Gülçin Aydıngün İşveren ile çalışanın unutulmaz dostluğunun anlatıldığı, hafızalardan silinmeyen, gerçek bir hikâyeden alınan film: Can Dostum Engelli insanlara yapılan muamelenin tek düze olması beni hep endişelendirmiş ve düşündürmüştür. Çünkü gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde, yaşlı ve engelli kişilere her zaman acınası gözle bakılmış, diğer insanlar onları dış dünyanın gerçeklerinden soyutlamışlardır. Yönetmenliğini ve senaristliğini Eric Toledano’nun ve Olivier Nakache’nin yapmış olduğu Can Dostum filmi engelli insanların yaşamış olduğu sıkıcı ve üzüntülerle dolu hayatlarına yeni bir bakış açısı getirmiştir. Film, engelli olmanın bir eksiklik değil, hayata farklı yönlerden bakmak olduğunu göstermiştir. Filmde maddi yönden durumu çok iyi olan fakat geçirdiği yamaç paraşütü kazası yüzünden hayatının geri kalanını felçli olarak geçirmek zorunda kalan Phillipe ve parası olmadığı için iş arayan ve sonunda Phillipe’in evinde hasta bakıcı olarak işe alınan Driss’in unutulmaz dostluğu anlatılmaktadır. Ben Can Dostumu izlemeden önce film hakkında okuduğum görüşlerden yola çıkarak, filmin çok başarılı bir şekilde beyaz perdeye aktarıldığını ve çok güçlü bir dostluğun yansıtıldığını okumuştum. Tabii ki filmi büyük bir beklenti ile izledim. Film bütün beklentilerimi karşıladı çünkü filmde birçok sosyal konuya değinilmiş olması ve bu konuları işlerken mizahın da çok ölçülü bir şekilde kullanılması beni bir izleyici olarak olumlu yönde etkiledi. Bütün bir film boyunca sınıf farklılıklarının insanların hayatlarını, hayata bakış açılarını, sanata karşı tutumlarını ve müzik zevklerini nasıl etkilediği yer yer mizah unsuru kullanılarak seyirciye aktarılmıştır. Belki de filmin çok fazla eleştiri almamasının sebebi de budur; çünkü sosyal açıdan bambaşka olan iki insanın sonsuza kadar sürecek bir dostluğa başlamasının imkânsız olmadığını göstermiştir. Benim filmde dikkat ettiğim en önemli unsurlardan birisi de insanların önyargılarının yıkılmasıdır çünkü filmde çok zengin olan bir adamın aslında çok vefalı bir insan olduğu ve normalde asi ruha sahip olan bir adamın ne kadar yardımsever olduğu gösterilmiştir. Böylece insanların önyargıları bu şekilde yıkılmış olup dostluk bağı kurulurken insanlar arasındaki farklılıkların gözetilmemesi konusu izleyiciye aktarılmıştır. Filmin olumlu yönlerinin fazla olmasından dolayı, filmin pozitif taraflarını sıralamayı düşündüğüm zaman çok zorlanmıştım çünkü, Can Dostum filmi bir sinema yapıtında verilmesi gereken bütün mesajları vermiş filmin ana konusu olan dostluğu çok iyi bir şekilde işlerken sosyal konulara yer verilmesinin yanında da engelli insanların hayat ile barışık bir şekilde yaşamalarını da bir mesaj niteliğinde aktarmıştır. Filmde Phillipe bedensel engelli olmasına rağmen hayata pozitif bakan bir insandır fakat hayatına Driss girdikten sonra Phillipe’in hayatı değişmiş ve hastalığı onun hayatının önüne geçememiştir. Driss ise hayatta paranın önemli olmadığını, sağlığın ve mutluluğun hayattaki en önemli unsurlar olduğunu anlamıştır. Bütün bu gelişmeler filmin kahramanlarının dostluklarını pekiştirmiştir. Can Dostum, benim bugüne kadar izlediğim, dostluk temasını en iyi işlemiş filmlerin başında gelmektedir. Dostluğun vermiş olduğu mutluluğun somut halini görmek için herkese izlemesini tavsiye edeceğim bu film, gerçek bir hikâyeden de uyarlanmış olduğu için ve gerçek yaşamda da bu güzel dostluğu yaşamış olan insanların hâlâ yaşıyor olması fikrini yansıttığı için daha da ilgi çekici hâle gelmiştir. Günümüzde böyle samimi ve insanın içine işleyen sinema yapıtlarını bulmak zor olduğundan Can Dostum, hayatta en önemli unsurun mutluluk olduğunu, bu güzel duyguları bir dostla paylaşmanın daha da güzel olduğunu ve zor bulunan dostlukların ne kadar kıymetli olduğunu çok samimi bir şekilde sinema sevenlere aktarmıştır.