TBMM B: 110 28 . 5 . 2008 O: 4 Şimdi okuyacağım bir iki yayın ilkesi konusunda da yüce Meclisin dikkatini çekmek istiyorum. İnsanların dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle hiçbir şekilde kınanmaması ve aşağılanmaması TRT'nin yayın ilkelerinden birisi. Zaten Anadolu'nun tarihinden gelen farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunu, demokrasimizin harcı olduğunu hep söy­ leriz. Tabii ki ayrımcılık yapmamak, aşağılamamak, hele hele kendi yurttaşları arasında bu ayrımcı­ lığı yapmamak şüphesiz devletin ve devletin televizyon ve radyolarının en başta gelen görevidir. Bununla bağlı olarak tarafsızlık ilkesi, asla ödün verilmeyecek ilkelerin başında gelir. Özellikle şu özel televizyonlar, holdingler, medya kartelleri olmazdan önceki yıllarda, TRT'nin tekel olduğu dö­ nemde, aslında biraz da Özallı yıllara doğru geri gidersek, Kanal 6'nın ilk kurulduğu yıllara doğru bir geriye dönüş yaptığımız zaman, iktidarların daima muhalefetin sesini kıstığı ve TRT'yi bir pro­ paganda aracı olarak kullandığı bilinen bir gerçektir. Tabii TRT'nin tarihinde bir gerçeklik daha var, onu da vurgulamak gerekiyor: Her nedense her darbe olduktan sonra da ilk başta işgal edilen kurum, el konulan kurum ve cunta bildirilerinin ya­ yınlandığı yer de ne yazık ki TRT radyoları olmaktadır. Şimdi, bu gerçekliğiyle baktığımız zaman, siyasi partiler ve demokratik gruplar arasında fırsat eşitliği sağlanması, tek yönlü, taraf tutan yayın yapılmaması, seçim dönemlerinde belirtilen seçim yasaklanyla ilgili ilkelere aykırı davranılmaması gibi temel ilkeleri hayata geçirmesi gereken TRT'nin geçmiş yönetimlerinin de şimdi yapılacak değişimle yeniden yapılandırılacak yönetimlerinin de çok hassas olması ve tarafsız davranması tüm siyasi partilere, toplumsal barışımıza da katkı sunacaktır. Ancak TRT'nin, Mecliste grubu bulunan dört siyasi partiye eşit mesafede yaklaştığını, programlara çağırdığını, dâhil ettiğini hiçbir kimse iddia edemez. Çıkaralım son iki yıllık, AKP İktidarı dönemi­ nin son altı yıl icraatını, kaç tane muhalefet partisi TRT'de yer almıştır, Parlamento dışı muhalefet partilerinden kaç tanesine yer verilmiştir, kaç tanesi tartışma programlarına çağrılmıştır? Bu konuda en fazla ayrımcılığa uğrayan partinin de partimiz DTP olduğu görülecektir. Bir taraftan DTP'ye yapılan bu ayrımcılık ve diğer taraftan ne yazık ki bölgede gelişen olaylar ve haberler konusunda da biraz daha ilgili davranması gereken TRT'nin, bu konuda da görevini tam yapamadığını açıklıkla ifade edebiliriz. Yani Doğu, Güneydoğu'da yirmi beş yıldır, otuz yıldır süren ve hepimizin canı gönülden bitmesini istediğimiz, kardeşin kardeşi öldürdüğü kirli bir savaş vardır. TRT -devletin radyo ve televizyonu- sanatını, kültürünü, türküsünü, şiirini, edebiyatını, romanını, bu kardeşlik uğruna, bu kardeşliği pekiştirmek için, bu toplumsal barışı sağlamak için üzerine düşen görevi yerine getirmiş midir? Hadi, kapital sermayenin özel televizyonlarından savaşı kışkırtanlar­ dan ve reklam panosu için ahlakı da ayaklar altına alınan, değerleri de ayaklar altına alınan, ülkemi­ zin yarınları da ayaklar altına alınan, yayınları da sınır aşan televizyonları bir kenara bırakalım, TRT'nin hiç mi vicdan borcu yoktur? 70 milyon insanına karşı kardeşlik programlarını hiç mi daha geliştiremezdi, daha geliştiremez? Evet, zaman zaman bir şey söylediğimizde bazen tepki de görüyoruz bu kürsüde ama bu tepki­ lerin sınırlı, olumlu ve kabul edilir olmasını da saygıyla karşılıyoruz. Ne demişti Nazım Hikmet? "Bize türkülerimizi söylettirmiyorlar Robson." Kardeşim, 20 milyon Kürt yurttaşınız var. 20 milyon Kürt yurttaşınız, Türk yurttaşları, Türk kardeşleri kadar eşit haklara sahip olmayı istemelerinden daha doğal ne olabilir? TRT'nin dört ka­ nalı var, yirmi yedi dilde yayın yapıyor, yirmi dört saat yayın yapıyor. İşte TRT'nin yönetmeliği, kırk beş dakika yayın yapıyor, günde kırk beş dakika Kürtçe yayın. Bu mudur kardeşlik? Bu mudur eşit­ lik? Bu mudur adalet? Hangi kırk beş dakikada siz... -787-