C. Senatosu B : 37 kurarak 7 milyar dolara yakın ihracat yapabiliyorsa, Türkiye'nin kendi kaynaklarına göre, bu 2 288 mil­ yar dolarlık ihracatı da yeterli değildir. Bunu ta­ bii ki artırmamız gerekir; ama Türkiye'de 1978 bir şeyi kanıtladı: Bize ekonomik ambargo konsa da, hangi ülkeler olursa olsun, Türkiye'yi daha köşeye sıkıştırmak için ekonomik yönden ona elini uzatmasa da, Türkiye kendi kaynaklarıyla bir şeyler ya­ pabilir. Bu, kendimize olan güveni artırmalıdır arkadaşlarım. Kendimize olan ve ekonomimizi kal­ kındırmada kendimize bağlı bir politika izlemenin adımını atmış olacağız bu anlayış içinde. Yıllarca (Hiç bir iktidarı suçlamak için söylemiyorum) eli­ mizi her tarafa açtık, borç aldık ve günümüzü bu borçlarla idare etmeye kalktık; ama ne oldu?.. Şim­ di, hepimizin bir yerde eleştirdiği, değerli Adalet Partili senatörlerin de bahsettiği Wells - Fargo gibi krediler çıktı arkadaşlar, İşte bu kredileri orta­ dan kaldırmak için elbirliği ile mücadele edelim. Şimdi, konu oraya gelmişken şunu arz etmek isterim. Wells - Fargo olayı; anlaşma elimde, ilk defa Türkiye'ye 27 Ocak 1977'de Türkiye Petrolleri, Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığı garantisi altında bu Wells - Fargo grubuyla yapılan bir anlaşma ile girmiştir, 150 milyon dolarlık bir kredi anlaşmasıyla girmiştir. Bu anlaşmanın içinde öyle hükümler vardır ki, hepimizi üzer arkadaşla­ rım. Bakın, o hükümlerden bir tanesi ne diyor: «Temerrüd Halleri.» Yani Türkiye'nin, yalnız bu borcunun değil, bütün borçlarının muaccel ha­ le gelmesi halleri. Bir tanesi şu: «Kefil» yani Türkiye. «Milletler­ arası Para Fonu» nun iyi durumda bir üyesi olma­ sına son verirse.» Değerli arkadaşlarım: Milletlerarası Para Fonunun iyi bir üyesi olma­ sına son verirse Türkiye, bu demektir ki, Millet­ lerarası Para Fonu ile olan ilişkilerinde. Milletler­ arası Para Fonunun kendisi tarafından istenmeyen bir ülke haline gelirse; ne olurmuş'?.. Bu anlaş­ maya göre. Türkiye'nin bütün borçları muaccel hale gelirmiş. Değerli arkadaşlarım; İşte, benim üzerinde durduğum dış ticaret poli­ tikası, ekonomik politika anlayışı, bu anlaşmalara karşı çıkar. Benim üzerinde durduğum dış ticaret politika uygulaması, her şeyden önce kendi kay­ naklarımıza dayanarak ne yapabileceğimizi ortaya koymak, eğer bu durum içinde gerekli kredi tale­ 7 . 2 . 1979 0 : 2 bimiz olursa, o kredi talebini Türk ekonomisi ve çıkarlarımız için en uygun şekilde sağlamaktır arka­ daşlarım. O bakımdan, 1978 yılında ithalat hacminin kı­ sıtlanması sonucu, Türk ekonomisinin darboğaza girdiği önerisine katılamıyorum. 1978'de Türk eko­ nomisi dış ticaret açığını kapatarak, 1978'de dış­ satım gelirlerinin, dışalım gelirleri bir yıl önce c /c 30,7 iken, 1978'de bunu % 39'a çıkararak; ya­ ni «Kendi paramla daha fazla mal alırım.» duru­ muna getirilerek, dış ticaret politikası uygulaması itibariyle başarılı olmuştur kanısındayım arkadaş­ larım. AHMET KARAYİĞİT (Afyonkarahisar) — Stok buğdayları satarak ama, TİCARET BAKANI TEOMAN KÖPRÜLÜLER (Devamla) — Değerli arkadaşlarım... BAŞKAN — Lütfen, lütfen; mümkün değil yön­ tem efendim. FEVZİ ÖZER (Muğla) — Ne varsa satacağız tabii; buğdayı da satacağız. CAHİT DALOKAY (Elazığ) — O da bunu söy­ lüyor; doğru, başka şey demiyor. BAŞKAN — Tamam efendim. TİCARET BAKANI TEOMAN KÖPRÜLÜLER (Devamla) — Değerli arkadaşlarım; O konuda da müsaade ederseniz Sayın Üyeye şunu arz etmek isterim. Doğrudur, biz geldiğimiz­ de bazı stoklar vardı; buğday stoku vardı, pamuk stoku vardı, tütün stoku vardı. Ancak, bir de şu gerçek vardı; o buğdayları satamadığımız için Diyar­ bakır'da buğdaylar çimiyordu değerli arkadaşım. O buğday satılamadığı için, üç yıl Hükümet içinde uyumlu olunmadığı için, ihracat rejimi kararı yayınlanamadığından ve iyi pazarlama bulunamadığın­ dan, Türkiye 70 cente muhtaçken, o buğdaylar toprak altındaysa, o tarihteki uygulama da yan­ lıştı değerli arkadaşım. Eğer buğdaylar bir tarafta durur, tütünler, pamuklar" bir tarafta durur, ül­ ke 70 cente muhtaç durumda; ama bir iktidar gelir, pazar bulur bunu satar; dışsatımını arttırır.. Bunda yadırganacak bir şey yok değerli dostum. Önemli olan, Türk malını değerlendirmek, önemli olan, ister sosyalist olsun, ister kapitalist, ister komşu ülke­ ler; Afrika ülkeleri, nerede pazar bulursan, oraya girip, buğdayını da, pamuğunu da, fındığını da, sa­ nayii ürünlerini de en iyi şekilde değerlendirmek. Değerli arkadaşlarım; Bu konuda şunu da arz etmek isterim. Dünyanın ticaret politikası öyle bir dinamizm içindedir ki, bu 636 —