T.B.M.M. IJ: 54 2 1 . 5 .1996 O :1 dır ve çıkan da, Rusya Federasyonudur. Yani, Rusya Federasyonu, bir açıdan bakarsanız, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin bir bakıma devamıdır. Bu olaylar bunu açıkça göstermektedir ve tabiî, bu gidişatın aletleri de, vasıtaları da vardır; o da Rusya Federasyonunda olduğu kadar, bu camiada yani, Bağımsız Devletler Topuluğunda ortak dış siyaset gütmek, ortak savunma siyaseti gütmek, ortak dili yaşatmak ve ortak para sistemine geri dönmektir. Bunlar, devletlerin hükümran­ lık haklarını tarif eden ölçülerdir ve bu ölçüler bakımından, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli­ ği ile Rusya Federasyonu ayniyet arz etmektedir. Muhterem milletvekilleri, TUrk dünyasının karşısındaki zorluk işte buradadır. Rusya Federas­ yonu, eski haşmet ve itibarını tekrar kazanmak isterken, bunu sadece. Batı dünyasına karşı gcliştirmemektedir. Ayrıca, kendisinden ayrılan, istiklal ve hürriyetlerini ilan eden Türk topluluklarına, Türk dünyasına karşı da, İslam dünyasına karşı da geliştirmektedir. Bugün, Türk ve İslam dünyası, doğudan batıya, kuzeyden güneye, nerede bulunuyorsa, bir is­ tiklal ve hürriyet zemini üzerindedir; esas meselemiz budur. İktisadî bakımdan güçlüklere yardım­ cı olmak, elbette lazımdır; diplomaside yardımcı olmak, dünya diplomatik çevrelerinde sahip çık­ mak elbette lazımdır; demokrasiye geçişte, hür iktisat nizamına geçişte yardımcı olmak elbette lazımdır; fakat, bunları bir paket, bir umumî felsefe içerisinde yürütmek mecburiyetindeyiz. O da, Türk dünyasının, Türk-tslam dünyasının üzerinde bulunduğu hürriyet.ve istiklal zeminidir. Bizim tecrübemiz de göstermiştir ki, hürriyetten ve istiklalden mahrum olan milletlerin hiçbir şeyi yoktur. O bakımdan, Türk dünyasına, devletimizin ve hükümetlerin bu açıdan bakması son derece önemlidir. Hadiseye böyle bakıyoruz. Her ne kadar, devlet reisleri, devlet başkanları arasındaki yüksek seviyede münasebetleri geliştirmiş isek de, hükümetler - yalnız bu Hükümet için söylemi­ yorum- maalesef, bu misyonun biraz gerisinde kalmışlardır ve yavaş işlemişlerdir, yavaş gitmekte­ dirler. Bu işi üstlenenler, bu vazifeyi üstlenenler elbette iyi niyet ve ihlas ile bir şeyler yapmaya ça­ lışıyor; fakat, Hükümetlerin umumi politikası, maalesef, bu davanın ağırlığıyla mütenasip değildir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi tekrar hürmetle selamlarım. (RP ve DYP sıralarından al­ kışlar) BAŞKAN - Refah Partisi Grubu adına konuşan Ankara Milletvekili Sayın Şaban Karataş'a te­ şekkür ediyorum. Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Kars Milletvekili Sclahattin Beyribey'in. Buyurun Sayın Beyribey (ANAP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Beyribey. ANAP GRUBU ADINA YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkan, Türki­ ye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel ve Sayın Agâh Oktay Güner, Sayın Ayvaz Gökdemir, Sayın Mustafa Taşar Bey ile birlikte 7-9 Mayıs 1996 tarihlerinde yapılan Özbekistan ziya­ retimizle ilgili, şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu konudaki gö­ rüşlerimi Yüce Heyetinize arz edeceğim. 53 üncü Hükümet döneminde, Türk dış politikası, Orta Asya'ya yönelik bir ivme kazanmıştır. Kafkaslar ve Orta Asya'da Türkiye'nin yapmış olduğu mücadele, önce Azerbaycan, daha sonra . Özbekistan gezisiyle büyük bir önem taşımaktaydı. Kafkaslar'da, Rusya'nın AKKA Antlaşmasını ihlal ediyor olması, lran-Ermenistan Ortak Anlaşmasıyla iki ülke arasında organik bir blok oluş­ ması pozisyonlarından dolayı ülkemiz zor duruma düşmüştür, -612-