haftalık bülten 26 Kasım 2012 Geçen haftanın özeti

advertisement
haftalık bülten
26haftalık
Kasımbülten
2012
Geçen haftanın özeti
PPK şimdilik gecelik borçlanma ve politika faizinde değişikliğe
gitmedi. Para Piyasası Kurulu (PPK) gecelik borç verme oranını (faiz
koridorunun tavanını) 50 baz puan düşürürerek %9’a indirken, gecelik
borçlanma oranını (faiz koridorunun tabanını) %5’te ve bir haftalık repo
oranını (politika faizi oranını) %5.75’te sabit tuttu. Bu kararlar bizim
beklentilerimizle de uyumlu olmakla beraber, MB Başkanı Başçı’nın
geçen haftaki sözlü müdahalesinin ardından piyasada oluşan, faiz
koridorunun ve politika oranının azaltılmasına yönelik beklentiler
karşılamadı.
Döviz ve altındaki rezerv opsiyonu katsayılarının (ROK) artışı, gecelik
borçlanma faizindeki düşüşe eşlik etti. TL zorunlu karşılıkların döviz
olarak tutulabilecek kısmı için geçerli katsayıların sadece ilk %40’lık
dilimden sonraki dilimlerde 0.1 puan arttırılması piyasa beklentisinin
altında kaldı. Bu artışın piyasadan 0.5 milyar ABD doları çekmesi
bekleniyor. Diğer taraftan altındaki ROK’lar tüm dilimlerde 0.2 oranında
arttırıldı. Bunun da bankacılık sisteminden 1.8 milyar ABD doları
çekmesi bekleniyor.
PPK’nın toplam talep koşulları konusundaki değerlendirmesi bir önceki
aya göre neredeyse aynı kaldı. Ancak gıda fiyatlarındaki olumlu seyrin
etkisiyle enflasyonun yıl sonunda %7.4’lük MB projeksiyonunun altında
gerçekleşmesini öngören PPK, yakın dönemdeki enflasyon görünümü
konusunda çok daha rahat görünüyor. Bu tutumun orta dönemli
görünüm için de geçerli olduğu söylenebilir. Geçen ayki faiz kararı
açıklamasında “fiyatlama davranışlarına dair temkinli bir duruş gerektiği”
ifadesini kaldıran PPK yönetilen/yönlendirilen fiyat zamlarının ve enerji
fiyat artışlarının dolaylı etkilerini yakından gözlemleneceğini belirtti.
Yine beklediğimiz gibi, PPK’nın söylemi daha da düşük kısa vadeli
faizler için kapıyı araladı. Duyuruda, finansal istikrar açısından gerekli
görülürse, politika faizinde ve gecelik borçlanma oranında ölçülü
indirimlerin gündemde olabileceği ifade edildi. Karar öncesinde, gecelik
borçlanma oranına ilişkin bir sinyal bekliyorduk. Ancak şu da açık ki
politika faizinde bir indirim de ihtimal dahilinde.
Belirtmeliyiz ki, politika faizi indiriminin küresel ekonomik görünümde
ciddi bir bozulma veya TL de güçlü değerlenme baskısı olduğu - örneğin
reel efektif döviz kurunun 130’a yükseldiği - durumda kullanılması
gerektiğini yönündeki görüşümüzü koruyoruz. Öte yandan, kararın
ardından yayımlanan açıklama ışığında, Aralık’ta ölçülü bir faiz düşüşü
gerçekleştirilmesi ihtimalini göz ardı etmiyoruz. Önceki açıklamalara
göre, 25-50 baz puan arası ölçülü bir indirim görebiliriz. Politika
faizindeki indirim konusundaki endişelerimize dayanarak görüşümüz
İnan Demir
+(90) 212 318 5087
[email protected]
Başak Karaaslan
+(90) 212 318 5096
[email protected]
Deniz Çiçek
+(90) 212 318 5096
[email protected]
Gökçe Çelik
+(90) 212 318 5096
[email protected]
haftalık bülten
50’den ziyade 25’ten yana. Bu beklentimiz aynı zamanda Başçı’nın efektif
fonlama oranının %5.5 seviyesine düşürülebileceği yönündeki ifadesi ile de
tutarlı.
Benzer şekilde, gecelik borçlanma faizindeki indirimin de ölçülü olmasını
bekliyoruz. Ancak gecelik borçlanma faizi, kuru bankalararası faizlerin
oynaklığını arttırma yoluyla (ve carry trade yatırımcılarının riske göre
düzeltilmiş getirilerini azaltarak) etkilediğinden, bu faizdeki indirimin ölçülü
olması gerektiğini düşünmüyoruz. Dahası, faiz koridorunun tabanının 2011 yılı
başındaki seviyesine (%1.5) çekilmesinin, TL üzerindeki değerlenme
baskısıyla başa çıkabilmek adına, hem borçlanma faizi hem de politika
faizinde yapılacak ölçülü indirimlerden daha faydalı olacağı görüşündeyiz.
Dolayısıyla, mevcut duruma en uygun adımın, gecelik borçlanma faizinde
belirgin indirime gidilirken, politika faizinin mevcut seviyesinde korunması
olduğunu düşünüyoruz.
Faiz kararına ilişkin basın açıklamasında dikkat çeken bir nokta, geçen ayki
duyurunun aksine, gerek faiz koridorunun tavanına gerekse rezerv opsiyonu
katsayılarına herhangi bir atıf içermemesi. Hatırlanacağı gibi, geçen ayki
açıklamada gerekli görülmesi halinde faiz koridorunun tavanında ölçülü ek bir
indirimin söz konusu olabileceği ve ROK’ların yükseltilebileceği belirtilmişti. Bu
durum, bu ayki 50 baz puanlık indirimin koridorun tavanında yapılacak son
indirim olacağı yönündeki tahminimizle uyumlu. Önümüzdeki dönemde MB’nin
ROK’ları bir süre mevcut seviyelerde koruduğunu görebiliriz. Ancak orta
vadede bu araca tekrar başvurulabileceğini düşünüyoruz.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, toplantı öncesinde gecelik borçlanma ve politika
faizinde indirime gidilebileceği yönünde beklentiler vardı. Bu beklentilerin
gerçekleşmemiş olması nedeniyle, kararın açıklanmasının ardından TL’nin bir
miktar değer kazandığını, gösterge faizinin ise yükseldiğini gördük. Ancak faiz
kararı açıklaması MB açısından finansal istikrar hedefinin öneminin arttığını ve
önümüzdeki dönemde ek faiz indirimlerinin gündeme gelebileceğini açıkça
gösteriyor. Bu durumun TL negatif olacağı yönündeki görüşümüzü koruyoruz.
Tahvil piyasası açısından ise kısa vadeli faizleri düşük tutacak MB’nin
makroihtiyati politikalar yoluyla sıkılaşmaya gitmesini beklediğimizden, 2 yıl ve
daha uzun vadeli tahvillerin faizlerinde yukarı yönlü risk görüyoruz. (Söz
konusu makroihtiyati sıkılaştırma adımlarının atılmaması ise iç talebin daha da
hızlanmasına ve dış açığın daha da yükselmesine sebep olacağından, bu
durum TL açısından daha da olumsuz olacak ve tahvil faizlerine yukarı yönlü
baskı yapacaktır). Sonuç olarak mevcut politika duruşunun TL ve getiri
eğrisinin uzun tarafı açısından olumsuz, TÜFE’ye endeksli tahviller açısından
ise olumlu olduğu yönündeki görüşümüzü koruyoruz.
Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyenin bir kademe altında olan Ba1
notunu korudu. Moody’s Türkiye için yayınladığı yıllık kredi raporunda,
Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin bir kademe altı olan
Ba1’de ve görünümü pozitifte korudu. Moodys’in Çarşamba günü İstanbul’da
düzenlediği konferans öncesinde piyasada Moodys’in de Fitch’i izleyerek
konferans öncesi Türkiye’nin kredi notunu artıracağına ilişkin beklentiler vardı.
Ancak, beklentilerin fiyatlara yansıdığını düşünmüyoruz o nedenle piyasanın
Moodys’in kredi notunu koruduğuna dair olan bu açıklamasına tepki vermesini
beklemiyoruz.
haftalık bülten
Kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyeye
yükseltilmesinin Türkiye’nin ödemeler dengesinde olabilecek şoklara karşı
kırılganlığın azalmasına bağlı olduğunu belirtti. Burada Moody’s hükümetin
Türkiye’nin dış dengelerindeki dengesizliklerin kaynağına yönelik politikalar
uyguladığını belirtirken jeopolitik tansiyon kadar bu dengesizliklerin yapısal
olmasının da cari açığın finansmanını zorlaştırdığını dile getirdi.
Genel olarak, daralan bir cari açığın kredi derecelendirme kuruluşlarının
Türkiye’nin kredi notunu artırmak için bir fırsat penceresi oluşturduğuna
inanıyoruz. Ancak gecikmeli olarak açıklanan cari açık verisinin 2013’’ün ilk
çeyreğinden itibaren tekrar yükselişe geçeceğini düşünüyoruz. Türkiye için notu
ve görünümü diğer kuruluşlara göre daha iyi olan Moodys’in bu fırsat
penceresini kullanma açısından daha uygun bir pozisyonda olduğunu
düşünüyorduk. Yine de Moodys’in açıklamasının tonunun nötr olduğunu ve bu
açıdan yakın dönemdeki not arttırımı olasılığını ortadan kaldırmadığını
söyleyebiliriz.
IMF: Türkiye pozitif reel faize dönmeli. IMF’ten yapılan açıklamaya göre,
Türkiye ekonomisine ilişkin yapılan yıllık değerlendirme toplantısında bir çok
kurul üyesi Türkiye’nin geleneksel enflasyon hedeflemesi çerçevesinde pozitif
reel faize dönmesinin yararlı olacağını belirtti. Kurul üyeleri ayrıca iç talep,
ücretler ve dış açık konularının da yakından takip edilmesi gerektiğini belirtti. İç
talep ve ekonomik aktivitede gördüğümüz toparlanma belirtileri hali hazırda
hedefin üzerinde seyreden enflasyon için yukarı yönlü baskı yapacağından,
IMF’in bu vurgusunu haklı buluyoruz. Dahası 2013 sonu projeksiyonu %5.3
seviyesinde bulunan MB’nin aksine, enflasyonun önümüzdeki yıl da yüksek
kalmaya devam edeceğini ve yıl sonunda %6.5 seviyesinde olacağını
düşünüyoruz. Ayrıca dış açığa yukarı yönlü baskı yapacak güçlü sermaye
girişleri konusunda dikkatli olunması gerektiği fikrini de paylaşıyoruz.
Öte yandan, pozitif reel faizin doğru çözüm olduğunu düşünmüyoruz. Pozitif reel
faiz, sermaye girişlerinin daha da hızlanmasını teşvik ederek cari açıkta
kötüleşmeye yol açacaktır. Bunun yerine makroihtiyati politikaları kullanarak
sıkılaştırılmaya gidilmesinin aşırı kredi büyümesinin önüne geçmek ve
dolayısıyla, iç talep ve cari açığı kontrol altında tutmak açısından daha faydalı
olacağını düşünüyoruz. Ayrıca, IMF Türkiye’nin sterilize edilen doğrudan döviz
alımları yoluyla resmi rezervlerin arttırılması gerektiğini belirtti. MB’nin rezerv
biriktirme açısından ROK mekanizmasını daha etkin bulduğunu düşünüyoruz.
Bu açıdan MB’nin doğrudan döviz alımlarını ROK’larda ek arttırımlar ya da faiz
koridorunun alt sınırında indirimler gibi politikaların yetersiz kaldığı durumlarda
uygulamayı tercih edeceğini düşünüyoruz.
Orta vadeli enflasyon beklentileri hafifçe iyileşti. MB’nİn iki haftalık beklenti
anketine göre, yıl sonu enflasyon beklentisi bir önceki ankete göre 2 baz puan
düşerek, %7.20 oldu. Bu hem bizim %7.3 tahminimizle, hem de MB’nin %7.4’lük
güncellenmiş projeksiyonuyla uyumlu sonuç. Diğer taraftan, daha uzun vadeli
enflasyon beklentileri bu ankette düşüş gösterdi. 12 ve 24 ay sonrasının
enflasyon beklentileri, bir önceki ankete göre, sırasıyla 8 ve 9 baz puan
azalarak, %6.64 ve %6.13 oldu.
Faiz tarafında, 3 ay sonundaki politika faizi beklentisi, Aralık 2011’den sonra ilk
defa %5.75’in altına inerek %5.62 oldu. Bu düşüş, politika faizinde ölçülü bir
haftalık bülten
indirimin gündemde olduğunu bildiren son PPK duyurusunun ardından, bazı
katılımcıların önümüzdeki üç ay içinde bir faiz indirimi beklediklerini gösteriyor.
Benzer şekilde, 6, 12, ve 24 ay sonundaki politika faizi beklentileri de aşağı indi.
Bu faizler için beklentiler, sırasıyla %5.56, %5.53 ve %5.57 oldu. Bu oranlar, bir
önceki ankete göre, yine sırasıyla, 19, 9 ve 5 baz puan düşüş gösteriyor. Bizim
görüşümüz, politika faizi indirimine ancak kur üzerinde daha güçlü değerlenme
baskılarının olduğu durumda başvurulması yönünde. Öte yandan, bu haftaki
PPK duyurusunda verilen sinyali de gözardı etmek mümkün olmadığı için
politika faizinde bir indirimi de ihtimal dahilinde görüyoruz.
Katılımcılar bu yılın GSYH büyümesini %3.2 olarak öngördüler. Bir önceki
ankete kıyasla 0.1 puan düşüş gösteren bu oran, bizim %2.9’luk tahminimize
daha yakın. Katılımcıların önümüzdeki yılın GSYH büyümesine dair beklentisi
ise değismeyerek %4.4’te kaldı. Böylelikle bizim tahminimiz olan %5.3’ün
uzağında kalmaya devam etti. Son olarak, yıl sonu cari işlemler açığı beklentisi,
neredeyse 1.4 milyar ABD doları düşerek 58.3 milyar dolar oldu; ve böylelikle
bizim takminimiz olan 59.1 milyar doların da altına indi.
Önümüzdeki haftaya bakış
Ekim ayı dış ticaret verileri Cuma günü açıklanacak. Aylık dış ticaret açığını
8.2 milyar dolarlık piyasa beklentisinin biraz altında, 8 milyar olarak tahmin
ediyoruz. Bu geçen yılın aynı ayına göre açığın hiç değişmemesi anlamına
geliyor. Böylece, dış ticaret açığında 11 aydır aralıksız devam etmekte olan
yıllık bazda gerileme trendi de sona ermiş olacak.
Ekim ayı, birikimli dış ticaret açığındaki daralma trendinin sonu olmasa bile, o
noktaya çok yakın olduğumuz açık. Bunun sonucunda, dış dengenin para
politikası kararlarında daha çok önem kazanmasını bekliyoruz. Dolayısıyla, kısa
vadeli faizleri düşük tutarak TL’nin değer kazanmasının önüne geçecek ve
makroihtiyati kısıtlamalara başvurarak kredi büyümesini kontrol altına çalışacak
bir politika duruşu öngörüyoruz.
Bu haftanın takvimi ayrıca, bugün yayınlanacak olan, Kasım ayı kapasite
kullanım oranlarını ve reel kesim güven endeksini de kapsıyor.
haftalık bülten
Bu rapor, Finansbank Hazine Araştırma ve Satış Grubu tarafından müşterilerini bilgilendirmek
amacıyla düzenlenmiştir. Raporun Finansbank ile ilişkili bir kuruluşun müşterisi tarafından
kullanılabilirliği, alan kişi ve bu kuruluş arasındaki akdi ilişkiye tabi olacaktır. Bu raporda
sunulan bilgi, yorum ve tavsiyeler raporu hazırlayan Finansbank Hazine Bölümü’ne ait
görüşleri yansıtmakta olup yatırım danışmanlığı hizmeti kapsamında değildir. Mali durum ile
risk ve getiri tercihlerinin çeşitliliğini göz önünde bulundurunca sadece bu raporda yer alan
görüşlere dayanarak verilecek yatırım kararları beklentilere uygun sonuçlar doğurmayabilir.
Bu rapordaki bilgilerin derlenmesinde güvenilirliğine inanılan sağlam kaynaklardan
faydalanılmıştır; ancak bilgilerin doğruluğu bağımsız olarak teyit edilmemiştir. Finansbank
bilgilerin doğruluğu ve bütünlüğü konusunda garanti vermemekte ve doğabilecek hatalarda
sorumluluk üstlenmemektedir. Raporda sunulan bilgiler üzerinde önceden belirtilmeksizin
değişiklik yapma hakkı saklıdır. Finansbank ve ilişkili kuruluşlar ile bu kurumlarda çalışan
personel araştırma raporlarında sözü edilen menkul kıymetlere yatırım yapabilir ve zaman
içerisinde pozisyonlarını değiştirebilir. Bu raporda yer alan bilgilerin bir kısmı ya da tamamının
kopyası çıkarılamaz ya da dağıtılamaz.
Download