bilgi ve belge yöneticisi için etkili iletişimin önemi

advertisement
BİLGİ VE BELGE YÖNETİCİSİ İÇİN ETKİLİ İLETİŞİMİN ÖNEMİ
Berat Bir BAYRAKTAR*
Özet:
İş süreçlerinin doğru yapılabilmesi, verimli çıktılar alınabilmesi ve katılımcı bir kurum
kültürünün var olabilmesi için, kurum çalışanlarının etkili iletişimde bulunmaları gereği
kaçınılmazdır. Bir kurumdaki çalışma sistemleri, ilkeleri ve metotları, ne iş yapılacağı ve bu
işlerin nasıl yapılacağının belirlenmesi açısından oldukça önemlidir ama işi yapacak olan
personeldir ve personelin birbiriyle olan ilişkileri, bu sürecin olumlu olması açısından en etkili
faktördür. Özellikle yönetici konumunda bulunanların, gerek yönetsel, gerek kavramsal ve
gerekse iletişim becerilerini bir arada kullanmaları gerekir. Çünkü kurumdaki fonksiyonelliğin
doğru yönde olması ve ast-üst ilişkisinin olumlu yönde gelişmesi açısından da, etkili iletişim
önemli bir araçtır.
Bu çalışmada, etkili bir iletişim sürecinin nasıl olması gereği, özelde bilgi ve belge
yöneticilerinin, genelde tüm kurum üyelerinin sahip olması gereken özellikler ve yapmaktan
kaçınmaları gereken unsurlar da ortaya konularak, detaylıca irdelenmeye çalışılmıştır.
Abstract:
*Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, Öğretim Üyesi,
Yar.Doç.Dr.
Giriş:
İletişim, bilinçli veya bilinçsiz, amaçlı veya amaçsız düşünceleri ve duyguları belirtmek
için yapılan mesaj alışverişidir. Bu mesaj alışverişinde ana hedef, verilmek istenilen bilgiyi,
doğru zamanda, doğru kanalları ve kaynakları kullanarak, doğru kişi/ lere aktarabilmektir
İletişimi kuran ve başlatan kişi kendisini, duygu ve düşünce dünyasını, ilişkilerini,
anladıklarını ya da anlamadıklarını, açıklamak ve karşısındakine iletmek ister. Kişilerin anlatma
eylemlerinin iletişim açısından amacı “anlaşılmaktır.”İletişimi kısaca “bilgi üretme, aktarma ve
anlamlandırma süreci” olarak tanımlayabiliriz(Dökmen, 1998, s.19).
İletişim, insan hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır, ailede başlayıp, kişinin eğitim hayatı,
sosyal hayatı ve iş hayatı boyunca ihtiyaç duyduğu, amaç ve hedeflerine ulaşmak için kullandığı
bir araçtır. Burada üzerinde durulacak olan iletişim şekli, kişisel, kişiler arası ve dolayısıyla da iş
yaşamında geçerli olan iletişim, kurumsal iletişimdir.
Kurumsal iletişim sürecini ele aldığımızda, kurum çalışanlarının üstleriyle, astlarıyla,
birbirleriyle ve özellikle de müşterileriyle olan iletişim süreçleri açısından değerlendirmek
gerekir. Kurumsal iletişim aslında bilgiye erişim, bilgiyi paylaşma, bilgi isteği, bilgiyi süreçlerde
kullanma şeklinde olur.
Üst yönetim daha ziyade, çalışanlarını bilgilendirmek, hedef göstermek, emir vermek,
uyarmak, bilgi almak için onlarla iletişime girer. Astlar ise; üstlerine taleplerini, şikayetlerini,
beklentilerini dile getirebilmek, yine onlardan bilgi almak için onlarla iletişime girer. Ama
kurumda doğru iletişim kanalları yoksa, kurum, esnek, demokratik bir iletişim yapısına sahip
değilse, bilgi alışverişi istenilen düzeyde olmaz ve bir yerlerde tıkanır kalır.
Aslında yöneticiler için etkili iletişimin önemi, kurum çalışanlarından işleriyle ilgili
beklentilerini net bir şekilde ortaya koymaları ve onlar hakkında kafalarındaki mevcut düşünceleri
öğrenebilmelerine yönelik bir anlayışa sahip olmalarıyla öne çıkmaktadır( Pollock, 1994, s.10).
Bir yöneticinin, yönetsel becerilerini tam anlamıyla ortaya koyabilmesi için, bir başka
ifadeyle, etkin işleyen bir plan yapabilmesi, organizasyon ve koordinasyon faaliyetlerinde
bulunabilmesi ve işlerin doğru bir şekilde yapılıp yapılmadığını kontrol edebilmesi için, iletişim
becerisine sahip olması gerekir.
İster bir finans departmanı, ister bir pazarlama departmanının yöneticisi olsun,
değişmeyen, evrensel bir değer vardır ki, o da, yönetici, çalışanları, ast ve üstlerini kuruma
kazandırabilmek için gereken her şeyi yapmalıdır. Kurumun verimliliği ve çalışanın da en fazla
performansı gösterebilmesi için, personelin, kurumdan ve politikalarından tatmin olabilmesi
gerekir. Bunu sağlayacak olan kilit kişi ya da kişiler yönetim seviyesinde olan yöneticilerdir. Bu
kural, bir arşivden sorumlu yönetici için de geçerlidir.
Bilgi ve belge ya da bir arşiv yöneticisi de, işini gerçekleştirmek için gerekli olan
proaktifliği ortaya koymadan önce, iş arkadaşları, asistanı, üst yönetim ya da dışarıdan gelen
kişilerle iletişime girmek durumundadır. Bu bazen gelen yazılara cevap vermek şeklinde
olabileceği gibi, bazen faks ya da e-mail göndermek, toplantılar yapmak, öğretmek, öğrenmek,
uyarmak, rapor hazırlamak ve sunmak şeklinde farklı şekil ve boyutlarda gerçekleşebilmektedir.
Arşiv yöneticisi, çalıştığı kurumun evrak, belge ya da dokümanlarından oluşan arşiv
birimini en iyi performansla yönetebilmek için, o kurumun yapısını, kurumdaki departmanları ve
işlevlerini, kurumun hedeflerini, departmanlar tarafından üretilen ve kullanılan doküman türlerini
bilmek zorundadır. Bu bir süreçtir ve çok dikkatli bir hazırlık ve planlama dönemini gerektirir. Bu
süreç, dört ana aşamaya ayrılır(Emmerson,1989, s.26);
-Veri toplama,
-Analiz/spesifikasyon
-Dizayn
-Uygulama
Bu aşamaları yerine getirebilmek için yöneticinin sahip olması gereken becerilerden en
önemlisi iletişim kabiliyetidir. Özellikle veri, bilgi toplama aşamalarında, bir bilgi ve belge
yöneticisi, gerek yüz yüze görüşmeler sonucu, gerek yapacağı anketlerle veya gözlemler sonucu
istediği bilgiye ulaşacaktır. Bunun için de, söylemek istediği mesajı aktaramayan, soru
soramayan, dinlemeyen veya dinletemeyen bir yöneticinin bir kurum arşivini, dokümantasyon
sistemini kurup, yönetebileceği düşünülemez. Kaldı ki, bilgi ve belge yöneticisi, hazırlık
dönemini içeren bu aşamaları yerine getirdikten sonra, esas arşiv yönetim programını icra
ederken, hem aynı departmanda birlikte çalışacağı personelle, hem kurum çalışanlarıyla, hem de
arşivden yararlanmak isteyen kurum dışından gelen kişilerle(end-users) daima iletişim halinde
olacaktır. Bu aşamada yöneticinin, astlarının ihtiyaçlarını, beklentilerini, onları motive ya da
demotive eden unsurları anlayabilme becerisini ön plana çıkarması gerekmektedir. Her ne kadar
arşiv yöneticileri birer psikolog değillerse de, bir psikolog kadar insan ilişkilerine önem vermek
zorundadırlar ve grup dinamiklerini anlayabilecek ve gerektiğinde danışmanlık hizmeti
verebilecek kadar da beceriye sahip olabilmelidirler(Bradsher,1991, s.242).
Bir bilgi ve belge yöneticisinin iletişim etkinliğini sağlamada aşağıdaki kriterler rol
oynamaktadır;
Credibility(Saygınlı)k: çalışanların yöneticilerine güven duymaları gerekir, bu anlamda
ymnetici saygın bir kişiliğe sahip olmalıdır.
Content(Doğru ifade etme): yönetici söylemek istediklerini doğru bir şekilde ortaya
koyabilmelidir.
Context(Mesajın içeriği): doğru bilgiyi sunmak ve iyi hazırlanmış bir içerik oluşturmak
önemlidir.
Continuity(Süreklilik): yönetici söyledikleriyle ilgili ger dönüşümü yapmalı ve iletişimi
sürekli kılmalıdır.
Consistency(Tutarlılık):
yönetici
söylediklerinde
tutarlı
olmalı,
vaad
ettiklerini
gerçekleştirmelidir.
Channels(İletişim kanalları): yöneticinin astlarıyla kurduğu iletişimde, doğru iletişm
kanallarını tercih etmesi gerekir. Burada onların algılama düzeyleri ve demografik özellikleri de
belirleyici olacaktır.
Capacity of the audience(Alıcının kapasitesi): Mesajı alacak kişilerin algımla seviyeleri,
alt kültürleri, doğru anlamlarında rol oynamaktadır.
Clarity(Açık ve net mesaj): mesajları doğru, anlaşılabilir, basit kelimelerle vermek. 8C
formülü olarak da bilinen bu uygulama, etkili bir iletişimin gerçekleşmesi için önemli ip uçlarını
da sunmaktadır(Anonymus, Hamilton, 2000, s.14)
Kişisel ya da kişiler arası iletişim, kişinin duygu ve düşüncelerini anlatabilme, belirtebilme
veya yazabilme, gerek kişisel amaçlarına, gerek kişisel olmayan amaçlarına ulaşabilmek için
kullandığı yol ve süreçtir. İnsan, iletişimde bulunacağı kişinin kendisini anlamasını, kendisine yol
göstermesini, yardım etmesini ister. Kişi, bir başka kişiyle neden iletişime girer?
-Duygularını, düşüncelerini göstermek için,
-Amaçlarını söyleyip, hedeflerine ulaşmak için,
-İhtiyaçlarını karşılamak için(sevilmek, sayılmak, tanınma, vb.) gibi pek çok neden sayılabilir.
Örneğin, kalemi olmayan bir öğrencinin, yanında oturan arkadaşından kalemi olup
olmadığını sorması ve buna karşılık alması bir iletişim örneğidir. Burada önemli olan, öğrencinin
mesajı doğru iletmesi, alıcının mesajı aynen alması ve uygun cevabı vermesi, kısacası
geribildirimde bulunmasıdır. Eğer cevap verilmezse, bir iletişimden söz edilemez.
Kişisel ve Kişilerarası İletişimin Temel Unsurları
Kişisel iletişim ya da kişilerarası iletişimin mevcut olduğu ortamda iletişim sürecini
olumlu ya da olumsuz olarak etkileyen bazı unsurlar söz konusudur. Kişi, seçici olarak iletişim
kurabilen tek varlıktır. Bu özelliği kişiye, duygu ve düşüncelerini anlatma, olayları ve sesleri
tanımlama ve yorumlama imkanı verir. Kişiler arası iletişimde kullanılan ve de seçilen en etkili
yol konuşmadır. Ancak sadece konuşma, karşıdaki kişiyle iletişim kurma anlamına gelmez. Bu
konuşma sürecinin, planlı, seçilmiş kelimelerden oluşan, doğru mesajları içerir bir şekilde olması
gerekir. Örneğin değişik ülkelerden gelmiş bir sınıfta, İngiliz bir öğrencinin, Fransız öğrenciden
kalem istemesi, bir anlamama durumunun doğmasına veya yanlış anlamaya neden olabilir. Ya da
bu isteği sırasında, bulunduğu ortamın gürültülü olması, mesajın yine anlaşılamamasına yol
açabilir. Tüm bunlardan anlaşılıyor ki, iletişim, karmaşık bir süreçtir ve etkin bir iletişimi
sağlayacak veya engelleyecek çok sayıda faktör mevcuttur.
a) Mesajı gönderen(Verici) ve mesajı alan(Alıcı)
İletişim süreci, bilinçli ya da bilinçsiz bir olay, nesne veya bir düşünce ve fikrin ortaya
atılması, belirtilmesi şeklinde başlar. Bu bilgi alışverişinin olması için en az iki kişinin var olması
ve iletişim sürecinin yaşanabilmesi gerekmektedir.
İletişim sürecinde kullanılan dil çok önemlidir. Mesajı gönderecek kişinin algılamaları,
beklentileri, tutumları ve fiziksel durumu, mesajın gönderilmesini etkiler. Aynı şekilde alıcı için
de bu faktörler etkili olacaktır.
Ayrıca alıcının mesajı yorumlayıp, anlaması ve uygun bir mesajla karşılık vermesi,
kısacası geriiletimde(feedback) bulunması, etkili bir iletişim sürecinin en önemli unsurlarını teşkil
eder.
b) İletişim kanalları
İletişim sürecinde, kullanılan iletişim kanalları, yani hangi yolla iletişim yapıldığı da
önemlidir. Örneğin yüz yüze iletişim yapılacaksa ki burada sözlü veya sözlü olmayan iki şekil
kullanılabilir. Bu durumda, kişinin beş duyusu, hareketleri, mimikleri ön plana çıkacaktır. Ya da
elektronik aletler (TV, Faks, Telefon, vb) gibi kanallar kullanılacaksa, bu kanallar da doğru
seçilmelidir. Ancak tecrübeler göstermiştir ki, etkili iletişim için en doğru yol, yüz yüze yapılan
konuşmadır. Öte yandan, yazılı iletişim de, kurumlarda, yukarıdan aşağıya ve departmanlar arası
bilgilendirmede başvurulan bir yoldur. Örneğin bir toplantının bildirilmesi, herhangi bir uyarıda
bulunmak, ya da hatırlatmalar için, yazılı iletişim kullanılır. Bugün özellikle bilgi teknolojilerinin
yoğun olarak kullanıldığı kurumlarda, intranet yoluyla iletişim kurma, yöneticilerin benimsediği
bir yol olarak görülmektedir. Yazılı iletişimin özellikle yöneticiler tarafından tercih edilmesinin
nedenleri arasında, zaman kısıtlığı, daha resmi olma arzusu, gelebilecek tepkilere cevap
vermemek gibi durumlar mevcuttur. Ayrıca, daha bilinçli, planlı bir yazı dilinin kullanılmasıyla,
yüz yüze yapılan iletişimden daha etkili sonuçlar da elde edilmektedir.
c) Geribildirim
Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi, alıcının mesajı yorumlayıp, uygun cevabı vermesi
sürecine geribildirim/ geriiletim denir. Bu süreci en etkin hale getirmek, özellikle alıcının
göstereceği uygun tepkilere bağlıdır. Bu tepkiler sözlü, yazılı veya sözlü olmayan şekillerde
gösterilebilir. Örneğin bir arşiv departmanının yöneticisinin, kendisine bağlı olarak çalışan bir
personelinden, “Ertesi gün, saat 14.00’ deki uluslararası arşivcilik kongresine kurumu temsilen
katılmasını ve orada küçük bir de konuşma yapmasını istemesi “üzerine, eğer bu personelin bu
konuşmayı yapabilecek yeterli zamanı ve bilgisi yok ise ve bunu istemiyorsa, bu düşüncesini
yöneticisine o anda belirtmesi gerekir. Aksi taktirde, yönetici ile astı arasında, ileride probleme
dönüşebilecek bir durum meydana gelebilir. Geriiletim, kişilerin birbirlerini daha iyi anlamalarını
sağladığı gibi, çabuk sonuca ulaşma, zamandan tasarruf etme, kendi kendini kontrol eden bir
süreç yaşayabilme konularında da yardım eden bir mekanizmadır. Genellikle yüzyüze yapılan
iletişimlerde, geriiletim daha hızlı alınır(Robbins, 2001:415).
Etkin bir geribildirim,
1. Kişiye yardımcı olmayı amaçlar.
2. Belirli ve ayrıntılıdır.
3. Zamanında gelir.
4. Açık ve seçiktir.
5. Davranış üzerinde durur.
Etkin olmayan geribildirim ise;
1. Geneldir.
2. İlgisizdir.
3. Zamansızdır.
4. Kişiyi ve kişiliği vurgular.
5. Anlaşılması güçtür.
6. Tahmin ve yorum ağırlıklıdır. (Anderson,Arthur, İnsan Kaynakları)
d) Çevresel Faktörler
Etkin bir iletişim sürecinin yürümesi için, iletişimin gerçekleştiği ortam, bu ortamın
fiziksel koşulları ve gürültü gibi, iletişimi etkileyebilecek bazı dış çevre faktörlerinin varlığını göz
ardı etmemek gerekir. Örneğin önemli bir konuşmanın ya da sunumun yapılacağı odanın temiz
olması, aydınlık olması, yeterli donanıma sahip olması
(ergonomiye uygun araç-gereç), hatta duvarlarının rengi bile, iletişimde bulunacak tarafların
doğru mesajları, doğru bir şekilde verebilmeleri açısından önemlidir. Bugün insanları daha olumlu
motive edebilmek, onları iletişime hazırlayabilmek için farklı felsefeler, düşünce akımlarından
yararlanılmakta, bunlarla ilgili araştırmaların sayısı da günden güne artmaktadır. Örneğin; eski bir
Çin Felsefesi olarak bilinen Feng Shui, çevreyle uyum halinde yaşamak anlamında
kullanılır(Webster,2002, s.1). Özellikle son yıllarda iş yaşamında da varlık gösteren bu felsefeye
göre, çalışılan ortamda uyumu, verimliliği ve çalışanların mutluluğunu ön plana almak için,
binanın hangi yöne bakması gereğinden, odanın duvarının rengine, masa düzeninin nasıl olması
gerektiğinden, çalışanın kendisini en rahat şekilde hissedebilmesi için gerekli olan bütün
ergonomik koşulların sağlanmasına kadar her türlü koşul göz önüne alınır(a.g.e.,s.163-172).
Örneğin bir arşivin ya da önemli bilgi ve belgelerin saklı bulunduğu odanın, mümkün
olabildiğince sözü edilen fiziksel koşullara sahip olması gerekir. Zira, bu süreçte yer alan bilgi ve
belge uzmanı ya da yöneticilerin, işini iyi yapabilmesi, doğru zamanda doğru hizmeti verebilmesi
için kendisini mutlu, huzurlu hissetmesi çok önemlidir.
İyi Bir İletişim Süreci İçin, Yöneticilerin Sahip Olması Gereken Yetenekler
Nelerdir?
Etkili Konuşma Becerisi
Kurumsal iletişim süreçlerinin etkinliği açısından, çalışanların birbirleriyle yüz yüze
konuşabilmeleri çok önemlidir. Özellikle, ast-üst ilişkilerinde, yöneticinin, elemanlarının
hedefleri, süreçlerle ilgili problemleri hakkında konuşarak çözüm yoluna gitmesi, olumlu
sonuçlar yaratması açısından uygulanması, zorunluluk olarak görülmelidir. Örneğin
çalışanların, kendilerini, kurumun değerlerine, vizyonuna, misyonuna, kimliğine ait
hissetmemeleri gibi bir problem, çatışmaların yaşanmasına, motivasyonlarının düşmesine
neden olur. Burada, kurum kültürü, çalışanlara, onlarla konuşmak, konuşabilme ortamlarını
sağlamak(beyin fırtınaları, sosyal faaliyetler, olaylar yaratmak, vb), bilgilendirmek yoluyla
aşılanmalıdır. Tabii bu kültürün var olduğu kurumlarda, konuşma becerisine sahip olmak ya da
kendini doğru ifade edebilmek öne çıkan bir değerdir. Doğru konuşmak denildiğinde;

Uygun bir ses tonuyla konuşma,

Sesin şiddetini, ritmini, hızını, alçalıp, yükselmesini, volümünün, net ve berrak olmasını
ayarlamak,

Ses tonunda; sevgi, neşe, kızgınlık, sıkılma, sevgisizlik, zevk, şaşkınlık, savunmaya
geçme, istek, heves, üzüntü, inanmama ve tatmin olma gibi duyguları, karşıdaki kişinin
konuşmalarına uygun zamanlarda yansıtmak,

Konuşmadaki zamanlamayı iyi ayarlamak, bir başka deyişle, uygun zamanı kollamak
Doğru kelimeleri seçmek, doğru ve anlaşılabilir ifadeler kullanmak, amaca uygun, öz ve
yabancı ve teknik kelimelerden mümkün olabildiğince arındırılmış bir konuşma
anlaşılmaktadır.
Tüm bunlardan da anlaşıldığı üzere, etkili bir konuşma için, hem içerik, hem de şekil
önemlidir. İyi belirlenmiş mesajlar ve kullanılan dilin herkese hitap eden bir şekilde olması,
özellikle değişim öncesi dönemlerde ya da bilgilendirme aşamalarında önemli etkenler olarak
ortaya çıkar(Anonim, 2006, s.67).
Soru Sorabilme Özelliği:
Bir bilgi ve belge yöneticisi;

Bilgi edinmek(karşısındakini tanımak, performansını ölçmek, vb. için),

Karşındaki kişinin size bakış açısını tanımak,

Bilgi vermek(bizim bilgi yönetimiyle ilgili bir eğitim programımız olduğunu biliyor
muydunuz),

Karşısındaki kişiyi, iletişim sürecine katmak için, onu açık sorularla olayın içine katmak,
konuşturmak,

Karşısındaki kişiden geri iletimi hissedebilmek(onun izi ne derecede anlayıp anlamadığını
kontrol etmek için),

Karşıdakini, düşünmeye zorlamak, sanki bir işverenmiş gibi düşünmesini sağlamak,

Onunla bir anlaşmaya varabilmek için, onun görüşlerini almak,

Karşıdakinin konudan sıkıldığını, uzaklaştığını anlayıp, onu konuya geri döndürmek,

Karşıdaki konuşurken, onu anladığınızı, dinlediğinizi gösterir mahiyette geribildirimde
bulunmak,

Onun amaçlarını, yapmak istediklerini anlamak,

Onun hobilerini, işle ilgili projelerini anlamak için soru sormalıdır.
Dinleme Özelliği:
Dinleme eylemi, verilmek istenen mesajları doğru alabilmek, algılayabilmek ve
geribildirimde bulunabilmek için, iletişim esnasında yapılması gereken en önemli unsurlardan
biridir. Aslında, iyi bir dinleyici olabilmek için, pasif duruma geçmek gerekir. Bir başka deyişle,
anlamlı suskunluk içinde olmak gerekir(Taşkın, 1997, s.63).
Genellikle,
çalışmalar,
üstlerinin
veya
yöneticilerinin
kendilerini
yeterince
dinlemediğinden şikayet ederler. Bu şikayetlerden en sık karşılaşılanı:

Hep o konuşuyor, bana hiç konuşma fırsatı vermiyor

Ben konuşurken, hep sözümü kesiyor

Ben konuşurken, yöneticim hiç bana bakmaz, beni dinlediğinden emin değilim.

Onun vaktini aldığım hissine kapılıyorum

Onunla konuşurken, ya telefon eder, ya gelen telefonlara cevap verir.

Ben konuşurken, onun yüz ifadesi hiç de olumlu değil

Yöneticim, bana çok yakın oturarak, benim konuşmamı engelliyor

Yöneticim, sanki yeni bir “dinleme yetenekleri kazanma” seminerinden gelmiş gibi bana
davranıyor.

Yönetici, konuşmama yüzeysel olarak yaklaşıyor.

Yönetici, konuşurken (ben), ya camdan bakarak, ya kendisiyle ilgili konulardan
bahsederek, benim konuşmamla ilgilenmiyor.
İşte işverenin bu gibi şikayetleri göz önüne alması ve iyi bir dinleyici olması gerekir.
Dinlemenin farklı şekilleri vardır. Bunlar;

İçeriği dinleme: Dinleyen konuşanın ne dediğini anlamaya çalışır.

Kritik dinleme: Konuşmacının ne demek istediğini anlamaya çalışılan dinlemedir.

Empati: Konuşmacının ruh halini, hissiyatını anlamak için yapılan dinlemedir. Dinleyici
çoğu kez kendisini konuşanın yerine koyarak dinler.

Aktif dinleme: Uyuşmazlıkların çözümü ve farklılıkların giderilmesi için yapılan
dinlemedir. Dinleyici vücut dili de kullanarak konuşanı doğru anlayıp anlamadığını da
sorgulayarak dinler.
Anlama Özelliği:
Mesajı anlamaya çalışmak, algılayabilmek, yanlış anlamamak. Mesaj alışverişinde,
kendimizi, iletişime girdiğimiz kişi/lerin yerine koyabilmek, olaylara onların gözüyle
bakabilmek, onların bakış açılarıyla düşünebilmek. Bir başka ifadeyle empati gösterebilmek.
Mesajı gönderen kişinin, karşısındaki kişinin anlayabilmesi için anlatabilmelidir.
Empati:
Bir kişinin, karşısındakinin yerine kendisini koyarak, onun duygu ve düşüncelerini doğru
olarak anlamasıdır( Dökmen, 1998:135). Bu genel tanımlamayla birlikte, empati kavramının var
olabilmesi için gereken unsurlardan söz edilirse, kavramın içeriği daha iyi anlaşılmaktadır;

Bireyin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyması ,

Karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini doğru anlama,

Empati gösterecek kişinin duygu ve düşüncelerini karşısındakilere aktarabilmesi
Bu unsurların var olabilmesi için, bireylerin, iletişime girdiği kişileri yeri geldiğinde
desteklemesi, sorununa eğilmesi, kendisine iletilen mesajı, mesajı veren kişinin anlayacağı
şekilde tekrarlaması ve derinde bulunan duygularını anlayabilmesi gerekir(Dökmen,
a.g.e.,s.154).
Bu bakış açısıyla hareket eden bir yönetici, özellikle astlarıyla yaşadığı çatışmaları
yönetebilme konusunda daha başarılı olacaktır. Özellikle, empati kurarak çalışanlarını
dinleyen, onlara kendilerini anlatabilme fırsatını veren yönetici profili profesyoneldir(Flood,
2005, s.23).
Doğru İmaj Yansıtma:
İlk etki, son etkiyi de yaratır ilkesinden yola çıkarak, karşıdaki kişi/kişilerin üzerinde
olumlu bir imaj yaratmak için, el sıkmak, bakışlara anlam vermek, vücudunu uygun
hareketlendirmek, vb. hareketlerle etki etmek gerekir. Bu arada oturup, kalkmamız, giyimimiz,
konuşma stilimiz, sahip olduğumuz bilgi derinliği yani konuyu ne kadar iyi bildiğimiz, işimizi
yaparken bunu ne kadar ortaya koyduğumuz, kişileri ne derecede tanıdığımız, olaylara ne kadar
çağdaş açılarla yaklaştığımız çok önemlidir.
Ayrıca, bilgimizi başkalarıyla paylaşmak, ilgi alanlarımıza, başkalarını da ortak etmemiz,
son çıkan dergi, kitap, filmlere gidip, takip edip, başkalarının da bunlardan hoşlanabileceğini
düşünerek, bilgi toplamamız, başkaları üzerinde olumlu bir imaj yaratacaktır.
Yönetici olarak, başkalarının fikirlerine saygılı olmak, farklı görüşlere değer vermek,
esnek bir bakış açısı sunmak, işimize çok önem verdiğimizi ve hevesli olduğumuzu göstermek ve
çalışma arkadaşlarımızı ve astlarımızı da inandırmak, etkili bir iletişim süreci için önemli
görülmektedir.
Kısacası, yöneticinin, bilgisi, becerisi, tecrübesiyle, doğru davranışları sergilemesi,
kurumun kültürünü doğru yansıtabilmesi ve örnek bir insan olabilmesidir.
Vücut Dilini Etkili Bir Şekilde Kullanma:
Bedeni, verilmek istenen mesajlarla doğru orantılı bir şekilde kullanmak, etkili iletişim
açısından çok önemlidir. Nitekim yapılan araştırmaların sonuçları, bir konuşmada beden dilinin
%55,
ses
tonunun
%
38,
diğer
öğelerin
de
%7
etkili
göstermektedir(http://www.basariyolu.com/tr/genel.asp?durum=acik&id=129).
Göz
olduğunu
teması,
beden duruşu, ellerin kullanımı gibi bedenimizdeki organlarımızla ve gözü açıp kapama, elinizi
kıpırdatma, başınızı sallama, vb. jest ve mimik hareketleriyle, iletişimi güçlendirmek gerekir.
Kişiler arası iletişimde de, grup iletişiminde de, bedeni doğru kullanmak, iletişimin yönünü
olumlu hale getirir.
Problem Çözebilme Özelliği:
Profesyonel bir yöneticinin, kurumsal problemlere ve çalışanların problemlerine proaktif
bir yaklaşım getirmesi gerekir. Bunun için, öncelikle, karşı karşıya kaldığı ya da ona aktarılan
problemin farkında olması, daha sonra o problemi tanımlaması, doğru çözümü bulması ve
uygulaması gerekir. Bu bağlamda, yöneticinin problemin oluşum kaynağını/ nedenlerini ve
bulacağı çözümün yaratabileceği olası problemlerini de ön görebilmesi, onun iletişim becerilerine
bağlıdır. Zira, problemi aktaran kişiyi iyi dinlemesi, verdiği mesajları anlayıp, doğru
algılayabilmesi ve gerekli geribildirimi de doğru zamanda yapabilmesi, yönetsel sürecin etkin
olması açısından son derecede önemlidir.
Analitik Düşünme:
Verilmek istenen mesajları derinlemesine düşünmek, anlamaya çalışmak, olayları, kişileri
farklı yönlerden değerlendirmek, problemlerin çıkış noktalarını bulmak ya da bir problemin yol
açabileceği diğer problemleri görmek, farkında olabilmek olarak ifade edebileceğimiz analitik
düşünme becerisi, yukarıda da sözü edilen problem çözme, planlama, hedef belirleme, strateji
geliştirme gibi bir çok yönetsel süreçte sahip olunması gereken bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, çok
yönlü düşünmeyi, olaylara daha geniş açıdan bakmayı da sağlamaktadır.
Etkili Bir İletişim Sürecinde Yapılmaması Gereken Eylemler Nelerdir?
İletişim sürecinde yer alan bireylerin, yukarıda sözü edilen beceri ve özelliklere sahip
olmaları, sürecin olumlu olması için çoğu kez yeterli gelmeyebilmektedir. Bazen bireylerin alt
kültürleri, bulundukları ortam, üstlendikleri roller, ya da taşıdıkları sorumluluklar, mesajları
yanlış anlamalarına, olaylara farklı bakmalarına ya da yorumlamalarına ve farklı tepkiler
vermelerine yol açabilmektedir. Bu açılardan ele alındığında, iletişim sürecinde kişilerin en çok
yaptığı hatalar arasında;

Ben-bilirimcilik

Zihin okuyuculuk

Kişileştirme(Özer, 1998, s.82)

Genellemeler yapma

Önyargılı hareket Etme

Objektiflikten uzak olup, çok fazla duygusal davranma
gibi eylemler olup, bunlar, ilişkileri tek taraflı hale getirmekte ya da antipati yaratma şekline
dönüştürmektedir. Örneğin bir bilgi yöneticisi, kurumunun üst yönetiminin kendisinden
araştırmasını istediği stratejik öneme sahip bir konu için, sadece kendi bilgisine ya da elindeki
kaynaklara güvenerek, belli bir kapsam dahilinde topladığı bilgileri sunarsa, bir başka deyişle,
“ben zaten bu işin içindeyim, kaynaklar benim elimde, bunlar yeterlidir” derse, “ben bilirimcilik”
yapmış olur ve doğru bilgiye erişemeyebilir.
Bu hataların arka planına bakıldığında, kişiler arası algılama farklılıkları, anlamadaki
güçlükler, güven eksikliği, vb birçok faktörün etkisinin olduğu görülmektedir.
Algılama Farklılıkları
Algılama farklılıkları kişilerin benzer olgulara farklı tepkiler vermesini sonuç verir. Bu
farklılıkları kişilerin kişisel özellikleri, farklı değer yargıları, ihtiyaçları ve geçmiş deneyimleri
oluşturur. Sonuç olarak belirli kişilerden gelen mesajlar algılamadaki farklılıklar yüzünden ya hiç
algılanmaz ya da yanlış algılanır. Başka bir deyişle bu tür durumlarda kişiler duymak istediklerini
duyar, görmek istediklerini görür ve bu şekilde algılarlar. Gönderici açısından da algılama
farklılığı karşısındaki alıcının da olayları kendisi gibi algıladığını varsaymasıyla ortaya çıkar. Bu
husus pek çok iletişim sorununun temelinde yer alan nedenlerden biridir. Farklı bakış açılarına
sahip kişiler bunun farkına varmadıklarında çoğu zaman ortak anlama düzeyine ulaşamamaktadır.
Anlamadaki Güçlükler
Kişiler yaşları, eğitim düzeyleri ve kültürel geçmişlerindeki farklılıklardan dolayı
kelimelere başka insanlara göre farklı anlamlar atfedebilmektedir. Başka bir deyişle kelimeler
farklı insanlara farklı anlamlar ifade etmektedir. Bu yüzden iletişim sırasında kullanılan kelimeler
iletişime taraf olanlarca aynı şekilde anlaşılıp yorumlanmadıkça etkin bir iletişimin varlığından
söz etmek mümkün değildir. Etkin bir iletişim için esas olan tarafların konuştuğu dilin aynı
olması değil dili nasıl kullandıklarının farkında olmalarıdır.
Mesaj gönderen, çoğu zaman kullandığı kelime ve terimlerin alıcı tarafından da
kendisinin anlamlandırdığı şekilde anlamlandırıldığını varsayma eğilimindedir. Oysa ki böyle bir
şey çoğunlukla doğru değildir ve bu husus iletişimde sorunlar yaşanmasına yol açmaktadır.
Bunun yanısıra mesaj gönderenin soyut ya da teknik ifadeleri çok fazla kullanması da sıklıkla bu
tür problemlerin yaşanmasına neden olmaktadır.
Mesaj gönderinin mesajı iletmede yanlış kelimeler kullanması, kurduğu cümlelerin
gramer hataları içermesi, telaffuz bozuklukları gibi hususlarda mesajın anlaşılırlığını olumsuz
etkileyeceğinden iletişim problemlerinin yaşanmasına yol açacaktır.
Güven Eksikliği
İletişim sırasında, alıcının mesaj gönderene duyduğu güven, onun gönderdiği mesajın
kabul görmesine doğrudan etki etmektedir. Bu bazen mesajı gönderenin kişiliğine duyulmayan
güvenden kaynaklanabileceği gibi, bazen de, mesajın doğruluğuna, bilginin alındığı kaynağın
doğruluğuna duyulmayan güvenden dolayı da ortaya çıkabilir. Örneğin, bir belge yöneticisi, daha
önce bağlı olduğu yöneticisinin, periyodik olarak kendisinden talep ettiği raporları, onun başarısı
ve popüler bir yönetici olduğuna inanması nedeniyle, tam zamanında ve eksiksiz olarak
göndermekte iken, bu yöneticinin değişmesi ve yerine yeni bir yönetici gelmesi durumunda, söz
konusu raporlamayı, onu henüz tanımaması, yönetim tarzına güvenmemesinden dolayı, istenilen
standartlarda gerçekleştirmeyebilir. Bu durum, yazılı iletişim süreçlerini etkileyebileceği gibi,
yöneticinin, belge yöneticisiyle olan sözlü iletişim süreçlerini de doğal olarak etkileyecektir.
Nitekim, benzer şekilde mesaj gönderenin de alıcıya güvenmediği durumlar mevcuttur.
Diğer Faktörler
Kendini doğru ifade edememe;
Bazı insanlar iletişim için gerekli olan yeterli sözel
yeteneğe sahip olmayabilirler ve istedikleri sonucu elde etmede başarısız olurlar. Saldırgan bir
üslupla konuşmak, yanlış kelimeler seçmek, karşılarındaki insanların ihtiyaçlarına karşı kayıtsız
kalmak, buna örnek olarak gösterilebilir. Özellikle en çok yapılan hatalardan biri; konuşurken
çok fazla teknik ya da yabancı kökenli kelime kullanmaktır. Örneğin bir arşiv yöneticisinin,
mesleğinin gerektirdiği terminolojiyi, kendi meslektaşlarıyla paylaşmasında bir sakınca yokken,
bu alanda eğitim almamış ve tecrübesiz bir elamanıyla konuşurken, çok teknik bir kelime
kullanması, anlaşılmamasına neden olacaktır.
Aşırı Bilgi Aktarımı; İletişimde bulunan bireyler, bazen kendilerinin çok bilgili
olmasından, bazen, karşı tarafı(alıcıyı) etkileyebilme kaygısıyla ya da bilinçsizce, mesaj verirken
çok fazla bilgi aktarırlar. Bu süreç, genellikle alıcının, belli bir süre sonra süreçten kopmasına,
bazen anlamamasına ya da yanlış anlamasına yol açmaktadır. Olması gereken, iletişim sırasında
doğru bilginin, net ve anlaşılabilir bir formda alıcıya ulaştırılabilmesidir. Bu bağlamda, bir bilgi
yöneticisinin, kendisinden istenilen bir konuyla ilgili olarak topladığı verileri, hiçbir elemeye ya
da sınıflandırmaya tabi tutmadan, olduğu gibi alıcıya nakletmesi, gereksiz bilgilerin
paylaşılmasına neden olabileceği gibi, süreci de uzatmak açısından bir engel yaratacaktır.
Zaman, kaynak kısıtlamaları; Kişinin üzerinde zaman baskısının bulunması etrafına
vereceği mesajların etkinliğini olumsuz yönde etkileyecektir. Aynı şekilde, elinde yeterli
donanım bulunmayan bir kişi, mesajını aktarmada zorluk yaşayabilir. Bunun en çarpıcı örneği,
belli bir topluluğa karşı yapılan sunumlardır. Örneğin yeni gelen birim elemanlarına, oryantasyon
eğitimi verecek olan bir bilgi-belge yöneticisi, sunum yapacağı odayı belli bir süre kullanma
kısıtlamasıyla karşı karşıya kalırsa ve elinde sunum için gerekli olan projeksiyon makinesi yoksa,
oldukça zor durumda kalacak ve muhtemelen yeni elemanlarla, etkin bir iletişim kuramayacaktır.
Psikoloji, duygular; Mesajı veren kişinin ya da alıcının, iletişim esnasında içinde
bulundukları psikoloji ve taşıdıkları duygular, anlama ve anlatma sürecine doğrudan etki eder.
Alıcı, aynı mesajı,
kızgın ya da sakin olduğu zamanlarda farklı yorumlayabilecektir. Aynı
şekilde, mesajı veren kişi de, stresli olursa, çok üzgün ya da çok sevinçli olursa, kuracağı
iletişimin şekli bundan olumsuz etkilenecektir. Örneğin, sabah işe gelirken, trafik karmaşası
yaşayan bir yönetici, işe geldiğinde stresli ve öfkeli olabileceğinden, gün içinde, katılacağı
toplantıda ya da yeni projeyle ilgili olarak personeliyle yapacağı görüşmede, bu psikolojisini
aynen yansıtabilir, dikkatini işine veremeyebilir.
Sonuç
Etkili bir iletişim sürecinin var olması, çok farklı etkenlere bağlı olarak
gerçekleşmektedir. Bu çalışmada üzerinde durulan kurumsal iletişim süreçleri, bu sürecin
önemli paydaşları olan yönetici ve çalışan boyutuyla ele alındığında, gerek yöneticilerin,
gerekse astların bazı özellikleri taşımaları ve bunları ortaya koyabilmeleri gerekmektedir.
Yöneticilerin, hem kurumun etkinliği açısından, hem de çalışanların doğru bir
performans ortaya koyabilmeleri açısından, anlama, dinleme, konuşma, soru sorabilme ve
empati gösterebilme becerisine sahip olmaları gerekir. Özellikle, sorunların teşhis edilmesi
ve çözümlenmesi sürecinde, analiz yapabilme becerisi de öne çıkmaktadır.
Yöneticilerin yönetsel ve teknik fonksiyonlarını kullanabilmeleri için, iletişim
becerilerini de etkinleştirebilmeleri gerekir. Hangi fonksiyonu kullanırlarsa kullansınlar,
her yönetici yeri geldiğinde, raporlama ve sunum yapabilmeli, gelen soruları
cevaplayabilmeli, kurumdaki bilgi akışını sağlayabilmeli, problemleri teşhis edebilmeli,
insanların psikolojisinden anlayabilmelidir. Bu bağlamda, bir pazarlama birimi yöneticisi
de, satış birimi yöneticisi de aynı becerilere sahip olmak durumundadır.
Bir bilgi ve belge yöneticisini de bu belirtilen noktalardan ayrı değerlendirmemek
gerekir. Kaldı ki, bilgi ve belge yöneticisinin asıl misyonu zaten kurumdaki bilgi akışını
doğru olarak sağlamaktır. Bilgiyi bulmak, sınıflandırmak, belgelendirmek, erişimini
sağlamak, kullanıcıya sunmak ve sistem geliştirmek için, yukarıda sözü edilen tüm
unsurlar taşımak ve ön yargıdan uzak, genellemelerin olmadığı, doğru bilgiye dayalı,
empatik yaklaşımların hakim olduğu, öğrenmeye ve paylaşmaya hazır bir iletişim sürecinin
gerçekleştirilmesi gerekir.
Bilgi çağında, bilgi toplumu olma yolunda ilerleyen kurumların, bilgi
organizasyonları olabilmeleri, işlerliği olan, sonuçları belli ve başarı elde etmiş olan
yaklaşımları benimsemeleriyle gerçekleşecektir. Bu aşamada bilgi yöneticisinin rolü
giderek önem kazanmaktadır. Ancak etkin bir bilgi ve belge yönetim süreci ortaya
koyabilmek için, bilgi yöneticilerinin bizzat kendilerinin bilgi paylaşımını doğru yöntemler
kullanarak ve kuralına uygun yapmaları gerekir. İletişim, bir yönetim sürecinin en önemli
destekleyici aracıdır, bu aracı doğru kullanmak da, o süreçte yer alan bireylere düşen
önemli bir sorumluluk olarak algılanmalıdır.
KAYNAKÇA
Andersen,Arthur, İnsan Kaynakları
ANONİM, www.basariyolu.com/tr, “Beden Dilinin İletişime Etkisi”, (Erişim tarihi:
25.12.2006)
ANONYMOUS, CMA Management, “How to be an effective manager?”, Oct.2000,
Vol.74, Iss.8, U.S.A.
ANONYMOUS, Healthcare Executive, Nov/Dec 2006, Vol.21, Iss.6, Chicago.
BRADSHER, Gregor, Managing Archives and Archival Institutions, “Archival
Management”, University of Chicago Press, 2nd print: 1991
DÖKMEN, Üstün, İletişim Çatışmaları ve Empati, Sistem Yayıncılık, 8.Baskı, 1998,
İstanbul
EMMERSON,Peter, How to Manage Your Records, ICSA Publishing, 1989, UK.
FLOOD, Sally, Third Sector, “Are getting through the people?”, Dec.14 2005, ıss.408,
London.
ÖZER, Kadir, İletişim Becerisi, Varlık Yayınları, Özel Dizi:5, Sayı:485, 2.Basım, 1998
POLLOCK, Ted, Production” How good your communication?”, July 1994, Vol.106,
Iss.7, Cincinnati,
ROBBİNS, Stephen, Organizational Behaviour, Prentice Hall, 9th edition, 2001,U.S.A.
TAŞKIN, Erdoğan, İşletme Yönetimi, “Liderlik ve yönetim fonksiyonları konusunda çeşitli
yazılar, çeviriler ve örnek olaylar”, 1997, İstanbul,
WEBSTER, Richard, Feng Shui, Alfa Yayınları:1136, 1.Baskı, 2002, İstanbul
Download