M. Meclisi B : 124 ren Avrupa Ekonomik Topluluğu işgücü açığı­ nın bugünkü sayısının çok altına düşeceği, de­ mografi esaslarına göre hesaplanarak rakam­ lar açıklanmıştır. Değerli arkadaşlarım, bu demogrfi araştırmalarına göre topluluğun bugün­ kü işgücü ve ihtiyacı 1976 dan itibaren gittik­ çe azalacaktır. Ben 1976 dan itibaren acaba topluluğa elimdeki işgücünü sürebilecek miyim ve acaba topluluk benim umduğum oranda bu işgücünü massedebilecek midir? Yapılan hesap­ lara göre massedemiyecektir Niçin? Çünkü, İkinci Cihan Savaşından sonra yetişen, doğan kuşak, Avrupanın işçi ihtiyacını kapatacaktır. Yani Avrupa'da, Ortaklık ülkelerinde İkinci Dünya Harbinden sonra yetişen kuşak o ülke­ lerin işçi açığını kapatacaktır. Böylece, 1986 ya kadar sürecek serbest dolaşım hareketinin, top­ lulukta istihdam piyasası arayan Türk işgücü­ nü massedeceği hususundaki temennilerimiz de biraz şüpheli kalmaktadır, platonik bir temen­ niden ileri gitmemektedir. Değerli arkadaşlarım, şimdi sözlerimi bağlı­ yorum. Bir özet yaparak diyorum ki; bütün bu katma protokolü kısaca ve vurucu noktalar ile tesbite çalıştığım hükümlerinden sonra, Ortak Pazar'ın sunmuş olduğu bu katma protokol ba­ na Türkiye olarak ne veriyor? Bana verdikleri şudur arkadaşlarım: 1. — Sanayide sıfır tarife ve tam bir libe­ rasyon veriyor, ama tekstili bunun dışında bı­ rakıyor. Tekstili bunun dışında bırakmakla, bana hiçbir şey vermiyor. Neden? Çünkü benim şimdilik sanayi mamulü olarak tekstilden başka ihracedecek hiçbir şeyim yoktur. Sayın Oğuz'a bu noktada katılmak mümkün değildir. Haki­ katen bizim bugün ortaklık piyasasına arz ede­ ceğimiz, satabileceğimiz ve rekabet şansına sa­ hip ürünlerimiz sanayi mamuller olarak - M, burada katı gerçeği açıkça ifade etmeye mec­ burum - tekstilden başka bir şey değildir. En güvendiğimiz tekstil sanayiinde 1970 yılının Temmuzuna kadar sadece 2,5 milyon dolar tu­ tarında bir ihracat yapmışızdır, bunu da teşvik tedbirleriyle yapabilmişizdir. Şimdi ne olacak­ tır? Katma protokolün 44 ncü maddesiyle teş­ vik tedbirlerine de veda ediyoruz, Türkiye'nin teşvik tedbirlerine başvurabilmesi bu madde ile yasaklanıyor. 2. — Avrupa Ekonomik Topluluğu bana sa­ nayide tam liberasyon veriyor, ama hiçbir ih- 2 . 7 . 1971 0 : 1 racat garantisi vermiyor; yani, bana Türkiye olarak, «Senden şu kadar mal alacağım» demi­ yor. Atinıa Anlaşması ile bu anlaşmanın esasları ve muhtevası ile Yunanistan'a bunu söylüyor. Demin arz ettiğim mesele gibi tütünde garanti veriyor. Tarımda bütün üçüncü ülkelere kur yapıyor. Onlara verdiği, bana verdiğinden az değil; yahut bana verdiği onlara verdiğinden fazla değildir. Yani, benim kader birliği yap­ mam ve bir riskin altına girmek gibi bir nite­ liğimin anlamı nerede kalıyor? Demin arz etti­ ğim gibi, işgücü ve meslek eğitimi konusunda elle tutulacak hiçbir garanti tanımıyor. Değerli arkadaşlarım, burada bir ekonomik kuralı hatırlatmakta fayda görüyorum: Dünya­ nın her tarafında sanayiin himayesi, yani yeni kurulmakta olan endüstrinin himayesi, gümrük vergilerinden ziyade, miktar kısıtlamalariyle sağlanır. Bizim dış ticaret rejimimiz âdeta bir yasaklar rejimidir. İncelersek göreceğiz ki, ha­ kikaten bizim dış ticaret rejimimiz yasak mad­ delerle doludur ve ithali yasaklanmış olan maddeler binlercedir: iğneden ayakkabıya va­ rıncaya kadar yerli sanayiimizi teşvik etmek için yasaklar listesi büyüktür ve binlerce mad­ deyi ihtiva etmektetdir. Şimdi, biz bu yasak­ lar rejiminden birdenbire tam bir serbesti rejimine geçiyoruz. İnsaf ile mütalâa etmek lâzımgelir; yerli sanayiin durumu ne olacaktır arkadaşlarım? Büyük mücadeleler ve mahrumi­ yetler pahasına kurduğumuz yerli sanayii eğer şu katma protokoldeki koruma hükümleriyle kurtaracağınız kanısında iseniz, o zaman söyliyecek sözüm yoktur. Ama tekrar ediyorum, lütfedin, şu bizim yasaklar rejimini inceledik­ ten sonra, bunun karşısında katma protokolün bu derece liberal hükümlerini tetkik buyuru­ nuz, bir muvazeneye varılmıyacağını görecek­ siniz arkadaşlarım. Onun için, Sayın Yalçın'm görüşlerine de katılmaya imkân yoktur. Libe­ rasyonu faydalı görüyorlar, gümrük indirimlerinde mahzur görmüyorlar. Arkadaşlarım, siz bana ihracat imkânı verirseniz, ben size kota açarım; siz bana ihracat imkânı vermezseniz, benim size açacağım her kota beni batırır, eko­ nomimi ve endüstrimi mahkûm eder. İşte biz bu mahkûmiyetin dışına çıkmak istiyoruz. Değerli arkadaşlarım; şimdi ben bu proto­ kol ile AET ye ne veriyorum? Bunu da kısaca bir gözden geçirelim ve sözlerimi bağlıyayım :