TBMM B: 87 11.4.2007 0:3 afiyetleri ve istisnaları da kaybetmişlerdir. Nitekim, bu geçici 3'üncü madde yürürlüğe girdikten sonra, serbest bölge yatırımcılarının birçoğu Türkiye'de yatırım yapmaktan vazgeçtiler ve mevcut­ ların da birçoğu Türkiye'den ayrıldılar, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelere gittiler. 6 Şubat 2004 ta­ rihinden sonra, 2006 yılı sonuna kadar, serbest bölgelerde üretim ve ticaret yapan yerli ve yabancı firmaların 552 tanesi bu bölgelerden, Türkiye'den ayrıldılar. Yine, 2006 yılı sonu itibarıyla, serbest bölgelerde faaliyet gösteren firma sayısı 3.876 ve burada istihdam edilen personel sayısı da 42.048'dir. Yani, serbest bölgelerde hem üretim yapılıyor hem dış ticaret yapılıyor ve hem de ser­ best bölgeler Türkiye'nin istihdam sorununa önemli bir çözüm getiriyor. Bir taraftan Türkiye'ye ya­ bancı sermaye gelsin diye beklerken, diğer taraftan üretim yapan, istihdam yaratan ve Türkiye'ye döviz kazandıran yerli ve yabancı firmaların Türkiye'den ayrılmalarına sebep oluyoruz. Bu geçici 3'üncü maddenin getirdiği sonuç budur. Üstelik, serbest bölgelere gelen yabancı sermaye, diğerleri gibi, Türkiye'ye gelip, hazır fabrikaları satın alarak, borsada oynayarak, faiz oyunlarıyla havadan pa­ ra kazanmak yerine, tam tersine, tam da istediğimiz gibi, Türkiye'nin ihtiyacı olduğu gibi, yatırım ya­ parak, yeni istihdam olanakları yaratarak Türkiye'de faaliyet göstermek istiyorlar. Yani, bizim, bu ge­ çici 3'üncü maddeyle getirdiğimiz kısıtlamalar, Türkiye'ye, hem istihdam yönünden hem dış ticaret yönünden büyük zararlar vermiştir ve Türkiye'nin büyük döviz kayıplarına neden olmuştur. Değerli arkadaşlarım, şimdi, yine, Adalet ve Kalkınma Partisinin genel başkan yardımcısının ve grup başkan vekilinin imzasını taşıyan bir başka kanun teklifi var, şu an Plan Bütçe Komisyonu­ nun gündeminde. Benim de bu geçici 3'üncü maddenin kaldırılmasına ilişkin bir teklifim var, o da Plan ve Bütçe Komisyonunda. Sanıyorum ikisi birleştirilerek görüşülecek. Şimdi, böylesine, sizin genel başkan yardımcınızın ve grup başkan vekilinizin hazırladığı kanun teklifi, 6 Şubat 2004'ten beri uygulanan muafiyet ve istisnaları sınırlandıran bu hükmün 2019'a kadar ertelenmesini istiyor. Yani, 6 Şubat 2004'ten itibaren kaldırılmış olan muafiyet ve istisnaların 2019 yılına kadar devam et­ mesini amaçlayan, bunu içeren bir kanun teklifi var, sizin genel başkan yardımcınızın ve grup baş­ kan vekilinizin ortak imzasını taşıyan bir kanun teklifi var. Şimdi, böyle bir kanun teklifi varken, sürpriz bir şekilde, buradaki sorunları çözmeye hiçbir katkısı olmayan ve ufak değişiklik içeren bir kanun teklifini görüşüyoruz. Değerli arkadaşlarım, sizin, birbirinizden haberiniz yok mu? Yani, genel başkan yardımcınızın ve grup başkan vekilinizin ortak imzalarını taşıyan bu kanun teklifi dururken, daha kapsamlı bir ka­ nun teklifi dururken, neden bunu öncelikle getirip burada görüşüyoruz? Demek ki, böyle bir, ma­ alesef, dağınıklığı yaşıyorsunuz, maalesef, birbirinizden haberiniz yok. Bakın, bu dağınıklığı, bu danışmamayı, bu tartışmamayı dört buçuk yıldan beri sürdürüyorsu­ nuz ve sizin bu tavırlarınız yüzünden, bu politikalarınız yüzünden, bu anlayışınız yüzünden, Türki­ ye'nin tarihten gelen kırmızı çizgileri silindi değerli arkadaşlarım ve Barzani bile, bir aşiret ağası Barzani bile Türkiye'ye posta koyuyor. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Konu değişti şimdi... AHMET ERSİN (Devamla) - Neden? Çünkü, oluşması, oluşturulması gereken politikaları da­ nışarak, görüşerek ve koşullarını Türkiye'ye göre ayarlayarak oluşturmuyorsunuz; tam tersine, "ben yaptım, oldu" anlayışı içinde bu politikalarınızı sürdürüyorsunuz. İşte sonunda da Barzani'nin fırça­ sıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bir basit olay önümüzde: Cumhurbaşkanlığı seçimi. Yani, bir geniş uzlaşmayla, sorunsuz, sükûnet içinde sonuçlandırılacak olan bir Cumhurbaşkanlığı seçimi ne hâllere geldi? ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, hangi konuyu görüşüyoruz? AHMET ERSİN (Devamla) - Türkiye'yi böldünüz, milleti böldünüz. Ve Recep Erdoğan cum­ hurbaşkanı olsun diye çırpınıp duruyorsunuz değerli arkadaşlarım ve onun cumhurbaşkanlığını, siz­ den ve Taliban ile Talabani'den başka kimse istemiyor. Milleti ikiye böldünüz. -232-