M, Med&i B : 47 Cümlenize saygılar sunarım; (MHP ve AP sıra­ larından alkışlar) ZEKÎ EROĞLU (İstanbul) — Sayın Başkan, çok rica ederim, dini nikâh kıydırmadan belediye nikâhı kıydırılır, böyle bir ithamda bulunamazsınız. Bele­ diyelerde yapılan akitler dinli âkit yerine geçer, böy­ le bir iddiada bulunmak hatadır, böyle bir iddiada bu­ lunmak doğru değildir, yanlıştır. BAŞKAN — Kimin adına ne konuşuyorsunuz orada? ZEKİ EROĞLU (İstanbul) — Ona cevap veriyorum, IBAŞKAN — Öyle bir hakkınız yok şu anda. CELÂL PAYDAŞ (Urfa) — Sayın Başkan, hatip konuşurken hakkımda sataşmada bulunmuştur. BAŞKAN — Adalet Partisi Grulbu adına Sayın Abduknuttalip Gül, buyurun efendim. (Alkışlar) Sayın Paydaş, Sayın Gül'den sonra rica ediyorum, bek çok dikkatli dinledim. Sayın Gül konuşmasını Ibitirsin alacağım. Çok teşekkür ederim. AP GRUBU ADINA ABDULMUTTALİP GÜL (Zonguldak) — Sayın Başkaın, muhterem millie'tveikilieri; 1980 mali yılı Diyanet İşleri Başkanlığı bütçdsi hakkımda Adalet Partisi Millet Meclisli Grubunun gö­ rüş ve düşüncelerini arz dtimdk üzere huzurunuzdayım. Bu vesileyle şahsım ve grubum adına ulvi bir hliizmdüi fâdakârcasına ifa eden Diyanet İşleri Başkanlığının mensuplarını takdirle anar, hepinizi saygıyla selamla­ rım,. Dinin hakiki vaızıı Alllah, mıübelliği peygamberler­ edir. Din enginlik çağına ulaşan akıllıları istekleriyle halk ve hayra kavuşturan ve bu suretle onlara dünya ve ahirdt saadetini sağlayan, ilahi bir kanundur, ki peygamberler vasıtasıyla yayılmış, yayınlanmıştır. Din akıl, istek hak, hayır, saadet ve tebliğ esaslarını ihtiva ©tmeiktedlir. Muhterem milletvekilleri, günümüzde din eskiye nazaran lüzum ve ehemmiyetini daha çok hissettir­ meye başlamıştır. Biribirilerini sevmeyen, menfaat için hayatı çekilmez hale getiren, insan hayatına bir ka­ rınca hayatı kadar değeı vermeyenlere karşılık, insanlar arasında sevgi, saygı ve fazilet duygularını yerleştiren dine, bugün hergünden daha çok ihtiyaç hissetmekte­ yiz. Feza asrının her türlü teknik ve medeni imkân­ larına rağmen, beşeriyet arzu ddilen saadet ve huzura kavuşmamıştır. Medeniyetin imkânları çoğaldıkça in­ sanoğlu huzura kavuşacağına, kendi kendime hayatı 19 . 2 . 1980 O :1 azaba çevirmektedir. O zaman bu mdddniyetin bür ek­ siği vardır, o da dindir. Din hayatı zir ü zeber eden, huzursuzlukları had ve hudut altına alabilecek en kuıvvdtli ve tesirli müessesedir. Dinin telkin ettiği Al­ lah ve ahiret inancının yerini ordular dolduramaz. Orduların firenleyemddiği kötülükleri dinin telkin etItiiği inanç rahatlıkla firenleyebiltmekltddir. Dört milyar insana rağmen, kötülük yapanlar inanç sayesinde mil­ yarlarca insanlara rağmen, yaptıkları kötülükleri terkdbedilmdktedirler. Buna şahilt, dine sadık hayat yaşayan insanların huzur, sevgi dolu hayatlarıdır ve yine dini telkinle İslahı nefs eden milyonlarca inlsanın yaşayışı cemiyette muzur bir unsur iken faydalı bir unsur olmaları bu iddiamızın açık seçik şahididir. Allah ve ahirdt inancının men ettiirdbildiğini hangi kuvvet istekle, sevgiyle mendddbi'lmdktedir. Görülüyor İki, dini inanç kalbine yerleştiği insana hayat bahsemdk'te, hayalta hayat vermektddir. İslam dini ise, diğer dinlerin tahrif edilmesinden sonra hiçbir tahrife uğ­ ramadan devam eden ilahi bir nizamıdır. Nasıl ki, be­ lirli bir konuda çıkarılan en son kanun yürürlüğe gi­ rip, kendinden önceki kanunları yürürlükten kâldırıyorsa, en son ilahi kitap olan Kur'an-ı Kerim de ken­ dinden önceki ilahi kitap ve bu kitaplara bağlı din­ lerin hükmünü yürürlükten kaldırmıştır. Kald'i ki, İs­ lam dini dışındaki ilahi kaynaklı dinler, bizzat men­ suplarının da itiraflarıyla insanlar tarafından tahrifata uğratılmıştır. Maide suresinin 3 ncü âyetinde Cenabı Hak mealen, «Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim; üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak Islamı ihtiyar dtfciim» buyurmuştur. İslam dininin kaynağı olan Kuranı Kerim ve Cenabı Pey­ gamberin sünndti ise, ilk indiği devirdeki tazeliğiyle elinizdedir. Öyleyse bu yüce hakikate ne kadar sarılırsak, ne kadar şükredersek azdır. Muhterem Başkan, muhterem milldtvdkilleri; din­ den uzaklaşan nesillerin büyük küçük tanımadığını, ananşMleştiğini gözlerimizle görüyoruz. Canımız kadar sevdiğimiz yavrularımız acı ve zehirli bir meyve ha­ line gelmektedirler. Müslüman çocuklarının bu acı akıbetleri bizleri süratle hakka, doğruya yönelmeye sevketadlidir. Dinini terkeden bir Hıristiyan veya Yahudiden daha çok kötü duruma düşen gencilerimizin durumunu süratle değerlendirip gereken tedbiri bir an evvel almalıyız. Hirİstiyan veya Yahudi'nin dinini terkdtmesi ha­ linde kendinde ba'zı faziletlerin bulunması mümkün­ dür. Çünkü dinini terkdtmesine akli, mantıki deliler vardır. Buna karşılık bir Müs'lüman sadece nefsi ve