@ ~1'LER\ ,,_..if DİYANET İŞLERİ·BAŞKANLIGI YAYlNLARI • •• • • TURKIYE'NIN AVRUPA BIRLIGI'NE GIRIŞININ • DINBOYUTU ' • t\Jt •••• (SEMPOZYUM) 17 - 19 Eylül 2001 DÜZENLEYEN DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI İŞBİRLİGİ İLE ÇANAKKALE ONSEKiZ MART ÜNİVERSİTESİ iLAHiYAT FAKÜLTESi ANKARA- 2003 ,.... Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu iSLAM HUKUKUNDA MÜSLÜMAN BiREYLERiN GAYR-i MÜSLiM DEVLETLERiN VATANDAŞLIGINI iKTiSAP ETMELERi SORUNU Yrd. Doç. Dr. Talip :fÜRCAN* Bireyi devlete bağlayan hukuki ve siyasi bağa vatandaşlık denilmektedir.1 Vatandaşlık bağı, ilgili devlet ve vatandaş statüsündeki kimse arasınd~ ·karşılıklı hak- lar ve yükümlülükler temelinde bir ilişkiye vücut vermektedir. Bahse konu ilişki devlete, bireyin, siyasi haklar başta olmak üzere, kamusal ve özel alanda ber türlü hakkı kullanabilmesini teminat altına almak ve onları savunmak görevini yükler. Buna karşılık vatandaş olan kimse bakımından da, hukuki ve siyasi açıdan bağlı bulunduğu devletin hukuk düzenine uymak ve sadakat göstermek yükümlülüğü • doğurur. islam hukukunda özel bir terim ile karşılanmamakla birlikte vatandaşlık kavramı başlangıçtan itibaren tanınmaktadır. islam hukukçuları müslümanların yanı sı­ ra gayr-i müslimlerin de müslüman bir devlete vatandaş olarak bağlanabilecekleri hususunda görüş birliğine varmışlardır. Vatandaşlığın asgari koşulu ve tabii sonucu olarak 'ahkamı iltizam•,2 yani vatandaşı olunan devletin hukuk düzenine tabi olma prensibini de açıkça tespit etmişlerdir. islam hukukçuları devlete siyasi ve hukuki bakımdan bağlı olan kimseler (vatandaşlar) ile yabancıları ayırmak maksadıyla bir kısım terimler geliştirmişlerdiL islam hukukunda müslüman ve gayr-i müslim vatandaşların tümünü ifade etmek üzere, ülkeye nisbet edilerek "Ehlu dari'l-islam"3 ya da "Ehlu darina"4 terimleri, gayr-i müslim vatandaşları özel olarak ifade etmek üzere ise zimmet sözleşmesi­ nin tarafı anlamında "Ehlu'z-zimme"5 (tek bir gayr-i müslim vatandaş için zimm~ terimi kullanılmıştır. Süreli/geçici anlaşmalı olarak islam ülkesinde bulunan yabancılardan her biri muste'men ya da muste'min6 terimleri ile, herhangi bir anlaşma­ nın tarafı olmayan gayr-i müslim yabancılar ise "Ehlu dari'l-tiarb"7 (tek bir kimse için harb~ terimi ile gösterilmiştir. Klasik dönem islam hukuk literatüründe yabancı müslüman kavramını karşı layacak herhangi bir terim geliştirilmiş değildir. Bunda, müslüman olma vasfının darulislama mensObiyet için yeterli görülmesinin etkili olduğu kabul edilmelidir.s islam hukukunda, gayr-i müslim kimselerin müslüman bir devlete vatandaş ola* Süleyman Demirel Üniversitesi, ilahiyat Fakültesi islam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi 1 Seviğ, Muammer Raşit, Devletler Hususi Hukuku (Giriş, Vatandaşlık ve Yabancılar Hukuku), Fakülteler Matbaası, istanbul1983, 61; Göğer, Erdoğan, Türk Tabiiyel Hukuku, A.Ü.H.F. Yy., Sevinç Matbaası, Ankara 1979, 6; Halil, AbdulğafQr Muhammed, ei-Vasit fi Şerhi Ahkami'ICinsiyye, Matbaatu Ramsis, Kahire 1980, 12. 345 > Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu rak bağlanmaları •islam ahkamını iltizam' koşuluyla tanı nmaktadır. Buna karşılık, müslüman bireylerin gayr-i müslim devletlerin vatandaşlığını iktisap etmeleri hususu tartışma konusu olmuştur. Klasik islam hukukçuları ilgili tartışmayı, doğrudan müslüman bireylerin gayr-i müslim devletlerin hukuk düzenlerine bağlanmaları ve siyasi otoritelerine tabi olmaları temelinde değil, darulislam-darulharb ve hicret bağlamında-el e almışlardır. Elbette bundan müslümanların gayr-i müslim devletlerin siyasi otoritelerine bağlanmaları olgusunun tümüyle ihmal edildiği anlamı çıkar­ tılmamalıdır. Buna göre hukukçulardan kimileri, müslümanların mutlak surette darulislama hicret etmeleri ve darulharbde ikamet etmemeleri gerektiği görüşünü ileri sürerken, kimileri de bahse konu zorunluluğun bulunmadığı kanaatini taşımaktadırlar. ihtilaf, Hz. Peygamber'den nakledilen ve birbirine muhalif görünen bir kısım rivayetlerden kaynaklanmaktadır. Zira Hz. Peygamber'den yeni müslüman olan kimseleri hicret hususunda hem muhayyer bırakan ve hem de zorunlu tutan hadisler rivayet edilmiştir. Şöyle ki; Hz. Peygamber, Mekke'nin fethinden önce ordu komutaniarına verdiği talimatlarda islam'ı benimseyen insanların hicret yurduna gelmelerini, gelmemeleri halinde bir kısım haklardan yoksun kalacaklarını kendilerine bildirmelerini emretmiştir.9 Nitekim Kur'an-ı Kerim'de de (hicret yurdundaki) müslüman toplumun hicret etmeyen müslümanlardan sorumlu olmadığı; ancak yardım istemeleri durumunda, mülümanların anlaşma yaptıkları bir topluluğa karşı olmamak kaydıyla, onlara yardım edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.10 2 es-Serahsi, Şemsu'I-Eimme Ebü Bekr Muhammed b. Ebi Sehl, Şerhu's-Siyeri'I-Kebir, 1-V, Tahkik: Salahuddin ei-Müneccid ve Abdulaziz Ahmed, Ma'hedu'I-Mahtutat bi Camiati'd-Duveli'I-Arabiyye, Matbaatu Şirketi'l-i'lanati'ş-Şarkıyye, by. 1971-1972, ı, 306; ei-Mebsüt, 1-XXX, Daru'I-Ma'rife, Beyrut 1409/1989, X, 78, 93; eş-Şirazi, Ebü ishak ibrahim b. Ali B. Yüsuf ei-Rrüzabadi, ei-Muhezzeb, 1-11, Matbaatu isa ei-Babi ei-Halebi ve Şurakah, Mısır ty., ll, 253; ibn Kudame, Şemsuddin Ebu'I-Ferec Abdurrahman b. Ebi Umar Muhammed b. Ahmed ei-Makdisi, eş-Şerhu'I-Kebir ala Metni'I-Mukni', I· XII+2 (ei-Muğniile birlikte), Daru'I-Fikr, Beyrut 1404/1984, X, 602. 3 es-Serahsi, Şerhu's-Siyeri'I-KebTr, ı, 209; ei·Mebsüt, X, 62; el-Kasani, Alauddin EbO Bekr b. Mes'üd, Bedaiu's-Sanai' fi Tertibi'ş-Şerai', 1-VII, Daru'I-Kü!Obi'l-llmiyye, Beyrut ty., VII, 117. 4 es-Serahsi, ei-Mebsüt, X, 7. 5 es-Serahsi, ei-Mebsüt, X, 8. 6 ibn Abidin, Muhammed Emin, Reddu'I-Muhtar ale'd-Duffi'I-Muhtar, 1-V, Daru ihyai't-Turasi'I-Arabi, Beyru\1407/1987, lll, 247. 7 es-Serahsi, ei-Mebsüt, X, 115. 8 Bu hususta ayrıca bkz. Türcan, Talip, Devletin Egemenlik Unsuru ve Egemenlikten Kaynaklanan Yeli<ileri -islam ve Bat1 Hukuk Düşüncesi Bağlammda Bir inceleme-, Ankara Okulu Yy., Ankara 2001,67. 9 Ebü Ubeyd, el-Kasım b. Sellam, Kitabu'I-Emvai,Tahkik: M. Halil Heras, Daru'I-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut 1406/1986, 29-30 (hadis no: 60); Muslim, Cihad 2; Ebü Davud, Cihad 82; et-Tirmizi, Siyer 47; ibn Mace, Cihad 38; ibn Hanbel, V, 352, 358; ed-Darimi, Siyer 8; et-Tahavi, Ebü Ca'fer Ahmed b. Muhammed b. Selame, Şerhu Maani'I-Asar, 1-IV, Tahkik: M. Seyyid ei·Cadd ve M. Zuhri en-Neccar, Matbaatu Envari'I-Muhammediyye, Kahire ty., lll, .206-207. 1OEntal 8172. 346 > Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu Mekke'nin fethinden sonra, islam'ın·v.arlığına yönelen büyük tehdit önemli ölçüde ortadan kalkmış, müslümanlar bulundukları yerlerde de can ve mal emniyetine kavuşmuşl ardı. Ayrı ca dinlerini öğrenmek için Medine'ye hicret etmeleri gerekmiyordu. Artık ya kendi temsilcileri ya da gönderilen mübelliğler vasıtasıyla dinlerini öğrenebileceklerdi. Bu itibarla Hz. Peygamber can ve mal güvenliği, askeri güce duyulan ihtiyaç ve dinin öğrenilmesi gibi gerekçeler ortadan kalktığı içifı 11 "Fetihten sonra hicret yoktur; bundan sonra cihad ve niyet vardır·12 diyerek önceden vermiş olduğu hicret emrini yürürlükten kaldırmıştır. Hz. Aişe'nin, "Bugün artık hicret yoktur. Mü'min dini sebebiyle fitneye düşmekten korktuğu için Allah. ve Rasülü'ne sığınır. Bugün ise Allah islam'ı üstün (zahir) kılmıştır. Mü'min istediği gibi Rabbine ibadet eder·13 sözü de tarihi gelişmeye ilişkin bahse konu izahı teyid etmektedir. Bununla birlikte Hz. Peygamber'den zikrettiğimiz bu haberlere muhalif görünen ve hicretin bitmeyeceğini öngören kimi rivayetler de nakledilmiştir. Bunlara dayanılarak darulharbde ikamet etmenin haram ve dolayısıyla orada müslüman olanların dahi' hicret etmelerinin farz olduğu ileri sürülmüştür. Muaviye'den gelen bir rivayette Hz. Peygamber'in "Tevbe kesilineeye kadar hicret sona ermez; tevbe de güneş batıdan doğuncaya kadar kesilmez (inkıtaa uğramaz)"14 dediği; Abdullah b. es-Sa'di'den gelen bir başka rivayette de "Düşmanla savaşıldığı müddetçe hicret kesilmez"15 dediği nakledilmiştir. Bu rivayetlerle hicretin sona erdiğini ifade eden rivayetleri telif etmek maksadıyla çeşitli yorumlar yapı lmıştır: Mesela et-Tahavi'ye göre, hicretin kesintiye uğramayacağını belirten ilk hadiste kastedilen bir yerden ayrılma anlamında, yani maddi anlamda hicret değil , kötülükten uzaklaşmak anlamında hicrettir.16 et-Tahavi, ikinci hadisle ilgili olarak ise tarihi bir yorumla, düŞman ile kastedilenin Mekkeli müşrikler olabileceğini söylemektedir. O, buna göre hicretin fetih gerçekleşinceye kadar devam edeceği anlamının muhtemel olduğunu ileri sürmektedir.17 Böylece çelişkili görünen hadisler uzlaştırılmış olmaktadır. 11 Bkz. et-Tahi\ivi, Muşkilu'I·Asar, 1-IV, Matbaatu Meclisi Dairali'I-Maarifi'n-Nizamiyye, Haydarabad 1333, lll, 254-255; ibn Hacer, Ahmed b. Ali ei-Askalani, Fethu'I-Bari bi Şerhi Sahihi'I-Buhfir~ ı-XV, Tahkik: Abdulaziz b. Abdiilah b. Baz, Daru'I-Fikr, Beyrut1410/1990-1414/1993, VI, 122; Ali elKM, Ali b. Sultan Muhammed, Mlrkatu'I-MefatTh Şerhu Mişkfiti'I-Masabih, 1-X, Daru'I-Fikr, Beyrut 1412/1992, VII, 382; el-Munavi, Abdurrauf Muhammed, Feydu'I-KadTr Şerhu Camit's-Sağir, 1-VI, Daru'I-Ma'rife, Beyrut ty., VI, 438. 12 Bu ve aynı anlamdaki diğer hadisler için bkz. ei-Buhari, Clhad 1, 28, 194; Menakibu'I-Ensar 45; Meğazi 53; Muslim, imare 86; Ebü Davüd, Cihad 2; et-Tirmizi, Siyer 33; en·Nesai, Bey'at15; etTahavi, Muşkilu'f-Asar, lll, 252·254. 13 ei-Buhari, Menakibu'I-Ensar 45. Ayrıca bkz. el-Ayni, EbO Muhammed Bedruddin Mahmüd b. Ahmed, Umdetu'I-Kari Şerhu Sahlhi'I-Buhfir~ 1-XXV, Daru ihyal'Hurasi'I·Arabi, Beyrut ty., XVII, 293. 14 EbO DavOd, Cihad 2; ed-Darimi, Siyer 69; lbn Hanbel, IV, 99; et-Tahavi, Muşkilu'I-Asar, lll, 258. 15 en·Nesai, Bey'at 15; ibn Hanbel, ı. 192, IV, 62, V, 270; et-Tahavi, Muşkilu'I-Asar, lll, 257. 16 et-Tahavi, Muşkilu'I-Asar, lll, 258-259. 17 et-Tahavi, Muşkilu'I-Asar, lll, 258. 347 > Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu Diğer bir kısım hukukçular ise, neshedilen hicret hükmünün, Mekke'den Medine'ye yapılması gereken hicretle ilgili olduğunu; darulharbde müslüman olan kimseler hakkında ise darulislama hicret etme hükmünün baki olduğunu kabul etmek suretiyle, söz konusu hadisler arasında bir telitin mümkün olabileceğini ileri sürmektedirler. Onlara göre, hicret etme hükmü, darulharbde müslüman olup, dinlerinin selametinden emin olmayan kimseler hakkında her zaman yürürlüktedir.18 Tarihi uygulama Mekke'den Medineye göç emrinin, yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü fetihle birlikte yürürlükten kaldırıldığını göstermektedir. Hicretin kıya­ mete kadar bitmeyeceğini ifade eden rivayetlerde geçen hicret kelimesinin mecaz! anlamda, yani günahtan uzaklaşma anlamında manevi düzeyde olduğu ya da hicret emrinin kaldırıldığını bildiren hadislerin sonunda belirtildiği üzere cihad amacıyla yolculuk ve cihada niyet manasında kullanıldığı _anlaşılmaktadır.19 Bazı hukukçular ise belirttiğimiz gibi, hicret hükmünün kaldırıldığını kabul etmekle birlikte,20 başka bir kısım rivayetlere dayanarak müslümanlar bakımından .darulharbde ikametin ve orada yaşamanın caiz olmadığını ileri sürmektedirler.21 Bu rivayetlerin en önemlisi, Hz. Peygamber'in, "Müşrikler arasında ikamet eden her bir müslümandan beriyim"22 biçimindeki sözüdür. Hadisin bağiarnı dikkate alındığında, ilgili görüşü savunan hukukçuların istidlal için başvurdukları anlamın hiç bir şekilde elde edilerneyeceği anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Cerir b. Abdiilah'dan gelen bu rivayete göre, Hz. Peygamber, Has'am kabilesine bir seriyye gönderdiğinde insanlar secdeye kapanmış ve onların katli bu yüzden hızlanmıştır. Haber Hz. Peygamber'e ulaşınca, onlar için yarım diyet ödenmesini emretmiş ve istidlal edilen bahse konu sözü söylemiştir. Hz. Peygamber, müslümanların oluşturduğu devletin başkanı sıfatıyla, ilgili sözünde müslümanların darulharbde ikamet edemeyeceklerini değil, orada yaşayan müslümanlardan sorumlu olmadığını kastetmiştir. Esasen Kur'an'da da bu ilke "Onların velayetlerinden size bir şey (bir sorumluluk) yoktur"23 biçiminde açıkça yer almıştır. Diğer taraftan Semure b. Cundeb'den gelen "Kim bir müşrik ile muaşeret eder (birlikte olur) ve onunla beraber oturursa, onun gibidir"24 rivayetinin de konuyla ilgisi kurulmuşt.ur. Hadis, metninde geçen "bir müşrikle oturmak" (sekene maah) ifa- 18 ibn Hacer, VI, 122, VII, 635; Ali ei-Kari, V, 595; eş-Şevkani, Muhammed b. AIT b. Muhammed, Neylu'I-Evtar Şerhu Munteka'I-Ahbar minEhadisi Seyyidi'I·Ahyar, i-VIII, Matbaatu Mustafa ei-Babi ei-Halebi, Mısır ty., VIII, 28-29. 19 Bkz. Türcan, islam Hukukunda VatandaŞlik, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1995, 75. 20 Mesela bkz. es-Serahsi, Şerhu's-Siyeri'I-Kebir, ı, 94; ei-Mebsüt, X, 6. 21 es-Serahsi, ei-Mebsüt, X, 74·75; ibn Hazm, Ebü Muhammed Ali b. Ahmed b. Said, e/-Muhalla, 1· Xl, idaretu't-Tıbaatı'I-Munire, Mısır 1352, Xl, 199-201. Ayrıca bkz. eş-Şevkani, VIII, 28·29. 22 Ebü Davüd, Cihad 95; en-Nesai, Kasame 27. 23 Enfal 8f72. 24 Ebü oavüd, Cihad 170. 348 1 > Türkiye'nin Avrupa Birfiği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu desine darulharbde ikamet etmek anlq.rnı yüklenerek, müslümanların gayr-i müslim ülkelere yerleşemeyecekleri hükmüne delil kılınmıştır.25 Kanaatimizce hadis müşriklerle birliktelikten ve aynı meskeni paylaşmaktan sakınd ırma anlamında olup, mübalağalı bir uslupla sevk edilmiştir. Bu yaklaşımda, müslümanların müş­ riklerin yaşam biçimlerinden ve ahlaklarından. etkilenmelerini engelleme arzusunun gözetildiği söylenebilir. Hadiste geçen "bir müşrikle muaşeret etmek/birlikte olmak" (camea) ifadesi de görüşümüzü desteklemektedir. Ayrıca hadisin rivayet tekniği bakımından fıkhi ıstidiale uygun olmadığını26 da belirtmemiz gerekir. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, ele alınan rivayetlerden hiçbirisi, müslümanları_n mutlak surette bir müslüman siyasi otoriteye bağlı olarak yaşamaları gerektiği hükmünü içermemektedir. Burada darulharbde ikamet tabiri ile hukukçuların yalnızca oturma eylemini kastetmediklerini de belirtmemiz gerekir. Çünkü fukahan ı n yaşadığı dönemde, yabancı bir yerde, oranın siyasi ve hukuki düzenine tabi olmadan sürekli yaşaman ı n mümKün olmadığı bilinmektedir. Nitekim hem darulislamda harbiler ve hemde darulharbde müslümanlar vatandaş olmadan ancak geçici olarak ikamet edebilirlerdi. Esasen eman terimi her iki durumu ifade etmek için kullan ı lmaktadır.27 Dolayı­ sıyla sürekli ikametle aynı zamanda vatandaşlık ilişkisi de kastedilmektediL islam ülkesinde belli bir süreden fazla kalan müste'menin zimmi statüsüne geçirilmesi28 bunun bir göstergesidir. Kitab ve Sünnet, müslüman bireylerin gayr-i müslim devletlerin vatandaşı olmalarını ve onları n ülkelerinde yaşamal arını reddetmemektedir. Hem Ku r'an-ı Kerim ve hem de Hz. Peygamber tarafından müslüman devletin gayr-i müslim ülkelerde yaşayan müslümanlardan sorumlu olmadığı bildirilmiştir. Şu kadar ki, onlar yardım talep ederlerse, anlaşmalı bir topluluğa karşı olmamak kaydıyla yardımiarına koşulacaktır. Ayrıca Hz. Peygamber, vatandaş olmayan müslümanların vatandaş olanlara göre bir kısım haklardan mahrum oldukları nı da belirtmiştir. Müslüman bireylerin gayr-i müslim bir devletin vatandaşı olup, onun ülkesinde yaşayabilmelerinin temel şartı, dinlerinin gereklerini özgürce yerine getirebilmeleridir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de dini veeibelerini yerine getirme imkanından yoksun olan, baskı ve eziyet altında bulunan müslümanların, güçleri yettiği takdirde, islam ülkesine hicret etmeleri emredilmiştir.29 Diğer taraftan Hz. Aişe'nin yukarıda zikret25 Belirtilen yorum biçimi için bkz. ei-Munavi, VI, 111-112; eş-Şevkani, VIII, 28. 26 Hadisin senedindeki sorun için bkz. eş-Şevkani, VIII, 28. 27 ibn Abidin, lll, 247. 28 Bu hususta hukuk ekallerinin görüşleri ve kaynaklar için bkz. Türcan, islam Hukukunda Vatandaşlık, 12.2-125. 29 Nisa 4/97·98. Aynca bkz. en-Nevevi, Muhyiddin Ebü Zekeriyya Yahya b. Şeref, Ravdatu't· Talibin ve Umdetu'I-Muftin, 1-X, el-Mektebu'l-islami, Beyrut 1405/1985, X, 282; ei-Behüti, Mansür b. Yünus b. idris, Keşşafu'I·Kına ' an Metni'l-ikna', Alemu'I-KütOb, Beyrut 1403/1983, lll, 110; esSan'ani, Muhammed b. !smail ei-Emiru'I-Yemeni, Subulu's-Selfım Şerhu Bulüği'I-Merfım, 1-IV, Daru'r-Reyyan li'Huras ve Daru'I·Kitabi'I·Arabi, Beyrut 1407/1987, IV, 86. 349 > Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin tiğimiz Din Boyutu Sempozyumu sözünden de dini konusunda fitneye düşmekten gayr-i müslim ülkeden ayrılması gerektiği anlaşılmaktadır. endişe eden kimsenin Hukukçuların darulharbde müslümanların sürekli ikarnet edemeyecekleri yolunda mutlak olarak sevk ettikleri hükmün, aslında doğrudan nasslardan elde edilerneyeceği görülmektedir. Kanaatimizce bahse konu hüküm daha çok tarihi olgulara dayanma~tadır. Bir başka deyişle, ayet ve hadislerin belirtilen görüşü destekleyecek tarzda yorumtanmasında yaşanan ortamın doğrudan yönlendirici bir rolü bulunmaktadır. Zira XIX. yüzyıla kadar uluslararası ilişkileri savaş belirlemiş; toplumlar arasında barış, ancak anlaşma yoluyla ve süreli olarak mümkün olabilmiştir. Müslümanlar dışındaki toplumların kendileri ile aynı inançları paylaşmayan kimseleri içlerinde barındırmadıkları, ülkelerinde sürekli yaşarnalarına müsaade etmedikleri ve bilhassa dinlerinin gereklerini yapmalarına tahammül göstermedikleri30 tarihi bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. Klasik isiarn hukuk doktrininde darulislam ve darulharb tanımları belirtilen koşulları taşıyan dönemlerde ortaya çıkmış­ tır. Dolayısıyla islam hukukçularının yaşanan ortama ilişkin koşulları dikkate almak suretiyle müslümanların darulharbde ikamet edemeyecekleri görüşünü savunmaları ; ayet ve hadisleri de o yönde yorumlamaları vakıaya ve hukuk mantığına uygun düşmektedir. Esasen bu durum klasik islam hukuku doktrininde yabancıların ve yabancı ülkelerin niçin savaşa nisbet edilerek ifade edildiğini de izah etmektedir. hukukun gittikçe k.urumsallaşmasıyla, toplumlar tayin etmeye başlamıştır. Ayrıca demokrasi düşüncesinin gelişmesine paralel olarak, temel hak ve özgürlüklerin tüm insanlara eşit şekilde tanınması eğilimi güçlenmiştir. insanlar arasında inanç ve ideolojilerine göre ayırım yapılmaması gerektiği fikri, yeryüzünde henüz yeterince uygulamaya geçirilemese bile, ilke olarak anayasal metinlerde yerini almıştır. Bu durum, klasik islam hukukunda darulharb teorisinin üzerine kurulduğu koşulların değiştiğini göstermektedir. Şu halde gerekçeler değişince, onlara dayalı hükümlerin de değiş­ mesi kaçınılmazdır. Günümüzde ise uluslararası arası ilişkileri artık savaş değil, barış Sonuç olarak yaptığımız analiz, müslüman bireylerin, evrensel temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvence ile korunduğu, dini hürriyetlerin tanındığı her devletin vatandaşı olabileceklerini ve orada yaşayabileceklerini söylememizi gerektirmektedir. Burada temel ilke, vatandaşların, ilgili devletçe inançlarına aykırılık teş­ kil eden davranışlara zorlanmamasıgır. Bu ise, kamu düzeni kavramının, başkala­ rına zarar vermeyen kişisel tercihlere izin verecek biçimde genişletilmesi ile mümkün olabilir. 30 Tumagil, A. Reşid, islamiyel ve Milletler Hukuku, Sebiı Yayınevi, lstanbul1993, 19. 350 > Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu KAYNAKLAR Ali .ei-Kari, Ali b. Sultan Muhammed (ö1014/1605), Mirkatu'I-Mefatlh Şerhu Miş­ kati'I-Masablh, 1-X, Daru'I-Fikr, Beyrut 1412/1992. el-Ayni, Ebü Muhammed Bedruddin Mahmud b. Ahmed (ö.855/1451), Umdetu'IKarf Şerhu Sahfhi'I-Buha.ri, 1-XXV, Daru ihyai't-Turasi'I-Arabi, Beyrut ty. ei-BehOti, MansOr b. Yunus b. idris (ö.1051/1641), Keşşafu'I-Kma' an Metni'l-ikna', Alemu'I-Kütüb, Beyrut 1403/1983. ei-Buhari, el-imam EbO Abdiilah Muhammed b. ismail (ö.256/870), ei-Camiu'sSahlh, 1-VIII, MevsOatu's-Sunne (1-XXIII) içinde, Daru Sahn0t1 ve Çağrı Yy., istanbul1413/1992. ed-Darimi, EbO Muhammed Abdullah b.Abdirrahman (ö.255/869), es-Sunen,l-11, MevsOatu's-Sunne (1-XXIII) içinde, Daru SahnOn ve Çağrı Yy., istanbul 1413/1992. EbO DavOd, Süleyman b. ei-Eş'as b. ishak ei-Ezdi es-Sicistani (ö.275/ 888), esSunen, 1-V,MevsOatu's-Sunne (1-XXIII) içinde, Daru SahnOn ve Çağrı Yy., istanbul 1413/1992. EbO Ubeyd, el-Kasım b. Sellam (ö.224/838}, Kitabu'l-Emvai,Tahkik: M. Halil Heras, Daru'I-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut 1406/1986. Göğer, Erdoğan, Türk Tabiiyel Hukuku, A.Ü.H.F. Yy., Sevinç Matbaası, Ankara 1979. Halil, Abdulğator Muhammed, el-Vasit f1 Şerhi Ahkami'I-Cinsiyye, Matbaatu Ramsis, Kahire 1980. ibn Abidin, Muhammed Emin (ö.1252/1836), Reddu'I-Muhtar ale'd-Durri'I-Muhtar, 1-V, Daru ihyai't-Turasi'I-Arabi, Beyrut 1407/1987. ibn Hacer, Ahmed b. Ali ei-Askalani (ö.852/1448), Fethu'I-Barl bi Şerhi Sahlhi'IBu~arl, 1-XV, Tahkik: Abdulaziz b. Abdiilah b. Baz, Daru'I-Fikr, Beyrut 1410/1990-1414/1993. ibn Hanbel, EbO Abdiilah Ahmed b. Muhammed (ö.241/855), ei-Musned,I-VI, MevsOatu's-Sunne (1-XXIII) içinde, Daru SahnOn ve Çağrı Yy., istanbul 1413/1992. ibn Hazm, Ebü Muhammed Ali b. Ahmed b. Said (ö.456/1063), ei-Muhalla, 1-XI, idaretu't-Tıbaatı'I-Munire, Mısır 1352. ibn Kudame, Şamsuddin Ebu'I-Ferec Abdurrahman b. Ebi Umar Muhammed b. Ahmed ei-Makdisi (ö.682/1283), eş-Şerhu'/-Keblr ala Metni'I-Mukni', IXll+2 (ei-Muğni ile birlikte), Daru'I-Fikr, Beyrut 1404/1984. ibn Mace, EbO Abdiilah Muhammed b.Yezid ei-Kazvini (ö.273/887}, es-Sunen, 111, MevsOatu's-Sunne içinde, Daru SahnQn ve Çağrı Yy., istanbul 1413/1992. ei-Kasani, Alauddin EbO Bekr b. Mes'Od (ö.587/1191 ), Bedaiu's-Sanai' fi Tertf351 ::ı:-- Türkiye'nin Avrupa bi'ş-Şerai', Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu 1-VII, Daru'I-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut ty. ei-Munavi, Abdurrauf Muhammed (ö1031/1622), Feydu'J-Kadfr Şerhu Camit'sSağir, 1-VI, Daru'I-Ma'rife, Beyrut ty. Muslim, el-imam Ebu'I-Huseyn b. ei-Haccac (ö.261/875), ei-Camiu's-Sahih,l-111, MevsOatu's-Sunne (1-XXIII) içinde, Daru SahnOn ve Çağrı Yy., istanbul 1413/1992. en-Nesai, EbO Abdirrahman Ahmed b. Ali b. Şuayb (ö.303/915), es-Sunen, 1-VIII, MevsOatu's-Sunne (1-XXIII) içinde, Daru SahnOn ve Çağrı Yy., istanbul 1413/1992. en-Nevevi, Muhyiddin EbO Zekeriyya Yahya b. Şeref (ö.676/1277), Ravdatu't-Talibin ve Umdetu'I-Muftin, 1-X, ei~Mektebu'l-islami, Beyrut 1405/1985. es-San'ani, Muhammed b. ismail ei-Emiru'l-Yemeni (ö.1186/1772), Subulu's-Selam Şerhu Bu/Oği'I-Meram, 1-IV, Daru'r-Reyyan li't-Turas ve Daru'I-Kitabi'IArabi, Beyrut 1407/1987. . es-Serahsi, Şemsu'l-Eimme EbO Bekr Muhammed b. Ebi Sehl (ö.483/1 090), eiMebsüt, 1-XXX, Daru'l-Ma'rife, Beyrut 1409/1989. - - - - , Şerhu's-Siyeri'J-Kebir, 1-V, Tahkik: Salahuddin ei-Müneccid ve Abdulaziz Ahmed, Ma'hedu'l-MahtOtat bi Camiati'd-Duveli'l-Arabiyye, Matbaatu Şirketi'l-i'lanati'ş-Şarkıyye, by. 1971-1972. Seviğ, Muammer Raşit, Devletler Hususi Hukuku (Giriş, Vatandaş/tk ve Yabanctlar Hukuku}, Fakülteler Matbaası, istanbul 1983. eş-Şevkani, Muhammed b. Ali b. Muhammed (ö.1250/1834), Neylu'I-Evtar Şerhu Seyyidi'I-Ahyar, I-VIII, Matbaatu Mustafa elBabi ei-Halebi, Mısır ty. Munteka 'I-Ahbfır min Ehfıdisi eş-Şirazi, EbO ishak ibrahim b. Ali B. Yusuf el-Firüzabadi (ö.475/1 083), ei-Muhezzeb, l-ll, Matbaatu isa ei-Babi el-Halebi ve Şurakah, Mısır ty. et-Tahavi, Ebü Ca'fer Ahmed b. Muhammed b. Selame (ö.321/933), Şerhu Maani'I-Asar, 1-IV, Tahkik: M. Seyyid el-Cadd ve M. Zuhri en-Neccar, Matbaatu Envari'l-Muhammediyye, Kahire ty. - - - - -,, Muşkilu'I-Asar, 1-IV, Matbaatu Meclisi Dairati'I-Maarifi'n-Nizamiyye, HaydarabM 1333. et-Tirmizi, Ebü isa Muhammed b. isa b. Serve (ö.279/892), es-Sunen, 1-V, Mevsüatu's-Sunne içinde, Daru Sahnün ve Çağrı Yy., istanbu1_1413/1992. Turnagil, A. Reşid, islamiyet ve Milletler Hukuku, Sebil Yayınevi, istanbul1993. Türcan, Talip, islam Hukukunda Vatandaş/tk, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1995. -----,Devletin Egemenlik Unsuru ve Egemenlikten Kaynaklanan Yetkileri -islam ve Batt Hukuk Düşüncesi Bağlammda Bir inceleme-, Ankara Okulu Yy., Ankara 2001. 352