M. Meclisi B : 54 lünduğu sıkıntı, izah ©dilemeyecek `kadar

advertisement
M. Meclisi
B : 54
lünduğu sıkıntı, izah ©dilemeyecek 'kadar bozuk ve
köitüdlir. Anadolu köylüsünün iştigal ettiği çüMÜk ile
kıyı şeridindekiiler bir değildir. Anadolu köylüsü sa­
dece arpa, buğday ve yulaf gibi tarım ürünleriyle meş­
gul itken, diğer yerlerimizin çiftçilerinin, pamuk üzüm,
tütün, fıındı'k, zeytin, portakal, limon ve sebze gibi ta­
rım ürünleriyle iştigal ettikleri ortadadır ve oldukça
örgütlenmelerdir. Haklarını, seslerimin yükselişi nis­
petinde alıyorlar. Biz bundan memnunluk duyuyoruz,
sevinç duyuyoruz. Ancalk, Anadolu köylüsü bundan
ftamamıen mahrumdur. Devlet, Anadolu köylüsünün
yeltilştirmiş ıbülunduğu ürünlerine yılda 120 veya 125
kuruş gibi bir fiyat vermekle iktifa etmektedir. Gerçi,
Türk halkının geçiminin ekmeğe dayalı olduğu bir
gerçekitir; ama bir kilo ıspanağın 40 lira, bir kilo zeyftinün 170 - 200 lira, bir kilb pırasanın 30 lira, bir kilo
portakalın 40 - 50 lira olduğu bir yerde; bir kilo buğ­
dayın ortalama 460, bir kilo arpanın 380, bir kilo yu­
lafın 360 kuruş olması da çok acıdır; adil bir ölçü
değildir.
Devlet, Anadolu köylüsünün bu kaybını bazı fon­
lardan karşılama yoluna gitmelidir. Bir traktörün
900 000 ile l',5 milyon lira olduğu bir ülkede bolluk
(beklemek, Anadolu köylüsünden verimi artırıcı gö­
züyle onlara bakmak hiç de doğru değildir. Zirai alet­
ler köylünün alacağı fiyatların çdk üstündedir. Keza,
glüibre fiyatlarının artışının, Türk köylüsünü olumsuz
yönde etkileyeceği ve bu yüzden belli ölçülerde üreItimi düşüreceği kanaatindeyiz. Verimsiz topraklar saIfojlbi olan Anadolu çiftçisinin bu dengesiz gidişe ayak
uyduracağını' talimin etmiyoruz.
Ayrıca, ülkemizin geleceğini tejhdiit eden lüzumsuz
/gelişmelerden biri de, gittikçe toprağın küçülmestidir;
babadan çocuklara inıtikalindeki bölünmelerdir. Köy­
lerimizde toprak küçüldükçe, ailelerin Mçbirimn işi­
ne yaramadığı bir vakıadır. Miras kanununda bazı
değişiklikler yaparak toprağın işe yarar halde tutul­
ması, köyden şehirlere hicreti önleyeceği gibi, şehirle­
rimizin yükünü de azaltacaktır.
Sayın miMetvekillerü, hayvancılık hususuna gelin­
ce >: Yine, artan nüfusa paralel olarak, hayvancılığı­
mızda bir artış yoktur, hatta gerileme vardır. Devleti­
miz, hayvan yetiştiricisini her ne pahasına olursa ol­
sun mutlaka desteklemelidir; bugünkünün en azın­
dan 40 - 50 misli üzerine çıkartacak tedbirleri almalı­
dır. Üzülerek arz edelim ki, ülkemizde hayvancılığı­
mız kendi kaderine terkedilmiştir, bir başıboşluk için­
dedir,
— 262
26 t 2 . 1980
O : 2
Ziraat 'Bankasının, köylüyü besicilik, üreticilik, da­
mızlık hayvan yetiştirmek için desteklemesi icabederken, bu Bankanın yine, demir, çimento işleriyle ihti­
kâr, istifçilik yapan insanlara kapısını açtığı da söy­
lenmektedir ve bilinmektedir. Ziraat Bankasını, Gıda
- Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bir nevi bağla­
mak lazımdır. Ziraatçılarımızı bu Banka ile destekle­
mek, ülkemizin çok yararına olacaktır.
Devlet, kendi eliyle karaborsaya kendisi sebep ol­
maktadır. Vermliş olduğu kredileri alanlar yerinde kul­
lanıyorlar mı kullanmıyorlar mı diye denetim yap­
mamaktadır veya yapamamaktadır. Bu bakımdan. Zi­
raat ıBankasından kredi alan kişilerin besicilik yapı­
yorsa aynı yerde, hayvancılık yapıyorsa aynı durum­
da ve buna benzer ine hususta kredi almışsa mutla­
ka aynı gaye uğruna sarf edip etmediği denetlenmelidir. Bu hususta devlet suçludur; hatta hatta günah­
kârdır.
Biz, Ziraat Bankasını, adı üstünde, ziraatçıların le­
bine kurmuşuz; ama ziraatçıların menfaatinden çıkar­
mışız. «Köylü, milletin efendisidir» demişiz; ama ma­
alesef ona yine kapıyı kapamış, «Siz, burada durun;
başkaları buradan ne yaparsa yapsın» diyecek bir du­
ruma gelmişizdir. Bu ilgisizliğe mutlaka bir çare bu­
lunmalıdır.
Sayın milletvekilleri, mevcut gidişle ülkemizde
ucuzluktan bahsetmeye, yokluğun önüne geçmeye im­
kân yoktur. Çok zor şartlar altında köylünün yaza
çıkardığı hayvanını ilgisizlikten, veteriner hekim yok­
sunluğundan veya mevcut olanların zamanında gidemeyişleri yüzünden gelen hastalık bir çırpıda alıp gö:
türmektedir. Yüzlerce büyükbaş hayvan ve ona ben­
zer, köylünün elinde bulunan canlı hayvanları, ne var­
sa bu hastalık silip süpürmektedir. Buna da, üzerin­
de durulması lazım gelen çok büyük bir mesele ola­
rak bakmak lazımdır.
Türkiye'de et, süt, yoğurt, peynir, yağ gibi anabesin maddeleri yürekler acısı bir duruma gelmiştir.
Bir kilo etin 300 - 400 liraya çıktığı, bir kilo yağın
425 lirayı bulduğu, bir kilo peynirin 170 - 230 lira ara­
sında satıldığını; bunların da alıcı bulduğunu ve hepim'izin aldığını saklayabilir miyiz Pastırma, sucuk,
bal gibi nimetler artık hayal olmuştur; ancak bazı za­
man filelerde görülmektedir. Gelecek yıl bu madde­
lerin fiyatlarının 600 - 700 liraya çıkmayacağını bu­
gün kimse garanti edemez, işte Hükümet burada...
Birbirimizi, daha doğrusu milleti kandırmayalım. Al­
dığımız tedbirler nelerdir, nereye gidiyoruz, ne olaca­
ğız?» bugün belli değildir.
Download