türkġye gündemġ

advertisement
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ ............................................................................................................ 2
MGK‟da Ulusal güvenliği tehdit eden yapılanmalar değerlendirildi ..................................... 2
Açık kapı politikası sürdürülüyor ........................................................................................... 2
Türkiye İsrail İlişkileri Yakında Normalleşecek .................................................................... 3
ORTADOĞU GÜNDEMĠ........................................................................................................ 3
Esed güçlerinin operasyonlarında 66 kişi öldü ....................................................................... 3
Moon: Sivillere saldırılar dehşet terör eylemleri .................................................................... 4
Irak seçimlerine katılım yüzde 60 .......................................................................................... 4
ABD GÜNDEMĠ ....................................................................................................................... 5
ABD Dışişleri Raporu: DHKP-C çok tehlikeli....................................................................... 5
Obama Avrupa turuna çıkacak ............................................................................................... 6
AVRUPA GÜNDEMĠ .............................................................................................................. 6
Londra'da Mısır'daki idam cezalarına protesto ....................................................................... 6
Ukrayna'da yeni işgaller ......................................................................................................... 7
IMF‟den Kiev‟e 17 milyar dolar ............................................................................................ 7
ASYA- PASĠFĠK GÜNDEMĠ .................................................................................................. 8
Urumçi'de patlama .................................................................................................................. 8
Çin-Rusya ortak tatbikatı ........................................................................................................ 8
Merkel ve Abe'den Rusya'ya mesaj ........................................................................................ 9
Brunei'ye şeriat geldi .............................................................................................................. 9
AFRĠKA GÜNDEMĠ ............................................................................................................. 10
AB Orta Afrika'ya 150 asker gönderdi ................................................................................. 10
Müslümanlar OAC‟ın başkentini terk ediyor ....................................................................... 10
KÖġE YAZILARI VE YORUMLAR .................................................................................. 11
Amerika‟nın yeni Türkiye ile imtihanı – Taha Özhan – Star Gazetesi ................................ 11
„Soykırım‟ iddiasına şifa bulmak! – Halime Kökçe – Star Gazetesi .................................... 12
Türkiye-Mısır hattını birlikte okumak – Nasuhi Güngör – Star Gazetesi ............................ 14
ABD önlem listesinde en önemli kişi kim? - Deniz Gökçe – Akşam Gazetesi.................... 15
Alman Cumhurbaşkanları bunu hep yapar – Ali Saydam – Yeni Şafak Gazetesi ............... 16
Batı‟nın anlamadığı boğa ve binicisi – Etyen Mahçupyan – Zaman Gazetesi ..................... 17
Türkiye, Şanghay ligine sığmaz – Şahin Alpay – Zaman Gazetesi ...................................... 19
Tayyip Erdoğan Almanya'da şu konuşmayı yapsa... – Fuat Uğur – Türkiye Gazetesi ........ 20
1
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ
MGK‟da Ulusal güvenliği tehdit eden yapılanmalar değerlendirildi
AA
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Toplantısı'nın ardından yayınlanan bildiride, halkın huzurunu
ve ülkenin güvenliğini ilgilendiren hususların ayrıntılı olarak görüşüldüğü belirtilerek "Ulusal
güvenliğimizi tehdit eden yapılanmalar ve bunlara yönelik olarak alınan tedbirler
değerlendirilmiştir" denildi.
MGK bildirisinde, Suriye'deki çatışma ortamının ulusal güvenlik başta olmak üzere bölgesel
barış ve istikrara yönelik oluşturduğu tehdidin kapsamlı olarak değerlendirildiği
kaydedilerek Türkiye'de misafir edilen Suriyelilerin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla
yürütülen çalışmaların da gözden geçirildiği belirtildi.
Halkın huzurunu ve ülkenin güvenliğini ilgilendiren hususların ayrıntılı olarak görüşüldüğü
ifade edilen bildiride, "Ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanmalar ve bunlara yönelik
olarak alınan tedbirler değerlendirilmiştir" ifadesine yer verildi.
Fetih ve Hamas arasında varılan mutabakattan memnuniyet
Ortadoğu'daki diğer gelişmelerin de toplantıda ele alındığı ifade edilen bildiride şunlar
kaydedildi:
"Irak'ta meydana gelen gelişmeler, tüm boyutlarıyla incelenmiş ve ikili ilişkilerimizin son
durumu gözden geçirilmiştir. Ülkedeki mevcut sıkıntıların, bugün yapılan genel seçimlerin de
katkısıyla demokratik ve anayasal çerçevede çözüme kavuşturulmasının, Irak ile birlikte
bölgemizin huzur ve istikrarına olumlu etkide bulunacağı belirtilmiştir.
İsrail ile Filistin arasında yürütülen barış müzakerelerinde gelinen aşama değerlendirilmiş,
bölgede kalıcı ve yaşayabilir bir barış için elzem olan Filistinliler arası birliğin sağlanması
doğrultusunda Fetih ve Hamas arasında varılan mutabakattan duyulan memnuniyet
vurgulanmıştır.
Mısır'da son zamanlarda yaşanan olaylar gözden geçirilerek özellikle kitlesel idam kararları
hakkında duyulan kaygı ifade edilmiş ve bu kararların dost ve kardeş Mısır halkının geleceği
bakımından düzeltileceği yönündeki beklenti dile getirilmiştir."
MGK Toplantısı'nda Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krizle ortaya çıkan bölgesel
durumun kapsamlı şekilde görüşüldüğü dile getirilen bildiride, mevcut ve muhtemel
gelişmelerin seyir tarzının Türkiye'ye yansımaları ile Kırım Tatar Türklerine etkilerinin
değerlendirildiği vurgulandı.
Açık kapı politikası sürdürülüyor
AA
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, "Türkiye'nin, uluslararası hukuktan kaynaklanan
sorumlulukları çerçevesinde, din, mezhep ve etnik köken ayırımı gözetmeksizin Suriyelilere
2
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
yönelik açık kapı politikasını sürdürmekte, ülkede geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin
temel ihtiyaçlarını karşılamakta, sıfır noktası insani yardım operasyonlarıyla Suriye‟ye insani
yardım ulaştırılmasını sağlamakta olduğunu" belirtti.
Bilgiç, Birleşmiş Milletler‟in (BM) Türkiye üzerinden Suriye‟ye yapılan sınır ötesi insani
yardımlara ilişkin bir soruya cevabında, Türkiye'nin, Suriye krizinin başlangıcından bu yana
insani yardım alanında üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiğinin uluslararası toplum ve bu
bağlamda BM tarafından da tescil edildiğine dikkati çekti.
Bilgiç, "Türkiye'nin, uluslararası hukuktan kaynaklanan sorumlulukları çerçevesinde, din,
mezhep ve etnik köken ayırımı gözetmeksizin Suriyelilere yönelik açık kapı politikasını
sürdürmekte, ülkede geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin temel ihtiyaçlarını
karşılamakta, sıfır noktası insani yardım operasyonlarıyla Suriye‟ye insani yardım
ulaştırılmasını sağlamakta olduğunu" vurguladı.
"Türkiye'nin, Suriye‟ye insani erişim konusunda bağlayıcı bir Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi (BMGK) kararı çıkarılması amacıyla tutarlı ve kararlı bir şekilde uluslararası
toplumu teşvik ettiğini" belirten Bilgiç, "Nitekim, 22 Şubat 2014 tarihinde BMGK‟nın 2139
sayılı kararı oy birliğiyle kabul edilmiştir. Söz konusu karar, insani yardımların muhtaç
kişilere en doğru güzergahlardan ulaştırılmasını teminen, başta Suriye makamları olmak üzere
bütün tarafları, BM insani ajanslarının çizgi ötesi ve sınır ötesi insani yardım faaliyetlerine
süratle izin vermeye davet etmektedir" dedi.
Türkiye Ġsrail ĠliĢkileri Yakında NormalleĢecek
El Vatan
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkesinin İsrail ile olan ilişkilerinin -İsrail'in,
Gazze‟ye hareket eden ve diplomatik krize neden olan bir filoya saldırmasından dört yıl
sonra- önümüzdeki haftalarda normalleşebileceğini belirtti.
Erdoğan, Amerikan PBS kanalına verdiği mülakatta, “Tazminat konusunda anlaşmaya
vardık. Türkiye üzerinden Filistinlilere gönderilen yardım, müzakerenin bir diğer etabı ve bu
etaptan sonra normalleşme sürecine doğru ilerleyebiliriz.” açıklamasında bulundu.
Türk lider, “Bakanlıktaki arkadaşlarımla görüştüm ve bu konunun birkaç günlük veya
birkaç haftalık bir mesele olduğunu düşünüyorum. Umarız yeni bir gelişme yaşanmaz ve her
şey yoluna girer.” ifadelerini kulandı.
Erdoğan, “Normalleşme süreci başlayabilir ve bunun ilk etabı kuşkusuz büyükelçilerin
gönderilmesi olacaktır.” dedi.
ORTADOĞU GÜNDEMĠ
Esed güçlerinin operasyonlarında 66 kiĢi öldü
AA
3
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Suriye İnsan Hakları Örgütünden (SNHR) yapılan açıklamada, rejim güçlerinin, yönetim
karşıtlarının denetiminde olan bölgelere, kara ve havadan gerçekleştirdiği saldırılarda,
Halep'te 36, başkent Şam'ın banliyölerinde 7, Dera'da 6, Humus ve İdlib'de dörder, Deyru'z
Zor ve Hama'da üçer, Lazkiye'de 2 ve Haseke'de bir olmak üzere 66 kişinin yaşamını yitirdiği
kaydedildi.
Suriye Yerel Koordinasyon Komitesi (LCC) tarafından yapılan açıklamada da orduya bağlı
helikopterlerin Halep'te muhaliflerin denetimindeki Mesekin Hananu, Ensari, Şağur
banliyösü ile Şeyh Nacar sanayi bölgesine varil bombası attığı belirtildi.
Moon: Sivillere saldırılar dehĢet terör eylemleri
AA
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Suriye'nin Humus kentinde dün düzenlenen saldırıları
kınayarak sivillerin hedef alınması ve sivillerin bulunduğu bölgelere hava saldırısı ile varil
bombası atılmasının durdurulmasını istedi.
BM Genel Sekreterlik Sözcülüğü'nden yapılan açıklamaya göre, Ban Ki-mun, Humus'un
Zehra bölgesinde dün onlarca sivilin hayatını kaybetmesine neden olan bombalı saldırı ve
havan topu atışlarını şiddetli biçimde kınadı.
Şam'da bir teknik enstitüye yönelik saldırıda da sivillerin ve öğrencilerin hedef alınmasını
kınayan Ban, "Bu saldırılar masum sivillere karşı yapılan dehşetli terör eylemleridir" ifadesini
kullandı.
Suriye krizinde hiçbir tarafın askeri başarı kazanamayacağı görüşlerini yineleyen Ban,
taraflara provokatif eylemlerden uzak durma ve barış çabalarını baltalamama çağrısı yaptı.
Çatışmanın taraflarına insancıl hukuk altındaki sorumluluklarını da hatırlatan Ban, taraflardan
sivilleri hedef almamalarını ve sivillerin bulunduğu bölgelere düzenlenen hava saldırısı ile
varil bombalı saldırılara son vermelerini istedi.
Irak seçimlerine katılım yüzde 60
Dünya Bülteni
Irak'ta Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği, meclis seçimlerine katılım oranının yüzde 60
olduğunu bildirdi.
Komiserliğe bağlı Seçim İdaresi Başkanı Mikdad eş-Şerifi, yaptığı açıklamada,
parlamento seçimlerinde, kayıtlı 20 milyon 232 bin 499 seçmenden 12 milyon 191 bininin oy
kullandığını söyledi.
Şerifi, "Bu oldukça büyük bir oran. Komiserlik, oy sayım ve sıralama işlemleri ile sonuçların
ilan edilmesinin şeffaflık içinde yapılması konusunda çok istekli" dedi.
Şerifi ayrıca, 2010'da yapılan seçimlere katılım oranının yüzde 62,4 olduğunu sözlerine
ekledi.
4
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Öte yandan, Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği Başkanı Serbest Mustafa
da seçimlerin katılım açısından büyük başarıyla gerçekleştirildiğini söyledi.
Sandıkların yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde oy sayım merkezlerine nakledildiğini ifade
eden Mustafa, seçim sonuçlarını açıklama konusundaki tek yetkilinin Irak Bağımsız Yüksek
Seçim Komiserliği olduğunu dile getirdi.
Bütün siyasilerden gerekli prosedürlere bağlı kalmaları ve çalışmalara gölge düşürecek
adımlardan uzak durmalarını isteyen Mustafa, bütün uluslararası ve yerel kuruluşları da oy
sayım işlemleri sırasında hazır bulunmaya davet etti.
Mustafa, seçimlerin 4 bin 900 gazeteci tarafından takip edildiğini, uluslararası gözlemci
sayısının ise bin 400 olduğunu kaydetti.
Irak'ta, 36 koalisyon ve 71 siyasi grubun oluşturduğu 107 listeden 9 bin aday, 328 sandalye
için yarıştı.
ABD GÜNDEMĠ
ABD DıĢiĢleri Raporu: DHKP-C çok tehlikeli
Dünya Bülteni
ABD Dışişleri Bakanlığı 2013 yılı Terör Raporu'nda, terör örgütü DHKP/C‟nin artan
eylemlerinin, hem ABD hem de Türkiye‟nin güvenlik çıkarlarına tehdit oluşturduğu
bildirildi.
Raporun, Avrupa bölümünün özetinde, Avrupa‟nın 2013 yılında bir çok ciddi terörist
saldırıya sahne olduğu belirtilerek, bunlardan biri olarak Reyhanlı‟daki saldırı gösterildi.
Suriye sınırına yakın Reyhanlı‟da 52 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı, “Türkiye‟nin
modern tarihinin en büyük saldırısı” olarak nitelendirildi. Avrupa‟daki diğer saldırılar,
Rusya‟daki otobüs ve ABD‟nin Ankara Büyükelçiliğine yapılan saldırı ile Paris‟te üç Kürt
aktivistin öldürülmesi olarak gösterildi.
Raporun Türkiye bölümünde de, ABD'nin, terörle mücadelede uzun süredir ortaklarından biri
olduğu belirtilerek, ABD'nin, devam eden çözüm sürecinin terör örgütü PKK ile
Türk güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları azaltmasına rağmen, Türkiye'nin geçen yıl
da PKK ile mücadelesine destek vermeye devam ettiği kaydedildi.
TERÖR ÖRGÜTÜ PKK...
Türkiye'de faaliyet gösteren en önde gelen terör örgütünün ise PKK olduğu hatırlatılan
raporda, "PKK ile 30 yılı aşkın çatışmadan sonra 2012 yılının sonunda Türk hükümeti ile
Abdullah Öcalan‟ın barış görüşmelerine başladığı" kaydedildi.
TERÖRLE MÜCADELE...
Terörle mücadelede güvenlik güçlerinin çabalarının PKK dahil iç güvenliğe tehdit oluşturan
birçok terörist örgüte odaklanmaya devam ettiği belirtilen raporda, Türk yasalarının terörizmi,
5
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
“Türk vatandaşlarına ve Türk devletine saldırılar” olarak tanımlaması nedeniyle, uluslararası
terörizme karşı mücadelenin kanunların engellemesine takıldığı ifade edildi.
Raporda, terörizmin bu tanımının küresel terörist
kanuni işbirliklerinde aksaklıklar yarattığı ifade edildi.
ağlara karşı operasyonlar ve
RAPORUN PKK BÖLÜMÜ
Raporun, “Yabancı Terörist Örgütler” bölümündeki PKK/Kongra-Gel bölümünde de
“PKK'nın Türkiye'nin güneydoğusunda bağımsız bir Kürt devleti kurmayı arzuladığı ancak
son yıllarda daha çok Kürt kültürel ve dilsel hakları teminat altına alan Türk devleti içinde bir
özerklikten bahsettiği” belirtildi.
Obama Avrupa turuna çıkacak
Dünya Bülteni
ABD Başkanı Barack Obama, haziranda Polonya, Belçika ve Fransa‟yı kapsayan Avrupa
turuna çıkacak.
Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, yaptığı yazılı açıklamada, Başkan Obama‟nın, ABD‟nin
müttefikleriyle süregelen istişareleri kapsamında, Haziran 2014‟te Polonya, Belçika ve
Fransa‟yı ziyaret edeceğini bildirdi.
Açıklamaya göre, Obama, Polonya‟nın başkenti Varşova‟da ikili görüşmeler yapacak ve diğer
dünya liderleriyle Polonya‟da komünizmin sona ermesinin 25‟inci yılı dolayısıyla
düzenlenecek anmaya katılacak.
Polonya‟nın ardından Brüksel‟e geçecek olan Obama, burada 4-5 Haziran günlerinde
yapılacak G-7 Zirvesi‟ne katılacak. Zirvede ekonomi, güvenlik ve kalkınmayı içeren ortak
gündemlerini ele alacak olan liderler, ayrıca, 24 Mart‟ta Lahey‟de Ukrayna‟daki duruma
ilişkin yaptıkları görüşmenin devamını yapacak.
Rusya‟nın Soçi kentinde yapılması planlanan G-8 Zirvesi, Rusya‟nın Kırım‟ı ilhakının
ardından iptal edilerek, Brüksel‟de G-7 olarak yapılması kararlaştırılmıştı.
Obama, Brüksel‟in ardından Fransa‟ya geçerek, burada Normandiya‟ya yapılan çıkarmanın
70‟inci yılı anmalarına katılacak.
AVRUPA GÜNDEMĠ
Londra'da Mısır'daki idam cezalarına protesto
Dünya Bülteni
Mısır'da darbe karşıtlarına verilen idam cezaları, İngiltere'nin başkenti Londra'da protesto
edildi.
"İngiltere'de Yaşayan Demokrasi Taraftarı Mısırlılar BE4D" adlı organizasyon tarafından
düzenlenen gösteriye katılan çok sayıda kişi, Mısır'ın Londra Büyükelçiliği önünde bir araya
6
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
geldi. Gruptakiler, Mısır'da yaşanan durumu İngilizce ve Arapça olarak "Mısır ağlama, senin
ölmene izin vermeyeceğiz", "Asker devleti istemiyoruz", "Askeri yönetim düş", "Bak, Sisi
demokrasiyi öldürdü" gibi sloganlar atarak protesto etti.
Ukrayna'da yeni iĢgaller
Al Jazeera
Rusya yanlısı gruplar Ukrayna'nın doğusundaki kontrol alanlarını genişletiyor. Luhansk'ta
hükümet binaları art arda işgal edildi. ABD Rusya'yı 'NATO topraklarının her santimini
savunuruz' diyerek uyardı.
İlk olarak yaklaşık yüz kişilik bir grup kentteki yerel yönetim merkezinin camlarını ve
kapılarını kırdı. Binaya Rus bayrağı astı.
İşgal sırasında binanın girişinde polis yoktu. Binanın avlusunda ise güvenlik güçleri küçük
çaplı müdahalede bulundu ama Associated Presshaber ajansına göre herhangi bir şiddet olayı
yaşanmadı.
Reuters haber ajansına göre Rus yanlısı gruplar daha sonra savcılık binasını bastı.
Ajans silahlı bir grubun da televizyon binasının girişini tuttuğunu ve binayı kontrol altına
aldığını duyurdu.
Son olarak da kentteki polis merkezine makineli tüfeklerle ateş açıldı.
'Polisler hain'
Ukrayna'nın geçici Devlet Başkanı Aleksandre Turçinov doğudaki kentlerden Donetsk ve
Luhansk polisine öfkeli.
Turçinov polis şeflerini Rus yanlısı gruplara müdahale etmemekle ve ihanetle suçladı.
Turçinov İçişleri Bakanlığı'ndan bu isimlerin görevden alınmasını istedi.
'Her parçasını savunuruz'
Ukrayna'nın doğusunda yaşananlar konusunda ABD Rusya'ya tepkili.
Dışişleri Bakanı John Kerry, Moskova'yı Doğu ve Orta Avrupa'nın güvenlik manzarasını
değiştirmeye çalışmakla suçladı.
NATO topraklarını "dokunulmaz" olarak niteleyen Kerry, bu toprakların her parçasını
savunacaklarını söyledi.
IMF‟den Kiev‟e 17 milyar dolar
Euronews
Uluslararası Para Fonu (IMF) Ukrayna‟ya 17 milyar dolarlık mali yardım sağlanması için
yeşil ışık yaktı. Yardımın 2 yıllık süreç içerisinde peyderpey olarak aktarılması öngörülüyor.
7
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bölünme tehlikesiyle birlikte siyasi krizin derinleştiği Ukrayna‟da ekonomi de büyük yara
aldı.
IMF Başkanı Christine Lagarde böylesi kırılgan bir dönemde Kiev hükumetine güvenmenin
risk içerdiğini kabul etti:
“Bu mali programın uygulanmasında riskler var. Bu riskleri azaltmak için elimizden geleni
yapıyoruz. Daha önce de bazı benzer durumlarla karşı karşıya kalmıştık ve sorun
yaşanmamıştı.”
Kaygılardan biri de Ukrayna‟nın toprak bütünlüğüyle ilgili. Başbakan Arseni Yatsenyuk
ülkeni doğusunda asayişin sağlanamaması durumunda kabine değişikliğine gidebileceğine
işaret etti.
Yatsenyuk ayrıca, 25 Mayıs‟ta yapılacak seçimlerle aynı gün ülkenin birliği ile ilgili bir anket
yapılması önerisinde bulundu.
Başkent Kiev‟de hükumet binası önünde toplanan bir grup gösterici hükumetin ekonomi
politikalarını protesto etti.
ASYA- PASĠFĠK GÜNDEMĠ
Urumçi'de patlama
Al Jazeera
Çin Merkez Televizyonu CCTV'nin haberine göre, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin başkenti
Urumçi'deki Güney Tren İstasyonu'nda, dün akşam saatlerinde patlama meydana geldi.
Patlamada üç kişi öldü, 79 kişi yaralandı.
Haberde, saldırganların istasyondaki kalabalığa bıçaklarla da saldırdığı belirtildi.
Olaya ilişkin soruşturma sürerken, saldırının, Devlet Başkanı Şi Cinping'in
Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne yaptığı dört günlük ziyaretin tamamlanmasının hemen
ardından düzenlenmiş olması dikkati çekti.
Çin-Rusya ortak tatbikatı
AA
Çin ve Rusya donanmalarının, Doğu Çin Denizi'de Pekin ile Tokyo arasında egemenlik
tartışmalarına neden olan Diaoyü adalarına yakın bir bölgede ortak tatbikat yapacağı
bildirildi.
"Deniz ĠĢbirliği-2014" bu ayın ortalarında yapılacak
Çin resmi basınında askeri kaynaklara dayandırılarak verilen haberlerde, iki ülke
donanmalarının, Doğu Çin Denizi'nin Şanghay kenti yakınlarındaki bölgesinde "Deniz
İşbirliği-2014" adlı ortak tatbikatı bu ayın ortalarında yapacağı kaydedildi.
8
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bunun, "Rusya ile Çin'in yaptığı olağan ortak tatbikat düzenlemesi" olduğu vurgulanırken, iki
ülke ordu güçlerinin Pekin yönetiminin Japonya ile egemenlik tartışmaları yaşadığı Diaoyü
adalarının kuzeybatısında yapacağı ilk ortak tatbikat olacağına işaret edildi.
Tatbikata iki ülkeden füze kruvazörü, destroyer, füze fırkateyni, denizaltı ve diğer yüzey ve su
altı gemilerinden oluşan yirmi kadar savaş gemisinin katılacağı açıklandı.
Merkel ve Abe'den Rusya'ya mesaj
DW
Japonya Başbakanı Şinzo Abe, çıktığı Avrupa gezisinin ilk durağı Almanya‟nın başkenti
Berlin'de temaslarda bulundu.
Uluslararası sorunlarda iki ülke arasındaki işbirliğini artırma kararı alan Merkel ve Abe,
Avrupa Birliği ve Japonya arasındaki serbest ticaret anlaşması için devam eden
müzakarelerde de ilerleme sağlamak istediklerini söylediler. Anlaşmanın 2015 yılında
imzalanması hedefleniyor.
Buluşmada Ukrayna krizi de gündeme geldi. Merkel ve Abe, Rusya'ya karşı daha sert
yaptırımların uygulanması konusunda görüş birliği içinde olduklarını vurguladı.
Almanya ve ortaklarının Moskova ile „görüşme kanallarını' kullandığını belirten Merkel,
“Ancak tüm bunlar meyve vermezse, başka yaptırımları uygulamaktan da çekinmemeliyiz”
diye konuştu.
Japonya Başbakanı da gerginliklerin giderilmesi için tüm tarafların devreye girmesinin önemli
olduğunu vurguladı.
Ukrayna'daki durumun küresel bir sorun olduğunu, durumun şiddetle değiştirilemeyeceğini
kaydeden Abe, Cenevre anlaşmanın meyvesini vermemesinden dolayı endişe duyduğunu da
sözlerine ekledi.
Brunei'ye Ģeriat geldi
DW
Yaklaşık 400 bin nüfuslu Brunei'nin lideri Sultan Hassanal Bolkiah, şeriat yasalarına geçişle
ilgili açıklamada bulundu. Ailesi 600 yıldır Brunei'yi yöneten Sultan, "şeriat yasalarının
aşama aşama devreye gireceğini" söyledi.
Oruç tutmayana ve Cuma'ya gitmeyene ceza
KNA Ajansı'nın 'Brunei Times' gazetesinden aktardığı notlara göre, Brunei Sultanı şeriata
geçişte üç aşamalı bir plan öngörüyor. Yürürlüğe giren ilk aşamada Ramazan'da oruç
tutmayan ve cuma namazına katılmayanlara para ya da hapis cezası öngörülüyor.
Kırbaç ya da uzuv kesme cezaları ikinci aşamada uygulanacak. Üçüncü aşamada ise şeriat
kapsamında ölüm cezaları verilmeye başlanacak. Nihai aşamada Müslümanların evlilik dışı
cinsel ilişkileri, eşini aldatma, Kuran'a hakaret ve İslam'ı terk ölümle cezalandırılacak.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu, nisan ayı başında konuyla ilgili yaptığı
açıklamada, 'yeni sistemin neden olacağı uygulamalardan duyulan kaygıyı' dile getirdi.
9
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Recm, el-ayak kesme, kırbaçlama…
Şeriat kanunları, ihlal durumunda taşlayarak öldürme (recm), el ya da ayak kesme ve
kırbaçlama gibi cezalandırma yöntemleri öngörüyor. Brunei'de şimdiye kadar bazı alanlarda
İngiliz sömürge döneminden kalma düzenlemeler, aile hukukunu kapsayan konularda ise
şeriat kanunları uygulanıyordu. Ancak Brunei'nin ceza hukukunda şeriat geçerli değildi.
AFRĠKA GÜNDEMĠ
AB Orta Afrika'ya 150 asker gönderdi
Dünya Bülteni
Avrupa Birliği (AB), şiddet olaylarının devam ettiği Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki Fransız
ve Afrikalı barış güçlerine yardımcı olmak için başkent Bangui'ye 150 asker gönderdi.
Askeri yetkililer, AB barış gücünün (EUFOR) Bangui'deki asker sayısını haziran ayına kadar
800'e çıkaracağını söyledi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ocak ayında aldığı kararın ardından kurulan
EUFOR, çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan çok sayıda kişinin sığındığı
M'Poko Havaalanı'nın güvenliğini sağlamaktan sorumlu olacak. EUFOR'un Bangui'deki
görevi 6 ay sürecek.
AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, 24 Mart'ta AB'nin
Orta Afrika Cumhuriyeti ve Bangui'de istikrarın tekrar sağlanması için sürdürülen uluslararası
çabalara katkıda bulunmak istediklerini açıklamıştı.
Orta
Afrika Cumhuriyeti'nde
hükümete
karşı
savaşan
isyancıların
oluşturduğu Seleka Koalisyonu'nun, Mart 2013'te başkent Bangui'ye girerek yönetime el
koymasının ardından ülkede siyasi kriz başlamıştı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne göre geçen yıldan bu yana 37 bin kişi
Orta Afrika'daki çatışmalardan kaçmak için komşu ülkeler Demokratik Kongo Cumhuriyeti,
Çad ve Kamerun'a sığındı, evlerini terk etmek zorunda kalan 173 bin kişi ise ülkenin çeşitli
bölgelerindeki kamplarda yaşamlarını sürdürüyor.
Müslümanlar OAC‟ın baĢkentini terk ediyor
BBC
Geçen yıl Mart ayında Müslüman Seleka isyancılarının yönetimi ele geçirmesinden sonra iç
savaşa sürüklenen ülkede Müslümanlar ve Hristiyanlar arasındaki çatışmalar, Müslümanların
ülkeyi terk etmeye başlamasıyla sonuçlanmıştı.
Son yaşanan dalgada 1200‟den fazla Müslümanın başkenti terk ettiği sanılıyor. Uluslararası
insani yardım kuruluşları ülkede Müslüman nüfus kalmayacağı uyarısında bulunuyordu.
Müslümanları taşıyan konvoy şehrin PK-12 bölgesini terk ederek Çad sınırıa yakın ve
göreceli olarak daha güvenli olan kuzeydeki iki kente gitti.
10
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Evlerini terk etmek zorunda kalan Müslümanlardan biri geride bıraktığı arabasını ateşe verdi.
Evler ve camiler yağmalandı
Konvoyun şehri terk etmesinden kısa bir süre sonra yağmacılar bölgeye girerek evleri, iş
yerlerini ve camileri yağmaladı.
Yağmacılardan biri olan Guy Richard Associated Press (AP) haber ajansına “Müslümanları
burada istemiyorduk ve artık camilerini de burada istemiyoruz,” dedi.
Her ne kadar hala Müslümanların bir kısmı şehirde kalmış olsa da, binlercesi geçtiğimiz
haftalarda Hristiyan nüfusun yoğun olduğu bölgeleri terk etti. Bu durum ülkenin fiilen
bölünme tehlikesini de gündeme getiriyor.
Uluslararası Af Örgütü ise barışgücünün etnik temizliği önlemek konusunda başarısız olduğu
görüşünde.
PK-12 bölgesi sakinlerinden Müslüman Tonga Djobo, AP‟ye “Kalbim acıyarak gidiyorum
ama burada arkamızdan kovalandık”, diyor.
Yardım örgütleri Müslümanların bölgeyi terk etmesinin hali hazırda kötü olan gıda krizini
daha da tırmandıracağı görüşünde, çünkü dükkanların ve toptancıların çoğu Müslüman
esnaftan oluşuyor.
KÖġE YAZILARI VE YORUMLAR
Amerika‟nın yeni Türkiye ile imtihanı – Taha Özhan – Star Gazetesi
SETA tarafından çıkarılan Insight Turkey dergisinin 4.yıllık toplantısı bu hafta
Washington‟da yapılıyor. Insight Turkey, Türkiye‟de çıkan ve sayıları birkaç taneyi
geçmeyen İngilizce yayın organları içerisinde önde gelen bir dergi. Son yıllarda Türkiye‟ye
dair İngilizce dünyadaki akedemik çalışmaların ana referansı haline gelen Insight Turkey‟in,
bu seneki ilk konferansının merkezinde „Türkiye‟de seçimler ve demokrasi‟ tartışması
bulunmaktaydı. Konferansa yansıyan Washington havasından, son dönem ABD-Türkiye
ilişkilerine dair bir fikir sahibi olmanın yanında „Amerikan karasızlığını‟ da görmek
mümkündü.
Obama dönemine hem Amerika içinde hem de dışarıda restorasyon beklentileriyle girilmişti.
Aradan geçen altı yılın ardından başı sonu belli bir restorasyon süreci ufukta görülmediği gibi,
küresel anlamda „daha az Amerika‟ ciddi bir sorunsala dönüşmeye başladı bile. Elbette bu
sorunun çözümü „daha fazla Amerika‟ değil. Ama kesinlikle kararsızlıklarını ve pasifizmini
aşarak küresel anlamda pozisyon alan bir Amerika beklentisi bulunmaktadır. Irak‟la beraber
ortaya
çıkan „Amerikan
vazgeçilmezliği‟,
Obama
döneminde „Amerikan
kararsızlığına‟ dönüşmüş durumda. Amerikalı ve Amerikasız sorunların çözümünün benzer
maliyetler üretmesi „vazgeçilmezlik statükosu‟ ortaya çıkarmıştı. Obama dönemiyle zuhur
eden „ilgisizlik ve kararsızlık‟ ekseni de en az „Amerikan vazgeçilmezliği‟ kısır döngüsü
kadar maliyet üretmektedir.
11
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bu maliyetlerden jeopolitik başlığı altına giren, bölgemizde ve başka yerlerdeki Amerikan
politikasına yansıyan, ciddiyet ve kalite sorunlarının açıkça hissedildiği alanlardan bir tanesi
de Türkiye-Amerika ilişkileridir. Sadece resmi düzeydeki bir sorun veya kısır döngüden
bahsetmiyoruz. Yaşanan kararsızlık ve ciddiyet sorunu, Türkiye‟yi anlama çabalarına da
açıkça yansımış durumda. Mesela AK Parti, bugün bile birçok Amerikalı odak için
anlamlandıramadıkları bir aktörden ibaret. 2002 senesinde bir Amerikan krizinin içerisine
doğan AK Parti‟nin ilk icraati, ABD‟ye „hayır‟ diyerek Irak işgalinin bir parçası olmamasıydı.
Neocon‟ların bütün gazabını üstüne çeken AK Parti, Amerikan müesses nizamı tarafından
kısa süre sonra iktidardan gidecek bir güç olarak kodlandı. Erdoğan 2007 seçimlerinden ezici
bir zaferle çıkmasına rağmen, Amerika, yarım yüzyıllık alışkanlıklarını terk etmekte
zorlanmıştı. Elli yıl boyunca eski Türkiye‟nin askeri unsurlarıyla haşır neşir olan Amerikalılar
ancak 2010 anayasa referandumu sonrası AK Parti‟nin kalıcı bir iktidar olduğunu idrak
etmeye başlamıştı.
Soğuk Savaş döneminde ete kemiğe bürünen Amerika-Türkiye ilişkilerinin tabiatına
bakıldığında, Amerikalıların yarım yüzyıl boyunca siyasi ve iktisadi muhataplarına alışmış
olmalarından daha doğal bir olamazdı. Türkiye‟de müesses nizama ve elitlerine en fazla
alışmış olan Cumhuriyetçiler, AK Parti‟nin ilk iki döneminde Amerika‟da iktidarda
olunca, Türkiye‟deki değişimin ABD tarafından sindirilmesi bir yana „fark edilmesi‟ bile
ciddi anlamda gecikti. Bu gecikmenin bir maliyeti de entelektüel dünyada yaşandı.
Washington Think-Tank camiasında medya okur yazarlığının ötesine geçecek düzeyde
Türkiye analizi yapabilenlerin sayısı bir ikiyi bile bulamaz oldu.
İktidarda AK Parti olmasına, oldukça sert bir elit değişimi, sistem dönüşümü yaşanmasına
rağmen yıllarca yeni aktörleri merak etmek yerine, eski Kemalist refiklerinin şikayetlerini
siyasi analiz diye tüketmeyi tercih ettiler. Bugünlerde Kemalistlerin yanında sıraya kaynak
yapan Gülen Grubu da can havliyle „bir Türkiye fotoğrafını‟ Washington‟da satmaya
çalışıyor. „Yerli muhbir‟ rolüne soyunanların Washington‟da sahne alacakları birçok adres
bulunuyor. Müşteri bulacaklarına hiç kimsenin şüphesi olmasın. Lakin her gösteri sonrası
Washington‟da kazandıklarının birkaç katını Türkiye‟de kaybetmek zorunda kalacaklar.
„Soykırım‟ iddiasına Ģifa bulmak! – Halime Kökçe – Star Gazetesi
Tarihçilerin
gerçeği
sevmeleri
gerekir”
diyor
JustinMcCarthy.
Tarihçilerin gerçeğe sevdalı olmamalarından mı kaynaklanıyor, geçmişte kalmış pek çok olay
hakkında birbirini nakzeden görüşlerin olması?
Tarihçileri zan altında bırakmayalım ama gerçeğin çoğu zaman sevilesi bir yanı olmuyor; en
azından bunu teslim edelim.
Bu yüzden de „geçmiş‟, bugüne hatta geleceğe taşıdığımız bir ihtilafa dönüşüyor.
Bir haftadır izinde olduğumdan gündeme geç iliştim. Başbakan Erdoğan‟ın 23 Nisan‟da,
Ermenilerin 1915‟te uğradıkları mezalimi bir taziye mesajıyla anmasının yankıları hala devam
ettiğinden bir iki kelam da ben etmek istedim.
12
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ermenilerin 1915‟te yaşadıkları tehcir ve bu esnada uğradıkları katliam için bu topraklarda
yaşayan herkesin gözü yaşarmalıdır.
Bu konuda kompleksli davranmaya hiç gerek yok.
Türkiye Cumhuriyeti‟nin Başbakanı taziye bildirmekte geç bile kalmıştır. Başbakan‟ın dünkü
grup konuşmasında değindiği 80 yıllık ruh halidir, bu gecikmenin sebebi; “korkmak,
korkularla yüzleşmekten korkmak...”
Bir sebep, 1915‟in Türkiye‟nin önüne “soykırımı kabul et” dayatması şeklinde konulmasıdır.
Bir başkası da -ki bu tam da Mac Carthy‟nin sözünü ettiği “gerçeği sevmeme” halidir- Türk
ve Ermeni tarihi üzerine yazılan kitapların çoğunun gerçeği ortaya koymak üzere değil kendi
tezine cephane yığmak amacıyla yazılmış olmasıdır.
Özellikle 1915 söz konusu olduğunda soykırım iddiasında bulunanların yazdıklarında ne
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı‟nda Osmanlı Ermenilerinin Rus yanlısı pozisyon aldıkları yer
alır, ne I. Dünya Savaşı ve Balkan Savaşı, ne de İmparatorluğun yaşadığı dağılma travması...
Balkan Savaşlarında Osmanlının kaybettiği topraklardaki Müslüman ahali tehcir ve katliama
maruz kalmıştır.
Osmanlı‟nın hafızasına, isyanların sonucuna dair acı bir fotoğraf kazınmıştır.
Bütün bunlar bahse konu edilmeden, birkaç Ermeni çetesinin yaptığı katliamlardan ibaret
sayılır tehcirin sebebi.
Bugünden geriye dönüp bakıldığında 1915‟i takvimden kopartıp almak gibidir Ermeni
katliamını tek taraflı dile getirmek.
Bunları dile getirenlere “acıları yarıştırmayalım” nutku çekilir hemen. Oysa bu, acıları
yarıştırmak değil, Ermenilerin katledildiği gerçeğini resmin bütünü içine yerleştirmektir
sadece.
Tarihi değil geleceği yazalım
Başbakan Erdoğan‟ın yayınladığı taziye mesajı ve Salı günkü grup konuşmasında sarfettiği
sözler Türkiye‟nin komşularıyla nasıl bir ilişki kurmak istediğini de ifade ediyor.
Geçmişin karanlık dehlizlerine takılıp kalarak ve yumrukları hep sıkılı halde komşuluk
yapılmaz. Komşusuz da yapılmaz.
Şu bir gerçek ki Türkiye‟den çok Ermenistan‟ın Türkiye‟nin komşuluğuna ihtiyacı var.
Erivan‟ın bunun gereğini yapmaktan geri durması her şeyden önce kendi halkına zaman
kaybettirmek ve Ermenistan‟ın geleceğinden çalmaktır.
Türkiye‟nin Diaspora, Ermenistan ve kendi Ermenileri için dilediğini Ermenistan da Azeriler
için dilemelidir.
13
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Hem de üzerinden 100 yıl geçmeden, acılar daha tazeyken.
Çünkü kabuk bağlamadan sarılan yara daha hızlı iyileşir.
„Soykırım‟ iddiasını tarihi bir gerçeğin teslimi şeklinde dayatmak en basitinden tarihe
saygısızlık olur. Yeni icad ettiğimiz kavramları geriye doğru işletmeye kalktığımızda bunun
sonu gelmez.
Bu ısrarı terk edip acıları paylaşmak daha doğru değil mi?
1915‟te yaşanan büyük acıyı paylaşarak hafifletmek varken aklı, duyguyu, vicdanı,
komşuluğu, merhameti, gerçeği ortaya çıkarma güdüsünü rehin alan “soykırımı kabul
et” dayatması niye?
Başbakan Erdoğan‟ın sözünü ettiği “ortak acı-adil hafıza” bir ilaç olabilir, soykırım iddiasının
zehirlediği bünyelere şifa niyetine...
Acıları sıraya koymadan, ama başkasının acısına da bigane kalmadan ve tabi acıları
paketlemeden, başka ülkelerin parlamentolarında siyasi bir silaha dönüştürmeden
konuşabilmeliyiz.
Ancak böylece acıları paylaşabilir;Ağrı Dağı‟nı Ararat, Erivan‟ı Revan yapabiliriz.
Türkiye-Mısır hattını birlikte okumak – Nasuhi Güngör – Star Gazetesi
Mısır‟da olup bitene kimin ne kadar tepki verdiği, aynı zamanda küresel ölçekte devam eden
düzenlemelerin yansıması olarak okunmalı.
Ortada mahkeme adı altında devam eden tiyatronun, sadece Mısır‟daki siyasi akıl üzerinden
değil, uluslararası sistemin desteği ile sahnelendiği malum. İhvan ve Muhammed Mursi‟nin
iktidar tecrübesi, daha yolun başında sudan sebeplerle boğulmak istendi. Neredeyse bir asra
yaklaşan bir geçmişi olan İhvan, iktidardan idam sehpasına akıl almaz bir hızla sürüklendi.
Türkiye‟nin yakın geçmişindeki örnekleri dikkate alanlar, bu durumun İhvan‟ı ve genel
anlamda Mısır‟daki İslami hareketleri „terbiye‟ etmeyi hedeflediği tezini öne sürüyorlar.
Türkiye‟deki örneklerin nasıl geliştiği ve bugün geldiği nokta ayrı bir tartışma konusu. Ancak
bugün Mısır‟da İhvan‟a yönelik hamlenin, sıradan bir boyun eğdirme ya da terbiye
operasyonu olduğunu söylemek, işi biraz hafifletmek olur. Burada adeta tüm yapının belini
kırmaya ve zihin kodlarını parçalamaya, dolayısıyla da tasfiyeye dönük bir süreç yaşanıyor.
Dünyanın idamlar karşısındaki sessizliği, tavırsızlığı, adeta görmezden gelişi asla şaşırtıcı
değil. Tam aksine, dünyanın önemli bir bölümü son derece sert bir operasyonun ardından
Mısır‟da kurulması hesaplanan yeni siyasi rejimle el sıkışmaya hazır.
Hatta o yeni rejim oluşurken, muhtemelen bugün idam kararı verenler, meydanlardaki
katliamlara imza atanlar da bir şekilde kötü ilan edilecekler. Ancak eğer proje başarılı olursa,
İhvan‟ın sistem dışına itildiği, dünyayla uyumlu ve muhtemelen yine İslami tonları olan bir
yeni rejimle karşı karşıya kalacağız.
***
14
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Tam bu noktada Türkiye tecrübesine yeni bir gözle bakılması gerekebilir. Bizdeki İslami
siyasi tecrübenin, eninde sonunda kendi temel tezlerini bir kenara bırakarak, sitemin uyumlu
bir parçası olacağını öngörenler, geçen bunca zamanın ardından kuşkusuz aynı rahatlık içinde
değiller. İşin başında İslami siyasi tecrübenin tümüyle karşı tarafta eriyeceğini düşünenler,
şimdi bu tecrübeyi nasıl tasfiye edeceklerinin telaşı içindeler.
Başbakan Tayyip Erdoğan‟ın, özellikle son üç yılda bunca operasyona maruz kalması,
özellikle de son seçim öncesinde ortaya çıkan hamleler, bu parantezde bir kez daha
düşünülmeli. 17 Aralık operasyonunun, dünyanın herhangi bir yerindeki İslami tecrübeyle
hiçbir gönül bağı olmayan, eklektik ve aynı zamanda uluslararası sistem adına hareket eden
bir dini hareket üzerinden gerçekleşmesi asla tesadüf değil.
Burada bir başka önemli nokta, Erdoğan‟ın liderliğinde devam eden İslami siyasi tecrübenin,
geniş bir alanda Türkiye‟deki diğer tecrübelerle ittifak halinde olması. Dahası bunun 17
Aralık sonrası daha da sağlam bir yol arkadaşlığına dönüşmesi.
***
Mısır‟da İhvan için zor bir yol var. İdam kararları, oradaki siyasi aklın neleri göze alabileceği
konusunda çok kötü sinyaller veriyor. Dahası İhvan geniş bir alanda ittifak üretebilecek kadar
adım atamadı, atmaya fırsat da bulamadı. O nedenle ülke içinde yeni manevra alanları
bulması çok zor görünüyor. En kötüsü, Arap ve İslam dünyasının bu konudaki duyarsızlığı.
Bu da Mısır rejimine çok geniş bir hareket alanı veriyor.
Başbakan Erdoğan‟ın Mısır konusundaki tavrı, sıradan bir refleks değil. Nitekim cılız da olsa
muhalefetten de idamlar konusunda tepkiler gelmeye başladı. Ancak Mısır‟daki sürecin,
topyekun İslam dünyasında sonuçlar üreteceğini en iyi öngören lider Erdoğan ve dolayısıyla
bu saatten sonra onun yapacağı hamleleri sadece Türkiye sınırları içinde okumamak gerekiyor
ABD önlem listesinde en önemli kiĢi kim? - Deniz Gökçe – AkĢam Gazetesi
Ukrayna‟da işler iyice karışıyor. Geçtiğimiz günlerdeUkrayna‟nın doğusundaki ülkenin
ikinci en büyük kenti olanKharkiv‟in, bazen Rusya taraftarı bazen ise Ukraynaulusalcıları
taraftarı gözükerek durumu idare etmeye çalışanBelediye Reisi Gennady Kernes kurşunlandı
ve ağır yaralı olarak hastaneye yatırıldı. Diğer taraftan da ABD, Rusya‟nınUkrayna‟yı daha
da karıştıracak yaklaşımlara devam etmesi nedeniyle bazı ek önlemleri genişletmeye başladı.
Bu önlemler tarafından hedef alınan kişiler arasında en önemli kişi ise aşağıda
tanıtacağımız Igor
Sechin.
Igor Sechin Rus devletinin sahibi olduğu petrol şirketi Rosneft‟in bir numaralı
yöneticisi. ABD Sechin‟i yasaklılar listesine koymakla Rusya‟da Putin‟den sonra ikinci en
güçlü kimseyi hedef almış bulunuyor.
Rosneft operasyonunun mimarı
Sechin daha evvel bir KGB ajanı idi. Ajanlar tarafından kurulmuş “Siloviki” adlı elite
grubun üyesi idi. Bu gruba dahil eski ajanlar temel hedef olarak Rusya‟nın liberal ve dışa açık
hale dönüşünden şikayetçi olup Rusya‟da devlet kontorolunun yeniden güçlendirilmesi hedefi
için mücadele vermekte idiler. Sechin özellikle Mikhail Khodorkovsky tarafından sahip
olunan Yukos adlı petrol şirketine el konması ve daha sonra Rosneft‟ine geçmesi
15
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
operasyonunun en önemli kişisi olarak tanınmakta. Bay Sechin Putin‟in yoldaşlarından biri
olarak biliniyor.
1990‟lı yıllarda Putin St.Petersburg Belediye Reisi Yardımcısı iken Putin‟in Özel Kalem
Müdürü olarak çalışmıştı. Putin başkan olunca da Sechin de Başkan Yardımcısı görevine
getirildi.Sechin Putin‟in bugünlere gelmesi sürecinde en güvendiği ve görev verdiği kişi
olarak tanınıyor.Putin‟in başkanlığa ilk geldiği dönemde Sechin büyük çapta perde
arkasından çalışan, ortalıkta görünmeyen perde arkası bir görevde idi. Ancak son
dönemde Sechin karanlıklardan çıkmış bulunuyor. Putin 2008'de Başbakan olduktan
sonra Sechin ortalığa çıktı ve Başbakan yardımcısı görevini üstlendi. 2012'de Putin yeniden
Başkanlığa dönünce de Sechin Rosneft‟in başına geçti.Sechin Rosneft‟in 55 milyar
dolara TNK-BP adlı şirketi almasını sağlayarak Rosneft‟i dünyanın en büyük borsada yer
alan
petrol
üreticisi
yaptı.
Sechin, Rosneft'ten elde ettiği güç ve Putin desteği ile Rusya‟nın uluslararası iş ortamında
en
önemli
temsilcisi
haline
gelirken Batı‟nın
enerji
şirketleriyle,
örneğin ExxonMobil ve Statoilarasındaki ilişkileri geliştirmek ve Rusya ile diğer bazı
devletler arasında, örneğin Çin ve Japonyaile, yakınlaşma gibi adımların mimarı oldu.
Eğer Rusya Ukrayna‟da ciddi bir savaşa taraf olur veAvrupa‟ya enerji satamazsa Çin
Avrupa‟nın yerine Rusya‟nın baş enerji müşterisi olabilir tezini gündemde tutan kişi de o.
Yıllık maaĢı 50 milyon dolar
Geçen yıl Forbes yapılan bir incelemede Sechin‟in Rusya‟nın en yüksek maaşlı yöneticisi
olduğu ve yılda Rosneft yöneticiliğindeki başarısı nedeniyle 50 milyon dolar yıllık maaş
aldığı da kamuoyuna yansıdı. Sechin dev Rosneft‟in yüzde 0.13 kadar hissesine de sahip
bulunuyor ve bu hissenin değerinin 80 milyon dolar olduğu da konuşuluyor. Ama Sechin‟in
yurt dışında bulunan varlıkları olmadığı da düşünülüyor.
Zaten ABD‟nin hedef aldığı şirketler ve onların yöneticileri daha çok Rusya içinde çalışanlar.
Çoğu da Gennady Timchenko, Arkady ve Boris Rotenberg ve Bank Russiya gibi ilk
önlemler listesinde zaten bulunanlar. ABD henüz banka ve büyük şirketlerin kendilerini
önlem listesine almamış durumda.
Alman CumhurbaĢkanları bunu hep yapar – Ali Saydam – Yeni ġafak Gazetesi
Ziyaretiyle, züccaciye dükkanında değdiği her rafı cam çerçeve kırarak aşağı indiren fili
hatırlatmadı mı? Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, ardında bıraktığı iletişim hasarına
bakıp yeterince ortalığı karıştıramadığına hükmetmiş olmalı ki Başbakan'a yanıt olarak 'Az
bile söyledim' demiş. Ardından da A Haber'e verdiği röportajda bu kez çark edip 'Beni bazı
STK'lar yönlendirdi' buyurmuş.
Alman Cumhurbaşkanlarının davranış ve beyanlarında genellikle bir iç tutarlılık aramamak
lazım. 1963 yılında vefat eden ilk Cumhurbaşkanları Theodor Heuss'u, İstanbul Erkek Lisesi
yıllarımdan belleğimde kalan 'efsane'liğiyle ayrı tutacak olursak, ardından gelenlerin
neredeyse hepsinde bir tuhaflığa raslamak mümkün. Hangisinin daha çok gaf yaptığının belki
16
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
çetelesi tutulmamıştır ama içlerinde en parlaklarının Heinrich Lübke olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz. 1969'da istifa eden Lübke'nin, Almanya'da hakkında en çok fıkra üretilen
Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçtiği bir gerçektir.
1972'de vefat eden Lübke, on yıl sonra rahmetli olan Cevdet Sunay'a pekala benzetilebilir.
Rivayete göre Lübke'nin Magrip ülkelerinden birini ziyareti sırasında tören orkestrası,
kendisine hoşluk olsun diye Haydn'ın içinde Alman milli marşının da (Opus 76 No: 3) yer
aldığı İmparator Dörtlüsü'nü çalmaya başlar. Milli marşın bulunduğu bölüme sıra gelince
Lüpke tek başına ayağa kalkıverir. Bizim Cevdet Sunay gibi hakkında bir dolu fıkra üretilen
Lüpke'den sonra gelen Cumhurbaşkanları arasında Christian Wulff'u da tuhaflıklar zincirinin
bir halkası olarak görmek pekala mümkün. Hatta Wulff'u, ciddiyetle yazılmış bir ansiklopedi
maddesinden tanımaya çalışalım:
'Cumhurbaşkanlığı görevini 6 yıldan beri sürdüren Horst Köhler'in bir demeci yüzünden 31
Mayıs 2010 tarihinde istifası Almanya'da yeni bir Cumhurbaşkanı arayışını başlattı. Haziran
ayında iktidardaki üç partili koalisyonun ismi üzerinde anlaşması bu tartışmayı başka bir
boyuta taşıdı. Federal düzeyde pek tanınan bir isim olmaması muhalefetin şöhretli adayı
Joachim Gauck karşısında seçimi kaybedebilir görüşlerine yol açtı. 30 Haziran 2010 tarihinde
yapılan seçimlerde 1. tur oylamada Wulff'un yeterli sayı olan 623 oyu bulamaması endişeye
neden oldu. 2. turda da seçilemeyen Wulff 3. tur oylamada 625 oy alarak Almanya'nın 10.
Cumhurbaşkanı olarak seçildi. 17 Şubat 2012 tarihinde Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı
olarak görev yaptığı sırada yolsuzluk iddiaları sonrasında istifa etti.'
Aradaki vekil Cumhurbaşkanı'ndan sonra makamın sahibi, Joachim Gauck oldu. Kimdir,
neyin nesidir demeden tüm Hıristiyan Batı'nın makam mevki sahibi kimi varsa hepsine
insiyaki olarak hayranlık duyan ecnebilerimiz, Gauck'u bağırlarına bassalar da basmasalar da
realite ortadadır. Zat-ı âlilerine kendi ülkelerinin verdiği değerden fazlasını atfetmenin manası
da, gereği de yoktur.
Batı‟nın anlamadığı boğa ve binicisi – Etyen Mahçupyan – Zaman Gazetesi
Avrupa Birliği‟nin çekirdek ülkelerinden doğuya doğru bakıldığında „reform‟ dendiğinde
kastedilen şey, ülkelerin birer hukuk devleti olması, temel hak ve özgürlüklere riayet edilmesi
olarak özetlenebilir.
Bunun uzantısı olarak kuvvetler ayrılığının işlevsel olması ve yargı bağımsızlığı öne çıkarılır,
çünkü bu koşul yerine gelmedikçe ne hukuk devletinin ne de hak ve özgürlüklere ilişkin
düzenlemelerin güvenilirliği ve kalıcılığı garanti değildir. Dolayısıyla AB yetkilileri, ellerinde
kimseyi kayırmayan, nesnel ve evrensel bir standart bulunduğunu varsayarlar, ülkelerin
„nasıl‟ yönetilmesi gerektiğini anlatırlar ve gidişatı ölçerek ülkeleri doğru yönde teşvik
ederler.
Batı‟nın bu iyi niyetli bakışı, kendileri pek farkında olmasa da bir miktar pozitivist ve
oryantalist arka plana sahiptir. Bütün „gelişmekte‟ olan ülkelerin nihayette kendilerine
benzeyeceği ve bu ülkelerin Batı‟nın siyasi ve toplumsal kültürünü kendilerine norm olarak
almaları gerektiği kabul edilir. Burada AB özelinde haksızlık da etmemek gerekir, çünkü
17
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
sonuçta kimse AB üyesi olmak zorunda değil. Diğer ülkeler kendi iradeleriyle bu birliğe
katılmak istediklerine göre, oradaki anlayışa ve yapıya uymak zorunda olmalarından daha
normal bir şey olamaz. Ne var ki AB‟nin eski Doğu Bloku ülkeleri ve Türkiye ile olan ilişkisi,
sadece norm ve standartları öne sürerek „ötekini‟ üyelik seviyesine getirme potansiyelinin
sanıldığından çok daha az olduğunu ortaya koymakta.
Oysa üye müracaatı yapmış olan ülkelerle AB arasında, seyreden bir hoca ile çalışan bir
talebe arasındakinin ötesinde bir ilişki var. AB finansal kaynak sağlayarak, hukuki ve
bürokratik destek vererek çeper ülkelerdeki dönüşümü destekliyor. Diğer bir deyişle dolaylı
da olsa bu ülkelerin iç işlerine olumlu anlamda müdahale ediyor. Ancak ilişkinin girift hale
gelmesi genellikle Batı‟daki algıyı ve beklentiyi pek etkilemiyor. Hâlâ karşılarında henüz
istenen seviyeye gelmemiş, eğitilmesi gereken nispeten „geri‟ bir toplum var. Bu bakış söz
konusu ülkeleri anlamayı zorlaştırıyor ve zaten Batı‟nın öyle bir niyeti de pek olmuyor…
Sonuç bir yandan değişmekle birlikte aynı anda o değişime direnen, size epeyce irrasyonel
gelen, niye üye yapmak istediğinizi sık sık kendinize sormak durumunda kaldığınız ve esas
olarak anlamadığınız ama anlar göründüğünüz birtakım toplumlarla uğraşmak durumunda
kalmanızdır.
Öyle ki, Ukrayna örneğinin gösterdiği gibi, söz konusu normları egemen kılmak üzere bir
ülkenin siyasi dengesine biraz fazla müdahale etmeye kalktığınızda olay geri tepebiliyor ve
ülkenin bir bölümü bir anda elinizden kaçıp gidiyor… Mesele Türkiye gibi ülkelerin „nasıl
yönetiliyoruz‟ sorusunu yeni sormaya başlamaları ama kadim bir sorunun üstesinden henüz
gelememiş olmaları. Bu „kim‟ yönetecek sorusudur ve etnik/mezhepsel kırılmaları aşarak
„toplum‟ olamamış, hele toplum olmadan kendisini „millet‟ sanmış olan halk bileşimlerinde
siyasi dinamiğin temelidir.
Türkiye‟de Cumhuriyet rejimi bu soruya verilen bir cevaptı ve devlet etrafında üretilen bir
„modern‟ azınlığın yönetmesinin meşru olduğu anlayışına oturdu. Batı dünyası yıllarca o
Türkiye‟yi İslam alemindeki bu farklılığı nedeniyle övdü. Ne var ki söz konusu cumhuriyet
anlayışı da, aynen Batı‟daki yüzeysel algı gibi, pozitivist ve oryantalistti. O nedenle sorunu
çözmedi, bir toplum üretemedi ve bu temel meseleyi sadece bir yüzyıl kadar ileriye devretmiş
oldu. Bugün AKP iktidarı bir aysbergin üst kısmından ibaret… Altta toplumsal iktidarın
ekonomik, sosyal ve kültürel olarak el değiştirmesinin sancıları ve olağanüstü potansiyeli
yaşanıyor. AKP ise rodeoda boğanın üzerinde kalmaya çalışan biniciye benziyor. CHP‟nin
söz konusu boğaya „trene bakar gibi‟ bakması ve olan biteni anlamaması da ancak geçmiş
seksen yılın ideolojik tıkanması içinden okunabilir.
Dolayısıyla AKP muhaliflerinin sürekli olarak iktidarı Batı‟ya şikâyet etmek durumunda
kalmaları ve bunu „hukuk devletini‟ savunma örtüsü altında sunmaları şaşırtıcı değil. Çünkü
ülke „nasıl‟ yönetilmeli diye baktığınızda iktidarın eleştirilecek çok yönü olduğu gibi, Batı‟nın
da takdirini kazanırsınız… Ama Türkiye‟nin içinden bakıyorsanız bu sorunun asıl niyetinin
18
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
başka olduğunu, hâlâ „kim‟ yönetecek meselesiyle karşı karşıya olduğumuzu da kaçınılmaz
olarak görüyorsunuz.
İşte bu son seçimde muhafazakâr kesim de bunu gördü ve tercihini ona göre yaptı…
Türkiye, ġanghay ligine sığmaz – ġahin Alpay – Zaman Gazetesi
ürkiye‟nin Erdoğan ve kliğinin sandığı kadar ilkel bir toplum olmadığını sürekli hatırlatmak
ihtiyacını duyuyorum. Neden? Yine sıralayayım:
Türkiye‟de otoriterleşmeye karşı sesini yükselten bir muhalefet var. Oyların çoğunu toplayan
siyasi partiler var. Tirajın çoğunu alan gazeteler var. Güçlü sivil toplum kuruluşları var.
İktidarı dengeleme ve denetleme işlevinde yalnız kalmışa benziyorsa da Anayasa Mahkemesi
var. Özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı çıkan aydınlar var.
Bunlar kadar önemli olarak Türkiye‟nin 18. yüzyılın sonlarında başlayan bir modernleşme,
uygarlaşma tarihi var. Türkiye Cumhuriyeti 2. Dünya Savaşı‟nın sona ermesinden bu yana
Batılı demokrasilerin hemen bütün uluslar arası kuruluşlarına üye. ABD ile özel bir ortaklığı
var. AB‟ye katılım müzakereleri yapıyor. Türkiye‟yi demokratik dünyadan koparıp, otoriter
rejimler dünyasına katmak, beyhude bir çabadır. Otoriterleşmeye demokrasinin kuralları
içinde er geç dur deneceğine en küçük bir kuşkum yok.
Batı dünyası, Erdoğan yönetiminin Türkiye‟yi götürmek istediği yönden haklı bir
duyuyor. Cumhurbaşkanı Gül, “On sene boyunca bizi göklere çıkaranlar şimdi bizi
ediyorsa onları Türkiye düşmanı ilan etmek üçüncü dünya söylemidir…” derken
müttefiklerden gelen eleştiri ve uyarılara kulak tıkamanın bir ilkellik olduğunun
çiziyordu.
kaygı
tenkit
Batılı
altını
Türkiye‟nin dost ve müttefiklerinden sadece son günlerde gelen uyarıları kısaca hatırlayalım.
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Cohn-Bendit: “Bugünkü Türkiye her geçen
gün AB‟nin demokratik standartlarından uzaklaşıyor. Bu Türkiye ile müzakereleri
sürdürmenin bir manası yok. Beni en çok üzen de bu. Avrupa Parlamentosu‟ndan ayrılırken
bu tür sözler ediyor olmam beni ziyadesiyle üzüyor. Halbuki Türkiye‟nin AB yöneliminden
ne kadar da ümitliydik… Eğer Erdoğan tarafından hain ilan edilmiyorsanız demokrat
değilsiniz.”
Twitter yasağını “21. yüzyılda kitap yakmaya” benzeten ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı
Douglas Frantz: “Türkiye yaşamsal bir NATO üyesidir ve ABD‟nin 50 yıldan fazladır ortağı
ve dostudur. Türkiye‟nin demokrasi yolundan saptığını hissedersek… itirazda bulunma
hususunda sorumluluğumuz vardır.”
19
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Nihayet Türkiye‟yi resmen ziyaret eden Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck:
“Türkiye‟de sizler için Almanya‟da ne olduğu nasıl önemsiz değilse, Almanya‟da bizler için
Türkiye‟de ne olduğu önemsiz değil… Bir demokrat olarak, kendi ülkem olmasa da ne zaman
hukuk devletinin tehlike altında olduğunu görsem, o zaman sesimi yükseltirim… İtiraf
ediyorum: gelişmeler beni korkutuyor… Protesto uyarıcı bir sinyaldir. Vatandaşların
kendilerini birer emir kulu olarak algılamamaları ülke refahına hizmet eder.”
Peki, Erdoğan‟ın Gauck‟a verdiği cevap ne? “Alevi kisveli ateistlerin diliyle konuşuyor… Sen
o aklını kendine sakla… Kendisini hâlâ rahip zannediyor…” Suriye diktatörü Beşar Esad,
Şanghay İşbirliği Örgütü‟ne üyelik için başvurmuş... Pek gizlemediği üzere Erdoğan‟ın
gönlünde yatan üyelik de o. Ama Türkiye, Esad‟ın Suriye‟si gibi bir “muhaberat devleti”
olmaz; Şangay ligine sığmaz.
Bugün 1 Mayıs. Son genel seçimler öncesinde 1 Mayıs‟ı resmi tatil ilan etmekle, Taksim‟i
kutlamalara açmakla övünen Erdoğan bugün niye Taksim‟i yasaklıyor? Korkarım amaç
kutuplaştırma politikasını daha da ilerletmek. Bu politika bir yere kadar sonuç verebilir; ama
sonunda muhakkak ters tepecektir. Bilin ki 30 Mart‟ta aldığınız oylar, ilk iki iktidar
döneminde yaptığınız hizmetlere vefa oylarıydı. Siz demokrasiden, hukuk devletinden
uzaklaştıkça, bu oyların eridiğini göreceksiniz.
Tayyip Erdoğan Almanya'da Ģu konuĢmayı yapsa... – Fuat Uğur – Türkiye Gazetesi
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck‟un “dost acı söyler” edasıyla yaptığı konuşma her
nedense filmlerde de çok konu edildiği üzere, tehdit mektuplarının altına atılan “Bir Dost”
imzasını hatırıma getirdi.
Rasputinvari kötücül kehânetlere bol bol zemin hazırlayan, tek yanlı edinilmiş bilgilerle
ziyaret ettiği ülkenin iktidarını yıpratmaya odaklı sözlerdi.
Almanya geleceği hesap edip görebilen vizyoner bir ülke. Joachim Gauck da bunun bilinciyle
konuşan bir cumhurbaşkanı. Çok iyi biliniyor ki böyle devam ederse 2015‟ten başlayarak
Türkiye kâbusları olacak. O yüzden belâsını eksik etmedikleri ülkemizin iktidarına en popüler
yumuşak
karnından
vurmaya
çalışıp
yıpratmaya
çalışmaktalar.
Joachim Gauck bir misafir olarak geldi ama âdeta züccaciye dükkânına giren fil gibiydi. Kırıp
döktü. Tepkiler üzerine “Az bile söyledim” diyebilecek denli nezaketten ve terbiyeli bir
üsluptan yoksun göründü.
Sözlerinden eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki farkı öğrenmediği belliydi. Türkiye‟deki
iyi şeyleri sadece çözüm süreci ve Ermeni taziyesine kilitledi. Bu ikisi çok önemli ama 10 yıl
öncesinin Türkiye‟sinden çok farklı noktada olduğumuzun ispatı yüzlerce madde var.
Şimdi işe biraz da tersinden bakalım.
Başbakan Tayyip Erdoğan yakında Almanya‟ya gidecek. Aşağıdaki eleştirileri ve kaygıları
içeren
bir
konuşma
yaparsa
acaba
ne
der
Cumhurbaşkanı
Gauck?
1-Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı‟nın (Alman gizli servisi) Nazilerle olan iş birliği ortaya
20
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
çıktığı
halde
sorumluların
hesap
vermemesinden
endişeliyim.
2-Alman Anayasayı Koruma Teşkilatının Nazilerle iş birliği yüzünden yüzlerce Türkiye
kökenli katledildi. Alman devleti bunu önlemekten aciz ve açıkça insan hakları ihlal ediliyor.
3-Almanya Gezi olaylarında kışkırtıcılık yaparak Türkiye‟nin içişlerine karıştı. Ancak
Hamburg‟daki ayaklanmada üç mahalleyi yasaklayacak kadar ileri giden Alman devleti
TRT‟nin yayın yapmasına bile tahammül edemedi ve uydu lisanslarını bloke etmek için çeşitli
yollar denedi. Bu iletişim özgürlüğünün önüne konulan büyük bir engeldir.
4-Alman Gençlik Daireleri (Jugendamt) özellikle göçmen ailelerinin ellerinden çocuklarını
binbir türlü gerekçeyle almakta, çocukları ailelerinden koparıp Hıristiyan Alman ailelere
vererek asimile etmektedir. Bu yolla asimile edilip Hıristiyanlaştırılmış 10 binlerce Türkiye
kökenli vatandaşımızın çocuğu var. Almanya bu hukuk dışı, insanlık dışı uygulamaya bir an
önce son vermelidir.
5-Hıristiyan Alman aileler, kendilerine verilen çocukların dinlerini değiştirmektedirler;
ailelerinden daha da koparabilmek için. Alman mahkemeleri, 8 yaşındaki çocuğun bile “din
değiştirme” talebini kabul edecek kadar gözü dönmüş durumdadır. Buna bir son verilmesi
gerekmektedir.
6-Almanya‟da son 10 yılda işlenen cinayetlerin yüzde 80‟inin ırkçı sebeplerle işlendiğinin
ortaya çıkması kaygı verici. Cinayetler hâlâ devam ediyor.
7-Almanya‟da her ay düzenli olarak 10‟a yakın Türkiye göçmeni ailenin evi yakılmakta, bu
olay „vakayı adiye‟den hâle gelmektedir. Devam eden bu saldırıları Alman devletinin
önlememesi büyük bir skandaldır.
8-Ülkenizde polis şiddeti özellikle göçmenlere yönelik olarak artan şekilde devam etmekte.
İnsanlar göçmen olmanın verdiği tedirginlikle haklarını arayamamakta. Göçmenlerin evlerine
bile girilerek şiddet uygulanmaktadır.
21
Download