KILIC1 Andaç Kılıç 21302008 Türkçe 101- Şube 018 Başak Berna Cordan 11.11.2014 Sanal Aşk Yakın geleceğin Los Angeles’ında geçen ve Theodore’un (Joaquin Phoenix) sanal bir karakterle yaşadığı aşk hikâyesinin anlatıldığı Aşk(Her) filmi, geçtiğimiz yıl izleyicilerle buluştu. Bilim kurgu, romantik, dram türlerinin en iyi harmanlarından olan Aşk filminde hayattan zevk almadığını gördüğümüz bir aşk mektubu yazıcısının, yapay zekâya sahip bir işletim sistemiyle arasındaki ilişki konu alınıyor. Sanallaşarak yalnızlaşan dönemimiz insanının, yakın gelecekte yaşayacağı potansiyel duygusallık sorununu yapay zekâ ile çözmeye çalışmasının insan doğasına aykırılığı, birçok açıdan izleyiciye sunulmuş. Filmde Theodore’u, kendi melankolisinde hapsolmuş, hayalindeki gibi bir birey olamayan, sıradan bir adam olarak görürüz. İçinde kopan fırtınalara aldırış etmeyen Theodore, durumundan memnun olmasa da güvenli limanları kesinlikle terk etmez. Yönetmen Spike Jonze’un bu orijinal soyut yapısıyla öne çıkardığı filmin önemli bir özelliği ise, bu denli hassas bir konunun çok samimi işlenmesi. Öyle temiz ve içten bir anlatım var ki, filmin alışılmamış melankolik atmosferi izleyiciyi inanılmaz derecede sarıyor. Filmde karşımıza çıkan ilk ileti, duygularımızın gerçeği görmemizi engellediğidir. Bir olay hakkında ne kadar duygularımızdan bağımsız bir şekilde düşünüyorsak o kadar gerçekliğe yakınızdır. Filmde Duygularıyla yönetilen insanın doğasının, tamamen duygulardan arındırılmış yapay zeka KILIC2 ürünlerine aykırılığı çok çarpıcı bir şekilde izleyiciye sunulmuş. Kendi yarattığı sanallığa, tamamen duygularıyla bakarak somutlaştıran insan figürüyle, bu gidişle elli yıl sonra yaşayacağımız toplumdaki tehlike, çok başarılı bir şekilde gözler önüne serilmiş. Göze çarpan insani özelliklerden bir diğeri ise tanrısal olarak gördüğümüz bir varlığa olan bağlılığımız. İnsanlar geçmişten günümüze daima yaşama bağlılıklarını artırmak için inanacak üstün güçte varlıklara ihtiyaç duymuşlardır. Yapay zekânın da kendine bu kadar bağlılık yaratmasının bir diğer nedeni de tanrısal özellikleri bulundurması. Bu yapay zeka ürünleri aynı anda her yerde olabildiği gibi hiçbir zaman da fiziki anlamda ulaşabileceğimiz bir yerde değil tıpkı tanrı inancında olduğu gibi. Bu özellik de onu tanrısal nitelikte kılıyor. Gerçeklikten bu kadar uzak bir filmin izleyiciyi bu denli etkilemesinin nedeninin, filmde insanlığın temel içgüdülerinden biri olan sevmek ve sevilmek dürtülerinin yoğun bir şekilde işlenmesi olduğunu sanıyorum. Kırmızı renk aşkı simgeler derler; yönetmen Jonze da aynı şekilde düşünüyor olmalı ki, hem Theodore’un romantik tarafını göstermek hem de sahneye kırmızı ve tonlarını koyabilmek için Theodor’un kıyafetlerini kullanmış. Bu yönüyle de izleyicilerin bilinçaltını etkili bir şekilde olayın büyüsüne kapılmaya ittiğini görüyoruz. Aşkın değişik halleri, alışılmamış olaylar ve kişilikler aracılığıyla yani yaratılan benzersiz ütopik dünya ile uyumla sunulmuş. Örneğin, Apple ürünlerini çağrıştıran prodüksiyon tasarımları seyirciler ve otoriteler tarafından tam not aldı. Sadece hayal ürünü teknolojik aletlerle kalmayıp, filmde kullanılan renklerin uyumundan, geleceğin Los Angeles yaratımına kadar her ayrıntının çok ince işlendiği bu filmin, prodüksiyon tasarımı yönünden bu dalda yapılmış filmler arasındaki en başarılılardan biri olduğunu söyleyebilirim. 2000’li yıllar Sil Baştan, Kaynak, Kaybolan Dalgalar gibi temelinde aşk olan bilim kurgu/romantik türlerindeki filmlerin parladığı bir dönem oldu. Bu filmlerin ortak noktası, aşkı KILIC3 mümkün kılabilen bilimin, aynı zamanda çıkmaza da sokabilmesidir. Hiç şüphesiz söyleyebileceğim şeylerden bir diğeri de bilim kurgu/romantik olarak kategorize ettiğimiz filmlerin; dönemimizin değerini kaybeden, sıradanlaşan ve izleyicinin yüreğine dokunamayan aşkların tersine, seyirciyi, var olabileceğine inanmak istediği gerçek aşkı, klasik romantizm kalıplarının dışına çıkarak etkileyici bir şekilde anlatmasıdır. Aşk filmi, ilk bakışta gülünç olarak algılanabilecek bir aşk hikâyesini izleyebileceğimiz bir ütopya yaratıyor. Sil Baştan filmi nasıl kısa zamanda herkes tarafından kabul edilen bir klasiğe dönüştüyse, Aşk da onun yolunu izleyecektir.