TÜBİTAK – BİDEB

advertisement
TÜBĠTAK – BĠDEB
Y.Ġ.B.O ÖĞRETMENLERĠ (FEN VE TEKNOLOJĠ-FĠZĠK, KĠMYA, BĠYOLOJĠ VE MATEMATĠK )
PROJE DANIġMANLIĞI EĞĠTĠMĠ ÇALIġTAYI
YĠBO-5 ÇALIġTAY 2011
GRUP CASSĠA
PROJE ADI
ÇEġĠTLĠ BĠTKĠ TÜRLERĠNĠN KARBONDĠOKSĠT ABSORBLAMA KAPASĠTELERĠNĠN
KARġILġATIRILMASI
PROJE RAPORU
PROJE EKĠBĠ
CANAN CEBECĠ
EBRU SENEM
PROJE DANIġMANLARI
Prof. Dr. Esma TÜTEM
Prof. Dr. Adem KILIÇ
GEBZE / ĠSTANBUL
ġUBAT – 2011
ĠÇĠNDEKĠLER
SAYFA NO
Proje kapağı ………………………………………1
Ġçindekiler ………………………………………...2
GiriĢ ……………………………………………….3
Yöntem ve araĢtırma ………………………………5
Sonuç ve Değerlendirme ………………………….7
Kaynaklar …………………………………… ……7
Katkıda bulunanlar…………………………………7
ÇalıĢma takvimi……………………………………..8
Malzeme listesi………………………………………8
Kısa özgeçmiĢ………………………………….……9
2
PROJENĠN AMACI
Farklı türdeki bitkilerin ortamdaki CO2 miktarına etkilerinin farklı olup olmadığını gözlemlemek.
GĠRĠġ
Hava, atmosferi meydana getiren gazların karıĢımından oluĢmaktadır. Saf hava, baĢta azot ve
oksijen olmak üzere argon, karbondioksit, su buharı, neon, helyum, metan, kripton, hidrojen, azot
monoksit, ksenon, ozon, amonyak ve azotdioksit gazlarının karıĢımından meydana gelmiĢtir. Bu
gazların dağılımı ise % 78‟i azot, hacim olarak %21‟ini ve ağırlık olarak %23‟ ünü oluĢturan
oksijendir ve oksijen oldukça reaktif bir gazdır. Diğer gazlar ise atmosfer hacminin %1‟ini
oluĢtururlar. Atmosferi oluĢturan bu gazların, en kararsız olanları su buharı ve karbondioksittir.
Atmosferdeki su buharı miktarı, denizler, göller, nehirler ve bitkilerden buharlaĢma ile artar ve
bulutlardan sis, çiğ, yağmur oluĢumu ile de azalır. Su buharının bu değiĢkenliği, bu olaylarla birbirini
öyle takip eder ve dengeler ki, su buharının atmosferdeki miktarı değiĢmez.
Karbondioksit miktarı insan ve hayvanların solunumu ve bitkilerin fotosentez olayı ile atmosferde
dengede tutulur. Bitkiler fotosentez yaparken havadaki karbondioksiti yani insanın kullanmadığı
zararlı gazı alır ve onun yerine atmosfere oksijen bırakır. Nefes aldığımızda içimize çektiğimiz ve asıl
hayat kaynağımız olan oksijen, fotosentezin ana ürünüdür. Atmosferdeki oksijenin yaklaĢık %30'u
karadaki bitkiler tarafından üretilirken, geri kalan %70'lik bölüm denizlerde ve okyanuslarda bulunan
ve fotosentez yapabilen bitkiler, algler ve bazı bakteriler tarafından üretilir.
Dünya, üzerine düĢen güneĢ ıĢınlarından çok, dünyadan yansıyan güneĢ ıĢınlarıyla ısınır. Bu
yansıyan ıĢınlar baĢta karbondioksit, metan ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan gazlar
tarafından tutulur, böylece dünya ısınır. IĢınların bu gazlar tarafından tutulmasına sera etkisi denir.
Atmosferde bu gazların miktarının artması Yerküre'de ısınmayı artırır.
Günümüzdeki tehlike, karbondioksit ve diğer sera gazlarının miktarındaki artıĢın bu doğal sera
etkisini Ģiddetlendirmesinde yatmaktadır. Binlerce yıldır dünyamızdaki karbon kaynakları kararlı
kalırken, Ģimdi modern insanoğlu aktiviteleri, fosil yakıtların kullanımı, ormanların yok oluĢu, aĢırı
tarım yapılması, atmosfere büyük miktarlarda karbondioksit ve diğer sera gazlarının atmosfere
salınmasına sebep olmaktadır.
Küresel ısınma, sera etkisiyle atmosferin periyodik olarak sıcaklığının artarak ısınması olup, doğal
bir süreçtir. Ġnsanların aktiviteleri sonucunda atmosfere, özellikle gazların girdileri arttığından etki
giderek fazlalaĢmaktadır. 16.02.2001 tarihinde Cenevre‟de açıklanan BM Çevre Raporu'na göre 21.
Yüzyılda, ortalama hava sıcaklığının 1.4 °C ile 5.3 °C arasında artacağı, buzulların erimesiyle
denizlerin 8-8.8 cm kadar yükseleceği, uzun vadede dünyanın fiziksel yapısında geri dönüĢümü
olmayan değiĢiklikler ortaya çıkacağı, Afrika kıtasında, tarım rekoltesinin düĢeceği, ortalama yıllık
yağıĢ miktarının azalacağı, su sıkıntısı görüleceği, Asya kıtasında, kurak ve tropik bölgelerde yüksek
sıcaklıklar, seller ve toprak bozulması, kuzey bölgelerinde ise tarım rekoltesinde artıĢ görüleceği,
tropik kasırgaların artacağı, Avrupa kıtasında, güney bölgelerinin kuraklığa eğilimli hale geleceği, Alp
Dağları buzullarının yarısının 21. Yüzyılın sonunda yok olacağı ve tarım rekoltesinin azalacağı, Kuzey
Avrupa‟da ise tarım rekoltesinin artacağı, Lâtin Amerika‟da kuraklık olacağı, sellerin çok sık
tekrarlanacağı, tarım rekoltesinin azalacağı, sıtma ve koleranın artacağı, Kuzey Amerika‟da tarım
rekoltesinin artacağı, özellikle Florida ve Atlantik kıyılarında deniz seviyesinin yükseleceği, büyük
dalgaların oluĢacağı ve sellerin görülebileceği, sıtma ve ateĢli humma gibi hastalıkların artacağı,
3
sıcaklık ve nem artıĢıyla ölüm oranının artacağı, Polar bölgelerde buzulların eriyeceği, bitki ve hayvan
türlerinin sayısının ve dağılımının etkileneceği, buzulların erimesiyle bağlantılı olarak deniz seviyesi
her yıl 0.5 cm kadar yükseleceğinden, gelecek 100 yıl içersinde mercan kayalıklarının zarar göreceği,
çok sayıda küçük ada ve kıyı kentlerinin sulara gömüleceği gibi öngörülere yer verilmekte ve
dünyanın bilinmezlerle dolu bir geleceğe doğru yol aldığı ortaya konmaktadır.
Fotosentezle her yıl yaklaĢık olarak 200-500 milyar ton CO2 dönüĢüme uğratılmaktadır. Bu nedenle
fotosentezin önemi yalnız kalitatif değil ayrıca kantitafitir. Fotosentezle havanın karbondioksiti ve su,
karbonhidratlara dönüĢtürülür. Fotosentez, klorofil (kromozomlarda) taĢıyan canlılarda ıĢık enerjisi
kullanılarak organik bileĢiklerin üretilmesi olayıdır.
Fotosentetik organizmalar, ıĢık enerjisinden yararlanarak enerjiyi depolarlar ve organik bileĢikler
üretebilirler. Bitkiler de diğer canlılar gibi yaĢamsal etkinlikleri için gerekli enerjiyi organik
maddelerin kimyasal enerjisinden sağlarlar. Bunun için de güneĢ ıĢığını kullanarak havanın
karbondioksitini indirgeyerek organik besinlerini sentez ederler. Bu iĢlem CO2′in indirgenmesi ve
ancak güneĢ enerjisiyle gerçekleĢtirildiğinden “fotosentez” olarak anılır. Bu yolla güneĢin ıĢık enerjisi
kimyasal enerjiye dönüĢtürülür ve organik madde sentezi yapılmıĢ olur.
Yapraklar, bitkilerin besin üretim merkezidir. Bitki yapraklarını oluĢturan hücrelerin içinde
kloroplast denilen, çok küçük yapılar vardır. Bu yapıların içindeki yeĢil renkli boyar madde (pigment)
olan klorofil maddesinin görevi ıĢık yakalamaktır. Kloroplastlar güneĢ ıĢınlarını bir panel gibi
toplayıp, kollektör gibi enerjiye dönüĢtürerek besin üretirler. Üretilen besin yapraklardan, bitkinin
beslenmesi gereken diğer bölümlerine götürülür.
Havadaki karbondioksit, güneĢ enerjisi kullanılarak, niĢasta ve diğer yüksek enerjili
karbonhidratlara dönüĢtürülür. Karbon kullanıldıktan sonra ortaya çıkan oksijen ise havaya bırakılır.
Bitki daha sonra besine ihtiyaç duyduğunda bu karbonhidratlarda depoladığı enerjiyi kullanır. Bu
bitkilerle beslenen canlılar da bitkide bulunan karbonhidratlardan enerji ihtiyaçlarını karĢılarlar.
Fotosentez olayının meydana gelebilmesi için gerekli olan maddeler, ıĢık, klorofil, karbondioksit, canlı
organizmadır.
Küresel ısınma üzerinde en etkili gaz olan karbondioksit emisyonlarını % 5 oranında azaltmak için
bütün ülkelerin doğayı etkilemeyen yeni endüstri politikalarını devreye sokmak zorunda olduğu
belirtilmektedir. Bizde yaptığımız proje ile bitkilerin fotosentezle karbondioksiti oksijene
dönüĢtürdüğü gerçeğinden yola çıkarak 3 farklı bitkinin karbondioksit absorplama miktarları
arasındaki farklara saptanmaya çalıĢtık.
4
YÖNTEM VE ARAġTIRMA
Titrimetri ve reaksiyonları
Ayarlı veya standart bir çözeltiye miktarı bulunmak istenen maddenin birbirine tesir ettirilme
iĢlemine titrasyon denir.titremetri ve volumetri genellikle aynı amaç ile kullanılrı.ama aralarında
küçük bir fark vardır.titrimetri volumetrinin özel bir dalıdır.titrimetri ile konsantrasyonu ve hacmi
bilinen bir çözeltiyle kimyasal bir reaksiyona giren aranan veya bir nümune içinde bulunan madde
tayin edilir. Halbuki volumetride bundan baĢka sadece gaz hacmini ölçmek suretiyle de ölçüm
yapılabilir.
Titrimetri de geçen baĢlıca reaksiyon tipleri Ģunlardır:
a. NötralleĢme reaksiyonları
b. Çökme reaksiyonları
c. Yükseltgenme- indirgenme reaksiyonları
d. KompleksleĢme reaksiyonları
Bu reaksiyonlar için genellikle normal bazen de molar çözeltiler kullanılır. Böyle çözeltilere
titrimetri de ayarlı veya standart çözeltiler denir.
Titrasyonda indikatörler
Bir titrasyonda dönem noktasını tayin etmek için kullanılırlar.dönüm noktasına , ekivalens noktası
veya eĢdeğerlik noktası da denir. Ama teorik anlamda dönüm noktası ekivalens noktası değildir.
Hatasız bir titrasyonda(olasılığı pek azdır) dönüm noktası ancak ekivalens noktasına eĢit olabilir.
Ġndikatör ortama ilave edilen bir madde olabildiği gibi, reaksiyona giren maddelerden biri de olabilir.
Böyle maddeler dönüm noktalarında renk değiĢtirirler. Yani titrasyon çözeltisinden ilave edilen bir
damla ortamın rengini değiĢtirir örneğin kırmızıdan sarıya döndürür.
Titrimetri cinsine göre değiĢik indikatörler kullanılır.
Sodyum karbonat, sodyum hidroksit karıĢımı titrasyonu; bir çözeltide bulunan sodyum
hidroksit ve sodyum karbonat, çift indikatör kullanılarak tayin edilir. Çözeltiye önce fenoltalein
damlatılıp 0,1 M HCl ile renksizliğe kadar titre edilir. Bu titrasyonda;
NaOH + HCl
NaCl + H2O
Na2CO3 + HCl
NaHCO3 + NaCl
Reaksiyonları cereyan eder. Asidin bir kısmı sodyum hidroksidin nötralleĢmesi, bir kısmı da
sodyum karbonatın, sodyum bikarbonat haline dönüĢmesi için harcanır. Bundan sonra çözeltiye birkaç
damla metiloranj ilave edilir ve çözeltinin rengi kırmızı oluncaya kadar titrasyona devam edilir. Bu
basamakta asit sadece,
NaHCO3 + HCl
CO2 + H2O + NaCl
Reaksiyonu için sarfolur.
5
Ortamda bulunan NaHCO3 , Na2CO3 dan meydana geldiğinden X fenolftalein Y de metiloranj
sarfiyatı olmak üzere X- Y ml NaOH için sarfolan asidi , 2Y de Na2CO3 için sarfolan asidi 2Y de
Na2CO3 için sarfolan asidi verir. Sodyum hidroksit ve sodyum karbonat miktarları hesaplanır.
Bir karıĢım NaOH , Na2CO3 ve asitle reaksiyona girmeyen üçüncü bir madde ihtiva ediyor. Bu
karıĢımdan alınan 12oo gramlık bir tartım saf suda çözülüp, 0,1 N HCl ile önce fenolftaleine, sonrada
metil oranja karĢı titre ediliyor. Fenolftalein sarfiyatı 150 ml, metiloranj sarfiyatı 25 ml olduğuna göre
, karıĢım içinde bulunan NaOH ve Na2CO3 yüzdelerini hesaplayınız.
Metiloranj sarfiyatı 25 ml olduğuna göre , bunun iki katı (50ml) Na2CO3 için sarfedilmiĢtir.
Buna göre , Na2CO3= N1ml1
meg = 0,1 . 50. 0,0530= 0,2650 g
% Na2CO3 = 0,2650/1,200 . 100= 22,08
Sodyum hidroksit için sarfedilen miktar ise 150 – 25 = 125 ml „dir.
NaOH = 0,1 . 125. 0,04 =0,5 g
% NaOH = 0,5 / 1,2 . 100 = 41,67
DENEYĠN YAPILIġI
Cam fanuslar 40*40*40 boyutlarında alındı. Fanusların içerisine konulmak için gardenya, kaktüs ve
paĢa kılıcı bitkileri seçildi.
Her bir fanusun içerisine karbondioksit çıkıĢını sağlamak için ; 0,1 mol (10 g) CaCO3 katısı konuldu
ve üzerine eklemek için 0,2 M HCl çözeltisi hazırlandı. Çözelti için 30 ml HCl ile 90 ml su kullandık.
OluĢan CO2 „yi kullanmak için fanusların içerisine 1 M NaOH çözeltisi koyduk. Çiçekler ortada
NaOH ve CaCO3 çözeltileri çiçeklere eĢit uzaklıkta olacak Ģekilde düzeneklerimizi kurduk.
Lambalarımızı ise çiçeklerin tam tepesine mesafeleri eĢit olacak Ģekilde yerleĢtirdik.
Bitkilerimizi 12 saat ıĢık altında beklettik. Bekleme süresi sonunda fanusları kaldırdık ve NaOH
çözeltisinin CO2 ile tepkimeye girmesi sonucu çözeltide bulunan sodyum hidroksit ve sodyum
karbonat, çift indikatör kullanarak tayin ettik.. Çözeltiye önce fenoltalein damlatılıp 2,5 M HCl ile
renksizliğe kadar titre ettik. Bu titrasyonda;
NaOH + HCl
Na2CO3 + HCl
NaCl + H2O
NaHCO3 + NaCl
Reaksiyonları cereyan etti. Asidin bir kısmı sodyum hidroksidin nötralleĢmesi, bir kısmı da sodyum
karbonatın, sodyum bikarbonat haline dönüĢmesi için harcandı. Bundan sonra çözeltiye birkaç damla
metiloranj ilave edip ve çözeltinin rengi kırmızı oluncaya kadar titrasyona devam ettik. Bu esnada
oluĢan reaksiyon aĢağıda yer almaktadır.
NaHCO3 + HCl
H2CO3 + NaCl
6
SONUÇ
Bitki
I. kap GARDENYA
II. kap KAKTÜS
III. kap PAġA KILICI
IV. kap (bitkisiz)
Fenolftalein
eklendiğinde HCl
sarfiyatı
0,5ml
0,8ml
0,5ml
0,3ml
Metiloranj
eklendiğinde HCl
sarfiyatı
3,3ml
6,2ml
4,2ml
5,4ml
Toplam sarfiyat
3,8ml
7ml
4,7 ml
5,7 ml
Sonuçlarını elde ettik. Kullanılan HCl miktarına göre hangi fanusun içinde karbondioksit
miktarının en fazla olduğunu yorumladık. Ortamdaki karbondioksit ne kadar fazla ise HCl sarfiyatı da
o kadar fazla olur. Bitkinin karbondioksiti fazla kullandığı ortamda kullanılan HCl az olacağı
değerinden yola çıkarak en çok gardenya bitkisinin karbondioksiti kullandığını belirledik.
KAYNAKÇA
http://tr.wikipedia.org/wiki/Fotosentez
http://www.bahce.biz/bitki/icmekan/katalog/icmekan19/index19.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Sera_etkisi
http://dwioftoday.blogspot.com/2010/09/carbondioxide-absorber-plant.html
http://www.plantphysiol.org/cgi/reprint/75/1/187.pdf
GÜNDÜZ , Turgut kantitatif analiz ders kitabı, bilge yayınları, ANKARA 1990
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. Esma TÜTEM
Prof. Dr. Adem KILIÇ
7
PROJE ZAMAN ÇĠZELGESĠ
Yapılacak iĢler
03/02/2011
Ġhtiyaç ve araç gereç
temini
09.oo- 19.oo
Deney düzeneklerinin
kurulması
04/02/2011
05/02/2011
11-oo.12oo
Çözeltilerin hazırlan
ması
CO2 çıkıĢı sağlamak
14.00-16.00
Bitkilerin fotosentez
süresinin beklenmesi
16.30-19.00
16.30-19.00
Fanusların açılması
09.oo- 10.30
Titrasyon yapılması
11.oo-12.oo
14.00 – 16.oo
Sonuçların hesaplan
ması
KULLANILAN MALZEMELER




















4 Adet cam fanus( HCl eklenebilmesi için cam boru takılabilecek bir delik içermeli )
12 Adet 500 ml beher
100 g CaCO3
250 ml HCl
100 g NaOH
Fenolftalein indikatör çözeltisi ( çözelti olarak yoksa 5 g; bu durumda 100 ml etil alkol)
Metil oranj indikatör çözeltisi
1 adet dijital terazi
1 adet büret
4 adet halojen lamba
1 adet ATATÜRK ÇĠÇEĞĠ
1 adet paĢa kılıcı bitkisi
1 adet kaktüs
1 adet spatül
1 adet porselen kaĢık
4 adet kıskaç ( büret tutturmak için)
1 adet spor
3 adet portatif CO2 ölçme cihazı ( temin edilebilirse)
Silikon ve tabancası
Erlen mayer
8
KISA ÖZGEÇMĠġ
CASSĠA
Canan CEBECĠ
2003‟ de Samsun Milli Piyango Anadolu Lisesini bitirdi. 2007 yılında Samsun Ondokuz
Mayıs Üniversitesinden mezun oldu. ġuan Asarcık YĠBO‟da Fen ve Teknoloji Öğretmenliği
yapıyor.
Ebru SENEM
2002‟ de Ankara BaĢkent Lisesini bitirdi. 2007 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi
Giresun Eğitim Fakültesinden mezun oldu. Kastamonu 75. yıl Cumhuriyet YĠBO‟da
öğretmenlik yapıyor.
9
Download