Slayt 1 - fadimepolat

advertisement


1- Bronşektazi
Akciğerlerdeki bronş ve
bronşiyollerde görülen
duvar harabiyeti nedeniyle
kalıcı genişlemesi olarak
tanımlanır.
Doğumsal olduğu gibi
genellikle geçirilmiş
akciğer enfeksiyonlarından
kaynaklanan bozukluktur.
(Kızamık
,boğmaca,zatürre ve akc.
Tüberkülozu)
Tanı
 Anamnez, fizik muayene,
akciğer grafisi, tomografi
ile tanı konulur.

BELİRTİLER
 En sık görülen belirti, öksürük ve balgamdır.
 Balgam iltihaplı sarı-yeşil görünümde pis
kokuludur.
Yaygın bronşektazi hastalığı olanlarda;
 bulantı, kusma,
 iştahsızlık, kilo kaybı,
 böbrek fonksiyonlarında bozulma ve
 kansızlık görülebilir.
 akciğer enfeksiyonuna sık rastlanır.
 Enfeksiyon döneminde ateş yükselir.
Tedavi ve Bakımı
Bronşektazili hastanın bakımında önemli olan, belirtilerin
rahatlatılması sekresyonlann çıkarılması ve enfeksiyonu kontrol
altına almaktır.
 Öncelikle antibiyotik ve nefes açıcı ilaçlarla tedaviye başlanır, akut
solunum yolu enfeksiyonu da gelişmiş ise hasta yatak istirahatına
alınır.
 Hastaya postural drenaj yöntemi uygulanır.
 Derin soluk alma ve öksürük egzersizleri yaptırılır.
 Hastanın yeterli sıvı alması sağlanır.
 Hastanın çıkardığı balgam toplanarak günlük miktarı kaydedilir.
 Hastaya bol vitaminli, protein yönünden zengin diyet verilerek, sık
sık ağız bakımı yapılır.
 Hastanın, solunum yolu enfeksiyonlarından ve tozlu, dumanlı
ortamlardan kendini koruması, alkol ve sigara kullanmaması
gerektiği söylenir.
 Cerrahi tedavi yöntemi; genellikle hastalıklı lob alınır (lobektomi)
ya da bir akciğerin tümü etkilenmiş ise segmentektomi veya
pnömonektomi yapılır.

2- Plevral Effüzyon
 Plevra (akciğer zarı), akciğer ve göğüs boşluğunu
örten bir zardır. Normalde viseral ve parietal
plevra yaprakları arasında az miktarda sıvı
bulunur.
 Plevral sıvının fazla üretilmesi veya emiliminin
azalması plevrada sıvı birikimi yani plevral
effüzyon oluşumunun temel mekanizmasıdır.
 Plevral effüzyon,
 konjenital kalp yetmezliği,
 pnomoni ve
 kanserler
 gibi bir çok hastalıklara sebep olur
Belirti ve Bulgular
 Nefes darlığı =dispne, (artan sıvının akciğerlere basınç
yapmasına bağlı olarak görülür)
 Batıcı tarzda göğüs ağrısı (sıvının az olduğu durumlarda
plevral zarların birbirine sürtünmesi ile nefes alıp vermekle
artar)
 Kuru öksürük,
 Titreme, ateş görülür.
Tanı
 Fizik muayenenin
 akciğer grafisidir
 ultrasongrafidir.
 Bilgisayarlı tomografi de çekilebilir.
 Tüm plevral efüzyonlarda, tanı ve drenaj amaçlı torasentez
yapılır, Plevral sıvı örneklerinden mikrobiyolojik yaymalar
hazırlanmalı ve uygun kültürlere ekim yapılmalıdır.
Tedavi ve Bakımı
 Doktor istemine göre diüretik, antienflamatuar,
uygun antibiyotik, analjezik verilir.
 Hastanın istirahat etmesi sağlanır.
 Hastanın derin soluk alıp vermesi söylenir.
 Ağrısı varsa, uygun pozisyon verilir.
 Kültür için hastanın balgamı uygun kapta biriktirilir.
 Oksijenlenme yetersiz olacağından oksijen verilir.
 Tanısal torasentez yapılabilir.
 Hasta ve yakınlarına anlayacakları şekilde bilgiler
verilir.
3-Akciğer Apsesi
 Akciğerin herhangi bir bölgesinde gelişen bir
enfeksiyon, o bölgedeki akciğer dokusunu yıkıma
uğratarak boşluklar oluşturur, bu boşluklar irinle
dolar ve akciğer apsesi oluşur. Canlılığını kaybeden bu
doku, balgam olarak bir bronşa açılarak atılabilir yada
apse, akciğer zarlarına doğru ilerleyip plevra
boşluğuna geçer.
Belirti ve Bulgular
 Sürekli yüksek ve düzensiz ateş, terleme, titreme,
 göğüs ağrısı,
öksürük,
 nefes darlığı,
iştah kaybı
 genellikle pürülan pis kokulu balgam görülür.
 Apsenin bronşa açılması ile kusma şeklinde bol
balgam çıkartılır.
Tanı
Fizik muayene,
 hastanın öksürmesiyle kusma tarzında çıkarttığı
balgamın çok kötü kokuyor olması.
 Akciğer filmi çekilir. (Akciğer filminde hastalığın
apse boşluğu belirli bir şekilde görülür).
 Balgam tetkikleri yapılır.
 Akciğer tomografisi çekilir.
 laboratuvar testleri ve
 bronkoskopi yapılması da uygun görülür.

Tedavi ve Bakımı









Balgam kültürüne göre uygun antibiyotiklerle tamamen tedavi
edilebilir.
Akciğer apsesinde en çok kullanılan antibiyotik penisilindir.
Hastanın odası sürekli havalandırılır, düzenli ağız bakımı verilir.
Bol sıvı gıda alması sağlanır.
Balgamın çıkartılması için postural drenaj uygulaması yapılmalıdır.
Akciğer tomografisi ve ultrason eşliğinde perkütan kateter
drenajı (PKT), apsenin drenajı için uygulanabilecek bir diğer
tedavi yöntemidir.
Akciğer apsesindendolayı bir duvar oluşmuşsa yada akciğerin
dışına yayılmışsa ameliyat önerilebilir.
Cerrahi girişim olarak segment veya lob rezeksiyonu yapılır.
Günümüzdeki etkin antibiyotiklerin kullanılmasıyla cerrahi
girişimlere gerek kalmamaktadır.
4- Pulmoner Emboli
Emboli, ilk oluştuğu yerden ayrılmış bir kan pıhtısı demektir
 Akciğer embolisi, vücudun herhangi bir yerinde oluşmuş
pıhtının koparak (derin ven trombozunun komplikasyonu
olarak) damarlarda dolaşması ve,( hava, kemik iliği, parazitler,
yağ yada enjekte edilen çeşitli maddeler ile oluşan pıhtının)
venler yoluyla akciğer atardamarı veya onun dallarından
birinin tıkanması sonucu ortaya çıkan klinik tablodur.
 Az miktarda pıhtı gitmişse hasta bunu fark etmeyebilir. Fakat
pıhtı çok fazlaysa ani ölüme de yol açabilir. Emboli nedeniyle
akciğerin bir kısmı tamamen kansız kalırsa buna “pulmoner
enfarktüs” denir. Bu da ağır bir klinik tablodur.











NEDENLERİ
Pulmoner emboli için,
uzun süreli olarak yatakta hareketsiz kalmak,
yaşlılık,
gebelik,
varisler,
kalp yetmezliği,
ciddi KOAH tablosu,
bazı kan hastalıkları
batın içi tümörler, kanser,
aşırı kilo,
bazı böbrek hastalıkları,
bazı bağırsak hastalıkları,
çeşitli ilaçlar,
alt ekstremde
travmaları,
cerrahi girişimler
pıhtılaşmaya neden olan genetik faktörler, gibi
faktörler risk oluşturmaktadır.
Belirti ve Bulgular
Daha büyük veya daha çok sayıda akciğer
atardamarının tıkandığı olgularda ise şiddeti
değişmekle birlikte;
 ani başlangıçlı nefes darlığı,
 göğüs, sırt veya yan ağrısı,
 öksürük ve hemoptizi (kan tükürme),
 taşikardi,
 siyanoz görülür.
Tanı
 Pulmoner embolide erken tanı hayat kurtarır.
Pulmoner emboli tanısının konulması çoğu kez kolay
değildir ve deneyim gerektirir. Çünkü hastalık
belirtileri spesifik değildir yani başka hastalıklarda da
karşımıza çıkan belirtilerdendir.
 Tanı için hastadan alınan ayrıntılı bir *anamnez ,
*risk faktörlerinden bir veya birkaçının varlığı ve
ani nefes darlığı,pulmoner emboliyi akla getirmelidir.
*Akciğer grafisi,
* arter kan gazı analizi,
*EKG,
* ekokardiografi,
*bacak toplardamarlarının dopler ultrasongrafisi,
*akciğer sintigrafileri
*tomografi
gibi yöntemlerden yararlanılarak tanı konur.
Tedavi ve Bakımı










Pulmoner embolide tanı konulur konulmaz pıhtılaşmayı
önleyici ilaçlar ile tedaviye başlanmalıdır.
Yağ oranı düşük, liften zengin diyet uygulanır.
Düzenli olarak fizik egzersiz, yatakta aktif ve pasif
egzersizler yapılmalı mümkünse yürütülmelidir.
Pulmoner embolide tedavi süreci uzun olacağından hasta ve
yakınlarına bilgi verilir, psikolojik destek sağlanır.
Hasta antikuagülan ilaç kullandığından kanama yönünden
izlenmelidir.
Kan gazı analizlerinin takibi yapılır.
Hayati yaşam bulguları takip edilir.
Hastanın rahat nefes alıp vermesi için pozisyonu düzenlenir,
odası havalandırılır.
Doktor önerisine göre varis çorapları kullanılabilinir.
Cerrahi olarak gerekirse embolektomi yapılır.
5- Solunum Sistemi Tümörleri
 Trakea, bronş, bronşiol ve alveollerde gelişir.
 Akciğer kanserlerinde akciğer dokularındaki
hücreler kontrolsüz çoğalırlar.
 Akciğer kanserleri direkt, kan ve lenf yolu ile
metastaz yaparlar.
 Sigara, bava kirliliği, radyoaktif ortam, viral
enfeksiyonlar, pulmoner fibrozis, mesleki koşullar,
antioksidanlı gıdalardan eksik beslenme, genetik
faktörler, immünolojik faktörler, vücuttaki bazı
enzim yetersizlikleri gibi faktörler akciğer
kanserinde etkendir.
Akciğer kanserleri hücre tipine göre çeşitleri:
 Akciğer kanserleri hücre tipine göre iki ana gruba
ayrılır.
 Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (Küçük hücreli
olmayan): Daha yavaş gelişir ve yayılırlar.
 Küçük hücreli akciğer kanseri: Oldukça hızlı
büyür ve erken dönemde uzak metastaz yapabilir.
Belirti ve Bulgular
 •Kronik öksürük,
 •Sabit göğüs ağrısı,
 •Kanlı balgam,
 •Nefes darlığı,
 •Ses kısıklılığı,
 •Akciğer enfeksiyonu veya bronşit ile tekrarlayan
problemler,
 •Boyunda ve yüzde şişlik,
 •İştahsızlık,
 •Yorgunluk,
 •Kilo kaybı
Tanı
 Akciğer kanseri tedavisinde erken tanı çok önemlidir.
 Akciğer grafileri
 Bilgisayarlı tomografi (özellikle PET (pozitron emisyon
tomografi) tercih edilmektedir),
 Biyokimyasal testler,
 Akciğer fonksiyon testleri,
 Torasentez,
 Biyopsi,
 Torakotomi,
 Kemik sintigrafisi ve magnetik rezonans görüntüleme,
 Balgamın sitolojik incelemesi yapılır.






Tedavi ve Bakımı
Cerrahi tedavi: Metastaz yapmamış erken tanısı konmuş
vakalarda cerrahi tedavi başarılıdır. Cerrahi müdahalede,
akciğerin bir lobu çıkarılır yada bütün akciğer çıkarılır.
Radyoterapi (Işın tedavisi): Tümörü küçültmeye yönelik,
geride kalmış az sayıdaki kanser hücrelerini yok etmek
amacıyla cerrahi müdahaleden önce veya müdahaleden
sonra yapılan işlem radyoterapidir.
Kemoterapi (ilaç tedavisi): kanserli hücreleri öldürmek
veya çoğalmalarını kontrol altına almak için uygulanan ilaç
tedavisidir.
Cerrahi müdahale geçirmiş hastalarda;
Göğüs tüpü drenajı takip edilir, erken mobilize etmeye
çalışılır, ağrı kontrolü sağlanır, yaşam bulguları takip edilir.
Hastaya solunum egzersizleri öğretilir ve yaptırılır.
Hasta yakınlarına da korku ve endişeli olmalarından dolayı
onlara da psikolojik destek verilir.
Göğüs Travmaları
 Göğüs travmaları, göğüs kafesi ve içindeki bütün
organların künt yada delici travmalar sonucu
yaralanmasını tanımlar
 Künt göğüs travmaları genelde araç içi ve dışı trafik
kazaları, yüksekten düşmeye bağlı travmalar, künt
cisimlere çarpma yada maruz kalma,
 Penetran travmalara ise kesici delici alet yaralanmaları,
ateşli silah yaralanmaları, araç içi trafik kazaları neden
olmaktadır.
 En sık rastlanan lezyonlar; göğüs duvarı yaralanmaları,
pnömotoraks, hemotoraks, vertebra yaralanmaları,
akciğer yaralanmaları, mediasten yaralanmaları,
diyafram yaralanmalarıdır.
GÖĞÜS TRAVMALARI SONUCU OLUŞAN
YARALANMALAR
1-KIRIKLAR
a-Kaburga kırıkları: Nedenleri 3 başlık altında toplanır.
1- Dışarıdan toraksa rastlayan künt darbeler, çarpma, düşme,
delici yaralanmalar ve patlamalarla oluşan travmatik kırıklar.
2- Kosta tümörleri, osteomiyelit ve kemik tüberkülozuna bağlı
patolojik kırıklar.
3-kendi kendine olan spontan kırıklardır.
 Basit kırıklarda solunum fizyolojisi bozulmamıştır ve
komplikasyon gelişmemiştir. Komplike kırıklarda ise solunum
fizyolojisi bozulmuş, komplikasyonlar gelişmiştir. Kırılmış
kotsalar interkostal arter, ven, plevra ve akciğeri
zedeleyerek hemotoraks, pnömotoraks, ciltaltı amfizemi gibi
komplikasyonlara sebep olur
b-Sternum kırıkları: Künt travmalardan sonra
görülür. Sternum kırığı ile beraber, aortta, bronş,
trakea, özofagusta rüptürler görülür, akciğer ve
miyokardiyal ezilmeler, hemotoraks, pnömotoraks
gibi yaralanmalar ve komplikasyonlar ortaya
çıkabilir. Ağrı, hassasiyet, şişlik, krepitasyon alınması,
renk değişikliği, deformiteler görülür.
c-Klavikula - skapula Kırığı: Klavikula kırığı trafik
kazaları sonrası en sık görülen kırıktır.Emniyet
kemeri kullanımı klavikula kırığı gelişimini
arttırmaktadır. Skapula kırıkları daha az görülür.
Humeral eklemlerde kırık yoksa kolun askıya
alınması tedavi için yeterlidir.
2-Kalp ve Büyük Damar Yaralanmaları:
 Göğüs travmalarına bağlı kalp ve aort, aorttan çıkan dallar,
vena kava ve pulmoner arterial damarlarda yaralanmalar
meydana gelebilir. En sık aort damarı yaralanır.
3-Trakeabronşiyal Yaralanma:
 Krikoid kıkırdak ile trakea ve her iki ana bronştaki künt
ve/veya penetran travmalara bağlı hasarlara trakeobronşiyal
yaralanma adı verilmektedir.
a-Yelken Göğüs:
 En az üç yada daha fazla komşu kostaların iki veya daha fazla
yerden kırılması etkisiyle, inspiryumda o göğüs duvarı
segmentinde çökme, ekspiryumda kalkma paradoks hareketi
ile yetersiz ventilasyona neden olur.
 Yelken göğüslü hastalarda sekresyonların atılması ve etkili
ağrı kontrolü ile solunum yetmezliği düzeltilemiyorsa, hasta
entübe edilerek mekanik solunum cihazına bağlanır.
Belirti ve Bulgular
 Göğüs travmaları, en fazla solunum ve dolaşım sistemini etkiler, hayatı
tehdit eden travmalar olarak kabul edilir. Kalp yaralanmaları ile birlikte
görülebileceği unutulmamalıdır.
Göğü s travmalarında ne şekilde olursa olsun genel olarak
*solunum güçlüğü,
* solunumla ağrı,
*hemoptizi,
* siyanoz,
*trakea deviasyonu (yer değiştirmesi),
* boyun venlerinde dolgunluk,
*göğüs duvarının genişleyememesi,
* hipotansiyon,
*taşikardi,
* filiform nabızdır.
Tanı
 Olayın şekli, oluşumu mümkünse hastadan veya olayı bilen kişilerden
öğrenilmeye çalışılır. Hastanın tüm vücudu çıplak olarak muayene
edilmelidir.
 Etkilenen tarafta akciğer seslerinin azalması ya da olmaması tanıda
yardımcıdır.
 Durumu ciddi olan hastalarda tüp torakostomi gibi gerekli acil
girişimler yapıldıktan sonra radyolojik tetkike alınır.
Tedavi ve Bakımı
 öncelikle acil girişim yapılmalı
 Solunum yolunun açık olması ve açık kalması sağlanır.
 Yüksek yoğunlukta oksijen verilmelidir.
 Kırığın desteklenmesinde çöken kısım aşağıda iken,
pansumanla ya da hastanın kolu basınç oluşturacak
şekilde desteklenir,etkilenen taraftaki kol 45 derece
açı ile askıya alınır.
 Kanamalar durdurulur, kurşun yaralanmalarında giriş
ve çıkış delikleri mutlaka araştırılmalıdır.
 Şok tablosunun gelişmemesi için, ayaklar kalp
seviyesine yükseltilebilir, damar yolu açılarak hacim
genişletici sıvı başlanabilir.
b-PNÖMOTORAKS
Çeşitli nedenlere bağlı olarak plevral boşluğa hava toplanmasıdır.
Pnömotoraks başlıca iki grupta sınıflandırılır.
Travmatik pnömotoraks: Göğüs duvarım delerek plevra boşluğuna hava
girmesine neden olan bir yaralanma söz konusudur.
Travmatik pnömotoraks iki şekilde görülür.
A- Acık pnömotorak(Emici pnömotoraks): Delici yaralanmalar, patlamalar
veya diğer kazaların toraks duvar bütünlüğünü bozması ile plevra boşluğu
arasında devamlı hava girip çıkmasına açık pnömotoraks denir. Bu durum
akciğerin genişlemesini, havalanmasını engellediğinden o taraftaki akciğer
kollabe (sönme) olur.
B- Kapalı pnömotoraks (Basit pnömotoraks ): Atmosfer ile plevra arasında
doğrudan bir ilişki yoktur. Havanın içerden bronş, bronşiyol, alveollerin
künt travmalar sonucu yırtılmaları ve plevraya geçmesiyle oluşur.
 Spontan (kendiliğinden) pnömotoraks: Akciğer dokusunun
yırtılması ile havayollarımızdan plevra boşluğuna hava girmesi neden
olmaktadır. Spontan pnömotoraks bazen KOAH, akciğer tüberkülozu,
astım, akciğer kanseri, bronşektazi, akciğer absesi gibi hastalıkların akciğer
dokusunda yaptığı tahribat ve yırtılma sonucunda ortaya çıkabilir.
 Spontan pnömotoraks, amfizemin, astımın, kistik fibrozun veya
tüberkülozun bir komplikasyonu olarak da ortaya çıkabilir.












Belirti ve Bulgular
Ani gelişen solunum sıkıntısı
Şiddetli solunum güçlüğü ve hava açlığı
Göğüs hareketlerinde asimetri belirtileri gözlenir
Siyanoz
Hızlı ve zayıf nabız
Hipotansiyon
Jugular venlerde dolgunluk
Etkilenen taraf akciğer sesleri azalmıştır veya hiç duyulmaz
Hasta endişeli ve kuşkuludur
Tanı
Hastanın fizik muayenesi
Kesin tanı akciğer grafisinde hasta taraf akciğerinin
söndüğünün görülmesi,
Toraks ve abdominal tomografi ile tanı konur.
Tedavi ve Bakım







Tedavide genel amaç, plevral boşluktaki havanın boşaltılması ile hava kaçağının
kontrolü ve nüks ihtimalinin azaltılmasıdır.
Göğüs duvarına batan cisim varsa çıkarılmaz, bu konuda dikkat edilmelidir.
Ameliyathane ortamında çıkarılır.
Tedavide uygulanacak yöntemler, gözlem, yatak istirahati, iğne aspirasyonu, tüp
torakostomi, torakotomi ve torokoskopik cerrahi olmalıdır.
Gözlem de, hastaya yatak istirahati ve burundan oksijen verilip, içerideki havanın
kendiliğinden geri emilmesi beklenir.
İğne Aspirasyonu, 16 veya 18 numara enjektör ve 3 yollu bağlantı adaptörü
kullanılarak pnömotorakslı akciğerden havanın boşaltılması sağlanır.
Tüp Torakostomi (Kapalı Su Altı Drenajı), Bu yöntemde lokal anestezi sonrası göğüs
duvarından plevra boşluğuna steril bir tüp sokulur ve bu tüpün açıkta kalan ucu
,dışarı havanın boşalmasına izin verecek ancak dışarıdan içeri hava girmesine izin
vermeyecek kapalı bir sisteme bağlanır. Bu sayede plevra boşluğundaki hava kısa
sürede boşaltılarak akciğerin yeniden açılması sağlanır.
Cerrahi yöntemde göğüs boşluğuna girilerek akciğer veya göğüs duvarında hava
kaçağına neden olan yırtıklar tamir edilir.










C-HEMOTORAKS
Plevra yapraklan arasında belirgin miktarda kan toplanmasına
hemotoraks denir.
Kosta fraktürleri, göğüs duvarı yapılarının yaralanmaları, akciğer
parankim doku yaralanmaları, kalp yaralanmaları neden olabilir.
întraplevral boşluğa olan kanamanın miktarına, hızına,
etyolojisine, hastalığa eşlik eden diğer lezyonlara, müdahale
zamanı ve yöntemine göre hastalığın klinik gidişatı değişir.
Belirti ve Bulgular
Hemotoraks travma sebebiyle meydana gelmiş ise kanama
miktarı ve şiddeti çok fazladır.
nefes darlığı
Göğüste ağrı
hipotansiyon
siyanoz
taşikardi
tasipne görülür.
Tanı
Fizik muayene, akciğer filmi, toraks tomografisi ve plevral
ponksiyon uygulanır.
Tedavi ve Bakımı
 Hastalığın tedavisinde öncelikle hastalığa yol açan sebebin
araştırılması gerekir.
 Vücuda batan cisim çıkarılmaz.
 Travma sebepli hemotoraks tedavisinde fazla kan kaybından
dolayı kan nakli gerekebilir.
 Göğüste delik varsa üzerine vazelinli gaz tampon ile
pansuman yapılır.
 Hastaya kan veya İV mayi takılır. Ateş, nabız, tansiyon gibi
hayati bulgular takip edilir.
 Toraks tam olarak aspire edilemezse, kapalı drenaj yapılarak
sürekli aspirasyona alınır.
 Doktor tarafından gerek görüldüğü takdirde cerrahi
müdahale yapılır.









d- HİDROTORAKS
Konjestif kalp yetmezliği, selim över tümörleri, perikardit, siroz, nefrotik
sendrom, hipoalbüminemik durumlar, kanser ve tüberküloz hastalıkları
gibi nedenlere bağlı gelişen plevra boşluğuna sıvı birikmesidir.
Belirti ve Bulgular
Şiddetli ya da hafif şekilde kuru öksürük, balgamlı öksürük, nefes darlığı
gibi şikayetleri bulunmaktadır. Solunum sıkıntısı, taşikardi, halsizlik,
terleme, enfeksiyona bağlı ateş görülür.
Hidrotoraksı, pnömotoraks ve hemotorakstan ayıran en önemli belirti
hastada yan ağrısının olmamasıdır.
Tanı
Hastanın şikayetleri ve fiziksel muayenesi,
Akciğer grafileri, tomografi, torasentezle (bir iğne yardımı ile akciğerden
alınan sıvı incelenmek üzere laboratuara gönderilir) tanı konur.
Tedavi ve Bakımı
Etyolojisi araştırılarak tedavi uygulanır.
Enfeksiyonun geliştiği durumlarda antibiyotik tedavisi başlanır.
Plevra boşluğundaki sıvı hastane ortamında, uygun şartlarda boşaltılır.
Hasta ve yakınları hastalık hakkında bilgilendirilir.
e-Şilotoraks
 Plevral boşlukta lenfatik sıvının birikmesi olarak
tanımlanır.
Nedenleri
 Şilotoraks, doğumsal, ateşli silah, delici - kesici alet
yaralanmalarına bağlı lenfatik kanalın bütünlüğünün
bozulması sonucu gelişir.
 Özofagus ve, kalp damar cerrahisi postoperatif
dönemde de oluşabilir.
 Omurganın aniden arkaya doğru zorlanmasıyla lenf
kanalının deforme olması ile de şilotoraks oluşur.
Belirti ve Bulgular
 Çocuklarda, kas kaybı, malnutrisyon, kilo kaybı,
büyüme geriliği görülebilir.
 Göğüs ağrısı, dispne
 Halsizlik
 Taşikardi
 Hipotansiyon
Tanı
 Torasentezle alınan sıvı süt beyaz görünümündedir,
biyokimyasal incelenmesi ile tanı konur. Duktus
torasikus lenfanjiografi veye nükleer sintigrafisi ile
görüntülenebilir.
Tedavi, torosentezle (lenfatik sıvının direne
edilmesiyle) başlar.
 Kaçağın tamamen durdurulmasına yönelik,
endoskopi veya açık ameliyat ile lenf kanalı cerrahi
olarak bağlanır.
 Torakoskopik girişim, plevra peritoneal şant
(akciğer ile karın arasında katater yerleştirilmesi)
uygulanır.
 Enfeksiyonu önlemeye yönelik önlemler alınır.
 Hasta ve yakınlarına hastalık hakkında anlayacakları
şekilde bilgi verilir.

GÖĞÜS TÜPÜ TAKILI HASTALARDA HEMŞİRELİK
BAKIMI
Hastanın akciğer zarlarının arasına takılan göğüs tüpünün
birçok komplikasyonlarının ortadan kaldırmak, hastanın iyi
halini devam ettirmek planlı, prensipli, ciddi hemşirelik
bakımına bağlıdır.
 Hasta ve yakınları öncelikle oluşan hastalık, göğüs tüplerinin
işleyiş ve fonksiyonu gibi konularda bilgilendirilmelidir.
 Göğüs tüpü, drenaj tüpü ve drenaj toplama kaplarının
bağlantıları kontrol edilmelidir. Drenaj sistemindeki sıvının
tekrar akciğere dönmemesi için, drenaj toplama kaplarının
hastanın göğüs hizasının altında tutulmasına dikkat
edilmelidir.
 Buharlaşmanın etkisiyle göğüs tüpü sistemindeki su miktarı
azaldı ise steril su eklenmelidir..


Tüp ve su altı odasında bir miktar hava kabarcıklarının ve
dalgalanmanın olması gerekmektedir, kontrolleri esnasında
dalgalanmanın, hava kabarcıklarının görülmemesi drenaj
sisteminde tıkanıklığın olduğunu yada kabarcık çıkışının
artması akciğerin eski haline döndüğünü düşündürmeli ve
doktora bilgi verilmelidir.
 Göğüs tüpü sisteminin düz, rahat ve gevşek bir biçimde
tutulmalı ve hasta tüpler üzerine yatmamalıdır
 Göğüs tüpünün istemeden devrilmesi durumunda, şişe
tekrar düzeltmeli, hastaya birkaç kez derin nefes almasını,
ardından zorlu, derin nefes vermesi ve öksürmesi
söylenerek, tüpün sıvı seviyesi ve dalgalanması kontrol edilir.
 Hemşire, hastanın yaşam bulgularını takip etmeli, akciğer
sesleri, tüpün sıvı seviyesi, drenajdan gelen sıvının rengi,
bulanıklığı, miktarı sık aralıklarla kontrol edilerek
kaydedilmelidir.

Akciğerlerini genişletmesi için hastaya öksürme ve
derin nefes alma egzersizleri yaptırılır. Göğüs tüpü
pansumanları ve bakımları yapılmalıdır.
 Hemşirenin, göğüs drenajının değerlendirmesini
yaparken bilmesi gereken hususlar;
-Yetişkinlerde tüp yerleştirildikten sonra ilk 3 saat
içerisinde plevral tüpten 100 - 300 mİ sıvı drene
olabilir. 24 saatte 500 - 1000 mİ olur.
- Ameliyattan sonra ilk birkaç saatte kanlı olması
normaldir. Birkaç saatten sonra seröz şekle döner.
-Aniden 100 mİ den fazla drenaj olursa kanama
yönünden kontrol edilmelidir.
-Drenaj kaplarında kırık yada çatlaklığın olup olmadığı
konusunda dikkatli olmalıdır.

Download