Danışma `Meclisi B : 37 Nihayet, kanunlara aykırı hiç bir husus hutbe

advertisement
Danışma 'Meclisi
B : 37
Nihayet, kanunlara aykırı hiç bir husus hutbe­
lerde bulunamaz.
Hutbelerin ıslahı için, hutbelerin bütün vatandaş­
lara faydalı bir hale getirilmesi için, 1971 yılından
beri sarf edilen gayretler vardır. Ben, bunu 1971'den
bu yana getirerek, uzun uzun arz etmeyeceğim.
Sadece 1980 yılında yüz tane örnek hutbe hazırlana­
rak yayınlandığını ve 1981 yılında da ayrıca 60 ta­
ne hutbenin yayınlanarak bütün müftülüklere ve
ilgili din görevlilerine gönderildiğini belirtmek iste­
rim.
Bu hutbe kitabı bütün müftülüklere, din görevli­
lerine gönderildiği gibi, her yerden de temin etmek
mümkündür. Arzu eden arkadaşlarımıza da bunu
takdim etmekten gerçekten zevk duyarız.
Bu hutbeler, istisnasız mükemmel demiyorum;
ama kanunlara aykırı bir husus yoktur. Gönlümüz isyor ki, her yıl hutbeleri yeniden ele alarak, hutbeleri
daha iyileştirmek ve böylelikle hutbeleri halikın daha
büyük fayda temin edeceği bir hale getirmek istiyo­
ruz. Diyanet İşleri Başkanlığında bu husus için ayrı
bir birim vardır ve hutbeler devamlı olarak bu birim
tarafından incelenmektedir. Yani, «Çok e&ki zamanda
hazırlanmış hutbeler mütemadiyen tekrar ediliyor.»
fikri yanlıştır, aksine her yıl yeni hutbeler hazırlan­
makta ve gönderilmektedir. Şurasını da belirteyim ki,
hiçbir kişi irticalen hutbe okuyamaz; hutbe, burada
verilmiş metinlerden birini seçmek suretiyle okunur.
Arkadaşlarım;
Burada hemen bir noktayı belirteyim. Birtakım in­
sanların kendisini din görevlisi kılığında görerek, sağ­
da solda ahkâm yürütmesinin suçunu Diyanet İşleri
Başkanlığına veya din görevlilerine yıkmak yanlış­
tır. Eğer bir caminin içerisinde bir din görevlisi suç
işliyor ise, Diyanet İşleri Başkanlığı da Savcılık da
ve ilgili makamlar da onun üzerine yürür; ama sağda
solda fısıltı halinde birtakım insanlar, özellikle cahil
insanlar din adına eğer birtakım laflar söylüyorlarsa,
elbette ki bunun Diyanet İşleriyle bir alakası yoktur.
Bunların takibi, gerek sıkıyönetim komutanlııklarınca, gerekse valiliklerce gayet yakından yapılmakta­
dır.
İkinci husus, vaazlardır. Bildiğiniz gibi, bütün
İslam aleminde, aşağı yukarı camilerde halkı günlük
olaylar hakkında ve dini esaslar hakkında aydınlat­
mak bir gelenektir. Vaazlarda, kanunlara ve Anaya­
saya aykırı hethangi bir husus bulunmaması için 188
— 271
18 . 1 . 1982
O :2
tane murakıp görevlendirilmiştir ve bunlar zaman za­
man dolaşarak vaazları halktan birisi gibi dinlemekte
ve vaazlarda konu dışına çıkanları tespit ederek ce­
zalandırmaktadır. Ayrıca, her üç yılda bir mutlaika
bir il denetlenmekte ve bu denetim esnasında vaaz­
lar ve hutbeler de denetime tabi tutulmaktadır.
Vaz konusunda bir hususu daha belirtmek istiyo­
rum. Hiçbir imam - hatip veya vaiz üç gün önceden
planını müftüye teslim etmediği bir vaazı çıkıp, ko­
nuşamaz. Müftünün müsaade etmediği hiçbir kimse
çıkıp vaaz etme yetkisini haiz değildir. Herhangi bir
kişinin herhangi bir camide kürsüye çıkıp vaaz et­
me yetkisi yoktur; yaptığı gün diğer suçları işleyen­
ler hakkında yapılan takibat, onun hakkında da ya­
pılır. İstisnasız herkes, her vaiz en az üç gün önce­
den vaazının planını hazırlayıp, müftüye teslim etmek
ve müftünün onayını almak zorundadır.
Üçüncüsü; TRT ile halkın aydınlatılması konu­
sudur. TRT'nin bugün yayınladığı din eğitimi, kanaatımızca oldukça faydalıdır. Ancak, geçmiş dönemler­
de TRT ile Diyanet İşleri arasında büyük bir sürtüş­
me vardı. TRT, «'Ben ansıl istersem öyle yayınla­
rım.» demekte, Diyanet İşleri Başkanlığı da, «Yap­
tığınız yayınların bir kısmı İslam Dinine aykırıdır.»
diyordu; fakat, 12 Eylülden isonra gelen Hükümet,
aralarında gayet iyi bir koordinasyon yapmış ve bu­
gün TRT, Diyanet İşleri ve Milli Eğitim Bakanlığı,
üçlü bir şekilde çalışmaktalar ve böylelikle TRT'nin
eğitim yayınları Miılli Eğitim Bakanlığı ile müştere­
ken, dini yayınları da TRT'nin yayın esasları mah­
fuz kalmak şartıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı ile iş­
birliği halinde yapılmaktadır.
Yurt dışındaki işçilere gelince; arkadaşlarım, yurt
dışındaki işçileri gidip de görenler bilirler; gerek eği­
tim bakımından, genel kültür ve milli eğitim bakı­
mından, gerekse din eğitimi bakımından, özellikle Al­
manya'da epeyce zayıf olduğumuzu ifade etmek zo­
rundayım. Halen, Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilatın­
dan beş tane din hizmetleri müşaviri, 224 tane de din
görevlisi vardır. Bu din görevlilerinin bir kısmının
maaşları bulunduğu yerdeki dernekler tarafından öden­
mektedir. Bu dernekler herhangi bir şekilde Diyanet
İşleri Başkanlığından talep ettiği takdirde, Diyanet İş­
leri Başkanlığı din görevlisini seçmekte, göndermekte
ve böylelikle de ayrıca beş müşavirimiz tarafından,
dışarıdaki temsilcilerimiz tarafından bunların mura­
kabesi yapılmaktadır. Bu sayının yeterli olduğunu
ifade etmek elbette ki mümkün değildir. Ancak, bun-
Download