GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İDİL (Uluslararası Geçmişten Günümüze İdil Sempozyumu Bildirileri) Editör Yrd. Doç. Dr. M. Nesim DORU GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İDİL (Uluslararası Geçmişten Günümüze İdil Sempozyumu Bildirileri) Şırnak Üniversitesi Yayınları–2 ISBN : Web: www.sirnak.edu.tr e-posta: [email protected] Redaksiyon: Canser KARDAŞ-Ömer DORU Yapım - Baskı: Sanart Ajans Salihpaşa Cad. No: 58/12 Gaziosmanpaşa / İSTANBUL Tel: 0212 417 92 92 Birinci Baskı: 2000 Adet Basım Yeri – Tarihi: İstanbul – 2011 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İDİL (Uluslararası Geçmişten Günümüze İdil Sempozyumu Bildirileri), Editör M. Nesim Doru, Şırnak Üniversitesi Yayınları 2011/512 Sayfa – 1 Cilt Dizin ve kaynakça var. Kitabın içindeki makalelerden makale sahipleri sorumludur. Kitabın kullanım hakları “Uluslararası Geçmişten Günümüze İdil Sempozyumu” yetkili organlarına aittir. Kitabın tümü veya bir kısmı başka bir yerde izinsiz kullanılamaz. 163 FELSEFE TARøHøNDE SÜRYANøLERøN YERø VE ÖNEMø Yrd. Doç. Dr. M. Nesim DORU ùÕrnak Üniversitesi ølahiyat Fakültesi Özet Süryaniler, di÷er birçok millet gibi felsefi düúünce gelene÷ine katkÕda bulunmuúlardÕr. Süryanilerin felsefe tarihine katkÕlarÕ genelde øslam felsefesi içinde de÷erlendirilmiútir. Bu de÷erlendirmeler, Helen felsefesini Arapçaya aktaran Süryani çevirmenler etrafÕnda úekillenmiútir. Bu çalÕúmada Süryanilerin etkisinin sadece tercümelerle sÕnÕrlÕ olmayÕp, geniú etkileri olan önemli bir felsefi düúünce oldu÷unun altÕ çizilmiútir. Anahtar Kelimeler: Süryaniler, Felsefe, øslam Felsefesi, Nesturi, Yakubi. Abstract Syrians, like a lot of other nations, contributed to the tradition of philosophical thought. The contribution of Syrians to the history of philosophy avaluated mainly within the framework Islamic Philosophy. These avaluations, formed around the Syrian translaters who transfered Helen's Philosophy in Arabic. In this work it has been highlighted that the influence of Syrians was not only limited to the translations, but it was a important philosophical thought which had a broad effect. Key Words: Syrians, Philosophy, Islamic Philosophy, Nestorian, Yakubi Giriú Felsefi düúüncenin en önemli özelli÷i kümülatif olmasÕdÕr. Büyük düúünce akÕmlarÕnÕn meydana gelmesinde birden çok unsurun beraber rol aldÕ÷Õ bir gerçektir. Buna göre felsefi düúüncenin tarihsel geliúiminde Hint, Çin, Yunan, Roma, øslam, HÕristiyan, Yahudi gibi birçok medeniyetin katkÕsÕ vardÕr. Kaynaklarda bu medeniyetlerle ilgili olarak Süryanilerin adÕ HÕristiyan etkisi ile ilgili konularda hemen hemen hiç geçmemektedir. HÕristiyan etkisi denilince öncelikle ortaça÷ BatÕ felsefesi akla gelmektedir. Süryani etkisi daha çok øslam felsefesi ile ilgili kaynaklarda geçmektedir ki, øslam felsefesinin etkisi bile farklÕ sebeplerden dolayÕ dünya felsefe tarihi içinde çok az iúlenen bir konu olagelmiútir. Bu sebeple felsefe tarihi içinde Süryani etkisinin boyutlarÕ çok az bilinmektedir. Do÷u ve BatÕ medeniyetlerinin kavúak noktasÕnda aracÕ bir unsur olarak Süryanilerin felsefe tarihi içinde yerini belirlemek önemli oldu÷u gibi, “aracÕ unsur” olmayÕ aúan boyutlarÕnÕ gözler önüne sermek de o kadar önemlidir. Zira Süryani düúüncesi sadece Yunan bilim ve felsefesini øslam dünyasÕna aktaran bir “profesyonel mütercimler hareketi” olarak ele alÕnamaz. AynÕ zamanda bu düúünce, belli kaygÕlarla hareket 164 M. Nesim DORU eden ve önemli sistem filozoflarÕnÕ (Moúe Bar Kifo, Yahya Bar ‘adi, Bar Ebroyo gibi) yetiútirmiú bir düúüncedir. Süryani düúüncesinin felsefe tarihinde yerini belirlemek için bu düúüncenin tarihsel seyrinin temel basamaklarÕndan bahsetmek gerekir. Bu çerçevede öncelikli olarak Süryani düúüncesine kaynaklÕk eden Aristotelesçili÷in Yeni-Plâtoncu bakÕú açÕsÕyla yorumlandÕ÷Õ øskenderiye Okulu, ikinci olarak Mezopotamya’nÕn kuzeyinde kurulan Süryani düúünce kurumlarÕnda görülen kristolojik1 tartÕúmalar, üçüncü olarak Süryani düúüncesinin øslam felsefesi tarihindeki yeri ve önemi ve bu dönemde yukarÕdaki bütün aúamalara ba÷lÕ olarak ba÷ÕmsÕz sistem filozoflarÕnÕn görüúleri çerçevesinde Süryani düúüncesinin temel esaslarÕnÕ ele almak gerekir. Böylelikle Süryani düúüncesinin seyrini ele almak bizim felsefi düúüncenin temel karakteri olan kümülatifli÷ini de anlamamÕza yardÕmcÕ olacaktÕr. Zira felsefi düúüncenin dönemleri, her bir halkasÕ birbirine ba÷lÕ olan bir zincir misali birbirinden ayrÕ ele alÕnamaz. 1. øskenderiye Düúüncesi ve Süryaniler M.Ö. Dördüncü yüzyÕl, Helen site devletinin iflas etti÷i bir dönemdir. øçine kapanÕk, dar ve ihtiyaçlara cevap veremeyen site devletinin bu durumu büyük ölçüde Helen dünyasÕnda Aristoteles’in ölümünden sonra baú göstermiú olan kuúkuculu÷a ba÷lanÕr. Kuúkuculu÷un yarattÕ÷Õ travma o kadar büyük olmuútur ki, sonuçta Helen düúüncesi kendisine daha güvenli bir yer olan ve 331 tarihinde Büyük øskender tarafÕndan kurulan øskenderiye’de yer bulmuútur. øskenderiye düúüncesi, etkileri Suriye’de ve BatÕ Asya’da da görülen geniú bir kültür havzasÕ meydana getirmiútir. Helen felsefesinin kadim MÕsÕr ve Do÷u inanç sistemiyle karÕúarak ortaya çÕkan ve adÕna Helenizm adÕ verilen bu düúünce konsepti genel itibariyle bir Yeni-Plâtonculuk olmakla birlikte içinde Yeni-PythagorasçÕlÕk, Yahudi Felsefesi ve ølk HÕristiyanlÕk akÕmlarÕnÕn da oldu÷u göz önüne alÕndÕ÷Õnda Do÷u ve BatÕ arasÕnda bir köprü vazifesi gördü÷ü de anlaúÕlmaktadÕr. øskenderiye okulunun oluúturdu÷u Helenistik kültür havzasÕnÕn etkinli÷i øslam kültürünün bölgeye yayÕldÕ÷Õ 7. yüzyÕla kadar devam etmiútir.2 øskenderiye düúüncesinin Süryanileri ilgilendiren en önemli olayÕ ve düúünce hareketi Ariusçuluktur. øskenderiye Okulunda yetiúmiú bir rahip olan Arius (öl. 331)’un fikirlerinin oluúturdu÷u bu akÕm, kendisinden sonra Süryani düúüncesini derin bir tartÕúmaya sürüklemiútir. Ariusçuluk, kendine özgü bir felsefeden yoksun kiliseyi øskenderiye düúüncesi, Yeni-Plâtonculuk ve Aristotelyan metafizik ve psikoloji ile tanÕútÕrmÕútÕr. Arius, TanrÕ ve O÷ul’un beraber ezeli olamayaca÷ÕnÕ ve O÷ul’un zamanda yaratÕlmÕú oldu÷unu savundu. Ona göre Baba, bölünmeyi kabul etmeyen tek 1 Kristoloji, øs-Mesih’in tabiatÕ ile ilgili meydana gelen tartÕúmalar sonucu oluúan literatürün adÕdÕr. C.A. Qadir, “Alexandrio-Syriac Thought”, (M. M. Sharif, A History of Muslim Philosophy, Wiesbaden, 1963), volume:1, pp.112–3 2 FELSEFE TARİHİNDE SÜRYANİLERİN YERİ VE ÖNEMİ 165 ezeli varlÕk oldu÷undan O÷ul’un ondan gelmesi imkânsÕzdÕr. O÷ul, olsa olsa TanrÕ’nÕn elçisi olabilir.3 Arius’un fikirleri HÕristiyan teolojisinin en önemli meselesi olan “ezelilik” fikrini felsefi ve rasyonel açÕdan yorumlamaya dayanÕyordu. AslÕnda konu C.A. Kadir’in ifadesi ile “psikolojik” yani Aristoteles’in De Anima adlÕ eserinde ortaya koydu÷u insanÕn psiúik ve rasyonel yönünü açÕklamaya dayanÕyordu.4 Buna göre insan nefsi üçü (beslenme, duyma ve hareket etme) hayvanlarla ortak biri de (düúünme) sadece insana özgü dört melekeye sahiptir. øsa Mesih’in úahsÕnda bu melekelerin nasÕl beraber olaca÷Õ ve bunun rasyonel açÕdan açÕklanmasÕnÕn zorlu÷u, beraberinde problemler do÷urmuútur. øskenderiye okulunun Ariusçu görüúüne göre bu melekeler, øsa Mesih’in bedeninde erimiú(fused) halde bulunmaktadÕr. Bu düúüncenin karúÕsÕnda yer alan ve Antakya Okulunda örgütlenen Nestur (öl. 451)’a göre ise, øsa Mesih’in bu melekelerin ikisini de yani beúeri ve ilahi unsurlarÕn her birini de barÕndÕrdÕ÷ÕnÕ ve bu iki melekenin sonunda tek bir úahsa dönüútü÷ünü savunmuútur.5 Nihayetinde bu iki düúünce de øsa Mesih’te çift tabiatÕn olmasÕ noktasÕnda birleúiyorlardÕ. Ariusçuluk ve Nesturilik düúüncesi, kilisenin salt inanç do÷masÕna karúÕ gelerek felsefi nosyonlara baúvuruyordu. Bu düúünce, sÕrasÕyla 325 øznik Konsili6, bu konsilin kararlarÕnÕn pekiútirildi÷i 381 yÕlÕndaki Konstantinopel Konsili ve 431 yÕlÕnda toplanan Efes Konsilinde7 yargÕlanarak takipçileri baskÕ altÕna alÕndÕ. Buna karúÕlÕk Nesturilik Mezopotamya’nÕn de÷iúik bölgelerinde kurduklarÕ okullarda görüúlerini yaymÕúlar ve bu okullarda kristolojiyi Helen felsefesi ve mantÕ÷Õna göre yorumlamÕúlardÕr. Bu çabalarÕn sonucunda geniú bir felsefi birikim ortaya çÕkmÕútÕr. Süryanilerin øskenderiye’deki çalÕúmalarÕna dönecek olursak onlarÕn øskenderiye düúüncesine eklemlenmeleri ve bir felsefi cereyan olmalarÕ ilk defa bir Süryani (Yakubi) filozof olan Yahya en-Nahvî (450–530) ile baúlar. Nahvî, øskenderiye YeniPlâtonculu÷unun bir temsilcisidir. Bilindi÷i gibi øskenderiye düúüncesinde YeniPlâtonculuk, biri pagan karakterli olan ve öncülü÷ünü Pofiryus, Jamblikos, Plutarkos ve Proklus olan akÕm; di÷eri ise öncüleri en-Nahvî ve talebesi øskenderiyeli østefan olan HÕristiyan Yeni-Plâtonculu÷u olmak üzere iki kola ayrÕlmÕútÕr.8 Yahya en-Nahvî Okulu, Helen felsefesinden esinlenmekle beraber birçok konuda Aristoteles’in fikirlerini eleútirmiútir. Onun aynÕ okulun temsilcisi olan ve âlemin kadimli÷ini savunan Proklus ile olan tartÕúmalarÕ felsefe tarihinde önemli bir dönüm noktasÕ olarak kabul edilmelidir. Yahya, Proklus’Õn âlemin ezelili÷ini dokuz kanÕtla 3 Mehmet Çelik, Süryani Tarihi, Ayraç yay., Ankara, 1996, s. 109 C.A. Qadir, “Alexandrio-Syriac Thought”, p. 124 5 C.A. Qadir, “Alexandrio-Syriac Thought”, p. 125 6 øznik Konsili’nde Arius aforoz edildi ve dinin felsefi ve akli olarak açÕklanmayan dogmalarÕ oldu÷u deklare edildi. 7 Nestur, bu konsülde aforoz edildi ve Nesturilere úiddet politikasÕ uygulanmasÕna karar verildi. 8 Mehmed Bayrakdar, øslam Felsefesi Tarihi, TDV Yay., Ankara, 1997, s.33 4 166 M. Nesim DORU savundu÷u “Âlemin KÕdemi HakkÕnda”9 adlÕ eserine bir reddiye olarak yazdÕ÷Õ “Proklus’a Reddiye” adlÕ eserinde âlemin yaratÕldÕ÷ÕnÕ ve ezeli olmadÕ÷ÕnÕ felsefi kanÕtlarla ispatlamaya çalÕúmÕútÕr. Yahyâ’nÕn kullandÕ÷Õ kanÕtlar hüdus delili ve sonsuzca ardarda geliúin imkânsÕzlÕ÷Õ delili olup, Süryani düúünürlerin ve øslam kelamcÕlarÕnÕn uzun asÕrlar boyu bu konudaki en güvenilir kanÕtlarÕ olmuútur. øslam düúünürlerinden Gazâlî, Cüveynî, ùehristanî tarafÕndan kullanÕlan ve øbn Rüúd tarafÕndan øslam kelamcÕlarÕna atfedilen bu deliller,10 en-Nahvî’nin felsefe tarihindeki etkilerini göstermesi bakÕmÕndan önemli bir göstergedir. Öte yandan øslam düúüncesinde âlemin kÕdemini savunan Farâbî ve øbn Sina gibi filozoflar da Proklus’un kanÕtlarÕnÕ kullanmÕúlardÕr.11 Yahyâ en-Nahvî’nin etkileri sadece øslam düúüncesinde de÷il aynÕ zamanda Süryani düúünce açÕsÕndan da önemli etkiler yaratmÕútÕr. Yahyâ Aristoteles’in MantÕk külliyatÕ baúta olmak üzere birçok eserinin yanÕnda birçok Yunan filozof ve bilim insanlarÕnÕn eserlerini de úerh etmiútir. O, aynÕ zamanda teslis inancÕnÕn felsefi kanÕtlarla savunulmasÕnda ve ortodoks inancÕn savunulmasÕnda, di÷er inanç sahiplerine (Paganistlere ve Nesturilere) karúÕ apolojetik gelene÷in en önemli temsilcisi olarak kendisinden sonra gelen birçok Süryani düúünüre ilham kayna÷Õ olmuútur. Onun eserleri birçok Süryani düúünür tarafÕndan tercüme edilerek úerh edilmiútir.12 Süryanilerin felsefe tarihi içinde derin ihtilaflara konu olan kristolojik tartÕúmalarÕnda ve bu tartÕúmalarda kullandÕklarÕ felsefi argümanlarÕnda Aristoteles ve Platon gibi Helen filozoflarÕ ile yollarÕnÕn kesiúmesinde Yahya en-Nahvi’nin düúüncelerinin ve yönteminin etkisi büyük olmuútur. Yahya, Süryani düúüncesinde daha çok Yakubilik üzerinde ekili olmuútur. øskenderiye okulunun baskÕn düúüncesi Helen felsefesinin Do÷u düúüncesi ile yorumlanmasÕna dayandÕ÷Õ gibi Do÷u kutsal metinlerinin de Helen felsefesine göre yorumlanmasÕ esasÕ iúliyordu. Örne÷in Kitab-Õ Mukaddes sadece literal olarak de÷il aynÕ zamanda mistik bir yorumla yeniden ele alÕnÕyordu. Bu yaklaúÕm Süryani kültür havzasÕnda derin tartÕúmalara sahne olmuútur. Bir yandan mistik/BatÕni yorumlarÕ esas kabul eden yaklaúÕm, öte yandan sadece literal anlamlarÕn esas kabul edilmesi gerekti÷ini savunan alternatif düúünce okullarÕnÕn ortaya çÕkmasÕ, bizi øskenderiye 9 Bu kanÕtlar için bkz: Proklus, Hücecu Proklus fi KÕdemi’l-Âlem, çev: øshak b. Huneyn, (Abdurrahman Bedevî, el-Eflatuniyyetü’l-Muhdese ønde’l-Arab, Küveyt, 1977 içinde), ss.34–42 10 Harry Austryn Wolfson, Philosophy of The Kalam, England, 1976, pp.410–34 11 Nesim Doru, Do÷u’dan BatÕ’ya Köprü Süryaniler, Dipnot Yay., Ankara, 2007, ss.42-3 12 Ra’sü’l-AynlÕ Sargis, Yahya’nÕn yanÕnda okudu ve onun Kategoriler, Peri Hermeneias I. ve II. Analitikler, Topica ve øsagoji yorumlarÕnÕ ve Galen´in (Calinos) tÕp eserlerine yaptÕ÷Õ úerhi Süryanice´ye çevirdi. Severiyos Sebuht, Yahya’nÕn Euklides ve Batlamyus’a ait eserlerin úerhlerini ve Teleskop eserini çevirdi. UrfalÕ Yakub ise øskenderiye Oklunda felsefe, mantÕk ve Kitab-Õ Mukaddes yorumu ilimlerini ö÷rendikten sonra Yahya’nÕn úerhlerini çevirdi ve Hexaemeron (AltÕ Gün) eserini de úerh etti. Araplar´Õn Psikoposu Gorgis de Aristoteles’in Organon külliyatÕnÕ çevirdi sonra da Yahya en-Nahvi’nÕn açÕklamalarÕ yardÕmÕyla onlarÕ açÕkladÕ. Musa øbn Kifa (Muúe Bar-Kifo/öl. 903) ise, Yeni Ahid Yorumunda ve Nefs adlÕ eserinin birçok yerinde referans olarak Yahya en-Nahvi’ye dayanmÕútÕr. Yahya en-Nahvi´nÕn Teslis inancÕnÕ felsefi argümanlarla kanÕtlama çabasÕnÕn oluúturdu÷u gelenek, Tikritli Ebu Raita ve Yahya øbn ‘Adi gibi filozoflar tarafÕndan da devam ettirilmiútir. Nesim Doru, Do÷u’dan BatÕ’ya Köprü Süryaniler, s.45 FELSEFE TARİHİNDE SÜRYANİLERİN YERİ VE ÖNEMİ 167 okulu ile beraber di÷er Süryani okullara götürmektedir. Bu okullar, Süryanilerin kristolojik tartÕúmalarda baú gösteren ihtilaflarÕna sahne olacak ve Aristotelesçilik, StoacÕlÕk, Plâtonculuk, Mistik/Tasavvufî akÕmlar ile daha birçok fikri yöneliúler ortaya çÕkacaktÕr. Bu çerçevede øskenderiye düúüncesinin, Suriye ve Mezopotamya’da yeni merkezlerin kurulmasÕyla zamanla önemini yitirmesi ile beraber bu felsefi gelenek de yeni kurulan merkezlere taúÕnmÕútÕr. Bu merkezlerin en önemlileri Antakya, Urfa, KÕnniúrin, Harran, Ra’sü’l-‘Ayn, Nusaybin ve Cündiúapur gibi okullardÕr. 2. Nestûrî-Yakûbî Çekiúmesi ve Mezopotamya’da Süryani Düúünce OkullarÕ øskenderiye okulundaki felsefi tartÕúmalarÕn Mezopotamya bölgesine yayÕlmasÕ ile beraber Süryaniler de teolojik-felsefi tartÕúmalarÕ kurumsal olarak sürdürmüúlerdir. TartÕúma genel itibariyle biri øsa Mesih’in tabiatÕnda hem beúeri hem de ilahi unsurun oldu÷unu savunan çift tabiatçÕlar (Diyofizitçiler/Nesturiler) di÷eri øsa Mesih’in tabiatÕnda sadece ilahilik unsurunun oldu÷unu savunan tek tabiatçÕlar (Monofizitçiler/Yakubî) arasÕnda olmak üzere iki ana akÕm üzerinden yürüyordu. TartÕúmalarÕn büyümesi üzerine 450–457 tarihlerinde toplanan KadÕköy Konsili, daha önce toplanan konsillerin aksine øsa’da çift do÷anÕn oldu÷una karar verdi. Bu konsilin kararlarÕ tartÕúmalarÕ daha da alevlendirdi. Sonuç Nesturilerin lehine gibi görünüyorsa da aslÕnda büyük bir tenakuz yaúanÕyordu. Bir taraftan Nestur mahkûm ediliyor ama teolojisi kabul ediliyordu. Yakubiler ise teolojilerinin mahkûm edilmesinin kÕzgÕnlÕ÷Õ içindeydiler.13 KadÕköy Konsili sadece Nesturi ve Yakubileri de÷il bütün bir do÷u kilisesini küstürmüútü. Bu konsilin sonucunda HÕristiyanlÕk dünyasÕ Do÷u ve BatÕ HÕristiyanlÕ÷Õ olmak üzere ikiye ayrÕldÕ. BatÕ HÕristiyanlÕ÷Õ Yunanca konuúan ve østanbul Piskoposlu÷una ba÷lÕ kiliseler ile Roma Piskoposlu÷una ba÷lÕ Latin kiliselerinden oluúuyorken, Do÷u HÕristiyanlÕ÷Õ ise Melkitler, Do÷u ve MÕsÕr kiliselerinden (Nesturiler, Antakya, KÕpti, Filistin ve KÕbrÕs Kilisesi) oluútu.14 Konumuz açÕsÕndan bakacak olursak; bu konsilden sonra Nesturiler ve Yakubiler, Suriye ve Mezopotamya’da kurduklarÕ okullarda görüúlerini savunmak için felsefi ve teolojik tartÕúmalara yo÷unlaúmÕúlardÕr. Kendilerine baskÕ yapan yönetimin dili olan YunancayÕ terk ederek e÷itim ve ibadet dillerini özellikle Süryanice yapmaya özen gösterdiler. Felsefi eserleri kurumsal ve sistematik bir biçimde Süryaniceye çevirmeye baúladÕlar.15 Öte yandan Süryanilerin kendi aralarÕndaki teolojik ihtilaflar da bu okullarda varlÕ÷ÕnÕ sürdürüyordu. EsasÕnda mesele tamamen teolojik ihtilaflardÕ. HÕristiyanlÕ÷Õn TanrÕ’nÕn vücud, ilim ve hayat sÕfatlarÕ etrafÕnda dönen ve bunlarÕn her birini ayrÕ bir zat olarak 13 Mehmet Çelik, Süryani Tarihi, s.219 Mehmet Çelik, Süryani Tarihi, s.267 AyrÕca bkz: Teodor Abu-Kurra, Meymer fi-SÕhhati Dini’l-Mesihi, Núr: Par Le P. Constantin Bacha, Roma, 1905, ss.23–27 15 C.A. Qadir, “Alexandrio-Syriac Thought”, p. 125 14 168 M. Nesim DORU gören ekanim/hypostaslar16 inancÕ, Yeni-Plâtonculu÷un Bir, AkÕl ve Âlemin Nefsi üçlüsünden de etkilenerek yorumlandÕ. Yakubilere göre üç hypostas, her biri bir zat olan ayrÕ ayrÕ úeylerdir. Çünkü ilim ve hayat, vücuttan baúka úeylerdir. Nesturiler’e göre ise, ilim vücuttan ayrÕ bir úey olmadÕ÷Õ gibi hayat da ondan baúka úey de÷ildir. Nesturiler’e göre hypostaslar, ibarede üç olsa da gerçekte birdirler. Vücut, bir cevherdir ve tektir, çokluk kabul etmez. ølim ve hayat sonunda vücudun yetkinli÷i ile vardÕrlar. Böylelikle, Nestriler, kâinatta bir birlik düúüncesinin hâkim oldu÷unu ve her úeyin özünde bu birli÷e irca edildi÷ini savunmuúlardÕr. Nesturiler, dünyadaki birlik gibi, felsefe ve dinin de özünde bir oldu÷unu düúünüyorlardÕ. Ancak Yakubiler, felsefe ve din arasÕnda mesafeler koyarak ikisinin iki ayrÕ yol oldu÷unu ve kilise gereklerinin felsefi hakikatten daha üstün oldu÷unu savunuyorlardÕ. Böylelikle Nesturiler felsefi nosyonlarÕ kullanÕrken Yakubiler ise daha çok dini bir jargon geliútirmiúlerdi. Nesturi ve Yakubi ayrÕlÕ÷Õ Süryanileri hem dini açÕdan hem de siyasi, co÷rafi ve dil açÕsÕndan bölmüútür. Böylelikle Süryaniler Do÷u Süryanileri (Nesturiler) ve BatÕ Süryanileri (Yakubiler) olmak üzere ikiye ayrÕlmÕúlardÕr. Nesturiler daha çok Pers ülkesi sÕnÕrÕnda veya içlerinde yaúamÕú, Yakubiler ise daha çok Do÷u Roma ømparatorlu÷u sÕnÕrlarÕnda yaúamÕúlardÕr. øki topluluk da içinde bulunduklarÕ toplumun kültüründen etkilenmiútir. Nesturiler, Pers-Zerdüút gelene÷inin etkisinde kalÕrken Yakubiler ise daha çok Greko-Romen tesirlerle úekillenmiúlerdir. Mesela kristolojik tartÕúmalarda bunun somut bir örne÷ini verebiliriz. Nesturiler, konuyu øsaMesih’in sembolik kiúili÷i ile yorumlayÕp özünde birlik düúüncesini savunurken; Yakubiler ise, konuyu øsa-Mesih’in bedenini tanrÕlaútÕrmak suretiyle materyalist bir bakÕúla ele almÕúlardÕr. Nesturi ve Yakubi Süryaniler, kendilerini savunmak ve görüúlerini sa÷lamlaútÕrmak için Aristoteles felsefesine baúvurmuúlardÕr. Ancak felsefeye yaklaúÕm tarzlarÕ açÕsÕndan aralarÕnda önemli bir fark da vardÕ. Nesturiler, Aristoteles felsefesini içinde bulunduklarÕ Pers toplumu ve do÷u inançlarÕ ile uzlaútÕrmak suretiyle yorumluyorlardÕ. Çünkü hem Aristoteles felsefesinin hem de do÷u mistik inançlarÕnÕn gerçek oldu÷una inanÕyorlardÕ. Yakubiler ise, Aristoteles’i daha çok mantÕkçÕ kiúili÷i ile öne çÕkan bir tarzda okuyor ve felsefeye dini inançlarÕnÕ destekleyen malzemeler gözüyle bakÕyorlardÕ.17 Onlar için felsefe (mantÕk), dini görüúlerini destekleyen bir malzeme oldu÷unda do÷ru, dini do÷rularla çeliúti÷inde ise yanlÕútÕ. 16 TanrÕ için gerçekliklerini ifade etmek amacÕyla kullanÕlan hypostaslar (ekanim) ifadesi yerine bazen eúya veya meani ifadelerinin kullanÕldÕ÷Õ da görülür. Bu terimlerin analizi için bkz: H.Austryn Wolfson, Kelâm Felsefeleri, çev: KasÕm Turhan, Kitabevi Yay., øst., 2001, ss. 88–9 17 Nesim Doru, Do÷u’dan BatÕ’ya Köprü Süryaniler, ss. 100–1 FELSEFE TARİHİNDE SÜRYANİLERİN YERİ VE ÖNEMİ 169 Mezopotamya’da bulunan okullarÕn hepsi, Nesturî ve Yakubi çekiúmesine úahit olmuúlardÕr. Bu okullar gâh Nesturilerin gâh Yakubilerin eline geçmiútir. Arius, Nestur ve çift do÷a yanlÕsÕ Süryaniler sürekli muhalefette kaldÕklarÕ için daha dinamik bir yapÕya sahip olmuúlardÕr. Tek do÷a yanlÕsÕ Süryanilerin hâkim oldu÷u okullar bir bir ele geçirilince, Yakubiler, kendilerine daha güvenli okullar buluyor bir süre sonra o okul da Nesturilerin eline geçiyordu. Bu durum ya okulun kapatÕlmasÕ ya da Nesturi bilginlerin kaçmasÕ ile sonuçlanÕyordu. ùimdi bu okullarÕ daha yakÕndan ele alaca÷Õz. øskenderiye okulundaki mistik e÷ilim karúÕsÕnda Antakya Okulu farklÕ bir tarz geliútirmiútir. øskenderiye Okulu felsefi e÷ilim olarak Aristoteles felsefesini sembolik olarak kabul ettikleri Platon felsefiyle yorumluyorlardÕ. Okula hâkim düúünce YeniPlâtonculuktu. Buna ba÷lÕ olarak øskenderiye Okulu Kutsal Kitap yorumlarÕnÕ basit (literal), sembolik (manevi-batini) ve psikolojik olmak üzere üç ayrÕ yöntemle ele alan bir hermenötik geliútirmiúlerdi. Bunun karúÕsÕnda yer alan Antakya Okulu ise, felsefi e÷ilim olarak Platon felsefesini Aristoteles’in düúünceleri ile açÕklÕyorlardÕ. Onlar için mantÕk her úeydi. Bu sebeple Aristoteles mantÕ÷ÕnÕ düúüncelerinin merkezine yerleútirmiúlerdi. Mesela Aristoteles’in Peri-Hermeneias ve I. Analitikler adlÕ eserlerini Süryaniceye çeviren ilk kiúi olarak kabul edilen Probus (öl. 304),18 mantÕk eserlerine olan ilgisi ile ön plana çÕkmÕútÕr. Bu okulda yetiúen Diyodoros (öl. 392), AltÕn A÷ÕzlÕ Yuhanna (öl. 407) ve Teodoros (öl.428) gibi düúünürler ise Kutsal Kitap yorumunda geliútirdikleri literal anlam hermenöti÷i ile ön plana çÕkmÕúlardÕr. Diyodoros’un günümüze kadar gelen eserleri arasÕnda birkaç yorum parçacÕklarÕ ile “Mezmurlar AçÕklamasÕ” vardÕr. Onun yorumu sembolik ve mecazî yorumlara kaçmadan, ilk anlaúÕlan açÕk-seçik anlama dayanan bir yöntemdir. Bu yöntem, Antakya Okulu ile bütünleúmiútir. Buna göre, dini metinler üzerinde özenle düúünülür ve e÷er olanaklÕ ise yorumu yapÕlÕr. øskenderiye Okulunun tersine gerçek dÕúÕ ve sembolik yorumlardan kaçÕnÕlÕr.19 Teodoros ise çalÕúmalarÕnÕ Kitab-Õ Mukaddesin tefsiri üzerine yo÷unlaútÕrmÕútÕr. Onun da takip etti÷i yöntem, kutsal ayetleri literal anlamlarÕ ile ele almaktÕr.20 Antakya Okulunun Aristoteles’in mantÕ÷ÕnÕ merkeze alan yöntemi özellikle Nesturiler üzerinde etkili olmuútur. Nitekim okulun da÷ÕlmasÕndan sonra Urfa Okulunda özellikle Diyodoros ve Teodoros’un eserleri Süryaniceye çevrilerek Nesturilerin önemli bir kayna÷Õ haline gelmiútir. AltÕn A÷ÕzlÕ Yuhanna ise, eserlerinde genellikle dini hitabet tarzÕnÕ seçmiú ve HÕristiyan inançlarÕ ile çeliúen pagan karakterli felsefenin zararlarÕndan bahsetmiútir. Ona göre bu tür felsefe, insanlarÕ tapÕnmadan ve zühd ile inzivadan alÕkoyan bir disiplin oldu÷u, mucize ve harikulade olaylarÕ inkâr etti÷i için zararlÕdÕr.21 Yuhanna’nÕn bu felsefe karúÕtlÕ÷Õ daha çok Nesturi karúÕtlarÕ üzerinde etkili olmuútur. Görüldü÷ü gibi Nesturilik ve felsefe birbirinden ayrÕlmaz bir bütünlük içinde Süryani düúüncesinin önemli bir kÕsmÕnÕ oluúturuyordu. 18 T.J. De Boer, øslam’da Felsefe Tarihi, çev: Yaúar Kutluay, Anka yay., øst., 2001, s. 35 Paul Feghali, “Diyodoros et-Tarsusi ve Asarahu”, Meúrik, 2001, s.208 20 Paul Feghali, Teodoros:Uskufu’l-Massisa ve Mufessiru’l-Kutübi’l-ølahiyye, Daru’l-Meúrik, Beyrut, 1993, ss. 30–1 21 Abdulmesih Zahar, el-KÕddis Yuhanna ez-Zehebi’l-Fem, Daru’l-Meúrik, Beyrut, 1993, s. 22 19 170 M. Nesim DORU Urfa Okulu, miladi ikinci yüzyÕldan itibaren faaliyet gösteren ünlü bir okuldu. Dördüncü yüzyÕlda ise Persliler tarafÕndan Yunanca e÷itim vermek amacÕyla tekrar kurulan bir ikinci okul daha vardÕr ki beúinci yüzyÕlda bu okul Yunancadan Süryaniceye yapÕlan çevirilerle tanÕnmÕútÕr. Bu dönemde okul, Antakya Okulundan buraya sÕ÷ÕnanlarÕn etkisi ve Nesturilerin çalÕúmalarÕ ile sÕkÕntÕlÕ zamanlar geçirmiútir. Bu dönemde ön plana çÕkan kiúi øbas (435–457)’tÕr. Aristoteles’in Hermenetica’sÕ ve Porfyrius’un øsagoji adlÕ eserinin de bulundu÷u Yunan felsefesine ait birçok eseri, Teodoros ve Diyodoros’un yapÕtlarÕnÕ Süryaniceye çeviren22 øbas ve ö÷rencilerinin çalÕúmalarÕndan duyulan rahatsÕzlÕk sebebiyle okul ømparator Zenon tarafÕndan 489 yÕlÕnda kapatÕlmÕú ve baúta okulun baúkanÕ olan Narsay (öl. 502) olmak üzere burada faaliyet gösteren ilim adamlarÕ da Nusaybin’e gitmiúlerdir.23 Narsay’Õn Urfa’dan Nusaybin’e taúÕnmasÕ ile birlikte Nusaybin Okulu Nesturî düúüncesinin kalesi olmuútu. Nusaybin Okulunda yetiúen Abrohom Bet-Rabban (öl.569), Arzunlu Yeúo-Yahb (öl.571), Abrohom Bar-Kardoyo (öl.572) ve Erbilli Hnono (öl. 607) gibi teolog ve filozoflar kristolojik tartÕúmalarda ve Kitab-Õ mukaddes yorumlarÕnda Nesturî gelene÷i sürdürerek Teodoros ve Diyodoros tarafÕndan geliútirilen hermenöti÷i takip ettiler. Bununla beraber aynÕ zamanda Aristoteles’in Organon ve Porfyrius’un øsagoji adlÕ eserlerinde ortaya koyduklarÕ esaslar üzerinde de önemle durdular. Bu dönem, Nusaybin akademisi için bir “Rönesans” olarak kabul edilmektedir.24 Ancak Nusaybin Okulunda bu gelene÷e karúÕ çÕkÕp özellikle Teodoros’un Kutsal Kitap yorumlarÕna alternatif olarak AltÕn A÷ÕzlÕ Yuhanna’nn görüúlerini devam ettiren Hnono’nun muhalefetinden25 sonra Nusaybin Okulu da eski görkemli günlerini kaybetmiútir. Bu okullardan baúka bahsedece÷imiz birkaç okul daha bulunmaktadÕr. Re’sü’l-Ayn Okulu, adÕ felsefi eserlerin ilk defa Yunancadan Süryaniceye çevrilmesi iúinde Probus ile beraber anÕlan Re’sü’l-AynlÕ Sargis (öl. 536)’i yetiútirmiútir. Sargis, Aristoteles’in Kategoriler, Peri-Hermeneias, De Anima ve Porfyrius’un øsagoji eserlerini Süryaniceye çevirerek úerh etmiútir.26 Bir di÷er okul da KÕnniúrin Okulu’dur. Bu okulda Aristoteles’in mantÕk eserleri özellikle Kategoriler üzerinde çalÕúmalar yapÕlmÕútÕr.27 Severiyos Sebuht (öl. 667), Urfa’lÕ Yakub (633–708) ve Araplar´Õn Piskoposu Gorgis (öl. 724) bu okulda yetiúen önemli filozoflardÕr.28 Sebuht, Aristoteles’in II. Analitikler eserini özetlemiú, Retorik adlÕ eserinin bazÕ bölümlerini açÕklamÕú ve Peri Hermeneias’Õn hepsini açÕklamÕútÕr.29 UrfalÕ Yakub’un, Yunan felsefesine ait birçok eseri Süryaniceye çevirdi÷i kaynaklarda geçmesine 22 William Wright, A Short History of Syriac Literature, London, 1894, p. 49 F.X.E. Albert, “The School of Nisibis”, The Catholic University Bulletin, Volume: 12, 1906, p.160 Arthur Vööbos, History of The School of Nisibis, CSCO 266, Subsida 26, Louvain, 1965, pp. 212–3 25 Adday ùer, Nusaybin Akademisi, çev: Nesim Doru, Yaba Yay.,øst., 2006, s.69 26 William Wright, A Short History of Syriac Literature, s. 91; Nihat Keklik, øslam MantÕk Tarihi, Edebiyat Fakültesi BasÕmevi, øst., 1969, C. 1, ss. 23–4 27 Khalil Georr, Les Categories D’Aristote Dans Leurs Versions Syro- Arabes, Institut Français de Damas, Beyrouth, 1948, pp. 25–32 28 Philip de Tarrazzi, Asru’s-Suryan ez-Zehebi, Halep, 1991, s. 17 29 Elbir Ebuna, Tarihu’l-Keniseti’s-Süryaniyye es-ùarkiyye, Dar ul-MaúrÕk, Beyrut, 1993, C. 2, s. 92 23 24 FELSEFE TARİHİNDE SÜRYANİLERİN YERİ VE ÖNEMİ 171 ra÷men, günümüze sadece Aristoteles’in Kategoriler adlÕ eserinin çevirisi ve kendisine ait felsefi terimleri içeren mektubu kalmÕútÕr.30 Gorgis ise, Aristoteles’in Organon adlÕ eserini Süryaniceye çevirerek her bir bölümü için bir baúlÕk koymuútur.31 Bahsetmeden geçemeyece÷imiz bir di÷er okul Harran Okulu’dur. Harran’da kurulan okul, øskenderiye’den Antakya’ya göç eden gelene÷in bir devamÕ idi. KaynaklarÕn bildirdi÷ine göre bu akademiyi Antakya’dan Harran’a taúÕyanlar, biri HarranlÕ di÷eri Mervli olan iki bilgindi.32 Bu okulda Teodor Ebu Kurra (755–829) ve sonraki zamanlarda çalÕúmalarÕ ile Süryani ve øslam felsefesi tarihinde etkili bir isim olan Sabit Bar Kurra (821–901) yetiúmiútir. Söz konusu etti÷imiz okullarÕn potansiyeli, teolojik ihtilaflardan do÷an yÕpranmalardan, siyasi ve konjonktörel sebeplerden dolayÕ bir süre sonra dönemin ünlü bir okulu olan Cündiúapur Okulu’na taúÕnmÕútÕr. 525 yÕlÕnda Bizans ømparatoru Jüstinyanus’un Atina Felsefe Okulu’nu kapatmasÕ üzerine, buradan kaçan bilim insanlarÕ ve filozoflar Cündîúapûr’a gelmiúler ve burada øskenderiye Okulu’na benzeyen bir okul kurmuúlardÕ. Öte yandan yukarÕda ele aldÕ÷ÕmÕz Süryani-Nesturi düúünce gelene÷i de Cündiúapûr’a gelip yerleúmiúti. Tüm bu etkenlerden baúka, Antakya üzerinden do÷rudan Cündîúapûr’a uzanan bir hareketlilik ve bu hareketlili÷e ilave olarak Hint ve Çin gelene÷inden gelen birçok doktor ve düúünürün Cündîúapûr’da yerleúmiú olmasÕ, bu okulun temsil etti÷i düúüncenin keyfiyetini ve etkinli÷inin gücünü göstermesi bakÕmÕndan önemlidir.33 3. øslam Felsefesinde Süryani Etkisi YukarÕda ifade etti÷iz gibi Süryani düúüncesi, øslam dünyasÕna intikal etmeden önce Cündiúapur’da bir araya gelmiúti. Cündiúapur Okulunda temsil edilen Süryani düúüncesi daha çok Nesturilikti. Nesturilik düúüncesi; Antakya, Urfa ve Nusaybin okullarÕnda temsil edildikten sonra Cündiúapur üzerinden øslam dünyasÕnÕn kalbi olan Ba÷dat’a intikal etti. Öte yandan Yakubilik düúüncesi ise, Re’sül-Ayn, KÕnniúrin ve Harran Okulu üzerinden önce Tikrit’e oradan da Ba÷dat’a gelip yerleúmiúti. Tikrit, hem Do÷u Süryani Kilisesinin hem de Süryanilerin felsefi düúünce merkezlerinden biri olmasÕ açÕsÕndan önemlidir.34 Konumuz açÕsÕndan önemi ise, Yakubi Süryanilerin merkezi olmasÕ ile ön plana çÕkmasÕ ve burada birçok Yakubi Süryani filozof ve teologun yetiúmiú olmasÕdÕr. Süryani düúüncesinin øslam dünyasÕna intikal etmesi, øslam dünyasÕnda Emeviler döneminde Halid b. Yezid (öl. 704)’in Helen bilimine dair eserleri Arapçaya tercüme ettirmesi faaliyetini hÕzlandÕrmÕútÕr. Süryani düúünürler ve mütercimler øslam RönesansÕ olarak kabul edilen bu sürece aktif olarak katÕlmÕúlardÕr. 30 William Wright, A Short History of Syriac Literature, s. 149 Elbir Ebuna, Tarihu’l-Keniseti’s-Süryaniyye es-ùarkiyye, Daru’l-MaúrÕk, Beyrut, 1993, C. 2, s. 93 32 Hilmi Ziya Ülken, UyanÕú Devirlerinde Tercümenin Rolü, , Ülken Yay., øst., 1997, s. 82 33 Süryanilerde felsefi okullar için bkz: Nesim Doru, Do÷u’dan BatÕ’ya Köprü:Süryaniler, ss.33-89. 34 øshak Sâkâ, Suryan (øman ve Hadare), Halep, ts., c.3, s.438 31 172 M. Nesim DORU øslam dünyasÕnÕn dÕúa açÕlma iradesinin en güçlü his edildi÷i dönem ise Abbasiler dönemidir. Bu dönemde de hem Ba÷dat’ta bulunan Nesturiler hem de Tikrit’te yerleúen Yakubiler, sürecin en önemli unsuru olmuúlardÕr. Ba÷dat, o dönemde Nesturiler için bir merkez idi. Burada tercüme faaliyetine katÕlan Nesturiler arasÕnda Yahya (Yuhanna) el-Batrik (815), Kusta Bar-Luka (820–900), Huneyn Bar- øshak (810–875) ve o÷lu øshak Bar-Huneyn (911) ve Matta Bar-Yunus (940) gibi ilim adamlarÕ sayÕlabilir. Yahya Bar-‘Adi (896–974), Bar-Zur’a (331–398), Bar-Hammar (942–1017), Tikritli Ebu Rayta, Tikritli Yahya Bar-Cerir ve Tikritli Ebu Sa’d FazÕl gibi bilginler ise, Tikrit kökenli ama Ba÷dat’a yerleúen Yakubi ilim adamlarÕ arasÕnda ön plana çÕkan isimlerdir. Süryaniler, Abbasiler döneminde belki de tarihin tanÕklÕk etti÷i en büyük çeviri hareketinin önemli bir parçasÕ olarak rol aldÕlar. øslam toplumunun belirli ve spesifik bir grubuna ait olarak de÷il, aksine toplumun tüm taraflarÕnca yürütülen bir etkinli÷in “aracÕ” unsuru35 olan Süryanilerin bu dönemde bu rolde olmalarÕnÕn felsefe tarihi açÕsÕndan önemi büyüktür. Ancak ifade etmeliyiz ki Süryaniler sadece Helen kültürünün “øslamlaútÕrÕlmasÕ” sürecinde sadece “aracÕ” bir unsur olarak de÷il aksine bu serecin her aúamasÕnda etkili olmuúlardÕr. Süryaniler ve Müslüman düúünürler arasÕndaki etkileúimin ilk erken örneklerinden biri Yahya ed-Dimeúkî (öl. 754?)’nin bir Müslüman ile bir HÕristiyan arasÕndaki hayali tartÕúmayÕ ele aldÕ÷Õ risalesidir.36 Bu eserinde Dimeúkî, yaratma, kelam (logos), ezelilik, teslis uknumlarÕ ve TanrÕ’nÕn sÕfatlarÕ gibi meseleleri ele almaktadÕr. Bu diyalog Müslüman ve HÕristiyan diyaloglarÕnÕn baúlangÕcÕ olarak kabul edilmektedir ki, bundan sonra devam edecek olan entelektüel ve felsefi etkileúimin düzeyi açÕsÕndan önem arz etmektedir. HÕristiyan teologlar ve Müslüman filozof ve kelamcÕlar arasÕndaki bu teolojik ve gittikçe felsefileúen tartÕúmalar Helen felsefi eserlerin Süryaniler eliyle Arapçaya aktarÕlmasÕ sürecinde ivme kazanmÕútÕr. ølk etkileúimler bazen tepki úeklinde olmuútur ki bunun en önemli örne÷i Ebu Said el-Sirafi (ö.979) ile mantÕkçÕ Ebu Biúr Matta øbn Yunus (ö.940) 37 arasÕnda mantÕk-gramer iliúkisi ile ilgili meydana gelen tartÕúmadÕr. Bu tartÕúmada Müslüman dil bilginleri MantÕ÷Õn üniversal bir dil oldu÷una karúÕ 35 Çeviri hareketinin detaylarÕ için bkz: Dimitri Gutas, Yunanca Düúünce Arapça Kültür, çev: Lütfü ùimúek, Kitap YayÕnevi, øst., 2003, ss.121-146 36 Bkz: Harry Austryn Wolfson , Philosophy of The Kalam, p.310-1 37 Aslen YunanlÕ bir filozof ve mütercim olan Matta, Nesturi HristiyalardandÕ. Ba÷dat’ta Yahya elMervezi’den mantÕk dersleri alan Matta, aynÕ zamanda Fârâbi’ye de hocalÕk yapmÕútÕr. YaúadÕ÷Õ dönemde mantÕkçÕlar arasÕnda saygÕn bir yere sahip olan mütercimin tercüme etti÷i eserlerin ço÷u Süryanice’den Arapça’ya olup, Aristoteles’e aittir. Bu eserler úunlardÕr: “Sofistika”, “Poetika” “Metafizik” in bir kÕsmÕ “el-Kevn ve’l-Fesad”, “el-Asâru’l-Ulviyye”, “Meteorologia”, “II. Analitikler”, “Fizik” ve Porphyrius’un “øsagoji” adlÕ eseridir. øbn Ebi Useybia, Uynu’l-Enba Fi- Tabakati’l-Etibba, Daru’l-Kutubi’l-ølmiyye, Beyrut,1998,s.292 FELSEFE TARİHİNDE SÜRYANİLERİN YERİ VE ÖNEMİ 173 çÕkarken, Süryani mantÕkçÕlar ise Aristoteles mantÕ÷ÕnÕn üniversal karakterine vurgu yapÕyorlardÕ.38 Süryani ve Müslüman bilginlerin düúünsel etkileúimlerinden biri de øslam filozofu øbn øshak el-Kindi (öl. 866) ile Tikritli Ebu Raita (öl.829) arasÕndaki tartÕúmadÕr. Tikritî, TanrÕ’nÕn töz bakÕmÕndan ‘bir’ ama hipotetik olarak üç oldu÷unu savunmuútur. Kindi ona karúÕ bu görüúünü eleútiren “er-Redd ale’n-Nasara/Hristiyanlara Reddiye” adlÕ eserinde TanrÕ’ya hangi anlamlarda ‘bir’ denilebilece÷ini ve HÕristiyanlarÕn TanrÕ’ya hangi anlamda ‘bir’ dediklerini izah ederek TanrÕ’ya ilineksel anlamda bir denilemeyece÷ini ifade etmiútir. Ünlü HÕristiyan teologu ve filozofu Yahya Bar ‘Adî (öl. 974)39 ise yaklaúÕk bir asÕr sonra Kindi’ye karúÕ bir reddiye yazarak HÕristiyanlarÕn teslis inancÕnÕn ‘üçlü birlik’ inancÕ oldu÷unu savunmuútur. TanrÕ’nÕn bir anlamda ‘bir’, baúka anlamda da çok oldu÷unu öne süren øbn ‘Adî’ye göre TanrÕ, ne cins, ne tür ne de araz anlamÕnda birdir. Bir için Aristoteles’in yaptÕ÷Õ tanÕmlarÕn içinden “konu ve tanÕm bakÕmÕndan bir olan” anlamÕn geçerli oldu÷unu ve TanrÕ’nÕn hipotetik varlÕklarla beraber ezeli oldu÷unu savunmuútur. øbn ‘Adi, bu terkibin ezelili÷e engel olmadÕ÷ÕnÕ, çünkü sonradan meydana gelen bir terkip de÷il aksine ezelde bir terkip oldu÷unu iddia etmiútir.40 øbn ‘Adî, bu konuda HÕristiyanlarÕn “üçlü birlik” anlayÕúÕna karúÕ bir reddiye yazan Ebu øsa el-Varrak’Õ (öl.861) hedef alarak ona karúÕ da bir reddiye yazmÕútÕr.41 YukarÕda anlattÕ÷ÕmÕz reddiyeler gelene÷inin örnekleri øslam felsefesi ve Süryani düúüncesinin etkileúimi için öne çÕkan en önemli örneklerdir. Süryani filozoflarÕn øslam filozoflarÕna mantÕk ve felsefe talimi hususunda öncülük ettikleri bir gerçektir. AltÕncÕ yüzyÕlda yazÕlan ve Süryani kilise ve manastÕrlarda büyük ra÷bet gören østefan Bar Sodyeli (öl.510)’ye ait ‘ørisavis’ adlÕ eser muhtemelen dokuzuncu yüzyÕlda Arapçaya çevrilmiú ve øslam filozoflarÕ øbn Sina ve Gazâli’nin mistik/tasavvufî görüúleri üzerinde etkili olmuútur.42 Fârâbi’nin (öl.950) Ba÷dat’ta kurulan Aristotelesçi Okulun baúÕnda bulunan Süryani bir filozof olan Ebu Biúr Metta øbn Yunus (öl.940)’un yanÕnda yetiúti÷i bilinmektedir.43 Bu çerçevede øslam felsefesinin 38 Ebu Hayan Tevhidi, el-ømta Ve'l-Muanese, el-Mektebetü'l-Asriyye, Beyrut, 1953, c.1, s.110; elMukabesat,el-Matbaatu'r-Rahmaniyya, MÕsÕr, 1929, s.71 39 Tikritli bir Süryani Yakubi olan øbn ‘Adi, Süryanilerin yetiútirdi÷i en meúhur ilim adamlarÕndan biridir. Ebu Biúr Metta ve Fârâbi’den mantÕk ve felsefe dersleri okumuú, özellikle mantÕ÷a duydu÷u ilgi ve bu sahadaki derinli÷i kendisine “el-MantÕki” denilmesine sebep olmuútur. Yahya’nÕn ço÷u te’lif olmak üzere 150’yi aúkÕn eseri oldu÷u kaynaklarda geçmektedir. Bkz: Sahban Halifât, Makalatu Yahya b. Adi elFelsefiyye, Amman,1988,ss.24-36; Gerhard Endress, The Works of Yahyâ øbn ‘Adî, Wisbaden, 1977,ss.VIIXII 40 øbn ‘Adî ve Kindî’nin reddiyeleri için bkz: Yahya øbn ‘Adi, Tebyinu Galat Ebu Yusuf Yakup øbn øshak elKindî Fi Mekaletihi Fi’r-Red ‘Ale’n-Nasârâ, núr: Augustin Périer, (Revue De L’Orient Chrétien, 22 Volume, Paris, 1920–1921 içinde), pp.3–21 41 Bkz: Emilio Platti, “Yahya b. Adi And His Refutation of Al-Warraq’s Treatise on The Trinity in Relation to His Other Works”, (S.K. Samir&J.S.Nielsen, Christian Apologietics During The Abbasid Period, Brill, 1994, içinde), s.179. 42 Bulis Behnam, “Mukaddime”, (øbn øbri, øtiqon, Arp. Trc: Bulis Behnam, Daru’l-Liva’, KamÕúli, içinde), s.17 43 Joek L. Kraemer, Humanism in The Renaissance of øslam, Leiden, 1986, s. 105 174 M. Nesim DORU büyük sistem filozoflarÕnÕn Süryani düúünürler üzerindeki etkilerinden de bahsetmek gerekir. øbn Sina (öl.1047) ve Gazâli (öl.1111)’nin eserleri kendilerinden sonra bir çok Süryani düúünürler üzerinde etkili olmuútur. 13. yüzyÕl Süryani düúüncesinin önemli ilim adamÕ Yuhanna Bar Ma’deni (öl.1263)44’nin “Süryani ùiiri DivanÕ” adlÕ eserindeki “Kuú Kasidesi”,45 øslam filozofu øbn Sina’nÕn ruhun bedenden ba÷ÕmsÕz bir cevher oldu÷unu ispat etmek için anlattÕ÷Õ “Kuú Meselesi”nden etkilenerek yazÕlmÕútÕr. Di÷er taraftan Bar Madeni’ye ait “Kamillerin Yolu”46 adlÕ eser de yine øbn Sina’nÕn “el-øúarat ve’t-Tenbihat” adlÕ eserinin “Ariflerin MakamÕ”47 bölümünün etkisiyle yazÕlmÕútÕr. 13. yüzyÕlÕn önemli Süryani bilginlerinden Bar Ebroyo/Ebu’lFarac (öl. 1286)48 da “Güvercin KitabÕ” ve ‘øtikon’ adlÕ eserlerinde øslam filozofu Gazali’nin “øhyau Ulumi’d-Din” adlÕ eserinin ele aldÕ÷Õ meselelerin hemen hemen aynÕsÕnÕ iktibas etmiútir. Tasavvuf felsefesi ile ilgili olan Bar Ebroyo’nun eserlerinde ve Gazali’nin øhya adlÕ eserinde savundu÷u görüúler arasÕnda hem yöntemsel hem de içerik bakÕmÕndan büyük benzerlikler vardÕr.49 4. Sonuç Süryani düúüncesi, çalÕúmamÕzda da görüldü÷ü gibi Helen felsefi düúüncesinin do÷uya yayÕlmasÕ sürecinin önemli bir unsurudur. Bu sebeple felsefe tarihinde bu sürecin açÕk bir biçimde ortaya konabilmesi için Süryani düúüncesini bilmemiz bir zorunluluktur. Bu ba÷lamda ifade etmeliyiz ki, Süryani düúüncesinden yoksun bir felsefe tarihi, felsefi düúüncede HÕristiyan etkisini de anlamamÕzÕ güçleútirmektedir. Öte yandan øslam felsefesinin oluúum, geliúim ve duraklama dönemlerinde de Süryani düúüncesinin etkisini yadsÕnamaz. 44 Bar Ma’deni, Maden do÷umludur. Mor Habil manastÕrÕnda rahip rütbesini almÕú, 1230 yÕlÕnda Mardin metropolitli÷ine atanmÕútÕr. 1233 tarihinde “ùark’Õn MafÕryanÕ” unvanÕna layÕk görülmüútür. Musul’da ArapçayÕ iyi bilmedi÷i ve köken olarak yabancÕ oldu÷u gerekçesiyle hoú karúÕlanmadÕ÷Õ için, Ba÷dat’a gelerek Müslüman ilim adalarÕndan Arapça ö÷renmiú ve 1244 yÕlÕnda Musul’a patrik olarak geri dönmüútür. Elbir Ebuna, Tarihu’l-Keniseti’s-Süryaniyya eú-ùarkiyya, c.3, s.67–8. 45 Bulis Behnam, ùiir Ve Felsefe KucaklaúÕyor, çev: Gabriyel Akyüz (Süryaniler’de Felsefik ùiirler adÕ ile), Mardin, 1997, ss.14–6; “Mukaddime”, (øbn øbri, øtiqon, içinde), s.47. 46 Bulis Behnam, “Mukaddime”, (øbn øbri, øtiqon, içinde), ss.51–5 47 øbn Sina, el-øúarat ve’t-Tenbihat, Bostan-Õ Ketab Kum, Kum, 1381 ù., ss.355-67 48 Tam adÕ Bar-‘Ebroyo Cemalu’d-Din Bar-ùamoúo Tacu’d-Din Harun Bar-Tuma Mekni Bar-´Ebroyo’dur. 1226 yÕlÕnda Malatya kentinde do÷du. Daha küçük yaúÕndan itibaren Süryanice, Arapça ve Yunanca ö÷renen Bar-‘Ebroyo daha sonra felsefe ve hukuk e÷itimi gördü. BabasÕ Harun’dan ve devrin önemli tÕpçÕlarÕndan da tÕp e÷itimi aldÕ. 1243 yÕlÕnda Mo÷ol istilasÕnÕn Malatya kentini de teslim almasÕ üzerine Bar-‘Ebroyo ailesi ile birlikte Antakya’ya göç etti. Bu dönemden sonra Bar-‘Ebroyo’nun bir ma÷araya ruhbanlÕ÷Õ yaúamak üzere çekildi÷ini görüyoruz. Toplum dÕúÕ yaúamÕ [yalnÕzlÕk] kendisine büyük bir itibar kazandÕrmÕú ve bu ün o dönemin Süryani Patri÷i Mor ø÷natiyos Dawud´un (1222–1252) dikkatini çekmiútir. Patri÷in ÕsrarÕ ve onu ikna etmesi üzerine yalnÕzlÕk yaúamÕna son veren Bar-‘Ebroyo, kendini tekrar dine, bilime ve felsefi çalÕúmalarÕna adamÕútÕr. 1264 yÕlÕnda “Do÷u’nun MafiryanÕ” seçilen Bar-‘Ebroyo, Kilikya’da Sis kentinde bulunmuú ve bu tarihten sonra yaúamÕnÕ manastÕr ve kiliselerin inúasÕ iúlerine vererek sÕrasÕyla Tebriz ve Mar-A÷a’da kaldÕktan sonra 1286 yÕlÕnda vefat etmiútir. Bkz: Nesim Doru, “Süryani Filozof Ebu’l-Farac øbni øbri (Bar Hebraeus)” Süryaniler ve Süryanilik içinde, Orient Yay., Ank., 2005, c.4, ss.219-220. 49 Nesim Doru, Do÷u’dan BatÕ’ya Köprü: Süryaniler, s. 158. FELSEFE TARİHİNDE SÜRYANİLERİN YERİ VE ÖNEMİ 175 ÇalÕúmamÕzÕn bir di÷er sonucu da, bilinenin aksine øslam felsefesinde Süryani etkisinin sadece bir aracÕ unsur olmamasÕdÕr. Süryaniler içinde bulunduklarÕ entelektüel ortamÕn bazen baúat bir konumunda, bazen aracÕ bazen de edilgen bir konumda olagelmiútir ki, bu bütün felsefi hareketlilikler için geçerlidir. Bu sebeple Süryani filozoflarÕn müstakil çalÕúmalarÕnÕn incelenmesi ve bilim insanlarÕnÕn ilgisine sunulmasÕ gerekir. KAYNAKÇA ABU-KURRA, Teodor, Meymer fi-SÕhhati Dini’l-Mesihi, Núr: Par Le P. Constantin Bacha, Roma, 1905. ALBERT, X.E., “The School of Nisibis”, The Catholic University Bulletin, Volume: 12, 1906. BAYRAKDAR, Mehmed, øslam Felsefesi Tarihi, TDV Yay., Ankara, 1997. BEHNAM, Bulis, “Mukaddime”, (øbn øbri, øtiqon, Arp. Trc: Bulis Behnam, Daru’lLiva’, KamÕúli, ts., içinde). ……………….., ùiir Ve Felsefe KucaklaúÕyor, çev: Gabriyel Akyüz (Süryaniler’de Felsefik ùiirler adÕ ile), Mardin, 1997. ÇELøK, Mehmet, Süryani Tarihi, Ayraç yay., Ankara, 1996. DE BOER, T.J., øslam’da Felsefe Tarihi, çev: Yaúar Kutluay, Anka yay., øst., 2001. DE TARRAZZø, Philip, Asru’s-Suryan ez-Zehebi, Halep, 1991. DORU, Nesim, Do÷u’dan BatÕ’ya Köprü Süryaniler, Dipnot Yay., Ankara, 2007. ……………., “Süryani Filozof Ebu’l-Farac øbni øbri (Bar Hebraeus)” Süryaniler ve Süryanilik içinde, Orient Yay., Ank., 2005. EBUNA, Elbir, Tarihu’l-Keniseti’s-Süryaniyye es-ùarkiyye, Dar ul-MaúrÕk, Beyrut, 1993. ENDRESS, Gerhard, The Works of Yahyâ øbn ‘Adî, Wisbaden, 1977. FEGHALø, Paul, “Diyodoros et-Tarsusi ve Asarahu”, Meúrik, 2001. ………………..., Teodoros:Uskufu’l-Massisa ve Mufessiru’l-Kutübi’l-ølahiyye, Daru’l-Meúrik, Beyrut, 1993. GEORR, Khalil, Les Categories D’Aristote Dans Leurs Versions Syro- Arabes, Institut Français de Damas, Beyrouth, 1948. GUTAS, Dimitri, Yunanca Düúünce Arapça Kültür, çev: Lütfü ùimúek, Kitap YayÕnevi, øst., 2003. HALøFÂT, Sahban, Makalatu Yahya b. Adi el-Felsefiyye, Amman,1988. øBN ‘ADø, Yahya, Tebyinu Galat Ebu Yusuf Yakup øbn øshak el-Kindî Fi Mekaletihi Fi’r-Red ‘Ale’n-Nasârâ, núr: Augustin Périer, (Revue De L’Orient Chrétien, 22 Volume, Paris, 1920–1921 içinde). øBN SøNA, Ebu Ali, el-øúarat ve’t-Tenbihat, Bostan-Õ Ketab-i Kum, Kum, 1381 ù. ……………………..., el-Mukabesat,el-Matbaatu'r-Rahmaniyya, MÕsÕr, 1929. KEKLøK, Nihat, øslam MantÕk Tarihi, Edebiyat Fakültesi BasÕmevi, øst., 1969. KRAEMER, Joek L., Humanism in The Renaissance of øslam, Leiden, 1986. QADøR, C.A., “Alexandrio-Syriac Thought”, (M. M. Sharif, A History of Muslim Philosophy, Wiesbaden, 1963 içinde). 176 M. Nesim DORU PLATTø, Emilio, “Yahya b. Adi And His Refutation of Al-Warraq’s Treatise on The Trinity in Relation to His Other Works”, (S.K. Samir&J.S.Nielsen, Christian Apologietics During The Abbasid Period, Brill, 1994, içinde). PROKLUS, Hücecu Proklus fi KÕdemi’l-Âlem, çev: øshak b. Huneyn, (Abdurrahman Bedevî, el-Eflatuniyyetü’l-Muhdese ønde’l-Arab, Küveyt, 1977 içinde). SÂKÂ, øshak, Suryan (øman ve Hadare), Halep, ts ùER, Adday, Nusaybin Akademisi, çev: Nesim Doru, Yaba Yay., øst., 2006. TEVHøDø, Ebu Hayyan, el-ømta ve'l-Muanese, el-Mektebetü'l-Asriyye, Beyrut, 1953. USEYBøA, øbn Ebi, Uyunu’l-Enba fi- Tabakati’l-Etibba, Daru’l-Kutubi’l-ølmiyye, Beyrut,1998. ÜLKEN, Hilmi Ziya, UyanÕú Devirlerinde Tercümenin Rolü, , Ülken Yay., øst., 1997. VÖÖBOS, Arthur, History of The School of Nisibis, CSCO 266, Subsida 26, Louvain, 1965. WOLFSON, Harry Austryn, Philosophy of The Kalam, England, 1976. WOLFSON, H.Austryn, Kelâm Felsefeleri, çev: KasÕm Turhan, Kitabevi Yay., øst., 2001. WRøGHT, William, A Short History of Syriac Literature, London, 1894. ZAHAR, Abdulmesih, el-KÕddis Yuhanna ez-Zehebi’l-Fem, Daru’l-Meúrik, Beyrut, 1993.