olacaktır (455). -Hazine’nin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetindeki lojmanların ve sosyal tesislerin satışında başarılı olunamamıştır. Bunların gayrimenkul yatırım ortaklığı yöntemiyle daha verimli bir şekilde ekonomiye kazandırılması olanaklı görünmektedir. -Gayrimenkul yatırım ortaklıkları, uydu kent projeleri ve modern iş merkezleri (plazalar) gibi büyük ölçekli yatırımların finansmanına kaynak sağlamak amacıyla kurulmaktadır. Bu ortaklıklar kendileri inşaat işi yapmamakta, bu türlü yatırımları finanse etmektedirler. Diğer taraftan inşaat şirketlerinin özkaynakları, bu türlü büyük projelerin finansmanında yetersiz kaldıklarından, önemli ölçüde faiz yükü ile karşılaşabilmektedirler. Bu noktada gayrimenkul yatırım ortaklıklarının hisse senedi ihracı ile halktan daha ucuza malettikleri fonlar kullanılabilir (456). Hep inşaat alanı ile gündeme gelen gayrimenkul sektörünün, artık finans ayağı ile özellikle de istihdama katkısı, sektörün kurumsal şirketlerle kayıt altına alınarak bir taraftan da daha ciddi vergi hasılatı sağlaması ve ekonomi için önemli bir lokomotif olması olanaklıdır (457). -Gecekondu bölgelerinin ıslahı çerçevesinde, bu bölgelerdeki taşınmaz mallar ayni sermaye olarak gayrimenkul yatırım ortaklıklarının (455) Gamze Gökçe, “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları ve Kamu Taşınmaz Mallarının Değerlendirilmesi”, Maliye Dergisi, Sayı: 132, Eylül-Aralık, 1999, s. 84. (456) Doğan Cansızlar, “Gayrimenkul Finansmanda Ağırlık GYO’lara Kayacak”,DünyaGazetesi, 26.3.2001. (457) Hakan Kodal, “GYO’lar Lokomotif Olabilir”, Finansal Forum Gazetesi, 2.4.2001. 277 portföyüne dahil edilerek, değerlendirilebilmesi amacıyla gecekondu sahiplerine verilecek hisse senetleri karşılığında devredilebilir. Devredilen bu yerler gayrimenkul yatırım ortaklıklarının finansman desteğiyle modern yaşam alanlarına dönüştürülebilir (458). 4. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile Değerlendirilebilecek Devlet Malları Gayrimenkul yatırım ortaklıkları ile değerlendirilecek önemli ölçüde devlet malı bulunmaktadır. Bunların başında ekonomik değeri yüksek Hazine taşınmaz malları gelmektedir. Gayrimenkul yatırım ortaklıkları ile Hazine taşınmaz mallarının ve özellikle de Hazine arazileri ve sosyal tesislerin menkul kıymetleştirilmesi sağlanmış olacak, gayrimenkule dayalı projelerin ve yatırımların finansmanı sermaye piyasası kanalıyla desteklenecektir (459). Halka arz yönteminin Hazine arazilerinin satışında kullanılmasının günümüzde tek yolu gayrimenkul yatırım ortaklarıdır (460) . Bu yöntemle değerlendirilecek Hazine taşınmaz malları arasında araziler, arsalar, sosyal tesisler ve lojmanlar bulunmaktadır. Gerek lojmanların gerekse sosyal tesislerin satışında şimdiye dek başarılı olunamamıştır. Nitekim 2003 yılında 149.3 trilyon değer biçilerek satışa sunulan 66 adet sosyal tesisten ancak 9’u satılarak, 5,1 trilyon TL. satış hasılatı elde edilebilmiştir (461). 2004 yılında da 44 adet sosyal tesis satışa çıkarılmıştır (462). Ancak hiçbiri satılamamıştır. (458) (459) (460) (461) (462) Belgin Akçay, “Gayrimenkul Finansmanı ile Gecekondulaşmaya Son”, Finans Dünyası Dergisi, Sayı: 94, Ekim, 1997, s. 105. Doğan Cansızlar, “Mevcut Sorunlara Çözüm Önerileri ve Yeni Uygulamalar”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, s. 108. Kürşat Tuncel, “Hazine Arazileri ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları” Dünya Gazetesi, 30.4.2001. Bkz., Maliye Bakanlığı, “Milli Emlak Genel Müdürlüğü 2004 Yılı İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004. Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü, (Çevrimiçi), www..milliemlak. gov.tr, 11.6.2004. 278 Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının sayısının artması ve portföylerinin büyümesi sonucu gayrimenkul sektöründe kurumsallaşmanın ve markalaşmanın genele yayılacağı söylenmektedir (463). Haziran2004 ayı itibariyle İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının sayısı 9’dur. Bunların aynı dönem itibariyle net aktif büyüklükleri 954.9 milyon ABD dolarıdır (464). Gayrimenkul yatırım ortaklıkları sözkonusu tarih itibariyle varlıklarının %50’ini bina ve arsalara, %18’ini gayrimenkule dayalı projelere, %2’sini de diğer faaliyet sahalarına plase etmişlerdir. Bunların çıkarılmış sermayeleri toplamı 31.12.2003 tarihi itibariyle 425.000.- YTL. olmasına karşın piyasa değerleri toplamı 543.000.000.- YTL. olmuştur (465). Ortalama 6-7 yıllık bir geçmişe sahip olan gayrimenkul yatırım ortaklıklarının 1300 kat büyüklüğe sahip olmaları sektörün kârlılığı açısından önemli bir göstergedir. Gayrimenkul yatırım ortaklıklarından 4 adedinin halka açılma işlemleri devam etmekte olup, yakın bir gelecekte sayıları 13’e ulaşacaktır (466). Katma bütçeli kuruluşlarla, bağımsız bütçeli kuruluşların hizmet binaları dışındaki taşınmaz malları da bu alanda önemli bir potansiyeldir. Söz gelimi sosyal güvenlik kuruluşlarından Emekli Sandığı’nın ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nun sahip olduğu çok sayıda kıymetli taşınmaz malı bulunmaktadır. B. YAP-İŞLET-DEVRET MODELİ 1. Yap-İşlet-Devret Modelinin Mahiyeti Yap-işlet-devret modeli, dünyada uzun zamandan beri uygulanan bir finansman yöntemidir. Model daha çok kamu imtiyazı veya kamu imtiyaz sözleşmesi adlarıyla uygulanmıştır. Osmanlı devletinin son (463) (464) (465) (466) Işık Gökkaya, “GYO’ların Problemlerinin Başında KDV ve Harçlar Geliyor”, Dünya Gazetesi, 28.5.2001. Global Günlük Araştırma Raporu, (Çevrimiçi), www.gyoder.org.tr, 11.06.2004. Sermaye Piyasası Kurulu, (Çevrimiçi) www.spk.gov.tr, 25.5.2005. Susar, a.g.e., s. 30. 279 dönemlerinde de yabancılara birçok kamu hizmeti imtiyazı verilmiştir. Bu imtiyazların belli başlıları şunlardır (467): -Posta, telgraf, telefon hizmetleri imtiyazı, -Fenerler imtiyazı, -Liman ve rıhtım hizmetleri imtiyazı, -Elektrik, gaz ve su hizmetleri imtiyazı. Yap-işlet-devret modeli yabancı ülkelerde de yaygın bir kullanıma sahiptir. Örneğin İngiltere ve Galler arasındaki Severn Makas Köprüsü, Thames nehri üzerinde kurulan Dartfod Köprüsü, Fransa’da Disneyland kompleksi ve Orly Havaalanı, Kanada’da Toronto Havaalanı, ABD’nde San Francisco Köprüsü ve Trans-Alaska Petrol Boru Hattı projeleri bu modelle gerçekleştirilmiştir (468). Yap-İşlet-Devret modeli ülkemizde 1980’li yıllarda izlenmeye başlanan, özelleştirme ve dışa açılma politikalarının sonucu olarak gündeme gelmiş bir yöntemdir. Gündeme geliş nedenleri arasında bir taraftan alternatif bir finansman modeli oluşturması, diğer taraftan, yapılacak veya kurulacak tesis için gerekli arsa, arazi veya binaların bir kısmının veya tamamının işletmeci-kurucu şirkete ücreti karşılığında sunularak devlete gelir temin edilmesi, ayrıca yapılacak-kurulacak tesislerin belli bir dönem sonunda devlete intikalini sağlamak suretiyle, bunlardan gerek mali amaçlı olarak, gerekse sosyal ve ekonomik amaçlı olarak yararlanılması gibi nedenler bulunmaktadır. (467) (468) Tayyar Tarı, “Yap-İşlet-Devret Modelinin Uygulanması, Uygulama Şartları ve Mevzuatımızdaki Yeri”, Yayınlanmamış Bütçe Kontrolörlüğü, Yeterlik Etüdü, Ankara, 1990, s. 30-36. Kürşat Yerlikaya, “Türkiye’de Yap-İşlet-Devret Modeli ve Kamu Borçlanması”, XVIII. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, M.Ü. Maliye Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, No: 16, İstanbul, 2003, s. 424. 280 Yap-İşlet-Devret modelinin hukuksal temelini oluşturan 3996 sayılı Kanun’un gerekçesinde bu durum açıkça yer almış olup; aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir (469): “Ülke kalkınmasında önem taşıyan ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren ve yaygın bir işletmecilik anlayışında yapılması yararlı olan yatırım ve hizmetlerin gerçekleştirilmesinde hizmetin asli sahibi olan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinin yanı sıra Türk kanunlarına göre kurulmuş olan sermaye şirketleri ve Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu hükümlerine göre Türkiye’de faaliyette bulunmasına izin verilen yabancı şirketlerin de görevlendirilmesi, kamunun kıt kaynaklarının en gerçekçi biçimde kullanılması açısından önem taşımaktadır. Bu çerçevede özel sektörün ve yabancı kuruluşların sözkonusu yatırım ve hizmet alanına çekilmesi, ekonomik kaynak sorunlarına çözüm getireceği gibi hedeflenen büyüme doğrultusunda yatırımların hayata geçirilmesi, yeni iş olanaklarının yaratılması ve işsizliğin giderilmesi konularında yardımcı olacaktır.” Yap-işlet-devret modeli, kamu kurum ve kuruluşlarının görev alanına giren yatırım veya hizmetin, yatırım ve işletme döneminde yapılacak masrafları yüklenen ve karşılığında yatırım sonucu ortaya çıkacak tesisin önceden belirlenen bir süre ve tarife üzerinden işletme hakkına sahip olan bir şirket eliyle gerçekleştirilmesidir (470). Yap-işletdevret modeli ile Haziran-2003 ayı sonuna kadar 23 elektrik üretim tesisi gerçekleştirilmiştir. Bunun 4’ü doğalgaz, 2’si rüzgar, 17’si de hidroelektrik santralidir (471). (469) (470) (471) Cengiz Güneş, Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret, İşletme Hakkı Devirleri ve Vergi Uygulamaları, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 1999, s. 41. Uğur Emek, Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet ve Kamu Hizmeti İmtiyazı Mevzuatı, D.P.T. Yayını, No: 2659, Ankara, 2002, s. 3. Cumhurbaşkanlığı, “Devlet Denetleme Kurulu Araştırma Raporu”, Sayı : 2003/6, Ankara, 21.7.2003. 281 Bu modelle ülkemizde gerçekleştirilen başlıca diğer tesisler şunlardır (472): -Kınalı-Sakarya Otoyolu, -Mersin, Antalya, Ege, Adana ve Trabzon Serbest Bölgeleri, -Ankara Metrosu ve Atakule İş Merkezi, -İstanbul İgdaş Doğalgaz Şebekeleri, -İzmit İçme Suyu Projesi. a. Yap-İşlet-Devret Modelinin Tanımı Yol, su, elektrik, gaz ve benzeri temel altyapısal bir takım kamu hizmetlerinin düzenli ve sürekli işleyecek şekilde organize edilmesi gerekmektedir. Bu hizmetlerin kamu kurum ve kuruluşları yanında özel sektör tarafından da devletin gözetiminde sürdürülmesi sözkonusudur. Yeni kaynak arayışları çerçevesinde gündeme gelen yap-işletdevret modeli, bu arayışların yasal bir temele oturtulması çabalarına sahne olmuştur. Bu çabaların sonucu olarak önce 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Kanun’un amacı Türkiye Elektrik Kurumu dışında özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketleri statüsüne sahip yerli ve yabancı şirketlerin elektrik üretimi, iletimi, dağıtım ve ticareti ile görevlendirilmesini düzenlemektir. Kanun’un uygulama şekli ve daha ayrıntılı hususların gösterilmesi için 16.8.1985 tarih ve 85/9800 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Görevlendirilecekleri Bölgeler Hakkında Yönetmelik (473) ve 2.2.1987 tarih ve 87/11488 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik (472) (473) Yerlikaya, a.g.m., s. 425-426. Bkz., R.G : 4.9.1985/18858. 282 Üretim İletim Anonim Şirketi ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Dışındaki Kuruluşlara Elektrik Enerjisi Üretimi, İletimi, Dağıtım ve Ticareti Konusunda Görev Verilmesi Esasları Hakkında Yönetmelik (474) yayınlanmıştır. Sözkonusu kanun ve yönetmeliklerle bir takım yerli ve yabancı sermaye şirketlerine elektrik üretim ve dağıtım konularında işletme hakkı verilmiştir. Daha sonra çıkarılan 3465 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun’la özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketlerinin otoyol yapımı, bakımı ve işletilmesi ile görevlendirilmesi düzenlenmiştir. Bu Kanun’un uygulama şeklini göstermek üzere Bakanlar Kurulu’nun 1.3.1993 tarih ve 93/4186 sayılı kararı eki Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun’un Uygulama Yönetmeliği (475) yürürlüğe konulmuştur. Her ne kadar 3096 ve 3465 sayılı Kanun’larda yap-işlet-devret ibareleri geçmemişse de yapılan-kurulan ve işletme hakkı verilen tesislerin belli bir dönem sonunda bedelsiz olarak idareye (ilgili kamu kuruluşuna) devredileceğinin öngörüldüğünü belirtmek gerekir. Yap-işlet-devret modeli, 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun’la bütünüyle yasal bir zemine oturtulmuştur. Kanun’un amacı, “kamu kurum ve kuruluşlarınca (kamu iktisadi teşebbüsleri dahil) gerçekleştirilmek istenen ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren bazı yatırım ve hizmetlerin yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yapılması” şeklinde özetlenmiştir. (474) (475) Bkz., R.G : 23.2.1987/ 19381. Bkz., R.G : 14.4.1993/21552. 283 3996 sayılı Kanun’un 3.maddesinin (a) bendine göre yap-işletdevret modeli şu şekilde tanımlanmıştır : “İleri teknoloji gerektiren ve yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan projelerin gerçekleştirlmesinde kullanılmak üzere getirilen özel bir finansman modeli olup, yatırım bedelinin (elde edilecek kâr dahil) sermaye şirketine veya yabancı şirkete, şirketin işletme süresi içerisinde ürettiği mal veya hizmetin idare veya hizmetten yararlananlarca satın alınması suretiyle ödenmesini ifade eder.” Kanun’un 8.maddesiyle sözleşme süresi 49 yıl olarak belirlenirken, 9.maddesiyle de sözleşme süresi sonunda, tesis ve işletmeler her türlü borç ve yükümlülüklerden temizlenmiş olarak, çalışır vaziyette bedelsiz olarak idareye devredilmektedir. Konu ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu’nun, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında 3996 sayılı Kanun’un Uygulama Usul ve Esaslarına İlişkin 6.8.1994 gün ve 94/5097 sayılı kararı (476) yayınlanmıştır. Köprü, tünel, baraj, sulama, kanalizasyon, haberleşme, maden işletmeciliği, fabrika ve tesis inşaatları, otoyol, demiryolu, parklar, havalimanları bu Kanun kapsamında yaptırılacak işler arasında sayılmıştır. O halde yap-işlet-devret modeli, bir kamu hizmeti veya bayındırlık işinin özel teşebbüs tarafından masrafları karşılanarak kurulmasını, belirli bir süre işletilmek suretiyle yatırılan sermayenin amortisman ve kâr gerçekleştirildikten sonra tesisin bedelsiz olarak ilgili kamu kurum veya kuruluşuna devir ve teslimini sağlayan bir yöntemdir (477) . (476) (477) Bkz., R.G : 1.10.1994/22068. Ergin Nomer - Nuray Ekşi - Günseli Gelgel, Milletlerarası Tahkim, Beta Yayını, İstanbul, 2000, s. 85. 284 b. Yap-İşlet-Devret Modelinin Özellikleri Yap-işlet-devret modeli, bir yanıyla özelleştirme, bir yanıyla finansman yöntemi olarak belirirken (478) bir yanıyla da devlete ait arsa ve arazilerin yapıcı- işletici firmaya verilerek maliyet avantajı ile kamunun yararına sunulmasını ve tesislerin sözleşme süreci sonunda idareye geçmesiyle de devletin bundan gerek mali, gerekse sosyal ve ekonomik amaçlı yararlanmasını ifade etmektedir. Yap-işlet-devret modeli yukarıda değinilen yönleri itibariyle bir takım özellikler taşımaktadır (479): -Model iki taraflı bir sözleşmedir. Taraflardan biri ilgili kamu kurum veya kuruluşu iken diğer tarafta yüklenici firma bulunmaktadır. -Modelde karşılıklı anlaşma sözkonusudur. Anlaşmanın tamamlanması için icap-kabul ilişkisinin kurulması gerekmektedir. Model bu yönüyle iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. -Modelde bir eser unsurunun varlığı sözkonusudur. Modelde yapılan sözleşme gereği bir eser meydana gelmektedir. Bu eserin meydana getirilmesi ise sözleşmenin esasla unsurlarından birini oluşturmaktadır. -Modelde bedel (ücret) vaadi sözkonusudur. Yap-işlet-devret sözleşmesi ivazlı bir akittir. Zira sözleşme süresi içinde, idare yüklenicinin eseri bedelsiz kullanmasına izin vererek, yüklenicinin ekonomik olarak istifadesine sunması bedeli (ücreti) oluşturmaktadır (480). -Modelde kamu kurum veya kuruluşunun esere belirli bir katılımının bulunması şarttır. Örneğin yap-işlet-devret sözleşmesine göre bina inşa ettiren iş sahibinin (kamu kurum veya kuruluşunun) inşa edilen bina (eser) karşılığında arsasını belirli bir süre yüklenicinin kullanımına (478) (479) (480) Üstün Dikeç, “Vergi Dışı Gelirlerin Genel Değerlendirilmesi”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Panel, s. 265-266. Cüneyt Demirci, “Devlet Mallarının Yap-İşlet-Devret Modeliyle Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İzmir, 2000, s. 70-74. Doğan Şenyüz, Borçlar Kanununa Göre Yap-İşlet-Devret Sözleşmesi, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 1999, s. 8. 285 bırakması gerekmektedir. Bu katılım yap-işlet-devret sözleşmesinin oluşmasında zorunlu bir unsurdur (481). -Model bir imtiyaz sözleşmesidir. Devlet enerji, yol, su ve diğer önemli altyapı hizmetleri konusunda bunların gerçekleştirilmesinde ve işletilmesinde özel sektörün katılımı için bir takım firma veya konsorsiyumlarla yap-işlet-devret modeli ile imtiyaz sözleşmeleri yapmak durumunda kalmaktadır. -Model uzun vadeli bir ilişkidir. Yap-işlet-devret modeli ile yapılan yatırımlar genel olarak büyük çaplı ve riskli yatırımlar olması nedeniyle sözleşme süreleri uzun vadelidir. Nitekim 3996 sayılı Kanun’la bu süre 49 yıl olarak belirlenmiştir. -Model, devletin denetim ve gözetimine dayanmaktadır. Kamu hizmetlerinin görülmesi devletin vazgeçilmez görevlerindendir. Devlet bir takım kamu hizmetlerini imtiyaz sözleşmeleri ile özel firmalara bırakmış olsa da yap-işlet-devret modeli özellikle altyapı projeleri ile sıkı sıkıya bağlantılı olduğu için hükümetlerin rolü son derece önemlidir. -Model yüklenicinin haklarını garanti etmektedir. Yap-işlet-devret modeline göre akdedilen sözleşmelerde, devlet yüklenici firmanın yaptığı yatırımının karşılığında, sermayesinin geri dönüşü ve belli bir kâr garantisini de içeren hakları güvence altına alınmaktadır (482). -Modele göre düzenlenen sözleşmeler kamu hizmeti imtiyaz sözleşmeleri olduğu için uyuşmazlık halinde idari yargı yetkilidir (483). Ancak uyuşmazlığın çözümünde ulusal ve uluslararası tahkim öngörülebilmektedir. (481) (482) (483) Şenyüz, a.g.e., s. 9. Vahit Polatkan, Yap-İşlet-Devret Modeli ile Uluslararası Tahkim, Yaklaşım Yayını, Ankara, 2000, s. 60. Vahit Polatkan, “YİD Modeli Sözleşmelerin Danıştay Tarafından İdari ve Yargısal Açıdan İncelenmesi”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 76, Nisan-1999, s. 33. 286 2.Yap-İşlet-Devret Modelinin Yararları Yap-işlet-devret modelinin uygulanmasında birçok yararlar ortaya çıkmaktadır. Bu yararları aşağıdaki şekilde özetle sıralamak olanaklıdır (484) . -İleri teknoloji transferinin gerçekleşmesini sağlar. Yap-işletdevret modeli ileri teknoloji gerektiren yatırımlara yönelik bulunduğundan ve yabancı yatırımcılara da açık bulunduğundan, ülkemize ileri teknoloji transferi olacaktır. İleri teknoloji transferi ise verimliliği ve ulusal geliri artıracaktır. -Yabancı sermaye girişine olanak vermektedir. Yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirilecek işler için gerekli kredinin genellikle uluşlararası piyasalardan temini, ülkeye kaynak girişi demektir. Bu durum ülkemizin kredibilitesi açısından da olumlu izlenim yaratacaktır. -İç kaynaklar alternatif yatırımlara kanalize edilecektir. Yap-işletdevret modeli ile devlet bütçesinden altyapı yatırımlarına ayrılan kaynaklar, başka alanlara aktarılacağından, yatırım, üretim, ihracat, ödemeler dengesi ve istihdam düzeyinde olumlu sonuçlar alınacaktır. -Dış borçların hafifletilmesine katkı sağlayacaktır. Büyük altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinde, hükümetler borçlanma yerine bu modeli tercih ettiklerinde dış borçlanma yapılmayacaktır. Finansman özel sektör veya yabancı firmalar tarafından sağlanacaktır (485). -İstihdama, üretime ve vergi artışına olumlu katkıları olacaktır. Model büyük çaplı projeler üzerinde uygulandığından işgücü talebini artıracaktır. Bu durum sigorta primlerinde ve ücretlerden kesilen vergilerde de artışa yol açacaktır (486). (484) (485) (486) Demirci, a.g.et., s. 116-128. Özhan Uluatam, “Yap-İşlet-Devret Modeli Üzerine Düşünceler”, İşveren Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 5, Şubat, 1989. s. 17. Turan Emeksiz, “Yap-İşlet-Devret Modelinin Vergilendirilmesi”, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu, Bilim Raporu, No: 953/1992, Ankara, 1996, s. 6-7. 287 Yap-işlet-devret modelinin bütçe olanaklarını kullanmaksızın ülke kalkınmasında ve devlet mallarının mali ve ekonomik açıdan değerlendirilmesinde önemli bir yatırım ve finansman yöntemi olduğunu belirtmek gerekir. Modelin istihdama katkısı nedeniyle sosyal sorunlara da önemli katkıları söz konusudur. Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre Haziran-2004 ayı itibariyle ülkemizde çeşitli sektörlere göre inşa halindeki, proje çalışmaları devam eden ve düşünce aşamasında olan yap-işlet-devret modeline ilişkin yatırım projelerinin sektörler itibariyle adedi ile proje maliyetleri ABD doları bazında aşağıdaki tablo’da görülmektedir. Tablo : 9 Yap-İşlet-Devret Modeli ile Gerçekleştirilen Yatırım Projeleri (Adedi ve Proje Maliyeti) Enerji sektörü Madencilik s. Adet Proje M Milyar $ Adet 337 20.934.5 Kaynak: 1 Ulaştırma Proje M Adet Milyar $ 0,6 27 Turizm Toplam Proje M Milyar $ Adet Proje M Milyar $ Adet ProjeM Milyar $ 6.299.2 25 485.7 390 27.720.- Devlet Planlama Teşkilatı, “2004 Yılı Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004. İstatistikleri”, Yap-işlet-devret modelinin hayata geçirilmesi halinde enerji sektörü başta olmak üzere ulaştırma ve turizm yatırımlarının önemli ölçüde artış kaydedeceğini tablodaki rakamlar ortaya kaoymaktadır. Diğer taraftan son beş yılda (1999-2003) Hazine Müsteşarlığı tarafından teşvik belgeli olarak yap-işlet-devret modeline göre 288 gerçekleştirilen 11 adet projenin yatırım tutarı 450 milyar TL. olup, istihdama katkısı ise 1789 kişidir (487). 3. Devlet Değerlendirilmesi Mallarının Yap-İşlet-Devret Modeli ile Yap-işlet-devret modeli bir takım kamu hizmetlerinin, devletin kıt kaynaklarını zorlamaksızın, özel sektör aracılığı ile yaptırılmasına yönelik bir finansman yöntemidir. Bu model ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren yatırım ve hizmetlerin gerçekleştirlmesinde kendine özgü bir takım dinamikler içerir. Bunlar modelin yer, zaman ve teknoloji faktörleridir. Modelde “yer” faktörünü, yatırımın gerçekleştirilmesi için bina, arsa, arazi gibi taşınmaz malların ilgili kamu kurum veya kuruluşu tarafından yüklenicinin hizmetine sunulması oluşturmaktadır. Sözkonusu taşınmaz mallar ister Hazineye veya ilgili kamu kuruluşuna ait olsun, isterse kamulaştırma yoluyla temin edilsin bedeli yükleniciden alınarak, bunun karşılığında taşınmaz üzerinde yüklenici lehine üst hakkı tesis edilmektedir. Bu husus 3996 sayılı Kanun’un Uygulama Usul ve Esaslarına İlişkin Karar’ın 38. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Modelde “zaman” faktörünü, yatırımın gerçekleştirilmesi için uygun zamanın seçimi oluşturmaktadır. Belirli bir talep yapısına sahip olmayan, yakın bir gelecekte de böyle bir olasılık bulunmayan bir yatırımın “gerçekleştirilebilir” olmadığının kabulü gerekir. Modelin “teknoloji” faktörünü ise yapılacak yatırım için mevcut teknoloji düzeyinin elverişli olması oluşturur. Aksi halde yapılacak yatırımların boşa çıkması sözkonusudur. Yap-işlet-devret modeli bir finansman yöntemi olduğu kadar, devlet mallarının değerlendirilmesi açısından bir gelir kaynağıdır. Ülkemizde, yap-işlet-devret modeline ilişkin hizmetler, Devlet İhale (487) Hazine Müsteşarlığı, (Çevrimiçi), www.treasury, gov.tr, 1.6.2004. 289 Kanunu dışında bulunan Kanun, Bakanlar Kurulu Kararları ve Yönetmeliklerle düzenlenmektedir. Ancak, bu uygulamalar mevzuat karmaşası yaratmaktadır. Bu modelin de Kamu İhale Kanunu kapsamına alınmasında yarar bulunmaktadır. Yap-işlet-devret modeline göre süre sonunda tesisin işletici tarafından ilgili kamu kurum veya kuruluşuna devrinde 13 sayılı Katma Değer Vergisi Sirküleri uyarınca K.D.V. alınmayacaktır. Yap-işlet-devret modeline göre değerlendirilecek devlet malları, Kıyı Kanunun’daki istisnai hükümler bir tarafa bırakılırsa devletin özel mallarıdır. Zira gerek mülkiyetin devrinde, gerekse irtifak hakkı tesisinde, bu malların tapuya tescil zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Devletin özel malları arasında bulunan, Hazine’ye ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait tapulu taşınmaz mallar bu modele uygun birer vasıtadır. Bu çerçevede ülkemizin enerji ihtiyacını gidermek bakımından termik ve hidroelektrik santraller, nükleer enerji santralleri, doğalgaz dönüşüm santralleri, otoyollar, şehirlerin su, kanalizasyon ve gaz dağıtım şebekeleri ile benzeri büyük ölçekli ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren diğer projeler için gerekli olan Hazine arazileri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait, arsa ve araziler yap-işlet-devret modeli ile değerlendirilebilir. Diğer taraftan devletin kamu malları arasında bulunan kıyıların da bu modelle değerlendirilmesi olanaklıdır. Zira gerek 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 6.maddesine, gerekse Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 13.maddesine göre, onaylı imar planlarına göre ve çevre kirliliğinin önlenmesine ilişkin tüm önlemler alınmak koşulu ile; -Kıyının kamu yararına kullanımına ve kıyıyı korumak amacına yönelik altyapı ve tesisler; İskele, liman, barınak, yanaşma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, istinat duvarı, fener, çekek yeri, kayıkhane, tuzla, dalyan, tasfiye ve pompaj istasyonları, -Faaliyetlerinin özellikleri gereği kıyıdan başka yerde yapılmaları olanaksız olan yapı ve tesisler; Tersane, gemi söküm yeri, su ürünü üretim ve yetiştirme tesisleri, 290 -Bu alanların tamamlayıcısı niteliğinde olan ve yapılması zorunlu alt ve üst yapı tesisleri yapılabilmektedir. Kıyılarda ayrıca uygulama imar planı yapılmaksızın, sabit olmayan duş, gölgelik, soyunma kabini, aralarında enaz 150 metre mesafe olmak kaydıyla 6 metrekareyi geçmeyen büfe ve kirletici etkisi olmayan seyyar tuvalet ve ahşap iskeleler yapılabilmektedir. Kanun koyucu kıyılardaki çirkin ve düzensiz görüntünün önlenmesi için ilke olarak yapılaşmayı yasaklamakla birlikte yukarıda değinilen istisnalarla bir takım yapılaşmalara izin vermiştir (488). Her ne kadar köprü ve menfez dışındaki yapıların kamu yararından daha çok özel yararlanmalara yönelik bulunduğu (489) ifade edilse bile, dalgakıran, istinat duvarı, tasfiye ve pompaj istasyonları gibi yapıların da kıyıyı koruma ve çevre kirliliğini önleme amacına uygun yapılar olarak kabul etmek gerekir. Üç tarafı denizlerle çevrili, ülkemizin kıyı zenginliği, gerek turistik açıdan, gerekse ticari açıdan büyük bir potansiyel oluşturmaktadır. Kıyılarda, deniz taşımacılığı, gemi endüstrisi, dış ticaret, turizm, su ürünü üretim yeri gibi amaçlarla, yap-işlet-devret modeline uygun tesisler kurmak olanaklıdır. Bu amaçlara uygun olarak Kıyı Kanunu’nun tanıdığı bu olanaklardan yararlanarak, dalyanlar ve limanlar inşa edilebilir. Zira bu amaçla Ulaştırma Bakanlığı, Devlet Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü’nce alt yapı inşaatları tamamlanan 7 adet yat limanının alt ve üst yapı tesislerinin inşaatı ve işletilmesi için ihaleye çıkılmıştır (490). Diğer taraftan mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılarak ülkemizin akarsu kaynaklarının, hidrolik enerjisinde kullanımı amacıyla, yap-işlet-devret modeli ile hidroelektrik santralleri yapımları (488) (489) (490) Mustafa Boyan, Çevre ve Kıyılar, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998, s. 11. Ümit Akın, İdare Hukuku Açısından Kıyıların Tabi Olduğu Hukuki Rejim, Yetkin Yayınları, Ankara, 1998, s. 110. Yeni Şafak Gazetesi, “Limanlarda Yap-İşlet-Devret Dönemi Başlıyor” 13.12.2004. 291 hızlandırılmalıdır. Bu çerçevede Türkiye’nin su strateji planlamasına gitmesi önerilmektedir (491). Irak’taki savaştan sonra suyun dünya dengeleri açısından petrolden daha önemli hale geldiği belirtilerek, ABD’nin Irak’ın yeni hükümeti ile Fırat ve Dicle nehirlerinin sularının stratejik önemi çerçevesinde çalışmalar başlatmasının bunu doğruladığı ifade edilmektedir. Öyle ki Ortadoğuda suyun paylaşımının bir nevi “su savaşları”na dönüşeceği de vurgulanmaktadır (492). C. KAT KARŞILIĞI ARSA VERİLMESİ 1. Kat Karşılığı Arsa Verilmesinin Mahiyeti Kat karşılığı arsa verilmesi, iki tarafa borç yükleyen ivazlı sözleşmelerdendir. Bu sözleşme çift tipli bir karma sözleşmedir (493). Kat karşılığı arsa verilmesi sözleşmesinin tarafları yüklenici (müteahhit) ve arsa sahibidir. Bu sözleşme ile arsa sahibi, para yerine arsasının tamamını veya bir kısmını yükleniciye devretmek suretiyle karşılığında belirli dairelerin yapılması olanağını elde etmekte, böylece hem arsasını iyi değerlendirerek bir daire veya oturacak ev yerine daha fazla daire almış olmakta, hem de bunun için para ödemek durumunda kalmamaktadır. Yüklenici ise yeni iş yapma olanağı yanında arsa sahibinden inşaata karşılık aldığı arsa paylarını satarak tüm inşaatı tamamlamakta ve kâr sağlamaktadaır. Sonuçta arsa sahibi arsasını, yüklenici ise girişim (teşebbüs) gücünü değerlendirmiş olmaktadır. Bunların dışında işyeri ve konut ihtiyacının sürekli artış göstermesi ve diğer sosyal ve ekonomik ihtiyaçların bir sonucu olarak kat karşılığı arsa verilmesi sözleşmesi denilen bir sözleşme biçimi ortaya çıkmış bulunmaktadır. Uygulamada bu sözleşmenin, “inşaat sözleşmesi”, “kat yapım sözleşmesi”, “taşınmaz (491) (492) (493) Binali Yıldırım, “Suyumuzun Geleceği ve Türkiye Su Politikaları” (Panel), Açılış Konuşması, İstanbul, 2004. Frederick Lorenz, “Ortadoğu’da Su Savaşları Kapıda”, The Seattle Times, 7.2.2004. Mustafa Reşit Karahasan, İnşaat, İmar, İhale Hukuku, Cilt: 1, Beta Yayını, Ankara, 1997, s. 628. 292 mal satışı ve inşaat sözleşmesi” ve “kat karşılığı inşaat” gibi değişik isimlerle de anıldığı görülmektedir (494). İsim farklılıklarına rağmen bu sözleşmeler ile güdülen amaç aynıdır. Bu amaç, arsa sahibine, yüklenicinin kendisinden aldığı arsa payına karşılık bir bütünlük arz eden binayı ve dolayısıyla bağımsız bölümleri yapıp teslim etmesidir. Kat karşılığı arsa verilmesi bu yönüyle, yüklenici yönünden inşaat yapmak yükümlülüğü, arsa sahibi yönünden ise tapuda pay geçirim yükümlülüğü içerdiğinden inşaat yapma ve satış vadi olarak karmaşık, bir nitelik taşımaktadır (495). Bu sözleşmeler ayrıca kendine özgü yapısı olan birleşik, rızai, borçlandırıcı, resmi şekilde yapılması gereken, ani edimli ve sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerdendir (496). 2. Kat Karşılığı Arsa Verilmesinin Tanımı ve Unsurları Borçlar Kanunu’nun istisna (eser) sözleşmesinin değişik bir tezahürü biçiminde uygulanan kat karşılığı arsa verilmesi sözleşmesi bir tarafın (yüklenicinin), diğer tarafın (arsa sahibinin) arsası üzerinde veya arsadaki belli paylarının üzerinde, bunların mülkiyetine karşılık bağımsız bölümler inşa etmek suretiyle bütünlük arzeden bir bina yapma borcu altına girmesidir. Medeni Kanun’un 1009.maddesine göre, tapu kütüğüne şerh edilecek kişisel haklar arasında “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinden doğan haklar” da sayılmıştır. Diğer taraftan bu tür sözleşmelerin resmi şekilde yapılmasını amir bulunan Tapu Sicil Tüzüğü’nün 55.maddesinde kişisel hakların şerhi için aranacak belgeler arasında “kat karşılığı inşaat hakkı için noterce düzenlenmiş sözleşme” ler de sayılmıştır. (494) (495) (496) Yavuz, a.g.e., s. 322. Cengiz Kostakoğlu, İçtihatlı İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, Ankara, 1993, s. 49. Özgür Katip Kaya, Arsa Payı Karşılığı Kat Yapım Sözleşmesi, Keserci Yayını, İstanbul, 1993, s. 15-21. 293 Kat karşılığı arsa verilmesinin bir takım unsurları bulunmaktadır. Bunlar aşağıda sıralanmıştır. -Arsa sahibi, arsa paylarını yükleniciye devir borcu altına girmelidir. -Yüklenici, arsa sahibine karşı kat (bağımsız bölüm) inşaatı yapma borcu altına girmelidir. -Arsa sahibi ile yüklenici arasında bir anlaşma olmalıdır. Bu tür sözleşmelerde, yüklenicinin arsa sahibine vereceği bağımsız bölüm veya bölümler, arsa sahibince tahsis edilecek arsa üzerinde yapılacak inşaattan olabileceği gibi yüklenicinin bir başka yerdeki inşaatından da olabilir (497). 3. Devlet Mallarının Kat Karşılığı Arsa Verilmesi ile Değerlendirilmesi Gayrimenkul yatırım ortaklığı ve yap-işlet-devret modeli gibi kat karşılığı arsa verilmesi yöntemi de Devlet İhale Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Diğer taraftan bu yöntemin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabi olmadığı da belirtilmiştir. Kamu İhale Kurulu’nun 10.4.2003 gün ve 2003/DKD.115 sayılı kararında, kamu harcaması gerektirmeyen ve ödenek kullanımı da sözkonusu olmayan kat karşılığı arsa verilmesi yönteminin Kamu İhale Kanunu’na tabi olmadığı vurgulanmıştır. Ancak, kat karşılığı arsa verilmesi uygulaması, “kat karşılığı inşaat yaptırılması” adı altında 152 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği (498) ile yürütülmeye çalışılmaktadır. Sözkonusu genel tebliğe göre, Hazine’ye ait taşınmaz malların (arsaların) pazarlık usulü ile yüklenicilere devredilerek bu yöntemle değerlendirilmesine çalışılmaktadır. Buna göre kat karşılığı inşaat yaptırılarak değerlendirilmesi düşünülen taşınmaz mallar, “Hazine’ye ait arsalar, imar planı içine alınarak veya mevzii imar planı düzenlenerek arsa vasfını (497) (498) Kostakoğlu, a.g.e., s. 49. Maliye Bakanlığı, a.g.e., s. 154. 294 kazanabilecek araziler ve üzerindeki bina çok eski olduğu için yıkılmasında Hazine yararı olan yerler” olarak sayılmıştır. Hazine taşınmaz mallarının bu yolla değerlendirilmesinde, sözkonusu malların hisseli olması halinde öncelikle rızai taksim yolunun aranacağı, bunun olanaksız olması halinde satış veya diğer hissedarların çoğunluğunun kararı ile aşağıdaki olasılıklara göre işlem yapılacağı öngörülmüştür (499): -Diğer hissedarlar, tüm işlemlerin Hazine’ce yürütülmesine karar verirlerse, kendilerine hisseleri oranında bağımsız bölüm verilmesi, -Diğer hissedarlar, kat karşılığı inşaatı kendileri yapmak istemeleri halinde, kendilerine geçici ihale yapılması, -Diğer hissedarlar, Hazine’nin bilgisi dışında üçüncü kişilerle ön anlaşma yaptıkları takdirde, Hazine hissesine karşılık verilecek bağımsız bölümlerin, diğerlerine tanınan haklardan aşağı olmamak üzere anlaşma yapılması, Yoluna gidilecektir. Yukarıda değinilen genel tebliğe göre, ihale komisyonu, bu amaçla verilen teklifleri inceleyerek, uygun teklifte bulunana geçici ihale yapar. Süreye ihtiyaç duyarsa en uygun teklifi veren 5 istekliyi daha sonra yapılacak pazarlığa davet eder. Pazarlıkta, en uygun proje ve teklifte bulunana geçici ihale yapılarak onay için Maliye Bakanlığı’na gönderilir. Onaylandığı takdirde ihale kesinleşir. Devlet İhale Kanunu’nda düzenlenmeyen kat karşılığı arsa verilmesi uygulamasının bir genel tebliğle düzenlenmesi, önemli sakıncalar doğurmaktadır. Herşeyden önce, karar alma mevkinde bulunan devlet memurlarının yasal bir dayanağı olmayan, bir genel tebliğe göre bu (499) Hidayet Mat - A. Sami Başaran - Yılmaz Yangın, Yüz Soru Yüz Cevapta Hazine’ye Ait Gayrimenkullerin Satışı, Kiralanması ve Kat Karşılığı Müteahhide Verilmesi, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2004, s. 172-173. 295 yönteme girişmeleri kendileri açısından sorumluluk ve risk oluşturmaktadır. Zira, devlet mallarının değerlendirilmesi noktasında, alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işlerinin Devlet İhale Kanunu’na göre yaptırılacağı öngörülmüştür. Konuya sözkonusu Kanun ve bu yöntem açısından bakıldığında, “kat karşılığı arsa verilmesi yönteminin bu Kanun kapsamında olmadığı” sonucu çıkmaktadır. Bu nedenle kat karşılığı arsa verilmesi yönteminin bir genel tebliğle düzenlenmesi doğru bir işlem değildir. Zira genel tebliğler kanun ve kanunlara göre çıkarılan tüzük ve yönetmelik gibi yasal ve yönetsel düzenlemeleri açıklamak amacıyla çıkarılır. Bu nedenle, 152 numaralı Milli Emlak Genel Tebliği’nin yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Bu itibarla, kat karşılığı arsa verilmesi yönteminin Devlet İhale Kanunu kapsamına alınması gerekmektedir. 4. Devlet Mallarının Kat Karşılığı Arsa Verilmesi ile Değerlendirilmesinin Yararları Devlet mallarının kat karşılığında yüklenicilere devredilerek değerlendirilmesinin önemli yararlar sağlayacağı umulmaktadır. Bu yararları aşağıdaki şekilde sıralamak olanaklıdır. -Devlet mallarının satışı suretiyle, bir defalık nakit ihtiyacı karşılanırken, bu yöntemle, devlete arsa karşılığında hem kamu hizmetinde, hem de mali amaçlı finansman temininde kullanılabilecek bina veya binalar edinilecektir. -Nakit sıkışıklığı nedeniyle satılamayan veya kiralanamayan arsalar bu yöntemle daha kolay değerlendirilebilecektir. -İnşaat sektörünün canlandırıcı etkisi büyüktür. Bu yöntemin etkin bir şekilde kullanılması halinde, inşaat sektöründe, hem yükleniciler, hem işçiler, hem de malzeme kullanımı nedeniyle inşaat imalat sanayi ekonomik olarak kazançlı çıkacaklardır. 296 -Vergi gelirlerinin artırılması noktasında da önemli yararlar sağlanabilecektir. İnşaat sektörünün canlanması ile işçi istihdamından dolayı vergi (stopaj) ve sigorta primi gelirlerinde artış meydana gelirken, malzeme kullanımından dolayı KDV artışı sözkonusu olacaktır. Binaların bitirilip, bir kısmının devlete verilmesinden sonra, kalan kısmın yüklenici tarafından diğer kişilere satışından dolayı da, hem gelir veya kurumlar vergisi, hem KDV, hem tapu ve noter harçları tahsilatında artışlar kaydedilecektir. Ayrıca sözkonusu binaların kullanımı boyunca, emlak vergisi, çevre temizlik vergisi gibi vergiler de tahsil edilecektir. Bunlara, devletle yüklenici arasında ve yüklenici ile gerçek kişiler arasında yapılan sözleşmelerin damga vergileri de dahil edildiğinde, sözkonusu yöntemin, yüksek katma değer yaratan, emek yoğun, mali potansiyeli büyük bir uygulama olduğu ortaya çıkmaktadır. Bütün bu yararları ışığında, bu yöntem kullanılmak suretiyle devletin özel taşınmaz malları yüklenicilere devredilerek, hükümet konakları, okullar, sportif tesisler, eğitim tesisleri ve benzeri hizmet malları edinilebilir. Bunlar yanında arsa payının küçük olması durumunda, lojman ve kreş gibi yapılar da edinilebilir. Esasen halen devam eden uygulamaya göre, kat karşılığı arsa verilmesi yöntemi ile edinilen binalar genellikle lojman olarak kullanılmaktadır (500). D. İŞLETME HAKKI DEVRİ 1. İşletme Hakkı Devrinin Mahiyeti İşletme hakkı devri, devlete ait tesis, işletme ve mal varlıklarının özelleştirilmesine alternatif olarak geliştirilmiş, kullandırma amacına yönelik bir değerlendirme yöntemidir. Konuya kamu finansmanı (500) Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Otomasyon Projesi Uygulama Programları, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003, s.87. 297 açısından bakıldığında, işletme hakkı devri aynı zamanda, gelir ortaklığı senedi ve hisse senedi ihracı gibi bir finansman modelidir (501). Ülkemizde işletme hakkı devrine ilişkin uygulamalar Osmanlı devletinden beri devam etmektedir. 1858 tarihli Arazi Kanunnamesini takiben 1862 tarihli Meadin Nizamnamesi çıkarılarak madenlerin işletilme tarzı belirlenmiştir. Daha sonra çıkarılan 1906 sayılı Meadin Nizamnamesi, 11.3.1954 tarih ve 6039 sayılı Maden Kanunu çıkıncaya kadar Cumhuriyet döneminde de uygulanmıştır (502). 6309 sayılı Kanun 15.6.1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. Gerek sözkonusu Kanun ve Nizamnamelerde, gerekse 7.3.1954 tarih ve 6326 sayılı Petrol Kanunu’nda “işletme ruhsatı” ve “işletme izni” nden bahsedilmektedir. Söz gelimi, Maden Kanunu’nun 14.maddesine göre, çıkarılan madenlerin (taş, kum ve çakıl dahil) satış tutarının % 2-4’ü devlet hakkı olarak tahsil edilmektedir. Eğer maden işletmeciliği, devletin kamu malları ile özel malları içerisinde yapılıyorsa devlet hakkı % 30 fazlası ile tahsil edilmektedir. Petrol Kanunu’nun 15.maddesine göre, arama faaliyetleri için arazinin büyüklüğüne göre maktu olarak devlet hakkı, üretilen petrolün ise sekizde biri oranında da nispi olarak devlet payı alınmaktadır. 2. İşletme Hakkı Devrinin Tanımı İşletme hakkı devri, tipik bir sözleşme olarak Borçlar Kanunu’nda yer almadığından, 2983 ve 4046 sayılı Kanun’lardaki tanımlardan yararlanılarak tanımlanmaya çalışılacaktır. 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun’un amacı “istikrarlı ve güvenilir gelir (501) (502) M. Ali Gürol, “Bir Özelleştirme Yöntemi Olarak Çalışanların Sermaye Ortaklığı ve Türkiye Açısından Uygulanabilirliği”, G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1987, s. 26. Ali Kemal Akkoç, “Türkiye’de Hazine Hukuku Açısından Maden İşletmeciliği”, Maliye Uygulamaları Dergisi, Sayı: 9, Kasım, 1999, s. 51. 298 verilmesi suretiyle tasarrufları teşvik ederek, sağlanacak ek finansman kaynakları ile kamu yatırımlarını süratle gerçekleştirmektir” şeklinde açıklanmıştır. 2983 sayılı Kanun’un dar anlamda amacı, devletin gerçekleştireceği otoyol, demiryolu, köprü, baraj, elektrik santrali gibi altyapı yatırımlarına ek finansman kaynağı yaratmak ve bu finansmanı da işletme hakkı verilmesi veya gelir ortaklığı senedi ihracı yoluyla sağlamaktır (503). 2983 sayılı Kanun’un 3.maddesinin (e) bendinde işletme hakkı devri (verilmesi), “kamu iktisadi kuruluşları ile iktisadi devlet teşekküllerine ait müessese, işletme ve bağlı ortaklıklarının belirli süre ve şartlar dahilinde gerçek ve tüzel kişiler tarafından işletilmesini ve varsa mamüllerinin pazarlamasını ve dağıtımının yapılmasını” ifade etmektedir. Görülüyor ki 2983 sayılı Kanun’daki işletme hakkı devri sadece kamu iktisadi teşebbüsleri açısından geçerli bulunmaktadır. 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine Dair Kanun’un 18.maddesinin (A) fıkrasının (c) bendinde ise işletme hakkı devri, “kuruluşların bir bütün olarak veya aktiflerindeki mal ve hizmet üretim birimlerinin mülkiyet hakkı saklı kalmak kaydıyla bedeli karşılığında belli süre ve şartlarla işletilmesi hakkının verilmesidir” şeklinde ifade edilmiştir. Aynı Kanun’un 1.maddesinin son fıkrasında da “genel ve katma bütçeli idarelerle bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların mal ve hizmet üretim birimleri ve varlıklarının (baraj, gölet, otoyol, yataklı tedavi kurumları, limanlar ve benzeri diğer hizmet üretim birimleri) işletme hakkının verilmesi” nden bahsedilmektedir. 4046 sayılı Kanun, 2983 sayılı Kanun’a göre daha kapsamlı olmasına rağmen, bu Kanuna göre, elde edilen gelirlerin Özelleştirme İdaresine aktarılacağı öngörülmüştür. (503) İlhan Baytan, Özelleştirme (Hukuki Yapı, Uygulamalar, Sorunlar, Öneriler), TRT Ofset Tesisleri, Ankara, 1999, s. 15. 299 2983 sayılı Kanun’a göre yapılan işletme hakkı devirleri Yüksek Planlama Kurulu Kararları doğrultusunda Hazine Müsteşarlığı tarafından yürütülürken, 4046 sayılı Kanun gereğince yapılan işletme hakkı devirleri Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları çerçevesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Bu açıklamalar ışığında işletme hakkı devrini şu şekilde tanımlamak olanaklıdır : İşletme hakkı devri, bir malın (maden, petrol, taş gibi) veya tesisin (köprü, baraj, fabrika gibi) işletim veya kullanımının bedeli karşılığında bir başka kişi veya kuruluşa geçici olarak verilmesini ifade eden bir sözleşme türüdür. Tanımlardan da anlaşılacağı üzere işletme hakkı, bazen kullanma hakkı şeklinde de ortaya çıkabilmektedir. Nitekim 178 sayılı Maliye Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K.’nin 13.maddesinin (b) bendinde “... devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiralanması ve bu yerler için gerekli görülen hallerde kullanma izni (hakkı) verilmesi”nden bahsedilmektedir. Bu hükümle devletin kamu malları genel olarak tapusuz olmaları nedeniyle irtifak hakkı tesisine konu edilemediklerinden kullanma izni (hakkı) verilerek değerlendirilebilecektir. Bu açıklamalar ışığında kullanım hakkını, sahibine başkasına ait mal ve tesis üzerinde tam bir faydalanmayı sağlayan ayni bir hak (504) olarak tanımlamak olanaklıdır. 3. Devlet Mallarının İşletme Hakkı Devri ile Değerlendirilmesi Devlet mallarının işletme hakkı verilerek değerlendirilmesine ilişkin olarak, 2983 sayılı Kanun sadece kamu iktisadi teşebbüslerinin mal ve tesislerinin işletme hakkı devrini içermektedir. Diğer taraftan 4046 sayılı Kanun genel ve katma bütçeli kurum ve kuruluşlarla döner (504) Kardeş, Ansiklopedik Hazine Malları Sözlüğü, s. 625. 300 sermaye işletmelerini de kapsamasına rağmen, işletme hakkı devrinden elde edilen gelirlerin özelleştirme geliri olarak Özelleştirme İdaresine verileceği öngörülmüştür. Görülüyorki her iki kanun da genel olarak bu amaca tam olarak uygun değildir. Bu itibarla, 178 sayılı K.H.K.’nin 13.maddesinin (b) bendinde yer alan “kullanma izni” nde olduğu gibi işletme hakkı devrinin ilgili kurum ve kuruluşların teşkilat kanunlarıyla ya da 2886 sayılı Kanun’un kapsam maddesinde yapılacak bir değişiklikle daha genel bir içeriğe kavuşturulması gerekmektedir. Yapılacak değişiklikle kullanma hakkının işletme hakkını da içerdiği vurgulanmalıdır. -İşletme (kullanma) hakkı devri suretiyle değerlendirilebilecek devletin kamu malları arasında, kıyılarda inşa edilebilecek tersane, gemi söküm yeri, liman, iskele, su ürünü üretim yerleri (voli mahalleri, dalyanlar gibi) ve çekek yerleri bulunmaktadır. Özel sektörün tersane yatırımlarını teşvik etmek amacıyla, Maliye ve Ulaştırma Bakanlıkları’nca devletin kamu malları arasında bulunan kıyıların kullanım hakkı verilerek değerlendirilmesine ilişkin olarak Hazine Arazilerinin Tersane Yatırımlarına Tahsisinde Uygulanacak Esas ve Usullere İlişkin Tebliğ (505) yayınlanmıştır. Ülkemizde büyüklü küçüklü 200 kadar göl vardır. Bu göllerin toplam yüzölçümü ise 9000 kilometrekareyi geçmektedir (506). Bunların sulama amacı dışında su ürünü üretim yeri olarak işletme hakkı devri yöntemiyle değerlendirilmesi olanaklıdır. Zira Maliye Bakanlığı’nın idare edeceği su ürünü üretim yerleri çok çeşitli ve geniş olmasına rağmen, bu alanların çok azının değerlendirildiği (507) ifade edilmektedir. Ayrıca, tapulu olmadıkları için irtifak hakkı tesis edilemeyen devletin diğer kamu malları arasında bulunan otoyollar, köprüler, otoparklar bu yöntemle (505) (506) (507) Bkz., R.G : 4.9.2004/25573. Çevre ve Orman Bakanlığı, Türkiye Çevre Atlası, ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003, s. 39. Haluk Esener, “Maliye Bakanlığı’nca İdare Edilen Su Ürünü Üretim Yerlerinin Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2002, s 98. 301 değerlendirilebilir. Keza devletin sahipsiz (kamu) mallarından gsm hatları, telsiz frekansları, hava sahası, ulaşım ve haberleşme amaçlı olarak, cami minareleri ile yüksek dağ ve tepeler baz istasyonu amacıyla, rüzgar enerjisi ise elektrik üretimi ve değirmencilik endüstrisinde bu yöntemle değerlendirilebilir. Bu yöntemle değerlendirilebilecek devletin kamu malları arasında ormanlar da bulunmaktadır. Ülkemizde, orman içi veya bitişiğinde olmakla birlikte orman sahası dışına çıkarılıp, orman köylüsü dışında satışı yapılamayan bu yerlerin turizm işletmecilerine kullanım hakkı verilmek suretiyle değerlendirilmesi olanaklıdır. Ülkemizin toplam orman alanı 20.703.122 hektardır (508). Görülüyor ki ülke yüzölçümünün %26.8’i orman alanıdır. İşletme (kullanım) hakkı devredilerek değerlendirilecek devletin kamu malları arasında önemli ölçüde termal kaynak bulunmaktadır. Ne varki ülkemiz sahip olduğu 1570 termal su kaynağından sadece 70’ini işletebiliyor (509). Termal suların kullanım hakkını elinde bulunduran il özel idareleri ve belediyeler, bu kaynakları özel sektöre açmakta isteksiz davranmaktadırlar. Ülkemizde 50’nin üzerinde maden çeşidi bulunmasına rağmen bunlar yeterince işletilmemektedir. Örneğin Türkiye’nin 2002 yılı sonu itibariyle maden ihtacatı 350.810.000.-$ iken, ithalatı 508.320.000.-$’dır (510) . Keza dünya bor rezervlerinin %65’ine sahip olan ülkemizin dünya bor üretimindeki payının %30, dünya bor ticaretindeki payının ise %20 civarında (511) olmasının nedeni, bu madenin %84’ünün ham bor, %16’sının rafine olarak ihraç edilmesinden kaynaklanmaktadır (512). (508) (509) (510) (511) (512) Orman Genel Müdürlüğü, (Çevrimiçi), www.ogm.gov.tr. 13.1.2004, 15.5.2004. Türkiye Sağlık Turizmi Derneği,”2004 Yılı İstatistikleri” Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004. Necati Yıldız, “Madencilik”, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 34. Dönem Kamu Diplomasisi Kursu, Yayınlanmamış Ders Notları, Çoğaltma, Ankara, 2004. Güven Önal, “Bor Madeninin Ulusal Ekonomiye Daha Fazla Katkısı İçin Öneriler”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 2, Eylül, 2003, s.57. TÜRMOB, “21.Yüzyılın Petrolü: Bor Madeni”, Bilanço Dergisi, Sayı: 67, Mayıs, 2002, s. 18. 302 Ülkemiz için doğal bir stratejik kaynak olarak nitelendirilen bor madeninin yeterince değerlendirilebilmesi için 4865 sayılı Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Sözkonusu Kanun’la kurulan ve kısa adı “BOREN” olan Enstitü, bor madeni konusunda bilimsel araştırmalar yapmak, ürünün kullanım alanlarını ve ihracat olanaklarını geliştirmek gibi görevler üstlenmiştir. Diğer madenler için de benzer ve kendine özgü sorunlar vardır. Zira madencilik sektörünün gayrisafi milli hasıla içindeki payı %1-2 civarındadır. Türkiye’nin petrol rezervi 954 milyon ton olmasına karşın 2003 yılı sonuna kadar 117 milyon tonu üretilmiştir. Rüzgar Enerjisi potansiyel olarak 1000 mw tahmin edilirken kurulu güç ancak 19 mw’dir. Hidrolik (su) enerjisinde potansiyelin %35’i devrede, %9’u inşa halinde, %56’sı ise atıl durumdadır. Elektrik enerjisine dönüşebilecek jeotermal potansiyeli 350 mw olmasına karşın bunun 20 megawatı değerlendirebilmektedir(513). Maden ve petrol üretimi ile işletilmesi emek yoğun faaliyetler olması itibariyle sosyal sorunlara da çözüm olabilecek sektörlerdir. Bu bakımdan ülkemizin ana hedefi, madenleri ham madde olarak satan değil, sanayi ile entegre olmuş, maden ağırlıklı mamul satan bir ülke olmalıdır. Maden ve petrol arama ve işletme hakkı karşılığında yıllar itibariyle tahsil edilen maden ve petrol hakları ve payları aşağıdaki tablo’da görülmektedir. (513) Budak Dilli, “Türkiye’nin Enerji Kaynakları, Enerji İhtiyacı ve Enerji Politikaları”, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 34. Dönem Kamu Diplomasisi Kursu, Yayınlanmamış Ders Notları, Ankara, 2004, s. 3-7. 303 Tablo: 10 Maden ve Petrol Hakkı ve Payları (000 YTL.) Madenlerden Petrolden Petrolden Yıllar Devlet Hakkı Devlet Hakkı Hedef Gerçekleşm. Hedef Gerçekleşme Devlet Payı Hedef Gerçekleşme 2000 7.530.- 5.514.- 8.- 7.- 25.800.- 42.305.- 2001 7.700.- 6.855.- 10.- 8.- 59.200.- 60.737.- 2002 26.000.- 25.228.- 11.- 8.- 83.700.- 74.880.- 2003 32.890.- 48.086.- 11.- 11.- 95.000.- 92.608.- 2004 72.000.- 40.698.- 15.- 18.997.- 145.000.- 84.069.- Kaynak : Maliye Bakanlığı, Kamu Hesapları Bültenleri, (2000-2004). Önemli ölçüde maden potansiyeline sahip ülkemizin, madenlerden aldığı devlet hakkı ile petrolden alınan devlet hakkı ve payının yetersiz olduğu tablo’dan da anlaşılmaktadır. Bunları arttırmak için maktu ve nispi oranların yeniden belirlenmesi, maden ve petrol sahalarının genişletilmesi gerekmektedir(514). Devletin özel malları arasında bulunmakla birlikte tahsis işlemi ile devletin kamu olarak (hizmet) malı haline dönüştürülen stadyum ve spor salonlarının işletme hakkı devri süretiyle değerlendirilmesi olanaklıdır. -Devletin özel malları arasında bulunan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetindeki baraj, gölet, su bentleri, su ürünü üretim tesisleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetindeki, çarşı, bina ve hanlar da bu yöntemle değerlendirilebilir. Keza Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü ile Sosyal Sigortalar Kurumu’nun mülkleri de bu yönteme (514) Yaşar Kayserili - Mustafa Topaloğlu, Türk Medeni Hukuku ve Yeraltı Zenginlikleri, Kazancı Hukuk Yayınları, No : 75, İstanbul, 1990, s. 1. 304 uygun yerlerdir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetinde 339 adet gölet bulunmaktadır (515). Bunların balıkçılığa kazandırılması için DSİ Genel Müdürlüğü ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında 8.6.2004 tarihinde bir protokol imzalanmıştır. Protokole göre bu göletlerde 34.000 ton balık üretimi gerçekleştirilmesi hedeflenirken ilk etapta 1875 kişiye istihdam sağlanması ve ulusal ekonomiye 166.000.000.- YTL. katma değer sağlanması da beklenmektedir (516). Bu göletlerin de işletme hakkı devri yöntemiyle değerlendirilmesi olanaklıdır. Sonuç itibariyle işletme hakkı devri yoluyla devlete ait mal varlıklarının özel sektörce işletilmesine Batı ülkelerinde de yaygın olarak rastlanmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır (517). Aynı başarının ülkemizde de yaşanması olanaklıdır. E. GELİR ORTAKLIĞI SENEDİ İHRACI 1. Gelir Ortaklığı Senedi İhracının Mahiyeti Gelir ortaklığı senedi ihracı da işletme hakkı devri gibi malın veya tesisin mülkiyetinin devrini öngörmemekte, sadece bunların gelirine ortak olmayı ifade etmektedir (518). Elektrik üretimi, köprü, liman, demiryolu işletmeciliği, gaz, su dağıtımı gibi gelir getirici etkinlikleri oluşturmaya, yürütmeye ve geliştirmeye yetkili kamu kurum ve kuruluşlarınca çıkarılan menkul kıymetler arasında yer alan gelir ortaklığı senetlerine, üzerinde yazılı mal veya tesislerden elde edilen gelir kaynaklarından ödeme yapılabilmektedir. (515) (516) (517) (518) Çevre ve Orman Bakanlığı, a.g.e., s. 40. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, (Çevrimiçi), www.enerji.gov.tr, 20.7.2004. Şinasi Ertan V.D., Özelleştirme, KİT’lerin Halka Satışında Başarı Koşulları, TÜSİAD Yayını, No: 86.5.88, İstanbul, 1986, s. 21. Metin Kilci, “Türkiye’de Özelleştirmenin Yasal Çerçevesi”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 1994, s. 5. 305 Ülkemizde gelir ortaklığı senedi uygulamasına 1984 yılında çıkarılan 2983 sayılı Kanun’la aynı yıl Boğaz Köprüsü’nün gelirlerine bağlanan senetlerin çıkarılmasıyla başlanmıştır(519). Uygulama, kaynaklarını iç borçlanma yanında proje kredisi niteliğindeki dış borçlardan da sağlayan Kamu Ortaklığı İdaresi’nce yürütülmüştür. Sözkonusu idarenin 4046 sayılı Kanun’la kaldırılıp yerini Özelleştirme İdaresine Başkanlığı’na bırakılmasıyla birlikte gelir ortaklılığı senedi uygulaması da son bulmuştur. Zira zamanın iktidarının siyasal tercihi, devlete ait tesislerin, özelleştirilmesi noktasında belirginleşmiştir. Uygulamada vadesi genellikle 3 yıl olan gelir ortaklığı senetlerinin gelir payı ödemeleri 6 aylık sürelerle yapılmıştır. Hukuksal niteliği itibariyle bir menkul kıymet olan gelir ortaklığı senetleri kamu iktisadi teşebbüsleri dahil, devlete ait tüm altyapı tesislerinin gelirlerine yönelik olup, hamiline düzenlenmiştir. Bu senetler İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına da kote edilmiştir. 2. Gelir Ortaklığı Senedinin Tanımı 2983 sayılı Kanun halen yürürlükte olmasına rağmen 1994 yılından beri uygulanmayan gelir ortaklığı senedi ihracı uygulaması bir toplumsal katılım modeli (520) olarak anlaşılabilir. Gerçekten gelir ortaklığı senedi ihracı bu dönemde önemli bir finansman kaynağı rolünü üstlenmiştir. Mülkiyet devrini öngörmeyen gelir ortaklığı senetleriyle, özel sektörün ve tüketicilerin kamu kurum ve kuruluşlarına ait tesislerin gelirlerine ortak olması olanağı getirilmiştir. Sözkonusu Kanun’un aktif olarak uygulandığı dönemde (1984-1994) ekonomimize ve hukuk sistemimize kazandırdığı yöntemlerin, genel olarak ekonomide finansmana yönelik olduğu bilinmektedir. Zira Kanun’la güdülen asıl amaç, otoyol, demiryolu, köprü, baraj, elektrik (519) (520) Anabritannica, Cilt: 9, s. 355. Baytan, a.g.e., s. 15. 306 santrali, telekomünikasyon sistemleri, sivil kullanıma yönelik deniz ve hava limanları, içme suyu projeleri ve serbest bölgeler gibi altyapı yatırımlarına ek finansman kaynağı yaratmak (521) şeklinde özetlenebilir. 2983 sayılı Kanun’un “tarifler” başlıklı 3.maddesinin (c) bendinde gelir ortaklığı senedi şu şekilde tanımlanmıştır : Kamu kurum ve kuruluşlarına (kamu iktisadi kuruluşları ve iktisadi devlet teşekkülleri dahil) ait alt yapı tesislerinin gelirlerine gerçek ve tüzel kişilerin ortak olması için çıkarılan menkul kıymetlerdir. 3. Devlet Mallarının Gelir Ortaklığı Senedi İhracı ile Değerlendirilmesi Ülkemizde devlete ait büyük tesis ve işletmeler bulunmaktadır. Otoyollar, köprüler, barajlar, stadyum ve spor salonları, otoparklar, termik santraller bu çerçevede değinilmesi gereken tesislerdir. Bunlara ilaveten önemli ölçüde Hazine arazisi vardır. Bu tesis ve mallar ister devlet tarafından işletilsin, isterse özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin işletim ve kullanımına bırakılsın elde edilen gelirler karşılığında, tesisin veya malın mülkiyeti saklı kalmak kaydıyla, gelir ortaklığı senedi ihrac edilebilir. Gelir ortaklığı senedi ihracı ile değerlendirilebilecek devletin kamu malları arasında, otoyollar, köprüler, otoparklar, demir ve deniz yolları, stadyum ve spor salonları gibi büyük tesis ve işletmeler yanında, terminal ve hava limanları, tren garları gibi ulaştırma altyapı tesisleri de bulunmaktadır. Bu yöntemle değerlendirilebilecek devletin özel malları arasında, hidroelektrik ve termik santraller, sosyal tesisler, sosyal güvenlik kuruluşlarına ait otel ve iş merkezleri, Hazine’ye ait tarım arazileri bulunmaktadır. (521) Polatkan, a.g.e., s. 45. 307 Gelir ortaklığı senedi ihracı ile devlet mallarının değerlendirilmesinin diğer yöntemlere göre çok önemli bir ayrıcalığı ve üstünlüğü vardır. Devlet malları diğer değerlendirme yöntemleriyle değerlendirilmiş olsa bile, (örneğin kiraya verilerek veya devletçe işletilerek) sözkonusu malların gelirleri karşılık gösterilerek gelir ortaklığı senedi ihracı ile ilave bir finansman yaratılabilmektedir. Zira Ülkemizdeki uygulamaya bakıldığında, alt yapı tesislerinin gelirlerine, bu senetler aracılığı ile gerçek ve tüzel kişiler orta olmuş, bu senetlerin ihracından elde edilen kaynaklar yine altyapı tesislerinin tamamlanmasında kullanılmıştır (522). Devlet mallarının bu yöntemle değerlendirilebilmesi için 2983 sayılı Kanun’a işlerlik kazandırılması veya bu yöntemin 2886 sayılı Kanun kapsamına alınması ve bunu sağlayacak bir organizasyona gidilmesi yeterli olacaktır. (522) Başbakanlık, Gelişen Türkiye, Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı Faaliyetleri, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1990, s. 10. 308 SONUÇ “Devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi” konulu bu eser ile kamu hizmet ve yararına kullanılmaları nedeniyle devlet malları teorisinin, finansman amacıyla kullanılmaları nedeniyle de kamu maliyesi teorisinin ilgi alanında bulunan devlet mallarının, finansman boyutunun bir yansıması olarak beliren mali işlevlerinin gereği olarak bunlardan elde edilen gelirlerin artırılması amaçlanmıştır. Bu amacın gerçekleştirilmesi, devlet mallarının geleneksel değerlendirme (nemalandırma) yöntemlerinin yeniden ele alınması ve alternatif değerlendirme yöntemlerinin uygulamaya konulmasına yönelik öneriler çerçevesinde şekillendirilmiştir. Konu esas itibariyle devlet mallarının değerlendirilmesi bağlamında, teorik çerçevenin çizilmesi, bu çerçeve ışığında Türkiye’de devlet mallarının genel olarak yönetimine, özel olarak da değerlendirilmesine ilişkin eleştirel bir analizin yapılması ile mevcut ve alternatif değerlendirme yöntemlerinden oluşan yeni bir model önerisi ekseninde ortaya konulmuştur. Devlet malları teorisinde, devlet mallarını ifade etmek üzere, idare malları, kamu malları ve devlet malları gibi kavramlar kullanılmaktadır. Konuya bu kavramların anlam ve içeriği ortaya konularak girilmiştir. Öyleki, bunlardan idare malları kavramının belirli idarelerin mallarını içermesi, kamusal alan kavramının da sadece kamu hizmetlerinin yürütüldüğü yerleri veya görünmez alanları (hava gibi) çağrıştırması ve nihayet her ikisinin de yaygın bir kullanıma sahip olmamaları nedeniyle tercih edilmemiştir. Kamu malları kavramının da sadece kamu hizmetlerinde veya halkın ortak gereksinmelerinde kullanılan malları içermesi, gelir amaçlı olarak kullanılan devletin özel mallarını içermemesi nedeniyle devlet malları kavramı tercih edilmiştir. Bununla birlikte kamu malları kavramı, devlet malları kavramının bir alt kategorisini oluşturduğundan, bu kategorideki mallar için kullanılmıştır. Böylece bu eserde kullanılan terminoloji konusu da belirginleştirilmiştir. 309 Diğer taraftan devlet malları kavramının tanımına hava ve havada bulunan elektromanyetik dalgaların (telsiz, frekans ve gsm hatları gibi) da dahil edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Önemli finansal potansiyel içeren bu alanların hukuksal düzenlemelere girmesi ve özellikle Fransa’da Danıştay’ın (Conseil d’Etat) bu alanları “devlet malı” kabul eden içtihatlarda bulunması bu değerlendirmeleri doğrulamaktadır. Devlet malları kavramı ve içeriğinin yeniden ele alınmasının ardından devlet mallarının sınıflandırılması yapılmıştır. Zira devlet mallarının işlevsel açıdan devletin kamu malları ve devletin özel malları şeklinde bir ayrıma tabi tutulması, devlet malları teorisinin felsefi temelini oluşturmuştur. Bu çerçevede devletin kamu malları kural olarak kamu hizmetleri ile kamunun (halkın) genel yararında kullanılırken, devletin özel malları esas itibariyle finansman amacıyla kullanılmaktadır. Öyleki tarihsel süreç içerisinde Roma ve İslam hukuku’nca da kabaca böyle bir ayrımın yapıldığı görülmektedir. Devlet mallarının devletin kamu malları ve devletin özel malları olarak ayrımının kamu malları açısından, bunları ayrıcalıklı bir korumaya almak, bunlardan herkesin yararlanmasını sağlamak, kamu hizmetlerinin kesintisiz yürütülmesini sağlamak ve ulusal servetin ve kültürün korunmasını sağlamak gibi gerekçeleri sözkonusudur. Ayrımın devletin özel malları açısından temel gerekçesi ise bunların herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın finansman amacıyla kullanılmasıdır. Bu bağlamda devletin kamu mallarında “koruma” olgusu önde gelirken, devletin özel mallarında “etkin kullanım” esastır. Diğer taraftan böyle bir ayrıma ilişkin teorik yaklaşım ve görüşler de analize dahil edilmiştir. Devlet mallarının kamu-özel mal ayrımına ilişkin olarak malın mahiyetini esas alan yaklaşıma göre bir malın özel mülkiyete konu olup olmayacağına bakılır. Eğer mal temlik ve temellüke ve benzeri medeni hukuk tasarruflarına konu olabilecek nitelikte ise özel mal, değilse kamu malı sayılmalıdır. Klasik görüşü temsil eden bu yaklaşımın aksine, modern görüşü temsil eden diğer bir yaklaşım ise malın tahsisini esas alan yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre, bir mal özel mülkiyete elverişli olsun olmasın, eğer kamu hizmet ve yararına 310 kullanılmak üzere tahsis edilmişse artık kamu malıdır. Tahsis yoksa özel maldır. Devlet mallarının işlevsel ayrımına göre devletin kamu malları (hizmet malları, orta malları ve sahipsiz mallar) bir takım özellikler içermektedir. Bu mallar özel mülkiyete konu edilemediklerinden, alınıp satılamadıkları gibi tapuya bağlanamamakta, kamulaştırılamamakta, haczedilememekte, ayrıcalıklı bir korumaya tabi tutulmakta, vergi ve harçtan istisna edilmekte, kullanılmaları kural olarak ücretsiz olmakta ve uyuşmazlıklarında idari yargı yetkili bulunmaktadır. Devletin özel malları esas itibariyle özel mülkiyete tabi olduklarından haczedilebilmekte, tapuya yazılmakta, yönetimleri özel kurallara göre yapılmakta, uyuşmazlıklarında adli yargı yetkili bulunmaktadır. Bu mallar temlik ve temellüke elverişli bulunmakla birlikte, kural olarak karşılıksız (bedelsiz) devir ve temlik edilemezler. Ancak bedeli karşılığında devredilebilmektedirler. Devletin kamu malları üzerinde devletin denetim ve gözetim hakkı sözkonusu iken, bireylerin bunlardan genel (ücretsiz, izinsiz) yararlanma hakkı sözkonusudur. Devletin özel malları üzerinde ise devletin mülkiyet hakkı sözkonusu iken, bireylerin bu mallardan ancak özel (ücretli, izinli) yararlanma hakkı bulunmaktadır. Devlet mallarının işlevsel açıdan ayrımının ayrıntılı bir şekilde analiz edilmesinin temel gerekçesi bu malların genel olarak yönetimlerinin (izlenmelerinin, korunmalarının ve denetlenmelerinin), özel olarak da değerlendirilmelerinin (nemalandırılmalarının) farklı hukuksal boyut ve süreçleri gerektirmesidir. Devlet mallarının işlevsel ayrımı yanında devletin taşınırtaşınmaz malları, görünür (maddi)- görünmez (gayrimaddi) malları, karasu-hava malları gibi ayrımları da bulunmaktadır. Eserin teorik çerçevesini oluşturması açısından devlet mallarının işlevlerinin analizi önem arzetmiştir. Devlet mallarının sosyal, ekonomik ve mali işlevleri incelenirken, bunların mali işlevleri ön planda tutulmuştur. Zira devlet mallarının mali işlevleri, bunların finansal boyutunu ifade etmektedir. Devletin kamu malları (büyük ölçüde hizmet 311 ve orta malları, az da olsa sahipsiz mallar) devlet mallarının sosyal ve ekonomik işlevlerini yerine getirirken, devletin özel malları, devlet mallarının mali işlevlerini yerine getirirler. Devlet mallarının mali işlevleri, bir yönüyle iktisat teorisinin "“kaynakların etkin kullanımı” çözümlemelerini ilgilendirirken, bir yönüyle de kamu maliyesi teorisinin “kamu gelirleri” çözümlemeleri bağlamında “vergi dışı normal gelirler” kategorisini oluşturmaktadırlar. Devlet mallarının mali işlevlerinin gereği olarak, bunların mevcut (geleneksel) değerlendirme yöntemlerinin gözden geçirilmesi ve yeni (alternatif) değerlendirme yöntemleri önerilmesi bu eserin ana hedefini oluşturmuştur. Zira devlet mallarının alternatif değerlendirme yöntem ve olanakları çerçevesinde, sözkonusu malların gelirlerinin artırılması kamu finansmanı açısından önemli sayılmaktadır. Ülkemizde devlet mallarına ilişkin uygulamalar devlet mallarının yönetimi bağlamında ele alınmıştır. Devlet mallarının yönetimi bağlamında, Türk hukuk sisteminin devlet mallarına bakışı, devlet mallarına ilişkin örgütsel yapı, bunların izlenmesi (kaydı-envanterimuhasebesi), bakımı, onarımı ve korunması ile denetimi, mevcut uygulanış biçimleriyle analiz edilirken normatif açıdan da somut önerilerle bu konuların yeni bir anlayışla ele alınmaları gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Devlet malları teorisinin kavram ve kurumları açısından devlet mallarına bakıldığında, Türk hukuk sisteminde, özellikle kavramsal açıdan belirgin bir karmaşa olduğu görülmektedir. Bu karmaşa hukuksal metinlerde görüldüğü gibi uygulamalarda, hatta yargı kararlarında da bulunmaktadır. Bunlar somut örnek ve delilleri ile ortaya konulmuştur. Böyle bir karmaşanın devlet mallarının genel olarak yönetimini, özel olarak da değerlendirilmesini olumsuz etkilediği vurgulanmıştır. Türk hukuk sisteminde devlet mallarına ilişkin kavram ve kurumlar konusundaki karmaşanın ortadan kaldırılması için, A.B.D. ve Fransa’da olduğu gibi genel bir devlet malları kanununun yürürlüğe konulması önerilmiştir. Böyle bir kanun, devlet mallarının hukuksal özelliklerinin 312 korunması yanında, sosyal, ekonomik ve mali işlevlerini de etkin bir şekilde yerine getirebilmesi açısından önem taşımaktadır. Devlet malları konusundaki örgütsel yapının ortaya konulması bakımından devlet mallarının yönetimi ile ilgili kurum ve kuruluşlar görev, yetki ve sorumlulukları açısından sınıflandırılarak kavram konusunda yaşanan karmaşanın örgütsel alanda da görüldüğü ortaya konulmuştur. Devlet mallarının yönetimi ile ilgili örgütsel dağınıklığın yetki karmaşası yanında eşgüdüm sorunları da oluşturduğu somut olgu ve olaylarla açıklanmıştır. Öyle ki devletin kamu mallarının tıpkı devletin özel malları gibi adeta bir “kurum malı” haline dönüştürülme sürecine sokulduğu kaydedilmiştir. Örgütsel sorunların aşılması için de önerilen genel bir devlet malları kanununun çözüm oluşturabileceği kaydedilmiştir. Böyle bir kanunla devlet mallarının yönetimi konusunda ABD’ndeki (bir bakanlığın eşgüdümle sorumlu olduğu) modelden yararlanılabileceği önerilmiştir. Bunun yanında kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm sağlanması açısından bir anlayış birliğinin oluşturulmasının da önemi vurgulanmıştır. Devlet mallarının izlenmesi çerçevesinde, sözkonusu malların kayıt ve envanteri ile muhasebesi, devlet mallarının işlevsel ayrımı (kamu-özel mal) yanında bunların taşınır-taşınmaz oluşları açısından analitik bir bakışla açıklanmıştır. Bu çerçevede devletin taşınmaz mallarının gereği gibi izlenmesi için öncelikle ülkemizdeki kadastro çalışmalarının tamamlanması, ardından da bu malların günün rayiçlerine göre değerlemelerinin yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Belirtmek gerekir ki bir maldan gereği gibi yararlanılabilmesi için, herşeyden önce o malın değerinin iyi saptanması gerekir. Bunlara ek olarak devlet mallarının izlenmesi ve denetlenmesi açısından (Taşınmaz Mal Saymanlığı) kurulmasının yararlı olabileceği hatırlatılmış, ülkemizde genel olarak emlak piyasasının yasal bir temele oturtulması için Emlak Müşavirliği ve Komisyonculuğu Kanunu Tasarısının bir an önce yasalaştırılması önerilmiştir. 313 Devlet mallarının bakımı, onarımı ve korunması çerçevesinde de sözkonusu malların bakım ve onarımının gelişigüzel kişi ve kuruluşlara yaptırılmasının sakıncaları dile getirilerek, özellikle tarihsel ve kültürel açıdan önem arzeden bina ve benzeri yapıların, bunların fiziki ve mimari özelliklerine ve tarihsel dokusuna zarar verilmeden onarılmaları gerektiğine işaret edilmiştir. Devlet mallarının korunması çerçevesinde gerek yönetsel (idari) korumanın, gerekse yargısal (kazai) korumanın güçlendirilmesine vurgu yapılmıştır. Bu amaçla devlet mallarını işgal ederek kullanan çıkar çevrelerine karşı, yasal ve yönetsel önlemlerin caydırıcılığının artırılması gerekmektedir. Bu önlemler ışığında (Devlet Malları Kolluğu) kurulması önerilmiştir. Zira devlet mallarını koruma görevinin birçok kurum ve kuruluşa verilmesi yerine, bu konuda organize olmuş bir kurum veya kuruluşa verilmesi daha akılcı görünmektedir. Devlet mallarının denetimi konusunda da önemli eksiklikler bulunmaktadır. Devlet muhasebe sistemi içinde 2004 yılına gelinceye kadar mal muhasebe sistemi olmadığı için devlet mallarının denetimi genel kabul görmüş muhasebe standartlarına göre yapılamamıştır. Ayrıca gerek Sayıştay’ın gerekse diğer denetim organlarının denetimleri, periyodik olarak yapılamamıştır. Esasen denetime esas bu malların değerlemesi de yapılamadığından denetim çalışmaları yüzeysel ve biçimsel kalmıştır. Yani etkinlik (verimlilik) denetimine de girilememiştir. Bu sorunların aşılması için Sayıştay Kanunu ve diğer ilgili kanunlarda gerekli değişiklik yapılarak denetim organlarının nicelik ve niteliksel olarak yeterli hale getirilmesi önerilmiştir. Teorik altyapının oluşturulması ve devlet mallarına ilişkin uygulamaların açıklanmasının ardından devlet mallarının kamu finansmanı açısından değerlendirilmesi (yeni bir model) konusu tartışmaya açılmıştır. Bunun için öncelikle devlet mallarının değerlendirilmesi kavramı açıklığa kavuşturulmuştur. Bu açıklamalar “devlet mallarının değerlendirilmesi” kavramının “devlet mallarının nemalandırılması” kavramından daha kapsamlı olduğunu göstermiştir. Zira, devlet mallarının değerlendirilmesi kavramı içinde yer alan tahsis, 314 bedelsiz devir ve terk gibi doğrudan mali amaç taşımayan değerlendirme yöntemlerinin, bir takım kamu harcamalarının alternatif maliyetini oluşturmak suretiyle, devlete dolaylı finansman sağladıkları belirtilmiştir. Bu nedenle devlet mallarının değerlendirilmesi kavramı tercih edilmiştir. Bu belirlemenin ardından devlet mallarının geleneksel değerlendirme yöntemleri eleştirel ve normatif açıdan açıklanarak bunlardan bazılarının uygulamadan kaldırılması gerektiği bazılarının ise bir takım değişikliklerle sürdürülmesi gerektiği önerilmiştir. Bu yöntemlerden; -Devlet mallarının satışının Devlet İhale Kanunu yanında diğer birçok kanunlarla da yapılmasının bürokratik karmaşa yarattığı belirtilerek satış mevzuatının, tüm kamu kurum ve kuruluşları açısından uyumlaştırılması ve sadeleştirilmesi önerilmiştir. Diğer taraftan satışı yapılacak Hazine arazilerinin belli bir plan ve program çerçevesinde ele alınması gerektiği vurgulanmıştır. Şehir merkezlerindeki askeri yasak bölgelerin şehir dışına alınarak buraların ekonomik ve mali açıdan değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca tahsis amacı dışında kullanılan yerler de bu çerçevede düşünülmesi gerekmektedir. -Devlet mallarının kiraya verilmesinin satışa göre mali amaçlar açısından daha elverişli olduğu belirtilerek kiraya verme süresinin esnekleştirilmesi, kira bedellerinin günün rayiçlerine uygun belirlenmesi, bunun sağlanması için de adi kira yerine hasılat paylaşımına dayalı kiralama yapılması, devletin atıl duran iş makinesi, araç ve gereçleri gibi taşınır mallarının da kiraya verilmesi önerilmiştir. -İrtifak hakkı tesisinde de kiraya verme uygulamasına benzer sorunlar bulunduğu, ayrıca turizm amaçlı irtifak hakkı tesisinde özel bir takım sorunlar yaşandığı belirtilerek, katma ve bağımsız bütçeli kuruluşların genel bütçeli kurumlar dışında ayrı ayrı mevzuata göre irtifak hakkı tesisinde bulunmalarının sakıncası ifade edilmiş, bunların hepsinin aynı mevzuata tabi olmaları önerilmiştir. -Ecrimisil uygulamasının devletin mallarına sahip çıkamamasının bir sonucu olarak ortaya çıktığı, elde edilen gelirin işgal edilen malların 315 büyüklüğü ile mütenasip olmadığı, daha önemlisi bu uygulamanın genel kabul görmüş teorik temelleri bulunmadığı için kaldırılarak devletin mallarına sahip çıkması ve sözkonusu malları diğer yollarla değerlendirmesi önerilmiştir. -Diğer geleneksel değerlendirme yöntemlerinden tahsis uygulamasının ülkemizde önemli bir yer işgal ettiği, zira, tahsis edilen taşınmaz malların, devletin tüm taşınmaz mallarının %50’sini aştığı, yapılan tahsislerin “kamu hizmeti” veya “kamu yararı” amacına ne denli uygun olduğunun denetiminin yapılmadığı, kendisine mal tahsis edilen kurum ve kuruluşların gerekli özeni göstermedikleri vurgulanarak, Milli Emlak teşkilatının bu uygulamayı titizlikle izlemesi ve denetime alması, amaç dışı kalmış tahsislerin kaldırılması gerektiği önerilmiştir. Bedelsiz terk uygulamasının Belediye ve İmar Kanun’larının gerektirdiği zorunluluklardan kaynaklandığı ifade edilerek, belediyelerin objektif olmayan amaçlarla, özellikle Hazine arazileri üzerinde ortak kullanım alanları belirleyerek, daha sonra plan değişikliği yaparak, buraları rant amaçlı kullanmamaları gerektiği vurgulanmıştır. Bedelsiz devir uygulamasıyla da gerek kamu tüzel kişilerine gerekse özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine bir takım amaçlarla devlete ait mallar bedelsiz olarak devredilmektedir. Bu uygulamanın da tutarlı bir teorik altyapısının ve sağlam hukuksal dayanaklarının olmaması nedeniyle kaldırılması, kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarının tahsis yöntemiyle, özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin ihtiyaçlarının ise Devlet İhale Kanunu’nda yapılacak değişiklikle tercihli satış çerçevesinde karşılanması önerilmiştir. Geleneksel değerlendirme yöntemlerinin açıklanmasından sonra devlet mallarının alternatif değerlendirme yöntemleri ortaya konulmuştur. Bu çerçevede sözkonusu yöntemlerin mahiyeti hakkında bilgiler sunulurken, tanımları yapılmış ve özelliklerinden bahsedilmiştir. Bunlara ilave olarak bu yöntemlerle değerlendirilebilecek devlet mallarının neler oldukları işlevsel ayrıma uygun olarak belirtilmiştir. Ayrıca sözkonusu yöntemlerin uygulamaya sokulması için ne gibi yasal 316 ve yönetsel önlemlere ihtiyaç duyulduğu da açıklanmıştır. Alternatif değerlendirme yöntemlerinden; -Gayrimenkul yatırım ortaklığı ile ekonomik değeri yüksek Hazine taşınmaz malları ile sosyal güvenlik kuruluşlarına ait taşınmaz malların halka açılarak menkul kıymetleştirilmesi olanaklı bulunmaktadır. Değeri yüksek olduğu için bir kişiye satılması olanaksız olan devletin taşınmaz özel malları, anonim şirket şeklinde kurulan bu ortaklıklara satılabilir veya irtifak hakkı tesis edilebilir. Bundan sağlanan rant ise çok ortaklı bu şirketlerce tabana yayılabilir. Diğer taraftan bu ortaklıklar, kiraya verdikleri taşınmaz malları her yıl ekspertiz şirketlerince belirlenen bedellerle değerlendirdiklerinden hem devlet, hem de bu ortaklıkların hissedarları kârlı çıkacaklardır. Devlet malları bu yolla değerlendirilmeleri halinde, uydu kent projeleri ve modern iş merkezlerinin yapımına kaynak sağlamaları, istihdam yaratmaları ve gecekondulaşmayı önleyici rol üstlenmeleri bakımından da iyi bir araç durumundadırlar. -Yap-işlet-devret modeli ise ileri teknoloji transferi gerçekleştirmesi, yabancı sermaye girişine olanak vermesi, dış borçların hafifletilmesine katkı sağlaması bakımından avantajlar içeren bir model olması nedeniyle devletin özel malları ile devletin kamu malları arasında bulunan kıyılar bu modelle değerlendirilebilir. Bu modelle termik ve hidroelektrik santraller, ücretli otoyollar ve köprüler, nükleer santraller, su ve gaz dağıtım şebekeleri ile diğer büyük yatırım projeleri hayata geçirilebilir. Bu modelle, devlete ait mallar bedeli karşılığında yükleniciye verilirken, bir taraftan da tesis kazanılmaktadır. Ayrıca bir kamu hizmeti de yerine getirilmektedir. -Kat karşılığı arsa verilmesi, ülkemizde Borçlar Kanunu’nun sözleşme serbestisi çerçevesinde, “kat karşılığı inşaat sözleşmesi” adı altında yürütülmektedir. Devlet İhale Kanunu’nda düzenlenmeyen bu uygulama bir Milli Emlak Genel Tebliği ile daha çok lojman edinilmesi amacıyla yürütülmektedir. Yasal yönü bulunmayan Maliye Bakanlığı’na da böyle bir düzenleme yetkisi verilmeyen bu uygulama, yetkili 317 makamların “sorumluluktan” kaygı duymaları nedeniyle sınırlı bir şekilde yürütülmektedir. Emek yoğun yatırım olması nedeniyle istihdama ve diğer denge ve düzeylere olumlu etkiler yapabilecek bir uygulama olan kat karşılığı arsa verilmesinin Devlet İhale Kanunu kapsamına alınması halinde devlet mallarının değerlendirilmesi konusunda önemli bir adım atılmış olacaktır. -İşletme hakkı devri, Osmanlı devletinden beri uygulanan bir yöntem olmasına rağmen, siyasal tercihlerle veya hukuksal altyapısının sağlam kurulamaması nedeniyle yaygınlaştırılamamıştır. İşletme hakkı devri, K.İ.T’lerin tesis ve malları bir yana bırakılırsa ülkemizde genel olarak Petrol ve Maden Kanun’larındaki hükümlere göre petrol ve türevleri ile maden, taş ve kum ocaklarının işletilmesine yönelik olarak uygulanmaktadır. 1984 yılında çıkarılan 2983 sayılı Kanun’un kamu iktisadi teşebbüslerinin mal ve tesislerine yönelik bulunması, 1994 yılında çıkarılan 4046 sayılı Kanun’un daha kapsamlı olmasına rağmen bunların işletme hakkı devrinden elde edilen gelirlerin özelleştirme geliri olarak, genel bütçe geliri dışında tutulması, yöntemin önemli eksiklikleri olarak belirmektedir. Hukuksal temelleri iyi kurulmuş çıkarılacak bir kanunla, bu yöntemle değerlendirilebilecek devlete ait önemli tesis, işletme ve mal bulunmaktadır. Bunlar arasında otoyol ve köprüler, limanlar, su ürünü üretim yerleri ve tesisleri, tersaneler, telsiz, telefon ve gsm hatları, madenler, termik ve hidroelektrik santraller, stadyum ve spor salonları, sosyal güvenlik kurumlarına ait otel, işhanı ve dükkanlar bulunmaktadır. -Gelir ortaklığı senedi ihracı uygulamasına ülkemizde 1984 yılında Boğaz köprüsünün gelirlerine bağlanan senetlerin çıkarılmasıyla başlanmış, uygulamayı yürüten Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlı’ğının 1994 yılında çıkarılan 4046 sayılı Kanun’la kaldırılıp yerini Özelleştirme İdaresine bırakmasıyla da son bulmuştur.1994 yılından itibaren yürütülen özelleştirme çabaları gelir ortaklığı senedi ihracı uygulamasını durdurmuştur. 2983 sayılı Kanun’un gelir ortaklığı senedi ile ilgili hükümleri yürürlükte olmasına rağmen, uygulanmamaktadır. Oysa gelir 318 ortaklığı senedi ihracının diğer değerlendirme yöntemlerine göre önemli bir üstünlüğü bulunmaktadır. Zira devlet malları diğer değerlendirme yöntemlerine göre (kira, irtifak hakkı tesisi gibi) değerlendirilmiş olsa bile, bu malların gelirleri karşılık gösterilerek gelir ortaklığı senedi ihracı ile ilave bir finansman yaratılabilir. Bu yöntemle, daha öncede denenmiş olup olumlu sonuçlar alınan, otoyollar, köprüler, barajlar yanında limanlar, serbest bölgeler, terminal ve gar binaları, hava limanları da değerlendirilebilir. Devlet mallarının mevcut ve alternatif yöntemlerle etkin bir şekilde değerlendirilmesi halinde bunların gelirlerinin bütçe gelirleri içindeki oranı, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarılabilecektir. Bu sağlandığı takdirde devlet malları gelirleri on kat artarak 5 milyar ABD dolarına ulaşabilecektir. Diğer taraftan Orman Bakanlığı verilerine göre orman sınırları dışına çıkarıldığı halde, mevcut düzenlemeye göre orman köylüsü dışındakilere satışı yapılamayan, boş ve işgalli yerlerin, yapılacak yasal düzenlemelerle işgalcilerine veya diğer kişilere satılması halinde bir defalık olsa bile 20-25 milyar Dolar tutarında gelir sağlanacağı tahmin edilmektedir. Sonuç itibariyle devlet mallarının kamu finansmanı açısından daha etkin bir şekilde değerlendirilmesi amacıyla hazırlanan bu eser, tasarlandığı şekliyle mevcut ve alternatif değerlendirme yöntemlerinden oluşan karma, normatif, analitik ve bilimsel yeni bir model olarak ortaya konulmuştur. 319 KAYNAKÇA Acar, Pınar V.D. : Uluslararası Mali Standartlar, Maliye Bakanlığı, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı Yayını, Ankara, 2002. Akbaş, Özgür : “AOÇ İşgal Edilmiş”, Yeni Şafak Gazetesi, 4.12.2004. Akça, F. Nilgün : “Ülkemizde Devlet Mallarına Yönelik Sorunlar”, G.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt : 7, Sayı: 1-2, s. 197217. Akça, Yusuf : Bütçe ve Devlet Muhasebesi, İ.Ü. İktisat Fakültesi Yayını No : 4047/595, İstanbul, 1998. Akçay, Belgin : “Gayrimenkul Finansmanı ile Gecekondulaşmaya Son”, Finans Dünyası Dergisi, Sayı : 94, Ekim, 1997, s. 104-106. Akdağ, Mustafa : Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, Cilt : 12, Tekin Yayını, İstanbul, 1979. Akdemir, Mehmet : Gecekondu Islah Projeleri Uygulamaları ve Hazine Taşınmaz Malları ile İlişkileri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998. Akdoğan, Abdurrahman Kırbaş, Sadık Eyüpgiller, Saygın : Açıklamalı Maliye ve Vergi Terimleri Sözlüğü Birlik Yayınları, No : 3/1, Ankara, 1986. 320 Akgün, M. Zerrin : Sular Hukuku ve Sular Hukuku ile İlgili Arazi Davaları, Ankara, 1967. Akgündüz, Ahmet : “İslam Hukuku’nda Ecrimisil Müessesesi ve Günümüz Hukukuna Tesirleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı : 2, İzmir, 1984, s. 335-340. Akgündüz, Ahmet : Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, Cilt : 1-7, Fey Vakfı Yayını, İstanbul, 1991. Akgündüz, Ahmet Öztürk, Sait : Bilinmeyen Osmanlı, Osmanlı Araştırmaları Vakfı (OSAV) Yayını, İstanbul, 1999. Akın, Ümit : İdare Hukuku Açısından Kıyıların Tabi Olduğu Hukuki Rejim, Yetkin Yayınları, Ankara, 1998. Akıntürk, Turgut : Bankacılar İçin Borçlar Hukuku Bilgisi, Türkiye İş Bankası Yayını, No: 102/15, Ankara, 1982. Akkaya, Göktuğ : “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları” Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1999. Akkoç, Ali Kemal : Kadastro Hukuku, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1998. Akkoç, Ali Kemal : “Milli Emlak Yönetimi, Teori, Uygulama ve Sorunlar”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 1993. 321 Akkoç, Ali Kemal : “Türkiye’de Hazine Hukuku Açısından Maden İşletmeciliği” Maliye Uygulamaları Dergisi, Sayı : 9, Kasım-1999, s. 50-57. Aksay, Behlül : “Kamu Malları”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Ankara, 1992. Aksay, Behlül : Hukuki Açıdan Arazi ve Arsa Düzenlemesi, Mahalli İdareler Derneği Yayını, Ankara, 1999. Altınok, Tevfik : “Devlet Muhasebesi Sisteminde Ayniyat Muhasebesi”, Maliye Dergisi, Sayı: 4, TemmuzAğustos, 1973, s. 3-9. Amedei J. Pierre : “Sur La Nature De Droit De Propriété Du Domaine Privé”, R.D.P, 1998, s. 501-507. Ana Yayıncılık : Ana Britannica, Genel Kültür Ansiklopedisi, Cilt : 1-22, İstanbul, 1988-1990. Anal, Ali Akın : “Kamu Arazilerinin Yağmalanması Nedenleri”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı : 22, Ekim-Aralık 2003, s. 55-81. Anal, Ali Akın : “Kamu Arazilerinin Yağmalanması NedenleriII”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı : 23, Ocak-Mart, 2004, s. 71-78. Anıl, Haluk : Kamu Maliyesi ve Kaynak Kullanımında Etkinlik (Niteliksel Bir Yaklaşım), Ankara, 1982. 322 Ankara Defterdarlığı : “Milli Emlak Denetmenleri Başkanlığı, İnceleme Raporu”, Sayı: 2002/1-20-4/25, Ankara, 25.9.2002. Arın, Tülay : “Kamu Taşınmaz Malları : Koruma ve En İyi Yararlanma İlkeleri Üzerine Bir Yorum”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F. Yayını, No. 1176/165, Eskişehir, 2000, s. 111-131. Arınç, Bülent : “Basın Toplantısı” Zaman Gazetesi, 2.9.2003. Arlı, İlyas : “Hazine Taşınmazlarının Mahalli İdarelere Tahsis İşlemleri Hakkında Bilinmesi Gereken Hususlar”, Mali Hukuk Dergisi, Sayı : 67, Ankara, 1997, s. 6-9. Arlı, İlyas : “Hazine Taşınmaz Mallarının Belediyelere Tahsisi”, Belediye Dünyası Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 5, Ankara, Ağustos-2000, s. 51-52. Arlı, İlyas : “Kamu Kurum ve Kuruluşları Arasında Taşınmaz Mal Devri”, Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 310, Ankara, Aralık-1999, s. 8386. Arlı, İlyas : “Kamu Konutları Raporu”, Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 313, Ankara, Şubat2000, s. 53-54. Arlı, İlyas : “Hazine’ce Bedelli ve Bedelsiz Terk Edilen Taşınmaz Mallardan Hazine’ye Geri Dönecek Taşınmaz Mallar”, Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 343, Ankara, Mayıs-2001, s. 8586. 323 Arlı, İlyas : “Medeni Kanun Açısından İrtifak Hakları”, Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 345, Ankara, Haziran-2001, s. 93-99. Arlı, İlyas : “Hazine Taşınmaz Malları ve Kamu Malları ile İlgili Yetkili Kuruluşlar”, Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi, Sayı: 353, Aralık-2002, s. 44-47. Arlı, İlyas – Aydınlı, Bekir : Kira ve Ecrimisil İşlemleri, Maliye (ve Gümrük Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, No: 92/3, Ankara, 1992. Arlı, İlyas Aydınlı, Bekir : Satış İşlemleri, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, No: 92/2, Ankara, 1992. Arlı, İlyas – Aydınlı, Bekir : Tahsis İşlemleri, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, No: 92/1, Ankara, 1992. Asalıoğlu, İbrahim : “Vakıf Arazileri İşgal Altında” Zaman Gazetesi, 8.9.2003. Aşçıoğlu, Mustafa : Ecrimisil İşlemleri, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Ataç, Engin : XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Açılış Konuşması, Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F. Yayını, No:1176/165 Eskişehir, 2000,s. 5-8. 324 Atılgan, Yusuf : “Hazine Taşınmaz Mallarının Değerlendirilmesinde Kıymet Takdirleri ve Ekspertiz Raporlarının Rolü”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İzmir, 2000. Auby, Jean Marie – Bon, Pierre : Droit Administratif des Biens, (Domaine, Travaux Publics, Expropriation), Dalloz, 1995 Ayan, Mehmet : Eşya Hukuk-I, Zilyetlik ve Tapu Sicili, Mimoza Yayını, Konya, 2001. Ayan, Mehmet : Eşya Hukuku-II, Mülkiyet, Mimoza Yayını, Konya, 2001. Ayan, Mehmet : Eşya Hukuku-III, Sınırlı Ayni Haklar, Mimoza Yayını, Konya, 2001. Aydınlı, Bekir : Türk Hukuku’nda Kamu Malları, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1992. Aykonu, Mustafa S. - Anayasa Yargısı, Cilt: 1-2, Ankara, 1981. Özkul, E. Aydın : Barkan, Ömer Lütfi : Osmanlı İmparatorluğu Teşkilat ve Müesseselerinin Şer’iliği Meselesi, İ.Ü. İktisat Fakültesi, Türk İktisat ve İçtimaiyat Tarihi Araştırmalar Merkezi Yayını, No: 4214/565-3, Cilt : 1-2, İstanbul, 2000. Bastien, Henry : “A Quoi Sert, Le Domaine Public Mobilier, L’Exemple Des Biens Culturels”, AJDA, 1993, s. 670-679. 325 Baş, Hasan : “Sayıştay Denetiminin Etkinlik ve Verimliliği”, Türkiye’de Denetimin Etkinlik ve Verimliliği (Sempozyum), Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, A.P.K. Kurulu Yayını, No: 1990/309, Ankara, 1990. Başaran, Özdemir – Tuncel, Füsun : Açıklamalı- İçtihatlı Orman Kanunu ile İlgili Mevzuat, Şafak Matbaası, Ankara, 1987. Başbakanlık : Gelişen Türkiye, Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı Faaliyetleri, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1990. Batırel, Ömer Faruk : Etkinlik Denetiminin Esasları, T.C. Sayıştay 125. Kuruluş Yıldönümü Yayınları No: 21/3, D.S.İ. Basım ve Foto-Film İşletme Müdürlüğü Matbaası, Ankara, 1987. Baytan, İlhan : Özelleştirme (Hukuki Yapı, Uygulamalar, Sorunlar, Öneriler), TRT Ofset Tesisleri, Ankara, 1999. Berki, Ali Himmet : Açıklamalı Mecelle (Mecelle-i Ahkamı Adliye), Hikmet Yayınları, No: 17/2, İstanbul, 1978. Berksoy, Turgay : “Kamu Açıklarının Finansmanında Kamu Taşınmaz Malları”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Tartışmalar,Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. Yayını, No:1176/165, Eskişehir, 2000 s. 132-142. 326 Berthelemy, Henry : Traité Elementaire De Droit Administratif, 10. Edition, Paris, 1910. Bonnard, Roger : Precis De Droit Administratif, Paris, 1946. Boyan Mustafa : Çevre ve Kıyılar, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Brard, Yves : Domaine Public, Domaine Privé, Edition: Litec, Paris, 2002. Brouant, J.M. : “L’Usage Des Freqences De Communication Audiovisulle Et La Domanialité Publique”, AJDA, 1997, s. 112-119. Bulutoğlu Kenan Kurtuluş, Erciş : Bütçe ve Kamu Harcamaları, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1988. Bundesministerium Der Finanzen : (Çevrimiçi), www, poststelle, bmf.bund, 13.4.2004. Burdeau, Bruno : La Notion D’Affectation Dans La Theorie Du Domaine Public, Tome: 2, Edition, Poitiers, Paris, 1980. Büyükuzun, Tufan : “Milli Emlak Yönetiminin Ormanların Tabi Olduğu Hukuksal Düzen ile İlişkisi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İzmir, 2002. Cansızlar, Doğan : Kamuya Ait Taşınmaz Malların Milli Ekonomiye Kazandırılması, Bilimsel Toplantı, Bildiri, ASO Yayını, No: 46, Ankara, 2000, s. 1217. 327 Cansızlar, Doğan : “Mevcut Sorunlara Çözüm Önerileri ve Yeni Uygulamalar”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F, Yayını, No:1176/165, Eskişehir,2000 s. 100-110. Cansızlar, Doğan : “Gayrimenkul Finansmanındaki G.Y.O’lara Kayacak”, Dünya 26.3.2001. Caron, C. Lecuyer, H. : Droit Des Biens, Dalloz, 2003. Ceyhan, Mesut : Katma Bütçeli İdareler Mevzuatı, Cilt: 1-2, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Yayını, No: 1996/5-6, Ankara, 1996. Chapus, René : Droit Administratif General, (Fonction Publique, Domaine, Travaux Publics, Expropriation), Tome: 2, Montchretien, 1997. Cin, Halil : Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Boğaziçi Yayınları, II.Baskı, İstanbul, 1985. Coşkun, Gülay : Kamu Mali Yönetimi, TODAİE Yayını No: 171, Ankara, 1978. Coulombie, H. – Coq, L. : “La Notion Et Le Regime Juridique Des Espace Proches Du Rivage De La Mer Dans La Loi Du 3 Janvier1986”, RFDA, 1994, s. 110-117. 328 Ağırlık Gazetesi, Cumhurbaşkanlığı : “Devlet Denetleme Kurulu Araştırma Raporu”, Sayı: 2003/6, Ankara, 21.7.2003. Çağlayan, Zafer : Kamuya Ait Taşınmazların Milli Ekonomiye Kazandırılması, Bilimsel Toplantı Bildiri, A.S.O. Yayını,No:46, Ankara, 2000, s. 118-122. Çakır, Coşkun : Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi, Küre Yayını, İstanbul, 2001. Çakmakçı, Nalan : “Milli Emlak Yönetiminde Sular Hukukunun Yeri, Teori ve Uygulama”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2000. Çetinkaya, Cihat : Türkiye’de Denetimin Etkinlik ve Verimliliği, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, A.P.K. Kurulu Yayını, 1990/308, Ankara, 1980. Çevre ve Orman Bakanlığı : Türkiye Çevre Atlası, CED ve Planlama Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003. Çevre ve Orman Bakanlığı : (Çevrimiçi), www.cevreorman.gov.tr, 30.5.2004, 16.6.2004. Davignon, J.F. : “La Condition Juridique Des Lacs, Domanialité Publiqe Et Protection De La Nature”, AJDA, November, 1979, s. 3-9. Debbağoğlu, Ahmet : İslam İktisadına Giriş, Dergah Yayınları, No: 70/6, İstanbul, 1979. 329 Delcros, B. – Truchet, D. : “Les Ondes Appartennent-Elles, Au Domaine Public ?”, R.F.D.A, 1989, s. 249-254. Demir, Fahri : İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı, D.İ.B. Yayınları, No: 250/36, Ankara, 1993. Demirci, Cüneyt : “Devlet Mallarının Yap-İşlet-Devret Modeliyle Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İzmir, 2000. Dikeç, Üstün : “Vergi Dışı Gelirlerin Genel Değerlendirilmesi”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Panel, Anadolu Üniversitesi,İ.İ.B.F, Yayını, No: 1176/165, Eskişehir, 2000, s. 259-266. Dikici, Melike : Devir ve Terk İşlemleri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Dilli, Budak : “Türkiye’nin Enerji Kaynakları, Enerji İhtiyacı ve Enerji Politikaları” Milli Güvenlik Kurulu Sekreterliği, 34. Dönem Kamu Diplomasisi Kursu, Yayınlanmamış Ders Notları, s. 3-7. Doğa, Mahmut : Kira İşlemleri, Maliye Baklanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Doğrusöz, M. Edip : Sular Hukuku, Yetkin Basımevi, Ankara, 1997. Doturt, J. : Domaine Public, Edition: Flammarion, Paris, 2001. 330 Dowall, David E. : “The Public Real Estate Development Process”, Journal Of The American Planning Ascociation, Vol, 56, Issue -4,. USA, Autumn, 1990,s. 504-518. Ducrocq, Gabriel : Traité De Droit Administratif, Tome: 1-7, Paris, 1903. Dufau, Jean : Le Domaine Public, Edition: Le Moniteur, Paris, 2001. Duguit, Leon : Leçons De Droit Public General, Paris, 1926. Dupuis, Georges Droit Administratif, 5. Edition, Armand Colin, Guedon, Marie Jose - Paris, 1996. Chretien, Patrice : Duran, Lütfi : İdare Hukuku Ders Notları, İstanbul, 1982. Duran, Lütfi : ”Yargıtay’ın Kamu Hukukuna Değin Son Kararları Üzerine Mülahazalar (II)”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 3, Ankara, 1985, s. 43-58. Duran, Lütfi : “Kamusal Malların Ölçütü”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 19, Sayı: 3, Ankara, 1986, s. 43-51. Dündar, Emine – Yurdakul, Şinasi : “Konut Kirası, Lojman ve Lojman Tazminatı Üçgeninde Kamu Personeli”, Maliye Dergisi, Sayı: 126, Ankara, Eylül- Aralık, 1997, s. 112137. 331 Düren, Akın : İdare Malları, A. Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, No: 373, Ankara, 1975. Düren, Akın : İdare Hukuku Dersleri, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, No: 447, Ankara, 1979. Eke, Feral : “Gecekondular Affedilmeli mi?” Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Belediyeler Dergisi, Sayı: 33, Ankara, 1999, s. 3-6. Emek, Uğur : Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet ve Kamu Hizmeti İmtiyazı Mevzuatı, D.P.T. Yayını, No: 2659, Ankara, 2002. Emeksiz, Turan : “Yap-İşlet-Devret Modelinin Vergilendirilmesi”, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu, Bilim Raporu, No: 953/1992, Ankara, 1996. Emil, Ferhat V.D. : Kamu Mali Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması ve Mali Saydamlık, D.P.T. Yayını, No: 251/535, Ankara, 2000. Enerji ve Tabii (Çevrimiçi), www.enerji.gov.tr, 20.07.2004. Kaynaklar Bakanlığı : Erdemli, Sinan Tan, Cemal Nuri : Milli Emlak, T.O.B.B. Matbaası, Ankara, 1964. Erdoğan, Ekrem : “Teoride Kamu Taşınmaz Malları”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F., Yayını,No: 1176/165, Eskişehir, 2000, s. 41-60. 332 Erdoğan, Ergün : “Hazine’ye Ait Tarım Arazilerinin Satışı”, Maliye Dergisi, Sayı: 125, Ankara, MayısAğustos 1997, s. 46-59. Erginay, Akif : Kamu Maliyesi, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, No: 382, Ankara, 1976. Eroğlu, Hamza : İdare Hukuku, A.İ.T.İ.A Matbaası, Ankara, 1978. Ersoy, Ayten : “Türkiye’de Devlet Mallarının Nemalandırılmasına İlişkin Değerlendirme ve Öneriler”, G.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 1-2, Ankara, 1991, s. 219-246. Ertan, Şinasi V.D. : Özelleştirme, K.İ.T.’lerin Halka Satışında Başarı Koşulları, TÜSİAD Yayını, No: 86.5.88, İstanbul, 1986. Ertaş, Mustafa : Devlet Mallarının Korunması, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Esener, Haluk : “Maliye Bakanlığı’nca İdare Edilen Su Ürünü Üretim Yerlerinin Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2002. Esmer, Galip : Mevzuatımızda Gayrimenkul Hükümleri ve Tapu Sicili, Tapu ve Kadastro Vakfı Yayınları, Ankara, 1998. 333 Yayını, Kalite Falay, Nihat : “Kamu Açıklarının Finansmanında Kamu Taşınmaz Malları”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Tartışmalar,Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F., Yayını, No:1176/165, Eskişehir, 2000, s. 132-142. Falay, Nihat : “Verimlilik-Etkinlik, Tutumluk”, Sayıştay Denetimi Sempozyumu, Yayını, Ankara, 1987, s. 47-56. Gedikli, Bülent : Kamu Harcama Yönetiminde Kalite, Yolsuzlukla Mücadele İçin Bir Model Önerisi, C/Ç Yeminli Mali Müşavirlik Yayını, No: 2000/1, Ankara, 2001. Geray, Cevat : Kamu Taşınmazları, Kıyılar ve Kuruluşunun 17. Yılında Sayıştay, Sayıştay Yayını, No: 12, Ankara, 1979. Global Günlük Araştırma Raporu : (Çevrimiçi), www.gyoder.org.tr, 11.6.2004. Godfrin, Philippe : Droit Administratif Des Biens, Domaines, Travaux, Expropriations, 5, Edition, Armand Colin, Paris,1999. Gökçe, Gamze : Gayrimenkul Yatırım Fonları, Yatırım Ortaklıkları, Sertifikaları ve Hazine Taşınmaz Mallarının Bu Yolla Değerlendirilmesi, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. 334 Çağdaş Sayıştay Gökçe, Gamze : “İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetlerle Gayrimenkul Finansmanı”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 100, Nisan-2001, s. 185-192. Gökçe, Gamze : “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları ve Kamu Taşınmaz Mallarının Değerlendirilmesi”, Maliye Dergisi, Sayı: 132, Eylül-Aralık, 1999, s. 77-84. Gökkaya, Işık : “G.Y.O’ların Problemlerinin Başında KDV ve Harçlar Geliyor”, Dünya Gazetesi, 28.5.2001. Göze, Ayferi : Devletin Ülke Unsuru, Sınırları ve Devletle Olan Münasebeti, İ.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, 1959. Gözler, Kemal : İdare Hukuku Dersleri, Yayınları, Kırklareli, 2002. Ekin Kitabevi Gözübüyük, A. Şeref : Yönetim Hukuku, Turhan Kitabevi, 10. Baskı, Ankara, 1997. Gülan, Aydın : Kamu Mallarından Yararlanma Usullerinin Tabi olduğu Hukuki Rejim, Alfa Yayını, İstanbul, 1999. Gülmüş, Tercan : “Kamuya Ait Taşınmazlar ve Sosyal Devlet”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2002. Güneş, Cengiz : Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret, İşletme Hakkı Devirleri ve Vergi Uygulamaları, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 1999. 335 Güngör, Azmi : Yönetim Aracı Olarak Türk Devlet Muhasebesi, Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı Yayını, No: 231, Ankara, 1981. Gürol, M. Ali : “Bir Özelleştirme Yöntemi Olarak Çalışanların Sermaye Ortaklığı ve Türkiye Açısından Uygulanabilirliği”, G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmaış Doktora Tezi, Ankara, 1987. Güven, Necla : “Devlet Malları Açısından Kıyılar, Denizler, Göller ve Akarsulardan Yararlanma” TODAİE, Yayınlanmamış Kamu Yönetimi Lisansüstü Uzmanlık Tezi, Ankara, 1988. Hazine Müsteşarlığı : (Çevrimiçi), www.treasury, gov.tr, 1.6.2004. İnternational Monetery “Government Finace Statistics”, Yayınlanmamış Fond : Çoğaltma, Çev: Baki Kerimoğlu, Ankara, 2003. Işık, Kenan : “Kamu Harcamalarında Tasarruf İlkesi Açısından Kamu Konutları”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1997. İnan, Atilla Gündüz, Nezihi : “Sayıştay’ın Etkinlik Denetimini Yürürlükteki Mevzuat Açısından Uygulama İmkanları”, Çağdaş Sayıştay Denetimi Sempozyumu, Sayıştay, Yayını, Ankara, 1987, s. 63-75. 336 Jéze, Gaston : Principes Generaux Du Droit Administratif, Paris, 1929. Kahraman, Hakan : “Devlet Malları Kavramı ve Devlet Malları Yönetiminde Kira İşlemlerinden Kamu Konutlarının Etkili İdaresi” TODAİE, Yayınlanmamış Kamu Yönetimi Uzmanlık Tezi, Ankara, 1998. Kal, Nazmi : “Kamu Arazilerinin Gazetesi, 3.5.2001. Kapan, Gazi : İmar Mevzuatı, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Kapan, Gazi : Yabancıların Türkiye’de Taşınmaz Mal Edinmelerine İlişkin İşlemler, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Kara, İbrahim : “Devlet Malvarlığı Gelirleri İçerisinde Yer Alan Taşınmaz Mal Satış ve Yönetim Gelirlerinin 1989-1999 Yılları Arasındaki Gelişimi ve Hükümet Politikaları ile Bu Gelirler Arasındaki Bağlantının İncelenmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2002. Karaarslan Ali : Kamuya Ait Taşınmaz Malların Milli Ekonomiye Kazandırılması, Tartışmalar,A.S.O. Yayını, No: 46, Ankara, 2000, s. 110-112. 337 Satışı”, Cumhuriyet Karaaslan Erkan : “Tahakkuk Esaslı Muhasebe ve Devlet Hesaplarında Şeffaflık”, Mali Klavuz Dergisi, Sayı: 15, Ankara, Ocak-Mart, 2002, s. 5-18. KaradenizÇelebican, Özcan : Roma Eşya Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara , 2002. Karahasan, Mustafa R.: İnşaat, İmar, İhale Hukuku, Cilt: 1, Beta Yayını,Ankara, 1997, s. 628. Karakaş, Eser : “Kamu Borçları ve Bir Komplo Teorisi”, Zaman Gazetesi, 2.6.2004. Karakaya, İsmail : “Milli Emlak Yönetimi Açısından Yeraltı Zenginlikleri Hukukunun Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İstanbul, 2000. Karakoç, Yusuf : “Kamu Mallarının Değerlendirilmesi Açısından Ecrimisil”, Sayıştay Dergisi, Sayı: 11, Ankara, Ocak-Mart, 1993, s. 23-33. Kardeş, Salahaddin : Hazine Malları, Maliye Bakanlığı, APK Kurulu Yayını, No: 1999/350, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1999. Kardeş, Salahaddin : Hazine Malları Mevzuatı Rehberi, Maliye Bakanlığı, A.P.K.Kurulu Yayını, No: 1995/340, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1995. 338 Kardeş, Salahaddin : Ansiklopedik Hazine Malları Sözlüğü, Maliye Bakanlığı A.P.K Kurulu Yayını, No: 2004/364, Ankara, 2004. Kardeş, Salahaddin : Milli Emlak Mevzuatı Kılavuzu, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Yayını, No: 1981/234, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1982. Kaya, Özgür Katip : Arsa Payı Karşılığı Kat Yapım Sözleşmesi, Keserci Yayını, İstanbul, 1993. Kayserili, Yaşar – Topaloğlu, Mustafa : Türk Medeni Hukuku ve Yeraltı Zenginlikleri, Kazancı Hukuk Yayınları, No: 75, İstanbul, 1990. Kerimoğlu, Baki : “Devlet Muhasebesinde Reform Çalışmaları”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı: 17, Temmuz-Eylül 2002, s. 87-101. Kesik, Ahmet Söyler, İlhami : “Bütçe Kontrolörlüğü İnceleme Raporu”, Sayı: 913, Diyarbakır, 1991. Kılıç, Selim : “Hazine Taşınmaz Mallarının Ülkenin Ekonomik Kalkınması Yönünde Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, İzmir, 2001. Kırbaş, Sadık : Devlet Malları, Birlik Yayıncılık, Ankara, 1985. Kırbaş, Sadık : “Devlet Mallarının Denetimi”, Çağdaş Sayıştay Sempozyumu, Ankara, 1987, s. 191-204. Kırbaş, Sadık : “Devlet Mallarının Denetimi ve Sayıştay”, Mali Hukuk Dergisi, Ocak-Şubat 1986, s. 9-12. 339 Kırbaş, Sadık : “Devlet Mallarının Denetiminin Mali Denetim İçindeki Yeri ve Önemi”, G.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1-2, Ankara, 1986, s. 101-107. Kısa, Yaşar : “Devlet Malları ve Bu Malların Elden Çıkarılması Yöntemlerinden Satış” TODAİE., Yayınlanmamış Kamu Yönetimi Uzmanlık Tezi, Ankara, 1996. Kısa, Yaşar : “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ve Türkiye’deki Uygulaması”, Maliye Dergisi, Sayı: 125, MayısAğustos 1997, s. 115-127. Kızılkaya, Eyüp : “Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesinde Maddi Duran Varlık Hesapları”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı: 17, Temmuz-Eylül 2002, s. 102-107. Kilci, Metin : “Türkiye’de Özelleştirmenin Yasal Çerçevesi”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 1994. Koçyiğit, Mehmet : Kamuya Ait Taşınmaz Malların Milli Ekonomiye Kazandırılması, Bildiri, A.S.O. Yayını, No:46, Ankara, 2000, s. 28-29. Kodal, Hakan : “GYO’lar Lokomotif Olabilir”, Finansal Forum Gazetesi, 2.4.2001. Kostakoğlu, Cengiz : İçtihatlı İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, Ankara, 1993. Laubadere, André De- Traité De Droit Administratif, Tome: 2, LGDJ, Gaudemet, Yves : Paris, 1999. 340 Laubadere, André De- Droit Administratif, 15.Edition, LGDJ, Paris, Venezia, Jean Claude- 1995. Gaudamet, Yves : Laubadere, André De- Traité De Droit Administratif, 10. Edition, Venezia, Jean Claude- LGDJ, Paris, 1996. Gaudamet, Yves : Laubadere, André Manuel De Droit Administratif, Venezia, Jean Claude LGDJ, Paris, 1992. Gaudamet, Yves : Lavialle, Chrisitian : “Le Prix De Vente Des Biens Du Domaine Privé”, JCP, Paris, 1991, s. 14-20. Lavialle, Christian : “La Condition Juridique De L’Espace Aerien Francaise” RFDA, s. 845-853. Lavialle, Christian : “Le Nouveau Regime Des Domaines Et Transports Ferroviaires”, RFDA, 1997, s. 765772. Lavialle, Christian : “Existe-t-il Un Domaine Public Naturel”, CJEG, No: 442, Mayıs-1987, s. 627-637. Lebreton, Jean-Pierre : Le Domaine Public, Edition: Documantation, Paris, 1998. Lorenz, Frederick : “Ortadoğu’da Su Savaşları Kapıda”, The Seattle Times, 7.2.2004. 341 Maliye Bakanlığı : Analitik Bütçe Sınıflandırılması (Eğitim El Kitabı), Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003. Maliye Bakanlığı : Milli Emlak Otomasyon Projesi Uygulama Programları, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003. Maliye Bakanlığı : Yürürlükteki Milli Emlak Genel Tebliğleri ve Genelgeleri, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003. Maliye Bakanlığı : Milli Emlak (Yeniden Yapılanma, Stratejik Planlama, Değişim, E-Devlet, Toplam Kalite), Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2002. Maliye Bakanlığı : Osmanlı’dan Günümüze Maliye Teşkilatı ve Görevleri Mevzuatı, Cilt: 1-2, Derleyen: Erdoğan Öner, Personel Genel Müdürlüğü Yayını, No: 1998/1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Maliye Bakanlığı : Milli Emlak Genel Müdürlüğü, (Çevrimiçi), www.milliemlak.gov.tr, 11.6.2004, 31.12.2004. Maliye Bakanlığı : Osmanlı Bütçeleri (1909-1918) A.P.K. Kurulu Yayını, No: 2000/358, Ankara, 2000. Maliye bakanlığı : Kamu Hesapları Aylık Bültenleri, Muhasebat Genel Müdürlüğü Yayınları, 2000-2004. 342 Maliye Bakanlığı : İhsaiyat-ı Maliye (Maliye İstatistikleri), Derleyen: Erdoğan Öner, Çev: Fehmi Tümer, A.P.K. Kurulu Yayını, No: 2000/337, Ankara, 2000. Maliye Bakanlığı : Devlet Muhasebesinde Reform Çalışmaları, Nakit Esasından Tahakkuk Esasına, Muhasebat Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2002. Maliye Bakanlığı : 2005 Yılı Bütçe Gerekçesi, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2004. Maliye Bakanlığı : “Milli Emlak Genel Müdürlüğü İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltmalar, Ankara, 2000-2004. Maliye Bakanlığı : “Personel Genel Müdürlüğü İstatistikleri”, Yayınlanmamış Ankara, 2004. Mat, Hidayet : “Hükümet Konaklarının İhtiyaca Uygun Bir Şekilde Planlanması Üzerine Düşünceler”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2000. Mat, Hidayet Başaran, A. Sami Yangın, Yılmaz : Yüz Soru Yüz Cevapta Hazine’ye Ait Gayrimenkullerin Satışı, Kiralanması ve Kat Karşılığı Müteahhide Verilmesi, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2004. Maulpoix, J.M. : Domaine Public, Mercure De France, Paris, 1998. 343 2004 Yılı Çoğaltmalar, Milliyet Gazetesi : Genel Ekonomi Ansiklopedisi, Cilt: 1, Akbank Yayını, İstanbul, 1988. Ministere De L’Economie, Des Finances Et De L’Industrie : “La Stuation Du Butget De L’Etat”, (Çevrimiçi).www., minefi.gouv.fr, 31.5.2004. Ministry Of Economy Statistics, Athens, 2002. Of Greek : Morançais, Pierre : La Societe Civile İmmobiliere De Location, Edition: Foucher, Paris, 1999. Nomer, Engin Ekşi, Nuray Gelgel, Günseli : Milletlerarası Tahkim, Beta Yayını, İstanbul, 2000. Office Off Management (Çevrimiçi), www,whitehouse, And Butget : gov/omb/butget/fy 2004, 16.3.2004. Office For National Statistics : “Public Sector Transactions By Sb-Sector And Ekonomic Category”, 10.3.2004. Oğuzoğlu, H. Cahit : Roma Hukuku, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, No: 130, Ankara, 1930. Oktay, Saibe : Türk Hukukunda Tapuda Kayıtlı Olmayan Taşınmazların Zamanaşımı ile Kazanılması, Kazancı Hukuk Yayınları, No: 83, İstanbul, 1990. Onar, Sıddık Sami : İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt: 2, İstanbul, 1966. 344 Onar, Sıddık Sami : İdare Hukuku, Cilt: 1, İ.Ü. Yayını, No: 169, İstanbul, 1942. Onar, Sıddık Sami : Türk Hukukunda Amme Emlaki Teorisi, (Ebul’ula Mardin’e Armağan) İstanbul, 1944. Orman Genel Müdürlüğü : (Çevrimiçi), www,ogm.gov.tr, 15.5.2004. Önal, Güven : “Bor Madeninin Ulusal Ekonomiye Daha Fazla Katkısı İçin Öneriler” Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 2, Eylül 2003, s. 57-64. Öncel, S. Yenal : Mahalli İdareler Maliyesi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1998. Öner, Erdoğan : Vergi Açısından Türk Kamu Hukuku, Maliye Bakanlığı, Tetkik Kurulu Yayını, No: 1980/221, Ankara, 1981. Öner, Erdoğan : Mali Olaylar ve Düzenlemeler Işığında Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet Döneminde Mali İdare, Maliye Bakanlığı, A.P.K. Kurulu Yayını No: 2001/359, Ankara, 2001. Öner, Erdoğan : XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Açılış Konuşması.Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F., Yayını, No:,1176/165, Eskişehir, 2000, s.5-8. Öz, Ercan : “Kamu Açıklarının Finansmanında Kamu Taşınmaz Mallarının Rolü”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F., Yayını, No:,1176/165, Eskişehir, 2000, s.5-8.s. 87-99. 345 Öz, Songül : “Kamu Komutlarının Yönetimine Sorunlar”, Yayınlanmamış Yeterlik Ankara, 2001. Özaba, Hasan : “Konsolide Bütçe Gelirleri İçerisinde Vergi Dışı Normal Gelirlerin Yeri ve Önemi”, Maliye Dergisi, Sayı: 125, Ankara, Mayıs-Ağustos 1997, s. 93-114. Özay, İlhan : Gün Işığında Yönetim, Alfa Yayını, İstanbul, 1996. Özdemir, Arıkan V.D. : En Son Değişikliklere Göre Açıklamalı Sözlüklü Orman Kanunu, Olgaç Matbaası, Ankara, 1987, s. 26. Özer, İlhan : Devlet Maliyesi, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Yayını, Cilt: 1, No: 1980/218, Ankara, 1980. Özlem, Yücel Türeli R. Aşkın Kapan, Gazi : “Milli Emlak Kontrolörlüğü İnceleme Raporu" Sayı: 25-23-10, Ankara, 1991. Özmen, Mümtaz T. : Türkiye’de Katma Bütçe Uygulaması, İncelenmesi, Değerlendirilmesi ve Katma Bütçeli Kuruluşlardan Bir Örnek (Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü), Maliye Bakanlığı, A.P.K. Kurulu Yayını, No: 1991/321, Ankara, 1991. Özsoylu, A. Fazıl : Yeraltı Ekonomisi, Akçağ Yayınları, No: 299/4, Ankara, 1999. 346 İlişkin Etüdü, Öztek, Durmuş : “Türkiye’de Vergi Dışı Gelirlerin Kamu Gelirleri İçindeki Yeri ve Önemi”, XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F., Yayını, No:1176/165, Eskişehir, 2000,s. 11-40. Palamut, Mehmet : “Kamu Ekonomisinde Devlet Taşınmazları ve Tabi Oldukları Hukuksal Rejim Hakkında Bir Değerlendirme” XIV. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F., Yayını, No:1176/165, Eskişehir, 2000, s. 61-73. Peiser, Gustave : Droit Administratif, Les Biens, Dalloz, 2002. Peiser, Gustave : Droit Administratif, Dalloz, 1989. Peker, Erhan : Kamuya Ait Taşınmaz Malların Milli Ekonomiye Kazandırılması, Sonuç Bildirisi, A.S.O.,Yayını, No:46, Ankara, 2000, s. 123-134. Polatkan, Vahit : Yap-İşlet-Devret Modeli ile Uluslararası Tahkim, Yaklaşım Yayını, Ankara, 2000. Polatkan, Vahit : “YİD Modeli Sözleşmelerin Danıştay Tarafından İdare ve Yargısal Açıdan İncelenmesi”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 76, Nisan-1999, s. 2734. Poli, J.F. : Droit Administratif Des Biens, Ellipses, Paris, 2003. 347 Poli, J.F. : “Protection Des Biens Culturels, Meubles”, LGDJ, Paris, 2003, Proudhon, Victor : Traité Domain Public, Tome: 1-5, Dijon, 1833. Rana, İrfan Mahmut : Hz. Ömer Döneminde Ekonomik Yapı, Çev: Ahmet Kot, Bir Yayıncılık, No: 27/5, İstanbul, 1985. Rolland, Louis : Precis De Droit Administratif, Paris, 1928. Sabah Gazetesi : “Yeşil Vadi Operasyonu (Arazi Mafyasına Darbe)”, 22.3.2004. Es-Sadr, M. Bakır : İslam Ekonomi Doktrini, Hicret Yayınları, Haşmet Basımevi, İstanbul, 1978. Sağ, Kemal : “İzmir Defterdarlığı, Kamu Kesiminin Sahip Olduğu Lojman, Sosyal Tesis, Arsa ve Arazi Satışları Hakkında Rapor”, Sayı: 96/1, Ankara, 1996. Saner, Ali İhsan : Kamu Taşınmaz Malları Mevzuatı, Ankara, 1999. Saner, Ali İhsan : Devletin Rantı Deniz, İletişim Yayınları, No: 674/64, İstanbul, 2000. Savaş, Ramiz : “Maliye (ve Gümrük) Bakanlığı, Kamu Kesiminin Lojman ve Kamp Politikası Hakkında Rapor”, Sayı: 11, Ankara, 1993. 348 Sayın, A. Vefik : Tekalif Kavaidi (Osmanlı Vergi Sistemi), Maliye Bakanlığı, A.P.K. Kurulu Yayını, No: 1999/352, Ankara, 1999. Sayıştay Başkanlığı : “Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Sorumluluğundaki Tarihi Eserlerin Korunması Hakkında Rapor”, Sayı: 5093/1, Ankara, Mayıs2004. Sayıştay Başkanlığı : Etkinlik Denetiminin Esasları, Çev: Ömer Faruk Batırel, Ankara, 1987. S. P. K. : (Çevrimiçi), www.spk.gov.tr, 25.5.2005. Sevli, Kemal : “6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B Maddesi Gereğince Orman Sınırları Dışarısına Çıkarılan Taşınmazların Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2002. Sezer, Yılmaz : “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” Vergi Raporu Dergisi, Sayı: 48, Ağustos-Eylül 2000, s. 17-20. Sezgin, İsa : “Mahkemeyi Kazandı Ama Ellibin Balığını Kaybetti”, Zaman Gazetesi, 30.8.2003. Sezgin, Veysel : “Hazine Malları Üzerinde Tasarruf Yetkisine Sahip, Maliye Bakanlığı ile Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşları”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2001. Sıddıki, S.A : İslam Devletinde Mali Yapı, Çev: Rasim Özdenören, Fikir Yayınları No: 2/1, İstanbul, 1972. 349 Soylu, Ali: “Kuran’a Göre Servet Dağılımı”, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2001. Söyler, İlhami : “Kamu Finansmanı Açısından Devlet Mallarının Değerlendirilmesi”, Maliye Dergisi, Sayı: 117, Ankara, Mart-Aralık 1994, s. 98-100. Söyler, İlhami : “Türkiye’de Devlet Mallarının Hukuki Durumu ve Bütçe Gelirleri Açısından Analizi”, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Ödevi, Ankara, 1997. Sudi, Süleyman : Defter-i Muktesid (Osmanlı Vergi Düzeni), Hazırlayan: Mehmet Ali Ünal, Isparta, 1996. Susar, Özkan : Tüm Yönleriyle Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2004. Şafak, Ali : İslam Arazi Hukuku ve Tatbikatı Devirler), Türdav Yayını, İstanbul, 1977. Şahin, E. Levent : “Sınırlı Ayni Hakların Milli Emlak Mevzuatı Açısından Teori ve Uygulamada Değerlendirilmesi”, Yayınlanmamış Yeterlik Etüdü, Ankara, 2000. Şenyüz, Doğan : Borçlar Kanunu’na Göre Yap-İşlet-Devret Sözleşmesi, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 1999. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü : “2004 Yılı İstatistikleri”, Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004. 350 (İlk Tarı, Tayyar : “Yap-İşlet-Devret Modelinin Uygulanması, Uygulama Şartları ve Mevzuatımızdaki Yeri”, Yayınlanmamış Bütçe Kontrolörlüğü Yeterlik Etüdü, Ankara, 1990. Taşdemir, Galip : Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi Uygulama Sonuçları, Maliye Bakanlığı, Muhasebat Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2003. Tuncel, Kürşat : “Hazine Arazileri ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları” Dünya Gazetesi, 30.4.2001. Turan, Taner : Devlete Ait Taşınmaz Malların Tek Elden Yönetimi (Hukuki Sorunlar ve Öneriler), Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Turan, Taner : “Hazinenin Özel Mülkiyetinde Bulunan Taşınmaz Malların Ekonomiye Kazandırılması Yöntemlerinden Satışın Değerlendirilmesi”, Sayıştay Dergisi, Sayı: 40, Ankara, Ocak-Mart 2001, s. 58-61. Turguter, Necip : Ayniyat Yönetmeliği Açıklaması, Matbaacılık, Ankara, 1999. T.Ü.R.M.O.B. : “21.Yüzyılın Petrolü Bor Madeni “, Bilanço Dergisi, Sayı: 67, Ankara, Mayıs-2002, s. 16-18. Türk, İsmail : Kamu Maliyesi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1992. 351 Feryal T. D. V. : İslam Ansiklopedisi, Cilt: 1-24, İstanbul, 2000. Türkiye Sağlık Turizmi Derneği : “2004 Yılı İstatistikleri” Yayınlanmamış Çoğaltma, Ankara, 2004. Ubeyd, Ebu : Kitab-ül Emval, Çev: Cemalettin Saylık, Düşünce Yayınları, No: 34/1, İstanbul, 1981. Uğur, Faruk : Hazine Davaları, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Uluatam, Özhan : “Yap-İşlet-Devret Modeli Üzerine Düşünceler”, İşveren Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 5, Şubat 1989, s. 15-18. Unakıtan, Kemal : “Kalkınmayı Teşvik Amacıyla Hazine’ye Ait Taşınmazların Satışı”, Mali Yaklaşım Dergisi, Sayı: 127, Temmuz-2003, s. 7-9. Umay, M. Akif Ermiş, Erçin : Hazine Taşınır ve Taşınmaz Mallarının Satış İşlemleri, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. Üçok, Coşkun Mumcu, Ahmet Bozkurt, Gülnihal : Türk Hukuk Tarihi, Savaş Yayını, 10. Baskı, Ankara, 2002. Umur, Ziya : Roma Hukuku Ders Notları, 3. Baskı, Beta, Yayını, No: 215/102, İstanbul, 1999. 352 Ünsal, Gülen : Kamu Taşıtları Mevzuatı, (1889-1994) Maliye Bakanlığı, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Yayını, No: 1994/9, Ankara, 1994. Vakıflar Genel Müdürlüğü : (Çevrimiçi), www.vgm.gov.tr, 11.5.2004. Waline, Marcel : Les Mutations Domaniales, These, Paris, 1925. Vedel, George : Droit Administratif (Les Patrimoines Publiqs), Tome : 2, Themis, Paris,1959. Yalçınkaya, Feyyaz - Devlet Malları, Yeni Desen Matbaası, Ankara, Kartal, Turhan : 1971. Yamak, Yalçın : “Amerika Birleşik Devletleri Federal Kamu Malları Yönetimi” Maliye Dergisi, Sayı: 137, Mayıs-Ağustos 2001, s. 24-45. Yamak, Yalçın : “Amerikan Federal Kamu Malları Siyaset ve Yönetim Yasası”, Milli Emlak Kontrolörlüğü İnceleme Raporu, Norfolk, Sayı: 1997/1, ABD, 1997. Yavuz, Cevdet : Borçlar Hukuku, Beta Yayını, No: 971/385, İstanbul, 2004. Yavuz, E. Ali : “Transfere Para Var, Stad Kirasına Yok”, Zaman Gazetesi, 11.7.2003. Yavuz, Yunus Vehbi : İslamda Zekat Müessesesi, Türdav Yayınları, İstanbul, 1975. 353 Yayla, Yıldızhan : “Kamu Malının Çağdaş Tanımı”, M. Ü. Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 1-3, İstanbul, 1998, s. 7-17. Yediyıldız, Bahaeddin : İnstitution Du Vaqf Au XVIII Siecle En Turquie (Etude Socio-Historique) Ankara, Edition, Ministere De La Culture, 1188/162, Ankara, 1990. Yeni Şafak Gazetesi : “Limanlarda Yap-İşlet-Devret Dönemi Başlıyor”, 13.12.2004. Yeniçeri, Celal : İslam İktisadının Esasları, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1980. Yeniçeri, Celal : İslamda Devlet İstanbul, 1984. Yerlikaya, Kürşat : “Türkiye’de Yap-İşlet-Devret Modeli ve Kamu Borçlanması”, XVIII. Türkiye Maliye Sempozyumu, Bildiri, M.Ü .Maliye Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, No: 16, İstanbul, 2003, s. 419-447. Yeşilyurt, Türkan : Osmanlı Toprak Düzeni ve Halk Şiiri, Karşı Yayınları, Ankara, 2001. Yıldırım, Binali : “Suyumuzun Geleceği ve Türkiye Su Politikaları”, Panel, Açılış Konuşması, İstanbul, 2004. 354 Bütçesi, Şamil Yayınevi, Yıldız, Necati : “Madencilik” Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 34. Dönem Kamu Diplomasisi Kursu, Yayınlanmamış Ders Notları, Çoğaltma, Ankara, 2004. Yusuf, Ebu : Kitab-ül Haraç, Sadeleştiren: İsmail Karakaya, Akçay Yayınları, No: 25/1, Ankara, 1982. Yüksel, Nahit : Kamu Konutları Mevzuatı (1924-1994), Maliye Bakanlığı, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Yayını, No: 1994/10, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995. Yükseltürk, İ. Mesut : “Kamu Malı Ormanlarımız”, Sayıştay Dergisi, Özel Sayı: 30, Temmuz-Eylül 1998, s. 1-6. Diğer Kaynaklar : (Kanunlar, K.H.K.’ler, B.K.K.’ları, Tüzükler, Yönetmelikler, Genel Tebliğler, Genelgeler, Özelgeler, Sirküler, Yazılar, Yargı Kararları, V.D.). 355