Doç. Dr. Ahmet UĞUR Para Politikası ve Merkez Bankası Para politikası fiyat istikrarı, ekonomik büyüme ve istihdam artışı gibi hedeflere ulaşabilmek için paranın elde edilebilirliğini ve maliyetini etkilemeye yönelik kararları ifade eden ve ülke merkez bankaları tarafından uygulanan politikaların tamamı olarak tanımlanabilir. Bu çerçevede merkez bankalarının; Alacağı para politikası kararlarının ekonomiyi hangi yolla etkileyerek temel amaçlara ulaşılmasını sağlayacağını bilmesi, Uyguladığı para politikası stratejisi doğrultusunda paranın miktarını ve maliyetini nasıl belirleyeceğine karar vermesi gerekmektedir. Para Politikası ve Merkez Bankası Para otoritesi tarafından alınan kararların ve uygulanan politikaların ekonomiyi ne şekilde etkileyeceğinin tam olarak formüle edilememesi durumuna “kara kutu” olarak adlandırılmaktadır. Bu durum özellikle küreselleşme süreciyle daha da belirgin bir hal almıştır. Küreselleşme sağladığı faydaların yanı sıra, uluslar arası bütünleşme ve karşılıklı bağımlılığı artırmış, merkez bankalarının denetimini zorlaştırmış ve ulusal piyasaların birbirine bağımlılığını artırarak riskin daha hızlı yayılmasına neden olmuştur. Para Politikası ve Merkez Bankası Finansal sistemin sağlıklı işlemesi için para politikası hedeflerinin mikro politika olarak da adlandırılan bankacılık politikaları ile bütünleştirilmesi gerekmektedir. Bankacılık yapısında ortaya çıkacak sorunlar finansal sisteme yayılarak güveni sarsacak ve politikaların etkinliğini zayıflatacaktır. Bu nedenle merkez bankalarının birinci görevi fiyat istikrarını sağlamaktan çıkmış, finansal sistemin istikrarı olmuştur. Bu oluşum merkez bankalarının son başvuru mercii olma fonksiyonunu ön plana çıkarmıştır. Merkez Bankasının Bağımsızlığı Finansal istikrarı sağlamada bankacılık sisteminin yapısıyla birlikte merkez bankalarının kurumsal yapısı da önemlidir. Merkez bankalarının siyasi iktidarların (hükümet) etkisinde olmaması, yani özerk ve bağımsız olması gerekmektedir. Bağımsızlık, merkez bankalarına uygulayacakları para politikaları ile piyasalarda etkinliği, güvenliği ve etkin parasal kontrolü aynı anda sağlama imkanı verecektir. Merkez Bankasının Bağımsızlığı Bağımsızlıktan kastedilen merkez bankasının para politikası hedeflerini belirlemede bağımsız olması anlamına gelen amaç bağımsızlığı değildir. Hedeflenen enflasyon oranına ulaşabilmek için kullanacağı para politikası araçlarını serbestçe belirleyebilmesi ve kullanılması anlamına gelen araç bağımsızlığıdır. Araç bağımsızlığı mali baskınlığın olmadığı istikrarlı ve güçlü mali sektörün varlığını gerektirmektedir. Hükümetin finansman ihtiyacına göre para politikasının belirlendiği mali baskınlık durumunda merkez bankasının öncelikli hedefi fiyat istikrarı olmaktan çıkmakta ve enflasyon hedeflemesi gerçekleşmemektedir. Merkez Bankasının Bağımsızlığı Merkez bankalarının bağımsızlığının olmazsa olmaz bir koşul olarak ortaya çıkması 1980’li yıllarda gerçekleşmiştir. Günümüzde merkez bankasının bağımsızlığı “en iyi birinci” bir şart değil de “en iyi ikinci” bir şart olarak kabul edilmektedir. En iyi birinci ortamında para ve maliye politikaları tam bir koordinasyon ve uyum içinde olacak ve merkez bankasının bağımsızlığına gerek kalmayacaktır. Para Politikası Uygulamasındaki Sorunlar Uluslar arası finans piyasalarında görülen gelişmeler merkez bankalarının para politikası uygulamalarında sorunları da beraberinde getirmiştir. Finansal liberasyonla birlikte finansal akımlarında hızlanması sonucu finansal piyasalarda vadeler kısalmaya başlamıştır. Piyasalarda daha çok kısa vadeli işlemlere ağırlık verilmesi piyasa katılımcılarının uzun vadeli ölçülerden uzaklaştırmakta ve sermayenin etkin dağılımını zorlaştırmaktadır. Para Politikası Uygulamasındaki Sorunlar Faiz oranları, temel fonksiyonu olan yatırım düzeyini belirleme ve sektörler arası dağılımını düzenleme gibi fonksiyonlarını da yitirmiştir. Sadece cari işlemler açığına jandarmalık eder hale dönüşmüştür. Faiz oranı, tam istihdam ve yüksek büyümeyi sağlamak üzere daha düşük faiz oranlarına odaklanması yerine son derece oynak sermaye akımlarına odaklandığı görülmektedir. Para Politikası Uygulamasındaki Sorunlar Çokuluslu şirketlerin döviz kuru dalgalanmaları ve iç faiz oranlarına karşı kendilerini korumak için artan bir biçimde kullandıkları türevler para politikasının etkisini önemli ölçüde azaltmaktadır. Ülkelerde sermaye yatırımı açısından olumsuz bir gelişme tespit ettiklerinde portföy yöneticileri sermayeyi başka bölgelere veya ülkelere kaydırmaktadır. Söz konusu ülkeler için oluşacak olumsuz kanaat sermaye çıkışı, paranın değer kaybı ve faizlerde yükseliş şeklinde etkisini gösterecektir. Sermaye akımlarının süreklilik kazandığı bir ortamda bunların olumsuz etkilerini giderecek olan para politikası önlemlerinin maliyetleri çok yüksek olmakta, ayrıca bu politikalara duyulan güven de azalmaktadır. Para Politikası Uygulamasındaki Sorunlar Finansal gelişmeler Asimetrik bilgi ve para politikasının başarısızlığı - krizler Mali baskınlık sorunu Siyasi etkileşim Zaman tutarsızlığı ve gecikme sorunu Güvenilirlik sorunu Dışlama Etkinsizlik Finansal Gelişmeler Finansal gelişmeler kavramı, finansal yenilikler diğer bir ifade ile finansal araçların icadı, para ve sermaye piyasalarındaki yeni menkul kıymet ihraçlarının yanı sıra piyasa yapısı ve kurumlardaki gelişmeleri de içine almaktadır. Bu gelişmeler ulusal ve uluslar arası finansal sistemlerin bütünleşmesine ve küreselleşmesine yol açmaktadır. Ulusal ve uluslar arası finansal sistemleri şekillendiren ve birbiriyle ilişkili olan üç temel unsur vardır. Finansal Gelişmeler Birincisi; bilgisayar teknolojisi ve iletişimdeki hızlı gelişmeler ve bunları sağlayan internettir. Finansal sistem açısından önemli olan diğer iki unsur ise finansal küreselleşme eğilimleri ile piyasalardaki yenilik ve serbestleşmedir. Bu unsurlar, teknolojik gelişmelerle birlikte kaçınılmaz hale gelmiştir. 1980’lerde ivme kazanan finansal piyasalardaki yenilikler, 1990’larda daha da hızlanmış ve neticede paranın tanımı aşınmıştır. Para tanımının aşınması parasal kontrolü zorlaştırmıştır. Finansal Yeniliklerin Makro Ekonomik Etkileri Finansal aktifler arasındaki değişim işlem maliyetini azalttığı gibi aynı zamanda bazı yenilikler farklı finansal aktifleri elde tutmanın mutlak ve nispi maliyetini arttırır. Finansal yeniliklerin yarattığı bazı finansal aktifler, geleneksel değişim araçları ile (buna M1’de dahildir) yakın ikame içerisindedirler. Bunun sonucu olarak da aktiflerin ikame esnekliği yüksektir. Finansal yenilikler mevduat kabul eden finansal kurumlar ile mevduat kabul etmeyen finansal kurumlar arasındaki farkı artırır. Finansal yenilik, paranın arz ediliş sürecini kendiliğinden değiştirebilir. Bunun bir sonucu olarak da para otoritelerinin toplulaştırılmış parasal değişkenler üzerindeki kontrol gücü azalır ve para politikasının etki alanı sınırlanabilir. Asimetrik Bilgi ve Para Politikasının Başarısızlığı Bazı iktisatçılara göre finansal krizlerin ve para politikası başarısızlıklarının temel nedeni “asimetrik bilgi” veya “bilgi boşluğu”dur. Asimetrik bilgi, karar birimlerinden bir tarafın diğer tarafa oranla daha az bilgiye sahip olması durumudur. Asimetrik bilginin ters seçim ve ahlaki çöküntü olmak üzere iki önemli sonucu vardır. Ters seçim, karar birimlerinin bilgi boşluğu sonucu öngörü hatası içine düşmesidir. Ters seçim finansal sistemdeki borç ve alacak ilişkileri içinde geri dönüşümlerin olmaması durumudur. Bu durumun sonucunda piyasa aksaklıkları oluşacak ve para politikaları etkinsizleşecektir. Asimetrik Bilgi ve Para Politikasının Başarısızlığı Ahlaki tehlike, finansal piyasalarda borçlunun kullandığı fonları planladığı gibi kullanıp kullanmadığının alacaklı tarafından tespit edilmesi ve takibi ile ilgili bir sorundur. Ters seçim sözleşme öncesi karşılaşılan sorunla ilgili olurken, ahlaki tehlike sözleşme sonrası durumla ilgilidir. Ters seçim ve ahlaki çöküntü “asimetrik bilgi” sonucu piyasaların ani hareketlenmesine neden olacaktır. Ani hareketlenmenin sonucu ise finansal krizlerdir. Asimetrik Bilgi ve Para Politikasının Başarısızlığı Asimetrik bilgi, mali sektörde firmaların bilançolarının bozulması, faiz oranlarında artış, belirsizliklerin artması ve mali olmayan bilançolarda bozulmalara neden olarak kriz oluşturmaktadır. Bozulan piyasa yapısının özellikleri ise: - finansal piyasalarda güven kaybı - finansal kuruluşların finansal yapılarının yetersizliğinin ve zayıflığının açık şekilde ortaya çıkması - merkez bankası ve bankacılık kesiminin etkinsizliği - işletmelerde iflas olayının yaygınlaşması - ekonomik faaliyetlerin durgunlaşma ve gerileme sürecine girmesi - gayrisafi milli hasılanın büyüme oranında önemli azalış - ulusal paranın yabancı paralar karşısında değer yitirmesi Mali Baskınlık Sorunu Mali baskınlık, kamu sektörünün merkez bankasından ve/veya bankalar sisteminden borçlanması durumunu ifade etmektedir. Mali baskınlığın olmaması kamunun merkez bankası kaynaklarına çok az veya hiç başvurmaması, hükümetin geniş tabanlı gelire sahip olması, dolayısıyla senyoraj gelirlerinin ortadan kaldırılması ve mali piyasaların devlet borçlanma araçlarını emebilecek derinlikte olması, kamu borçları seviyesinin sürdürülebilir olması ve para politikasını sınırlamaması anlamına gelmektedir. Eğer bu koşullar sağlanmazsa yüksek veya uzun süreli mali dengesizlikler para politikasının etkinliğini ortadan kaldırarak enflasyonist baskıları artıracaktır. Mali Baskınlık Sorunu Mali baskıların yol açtığı enflasyonist süreç, nominal bir hedefe ulaşmada para politikasının etkinliğini azaltmaktadır. Mali baskınlık, monetizasyon yoluyla finanse edilen yüksek bütçe açıklarına yol açmaktadır. Bu durumda yerli para değer kaybetmekte, para otoritelerine olan güven sarsılmakta ve para otoriteleri amaç fonksiyonuna ulaşmak amacıyla alternatif strateji arayışına zorlanmaktadır. Siyasi Etkileşim Siyasi iktidarlar çoğu kez bir ekonomik istikrar programı ile çözümlenebilecek gibi görünen ekonomik sorunları çözmek için önlem almak yerine tersine sorunu daha da ağırlaştırabilecek olan sübvansiyon artırımları, enflasyon üzerinde ücret artışları, kamu teşebbüslerinin fiyat artışlarının ertelenmesi gibi istikrarı daha da bozacak önlemleri tercih ederler. Bu uygulama özellikle fiyat istikrarı hedefi ile çelişerek para politikası uygulamalarını başarısız kılacak ve hatta enflasyonist baskılar oluşturacaktır. Bu durum, karar birimlerinin uygulanan politikalara karşı güven duymamasına sebep olarak politikaları başarısız kılacaktır. Siyasi Etkileşim Uygulamaya konulacak bir ekonomik istikrar programı orta-uzun vadeli olmak zorundadır. Siyasal rejimin getirdiği kısa aralıklı seçim süreleri ile ekonomik istikrar programlarının gerektirdiği orta-uzun süre çelişkiye neden olmaktadır. Siyaset ile ekonomi arasındaki bu süre çelişkisi ortauzun dönemli ekonomik istikrar programlarının uygulamasında en önemli engeli oluşturmakta ve yürürlüğe konulan istikrar programları seçimler yaklaşırken çeşitli siyasal endişeler sonucu gevşetilmeye başlanmaktadır. Siyasi Etkileşim Eğer ekonomilerde merkez bankaları bağımsız değilse bu çelişki daha da artacaktır. Merkez bankalarının bağımsızlığında başkanın görev süresinin siyasi iktidarların görev süresinden uzun olması süre çelişkisini ortadan kaldırmaya ve programın sürekliliğine yönelik bir uygulamadır. Zaman Tutarsızlığı ve Gecikme Sorunu Ekonomi politikası uygulayıcıları ex-ante (dönem başı) ve ex-post (dönem sonu) amaç kısıtlamaları altında politika oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu durum ekonomi politikası uygulamaları ile ekonomik etkileşimlerin gerçekleşmesi arasında zaman açısından farklılığa neden olmaktadır. Zaman tutarsızlığı yaklaşımına göre t0 anında optimal olan bir strateji t1 anında optimal değilse bir zaman tutarsızlığı olgusu vardır demektir. Bu durum para politikasının yürütülmesinde gecikmelere neden olmaktadır. Zaman Tutarsızlığı ve Gecikme Sorunu Para politikası uygulamaları amaç değişkenler üzerinde (fiyatlar, ödemeler dengesi, işsizlik gibi) doğrudan doğruya anında etki yapmamaktadır. Para politikası araçlarının kullanımıyla bunların etkilerinin belirlenmesi bir aralığı gerektirmektedir. Para otoritesi izlenen para politikasının sonuçlarının amaçlanan hedeflere, diğer bir ifadeyle uzun dönem cari sonuçlarının planlanan amaçlarla uyuşup uyuşmadığını kontrol etmelidir. Cari ve planlanan sonuçlar arasında bir sapma “gecikme” olarak ifade edilir ve düzeltici politikalara ihtiyaç duyulur. Zaman Tutarsızlığı ve Gecikme Sorunu Gecikme, iç ve dış gecikme olmak üzere ikiye ayrılır. İç gecikme teşhiste, dış gecikme ise tedavide gecikmedir. İç gecikmenin etkileri genellikle küçük ve hatalı öngörülerden dolayı negatif olarak düşünülebilir. Gecikmelerle ilgili temel sorun dış gecikmenin uzunluğudur. Dış gecikmenin değişkenliği, yani bazen kısa bazen uzun sürmesi sorunun önemini artırmaktadır. Eğer dış gecikme uzun sürerse para politikasının yürütülmesi gecikmektedir. Güvenirlilik Sorunu Ekonomi politikalarının güvenilirliği, etkin politik birimlerce alınan önlemlerin mükemmelliğiyle ve düşüncelerin açıklanmasıyla ölçülmektedir. İlan edilen politikaların güvenilirliğini etkileyen faktörler teknolojik, idari-politik ve stratejik kısıtlar olmak üzere üç başlık altında incelenmektedir. Politika yapımcılarının (özellikle merkez bankasının) kararlarını ve tahminlerini dayandırdığı verilerin güvenilirliği, politika enstrümanlarının kullanılabilirliği ve kontrol edilebilirliği, amaçların doğru belirlenmesi teknolojik kısıtları oluşturmaktadır. Güvenirlilik Sorunu Hükümetin gerekli yasaları uygulamaya koyma yeteneği, demokratik bir toplumda iktidarın programı uygulamak için yeterli zamana sahip olup olmadığı, iktidarın kamuoyu baskısı ya da politik baskılar karşısında politika uygulamalarına devam gücü idaripolitik kısıtları oluşturmaktadır. Stratejik kısıtlar ise karar birimleri ile politika yapıcıların ekonomik kararlar açısından karşılıklı bağımlılıklarını vurgulamaktadır.